MGDergi Mart 2014

Page 1

2014 Mart - Sayı 2

RÖPORTAJ

Tunç BİLGE


İçindekiler Sinema Evrim’in Sanat Güncesi Kitaplık Fotoğraf Müzik Röportaj (Tunç BİLGE) Beslenme Yeni Başlayanlar İçin Spor Hastalıklardan Korunma Yolları Kişisel Bakım Moda Blog Kurulumu Akran Zorbalığı Medya Okuryazarlığı

cbc

Editorial

3 9 15 17 19 21 28 29 31 32 33 40 48 50

Merhaba Sevgili Modern Gençler, Dopdolu bir sayı ile karşınızdayız. Elinizdeki sayıda yer alan yazılar, konuya hakim kişiler tarafından kaleme alınmış; zevkle ve istifadeyle okuyacağınızı umduğumuz yazılardır. Yine, sizinle birbirinden farklı mecralarda ufak gezintiler yapacağız… Bu yazımda sizlere, bilginin günümüzdeki öneminden bahsetmek istiyorum. Ünlü filozof Francis Bacon “Bilgi güçtür.” diyor. ‘Gelecek bilimcisi’ olarak tanınan John Naisbitt de “Yeni güç kaynağı, azınlığın elindeki para değil, çoğunluğun elindeki bilgidir.” sözleriyle Bacon’u desteklemektedir. Bu yargıların elbette ki tartışılacak hiçbir yanı yoktur. Benim sorgulamak ve size sorgulatmak istediğim husus, bilgi ile mutluluk arasındaki etkileşimdir. Peki, bilgi mutluluk mu getirir? Yoksa cehalet (bilgisizlik) mi mutluluktur? Günümüzde hemen her türlü bilgiye çok kısa sürede ulaşma imkanına sahipken, neden bu kadar mutsuzuz? Bilgi mutsuzluğu getiriyor mu sorusundan çok şunu sormalıyız. Bilgiye ulaşmak kolaylaştıkça ve her türlü bilgi, isteğimiz dışında her saniye bize enjekte edilmeye çalışılırken; gerçek bilgiye ulaşma çabası bizi mutsuzluğa mı itiyor? Aslında yapmamız gereken sadece seçici olmak, doğru bilgiyi araştırmak ve gerçeğe erişmek... Unutmayın ki ayrıca bilgi, ruhun gıdasıdır. Hayatınızdaki tüm bilgilerin size mutluluk getirmesi dileğiyle 

Ajans CBC Medya Hizmetleri Şehreküstü Mh. Cemal Nadir Cd. No:34/206 Osmangazi Bursa 0224 525 0570 bilgi@ajanscbc.com www.ajanscbc.com

Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Can BEKCAN can@mgdergi.com Editör Esin ŞENTUNA esin@mgdergi.com Yazarlar Didem YALÇIN didem@mgdergi.com Evrim ŞİRİN evrim@mgdergi.com Ömer KILIÇARSLAN omer@mgdergi.com Bilge BÜLBÜL bilge@mgdergi.com Hatice LİVAOĞLU hatice@mgdergi.com Melahat KARA melahat@mgdergi.com Dilek ERDEM dilek@mgdergi.com Onur KORKMAZ onur@mgdergi.com Mehmet ULUCAKLI mehmet@mgdergi.com Betül KURUCU betul@mgdergi.com Grafik Tasarım Ajans CBC Grafik bilgi@ajanscbc.com Didem YALÇIN didem@mgdergi.com Betül KURUCU betul@mgdergi.com Reklam ve Pazarlama Cüneyt BEKCAN reklam@mgdergi.com Rezervasyon : 0538 276 0003 Adres : Şehreküstü Mh. Cemal Nadir Cd. No:34/206 Osmangazi / Bursa Telefon : 0224 525 0570

Keyifli okumalar dilerim… Esin ŞENTUNA 1


BUNLAR NEDİR? Dergi içerisinde yer alan simgeler ne işe yarıyor? Özellikle yazılarımızın bazılarında göreceğiniz simgeler sizinle paylaşmak istediğimiz bağlantılara hızlıca ulaşabilmeniz için hazırlanmıştır. Simgelere tıkladığınızda konuyla ilgili sitelere, yazılara ve profillere ulaşacaksınız.

Artı

YouTube

İzlemeniz için önerdiğimiz YouTube videolara bu simgeye tıklayarak erişebilirsiniz.

Konular içerisindeki bilgilere ulaşabileceğiniz linklere bu simgeyle ulaşabilirsiniz.

@

#

@ Yazarlarımızın ve Destekçilerimizin profillerine ulaşabilmeniz için hazırlanmış linklerdir.

# Hastag etiketimiz. Destekçilerimizi her yeni sayıda verdiğimiz yeni HasTag’larla takip ediyoruz.

2


2014 Oscar Adayları

Binlerce insanın izlediği, kendine pay çıkardığı; bazen de hayatını değiştirmesine neden olabilecek filmler vardır. Ya da hiç anlam ifade etmeyen filmler. Ama ortak bir şey var ise, o da dünyanın en prestijli ödül törenlerinin geneli film sektörü için yapılmaktadır. 2 Mart 2014’te özel kanallarda canlı olarak yayınlanacak Oscar ödül töreninin adaylarını, sizler için listeledik.

3


En İyi Film

En İyi Yönetmen

4


En İyi Erkek Oyuncu

En İyi Kadın Oyuncu

5


En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu

Abdi, Captain Phillips

Sally Hawkins, Blue Jasmine

Bradley Cooper, American Hustle

Jennifer Lawrence, American Hustle

Michael Fassbender, 12 Years a Slave

Lupita Nyong’o, 12 Years a Slave

Jonah Hill, The Wolf of Wall Street

Julia Roberts, August: Osage County

Jared Leto, Dallas Buyers Club

June Squibb, Nebraska

En İyi Animasyon

6


2013’ten Bilim Kurgu Kesitleri:

Geçtiğimiz yıl, bilim kurgu hayranlarını biraz olsun tatmin edebilecek yapımlar göze çarpmaktaydı. MG Dergisi olarak 2013’te gözden kaçırmış olabileceğiniz bilim kurgu yapımlarına bir göz atalım:

The Last Days On Mars ( Mars’taki Son Günler ) Mars’ta araştırma yapan bilim adamlarının bir bakteri keşfetmesi ile başlarına gelen olaylar zincirini anlatan filmin yönetmenliğini Ruairi Robinson üstlenirken, başrolde Liev Schreiber’i izliyoruz.

Ender’s Game-Ender’ın Oyunu ( Uzay Oyunları ) Yakın gelecekte uzaylı bir ırk tarafından saldırıya uğrayarak büyük kayıplar veren insan ırkının, bir sonraki saldırılara hazırlıklı olmak adına yetenekli gençlere verilen üst düzey eğitim sistemini konu alan filmin yönetmenliğini Gavin Hood, oyuncu kadrosunu da Harrison Ford, Asa Butterfield, Hailee Steinfeld dolduruyor.

7


Europa Report ( Eroupa Raporu ) Altı astronotun Jüpiter’in uydusu olan Europa’ya gidişlerini gerçekçi bir şekilde aktaran film, Sebastian Cordero imzalı. Oyuncu kadrosu ise; Daniel Wu, Sharlto Copley, Christian Camargo, Karolina Wydra, Machael Nyqvist, Anamaria Marinca’dan oluşuyor.

Vizyon Filmleri

Şu an vizyonda olan filmlerden en dikkat çekenler

8


Evrim’in Sanat Güncesi çok besteciden ayrılan Say’a, ikinci bölümde Serenad Bağcan eşlik ediyor. Ünlü şair ve ozanların şiirlerinden bestelediği ‘İlk Şarkılar’ı, yüreklere işleyen sesiyle yorumlayan Bağcan, tam bir müzik ziyafeti sunacak. Ağıtları, türküleri ve şiirleri, alışılmışın dışında bir sunumla izleyeceğin bu konserde Anadolu’nun hikâyesini damarlarında hissedeceksin.

Batıda kışı tam anlamıyla yaşayamasak da, ısınan havanın ruhumuzda uyandırdığı bahar heyecanı erkenden hayatımıza girmiş durumda. Her ne kadar gece, dış mekan organizasyonları için soğuk da olsa; birkaç aya kadar bu dengenin değişmesini bekliyorum. Aşk ayından daha taze çıkmışken; yeni flörtünle ya da muhteşem bir ‘Sevgililer Günü’ geçirdiğin aşkınla mart ayında da harika etkinlikler seni bekliyor olacak. Baharın uyanışı ile sanatsal etkinliklerde de artış ve çeşitlilik gözlüyorum. Bu sayıda bir değişiklik yapıp sadece İstanbul’daki etkinlikleri değil, başka şehirlerde gösterime girecek aktiviteleri de seninle paylaşmak istedim. Umarım her sayı ile birlikte bu illere yenilerini ekler, böylece Türkiye çapında bir sanat portalı oluşturmayı başarabilirim. Peki, Mart ayında ‘Evrim’in Sanat Güncesi’ menüsünde neler var? Bakalım mı?

BU KONSERLER BİR HARİKA…

Bu ay; klasik batı müziğinden, caza; popüler müzikten new age’e her kulağa ve ruha hitap edecek konserlerin ayı olacak.

Ve yine 1 Mart’ta, Sezen Aksu Ankaralı sevenleriyle buluşmak için Congresium Ankara’ya geliyor. Minik Serçe’ye önceki sayımızda geniş yer vermiş ve sanatla nasıl beslendiğinden bahsetmiştim. Her jenerasyonun sevgilisi olan Aksu’nun, Şubat ayındaki İstanbul konserini kaçıranların bu fırsatı değerlendirmelerini öneriyorum 

Şubat’ta Bursa’da izleme şansını yakalayıp uzun süre ayakta alkışladığım, yeni albümü ‘İlk Şarkılar’ı tanıtan piyano virtüözü* Fazıl Say; 1 Mart’ta Türker İnanoğlu Show Centre’da İstanbullu dinleyicileri ile buluşuyor.

