ÇARŞI
PAZAR
ALIŞVERİŞ MEKANLARI
Alışveriş etkinlikleri, Mısır-Hitit döneminde, tapınakların çevresindeki açık mekânlarda yapılıyordu. Alışveriş etkinliğinin bir mimari biçim alması ve kentin ayrılmaz bir parçası olması olgusu, Antik Yunan-Hellenistik döneme aittir. Agoralar ve Roma dönemindeki forum, ilk planlı alışveriş etkinliğidir. Ortaçağ Avrupa’sının alışveriş yeri olan pazaryerleri ise, katedrallerin çevresinde ve meydanlarda kurulan seyyar panayırlarla birlikte plansız bir etkinliği işaret ediyordu. 12. yüzyıldan sonra, alışveriş etkinliği seyyar birimlerden özel fuarlara, depolara ve üstü kapalı tekil dükkân anlayışına dönmüştür. Malın sergilendiği dükkân, deposu ve tüccarın evi tek bir birimde yer almaktadır Batı, Ortaçağını yaşarken, Anadolu ve Ortadoğu, "Asur Ticaret kolonileri döneminden" bu yana, ticaretin merkezinde yer almaktaydı. Selçuklu-Osmanlı kültürü içinde önemli yeri olan çarşılar; İstanbul, İzmir, Bursa vb. tarihi kentlerde alışverişin mimarlık kültürünü yaratmışlardır. Selçuklu döneminde, kervansaray avlusunda kurulan çarşılar, alışveriş kültürünün en canlı örneğiydi. Osmanlı mimarlığında, kapalı çarşı anlamına gelen bedestenler bu kültürü sürdürdüler. Bedestenler, cami, kervansaray ve hanlarla bütünleşerek kentsel kurguya katılmışlardır. 17. yüzyıl başında Avrupa kentlerinin nüfuslarının artmasıyla fuar, panayır türü alışveriş etkinlikleri giderek büyük açıklıklı, dökme demirden, çok katlı kapalı fuar mekânlarına dönüşmüştür. Bu çok katlı yapıların alt katı mağazalar ve yaya sokakları, üst katı ise tüccarların bürolarıydı.
Osmanlı kentinin hayat damarlarının attığı çarşıda, sadece ticaret değil, siyaset de vardır. iş tartışmaları kadar, devlet dedikoduları da burada yapılır. Çarşı kent cemaatinin ve gündelik yaşamdaki hemen her şeyin iç içe geçip kaynaştığı yerdir.
Maurice M. Cerasi, 'Osmanlı Kenti' adlı yapıtında, "Osmanlı kentinin hayat damarları, başka hiçbir yerde olmadığı kadar, 'merkez-çarşı'da atar" diyecektir.
Osmanlı kenti genelde, bu ‘merkez-çarşı’ların çevresinde gelişir ve şehir içi yollar bu merkezlerde buluşur.
Osmanlı kentinin hayat damarı merkez-çarşı ise, bir Osmanlı çarşısının kalbinin attığı mekân da, ‘bedesten’dir.
Bedesten, herhangi bir çarşı değildi; bir 'merkez-çarşı' idi ve her kentte bulunmazdı; Osmanlı topraklarının uluslararası ticarete açık kentlerinde yer alırdı. İlk zamanlarda kumaşçılar için inşa edilen bu yapılar, Osmanlı çarşısında bir yönüyle ‘Borsa’ işlevini yerine getirirken, diğer yönüyle de, para ve mücevheratın belirli bir süre için saklandığı ‘kiralık kasa’ görevini de üstlenmiştir. Bu nedenle, bedestenler oldukça sağlam bir biçimde inşa edilmişlerdir. Bedestenin çevresine yerleşen dükkânların belirli bir sıralanma biçimi vardır: Sattıkları malın değeri ne kadar yüksek ise, dükkânların yeri de bedestene o kadar yakındır. Her sokakta aynı ürünün ustaları loncalar halinde bulunurdu. Satıcılar arasında rekabet kesinlikle yasaktı. Hatta bir usta, tezgahını dükkânın önüne çıkarıp kalabalığa göstererek ürün işleyemez ve devletin belirlediğinden yüksek fiyat koyamazdı
İlk dönem Osmanlı çarşılarının iç işleyişinde ise, lonca sistemi etkin güçtür. Lonca sisteminin ticarî yaşamdaki etkisi, özellikle esnaf üzerinde, satış ve üretimle ilgili bazı ahlâk kurallarının oluşmasını sağlamıştır.
