Etnometodoloji Nitel yöntemin teorik temellerini besleyen ve bir tür uygulama imkanı veren etnometodolojiyi anlamak için fenomenolojiyi ve sembolik etkileşimciliği anlamak gerekir. Etnometodolojinin bir tür fenomenoloji olduğu gerçeğinden hareketle bu yaklaşımları /yöntemleri ilişkilendirmek yanlış olmayacaktır. Fenomenoloji Phenomenon Yunanca bir terim olup “görünüm” demektir. Bu bağlamda fenomen görünen, dış görünüş, görüngü, olay anlamlarına gelmektedir. Fenomen, duyularla algılanan nesnel dünyaya ait olan her şeydir. Fenomen, usla kavranan her şey olan numen teriminin karşıtıdır. Fenomen bir şeyin dışsal görünümü, formu iken numen onun görünmeyen, akıl veya sezgi ile kavranabilen, öze ilişkin içsel durumudur. Fenomenoloji, birey ve onun bilinçli deneyimleri ile başlayan ve daha önceden var olan kabuller, ön yargılar ve felsefi doğmalardan kaçınmaya çalışan bir yöntemdir. Fenomenoloji olayları (görünüşleri) toplumsal aktörler tarafından ‘doğrudan doğruya’ algılandığı şekilde inceler.1 Buradan çıkartılacak olan anlama göre fenomenoloji, aktörlerin (bireylerin) olayları, durumları nasıl algıladıklarını anlamaya çalışır. Fenomenoloji, bizden öğrenmiş olduğumuz sanıları olduğu gibi kabul etmememizi, sorgulamamızı, dünyaya bakışımızı ve dünyada bulunuşumuzu sorgulamamızı ister. Kısacası bu bakış açısı bizden, yabancı bir ülkeden veya uzaydan gelen ziyaretçi rolünü almamızı ister. Fenomenolojik toplumbilimciler insanların, öğrenmiş oldukları kültürel sanıları askıya veya parantez içersine aldıktan sonra, toplumsal durumlarını nasıl tanımladıklarını inceler. Temel önerme, her günkü gerçekliğin zamanla birikmiş olan toplumsal olarak yapılandırılmış bir fikirler sistemi olduğunu ve topluluk üyelerince olduğu gibi kabul edildiğini bildirir. Bu bakış açısı, toplumsal düzene karşı eleştirel bir tutum alır ve işlevselciliğin aksine, kültürel olarak öğrenmiş olduğumuz düşüncelere meydan okur. 2 Bu metni analiz edersek, 1. Fenomenoloji, sosyal araştırmacının kendi algılarında farkında olduğu veya olmadığı önsel bilgileri paranteze almayı önerir. Ancak bunu topluma öneremez. Çünkü toplum kendi bilgi edinme yöntemlerine güvenir. 2.”Yabancı bir ülkeden veya uzaydan gelen ziyaretçi rolünü” oynayacak olan araştırmacıdır. Böylece anlamaya çalıştığı grubun karşısında ona dair önsel olarak bir şey bilmediğini varsayar ve her şeyin ne anlama geldiğini öğrenmeye çalışır. 3. “Her günkü gerçekliğin zamanla birikmiş olan toplumsal olarak yapılandırılmış bir fikirler sistemi olduğunu ve topluluk üyelerince olduğu gibi kabul edildiğini” bilmek demek, sosyal bilimcinin araştırdığı grubun yapılandırılmış bir fikirler sistemine sahip olduğunu bilmesi demektir. Fenomenolojik sosyolojinin beslendiği ana damar fenomenoloji kavramını ilk defa kullanan Edmund Husserl’in çalışmalarıdır. Edmund Husserl 3 fenomenolojiyi insanın duyuları ile doğrudan kavrayabileceği şeylerle ilgili olarak tanımlamıştır. Ona göre bütün bilgimiz doğrudan duyulara dayanan olaylardan gelir, bunun dışında her şey spekülasyondur.4
1
The Encyclopedia of Sociology ; aktaran Ruth A.Wallace, Alison Wolf, Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Çev. Leyla Elburuz, M.Rami Ayas, Punto Yay., İzmir, 2004, s. 297. 2 Wallace ve Wolf,a.g.e.,s. 297. 3 Edmund Husserl (1859-1938) , Alman felsefeci, fenomenolojinin kurucusu. 4 Wallace ve Wolf,a.g.e.,s. 298.
Burada pozitivizmin her olguyu (her olayı) bilim sayesinde bilebileceğimiz tezine karşı geliştirilmiş bir söylem vardır. Bilgimizin duyu verileri ile sınırlı olması duyu verilerinin sağladığı bilginin de görece olduğu anlamına gelir. Bilgi görece ise her bir insanın bilgisi anlamlıdır, önemlidir. Sosyal bilimcinin yapacağı şey birey (aktör) tarafından yüklenen anlamı kavramak ve dünyayı nasıl tasvir ettiğini anlamaktır. Husserl’in en iyi bilinen sloganlarından biri, “şeylere dönelim yeniden” çağrısıdır. Bu çağrı ile ne demek istemiştir? Özellikle bu, benimsetilen düşüncelerimizi, kültürümüzü sorgulama, askıya alma çağrısıdır. Böylece nesnelerin bize nasıl göründükleri doğrudan doğruya kültürümüzün-bu arada dilimizin ve başka simgeli sistemlerimizin- oluşturduğu tül araya girmeksizin saptanabilecektir. Husserl’e göre şeylerin bize öğretildiği gibi olduklarını sorgusuz kabullenemeyiz. Onlara bakışımızı belirleyen öğrenilmiş bilgilerimizi yeniden incelememiz gerekir. 5 Fenomenolojinin sosyolojide bir yöntem olarak kullanılması Alfred Schutz 6 ile gerçekleşir. Schutz hocası Husserl’den etkilendiği gibi Weber’in çalışmalarından önemli ölçüde etkilenir. Kitabının girişinde bunu açıkça ifade eder: “ Bu kitap Max Weber’in bilim felsefesi yazılarına uzun yıllar boyu duyulmuş olan yoğun ilgiye dayanır.”7 Weber’in verstehen (öznel anlayış) kavramını kullanan Schutz bireyin günlük hayat durumlarına atfettiği değeri / anlamı önemser. Ona göre bireyler “ortak bilgi stoku” içinden aldıkları kabullerle hareket ederler ve dünyayı, onlara toplumsal grupları tarafından verilen tipleştirmeleri (ya da ideal tipleri) kullanarak inşa ederler.8 Birey grup /topluluk dolayımlı olarak dünyayı algıladığına göre fenomenolojik sosyolog bu algı sürecinde kullanılan yöntemi bilmek için çaba harcar. O, bireylerin etkileşim süreci içinde paylaştığı anlamları kavramak ister. Schutz’a göre toplumsal gerçeklik özneler arası bir olgudur. Toplumsal dünya, içindekiler tarafından ortaklaşa bilinen bir gerçekliktir. Ona göre; 1.Her bireyin dünyayı anlama düzeyi bilginin toplumsal dağıtımına bağlıdır. Bireyler etraflarındaki dünyayı sahip oldukları bilgiler temelinde anlarlar. 2. Bireyler her şeyi yeniden tecrübe ederek öğrenmezler, toplumun bilgi stokundan yararlanırlar. Bu bilgi stoku, önceki üyelerden miras kalır ve bireylere aile, okul, iş eğitimi gibi toplumsal düzenlemeler aracılığıyla aktarılır. 3. Bireyler diğerlerinin de dünyayı kendilerine benzer biçimde bildiklerini kabul ederler. Her birey için önemli olan şey kendi özel deneyimleriyle ilişkili farklılıkların koordinasyonunu sağlayan ortak kabullerin varlığıdır.9 Schutz’a göre toplumsal dünya özneler-arası bir dünya, gündelik hayattaki davranışların çoğu kez mekanik olarak yapıldığı bir rutinler dünyasıdır. Gerçeklik doğal ve aşikâr olarak görünür; 5
Kurt H.Wolff, “Fenomemoloji ve Sosyoloji”, Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, der. Tom Bottomore, Robert Nisbet, Türkçe çev. derleyen ve denetleyen Mete Tuncay ve Aydın Uğur, V Yay., Ankara, 1990,s. 510. 6 Alfred Schutz ( 1899-1959) Alman toplumsal felsefeci.Viyana Üniversitesinde öğrenci olur. Almanya’da iken fenomenolojinin kurucusu Husserl’e bir süre çalışır . Nazilerin baskısı nedeniyle 1939’da Almanya’yı terk ederek ABD’ye yerleşir. New York’ da New School for Social Research’de sosyoloji ve felsefe profesörü olarak çalışır. İlk çalışmaları Weber’in yazıları üzerinedir. ABD’de akademik hayatı sırasında Peter Berger ve Thomas Luckmann gibi öğrencilere dersler verdi. 7 Wolff,a.g.m.,s. 525. 8 Wallace ve Wolf,a.g.e.,s. 299. 9 E.C.Cuff, W.W.Sharrock, D.W.Francis, Sosyolojide Perspektifler,Çev. Ümit Tatlıcan, Say Yay., 2013,s.170.
Biz, yani toplumsal sahnedeki aktörler, en baştan beri içinde yaşadığımız dünyayı, hem doğa hem de kültür dünyasını, özel bir dünya olarak değil, aksine bir özneler-arası dünya, yani hepimiz için ortak olan , ya fiilen mevcut ya da potansiyel olarak herkese açık bir dünya olarak yaşarız.10 Schutz, “özneler-arası dünya”nın, farklılıklara rağmen toplumsal nitelikteki ortak bilgi stokundan yararlanmanın sağladığı imkanlarla, nasıl “ortaklaşa bilinen dünyaya” dönüştüğüne işaret eder. Ona göre günlük hayatta –tiyatroda, bilimde, dinde- rutin olarak başvurulan gerçeklik standartları vardır ve bunlar sınırlı anlam alanlarını oluştururlar. Schutz’a göre; 1.Diğer anlam alanlarına girmek gündelik yaşantı-dünyasına girip çıkmayı gerektirir. 2. Gündelik hayatın gerçeklik standardı diğer gerçeklik standartlarına baskın olduğu görülür. 11 Gündelik yaşantı ile diğer anlam alanlarına girip çıkıldığına göre, gündelik hayatın araştırılması önem kazanıyor. Fenomenolojik sosyolojin yapmak istediği şey üst gerçeklik olarak kabul edilen gündelik hayatın kodlarını anlamaktır. Bu tam da nitel yönteme uygun düşer. Modern söylemin “büyük anlatıları”na karşı postmodern söylemin küçük, yerel söylemlerini öne çıkarması gibi, nicel yöntemin total verilere ve büyük kuramlara ulaşma eğilimine karşı, nitel yöntem yerel ve günlük hayatın içinde olanı anlamak ister. Nicel yöntem moderniteye uygun düşerken, nitel yöntem postmodern olana uygun düşmektedir. Nitel yöntem içerden anlamayı, günlük hayatın gösterişsiz alanlarında dolaşmayı, empati yapmayı, emik yaklaşımı tercih eder. Fenomenolojik sosyoloji ve onun bir açılımı olan etnometodoloji nitel yönteme, dolayısıyla postmodern dünya algısına uygundur. Sembolik Etkileşimcilik Etnometodolojinin kuramsal temellerinden bir diğeri sembolik etkileşimciliktir. Amerika’da Chicago Üniversitesinde George Herbert Mead ve öğrencisi Herbert Blumer tarafından geliştirilmiştir. Mead’e göre insanlar zihin ve benlik sayesinde kendi toplumları ve sosyal grupların âdetleri ve alışkanlıklarıyla bütünleşirler. Birey önceden hazır bir toplum içinde dünyaya gelir ve böylece süregiden bir toplumsal etkileşim içinde oluşur.12 Blumer sembolik etkileşimin temel tezlerini şöyle ifade eder; 1.İnsanlar şeylere (eşya ve olaylara) karşı, şeylerin kendilerine ifade ettiği anlamlara göre tavır alırlar. 2. Şeylerin anlamları, insanların diğer insanlarla toplumsal etkileşimi sonucu ortaya çıkar. (Anlamın kaynağı toplumsal etkileşimdir.) 3.Bu anlamlar, bunlarla karşılaşan kişi tarafından yapılan yorum sürecinden geçmekte ve değişmektedir.13 10
Schutz, 1962, 53; aktaran Alain Coulon, Etnometodoloji, Çev. Ümit Tatlıcan, Küre Yay.,İstanbul, 2010,s. 13. Cuff ,Sharrock, Francis, a.g.e.,s.172. 12 Derek Layder, Sosyal Teoriye Giriş, 3.baskı, Çev. Ümit Tatlıcan, Küre Yay.,İstanbul, 2010,s.80. 13 Wallece ve Wolf, a.g.e.,s. 245-248. 11
Sembolik etkileşimcilik, aktörlerin toplumsal dünyaya ilişkin kavram ve düşüncelerinin sosyolojik araştırmanın temel nesnesi olduğunu savunur. Metodolojik eleştirileri radikaldir. Nicel araştırma teknikleri ile elde edilen verilerin araştırmacıları nesnellik adına toplumsal gerçeklikten uzaklaştırdığını düşünürler. Onlara göre gerçek sosyolojik bilgiye gündelik etkileşimlerimizin dolaysız deneyimleri içinde ulaşırız. Araştırmacı için etkileşim içinde olduğu aktörlerin bakış açıları önemlidir. O, aktörlerin toplumsal nesneleri nasıl inşa ettikleriyle ilgilenir.14 Etnometodoloji Etnometodoloji, 1960’larda California üniversitesinde doğan bir Amerikan sosyoloji akımıdır. O bir teori inşasından ziyade bir araştırma perspektifi, yeni bir entelektüel tutumdur. Nitel yönteme, anlamacı sosyoloji anlayışına uygun bir paradigmaya sahiptir. Etnometodolojinin bilimsel projesi, insanların gündelik yaşantılarını gerçekleştirdikleri farklı ilişkileri sürdürürken kullandıkları metotları veya prosedürleri analiz etmektir. Bu gündelik “metodoloji”-etnometotlar olarak adlandıracağımız şeyler- bir toplumun veya toplumsal grubun üyeleri tarafından ortaklaşa yaşantılarını sürdürebilmek için sıradan ancak ustalıklı bir şekilde kullanılır; etnometodolojik araştırmanın ana malzemesi bu etnometotlardır.15 Harold Garfinkel ve Etnometodoloji Etnometodolojinin kurucusu olan Harold Garfinkel 16 hocaları olan A. Schutz ve T.Parsons’ın görüşlerinden oldukça etkilenir. Parsons’un dört ciltlik Toplumsal Eylemin Yapısı (Structure of Social Action) adlı eseri etnometodoloji kuramının oluşmasında önemli bir kaynak olur. Parsons aslında Durkheim, Weber, Pareto gibi sosyologların çalışmalarından hareketle yeni bir “eylem teorisi” veya “sistem teorisi” oluşturur. Parsons’a göre aktörlerin güdüleri ile onların davranışlarını düzenleyen normatif modeller arasında bütünleşme vardır. Toplumsal düzenin istikrarını ve gündelik karşılaşmalar içinde yeniden-üretimini açıklayan bu bütünlüktür. 17 Garfinkel, Yale üniversitesinde kültürlerarası alan çalışmalarını kayıt defterinden tararken bir bölümde etnobotani, etnofizyoloji, etnofizik gibi kavramlara rastlar. “Burada karşımda metodoloji yapan jüri üyeleri var” diye düşünür. Onların diğerleri gibi yaptığı işe etnometodoloji demeyi uygun bulur. Ona göre “Etno” ön –eki, bir şekilde, bir toplumun yerleşik, ortak bilgisi sayılan, bir bilgi birikimine değinir görünüyordu… ” 18 Terimin “etno” kısmı bir grubun üyeleri, insanlar, halk anlamına gelmektedir. Etnometodoloji, bir grubun üyelerinin sahip oldukları metot bilgisidir. Garfinkel jüri üyelerinin bilimsel bilginin dışında sağduyuya dayalı bir bilgi ile hareket ettiklerini düşünür. Daha geniş manada etnometodoloji, bir topluluğun üyelerinin kendi toplumsal dünyalarını anlamaktaki yöntemleri ifade etmektedir. Etnometodoloji, insanların günlük etkinliklerine verdikleri anlam ile ilgilidir.19 “Etno-metod-oloji” ifadesi, “toplumun üyeleri arasında kullanılan gerçeği anlama ve değerlendirme metotlarının araştırılması” biçiminde anlaşılabilir. Böylece etnometodoloji, toplumdaki 14
Coulon, a.g.e.,s.15-16 Coulon, a.g.e.,s.10. 16 Harold Garfinkel (1917- 2011 ) Doktorasını Harvard’da yapar (1952), meslek yaşamını Los Angeles kentinde California Üniversitesi’nde sosyolog olarak tamamlar. Studies in Ethnomethodology temel eserini 1967 yılında yayımlar. 17 Coulon,a.g.e.,s. 12. 18 Kurt H. Wolff, a.g.m.,s. 545. 19 Ruth A.Wallace, Alison Wolf, a.g.e.,s. 305. 15
üyelerin bir şeyin gerçek olup olmadığına karar verirken kullandıkları metotları kullanma biçimlerini anlamaya odaklanır.20
belirlemeye ve
Garfinkel, Etnometodolojik Araştırmalar (1967) adlı temel eserinde bu araştırmaya yönelten perspektifi şöyle açıklar: Böylece, toplumsal olguların nesnel gerçekliğinin sosyolojisinin temel ilkesi olduğunu vurgulayan belirli Durkheimci yorumların aksine, toplumsal olguların nesnel gerçekliği, gündelik hayattaki müşterek etkinliklerin süregiden icrası olarak alınır, bu icranın üyeler tarafından bilinen, kullanılan ve doğruluğu sorgulanmayan sıradan,ustaca yolların, sosyoloji yapan üyeler için,temel bir fenomen olduğu kabul edilir ve bu bir araştırma politikası olarak benimsenir.21 Bu metinden anlaşıldığına göre, Garfinkel, Durkheim’ın önerdiği kolektif bilincin / toplumsal yapının belirleyiciliği içinde ortaya çıkan sosyal olgular yerine, gündelik hayatın sürekliliği içinde insanlar arasındaki etkileşimi ve bu etkileşimde kullandıkları “sıradan” fakat “ustaca” metotları incelemeyi önerir. Sosyologlar sabit olmayan, sıradan gündelik metodolojiyi kullanan insanların süregiden etkinlikleri ile oluşan olgulara yönelmelidir. Garfinkel sosyal bir grubun bir şeyi nasıl anladığını, “olduğu gibi kabul edileni” niçin öyle kabul ettiğini, bu süreçte hangi metotları, hangi meşrulaştırıcı gerekçeleri kullandığını anlamak için etnometodolojiyi geliştirir. Garfinkel üniversitede yapılan bir deneyden hareket eder. Buna göre bir profesör sınıfa girdiği zaman her zamankinden farklı davranır. Garip denecek davranışlar gösterir; pencereyi açıp kapatır, yere gazeteler bırakır, tahtaya anlaşılması güç simgeler çizer vb. Birçok öğrenci bu beklenmedik durumdan “anlam çıkarmaya” çalışmıştır. Hocanın “serbest bir uygulama yaptığını”, “tepki almaya çalıştığını, dolayısıyla aslında bilinçli davrandığını düşünmüşlerdir. Hoca her zamanki durumdan farklı davranarak, öğrencilerin toplumsal dünyalarını yıkmak istemiştir. Öğrenciler ise buna karşılık toplumsal düzen görünümünü tekrar sağlamışlardır. Buradan hareketle etnometodoloji şu soruları genelleştirerek sorar: “İnsanlar, başka insanlara ne yolla düzenli bir toplumsal görünüm sunmaktadırlar?”, “insanlar, görünümleri veya durumları nasıl anlaşılır ya da akla uygun hale getirmektedirler?” 22 Burada ifade edilen sorularda yer alan “ne yolla” ve “nasıl” vurguları metoda işaret etmektedir. Yani grup üyeleri hangi metotlarla toplumsal görünümleri sunmakta veya düzenlemektedirler? Böylece etnometodoloji “etno”nun yani grubun / halkın kullandığı metotları anlama metodu olarak kendini konumlandırmış olur. Etnometodoloji bunları gerçekleştirirken şu önermeden hareket eder: “İnsanlar, toplumla ilgili olarak önceden belirlenmiş bir düzen içersinde olaylara “anlam vererek”, düzenli bir dünya yaratırlar.”23 İnsanların dünyayı düzenleme amacıyla geliştirdikleri metotları anlama çabası olan etnometodoloji aynı zamanda “olduğu gibi kabul edilmiş olan” bazı kuralları nasıl bir süreçle edindiklerini inceler. Etnometodoloji için yorum sürecinin kendisi, araştırılması gereken bir husustur. Etnometodologlar için grubun norm ve değerlerinin kaynağı birinci derecede önemli değildir, bunun
20
Cuff ,Sharrock, Francis, a.g.e.,s.177. Coulon,a.g.e.,s. 22. 22 Wallace ve Wolf, a.g.e.,s. 306. 23 Wallace ve Wolf, a.g.e.,s. 306. 21
yerine insanların birbiriyle etkileşimi ve bu etkileşimde norm ve değerlerlere göre davrandıklarını ispatlamak için geliştirdikleri süreçler / metotlar önemlidir.24 Etnometodoloji bireylerin gündelik hayat içinde pratikleri gerçekleştirirken yani iletişim kurarken, kararlar alırken, akıl yürütürken başvurdukları metotların araştırılmasıdır. Etnometodolojiyi benimseyen sosyolog sıradan gündelik etkinlikleri, bilimsel etkinlikleri araştırır, bu araştırmaya pratik bir etkinlik olarak değerlendirilen sosyolojiyi de dahil eder. George Psathas’a göre(1980), etnometodoloji, “kendisininkiler dahil bütün toplumsal pratiklerle metotları açıklamaya çalışan refleksif25 bir toplumsal pratiktir.”26 Garfinkel’in Temel Kavramları Refleksivite Garfinkel’in kullandığı temel kavramlardan biridir ve bilinçli düşünceden farklı bir şeydir. Ona göre “üyeler” refleksiviteyi sorgulamazlar ve hakikatlerinin bu rasyonel özelliğini tanırlar. Bu kavram toplumsal çerçeveyi hem betimleyen hem de inşa eden pratikleri ifade eder. Refleksivite, “üyelerin, gündelik düzenli ilişkilerinin yer aldığı ortamları ürettikleri ve düzenledikleri etkinliklerin onların bu ortamları ‘açıklana-bilir’ kılma prosedürüyle özdeş olması”nı gerektirir.27 Garfinkel’in kullandığı diğer kavramlar, açıklanabilirlik ve üye kavramlarıdır. Açıklanabilirlik, günlük hayatın anlaşılır kılınması, “bütün pratik-amaçlarla-görünür-rasyonel –verapor-edilebilir” kılınmasıdır. Açıklanabilirlik, refleksif ve rasyoneldir. Üye kavramı Garfinkel’in kullandığı şekliyle, toplumsal bir gruba ait olmayı veya toplumsal kategoriyi anlatmaz. Ona göre, üye fikri meselenin kalbidir. Bu terim bir kişiyi anlatmaz ,aksine o, doğal dile hakimiyeti anlatır. Garfinkel üye kavramının kullanmanın riskli olduğunun farkındadır, genellikle bu kavram “kişi” akla getirmektedir. Şöyle der: “Bizim için “kişiler” , “belirli kişiler” ve “bireyler” gündelik etkinliklerin gözlemnebilir özellikleridir.”28 Etnometodolojik Yöntemi Garfinkel, Schutz’un “görülen fakat önemsenmeyen deneyimler” veya “alışılagelmiş, kanıksanmış dünya”nın varlığı ile ilgili çalışmalarını hareket noktası olarak kullanır. O Schutz’u izleyerek “herkesçe bilinen ve olduğu gibi kabul edilen dünya” sorgulanacak ise, bunun için “özel bir neden”in gerekli olduğunu iddia eder. Toplumbilimciler ancak kendilerini Schutz’un ifadesiyle, “gündelik hayat tarzına” karşı yabancılaştıkları takdirde, sıradan sahnelere alışılmış her zamanki hayat karakterini veren beklentileri keşfedebilirler.29 Garfinkel, “etnometodolojik kayıtsızlık” kavramı ile araştırmacının tutumunu ifade eder: Formel yapılar üzerine etnometodolojik araştırmalar, bu tür olguları, üyelerin formel yapılara ilişkin açıklamalarını ne zaman ve kimin tarafından yapıldığına bakmadan betimlemeye, aynı zamanda onların uygunlukları, değerleri, önemleri, zorunlulukları, pratikleri, başarıları veya etkinlikleri 24
Wallace ve Wolf, a.g.e.,s. 308. Refleksif: İng. reflective : aksettiren, aksettirici, düşünceli, düşünce mahsulü. Etnometodoloji bu kavramı fenomenolojiden almıştır. Türkçe sözlüklerde davranış anlamında anlık tepki, öğrenilmemiş tepki, düşünce anlamında kendisine yönelmiş düşünce olarak verilmektedir. 26 Coulon,a.g.e.,s. 28. 27 Coulon,a.g.e.,s. 36. 28 Garfinkel ve Sacks, 1970; aktaran Coulon,a.g.e.,s. 40. 29 Wallace ve Wolf, a.g.e.,s. 309. 25
konusunda her türlü yargıdan uzak durmaya çalışarak incelerler. Bu prosedürel politikaya “etnometodolojik kayıtsızlık” adını veriyoruz.30 Garfinkel, Mannheim’ın bilimsel bilgi için kullandığı “dokümanter yorum metodu”nu etnometodolojik araştırmalarda kullanabileceğini düşünür. Ona göre, gündelik hayatta insanların birbirini anlamak için bu metodu kullanırlar. Araştırmacı da bu metodu kullanabilir. Bu metot Garfinkel’e göre karşımızdakinin ne hakkında konuştuğunu bilmemizi sağlar, zira kişi ne kastettiğini asla tam kesin olarak ifade etmez. Dokümanter metot araştırmacı bir yaşam tarihi veya bir “doğal tarih” inşa ettiğinde kullanılır. Kişinin biyografisini tarihselleştirmek, mevcut ilişkiler durumunu onun eski ve gelecekteki durumlarını aktarabilecek biçimde seçmek ve düzenlemek için dokümanter metodu kullanmayı gerektirir. 31 Aslında bu metot aktörün tarihselliğine önem vermesi yönüyle bugün nitel araştırma kapsamında değerlendirilen sözlü tarih çalışmalarına benzemektedir. Ancak Garfinkel metodun günlük ilişkiler düzeni içinde karşıdakini anlamak bakımından kullanıldığına da vurgu yapmaktadır. Garfinkel, dokümanter metodu uyguladığı bir deney yapar. Bunun için danışmanlık alacaklarını söyleyerek on öğrenci çağırır. Her bir öğrenciye danışman olarak tanıttıkları kişiler öğrencilerin sorunlarını dinlerler. Ancak cevapları sorunlarla ilgili olmadığı ve şaşırtıcı veya çelişkili olduğu zaman bile öğrenciler cevapları dikkate alırlar. Cevaplar tesadüfi olarak verildiği halde öğrenciler danışmanın kafasındakini yakalarlar ve ne hakkında konuştuğunu, neyi kastettiğini hemen anlarlar. Öğrenciler danışmanların sağduyusal bilgisine güvendiklerini yansıtmaktadırlar. Şüphesiz bu cevapları makul, anlamlı bir şekilde anlama çabasıdır. Sınıfta anlamsız hareketler yapan profesörün davranışlarını mutlaka bir amacının olduğunu düşünen ve durumu makul karşılayan öğrenciler gibi burada da benzer bir durum söz konusudur. Etnometodoloji bu deneyde, danışmanlığın danışman tarafından değil, denekler tarafından inşa edildiğini kabul etmektedir. Buradan “denekler nasıl algılıyorsa danışmanlık öyledir” anlamı çıkmaktadır. Böylece aslında süregiden etkileşim içinde anlamlar birlikte oluşturulmaktadır. Garfinkel, denek ve danışman tarafından paylaştıkları varsayılan bu sağduyu bilgisini,”yorumlama şeması” olarak nitelendirir. Yorumlama şeması toplumsal yaptırım gücüne sahip olgular tarafından inşa edilir. Etnometodolojide sağduyusal bilgi yapılanmış olgular bütünü olarak anlaşılmaktadır. Garfinkel, dokümanter metodun karı-kocanın gündelik konuşmalarında olduğu gibi gündelik hayatımızda her zaman işlerlikte olduğunu söyler. Konuşma devam ederken muhtemel anlamları seçer,niteler ve yine muhtemel anlamlar yükleriz. 32 Dokümanter metot bu “muhtemel anlamları” aktörlerin nasıl oluşturulduğunu ortaya çıkarma işidir. Burada analiz edilen şey olgu değil, aynı olgunun veya benzer olguların eski oluşumları, yani bu olguların makul, sağduyusal dokümanlarıdır. Böylece Coulon’un söylediği noktaya geliriz: Mevcudu anlamak için geleceğe isnatlarda bulunarak geriye-dönük bir çalışma yaparız….Dokümanter yorum metodu çalışması, aktörün kendi eylemleri kadar başkalarınınkileri de anlam için yaptığı nihayetsiz bir perspektif oluşturma, potansiyelleri değerlendirme ve durumsal koşulları dikkate alma çalışmasıdır.33
30
Garfinkel,1967; aktaran Coulon,a.g.e.,s. 59. Garfinkel,1967; aktaran Coulon,a.g.e.,s. 49. 32 Coulon,a.g.e.,s. 52. 33 Coulon,a.g.e.,s. 53-54. 31
Etnometodologlar alan araştırmalarında diğer nitel ve klinik sosyolojilerin yöntemlerini kullanırlar; sınıfta doğrudan gözlem, katılımlı gözlem, görüşmeler,idari kayıtların ve okul programlarının incelenmesi, test sonuçlarının araştırılması, sınıflar veya danışmanlık hizmetleriyle ilgili video kayıtları, video kayıtlarının bizzat ilgili bireylere gösterildiği oturumlar düzenlenmesi ve bu gösterimler sırasında yapılan yorumların kayıtları. Bu yöntemler, temel metodolojik ilkesini “alan araştırması”ndan ve aktörlerin doğal ortamlarında gözlenmesini savunan etnografya ile ilişkilidir.34 Etnometodoloji bir yöntem olarak düşünüldüğü zaman kullandığı veri toplama araçlarını teknik olarak ifade edebiliriz. Bu manada teknikleri, derinlemesine mülakat, katılımcı gözlem, video’ya kaydetme, belgeleri yorumlama ve etnometodolojik deneylerdir. Bütün bu teknikler ile bireyin günlük hayat durumlarına verdiği anlamlar belirlenmeye çalışılır. Garfinkel katılımcı gözlemi tartışırken araştırmacının katılımcı rolünü, gözlemci rolünden daha fazla öne çıkması gerektiğini belirtir. Ona göre, araştırmacılar araştırdıkları dünyanın bir parçası olup, onu iyi tanımalıdırlar.35 Araştırmacının araştırma nesnesi ile yakınlaşması, içerden biri gibi gruba dahil olması etnometodolojinin önemsediği bir durumdur. Böyle bir yaklaşım, anlamacı-yorumlayıcı paradigmaya, nitel araştırmaların doğasına uygun düşmektedir. Etnometodolojik araştırma alanları –yapılmış örneklerden hareketle - şöyle ifade edilmektedir: -Eğitim, sınıf içi etkileşim,derslerin testlerin sınav uygulamalarının ve danışmanlık süreçlerinin organizasyonu, eşitsizliğin yaratılması, yükseköğretimde öğrenci olma işini öğrenme süreci. -Yargı sistemi, genç suçluluğu, mahkemeler ve cezaevleri ve ayrıca polislerin pratikleri. Polisin “kriminal vakaları”, hakimler ve mahkemeler kadar avukatların da “hukuki vakaları” tespit için kullandıkları pratikler üzerinde çalışılmıştır. - Tıp pratikleri: hastanelerde ölümün organizasyonu, hastalıkları resmi ve informel kategorileştirmeler, teşhis ve tıbbı pratikler, psikiyatri hastanelerinde hastalık sonrası bakım ve sosyal hizmet pratikleri. -Örgütsel süreçler, örgütsel sistem içindeki etkileşimler. -Bilimsel araştırmalar; laboratuarlardaki etkinlikler, bilim insanlarının çalışma tarzı. -Radikal siyasal hareketler.36 Bu konularla ilgili araştırmaların yapıldığı zaman dilimi 1960-1990 arasıdır. Garfinkel’den Coulon’a kadar çok sayıda etnometodolog bu konular üzerinde çalışmışlardır. Etnometodolojik bir soru örneği: “Aktör çevresine toplumsal olarak kabul görecek şekillerde nasıl anlam kazandırmaktadır?” 37 şeklindedir. Bu bir araştırma sorusu olduğu zaman amaç şöyle 34
Coulon,a.g.e.,s. 63. Wallace ve Wolf, a.g.e.,s. 322. 36 Coulon,a.g.e.,s. 68. 37 Wallace ve Wolf, a.g.e.,s. 318. 35
olabilir: Aktörün (öğretmen) yapıp-ettiklerini (öğrenme yaşantıları düzenleme düzeyini) çevresine (meslektaşlarına, öğrencilerine, yönetime) hangi yöntemlerle sunduğunu veya kabul ettirdiğini anlamaktır. Araştırma alanı: bir sınıf ortamı olabilir. Sınıf ortamında öğretmenin öğrencileriyle iletişimi karşılıklı olarak nasıl geliştirdiği ve öğrenme yaşantılarını nasıl organize ettiği gözlemlenebilir. Katılımlı gözlemle birlikte derinlemesine mülakat yapılarak araştırma sorularına cevap aranabilir. Konuşma Analizleri Nitel yöntemin çalışma alanları içinde olan konuşma analizlerinin temeli etnometodolojiye dayanır. Amerika’da ilk dönem etnometodologların önemli bir grubunun konuşma analizi üzerinde çalıştıkları bilinmektedir. Onlar karşılıklı konuşmalarımızı sürdürmemizi ve onlara anlam kazandırmamızı sağlayan, bağlamsal yeniden-inşaları araştırdılar. Bu tür çalışmalar söylem analizi çalışmalarının gelişmesine olanak tanımıştır. “Karşılıklı konuşma analizi” alanında ilk çalışmaları yapan Sacks, 1960’lı yılların ortalarında araştırma –nesneleri olarak sözlü alışverişleri ve günlük konuşmaları seçer. Dil veri toplama probleminin merkezinde olsa da, sosyoloji dili bir araştırma konusu olarak seçmemişti. Sacks ve diğerleri karşılıklı konuşmayı araştırmalarının temel konusu olarak kullandılar. Karşılıklı konuşma analizinin üç temel hipotezi şöyle ifade edilmektedir: 1.Etkileşim yapısal düzene sahiptir. 2.Katılımcıların bu etkileşime katkıları bağlam tarafından yönlendirilir. Sözlerin bir bağlama göndermede bulunmaları kaçınılmazdır. 3.Bu iki özellik gündelik etkileşimin her ayrıntısında somutlaşır, öyle ki, hiçbir ayrıntı tesadüfen veya uygunsuz bir biçimde dağılmaz. Sacks bağlamın önemini şu örnekle gösterir: A: 14 yaşında bir oğlum var. B: Çok iyi. A: Ayrıca bir köpeğim var. B: Üzgünüm! Bu konuşma A’nın apartman sahibi B’ile kira hakkında konuştuğu bilinirse anlaşılabilir. Konuşma konusu taraflarca inşa edilir ve konuşmaları tutarlı, anlamlı kılan bağlamdır. 38 Nesnelcilik-Öznelcilik Etnometodoloji nesnelcilik geleneği yerine öznelciliği benimser. Nesnelcilik, nicel veriler elde etmek için kurgulanır, sabitlik, evrensellik, ve düzenin göreli istikrarı önemsenir. Oysa öznelcilik karşı yönde ilerler: Araştırma nesnesi soyut bir varlık olmayıp, araştıran kişiyle her zaman karşılıklı ilişki içindedir. Araştırmacının öznelliği, doğal olarak araştırma alanına ait bir olgu olarak değerlendirilir ve analiz edilir. Öznelciler genellikle ölçülmeyen olguların nitel analizlerini yaparlar ve bu analizlerde “biricik olan” önemli olabilir. Öznelcilik geçici ve tekil olanın itibarını iade eder.39
38 39
Coulon,a.g.e.,s. 55. Coulon,a.g.e.,s. 47.
Nesnelci yaklaşımda aktör bilgisi dışında olan ve kavrayamadığı determinist faktörler tarafından yönlendirildiği kabul edilirken, öznelci yaklaşımda aktörün gündelik etkinliklerin akışı içinde kendisinin ve diğerlerinin eylemlerini anlama, yorumlama gücüne sahip olduğu kabul edilir. Öznelci yaklaşımı benimseyen etnometodoloji bu haliyle nitel yöntemin felsefi ve metodolojik altyapısını oluşturan yaklaşımlardan biri olarak önem kazanmaktadır. Eleştiriler ve Savunmalar Etnometodoloji taraftar bulduğu kadar ağır eleştirilerle de karşılaşmıştır. Bunların arasında en dikkat çekici olanı aynı zamanda o sırada Amerikan Sosyoloji Derneği başkanı olan Lewis Coser’in (1975) eleştirileridir. Coser, “dar ve rutin” olarak değerlendirdiği nicel yönteme ve “mezhep benzeri” dediği etnometodolojiye karşı eleştirilerini yöneltir. Etnometodoloji için “saldırgan ve programlı yaklaşım” betimlemesi yapar ve sosyolojik önemde teorik içerikten yoksun olduğunu ileri sürer. Ona göre bu yaklaşım “ilgisini sadece iletişim kurallarının somut gözlemiyle, öznel kategorileştirmeler ve karşılıklı konuşmalarla sınırlandırarak, amaçlı toplumsal etkileşimin davranışsal boyutunu göz ardı eder.” 40 Coser özel kavrayışla bir araya gelmiş az sayıda “fanatiğin ilgisi” ile sınırlı olduğu şeklinde ağır bir eleştiri yapar ve onları mezhep gibi davranmakla suçlar: Mezhepler, tipik olarak, genellikle karizmatik liderler ve yakın izleyicileri tarafından yönlendirilen kapalı sistemlerdir. Onlar dış dünyaya ile iletişimi en aza indirmeye, ancak bu arada Gerçek Müminler arasındaki etkileşimi büyük ölçüde yoğunlaştırmaya çalışırlar.41 Etnometodologları özünde “idealist” olarak suçlayan Coser, ilgilendikleri problemlerin aslında “önemsiz” olduğunu ileri sürer. Ona göre, “insanların deneyimlerinin görünür içeriğini betimlemeye çalışan etnometodologlar gizli yapılarla ilişkili temel sosyolojik analiz alanını ihmal etmişleridir. 42 Etnometodolog olan Zimmerman, Coser’ın eleştirilerine bir yıl sonra cevap verir (1976). Ona göre Coser, “disiplindeki kriz” konusunda inandırıcı argümanlara sahip değildir, hatta bu argümanı zihin karışıklığı içermektedir. Coser’ın mezhep suçlamasını bağlamlarından koparılmış eksik alıntılara dayandırdığını, aslında Coser’ın etnometodolojiyi yeterince anlamamış olduğunu belirtir.Zimmerman’a göre “etnometodoloji genelde bir olaya, ilişkiye veya bir şeye ilişkin betimlemeler veya açıklamaların etkileşim sırasında bazı durumsal metodolojik statüler, yani gerçek veya hayali, nesnel veya özel statü kazanacak biçimde nasıl üretildiklerini açıklamaya çalışır.”43 Zimmerman’a göre, Coser’ın düşüncesinin aksine, “inşa edici pratik” anlayışı toplumsal düzen problemini psikolojiye indirgemez. Etnometodoloji, insan etkinliklerini analiz ederek, toplumsal olguların söylemlerimiz ve eylemlerimize nasıl karıştığını araştırmaya çalışır. Etnometodoloji, “fenomenolojik indirgeme” olarak görülmez. Gerçekte laboratuar deneyleri, etnografiler ve alan araştırmaları, sörveyler ve video dahil, farklı metotlar çok titiz bir biçimde kullanılır. 44 Pierre Bourdieu (1990) çağdaş sosyolojini bu iki kutbunu dikkate alır ve bir sentez yapar. O, kendi anlayışını “inşacı yapısalcılık” veya “yapısalcı inşacılık” olarak betimler. Bu kavramla aktörlerden bağımsız nesnel toplumsal yapılar olduğunu, aynı zamanda “habitus” olarak ifade ettiği 40
Coser, 1975; aktaran Coulon,a.g.e.,s.84. Coser, 1975; aktaran Coulon,a.g.e.,s.85. 42 Coser, 1975; aktaran Coulon,a.g.e.,s.86. 43 Zimmerman, 1976; aktaran Coulon,a.g.e.,s.88. 44 Coulon,a.g.e.,s. 89. 41
şeyi meydana getiren algı, düşünce ve eylem kalıplarının gruplar, sosyal sınıflar tarafından üretildiğini açıklar. Bourdieu bu ikili anlayışı şöyle ifade eder: O biryandan, eski Durkheimcı ilkeye uygun biçimde, “toplumsal olguları şeyler olarak alabilir” ve böylece,onların toplumsal varlık içindeki bilme-nesneleri-veya yanlış bilme nesnelerioldukları gerçeğini atlayabilir. Öte yandan, toplumsal dünyayı faillerin ürettikleri temsillere indirgeyebilir, böylece sosyal bilimin görevinin toplumsal öznelerin “açıklamaların açıklamasını” sunmayı içerdiğini öne sürebilir.45 Bourdieu hem yapıyı hem de faili(aktörü) önemseyerek sentez yapmış ve dolaylı olarak etnometodolojiye yöneltilen ağır eleştirileri hükümsüz kılmıştır. Benzer şekilde nesnelcilik-öznelcilik ayrımında da sentez yapmayı tercih eder. Ona göre nesnelci ve öznelci anlar diyalektik ilişki içindedir. Özetle etnometodoloji; * İnsanların gündelik hayatın içinde, toplumsal durumlardan anlam çıkarmada kullandıkları yorumlarla ilgilenir. * İnsanların (etno’ların) günlük hayatın pratiklerine bağlı olarak düzen kurmak adına geliştirdikleri metotları anlamaya çalışır. Bu nedenle etno-metodoloji terimi uygundur. *İnsanlar arasında etkileşimin sürekliliğine önem atfeder, Toplumsal pratik eylemlerle ilgilenir.
yüzyüze ilişkileri
önemser.
*Konuşma analizi çalışmalarıyla bu alanda yapılan araştırmalara öncülük eder. Söylem analizinin gelişmesinde bu anlamda katkıda bulunur. *Sosyolojideki büyük boy kuramlara karşı duruşuyla gündelik hayatın sosyolojini yapma konusunda elverişli bir metodoloji sağlar. Makro-sosyoloji yerine mikro-sosyoloji yapar. *Araştırmalarını tümevarım kullanarak gerçekleştirir, toplumsal-psikolojik bakış açısını öne çıkartır. *Kendine özgü kavramlar seti ve felsefesiyle özgün bir yaklaşımdır. *Bütün bu özellikleriyle Etnometodoloji, nitel yöntem çerçevesinde değerlendirilebilir. Kaynakça Coulon, Alain, Etnometodoloji, Çev. Ümit Tatlıcan, Küre Yay.,İstanbul, 2010. Cuff, E.C, W.W.Sharrock, D.W.Francis, Sosyolojide Perspektifler,Çev. Ümit Tatlıcan, Say Yay., 2013. Layder, Derek, Sosyal Teoriye Giriş, 3.baskı, Çev. Ümit Tatlıcan, Küre Yay.,İstanbul, 2010 Wallace, Ruth A., Alison Wolf, Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Çev. Leyla Elburuz, M.Rami Ayas, Punto Yay., İzmir, 2004. Wolff, Kurt H,. “Fenomemoloji ve Sosyoloji”, Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, der. Tom Bottomore, Robert Nisbet, Türkçe çev. derleyen ve denetleyen Mete Tuncay ve Aydın Uğur, V Yay., Ankara, 1990.
45
Bourdieu, 1990; aktaran Coulon,a.g.e.,s.91.