MİRVARİ January 2021
AȘK
MİRVARİ magazine
Büyüğümüz “ Nesiller, ilim-irfan ve günümüzün kültürüyle ihyâ edilmeye çalışılırken, onların gönüllerine, az dahi olsa, aşk kıvılcımlarını saçmadığımız takdirde, hep eksik ve kusurlu kalacak ve kat'iyen cismanîliklerini aşamayacaklardır" diyor. Şubat ayının da yaklaşması ile etrafımızın kalp desenli nesneler, aşk dolu sözlerle donandığı bu dönemde biz de aşktan, sevgiden, muhabbetten bahsetmek istedik. Bizler muhabbetle yazdık, derledik; Sizlere de keyifli okumalar diliyoruz. Mirvari Ailesi
01
Editors
02
Esmaül Hüsna
Kıssadan Hisse
04
05
Zuhal Munise Kiana Shah
Heroes of History Rabi'a al-Basri
CO2 Dragster
Designers
Dünya’y Ayd nlatan Özgürlük
Aşk İhtiyaç Yaşam İçin
Writers
Monthly Book Suggestions
The Path After High School
Yanımızdaki Kahramanlar
Sahabelerden Anılar
Vefa Köşemiz
Aşk
23
25
NC Dilara İyigün Cemal Muazzez Mehmet Akif Deniz Munise Zuhal Nergis Duha Merve Özmen Hansa Tonguç Munise YIlmaz Zeynep Gül
06 ı ı 08 11 17
07 09 14 22
Aşkın ve Bağlanmanın Nörokimyasal Yönü
Misafir Yazar
Benefits of Dark Chocolate
Full Body Workout
Mirvari's Ongoing Competitions
Community Service Opportunities
Bitter Love
Sevgi Duası
27 29
31
28 30
32
1 | Mirvari January 2021
El-Vedud
Şefkat, Allah (cc)'ın bize bahşettiği yüzlerce erdemden bir tanesidir. Bu şefkat duygusuyla yeryüzünde yaşayan Allah (cc)'ın yarattığı bütün varlıklara karşı bir sempati, sevgi ve merhamet duyarız. "Çok şefkatli, muhabbetli, salih kullarını çok seven ve onlarca çok sevilen, onları rahmet ve rızasına erdiren; sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya yegane lâyık olandır. Sevgi ve dostluk hissini yaratandır" (Hud, 11/90). Bütün kulların kalbindeki merhamet ve şefkat duygusunu Rabbi'miz bize karşı duyduğu merhametten bağışlamıştır, El- Vedud ismi Allah (cc)'un bize olan şefkat, merhamet ve muhabbetini temsil ederken aynı anda da bizim kalbimize bu sevgiyi verenin de Yaradan'dan başkası olmadığını göstermektedir.
Es-Samed
Allah (cc) birdir ve hiçbir şeye muhtaç değildir. “De ki, O, Allah, bir tektir. Allah Samed’dir” (İhlâs Sûresi, 112/1, 2). Es-Samed yaratıcımız Allah (cc)'ın hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını, asıl en muhtaçlar listesinde insanların olduğunu temsil eden ismidir. Rabbi'miz bizim kıldığımız namazlar, ettiğimiz dualar ve Allah adına yaptığımız ibadetlerin hiç birine muhtaç değildir. Biz insanoğulları yaptığımız bütün ibadetleri O’na olan şükrümüzü göstermek ve yaratıcımızın rızasını kazanmak için yerine getiririz. Es-Samed ismi tekrardan Allah (cc)'ın ne kadar büyük ve yüce olduğunu bizim önümüze sermiş olur.
El-Kadir
“...Şüphesiz onu (yeryüzünü) dirilten, ölüleri de elbette dirilticidir. Çünkü O, her şeye Kâdir. ” (Fussilet Sûresi, 41/39). El-Kâdir Allah (cc) 'ın sonsuz güç ve kudret sahibi olduğunu gösteren ismidir. Allah (cc) her istediğini, istediği gibi, sonsuz güç ve kudretiyle yapandır. Dilediği gibi yapmaya gücü yeten, dilerse yapan, dilemezse yapmayandır. O istemeden kuşlar uçmaz, dünya dönmez ve canlılar yaşayamaz. Aynı zamanda O istediği için yeni ağaçlar yeşerir ve güneş batar. O o kadar kudretlidir ki, dilese yeryüzünü çöle çevirir. Biz El- Kâdir ismini dile getirerek Allah (cc) 'ın en kudretli olduğunu ve her şeyi bir tek ama bir tek onun kontrol ettiğine inanır ve kabul etmiş oluruz.
by
Muazzez
2 | Mirvari January 2021
KISSADAN HİSSE Bir zamanlar çok yalnız bir çocuk yaşardı. Bu çocuk her gün okula yalnız gider, okuldan yalnız gelirdi. Arkadaşları onu hiç aralarına almazlardı. Hep beraber top oynamaya giderlerdi ama onu çağırmazlardı. Bir gün bu çocuğa ailesi tarafından rengarenk ve çok tatlı bir kuş hediye edildi. Çocuk kuşu ilk gördüğü anda çok sevdi. Bu güzel kuşa hemen bağlandı ve kuş onun en yakın arkadaşı oldu. Çocuk öylesine yalnızdı ki haliyle çocuğun dünyada en çok sevdiği ve en iyi arkadaşı o kuş olmuştu. Kuşla birlikte oynardı, kuşun odasında uçmasına izin verirdi ve okuldayken aklı hep kuşunda olurdu. Havanın çok güzel olduğu bir gün parka gitmeye karar verdi. O gün parka gitti ve bu gidişinde yeni arkadaşlar edindi. Arkadaşlarıyla birlikte salıncakta sallandı, kaydıraktan kaydı ve futbol oynadı. Arkadaşlarla vakit geçirmenin ve oyunlar oynamanın ne kadar güzel ve eğlenceli olduğunu anlamıştı artık. Bu onu çok mutlu etti. Bir yandan da kuşunu çok merak ediyordu ve aklı hep ondaydı. Eve gider gitmez kuşuna baktı. Kuşunun evde yalnız olduğunu ve ondan başka hiçbir arkadaşının olmadığını fark etti. Kuşu için çok üzüldü, çünkü çok sevdiği kuşu onun gibi eğlenemiyordu, kendi arkadaşlarıyla oyunlar oynayamıyordu. Odasına gidip bunun hakkında kara kara düşünmeye başladı. Kendi arkadaşları ile parkta ne kadar eğlendiğini hatırladı ve kuşunun da böyle doğal bir ortamda, kendi gibi arkadaşlarıyla mutlu olduğunu hayal etti. Bir karar alması gerektiğini biliyordu ama sonucuna kendisinin çok üzüleceğinin de farkındaydı. Kuşunu o kadar çok seviyordu ki kendi sevgisini feda edip onun mutluluğu için kuşunu doğaya salmaya karar verdi. Sevgi her zaman tek taraflı değildi. Bazen bir kişiyi çok sevdiğiniz için bazı fedakarlıklar yapmanız gerekebilirdi, bu sizi ne kadar üzse bile. O da öyle yapmıştı ve şimdi kuşunun mutluluğunu düşünerek mutlu oluyordu. Sevdiğimizin mutluluğu ile mutlu olmayı öğrenmemiz gerekir. Sevgi içinde bencillik barındırmaz.
Yazar: Mehmet Akif
3 | Mirvari January 2021
Bir kere sevdaya tutuImaya gör; AteşIerde yandığının resmidir. Aşık dediğin, Mecnun misaIi kör; Ne biIsin aIemde ne mevsimidir. Dünya bir yana, o hayaI bir yana; Bir meşaIedir pervaneyim ona. AItında bir ömür döne doIana AğIadığım yer penceresi midir? -Cahit Sıtkı Tarancı
4 | Mirvari January 2021 A love of God so intense, one would go through hell and be locked out of heaven for it. That love is the definition of the first female Sufi mystic Rābiʻa al-ʻAdawiyya al-Qaysiyya or simply Rabiʿa alBasri. She herself did not leave any written sources, thus many things about her remain a mystery and are highly debated. It is commonly accepted that Rabia was born around 717 and was born to a poor but free family in Basra, Iraq. She was the fourth child and was therefore named Rabia, meaning “fourth”. Both her parents died when she was a child and Rabia ended up in the hands of slave traders. There are many different versions as to how she ended up in their hands, but some sources say that she was on a caravan that was ambushed or that her village got raided. After being sold to her master she remained there for some time, praying throughout the night and fasting during the day. One night her master woke up and overheard Rabia praying to God saying, “Lord! You know well that my keen desire is to carry out Your commandments and to serve Thee with all my heart, O light of my eyes. If I were free I would pass the whole day and night in prayers. But what should I do when you have made me a slave of a human being?” and some accounts even recount a light being emitted from Rabia. After this surreal experience her master didn’t want to keep her in his service because of his fear of God and freed her the next morning. Later in life she became the one who first set forth the doctrine of Divine Love that is widely considered to be the most important aspects of Sufism. Much of the poetry that is attributed to her is of unknown origin but it is known that she achieved the state of self relaxation. When asked how she achieved this state by Hasan alBasri, she responded,”You know of the how, but I know of the howless.” Rabia al-Basri became so well known that even al-Ghazali, the most famous of the Sufi Mystics, cited her poetry and even mentioned her in his book, The Revival of the Islamic Sciences because of her answer when asked about paradise. While she apparently received many marriage offers, she never married and died of old age around 801 AD in Basra, Iraq. Rābiʻa al-ʻAdawiyya al-Qaysiyya became the first in a long line of female Sufi mystics and forever marked her place in history. By: Deniz
5 | Mirvari January 2021
What is it:
CO2 D R A G S T E R S
CO2 dragsters are miniature racing cars that are propelled by a carbon dioxide cartridge, pierced to start the release of the gas. CO2 dragsters are made by cutting and sanding a piece of balsa wood. After that, the dragsters are painted to personalize them and are finally raced.
How to start:
There are tons of Youtube videos and articles giving step-by-step instructions on how to build a CO2 dragster. A block of balsa wood from a place like Home Depot, a small saw, and a piece of sandpaper is essentially all one needs to get started. Drawing and planning the dragster according to the guidelines is a great adventure and a person can spend months on the drawing.
Where to learn more information about the hobby:
"Winning Blastcar Secrets" by Joe Gargiulo is a great book to learn more information about CO2 dragsters and a quick Google search is worth it. by Deniz
6 | Mirvari January 2021
DÜNYA’YI AYDINLATAN
ÖZGÜRLÜK
Munise
Demokrasi ve özgürlüğün simgesi, Amerika Birleşik Devletleri’nin de sembollerinden biri haline gelmiş olan Özgürlük Anıtı, 1884-1886 yılları arasında yapılmıştır ve resmi adı “Dünyayı Aydınlatan Özgürlük”, yani İngilizce adıyla “Liberty Enlightening the World” dür. Bakırdan yapılmış olan heykel ilk yapıldığında bakır rengiyken zamanla oksitlenme sonucu yeşil renge dönmüştür. Heykelin uzunluğu 46 metredir ve kaidesiyle birlikte 93 metreye ulaşmaktadır. Özgürlük Anıtı, New York’a bağlı olan Liberty Adası'nda bulunmaktadır. Heykeli, Fransız heykeltıraş Frédéric Auguste Bartholdi dizayn etmiş, Eyfel Kulesi’nin mühendisi de olan Gustave Eiffel ise metal çerçevesini inşa etmiştir. Bu devasa heykel, Fransa tarafından Amerika Birleşik Devletleri’ne hediye edilmiştir. Heykelin Osmanlı Devleti tarafından yaptırıldığına dair iddialar olsa da bazı tarihçiler bu iddianın doğru olmadığını öne sürmüştür. Heykel, UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization) tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınmıştır ve dünyanın çeşitli yerlerinde de küçük kopyaları bulunmaktadır1. Heykelin teknik özelliklerinin yanında taşıdığı birçok sembol de vardır. Başındaki taçta 7 sivri uç bulunmaktadır ve bu uçlar 7 kıta ve 7 denizi simgelemektedir. Ayrıca heykelin sol elinde taşıdığı tablette Amerika Birleşik Devletleri’nin Bağımsızlık Bildirgesi’nin yayınlandığı tarih olan 4 Temmuz 1776, Roma rakamlarıyla JULY IV MDCCLXXVI şeklinde yazılıdır. Sağ elinde ise bir meşale taşımaktadır. Heykelin sağ eli ve başı heykelin tamamı dizayn edilmeden önce tamamlanmıştır. Heykel bu haliyle 1876-1882 yılları arasında Philadelphia şehrindeki Centennial Exposition’da ve Manhattan’daki Madison Square Park’ta sergilenmiştir. Ayrıca heykelin ayaklarında kırılmış zincir detayı da önemli bir anlama gelmektedir. Kırılmış zincirler, kölelikten ve esaretten kurtulma, bağımsızlığa kavuşma manalarını taşımaktadır2. Dünya’nın dört bir yanında demokrasiye, insan haklarına ve özgürlüğe darbeler vurulurken, tüm dünya tarafından tanınmış, özgürlüğün ve demokrasinin belki de en önemli sembolü haline gelmiş olan Özgürlük Anıtı’nın tüm dünyaya ve insanlığa demokrasinin ve özgürlüğün önemini bir kez daha hatırlatması dileğiyle. Vikipedi. “Özgürlük Heykeli.” Vikipedi, 2020, https://tr.wikipedia.org/wiki/Özgürlük_Heykeli. Accessed 31 December 2020. 2 Wikipedia. “Statue of Liberty.” Wikipedia, 2020, https://en.wikipedia.org/wiki/Statue_of_Liberty. Accessed 31 December 2020. 1
7 | Mirvari January 2021
Aşk İhtiyaç Yaşam İçin Çürüyorsa cesedim Kalbim durduğunda, Ölmez mi ruhum Kalbimi susturduğumda? Kalp, mahkum aşka Aşk, muhtaç kalbe Aşk, vesilesi olabileceği Gibi yaşamın, Saiki olabilir ölümün Nasıl teslim edeyim Ezelden narin kalbimi, Aciz bir faniye? Kalbin yükünü taşımaya Kudreti kimin yeter Kâdir’den başka? Ben, “Bir” olana vurgunum. Aşkı da, kalbi de, beni de, Sevdiğim her zerreyi de, Yaratan Vedud’dan öte Kime nasıl emanet edeyim Kalbimi güvenip de? İnsan böylesine âcizken İstemese de incitmeyi Nasıl koruyabilsin Kalp gibi bir cevheri? Kalp, anlaşılmazsa yorulur Yorulursa sükuta erer Sükut halinde çürüyüp gider. Kim anlayabilir ki kalbi Onu yaratandan gayri? Bundandır ki kalpler Ancak Allah’ı anmak ile Huzuru bulur, Hakiki aşka kavuşur.
Zuhal
MONTHLY BOOK SUGGESTION
by Deniz
8 | Mirvari January 2021
Book Title: Critical Lives: Muhammad Author: Yahiya Emerick Date Published: April 8, 2002 Positive Sides of the Book: A book was written by a convert to Islam, Critical Lives: Muhammad clears up many misconceptions and misunderstandings surrounding Islam and is a very sensitive book to the views of many. I found myself suddenly understanding many concepts clearer and felt as if I was alongside the Prophet during the book. This book is amazing and is an absolutely magnetic read. I could not put the book down and the writing style mesmerizing. This is a great introduction book to Islam because it conveys facts without drowning you in them and simplifies big concepts. Negative Sides of the Book: It is a phenomenal book and I don't have many negatives about it. However, it isn't a very complicated book and many readers may feel a little bored if they already know the basics of the Prophets life. Another downside is that some of the details are a bit different from what is traditionally believed. Although it isn't a huge issue there was definitely more than one occurrence that left me scratching my head.
9 | Mirvari January 2021
THE PATH AFTER HIGH SCHOOL by Nergis
After high school, it is time to choose how you want to continue your education. You typically have 3 options: 1) Attending a 4 Year Institution for a Bachelor’s Degree 2) Attending a 2 Year Community College for an Associate’s Degree or Certificate 3) Taking a gap year What is the difference between a 2-year community college and a 4-year institution? The one main difference between a community college and a university is that a community college offers a certificate or an Associate's Degree which can be completed in two years, whereas a university offers a Bachelor’s Degree, which takes approximately four years to complete.
PROS OF A COMMUNITY COLLEGE Tuition: Community colleges typically cost much less than the four-year institutions. Smaller Class Sizes: there is a lower faculty to student ratio in a community college. The advantage of smaller classes is that professors get the opportunity to focus on individual students and provide better and personalized assistance when needed. Transfer Opportunities: Many of the students who begin their education at a community college get to transfer to a larger institution within a year or two after attending. Many of the community colleges have agreements with other colleges and universities that offer four-year degrees, allowing for an easier transfer. Opportunity to Take ESL Classes: If English is not your first language, community colleges offer English learning classes that help you get to the necessary level of proficiency to take college classes for credit.
10 | Mirvari January 2021
Flexible Schedules: Community colleges offer more night classes compared to larger institutes, providing more class opportunities to students who have to work while taking classes.
Class Size: The four-year institutions typically have larger class sizes, often reducing the chance of getting individualized or personalized attention from faculty.
CONS OF A COMMUNITY COLLEGE
Which one should you choose?
Limited Degree Options: Community colleges only offer 2-year degrees, and often do not have as many majors as a 4-year university. No Housing: Community colleges typically do not offer dorms or the opportunity to live on-campus, unlike a university. Less Prestige: A community college does not have the “name� to impress an employer as much as a 4-year institution does. Credit Transfer: Sometimes the credits you take at a community college do not transfer completely to a university, and will have you retake the courses if you chose to transfer, especially with the out-ofstate or private universities.
PROS OF A 4-YEAR INSTITUTION Larger Range of Availability: A university offers more majors and curriculums to fit your desires. More Extracurriculars: 4-year universities offer a broader range of sports and clubs, allowing students to gain more hands-on experience compared to a community college. Scholarship Opportunities: Universities offer a larger scale of scholarships and financial aid compared to a community college, especially for first-year applicants. Housing Options: Almost all of the 4-year universities offer the option to live on campus over the course of your education.
CONS OF A 4-YEAR INSTITUTION Cost: A four-year university is much more expensive compared to a community college, especially if you choose to live on campus.
First of all, attending a community college and then transferring out to a larger institution does not mean you are not smart enough. In fact, it is often a better option if you plan to stay closer to home, explore career options and interests, and pay less for college. Especially if you are new to the United States, a community college will offer you opportunities to take ESL classes to prepare you for college classes at a lower cost. However, if you want to get started with a major of your choice right away, live on campus, and take part in the larger research or club opportunities, then a 4-year university might be a wiser option for you.
What about a gap year? A gap year is when a student who graduates high school takes a year off instead of starting college right away. Taking a gap year will allow you some time to think of what you want to do and explore the options you have. If you are financially struggling, a gap year would be ideal for you to work for a couple of months and save up. However, there are some disadvantages to taking a gap year as well. After taking a whole year off from school, it might be harder to return to studying and often might discourage you. If you do not properly plan your gap year, it might end up being too costly than you originally intended. A gap year can be lifechanging in both ways, but remember it is your life and you are the one in control. Decide what is best for yourself, and make sure to plan things out beforehand. 2-year vs 4-Year Pros & Cons. (n.d.). Retrieved December 26, 2020, from http://nehcollegeadvising.weebly.com/ 10 Pros And Cons Of Taking A Gap Year. (2019, November 08). Retrieved December 26, 2020, from https://www. thescholarshiphub.org.uk/ Gaille, L. (2019, September 27). 20 Pros and Cons of a 2-Year College vs a 4-Year University. Retrieved December 26, 2020, from https://vittana.org/ Scholarships.com. (n.d.). The Pros & Cons of Community Colleges. Retrieved December 26, 2020, from https:// www.scholarships.com/ Williams, G. (2019, March 28). 7 Pros And Cons Of Sending Your Child To Community College. Retrieved December 26, 2020, from https://www.huffpost.com/
11 | Mirvari January 2021
Kahraman nedir? Sözlükte, savaşta yiğitlik ya da tehlikeli bir durumda fedakârlık göstererek çevresini koruyan (kimse) manasına gelen kelime, sıfat. Peki, bizim için “Kahraman” nedir? Kimdir? Marvel karakterleri mi? Dizilerdeki başroller mi? Bizim kahramanlarımız kim? Bizim için kahraman demek, üzerinden geçip gidecekleri bu dünya yolundaki her dikeni biçmek ve gelecek nesiller için çölleri gül bahçesine çevirmek amacıyla yıllardır fedakârca çabalamış abi ve ablalarımızdır demektir. Silah, bomba olmadan gerçekleşen bir savaş var. Emeklerinin çalındığı, bir de bu yetmezmiş gibi hayatlarından yılları gasp edilen kimseler var. Kimse görmüyor belki ama ciddi bir savaş içerisindeyiz. Kahramanlarımız bu savaşta maddi manevi her şeylerini ortaya dökerek savaştılar, savaşıyorlar. Bizim için, gelecek nesiller için. Hak uğruna savaş veriyorlar. Dünyanın dört bir yanına savruldular ve cebri olarak ulaştıkları ülkelerde ciddi bir hayat mücadelesindeler. Medrese-i Yusufiye’de, gaybubette yaşamak zorunda bırakıldılar. Bizler ulaşabildiğimiz kahramanlarımız ile bu zorlu süreç ve süreçteki başarıları hakkında konuştuk. Umarız ki ilham alınabilsin, yanımızdaki kahramanların farkına varılabilsin. Keyifli okumalar... Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiği için Afra ablamıza çok teşekkür ediyorum. 1- İlk olarak klişe bir soruyla başlayalım, kendiniz, aileniz ve eğitiminiz hakkında kısa bir bilgi verebilir misiniz?
YANIMIZDAKİ KAHRAMANLAR
DUHA
Ben Bitlisliyim. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Bitlis’te tamamladım. Üniversitede İstanbul Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mimarlık bölümünden mezun oldum. Yaklaşık 5 ay Aydın’da bir mimarlık ofisinde çalıştım. Daha sonra süreçle beraber ilk önce Balkanlara ardından Amerika’ya çıkmak durumunda kaldım.
12 | Mirvari January 2021
2- Mesleğinizi seçme sebebiniz ve mimarlığı sizin için özel kılan temel neden neydi? Diğer hemcinslerimin aksine, şantiye ortamı benim için hiçbir zaman toz toprak dolu bir alan olmadı. Hep özeldi ve sıcak gelmişti. Kepçe ve inşaat araçları izlemek benim için zevkli olmuştu. Bunlarla mutlu olurdum hep. O tozun, toprağın içerisinde olmak bana huzur verirdi. Eğitim hayatım boyunca zaten aklımda 2 meslek vardı biri mimarlık, diğeri ise inşaat mühendisliği olmuştu (gülüyor). 3- Sizin yolunuzdan gitmeyi düşünen genç arkadaşlarımıza ne söyleyebilirsiniz? İlk önce uykusuzluğu göze almaları lazım. Daha sonra öğrencilik dönemlerinin kıymetini bilmeleri gerekiyor. Şu an çok sıkılıyorlardır ve o sürecin bir an önce bitmesini istiyorlardır çünkü bizler de öyleydik ve bu cümle bizlere de sürekli söylenirdi, pek dinlemezdik. Ama şimdi o zamanları çok özlüyorum. Mimarlık her zaman önü açık bir meslek. Zor olmasına rağmen çok zevkli ve insana iyi hissettiren bir alan. Hayallerinde oluşturduğun bir tasarımın aşama aşama oluşunu izliyorsun. 4- Hizmetle nasıl ve ne zaman tanıştınız? Ben 2 yaşındayken ailem hizmet ile tanıştığı için bir nevi hizmetle beraber büyüdüm. Eğitimimde de kolejlerde okuduğum için hep hizmetle iç içeydim. Sonradan girme gibi bir durum olmadı. 5- Hizmeti bize tek bir cümleyle özetlemenizi istesem bu cümle ne olurdu? Allah’ın kelamının dünyanın her yerine ulaşması için öncülük eden, öncülük ederken de çokça fedakârlık yapan insan topluluğu diyebilirim. 6- Süreç sizi ve ailenizi nasıl etkiledi? Süreçle beraber aileniz ve arkadaşlarınızdan nasıl tepkiler aldınız? Herkesi etkilediği gibi süreç beni ve ailemi
de olumsuz etkiledi. Abim ve babam yaklaşık 1 yıl gaybubet yapmak zorunda kaldılar. Benim de 14 günlük bir gözaltı sürecim oldu. Annem dernek başkanlığından sorguya çağrıldı, yengem açığa alındı. Akabinde yurt dışına çıkmış oldum. Genel olarak bir lise arkadaşım dışında kimseden tepki almadık elhamdülillah. Belli bir ölçüde çok yorulduk, birbirimizden ayrı kaldık ve çaresizliği çokça hissettik ama çok şükür Allah nasip etti ve aileme kavuştum. 7- Yaşanan süreç sırasında en çok zorlandığınız ve sizi yoran dönem hangisiydi? Kesinlikle maddi-manevi en çok yıpratan dönem, babamın ve abimin gaybubette olduğu 1 yıldı. O süreç için korkulu rüyamdı diyebilirim. En ufak sesten ve kapı çalmasından bile korkar ve endişe ederdim. Sanki her an babamlar yakalanacaklarmış gibi telaş yapardım. Yakalansalar da tam olarak başlarına ne geleceğini bilmediğimiz için o belirsizlik telaşı olurdu. 8- En büyük motivasyon kaynağınız neydi? Tüm ailemin bir arada olabileceğine yönelik umudum. Aldığımız büyük ve ağır kararlar kolay verilebilecek ve kolay yaşanacak gibi değillerdi. Bu süreçte kardeşimin desteği de bana en büyük motivasyonlardan biri oldu. Her zorlukla karşılaştığımda ve omuzlarıma aldığım yükün altından kalkamadığımı hissettiğim anlarda Allah bir şekilde sabrını verdi ve tekrar ayağa kalkarak omuzlarımdaki yükleri taşımaya başladım. Umut basit bir kelime belki de ama o umut seni hayatta, canlı tuttuğunda sadece bir kelime olmadığını iliklerine kadar hissediyor insan. 9- Birkaç soru önce Türkiye'de iken belirli bir dönem gözaltına alındığınızı söylemiştiniz, bu süreçten bahseder misiniz? 3 Ağustos-17 Ağustos 2016 tarihleri arasında Bitlis’te gözaltına alındım. Asker kanadı
13 | Mirvari January 2021
dışında Bitlis’te ilk alınandım ve bu bile beni ayrıca yormuştu. Çünkü nezarethane ve gözaltı süreci sadece filmlerde ve dizilerde duyduğum, gördüğüm bir kavramdı. Tamamıyla belirsiz ve bilgisiz olduğum bir konuydu. Gerekçeleri sadece babamı bulamamış olmalarıydı. Fiziksel değil ama ciddi bir psikolojik şiddet gördüm. Babam ve aileme hakaretler ederek beni kışkırtmaya çalıştılar. Amaçları beni içerde tutarak babamın gelip teslim olmasıydı. 14 gün sonra ise haftada 2 gün imza ve yurt dışı yasağı şartlarıyla serbest bırakıldım. Beni ve ailemi psikolojik olarak çok yoran ve yıpratan bir süreçti. Özellikle babam bu süreçte çok etkilenmiş ve kendisini çok suçlamıştı. 10- Bodrum’dan Yunanistan’a geçerken yaşadıklarınızdan bahseder misiniz? O süreç nasıldı ve sonrasında ne oldu? Biz ilk önce Aydın’dan Bodrum’a otobüs ile geçtik. Bodrumdan, Yunanistan’a geçmek için limana gittik ve belli bir süre limanda bekledik. Daha sonra bizi Yunanistan’a götürecek kaptan eşliğinde yata bindik. Gümrük kapısından geçerken küçücük dolaplarda saklandık, çünkü gümrük kapılarında yatın içi aranıyormuş ve biz görünmemek için küçücük yatın içerisinde saklandık. Elhamdülillah Allah yardım etti ve yakalanmadan Kos adasına geçtik. Kos adasında 3-4 gün kalıp Atina’ya geçtik. Normalde uçak ile Atina’ya gidecektik ama havalimanında polisler tarafından geri çevrildik ve bizi kampa göndermek istediler. Ama biz kampa gitmek istemediğimiz için bizi kampa götürecek taksici ile anlaşıp limana gitmek istedik. Sağolsun o da anlayışla karşıladı, bizi limana götürdü ve gemiye bindik. Gemi ile 10 saat süren bir yolculuğun ardından Atina’ya ulaştık. Atina’da 2 gün kadar kaldık. Daha sonrasında ben, annem ve kız kardeşim ile otobüs ile Selanik’e geçtik. Abim, yengem ve yeğenlerim uçak ile Meksika’ya geçtiler. Biz ise Makedonya’ya geçmek için sınıra gittik. Sınırda yaklaşık
4 saat süren bir sorgunun akabinde bizi karşılayan bir abi ile Makedonya’ya ulaşmış olduk. Daha sonra annem Makedonya’da bize ev tutup Amerika’ya geldi. Ben ve kız kardeşim bir süre Makedonya’da kaldık. 11- Amerika'ya nasıl ve ne zaman geldiniz? Gelmeden önce hangi yollardan geçtiniz? Amerika’ya 3 yıl önce kız kardeşim ile geldim. Daha öncesinde 5 defa vize başvurusunda bulundum ama olmadı. 5 ay kadar Makedonya’da kız kardeşim ile kaldık. Makedonya’da bir kere daha vize şansımızı denedikten sonra Meksika sınır geçiş yolunu denemek zorunda kaldık. Üsküp-Sırbistan, Sırbistan-Paris, Paris- Mexico City aktarmalı uçak seyahatinden sonra Meksika’ya. 4 gün kadar Mexico City’de kaldıktan sonra Tijuana’ya geçtik ve oradan sınır kapısında Asylum yaptık. Kız kardeşim ile 45 gün Amerika hapishanesinde kaldıktan sonra serbest bırakıldık ve uzun bir süre sonra ailemize kavuştuk. 12- Amerika’daki yaşamınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Amerika’ya alışabildiniz mi? Amerika’ya alışmam çok zor olmadı çünkü tüm ailem ben gelmeden önce buraya gelmişlerdi ve bir düzen oturtmuşlardı. O yüzden pek zorlandığımı söyleyerek nankörlük yapamam ama tabi ki akraba ve arkadaş özlemi hala çekiyorum. Amerika’ya geldikten sonra 1,5 yıl kadar mimarlık ofisinde çalıştım. Daha sonra Covid-19’un başlaması ile işten ayrıldım. Yaklaşık 4 ay sonra evlendim. Şu an abim ile çalışıyorum. 13-Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Belki Hizmet olarak kötü şeyler yaşadık ama ben herkesin kendisine ders çıkararak hicret sonrası hayatını buna göre düzenleyerek yaşaması gerektiğini düşünüyorum. Her şey için çok teşekkür ederim.
14 | Mirvari January 2021
Sahabelerden Anılar Rukiyye Binti Nergis
Resulullah
"
Ashâbım [sahabeler] yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olursanız hidayete erersiniz.
"
15 | Mirvari January 2021
D
eğerli okuyucumuz, Peygamber Efendimizi (sav) bizzat görmüş, ona ve İslam’a inanlarda, onun vahiylerini, öğütlerini bizzat ilk dinlemişlerin arasında yer alma şerefine ulaşmış o mübarek sahabelerden birinin hayat yolculuğuna daha hoşgeldiniz. Rukiyye annemiz, Allah Resulü ve Hz. Hatice validemizin üçüncü çocuklarıydı. İlk göz ağrıları olan Hz. Zeynep’ten sonra Efendimizin ilk oğlu olan Kasım’ın da vefatı üzerine Hz. Rukiyye’nin gelişi eve büyük neşe katmıştı. Rukiyye annemizin daha sonra Ümmü Gülsüm ve Fatıma adlarında iki kız kardeşleri daha oldu. Dört kız kardeş birbirleri ile oldukça güzel anlaşır ve birbirlerini çok severlerdi. Kutlu evde büyüyen Hz. Rukiyye de kız kardeşleri gibi oldukça terbiyeliydi ve dışarıdakilerin dikkatini çeken saygısı vardı. Ablası Hz. Zeynep evlendikten sonra, bir çok akrabaları böylesine güzel bir kızı daha önce istemedikleri için pişman oldu. En azından kardeşlerini kaçırmak istemeyen Ebu Leheb ve eşi Ümmü Cemile, ellerini çabuk tuttu ve çok geçmeden oğullarına Hz. Rukiyye ve Hz. Ümmü Gülsümü istediler. Bu işe öncelikle kızları henüz küçük oldukları için Hz. Hatice ve Allah Resulü çok sıcak bakmasa da, amcası Ebu Leheb'in önce adını koyup kızlar büyüyene kadar bekleme sözleri üzerine bu durumu onayladılar. Böylece Hz. Rukiyye ve Ebu Leheb'in oğlu Utbe nişanlandı. Nişandan kısa bir süre sonra Allah Resulü’ne ilk vahiy geldi, peygamberlik görevi indirildi. Bunun üzerine Hz. Hatice validemiz hiç tereddüt etmeden eşine gelen vahye uydu ve ilk müslümanlardan biri olma şerefini elde etti. Anne ve babasına her zaman saygı duyan Hz. Rukiyye annemiz ise durumu anlayıp dinledikten sonra ilk müslüman olanlardan biri oldu. Fakat bu durumdan Ebu Leheb, Hz. Rukiyye’nin kayınpederi, hiç sıcak bakmadı ve büyük olaylar çıkararak İslam’a karşı düşman olan ilk kişi oldu. Bu da yetmezmiş gibi Kureyşlilerin de aklını çelip Allah Resulü’ne karşı harekete geçirdi.
Öte yandan Ebu Leheb’in eşi Ümmü Cemile, Allah Resulü’nü ve ailesini nasıl üzebileceğinin yollarını arıyordu. Derken aklına haince bir plan geldi. Oğullarını da yanına alarak yıllardır planlarını kurdukları nişanı bozup Rukiyye ve Ümmü Gülsüm annelerimizi boşamalarını söyledi. Böylece Rukiyye annemiz daha evlenmeden boşanmak durumunda kaldı. Eski nişanlısı Utbe ise hiç vakit kaybetmeden başka bir hanım ile evlenerek Allah Resulü’nü incitti. Ayrılıktan sonra büyük üzüntü ve sıkıntılar çeken Rukiyye annemiz, maddi durumu oldukça yerinde olan Hz. Osman gibi saygılı ve terbiyeli bir gencin Hz. Rukiyye’ye talip olmasından sonra biraz mutlu günlerin gelmesi adına umutlandı. İslam davetini de kabul etmesinin üzerine Hz. Osman ve Hz. Rukiyye büyük mutluluk ile dünya evine girdi. Evlilikleri boyunca birbirlerine o kadar saygılı o kadar güzel davranırlardı ki, Allah Resulü’nün ve etraflarındaki herkesin takdirini ve duasını aldılar. Her fırsatta Rukiyye annemiz de sadece eşi ile değil, ailesi ile, babası ile de yakinen ilgilenirdi. Sevdiklerinin huzuru için her daim elinden geleni ardına koymayan Hz. Rukiyye, bu huzurlarının bozulmasından korkar ve bol bol Allah’a (cc) sığınmayı ve O’na şükretmeyi de ihmal etmezdi. Günler geçtikçe İslam davetini kabul edenlerin sayısı arttıkça müşriklerin öfkesi çığ olup taştı. Müslümanlara hem fiziksel hem de psikolojik baskı yapıp onları bu yoldan caydırmak istediler. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, hiç bir şekilde bütün insanları müslüman olmaktan alıkoyamadılar. Müşriklerin giderek büyüyen öfkeleri artık Mekke’yi Müslümanlar için yaşanmaz bir hale getirdi. Yükselen tansiyon bir türlü dinmek bilmiyordu. Artık müşrikler Allah Resulü’nü görmeye dahi tahammül edemiyorlardı. Ona daha fazla bir zarar gelmemesi için Rukiyye annemiz, babasına veda etmek, onu şehirden göndermek durumunda kaldı. Babasının gidişi Rukiyye annemizi derinden sarsmıştı. Bir tek o değil, bütün müslümanlar
16 | Mirvari January 2021
hüzünlüydü. Parçalanan yüreği ve akan gözyaşlarını Allah’a sığınarak hafifletmeye çalışıp hiçbir şart altında isyan etmedi. Kullarının dualarını boş çevirmeyen Allah (cc), Mekke’de zulüm görmekte olan müslümanlara da bir çıkış kapısı açtı. Allah Resulü’nün de onayı ile Hz. Rukiyye ve diğer müslümanlar Habeşistan'a doğru hicret hazırlığına girişti. Hicret hiç kimse için kolay bir şey değil. Rukiyye annemiz için de doğup büyüdüğü yuvasını, sevdiklerini, anılarını arkasında bırakmak kolay olmadı. Fakat o, babası ve inandığı din için herşeyi göze almıştı. Hicret gerçekleşmişti ve artık bunun geri dönüşü yoktu. Hicret için yola çıkarken Hz. Rukiyye hamileydi. Kaygılar ve korkular ile çıktığı yolda, hayallerini süsleyen bebeğine kavuşmak için gün sayıyor, onun varlığı ile teselli oluyordu. Fakat Mekkelilerin zulmüne o masum yavrucak dayanamadı ve yolculuk sırasında hayata gözlerini açmadan veda etti. Evladının kaybı Hz. Rukiyyeyi derinden sarstı. Yolculuğa devam ediyorlardı, fakat onun artık hiç takati kalmamış, iyice halsiz düşmeye başlamıştı. Buna rağmen Hz. Rukiyye bunun Allah’tan gelen bir imtihan olduğunun ve buna da dua ederek katlanması gerektiğinin farkındaydı. Yol zorluydu ve korku içinde, her an zalimlerin onları yakalamasının kaygısı ile geçti. Fakat sonunda bitti ve Habeşistan’a ulaştılar. Habeşistan’da hayat biraz daha huzurluydu fakat Rukiyye annemizin kalbi bir yandan vefat eden evladı için yanıyordu, bir yandan da Mekke'de kalan ailesi ve diğer müslümanları düşünmeden edemiyordu. Aradan birkaç ay geçtikten sonra umutlandırıcı bir haber Rukiyye annemizi ve Hz. Osman’ı Mekke yollarına tekrar düşürdü. Gelen haberde Mekke'nin ileri gelen büyüklerinin İslam davetini kabul ettiği üzerineydi. Fakat yolculuğun sonlarına doğru bu haberin asılsız olduğunu öğrenip, derinden sarsıldılar. Her ne kadar riskli olsa da, Hz. Rukiyye ve Hz. Osman yollarına devam etti ve Mekke'ye vardıklarında ilk olarak ailelerinin ve Allah
Resulü’nün yanına gidip bolca hasret giderdiler. Mekke'de hiçbir şey değişmemişti. Müşrikler zulümlerine devam ediyor, Müslümanlara nefes aldırmıyorlardı. Artık orası Müslümanlar için o kadar yaşanmaz bir hale gelmişti ki, çok geçmeden Hz. Rukiyye ve Hz. Osman büyük bir grup müslümanı da yanlarına alarak Habeşistan'a geri döndü. Habeşistan'a hicret edenler için hayat daha rahattı. Fakat, geride kalanlar Mekke'de abluka altına alındı ve birçok zulme maruz kaldılar. Hz. Rukiyye’nin yaralı gönlü bir süre sonra doğan oğlu ile feraha ermeye başladı. Hz. Rukiyye ve Hz. Osman oğullarının adını Abdullah koydular. Abdullah’ın gelişi aileye bir nebze de olsa gurbet acısını unutturdu. Aradan bir süre geçtikten sonra, Mekke'deki müslümanlar, Medine’ye hicret etmeye başlamıştı. Hz. Rukiyye ve ailesi de Mekke’ye gidip oradan Medine’ye hicret etmeye karar verdi. Mekke'ye vardığında Hz. Rukiyye, annesinin vefat haberini aldı ve adeta yıkıldı. Günlerce gözyaşı döktü fakat yapabileceği tek şey yine Rabbine sığınmak oldu. Hz. Rukiyye de ailesi ile bir süre daha Mekke’de kaldıktan sonra Medine’ye hicret etti. Medine'de hayat çok daha kolaydı. Müslümanlar rahatça dinlerini yaşayabiliyorlardı. Hz. Rukiyye de zamanını ilim öğrenerek ve öğreterek geçirdi. Fakat yaklaşık on altı ay sonra Rukiyye annemiz kızamık hastalığına yakalandı. O zamanlar ilacı olmayan bir hastalık olduğu için durumu giderek ağırlaştı ve bir süre sonra hayata gözlerini yumdu. Her sahabe gibi Hz. Rukiyye de dini için çok fedakarlıklar yaptı. Başına ne gelirse gelsin, evladını kaybettiği zamanda bile isyan etmek yerine, uğruna bir çok şeye göz yumduğu Rabbine sığındı ve ondan rahmetini diledi. Bizler de başımıza ne gelirse gelsin, her daim Rukiyye annemizin nasıl sabır gösterdiğini hatırlamalı, ve onun yaptığı gibi sadece ve sadece Allah'a (cc) sığınmalıyız.
17 | Mirvari January 2021
VEFA KÖŞEMİZ Duha
18 | Mirvari January 2021
Merhaba Sevgili Okuyucu, hoş geldin. Ne güzel oldu tekrar kavuştuk. İlk sayımızı okudun mu? Umarım okumuşsundur ve beğenmişsindir. Peki empati kurdun mu? Almanya kamplarında kalanları anlayabildin mi biraz daha? İnşallah bir nebze olsun anlamış, anlamaya çalışmış ve dualarında bulundurmaya başlamışsındır. Duaya tüm dünya olarak çok ihtiyacımız var. Bu sayımızda yine empati kuracağız inşallah. Ama bu sefer Allah rızası için ailesinden, eşinden, çocuklarından ayrı kalan hizmet kardeşlerimizi anlamaya çalışacağız ve kendimizi sorgulayacağız
"Bunca şey yaşanırken biz, bu" yaşananların neresindeyiz?
Yarın, mahşerde kardeşlerimiz “Biz Allah rızası için sabredip imkânlarımız dairesinde hizmet ederken siz neler yapıyordunuz?” diye sorduklarında başımız dik onların yanında durabilecek miyiz? Biz de bu yolda yolcuyuz diyebilecek miyiz? Belki yaptığımız hataları fark ederiz ve daha bir aşk, şevk ile çabalarız. Umarım faydalı olur ve beğenirsin. Keyifli okumalar…
19 | Mirvari January 2021
H
adi biraz geçmişe gidelim. Geçmiş derken çok uzak geçmiş değil yakın geçmiş, ortalama on yıl öncesine. Hizmetin çokça kişi tarafından sevildiği, benimsendiği döneme. Özgürce yaşayabildiğimiz ve ülkemizde olduğumuz zamanlara. Aklında canlanmıştır muhtemelen. Ne güzeldi değil mi? Peki sonra? Neler oldu sonra? Neler yaşandı? Nerelere savrulduk? Ağır ağır başladı her şey ya da aslında o dönemde çoktan başlamıştı ama biz farkında bile değildik… Şimdi 2016’ya gidelim, diktatörümüzün1 gerçek yüzünü gördüğümüz yıla. Çok ağırca üzerimize geldiler. Canımızı çok yaktılar. Zindanlara hapsettiler, hakaretler ettiler. Sonra? O zorlu süreci hatırlayalım mı? İmtihanımızı hatırlayarak şükredelim mi? Canımız yana yana tekrardan farkına varalım mı yaşadıklarımızın? Acılarımızla pişip, şekil alalım mı? Dershanelerimizi kapattılar, okullarımıza el koydular, gazete ve kanallarımıza baskınlar yaptılar ve özgür haberlerimizi yasakladılar. Darbe oldu ve aslında o zaman daha da zorlaştı her şey. Sonra boykot dönemi yaşattılar bize elhamdülillah. Sokaklara “Fet*cüler GİREMEZ” yazıları astılar. Hatırladın mı Efendimiz döneminde de benzerleri yaşanmıştı? Sonra ülkeden çıkmamız, hicret etmemiz gerekti; özgürlük için, yaşayabilmek için. Ama buna da müsaade etmediler, yollarımızı kestiler. İmkânları yettiğince abi ve ablalarımızı Medrese-i Yusufiye’de esir tuttular, bir kısmımız halen daha gaybubette yaşam mücadelesi veriyor, yolunu bulanlar Meriç’ten geçmeye çalışıyor, geçiyor veya bu yolda şehit düşüyor. Bu yollarda anneler evlatlarından, nişanlılar/evliler eşlerinden ayrı kalıyor, zaman zaman bir çocuk bir başına yola düşüyor. Zorluklar yaşanıyor, sevenlerin arasına mesafeler giriyor fakat Elhamdülillah Şahs-ı manevîmiz bozulmuyor. Melek olan küçük kardeşlerimiz için “denizi kirletti” deniyor. Karıncayı incitmekten bile hayâ2 eden abilerimize katil deniyor, ülkesi için can vermeye hazır insanlara ise vatan haini. Allah mekânlarını cennet eylesin, bu yolda
kaybettiklerimiz de Efendimize komşu olurlar inşallah. ( Amin) O kadar ağır konuştular ki canımız yandı. Yanarken pişti, piştikçe şekil aldı. Ablalarımız, abilerimiz eşlerinden, evlatlarından, kardeşlerinden ayrıldı.
Her biri bir tohum olup dünyanın bambaşka yerlerine savruldu ve yeşermeye başladı. Şimdi biraz empati kuralım mı? Annenizi, babanızı, kardeşlerinizi, hayatınızı geride bırakıp bir yola çıkıyorsunuz ve daha sonra bu yolda eşinizden, o yolda sahip olduğunuz tek aileden de ayrılıyorsunuz. Tek başınıza her şeyle mücadele etmeye çalışıyorsunuz. Süreç zaten başlı başına zorken, dilini dahi bilmediğiniz bir ülkede, yanına gidip konuşup dertleşebileceğiniz biri bile yokken, bunların üzerine size destek olabilecek, sizi anlayacak hayat arkadaşınızdan da ayrılıyorsunuz. Hele bir de küçük çocuğunuz varsa, onun psikolojisi ile, baba-anne özlemi ile başa çıkmaya çalışıyorsunuz. Bu daha da zor. Tek başınıza mücadele ediyorsunuz. Özellikle Avrupa ülkelerine geçerken eşinden, çocuğundan ayrılan çok fazla abi ve abla var. Ne zaman bir araya gelebilecekleri bile belli değil. Belki eşi başka ülkeye geçebilecek ve o ülkeden kabul alacak. Kendisi ise bambaşka bir yerde. Daha da zorlaşıyor imtihan. Tabii bir de ailelere durumun ne kadar kötü olduğunu hissettirmemek için verilen büyük bir çaba var. Korkunuzdan, çaresizliğinizden soluk bile alamazken, bir şey yokmuş ve her şey güllük gülistanlıkmış gibi davranmaya çalışmak ayrı bir imtihan. Ne kadar empati kurmaya çalışsak da anlamak, anladığımızı söylemek bile belki bir basiretsizlik örneği gibi kalıyor yaşanılanların karşısında. Çaresizliğinize bir çaresizlik daha ekleniyor. Ama bu çaresizliği bile gideren var. Evet yaşananlar çok zor ama Allah bizimle.
20 | Mirvari January 2021
Çıktığımız yol Allah rızası içindi. Büyüğümüz bize, “Allah (celle celâluhu) “Allah yâr! ” diyenleri ne bir uçurumun kenarında bırakır, ne de yârsız eder!” demişti. Buna bu dönemde tekrar tekrar şahit olduk, çok zorluklar yaşandı, yaşanıyor. Lakin mucizevi diyeceğimiz yardımlara da şahit olduk ve şahit olmaya devam ediyoruz. Küçücük bir karıncadan tut da kocaman fillere kadar hepsine bilmediklerini öğreten, onlara bilimin bile belli ölçüde açıklayamadığı şeyleri öğreten bizim derdimize mi deva olmayacak?
gösterdiği yolda layığı ile ilerlemek düşüyor ki yarın mahşer günü yanlarında duracak yüzümüz olsun. Sevgili Okuyucu, her türlü hataya ve günaha davetkâr bir dönemde yaşıyoruz. Savrulduğumuz ülkelerde kendi doğrularımızı temsil etmeliyiz. Evet ortama ayak uydurmalıyız ama olduğumuz ortamın kölesi olmadan yapmalıyız bunu. Kalbimizin iffetine dikkat etmeliyiz, kul hakkına girmemeli, iftira atmamalı, yalan söylememeli, zinadan uzak durmalıyız. Bir duruşumuz olmalı. Sonu Allah aşkı olan bir yolumuz olmalı. Karanlıkta yol gösteren olmalıyız. Bunca sıkıntı boşuna yaşanmadı. Cebrî hicrete tabii tutulduk. Bu herkese nasip olabilecek bir şey değil, olduğumuz konumun hakkını vermeliyiz. Bu bizim vefa borcumuz. Bizi yetiştiren öğretmenlerimize, annebabamıza, dört duvar arasında esir olan abiablalarımıza, eşinden- çocuklarından ayrılan hizmet kardeşlerimize borcumuz. Çok fazla küçük kardeşimiz var babasından veya annesinden ya da her ikisinden ayrı kalan. Sırf onların kaybolan yılları için bile bir şeyler yapmalıyız.
Biliyor musun, şu an bu durumda olan, bu durumda olmuş binlerce abi ve ablamız var. Ve yine biliyor musun bu abi ve ablalar sabrediyorlar. Nedenini bilmek ister misin veya tekrar hatırlamak? Allah aşkı için, Allah rızası için, haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmamak için. E hepimiz bunun için yola çıktık diyebilirsin. Haklısın belki, peki hâlâ o istikrarla mı hareket ediyorsun? Kul hakkı yemeden, kalbinin iffetine3 dikkat ederek, zinaya yaklaşmadan, sabrederek, şükrederek, sessiz kalmadan... Eğer öyleyse Elhamdülillah, değilse sana yeni bir başlangıç fırsatı. Hepimiz zor dönemlerden geçtik, Hadi minik bir şey yapalım seninle. hatalarımız oldu belki, belki nefsimize söz geçiremedik ama Rabbi'miz Kur'an-ı Kerim’de Düşün, bir okyanusun ortasındasın, diyor ki ayaklarında prangalar4 var ve bu prangalar uzun, çok uzun zincirler ile okyanusun dibinde bir ağırlığa bağlı. Yavaş yavaş suyun altına, karanlığa De ki: Ey çok günah işleyerek kendi çekiliyorsun. Okyanus bu, her türlü deniz canlısı öz canlarına kötülük etmede ileri var. Belki aşağıda seni bir köpek balığı sürüsü bekliyor. İmkânsız değil. Buradan kurtulmak giden kullarım! Allah’ın rahmetinden için ne yaparsın? Düşün, hemen cevap verme. ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse Ya o prangaları bileklerinden koparıp atacaksın, ya da boğulmayı bekleyeceksin. Bakıldığı zaman bütün günahları mağfiret eder. yapabileceklerin bunlar. Çünkü O, çok affedicidir, merhamet Değil! O suyun dibine kadar giderek zincirleri ve ihsanı fazladır. (Zümer, 39/53) ağırlıklardan ayırdıktan sonra o zincirler ile yoluna devam edebilirsin. Ki sen oradan Öyleyse, ayağa kalk ve pes etme. kurtulduktan sonra aynı zincirler bir başkasının Efendimizin “kardeşlerim” hitabına layık olmak ayağına dolanıp onu da içine çekmesin. için çabalayan hizmet kardeşlerimiz bunca sıkıntıya sabrederken, bizlere de elimizden Sen kurtuldun diyelim, ya başkasının gelenin en iyisini yapmak, abi ve ablalarımızın ayağına takılırsa? Sen tanıdığın, bildiğin
"
"
21 | Mirvari January 2021
herkese gitmeyin diyebilirsin. Onlar gitmez ya bilmediklerin? Bildiğin ve farkında olduğun halde, bildiklerini paylaşmıyorsan bunun bile senin için vebali var. Karanlıkta boğulma. Gerekirse kendini feda et ama diğer insanların o karanlıkta boğulmasına izin verme. Fedakârlık yap. Şu an abi ve ablalarımızın yaptıkları gibi fedakârlık yap. Olması gereken bu değil mi zaten? Başkalarının yüzünde oluşacak en ufak tebessüm için kendinden ödün vermek. Sevgili okuyucu, korkma. O köpek balıkları ile savaşabilirsin. Zincirlerden değil, ağırlıklardan kurtul. Seni o karanlığa çeken ağırlıklar. O ağırlıklar senin sessiz kalışın. Sessiz kalma, yaşananlara ses ol, dilsiz şeytan olma. Bunları olmayacağın gibi kalbinin, dilinin, zihninin de iffetini koru. Elif gibi dimdik dur. Olduğun ortamın şekline bürünme, özünü, şeklini koru. Belki Altın Nesillere biz öncü olabiliriz, onlara yardım edebilir ve davamızda dimdik durarak olması gerekeni onlara gösterebiliriz. Biz mi yapacağız deme. Sen hele bir niyet et, bunun için çabala Allah yardım eder. Bir bakarsın biz de Altın Nesilden olmuşuz. Son olarak dilsiz şeytan olma, kul hakkına girme, iftira atma, kalbinin iffetini koru sevgili okuyucu. Davana, davamıza yakışır bir duruş sergile. Zindanda olan, kamplarda olan, Meriç’ten geçmeye çalışan dava kardeşlerimize dua et. Fırsatın ve imkânın varsa vefa borcunu ödemek için çabala. Sessiz kalma. Ses ol, nefes ol. Çekirdek ailesinin bile özlemini çekenlerin yaşadıklarını düşün ve senden küçük bir şey isteyen anne ve babana sinirlenip, iradenin kontrolünü nefsine bırakıp, senin kızdığın duruma hasret olan kardeşlerimize nankörlük yapma. Diğer sayımızla yeni ufuklara yelken açıncaya dek “Kendin olarak dimdik ve VEFALI” kalman duası ile….
(1) Diktatör:
a) Başında bulunduğu devlet veya topluluğun mutlak hâkimi olan, bütün idârî ve siyâsî yetkileri elinde toplamış bulunan yönetici, bir ülkeyi dikta ile yöneten kimse, müstebit, despot. b) Karşısındakilere hükmeden kimse, zorba. Diktatörlerin, diktatör olduklarını gösteren belirtiler -Okulların kapatılması. - Basın özgürlüğünün önüne geçilmesi. -Kitapların yaktırılması. -Gazetecilerin tutuklanması.
(2) Hayâ: Sözlükte “utanma, çekinme,
tövbe, vazgeçiş” vb. anlamlara gelen hayâ kelimesi, ahlâk terimi olarak “nefsin çirkin davranışlardan rahatsız olup onları terketmesi” anlamlarına da gelir.
(3) İffet: Sözlükte “haramdan uzak durmak, helâl ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak” anlamına gelir.
(4) Pranga: Ağır cezalıların ayaklarına takılan kalın zincir.
22 | Mirvari January 2021
AȘK
M. Fethullah Gülen
Bu sayımızda M. Fethullah Gülen’in ‘Aşk’ üzerine bazı sözlerini paylaşmak istedik. Sevdiklerinizle okuyup üzerinde müzakeresini yapabilirsiniz. Keyifli okumalar dileriz.
İnsanoğlunda Hak tecellilerine1 açık olan zirve, gönüldür. Gönüllerin bu tecellilere, dolayısıyla da Allah (cc) sevgisine mazhar2 olmalarının en açık emaresi ise, o sînelerde Yüce Yaratıcı'ya duyulan aşk ve iştiyaktır. Aşk, yitirdiğimiz3 Cennet'i bulabilme yolunda Cenab-ı Hakk'ın bizlere ihsan ettiği bir buraktır4. Ve bu buraka binenlerden, şimdiye kadar takılıp yolda kalan hiç olmamıştır. Vâkıa5 bu semâvî6 burakın sırtında dahi, şatahat7 ve neş'e sarhoşluğuyla "yol kenarı" yürüyenlere rastlamak mümkündür. Ama bu, tamamen, onların Hak'la aralarındaki münasebetin8 ayarıyla alâkalıdır. Aşk, insanı bütün bütün yakıp kül ettiği için, bundan böyle onu ne dünya ne de ukbâ9 ateşleri yakmaz ve yakamaz. Zira10 iki emniyet ve iki korku, iki iştiyak11 ve iki ızdırabın12 bir insanda aynı anda bir arada bulunamayacağı esasına binaen13,bütün bir hayat boyu sînesini14 aşkın alevlerine açan ve iç dünyasında cehennemî ateşlerle pençeleşen15 kimselerin, ikinci bir defa aynı ızdırap ve aynı elemleri16 yaşamaları düşünülemez... 1-Tecelli: Görünme 2-Mazhar: Kavuşmuş 3-Yitirdiğimiz: Kaybetmettiğimiz 4-Burak: Peygamberimizin Mirac’a yükselirken onu taşıyan binek. (Burada araç manasına gelmektedir) 5-Vâkıa: Gerçi 6-Semâvî: Allah’tan gelen 7-Şatahat: Mânevi sarhoşluk 8-Münasebet: İlişki
Aşık, hiçbir meselede mâşukuna17 muhalefeti18 düşünmez ve düşünemez. Hele, başka şeylerin ona gölge etmesini, önüne geçip onu unutturmasını kat'iyen istemez. Hatta ondan bahsetmeyen her sözü abes19 ve faydasız sayar; onunla alâkalı olmayan her işi de, ona karşı nankörlük ve vefâsızlık bilir. Aşkı, fasıkların şehevânî sevgilerinden ibaret saymak bir yanlışlık ve hakikî aşkı bilememenin ifadesidir. Vâkıa, bazen mecâzî aşkların dahi hakikî aşka ınkılâp20 ettiği olmuştur; ama bu, kat'iyen mecâzî aşkın zâtî21 bir değer ve kıymet ifade etttiği mânâsına gelmez; aksine onun eksik, kusurlu ve ebediyet ifade etmediğine delâlet22 eder. Fânilik elemini dindirecek, hazanla23 oturup kalkan ruhların ızdırap ateşini söndürecek tek bir şey vardır, o da hakikî aşktır. Evet, yıllardan beri bütün dertlerimize, onulmaz zannettiğimiz hastalıklarımıza, korku ve endişelerimize, kargaşa ve buhranlarımıza24 yegâne25 çare ve biricik deva26 ancak aşktır.
9-Ukbâ: Hiret, bâki olan âlem 10-Zira: Şu nedenle 11-İştiyak: Güçlü istek 12-Izdırap: Sıkıntı, zorluk 13-Binaen: Dayanarak 14-Sîne: Göğüs 15-Pençeleşen: Mücadele eden 12-Izdırap: Sıkıntı, çile 16-Elem: Üzüntü, acı, dert, keder 17-Mâşuk: Aşık olunan kişi
18-Muhalefet: Karşı görüşte olma itiraz etme 19-Abes: Gereksiz, saçma 20-Inkılâp: Dönüşüm 21-Zâtî: Kendisinde olan 22-Delâlet: İşaret 23-Hazan: Hüzün 24-Buhranlarımıza: Bunalım 25-Yegâne: Tek, biricik 26-Deva: Çare
23 | Mirvari January 2021
AŞKIN VE BAĞLANMANIN NÖROKİMYASAL YÖNÜ Merve Özmen
Dilimize Farsçadan geçen ve ‘sarmaşık’ anlamına gelen aşk, şiddetle sevme ve yakıcı sevgi anlamına da gelmektedir. İnsanoğlunun hayatını anlamlı kılan, eylemlerine yön veren duygu durumlarından biridir aşk. Yeri geldiğinde karı koca arasında, yeri geldiğinde anne bebek arasında, bazen de işini severek yapan insanların vücudunda aynı kimyasal etkileri bırakıyor “aşk”. Kulağa değişik gelse de gerçek bu. Bu sayımızda aşkın nörokimyasal yönünü ele alacağız, kısmen tüm vücudu etkileyen ve beyinde gerçekleşen bir takım kimyasal olaylar silsilesinin bir ömür boyunca ailenin temelini sağlamlaştırması, dünyanın daha iyi bir ‘ev’ haline gelebilmesi ve neslin devamı için bahsedilen bu sisteme biraz yakından bakalım. Aşkı kimyasal olarak ele almak romantik ya da felsefi bir bakış açısından aşk şairlerini ve yazarlarını kızdırmaz umarız. ‘Kamu bîmârina cânan devâ-yi derd eder ihsan, Niçin kılmaz bana derman beni bîmâr sanmaz mı?’ (Sevgili, bütün hastaların derdine ilaç oluyor ama bana ilaç vermiyor. Yoksa beni hasta sanmıyor mu?) Aşkta kesinliklerden çok gizem olduğu söylenebilir. Ama konu aşık olmaya gelince- biyolojik açıdanbu konuda en doğru bilgiyi verecek olanlar nörologlardır. Belki istenilen çağrışımları yaptırmasa da en
objektif ve gerçek sonuçları onlardan alabiliriz. “İki insanın bir araya gelmesi iki kimyasal maddenin birleşmesi gibidir: eğer bir reaksiyon olursa ikisi de değişir.” – C.G. Jung
Aşkın Kimyası ve İçindekiler Yunus Emre’nin ‘Gönlüm düştü bu sevdaya/Gel gör beni aşk neyledi’ dizelerinde anlattığı aşk Türk Dil Kurumu sözlüğünde aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi, sevda olarak tanımlanmaktadır. Aşka psikolojik, sosyolojik, romantik ve hatta ekonomik olarak bakanların yanında biz de malumunuz kimyasal olarak bakacağız. Hintli şair ve felsefeci Kabir ‘aşk yolu uzundur ve kalpte yalnızca bir kişi için yer vardır’ demiş. Peki aşkın kimyasına başka neler dahil?
Dopamın, norepinefrin, serotonin… aşık olduğumuzda doğal bir ilaç fabrikasına dönüşürüz. -Helen Fisher
Genlerin Etkisi Genlerin etkisi soyut, görülmez, fark edilmezdir. Buna rağmen genler kişiler arasında çekime neden olan başkalarının duyamayacağı bir ‘kökü’ oluşturur. Genler dışında bize özel bir koku veren başka bir etken daha vardır “bağışıklık sistemi” daha özele inersek MHC proteinleridir.
Bu proteinlerin vücuttaki özel rolü savunmacı reaksiyonlarımızı tetiklemektir. Bir diğer etki Dopamin hormonu Her duygu belli bir nörotransmitter tarafından tetiklenir. Beynin doğru şekilde uyaranlar ve daha az veya daha fazla bilinçli etkenler ortaya çıkarmasını sağlayan kimyasal bir bileşen vardır. Örneğin dopamın, “parlamamızı” sağlayan biyolojik bir bileşendir. Zevk ve neşeyle doğrudan ilişkili bir kimyasal maddedir. Dopamın iki işi birden yapar: aynı zamanda hormon görevi vardır. Çok güçlü bir ödül sisteminde rol alır. Bu o kadar güçlüdür ki beynimizde bunun için 5 farklı reseptör vardır. Dopamin beyinde doğal olarak üretilen bir kimyasaldır. Beyinde, dopamin reseptörlerini aktive ederek nörotransmitter olarak görev yapar. Dopamin, ayrıca, hipotalamustan da salgılanır ve kana karışarak nörohormon görevi yapar, Dopamin insanları daha ‘konuşkan’ ve ‘heyecanlı’ hale getirir. Bu da duygusal tepki, hareket ve mutluluk yeteneği üzerindeki beyin süreçlerini etkilemektedir. Dopamin noradrenalin maddesine çok benzer ve onun öncü bileşiğidir. Dopamin daha iyi hissetmemize yol açar. İnsanın aşık olduğu kişiyi görmesiyle dopamin salınımı artar, ateş başar ve yüzü kızarır. Dopamin, serotonin ve noradrenalinin ardı ardına salınmasıyla adrenalin etkisi oluşur.
Norepinefrin: Her şey seninle daha yoğun Adrenalin üretimini tetikleyen norepinefrin hormonunun etkisi, kalbimizin daha hızlı atmasına, noradrenerjik nöronların harekete geçmesine yol açar. Noradrenalin sistemi beynin iki lobundaki
24 | Mirvari January 2021
ortalama 1500 nöronla çalışır. Bu sayı çok fazla görünmese de aktıve olduğunda etkisi artar. İnanılmaz bir keyif, neşe, yaşam enerjisi ve heyecana neden olur. Dahası iştahı keser ve uykusuzluğa neden olur. Aşık olduğumuz zaman feniletilamin adı verilen bir organik bileşen oluşur. Kelime benzerliğinden de anlaşılacağı üzere burada amfetaminlere büyük benzerlik gösteren bir elementten söz ediyoruz. Bu da dopamin ve serotonin ile birleştiği zaman filmlerdeki gibi bir aşk yaşatır. İlginçtir ki çikolatada bundan çok var. Ancak peynirdeki kadar çok miktarda değil. Günlük tükettiğimiz diğer ürünlerle kıyaslandığında çikolatadaki feniletilamın çok daha hızlı metabolize edilir. Şimdi bu organik bileşenin asıl rolünü merak ediyorsanız çok basit şekliyle tüm duygularınızı yoğunlaştırmaya çalışan bir çeşit biyolojik araçtır diyebiliriz.
Feniletilamin Feniletilamin her şeyi daha da belirginleştirir. Dopamin ve serotonin etkisini yoğunlaştıran şey de budur. Aşkın gerçek kimyasını yaratan, tatmin olmuş ve motive hissettiren şeydir.
Serotonin ve Oksitosin Şu ana kadar üç nörokimyasaldan söz edildi: dopamin, norepinefrin ve feniletilamin. Bunlar ilk aşık olduğumuz süreçte belirleyici olan güçlü bileşenlerdir. Tutku, istek ve takıntı burada kendini gösterir. Oksitosin ve serotonin de ilk aşamada olduğunu atlamayalım. İki nörotransmitter da bağlarımızı sağlamlaştırır. Bu şekilde ilişkide
daha güçlü bir evreye girmemiz için gerekli enerjiyi vermiş olur. Oksitosin bizi büyük harflerle “AŞIK” eden hormondur. Sadece aşık olmaktan ya da çekimden bahsetmiyoruz, sevdiğimiz kişinin ilgisine ihtiyaç duymaktan söz ediyoruz. O kişinin bir parçası olmak ve karşılıklı adanmışlık istiyoruz. Bu aynı zamanda annenin yavrusunu kucağına aldığında ya da sevdiklerimize sarıldığımızda salgılanan bir hormondur. Serotoninse tek bir kelimeyle özetlenebilir: mutluluk. Sadece aşık olma evresinde etki sahibi değildir. Aşkın olduğu her an serotonin de oradadır, bu karı kocanın birlikte vakit geçirmesinden, yürüyüş yapan bir insanın ya da resim çizen bir ressamın işinde de serotonini görürüz. “aşkla” yapılan her işte serotonin vardır. Bu nedenle mutlu ruh halimizi korumak için daha fazla çaba ve kararlılık göstermemiz gerekir. Serotonin iyimser bir bakış açısı ve memnuniyet hissi verir. Peki serotonin seviyesi düşerse? Kendimizi savunmasız ve endişeli hissetmemize neden olur. Depresyon başlangıcı da denebilir. Serotonin azlığı ya da yokluğu başka hastalıklara da zemin hazırlar.
Aşkın Güzel Kimyası Kısacası, sevsek de sevmesek de aşkın kimyası davranışlarımız üzerinde belirleyicidir. Bu aşık olmanın devamında, sağlam bir ilişki kurulan dönemde de etkilidir. Doktor Helen Fisher aynı zamanda aşık olan tek canlının insan olmadığını öne sürüyor. Filler, kuşlar ve kemirgenler de dahil olmak üzere ömür boyu birlikte yaşamak için eş arayan yüzden fazla tur bulunuyor. Bu uzmanların “primitif romantik aşk” dediği şey. Yine de aşk… Bu evrensel duyguyu kimyayla açıklamak kulağa çok romantik gelmemiş olabilir ama gerçek bu. "Ondan erkek ve dışı olarak her iki cinsi yarattı." (Kıyâme, 75/39) “Allah’ın varlığına ve birliğine delillerden biri de, kendilerinde sekınet bulup, ülfet edesiniz diye kendi(cinsi)nizden size eşler yaratması ve aranıza muhabbet ve merhameti koymasıdır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir kavim için nice deliller (ibretler) vardır.” (Rum Süresi, 21)
" Her şeyi çift (erkek-dışı) yarattık ki düşünüp ders alasınız." (Zâriyât, 51/49)
25 | Mirvari January 2021
SENİ SEVİYORUM Lügatların1 küçüldüğü, dillerin karıştığı, kelimelerin manalarından çok seslerine, söylenişlerine bakıldığı bu yüzyılda, hürce yaşayabilmek; insan kalabilmek epeyce zor. “Arsızlığa cesaret, zinaya2 aşk,” denilen bir dönemde hürriyeti bile kalıplara sığdırmaya çalışmış birileri. Kendince bir medeniyet3 kurmuş ve hürriyetin bu medeniyetin içinde olacağını zannetmiş. Mahremiyeti ortadan kaldırmış ve insanları cesetlerine hapis etmeye kalkışmış. Rabbi'nin elçisi olarak dünyaya hükümdar yaratılmış insanı bedenine köle etmiş bir deli ve onu takip etmeye mahkum bırakılmış birileri... Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi “Medeniyet dediğin açmaksa bedeni, desenize hayvanlar bizden daha medeni.” Bu bir teori yalnızca fakat zannımca4 insan, insanlığını unuttukça zayıflamış, zayıfladıkça taşıyamaz olmuş kelimelerin yükünü. Sesine kıyasla manası ağır gelirmiş birçok kelimenin. Yükü hafifletmek için manayı bırakmış, sese takılmış kalmış birileri. Mananın gidişiyle kaybolan değeri, sesi arttırarak bulacağını sanmış. Yanılmış. Seni çok seviyorum, seni seviyorum’un yerini tutamazmış. Bilememiş. Fiilen: sadakati, nezaketi, ince düşünceleri ile, göstermektense, “Ben daha çok seviyorum” modasına kapılmış gitmiş... Sevgiyi seslerle yarıştırmaksa, hafife almakmış bir nevi. Aşk ise eğer, insan az sevemezmiş zaten. Azıcık etkilenebilir, biraz hoşlanabilirmiş birinden yahut bir şeyden fakat sevda yarım olmazmış.
Yarım olana ‘sevda’ denmezmiş. Bundan ötürü ‘çok’ kelimesi, ‘seni seviyorum’ cümlesinde fazlalık kalırmış. Aşk’a yalnız kalp değil, insan her zerresi ile muhtaçmış aslında. Ve irade, aşka kavuşmak için ihtiyaçmış. Engebeli, dikenli yollardan, sahralardan geçiyormuş aşkın rotası. Maddelerle dolmuş sahralarda, hissiyata dair hayallerde, heves seraplarına kapılanlar oradan oraya savrulur, aşka varamadan yok olurmuş. Aşk’ın, kaçamağı, gizlisi, saklısı yokmuş. Yolu da herkese açıkmış. Herkesin yolu kendine hasmış ve her yolun sonu aslında iki yolun sonuymuş. Kestirmesi olmayan bu yolların her biri de pek bir zormuş. Aşka varmak isteyen çok ancak yola gücü yetecek yürek azmış. Kimilerinin hakiki aşka kavuşması için fâni aşka ulaşması gerekirmiş. Fâni aşk da aslında bize Allah’tan bir lütufmuş. Zaman zaman ‘benim’ sandığımız tüm her şey gibi aşk da, yâr da, yâren de emanetmiş. Birini sevmek, kendini ona karşı savunmasız kılmakmış ve sevdiğine karşı bir emaneti korurcasına hassas davranmakmış. Belki de insanın eşini bulana kadar yürüdüğü yol kendini kanıtlaması için bir fırsattır, kim kendine emanet edilenleri ne kadar koruyabilmişse, kalbini teslim edeceği de emanete karşı o derece hassas biri olurmuş. ‘Herkes kendi gibi biri ile evlenecektir’ sırrınca, insan; ruhunun temizliğine, güzelliğine ne kadar dikkat ederse o denli naif, güzel biri ile evlenirmiş.
1-Lügat: Kelime, söz, sözcük anlamına gelen lügat kelimesi farklı dillerin kelime hazinesini de ifade etmektedir. 2-Zina: Bir kimsenin helali olmayan biri ile ilişkisinin olması. 3-Medeniyet: Bir millet ve toplumun maddî, mânevî varlığına âit üstün niteliklerden, değerlerden, fikir ve sanat hayâtındaki çalışmalardan, ilim, teknik, sanâyi, ticâret vb. sâhalardaki nîmetlerden yararlanarak ulaştığı bolluk, rahatlık ve güvenlik içindeki hayat tarzı, yaşama biçimi, medenîlik, uygarlık. 4-Zannımca: Zannettiğime göre, bana göre, bence, sanırım, sanmak gibi anlamlara gelen kelimeye zannımca denir.
26 | Mirvari January 2021
I see trees of green, red roses too I see them bloom, for me and you. And I think to myself, what a wonderful world. I see skies of blue, And clouds of white. The bright blessed day, The dark sacred night. And I think to myself, What a wonderful world. The colors of the rainbow, So pretty in the sky. Are also on the faces, Of people going by, I see friends shaking hands. Saying,” How do you do?” They’re really saying, “ I love you”. I hear babies cry, I watch them grow, They learn much more, Than I’ll ever know. And I think to myself, What a wonderful world. Yes I think to myself, What a wonderful world. Oh yeah. -Bob Thiele
27 | Mirvari January 2021
BENEFITS OF DARK CHOCOLATE by Munise Yılmaz
Dark Chocolate is one of the misunderstandings of the health industry society has. When instead it has many benefits to the human body. Dark chocolate, like iron, magnesium, and zinc, is abundant in minerals. There are also antioxidants called flavonoids in the cocoa in dark chocolate, which can have some health benefits.
lowers your
blood pressure
How much to eat? In general, the studies in this article used 20-30 g of dark chocolate each day. Usually, dark chocolate with larger concentrations of cacao solids contains less sugar but more fat. More cacao also implies more flavanols, so it is best to choose dark chocolate which
reduces the chance
contains at least 70% solids of cacao.
of diabetes
lowers your
good for your skin
cholesterol level
“Is someone asks me ‘How does life taste like?’ I would certainly answer ‘Dark Chocolate’! Cause it’s a perfect blend of sweetness and bitterness, but I love it anyway!”
prevents heart disease
reduces stress
-Tanvi Purohit
DON’T FORGET TO LOVE YOURSELF AND TREAT YOUR BODY WITH WHAT IT NEEDS!
great source of antioxidants
28 | Mirvari January 2021
full body workout by Zeynep
Complete 2 sets of 10 to 15 reps of each exercise, with 1 minute of rest between each move.
BRIDGE
KNEE PUSH UP
STATIONARY LUNG
FOREARM PLANK
SIDE-LYING HIP ABDUCTION
BICYCLE CRUNCH
BIRD DOG
CHAIR SQUAT
FROGGER
HIGH KNEES
Lie on your back with your knees bent, feet flat on the floor, and your arms extended by your sides. Pushing through your feet and bracing your core, raise your bottom off the ground until your hips are fully extended, squeezing your glutes at the top. Slowly return to the starting position and repeat.
Stand tall with your feet hip distance apart then take a large step backward with one foot. (This is your start position). Lower the back knee to a 90 degree angle so both knees are bent then press up to start position and repeat.
Lie on your left side, with your left leg straight, right leg straight, and right foot resting on the ground. Lift your right leg up, maintaining the position of your body. Make sure your hips don’t open up. Return to the start position. Repeat for the desired number of reps, then do the other side.
Get on all fours, ensuring your hands are directly underneath your shoulders and your knees are underneath your hips. Keeping your neck neutral, simultaneously extend your left arm and right leg, keeping your hips square to the ground. Pause here for 2 seconds. Return to the start position.
Stand with your legs wider than hip-width apart, knees bent, and upper body leaning slightly forward. Place your hands on the ground in front of you, then jump your straight legs back into a high plank. Jump your feet to the outsides of your hands and bring your hands toward your chest to return to the starting position.
Get into a high plank position from your knees. Maintaining a straight line from your head to your knees, bend your elbows to lower yourself down to the ground. Keep your elbows at a 45-degree angle. Push back up to start.
Assume a plank position on your forearms. Your body should form a straight line from head to feet. Ensure your lower back and hips don’t sag. Hold the position for 30 seconds to 1 minute.
Lie on your back and bring your legs to a tabletop position. Bend your elbows, and put your hands behind your head. Crunch up and bring your right elbow to your left knee, straightening your right leg. Release the crunch slightly. Bend your right leg and straighten your left leg, then bring your left elbow to your right knee.
Stand in front of the chair with your feet shoulder-width apart, toes pointed slightly out. Hinging at your hips and bending your knees, lower back and down until your bottom touches the chair, allowing your arms to extend out in front of you.
Stand with your feet hip-width apart. Run in place, bringing your knees up toward your chest as high as possible while pumping your arms. Keep your chest lifted, core engaged, and land lightly on the tip of your feet.
29 | Mirvari January 2021
MİRVARİ'S ONGOING COMPETITIONS Short Story Competition
Hikaye Yarışması
Topic: “Freedom is not
Konu: Hür bir İnsan Olabilmek
free.”
Art Competition
Sanat Yarışması
Topic: “Reading for Freedom”
Konu: "Özgürlük İçin Okumak"
Submission deadline:
*Please check the first issue for the details about the rules and submission. Yarışma ile ilgili kural ve başvuru detaylarına ilk sayımızdan ulaşabilirsiniz.
@mirvari_magazine
mirvarisubmit@gmail.com
February 24th
Prize for each one:
$100
Amazon Gift Card
30 | Mirvari January 2021
COMMUNITY SERVICE OPPORTUNITIES Chapel Road Park Habitat Restoration This is a volunteer opportunity for those 11 years of age or older. Volunteers are expected to remove invasive plants and restore habitat. Shift options: February 8 1:00 pm - 3:00 pm February 15 1:00 pm - 3:00 pm February 22 1:00 pm - 3:00 pm Location: Chapel Road Park Clifton, VA 20124 Contact Name: Gloria Medina Email: Gloria.Medina@fairfaxcounty.gov Primary Phone: 703-324-6525
Would You Like to Become a Library Volunteer? We need volunteers for the Library Java! Duties of Librarians: •Returning books to their places • Taking care of tea and coffee machines • Ensuring the library’s safety and peace • Checking books in and out • Taking membership applications If you want to become a volunteer please email us. Email address: javalibrary2021@gmail.com
by Hansa
BITTER LOVE
31 | Mirvari January 2021
32 | Mirvari January 2021
Ebü’d-Derdâ radıyallahu anh’ten rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dâvûd aleyhisselâm şöyle dua ederdi: Allahım! Senden; seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim. Allahım! Senin sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli kıl!” Tirmizî, Daavât 73