Osmanlı’da çarşı esnafının farklı milletlerden oluşması da, ticarî hayatta ve satış tekniklerinde farklı renkler ortaya koyar. Her milletin kendi özellikleri vardır. Bu özellikleri, İstanbul’u ziyaret eden tanınmış İtalyan yazar Edmondo de Amicis (1846-1908) şöyle aktarır: “Müşteri dört taraftan sözler ve işaretlerle çağrılır. Rum tüccar biraz azametli bir tavırla seslenir; aynı derecede hilekâr ama daha mütevazı görünen Ermeni, abartılı bir hürmetle müşteriyi celb etmek ister; Yahudi, satacağı şeyleri kulağınıza fısıldar; dükkânın eşiğinde bağdaş kurup oturan ağırbaşlı Türk ise, ancak gözleriyle davet eder sizi ve işi kadere bırakır…”
Satıcının elindeki malları teşhir etmesi de, Osmanlı çarşılarında, kendine has bir tarz içindedir. Bu konuya dikkat çeken gezgin Bore, şunları dile getirir: “Yol boyunca, iki taraflı dizilmiş duvarlar boyunca, raflarda yer tutmuş albenisi olan ne kadar mal varsa; Bursa’nın kadifeleri, İran ve Hint şalları, Bohemya ve Venedik camları, birbiri peşine renkli yelpaze gibi açılıp gözleri büyüleyen çarşılarda, sadece rafta kalmazlar…” “Özellikle kumaşçılarda, kepenklerin yukarı kalkan kanadından veya tonozları tutan demir çubuklardan aşağıya doğru kumaş parçalarının sarkıtılması âdettir. Bu bin bir renkli atlaslar, ipekliler, arkalarından gelen günışığını alaca bulaca yansıtarak herkesi büyülü bir masal âlemine davet etmektedir.”
Coğrafi konumunun İstanbul'a sağladığı avantajların başında, ticaret yollarının üzerinde olması gelmektedir. Bu nedenle İstanbul, tarih boyunca hep önemli bir alış-veriş merkezi olmuştur. Önceleri Hindistan ve Uzakdoğu'dan, daha sonra ise Avrupa'dan gelen mallar İstanbul'da toplanmış; aynı şekilde Osmanlı ülkesinde üretilen en değeıli mamüller payitaht olan İstanbul'un pazarlarında satışa sunulmuştur. Fakat belirtmek gerekir ki İstanbul sadece ithal edilen veya başka bölgelerde üretilen mallann satıldığı zengin bir pazar değil, aynı zamanda çok önemli bir üretim merkezidir. Bu nedenlerden dolayıdır ki İstanbul denince Boğaz, camiler ve Kızkulesi'nin yanısıra Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı, Mahmutpaşa ve şık mağazalar ilk akla gelen şeyler arasındadır.
KAPALI ÇARŞI
Yeri, mimari üslubu, ürün çeşitleri ve renkli atmosferiyle Kapalıçarşı yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilk uğrak yerlerinden biridir. Çarşı’da başta kuyumcular ve sarraflar olmak üzere, antikacılar, silahçılar, halıcılar, dericiler gibi birçok esnaf faaliyet göstermektedir. Her sokak belli bir bölüme ayrılmıştır ve aranan kolayca bulunur. 8 girişi bulunan çarşının her bir kapısı İstanbul un tarihi dokusunda yer işgal eden önemli eserlere açılır. Nuriosmaniye Camii, Çemberlitaş, Bayezıd Külliyesi, Sahaflar Çarşısı bunlardan birkaçıdır.
Çarşı Ayasofya Camiine gelir getimesi amacıyla kurulmaya başlanmıştır. Şehrin stratejik bir bölgesinde Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461 de yaptırılan çarşı, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yeni eklerle genişletildi. 16. ve 17. yüzyılda yangın ve depremlerden zarar gören çarşı 1894 tamamen yıkıldı ve 1898’de yeniden inşa edildi. 1943 ve 1954’te tekrar yanan Kapalıçarşı bugünkü konumunu bu yangınlardan sonra yapılan tamiratla kazanmıştır.
Çarşı kültürünün temellerinin atıldığı Kapalı Çarşı aynı zamanda bugünkü modern anlayışta mağaza karması çalışmalarının da kökenlerini oluşturdu
Burası, hala, şehrin ticaret merkezi, her zevk ve keseye uygun bir şeyin bulunduğu orijinal bir alışveriş yeridir.
MISIR ÇARŞISI Eminönü’ nde Yeni Cami’nin arkasında ve Çiçek Pazarı’nın yanında bulunan çarşı yaklaşık 350 yıllık bir geçmişe sahip. Turhan Sultan tarafından mimar Kazım Ağa’ya yaptırılan çarşı, Mısır’dan getirilen baharatların satıldığı bir mekândı. Türlü bitkiler, kuru çiçekler, tohumlar, ağaç kabukları, şaplar, türlü baharatların satıldığı dükkânlar, eski İstanbullular için birer eczane hizmeti görürdü. Çarşıda halen tabii ilaçlar, baharat, çiçek tohumları, nadir bitki kök ve kabukları gibi eski geleneğine uygun ürünlerin yanı sıra kuruyemiş, şarküteri ürünleri, lokum gibi değişik gıda maddelerini de bulabilirsiniz.
HORHOR PAZARI Fatih İtfaiye ile Aksaray arasında yer alan çarşı her yaş ve kalitede mobilya satan dükkânlarla doludur.‘‘bit’’ pazarı olan ismi sizi yanıltmasın; çünkü burada genellikle antika mobilyalar ve antika olabilecek kadar nadide değilse bile, hala değerli mobilyalar satılmaktadır. İSTANBUL BAKIRCILAR ÇARSISI Beyazıd’ta çarşıda, istediğiniz her ebatta ve formlarda yapılmış kazan, tencere, tava, çaydanlık ve mumluk gibi çok çeşitli bakır eşyaları bulabilirsiniz. SAHAFLAR Beyazıt semtinde, Bayezıd camii ile Kapalıçarşı’nın Fesciler Kapısı asında yer alan Sahaflar Çarşısı 1460’da Kapalıçarşı ile birlikte kuruldu. En kıymetli yazmaların, minyatürlü kitapların pazarıdır. Yakın zamana kadar, İstanbul entelektüellerinin ve okuma meraklılarının yanı sıra, bütün dünyadan değişik amaçlar için gelen araştırmacıların da ilgi gösterdiği bir mekân oldu. ***18'inci yüzyıl Mehmet Efendi Medresesi'ndeki İstanbul Sanatları Çarşısı ve yakınındaki, Sinan tarafından yapılan 16'ıncı yüzyıl Caferağa Medresesi'nde zanaatkarları çalışırken görmek ve yaptıklarından satın almak mümkündür. SEMT PAZARLARI İstanbul’un hemen her semtinde, kurulduğu semtin ya da kurulduğu günün adıyla anılan semt pazarları vardır. Bu açık pazarlarda çok sayıda tezgâh yan yana kurulur ve gıdadan tekstile, ev eşyasından canlı hayvana hemen hemen bütün ihtiyaç maddeleri satılır. Bu pazarlar şehrin kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. ***Taksim - Nişantaşı - Şişli semtlerindeki seçkin dükkanlar pazar yerlerindeki kargaşanın tam tersini yansıtır. İstiklal, Cumhuriyet ve Rumeli Caddelerinde, Türkiye'nin yüksek kaliteli tekstillerinden üretilen şık modelleri satan dükkanlar zevkle ve rahatça gezilir. Asya tarafındaki Bahariye ve Bağdat Caddelerinde benzer mallar sunulmaktadır.
“Pasajların yükseliş döneminin birinci koşulu tekstil ticaretindeki büyük yoğunlaşmadır. Pasajlar, lüks eşya ticaretinin
merkezlerindendir. Pasajların oluşumunun ikinci koşulu da demir konstrüksiyonun kullanılmaya başlanmasıdır. Endüstriyel lüksün yeni bir buluşu olan bu pasajlar, bina kütlelerinin arasında uzanan, üstleri cam kaplı, mermer duvarlı geçitlerdir. Işığı yukarıdan alan bu geçitlerin iki yanında en şık dükkânlar uzanır; bu nedenle böyle bir pasaj, küçük bir kent, dahası küçük bir dünyadır" Walter Benjamin; Pasajlar
19. yüzyıl Osmanlı kentlerinde, çarşı-pazar çehre değiştirecek, geleneksel alışveriş merkezleri geri plana düşerken, geniş vitrinli Avrupaî mağaza ve bonmarşeler öne çıkacaktı. Günümüzün alışveriş merkezlerine benzetebileceğimiz bu tür mağazalar, Avrupa etiketli mallarıyla, başta İstanbul, Osmanlı topraklarının hemen bütün büyük kentlerine yayılacaktı. Kataloglar bastıran, bir 'bonmarşe kültürü' ve yeni bir tüketici profili oluşturan bu mağaza ve dükkânlar, geleneksel çarşı alışkanlıklarını zorlayacaktı.
*Le Bon Marché : Fransa'da 1850lerde kurulmuş olan büyük bir mağazanın adıdır. dünyadaki ilk büyük mağazacılık örneklerinden biridir
Modern departman mağazaların temeli 19. yüzyılın sonlarında Paris'te atıldı. Aristide Boucicaut adında bir esnaf Paris'te 1852 yılında Le Bon Marché mağazasını açarak yüz yılı aşkın bir süredir başarıyla devam eden bir konsepti hayata geçirmişti. Amaç zor beğenen müşterilere tek çatı altında gecelikten kürk mantoya her şeyi sunabilmekti. Sen nehrinin sol yakasındadır. Kentin en şık mağazası olarak ortaya çıkmaktadır. İyi bir Pazar anlamına gelmektedir. Dünyada, kurulan ilk mağaza olarak kabul edilmektedir.Mağazanın bulunduğu yapı: 1896 yılında, Gustava Eiffel’in teknik danışmanlığında genişletilmiştir.
19. yüzyıl: "Avrupa'da çok katlı mağazalar dönemi"
Alışveriş merkezindeki değişim, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Kuzey Amerika'dan başlar. Kuzey Amerika kentlerinde, banliyö ve kent mekânını istila eden alışveriş merkezlerinin açılmasında kilit önem taşıyan buluşlar;
çok büyük genişlikteki iç mekânlar,
alışveriş olanağı sağlayan havalandırma sistemi
alıcıların bu geniş mekânda rahatça dolaşmasını sağlayan yürüyen merdiven olmuştur.
Bu alışveriş yapı tipolojisinin en önemli özelliği, tek katlı yaygın alışveriş tipinin aynı taban alanında çok katlı olarak genişlemesi ve birçok firmanın zincir kurarak ülke içinde şube açmalarıydı.
Alışveriş merkezi kavramı, ülkemizde, 1980 sonrası dönemde filizlenmişti.
En güzel örneklerden biri, Milano'nun ünlü Duomo Katedrali'nin baktığı Duomo Meydanı'nda yer alan, 19. yüzyılın devboyutlu alışveriş merkezi olan Galleria'dır. 1865'te mimar Giuseppe Mengoni tarafından yapılan Galleria V. Emmanuele, dökme demir ve cam ile yapılan ender büyük yapılardandır. Galleria, kent planına getirdiği öneriyle, La Scala ve Duomo Meydanlarını birleştirdiği gibi 1848 Devrimi'yle alevlenen milliyetçi akımların etkisiyle, kilise ile devletin birliğini de temsil etmeyi amaçlamıştı. Yapı, çok büyük mağazaları, kentin önemli meydanlarını bağlayan geniş iç sokakları ve üst katlarında yer alan tüccar bürolarıyla, Milano'nun en yoğun ticaret merkezlerindendir.
Alışveriş merkezi tarihçesine baktığımızda süper marketlerden bahsetmek gerekir. Belli firmaların kentin belli merkezlerinde açtıkları büyük tüketim mağazalarıdır bunlar. Ülkemizde perakendenin gelişmeye başlaması modern alışveriş merkezlerine altyapı hazırladı. 1950 ve 1960’larda dağınık, düzensiz perakende faaliyetleri bulunuyordu ve devlet işletmesi olarak Migros’la Gima kuruldu. Böylece bu mağazalar toplumda güvenilir alışveriş odakları olarak kabul edilmeye başlandı. Zamanla kendilerini de geliştirdiler. Ve özellikle de yan aktivitelerle, sinema, kültür faaliyetleri, çocuklar için oyun merkezleri gibi yan fonksiyonlarla toplumun boş zamanlarını da geçirebilecekleri yerler haline geldiler. Türkiye'de hızla yaygınlaşması ise başlangıçtaki bu sosyal içerikten çıktı. 1960 ve 1980’li yıllarda küçük bağımsız aile girişimleri oluşmaya başladı. Vakko, Beymen ve İGS gibi. 1984’te yabancı markalar ülkemize gelmeye başladı. Benetton ve Adidas bunların öncülüğünü yaptı. 1987’de ülkemizin bugünkü anlamda ilk alışveriş merkezi olan Galleria Alışveriş Merkezi açıldı.
