6 minute read

Vefa Köşemiz

Next Article
Fitness

Fitness

Vefa Köşemiz by DUHA

Merhaba Sevgili Okuyucu;

Advertisement

Vefa köşemize hoş geldin. Bu kısmında, dünyanın dört bir yanında sıkıntılar yaşayan abi ve ablalarımızın yaşadıkları ve oldukları ortamları anlatacağız inşAllah. Genel olarak, biz gençler pek haber okumuyoruz, okuyamıyoruz. Belli bir yerden sonra psikolojik olarak kaldıramıyoruz belki. Ama bizler istedik ki en azından o insanların, hizmet kardeşlerimizin yaşadıklarını bu şekilde yayalım ve dualarımızda eksik etmeyelim. Bizler Hizmet kardeşleriyiz ve en azından dualarımızda birbirimizi anlamalıyız. İlk sayımızda “Almanya Kamplarını ve Asylum süreci” konusunu yazmak istedik. Şu an bakıldığı zaman binlerce abi ve ablamız o kamplardan geçtiler ve yaşama tutunmaya çalışıyorlar.

Kampa Giriş

Tahmin edildiği ve bilindiği üzere Almanya’ya genel olarak kaçak yollar ile giriliyor. Çok az sayıda vize ile giren abi ve ablamız var. Almanya’ya kaçak gitmek hiç de kolay değildir. Çok kuralcı ve disiplinli bir ülke olduğu için bu konularda ekstra zorlayabiliyorlar. Tabi bu eyalete ve kaderimizin gideceği çizgiye bağlı. Bizim bu bölümde anlatacaklarımız, Hessen kampı, Giessen Kampı ve Rotenburg an der Fulda kamplarında yaşananlara göre olacaktır. Ülkeye girdikten sonra en kısa zaman içerisinde bir kampa girmeniz gerekiyor. Kamplara giriş şubeleri var. O şubelere giderek pasaport, kimlik vb. gibi belgeleri bırakarak başvuru yapıyoruz. Aynı şekilde telefon, tablet ve bilgisayarlarınızı da alarak ciddi bir şekilde inceliyorlar. Daha sonra kişi sayısına göre oda ve temel malzeme veriyorlar (yorgan, yastık, çarşaf, diş fırçası, şampuan gibi). Bu giriş kampından sonra genellikle bir veya iki gün içerisinde ana kampa transfer edilerek orada sorgu, hastane kontrolü ve temel aşılar yapılıyor. Yine aynı şekilde kişi sayısına bağlı odalar veriliyor. Odalar dediysek kişi başı şeklinde değil. Tek bir oda veriliyor ve bu odaların yatak sayısı farklı oluyor. Sorgu ve diğer işlemler yapılırken geçici odalara yerleşiyorsunuz ve bu odalarda kalıyorsunuz. Kampta yemek yapmak, elektronik aletler ve internet yok, yasak. Yemekleri kendileri veriyorlar ama bizlerin yiyemeyeceği türden oluyorlar genellikle. Helal - haram dışında yemek kültürleri pek bizimkiyle orantılı değil (Yemekleri konusuna ayrı olarak değineceğiz). Sorgu kısmında bir giriş sorgusu bir de ana sorgu var. Bu sorgular aynı günde olabilir, farklı günlerde de. Bu bir nevi işleminizi yapan insana bağlı. Yani absürt tabir ile onun keyfi ne isterse siz onu yaşıyorsunuz. Biraz ağır bir tabir ama hayatınızın tüm kontrolünü onlara veriyorsunuz ve onların dedikleri dışına çıkamazsınız. Aslında bakıldığı zaman özgürlük için çıktığınız bu yolda yine bir nevi hapissiniz. Kimse dile getirmez ama açık cezaevindesinizdir aslında. Ama bunu oradan kolay kolay kimseden duyamazsınız. Eğer ki çok canı yandıysa ve artık kaldıramıyorlarsa bunu söylerler. Şahsen ben sadece bir kişiden bunu net bir şekilde duydum. Daha sonrasında kampa giriş ve çıkışlarında kullanmanız için kimlikler verilir. Bu kimliklerle kampa giriş - çıkış yaparsınız. Aynı şekilde yemek almak, su almak, çamaşırlarınızı yıkamak içinde bu kimliklere ihtiyacınız vardır. Kimliğin önemini özetlemek gerekirse o olmadan çıkamazsınız ve aç kalırsınız çünkü asla yemek vermezler. Bunun sebebi belli bir düzen ve sistem oturtmaktır. Yiyecek, içecekler sınırlı sayıda olduğu için kimse diğerinin hakkını almasın diye böyle zorunlulukları vardır. Bu kimliklerle ayrıca geçerli olduğu şehirlerdeki toplu taşıma araçlarını ve trenleri ücretsiz bir şekilde kullanabiliyorsunuz. Sizleri ara ara hastane kontrolüne çağırırlar. Bu konuda çok hassaslardır. İlaçlar ve size sağlanan hastane işlemleri tamamen ücretsizdir. Hatta öyle ki siz iyileştiğini söyleseniz bile onlar tam anlamı ile ikna olana kadar muayene olmak zorundasınız. Ve burada tüm aşıları olmanız gerekiyor. Çok fazla farklı ırk olduğu için onların kendileri için sıkıntı olmayan ama diğer ırklar için problem olabilecek hastalıkların dahi aşılarını olmak zorundasınız. Kampa giriş kısmı bu şekildedir. Daha sonra sizi asıl kalacağınız kampa transfer edecekler. Bu zamana kadarki yazdıklarımız Hessen ve Giessen merkez kampı içindi. Daha sonraki kısımları Rotenburg an der Fulda kampı hakkında okuyacağız.

