2014 Temmuz - Sayı 6
Çocuk ve Drama Güneşlenirken Dikkan Röportaj
Mert DİKMEN
Tatilinizi Planlarken Unutmamanız Gerekenler
Etkinlik Takvimi s6
Temmuz ayı boyunca takip edebileceğiniz güzel etkinlikleri etkinlik sayfamızda bulabilirsiniz.
22
s
FOTOĞRAF Fotoğrafçılara Ahiret Soruları -3s11
Güneşten Korunmanız İçin Bilmeniz Gerekenler
Mert DİKMEN
Oha Lan Çok Akıllıyım
!
s15
Çocuk ve Drama
s34
Teknoloji
s32
Grafik Tasarım Ajans CBC Grafik bilgi@ajanscbc.com
İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Can BEKCAN can@mgdergi.com Editör Esin ŞENTUNA esin@mgdergi.com
Reklam ve Pazarlama Cüneyt BEKCAN reklam@mgdergi.com Rezervasyon : 0538 276 0003 Adres : Şehreküstü Mh. Cemal Nadir Cd. No:34/206 Osmangazi / Bursa Telefon : 0224 525 0570
Yazarlar Bilge BÜLBÜL bilge@mgdergi.com Onur KORKMAZ onur@mgdergi.com Mehmet ULUCAKLI mehmet@mgdergi.com Dilek ERDEM dilek@mdergi.com Ajans CBC Medya Hizmetleri bilgi@ajanscbc.com
2
s26
BUNLAR NEDİR? Dergi içerisinde yer alan simgeler ne işe yarıyor? Özellikle yazılarımızın bazılarında göreceğiniz simgeler sizinle paylaşmak istediğimiz bağlantılara hızlıca ulaşabilmeniz için hazırlanmıştır. Simgelere tıkladığınızda konuyla ilgili sitelere, yazılara ve profillere ulaşacaksınız.
YouTube
İzlemeniz için önerdiğimiz YouTube videolara bu simgeye tıklayarak erişebilirsiniz.
@
@ Yazarlarımızın ve Destekçilerimizin profillerine ulaşabilmeniz için hazırlanmış linklerdir.
Artı
Konular içerisindeki bilgilere ulaşabileceğiniz linklere bu simgeyle ulaşabilirsiniz.
#
# Hastag etiketimiz. Destekçilerimizi her yeni sayıda verdiğimiz yeni HasTag’larla takip ediyoruz.
3
Sevgili Modern Genç Okuyucuları, Hepinize kucak dolusu selamlar Uzun bekleyişin ardından özlenen yaz geldi; hem de ramazanın bereketiyle… Tam bir çifte mutluluk yaşıyoruz. Böylelikle tatil planlarınıza, ramazan eğlencelerini de dahil edebilirsiniz. Bizler de size ekip arkadaşlarımızla, bu süreci birlikte yaşamayı teklif ediyoruz. Eğer teklifimizi kabul ediyorsan hemen sayfaları çevirmeye başla ve yolculuğumuz başlasın… İyi tatiller ve keyifli okumalar dilerim
Esin ŞENTUNA
4
MGDergi’ye çalışmalarınızı gönderin dergide yayınlayalım. Ayrıntılı bilgi için sitemizi ziyaret edin.
Çektiğiniz fotoğrafları, yaptığınız resimleri, hazırladığınız grafikleri, karikatürleri, videoları MGDergi’ye göndererek yayınlanmasını sağlayabilirsiniz. Yapmanız gerekenleri internet sitemizde bulabilirsiniz.
Etkinlik Takvimi 4 Tem 22:00
7 Tem 22:30
Konser
Konser
Levent Yüksel
Vera Jolly Joker İstanbul
Beyoğlu Hayal Kahvesi
8 Tem 21:30
9 Tem 21:30
Konser
Tiyatro
Chick Corea - Stanley Clarke Duet
Aşk Kokusu
Haliç Kongre Merkezi İstanbul
Bornova Açıkhava Tiyatrosu
7
Etkinlik Takvimi 9 Tem 22:00
10 Tem 21:15
Konser
Konser
Nev Konseri
Fazıl Say Konseri Jolly Joker İstanbul
ENKA Eşref Denizhan Açık Hava Tiyatrosu
11 Tem 22:00
11 Tem 23:59
Konser
Konser
Yeni Türkü Konseri
Koray Candemir Konseri Jolly Joker İstanbul
Beyoğlu Hayal Kahvesi
8
Etkinlik Takvimi 12 Tem 21:30
17 Tem 21:00
Gösteri
Konser
Yunus Günce Kafamda Böcekler Var 3D
Cem Adrian Konseri
Bo Sahne İstanbul
Karşıyaka Açıkhava Tiyatrosu
19 Tem 21:30
20 Tem 21:30
Konser
Konser
Nilüfer Konseri
Teoman Konseri
Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi
Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi
9
Etkinlik Takvimi 21 Tem 21:15
29 Tem 21:00
Konser
Konser
Sezen Aksu Konseri
Duman Konseri
Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi
Çeşme Açıkhava Tiyatrosu
2 Ağu 21:00
3 Ağu 21:00
Konser
Konser
Sıla Konseri
Sertab Erener Konseri
Antalya Konyaaltı Açıkhava Tiyatrosu
Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi
10
Fotoğrafçılara Ahiret Soruları
-4Bu ay serinin sonuna geliyoruz ve final yapıyoruz. Tabi ki sonuç kısmına geldiğimizde dijital fotoğraftaki en önemli noktalardan biri, görüntü işleme programları oluyor. Eğer dijital fotoğraf ile uğraşıyor ancak fotoğraflarınızı doğru şekilde işlemiyorsanız; fotoğraflarınızdaki bir kısmı atlıyorsunuz demektir. Fotoğraf düzenlemenin ne kadar olması gerektiği tartışma konusu olmaya devam etse bile, her geçen gün daha fazla kullanıcı fotoğraflarını düzenleme işine giriyor ve kendisini geliştiriyor. Bu konuda ise uzman olan programlar mevcut olmakla birlikte; bunların en gelişmişleri, kullanım ara yüzleri en derli toplu olanları ve tabi ki ücrete tabi olan programlar. Şimdi gelin bu programlara bir göz gezdirelim. Adobe Photoshop CS Photoshop, tüm dünyada olduğu gibi bizde de en popüler fotoğraf işleme programlarındandır. Hatta artık ‘Photoshop Programları nelerdir?’ gibi sorular duyuyoruz, yani marka teknolojiye ismini vermiş durumda. Bu durum Adobe firması için büyük bir başarı. Photoshop dünya çapında, ileri fotoğraf ile uğraşan herkesin elinin altında bulunan ve bulunması gereken bir program. Bazı temel eğitimler sonucu internetten öğrenilebilecek eğitim videoları ya da fotoğraf dergileri, fotoğraf eğitim kitaplarının içinde bulanacak bilgiler Adobe Photoshop’a başlamak için temel oluşturabilir. Ancak bu programlarda uzmanlaşmak, ileri seviyelere gelmek zaman ve çaba isteyen bir kariyer tercihidir. Fakat bu söylediğim yeni başlayanları korkutmasın; Photoshop’ta herkes için bir şeyler var. Fotoğraflarınıza derinlik ve güzellik katmak istiyorsanız, zaten bu yola baş koymanız gerekecek. Elements ve Lightroom gibi farklı segmenterlerine ise değineceğiz. Adobe Lightroom Lightroom, özellikle profesyonel yayımcılar arasındaki en popüler fotoğraf işleme programıdır. Hemen hemen sadece bu iş için özelleştirilmiş olduğundan ve fotoğraf görüntüleme işlemleri daha rahat ve kolay olduğundan çok fazla tercih ediliyor. Türkiye’de yaygın kullanımı olmasa da gün geçtikçe yerini sağlamlaştıran programlardan birisi. Photoshop’a göre daha basitleştirilmiş bir ara yüze sahip, ama işlevsel olarak ona uzak olmayan bir program. Asıl farkı ise medya yönetiminde yanıtlıyor diye biliriz; yani toplu olarak fotoğrafları yönetmek ve kategorileştirmek. Bu konuda gerçekten Lightroom’un üzerine program yok.
11
Fotoğrafçılara Ahiret Soruları
-4Adobe Photoshop Elements Elements’i, Adobe’un fotoğraf işlemeye yeni başlayanlara yönelik ürettiği, basitleştirilmiş ve sosyal yönleri arttırılmış bir yazılım olarak görebiliriz. Ayrıca fiyat olarak da Photoshop CS ve benzeri programlardan daha uygun olduğunu da söylemek gerek. Kısaca bahsetmek gerekirse; • Tamamen yenilenmiş, kullanıcı dostu arabirimler, dijital görüntülemede sektör standardı olan Adobe Photoshop ile aynı motora sahip. Kolayca gezinilebilen Hızlı, Kılavuzlu ve Uzman düzenleme modları, tek tıklatma seçenekleri, kullanışlı bir işlem çubuğu ve kullanıcılara çekimlerini en iyi şekilde düzenlemelerinde yardımcı olan büyük koyu renkli simgeler içeriyor. • Fotoğrafları insanlar, mekanlar (Google haritalarda coğrafi etiketleme ile) veya olaylara göre sezgisel olarak kolayca organize edebiliyorsunuz. • ‘Yeni Kılavuzlu Düzenleme’ özelliğiyle; perspektif düzeltme, süslemeler, gösterişli ve sade efektler gibi profesyonel düzeydeki efektleri kolayca oluşturabiliyorsunuz. • Karikatür, çizgi roman, kalem ve mürekkep gibi yeni filtreler, fotoğrafları çarpıcı resimlere dönüştürerek yaratıcılığı teşvik ediyor. • Akıllı Photoshop teknolojisi, farklı fotoğraflardaki nesneleri çıkarmayı kolaylaştırıyor. • Fotoğrafları e-posta, Facebook, YouTube™, Vimeo® ve daha fazlası üzerinden kolaylıkla paylaşabiliyorsunuz. Aperture Aperture, Apple kullanıcılarının ve Youtube’da gördüğünüz birçok fotoğrafçının kullandığı fotoğraf düzenleme programıdır. Adobe Photoshop’a göre daha yavaş olan program, stabil çalışmasıyla göz dolduruyor. Apple’ın kendisine özel kısayolları ve çalışma mantığıyla kullanımı devam eden program, çok popüler değil. Yapılan araştırmalarda Adobe Photoshop’un halen Aperture’dan daha fazla kullanıldığı görülüyor. Şahsen kendi Mac’im de bulunsa da pek tercih etmediğim bir program. Ücretsiz programlar; GİMP Bu kısımda çok program olsa da dişe dokunur ne kadar program var; orası tartışılır. GIMP, ücretsiz olarak dağıtılan programların bence en iyisi. Adobe Photoshop benzeri katman kullanımları ve blending mode’lara sahip. Ücretsiz olarak çok iyi bir alternatif olan GIMP’i gerçekten tavsiye ediyorum.
12
M端zik Listemiz
Disappointed
Dengi Dengine Oğuzhan Uğur ft. Ege Çubukçu
Chlöe Howl
Wide Awake
Gitti Gitti
Josh Record
My Friend Has a Swimming Pool Mausi
Kaçak
Pills N Potions
Alt Dudak
Nicki Minaj
Somebody To You The Vamps ft. Demi Lovato
Benden Sorulur
Liberate
İlahi Adalet
Problem
Eric Prydz
Çak Bir Selam
Ariana Grande ft. Iggy Azalea
Best Friend
Bo ft. Melis Kar Melis Kar Hande Yener Gökhan Özen Demet Akalın Ayse Hatun Onal
Kalbimin Tek Sahibine
Foster The People
La La La (Brazil 2014) Shakira ft. Carlinhos Brown
Yabanci
We Are One (Ole Ola)
Yağmur Tanesi
The Official 2014 FIFA World Cup Song
14
İrem Derici Sila Anıl Acar
Röportaj Mert DİKMEN
Siz, Biz, İkimiz…! Çok garip! Hakikaten çok garip..! -siniz… Kadın değil misiniz, hepiniz… İlginçsiniz… Terk ettiniz, gittiniz eyvallah da; Neden bu kadar değiştiniz? Ben! Sizin eskiniz; Eski sevgiliniz… Eski her şeyiniz, Eski canınız; şimdiyse… Yabancınız… Kime bu karizmanız? Her halinizi biliyorum sizin ben… En güçsüz anınızı, savunmasız… En stresli gözyaşlarınızı… En şirin gülüşünüzü, çocuk oluşunuzu… Kızgın bakışlarınızı; mutlu kahkahalarınızı… Ve hatta, en seksi çığlıklarınızı! Neden bu haliniz? Biz; sizle… Birdik… Tamam bittiniz, gittiniz; İyi halt ettiniz! Yeter artık; Özlettiniz..!
Oha lan çok akıllıyım!
15
Tam da tahmin ettiğiniz gibi okumuş olduğunuz dizeler bana değil Mert Dikmen’e ait. Bir kadın bir erkeği insanlığın her haline sokabilir ya da aynı şeyi bir erkek de yapabilir diyen Mert Dikmen, senarist ve yönetmenliğinin yanı sıra hobi olarak müzikle de oldukça haşır neşir. Acının insanları her zaman daha fazla etkilediğini belirten Dikmen’in filmlerinde dram ağır basarken, film konusu olarak kadın erkek ilişkilerini aktardı izleyicilere. Röportajı okuyup bitirdiğinizde neredeyse her cevapta gülücüklerin olduğunu fark edeceksiniz. Ben yazarken ve okurken çok keyif aldım. Aynı keyifte buluşmaya var mısınız? E, hadi öyleyse. Mert Dikmen sizler için Modern Genç Dergi’de…
Mert Dikmen’i Modern Genç Dergi okuyucularımız için kısaca tanıtır mısınız? Tabi. Kendisi ben oluyorum. Marmara Güzel Sanatlar Sinema-Tv Bölümü’nden 2007’de mezun oldum. Vay be, tam 7 sene olmuş; hala genç yetenek diye iltifat ettiğiniz için teşekkür ediyorum öncelikle 30 yaşındayım. Üniversite bittiğinden beri gerek kısa filmler olsun gerek piyasada olsun çeşitli işler yaparak yaşayıp gidiyorum… Kısaca böyle…
söyleyerek harçlık çıkarıyordum. Hatta okul sonrası işsiz kaldığım bir dönemde de bu yeteneğim çok işime yaradı. Ama daha sonra iş hayatına, yani asıl mesleğime geçiş yapınca haliyle yoğunlaşmam gereken öncelerim de değişmiş oldu. ‘Aşk Ruleti’, ‘Sadece Aşk’, ‘Zamansız’ gibi kısa filmleri izleyicilerle buluşturdunuz. Türkiye’de kısa filmlere yeterince ilgi gösterildiğini düşünüyor musunuz? Evet. Kısa filmlere yeterince ilgi gösterildiğini düşünüyorum aslında. Biraz iyimser bir cevap bu tabi, her zaman daha iyisi olabilir. Örneğin; kısa filmlere yeterince yatırım yapılmıyor, yapım aşamasında çok fazla destek olunmuyor, ama en azından bir sürü festival ve hatırı sayılır miktarda da bir kısa film izleyici kitlesi var ülkemizde. İyi yapılmış bir kısa film, mutlaka ilgi görüyor bir şekilde. Ancak bu konuda bir derdim var benim. Maalesef ülkemizde kısa film, ya da düzelteyim festivallerde ödüllere ve gösterimlere layık görülen kısa filmler, hep aynı tip aynı tarzda filmler. Yani, yanlış bir şey de söylemek istemiyorum ama ben izleyip de ne anlattığını bile anlamadığım, saçma sapan bulduğum filmlerin ödülleri toplayışını izledikçe sinirleniyorum. Bana göre uzun ya da kısa fark etmez; bir film ödül
Söz ve müzik yazarlığından senaryo ve yönetmenliğe kadar birçok alanla ilgilisiniz. Bu süreçten okuyucularımıza biraz bahseder misiniz? Bahsedeyim… Söz ve müzik yazarlığı aslında diğerleri gibi değil. Daha çok bir hobi. Küçük yaşta aileme zorla aldırttığım bir gitarla başladı müzik macerası. Kendi kendime çalıp uğraşırken, bir de söylemeyi deneyeyim diyerek, sesimin de şarkı söylemeye yeterli olduğunu fark ettim. Eee yazmayı da seviyorum. ‘Neden şarkı yapmayayım?’ dedim ve sonra da yaptım. Çevremdekiler tarafından da beğenildi ve üniversite yıllarının sonuna kadar müzik, hayatımda oldukça önemli bir yer kapladı. Okul yıllarında hafta sonları barlarda gitar çalıp şarkı 16
Ne yalan söyleyeyim kimseden bir yorum gelmedi o sahneyle ilgili, siz ilksiniz, ben de burada teşekkür edeyim.
almak, ilgi görmek için illa çok büyük bir sosyal mesaj, siyasi gönderme falan yapmak zorunda olmamalı. İzleyen insanı sıkmadan sonuna kadar tutuyorsa o film güzeldir. Maalesef ülkemizde özellikle kısa film sektöründe bu algı oturmuş değil… Olumlu bir cevap veriyormuş gibi başladım ama işi yine dert yanmaya bağladık…
Zamansız kısa filminizi ‘Bir yeni yıl’ adlı yazınızdan esinlenerek mi yazıp yönettiniz? Evet, esinlenmek de değil, direk o yazıyı aldım senaryolaştırıp filme çevirdim. Daha yazarken güzel film olur diye düşünmüştüm, zamanı gelince de yaptım, güzel oldu…
Zamansız adlı kısa filminizle, kurgu konusunda harikalar yarattığınız ancak filmin seslendirilmesiyle filmi basitleştirdiğinize dair yorumlar söz konusu. İzleyicilerin bu yorumu hakkında neler düşünüyorsunuz? O bahsettiğiniz yorumu kim yapmış kendisiyle görüşmek isterim. Şaka bir yana, herkesin fikrine tabi ki saygı duyuyorum. Ben basitleştirdiğini düşünsem, zaten baştan öyle yapmazdım, demek ki katılmıyorum bu eleştiriye haliyle… Neyse ki kurguyu beğenmişler de oradan kurtarmışız…
Hayatta olacaklarla ilgili döngü başladığında onu durdurmak için yapılacak hiçbir şey yok mu gerçekten? Yoksa bu söz senaryoyu yazan senarist Mert Dikmen’e mi ait sadece? Yani gerçek düşünceniz de bu yönde mi yoksa senaryo gereği mi yazdınız? Bu uzun cümle aslında kısaca ‘kadercilik’ demek. Gerçek düşüncem bu yönde değil açıkçası, insanın kendi kaderini belirlediğine inanıyorum. Ama bir yandan da, belki de o yazılmış olan asıl kaderimiz, bizim o kendimiz belirlediğimiz kaderdir? Yani kendimiz belirlediğimizi zannederken, aslında kendimizi kandırıyor da olabiliriz değil mi? Of çok derin bu konu, ‘Zamansız 2’ diye bir film mi yapsam?
Zamansız filminizde de dediğiniz gibi ‘hayatın yıllar sonra alması gereken şeklin hazırlanmaya başlaması için ufak bir kıvılcım yeterli’ mi? Evet aslında. Başımıza gelen her olay, hayatımızın geri kalanını şekillendiriyor bence. Bu laf da bunu anlatıyor. Sliding Doors diye bir film vardır. Orada bunu çok güzel anlatmışlardı tavsiye ederim herkese. Sonra da benim Zamansız işte…
Filmlerinizin konusunu nelerden esinlenerek belirliyorsunuz? Gözlemlerimden tabi ki. Yani bence her şey bir filme konu olabilir. Evinde tek başına öylece oturan bir adamdan bile bir film çıkarabilirsiniz. Tabi çok sıkıcı olur o ayrı. Şaka bir yana, bu konuda ben çoğunluktan farklı düşünüyorum.
Yine aynı kısa filminizde evsiz bir adam ayakkabılara bakarak kişilerin karakterlerine dair yorumlarda bulunuyor. Filmi izleyince o sahne beni çok etkiledi. Yakalamış olduğunuz ince nüansa dair aldığınız yorumlar nasıl oldu? 17
Bir filmin illa ki insanın gerçekte yaşayamayacağı, hayal gücünün sınırlarını zorlayan böyle çok acayip bir konusu olması gerekmiyor. Ufacık bir olaydan, birinin anlattığı bir şeyden, bir gazete haberinden ya da zorlayarak uydurulmuş bir fikrin geliştirilmesinden başlayarak, aşama aşama ilerleyerek bir film hikayesi oluşturabilirsiniz. Ben de genelde böyle yapıyorum.
bambaşka bir Mert Dikmen de görecek miyiz? Bambaşka bir ben göreceksiniz artık! Hatta görmeye başlayacaksınız son Melek filmimle birlikte. Öyle bir dönem hep kadın erkek ilişkileri oldu, ileride de olmaya devam edebilir tabi ama öyle bir takıntım yok, hatta özellikle o kalıptan kurtulmak için bambaşka tarzda filmler çekmek istiyorum.
Kısa filmlerinizi çekip seyirci koltuğuna oturup filmi izledikten sonra keşke dediğiniz veya özeleştiri yaptığınız oluyor mu? Cevabınız evetse, neler için keşke dediniz? Tabi ki oluyor, çok fazla hem de. Dışarıdan gelen eleştirileri çok zor kaldırırım. Hemen sinirlenirim olumsuz bir şey duyunca, böyle de kötü bir huyum var mesela. Ama kendi kendimi çok eleştirerek kapatıyorum bu açığımı. Bu keşkeler de genellikle şu sahneyi böyle de çekseydim, burada şu açıyı kullansaydım, şu lafı başka türlü yazsaydım tarzı şeyler oluyor. Mesela en son, henüz paylaşmadığım ama bitirdiğim, Melek diye bir kısa filmim var. Onunla ilgili çok keşkem oldu. Yine de film güzel
Peki, son çektiğiniz ve ‘Melek’ ismini taşıyan filminizden biraz bahseder misiniz? Tabi ki, bu filmde hiç kadın yok mesela. Depresyonda olan, mutsuz bir adam var. Birden evinin salonunda oturan bir yabancıyla karşılaşıyor. Adam melek olduğunu ve ona yardımcı olacağını söylüyor ve olaylar gelişiyor… Salih Bademci ve Murat Yatman’ın çok güzel oyunculuklarıyla birlikte, güzel bir film olduğunu düşünüyorum. Gerçi siyasi derin bir mesajı yok ama neyse…
Çekmiş olduğunuz filmlerde dram daha ağır basıyor. Bunun nedeni nedir? Acıların daha ağır bastığı ilişkiler mi yaşanıyor? Yoo, sadece acılardan daha güzel film oluyor bence, daha çok etkiliyor insanları.
Oyunculardan Salih Bademci’nin birçok kısa filminizde yer alması tesadüf mü? Hayır, tabi ki değil. Salih zaten benim yakın arkadaşım. Hem de çok iyi bir oyuncu. Üniversite zamanında, o konservatuar okurken tanışmıştık. Benim bir kısa filmimde ilk kez oyunculuk yaptı hatta. O günden beri de kanımız ısındı, çok uyuştuk, ne zaman bir film çeksem, ilk onu ararım, o da mutlaka koşarak gelir sağ olsun.
Konu olarak kadın-erkek ilişkisini ön plana çıkarıyorsunuz. Bundan sonraki proje konularınız yine kadın-erkek ilişkisi üzerine mi olacak yoksa
Kısa filmlerinizle tanınmanızın yanı sıra sözmüzik yazarlığınız da var. İlerleyen zamanlarda sizi hangi çizgide göreceğiz? 18
lan çok akıllıyım’ diyor musunuz? Hayır, maalesef demiyorum. Hatta keşke biraz daha akıllı davransam diyorum ama işte olmuyor. İdealistlik mi desem, bilemiyorum. Ben kendim izlemeyi sevdiğim tarzda işler yapmak istiyorum her zaman. Ama maalesef benim sevdiğim tarzda şeyleri seven insanların da sayısı az. Haliyle de bu durum yüzünden yapımcılarla aramıza bir duvar örülüyor. Çünkü Türkiye’de bence çok kötü filmler, izleyici rekorları kırabiliyor. Bu çok acı ama gerçek. Hem izlenip, hem kaliteli olan işler de var elbet ama bu çok zor bir çizgi. Benim hedefim de bunu başarabilmek. Bunu başarabilirsem, o zaman çok akıllıyım derim işte.
Dediğim gibi müzik şu anda ikinci planda. Daha çok bir hobi ve stres atma yöntemi olmaya başladı benim için. Çünkü film yapmak ve bu meslekte ilerlemek daha önemliydi. İnandığım bir laf vardır; “Her şeyde en iyi olmaya çalışırsan, hiçbirini başaramazsın.” Ya da öyle bir laf işte anlaşılmıştır herhalde anlamı. Sonuç olarak ben de sinemayı seçtim. Ama belli olmaz, gelecekte bir gün, mesleğimde istediğim yerlere geldikten sonra bir de albüm falan yaparım belki kim bilir? ‘Bilemem ki’ parçanız diğer müzik parçalarınıza göre biraz daha hareketli ve neşeli. Ancak genele bakıldığında melankoli tarafı ağır basan bir Mert Dikmen var okuyucularımızın karşısında. Acıyı sevmek olur mu? Film konusunda verdiğim cevap burada da geçerli. Acı insanları her zaman daha çok etkilemiştir, kim ne derse desin. Acıdan malzeme çıkarmak daha kolay ne yapayım? Hatta sanatçı acılarından beslenir diye iyice abartabilirim olayı
‘Bir kadın bir erkeği insanlığın her haline sokabilir’ diyorsunuz bir yazınızda. Bu sadece yazınızda mı mümkün, yoksa gerçekte de öyle mi? Doğru bence, ama tam tersi de mümkün. Yani bir ilişki sırasında, iki taraf da birbirini sevdiğine göre, birbirlerini üzerler, ağlatırlar, güldürürler, özlerler, özletirler. Yani insanlığın her haline sokarlar.
Gerizekalı, ‘Oha lan çok akıllıyım’ dediğiniz ‘Kendini şekillendirme sanatı’ gibi birbirinden güzel yazılarınız da var. Bunların devamı gelecek mi? Şu sıralar yazma dürtümü tamamen senaryoya odaklamış durumdayım. O tarz düz yazılar yerine, film hikayeleri, senaryoları yazmaya çalışıyorum. Ama yazmayı çok seviyorum, düz yazı olsun, senaryo olsun, şarkı sözü olsun, bir şekilde her zaman bir şeyler yazacağım inşallah.
‘Aşk Ruleti’nde kadın kazanıyor, ‘Sadece aşk’ta kadın çekip gidiyor, ‘Zamansızda kadın terk ediyor’ hep kadınlarla uğraşıyor gibisiniz. Ne istiyorsunuz biz kadınlardan? Aynı soruyu şöyle de sorabilirsiniz: “Aşk Ruleti’nde adam kaybediyor, Sadece Aşk’ta adam terk ediliyor, Zamansız’da adam hem terk ediliyor hem ölüyor. Ne istiyorsunuz bu erkeklerden?” Demek ki aslında kadınlardan bir şey istemiyormuşum gördünüz mü?
Gerçekleştirdiğiniz projelere baktığınızda ‘oha 19
Modern Genç Dergi aracılığıyla okuyucularımıza neler söylemek istersiniz? Bütün filmlerimi izlesinler beni takip etsinler. Şaka bir yana, herkese tek bir tavsiyem var. Hayatta en çok istedikleri şeyin ne olduğuna karar versinler ve şu andan itibaren sadece bunu başarmak için çalışıp çabalasınlar. Büyük hedefleri olmayan insanın, yaşamak için bir amacı yoktur bana göre. Budur yani!
Eskilerde kalmış, geçmişinden kopamamış, genelde terk edilmiş bir adam var yazılarınızda. Mert Dikmen gerçek hayatta da böyle biri mi? Bir dönem öyleymiş, artık değil. Zaten yazılarımda da, işlerimde de bu olgunluğu, değişimi görebilirsiniz. Peki, şu an ne yapıyorsunuz? Nelerle uğraşıyorsunuz? Şu anda TRT Çocuk kanalı için Çınar diye bir dizi çekiyorum. Tamamen greenbox tekniğiyle çekilen farklı bir iş. Günümüzden bir anda Osmanlı dönemine giden bir çocuğun, geçmişten bugüne tüm padişahları tanıması, yaptıklarını görmesi ve bu sırada yaşadığı birçok macerayı anlatıyor. 39. bölüme geldik bu işte. Onun dışında, sinema filmi yapmak için çabalıyoruz tabi ki. Ve bir yandan da yeni yeni kısa filmler…
20
GÜNEŞ YANIKLARI Yaz mevsiminde dikkat edilmesi gerekenlerin başında, güneşten korunma yolları gelmektedir. Güneş yanıklarının cilt üzerindeki etkileri yüzünden birçok insan sıkıntı yaşamaktadır. Hatta bu yanıklar, ileriki yıllara etki edip cilt kanserine bile yol açmaktadır. Yaz boyunca güneşten korunmak için gereken basit uygulamaları yaptığınız sürece, güneş yanığından dolayı başınıza gelebilecek rahatsızlıklardan kurtulabilirsiniz. Güneşin ışınları, yaz aylarında cildimize az miktarda temas ettiğinde D vitamininin sentezini sağlar. Yalnız unutulmaması gereken; her şeyin fazlası zarardır. Genellikle Türkiye’nin kuzey bölgelerinde yaşayan ve tatil amaçlı olarak güney bölgelerine gidenleri ciddi sorunlar beklemektedir. Yaşadıkları bölgedeki güneş ışınlarına vücutları alışmadan güneye tatil için gitmiş olanlar yoğun UV’ye maruz kalacaklarından; derilerinde melanomla, foto yaşlanmayla ve bağışıklık sisteminin baskılanmasıyla karşılaşırlar. Bu durumu en aza indirmek için güneş ışınlarının çok yoğun olduğu zamanlarda korunmaya dikkat etmelilerdir. Yazın sahilde bronzlaşmak için güneşin altına yatılmaması önemlidir. Aksi halde cilt üzerinde lekeler artacak, kanser riski yükselecek ve DNA üzerinde kalıcı hasara yol açabilecektir. UV ışınlarını gözle görmek imkansız olduğu için, bu tarz bir rahatsızlığın başınıza gelmeyeceğini düşünmemeniz gerekmektedir. İnsan vücudu UV ışınlarına karşı gelebilecek şekilde evrimleşmemiştir.
23
Derinizde oluşan birçok leke güneş ışığından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden güneş ışığına direkt olarak maruz kalmamaya çalışın.
Yapmamanız Gerekenler
Yapmanız Gerekenler
- Bronzlaşmak için direkt olarak güneş altına yatmayınız. Gölgede de bronzlaşabileceğinizi unutmayın. - Sabah 10.00 ile 15.00 arasında dışarıya çıkmayın veya korunaklı alanlarda dinlenin. Bu size sabah kaybettiğiniz enerjiyi kazandıracak ve D vitaminin vücuttaki kullanımı için zaman kazandıracaktır. - Uzun saatler dışarıda kalınmamalı. Bu, UV ışınlarına gereğinden fazla maruz kalmanıza sebep olur. - Yanmak için güneş yağı kullanmayın. Bu yağlar mercek işlemi görerek cildinizin hızlı bir şekilde yanmasına neden olur. Bu da melanom riskini arttırır. - Güneş yanıklarına diş macunu, yoğurt gibi alakasız şeyler sürmeyin. Böyle durumlarda en yakın sağlık ocağına veya hekiminize başvurun. - Çocukları D vitamini almaları için direkt olarak güneşin altında bırakmayın. Aksi halde ileriki yaşlarda gelişim sorunları ve melanom gibi rahatsızlıklar baş gösterebilir.
- Açık renk giysiler ve şapka giyin. İnce, bol ve açık renk giysiler hem vücudunuzu sıcağa karşı korur hem de UV ışınlarına direkt olarak maruz kalmanızı engeller. - Dışarı çıkmadan önce cilde uygun koruyucu kremler sürülmelidir. Bu cildinizin üzerindeki yağ tabakasını arttıracak ve ışınların direkt olarak cildinize gelmesini biraz da olsa engelleyecektir. Bu tarz ürünleri alırken hekiminizden bilgi alın. - Vücudunuzdaki lekeleri yıl boyu takip edin. Artış gösterdiğinde hekiminize başvurun. Kanser riski olabilir.
24
YAZIN YAPILABILECEK SPORLAR Yazın sıcağından kurtulabilmek ve vücudunuzu aktif tutabilmek için yapabileceğiniz sporları sizin için listeledik.
Dalış
Kano
Rafting
En serin yaz sporu. Aslında devam ettikçe sadece yaz yapılmadığını fark ediyorsunuz ama en çok yazın rağbet olduğu için bu sporu yapabilirsiniz. Dalış okullarına veya otellerin dalış eğitimlerine katılarak,
Denizde veya nehirde yapabileceğiniz bu spor, hem sakinlik arayanlar hem de heyecan arayanlar için biçilmiş kaftan. Sakin sularda kol kaslarınızı kullanarak huzurlu bir yolculuk yapabilir, dalgalı denizde veya hızlı akan bir nehirde heyecanlı zamanlar geçirebilirsiniz.
Takım halinde yapılan bir spordur. Arkadaş grubunuzla veya yapacağınız yerde tanışacağınız kişilerle rahatlıkla yapabilirsiniz. Koordinasyona dayalı olan bu spor hem heyecanı yüksek hem de çok eğlencelidir.
kısa bir eğitimden sonra yaz için yapabileceğiniz bu güzel spor için hazırsınız demektir. Bilinenin aksine, dalış yapmak
için yüzme bilmenize de gerek yoktur.
Yüzme Delta Kanat Rüzgar Sörfü veya Uçurtma Sörfü
(Windsurfing / Kitesurfing) Rüzgarlı sularda kol kaslarınızı güçlendirebileceğiniz güzel bir spor. Öncelikle eğitimini almanız gerekmektedir. Su üzerinde rüzgarın etkisiyle hızlıca hareket ederek eğlenceli zaman geçirebilirsiniz.
Gökyüzünde süzülmenin başka bir yolu da yelken kanattır. Sıkı bir eğitim aldıktan sonra yapılabilen bu sporu, motorlu araçlarla eğitmen eşliğinde de yapabilirsiniz.
Yazın serinlemenin en kolay yolu olan yüzmeyi, kol ve omuz kaslarınız için de yapmanız faydalı olacaktır.
Paraşüt Gökyüzünden veya bir yamaçtan yapacağınız atlayışlarla hem manzaranın tadını çıkartabilir hem de eğlenebilirsiniz. Genellikle sıkı bir eğitim almanız veya eğitmen desteğiyle atlayışlarınızı yapmanız gerekmektedir. 25
TATİLDE TEKNOLOJİ Uçak veya otobüs biletlerimiz tamam. Bavulumuzu topladık. Gerekli kontrollerimizi yaptık. Tatile çıkmak için hazırız. Peki, gerçekten hazır mıyız? Her an yanımızda olan, elimizden neredeyse hiç bırakmadığımız akıllı cihazlarımız da tatil için hazır mı? mesajlaşma ve internet kullanımınıza devam edebilirsiniz. Ayrıca mevcut internet paketiniz yoksa GSM operatörlerinin veya internet sağlayıcıların yaz için sundukları uygun paketler bulunuyor. Bu sayede sosyal platformlardaki paylaşımlarınıza hız kesmeden devam edebilirsiniz. Eğer tatil için yurtdışı bir seyahat planlıyorsanız, işiniz biraz daha zor. Sadece kullanacağınız cihazları değil; kullanacağınız internet ve konuşma paketlerini de yurtdışı tatiliniz için düzenlemeniz gerekecektir. Konuşma, mesajlaşma ve internet için yüksek ücretler ödemek istemiyorsanız, bulunduğunuz yerde mevcutsa wifi internet ağınızı kullanmaya çalışın. Böylece internet üzerinden kullanacağınız konuşma ve mesajlaşma servisleri için ekstra ücret ödemek zorunda kalmayacaksınız.
Önceden tek derdimizin biz evde yokken çiçeklerin kuruyup kurumayacağı olduğu tatiller, artık çok geride kaldı. Günümüzde akıllı cihaz kullanıcılarının 3G veya wifi bağlantısından vazgeçemedikleri bir gerçek. Eğer rakamlarla anlatmak gerekirse Türkiye’ de yaklaşık 50 milyon 3G abonesi bulunmakta ve bu rakam Güney Kore’nin toplam nüfusu kadar. İş bu haldeyken sadece bavula koyulacak şortları, mayoları ve güneş kremini değil, teknolojik olarak da tatile hazır olup olmadığınızı gözden geçirmeniz gerekiyor. Günlük hayatımızı verimli ve eğlenceli hale getiren dizüstü bilgisayarlarımız, akıllı telefonlarımız ve tabletlerimiz tatilde de en çok kullanacağımız cihazlar olacaktır. Eğer yurtiçi bir tatil planınız varsa, işiniz biraz daha kolay. Kullandığınız tarifeyi değiştirmenize gerek kalmadan mevcut paketiniz ile konuşma,
Eğer çok fazla mesajlaşıyorsanız; Whatsapp©, Line© veya TicToc© gibi ücretsiz mesajlaşma hizmeti sunan uygulamaları telefonunuza yükleyebilirsiniz. Ayrıca telefonunuzdan yapacağınız görüşmeler için birçok mobil kullanıcının tercih ettiği Tango© veya Viber© gibi programları kullanmanızda fayda var.
27
Hem kişisel bilgisayarınızda hem de mobil cihazlarınızda kullanabileceğiniz Microsoft Skype © ve Google Hangouts© yazılımları ile görüşme ve mesajlaşma gibi hizmetleri aynı anda alabilirsiniz. Bunun dışında çok sık kullanılan sosyal ağlardan biri olan Facebook©, sunduğu Messenger isimli yazılımla mesajlaşma hizmetinin yanında, size sesli ve görüntülü çağrı hizmetleri de sunmaktadır. Ancak bu hizmetler daha test aşamasında olduğu için bazen çok iyi performans alınamamaktadır.
Yanınıza alacağınız cihazların yolculuk boyunca herhangi bir zarar görmemesi için gerekli koruyucuları edinmenizde fayda var. Özellikle yol boyunca bavulunuzda kalacak olan cihazlarınızı, dikkatlice ve zarar görmeyecek şekilde koruyucularıyla bavulunuza koymanız oluşabilecek sıkıntıların önüne geçecektir. Yanınıza aldığınız cihazlar eğer dâhili şarj ünitelerine sahipse gerekli adaptörleri unutmamanızı, eğer pil ile çalışıyorsa AAA sınıfı uzun ömürlü pilleri kullanmanızı tavsiye ederiz. Birden çok cihazı şarj edebilecek grup adaptörler işinizi daha da kolaylaştıracaktır. Birçok elektronik mağazasından veya internet sitelerinden bu tip çoklu adaptörlere ulaşabilirsiniz. Böylece aynı anda birbirinden farklı girişlere sahip olan cihazlarınızı şarj edebilirisiniz. Ayrıca sürekli kullandığınız ve açık kalması gereken cihazlarınız için üzerinde yüksek miktarda güç barındırabilen taşınabilir güç bankalarından edinmeniz, yarı yolda kalmanızın önüne geçecektir. Birçok farklı markanın ürettiği farklı şekillerdeki güç bankalarından, en kolay taşıyabileceğinizi seçmenizde fayda var.Alternatif olarak insan gücüyle çevrilerek güç üreten el dinamolarını da tercih edebilirsiniz. Böylece en zor zamanlarınızda kendi gücünüzü üreterek kullandığınız cihazlarınızı şarj edebilirsiniz.
Yapmanız gereken hazırlıklar bununla da bitmiyor. Seyahat edeceğiniz ülkenin kullandığı elektrik voltajı ve frekansı veya priz standartları yanınızda bulunan cihazlarınızın adaptörlerine uyumlu olmayabilir. Ülkemizde 3 farlı priz standardı kullanılmaktadır. Bunlar Tip C, Tip E ve Tip F’dir. Avrupa’nın birçok ülkesinde bu standartlara uygun priz
bulunabilmektedir. Ancak Avrupa’da olsa bile, farklı tipte priz standardı kullanan ülkeler bulunmaktadır. İtalya’da Tip L, İngiltere’de Tip G ve İsviçre’de Tip J priz standartları kullanılmaktadır. Eğer tatilinizi bu ülkelerde geçirecekseniz, öncelikle bu standartlara uygun adaptörler veya elinizde bulunan adaptörleri kullanmanızı sağlayacak dönüştürücüler almanız gerekmektedir.
28
Yanınıza alacağınız bir evrensel adaptör ile priz farklılıklarının kullanımınızı etkilemesini engelleyebilirsiniz. Farklı boyut ve şekillerde bulunabilen adaptörlerden yolculuğunuzda en rahat taşıyabilecek olanını seçmenizi öneririz. Ayrıca kullanılan elektrik voltajı ve frekansı da farklılık gösterebilmektedir. Ülkemizde kullanılan 220 Volt 50 Hertz standardı dünyanın 3/2’si için geçerlidir. Fakat yurtdışı tatilinizde sorun yaşamamak için yola çıkmadan önce gideceğiniz ülke ile ilgili elektrik şebekesi bilgilerini incelemenizde fayda var.
29
Volt nedir? : Volt, elektrikte kullanılan potansiyel farkı (gerilim) birimidir. Elektromotor kuvvet birimi de volttur. Bir ohm’luk bir direnç üzerinden, bir amperlik elektrik akımı geçmesi halinde direncin iki ucu arasındaki gerilim bir volttur. Hertz nedir? : Hertz (sembol Hz), frekans (sıklık) birimidir. İsmini Alman fizikçi Heinrich Rudolf Hertz’den alır. Saniye başına düşen devir sayısını ifade eder. 1 Hertz saniyede bir devir veya 1 MHz saniye başına bir milyon (1.000.000/s) devir şeklinde tanımlanır. Amerika kıtasının büyük kısmında ve Arabistan’ da 110 Volt 60 Hertz elektrik kullanılmaktadır. Güney Amerika’ da ise bazı ülkelerde 220 Volt 50Hertz kullanılırken, bazı ülkelerde ise 220 Volt 60 Hertz kullanılmaktadır. Ayrıca birkaç ülkede ise yine kıtanın çoğunluğunda kullanılan 110 Volt 60 Hertz kullanılmaktadır. Gerekli kontrolleri seyahatinizden önce yaparsanız, tatilinizde bu tip değişik kullanımlar canınızı sıkmayacaktır. Kullandığınız bazı cihazların uluslararası garanti belgeleri bulunabilir. Bunları da yanınızda bulundurmanız, cihazınızın başına gelebilecek bir sorunu yurtdışında da çözmenize yarayabilir. Uluslararası garanti belgesiyle, cihazınız için yurtdışında da servis hizmeti alabilirsiniz. Artık teknolojik olarak da tatile hazırsınız. Kullandığınız hiçbir elektronik cihazın yokluğunu hissetmeden, havuz başında veya sahil kenarında fotoğraflarınızı paylaşabileceğiniz eğlenceli bir tatil sizi bekliyor...
30
Merak ettiğiniz şeyler dahil her türlü önemli bilgi ve bilgilendirmeyi bu sayfalarda bulabilirsiniz.
Medya Mı?
Medyanın Medya Üzerindeki Etkisi “Büyük balık küçük balığı yer” Medya, genellikle masum rolü yaparak birçok kişinin gözünde iyi izlenim bırakır. Kendisine karşı olacak her türlü olayda aklanmayı başarır, daha doğrusu temiz çocuk izlenimini korur. Bundaki en büyük etken, medyanın kendisidir. Bu durumu şu şekilde ifade etmek daha anlaşılır olacaktır. Sabahları yayınlanan programlara baktığınız zaman, bir kaos ortamını görürsünüz. Herkes bir şeyler söyler, birbirinin üzerine gider, küçük görür, olaylar çıkar, kimse kimseyi dinlemez ve kendi söylediğinin dinlenmesini ister. Bu kaos ortamında sunucular, katılımcılar ve izleyiciler ön yargılarını ortaya koyar ve aslında olmayan bir şeyi varmış gibi söyleyip kişileri yaftalarlar. Böylelikle kaos ortamı sürdürülmüş olur.
Örneğin; bir programdaki sunucu kaosu yönetmekle yükümlüdür ve kaosun azaldığı durumlarda katılımcıları hareketlendirmek için sorular sorar, ithamda bulunur ve dalga geçer. Bu durumda karşı taraf sinirlenir ve cevap vermeye başlar. Bu şekilde kaos ortamı sürdürülür. Tabi bunların hepsi kamera önünde görünen kısımlardır. Asıl olay kamera arkasındaki diyaloglarda geçer. O diyalogların çoğunluğu da normal ve dostane gerçekleşir. Çünkü kameralar yoktur ve izleyici için kaos ortamını yaratmaya da gerek yoktur, çünkü izleyici yoktur. Bu durum medyalar arasında da bu şekilde işler. Birbirinden farklı düşüncelere sahip iki farklı gazeteyi aldığınızda gazetenin sahibi veya ortağı aynıdır. Fakat okuyucu bu durumdan çok, yazılarla ve kaos ortamıyla ilgilenir.
32
İzleyiciyi veya okuyucuyu ne kadar çok bu kaos içerisinde tutarlarsa o kadar kazançlı olurlar ve rakiplerini alt etmeleri kolaylaşır.