İlk bölümde dünyaca ünlü bestecilerin eserlerini yorumlayacak olan Say, aynı zamanda kendi bestelerine de yer verecek. Gerek piyanodaki teknik ustalığı, gerekse notalara hayat verişindeki yaratıcılığı ile pek

Gelelim dünyaca ünlü ve çocukluğumda beni fantastik yolculuklara çıkaran başka bir besteciye: Kitaro. 80’li yıllarda adını ‘İpek Yolu’ belgeseli için yaptığı bestelerle

9


Evrim’in Sanat Güncesi sahnelenecek. 5-9 Mart tarihleri arasında TİM Show Centre’da.

duyuran sanatçı, etnik müziğini elektronikle harmanlayarak ‘new age’ ve ‘dünya müziği’nin önde gelen sanatçılarından oldu. 2014 senfonik dünya turu projesi için ilk kez ülkemize gelecek olan Kitaro, 36 kişilik dev orkestrası ile İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde 4 Mart’ta sahne alacak. Kitaro’nun müziği ile kendi içinde ruhani bir yolculuğa çıkmak istiyorsan, bu performansı kaçırmamalısın derim…

Popüler müziğin son dönem gözde isimlerinden, senin için birkaç konser seçtim. Umarım, bu önerilerim hoşuna gider. İlk sırayı da söz ve bestelerini beğenerek dinlediğim Fettah Can’a ayırmak istiyorum. Akustik projesi ile Türkiye turnesine çıkan Can, üçüncü solo albümü ‘Yalanlar Cumhuriyeti’ ile her yaştan müzik severe bestelerini seslendiriyor.

Biraz da caza ne dersin? İşte 1980’de yayınlanan ‘Cazcı Kardeşler’(Blue Brothers) filminin unutulmaz şarkıları, İngiliz yapımıyla ‘The Blues Brothers’…

Ünlü şarkıcı, 25 ili kapsayan ve Aralık 2013’te başlayan ‘Akustik Projesi’ni, 7 Mart’ta İstanbul Büyükçekmece Atatürk Kültür Merkezi’nde vereceği konser ile sonlandıracak. Ayrıca aynı tarihte Ankara Jolly Joker’de sahne alacak favori müzik gruplarımdan Model’i izleyebilirsin. Müzik-mekan -insan üçlemesini başarılı sanatçılarla birleştiren Jolly Joker, Ankara gençliğinin favori mekanları arasında yerini almış bile. Türk Pop-Rock müziğinin duygu yüklü bestelerini yapıp, teatral yorumu ile içimdeki

1960’lı yıllardan itibaren R&B, Amerikan Blues ve Soul müzik türlerinden ve Beatles, Rolling Stones gibi gruplardan etkilenerek oluşturulan yorumlamalar; ABD, İngiltere, Slovenya, Avusturya, Belçika, Hollanda ve Lüksenburg’un ardından Türkiye’de

10


Evrim’in Sanat Güncesi kalmadı. Bu tehlikeli nokta kimi otoriteye göre ‘sanatın sonu’, kimi tasarımcıya göre de ‘deneysel sanatın yükselişi’ olarak görülüyor. Şahsi fikrim tasarımcılardan yana… Bu nedenle yeni bir şeyler denemek adına, seninle farklı sergileri paylaşmak istiyorum.

hüzünlü zamanlara yolculuğa çıkaran Göksel; 15 Mart’ta Zorlu Center PSM Ana Tiyatro’da sahne alacak. ‘97 yılından beri pek çok albüme ve beraberinde de kült şarkılara imzasını atan Göksel’den güzel bir performans izlemek için şimdiden biletlerini almalısın. Bir başka konser haberi de Mersin, Eskişehir ve Kocaeli’den geliyor. Yılların eskitemediği, popüler müziğin şarap misali değerlenen bayan vokallerinden Nükhet Duru; yorumcu, piyanist ve aynı zamanda besteci olan Timur Selçuk ile çıktığı “Bizim Şarkılarımız” turnesi sayesinde pek çok hayranıyla buluşuyor.

‘Hermafrodias’

Gülten İmamoğlu’nun, temasını aşk ve diyaloğun oluşturduğu sergisine bir su perisi ilham olmuş. Bahsi geçen su perisinin mitolojik hikayesi şöyledir; ‘Yunan mitolojisindeki haber taşıyan Tanrı ‘Hermes’ ile güzellik Tanrıçası ‘Afrodit’in Hermafrodit adında bir oğlu olur. Hermafrodit o kadar güzeldir ki bir su perisini kendine aşık eder ve sürekli ona yakınlaşmak için uğraşır ama Hermafrodit’in nazı ile karşılaşır. Bir türlü yüz bulamayan peri kızı, Hermafrodit gölde yüzerken birdenbire karşısına çıkar ve sıkı bir şekilde ona sarılır. Tanrılara onları birbirlerinden ayırmamaları için yalvarır. Dileği kabul olur ve ikisi de tek vücutta var olur. Böylece ortaya çift cinsiyetli bir insan çıkar.‘

5 Mart’ta Mersin’de sahne alacak olan ikili, 8 Mart’ta Eskişehir ve 16 Mart’ta da Kocaeli’de şarap tadındaki parçalarını seslendirecek. Özellikle ’70 ve ’80 kuşağının unutamadığı şarkıların bestecisi ve yorumcusunun birlikte çıkacağı bu konserler dizisi, dinleyenlerini geçmişte güzel bir yolculuğa çağırırken; yeni neslin de pop müziğinin tarihçesini öğrenmesini sağlayacak.

BÖYLESİ SERGİLERİ HİÇ GÖRMEDİNİZ… Farklı sanatçılardan, farklı disiplinlerde yer alan yorumlarından derlediğim sergiler, seni hem şaşırtacak hem de sanatı daha iyi anlamanı sağlayacak. Aslında burada anlatmak istediğim, sergilerin alışıldık tabloları görmek olmadığı ve farklı kavramsal altyapıları izleyicilere sunmaya çalıştıklarıdır. Günümüz sanatında artık denenmeyen, yapılmayan ya da kullanılmayan pek bir şey

Ütopik bir anlatım üslubuyla eril ve dişil kutuplarla İmamoğlu, kendi anlatım dilini oluşturuyor. Lekeci anlatım tarzı ile mitolojik hikayeyi öznel olarak yorumlayan sanatçının çalışmaları 16 Mart’a kadar İstanbul ArtGalerim Bebek’te seni bekliyor…

11


Evrim’in Sanat Güncesi ‘Gürültü’

Dinç’in de açıkladığı gibi sanat; duyuları zorlayan, onları bazen rahatsız edip bazen de kandıran ve bu yöntemle farklı algı bütünlükleri oluşturmayı hedefleyen bir hareket halini almıştır. Böylece alıştığımız biçimdeki boyut algısı yerini, hayatımızın bir parçası olan ama fark etmediğimiz serüvenlere bırakır.

Heykel ve fotoğraf sanatçısı Osman Dinç’in farklı duyulara hitap ettiği ses enstalasyonu** ‘Gürültü’, 1-29 Mart’ta PiArtworks İstanbul’da… Seyirci ile etkileşimli bir ortam yaratan Dinç, projesi hakkında şunları söylüyor;

‘Agresif ’

“Her şeyin, her şey etrafında devinim halinde olduğu bir evrende yaşadığımızı artık biliyoruz. Ve yirminci yüzyılda, evrendeki her maddenin özünün titreşimden (enerjiden) oluştuğunu kuantum fiziği hesaplamıştır. Bu titreşim olayının bir boyutu da sestir. Aslında, ‘GÜRÜLTÜ’ adını verdiğim bu enstalasyon yazdığım bilimsel verilere gönderme yapsa da, o teorileri kanıtlamak için yapılmamıştır. Uzun zamandan beri yapmış olduğum yalınmetal işler sergilerimde görüldüğü gibi durgun değil, çok gürültülüdürler. Atölyede yapılış sürecinde de çok gürültülü bir ortamda yapılırlar. Senelerce beni sağır edici bu gürültüyü sorgulamamın zamanı gelmişti. Ve bu yerleştirmenin fikri Orleans’daki atölyede yirmi altı yıl önce yaptığım bir ‘’enstrüman sonor’’ un önünde konuşurken ortaya çıktı. Sosyal ortamın çok gürültülü olduğu şu dönemde böyle bir enstalasyon hazırlamak, tabii ki masumca bir tavır değildi. GÜRÜLTÜ kaotik bir ses yığınıdır. Her kaos bir armoni doğurur, her armoni bir kaosa gebedir, derler. Sanırım bu düzenlemeden bir armoni çıkması ise sergiyi ziyaret edene bağlı olacak.’’

Aklındaki hikâyeleri heykelleştiren Yılmaz Zenger, içinde bulunduğu toplumun karşılaştığı politik ve sosyolojik olaylarından etkilenerek ‘Agresif’ serisini ortaya çıkarmış. Aslında biz de yaşadığımız ortamdaki olaylardan, televizyonlardaki haberlerden olumsuz yönde etkileniyor ve çevremizle negatif bir iletişime geçiyoruz. Kaldı ki sanatçılar, çok daha duyarlı oldukları ve topluma ışık tutmak gibi bir misyonu üstlendikleri için, duygularını yaratıcı ve anlamlı biçimlere dökmekte gecikmiyorlar. Arap alfabesinin formlarından yola çıkan, bedensel enerjinin dışavurumuyla dönüştürdüğü kaligrafik işleri de çalışmalarına ekleyen Zenger; bir kelime hazinesi gibi kullandığı biçimleri, seslendiremediği ama kendisini kirleten sözcüklerden arınma olarak nitelendiriyor.

12


Evrim’in Sanat Güncesi Sergileme biçimi ile de agresif bir atmosfer oluşturan sanatçı, izleyiciyi her yönden kuşatacak bir deneyim sunuyor. Heykel sanatının modern ifadelerinden hoşlanıyorsan, İstanbul 44A Sanat Galerisi’nde 15 Mart’a kadar sürecek bu etkinliği kaçırmamalısın.

TANGO ‘AŞKTIR’ DİYORSAN… Mart ayında iki güzel tango etkinliği büyük ses getirecek: Orquesta Color Tango de Roberto Alvarez Konseri ve Forever Tango Gösterisi… Color Tango de Roberto Alvarez, müzik otoriteleri tarafından dünyanın yaşayan en iyi tango orkestrası seçilen grup, tanGO TOİstanbul Festivali kapsamında 7 Mart’ta İstanbul’da sahne alacak. Orkestraya, tangonun ülkesi olan Arjantinli ve yerli çiftler eşlik edecek.

Türkiye’den Eşref Tekinalp ve partnerinin gösteri yapacağı bu eşsiz konseri Şişli Belediyesi Kent Kültür Merkezi’nde izleyebilirsin. Ve yine tango diyorum… Profesyonel bir tango gösterisine ev sahipliği yapacak Zorlu Center PSM, ‘Forever Tango’ grubunu ağırlayacak.

Tango, Buenos Aries’in alt tabakasında ortaya çıkan ve aşkın dansı olarak adlandırılan bir ritmik sanat. Bu nedenle önceleri üst tabakalar tarafından aşağılansa da sonraları salonlara taşınır ve ‘milonga’ adı verilen çeşitli geceler düzenlenir. Müziğin en can alıcı enstrümanı olan ‘bandoneo’nun, çalınması oldukça zordur ama bir o kadar da sesiyle tangonun ruhunu anlatır. İşte bu duyguların bütününü yaşatmak, estetik salınımlarla müziğe kendini bırakan bedenlerin görevidir.

1990’da San Diego’da gösterilerine başlayan grup, 1996’da en iyi turne müzikali olmayı başardı. Gerek sahne dekoru gerekse dansçıları ve kostümleri ile görsel bir şölen sunan grubun yaratıcısı Luis Bravo, dans için şunu söyler; “Tango bir danstan daha fazlasıdır, gerçek bir hikâyedir ve geceye aittir.”

13


Evrim’in Sanat Güncesi

Hazırladıkları muhteşem koreografilerle hafızandan silinmeyecek bu gösteri; 21 – 23 Mart’ta Ana Tiyatro’da… Dansı seviyorsan,

tangoyu merak ediyorsan ve farklı kültürlerin müziklerinden hoşlanıyorsan böylesi bir gösteri tam sana göre. 

SON SÖZ “Evrim’in Sanat Güncesi” bölümünü hazırlarken alışıldık konser, sergi ya da gösteri etkinlikleri yerine; algılara değişik pencereler açacak ve belki de sanatı daha önce görmediğin bir sahneden izleyeceğin, seveceğin, ısınacağın bir şekle sığdırmayı hedeflemiştim. Her ay yazacağım yeni haberlerle de bu hedefime ulaşacağımı düşünüyorum. Sanat sadece orada olmak, gidip görmek ya da izlemek değildir; sanat yaşamdır, candır. Sanat, bu dünyanın tüm olumsuzluklarına ve kirliliğine rağmen, varlığını sürdürmek için bir nedendir, daldır. İşte o yüzden ulu önder Atatürk; “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” demiş ve kurtuluş mücadelesine rağmen sanatın her alanı için sayısız girişimlerde bulunmuştur. Eğer şu an bir sergiyi gezebiliyor, sanatçıların politikayı eleştiren tavırlarını izleyebiliyorsak O’nun sayesindedir. Ne kadar bilinçlenir ve ne kadar tarafsız araştırmacılardan gerçekleri öğrenebilirsek, o kadar Ata’mızın bize bıraktığı mirasa sahip çıkar, yarınımızı garanti altına alırız. Sevgiyle ve sanatla… * Virtüöz: Kabiliyetli, becerikli anlamına gelen bir kelimedir. Genellikle müzik ve resim alanında kullanılır. ** Enstalasyon: Yerleştirme sanatı. Geleneksel sanat eserlerinden farklı olarak, çevreden bağımsız bir sanat nesnesi içermeyip belirli bir mekân için yaratılan, mekânın niteliklerini kullanıp irdeleyen ve izleyici katılımının temel bir gereklilik olduğu sanat türü. Kapalı veya açık mekânlarda yapılabilir.

14


15


graphic designer

instagram.com/meldido

twitter.com/didemyalcin

16


lığı: ‘Selfie’ Çağımızın Yeni Fotoğraf Çılgın Hatırlar mısınız, eskiden bir sevdiğimizle ya da gittiğimiz yerdeki bir manzaranın önünde fotoğraf çekilmek istediğimizde, yoldan geçen hiç tanımadığımız birine “Pardon, bir fotoğrafımızı çekebilir misiniz?” ricalarında bulunur, sonra makineyi karşıdakine gösterip “Tam şuraya basacaksınız” der ve pozumuzu verirdik. Bu eski alışkanlık tam olarak yok olmasa da, yerini yavaş yavaş ellerinde telefonları, kendilerini çekebilmek için şekilden şekle giren insanlara bırakmaya başlamış durumda. Bu çılgınlık, cep telefonlarının da büyük etkisi ile fotoğraf dünyasındaki yerini çoktan aldı. Hatta bu konuda yarışmalar bile düzenlenmeye başlandı. Sony’nin düzenlediği “Benim Tarzım, Benim Selfie’m” yarışması gibi... ‘Selfie’, Oxford English Dictionary (OEC) tarafından, 2013 yılının İngilizce kelimesi seçildi. Şimdi bu kelimenin tarihine kısaca bakalım...

Selfie’nin Kısa Tarihi

Benim nazarımda ise ‘selfie’ 3’e ayrılıyor:

‘Selfie’ Nedir?

1. Sevgili ile çekilen ‘selfie’ler: ‘Hadi tatlım gülümse’ ile başlayan ve bitmek bilmeyen fotoğraflar bu kategoride yer alıyor. Gidilen bir sinema, restaurant veya güzel bir manzara bunlar için ideal.

Bir kişinin telefon ya da fotoğraf makinesi kullanarak kendi fotoğrafını çekmesi ve daha sonra internette paylaşması anlamına gelir. Peki kim bulmuştur bu kelimeyi? ‘Selfie’ sözcüğü, ilk kez 2002 yılında Avustralya’da bir blog yazarı tarafından kullanılmıştı. Peki ilk ‘selfie’ kim tarafından çekildi ? Robert Cornelius tarafından Philadelphia’da 1839 yılında çekildi.

2. Arkadaşlarla çekilen ‘selfie’ler: Bu ‘selfie’lerde bir grup arkadaş bir araya gelir, kafa kafaya verir, telefon bir arkadaşın elinde dururken diğerleri kafalarını kadraja tıkıştırmaya çalışırlar ve ortaya bu kategoriye ait fotoğraflar çıkar.

17


3. Tamamı ile dişilere özgü olan ve tam bir fotoğraf dehası olan ‘selfie’ler: Bence bu kategoridekiler, ‘selfie’nin özü ve kökeni olur. Wc aynasından cep telefonu ile çekilen fotoğraflar gibi.

Tabi işin geyik kısmı bir yana, ‘selfie’ dendiğinde benim aklıma gelen ilk şey, cep telefonu ile İnstagram entegrasyonu oluyor. Bir de medya sitelerinin galerileri ki, bu bile ‘selfie’nin kendine nasıl bir pazar ve kitle yarattığının göstergesidir. ‘Selfie’, ünlü insanlar için çok kolay bir reklam aracı iken; ünlü olmak isteyen veya tanınmak isteyen insanlar için de bir platform oluşturuyor. Tabi bu platformun nasıl kullanıldığı, ayrıca bir yazı konusu olabilir. Pekala, etkili şekilde nasıl ‘selfie’ çekebiliriz derseniz, o zaman aktör ve yönetmen olan ‘selfie’ gurusu James Franco’ya bir kulak kabartmak lazım. James Franco ve ‘Selfie’nin anlamı “Eğer siz de insanların ilgisini çeken bir insansanız veya olmak istiyorsanız, ‘selfie’ bunun için en güçlü yöntem. Bu pozları paylaşmak için çok farklı nedenlerimiz olabilir, ancak onlar sayesinde dünyaya kişiliğimiz hakkında bilgi sunuyoruz. Bir hesaba girip ‘selfie’ göremeyince üzülüyorum. Sosyal medya çağında, ‘selfie’ birinin gözlerinin içine bakıp ‘merhaba’ demek” Franco, ‘selfie’ çekmenin inceliklerini de anlatmayı ihmal etmiyor. Genellikle köpek yavrularını çektiğini ya da çıplak poz vermeyi tercih ettiğini belirten oyuncu, bunun daha çok dikkat çektiğinin altını çiziyor.

18


M端zik Listemiz


Brave

Aciyi Sevmek Olur Mu Sara Bareilles

Mehmet Erdem

Feelin’ Myself

Helalleşemedik will.i.am ft. Miley Cyrus

Betül Demir

Happy

Kalp Ağrısı Pharrell Williams

Fettah Can

All of Me

Zorun Ne Sevgilim John Legend

İrem Derici

Can’t Remember to Forget You Shakira ft. Rihanna

Koyver Kendini

Rather Be Clean Bandit feat. Jess Glynne

Şok Oldum

Midnight Memories

Vaziyetler

Bedük

Ece Seçkin

One Direction

Sıla

23

Yakışmaz Bana Mike WiLL Made-It ft. Miley Cyrus

Mavi ft. Gökcan Sanlıman

Human

Aşk Paylaşılmaz Krewella

Aydilge

Addicted To You

Gelemiyorum Yanına Avicii

Ziynet Sali

20


#ben

En Çok RT Edilen Twit (2014 Şubat Saysı)

Gelecek sayımızdaki destekçi sayfamızda yer almak için Twitter üzerinden “@MGDergisi” etiketiyle HasTag’ı paylaşmanız yeterli. En çok RT yapılan Twit’e dergimiz içinde özel bir yer ayıracağız...