Transfer

Transfer olduğunuzu veya olacağınızı kaldığınız binanın giriş kısmında asılı olan panodan görebiliyorsunuz. Aynı şekilde bu panoda size gelen postalar ve o hafta para alacak olanların isimleri yazılı olur (Kişi sayısı ve yaşlara göre kamp aylık size belli bir miktar ücret verir ve siz bu ücretle temel ihtiyaçlarınızı vs. karşılayabilirsiniz). O haftaki transfer listesinde adınız yazıyorsa giriş kısmına veya güvenlik görevlilerine ne yapmanız gerektiğini sorabilirsiniz. Sabah erken saatlerde sizi bir otobüs ile yeni kampına götürürler ve işlemlerinizi yaparlar. O transfer olduğunuz kamp dosyanızda temel şeyler netleşene kadar kalacağınız yerdir. Burada yine size kişi sayısına bağlı olarak bir oda verilir. Bu odalarda eğer 5 kişilik bir aileyi düşünürsek, 5 tane yatak, bir küçük masa, sandalye, minik dolaplar ve 2 minik buzdolabı bulunur. Tuvalet, banyo bazen tüm kat bazen ise tüm bina ile ortaktır (Tabi cinsiyete göre ayrı banyo ve tuvalet var). Bu odaların şöyle bir kötü yönü var ki anahtar vermezler ve kapınızı kilitleyemezsiniz. Tabi bu yine kamptan kampa değişir ama bahsettiğimiz kampta anahtar yok. Bunun bir diğer sebebi ise o kamplardaki herkes mağdur değildir. Bazıları ciddi suçlar işleyerek kaçarlar. Anahtar olmayınca ara ara tüm odalara bir nevi baskınlar yaparak kontrol ederler. Mesela yemek yapmak yasak ama kaçak şekilde tencere veya su ısıtıcısı aldıysanız onları elinizden alırlar, tehlikeli bir madde varsa yine aynı şekilde ona da el konulur. Kamplarda Sosyal Hayat

Tüm kamplarda olmasa da bizim başından beri bahsettiğimiz kampta basketbol, futbol ve voleybol sahaları, kamelyalar, Zumba dans sınıfı, spor salonu, kreş ve Almanca dil eğitimi verilen sosyal faaliyet alanları var.

Kamplarda Eğitim

Almanya’da kamp süresince okula gitmek gibi bir hakkınız yok. Defalarca başvurursanız dahi gidemezsiniz. Kamptan sonra olan Haym1 süresince elbette gidebilirsiniz. Ama Haym süresine kadar gidemezsiniz aynı zamanda Almanca öğrenmek zorundasınız yoksa hem okula gidemezsiniz hem de çalışamazsınız. Yani bizlerin şuan şikâyet ettiği okullar Almanya’da kampta kalan kardeşlerimiz için ulaşamayacakları ve hasretini çektikleri bir şey.

Kamplarda Yemek

Genel olarak kamplarda yemek yapmak yasak. Elektrikli tencere, su ısıtıcısı, fön makinası gibi temel makinelerde yasaklar içerisinde. Eğer sıcak suya ihtiyacınız varsa görevlilerin başında durduğu bir su ısıtıcısı var ve oradan alabilirsiniz. Yemekhanelerde bulunan yemeklerden yenmesi gerekiyor. Ama bu yemekler bizim damak zevkimize ve bünyemize pek uymayan yemekler. Mesela kahvaltıda sadece reçel, ekmek, kaşar. Öğle yemeği yağsız ve tam pişmemiş pilav, balık veya içerisinde genel olarak her sebzenin ve ekstra olarak tarçının bulunduğu özellikle bizlerin midesine dokunan çorbalar ve sebze yemekleri var. Akşam yemeği ise ekmek ve kaşar sadece. Bu yemekleri alıp odanızda da yiyebilirsiniz ve bu yemekleri alabilmeniz için belirli saatler var. O saatler dışında yemek alamazsınız. Ama dışarı çıktığınız zaman abur cubur, sebze, meyve gibi pişmeden tüketebileceğiniz şeyleri alabilirsiniz ve bunları odalarda bulunan buzdolaplarında muhafaza edebilirsiniz.

Haym; Kamp sonrasında bir nevi normal hayata geçilen aşama. Burada okula başlayabiliyorsunuz ve belediyeye kayıt yaptırıyorsunuz. Bu aşamadan itibaren Almanca dil kurslarına, sosyal faaliyetlere geçiş yapıyorsunuz. Bu haym bazen bir oda, bazense bir ev olabiliyor. Bunun belli bir kriteri yok. Kaderinize bağlı.

Genel Özet

Genel olarak bakıldığı zaman “Kamplarda kolaymış ya, yaşanır burada” denilebilecek bir ortam olsa da öyle değil. Evet, belirli bir süreç ama belirsizlik içerisindesiniz ve o insanlara muhtaçsınız. Her yerde olmasa da ciddi ırkçı kesimler var. Hele ki mülteci olduğunuzu öğrendikleri zaman yanınızdan kaçan insan dahi var. Ama o kampların en güzel ve en özel yanı çok güzel insanlar tanıyabiliyorsunuz ve gerçek anlamda o insanlarla kardeş oluyorsunuz. Kamptan sonra dünyanın bambaşka yerlerine savrulsan bile o insanlar kardeşleriniz, aileniz olarak orada kalıyorlar. Dönüp bakıldığı zaman can acıtan, yoran, yıpratan bir süreç. Evet, düşüyorsunuz ve dizleriniz parçalanıyor, ama kalkıp Elhamdülillah diyorsunuz. Çünkü siz kalkamasanız dahi size el ve ayak olabilecek insanlar, hizmet kardeşlerimiz oluyor. Belki başka şartlar altında tanışamayacağınız onlarca hatta belki yüzlerce, iki cihanda yardımımıza koşacak muhabbet fedaileri ile tanışmış oluyorsunuz.

This article is from: