2 minute read
UYGARLIKLAR DİYARI VE BİZ
Şehir ısıtılır-soğutulur, Organik tarım yapılır, Seracılığa dönülür, Sağlık turizmi başlar, Ve o zaman, havaalanı da devreye girer! Bu havaalanı… Bakın, şimdi bizim Denizli’de havaalanı 60 kilometre mesafede, Çardak’ta… Diyor ki, “Sağlık turizmi için, insanlar 25 kilometreden fazla gitmez” diyor. Yani, havaalanından termal turizmin, sağlık merkezinin olduğu yere azami 25 kilometre olması lazım! Fazla olursa adam… Çünkü oraya gelen, belirli bir kuşak… Belirli bir tedavi alması gereken insanlar. Öyle 60 kilometre, 100 kilometre gitmez. İşte bir gün gelecek… Bütün bu termal suları, Aydın’da kullandığımız zaman… İnşallah şimdi bunlar kullanılacak… O zaman;
Organik tarıma geçeceğiz, Birim alandan verim alacağız, Ve yurtdışına bunları satmak için kargo uçakları Aydın Havaalanı’na inecek! O zaman, sağlık turizmi için gelen insanlar da bu havaalanına inip, 25 kilometre, 20 kilometre, 10 kilometre mesafede o tesise gelip tedavisini yapacak, Para girecek memlekete, İstihdam olacak, Para kazanacağız, Milli gelir artacak, Refahımız artacak, Konforumuz artacak.
Advertisement
Biz, sabahtan akşama kadar birbirimizle didişirsek… “Sen yaptın-ben yapamadım”, “sen getirdin-ben getiremedim”, “şunu tayin ettim-bunu terfi ettim.” Bundan iş çıkmaz ki! Üretmeden, değer yaratmadan, katma değer yaratmadan, yeni alternatifler üretmeden, mevcut potansiyelini, mevcut doğal kaynaklarını kullanmadan nasıl olacak bu? Yani, lafla olmaz bu. “Lafla peynir gemisi yürümez” denir!
E, burada doğal bir servetin üzerinde oturuyoruz! Hiç mi borcumuz yok bu topraklara? Bu, yalnız Aydın’a değil, ülkeye hizmettir! Bugün onu söyledim. Dedim, “Bakınız. Bu, Aydın’a hizmet değil,
ülkeye hizmettir! Bu kaynakların üzerinde oturmak vebaldir. Günahtır! Bu, başka bir ülkede olacak, âbâd olur o yöre! Bu bölge, şimdi, üçe-beşe-ona katlanır! Bu serveti, bu değerleri ortaya çıkararak…”
Ben, bu kararlılığı gördüm Aydın’da bugün… Bu çalışmanın da… Tam buna denk geldi bizim program… Ben, Denizli bölümünü… Demin söylediğim gibi… Söyledim. Yani, orada biz nasıl başlattık? Nasıl başlattık derken hangi seviyeden… Çünkü bu, bugün başlamadı ki! Bunlar, yıllardır tartışılıyor, hazırlanıyor, tartışılıyor… Ama bir türlü eyleme geçilemedi! Yani, mucize, yerin altında! Mucize, yerin altındaki serveti yerin üstüne çıkarıp, onu dünyaya pazarlamakta! Mucize bu! Yoksa başka bir mucize yok! 41
Mucize, işte Allah vermiş. Bir nimetin üzerinde oturuyoruz!
UYGARLIKLAR DİYARI VE BİZ
Burası, uygarlıklar diyarıdır! Nasıl uygarlık kurulmuş burada? 2000 yıl önce, 3000 yıl önce burada yaşayan insanlar, bu uygarlıkları nasıl kurmuşlar ya? Biz niye şimdi bu uygarlıkların üzerinde oturuyoruz da büyük bir hayretle, büyük bir dehşetle bunları görerek ibret almıyoruz bunlardan? Buranın havasından, suyundan, toprağından istifade ederek, bu uygarlıklar, bu medeniyetler burada kuruldu. Şimdi biz niye bir medeniyet kuramayalım burada? Niye birbirimizle vıdı vıdı? O, onu kıskanır; bu, bunu kıskanır! Yok! O, getirdi; bu, götürdü! Biri yapar, biri bozar! Düne kadar, hep böyle olmadı mı bu iş? Musa İlhan: Benim partim, senin partin… Recep Yazıcıoğlu: Bu 10 yıldır, 20 yıldır Aydın bu işlerle uğraşmıyor mu? 20 yıldır ne işle uğraşıyor Aydın’daki politikacılar? Allah rızası için soruyorum size. 20 yıldır ne ile uğraşıyorlar? Proje ile mi uğraşıyorlar yani? Yazık, günahtır ya! İşte bak, yerin altında bir servet duruyor. Şu ya da bu nedenle yerin üstüne çıkarılamadı. Dilerim ki, bugünkü toplantı bir tarihi dönüşümün bir başlangıcı olur. Geç kalmakla beraber inşallah hayırlı bir başlangıç olur. Musa İlhan: Sayın Valim, teşekkür ederim. Ben bu jeotermal konusunu ve bugün Aydın’ımızda yapılan, sayın milletvekillerimizin katılımı ile yapılan toplantıyı ayrı bir soru olarak düşünmüştüm. Sağ olun. Her zamanki heyecanlı halinizle… Recep Yazıcıoğlu: Denk geldi…