ARTTA KALANLAR Dr. Necdet Tuna
NOBEL TIP KİTABEVLERİ
© 2013 Nobel Tıp Kitabevleri Tic. Ltd. Şti. ARTTA KALANLAR Yazar: Dr. Necdet Tuna ISBN: 978-975-420-979-2
5846 ve 2936 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasası hükümleri gereğince herhangi bir bölümü, resmi veya yazısı, yazarların ve yayınlayıcısının yazılı izni alınmadan tekrarlanamaz, basılamaz, kopyası çıkarılamaz, fotokopisi alınamaz veya kopya anlamı taşıyabilecek hiçbir işlem yapılamaz.
Yayımcı
: Nobel Tıp Kitabevleri Tic. Ltd. Şti. Millet Cad. No:111 34104 Fatih-İstanbul Yayımcı Sertifika No : 15710 Baskı / Cilt : No-bel Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. Kurtini Mevki, General Şükrü Kanatlı Cad. Ömerli - Hadımköy - İstanbul Matbaa Sertifika No : 12565 Sayfa Tasarımı - Düzenleme : Nobel Tıp Kitabevleri, Can Gelgeç Kapak Tasarım : Can Gelgeç Baskı Tarihi : Nisan 2013 - İstanbul
Önsöz Anılar, geride kalan yılların bellekteki izleridir. Kişinin yaşam sürecindeki bilim, sanat, eğitim, ticari ve toplumsal faaliyetlerinin, olumlu ya da olumsuz, soyut, somut özetleridir ayni zamanda. Bu gelişmelerinin artı ve eksilerini bireyin yetenekleri, becerileri, bedensel ve zihinsel güçleri oluşturur. Bu uğraşıların ürünleri, topluma sağladığı ekonomik, eğitsel, bilimsel, sanatsal ve tinsel katkıları oranında değer kazanır ve geçmişiyle hesaplaşmasına olanak verir Yaşam sürecine giren bireyin geleceği ya çevresince yönlendirilir ya da kişi geleceğinin yolunu, çevre koşullarında, görüş, beceri ve yetenekleri çerçevesinde kendi çizer. Lise ve üniversite dönemlerinde vasat, ama çalışmayı seven, görmek, bilmek isteyen meraklı bir öğrenciydim. Ailemin toplumsal düzeyi ortaydı, çevrem dinini salt olumlu yönleriyle uygulardı. Ailede yüksek öğrenim gören ilk’tim. Spora yatkındım, seviyordum, atletizmde çevre koşulları oranında başarılı sayılırdım. Maalesef sanat açısından hiçbir becerim ve yeteneğim yoktu, tüm özenti ve isteklerime rağmen gelişmedi. Lisedeyken Halkevinde katıldığım bir Türk musikisi korosundan dördüncü gün ” çift ses çıkarıyorsun” diye şef beni ihraç etmişti! Başladığım Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon uzmanlık süremi tamamlaman geçim sorunu nedeniyle zorlaşınca, daha doğrusu oluruyla götürmek istemediğimden, Almanya’ya gittim. Giessen Üniversitesindeki rahmetli hocam Prof. Dr. V. Ott’tan aldığım bilimsel çalışma ve öğrendiklerimi topluma aktarma eğitimi ve öğütleri yaşamımda yeni bir süreç başlattı.Mesleğimi daha geliştirme, okuma ve yazma zevki ile topluma yararlı olma zevkini enjekte etti bana! Ankara Üniv. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AB başkanı olan Prof. Necati Arı ben Giessen üniversitesinin Badnauheim’ deki o yıllarda Almanya’nın en yeni ve modern fiziksel tıp ve rehabilitasyon kliniğini görmeğe gelmişti.Beni görünce, daha ne kadar burada kalacağımı, benim gibi meslektaşlara ihtiyaçları olduğunu ve dönünce kendisine uğramamı söylemişti. Ailem orada olduğu için aslında benim niyetim de oydu. Yurda dönünce kendisini ziyaret ettim, doçentlik tezimi hazırladığımı, ama konunun yabancısı olduğum için lütfen tezime bir göz atmasını rica ettim. O da hay hay dedi ve bir hafta sonra gayet güzel olduğunu, hemen teslim etmemi söyledi. Bir ay kadar sonra sonucu almağa gittiğimde, sonucun başarısız olduğunu, ama kendisi bu süre içinde burada olmadığı için nedenlerini, bilmediğini, birkaç değişiklik yapıp tekrar getirmemi söyledi. Oysa kendisi jüri başkanıydı. Gülhane Tıp Fakültesinde, ozaman bölüm başkanı olan Prof. Dr. Aziz Sevüktekin de yardımıyla kısa bir ek çalışma yapıp tezi götürdüm. Tekrar gittiğimde sekreterin verdiği yazılı sonuçta ilk aleyte oyu Prof. Dr. Necati Arının verdiği anlaşılıyordu. Sonradan anlaşıldı ki, tezin ikinci incelenmesini rahmetli Prof. Dr. İsmet Çetinyalçın’a havale etmişti ve o da tezi redetmişti. Daha sonra Romatizmal Hastalıklar yapıtımızı hazırlanken bir birimizi daha yakından tanışmıştık. Kendisi bana mükerreren “Necdet bey, bir şeyler hazırla getir de şu işi haledelim” dedi. Hocanın işin esasını fark etmiş olduğu anlaşılıyordu.Kendisine teşekkür ettim ama ben de artık bu işten soğumuş, tiksinmiştim. Bir daha üzerinde durmadım. III
Oysa tezin konusunda bu denli kapsamlı bir çalışmaya bugüne kadar literatürde rastlamadım! Tezi red eden bu hocanın! karakter analizini ayni konuyla ilgilenenlerin taktirine bırakıyorum! Ama rahmetli hocamım yaptığı aşı tüm yaşamımca etkisini bugüne kadar eksilmeden, hatta artarak sürdürdü. Anılarımı 2007 de Nobel Tıp Kitapevinde yayımladığım “Çemişgezek-Nürberg Hattında Bir Doktor” isimli yapıtımda yayımladım. Bu kez de bugüne kadar günlük gazete ve dergilerde çıkan yazılarımı derledim. Hocamın yaptığı aşının sonucu i olan mesleki çalışmalarımı kitabın sonundaki listede göreceksiniz.
Dr. Necdet Tuna Erenköy, Mayıs 2012
Not: Makaleler değişik gazete ve dergilerde yayınlandığı, yada konuşmalarda söz edildiği için bazılarında aynı olaylar tekrarlanmış olabilir! IV
ARTTA Kalanlar
İçindekiler Önsöz ............................................................................................................................................................ III 1 1946’Ya Kadar Neler Yaşadık Neler Eskişehir’de!...............................................................................1 2 Çocukluğu Yaşamak ..............................................................................................................................11 3 Muayenehaneden Çıkan 40 Kitap ........................................................................................................17 4 Un-yağ-şeker! .........................................................................................................................................27 5 Mehmetler Sınıfı! ...................................................................................................................................29 6 Nasıl Para Kazandım! ............................................................................................................................33 7 Ağrının Toplumsal Ve Sosyal Boyutları ..............................................................................................41 8 Dün-Bugün! ............................................................................................................................................47 9 Ağrılarınız Ve Egzersizler......................................................................................................................49 10 Alman Hocalarımız! ..............................................................................................................................51 11 Bilimsel Araştırma ve Bilim Adamının Değeri! .................................................................................55 12 Bir Gemi Gezisinin Anatomi Ve Fizyolojisi (Hem Nalına, Hem Mıhına!) ....................................59 13 Hava Değişiklikleri Ve İnsanlar ............................................................................................................61 14 Bir Anı - Kendin Bilmezsen!.................................................................................................................65 15 Ay Ve İnsanlar .........................................................................................................................................67 16 Bayrak! .....................................................................................................................................................71 17 Doğu Anadolu ........................................................................................................................................73 18 Burdur’da Bağ Bozumu..........................................................................................................................79 19 Cemşi Ağa! ..............................................................................................................................................83 20 Çağdaşlık! ................................................................................................................................................87 21 Yeterki Sen İstemesini Bil!.....................................................................................................................89 22 Çeşme Bayırı ...........................................................................................................................................93 23 Defne’ye Mektuplar ................................................................................................................................97 24 Ne Biçim Devlet, Ne Biçim Millet! ................................................................................................... 101 25 Tıp Dili Ve Günlük Konuşma Dilimiz .............................................................................................. 103 26 Hıdrellez Ve Nevruz ............................................................................................................................ 107 27 Din Yolunda Ölenler Ve Öldürülenler ............................................................................................. 113 28 Doğu Karadeniz Ve Acaristan ........................................................................................................... 117 29 Politik Özenti! Bush’un Misyonu Ve Terörizm ................................................................................ 127 30 Evlerimiz! ............................................................................................................................................. 131 31 Fas.......................................................................................................................................................... 139 32 Ülkemizde Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyonda Dün-Bugün-Yarın ................................................ 145 33 Çelişkiler Ülkesi: Güney Afrika......................................................................................................... 149 34 Hacı İbrahim ........................................................................................................................................ 157 35 Hipokrat ve Günümüzde Tıp ............................................................................................................. 161 ARTTA Kalanlar
V
36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70
VI
Kalp Hastalıkları ve Rehabilitasyon .................................................................................................. 165 Orta Anadolu’ya Bir Tren Yolculuğu ................................................................................................ 169 Satılmışoğlu Köyü ............................................................................................................................... 173 Doğu Karadeniz’den Esintiler! ........................................................................................................... 177 Kütüphanelerimiz................................................................................................................................ 187 Bir “EN”ler ve “İLK” ler Ülkesi: Portekiz!........................................................................................ 191 Midas’ın Kulakları Eşek Kulağı! ....................................................................................................... 199 Nataşa Deleon’un Anıları (*) ............................................................................................................. 203 Orhan Veli’ye özendim, Ben de şiir yazdım! ................................................................................... 205 Osmanlı Döneminde Türkler ............................................................................................................ 207 Osmanlı’da Bilim ................................................................................................................................. 213 Ramazan Geldi, Hoş Geldi... .............................................................................................................. 219 Kızılinler Köyü..................................................................................................................................... 221 Psidya’nın Görkemli Kenti Sagalossos .............................................................................................. 223 Sigara! ................................................................................................................................................... 225 Doğru Solunum Yapmasını Biliyor musunuz? ................................................................................ 227 Sorumlular-Sorumsuzlar.................................................................................................................... 231 Tarih Boyunca Eskişehir..................................................................................................................... 235 Termal’in Ruhuna Fatiha!................................................................................................................... 251 Tıp Talebe Yurtları ............................................................................................................................... 253 Toplumun Değer Ölçüleri! ................................................................................................................. 259 Torun sevgisi-Sevgi Çarkı! ................................................................................................................. 261 Tunçeli’nde Hekimlik! ........................................................................................................................ 263 Ulus Bilinci! ......................................................................................................................................... 265 Suriye-Ürdün Gezisi- Bağdat Cafe!................................................................................................... 269 Veremediğim Hesap ve Almanya! ..................................................................................................... 281 Yalancı Siyatik ...................................................................................................................................... 311 Yalova Kaplıcaları ve Kaplıca Tedavisi.............................................................................................. 315 Yeterki İste! ........................................................................................................................................... 351 Sahipsiz ve Başıboş Meslek: Masörlük.............................................................................................. 355 Koliler ve İnsanlar ............................................................................................................................... 361 Bel Ağrıları ve Evrim .......................................................................................................................... 363 Nürnberg ve Sonrası ........................................................................................................................... 371 85 Yaşındaki Bir İnsan İhtiyar Değildir ............................................................................................ 385 Öz Geçmişim ve Yayınlarım .............................................................................................................. 387
ARTTA Kalanlar
TIP TALEBE YURTLARI 15 Nisan 2010
1924'te Medreselerin yerini Darülfunun almıştı. 1933'te de, üniversite reformuyla Darülfünun’un Üniversiteye dönüştürüldüğü yıllarda, sıhhiye vekili Dr. Refik Saydam döneminde, özel bir yasayla kurulan ve yirmi yıl süreyle tıp eğitimine damgasını vuran Tıp Talebe Yurtları, genç T. Cumhuriyetinin gençlere eğitim olanağı sağlayacak kapıların ilklerindendir. (*) Bu yasayla devlet yurtlara kabul ettiği öğrencilerin tıp fakültesinde kaldığı sürece tüm yiyecek, giyecek ve okul masraflarını karşılamayı kabul ediyor; buna karşılık, karşılıklı imzalanan taahhütnameye göre de, mezun olduktan sonra ülkenin göstereceği her hangi bir yerinde, yurtta kaldığı sürenin ¾ kadar zorunlu hizmet koşulunu koyuyordu. Bu olanak, bugün olduğu gibi o gün de, fakir ülkenin fakir, ama yetenekli çocukları için önlerine konan bir merdivendi.. Nitekim, liselerden pek iyi dereceyle mezun olan ve birlikte yurda girdiğimiz arkadaşlarımdan tümüne yakınının, bu destek olmasa, bulundukları köy ya da kentten dışarı adım bile atamayacaklarını gayet iyi biliyorum. O yıllarda ülkenin tek tıp fakültesi İstanbul’da olduğu için yurtlar da İstanbul’da açılmış. Çemberlitaş, Çarşıkapı ve Veznecilerde olmak üzere büyük kısmı kiralık olan 12 eski yurt binada 600 e yakın öğrenci barınıyordu. Hekimler, insanların yer yüzünde varoluş nedeni olan canlarını emanet ettikleri mesleğin sahibi olarak toplumlarda tarih boyunca daima ilgi ve saygı görmüşlerdir. Bu saygıyı hak edebilmek ve çevrelerinin güvenini kazanmak için, davranış ve yaşam biçimleriyle de örnek olmaları gerekir. Ne var ki, bu nitelikler salt okul sıraları ve hastane koridorlarında öğrenilmiyor. Devlet, köyden kasabadan gelen hekim namzetlerini bu açıdan da hazırlamayı, toplumda örnek olacak bir yaşam biçimi kazandırmayı da ilke edinmiş, yurtları sade bir pansiyon olarak ele almamıştı. Yurtların ilk açıldığı yıllarda, aynı dönemde Avrupa hekimlerinin melon şapkalı, papyonlu ve frak benzeri giyim biçimden esinlenilmiş olunacak ki, tıp fakültesine ve yurtlara kabul edilen gençlerin, bastonla birlikte melon şapka, giysi ve yollukları gönderilip özel olarak davet edildiklerini duyardık. II Mahmut da, 1836 da Mektebi Tıbbiyeyi Askeriyeyi Şahane’yi açarken öğrencilere yaptığı konuşmada, “Soğuk çileğinizden sıcak kebabınıza kadar hepsini düşündüm. Mezun olacaklarınızı miralay nasbedeceğim. Sizden beklediğim, derslerinize düzenli çalışmanızdır” der. Bu da, Osmanlı İmparatorluğu’nun da hekimlerin yetiştirilmesine ne denli önem verdiğini göstermektedir. Bizim zamanımızda melon şapka ve baston adeti kalkmıştı ama, gene de yatakhanelerin düzeni, beyaz örtülü yemek masaları üzerindeki çiçekler, yemeklerin kalitesi; elbiselerin, gömleklerin, kravatların ütülü, ayakkabıların boyalı ve her gün traş olmadan dışarı çıkılmaması yönetimin üzerinde önemle durduğu konulardı. Daha ilk sınıfta tüm personel tüm öğrencilere “Doktor bey” diye hitap ederdi. Berberimizin lakabı Aga, ayakkabı boyacısının Takoz, ak saçlı, tonton ütücümüzün ismi de Pamuk Anne idi. Cep mendilini dört ucunu bir araya getirip katlamayı bana o öğretmişti. Cebime koyduğum beyaz mendili her katlayışımda o nur yüzlü kadını anımsarım. Yöneticiler bir öğrencinin o gün traş olmadığını görseARTTA KALANLAR
253
ler, gayet nazikane,” doktor ne o, aga bugün gene mi hasta, yoksa gelmedi mi ,seni traş etmemiş” diye espriyle karışık uyarırlardı. Yataklarımızı her gün bir birinci sınıf otel mükemmeliyetiyle düzelten yatakhanecimiz Hasan Amcaya bir keresinde takılarak, “ Hasan Amca, niye hür gün yataklarla bu kadar uğraşıyorsun, şöyle bir düzeltiver olsun” diyecek oldum. O yaşlı adamın tüm ciddiyet ve içtenliğiyle verdiği yanıt hala kulaklarımda; “ bey nasıl olur, ben nasıl yaparım, bir doktor öyle bir yatakta nasıl yatar” demişti. Beyaz kolalı örtülerin serildiği , üzerlerine vazolar içinde taze çiçeklerin konduğu masalarda yediğimiz yemeklerin II. Mahmut’un verdiğinden pek farklı olmadığını sanıyorum.Baharda çıkan kuzu fırınların, kışın kalkan tavaların, kadın göbeklerinin, işkembe çorbalarının ve talaş böreklerinin tadını hiçbir yurtlunun unutabilmesi olanıksızdır. Bu konuda galiba biraz da şımarmıştık! Bir defasında ekmek kadayıfı kaymaksız çıktığı için yemeği boykot bile etmiştik. Bir gün müdür odasında öğrenci temsilcileri olarak yemek listesi yapıyorduk. Bir ara, bizimle birlikte masada oturan yemek işlerinden sorumlu görevli, şimdi ne olduğunu anımsayamıyorum, bir malzemeyi bulamadığı için o yemeği listeye koymamamızı istemişti. İleride adından daha çok söz edeceğim rahmetli yurt müdürümüz Dr.Enver Sarp, kulağı biraz ağır duymasına karşın görevlinin sözünü nasıl duydu bilmem, hemen masasından doğrulup kendine özgü ses tonu ve konuşmasıyla,” siz ne isterseniz yazın evladım, devlet parasını veriyor, oda bulmak zorunda” diyerek bize destek vermişti. O yıllarda Muhsin Ertuğrul yönetimindeki Şehir Tiyatrolarının komedi ve dram bölümleri Tepebaşında idi. Yurt idaresinin aldığı biletlerle akşamları sırayla bu tiyatrolara giderdik. O yılların önde gelen yıldızlarını, Raşit Rizayı, Bedia Muavit’i, Vasfi Riza Zobu’yu, Cahide Sonku’yu, Şaziye Moral’ı, Behsat Butak’ı o sahnelerde izledik. Barok stilinin özgün örneklerinden olan yapılardan komedi bölümü eskidiği için 1958 de yıktırıldı, dram bölümü de 1970 yandı. Aynı yere yenileri yapılmadı. Bu vesileyle dönemin sağlık bakanı Behçet Uz’un bu düzene ters düşen bir görüşünden söz etmek isterim. Bir gün yurda gelmiş, sorunlarımızı dinliyordu. Yurtlar yazın 2-3 ay süreyle kapanır, bizleri de evlerimize gönderirlerdi. Yanılmıyorsam rahmetli Nezihi Somer ayağa kalktı ve “sayın bakanım, emir verin de yurtlar yazın da açık kalsın” diyecek oldu. Nezihi daha lafını bitirmeden bakan bir celallendi, bir celallendi ve, “efendi, efendi, yazın burada kalacak, kızlarla fink atacaksınız değil mi! Hayır efendim bin kere hayır; gidecek, Anadolu’nun toprağını avuç avuç koklayacaksınız” deyip çocuğun lafını ağzına tıkmıştı. Oysa, o bakan bizim hepimizin zaten Anadolu’dan geldiğimizi ve mezun olduktan sonra gene oraya, o topraklara döneceğimizi bilmiyor muydu ki! İstanbul, özellikle o yıllarda yurdun tek en geniş kültür ve eğlence olanaklarına sahip kentiydi. Orada yaşayacaklarımızı fakülte sıralarında öğretmiyorlardı. Evet kızlarla flört edecek, sinemaya, konserlere, plajlara, çaylara gidecek, dans edecektik. Bu sosyal yaşam, her aydının olmazsa olmazlarıydı. Kışın dersler arasında vaktimiz zaten çok kısıtlıydı. Selahattin Pınar’ı, Yorgo Bacanoz’u, Sadi Işılay’ı,Müzeyen Senar’ı,Hamiyet Yüceses’i Novotni’de, Tepebaşında, gene Tepebaşında Safiye Ayla’nın bir portakalın içinden çıktığı “Alabanda” revüsünü Anadolu’nun neresinde izleyebilirdik. Oralara biletleri kuşkusuz yurt vermiyordu. Harçlıklarımızdan arttırdığımız birkaç kuruşla gider, bir kenara ilişirdik. İçimizde musikiden en iyi anlayan Yaşar Bilgin’di ve çok kez bize o yol gösterirdi. Garsonlar tanıdıkları için ses çıkarmazlar, biz de sakin sakin 254
ARTTA KALANLAR
oturur, bir birayla birkaç leblebiye solo ve fasılları dinlerdik. Bu olanaklardan yararlanmamak, köyümüze köylü bir doktor olarak dönmek değil midir! Kısacası Tıp Talebe Yurtları, yalnız yatakhane ve yemekhane olarak değil, gençlerin, yaşantı, davranış, toplumsal görgü ve kültür yönünden de eğitilmeleri ön görülmüştü. O günlerin toplumsal koşullarını bilenler, o düzeni daha iyi değerlendireceklerdir. Yurt binalarından ikisi eski konak, diğerleri büyükçe eski evlerdi. En güzel ve bakımlı olanı Çemberlitaş’tan Sultanahmet’e inen yol üzerindeki Keçeci Zade Fuat Paşanın konağı olan merkez şubeydi. Konağın karşısında da Fuat Paşanın türbesi vardı.1946 da bizi bu binaya yerleştirmişlerdi. Yapı, büyük bir bahçe içinde haremi, selamlığı, girişteki kos koca kristal avizesi, yüksek tavanlı odaları, tümü mermer kaplamalı özgün hamamı ve bahçesinde fıskıyeli havuzuyla üç katlı görkemli bir konaktı. En üst kattaki yatakhanelerden tüm Marmara görünürdü.(Resim 1) Özellikle lüfer mevsiminde deniz, geceleri lüks lambalarının oluşturduğu bir fener alayına dönüşürdü. Yurtlarda sıkı bir disiplin vardı. Akşam sekizde kapılar kapanır, ziyaretçilerimizle ancak kapıda görüşebilirdik. Devlet tiyatroları ve tramvay biletleri yurt idaresince sağlanır, yanılmıyorsam gereksinimi olanlara 100 kuruş da cep harçlığı verilirdi. İlk yıllarda hepimize üniforma gibi ayni renk elbise ve palto verildiği için tüm çevre bizi tanırdı (Resim 2). Hani bazen bu kıyafetlerimizle komplekse kapıldığımız da olurdu. Yurtta iki arkadaşın kendi lacivert elbiseleri vardı. Bir randevuya ya da çaya gidecek olan, ölçüler tuttuğunda, o elbiseleri emanet alırdı. Tüm yurt binalarında ders çalışma olanakları sınırlıydı. Sabah oldu mu Beyazıt çevresindeki kütüphanelere bir akın başlardı.Sınıfın en çalışkanlarından olan Esat Erenoğlu’nun Veznecilerdeki okuma odasının kapısının asma kilidine sabah daha açılmadan, saat 6-6.5 da elini değdirmezse işinin o gün rast gitmeyeceğine inandığı söylenirdi! Sağlanan bu olumlu koşullardan mı, disiplinli yaşantıdan mı, yoksa yurda kabul edilenlerin aslında hepsinin bitirdikleri liselerin en parlak öğrencileri olmasından mıdır bilmem, imtihan listeleri asıldığında, yukardan aşağı listenin yarısından fazlasını yurtlular doldururdu. Kendi olanaklarıyla okuyanların isimleri listede serpiştirilmiş görünürdü! Yurt yaşantısının sağladığı avantajlar yanında dezavantaşları da oldu mu? Önce de söylediğim gibi, imzalanan anlaşmaya göre yurtta kalanlar, yurtta kaldıkları sürenin ¾ kadar, normalde 4 yıl, bakanlığın görevlendirdiği yerde mecburi hizmet yapmakla mükelleftiler ki, buraları genelde Anadolu’nun en ücra köşeleriydi. O yörelerde, özellikle o yıllarda literatürü izlemenin olanaksızlığı, kendilerini yineleyememeleri, bu parlak gençlerin bir çoğunun kariyer yapmalarını engellediğini söylemek sanırım pek yanlış olmaz!. Yanılmıyorsam 1950 de, bakanlığın öğrencilerin sürekli değişiklik isteklerinden ve disiplinden yakınmalarından usanmış olmasından olacak ki, yurtlar kapandı. Bizlere de 100 lira burs verip, ne haliniz varsa görün dediler. Başlangıçta para yeterli göründü ama, hem ev tutup ayrılanlar, hem de milli eğitim bakanlığına devredilen yurt binalarında ücret karşılığı kalmağa devam edenler, durumun hiç de öğle olmadığını anlamakta gecikmediler. Kadın göbekleri, kaymaklı ekmek kadayıfları mazide kalmıştı. Müteahhidin işlettiği mutfakta eskiden koca parçalar halinde gelen rostolar mikrotomla kesilmişçesine inceldi, koca koca kadın göbekleri de birkaç tanelik vezir parmağına dönüştü! Kendimiz traş olup, ütülerimiARTTA KALANLAR
255
zi kendimiz yapar olduk.Evlerden takviye yiyecekler gelmeğe başladı. Yurtlara giren çıkan belli değildi.O güzelim yurt binamız, Fuat Paşanın konağı, çok sürmedi , bizler ayrıldıktan sanırım altı yıl sonra ihmal ve bakımsızlık yüzünden bir gecede kül olup gitti. Onun yerine, dört duvardan ibaret beton yığını olan bugünkü yurt binası dikildi.
Öğrencilik yıllarımız ve urdumuzun bahçesinde ve çatısında (arkada Marmara Denizi) Hey gidi günler hey!
Son olarak, ideal ve örnek yönetici , huzur içinde çalışabilmemiz için en küçük detaylara kadar bir baba şefkatiyle ilgilenen yurt müdürümüz rahmetli Dr. Enver Sarp’tan söz etmeden sayfayı kapamak istemiyorum.
256
ARTTA KALANLAR
Yurda da söz ettiğim gibi bizim kaldığımız merkez şube Çemberlitaş’tan Sultanahmet’de inen trafiği yoğun yol üzerindeydi. Akşam üzerleri, kapı kapanmadan önce bazı arkadaşlar yurt kapısının önünde toplanır, gelen geçenleri seyreder, bazen de kızlara laf atarlardı. Bir gün bir bey yurt müdürüne gelip çocukların karısına laf attıklarından şikayet eder. Enver bey adamı sakin sakin dinledikten sonra yerinden kalkar ve: “ Efendi, efendi, ben bu çocuklara günde 4500 kalori veriyorum ve aralarında gezerken ben bile elimi arkama koyuyorum. S en bir karına sahip olamazsan ben bu kadar gence nasıl sahip olayım” der ve adama kapıyı gösterir. Bir yılbaşı akşamıydı. Bizim gurup, sanırım 6 kişi Beyoğlu’na çıktık. Yiyip içtikten sonra, biraz da kafaları bulmuş olarak gece saat ikiye doğru yurda döndük. Herkes yatmıştı. Birimizin elinde kaynana dırıltısı denen alet, birinin elinde üfleyince ses çıkartıp uzayıp kısalan oyuncak, Naim’de bir elinde de soba maşası ile öteki elindeki boş çöp tenekesine vura vura, bağırıp çağırarak yatakhaneye girdik. Tabii yatanların hepsi ne olduğunu anlamadan yataktan fırladılar. Kimisi deprem oldu sanıp salavat getiriyor, kimisi yorganı başına çekiyordu. Cesaretli birisi, kim olduğunu anımsamıyorum, yataktan fırlayıp elektrikleri yakınca bağırış, çağırış, küfürler başladı. Biz tabii tası tarağı toplayıp hemen kaçtık. Ertesi gün müdür beyin bizi çağırdığı haberi geldi. Odasında karşısına dizildik.Gene o kendine özgün konuşma tarzıyla,” siz dün akşam arkadaşlarınızı rahatsız etmişsiniz, nerede cürüm aletleriniz” dedi. Biz ık mık edince ısrarlar “ hadi onları hemen getirin” deyip gidin der gibi elini sallayarak kapıyı gösterdi. Başka çare yoktu. Tenekeyi, maşayı, kaynana zırıltısını ve düdüğü alıp getirdik. Bu kez, mütebessim bir yüzle, “koyun onları şu masanın üzerine” dedi ve bize döndü: “ Evlatlarım, siz akşam arkadaşlarınıza şaka yapmışsınız, iyi de yapmışsınız. Gençlikte olur böyle şeyler. Bahçedeki havuzu gösterip, biz de bir arkadaşımızı elbiseleriyle bu havuza atmıştık. Ama bizim aramızda pu...tlar yoktu. Bir arkadaşınız şikayet etti. Şimdi size idari olarak birer ihtar vermek zorundayım. Alın aletlerinizi çıkın. Bir daha böyle bir şey yapacağınız zaman benim de haberim olsun” dedi. Nur içinde yatsın. Anılar devam ediyor, ama yerim doldu! (*)Yurtların kuruluşuna ilişkin bilgi edinmek için bakanlığa defalarca baş vurmama karşın, belgeler sağlık bakanlığının depolarında çürümüş ya da yakılmış olacak ki, bir sonuç alamadım. Kuruluş yılı 1-2 yıl önce ya da sonra olabilir.Yanlışları düzelten olursa sevinirim!
ARTTA KALANLAR
257