MİRVARİ May 2021
Bimonthly Magazine
Tefekkür
Merhaba sevgili okuyucu, öncelikle gecikmeden dolayı özür diliyor ve sabırla yeni sayımızı beklediğinden ötürü teşekkür ediyoruz. Geçtiğimiz aylar hem hepimizin final dönemiydi, hem de ekibimizden COVID -19 geçirenler oldu. Maalesef yetiştirmekte biraz zorlanmış olduk ve bir-iki gün de gecikmiş bulundu sayımız ama emek, sevgi, heyecan içeren, tefekkür dolu bir sayı ile karşınızdayız. Tefekkürünün önemini, anlaşılmadığı bir dönemde şöyle anlatmış şair; Düşünmek üzere yaratılmış insan, Düşünmediğinde düşüyor, inciniyor Karanlık sanıyor çevreyi, Gözünü açmaya cesaret edemeyenler. Kayboluyor bir bir, harita okumayı Bilmeyenler, bilmediğini öğrenmeyi Akıl etmeyenler yitip gidiyor Beyin ölümü gerçekleşmiş miskinler Hammallığa mahkum kalıyor Cesetlerini taşıyorlar çaresiz ve bilinçsiz… Descartes “Düşünüyorum, o halde varım.” diyor. Necip Fazıl Kısakürek, “Alim ki, hayreti yok, ne boş yere gayrette.” demiş. İnsan düşünebildiği kadar insandır, hayreti kadar lezzet alır yaşamdan. Paslanmamış akıllar her baktığı yerde hayret edilecek bir şey elbette görecektir. Her şey O’nu gösterir görebilene. Her şeyde O’nu gören, ne yalnızlık hissine kapılır, ne bunalımlarda bulunur. Düşünen, tefekkür eden insan hem bu hayattan keyif alır, hem tefekkür etmekten topladığı sevaplarla ahiretine yatırım yapmış olur… Koyun olmak kolaydır elbet, düşünmek sorumluluklar getirir. Düşünen insan aktifleşir, pasif kalamaz. Ancak yoğunluk da güzeldir. İnsan elinden geleni yapmaya azmettikçe, elinden gelenlerin çokluğunu görür, kudretinin farkına varır. İş görmenin lezzetini alan insan, varlığının değer ve önemini de daha iyi anlarlar. İşte biz de bu sayımızda insanı insan yapan, değerli kılan düşünme yeteneğinden, tefekkürden bahsettik. Önümüzdeki sayının genel teması: İrade.
01
02
03
07
Esmaül Hüsna
Editors
Zuhal Sena Kiana Shah
Designers
NC Dilara İyigün
Writers
Muazzez Lale Azra Deniz Zuhal Munise Duha Hümeyra Nergis Munise Yılmaz Zeynep Sevcan Cemal
Tefekkür
08
Kayıp
Özgürlük İçin Okumak
09
Today's Motivation
Recreational Flying
11
13
Göç Zamanı
18
Animal Rights
21
Yanımızdaki Kahramanlar
20
Thinking of Thoughts
23
Sahabelerden Anılar
Historical Figures
Vefa Köşemiz
İstişare
24
27
29
30
Appreciation in the Body
31
Book Suggestion
33
Volleyball
Özgürlük
37
38
Post College Admission
Volunteer Opportunities
Mirvari Competitions
Tevhidname Duası
39
40
1 Mirvari March 2021
El-Halik Allah (cc) her şeyi yaratan, yoktan var edendir. El-Halik ismi ile rabbimizden başka bir yaratıcı olmadığını, altımızdakı toprağın, soluduğumuz nefesin ve bizi aydınlatan güneşi yaratanının o olduğunu belirtir. “O Allah ki, Hâlık’tır, Bâri’dir, Musavvir’dir. En güzel isimler O’nundur.” (Haşr, 59/24)
Malikü'l-Mülk “De ki: Ey mülkün sahibi Allah’ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini zelil edersin; hayır senin elindedir. Gerçekten Sen, her şeye kâdirsin.” ( l-i İmrân, 3/26) El-Hâlık ismiyle her şeyi yaratanın O olması ile beraber, dünyadaki bütün mülklerin sahibi de O’dur. Malikü’l-Mülk ismi, insan yapımı olsun olmasın bu dünyada var olan her şeye Rabbimiz’in (cc) sahip olduğunu her kuluna hatırlatır.
El- Alim “Doğu da Allah’ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah’ın vechi (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, Vâsi’dir (rahmeti ve kudreti genişdir), Alîm’dir.” (Bakara Sûresi, 2/115) Aldığımız nefesten düşüncelerimize kadar yaşadığımız her şeyi bilir Allah (cc). Bundan dolayı bütün hareketlerimize dikkat etmeli, en yalnız anımızdayken bile O’nun bizi izlediğini ve O’nunlu beraber olduğumuzu unutmamalıyız. O (cc) El-Alim’dir, her şeyi gören ve bilendir.
by
Muazzez
2 Mirvari March 2021
KAYIP Deniz penceresinden dışarı baktı. Güneş ışınları yeni yeni ağaç yapraklarının üzerlerine düşmeye başlamış, kuş cıvıltıları etrafı sarmıştı. O, tüm gece boyunca uyumamış, ya evin içinde boş boş dolanmış ya da camdan dışarıyı izlemişti. Tatil yapmak ve eğlenmek için geldikleri, ormanın ortasındaki ufak evde gece vakti huzursuzca dolaşmaktan memnun değildi ancak kendini bir türlü rahat hissedemiyordu. Son birkaç senedir içinde her yere götürdüğü ve her an hissettiği bir sıkıntı vardı. Mutlu olduğu, iyi hissettiği anlarda bile bir huzursuzluk hissi onun peşindeydi. Bu da zaten yakın zamanda uykusuz kaldığı ilk gece değildi. En sonunda dayanamadı ve üzerini değiştirip dışarı çıktı. Hava daha yeni ağarıyordu ve etrafa tertemiz bir toprak kokusu yayılmıştı. Deniz başını eğdi, uzun uzun bilmediği yollarda yürüdü. Düşündü. İçinde bir türlü dolduramadığı boşluğun neden kaynaklandığını, neyi kaçırdığını düşündü. Yanına telefonunu almamıştı, planı yarım saat kadar yürüyüp dönmekken çok daha uzun bir zaman geçtiğini hissediyordu. Geri dönmek için kullanması gereken yolu hatırlamaya çalıştı ancak başarılı olamadı. Kendisine tanıdık gelen yollara saptı ancak bir türlü evi geri bulamıyordu. Kendi kendine söylenerek, uzun uzun dönüş yolunu bulmak için yürüdü ancak kaybolmuştu. Arkadaşlarına nasıl ulaşacağı hakkında hiçbir fikri yoktu ve kendini çaresiz hissediyordu. Çoktan birkaç saat geçtiğine emindi. Acıkmış ve susamıştı. Deniz iç çekti ve daha fazla ilerleyemeyeceğini düşünerek bir ağacın dibine oturdu. Sırtını ağacın kocaman gövdesine verip gözlerini yumdu. Serinletici hafif bir rüzgar esti ve yanaklarına sürtündü, saçlarının arasından geçti. Hissettiği rahatlama ona bir süreliğine arkadaşlarından uzakta olduğunu ve yolunu bulamadığını unutturdu. Başının üzerindeki dallardan birinden yumuşacık bir kuş sesi geldi. Ellerini koyduğu çimenler pırıl pırıl ve yumuşacıktı.
Daha önce hiç farketmemişti bir ağacın ona böylesine rahat hissettireceğini, kuş cıvıltılarının nasıl da huzur verdiğini ve rüzgarın esmesinin ne kadar büyük bir nimet olduğunu. Deniz hayatı boyunca yüzlerce ağaç görmüş, yanlarından geçip gitmişti. Durup da hiç üzerine düşünmüş müydü? Onun kendisi için de bu dünyadaki diğer canlılar için de ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu, o ağacın oluşumunu, sert kabuğunun ve yumuşacık yapraklarının yapısını, dokusunu, kaç tane canlıya ev sahipliği yaptığını... Hayır, hiç merak etmemişti, hiç üzerine düşünmemişti. Gözlerini açtı ve gökyüzüne baktı. Çaresizliğinin dağıldığını hissetti. Kocaman ve masmavi gökyüzüne bakarken içi umutla doldu. Arkadaşları onu mutlaka bulacaklardı. Deniz bütün bu güzelliklerin, etrafını donatmış bu şaheserlerin nasıl meydana geldiklerini, kim tarafından kendisine ve diğer insanlara bir nimet olarak verildiklerini hiç düşünmemişti. O, yalnızca bir kaç saattir kayıp olduğunu zannediyordu. Birkaç saattir yollarda olduğunu, birkaç saattir ne kadar yorgun düştüğünü düşünüyordu. Oysa o, senelerdir bir yoldaydı. Senelerdir kayıptı Deniz. Yanından geçip gittiği ama bir kez olsun sanatlarını, kusursuz yapılarını farkedemediği dağların, ağaçların, çiçeklerin, kuşların arasında kayıptı. Bilemediklerinin ve üzerine düşünmediklerinin arasında kaybolmuştu. Rabbinden ne kadar uzak kaldığını yeni fark ediyordu. O'nunla olan ilişkisinin ne kadar zayıfladığını, kalbindeki o derin, onunla her yere gelen huzursuzluğun aslında tam olarak bundan kaynaklandığını yeni anlıyordu. Düşünmemekten. Bu kabiliyetini Rabbi'ne yakın olmak amacıyla kullanmamaktan. Ancak şimdi, bunun böyle devam etmeyeceğini hissediyordu. Genç adamın yüzünde bir tebessüm belirdi ve kalbinde oluşan tatlı huzurun tadını çıkardı.
Yazar: Lale
3 Mirvari March 2021
İnsanı hakikate ulaştıran nurdan helezon: Tefekkür Soru: Mesleğimizin çok önemli bir esası olan tefekkür ameliyesinin istenen seviyede gerçekleştirilebilmesi hangi esaslara bağlıdır?
M. Fethullah Gülen
Cevap: Tefekkür, insanın kendi iç dünyası hakkında kendini düşünmeye zorlaması, eşya ve hadiseleri sürekli hallaç etmesi ve bütün bunları tekrar ber tekrar mütalaaya alarak engin ve derin düşüncelere açılması demektir. Aslı itibarıyla1 Arapça bir kelime olan tefekkür, “tefe’ul” babından gelir. Bu babın özelliği ise, tekellüftür. Yani insanın bir işi gerçekleştirmek için ciddi bir gayret ortaya koyup kendini zorlaması, bu istikamette iradesinin hakkını vermesidir. Dolayısıyla rahatlıkla diyebiliriz ki tefekkür kelimesi türediği kip itibarıyla basit bir düşünce ameliyesinden ziyade, sistemli, derin ve süreklilik arz eden bir düşünme faaliyetini ifade etmektedir.
4 Mirvari March 2021
Kur’an aktif aklı nazara veriyor Mesleğimizin önemli bir esası olan tefekkür aynı zamanda Müslümanlığın da temel disiplinlerinden birisidir. Zira Kur’ân-ı Kerim pek çok âyet-i kerimede, semalardan2, yağmurun yağışından, bitkilerden, bulutlardan, rüzgârdan, yıldızlardan, atmosferden, canlıların yaratılışından, insanların rızıklarından3… kısaca âfâk4 ve enfüse5 dair (dış ve iç âlemler) nice delillerden bahsettikten sonra meseleyi hep tefekküre bağlamıştır. Mesela Cenâb-ı Hak, Al-i İmrân Sure-i Celîlesi’nde, yer ve göklerin yaratılışını, gece ve gündüz sürelerinin değişmesini, insanlara fayda sağlamak üzere denizlerde gemilerin yüzdürülmesini, semadan indirilen yağmurla ölmüş yeryüzünün diriltilmesini ve orada pek çok canlı yaratılmasını, rüzgârların hareketini, yeryüzü ve sema arasında emre âmâde ٍ ََلي duran bulutları zikrettikten sonra ات لِ َق ْومٍ يَ ْع ِقلُو َن buyurmak suretiyle, bütün bunlarda tefekkür eden insanlar için Allah’ın varlık ve birliğine âyetler bulunduğunu zikretmiştir. (Al-i İmrân, 2/164) Kur’ân-ı Kerim’de buna benzer çok sayıda âyet bulunmaktadır. Bu ayetlerin bazısı meseleyi akla, bazısı fikre, bazısı ise ilme bağlıyor. Bunların arasında nüans bulunsa da temelde hepsinin aynı noktaya işaret ettiği görülecektir ki bu da Allah’ın âfâk ve enfüste yaratmış olduğu deliller üzerinde insanın düşünmesi, aklını kullanması ve tefekküre dalmasıdır. Pek çok ayet-i kerimenin sonunun, ٍتاَيآَل َنوُلِقْعَي ٍمْوَقِلşeklinde hitama ermesi6 bize şu hususu da hatırlatmaktadır: Kur’an-ı Kerim tefekkürü geniş zamana delâlet eden7 bir kiple8 ifade ederek nazarlarımızı9 sürekli aktif akla çevirmektedir. Evet, Kur’ân-ı Kerim, bir 1 itibarıyla : Bakımından 2 sema : gök, gökyüzü. 3 rızık : Allah tarafından herkese takdir edilen nîmet 4 âfâk : objektif, nesnel 5 enfüs : Şahsî anlayış ve duygulara dayanan, subjektif 6 hitama ermek :Son bulmak, sona ermek
tek defa bile pasif akıldan bahsetmediği gibi, sadece maziye10 yönelik bir aklî ameliyeden11 de bahsetmez. Bilâkis Kur’ân-ı Kerim, geniş zamanda sürdürülecek bir tefekkürden bahsetmek suretiyle, geçmişin yanında bugünün ve yarınların da tefekkür edilmesini ister. Dolayısıyla insan, geçmişle aklî ve mantıkî irtibatlar12 kurmanın yanında, yaşadığı çağı13 ve gelecek zamanı da tefekkür imbiklerinden14 geçirmeli ve her adımını makuliyet15 zemininde atmalıdır. Ayrıca söz konusu ayeti kerimelerin aktif akla işaret etmesi, tefekkürdeki sürekliliği vurgulaması açısından da çok önemlidir. Burada istidradi16 olarak bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Kur’ân’da yer alan bu tür âyet-i kerimelere meal verirken, genellikle “akletme” kelimesinin kullanıldığını görüyoruz. Fakat bu kelime, يَ ْع ِقلُو َنlafzının mânâsını tam olarak ifade etmemektedir. Her ne kadar alternatif başka bir tabir bulunamadığından dolayı bu kelime ile iktifa edilse de, bunun zayıf bir karşılık olduğunu da belirtmek gerekir. Belki bunun yerine, “aklı yürüterek eşya ve hadiseleri okuma”, “tefekkür yoluyla akıldan hâsıl olabilecek ürünlere ulaşma”, “aklı değerlendirmek suretiyle varlığı sağma” vs. denilebilir.
İnsan ancak tefekkürle kendini keşfeder Allah (celle celaluhu) pek çok yerde dikkatleri aklı kullanmaya ve tefekkür etmeye çektiğine göre, mü’minlerin de gerek âfâkî gerekse enfüsî tefekkürde derinleşmeleri gerekmektedir. 7 delâlet etme : Yol göstermek, rehberlik ve aracılık etmek 8 kip : fiilin çekiminden ortaya çıkan çeşitli şekillerden her biri, (‘tense’ in English literature) 9 nazar : Bakış 10 mazi : Geçmiş 11 aklî ameliyeden : akıl ile yapılan amelden
5 Mirvari March 2021
Enfüsî tefekkür mevzuu olarak insanı, -Alexis Carrel’in de “İnsan Denen Meçhul” isimli kitabında tahlil ettiği üzere- sadece fizyolojisi ve anatomisi itibarıyla ele alacak olsanız bile o, hakikaten saygı duyulması gerekli olan bir abide şeklinde karşınıza çıkacaktır. Evet, insan iç-dış yapısıyla o kadar mükemmeldir ki, muhalfarz eğer Allah’tan başka birisine secde etmek caiz olsaydı, insana secde edilirdi. Fakat Allah (celle celaluhu) kendisinden başka hiç kimseye secde edilmesine müsaade etmemiştir. Meleklerin Hazreti dem’e secdeleri ise, emre itaatteki inceliğin anlaşılması adına bir imtihan ve ibtilânın gereğidir. Bununla birlikte Allah’a yapılan secdede Hazreti dem’in bir mihrap olması, böyle bir konum, faikiyet17 ve hususiyeti ihraz18 eden başka bir varlık olmadığını göstermektedir. Zira dem, bir yönüyle madde ve mananın, fizikî ve ruhanî âlemlerin birleşik noktası gibidir. Farklı bir ifadeyle o, Cenâb-ı Hakk’ın bütün esma-i hüsnasının cami bir aynasıdır. İşte böylesine mükemmel bir varlık olan insanı, maddî ve manevî buutlarıyla okumaya başladığınızda, derin derin tefekküre dalmamanız mümkün değildir. Evet, insanı ister el, ayak, göz, kulak, burun, dil, dudak gibi maddî yanıyla ele alın, isterseniz mahiyet-i nefsi’l-emriyesi (hakiki mahiyeti19) itibarıyla ele alın, doğru okunabildiği takdirde o, insanı derin derin düşünceye sevk edecek mükemmel bir kitap gibidir. Hususiyle nefsi, kalbi, duyguları, şuurunun şuurunda olması, iradesini yönlendirmesi itibarıyla insana bakıldığında, onun hiçbir boşluğa rastlanmayacak nasıl muhteşem bir mekanizmaya sahip olduğu görülecektir. İnsan, böyle bir sistemin dümeninde20
bulunması, onu işletmesi ve onun merkez noktasına tahtını kurması itibarıyla onun en yakınında durduğundan dolayı, onu en iyi anlayan da kendisidir. Eğer insan enfüse açılabilir, onun maddi ve manevi yanı üzerinde düşüncelerini derinleştirebilirse, tıpkı yeryüzünde başarılar elde ettikten sonra uzaya açılan insanlar gibi, âfâka da açılabilir. Farklı bir ifadeyle enfüs üzerinde iç âlemlerde gerçekleştirdiği sistemli bir tefekkürle, Allah’ın abes bir şeyi yaratmadığının farkına varan bir insan, nazarlarını dış âlemlere tevcih21 ettiğinde de, tıpkı çiçeklere konan bir arı gibi farklı bal usareleriyle22 geriye dönecektir.
12 irtibat :Bağlantı 13 çağ : Zaman, dönem 14 imbik : Sıvıları damıtmakta kullanılan âlet 15 makuliyet : Mâkul olma durumu Mâkul: Akla uygun, akla yatkın gelen 16 istidradi :Doğrulma 17 faikiyet : Üstünlük
18 ihraz : Kazanma, elde etme; erişme, nâil olma 19 mahiyet : Bir şeyin ne olduğunu belirleyen asıl unsur, nitelik 20 dümeninde :Yönetiminde , idâresinde 21 tevcih : Belli bir yöne çevirme, yöneltme. 22 usare : Besleyici, hayat verici öz 23 vazife :Bir kimsenin yapmak zorunda bulunduğu iş, görev 24 kabahatleriyle :Suç, kusur
Sohbet mekânları tefekkür meclisleri olmalı Evet, insana düşen vazife23 âfâkî ve enfüsî her iki tefekkür kanadını da çok iyi değerlendirerek oturup kalktığı meclisleri derinlemesine Allah’ın teşriî ve tekvinî âyetleri üzerinde durulan ve kalbin zümrüt tepelerinde dolaşılan yerler haline getirmesidir. Bu yapılmadığı takdirde meclisler laubaliliklerden kurtulamayacaktır. Laubaliliğin hüküm sürdüğü yerlerde ise insanlar sürekli dudu nineler gibi falanı filanı eleştirmekten, başkalarının kabahatleriyle24 meşgul olmaktan ve onun bunun gıybetini yapmaktan kurtulamazlar. Bu tür dedikodularla meşguliyet ise hem zamanı hem mekânı hem de atmosferi kirletir. Böyle kirli bir atmosferde ise tefekkür çimlenmesi gerçekleşmez. Esasen nefis ve hevasının25 akıntılarına kendisini kaptıran bir insan, varlığı doğru okuyup
6 Mirvari March 2021
doğru yorumlamasını sağlayacak tefekkür mekanizmasının eline kement vurmuş26 ve onu felç etmiş demektir. Söz buraya gelmişken, Medet Efendi’nin anlatmış olduğu bir hadiseyi nakletmek istiyorum. Kendisi, İkinci Abdülhamid’in yaveri bir binbaşı imiş. Bir zaman kendisiyle beraber olmuştuk. O zaman ben on iki – on üç yaşlarında idim. O da, yetmiş beş yaşında idi. İbadet ü taatinde çok hassas, sakallı, nurani bir zat idi. Ayrıca tam bir Osmanlı beyefendisiydi. 1908 yılında Sultan Abdülhamid (cennetmekân) hal’ edilince, ittihatçılar başkaları gibi onu da tımarhaneye atmışlar. Delilerin içinde kala kala kendisi de bir nebze aklî dengesini yitirmişti. Zaten mecnunlarla27 aynı mekânı paylaşmak zorunda kalan biri onlarla aynı çizgiyi paylaşmaz ve onlara uyum sağlamazsa, problem haline gelir ve oradaki deliler tarafından “deli” ilân edilir. İşte, bir süre delilerin içinde kalan Medet Efendi, zaman zaman onların hâl ve tavırlarını naklederdi. Onlardan kimi eline bir ayna alıp Erzurum’u sel bastığından bahsedermiş, bir başkası soba deliğinde hazine yer aldığını anlatırmış, bir başkası da gazetede çıkan yazılara küfreder dururmuş. Delilere dair Medet Efendi’nin naklettiği bu hadiseden şu noktaya gelmek istiyorum: Şayet biz de oturup kalktığımız yerleri nurani birer meclis haline getirmezsek dünyevî-uhrevî faydası olmayan mevzuları konuşur durur ve sürekli gevezelikle zamanımızı heba ederiz. Tıpkı tımarhanedeki insanlar gibi, birisi kalkar gereksiz bir söz eder, öbürü başka bir boş mevzuu dillendirir, başka birisi de kalkar bir başkasına verir veriştirir. Bunun sonucunda meclislerimizi verimsiz, bereketsiz çorak bir arazi haline getirmiş, isyan deryasına28
yelken açmış ve -halk ifadesiyle söyleyecek olursak- eften püften meselelerle vaktimizi israf etmiş oluruz. Meclislerimizi iman meclisi haline getirme dururken, niye onu ruhtan, manadan yoksun bir kabristana çevirelim ki! İtaat vadilerinde dolaşma varken niye geriye dönüşü zor bir deryaya açılalım ki! Niye meclislerimizde fırsatları değerlendirip değişik menfezler29 bularak oradan Kur’ân’ın değişik enginliklerine açılmayalım ki! İşte meclislerimizi bereketli kılmanın yolu sözlerin hep Allah ve Resûlü’nü düşüneceğimiz tefekkür zeminine çekilmesi, muhavere30 ve müzakerelerin31 hep sohbet-i canana getirilmesidir. Gevezeliğe dalmak isteyen olursa, usulünce ona da müdahale edilmeli ve “Kardeşim! Allah adına, Efendimiz adına söyleyeceğin bir söz varsa söyle, dinleyelim; yoksa bir kitap getir, onu okuyalım.” demeli ve yürekleri hoplatacak, gözleri yaşartacak ve bize yeniden insanlığımızı hatırlatacak bir konu müzakere edilmelidir. Mesela orada bulunanların birisinden Kur’an okumasını ister, şayet okunan ayetleri izah edecek birisi varsa, ondan da okunan kısmın tefsirini yapmasını rica eder ve böylece içimize inşirah salmış oluruz. Tefsir yapabilecek salahiyette32 birisi yoksa getireceğimiz bir meal ve tefsirle okunan ayetleri anlamaya çalışırız. Zira anladıkça, tefekkür ettikçe, seviyesizlikten, düşüncede sığlıktan33 kurtulacak ve engince mülahazalara açılacağız. Hasılı34, tefekkür dinamiği sayesinde, aczimizi, fakrımızı ve şükre istihkakımızı daha derinden anlayacak, mahlûkatı35 daha engin bir şefkatle kucaklayacak ve Allah’ın izniyle şevk içinde hizmetimize devam edeceğiz.
25 heva :İstek, arzu, heves 26 kement vurmuş : Uzaktaki bir kimseyi veya şeyi çekip yakına getirmek için atılan ucu ilmikli ip 27 mecnun : çılgın, deli 28 derya : deniz 29 menfez : girecek ya da geçecek yer, delik. 30 muhavere : iki kişi arasındaki konuşma, karşılıklı konuşma
31 müzakere : bir konuyla ilgili görüşme, danışma 32 salahiyet : yetki 33 sığlık : Yüzeyde kalma, derinliğine inememe durumu 34 Hasılı :kısaca söylemek gerekirse, sözün kısası 35 mahlûkat : yaratıklar, yaratılanlar
https://fgulen.com/tr/eserleri/buhranli-gunler-ve-umit-atlasimiz/ insani-hakikate-ulastiran-nurdan-helezon-tefekkur
7 Mirvari March 2021
"Özgürlük İçin Okumak" temalı
ilk resim yarışmamızın birincisi Virginia'dan Selma'yı Mirvari ekibi olarak tebrik ediyoruz.
8 Mirvari March 2021
TODAY'S MOTIVATION I wanted to share a story of a wise old man that in- Let your action do the talking. Be obsessed with spired me; your studying, with learning, and with growing. I’ve never met a successful person that wasn’t ob"I graduated with a 1.3 GPA in high school and a 4.0 sessed with growing so that’s what I did. I took out GPA at university, in the top 5% of my class. How did the binge-watching Netflix from my schedule and I do it? I used to have a difficult time getting out of replaced it with personal development material. I bed in the morning. I used to have a difficult time read books, watched documentaries, and watched getting to my desk. I used to have trouble opening educational YouTube videos. I connected with and my textbooks, and even if I did get that far after 10 learned from those students that had already graduminutes, I'd become distracted and stop studying. ated with a 4.0 GPA. I set goals every day. A certain I was average, just like other students. I was in a number of hours studying before I could relax. I constant battle with procrastination, and I got stuck exercised daily. I ate healthily. I made sure I slept in this cycle of not studying enough then failing my early and woke up early so that I could have a proexams as a result. I graduated high school with a 1.3 ductive morning. It’s these small decisions that you GPA, which made me feel like a failure. I was both make. The seemingly insignificant decisions that disappointed and frustrated. So I made a decision. I build over time, create extraordinary results. After a decided that I can achieve more than that and I was few weeks, you will start to see results. Your grades capable of that. So I thought to myself, how can I will start to improve almost immediately. You will accomplish that? I’ve been performing on average start feeling better about yourself. And after years my entire life. of living like this, you will be capable of achieving extraordinary things. You’ll start to realize that your How can I get out of that trap? How can I perform most widely ambitious dreams and goals actually among the rest of the A-grade students? I realized start becoming achievable. When you decide that it came down to my daily habits. What I constantly you’re tired of getting average grades just like I did. do every day will determine what grades I achieve. It was like a light bulb turned on in my head. What Let me warn you, it will be painful and it will be unI do with my 24 hours will decide whether I succeed comfortable but that’s where the growth is. You’re or fail. Those that perform in the top 1%, when they going to get thrown to the ground again and again don’t feel like studying, do it anyway, and that’s what and again. Still, when you have the determination I started to do, and that’s what you need to do. You to climb to the top of the classes and know that study hard even when no one is watching. No one what you’re doing by studying every day will be needs to understand how many hours you’re study- rewarded, you will begin to discover things about ing. No one needs to know how early you wake up yourself that you never knew existed. in the morning because that’s the quietest time in the day with the slightest distraction. No one even I got rid of the mindset that I’m not smart enough needs to know why you’re doing it. Step by step, day to be among the top students in my class. It was a by day, become the best version of yourself possible. self-fulfilling prophecy that I was stuck in for a long time. I believed that I wasn’t good enough, so my Far too many people are dreaming of graduating grades reflected that. Once I threw away that mindwith a GPA of 4.0. But their actions don’t match their set, it freed me to become whoever I wanted to be. ambition. They’re dreaming of graduating at the top You write your book, and if right, you decide that of their class and getting a scholarship from an ivy you want to make this a new chapter. You can turn league college. They’re dreaming of being the best the page in your life, and you can start a new chapdoctor, lawyer, or surgeon in their country. They’re ter. Still related to the old chapter, the whole book is dreaming of buying a huge house and a nice car, but about you. But the new chapter is new to you. It’s a they can’t last 30 minutes without getting distracted whole new story, and you can start writing the best when it comes to studying. Don’t make that mistake. chapters of your life right now. "
by Azra
9 Mirvari March 2021
RECREATIONAL FLYING by Deniz
“There is no such thing as a natural-born pilot. Whatever my aptitudes or talents, becoming a proficient pilot was hard work, really a lifetime’s learning experience."
What is it
Recreational flying is when an individual may fly an aircraft in the daytime for pleasure only. It may be a little expensive and the estimated cost to start is the upwards of $4,000. However, if you have the money and desire, it can be a great skill to learn and an amazing way to escape the messiness of everyday life.
“for the best pilots, flying is an obsession, the one thing in life they must do continually.”
How to start
There are quite a few requirements, but the basics are that you must meet the minimum requirements, as outlined in the Federal Aviation Regulations. Also, you must obtain a student pilot certificate, 3rd class medical, find an instructor, study for and take the Federal Aviation Agency (FAA) Recreational Pilot Written Exam, start flying (as you need at least 30 flight hours), and finally take the FAA Practical Exam.
“the best pilots fly more than the others; that’s why they’re the best.” Where to learn more information about the hobby
A quick Google search can provide many answers to recreational flying. Additionally, the book "You Can Be A Pilot! Answers to 25 Popular Questions About Learning To Fly" by Chris Findley is a great source. If one has any additional questions, they can always contact the Federal Aviation Agency at 1 (866) 835-5322 for answers. If one lacks motivation, the book "The Spirit of St. Louis" by Charles A. Lindbergh, best known for his nonstop flight from New York to Paris in 1927 that forever changed history and earned countless world records, makes a person want to fly forever.
“experience is everything.” — Chuck Yeager, the first pilot to break the sound barrier
10 Mirvari March 2021 Sesi yanık ağaçlardan dinlemeliyiz Yaşamın yaslı türküsünü , dallardan Dinlemeliyiz, teslimiyetin tarifsiz tatlılığını Kışın ayazında çektikleri doğum sancısına Çiçeklenince tadacakları duygu uğruna Sabreden dallara sormalıyız sabrı Yaşamı öğrenmeliyiz, yaşamak için Yetişen, mevsimlere eşlik eden yapraklardan, Meyvelere dönen çiçekleri dinlemeliyiz Son baharını yaşayan yapraklar Ölümün, yaşamdan dahi güzel olabildiğini Gösterebilenlerden en güzeli idiler belki Onlar için vuslat toprağa kavuşmak Dal için hasret, yapraktan ayrı yaşamak Hasrete de razı gelmiş Gökyüzüne sevdalı kuşlar Aşkı onlar gibi yaşayan Kimseler yoklar, savrulsalar da Poyrazlarda, ufka kanat çırpanlar Bize de anlatsalar, sevdanın sırlarını Rehberimiz olmalılar Varoluş gayesine ulaşma yolunda Çatlarcasına çabalayan tohumlar Akıp giden derelerden, dinlemeliyiz Dertlerini, öğrenmeliyiz nasıl Dertlenilir de, durmadan akıp gidilir Abı- hayat nasıl ulaştırılır bunca zemine Gözlemlemeli, gördüklerimizden Öğrendiklerimizle, ulaşmalıyız Abı-hayata muhtaç her bir kimseye Deredeki balık ile hasbıhal eden, Gökteki kuşa selam veren, yağmuru dinleyen Divaneden öğrenmeliyiz belki Gönül gözü ile bakmayı ‘Göz değildir gören’ der de ekler Köyün divanesi ‘âmâlarda da göz vardır Amma göremez. O vakit göz Nasıl gören olur? Gören göz ise Amâlar neden göremez’ der durur Görmeyi istemek gerekmiş, Gösterebilecek olandan, Duayı eksik etmemek, Yılmadan aramak, bakmak gerekmiş Hayret verecek gerçekleri görmekten öte Marifet ise hayretini yitirmemekmiş. by Zuhal
11 Mirvari March 2021
GÖÇ ZAMANI Yazar: Munise
12 Mirvari March 2021
B
ir çoğumuz göç etmenin ne demek olduğunu yaşayarak öğrenmiş olsa da tam olarak sözlük anlamıyla göç, ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret manasına gelir. Bir diğer manası ise kuşların, geyiklerin, yarasaların, bazı balık ve böceklerin mevsim, iklim, besin miktarı vb.ne göre çevre değiştirmeleridir. Bu sayımızda göçü ikinci manasıyla ele alacağız ve kuşların göçünü yakından inceleyeceğiz. Birçok kuş türü kışları sıcak iklimlere göç etse de tüm kuşlar göç etmezler. Kışları sıcak iklimlere göç eden kuşlar, göçmen kuşlar olarak adlandırılır. Göçmen kuş türlerinden biri de kırlangıçlardır. Kırlangıçlar Ağustos ayından itibaren kışı sıcak iklimlerde geçirmek üzere göç etmeye başlarlar ve Kasım ayına kadar bu göç devam eder. İlkbahar ayları geldiğinde ise Afrika gibi sıcak iklimlere göç etmiş olan kırlangıçlar Avrupa’ya geri dönerler. Kırlangıçların yanı sıra başka bir çok göçmen kuş türü vardır. Bunlara leylek, pelikan, gök güvercini, yaban kazları, yaban ördeği, doğan, atmaca ve kartal gibi yırtıcı kuşları örnek verebiliriz. Göçmen kuşlar kilometrelerce öteye uçarlar ve harika donanımları sayesinde 400 kilometreye kadar kanat çırpmadan, yalnızca hava akımıyla uçabilirler. Ancak, elbette tüm yolu tek seferde uçmazlar ve belirli noktalarda konaklarlar. Türkiye'de birçok nokta, göçmen kuşlar için konak yeridir. Örneğin, kartal, şahin ve leylek gibi kuş türleri duraklamak için
İstanbul'u tercih ederler. Türkiye'de bir başka konaklama yeri ise Artvin’dir. Birçok göçmen kuş göç sırasında Artvin'in Borçka ilçesinde konaklar. Bir diğer konaklama yeri ise Erzurum’da yer alan Çoruh Vadisi’dir. Ayrıca çok bilinen Manyas Kuş Cenneti de Balıkesir’de göçmen kuşlara konaklık eden bir başka durak noktasıdır. Göçe hazırlık Göç etmek oldukça uzun ve meşakkatli bir yolculuktur. Bu yüzden göç etmeden önce kuşlar göçe hazırlanırlar. Bazı kuş türleri ağırlıklarını iki katina kadar çıkarabilirler. Ancak iri yapılı kuş türleri depolama yapmaz, göç sırasında buldukları besinlerle beslenirler ve süzülerek uçarak enerji tasarrufu sağlarlar. Ayrıca kuşlar göç ederken enerji tasarrufu için V şeklinde uçarlar. Öndeki kuşun kanat ucu hizasında uçan kuş, önündeki kuşun oluşturduğu hava akımından yararlanarak uçar ver böylece enerji tasarrufu sağlanır. En önde uçan kuş yorulduğunda arkaya geçer ve böylece sürüdeki diğer kuşlar sırayla görev alırlar. Buradan da görebileceğimiz gibi kainatı doğru analiz ederek kuşların yardımlaşmasından örnek alabilir ve onlara bahşedilen bu İlahi ilimi görebiliriz. Yüce Yaratıcımız Allah’ın kuşlara öğretmiş olduğu bu ilimden onun herşeye gücü yeten Kadir olduğunu düşünebilir, yani tefekkür edebiliriz. (Türk Dil Kurumu, n.d.) (“Onların sınırı yok: Göçmen kuşların Türkiye'deki durak yerleri” 2020) 3 (“Onların sınırı yok: Göçmen kuşların Türkiye'deki durak yerleri” 2020) 4 (Mucitler Atölyesi, n.d.) 1 2
Mucitler Atölyesi. “GÖÇMEN KUŞLAR GÖÇ YOLUNDA.” Mucitler Atölyesi, https://www.mucitleratolyesi.com/YazilarimizDetay.aspx?ID=7. Accessed 26 April 2021. “Onların sınırı yok: Göçmen kuşların Türkiye'deki durak yerleri.” Gezelim, 3 August 2020, https://www.haber7.com/seyahat/haber/2904590-onlarin-siniri-yok-gocmen-kuslarin-turkiyedeki-durak-yerleri. Accessed 26 April 2021. Türk Dil Kurumu. “Türk Dil Kurumu Sözlükleri.” Türk Dil Kurumu Sözlükleri, https://sozluk.gov.tr. Accessed 26 April 2021.
13 Mirvari March 2021
YANIMIZDAKİ KAHRAMANLAR
DUHA Kahraman nedir? Sözlükte, savaşta yiğitlik ya da tehlikeli bir durumda fedakârlık göstererek çevresini koruyan (kimse), manasına gelen kelime, sıfat. Peki, bizim için “Kahraman” nedir? Kimdir? Marvel karakterleri mi? Dizilerdeki başroller mi? Bizim kahramanlarımız kim?
Solmaz Ertaş Sarıkır
Bizim için kahraman, üzerinden geçip gidecekleri bu dünya yolundaki her dikeni biçmek ve gelecek nesiller için çölleri gül bahçesine çevirmek amacıyla yıllardır fedakârca çabalamış abi ve ablalarımızdır. Silah, bomba olmadan gerçekleşen bir mücadele var. Emeklerimizin, emeklerinin çalındığı yetmezmiş gibi hayatlarından yılları gasp edilen kimseler var. Kimse görmüyor belki ama ciddi bir savaş içerisindeyiz. Bu savaşta maddi manevi her şeylerini ortaya dökerek savaştılar, savaşıyorlar. Bizim için, gelecek nesiller için. Hak uğruna savaş verdiler. Dünyanın dört bir yanına savruldular ve cebri olarak ulaştıkları ülkelerde ciddi bir hayat mücadelesindeler. Medrese-i Yusufiye’de, gaybubette yaşamak zorunda bırakıldılar. Bizler ulaşabildiğimiz kahramanlarımız ile bu zorlu süreci ve başarıları hakkında konuştuk. Umarız ki ilham alınabilsin, yanımızdaki kahramanların farkına varılabilsin. Keyifli okumalar... Röportaj teklifimizi kabul ettiği için Solmaz Ablamıza çok teşekkür ediyoruz.
14 Mirvari March 2021 Öncelikle bu teklifinizden ve güzel sözlerinizden ötürü teşekkür ediyorum fakat şunu belirtmek istiyorum ki benim bu röportajı kabül sebebim kendimi buraya layık görmemden ziyade yanımdaki, bu yolda karşılaştığım kahramanlardan bahsedebilmek. Ve bir de tabiki siz gençlere en ufak yardımımız, faydamız dokunabilirse ne mutlu bize. Size müdahale etmek de istemem, röportajımızı yapalım fakat müsaadeniz olursa öncesinde bu yolda tanıştığım kahramanların bir ikisinden de kısaca bahsetmek istiyorum. Selanik’te Ahmet Ümit tanıdım, 6 yaşındaydı. Kamp ortamı, hayvanı bağlasanız durmaz. Affedersiniz kanalizasyon gibi. Bir arkadaşımız KHK lı,geç anne olmuş bebek erken doğmuş, bebeği 9 aylık olunca çıkmışlar, bebeği kucağında öyle bir ortama giriyor. Orada her millet var, her milletin temizlik anlayışı farklı, her gelen bir toz bıraksa bile- ki öyle değil maalesef. Tuvaletler taşıyor, oralara yataklar seriliyor. Yazın sinekten, kışın soğuktan durulmuyor. Kedi- köpeğinizi bırakmayacağınız yere, 9 aylık bebeği ile bir kadın giriyor. Ahmet Ümit o zaman 5.5 ya 6 yaşında. Abla orada sinir krizi geçiriyor, sesi kısılana kadar ağlıyor “çıkarın beni buradan, bebeğim hasta olacak” diye. Ağlamaları biraz durulunca cesaretini topluyor herhalde küçük çocuk; omzuna dokunuyor onun “ BİLİYORUM ÇOK ZOR, AMA GEÇECEK”. Yani 6 yaşındaki çocuk söylüyor bunu… Eşini hapiste bırakıp, 4 çocuğu ile çıkan Fatma abla… Ege denizinde iki tane evladını kaybeden Gonca… sabaha kadar, gece 11-12’den sabaha kadar eşi ona “kendini bırakma bırakırsan intihar etmiş oluruz, ahirette evlatlarımızla bulunamayız.” diyerek motive ediyor. Bundan daha büyük kahramanlık olabilir mi? Ben gidenlere hiç üzülmüyorum, onların makamının şehadet olacağına hüznüzanım var. Rabbim ben kulunum zannı üzerineyim diye buyuruyor. Duam şu “Geride kalanlara sahip çıkmayı Rabbim bize nasip etsin.”
1-İlk olarak klişe bir soruyla başlayalım, kendiniz, aileniz ve eğitiminiz hakkında kısa bir bilgi verebilir misiniz? İsmim Solmaz Ertaş Sarıkır. Aslen Trabzonlu ama doğma büyüme Samsunluyum. Karadeniz’in güzel bir köyünün çocuğuyum. Ankara Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim bölümünde Giyim Öğretmenliği okudum. 2000 yılı ve sonrasında hep öğrencilerle beraberdim. 2018 eylül ayına kadar gönüllü faaliyetlerde bulundum. Akabinde Yunanistan ve Amerika yolculuğumuz oldu. 4 kardeşiz en küçükleriyim. Babam rahmetli oldu annem ise 88 yaşında Türkiye’de. 2-Mesleğinizi seçme sebebiniz neydi? Meslek seçimim tamamen bilinçsizce oldu. Bizim dönemimizde çok şuurlu bir yönlendirme yoktu. Amcamın kızı o okula gönderildi diye gönderildim bende, branşımdan ziyade içinde bulunduğum ortamda çok severek bulundum. Ankara’yı sevdim, daha sonraki hayatımda da orada bulundum. Oradaki arkadaşlar ile yaptığımız faaliyetleri sevdim. Bilinçli, şuurlu bir şekilde yaptığım bir tercih oldu bu faaliyetlere katılmak. O zaman belki ülkemiz için faydalı olduğunu düşünüyordum ama şimdi insanlık için faydalı olduğuna inanıyorum bu faaliyetlerin. İnsanlığa faydalı olabilmek çok kıymetli bir şey. 3-Bu faaliyetlerden bahseder misiniz? Bu faaliyetler iyilik çatısı altında öncelikle eğitim, yardımlaşma birde manevi olarak yetiştirme geliştirme giriyor. Şimdiki tabirle kişisel gelişim, yaşam koçluğu denilebilir. Burada şunu görüyoruz insanın en büyük düşmanlarından biri cehalet ve bizde cehalete savaş açıyorduk. İnsanların eşit şartlarda hayata hazırlanması çok kıymetli. 4-Sizin yolunuzdan gitmeyi düşünen genç arkadaşlarımıza ne söyleyebilirsiniz? Bu soruyu yaklaşık altı yıl önce sorsaydınız çok farklı cevaplar alabilirdiniz ama şu anda şöyle bir cevabı verme ihtiyacı hissediyorum; ne bekliyorsanız öyle davranın. Ne bekliyorsanız öyle davranın derken ki
15 Mirvari March 2021 maksadım şu: sizi ne mutlu eder? Sizi ne mutlu ediyorsa çevrenize de o davranışları sergileyin. Örnek veriyorum size hediye mutlu ediyorsa çevrenizdekileri siz de hediye verin veyahut ziyaret edilmek sizi mutlu ediyorsa siz de çevrenizdekileri ziyaret edin. En azından öyle düşünüyorum. Beklentiye girmeyin sizi ne mutlu ediyorsa o davranışları sergileyin. 5-Hizmetle nasıl ve ne zaman tanıştınız? Üniversite 1. sınıfta tanıştım. Küçük bir ilçe de okuduğum için tabii ki kulağımıza geliyordu risaleyi nur, Bediüzzaman Said Nursi, Fethullah Gülen ve kitapları, yurtlar, evler. Çocuğu nereyi kazandıysa orada güvenli kalacak bir yer arama her babanın ve her annenin birinci endişesi en önem verilen mesele ise güven. En güvenli ortamda o zaman da şimdi de aynı ortamlar. O şekilde tanışmış oldum. Tabii ki ortamlarda bizleri en çok cezbeden şey uhuvvet olmuştu, her zaman söylüyorum belki bunu duymaktan beni tanıyan insanlar bıkmış olabilir. Öğrenci evinde ışığın etrafındaki pervaneler gibi o uhuvvet bizi etrafını çekiyordu. Tanımadığımız insanların bizi düşünmesi çok farklı bir şey. 6-Uzun yıllar hizmet içerisinde vazifeli olduğunuzu duymuştuk. Bu dönemi bize anlatır mısınız? Her zaman bu faaliyetlere gönüllü olarak katıldım. Mütevelli şu ana kadar yapılan ve daha önce de yapılmış ve şu anda yapılagelen Allah izin verirse bundan sonra meydana gelecek bütün hizmetleri iskeleti gibidir. Talebe hizmetleri de bunun başı gibi. O yüzden de hepsinin yeri ve önemi çok farklı. Mesela kayıt dönemi olurdu yurtta kalacak öğrencilerin mülakatları olurdu. Maddi sıkıntısı olan, olmayan her aile evlatlarını güvenli bir yere teslim etme derdindelerdi. İnsanların evladını bırakabilecekleri yer aramalarına o gözlerindeki endişeyi hissedip orada onların kalplerini su serpmek çok farklı bir his. Yani “sen düşünme amca ilk önce Allah’a sonra bize emanet” hissiyatını verebilmek çok kıymetliydi. O insanların yüreklerine su serpmek, gözlerindeki ışıltıyı görmek, rahatladıklarını his-
setmek farklı bir huzur veriyordu insana. Onu hissettikten, bu lezzeti aldıktan sonra da daha da farklı bir bağla bağlandım ve bırakamadım. Buna işkoliklik de denilebilir belki alışkanlık da denilebilir. kendimi huzurlu ve mutlu hissettirdiği için bu kadar yıl gönül rahatlığıyla faaliyetlerde bulundum. 7-Hizmeti bize tek bir cümleyle özetlemenizi istesem bu cümle ne olurdu? İyilik. Hizmete hep iyilik olarak bakıyorum. Bir yerde ah varsa koşmak lazım. Kim dardaymış, kim ah demiş diye sormayın ne yapabiliriz diye sorun. Mazlumun mağdurun dini dili olmaz. Bu aramamız gereken bir yitik. Evet bu konuda iyiyiz ama yeterli değil. İnşallah bir an önce hep beraber sahili selamete çıkarız ve hep beraber nerede bir sıkıntı varsa insanlık adına ne gerekiyorsa biz varız diyebilelim çünkü öyle bir peygamberin ümmetiyiz biz. Eğer biz o değerlerden uzaklaşıp bencil olursak bence o zaman zararı bize dokunuyor. Haksızlık yapmak, haksızlığa uğramaktan daha acıdır.” 8-Süreç sizi ve ailenizi nasıl etkiledi? Süreçle beraber aileniz ve arkadaşlarınızdan nasıl tepkiler aldınız? 17/25’ten çakma darbeye kadar yine orta şekerliydi hayat ama tabi çakma darbeden sonra 1 günde çöpsüz üzüm oluyorsun. Yani annen yok, baban yok, kız kardeşin yok, kimsen yok yani. Kendi arkadaşlarına da zararın dokunmasın diye görüşmek istemiyorsun. Ancak internet vesilesi ile görüşmeye çalışıyorsun, kıyıda köşede buluşuyorsun. Yani şöyle düşünün, çocuklar özel okulda okurken; her gün evlerimize- sabah- öğleakşam misafirler gelirken, hem kendi okul arkadaşları, hem bizim arkadaşlarımız, hemde akrabalarımız gelirken bakıyorsunuz bir yılı geçiyor kimse gelmiyor. Bu durum psikolojik olarak çocukları çok etkiliyor . Sonra tabi azıcık normalleşince çocuklar affedersiniz insan manyağı oluyor, çevrelerindekileri kaybetmekten korkuyor ve yanlarından ayrılmak istemiyorlar. Bir gecede herkesi kaybetme meselesi zor… Bunu Rabbim kimseye yaşatmasın ,yaşayan anlıyor bunu…. Yalnız kaldık. ötekileştirildik,
16 Mirvari March 2021 Sokrates idama götürülürken Hanımı hıçkırıklar ile ağlıyor peşinden koşuyor, “seni haksız yere asıyorlar” diyor. Sokrates bir de haklı yere mi assalardı diyor. bunu çocuklara anlatmak zor oluyor çünkü sen sevdam dersin, davam dersin ama daha 11-13 yaşındaki çocukta o şuurun oluşması zordur. Benim babam öğretmen, niye saklanıyor? Niye korkuyoruz? Niye kendi evimizde oturmuyoruz? Niye hiçbir tatilde memlekete gidemiyoruz? Bunları küçücük zihinlere anlatmak çok zor. çocuklara anlatırken camia veya din de değil, çünkü bu defa dine karşı bi düşmanlık hissi oluşabilir doğrunun yanında olmak, evrensel değerler gibi anlatmaya çalıştım,çünkü sadece bize olmadı, doğru diyen bir çok insana olmuştur, farklı görüşte de olabilir ama doğruyu söyleyenlere oldu, “Dünya yuvarlaktır.” diyen Galileo da idama mahkum edilmiştir. Doğruyu söylenin karşısında her zaman bir düşman, bir zalim olmuştur. Yalan insanın sırtında yük, boynunda tasmadır. Yalanlara bağlı, sahte ve geçici bir rahatlıktansa, ebediyen sürecek bir mutluluk ve özgürlük için cesurca mücadele ediyoruz. Hiçbir yalan sonsuza kadar süremez,zor ama içinde çok kolaylıkları olan , doğru yolu seçiyor, menfaatin kölesi olmayı kabül etmiyoruz. İnsan özgürken huzurlu olur burda ki özgürlük izafidir, içimizdeki cesaret ile doğruları savunmaya devam edersek, sonunda mutlu olacağız İnşallah.
lar olduklarını kendileri de görüyorlardı zaten. 10-Süreçteki en kaynağınız neydi?
büyük
motivasyon
Hocaefendi. Bu süreçteki en büyük nimetlerden biri başımızdaki Hocaefendinın olması diye düşünüyorum . Bizi terörize etmedi, ümitsizliğe sevk etmedi, bizi gerçekten de Kuran ve sünnet çizgisinde tuttu. Buna aktif sabır denilir, bir de sükutun çığlıkları denilir. Bu ikisi arasında götürdü getirdi. 11-Bu dönemde Türkiye’de de aktif olduğunuzu duymuştuk,o zamanlardan biraz bahsedebilir misiniz?
13 yaşında ve 11 yaşında iki tane çocuğa bunu şöyle izah etmeye çalıştım . “Bizim şu an işsiz kalmamız suçlu olduğumuz için değil. Bir kötülüğümüz olmadı. Biz şu an hırsıza hırsız dediğimiz için başımıza bunlar geliyor.
Biz çakma darbeden 2 gün sonra hemen toplandık. “Bu hiçbir şeye benzemiyor, bu bir meteor yağmuru, başımıza yağdı. Bütün müesseseler, binalar, okullar, evler kapatılabilir sakın bir arkadaş içeri girmesin. Bi binadan eşya alıcaz, para alıcaz, isterse bi kasa olsun içi para dolu olsun, sakın bir arkadaşımız bile gitmesin. Sakın. Arkadaşlarımızın hayatı daha değerli.” dedi o zamanki sorumlu genel müdürümüz . Sonrasında biz yine dikkat çekmeyecek şekilde toplanıyorduk, birbirimizden haberdar oluyorduk. Biz o zaman şunu istişare ettik; bir arkadaşımızın eşi içeri alındığında, işinden atıldığında veya herhangi bir şeye ihtiyacı olduğunda nereden dıye sormayacaktık öğretmen mi, kolejden mi, memur mu hiç sormadık. Ne yapabilirsek onu yaptık. Bize haberi gelmiş ya! Hocaefendi “mağdurun dini olmaz diyor”, ihtiyacı olduğundan haberimiz olan herkese ulaşmaya çalıştık ve bunun bereketini de çok gördük.
Bizim çocukların en büyük artıları da abi ve ablalarıydı. Yıllarca evimize gelen insanların sevgilerini, şefkatlerini görüyorlardı. Bu dönemde de kendi akrabalarımızdan çok ablaları ve abileri ilgilendi. Bir ablanın/abinin onu haftada bir alıp gezdirmesi, ara ara sinamay götürmesi, harçlık vermesi, vakit ayırıp muhabbet etmesi maddesel şeyler gibi gözükse de çocuklar için önemli şeyler oluyor. Çevrelerindeki insanların iyi insan-
Selanik’te çocuklar için depolarda eşyalar topluyorduk, özellikle de sıfır eşyalar ayarlamaya çalışıyorduk. Allah razı olsun getirdi ablalar, abiler bizde paketledik. Öncelikle ilk seçecekler işte babası yanında olmayanlar, hapiste olanlar, aile birleşimi bekleyenler sonra da Selanik’te ailecek kalanlar diye ayarladık. Tevafuk o gün yeni arkadaşlar Meriç’ten geçmişler. İkisi aynı misafirhanedeler. Abla aradı “Abla paketlerden fazla var,
9-Yaşadığımız süreci çocuklarınıza nasıl izah ettiniz? Onların tepkileri nasıl oldu?
17 Mirvari March 2021 yeni gelenlere verelim mi? dedi. “Abla, öncelik onların çünkü onlar şoktalar.” dedim. Abla çantayı hazırlıyor, çikolata, boya kalemi, kıyafet, oyuncak, hepsinden koyuyorhepsi de sıfır. Annesi de tevafuk Türkiye’den gelirken kuzenlerine dağıtmış çocuğunun eşyalarını, oyuncaklarını işte, “Allah sana daha güzelini verecek” demiş hep, eşyalarını dağıtırken de. O çocuğum o çantayı alıp açınca da annesine dönmüş “Anne, Allah daha güzelini verdi.” demiş.
sonra araba kullanma özgürlüğüne kadar… bunlar bi noktada artı, bi noktada bencil de yapabiliyor çünkü tamamen tüketime, tamamen nefse dayalı şeyler. Konforu çok iyi olan bi ülkedeyiz. Bunu babaya, anneye sorduğumuzda çok çalışmak gereken bi ülke tabi çocuklar ekmeğini yiyorlar. Alışmamak mümkün değil, alışıyorsunuz. Gaflete dalmama adına Türkiye ve Yunanistan ile gönül ve iletişim baglarımızı koparmayalım Allah'ın izniyle.
İmanımız tazeleniyor karşısında.
hadise
14-Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
12-Süreçten önce ve sonraki sizi yorumlamanızı istesem ne söylerdiniz?
Ümidimizi hiçbir zaman kaybetmeleyim. Bu film biter başka film başlar. Hatta şunu hatırlıyorum, Selanik’te kaldığımız zaman çocukları şöyle motive ediyordum: “Bak gidicez, herşey güzel olacak. Babanın yanında olucaz, baban senin istediklerini alacak.” Tabi çok sürmedi, geldik işte bir kaç ay sonra pandemi oldu. Muazzez bana “hani her şey güzel olacaktı” dedi. Oradan şu dersi çıkardım. Şöyle demek lazım “ Her şey güzel olmayabilir. Bazen güzel olur, bazen sıkıntılı olur. Ama biz hep beraber olacağız Allah’ın izni ile. Allah izin verirse tabi, Ölüm diye bir hakikat var Ümidimizi hiçbir zaman kaybetmeyeceğiz. Birincisi Ümit. İkincisi iyilik. Üçüncüsü paylaşma. Yardımlaşma değil, paylaşma. Yardımlaşma bana göre aile dışındakilerle yapılır. Aileler paylaşır. Biz büyüğümüzün de ifade ettiği gibi yeryüzü mescidinde güzel bir aileyiz. O yüzden de biz hep paylaşırız. “şuraya yardım gönderiyorum” vs. O bana ağır geliyor biraz, Paylaşıyoruz biz İnşallah. Diğer önemli şey de sizler; yani sizlere ne kadar kıymetli olduğunuzu hissettirebilirsek, ne kadar destekleyebilirsek, ne kadar başınızı okşayabilirsek , bi nebze de olsa üzerimize düşeni yapmış oluruz. Kız olmanız hasebiyle, iki kere önemli. Bu bilinen bir söz, bizim uydurduğumuz, söylediğimiz bir şey değil “Bir erkeği yetiştiren bir kişiyi yetiştirir. Bir kadını yetiştiren bir aileyi yetiştirir.” Bunu herkesin idrak etmesini istiyorum, temennim bu yönde. Mirvari ailesine teşekkür ederim.
birçok
İkisi arasında çok fark yok maalesef, insan çok kolay değişmiyor. Bir yerden bir yere giderken bıraktığınız yalnızca eşyalar oluyor. Sen aynı sensin. Öfkenle, kininle, mütevaziliğinle, gururunla, sen sensin işte. Sadece şu var, bunu hep kendi kendime söylüyorum; maddi hiçbir şey ama hiçbir şey, bi arkadaşımızı kaybetme ile yan yana geldiği zaman arkadaşımızı seçelim . İman ve Kuran hizmetinin sermayesi insan; yurt değil, okul değil, bina değil, insan ve insana yatırım. Başka hiçbir şey değil… Bunun daha çok farkına vardım. İnsan, insan, insan.. hayatın merkezinde insan olmalı. Yani nasıl mutlu edebiliriz, güzellikleri nasıl paylaşabilirşz derdimiz bu olmalı. Ve Efendimiz (s.a.v.) bize bu konuda üç tane tavsiye bırakıyor; ziyaret, ziyafet ve hediye. Ufak mutluluklara vesile olmak 13-Şu an Amerika’daki yaşantınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Alışabildiniz mi? Pandemi ile beraber geldiğimiz için daha yeni yeni tanışacağız. Biz geldikten bir kaç ay sonra pandemi olduğu üzere - arkadaşlardan Allah razı olsun yine görüştük tabi ama yaptıklarımız çok sınırlıydı. İnşallah şartlar el verdikçe daha da çok görüşeceğiz, daha da alışacağız. Amerika’nın şartları çok iyi evlerin şartlarından tutun, çocukların sevdikleri atıştırmalıkların alternatiflerinden, Netflix’di Hulu’du film izlenecek platformların çokluğundan, belli bi yaştan
18 Mirvari March 2021
W
ANIMAL RIGHTS
hen we talk about rights, that also encompasses animal rights and the rights of the planet. Animals have the right to be treated decently and with respect as much as humans do. In today's world, animals get trapped in zoos for human pleasure, they get overworked and killed for humans to enjoy. Something controversial like Sea world always brings out animal activist's because those sea creatures are trapped in cages and little spaces for their whole lives. Islam is strictly against the torture and mistreatment of animals. Everyone knows that story where the person goes to heaven only because she gave water to a thirsty dog and the other woman went to hell for trapping and starving a cat under her care. Islam forbids hunting and killing of animals as a game or a sport and says that those who are good to animals will get rewards in the afterlife. As more and more animals are getting mistreated and overlooked, as more and more animals are going extinct due to habitat loss and poisoning, it is our job to stand up for their rights and advocate against their mistreatment and against habitat loss. We also need to be treating the animals around us right. Animals cannot advocate for themselves and it is our job as humans to advocate and support them. God made us and he made the animals too. Everything that God gave life to deserves not to be mistreated. By Hümeyra
by Munise
19 Mirvari March 2021
20 Mirvari March 2021
Thinking of Thoughts
T
hinking is a normal process in our lives. Everybody probably tried to stop thinking at least once and realized that we never stop thinking. Even when we are sleeping, we think about our dreams, or we think in our dreams. Even though nothing around makes any noises or nothing triggers us to think about something, we would probably think about the silence. Long story short, we always find something to think about. There are many different kinds of thinking action, though we will take a closer look at critical thinking in this issue. Critical thinking is the art of analyzing and evaluating thinking to improve it1. Basically, it is thinking of the way we are thinking. It is important to question the information that was given instead of blindly accepting it. Thinking critically allows you to evaluate the thoughts and helps you to express your ideas better2. Even more, critical thinking improves problem solving skills, reasoning skills, analytical thinking, evaluative skills, logical thinking, organizational and planning skills, language skills, self-reflective capacity, observational skills, open-mindedness, creative visualization techniques, questioning ability, decision making3. There are lots of benefits of critical thinking and this list could be extended even more. But most importantly, critical
thinking is important to know right from wrong. To see the universe, to be able to understand the creations, and interpreting them in a correct way. Humans were created as smart creations. We are given intelligence and wisdom. It is our responsibility to use our intelligence and comprehend the things happening around us. There are different ways of improving critical thinking skills and one of them is thinking open mindedly, so that we could see different perspectives and find the best solution4. Additionally, raising vital solutions and problems could also be a great way of improving critical thinking skills because we could analyze those problems better by having more information on the topic5. One another thing that helps us could be gathering and assessing relevant information, and we could give reading as a way of gathering information6. Reading is a good way to improve ourselves in many aspects, and critical thinking is one of them. Concludingly, as servants of Allah, our responsibilities are reading Allah (swt)’s words, the universe, the creations of Allah (swt). But when reading, we should also comprehend, analyze, and most importantly critically think of the meanings of them, so that we could make the best of effort in understanding them.
GaryMeegan, director. What Is Critical Thinking? A Definition. YouTube, YouTube, 7 Oct. 2012, www.youtube.com/watch?v=ZLyUHbexz04. S. M. Rayhanul Islam S. M. Rayhanul Islam Independent Researcher at Educational. “What Are the Importance and Benefits of ‘Critical Thinking Skills’?” LinkedIn, www.linkedin.com/pulse/what-importance-benefits-critical-thinking-skills-islam. 3 Watanabe-Crockett, Lee. “6 Benefits of Critical Thinking and Why They Matter.” Wabisabi Learning, Wabisabi Learning, 18 Feb. 2020, wabisabilearning.com/ blogs/critical-thinking/critical-thinking-benefits. 4 Glaser, Bradford. “The Best Ways to Improve Your Critical Thinking Skills.” HRDQ, HRDQ, 20 July 2019, hrdqstore.com/blogs/hrdq-blog/the-best-ways-toimprove-your-critical-thinking-skills. 5 Ibid 6 Ibid 1 2
21 Mirvari March 2021
Sahabelerden Anılar Hz. Fatıma Binti Nergis
D
Resulullah
eğerli okurlarımız, bir sahabe yıldızının hayat yolculuğuna daha hoşgeldiniz. Bu sefer Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) en çok sevdiği kızı Hz. Fatıma annemizin nasıl her daim Allah’ı düşünüp onun rızası için işler yaptığına bir göz atalım. Peygamber Efendimiz’e (sav) ilk vahiy geldiğinde henüz 15 yaşında olan Hz. Fatıma, annesi ve kardeşleri gibi hiç tereddüt etmeden ilk Müslümanlar arasında yer alma maneviyatını elde etmiş oldu. Yaşadığı ortam dolayısı ile ve etrafında olan insanlar ve mucizevi olaylar nedeni ile de yüksek maneviyatlı bir ortama sahipti. Her gelen vahiy, Hz. Fatıma’nın imanını zenginleştirmeye devam etti. Fakat gün geçtikçe Müslümanlığın yaygınlaşması müşriklerin çok zoruna gitmeye başlamıştı. Devamlı bir şekilde onları yoldan caydırmaya çalışıp duruyor, ve türlü eziyetler ediyolardı. Bu durum karşısında gelen hicret emri, birçok Müslüman ile Allah Resulü’ne (sav) Medine’nin yolunu göstermiş oldu. Öte yandan ise Hz. Fatıma, Hz. Ümmü Gülsüm ve Sevde annelerimiz Mekke’de kaldılar. Mekke'de kaldıkları süre boyunca sayısız zorluklar geçiren Hz. Fatıma, çareyi Allah'a (cc) sığınmakta buldu. O’nun rızası için elinden geldiğince etrafına inancını yayma gayretlerini sürdürdü. Bu gösterdiği eşsiz sabır karşılığını buldu. Hz. Fatıma Annemiz de babasına ve diğer Müslümanlara kavuştu. Medine'de hayat tatlı ama bir o kadar da acı bir şekilde devam ediyordu. Öte yandan kardeşlerinin de evlenmeye başlaması üzerine evde yalnız kalan Hz. Fatıma annemizin ise evlilik için talipleri çıkmaya başlamıştı. Sırası ile Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer Allah
Resulünden Hz. Fatımayı istediler, fakat geri çevirilmişlerdi. Bunların üzerine Hz. Ömer Hz. Aliyi bu evlilik için teşvik etti. Hz. Ali’nin ekonomik durumu pek de iyi olmadığı için tereddüt ederek Hz. Muhammed'den (sav) Hz. Fatıma annemizi istedi. Bu duruma sıcak bakan Allah Resulu, kızının da onayını alarak evliliğe cevaz verdi. İmkanlar ölçüsünde sakin, güzel bir nikah ve düğün organize edildi ve dualar eşliğinde Hz. Ali ve Hz. Fatıma dünya evine girmiş oldu. Ara ara ufak çekişmeler yaşansa da oldukça huzurlu bir yuva kurmayı başardılar. Aralarında iş bölümü bile yapmışlardı. Evdeki iç işlerine Hz. Fatıma, dış işlerine de Hz. Ali bakıyordu ve sorumluluklarını gayet güzel bir şekilde paylaşmışlardı. Evlendikten sonra da Hz. Fatıma İslam dini için davet mücadelesine yılmadan devam etti. Bu sırada eşi ve evi ile ilgilendiği kadar da babası ve akraba çevresi ile olan ilişkilerini de bir hayli sıkı tutardı. Tatlı günlerde oturur beraber güler, acı günlerinde ise oturup onların derdine ortak olur bir çare arardı. Böyle büyük bir aileye sahip olduğu için de Allah'a (cc) bolca şükür etmeyi de hiçbir zaman ihmal etmezdi. Evliliklerinden yaklaşık bir sene sonra ise Hz. Fatıma ve Hz. Alinin bir oğlu oldu. Bu neşeli duruma en çok sevinenlerden biri de Sevgili Peygamberimizdi (sav). Önce torununa ezan okudu, başını okşadı ve sonrasında ise tahnik yaptı, yani bir parça hurmayı eline alıp onun ile bebeğin damağını ovdu. Doğumdan sonra yedinci günde kızı Hz. Fatıma’yı tekrar ziyarete giden Allah Resulu, çocuğun başını tıraş etmelerini ve bir tutamının ağırlığınca fakirlere gümüş dağıtmalarını söyledi. Üzerine bi-
22 Mirvari March 2021
zzat kendisi de akika kurbanı olarak bir koç kesti ve aynı gün torununu sünnet ettirdi. Hz. Ali oğluna Harp ismini koymuştu. Fakat, Allah Resulu isminin Hasan olmasının daha uygun olduğunu tavsiye etti, ve bunun üzerine torununun ismi Hasan olmuş oldu. Bu mutlu günlerin ardından hüzünlü geçen zamanlar kapladı etrafı. Zaman geçtikçe Müslümanların zorlukları da katlanmaya devam ediyordu. Hz. Ali efendimizin anlattığı bir olay ise, çektikleri onca zorluğa rağmen Allah'ın (cc) her daim sevgili kullarının yanında olduğunu açıkça görebiliyoruz. Bir gün zar zor eve bir parça yemek götürebilen Hz. Ali, pişirmesi için onu Hz. Fatıma annemize götürdü. Babasını hiç bir zaman aklından çıkarmayan Hz. Fatıma, yemeği hazırlayınca Hz. Aliden gidip Allah Resulünü de yemeğe çağırmasını istedi. Hz. Muhammed (sav) oldukça açtı ve çok da zayıf düşmüştü. Buna rağmen yemeğe başlamadan önce azıcık olan o yemeğin önce Hz. Aişe'ye, sonra Hz. Hafsaya, ve diğer bütün hanımlarına birer tabak götürülmesini buyurdu. Teker teker hepsine birer tabak götürüldükten sonra, Hz. Fatıma, Hz. Ali, ve Allah Resulu de birer tabak aldı. O yemeğin mucizevi tarafı ise, herkesin yeterince doyacak kadar yemesine rağmen hiç eksilmeden o yemeğin öylece orada duruyor olmasaydı. Bir süre sonra Hz. Fatımanın çok sevgili babası, sevgili peygamberimiz çok hasta olmuştu. Vefatın yaklaştığını anlayan Allah Resulu (sav), kızına üzülmemesini, Allahın (cc) onlar için her zaman çekiktleri acılara da bir mükafat hazırlayacağını tembih etti. Her ne kadar bunu bilse de Hz. Fatıma annemiz babasının kaybı ile adeta yıkıldı. Sık sık kabrini ziyaret etti ve kabrin toprağını gözlerinin üzerine sürerek uzun süre ağladı. Fakat biliyordu ki, acısının tek şifası Allah'a (cc) sığınmak ve onun onlar için hazırladığı
dünya sınavında sabır göstermeye devam etmek olduğunu biliyordu. Yaklaşık 6 ay sonra Hz. Fatıma annemiz de hastalandı. Durumu gittikçe ağırşan Hz. Fatıma, ölümün yaklaştığını anlayınca, Hz. Ebu Bekir'in hanımı Esma b. Ümeyse kadınların cenazede kefene sarılı iken vücut hatlarının görünüyor olmasından rahatsız olduğundan bahsetti. Buna çözüm olarak da yaş hurma yapraklarini getirip elbiselerin içine koyabileceklerine karar verdiler. Öldüğünde ise onun ve Hz. Ali'nin kendisini yıkamasını istediğini tembih etti. Bir sabah, ağrıları çok artan Hz. Fatıma, Ümmü Seleme annemizin rivayetine göre önce gusül abdesti aldı, yeni elbiselerini giydi ve yüzünü kıbleye çevirerek yatağına geçti. Son sözleri ise artık ölüm vaktinin geldiği, ve temizlendiği için artık kimsenin onu açmasına gerek olmadığı oldu. Bu sözlerin üzerine, Hz. Fatıma annemiz öylece vefat ederek çok sevdiği Rabbine ve büyük özlem duyduğu biricik babasının yanına göçtü. Evet sevgili okurumuz, bir sahabe yıldızının hayat yolculuğunun daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Hz. Fatıma annemiz tam anlamı ile hepimizin örnek alması gereken bir Müslüman, vefakar bir evlat, iyi bir eş, ve de mükemmel bir anne oldu. Hayatı boyunca sayısız zorluk ile mücadele etmesi gerekse de, o hiçbir zaman Rabbine sığınmaktan vaz geçmedi ve Rabbinin rızası için dinini yaymaya devam etti. Bizler de onu örnek alarak Allah'a (cc) her daim tefekkürü eksik etmemeliyiz.