Röportaj

Tunç BİLGE

Kaos Ortamından Sıyrılan Genç Bir Yönetmen Modern Genç Dergimizin 2. sayısında, ‘Yunus Emre Aşkın Sesi’ filmindeki sanat yönetmenliğiyle göz dolduran Tunç Bilge’yi ağırladık. Genç yaşına rağmen yükselen başarı grafiğiyle karşımıza çıkan Bilge’yle keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. “Kaoslar, kahramanların ortaya çıkmasında zemindir.” diyen Bilge, sektör içinde yer alan onlarca kişi arasından sıyrılmayı başarabilmiş biri. Eğitim hayatından projelerine, sanat yönetmenliğini üstlenmek istediği tarihi dönemlerden çiçeği burnunda iletişim mezunlarına önerilere kadar her şeyi paylaşan Bilge, tüm samimiyetiyle karşınızda…

22


Modern Genç Dergisi okuyucularımız için, genç yaşına rağmen çok güzel noktalara gelen ve sanat yönetmenliği yapmakta olan Tunç Bilge’yi kısaca tanıtır mısınız? Kadir Has Üniversitesi’nde Radyo Sinema Televizyon Bölümü’nden mezun oldum. Lise 1.sınıftan beri bu sektörde farklı alanlarda stajyerlik yaptım. Sonrasında ise sanat yönetmenliği alanında, profesyonel olarak çalışmaya başladım. TRT’de yayımlanan bazı belgeseller, sinema olarak ‘Yunus Emre Aşkın Sesi’ adlı filmin sanat yönetmenliği, kıyafetlerin tasarımı ve yapımında da atölye desteği sağladığım bazı projelerim oldu. ‘Muhteşem Yüzyıl’

adlı dizinin de asker kıyafetlerinin birçoğunu kendi atölyemizde imal ediyorum. Beyoğlu Belediyesi’ne, II. Beyazıt Sempozyumu için projeler hazırladık. Bundan sonra da farklı farklı dönem projeleriyle devam etmeyi düşünüyorum. Radyo, sinema ve televizyon sektörü oldukça geniş bir yelpaze. ‘Sanat yönetmenliği’ alanını seçme fikir süreciniz nasıl gelişti? Lise zamanlarımdan bu işi yapmak istediğim belliydi, hangi alan olması gerektiği konusunda bir netlik yoktu. Zamanla çeşitli bölümlerde çalıştıktan sonra

23


şirket sahiplerinden biri olan Vedat Vural aracılığıyla başladı her şey. Vedat Vural, Beyoğlu Belediyesi için yaptığımız II. Beyazıt filmi için kurgumuzun bittiği sıralarda Yunus Emre filmi için bazı kostümlerin lazım olduğunu söyledi, ancak şaka yaptığını düşünüyordum. Görüntü yönetmenimiz olan ve Vedat ağabeyin kardeşi Levent Vural’la tanıştım. Oldukça sıcak ve samimi geçen bir tanışmanın ardından filmin yapımcısı ve yönetmeni olan Kürşat Kızbaz’la birlikte atölyemi ziyarete geldiler. Filmin sanat yönetmenliğini yapmak istediğimi dile getirdim ve konuya ne kadar hakim olduğumu da gösterme imkanı yakaladım. Birkaç görüşmenin ardından projenin içinde buldum kendimi.

heykel, resim gibi eğilimlerim doğrultusunda sanat yönetmenliği alanında karar kıldım. Üniversitelerin Radyo Sinema Televizyon bölümlerinde, sanat yönetmenliğine dair verilen dersler sınırlı. Siz bu alanı seçtikten sonra, daha profesyonel olabilmek için eğitimler aldınız mı? Eğitimlerimi genellikle alaylı olarak aldım. Çünkü okulumda bu alanı seçebilmem için farklı bir dal yoktu. Kendi çabalarımla, bazı atölyelerde öğrendiklerimle veya el sanatları kurslarıyla kendimi geliştirmeye çalıştım. Tarihe olan merakımdan dolayı kitap, video, film desteğiyle kendimi geliştirmeye gayret ettim. Filmlere baktığımda ise; o dönemde kullanılan kostümlerdeki doğrular, yanlışlar, detaylar veya filme konu olan olaylar ilgimi çekiyordu. Bu sayede de tercih sürecimi hızlandırmış oldum. İletişim Fakültesi okumayı seçen gençlerin bu fikrine, bazı aileler pek sıcak gözle bakmıyor. İletişim bölümünü okuma fikriniz, aileniz tarafından nasıl karşılandı? Babamın bu sektöre yakın bir sektörde olması, bana bakış açılarının farklı olmasını sağladı. Ailem tarafından maddi ve manevi her türlü desteği gördüm. Karşılığında da yılmayarak, disiplinli ve hırsla çalıştım. Ailemi her zaman onure etmeyi isteme düşüncem, bana her zaman şevk ve güç verdi. Hangi adreslere gitmem gerektiğini konusunda da çok destekleri oldu. ‘Yunus Emre Aşkın Sesi’ filminin sanat yönetmenliği görevini üstlendiniz. Okuyucularımızla bu sürecin nasıl geliştiğini paylaşır mısınız? Bu film için sanat yönetmenliği sorumluluğunu almam tesadüfi oldu diyebilirim. Filmin yapımcı

24

Film, 13. yüzyılda yaşamış olan Yunus Emre’yi anlatıyor. O dönemi yansıtmak nasıl bir deneyimdi? En sevdiğim dönemler, 11 ile 14. yüzyıllar olduğu için 13. yüzyılın dokusunu da yansıtmak zor olmadı. Özellikle Anadolu Selçuklu ve Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılması, Moğol istilası ve Haçlı denkleminin olduğu bir kaos ortamı vardı. Dönem o kadar karmaşıktır ki, bir kahramanın doğması ve Yunus Emre gibi bir karakterin ortaya çıkması için zemin çok uygundu. Benim algıma göre kaoslar, büyük insanların ortaya çıkmasında zemindir. Benim için asıl zor olan, dönem içinde dönemi yansıtmak oldu. O dönemdeki devletlerin özelliklerini biliyorum ama geçiş döneminde devletleri birbirinden ayıran özellikleri veya benzerlikleri yansıtmak bazen sıkıntı oldu. Osmanlı döneminde kılık-kıyafette, gelenek ve göreneklerinde ve daha birçok şeyde bir oturmuşluk söz konusuydu. Ancak 13. yüzyılda, İslamiyet’i yeni benimsemiş ve Şamanizm’in izlerini hala taşıyan devletler mevcut olduğundan, dönem içi dönemi yansıtmaya çalışmak güçtü. Tarihi figürlerin her biri birbirinden farklıydı. Mevlana Celaleddin Rumi, Hacı Bektaşi Veli, Hallacı Mansur, Barak Baba, Sarı Saltuk gibi birbirinden farklı ritüellere ve renkli


kişiliklere sahip karakterler vardı. Yaşanan dönemi doğru yansıtabilmek için, aylar süren araştırmalar gerçekleştirdim. Onlarca kitap, belgeseller, konuyla ilgili şahıslarla görüşmeler, antika kalıntıların yer aldığı müzayede fotoğraflarını inceleme, yerli ve yabancı birçok kaynaktan yararlanmaya çalışmak gibi hummalı bir araştırmaya giriştim. Tasavvufa temas ettikten sonra kendimi Mevlevilik, Bektaşilik, Kadiriye, Melamiye, Rufaiye, Bedeviye, Şazeliye gibi tarikatları ve dergahları araştırırken de buldum. Söz konusu inanç olduğu için, kendi yorumumu katmadan ve hataya düşmeden bir şeyleri yansıtmak zorundaydım. Çok hassas olmaya çalıştım ve özellikle dergahların ilkel hallerini araştırırken çok zorluk yaşadım. Çünkü bu bilgiler, ulaşılması kolay olmayan şeylerdi.

kurduğumuz platoda, oba ortamı yarattık ve Moğol baskını sahnesini çektik. (Tunç Bilge, çekimler sırasında Van’da bulunan yöre halkının çok fazla desteği olduğunu söylemeden de geçmiyor.)Bence filmin en başarılı sahnesiydi. Bu sahnenin devamında Selçuklu Devleti’nin yıkılması, Yunus Emre’nin bu paralelde çıkışını sağlamak gibi şeyleri de işlemeliydik. Ancak daha fazla maliyet gerektiği için bu sahnelere yer veremedik. Bazen imkansızlıklardan dolayı yapamadığımız şeyler de oluyor tabi. ‘Cebehane’ adını verdiğiniz atölyenizde kostüm tasarımı da yapıyorsunuz. ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi başta olmak üzere daha pek çok projeye görsel açıdan da destek sağlıyorsunuz. Peki, sizce Türkiye’de sanat yönetmenliği istenilen noktaya ulaşabildi mi? ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi, son sezonunu yaşıyor. Bence devam etmesi gereken bir dizi. Aynı zamanda başka bir tarihin anlatıldığı ‘Fatih’ dizisinin de izleyiciler tarafından beğenilmesini ve yayına devam etmesini isterdim. ‘Karaoğlan’ filminin de başarısızlığa uğramasına üzülmüştüm. Bütün tarihi filmler için herhangi bir başarısızlık söz konusu olduğunda, kendi projem başarısız olmuş gibi üzülüyorum. Bu diziler sayesinde insanlar o dönemleri merak etmeye ve araştırmaya başlamıştı. Bu bilinç de dizi veya filmler aracılığıyla sağlandı. Sanat yönetmenliği ise, istenilen düzeye gelmiş sayılmaz. Sanat yönetmenliğine, setlerde veya bütçelerde istisnalar dışında yeteri kadar önem verilmiyor. Tarihi bir dönemin anlatıldığı proje söz konusu ise, ayrılan bütçe de farklı olmalı bence. Ancak sanat yönetmenleri için her şey çok dağınık

Bazen kurguladığınız ancak yansıtmakta zorlandığınız tarihi bir doku oldu mu? Filmden sonra aldığınız tepkiler nasıldı? Sinemanın yarattığı algı bambaşkadır. Bu yüzden kurgulanan her şeyi aktarmak biraz zordur. Eksikler tabi ki oldu, ancak bunlar elimizde olan şeyler değildi. Keçe, post, ahşap… Bunlar 13. yy.dan çok daha önce kullanılan materyallerdi. Kumaşlarda ise el dokuması kumaşları tercih ederek, en doğal olan dokumayı tercih etmeye çalıştık. Bu yüzden kostüm ve dekoru hazırlayan kişiler olarak, çok olumlu yorumlar aldık. Aldığımız olumlu dönüşler neticesinde de hayli mutlu olduk. Güzel bir çalışma yaptığımızı düşünüyorum. Filmin çekimi için Van’da

25


üniversitenin son sınıflarına bırakmasınlar, daha erken dönemlerde başlayarak o havayı solusunlar. İletişim fakültelerini okumayı düşünen kişi profili, puanı bu bölüme yettiği için mecbur kalıp okumak zorunda olanlardan oluşmamalı. Bu alanda ilerlemek isteyen ve severek yapacak olanların bu sektörde olması gerekiyor diye düşünüyorum.

halde. Neyi, nerede bulabileceğimizin ya da nasıl üretebileceğimizin bilindiği bir sektör yok. Bu yüzden, sanat yönetmenliğinin istenilen noktaya ulaşması için çok daha fazla yol kat etmesi gerekiyor. Sanat yönetmenliğini üstlenmek ve tasarımını yapmak istediğiniz bir dönem veya proje var mı? Yabancı yapımlar arasında fantastik filmler veya dizilerden ‘Game of Thrones’, ‘Hobbit’ ‘Black Sails’ gibi projelerde, en alt kademede bile olsa çalışmak benim için gurur verici olurdu. Roma yapımı olan, mitolojik bir yapının anlatıldığı projeler, dönem filmi veya fantastik bir dizi projesinde yer almak isterdim. Kendi tarihimizden ise yansıtmak istediğim çok fazla dönem var. Özellikle M.Ö dönemlerden başlayarak 1800’lü yıllara kadar olan dönemi yansıtmayı istediğim çok fazla dönem söz konusu.