Medyalar Arası Rakip Nasıl Olur? Rekabet, özellikle rakip firmaların medya organları arasındaysa çok sert geçer. Tabi izleyiciler bunu fark etmekte güçlük çeker veya hiç fark edemez. Bu rekabet nerede geçiyor, diye merak ediyorsanız; izlediğiniz reklamlara bakın. Ünlü bir markanın reklamı, kaosun en çok olduğu medyada yayınlanır. Reklamlar hazırlanmadan önce büyük toplantılar hızlı bir şekilde yapılır. Hızlıdır çünkü reklamı verecek olan firma rakip firmalara karşı üstün olmak ister. Reklamı yayınlayacak olan medya organı da kendi
yeterlilikleri olan medya; sunucu misali, diğer medyanın sesini kesecektir. Bu durum nasıl gerçekleşiyor diye düşündüğünüzde, en iyi örneğin kendiniz olduğunu göreceksiniz. Aklınıza gelecek ilk 5 medya organı içerisinde genellikle tanınmış markalar olacaktır. Tanınmış markanın vermiş olduğu diğer avantaj da kitlelerin size daha çok itibar etmesidir. Söyleyecekleriniz yalan veya yanlış olsa bile. Tanınmış kanallarda izlediğiniz programların çoğunun az tanınmış kanallardan çıktığını biliyor muydunuz? Kaos ortamını iyi yöneten medya organı, reklam almada da bir o kadar başarılıdır. Rakiplerini, kendi yarattıkları kaosun içerisine çekmeye çalışırlar ve çektikleri anda artık reklam piyasası da ellerine geçmiş olur. Türkiye’deki büyük medya kurumlarına baktığınız zaman yan branşlarında reklam şirketlerinin, yayınevlerinin, kitapçıların vs. olduğunu da görürsünüz. Bu tamamen kaosu iyi yönetme ve medya organlarını, rakiplerine karşı üstün duruma getirmek için yapılmış hamlelerdir. Türkiye’deki yasalarda medya patronu, bir medyanın sadece %24’üne sahip olabilmektedir. Yalnız bu engelmiş gibi görünse de vakıfların, aile bireylerinin veya şirketlerin medya organlarına ortak olmasını engelleyen bir durum söz konusu değildir. Medya kurumlarını incelediğiniz zaman, bu durumun yaygın olduğunu göreceksiniz. Böylelikle birbirinden farklı düşünceleri belirten ve rakipmiş gibi görünen medya organları, aslında tek bir grup tarafından kaos ortamı yaratmak için oluşturulmuştur. Bu durum izleyicileri / okuyucuları yönetmekte kullanılır ve sizi markaya bağımlı kılar. Farkında olmadan aynı firmanın veya grubun medya organlarını takip eden farklı düşüncelerde birçok kişi vardır. Medyalar arası rekabeti anlayabilmek için öncelikle medya organlarının kimlere ait olduğunu öğrenmeniz gerekmektedir. Bu şekilde rekabet ortamını rahatlıkla görebilirsiniz.
rakiplerini saf dışı etmeye bakar. Serbest piyasa gibi görünse de içten içe hileler de olmuyor denemez. Farklı kanallarda yayınlanan reklamlara baktığınızda; herkesin bildiği ürünler dışında farklı ürünlerin de reklamını yapan kanallar vardır. Bunun nedeni reklam fiyatlarıdır. Kaos ortamı işte bu yüzden, medya organları için önemlidir. Ne kadar kaos; o kadar izleyici / okuyucu demektir. Medyanın medyaya rakip olmasını şu şekilde ifade edebiliriz: Bir program düşünün. Programda bir sunucu bir de konuşmacı olsun. Sunucu ve konuşmacı hararetli bir tartışma içerisine girsin. Konuşmacının üstün olabileceği durumda sunucu, konuşmacının mikrofonunun kapatılmasını istesin ve sunucu konuşmaya devam etsin. İşte bu noktada konuşmacı haklı da olsa sesi duyulamayacağı için sunucu haklı duruma geçecektir. Medyalar arası rekabet de bu şekilde işler. Maddi bakımdan güçlü olan medya, maddi bakımdan güçsüz olan medyaya karşı her zaman haklı durumuna geçebilmektedir. Maddi yetersizlikleri olan medyalar ne kadar güzel programlar da yapsa da, maddi bakımdan
---------------------------------------------------------------Yaftalamak: Etiketlemek, duyurmak, ilan etmek İtham: Suçlama
33
Çocuk ve Drama
Drama; öncelikle okul öncesi eğitim olmak üzere, eğitimin her kademesinde eğitici ve öğretici amaçlar için kullanılmaktadır. Drama tam kelime anlamıyla, bir sözcüğü, bir kavramı, bir davranışı, bir tümceyi, bir fikri ya da yaşantıyı veya bir olayı, tiyatro tekniklerinden yararlanarak oyun ya da oyunlar geliştirerek öyküleştirmektir. Şu bir gerçek ki eğitimde dramanın amacı; hem öğrencinin yaratıcılığını hayata geçirmek hem kendini tanımasına hem de yaşamı çok yönlü algılamasına olanak sağlamaktır. Çocuklar drama yaparken seslerden ve bedeninden yararlanır. Yaratıcı drama etkinlikleri, çocuğun bilişsel becerilerinin gelişimini doğrudan desteklemektedir. Drama etkinlikleri sırasında çocuklar düşündüklerini yaşantıya dönüştürmektedir. Hatta çocuklar drama etkinlikleri sırasında, kendilerine sunulan günlük yaşamları ile ilgili problemleri farklı şekillerde yeniden yaşarlar. Böylece problem çözme becerileri desteklendiği gibi, olaylara farklı bakış açıları geliştirmeleri sağlanmaktadır. Drama diğer insanlarla iletişim kurma konusunda yardımcı olur. Drama sayesinde birey, çevresinde olup bitenleri anlar ve günlük yaşamdaki olayları
anlamlandırır. Anlam kazanan bir sosyal çevre, kaygıyı azaltır. İletişim içindeyken çocukların fikirleri ve davranışları değişebilir ve şekillenebilir. Aynı zamanda bazı değişik olaylar karşısında farklı dil becerilerini kullanırken, dilin kültürel yapısı da gelişip zenginleşir. Böylece çocuk kendini, başkalarını ve kendi kültürünü tanımaya başlar. Eğitimde dramanın çocuklar için birçok artısı vardır. Bunlar; zihinsel gelişim, sosyal gelişim ve fiziksel gelişim olarak kategorize edilebilir. Drama, bir grup çalışması olması nedeniyle bulunduğu ortama göre duyarlı olmayı, birbirlerini kabul etmeyi, paylaşmayı öğretir. Böylece bireyin hem kendine hem de başkalarına güven duygusu gelişir. Drama sayesinde çocuklar farklı gruptan farklı kültürler ile bir araya gelerek takım çalışmasında yer almayı öğrenir.
34
DESTEKÇİLERİMİZ @Batuhan2811
@tuanatugba
@ttfenomen
@ibalcim
@tarkan_cinar
@sevgikultay
@IbalcimIbrahim
@blblbilge
@korkmazonur
@GkzMerve
@UmarsizArsiz
@betul_kurucu
@Fashiondiaries3
@evrimsirin
@dilekrdem
@burakdipli
@cuneytBekcan
@cansuyilmaz13
@aniluyg
@AjansCBC
@canbekcan
@sergullozk
@siderasenov
@Aktif52
@meryemerata
@Exusher
@mavigrupfethiye
@denizerdinc1905
@Ulucakli
@salih_kuscuoglu
@kendirli_merve
@Kralsisman
@tolgaalan6
@akuygurr
@haticelivaoglu
35