23 Mirvari March 2021
Al- Ijliyyah Buried by history and virtually unknown, Al-ʻIjliyyah bint alʻIjliyy was a 10th-century maker of astrolabes active in Aleppo, in what is now northern Syria. She is sometimes known in modern popular literature as Mariam al-Asṭurlābiyya but her supposed first name 'Mariam' is not mentioned in the only source that we have of her life which was written by Ibn al-Nadim, the famous Muslim biographer. The only source we have of her life isn't the most detailed so there isn't much information about her. We, however, do know that she was the daughter of an astrolabe known as al-ʻIjliyy al-Asturlabī. She was also the apprentice of Muḥammad ibn ʻAbd Allāh Nasṭūlus, a famous astrologist at the time. Al-‘Ijliyah developed and manufactured astrolabes, an astronomical and navigation instrument, during the 10th century. Astrolabes were extremely important as they provided a way for Muslims to pray toward Mecca all over the world and also the time of salah prayer. Her designs and expertise on the subject were so popular that the King of Aleppo, Sayf alDawla, who reigned from 944 to 967 AD, employed her at his court. Al-'lijiyyah left such a humongous mark on history that the main-belt asteroid 7060 Al-‘Ijliya, discovered by Henry E. Holt at Palomar Observatory in 1990, was named in her honor. Al-'lijiyyah might not be well known in today's society but she had a lasting impact in her field and her legacy continues to live on.
By Deniz
24 Mirvari March 2021
M
erhaba bol şükreden ve düşünen okuyucu. Nasılsın? Üçüncü sayımızı okudun mu? Umarım okumuş ve beğenmişsindir ve yine umarım vefanın asıl manasını kavramışsındır. Bu sayımızdaki konumuz Tefekkür ve Analiz. Dergimizin vesilesi ile seninle güzel bir Tefekkür ve Analiz yolculuğuna çıkalım mı? Her sayımızda yeni ufuklar keşfetmek için çıktığımız bu yolculuğa bu sayımızda Tefekkür ile devam edelim mi? Haydi besmele ile başlayalım…
Evvela “tefekkür” ne demek? Bunu kavrayalım, kavrayalım ki yolculuğumuzun ehemmiyetini daha iyi anlayabilelim. Tefekkür sözlükte; düşünme, zihni yorma ve işin şuuruna varma anlamlarına gelir. Daha derinden bakalım mı olaya? Tefekkür insanın günahlarını, kâinatı, varlıkları, kendini ve Allah’ı düşünmesi, sorgulamasıdır. İnsan, yaşadığı hayatı analiz etmeli ve düşünmelidir. Çevresinde olan her şeye anlamlar yüklemek ve açıklama getirmek tefekkür kelimesiyle karşılık bulmaktadır. Tefekkür insana mahsus bir özelliktir ve insan tefekkür sayesinde diğer varlıklardan üstündür. Kur’an-ı Kerim’de tefekkürün önemi ile ilgili ayetler mevcuttur.
"Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır."
(Al-i İmrân, 3/190)
VEFA KÖŞEMİZ Yazar: Duha
"Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar, gözlerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler (düşünürler). Rabbimiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru!.."
( Al-i İmrân, 3/191)
25 Mirvari March 2021
Tefekkür dünyadaki yerimizi, acziyetimizi ve Allah’ın yüceliğini anlamamız açısından önemli bir husustur. Peki “analiz” ne demek ve bu iki husus nasıl bir bütün olabiliyor? Analiz; karmaşık bir konuyu veya maddeyi daha iyi anlamak için daha küçük parçalara ayırma sürecidir ve ayrılan parçaları değerlendirmektir. Tefekkür ve analizin manalarını kavradıysak yolculuğumuzun ikinci aşamasına geçiyoruz. Hizmet olarak zor dönemlerden geçtik ve geçmeye devam ediyoruz. Bu süreçte gençlerimiz ve küçük kardeşlerimiz çok büyük zorluklara göğüs gerdi. Hatta öyle ki genç kardeşlerimiz ailelerine sahip çıkmak amacı ile okullarını dahi bırakıp çalışmak zorunda kaldılar. Ve bunu yaparken hiç gocunmadılar. Yeri geldi ailelerine anne baba oldular. Yurt dışına çıkma fırsatı olanlar gittikleri ülkede hayat kurmaya çalıştılar. Kültür çatışması içinde kaldılar, dil zorluğu yaşadılar, ortama ayak uydurmaya çalıştılar. Ama elhamdülillah olayları analiz edip bulundukları duruma dahi şükrettiler. Evvela bu işi tefekkür ederek yaptılar. İmtihan dünyasındayız. Allah kimseye taşıyamayacağı yük vermez düsturunca hareket edip sabrettiler. Öyle zamanları oldu ki pes etmeyi dahi düşündüler. Ama düştükleri yerden birbirlerinin yaralarını sararak ayağa kalktılar. Ailelerine, bizlere umut oldular, savaşmak için güç verdiler. Bol şükreden ve düşünen kıymetli okuyucu, bol bol tefekkür etmeliyiz. Yaşadığımız süreç zor ama Rabbimiz her dara düştüğümüzde biz kullarına yardım ediyor. Bunu anlamak için daha çok tefekkür etmeliyiz. İnsan olmanın şartı düşünmek değil mi zaten? Yaratılışımız dahi düşünmek ve kendimize ders çıkartmak için iken bizler tefekkür etmeden imtihanlara karşı sabır gösteremeyiz. Kıymetli okuyucu, dileriz ki daha çok tefekkür edip insan olmanın şartlarından birini yerine getirebilelim. Yeni sayılarımızda başka ufuklara dalıncaya dek hoşça ve dua ile kalman dileği ile…
26 Mirvari March 2021
Reluctance Out through the fields and the woods And over the walls I have wended; I have climbed the hills of view And looked at the world, and descended; I have come by the highway home, And lo, it is ended. The leaves are all dead on the ground, Save those that the oak is keeping To ravel them one by one And let them go scraping and creeping Out over the crusted snow, When others are sleeping. And the dead leaves lie huddled and still, No longer blown hither and thither; The last lone aster is gone; The flowers of the witch hazel wither; The heart is still aching to seek, But the feet question Whither?' Ah, when to the heart of man Was it ever less than a treason To go with the drift of things, To yield with a grace to reason, And bow and accept the end Of a love or a season? by Robert Frost
27 Mirvari March 2021
İSTİȘARE
Merhaba sevgili okuyucu, ‘Tefekkür’ temalı bu sayımızda düşünmenin önemine değindiğimiz gibi, düşünmek kadar önemli olan danışmaya da değinmek istedik. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), hiç yalan söylememiş yol rehberimiz, “İstişârede bulunan kaybetmez” buyuruyor. Mirvari Ailesi olarak hep beraber kazanmamız temennisi ile istişareye dair özet bir yazı derledik sizlere. Keyifli ve dikkatli okumalar dileriz. :) “Kendisi ile istişare edilen insan bir güven insanıdır; kendisine bir husus danışılan kimse kendi hakkında karar veriyor olma ölçüsünde düşüncesini bildirmelidir.” - Hadis
İstişare ne demektir?
Arapçadaki “ ”شُ و َريkelimesinden türeyen ‘İstişare’ kelimesinin en basit tanımı “danışma” iken, biraz daha açacak olursak “herhangi bir konuda doğruya yaklaşmak ve ulaşmak için başkalarına danışma” demektir.
İstişare neden ve ne kadar önemlidir?
İstişarenin önemini vurgulayan ayetler ve hadislerin çoğunluğu nedeniyle, sebebini hiç düşünmeden istişarenin önemine iman edebilir, her işimizi istişare ile yapabiliriz. Bizler yine de sebeplerin bazılarından bahsetmek istiyoruz. “Bir insan yüksek bir dehâya malik olacağına, başkaları ile istişare etme gibi dehâ üstü bir ahlâka sahip olsun daha iyidir. Çünkü istişarenin kıymetini bilen biri, belki yüz insanın düşüncesinden istifade eder.” - M.Fethullah Gülen
•
İnsanlar bir konuda düşüncelerini paylaştıklarında ve sözlerine önem verildiğini hissettiklerinde o konuyu daha çok sahiplenirler. Ki bu, toplumu motive etmede önemlidir ve faydalı düşünceleri fiile dönüştürmede de hızlandırıcı bir etkendir. • Sorumlu kişinin üzerindeki sorumluluk yükü hafifler. Kişinin kendini ilgilendiren konularda istişare etmesi sünnettir.
Yöneticilerin, toplumu ilgilendiren mevzularda istişare etmesi ise bazı alimler tarafından vacib, bazıları tarafından da nedb kabul edilmiştir. Bunun sebeplerinden biri ise “İş hususunda onlarla istişare et.” ayetidir. Ve yine Şura suresinin 38. Ayetinde istişarenin namaz ile beraber anılması ve tefsirinde iman, namaz ve istişarenin beraber ele alınması ise istişarenin vacib olduğu görüşüne sebep olan ayetlerdendir. Yöneten/idare eden kişilerin istişare etmesi gerektiği gibi, idare edilen kişiler de fikirleri sorulduğunda söylemelidirler. Hatta fikirleri alınan kişiler görüşlerinin alınmasını önemseyip, bilgi sahibi olduğu konularda fikirlerini sunmak ile sorumludurlar.
İstişare öncesi: • •
İstişare grubunun kimlerden oluşacağı belirlenmeli. Değerlendirilecek konular not alınmalı, görüşülecek konuların çevresini belirlemeli (ki böylece bir şeyler atlanmasın, unutulmasın ve konudan sapıp zaman israfına gidilmesin.)
İstişare kimlerle yapılır?
Farklı dönemlerde ve şartlarda istişarenin şekli ve istişare edilen kişiler değişse de istişare edilenlerin vasıfları/özellikleri değişmez. Bu vasıflar adalet, ilim, tecrübe, hikmet ve ferasettir.. Adalet; insani değerlere ters işler yapmamak, farzları yerine getirip haramlardan uzak durmaktır.
28 Mirvari March 2021
İlim, dini, idari, siyasi ve fen ile ilgili alanlarda uzmanlıktır. Kişinin tüm bu alanlarda uzman olması gerekmese de istişare toplumunun bu konulara açık olması ve kişinin de o sırada istişare edilen konunun ilmini bilmesi gereklidir.. Bazen görgü ve tecrübenin esas olduğu konularda, ilmi tam olmasa bile tecrübe sahiplerinin de görüşleri alınır. Abbasi yöneticilerinden Me'mun, oğluna nasihat ederken, istişâre konusunda şöyle demiştir: "Şüphen olan işlerde, tecrübe sahibi, gayretli ve şefkatli ihtiyarların görüşlerine başvur. Çünkü onlar, çok şey görüp geçirmişler, zamanın inişli-çıkışlı, ikballi-hezimetli olaylarına şahit olmuşlardır. Onların sözü acı da olsa, kabul ve tahammül et. Danışma kuruluna korkak, hırslı, kendini beğenmiş, yalancı ve inatçı kişileri alma.''
İstişare sırasında:
Öncelikle; istişareye, istişare amaçlı gidilmesi gerektiğini vurgulamak gerekir. Kişinin kendi kafasına göre aldığı kararı netleştirmesi ve bir grubu toplayıp buna ikna etmeye çalışması, tüm meseleleri bu düşünceye göre yönlendirmesi istişare değildir. • •
• •
•
Hal, hareket ve konuşmalarında sert olmamalı, ses tonuna ve üslubuna dikkat etmeli. Farklı görüşlere saygı göstermeli. Kişi, hakikatin başkaları tarafından ortaya konulmasından rahatsız olmamalı, sunduğu fikirin her zaman kabul görmek zorunda olmadığını bilmeli. Kıdem, makam ve kredi kullanarak dayatmada veya baskıda bulunmamalı. Sözüne saygı gösterilmeyen yerde susmalı (Çünkü söz hakikat bile olsa, saygı ile dinlenmiyorsa ziyan olabilir. Önemli düşünceler arada kaynayabilir), genel topluluğun saygı ile dinlediği bir vakitte konuşulmalıdır ki, herkes istifade edebilsin. Zararı zerre kadar faydasından fazla olan düşünceler kenara konulmalı ve faydası zerre kadar zararından fazla olan görüşler esas alınmalıdır.
İstişarede nelere dikkat etmeli? •
•
•
İstişare Allah rızası için olmalıdır. Baskı ve tehditler olmamalı, makam ayrımı yapılmamalı ve istişareye katılanlar susturulmamalıdır. Nefsi veya bireysel isteklere göre yönlendirilmemeli ve söylenenler saptırılmamalıdır. İstişare sırasında gıybet yapmamaya, gereksiz yere başkalarını çekiştirmemeye dikkat edilmelidir. Kazanmak için toplanılan bir ortamda gıybete düşüp kaybetmemeye özen gösterilmelidir. Suizana sebep verilmemeli, belli konuların konuşulacağı kişiler iyi seçilmelidir. Herkes saygı ile dinlenmelidir.
“Karşı tarafı dinleme saygısını göstermeyen ve sürekli kendi düşüncelerini doğru gören kimse esasında nefsini put haline getirmiş bir zavallıdır.” - M.Fethullah Gülen
•
•
Söyleyeceklerimiz doğru bile olsa, bulunduğumuz ortamda yanlış anlaşılmalara ve suizanlara yol açacaksa sessiz kalmalıyız. Söyleyeceklerimizi çevremizi incitmeden söylemeye dikkat etmeli “Acaba bu hakikati kimseyi rencide etmeden nasıl ifade edebilirim?” diye düşündükten ve sözcüklerimizi toparladıktan sonra söylemeliyiz.
“Mü’minin sükûtu tefekkür, konuşması ise hikmet olmalıdır. Yani sözlerinde bir hikmet varsa konuşmalı, yoksa susmalıdır.” “Süngü yaraları tedavi edilir... fakat sözlerle yaralanmış sinelerin tamiri çok zordur.”
İstişareye Uymak:
İstişare, usûlüne göre yapılmışsa, artık orada karalaştırılmış karardan çıkmak caiz değildir. “Ben farklı ve daha doğru bir görüşte bulundum” demek bozgunculuktur. “Allah Rasûlü, kendi içtihatlarına rağmen böyle bir çoğunluğun görüşlerine uyarak Uhud'a çıkmış, sonra da evvel ve âhir, hatalı da olsa, ekseriyetin içtihatlarıyla alâkalı hiçbir beyanda bulunmamıştır.“
29 Mirvari March 2021
APPRECIATION IN THE BODY
By: Munise Yılmaz
Appreciation awakens a light in the person's brain. They see their everyday feelings and emotions, including illusions and worries, as contemplation and present them in this light. Our Lord says, “...So, shouldn't we examine the universe, that is, contemplate, to see the wisdom of many blessings on behalf of our health…” Here are some examples that offer us codes with their characteristics;
Walnut and Brain
According to the studies, walnuts can improve memory, strengthen and benefit effects on the brain. As well as omega fatty acids for the brain PUFA, omega 3, omega 6 and other phytochemicals because it is high in terms.
Carrot and Eye
Carrots produce Vitamin A for the body. It is rich in beta-carotene. A Vitamin, the eye’s light, is sent to a signal to the brain in low light. By helping to transform more allows you to see better.
Water and Body Journey
Our body needs water to function properly. Water makes up 85% of the brain and 80% of the blood. Eight cups of water per day lower the risk of kidney stones and colon cancer by 45%. With every 15 calories we burn with digesting and our metabolism, we lose one tablespoon of water. On average, this is 8 cups per day that replaces water. As a result, we recover the water we lost in our daily activities.
“It is He Who sends down rain from
the sky: from it, ye drink, and out of it (grows) the vegetation on which ye feed your cattle. With it, He produces for you corn, olives, date palms, grapes, and every kind of fruit: verily in this is a sign for those who give thought.” (Al-Nahl 16:10-11)
By Deniz
30 Mirvari March 2021
Positive Sides of the Book
T
he book is based primarily on biographical dictionaries and family histories from the region around Nishapur in northeastern Iran. The author’s own study of Islam is used to provide as commentary to the histories. This book is very unique in the sense that it does not start out explaining how Islam was founded but rather what happened when it started taking over new territories and building an empire.
Negative Sides of the Book
T
his book was very boring, as it was just documents and the authors opinion on them. Also there were many views that I, personally, didn't agree with, such as, the Umayyad caliphs not following Islamic doctrine. Additionaly, throughout the book, the author contradicts with the points made earlier, and thoroughly argues that Islam still has a very Iranian/Persian edge. The first two chapters were very informative and nice but after that it got rather specific and disjointed. The book is controversial in some areas and overall a tedious read, however, it's always nice to have another view.
By Deniz
31 Mirvari March 2021
VOLLEYBALL
BY ZEYNEP
WHAT IS IT?
HISTORY
Volleyball is a game played by two teams (6 players on each side), in which the players use their hands and body to control the ball back and forth over a high net. The players try to make the ball touch the court within the opponents’ playing area before it can be returned.
Volleyball was invented in 1895 by William G. Morgan, physical director of the Young Men’s Christian Association in Holyoke, Massachusetts. It was first designed as an indoor sport for businessmen who found basketball too vigorous. A professor from Springfield College in Massachusetts noted the volleying nature of play and proposed the name of “volleyball.” From that day on, the game is known as Volleyball.
32 Mirvari March 2021
WHY PLAY VOLLEYBALL? •
•
• •
•
•
•
Burns Calories: One of the primary benefits of volleyball is that it’s very beneficial for burning calories. According to Harvard Medical School, a person can burn 90 to 133 calories during a 30 minutes non-competitive volleyball game. Tones and Shapes Body: Playing volleyball is a great way to improve both respiratory and cardiovascular systems. Volleyball tones and shapes the body by strengthening the upper body, arms, shoulders, and muscles in the lower body. Increases Metabolic Rate: Playing volleyball improves one's stamina and enhances the energy level which will help one with their overall performance in other sports. Builds Speed And Balance: Due to its quick changes of pace and direction, volleyball places a large number of demands on the technical and physical skills of a player. During the course of play, players are required to serve, pass, set, attack, block, and dig the ball. These skills require flexibility, good balance, upper and lower body strength, and speed in order to be played effectively. Builds Muscular Strength: During the game, volleyball requires a strong chest and core muscles. It requires strong legs to generate power, strong arms and thighs to set the ball, and strong hands to prevent injuries. Improves Interpersonal Skills: Volleyball requires that teammates work cooperatively, and at a fast pace. Leadership and cooperation skills provide valuable lessons that help us in other aspects of our lives. Boosts Mood And Increases Drive To Succeed: One’s involvement in volleyball can improve their mood, reduce Stress and encourage pride in their accomplishments as a team member. The activity can also improve self-confidence and self-esteem. Involvement in volleyball can also improve one’s motivation and ability to succeed.
VOLLEYBALL INJURIES Even though volleyball has many benefits, It can also cause many injuries while playing the game. These injuries consist of rotator cuff tendinitis, finger injuries, ankle sprains, patellar tendinitis, anterior cruciate ligament injury, and low back pain.
To Prevent These Injuries: • • • • •
It’s important to use proper strength training techniques for the shoulders, legs, and lower back. Use external ankle support like ankle brace to prevent the ankle from rolling over. Minimize the amount of jump training on a hard surface. Warm up muscles with stretching before the practice. Properly cool down after the practice.
33 Mirvari March 2021
Dergimizin "Hür bir İnsan Olabilmek" temalı ilk Türkçe hikaye yarışmasının birincisi Leverkusen, Almanya’dan Sevcan oldu. Onu Mirvarı ekibi olarak kutluyor ve siz değerli okuyucuları Sevcan’ın Özgürlük isimli hikayesiyle baş başa bırakıyoruz.
ÖZGÜRLÜK Yazar: Sevcan
Kamer, kimselerin bilmediklerini bilirdi. Evlerinin arka bahçelerindeki çok az sayıda insana görünen, mavi ve mor renk ağaçlarla dolu, içinde şarkılar söyleyen bir sürü güzel kuşun yaşadığı ormanı bilirdi. Onun içinde yaşayan, diğer insanlardan korktuğu için bulduğu bu ormanda kalmaya karar vermiş prensesi bilirdi. Prensesin omuzlarından aşağıya dalga dalga dökülen kahverengi saçları ve pembe yanakları vardı. Başka prensesler gibi incecik bir beli yoktu çünkü özellikle mor ağaçlarda bol bol yetişen meyveyi çok seviyordu ve onu yemeden duramıyordu. Bu da kilo almasına sebep oluyordu haliyle. Prenses çok güzel hikayeler biliyordu, bir sürü macera yaşamıştı ancak şarkı söylemeyi beceremiyordu. Kuşların ona bunu uzun uğraşlarla ona öğretmesi gerekmişti. Kamer sadece okyanusun dibinde hayatını sürdürebilen altın balığı da biliyordu. Altın balık yalnızca ayda bir kere, geceleyin suyun
yüzeyine çıkıyordu ve her seferinde bir çocuğun dileğini gerçekleştiriyordu. Kamer o çocukların çok şanslı olduğunu düşünüyordu çünkü kendisinin de bir dileği vardı ancak altın balık onu hala seçmemişti. O kendisini seçene kadar büyümekten ve hakkını kaybetmekten korkuyordu. Öyle olursa bu sefer yetişkinlerin dileklerini gerçekleştiren bir altın balık bulmak zorunda kalırdı, ki bu çok zordu. "İşte geldik!" Annesinin sesiyle başını yasladığı camdan ayırdı. Hava çoktan kararmış, ay ve yıldızlar ortaya çıkmıştı. Araba, büyük beyaz bir otel binasının görkemli kapısının tam önünde durdu. Kapının uzunluğu neredeyse Kamer'in babasının iki katı kadardı ve etrafı yaldızlı işlemelerle doluydu. Bu otelde babasının yakın bir arkadaşının doğum günü kutlanacaktı.
34 Mirvari March 2021
Arabadan inip otelin girişine doğru ilerlerken yanlarından şık giysiler içinde bir sürü insan geçiyordu. Kamer ve kız kardeşi annesinin iki yanında yürüyor, abisi de babasıyla beraber arkadan geliyorlardı. Otelden içeri girip doğum günü için özel olarak ayırtılmış büyük salona geçtiler. Salonun yarısı çoktan misafirlerle dolmuştu ve havada neşeli kahkahalar yankılanıyordu. Bir çok kişi ufak gruplar halinde orada burada muhabbet ediyordu. Kimisi hasret gideriyor, kimisi iş konuşuyordu. Salona girdiklerinde babası da abisi de kendi arkadaşlarının olduğu taraflara yönelirken Kamer de annesi ve kız kardeşiyle ortadaki boş masalardan birine doğru ilerledi ve anında annesinin bir çok arkadaşı etraflarını sardılar. Onlar kendi aralarında konuşurlarken kendisi de etrafı incelemeye başladı. Kamer tek başınayken veya kendisini dinleyen insanların -ki bunların sayısı oldukça azdıyanındayken çok konuşkan, onun dışında çok sessiz bir çocuktu. Kendi içinde bir sürü hikaye yaşıyor, dostluklar başlatıyor, savaşlar bitiriyor, süper kahraman oluyor, heyecanlanıyor, acı çekiyordu ancak dışarıdan, uslu uslu bir sandalyede oturuyor ve gözlerinin önüne düşen sarı, kıvırcık saçlarını umursamadan sakince etrafa bakıyordu. İnsanları gözlemlemeyi seviyordu. O an nasıl hissettiklerini anlamaya çalışıyordu. Gülerken gerçekten mutlu hissedip hissetmediklerini, birini özleyip özlemediklerini, muhabbet ederken bambaşka şeyler düşündüklerini ya da aslında bambaşka şeyler söylemek istediklerini kontrol ediyordu. "Yaşlı Ferda teyze de mi geldi? Ah o kadın beni hep şaşırtıyor!" dedi kadınlardan biri salona girmekte olan kişiyi başıyla işaret ederek. "Giysileri çok garip değil mi? Yalnızca bana mı öyle geliyor?"
Kamer annesinin arkadaşının işaret ettiği kadına baktı ve üzerinde mor, çiçek desenli bir elbise olduğunu gördü. Gri saçlarıyla bir topuz yapmış ve parlak bir toka takmıştı. Yüzünde keyifli bir gülümseme ile bastonuna tutunarak ağır ağır yürüyordu ve hiç etrafa bakmıyordu. Ancak bir çok kişi ona bakıyordu. "Katılıyorum ancak giysilerden çok Ferda teyzenin kendisi garip bir insan. Çocuklarla bizim konuştuğumuz gibi konuşmuyor. Kızımın vakit geçirmesini pek istemeyeceğim biri," dedi bir başkası. "Yaşlı işte! Bize farklı geliyor hareketleri. Boşverin," dedi Kamer'in annesi. "Ah benim annem de yaşlı canım ama böyle değil! 70 yaşına gelmiş birinin bu tarz bir genç kız elbisesi giymesi, hiç anlaşılmayan şeylerden bahsetmesi de ne demek? O biraz deli gibi..her neyse, boşver!" Ufak bir sessizlik oldu. "Ah, oğlun ne kadar da büyümüş! Kaç aydır görüşemiyorduk," dedi kadınlardan biri annesine, sanki Kamer'in orada olduğunu yeni fark etmiş gibi. Kamer ve kardeşleri annesinin arkadaşlarının vazgeçilmez sohbet konularından biriydi. "Öyle gerçekten de, boyu çok uzadı," dedi. "Saçları da çok uzamış! Hala kestirmiyor değil mi?" "Maalesef, hiç dokundurtmuyor beyefendi!" Kamer orada değilmiş gibi onun hakkında konuşmaya başladılar. "Kamer hala o garip hikayelerinden anlatıyor mu?" diye sordu bir tanesi. "Bizim çocuklar evde bahsetmişlerdi de.
35 Mirvari March 2021
Çok değişik düşüncelerin var senin, değil mi?" dedi son cümlede annesine değil de Kamer'e hitap ederek. "Keşke bunların dışında derslerine de odaklansan, daha başarılı olmaya çalışsan yakışıklı! Senin çok zeki olduğunu biliyoruz elbette ancak çok da ders çalışmalısın!" Yakını olmayan bir büyükten okul durumu konusunda eleştiri alan her çocuk gibi Kamer'in yüreğine bir kaya parçası oturmuş ve kadına bakakalmıştı. "Bunu bana annem zaten söylüyor. Sizin söylemenize gerek yok," dedi en sonunda açıkça. "Ve benim düşüncelerim değişik falan değil. Onlar beni çok mutlu ediyorlar!" Kamer son cümlesini yüksek sesle söyleyip kadınların yanından hızla uzaklaşırken annesi arkasından seslendi ancak onu umursamadı. Bazen büyükler her şeyi söyleme hakkına sahip olduklarını zannederlerdi. Her konu ve herkes hakkında yorumları vardı ve bunları mutlaka dile getirmelilerdi. Oysa Kamer bundan hep rahatsız oluyordu ve büyükannesine göre insanın kalbini rahatsız eden şeyler çoğunlukla iyi ve doğru olmazdı. Gözleri dolu dolu öfkeli adımlarla önüne bakmadan yürürken birine çarptı. Kadın ufak bir şaşkınlık inlemesi çıkartıverdi ve konuştu. "Çocuğum ne yapıyorsun sen?" Kamer başını kaldırıp baktığında bunun az önce annesi ve arkadaşlarının bahsettiği beyaz saçlı, mor çiçekli elbiseli yaşlı kadın olduğunu gördü. Az önce onun hakkında duyduklarının etkisiyle hızla bir kaç adım geri çekildi. Yaşlı kadın gözlerini devirip çocuğa kaşlarını kaldırarak baktı. "Bana çarpıp canımı yakıyorsun, sonra da böyle kabaca geri çekiliyorsun, öyle mi?" Kamer aniden kıpkırmızı oldu ve duruşunu dikleştirdi. "Haklısınız," dedi ve kadına tekrar
yaklaştı. "Size çarptığım için özür dilerim. Ben şu an hiç mutlu değilim de. O yüzden size de biraz kaba davrandım sanırım." "Ah tamam canım sorun yok! Canımı yakmamıştın zaten. Sadece olayı dramatikleştirmek istedim," dedi Ferda hanım ve bu Kamer'i biraz güldürdü. "İstersen neden mutsuz olduğunu bana anlatabilirsin." Bir kaç dakika sonra Kamer ve Ferda hanım onlarca bakışın altında bir masada beraber oturuyor ve muhabbet ediyorlardı. Kamer'in annesi bir kaç kez yanlarına gelip geri gitmişti. Kamer kimseyi umursamadan Ferda hanıma prensesten ve altın balıktan bahsettiğinde yaşlı kadın çok heyecanlanmış, yaşlı kadınların da dileklerini gerçekleştiren bir altın balık olup olmadığını sormuştu. Kamer'in bu konu hakkında bir fikri yoktu. Daha önce hiç yaşlı kadınların da dilekleri olabileceğini düşünmemişti. "Annemin arkadaşları sizin deli bir kadın olduğunuzu söylüyorlar," dedi Kamer bir süre sonra. "Ama bana oldukça zeki biri gibi görünüyorsunuz." Kadın bir kahkaha atarak bastonunu keyifle yere vurdu. "Evet ben bir deliyim. Aynı zamanda özgürüm!" Ferda hanım gerçekten de ilk seferde anlaşılmayan şeyler söylüyordu. Herkes bunu onaylayabilirdi. Bilmedikleri şey ise onun bunu özellikle yaptığı ve insanların kafa karışıklığını izlerken içinden kıs kıs güldüğüydü. "Sana da deli diyorlar çocuğum," dedi Ferda hanım açıkça. Gerçekten de Kamer ve onun anlattığı 'ilginç' hikayeler hakkında ailesi yokken kendi aralarında konuşan bir çok insan vardı.
36 Mirvari March 2021
"Ama merak etme, deli olmak güzeldir. Kimse yaptığın saçma sapan hareketleri umursamaz ve seni yargılamaz. Çünkü sen delisindir! Senden her şey beklenir! İnsanları istediğin kadar şaşırtabilir, istediğin kadar kendin gibi davranabilirsin! Ancak bak, onu görüyor musun? Mavi gözlü olan," dedi ve bakışlarıyla ilerde bir grup insanla muhabbet eden genç adamı işaret etti.
Ferda hanımdan beklenenler de vardı elbette. O yaşı yetmişi geçmiş, gri pamuk gibi saçlara sahip, duvara yakın bir masada birkaç eski dostla oturması gereken, kalkıp etrafta dolanması ve şen kahkahalar atması beklenmeyen biriydi. Ağırbaşlı görünmeli, zarafetini korumalı ve kendisinden daha genç olan hanımlara bu konuda bir örnek oluşturmalıydı.
Adamda Kamer'in ilk dikkatini çeken şeyler olağanüstü biçimde 'uygun' ve 'şık' şekillendirilmiş saçlara sahip olması ve sürekli gülümsemesiydi. Uzaktan bile belli olan koyu mavi gözleri vardı. Gülümserken gözlerini daha çok açarak karşısındaki kişiye bakıyordu. Salondaki bir çok erkek gibi siyah, kusursuzca ütülenmiş bir takım elbise ve parlak ayakkabılar giymişti. Etrafındaki herkesle sırayla konuşuyor, ara ara gülerek birilerinin omzuna dokunuyordu. Son derece karizmatik, hoş sohbet ve sempatik birine benziyordu. Ayakta duruşu bile havalıydı ve bir prens gibi görünüyordu.
Ancak Ferda hanım bunların tam tersini yapıyordu. Hatta bazen, kendisini ayıplayanlara gözünü dikip içtenlikle uzun uzun gülümsüyor ve onları rahatsız ediyordu. Büfeye gidip tabağını istediği kadar yiyecekle dolduruyor, 'ilginç' konulardan bahsediyordu. Anlamayanlar da onun deli, garip bir yaşlı teyze olduğunu düşünüyorlardı.
"Herkes senin kim olduğun konusunda çoktan kararını verdi ve senin verilen karara uygun davranmanı bekliyorlar çocuğum," dedi Ferda hanım. "Bu adamın adı Fatih. Çok iyi bir çocuktur ve yemek yemeyi çok sever. Özellikle de börek! Nasıl da hızlı hızlı yer onları. Ama yakışıklı, karizmatik ve başarılı Fatih'in gidip açık büfeden tabağını onlarca börekle doldurmasını, bir masada tek başına oturup ayran eşliğinde bunları mideye indirmesini kimse beklemiyor. O adamın insanların arasında durmasını, sürekli konuşmasını ve sağ elinde tuttuğu o zarif bardaktaki içeceği yudumlamasını istiyorlar. Fatih de onların istediğini yapıyor." "Neden yapıyor?" "Çünkü böyle yapmak ona göre kendi istediklerini yaptığında karşılaşacağı şeylerden daha kolay."
"Sen, seni sandıkları kişi olmak zorunda değilsin. Onların söylediklerine inanma. İnandığın anda özgürlüğünü kaybedersin. Reddettiğinde ise deli olursun, deli ama özgür. Delilik rahatlıktır. İstediğini yapabilirsin, istediğini söyleyebilirsin, istediğini giyersin ve istediğin yeri gezersin." "Bu kulağa harika geliyor!" dedi Kamer heyecanla. "Elbette öyle! Keşke dünyadaki herkes deli olsaydı. O zaman böyle süslü püslü odaların içine tıkılıp birbirimize kendimizi beğendirmeye çalışmakla uğraşmazdık. Kim ne diliyorsa onu giyerdi ve kimse kimseye bir şey demezdi. Herkes aklından geçenleri açıkça dile getirir, çekinmez ve utanmazdı. Hepimiz özgür olurduk o zaman! Fatih böreğini yerdi biz de seninle buralarda oyun oynardık. Ah bekle, bunu hala yapabiliriz!" Kamer ona gülümsedi ve yaşlı kadın bu çocuğun gülümsemesinin sıcaklığını kalbinde hissetti.
37 Mirvari March 2021
What Happens After Getting College Admissions? First of all, congratulations! Receiving admissions letters is very exciting! All the hard work has finally paid off, so enjoy that first. After receiving the admissions offers, here are the 12 steps you should take to ensure a smooth transition to college:
1. Thoroughly review the admissions letter. Check to ensure the identity information belongs to you. Then, look through your major, campus, accepted term, and the financial aid offer. 2. If you get into more than one college, review all the information carefully and decide which one would best fit your educational goals. 3. Scheduling a campus visit might give you a better idea of making your final decision. 4. Accept the admission offer! This is usually done through your applicant portal where the college lists all the next steps they want you to take. This is the step that requires you to pay a deposit for the college to hold your spot. 5. Look into housing options to live on campus and fill out the necessary documents and applications. 6. Set up your college ID and email. 7. Register for a summer orientation to meet your advisor and register for classes. 8. Sign-up to take any placement exams your college might require. 9. Send your final high school transcript. 10. Look into work-study or a summer job, if you want one. 11. Gather the required documents such as vaccination records that are required by the university. 12. Send in the AP (Advanced Placement) and/or dual enrollment course scores/transcripts that might count in as a credit. These may seem short and easy, however they do take some time and energy. Do not put these off until the last minute. Get everything set and ready to go in time, but make sure to enjoy the best of senior year and activities like prom and graduation.
Best of luck!
by Nergis
38 Mirvari March 2021
LIVING ROOM TUTORS Online tutoring program for students 13 or above. Tutors will work with elementary and high school students virtually. This opportunity is flexible to your schedule!
Skills Required • • • • •
General Education Tutoring Mentoring Teaching / Instruction English as a Secondary Language (ESL)
To sign up
Website
For more info
39 Mirvari March 2021
MİRVARİ'S ONGOING COMPETITIONS Short Story Competition
Hikaye Yarışması
Topic: Autumn
Konu: Sonbahar
Submission deadline:
July 1st
Art Competition
Sanat Yarışması
Prize for each one:
Topic: Autumn
Konu: Sonbahar
Amazon Gift Card
*Please check the March issue for the details about the rules and submission. Yarışma ile ilgili kural ve başvuru detaylarına Mart sayımızdan ulaşabilirsiniz.
@mirvari_magazine
mirvarisubmit@gmail.com
$100
40 Mirvari March 2021
22 – Allah’ım! Bizleri doğru düşünen, doğru konuşan, doğru davranış sergileyen ve aynı zamanda doğruluğu kalbine perçinleyen, içi-dışı bir “sadakat ehli”nden eyle! Ve bizleri; itikatta, amelde, muamelatta ve yeme-içme gibi bütün davranışlarda ifrat ve tefritten sakınıp, nebiler, sıddîkler, şehitler ve sâlihlerin yolunda yürümeye itina gösteren “istikamet ehli” zümresine ilhak buyur! Bu lütfun, bizleri her türlü sapkınlıktan, yoldan sapmalardan ve şaşkınlıklardan alıkoyacak keyfiyette olsun!
Ne Arıyorum? An oluyor bir garip duyguya varıyorum, Ben bu sefil dünyada acep ne arıyorum?..