Modern Genç Dergimizin daha geniş bir kesim tarafından okunması temennisinde bulunmayı ihmal etmeyen Tunç Bilge, dergimizi zevkle takip edeceğini söyleyerek başarılar dilemeyi de unutmadı. Sanat Yönetmeni Tunç Bilge’nin yer aldığı bazı projeler ise şöyle; Muhteşem Yüzyıl Dizisi ( Atölye Desteği ) Yunus Emre – Aşkın Sesi Sinema Filmi (Sanat Yönetmenliği ve Atölye Desteği )

Modern Genç Dergisi okuyucularımız, şu an karşımda ne kadar genç ve başarılı bir sanat yönetmeninin durduğunu bilmiyorlar. (Gülüyoruz) İletişim Fakültesi’nde okumakta olan veya çiçeği burnunda mezunlara önerileriniz nelerdir? Bu sorunuzu kendi gözlemlerime ve edindiğim deneyimlere göre cevaplayacağım. Güvenilir kişilerden oluşan ekiplerini kurabilirler. Benim birlikte yola çıktığım arkadaşlarımdan pes edenler oldu ve bu durum benim için üzücü oldu. Sektör içinde yer alan farklı alanların tadına bakıp, sonrasında bir alan seçmelerini ve o alan üzerinde uzmanlaşmalarını tavsiye ederim. Stajyerlik dönemlerini ise 26

Sultan II. Bayezid Doku Drama Projesi ( YönetmenSanat Yönetmeni ve Atölye ) Antandros Belgeseli ( Yönetmen-Sanat Yönetmeni ve Atölye ) Mülkün Varisleri Belgeseli ( Sanat Yönetmenliği ve Atölye ) Denizcilik Müzesi (Piri Reis mankeni dekor/kıyafet) 24 Kasım Öğretmene Vefa’ Filmi ( Atölye Desteği ) Burası Osmanlı – Kıyam Dizisi ( Atölye Desteği )



Temel Besinimiz: Su Vücudumuzun gereksinim duyduğu en temel besin öğesi sudur. Vücut ağırlığımızın %45-65’i sudan oluşmaktadır. Bu nedenle uzmanlar, kişinin günlük 8 ile 12 bardak arasında su tüketmesi gerektiğinin altını çizmektedir. Peki, bu kadar önemli bir besinin vücudumuza faydaları nelerdir? Besinlerin vücutta taşınmasını sağlar Vücudumuz için en iyi nemlendirici sudur ve cilt kırışıklıklarını geciktirir

Bedenimizdeki tüm Kan dolaşımını kimyasal olayların hızlandırır ve işe yaramaz toksinlerin düzenlenmesini sağlar vücuttan atılmasını sağlar İştah ve yemek yeme arzusunu kısıtlar

Özellikle kadınların en büyük düşmanı olan selülite karşı savaşır

Vücut ısısını düzenler Beyin fonksiyonlarının daha iyi çalışmasını sağlar, kişiye güç ve enerji verir

!! Vücudumuz Susuz Kalırsa… Günlük ihtiyacımız olan su tüketilmediği zaman, insan vücudu alarm vermeye başlar. Ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkaran dehidrasyona karşı en iyi ilaç, susamayı beklemeden su tüketmektir. Eğer vücudunuz susuz kalırsa karşılaşacağınız sorunlar şunlardır; Aşırı su kaybı böbreklere zarar vererek, onların iflasına yol açacak kadar kötü sonuçlar yaratır Baş ağrısı, soluk alma güçlüğü, kramplar, ateş gibi rahatsızlıklar doğurur

Kaslarda küçülmelere sebep olur

Yorgunluk, hafızada bozulma, dikkati toplamada güçlük gibi rahatsızlıklara neden olur

Su İçmeyi Arttırmak İçin Birkaç İpucu Su içmek için susamayı beklemeyin Yanınızda her daim su şişenizi bulundurun Su içmek için şık bardaklar ve sürahiler alın Yemek aralarında şekerli içecekler yerine su tüketin Unutmayın! Gün içerisinde tükettiğiniz kahve ve çay, suyun yerini tutmaz. Bunların yerine su tüketmeye gayret edin Su tüketiminizi test etmek için idrarınıza bakın. Eğer idrarınız berrak renkteyse, su ihtiyacınız karşılanıyor demektir. Ancak sarı renkteyse, hemen şık su bardağınızı su ile doldurun.

28


Spor Salonuna Gitmeden De Formda Kalabilirsiniz İnsanların spor yapmamasının en büyük mazeretlerinden biri “Spor salonuna gidecek zamanım yok” cümlesidir. Fakat siz spor salonuna gitmeden de spor yaparak, sağlıklı ve formda kalabilirsiniz. Hem de hayatınızda küçük değişiklikler yaparak incelebilirsiniz. İşte size evde, ofiste, büroda kolayca yapabileceğiniz egzersizler…

Evde ya da Büroda Kardio Egzersizleri Evde spor yapmaya karar verdiniz, fakat herhangi bir spor aletiniz yoksa o zaman yazımıza dikkat kesilin. Evde yapacağınız 20 dakikalık egzersizlerle sizler de dilediğiniz kıyafetin içine girebileceksiniz. Ancak egzersizleri, beslenme şeklinizi düzenleyerek desteklemeniz şartıyla. Egzersizleri yapmadan önce tempolu bir yürüyüş veya ısınma hareketlerini yapmayı unutmayın. Aksi takdirde kas ağrıları oluşabilir veya sakatlanabilirsiniz.

Merdiven İnip Çıkın

Dans ve Aerobik

Evde, apartmanda, büroda asansör kullanmayı bırakın ve merdiven inip çıkın. Vücudunuzu ısıttıktan sonra, merdivenleri önce birer birer çıkın. Ardından ikişer-üçer basamağı geride bırakın. Hareketlerinizi süratlendirin. Düşmemeye dikkat edin. Çalışmanızın 20 dakikadan az olmamasına özen gösterin. Ama formunuza göre dakikayı artırıp azaltmak sizin elinizde.

Spora başlamadan önce kendinize tempolu müziklerden oluşan bir liste hazırlayın. Aynanın karşısına geçin ve 20 dakikadan az olmamakla şartıyla ister dans edin, ister aerobik yapın. Kalp atışlarınızı 120-130 arasında tutmaya çalışın.

Gölge Boksu Boksörleri örnek alın ve karşınızda bir rakip varmışçasına yumruklarınızı savurun. Ardından tekmelerinizi çalıştırın. Hareketlerinizi gitgide süratlendirin; böylelikle daha fazla kalori harcayacaksınız.

Çömelme Hareketi Ayaklarınızı omuz hizasında açın. Sırtınız dik bir şekilde sandalyeye oturuyormuşçasına çömelin ve 30’a kadar sayın. Hareketi tekrarlayın.

Diz Üstü Şınav Yüzükoyun yere yatın ve dizlerinizi yere koyun. Ellerinizi yere koyarak gövdenizi yukarı kaldırın. Kol kaslarınız güçlendikçe ağırlığınızı dizlerinizden kollarınıza verebilirsiniz.

Mekik Ellerinizle başınızı arkadan destekledikten sonra omuzlarınızı ve üst gövdenizi yukarı doğru kaldırmaya çalışın. Tam doğrulmanıza ve fazla zorlamanıza gerek yok. Kaslar güçlendikçe zaman içinde hareketi daha iyi yaparsınız. Formunuza göre tekrarlayın.

Dips Hareketi Sandalye veya tabureden destek alın. Ellerinizi taburenin oturma kısmına koyun. Kollarınızdan güç alarak aşağı ve yukarı hareket edin. Dips, arka kol kaslarınız için önemli bir harekettir.

29


Twist Hareketi Evdeki oklavayı kapın. Ensenize koyarak kollarınızla kavrayın. Sağ ve sola hareketler yapın. Bu egzersiz, yan karın kaslarınızın çalışmasını ve sıkılaşmasını sağlayacaktır. Hareketleri çeşitlendirmek mümkün. Vücudunuz ve kaslarınız güçlendikçe, egzersizlerin zorluk derecesini kendinize göre ayarlayın. Evde spor yapmanın püf noktası, zayıf noktalarınızı iyi tanımaktır. Ve unutmayın, egzersizleri düzenli bir şekilde yapmazsanız, alacağınız sonuç sizleri memnun etmeyecektir.

Açık Alanda Yapılabilecek Aerobik Çalışmalar Tempolu Yürüyüş Açık havada spor yapmak daha fazla kalori ve yağ yakmanıza sebep olacaktır. Bu yüzden kapalı alanlara tıkılı kalmaktansa, dışarıda güzel bir yürüyüş parkuru bulun. Açık alanda yapabileceğiniz en güzel egzersizlerden ilki yürüyüştür. Ancak yürüyüşlerin temposu çok önemlidir. Mağaza vitrinlerine bakarcasına yavaş yürüyüş yapmak, sizlere pek bir şey kazandırmaz. En az 20 dakika boyunca tempolu şekilde yürüyün. Kaslarınız yürüyüşe alıştıkça temponuzu ve sürenizi arttırmanızda fayda olacaktır.

Düzenli Koşu Bir süre sonra vücudunuz yürüyüşe alıştığı için koşmanız, kaslarınız için daha iyi olacaktır. Kendinize güzel bir koşu ayakkabısı alın. Beton gibi sert bir zeminde koşmak yerine; (bulabiliyorsanız) koşu parkuru, yumuşak zemin, toprak gibi zeminlerde koşmanız baldır kaslarınız için daha yararlıdır. Koşmaya başlamadan önce ve koşu bittikten sonra vücudunuzu esneterek ısıtma ve soğuma hareketlerini yapınız.

BİSİKLETE BİNİN Bisikletiniz varsa çok şanslısınız. Eğlenceli bir şekilde bacaklarınızı, kollarınızı ve sırt kaslarınızı çalıştırabilirsiniz. Ancak bisiklete binmeden önce ve bisikletten indiğinizde, özellikle sırt ve bel ağrısı çekmemeniz için, kaslarınızı çalıştırıp kuvvetlendirmeniz çok önemlidir.

30


Soğuk Havalarda Farenjite Dikkat! Üst solunum yollarının en çok rastlanan sağlık problemi olan farenjit, bir çeşit boğaz iltihabıdır. Her kış pençesine düştüğümüz bu hastalıktan korunmak ise mümkün. Eğer çoktan farenjit olduysanız doktorunuza danışarak, bu hastalığı ilaçlı tedaviyle atlatabilirsiniz. “Yok, ben ilaç kullanmaktan hoşlanmam” derseniz; o halde ılık ada çayı, ballı süt, çorba içmeli, kısık sesle konuşmalı, boğazınızı yormamalı ve sigara içmeyi bırakmalısınız. Hayatınızı zora sokan bu hastalığın belirtilerini önceden saptayabilir ve önlem alabilirsiniz.

İşte farenjitin belirtileri: • Boğazda ağrı, yanma, kuruluk veya kaşınma • Yutkunmada zorlanma • Öksürük • Ses kısılması • Halsizlik, yorgunluk ve ateş • Baş ağrısı • Burnun akması gibi şikayetleriniz varsa önlemlerini önceden almak gerekebilir

Farenjitten Korunma Yolları Nelerdir? Alacağınız küçük önlemlerle farenjite yakalanma riskini aşağılara çekebilirsiniz. Hayatınızı zorlaştıran bu hastalıktan korunma yolları ise, yaşam kalitenizi artıracaktır.

Temizlik Önemli

Kirli Havaya Dikkat

Vücut ve ağız hijyeninize dikkat edin, ellerinizi sık sık yıkayın. Yatmadan önce dişlerinizi fırçalayın ve ağız gargarası yapın. Bu önlemler, bakterileri sizden uzak tutacaktır.

Havanın kirli olduğunu düşündüğünüz günlerde, açık havaya çıkmamaya çalışın. Kirli hava, boğaz iltihabınızın iyileşme sürecini olumsuz yönde etkileyecektir. Sigara içilen ortamlardan uzak durmaya özen gösterin.

İçeceklere Dikkat

Nemlendirin

Bol bol C vitamini almayı unutmayın. Sigara ve alkol kullanmaktan kaçının. Asitli içeceklerden uzak durmaya özen gösterin. Vücut direnciniz için iyi dinlenmeyi ihmal etmeyin.

Yaşadığınız yerdeki, uyuduğunuz odadaki havanın nemli olmasına dikkat edin. Eğer kuruysa, havayı nemlendirici cihazlardan edinin. Radyatörleriniz için suluk alın veya üzerlerine bir kap su koyun. Bu, odanızdaki havayı nemlendirecektir.

Virüslere Dikkat Bulunduğunuz ortamda boğaz ağrısı çeken kişiler varsa, orada çok kalmamaya dikkat edin. Yiyeceklerinizi ayrı kaplarda yiyin.

31


Sağlıklı saçlara giden en önemli adım beslenmedir. Uygulayacağınız şok diyetler nedeniyle yeterli miktarda almadığınız protein, karbonhidrat, kalsiyum ve yağ; saçlarımızın ihtiyacı olan vitaminlerin eksikliğine sebep olmaktadır. Saçlarımız mevsimsel olarak güneşin zararlı etkileri nedeniyle ya da soğuk havalarda yıpranmadan dolayı dökülebilmektedir. Bunu önleyebilmek için şapka kullanabilir ve düzenli olarak nem maskesi uygulayarak hava koşullarının olumsuz etkilerini en aza indirebilirsiniz. Saçlarınızın ne derecede döküldüğünü duş aldıktan sonra, sabahları yastığınızın üzerini kontrol ederek, gün içerisinde elinizle çektiğinizde her seferinde tutam tutam gelip gelmediğini takip ederek anlayabilirsiniz. Eğer herhangi bir şüpheniz varsa mutlaka doktora gitmelisiniz. Çünkü saç dökülmesinin nedenleri arasında stres ve genetik gibi sebepler dışında demir, çinko, b vitamini eksikliği olabilir ya da tiroid gibi hormonal rahatsızlıklar ve kansızlık olabilir. Saçlarımızı şekillendirmek için uyguladığımız perma,

fön ve maşa yıpranmaya ve beraberinde dökülmeye sebep olmaktadır. Bu gibi işlemler öncesinde keten tohumu ya da argan yağını saçınıza püskürterek yüksek ısının etkisini azaltabilirsiniz. Herkesin kendine özgü bir saç yıkama düzeni vardır ancak yine de bazı detayları hatırlatmakta fayda var. Öncelikle çok köpüren şampuanın daha iyi temizlediği kanısı doğru değildir. Daha çok köpüren şampuan daha çok kimyasal içermektedir. Bu nedenle sülfatsız şampuanlar tercih edebilirsiniz. Şampuanı elinize sadece 1 tatlı kaşığı kadar dökün ve avucunuzda sulandırarak diplerden başlayarak masaj yaparak temizleyin. Saç kremi kullanıyorsanız kesinlikle diplerine değdirmeyin. Durulamaya özen göstermezseniz şampuan artıkları pullanma ve kaşıntı yapabilir. Saçınıza iyi geldiğini düşündüğünüz bir şampuanı değiştirmek zorunda değilsiniz. Saçlarınızın yapısı yağlı ise her gün yıkayabilirsiniz, ancak kuru ise gün aşırı yıkamak yeterlidir. Saç yıkama alışkanlığınız her gün ise 1 kere şampuanlamak, gün aşırı ise 2 kere şampuanlamak önerilmektedir.

SAÇ BAKIMINI MUTFAĞIMIZDAKİ MALZEMELER İLE YAPABİLİRİZ Saç Dökülmesi Problemleri İçin Maya Maskesi : 1 paket kuru maya, 1 su bardağı kaynar su ile eritilip soğutulduktan sonra saç diplerine masaj yapılarak uygulanır. 1-2 saat bekletildikten sonra yıkanır. Haftada 1 kez yapmanız yeterlidir.

1 adet Bepanthene ampul 1 adet Evigen ampul 1 adet Bemiks ampul

Kuru saçlar için; zeytinyağı ya da yumurta akı

Uzamasına Yardımcı Olmak İçin Turplu Su: 1 adet turp rendelenerek 1 lt su ile 30 dk kaynatılıp, ılındıktan sonra saçlarınızı yıkama sonrası hazırladığınız su ile durulayın.

Nem Maskesi: 1 adet avakado ezilerek 1 adet yumurta akı ile karıştırılıp saç diplerine masaj yaparak yedirilir. Besleyici Maske: Malzemelerin hepsini iyice karıştırdıktan sonra saç diplerine masaj yaparak iyice yedirin ve istediğiniz kadar bekletip durulayın. 1 ölçek tatlı badem yağı

Parlak saçlar için; sirkeli durulama suyu ya da hindistan cevizi yağı kullanın Güçlenmesi için; şampuanınızın içine çam terebenti damlatın Uzaması için; biberiye yağı kullanın Kepeklenme için; jojoba yağı kullanın.

32



34


35


36


37


38


39


Merhaba, bu sayımızda geçen ay kaldığımız yerden Wordpress ® Blog oluşturma konumuza devam ediyoruz. Yazımızda sizlere sunacağımız bilgilerle bloglarınızı düzenleyebilir, yeni bilgiler ekleyebilir ve kişiselleştirebilirsiniz. Öncelikle Wordpress ® ‘ in Yazılar, Sayfalar ve Ortam özelliklerine değineceğiz. Kullanıcı adımız ve şifremizle bloğumuzun yönetici paneline giriş yaptığımızda sol tarafta düzenleme ve kişiselleştirmede kullanacağımız bir menü görüyoruz.

YAZILAR Bu menüde “Yazılar” sekmesi ile blogumuza yeni yazılar ekleyebiliriz. Ayrıca daha önce oluşturduğumuz yazıları burada görüntüleyebilir ve onları düzenleyebiliriz. Sayfanın üstünde bulunan “Yeni Ekle” butonu ile yeni yazımızı oluşturabileceğimiz sayfamıza gidiyoruz. Yayınlayacağımız yazımızın başlığını ve içeriğini girdikten sonra sağ tarafta bulunan “Yayınla” butonu ile ilk yazımızı yayınlayabiliriz. Ayrıca eğer istersek, yazıyı sağ tarafta bulunan “Kategori” bölümünden ilgili bir kategoriye koyabiliriz. Yine bu sayfa üzerinde “Etiketler” bölümü ile yazımızın hem blog içerisinde hem de arama motorları tarafından daha kolay bulunabilmesi için etiketler ekleyebiliriz. 40


SAYFALAR Sayfalar butonuna tıkladığımızda karşımıza aynı “Yazılar” sayfasında olduğu gibi sayfalarımızın listelendiği bir alan gelmektedir. Burada daha önceden oluşturduğumuz sayfalarımız listelenmektedir. Daha önceden bir sayfa oluşturmadıysak liste boş olacaktır. Ve sayfanın üstünde bulunan “Yeni Ekle” butonuyla ilk sayfamızı oluşturmaya başlayabiliriz. Yeni sayfamızı oluşturabilmemiz için ilk önce bir başlık belirliyor ve ilgili içeriği giriyoruz. Sayfaların en büyük özelliği, blog sayfamızda bir menü belirlenmediyse, oluşturduğumuz sayfaların menü olarak listelenmesidir. Bir sayfanın menüdeki yerini “Sayfa Özellikleri” bölümünden sıralamasını düzenleyerek belirleyebiliriz. Örneğin; dört sayfamız var ve beşinci bir sayfa oluşturmak ve bu sayfanın 3. sırada olmasını istiyoruz. “Sayfa Özellikleri” kısmındaki sıralama kutusuna ‘3’ girdiğimizde artık sayfamız 3. sırada görüntülenecektir.

41


ORTAM DOSYALARI Ortam dosyaları resimler, fotoğraflar ve videolar olabilir. Wordpress® ‘in bize sunduğu 3GB ( 3 Gigabyte ) alan içerisinde bu dosya türlerini barındırabilir ve istediğimiz yazı ve sayfada kullanabiliriz. Ortam menüsü altında bulunan “Kütüphane” de daha önceden yüklediğimiz görselleri bulabiliriz. “Yeni Ekle” butonu ile bilgisayarımızdaki resim ve fotoğraflarımızı blog sitemize yükleyebiliriz. Oluşturduğumuz “Yazı” ve “Sayfa” öğelerinde ortam dosyaları kullanabilmek için içeriği girdiğimiz alanın hemen üstünde bulunan “Ortam Ekle” butonuna tıklamamız yeterli olacaktır. İstediğimiz görseli açılan yeni sayfadan seçip “Yazıya Ekle” butonu ile yazı veya sayfamıza dahil edebiliriz.

YORUMLAR Blog sayfamızı gezen ziyaretçilerimizin yazı veya sayfalarımıza bıraktıkları yorumları bu seçenek altında görüntüleyip düzenleyebiliriz. İstemediğimiz yorumları silebilir veya yayınlanması için onay verebiliriz.

TEMA UYGULAMA Blog sayfamızda içeriklerimizi oluşturduk ve artık biraz görünümü ile ilgilenme vakti geldi. Wordpress ® ‘in en güzel özelliklerinden biri de binlerce tema desteği bulunması. Temaların ücretli olanları olduğu gibi, ücretsiz kullanıma açık olanları da mevcut. Tema ayarlarına ulaşmak için Görünüm menüsü altında bulunan “Temalar” seçeneğini kullanıyoruz. Sayfayı açtığımızda bize yüzlerce tema seçeneği sunulmakta. Aktif olarak kullandığımız temamız listenin en başında bulunmaktadır. Ücretli olan temaların sağ alt kısımlarında ücreti gösterilmektedir. Bu

42


temaları satın alabileceğimiz gibi, herhangi bir ücret ödemeden kullanabileceğimiz temalardan da seçebiliriz. Temayı uygulamak için yapmamız gereken tek şey, temanın altında bulunan mavi “Etkinleştir” butonuna tıklamak.

ÖZELLEŞTİRME Temamızı seçtikten sonra biraz daha kişiselleştirmek için desteklediği diğer özellikleri “Özelleştir” seçeneği altında görebiliriz. Açılacak sayfada renkleri, menümüzü, temamızın üst ve arka plan resmini değiştirebiliriz. Bu özellikler temaya göre değişiklik gösterebilirler. MENÜ OLUŞTURMA Sayfaları anlatırken de değindiğimiz gibi Wordpress® ‘te oluşturduğumuz sayfalar otomatik olarak menü üzerinde listelenir. Bunun dışında istediğimiz diğer öğeleri de menümüzde gösterebiliriz. Bunun için bir menü oluşturmamız gerekmektedir. Bu şekilde yazılarımızı veya belirlediğimiz linkleri de sayfamızın menüsüne ilave edebiliriz. Görünüm menüsü altında bulunan “Menüler” seçeneği ile menümüzü oluşturacağımız sayfamıza erişiyoruz. Bu sayfada “Menü ismi” kısmına bir menü ismi girip – Örneğin; “blogmenusu” - “Menü Oluştur” butonu ile menümüzü hazırlıyoruz. Zaten hazırda bulunan sayfalarımız bu menüye dahil olarak gelmektedirler. Ayrıca bir ana sayfa bağlantısı da menümüzde hazır halde geliyor. Sol tarafta bulunan “Sayfalar” altında oluşturduğumuz sayfalarımız görüntülenmektedir. Buradan istediğimizin yanındaki kutucuğa tıkladıktan sonra “Menüye ekle” butonu ile mevcut menümüze dahil edebiliriz.

43


“Bağlantılar” kısmında ise istediğimiz bir bağlantıyı menümüze ekleyip kullanılabiliriz. Menümüzde bulunan “Anasayfa” bağlantısı buna en iyi örnektir. Ayrıca “Kategoriler” kutusu altında bulunan seçeneklerden biri ile bir kategoriyi tamamen menümüze dahil edebiliriz. Böylece ilgili kategoride yeni bir yazı oluşturduğumuzda menümüzün altında otomatik olarak görüntülenecektir. Menümüze eklemeler yaptıktan sonra “Menüyü Kaydet” butonu ile yapılan değişiklikler kaydedilip sayfamız üzerinde görüntülenebilir.

Genel Ayarlar: Blog sayfamızın başlığını, sloganını bu sayfamızdan düzenleyebiliriz. Ayrıca tarih, saat ve blog arayüz dil seçenekleri ile ilgili ayarlarımız da burada bulunmaktadır.

Yazma Ayarları: Sayfamızda oluşturduğumuz yazılarımızın varsayılan özellikleri, bu ayar sayfasında düzenleyebiliriz. Yeni yazıların hangi kategori altına açılacağı, yazının biçimi bu ayar sayfasında belirlenmektedir.

Ortam Ayarları: Wordpress® yüklediğimiz resim ve fotoğrafları 3 farklı boyutta saklamaktadır. Küçük, orta ve büyük seçeneklerini “Ortam” ayar sayfamızda düzenleyebiliriz.

44


Okuma Ayarları: Blog sayfamıza giren ziyaretçilerimizi son yazılarımızla veya özel bir sayfa ile karşılayacağımızı, eğer son yazılarımızı listelemek istiyorsak kaç adet yazı göstermek istediğimizi ve bu yazılarımızın tamamını veya bir bölümü okunabilir olarak kullanacağımızı seçtiğimiz ayar sayfamıza “Ayarlar” menüsü altından ulaşabiliriz. Arama motorlarının – Google, Yahoo, Bing gibi. – sitemizi indekslemesini istiyorsak, bu ayar sayfamızdan düzenleyebiliriz. Yazılarımızın altlarında ilgili yazıları görüntülemek istiyorsak “Show related content after posts” seçeneğini kullanmamız gerekiyor. Bir yazıyı okuyan ziyaretçimizi ilgili bir başka yazıya yönlendirebiliriz. “Scroll Infinitely” Seçeneği ile kaydırma çubuğu her sona geldiğinde yeni yazılar yüklenmesini sağlayıp, yeni bir sayfa yüklenmeden yazılarımızı görüntüleyebiliriz.

Tartışma: Yazılarımıza ve sayfalarımıza yapılacak tüm yorum ayarlarını burada düzenleyebiliriz. Yeni yorum girildiğinde uygulanacak işlemleri, bizi bir e-posta aracılığıyla uyarmasını, kaç adet yorum göstereceğini istediğimiz gibi ayarlayabiliriz.

45


YEDEK ALMA VE YEDEK YÜKLEME Yaptığımız tüm değişiklik ve kişiselleştirmeleri kaybetmemek için, yedek almamız gerekmektedir. Wordpress ® kendi içerisinde barındırdığı yedek sistemi ile istediğimiz anda blog sayfamızın mevcut halini yedeklememize imkan sunmaktadır. Dileğimiz zaman bu yedeği geri yükleyerek, oluşabilecek sorunlardan sayfamızın etkilenmesini engelleyebiliriz. “Araçlar” menüsü altında bulunan “Dışa aktar” seçeneğini yedek almak için kullanacağız. “Dışa Aktar” sayfası, bize yedek almak istediğimiz öğeleri sormaktadır. Burada istersek sadece yazı ve sayfalarımızın yedeğini alabileceğimiz gibi “Tüm içerik” seçeneğini tıklayıp mevcut içeriklerimizin tamamını yedekleyebiliriz. “Aktarım dosyasını indir” butonuna bastığımızda yedeklemek istediğimiz öğelerin içerisinde bulunduğu bir “XML” dosyası oluşturmaktadır. Bu dosyayı indirerek blog sayfamızı yedeklemiş oluyoruz. Oluşan bir sorun sonrasında veya blog sayfamızı eski bir haline döndürmek istediğimizde bu “XML” dosyasını kullanabiliriz. “Araçlar” menüsü altında bulunan “İçe Aktar” seçeneğiyle daha önce de yedeğini aldığımız “XML” dosyasını yükleyebiliriz. “İçe Aktar” seçeneğiyle karşımıza farklı blog servislerine ait bir liste gelmektedir. Eğer başka bir sağlayıcı üzerinde blog sayfasına sahipsek, oradan aldığımız yedeğimizi de Wordpress ® üzerine yükleyebiliriz. Ya da bu sayfada bulunan Wordpress seçeneğini kullanarak “XML” dosyamızı da yükleme şansına sahibiz. Wordpress® maksimum 15 MB boyutundaki “XML” dosyalarını sunucusuna kabul etmektedir.

Son Notlar : Wordpress.com ® Türkçe dil seçeneği sunsa da yönetim ekranında birçok çevirinin tam olmadığı dikkatinizi çekecektir. Buna rağmen, kullanımı çok kolay bir ara yüzü olduğu için tercih edeceğinizi düşünmekteyiz. Anlattığımız konularda aklınıza takılan sorularınızı veya karşılaştığınız sorunlarınızı onur@mgdergi.com adresinden iletebilirsiniz. Sizlere yardımcı olmak bizler için bir zevk olacaktır. 46


Merak ettiğiniz şeyler dahil her türlü önemli bilgi ve bilgilendirmeyi bu sayfalarda bulabilirsiniz.


Akran Zorbalığı sonuçlarına göre; %33,5’i sözlü zorbalıkla, %35,5’i fiziksel zorbalıkla, %28,3’ü duygusal zorbalıkla, %15,6’sı cinsel tacizle karşılaşmıştır. Uzmanlar, akran zorbalığını üç kategoriye ayırmaktadır. Bunlar; psikolojik, sözel ve fiziksel zorbalıklardan oluşmaktadır. Psikolojik zorbalık olarak nitelendirilen kavrama duygusal zorbalık da diyebiliriz. Örneğin; bir kişi hakkında dedikodu yayma, onu oyunlardan dışlama, dâhil olduğu konuşmalardan dışlama, iftira atma, kişi hakkında çirkin yazılar yazma ya da haksız olduğu halde öğretmene şikayet etme gibi örnekleri verebiliriz. Fiziksel şiddette ise; tekme atma, tokat- yumruk atma, kulak çekme gibi türevlerini görebiliriz. Sözel şiddet ise; kişinin psikolojik ve sosyal gelişimini yıpratan davranışlardan oluşur. Bunlar; bedensel özelliklerle ( boy, kilo, saç, ten vb.), dış görünüşle alay etme, adı veya soyadıyla dalga geçme, lakap takma, argo kelimelerle hitap etme ve sözel olarak tehdit etme benzeri davranışlardır.

İngilizcede ‘Bullying’ olarak adlandırılan kavram, dilimizde ‘Akran Zorbalığı’ olarak geçmektedir. Peki, akran zorbalığı nedir? Kavram hakkında birçok farklı tanım bulunmaktadır. Akran zorbalığı, bir öğrencinin kendinden daha güçsüz ve savunmasız durumda olan öğrenciyi rahatsız etmesi ve şiddete uğrayan öğrencinin kendisini koruyamayacak durumda olduğu bir saldırganlık türüdür. Türkiye’de akran zorbalığı çok bilinmese de, eğitimciler tarafından bilinen bir kavramdır. Türkiye’de

Akran ilişkileri ile arkadaşlık ilişkileri birbirinden

uzmanlar tarafından akran zorbalığı hakkında birtakım veriler elde edilmiştir. Yapılan araştırma

48


üzerinde birçok etkiler bırakmaktadır. Okuldan kaçma, kaygı, korku, öfke ve intikam duyguları, pasiflik ya da içe kapanma davranışları, fiziksel- ruhsal gelişimde gecikmeler gibi olumsuz etkiler ortaya

çok farklı kavramlardır. Arkadaşlık, çocuğun akranı olan çocuklar ile kurmuş olduğu duygusal bir bağ iken; akran ilişkileri ise çocuğun farklı akran grubundakilerle olan ilişkileri türlerini içermektedir.

çıkmaktadır. Bazı çocuklar, bu tür zorba davranışlarla karşılaştıklarında depresyona giriyor. Yaşadıklarını kimseyle paylaşmıyor, kendine olan güvenleri yok oluyor ve kendilerini çok ümitsiz bir durumda görüyorlar. Ve ileriki yıllarda bir genç olarak yalnız, mutsuz, korkuya eğilimli, kendilerine güvensiz ve bir şeyleri hep yanlış yapacak hissi duyarak yaşıyorlar.

Akran zorbalığı olarak nitelendirilen şiddetin türlerini günümüzde sık sık görmekteyiz. Akran zorbalığı, genellikle okul bahçesinde ve sınıfta meydana gelmektedir. Farklı akran grubunda olan bedenen daha iri yapılı bir öğrenci, daha cılız ve küçük yaşta bir çocuğa fiziksel, psikolojik ya da sözel zorbalıklar uygulamaktadır. Okullarda daha sessiz ve sakin bir çocuğa, diğer akranlarının lakap taktıkları ve çocuğu diğer akranlarından dışladıklarını görebilmek mümkündür.

Ebeveynlerin ve öğretmenlerin çocukların yetişmesinde sorumlulukları çoktur. Kaç yaşında olursa olsun, zorbalığın yanlış bir davranış olduğu, hiç kimsenin çocuklara vurmaya, incitmeye, ad takmaya, dalga geçmeye vb. davranışlara hakkı olmadığı önemle vurgulanmalıdır. Önemli olan bu ciddi konunun ilkokul yıllarından başlayarak önemsenmesi, önlemler alınarak çocukların, ailelerin ve öğretmenlerin bu konuda bilinçlendirilmesidir. Bu bakımdan zorbalığın tanınması, önleyici çalışmaların planlanması son derece önemlidir.

Akran zorbalığındaki şiddet türleri, çocuk

49


Medya Mı? Geçen sayımızda giriş yapmış olduğumuz medya okuryazarlığına bu sayımızda, medya patronlarını ve siyasileri de katacağız. Buradaki önemli nokta; medyanın bir güç olduğunu ve kitleleri harekete geçirebileceğini kavramaktır.

daha fazla kazanabilmek ve güç sahibi olabilmek için medyayı kullanırlar. Medya, nasıl işlerine yarar? Güç elde edebilmenin en belirgin yolu, para kazanmanızdır. Ne kadar çok para kazanırsanız, o kadar güçlüsünüz demektir. Bir firmanın para kazanabilmesi için rakiplerini geçmesi gerekmektedir. Bu da rekabeti doğurur. Medya da işte bu noktada devreye girer.

Medya Patronu Nedir?

Öncelikle çıkar sağlayacak taraf için medya ne işlev görür, onu ifade edelim: Toplumun, yapılacak olan işe destek vermesini ve onu benimsemesini sağlar. Bu şekilde de firma, yapacağı iş (yatırım, ürün, hizmet) ile ilgili toplumu yönlendirmiş olur. Yapılacak iş yanlış olsa bile, bu yönünü gizleyici propagandalar yaparak toplumun çoğunluğunu desteğe teşvik ederler. Bunun sonucunda da iki farklı kutbun oluşmasına sebep olurlar: destekleyenler ve karşı çıkanlar. Çıkar önlemek isteyen taraf için medya, özellikle bir hususta yenileceğini anlayan firmalar tarafından kullanılır. Bu durum daha çok rakibinin yapacağı veya yaptığı işi kötülemek ile mümkün olacağı için, yine iki kutup oluşturmaya çalışılır. Bu farklı kutuplaşmalar sonucunda medya gücünü elinde tutan firma, diğer firmaya göre daha çok kişiye ulaşır ve yaptığı propagandayla rakip firmanın yapacağı veya yaptığı işi (yatırım, ürün, hizmet) kötüler. Bu da rakibinin yenilmesine sebep olur. Bu iki olasılıktan çıkan sonuçlar tek bir şeye işaret ediyor: Medyaya sahip olmak. Medyaya sahip olabilmek için de güç sahibi olmak gerekiyor. Böyle

Aslında medya ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan, ancak hem bu sektörün gücünü görmüş hem de kendi çıkarları için kullanabileceğini kavramış olan iş adamlarıdır. Bu açıklama çok yüzeyseldir ve buz dağının sadece görünen yüzüdür. Peki görünmeyen yüzünde ne vardır? Medya patronları, genellikle medyadan farklı alanlarla ilgilenen işadamlarıdır. En azından Türkiye’de bu şekildedir. Bu işadamları işlerini yönetebilmek,

50


borçları olacaktır. Medyaya sahip olan iş adamları, yani medya patronları ise bu durumda daha avantajlıdır. Siyasiyi, kitlelere tanıtacak alt yapısı zaten hazırdır. Böylelikle borç döngüsü başlar. İşte değindiğimiz gibi, medyada gösterilen çoğu şey kitleleri yönlendirmek içindir. Televizyon programları, köşe yazıları, sosyal platformdaki paylaşımlar, reklamlar ve bunun gibi birçok etkinlik; insanları yönlendirmek için hazırlanır. Bu noktada medya okuryazarı olmak, kişiye bilinç kazandıracaktır. Kişide gördüğü, duyduğu ve okuduğu birçok şeyi yorumlama, araştırma isteği uyanacaktır. Bu yüzdendir ki, ‘gördüğünüz, duyduğunuz ve okuduğunuz her şeye direkt inanmayınız’ diyoruz.

bir döngüyü sağlam tutabilmek için de insanları kandırmak ve firmanın istediği şekilde yönlendirmek gerekiyor. Bu noktada da ilk sayımızda belirttiğimiz temel kuralı; medyada gösterilen veya anlatılan her şeye tamamen inanmamayı hatırlamamız gerekiyor. Siyasileri de medya patronları olarak düşünebilirsiniz. Üstelik siyasilerin herhangi bir medyaya sahip olmaya ihtiyaçları yoktur; çünkü siyasi çıkarlar medya patronlarının siyasilere yardımcı olmasını, zamanı gelince de siyasilerin medya patronlarına yardımcı olmasını gerektirir. Bu daha çok çıkar ilişkisidir. Medya patronu rakibini yenemediği durumlarda, siyasileri işin içine sokarlar. Bu şekilde de siyasilere borçlu olurlar. Borç konusu gerçekten önemlidir. Özellikle iş adamlarının, seçim zamanları, siyasilere tanıtım programlarında harcamaları için yatırım yaptıklarını düşünürsek; en başında siyasilerin iş adamlarına

Propaganda çok sayıda insanın düşünce ve davranışlarını etkilemek amacı taşıyan, önceden planlanmış bir mesajlar bütünüdür.

51


@merkilicarslan - Sinema @evrimsirin - Evrim’in Sanat Güncesi @didemyalci n - Kitaplık @ulucakl i - Fotoğraf @blbbilge - Röportaj (Tunç BİLGE) @melahatbk - Beslenme, Yeni Başlayanlar İçin Spor, Hastalıklardan Ko-

runma Yolları

@haticelivaoglu - Kişisel Bakım @betul_kurucu - Moda @korkmazonur - Blog Kurulumu @dilekrdem - Akran Zorbalığı @canbekcan - Medya Okuryazarlığı

52


DESTEKÇİLERİMİZ @22_trk

@Bindozofkeli

@fovbella8

@3344beril

@buketbocek

@gamzeAlacat

@4_mesut

@BurakArslann90

@gfdrremynetcom

@452Yasmin

@Busem_aser

@GldenGney2

@Ablasnnhereyi

@cansuyilmaz13

@GozdeKama

@adonistanrisi16

@cansuyilmaz13

@guzelsozlert14

@afasfsafsafasfa

@chelseaa00111

@Johnjoh49550674

@AhmetDogan93

@cokko86

@KardeMehmet

@AkannFatma

@Damar489Murat

@Kbraak57465862

@Aktif52

@defedefedd

@kezbangl9

@aliveli2112

@deryaadli

@kizilirem

@alkolikbaskan

@DfhdfFhdfhdf

@KopaOuouo

@AlmiraAtakas

@EbruguneyEbru

@koraying_true

@ananannen

@ecesekiiii

@Kralsisman

@artist101010

@EceTrkz

@KUMRALINIZ11

@AsitsizTweet

@Erdemzkn19051

@lale1200

@askdmkqwdak

@Exusher

@loop13

@Asli84748673

@eylem313124

@mavigrupfethiye

@AslKoma

@ezgibieber7

@mehmetkask51

@atanmayanvampir

@FAVRT16

@melisas53197630

@aysegulinci_fan

@fbundan1

@Mra_Yaman12

@baharcronaldo

@fbundan12

@muah_3

@BaltaBerkan

@ferruhylmaz3

@NevinAlemdag

@Berendelisi3

@FilizFilizzzzz

@nurigillerden

53


DESTEKÇİLERİMİZ @ozegydnn

@TGSaglik

@pckuzen

@TweetlePro

@perihannsimsek

@TwitimTwitim

@PofudukCanavar

@umtszer

@RadarOyun

@UyCemile

@RequemFor

@who35328803

@retwo5

@YaseminEzgi58

@salih_kuscuoglu

@yobazikhareket

@SamiCann123

@yusufcicek6

@sananebeaai4

@yzc_gzm

@sarhosnotalar @Sefil_Ali @SelamiBykl35 @SemihVarol11 @sertacinhooo @SevdamizArmaya @sevgikultay @sihirligirl @sivok5 @soz_edebiyati @superwomen444 @suslan917 @sutopu2 @takipci147

54


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.