Alışveriş merkezlerinin hayatımıza girmesiyle birlikte alışverişten kültürel etkinliklere kadar bir dizi değişim yaşanılmaya başladı. Artık alışverişler caddelerde dolaşarak yapılmıyor. Kültür sanat etkinliklerinden alışverişe, eğlence alanlarından yeme-içme mekanlarına kadar ihtiyaç duyulabilecek her şeyin tek çatı altında olması insanların alışveriş alışkanlıklarını da değiştirdi. Ailenin alışveriş ihtiyaçlarına ayırabileceği zaman daralıyor ve bir seferde mümkün olduğu kadar fazla ihtiyacı karşılayacak alışverişin, mümkün olduğu kadar kısa sürede yapılması gerekiyor. Bunu da alışveriş merkezleri, çok çekici bir biçimde sağlıyor. Çocuklarla ilgileniyor, temiz mekanlarda iklim koşullarından etkilenmeden güvenli tüketici haklarını gözeten kurallar içinde alışveriş olanağı sağlıyor. Daha da ileriye gidiyor, alışverişi bir azap, bir zaman kaybı olmaktan çıkarıyor. Merkezlerdeki sinema, konser salonları, imza günü, konferans gibi etkinliklerle işi eğlenceli hale getiriyor. Merkezler bir anlamda sosyal buluşma mekanları haline geliyor.
Son 5- 6 yıl içinde kent merkezlerine yakın yerlerde kurulan alışveriş merkezleri, hemen hemen tamamında ya aynı zamanda konut ya da ofis üniteleri olan ek binalar ile birlikte yapılmaktadır. Yani baktığınız zaman sadece alışveriş merkezi değildir.
Hayatımızda hızla yaygınlaşan alışveriş merkezlerinin hepsinin konsepti de birbirinden farklı. Kiminde havuz sefasını yaşarken kiminde de açık havada dolaşarak alışveriş yapmanın keyfini tadıyorsunuz. Pek çok alışveriş merkezinin artık sinema salonuyla yetinmediği perakende sektöründe, tiyatro, buz paten sarayı, ve çocuk oyun alanları da bulunuyor.
Uluslararası Alışveriş Merkezleri Derneği AVM tiplerini kategorize etti: Reginonal, super reginonal, life style, power center, outlet center, open air, commnunity center ve retail park.
AVM’lerin yarattığı en büyük sıkıntı fizibilite çalışmaları yapılmadan gelişigüzel konuşlanmak. Özellikle Beylikdüzü bölgesinde adeta dip dibe yığılan alışveriş merkezlerinin oluşturduğu kirlilikten söz etmemek mümkün değil. Plansız yapılanmalar hem kent estetiğine zarar veriyor hem de haksız rekabete yol açıyor. Bu da atıl yatırımlarla ülke ekonomisinin zarar görmesine neden oluyor.
Vaktin en değerli hazine, maddi gücün ise tek amaç olduğu modern zamanların ibadethaneleri olarak adlandırılan alışveriş merkezlerinin Türkiye'deki varlığı 20 yıllık bir süreçten ibaret olsa da alışveriş merkezi sayımızın 2010 Eylül ayı itibariyle 250’ye ulaştığı açıklandı.
Alışveriş merkezleri ve zincir yatırımlar, son yılların parlak yatırım alanı. Hemen her gün yeni bir alışveriş merkezi projesi başlıyor. Türk yatırımcısının ilgisini çeken alışveriş merkezlerine şimdiye kadar 1 milyar dolardan fazla yatırım yapıldı ve yeni projeler yapılmaya devam ediliyor.
Hal Foster, son yıllarda banliyölerdeki alışveriş merkezlerinin, selefleri olan pasajların ve büyük mağazaların eski beşiği kente dönmeye başladığını, "megastore"ların sonunu getirecek olan olgunun da internet üzerinden satış kültürü olabileceğini iddia etmektedir.
KAYNAKÇALAR: 1. 2. 3.
4. 5. 6. 7. 8. 9.
10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19.
Gündüz Özdeş – Türk Çarşıları Mustafa Cezar – Tipik Yapılarıyla Osmanlı Şehirciliğinde Çarşı ve Klasik Dönem İmar Sistemi Novartis - Yaşayan Çarşılar Eczacıbaşı – Çarşılar Pazarlar Koç Allianz Fotoğraf Yarışması – Çarşı Pazar Lütfu Tunç – Kapalı Çarşı’da Beyoğlu Mağazalarına Osmanlı’nın Alışveriş Mekanları Oktay Ekinci – Kendi Çarşılarımızı Yaşatmalıyız Recep Kavlak - Alışveriş Mekanları Prof.Dr. Seyfettin Erşahin – Türk İslam Şehirleri Üzerine Bir İnceleme İstanbul Büyükşehir Belediyesi Turizm Müdürlüğü web sayfası Arkitera.com Mimarizm.com Bedesten.net Gazeteavm.com İstanbul.e-sehir.com İstanbul-rehberi.com Seyristanbul.com Thegate.com.tr İstanbuluntarihi.com
20090331009
NAZLI CAYMAZ