Televizyon Üzerine - Pierre Bourdieu

Page 1

AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ

FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ

TELEVİZYON ÜZERİNE PİERRE BOURDİEU

SOSYOLOJİ SEMİNER ÖDEVİ ZEYNEPGÜL ATEŞ 090110037 SOSYOLOJİ 3 / NORMAL ÖĞRETİM

30.12.2011


İçindekiler SUNUŞ (Turhan Ilgaz) TELEVİZYON ÜZERİNE Önsöz 1.Set ve Kulisleri 2.Görünmeyen Yapılanma ve Etkileri EKLER Gazeteciliğin Baskı Gücü Olimpiyat Oyunları

2


TELEVİZYON ÜZERİNE

PIERRE

BOURDIEU,

1930

Dengvin

(Fransa).

Günümüz

toplumbiliminin temel kuramcılarından biri olan Bourdieu, orta öğretimini Paris’in ünlü Louis Le Grand lisesinde tamamladıktan sonra Ecole Normale Superieure’de felsefe eğitimi gördü. Askerliğini yapmak üzere gittiği Cezayir’de Fransız sömürgeciliğini yakından tanıma fırsatı bulan düşünür , bu deneyiminin de etkisiyle felsefi yaklaşımını toplumbilimsel ve antropolojik açımlarla pekiştirdi. 1959 ve 1962 yıllarında Sorbonne’da felsefe dersleri verdikten sonra, Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales’in müdürlüğüne getirildi; ayrıca Avrupa Toplumbilimi’nin de yöneticiliğinde bulundu. 1982’de College de France’ta, toplumbilim kürsüsüne seçilen Bourdieu halen bu görevini sürdürmekte, ayrıca Actes de la Recherche en Sciences Sociales ve Liber dergilerinin de yayın yönetmenliğini

yürütmektedir.

Passeron’la

birlikte

yazdığı

Les

Heritiers’den itibaren, eğitimden başlayarak çeşitli kültürel alanlardaki üretim, yeniden üretim ve ayrışım mekanizmalarını inceleyen Bourdieu’nun pek çok önemli çalışması bulunmaktadır. La Distinction(1979), Le Sens pratique (1980), Qestions de sociologie (1980), Homo Academicus (1984) ve Choses dites (1987) bunlardan bazılarıdır.

3


1.BÖLÜM SET VE KULİSLER İnsanlar bir şeyler söyleyebilip söyleyemeyeceği konusunda herhangi bir kaygı taşımadan televizyona çıkmayı kabul ederler. Fakat oraya bir şey söylemek için değil farklı nedenlerle özellikle kendilerini göstermek ve görünmüş olmak için oraya çıkarlar. “Olmak” diyordu BERKELEY , “algılanmış olmaktır” felsefecilerimizden bazıları için olmak; televizyonda algılanmış olmaktır, yani sonuçta gazeteciler tarafından algılanmış olmak hep söylenegeldiği gibi gazeteciler tarafından iyi bulunmuş olmaktır. Televizyona çıkmayı reddeden taraf savunulabilir olarak görünmüyor. Bazı durumlarda televizyona çıkmak bir ödevdir, fakat makul koşullar altında. Televizyonla birlikte kuramsal olarak herkese ulaşmaya imkan veren bir aygıt karşısındayız. GÖRÜNMEZ BİR SANSÜR Çağrılı konuşmacılar üzerinde olduğu kadar uygulanmasına katkıda bulunan gazeteciler üzerinde de olduğu kadar uygulanmasına katkıda bulunan gazeteciler üzerinde de etkisini gösteren bu sansür siyasal niteliktedir. Burada gazetecilere büyük görev düşüyor. İnsanlar genel olarak nesne yerine konulmuş, nesneleştirilmiş olmaktan asla hoşlanmazlar ve gazeteciler başkalarından da daha fazla bundan hoşlanmazlar.

GÖSTEREREK GİZLEMEK Patrick Chompogne “Dünyanın Sefaleti” adlı kitabındaki bir bölümünü medyanın varoş fenomenine ayırmıştır. Bunlar hem yaptıkları işten hem de dünya görüşleri olarak içinde bulundukları durumla aynı zamanda da mesleğin mantığıyla hareket eden gazetecilerdir.

4


Burada televizyon iki anlamıyla da dramatikleştirmeye başvurur. Bir olayı sahneye koyar görüntülerini abartır. Varoşlar söz konusu olduğunda ise onlarla ilgili ayaklanmaları ele alır. ENFORMASYONUN DÖNGÜSEL DOLAŞIMI Özellikle gazeteler siyasal renklere bağlı en besbelli farklılıklardır. Kaynakların en önemlisidir, fakat rekabet mantığının oluşturduğu bir dizi dayatmalara sahiptirler. Televizyonda sürekli öznesiz tercihler karşımıza çıkar. Yani bu bir bakıma yaptırımdır. Bu yüzden özgün yapıtlar veremeyiz. Bir parçacık süslü görünme pahasına bizi yok sayanlar bu insanların nasıl yok sayıldığı sorulduğunda onların başkaları tarafından enforme edildikleri kabaca ortaya çıkar. İzlenme oranı ise, farklı kanalların yararlandığı izleyici oranını saptayan ölçüdür. Dolayısıyla popüler yada popüler olmayana ilişkin çok keskin bilgiler ortaya çıkmaktadır. İzlenme oranı mantığı daha çok pazarcılığa dayatılmıştır.İzleyicilerin beklentileri göz önünde bulundurulmadan sadece maddi yarar sağlanacak biçimde ortaya konulmuştur. İVEDİLİK VE FAST THINKING İzlenme oranı, televizyon üzerinde büyük etkiye yol açar. Kendini ivediliğin baskısı içinde yeniden dile getirir. Gazeteler arasındaki rekabet,gazeteler ile televizyon arasındaki rekabet,televizyon kanalları arasındaki rekabet,atlatma için ilk sırayı kapmak için sürdürülen geçici bir rekabet şeklini alır. Televizyon eğer kültürel fast-food öneren, önceden hazmedilmiş,önceden düşünülmüş kültürel gıda öneren belli sayıdaki fastthınker’ları ayrıcalıklı kılıyorsa, bunun nedeni yapımcıların yalnızca bir adres defterine esasen hep aynı olan bir adres defterine sahip olmaları değildir.

5


GERÇEKTEN SAHTE YA DA SAHTECE GERÇEK TARTIŞMALARI Burada birinci düzeyde sunucunun rolü gözümüze çarpar, izleyicileri her zaman etkileyen şey de budur zaten. Sunucunun baskılarını da gayet iyi görürler, sunucu oyunun kuralına uymasını dayatır. Burada ifade biçimi çok önemlidir. Kendisine çok hakim olabilen kişi bile bu konuşmalara inanması mümkündür. Sunucu çeşitli laf cambazlıklarıyla kimseyi kırmadan karşısındaki insanların lafını kesebilir ve hakaret düzeyine çıkacak konuşmalar bile yapabilir.Aslında her şeyi dikkate aldığımızda;yayın süresinin iki saat olmasına rağmen konukların konuşabildiği sürece ancak beş dakikadır. ÇELİŞKİLER VE GERİLİMLER Televizyon, pek az özerkliği olan ve gazetelere göre daha acımasız yorumlar yapabilen , toplumsal ilişkilerden saçmalık derecesine kadar ulaşabilen azgın bir rekabet aygıtıdır. Adına televizyon denilen azade aygıt,1960’lı yıllarda bir takım sosyologlar bunun kitle-iletişim aracı olarak kitleselleşeceğini söylemek için öne atıldılar. Günümüze bakınca ; mikrofonların,kameraların arkasında 1960’lı yıllardakine benzerleriyle kıyaslanamayacak kadar değiştiğini görüyoruz. Gazetecilik ise, kaygılı,doyumsuz her şeyi boş vermiş insanların ötekiler gibi olmadıkları için bezginlik içinde yaşamaya devam etmişlerdir.

2.BÖLÜM GÖRÜNMEYEN YAPILANMA VE ETKİLERİ Gazeteciliğin dünyası kendine özgü yasaları olan ve global dünya içinde konumuyla maruz kalan bir mikrokozmasdır.

6


PAZAR PAYLARI VE REKABET TF1’de olup bitenleri anlamak için bu kanalın Pazar payları,reklamlar verenler,çalıştırılan itibarlı gazetecilerin sermayesi bu göstergeler diğer televizyon kanallarına oranla kendini kanıtlamış bir şekilde ortaya koyar. Televizyon çalışanları iki yönden ezilmiş durumdaydılar en başta siyasal güç erklerine bağımlı olduklarından ezilmişlerdi. Sonra da devletin sübvansiyonlarına bağlı oldukları için ekonomik anlamda ezilmiş durumdaydılar. Tabi aradan yıllar geçtikten sonra televizyon gazeteye oranla ezilen durumda değil de ezen konuma geçmiştir. Bu durum gazetelerin yaşadıkları bunalımla belli olmaktadır; ortadan kalkan gazeteler, okur kitlesine sahip popülerlik peşinde koşan gazetelere tepki olarak ortaya çıkmışlardır. BİR SIRADANLAŞTIRMA GÜCÜ Televizyon sahip olduğu yayılım gücüyle korkunç bir problem yaratmaktadır. Gazete ise yaygınlığı ne kadar arttırırsa insanlara yararı da o derece artar. Bu yüzden türdeşleştirmeye, uydumculaştırmaya, siyaset dışılaştırmaya yöneliktir. Herkese hitap eden basitleştirici bir aygıttır. Bunun üzerine MANET; “eğer televizyon kadar güçlü bir aygıt, bu türden simgesel bir devrime biraz olsun yönelseydi, sizi temin ederim ki hemen durdurulmaya çalışılırdı” der. 1950’li yılların televizyonu kültürel olma iddiasındaydı, oysa 1990’lı yılların televizyonu ise en geniş izleyici kitlesine ulaşmayı amaçlamıştır. Bu yüzden talk show’lar bizim bütün ailevi ahlakımızı olumsuz yönde etkiler. İZLENME ORANININ HAKEMLİĞİNDEKİ MÜCADELER Bugün gazetecilik ortamında televizyon çevresinde verilen mücadele odak niteliğindedir. Bu da bu nesnenin incelenmesini çok zor bir hale getirmiştir. Bu bir yana yazılı basın televizyona oranla aşamalı olarak gerilemektedir.

7


Televizyon dikkati gelgeç haberlerin, hiçbir ders çıkarılmayan fakat haberi toplum problemlerine dönüştürerek dramatikleştirmeye çalışmaktadır. Daha çok magazine, dedikoduya yer vermektedir. Gazeteler ise, durumları bütün gerçekliğiyle toplumun psikolojik, sosyolojik yönleriyle açıklamaya çalışır, onda hiçbir göz boyama durumu yoktur. Her şey açık ve nettir.

TELEVİZYONUN BASKI GÜCÜ Televizyon bütün alanlar üzerinde bizzat baskı uygulamaktadır. COMTE şöyle diyordu: “Bilim ve dolayısıyla öngörü, öngörü ve dolayısıyla eylem.” Toplum bilimi de bütün öteki bilimler gibi bu emeli gütme hakkına sahiptir. Medyalar hiç durmadan kesin açıklama yaparlar. Haftalık yayınlar mesela onlar buna bayılırlar. Gazete ise çeşitli entelektüel olayları düzenli aralıklarla gündeme getirirler. Bu yüzden bir kesinliğe varamazlar. İŞBİRLİĞİ Televizyon, yazar olmayanlar için yazar, filozof olmayanlar için filozof vb. bu kişileri televizyon kendi kotasında kendi özgül evreni içinde açıklamaya çalışır. Medyanın güç dayatma eyleminin bilimsel evrenler gibi evrenler üzerinde etki gösterebilmesi için söz konusu alan içinde birtakım suç ortaklıkları bulması gerekir. Medya ile işbirliğinin Nazi düşmanlarıyla işbirliği yapmakla aynı şeydir. Bu doğrudur ve elbette gazetelerle, radyo ya da televizyonla yapılan her türlü işbirliği apiori mahkum edilemez.

GİRME HAKKI VE ÇIKMA ÖDEVİ 19.yy dan başlayarak bütün düşünürlerin içinde debelenmiş ve bazen de saplanıp kalmış oldukları bir problemdir. Bir fikir özerk bir evrenin içinde üretilmiş olduğu için ne kadar karmaşıksa aktarılması da o kadar zordur. 8


19.yy da Cumhuriyetin kurucuları eğitimin amacının, yalnızca bir emekçi olabilmek için okuyup yazmayı, hesap yapmayı öğretmek değil, fakat iyi bir yurttaş olmak için, yasaları anlayacak ve savunacak sendika birlikleri kuracak düzeye gelecekler. İzlenme oranı pazarın, ekonominin yani tümüyle tecimsel ve dışarıdaki bir yasallığın kendi yaptırımıdır.

GAZETECİLİĞİN BASKI GÜCÜ Gazeteciliğin kültürel üretimin farklı alanları edebiyat alanı, sanat alanı, bilim alanı üzerinde uyguladıkları baskı gücüdür. Gazeteciliğin alanı, biçim ve etkinlikleriyle onun kendi yapısına,

yani farklı gazete ve

gazetecilerin dış kuvvetlere Pazar paylarına göre dağılımına bağlı olarak bir farklılıklar bütününün kültürel üretimin farklı alanları üzerinde durulur. Devletin en yüksek yetkililerine, eylemleriyle, kararlarıyla ve gazetecilik alanı içindeki müdahaleleriyle gündemi ve kendilerini gazetelere dayatan olayların aşamalı düzenini belirleme yeğinliğini veren olağanüstü simgesel erktir.

GAZETECİLİK ALANININ BAZI ÖZELLİKLERİ Gazetecilik 19.yy da, her şeyden önce “haberler” tercihan da “sansasyonel”, ya da daha iyisi “sansasyon taşıyıcı” haberler sunan gazeteler ile çözümlemeler ve “yorumlar” öneren oluşumdur. İki mantık ile iki meşrulaştırma ilkesi arasındaki karşıtlığın alanıdır. İçsel değerleri ya da ilkeleri en eksiksiz biçimde kabul edenlerin meslektaşlarca kabul görmesi ve girdilerin okurların, izleyicilerin ya da seyircilerin sayısında dolayısıyla parasal karda somutlaşmıştır. Gazetecilik alanı, özgül tümüyle kültürel mantığın var olduğu yerdir. Gazetecilik alanı müşterinin doğrudan ya da izlenme oranının dolaylı yaptırımı aracılığıyla sürekli bir şekilde pazarın kararlarının sınanmasına tabidir.

9


MÜDAHALENİN ETKİLERİ Televizyona ilişkin bazı “çözümlemeler” özellikle izlenme oranı konusunda en fazla duyarlılık taşıyan gazeteciler indindeki başarılarını, bir kültürel üretim ve yayın problemlerini siyasal suretine borçludur. Gazetecilik alanının baskı gücü siyasal alana yönelmiş alan edimcilerin en büyük çoğunluğun talep ve beklentilerinin baskısına boyun eğmeye yönelik, bazen tutkusal ve düşünülmemiş ve çoğu kez de basının kazandırdığı anlamdır. OLİMPİYAT OYUNLARI Tamamen sportif gösteri, dünyanın dört bir köşesinden gelmiş atletlerin, evrenselci ülkülerin bir kaynağı altında gerçekleşen karşılaşması ve milliyetçi olmasa da fazlasıyla ulusal renkler taşıyan bir ritüel, ulusal takımların resmi geçidi, ulusal marşlar eşliğindeki madalya törenleridir. Televizyondaki görünüm ne kadar basit görünse de kökenleri bütün bir evren alan atletler arasındaki sportif rekabeti farklı ulusların şampiyonları arasındaki bir çatışmaya dönüşmektedir. Televizyon yayınının getirdiği baskıları olimpik sporların seçimini yarışmaları yapılacağı yerleri ve zamanları hatta karşılaşmaların ve ödül törenlerinin nasıl cereyan edeceğini dahi, giderek daha fazla etkilemektedir.

10


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.