3 minute read

Empresyonizm / Yağmur Şahin

sanat

YAĞMUR ŞAHIN

Advertisement

EMPRESYONIZM

Rokoko, Barok, Realizm, Romantizm, Neo Klasizm gibi sanat akımlarının kol gezdiği 19. yüzyılın ortalarında 1840’ın 14 Kasım’ında Paris’te dünyaya gelen Monet 5 yaşına geldiğinde ailesiyle birlikte Le Havre’ye göç etti. 15 yaşına geldiğinde annesini kaybeden Monet, zamanın büyük bir kısmını okyanus kıyısında yaptığı yürüyüşler sırasında doğayı incelerken geçiriyordu. Sanata ve doğaya her zaman ilgisi olan Monet bu yıllarda resim sanatına ilk adımını atarak karikatür çalışmalarına başladı. Yaşadığı kasabanın bir kitapçısında sergilenen Monet’in karikatürleri zamanın manzara ressamı Jean Roudin’in ilgisini çekti ve bunun üzerine Roudin, Monet’i 1856-1858 yılları arasında yanına aldı ve ona açık havada resim yapma zevkini aşıladı. 1859 yılında resim eğitimi almak için Paris’e giden Monet özel bir sanat okuluna kaydoldu fakat zorunlu askerlik nedeniyle Cezayir’e asker olarak görevlendirildi. Askerlik döneminde çeşitli sağlık sorunları yaşayan Monet, bir yıl sonra tekrardan ülkesine döndü. Bu yıllarda Paris’in Batignolles Mahallesinde’ki Café Guerbois’da Camille Pissaro, Paul Cézanne, Alfred Sisley, Fredic Bazille, Auguste Renoir gibi ressam ve yazarların katıldığı buluşmalarda, sanatın geleceği hakkındaki teorilerini tartıştılar. Bu dönemde en çok etkilendikleri ressam Manet adında bir ressamdı. Bu yıllarda salon sergileri organize eden ve yarışmalar düzenleyen Güzel Sanatlar Akademisi koydukları kuralların sorgulanmasına alışık

değildi. Önce Realistler şimdi ise bu sanatçılar onlara meydan okuyordu. 1963’te Manet ve Courbet eserlerini salonda sergilemek istediler ama jüri kabul etmedi. O sene salon jürisi normalden fazla eseri geri çevirdi. Bunun üzerine Paris’i modernleştirmeye çalışan 3. Napolyon eserlerin değerlendirilmesinde halkın da söz sahibi olması gerektiğini düşündüğü için Reddedilenler Salonu’nu açtı. Çoğu kişi bu sergiye alay etmek için gitmiş olsa da sanatın onaylanmış tarzların dışında da sergileyebilecekleri fikri akıllarda yer almaya başladı. 1873’te başta Manet ve Monet olmak üzere Anonim Sanatçı, Ressam, Heykeltıraş ve Gravürcüler Topluluğu oluşturuldu. Topluluğun ilk bağımsız sergisi 1874 Nisanı’nda gerçekleştirildi. Sergi ziyaretçilerin alaycı ve iğneleyici yorumlarıyla ve Louis Leroy’un eleştiri yazısıyla karşılandı. Leroy, yetersiz ve utanç verici bulduğu Monet’in İmpression Sunrise (İzlenim, Gün Doğumu) eserine atıfta bulunarak sergiyi “İzlenimcilerin Sergisi” olarak isimlendirdi. Böylece bu topluluk için ilk defa emprestyonistler ismi kullanılmaya başlandı. 1874-1876 yıllarında sekiz sergi daha düzenleyen topluluk zamanla kabul görmeye başladı. Tarzları ve konuları arasında farklılıklar olsa da tüm empresyonistler sanatı modernleştirme çabasındaydı. Çoğunlukla eserlerinde geçici ışık değişikliklerine ve anın geçiciliğine odaklanıyorlardı. Parlak renkleri belirgin fırça darbeleriyle renkleri birbirine karıştırmadan uygulayıp sembolik anlatımlardan uzak durarak resim okumasının önüne geçip anı hissettirmeye çalıştılar. Tablolarında renk kuramlarından yararlanan bu sanatçılar eserlerinde birbirinin zıttı olan tamamlayıcı renkleri bir arada kullanarak görünen rengin daha parlak olmasını sağlıyorlardı. Yıllar geçtikçe Post ve Neo Empresyozim olarak ikiye ayrılan bu sanat akımı Claude Monet, Van Gogh, Manet, Alfred Sisley, Camille Pissaro, Berthe Morizot, Frederic Bazzille gibi birçok sanatçıyı etkisi altına aldı.

Monet’in eserlerine gelecek olursak;

İmpression Sunrise (İzlenim,Gün Doğumu)

Monet’in yaptığı tabloya verdiği isim nedeniyle bu sanatçılar yıllardır Empresyonist adıyla anılıyorlar. Eserle ilgili en çok yapılan yorumlardan biri ilk bakışta en dikkat çekici obje olan ‘turuncu güneş’ tir. Güneş resimdeki en parlak şey gibi görünse de bu bir yanılgıdır. Güneş, en az bulutlar kadar parlak fakat sarı ve turuncu renklerinin kullanımından dolayı resimde ki en parlak objeymiş gibi algılıyoruz. Resimde ki diğer unsurlara baktığımızda resmin tam olarak tamamlanamadığını düşünüyoruz fakat tamamlanmamış gibi görülen unsurlar aslında Monet’in sisli havadan dolayı oluşan kısıtlı görüş mesafesinden dolayı kaynaklanıyor.

Monet’in ayrıca “En büyük eserim.” olarak adlandırdığı 8 dönümlük bahçesini gözlemleyerek yaptığı onlarca eseri var. Bu eserlerden en çok dikkat çekenleri suda yüzen nilüfer yaprakları ve suyun üzerine yansıyan bulutları resmettiği tablolarıdır. Ayrıca Monet’in Paris’in çevresinde ki Giverny Kasabası’nda bulunan bahçesi günümüzde ziyaretçi akınına uğrayan adeta bir açık hava müzesine çevrilmiştir.

Monet 1923’te katarakt sebebiyle iki kez ameliyat olmuştur. Katarakt olduğu dönemlerde hastalığının sebep olduğu durumdan ötürü Monet bahçesini bu şekilde gözlemlemiş ve eserlerinde genel olarak kırmızı tonlarını kullanmıştır. Monet 1926 tarihinde akciğer rahatsızlığından

ölene kadar resim yapmaya devam etmiştir.

“Belki de ressam olmayı çiçeklere borçluyum” sözünün sahibi olan Monet olmak üzere birçok empresyonist sanatçının eserleri günümüzde Paris’te bulunan Marmottan Monet Müzesi’nde sergilenmektedir.

This article is from: