Doğal Hayata Önem Verenlerin Dergisi
Mayıs 2014 SAYI :04 ÜCRETSİZDİR
Sahrap Soysal’dan Organik Tarif...
Orvital Organik Gıda’dan
annelere seferberlik çağrısı...
Kayıp Yüzyılın Prensesi
Güzel ve Sağlıklı bir cilde yardımcı olan 17 gıda... Ralila Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Aydın:
“ARTIK HAMLE YAPMA SIRASI GELDİ”
Türkiye,yenilenebilir enerjide Avrupa’yla yarışıyor
Kozmetikte
organik ürünlere
ilgi artıyor
Florame Türkiye Genel Müdürü Fatma Apaydın
ORGANiK BiR YAŞAM BiÇiMi Mayıs 2014 1 www.organikturkiye.com.tr
Organik Türkiye ailesi olarak, Soma’daki maden kazasında hayatını kaybeden emekçilerimize Allah’tan Rahmet, yakınlarına sabır diliyoruz. Hepimizin başı sağolsun.
Mehmet Akif DİLMEN akif@organikturkiye.com.tr
En değerli giysiniz... cildiniz!
Gerçekçi olmak gerekirse kimyasalların tümüne, en azından içinde yaşadığımız şu koşullar altında, veda etmemiz pek mümkün gözükmüyor. Siz hiç fark etmeseniz de çocuğunuz da eşiniz de siz de günde en az birkaç kozmetik ürünü kullanıyorsunuz. Dermatologlar, yıllar sonra ortaya çıkan birçok iç ve dış hastalığa bazı kozmetiklerin kullanımının sebep olabileceğini anlatıp duruyorlar. Bugün Amerika ve Avrupa’da birçok kadın artık organik olmayan hiçbir cilt ve saç ürününü kullanmıyor artık. Yüzlerce sabun, şampuan ve cilt kreminin üzerindeki etiketlerde doğal ve organik yazısını görüyorsunuz. İçinde bitki olması o ürünü organik yapmıyor! Mesela bir vücut kremi organik limon veya avokado kullanılarak üretilmiş olabilir, ancak bu krem üretilirken onaylanmış organik kimyasallar listesinde yer almayan sentetikler katılarak imal edilmişse, ürün organik özelliğini kaybetmiş demektir! Doğrusunu anlamanın tek yolu üzerlerinde Ecocert, USDA, Cosmebio gibi uluslararası sertifikaların olup olmadığını kontrol etmek. Unutmayalım ki organik ürünlerin hiçbiri paraben, dioxin, benzyl, sodyum lauril sulfat, parafin, formalheid tipi kimyasallar, sentetik koku ya da boyalar içermiyor. Ürünlerin üzerinde organik yazabilmesi için üretim koşulları, içerikleri ve ambalajlanmasına kadar olan sürecin de onaylanması gerekiyor. Modern yaşarken, bedenimize nüfuz edecek yanlış tipte zararlı kimyasallar ciddi hasarlar bırakabiliyor. Sonuç itibariyle 3 liraya aldığınız bir ürünün ne faydası olabilir ki? Bazı markalar hem pahalı hemde hiç bir organik içeriği yok… Hele reklamların da oynayan yakışıklı “sağlıklı” adamların ve güzel ünlü bayanları oynatmaları tamamen pazarlama stratejisi… Ben bu insanların o ürünleri kullandıklarını düşünmüyorum.
Ma Dilmen Bu derginin üretim aşamasından, elinize ulaşana kadar kullanılan kimyasallar için üzgünüz... Çabalarımız doğal hayata toplamda tükettiğimizden çok daha fazla yararlı olabilmek.
Güzel ve Sağlıklı bir cilde yardımcı olan
17 gıda... 4
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
10
Bosch, Dünya Çevre Günü’nde herkesi daha verimli ev aletleri kullanmaya davet ediyor
20
Türkiye, yenilenebilir enerjide Avrupa’yla yarışıyor Yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji tüketimindeki oranı AB ülkelerinde yüzde 14 iken Türkiye’de yüzde 10 olarak gerçekleşti.
24
Ralila Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Aydın:
32
Sahrap Soysal’dan Organik Tarif...
16 Bunu bile
internetten yapıyor! Ünlü sunucu Burcu Esmersoy çiftçiliğe soyundu. İnter üzerindeki bir platformdan bahçe satın alan ve gerçek işçiler kiralayan Burcu Esmersoy internet üzerinden tek tık ile ekecek biçecek organik organik yiyecek.
“ARTIK HAMLE YAPMA SIRASI GELDİ”
ORganik Türkiye Dergisini ziyaret eden Ralila Yönetim Kurulu Başkanı ve OGUF Başkan Yardımcısı Rahmi Aydın, organik tarımda Türkiye’nin bu işi yapabileceğinin artık kanıtlandığını ve bu zamana kadar gelinen noktanın sevindirici olduğunu belirterek “Artık hamle yapma sırası geldi” diye konuştu.
Binbir Basın Yayın Danışmanlık Reklam Organizasyon Tic. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi Mehmet Akif Dilmen • akif@organikturkiye.com.tr Genel Müdür Eda Zortul • eda@organikturkiye.com.tr Yazı İşleri Müdürü Seda Arslan • seda@organikturkiye.com.tr Yayın Koordinatörü Yusuf Çağlayan• yusuf@organikturkiye.com.tr Haber Müdürü Demet Kula • demet@organikturkiye.com.tr Haber Merkezi Şeyma Kara • seyma@organikturkiye.com.tr İbrahim Saramet • ibrahim@organikturkiye.com.tr Simon Kuper • simon@organikturkiye.com.tr Dış Haberler Sorumlusu Ayça Bıyıklıoğlu• ayca@organikturkiye.com.tr Kurumsal İlişkiler Direktörü Çağla Arslan Gök • cagla@organikturkiye.com.tr Reklam Grup Başkanı Nilüfer Özkan • nilufer@organikturkiye.com.tr Reklam Yönetmeni Kübra Evcil • kubra@organikturkiye.com.tr Art Direktör Mustafa Karayel • mustafa@organikturkiye.com.tr Marka Danışmanı Enes Dal • enes@organikturkiye.com.tr Sosyal Medya Enderun Digital Fotoğraf Mehmet Giritli • mehmetg@organikturkiye.com.tr Web Teknolojileri Müdürü Sinan Soydan • sinan@organikturkiye.com.tr Katkıda Bulunanlar Fatma Taş Heval Zeliha Yüksel Burak Vardar Sahrap Soysal Gökay Orçun Dalarslan Dilek Işık Dilek İnce Özenel Rahmi Aydın Ayça Bıyıklıoğlu Betül Yüzüncüyıl Tavlı Temsilciler New York John Flavin • john@organikturkiye.com.tr Amman Karmel Nassar • karmel@organikturkiye.com.tr Londra Reza Motevalli • reza@organikturkiye.com.tr Tokyo Yasuaki Higashi • yasuaki@organikturkiye.com.tr www.organikturkiye.com.tr e-iletişim: info@organikturkiye.com.tr YÖNETİM YERİ İnönü Cad. No:14 Akarpalas Kat:1 Gümüşsuyu – Taksim/İstanbul 0 212 297 25 63 0 212 253 31 71 OFİS Çobanoğlu Sok. No:109 D/28 C Blok Osmanbey / İstanbul MATBAA NET Tanıtım ve Matbaa San. Tic. Ltd. Şti. Ömer Avni Mah. İnönü Cad. Beytülmalcı Sok. No 23 / A Gümüşsuyu-Beyoğlu / İST 444 0708 © OrganikTürkiye Dergisi, T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf ve konuların her hakkı saklıdır. izin alınıp, kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. OrganikTürkiye basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. www.organikturkiye.com.tr Mayıs 2014 5 Ayda bir yayınlanır.
ÜRÜN TANITIMI
Dr.Hauschka ile cildin kendi kendini yenileme gücünü keşfedin… GNC Türkiye’nin organik ürün pazarına kazandırdığı dünya markası Dr.Hauschka cilt bakım ürünleri serisi ile kadınların farklı ihtiyaçlarına doğal ve yenileyici çözümler sunuyor. Başarısı tüm dünyada kanıtlanmış, cildin kendi kendini yenileme gücünü destekleyen ve organik bileşenlerden oluşan yüzde 100 doğal, organik kozmetik markası Dr.Hauschka her ihtiyaca yönelik ürün seçeneği sunuyor. Dr. Hauschka cilt bakım serisinde; temizleme ürünlerinden, güçlendirme ve canlandırmaya; özel bakım ürünlerinden, yoğun bakım kremlerine; vücut bakımından yağlara kadar geniş bir ürün gamına sahip. Bakımına ve güzelliğine özen gösteren, cildini önemseyen kadınların vazgeçilmezi olan Dr.Hauschka organik kozmetik ürünleri sahip olduğu sertifikalar ve bugüne kadar aldığı ödüllerle 50 yıldan bu yana cildimizi güzelleştirmeye devam ediyor. Dr.Hauschka, doğal kozmetik ürünlerini sertifikalandıran BDIH ve doğal & organik kozmetikler için yüksek kalitede en iyi ürünlerin sunulduğunu tüm şeffaflığıyla göstermenin bir yolu olan NaTrue sertifikasına sahip.
BEBEKLER İÇİN ORGANİK BADEM YAĞI İÇERİKLİ HiPP KORUMASI Avrupa’nın lider bebek maması üreticilerinden HiPP’in, Organik içerikli bakım ürünleri yeni serisi ile artık Türkiye’de… “Yok konsepti” ile hazırlanan Babysanft ve Mamasanft ürünlerinde alerji yaratabilecek veya cilde zarar verebilecek hiçbir madde bulunmaz. İçeriğindeki malzemeler “mümkün olduğunca az, gerektiği kadar çok” felsefesine göre formüle edilmiştir. HiPP Bakım ürünlerinde Organik Badem yağı ile birlikte sadece cildin yapısındaki yağlara benzer özellikteki bitkisel kaynaklı yağlar kullanılır. Cildin hava almasını engelleyen mineral yağlar kullanılmaz. Renklendirici, alerjen bileşenler, esansiyel yağ, poli etilen glikol(PEG), hayvansal hammaddeler ve paraben kullanılmaz. Tüm HiPP bakım ürünlerinin güvenilirliği dermatolojik olarak test edilip onaylanmıştır.
Babysanft Bebek Bakım Ürünleri HiPP Babysanft bakım ürünleri cildin doğal koruma mekanizmasını güçlendiren özel HiPP Cilt Koruması içerir (CM Glukan). Bu sayede bebeklerin hassas ve narin cildini besleyip nemlendirirken, doğal yoldan kendini korumasına yardımcı olur. HiPP bebek ürünlerinin hepsi organik badem yağı içeren; pişik kremi, bebek bakım yağı, yoğun bakım kremi, vücut losyonu, bakım yağı, saç ve vücut banyo jeli, bebek şampuanı, bebek el yıkama köpüğü, banyo köpüğü ile
6
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
temizlik ve bakım mendilleri bulunuyor.
Mamasanft Anne Bakım Ürünleri HİPP, kadınların hamilelik döneminde değişime uğrayan ciltlerinin bakımı için de Mamasanft ürünlerini sunuyor. Hamilelik döneminde gerginleşen cildin yıpranmasını önleyen ve rahatlama sağlayan HiPP Mamasanft masaj ve bakım yağı ile hamilelik döneminde meydana gelen çatlakların görünümünde azalma sağlayan ve yeni çatlakların oluşmasını önleyen HiPP Mamasanft onarıcı bakım kremi HiPP’in anne adaylarına yönelik çıkarmış olduğu ürünler. HiPP Mamasanft ve Babysanft bakım ürünleri Migroslar’da ve Seçkin Eczaneler ile seçkin bebek mağazalarında satılıyor.
ÜRÜN TANITIMI
DOĞANIN EN TATLI SÜRPRİZİ: STEVIA BİTKİSİ… %100 doğal, kalorisiz, diyabetik, karbonhidrat içermeyen, glisemik indeksi sıfır, GDO’suz, diş çürütmeyen ve yüksek ısı dayanımına sahip Stevia bitkisi, tüm bu özellikleriyle olduğu kadar eşsiz lezzetiyle de rafine şeker kullanımına son veriyor. Stevia’nın en önemli özellikleri, şekerden çok daha tatlı olmasına rağmen sıfır kalori içermesi ve kan glikoz seviyesini değiştirmemesi. Bitki bu özellikleri ile hem diyabetikler hem de formunu korumak isteyenler için en doğal alternatifi oluşturuyor. Stevia bitkisiyle ilgili gerçekleştirilen 200’den fazla araştırma, bitkinin insan sağlığı için tamamen güvenilir olduğunu onaylıyor. Stevia bitkisinin FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) onayı da var. Yine FDA tarafından yapılmış çalışmalarda da herhangi bir toksit etki veya sağlığa sakıncasının görülmediği bildirilmiş durumda.
AROMATERAPİNİN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ, ORGANİK SERTİFİKALI OSHADHI ÜRÜNLERİNDE Her bitki için dünyada en iyi yetiştirildiği ülkeyi, bölgeyi ve üreticileri saptayarak organik tarım standardı ile yetiştirilmesini ve en uygun şekilde özlerinin çıkartılmasını sağlayan Oshadhi; doğal yöntemlerle hazırladığı yağları, sağlıklı yaşam felsefesini benimseyenlerin beğenisine sunuyor. Sağlıkta bitkilerin gücüne ve aromaterapik etkisine inananların vazgeçemediği dünya markası Oshadhi, yüzlerce farklı bitkiyi, bulunduğu ülkelerde AB standartlarında yetiştirip; doğal yöntemlerle işleyerek saf olarak kullanıma sunuyor. Özellikle yazın güneşin zararlı etkilerinden korunmak ve anti alerjik bünyelerin sağlıklı bronzlaşmasına yardımcı olmak için önerdiğimiz JOJOBA GOLD SUN ile; cildinizin E vitamini eksiğini tamamlarken, onarıcı ve hücre yenileyici özelliği sayesinde
8
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
Stevia bitkisinden elde edilen, şekere tamamen doğal bir alternatif oluşturan ürünler de ülkemize gelmeye başladı. Bunların başında ise SteSweet markası yer alıyor. Hiçbir kimyasal içermeyen, tamamen doğal ve organik Stevia ekstresi içeren SteSweet’in her bir tableti 2 kesme şekere eş değer lezzet sağlıyor ve buna rağmen sıfır kaloriye sahip olmasıyla öne çıkıyor. Çay ve kahve gibi sıcak içeceklerin yanı sıra tüm soğuk içeceklerde de rahatlıkla kullanılabilen SteSweet; pastalarda, keklerde ya da pişirilebilen tatlılarda da yine şekerin yerine güvenle kullanılabiliyor. Üretimi Almanya’da gerçekleştirilen SteSweet, tüm bu özellikleriyle hem diyet yapanların hem de diyabet hastalarının hayatına tat ve lezzet katıyor. Ürünün her bir kutusunda 250 adet tablet bulunuyor.
de daha sağlıklı bir cilde kavuşabilirsiniz.Yaza girerken selülitlerinizden arınmak ve hücre yenileyici bakım ile daha taze bir cilde sahip olmak için Oshadhi SLIMMING MASSAGE OIL ile plajlara hazırlanabilirsiniz. İçeriğindeki okaliptus, sedir, ardıç kozalağı, selvi gibi bitkilerinin tamamen doğal olan esansiyel ve temel yağlarından oluşan Massage Oil, kan dolaşımını hızlandırarak deri altındaki toksik maddelerin atılmasına ve cildin sıkılaşmasına yardımcı oluyor. Tüm dünyada aromaterapi uzmanlarının bir numaralı markası olan OSHADHI, ECOSERT sertifikalı ürünlerini ISO sertifikalı üretim tesislerinde son kullanıma hazır hale getirmektedir. 1971 yılında dünyaca ünlü aromaterapist Malte Hozzel tarafından geliştirilen ve 1990 yılında dünyaya yayılan Alman Aromaterapi markası Oshadhi, en kaliteli ve en özel bitkileri organik tarım protokolüne uygun yetiştirip toplayarak, doğal yöntemlerle işliyor.
Doğal ekmeklerimiz neden mi çok özel? Çünkü; Yerli tohumları, kimyasal ilaç ve fenni gübre kullanılmadan yetiştirilmektedir. Unları Su değirmeninde öğütüldüğünden, Vitamin kaybına uğramadan, içeriğindeki kepek ve ruşeymi muhafaza edilerek sofralarınıza ulaştırılmaktadır. Tam buğday ve çavdar unlarından ekşi hamur ile yoğurulup, doğal yöntemlerle mayalandırılmakta, Taş fırında odun ateşinde pişirilmektedir.
www.sadepazar.com İstanbul | Ankara | Bursa
YEŞİL TEKNOLOJİ
Bosch, Dünya Çevre Günü’nde
herkesi daha verimli ev aletleri kullanmaya davet ediyor Doğal kaynaklarımızı koruyan ve sürdürülebilir bir yaşamı destekleyen “Doğa Dostu Teknoloji” yaklaşımı ile yüksek enerji ve su tasarruflu ürünlerin geliştirilmesinde öncü bir rol üstlenen Bosch Ev Aletleri, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde tüm Türkiye’yi, doğal kaynakları verimli kullanarak hem doğaya hem ev hem de ülke ekonomisine katkı sağlamaya çağırıyor. Bosch Ev Aletleri, 125 yılı aşkın süredir dünyada ve 100 yılı aşkın süredir Türkiye’de tüketicilerin hayatını kolaylaştırırken aynı zamanda doğal kaynakları koruyan teknolojiler sunuyor. Bosch ürünlerini kullanarak tüketiciler, sağlığını, emeklerini, giysilerini, yiyeceklerinizi ve kısıtlı kaynaklar olan enerji ve suyu koruyor. Geliştirdiği doğa dostu teknolojilerle gelecek nesilleri düşünen Bosch, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde herkesi daha duyarlı olmaya davet ediyor.
Elektrik tüketiminde yüzde 80, su tüketiminde yüzde 60’a varan tasarruf
Ev ekonomisi ve doğaya büyük katkı Elektrikli ev aletleri satın alırken sadece fiyata odaklanmamak gerekiyor. Verimli kullanım maliyetine sahip elektrikli ev aletlerinin tercih edilmesiyle hem ev ekonomisine hem de doğaya katkı sağlanıyor. Daha fazla elektrik enerjisi tüketen ev aletlerinin kullanımı atmosfere daha fazla karbondioksitin atılması yeryüzü sıcaklığını yükseltiyor; bu da sel felaketlerine, buzulların erimesine ve meteorolojik yapının değişmesine neden oluyor.
Günümüzde, evlerde kullanılan elektriğin yaklaşık yüzde 65’ini ev aletleri harcıyor. Küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin dünya üzerinde yarattığı tahribatı önlemek adına daha az enerji ve daha az su tüketimine odaklanan yaklaşımı ile Bosch, bugün 16 yıl önceye kıyasla, elektrik tüketiminde yüzde 80, su tüketiminde yüzde 60’a varan tasarruflu ürünler sunuyor. Çevreci uygulamalarla sürdürülebilirliğe hizmet ediyor; doğa dostu ürünleriyle sürdürülebilir bir yaşam için elinden geleni yapıyor. Tüm Bosch ürünleri, daha az enerji ve su tüketecek şekilde tasarlanıp, geri dönüşümlü malzemeler kullanılarak üretiliyor. Bosch’un patent kayıtlarının yüzde 40’ı ve Ar-Ge bütçesinin yüzde 45’i, doğal kaynakların verimli kullanımını ve çevrenin korunmasını hedefleyen teknolojilerden oluşuyor. En ekolojik ev aletlerinin en iyi performansı gösterenler olduğuna inanan Bosch, en verimli ev aletlerini tasarlayarak yaşama, insana ve en önemlisi doğaya yatırım yapıyor.
Vodafone Türkiye’den yeşil bilişim Vodafone Türkiye teknolojinin olanaklarını sürdürülebilir kalkınmanın hizmetine sunmak amacıyla Bölgesel Çevre Merkezi REC Türkiye ile hazırladı Vodafone, daha iyi bir gelecek için mobil iletişim teknolojileriyle Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik etme vizyonuyla gerçekleştirdiği çalışmalarına sürdürülebilirlik alanında bir yenisini daha ekledi. Şirket; kamu sektörü, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, medya ve akademi dünyası işbirliğiyle çalışmalar yürüten Bölgesel Çevre Merkezi REC Türkiye ile hazırladığı “Sürdürülebilir Kalkınma İçin Bilişim” raporunu açıkladı.
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Yardımcısı Hasan Suel
10
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
21. yüzyılın en önemli sorunlarından biri olan küresel iklim değişikliğine inovatif çözümler sunma ihtiyacından yola çıkılarak hazırlanan rapor, “yeşil bilişim” kavramına yoğunlaşarak, bilişim teknolojileri ve sürdürülebilir kalkınma ilişkisini küresel ve ulusal ölçekte ortaya koyuyor. Bu sayede, paydaşlarca yürütülen faaliyetlerde bilişimin sürdürülebilir kalkınmaya etkilerinin göz ardı edilmemesi hedefleniyor. Sürdürülebilirliği sağlamak için bilişim teknolojilerinin nasıl kullanılabileceğine dikkat çekilen raporda, Vodafone Türkiye’nin bu alanda başarısı kanıtlanmış uygulamalarına da yer veriliyor.
SAÇ BAKIMINDA İDEAL ÜRÜN: HAPPY MOMENTS ORGANİK ARGAN YAĞI Argan Yağı, Kuru ve Yıpranmış Cilt ve Saçlara Uygundur. Ayrıca Tırnak, El ve Saç Bakımında Kullanılır. İçeriğindeki zengin vitamin-E ve doymamış yağ asitleri ile kurumuş ciltleri ve kırılgan saçları nemlendirir ve güçlendirir.
GÖZ ÇEVRESİ VE HASSAS CİLTLER İÇİN İDEAL ÜRÜN: HAPPY MOMENTS ORGANİK KAYISI ÇEKİRDEĞİ YAĞI Kayısı Çekirdeği Yağı Kuru, Yıpranmış ve Hassas Ciltler için uygundur. Ayrıca Kırışıklıklara (Göz Çevresi, Vücut) karşı etkilidir. Cilde hızlı nüfuz eder ve kolayca emilir. Zengin mineral ve vitamin (B17) içeriği ile hücre ve dokuları yeniler, nemlendirici özellik gösterir.
ÇATLAKLARA KARŞI İDEAL ÜRÜN: HAPPY MOMENTS ORGANİK TATLI BADEM YAĞI Tatlı Badem Yağı, Bebeklerin ve Hassas Ciltlerin Bakımı için Uygundur. Ayrıca Çatlakların Önlenmesinde Kullanılır. Kirpiklere (göz ile temasından kaçınılarak) uygulandığında hacim ve dolgunluk verir. Bebeklerin cilt bakımı için uygundur. Hamilelik ve cilt çatlaklarına iyi gelir.
www.happymoments.com.tr
KURU CİLTLER İÇİN İDEAL ÜRÜN: HAPPY MOMENTS ORGANİK ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ YAĞI Üzüm Çekirdeği Yağı Kuvvetli Bir Antioksidandır. Ayrıca Besleyici, Nemlendirici ve Koruyucudur. İçeriğindeki antioksidanlar ile yaşlanmaya bağlı olarak ciltte meydana gelen belirtilerin ve kırışıklıkların önlenmesine yardımcı olur.
KARMA VE YAĞLI CİLTLER İÇİN İDEAL ÜRÜN: HAPPY MOMENTS ORGANİK JOJOBA YAĞI Jojoba Yağı, Özellikle Karma ve Yağlı Cilt ve Saç Tiplerine Uygundur. Sebum Dengeleyicidir Kuru ve yıpranmış ciltleri ve saçları nemlendirerek yumuşatır ve canlandırır. Yağlı ciltlerde ise sebum salgılanmasını düzenlemeye yardımcı özelliği ile tercih edilir.
, rganik Yağları O oments Happy M kolay %100 saftırdaha ucuz ya da daha ) r u (içeriğinde başka bir yağ yokt sahiptir. elde edilen Organik Sertifikasına ştir. ve Ecocert yöntemiyle elde edilmi Soğuk pres nedeniyle, . Tüm bu özellikleri llanılabilir güvenle ku
AŞIRI KURUMUŞ ve ÇATLAMIŞ CİLTLER İÇİN İDEAL ÜRÜN HAPPY MOMENTS ORGANİK SARI KANTARON YAĞI Hücre yenileyici özelliği ile, cildin sorunlu bölgelerinde (çatlak, yara, kaşıntı, pişik gibi) kullanılabilir. Masaj yoluyla kullanıldığında ise rahatlatıcı etki gösterir. Sarı Kantaron Yağı, Hypericum perforatum çiçeğinin zeytinyağı içerisinde maserasyonu ile elde edilir. Bu nedenle hem sarı kantaronun hem de zeytinyağının cilt üzerindeki olumlu etkilerine sahiptir.
ORGANİK GIDA
Orvital Organik Gıda’dan annelere seferberlik çağrısı:
“Organik beslenmeye önem veren okulları, birlikte bulup çıkaralım” Organik beslenmeyi yaygınlaştırarak sürdürülebilir bir toplum sağlığı bilinci oluşturmayı hedefleyen Orvital Organik Gıda; anneler gününde annelere seferberlik çağrısı yaptı. Bugün artan hastalıkların büyük çoğunluğunun temelinde yanlış ve sağlıksız beslenme yattığına dikkat çeken Orvital Organik Gıda Kurucu Ortağı ve Gıda Mühendisi Muharrem Doğan “Çocuğunuz sağlıklı beslenmeye anne karnında başlar, ilk okul yılları çok önemlidir. Birçok okulun menüsüne organik gıda girmesi için yoğun çalışmalar yürütüyoruz” dedi. Okulları organik beslenmeye teşvik etme konusunda ebeveynlere büyük görev düştüğüne inanan Gıda Mühendisi Muharrem Doğan, “Menüsünde organik gıdaya yer vermek isteyen her okula herhangi bir ticari kaygı gütmeden destek vermeye hazırız” dedi.
Anneler için sadece organik üretiyor olmamız çok önemli 2009 yılında kurulan ve kurulduğu yıldan bu yana 4 yıl içinde tüm ürün gruplarında 5 kat, organik tavuk ürünlerinde 10 kat büyüyen Orvital Organik Gıda, büyümesini müşteri sadakatine borçlu. Türkiye’de ilklere imza atmanın zorluklarını yaşadıklarına dikkat çeken Orvital Organik Gıda Kurucu Ortağı ve Gıda Mühendisi Muharrem Doğan “Sahip olduğumuz müşteri sadakatini “sadece organik üretmeye” borçluyuz. Tüketiciler özellikle de anneler buna çok önem veriyor.” dedi.
“Okul menülerine organik et girmesi için işbirliği yapalım” Çocuklarını sucuk, salam ve sosisten uzak tutmak zorunda kalan annelerin içini rahatlatan Orvital Organik Gıda, nitrat ve fosfat tuzu gibi renklendirici ve bağlayıcı hiçbir katkı maddesi içermeyen sadece tuz ve baharatla işlenen organik şarküteri ürünleri üretiyor. Birçok okulun menüsüne organik gıda girmesini sağlayan ve okulları organik beslenmeye teşvik etme konusunda ebeveynlere büyük görev düştüğüne inanan Gıda Mühendisi Muharrem Doğan, “Menüsünde organik gıdaya yer vermek isteyen her okula herhangi bir ticari kaygı gütmeden destek vermeye hazırız” dedi.
14
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
ORVİTAL KURUCUSU MUHARREM DOĞAN
Çocukların en sevdiği sosis makarna ikilisi de artık organik Bakliyatı tarladan sofralarımıza taşıdığımızdan hedeflediğimiz fiyat politikasını yakaladıklarına vurgu yapan Doğan “Organik tüketim çok hızla artıyor. Bugün sosisten makarnaya, tavuktan arpa şehriyeye kadar birçok ürünü organik bulmak hem de uygun fiyata satın almak mümkün. Organik rakiplerimize gore bakliyatta %50 daha ucuz, konvansiyonel ürünlerden sadece yüzde 15 daha pahalıyız. Sağlığıniz için %15’lik bir fark ödemek ki bu organik bulgurda ürün başına 1.5 TL eder, organik beslenmenin önünde bir engel değil artık. Organik pahalıdır algısını yıktığımız gibi organik beslenmenin önündeki fiyat engelini de kaldırdık. Toplumumuzun sağlıklı ve organik beslenebilmesi için elimizden geleni yapıyoruz.” dedi.
Organik tavuk ürünleriyle pazara giren Orvital, bugün tavuğun yanı sıra sağlığını ön planda tutanlara özel; organik kırmızı et, şarküteri ürünleri (sosis, salam, sucuk, döner) makarna ve bakliyatı kapsayan geniş bir ürün yelpazesi sunuyor.
ORGANİK MAGAZİN
Ünlü sunucu Burcu Esmersoy çiftçiliğe soyundu. İnter üzerindeki bir platformdan bahçe satın alan ve gerçek işçiler kiralayan Burcu Esmersoy internet üzerinden tek tık ile ekecek biçecek organik organik yiyecek. NTV Spor’un güzel spikeri Burcu Esmersoy çiftçi oldu. İnternet üzerinden ekilip biçilen online bir platformdan tarla kiralayan Burcu Esmersoy kıpkırmızı çileklerini artık tek tık ile toplayabilecek. Sunucuydu, dansçıydı derken güzel model Burcu Esmersoy artık çiftçi oldu. Burcu Esmersoy, toprağın internetten ekilip biçilmesini sağlayan online platformdan tarla kiraladı. Çilek yetiştiren sunucu mahsulü tek tıkla toplayacak. Bulduğu her fırsatta organik beslenmenin önemine vurgu yapan Burcu Esmersoy, sonunda tarla sahibi oldu. Gerçek toprak alanının internet üzerinden kontrolünü sağlayan ‘Komşuköy’ adlı online tarım platformuna üye olan ünlü sunucu, Beykoz Cumhuriyet Köyü’nden 20 metrekarelik tarla kiraladı. Tarlaya gitmesine gerek kalmadan toprağının kontrolünü yönlendirecek olan Esmersoy, hemen çilek yetiştirmeye başladı. Sunulan tercihler arasında bolluk paketinden faydalanan oyuncu tarlasının ekilip biçilmesi için yıllık 195 TL ödeme yapacak. Kendine bir de çiftçi kartı çıkartan ünlü sunucu, “Artık metropol çiftçisiyim. Kendi çileklerimi kendim yetiştireceğim” dedi. Bir dönem dünyayı kasıp kavuran FarmVille adlı çiftlik oyunu Komşuköy’le gerçek oldu. İnternetten yapılan tüm işlemler bahçede birebir uygulanıyor. Tarlalar kameralar sayesinde bilgisayardan da izlenebiliyor.
İngiltere Prensi William ile evli olan ve geleceğin kraliçesi olarak görülen Catherine yurt dışı seyahatinde de eski kıyafetlerini giydiÜlkenin gelecekteki kraliçesi Cambridge Düşesi Catherine, tutumlu tavrıyla 'kullan at' ve 'trend olmayan kötüdür' diye düşünen marka bağımlısı kadınlara resmen ders veriyor. Oğlu Prens George ve eşi Prens William ile yurt dışı seyahatine katılan Düşes, birçok eski kıyafetini de bu seyahate taşıdı. Düşes, çıktığı yurt dışı gezisinde; birini 2011, diğerini 2012 yılında satın aldığı ve defalarca giydiği iki eski elbisesini giyerek gazetelere konu oldu. Elbiselerinden birine sadece 35 pound vermiş olan Catherine, tutumlu tavrıyla beğeni topladı.
16
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
16 Eylül’de İTÜ Stadyumu’nda hayranlarının karşısına çıkacak olan Lady Gaga, sahne arkası, isteklerini abarttı. Yiyecek-içecek listesinde organik zencefilden kurutulmuş organik mangoya kadar ne ararsan mevcut.
ORGANİK ÜRÜN
18
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
www.organikturkiye.com.tr
May覺s 2014
19
YEŞİL ENERJİ
Türkiye, yenilenebilir enerjide Avrupa’yla yarışıyor Yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji tüketimindeki oranı AB ülkelerinde yüzde 14 iken Türkiye’de yüzde 10 olarak gerçekleşti. Avrupa İstatistik Ofisi (EUROSTAT) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden derlenen bilgilere göre, 2012 yılında Avrupa’da yenilenebilir enerji kaynakları en fazla Norveç ve İsveç’te, en az Malta, Lüksemburg, İngiltere ve Hollanda’da kullanıldı. AB’de yenilenebilir enerji kaynaklarının, toplam enerji tüketimindeki oranı yüzde 14 seviyesinde gerçekleşti. Söz konusu oran Türkiye’de ise yüzde 10 oldu. Avrupa’da 2020 yılına kadar enerji ihtiyacının yüzde 20’sinin yenilenebilir kaynaklardan temin edilmesi planlanıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarını en fazla kullanan ülkelerin başında Norveç ve İsveç geliyor. İsveç, Bulgaristan ve Estonya’nın, 2020 için öngördükleri yenilenebilir enerji kullanımı hedeflerine 2012 yılında ulaşmaları ise dikkati çekiyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji tüketimindeki oranı en düşük ülkeler Malta, Lüksemburg, İngiltere ve Hollanda olarak göze çarpıyor.
“Güneşin teknolojisi gelişirse çağ değişir”
“Türkiye’de 2023 yılından sonraki dönemde 90 bin megavatlık kurulu güç gerekiyor. Bunun cevabını gerçekçi davranarak aramamız lazım. Bu sadece ve sadece HES ve RES ile olamaz, bunların kapasiteleri çok düşük. Türkiye, enerjide serbest piyasa mekanizmasını seçti, bu nedenle de yatırımlar konusunda tahminler yapmak zor. Özel sektörün yatırım kararlarını bilemeyiz, kar görmesi lazım ki yatırım yapsın. Şu anda özel sektör rüzgara çok ilgi gösteriyor. HES’te büyük atılımlar yapıldı ama halkın bazı yörelerde reddettiğini görüyoruz. Bu durumda devlet diyecek ki (özel sektöre öncelik veriyorum ama yatırım yapmazsa ben de elektrik yatırımları yaparım.” Öte yandan Türkiye’de 2023 yılına kadar enerji tüketiminin yüzde 30’unun yenilenebilir enerji kaynakları ile karşılanması hedefleniyor, buna yönelik yaklaşık 130 milyar dolarlık enerji yatırımı öngörülüyor.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Enerji İş Konseyi Başkanı Süreyya Yücel Özden, Türkiye’nin yenilenebilir enerji konusundaki hedeflerine ulaşacağına inandığını belirterek, “Mesafe kazanmak için önceden hazırlık yapmanız gerekli. Türkiye, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme konusunda biraz geç kalmıştır. Biz bu konuda daha başlangıç yıllarını yaşıyoruz” dedi. Türkiye’nin yenilenebilir enerjide 2023 için öngördüğü yüzde 30 hedefine ulaşması için özellikle rüzgar ve su yatırımlarının büyük önem taşıdığına işaret eden Özden, “Güneş için inşallah teknoloji gelişir. Eğer gelişirse çağ bile değişir. Petrole ve doğal gaza ihtiyaç kalmaz ama henüz bu teknoloji yok. Türkiye’nin elinde su ve rüzgar var” ifadelerini kullandı. Enerji ihtiyacının taleple belirlendiğinin altını çizen Özden, Türkiye’nin 2023’lü yıllarda 450 milyar kilovatsaate çıkması öngörülen enerji talebinin nasıl karşılanacağının bugünden belirlenmesi gerektiğini vurguladı. Rüzgar ve su yatırımlarının bu ihtiyacın belirli bir kısmını karşılayabileceğini, bu nedenle önlemler alınması gerektiğini anlatan Özden, sözlerini şöyle sürdürdü:
20
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
2012 yılında Avrupa ve Türkiye’de yenilenebilir kaynaklı enerjinin toplam enerjiye oranı Bölge
2012 (%)
2020 hedefi (%)
AB28
14,1
20
Türkiye*
10
30
* Türkiye’nin yenilenebilir enerji hedefi 2023 yılı içindir.
YEŞİL MİMARİ
Ağaoğlu, Andromeda Gold projesi
yeşil bina Sertifikası “LEED Gold” almaya hak kazandı Ağaoğlu, Andromeda Gold projesi yüzde 20 enerji tasarrufu sağlayarak, çevre dostu yeşil binalara verilen LEED Gold Sertifikası’nı elde etti. Ataşehir’de, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi’ne komşu, yüksek yatırım fırsatı sunan Andromeda Gold projesi sahip olduğu çevreci yaklaşımıyla Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) tarafından verilen LEED Yeni Binalar kategorisinde Altın seviyesinde sertifika almaya hak kazanan Türkiye’deki en büyük konut projesi olmayı başardı. Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) standardındaki LEED sertifikalı proje LEED sertifika sistemi, Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) tarafından geliştirilmiş bir çevre dostu sertifikasyon sistemidir. Bu sistem projeleri, sürdürülebilir arazi, su ve enerji verimliliği, kullanılan malzeme ve kaynaklar, iç mekân yaşam kalitesi, inovasyon ve tasarım gibi kriterler değerlendirildi. Andromeda Gold, yağmur suyunun toplanıp bahçe sulamada değerlendirilmesi, binada verimli su armatürlerinin kullanılması, bina tasarım ve inşaatında sürdürülebilir malzemelerin tercih edilmesi, iç mekanlarda insan sağlığı ile ilgili uluslararası standartlara uygun özellikte malzemelerin kullanılması gibi çevre dostu stratejiler ile LEED sertifika gerekliliklerini sağlamayı başardı.
Amerikan Yeşil Binalar Konseyinin belirlediği enerji verimliliği standardının da üzerine çıkılarak yüksek enerji verimliliğine sahip mekanik ve elektrik ekipmanları ile aydınlatma sistemleri de kullanıldı.
Proje dahilinde; elektrik ihtiyacının rüzgar enerjisi santrallerinde üretilen çevre dostu düşük karbon emisyonlu enerji kullanıldı.
Bu sertifikaya sahip Ağaoğlu Andromeda Gold, özel konsept içeriğinin yanı sıra sahip olduğu yeşil bina unvanı ve çevreci yaklaşımıyla da bölgeye artı değer katıyor.
Türkiye’nin Örnek Yeşil Binasına Ödül Türkiye’nin Örnek Yeşil Binasına Londra’dan ödül geldi. Avcı Architects tarafından tasarlanan Ankara’daki Türkiye Müteahitler Birliği (TMB) binası, İngiltere’nin en prestijli mimarlık ödüllerinden biri olan Building Awards 2014’te “Yılın En İyi Uluslararası Projesi” ödülüne layık görüldü. Yarışma jürisi, TMB binasını, “üstün entegre tasarım anlayışı” ve “mimarlık ve inşaat sektörlerinde eşik yükselten yaklaşımı” nedeniyle ödüle değer buldu. Avcı Architects tarafından Ankara’da tasarlanan ve geçtiğimiz Ocak ayında açılışı yapılan Türkiye Müteahhitler Birliği Binası, mimarlık, iç mimarlık, yapı ve gayrımenkul sektörlerinde faaliyet gösteren İngiliz UBM Built Environmentfirması ve Londra merkezli Building dergisi tarafından organize edilen Building Awards Ödülleri’nde En İyi Uluslararası Proje seçildi.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2014
21
ORGANİK KAPAK
Kozmetikte
organik ürünlere Yapılan araştırmalara göre; kadınlar her yıl ortalama, kozmetik ürünlerinde bulunan 2 kilogram zararlı kimyasal maddeyi vücutlarına alıyor. Son dönemde ise tüketicilerin kimyasal kozmetikten organik ürünlere yöneldiği izleniyor. 2012 yılında, uzun yıllar yurtiçinde ve yurtdışında ilaç sektöründe çalışmış Bora Önen ve Kemal Ozan Özyörük tarafından kurulan Ailemicinsaglik. com, bugün üçüncü ortak Kemal Macit’in de katılması ile doğal ve organik ürün sektöründe hizmet veriyor.
22
Mayıs 2014
ilgi artıyor
www.organikturkiye.com.tr
A
slında hikaye, 2011 yılında Bora Önen’in, eşinin hamileliği döneminde, gıdalarda kullanılan sentetik maddeler, tarım ilaçları ve hormonlar üzerine araştırmaya yönelmesiyle başlıyor. Bu maddelerin insanlar ve çevre üzerindeki kısa ve uzun dönemdeki zararlarının yanı sıra insan vücudundan atılamayarak, anneden bebeğe aktarıldığını gören aile, yaptıkları araştırmalarda; gelişmiş ülkelerde, insanların her gün kullandıkları kozmetik, temizlik ve kişisel bakım ürünlerindeki kimyasallar ve toksin maddelerden uzaklaşma trendinde olduklarını ama henüz Türkiye’de bu bilincin oluşmadığını fark ediyorlar. Bunun üzerine ABD’nin ve dünyanın en büyük doğal ve organik zincirlerinden biri olan Wholefoods’un wholebody konseptini benimseyerek, bu ürünleri Türkiye’ye getirmeye başlıyorlar. Hedefleri Türk tüketicileri, doğal ve organik konusunda bilinçlendirerek doğru seçim yapmalarını sağlamak.
Ailemicinsaglik.com kurucusu Bora Önen’e kulak verelim ve Türkiye’de kozmetik sektöründe organik ve doğal kavramlarına nasıl yaklaşıldığını dinleyelim: “Tüketiciler organik ürünler konusunda ilgililer ama ürünler ulaşılabilir olmadığından ister istemez bu ilgileri dağılıyor. İlgiyi arttırmanın ve daha geniş bir perspektifte bakabilmenin yolu tüketicilere doğru bilgi vermek. Ama ne yazık ki çoğu satış noktası doğru bilgilere sahip değil. Bunun en önemli nedeni ürünleri Türkiye’ye getiren firmaların yaklaşımı. Şu anda nasıl olsa sertifikalar bilinmiyor diye adında organik geçen ürünü organik olarak tanıtıyorlar ve satış noktaları da aynı şekilde tüketiciyle paylaşıyor. Ne yazık ki Türkiye’de henüz doğal ve organik ürün bilinci oturmadı çünkü çok yeni bir gündem maddesi ve kamuoyunda gerektiği kadar yer bulamıyor, doğru şekilde anlatılmıyor. ‘Ürünü bahçemde yetiştiriyorum organik olarak yetiştiriyorum’ diyorlar ama kullandığınız tohumdan, ekildiği toprağa, suya, etrafınızdaki çevre kirliliğine kadar her şey üretim sürecini etkiliyor. Hormon, kimyasal gübre ve tarım ilacı kullanılmayan ürünlere ‘organik’ demek hata. Kafa karıştıran bir diğer konu ise markaların isimlerinde geçen ‘organik’ kelimesi. Bu, sadece ürünün ya da markanın ismi. Oysa
ürünün gerçekten organik olması için üzerinde sertifika ile belirtilmiş olması gerekiyor. Organik kozmetik üretebilmek için öncelikle içeriğinin organik olması gerekiyor. Bunun için bitkilerin organik şartlar altında üretilip sertifikalandırması gerekiyor. Taşınması ve projesi aşamalarında aynı şekilde ürünlerin herhangi organik olmayan maddelerle temas etmemesi gerekiyor. Bütün bu süreç boyunda ürün takip edilerek sertifikalandırılıyor. Organik kozmetik zararlı kimyasallar, toksin madde, sentetik koku benzeri insana ve çevreye zarar veren içeriklerle formüle edilemez. Piyasada adında ‘Organic’ geçen ama üzerinde hiçbir sertifika olmayan ve gerçekte organik olmayan birçok kozmetik ve temizlik ürünleri mevcut, insanların buna dikkat ederek bu oyuna düşmemeleri gerekir. Dünyada belli başlı sertifikalar var. Bu konuda en üst standartlar Amerika ve İngiltere tarafından belirlenmiş durumda. Örneğin ABD’de ‘USDA Organic’ sertifikası alan bir ürün minimum yüzde 95 organik içeriklidir, ‘NSF’ sertifikalı bir ürün minimum yüzde 70 içeriklidir. Bunların yanında çok sık görünen EcoCert sertifikası hem doğal hem de organik sertifikası verir. Logolar aynıdır doğal ürünün logosunun altında ‘Natural Cosmetic’ organik ürünün logosunun altında ‘Organic Cosmetic’ yazar. ECOCERT ‘Organic Cosmetic’ sertifikasını alabilmek için %5-%10 arasında organik içerik kullanmak yeterlidir. Bunun gibi birçok sertifika vardır ve hepsinin standartları farklıdır. Tüm sertifikaları internetten girip araştırmanızda fayda var.”
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2014
23
RĂ–PORTAJ
24
Mart 2014
www.organikturkiye.com.tr
Ralila Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Aydın:
“ARTIK HAMLE YAPMA SIRASI GELDİ”
ORganik Türkiye Dergisini ziyaret eden Ralila Yönetim Kurulu Başkanı ve OGUF Başkan Yardımcısı Rahmi Aydın, organik tarımda Türkiye’nin bu işi yapabileceğinin artık kanıtlandığını ve bu zamana kadar gelinen noktanın sevindirici olduğunu belirterek “Artık hamle yapma sırası geldi” diye konuştu.
www.organikturkiye.com.tr
Mart 2014
25
RÖPORTAJ
“Şu anda aldığımız yol ile bu işi yapabilir bir ülke konumunda olduğumuzu gösterdik”
O
rganik ürünlerle 1998 yılında tanışan ve fındıkla tarımsal çalışmanın içine giren Rahmi Aydın, Ralila Organik’in Yönetim Kurulu Başkanı olmasının yanında Organik Güvenilir Gıda Üretici Dernekleri Federasyonu Başkan Yardımcısı olarak çalışıyor. Daha çok fındık alanlarında üretim yaptıklarını ve itibariyle 700 ton fındık, sebze ve domates üretimi yaptıklarını belirten Aydın, federasyon olarak yerli üretimi desteklediklerini sözlerine ekliyor.
Bu düşünüyoruz dediğimiz noktalarda federasyon olarak bunu yapıyoruz. Bizim gibi çalışan derneklerimiz de var. Federasyonumuzda 7 tane derneğimiz var. Biz federasyonda derneklerin eğitimi, dernek içindeki insanların üretime katkısı olsun istiyoruz. Şu anda önce üretim noktasındaki insanlarımızı eğiterek üretimi hazırlayalım diyoruz. Federasyon 3 yıl oldu kurulalı. Birçok fuarlara barter olarak gidiyoruz. Organik üretilip üretilmediğini ya da oradakilerin farklı yönde taleplerine cevap vererek yanlarında bir federasyonun da olduğunu söyleyerek motive etmeye çalışıyoruz. Bu ilk görüşte onları ilgilendirmiyor gibi görünse de zaman içinde haklarını korumamız için orada olduğumuzu biliyorlar.”
Türkiye’nin 4 mevsimi yaşayan bir ülke olarak her bölgede yüzlerce ürün yetiştirip hatta bunları ihraç edebilir noktaya getirebileceklerini belirten Aydın, şöyle devam ediyor:
“YÜZDE 2-3’LÜK ATILIM YAPABİLİRİZ”
“Bir sürü boş insanımız var. Onlara istihdam da sağlayabiliriz. Ürünlerini sattığımız zaman bu insanlar yetiştirir. Bugün tarımsal çalışmalar gariban şekilde gidiyor. Anadolu bugün buğdayın anavatanı bir bölge iken birçok topraklarımız ekilemiyor. 12 kromozom olan bazı buğday türleri yerel noktalara sıkışmış durumda. Konvansiyonel tarımın karşısında tutunamıyor. Bunların yapılışı görünüm itibariyle farklı. Bunları tanıtan bunlar için çalışan bir ajans yok ki bunları ayağa kaldırsın. Bizim istediğimiz hem tohumlarımız kaybolmasın hem de kırsaldaki insanımızın çalışabileceği, onun bileceği ana erkil bir tarımsal çalışması vardır onu biraz eğiterek o üretimin organik olarak yapılmasını sağlayabiliriz diye düşünüyorum.
Türkiye’nin doğal kaynaklarına dikkat çekerken “Türkiye duvarı olmayan bir eczane” tanımlamasını yapan Rahmi Aydın, Avrupa’da 4 bin bitki türü varken Türkiye’de 15 bin 300 bitki türü olduğuna vurgu yapıyor. Türkiye’nin şu an organik gıdada yüzde 3’ler civarında olduğunu anımsatan Aydın, “Biz artık dikkat çekebiliyoruz. Biz varız diyoruz. Şu anda aldığımız yol ile bu işi yapabilir bir ülke konumunda olduğumuzu gösterdik. Uzmanına, kanununa, kanunlarla ilgili noksanlıkların bazıları düzelmek üzere. Saha ile kanunlar arasında çelişkiler var ama zaman içinde düzelecektir. Artık hamle yapma sırası geldi. Bu yıl 2014’te organik tarım yüzde 2-3’lük atılım yapabilecek diye düşünüyorum. Projelerimiz bunun üzerine çünkü” diyor.
26
Mart 2014
www.organikturkiye.com.tr
“YÜZDE 100 DOĞAL ÜRÜNLERE İNANMIYORUM” Gıda sektöründe “Yüzde 100 doğal” ifadesi ile satışı yapılan ürünlerle ilgili dikkat çekici değerlendirmelerde de bulunan Rahmi Aydın, şunları kaydediyor: “Bir ürün için GDO’suzdur denilen bir şeye inanmanın resmi bir rapor olmadan doğru olacağına inanmıyorum. Yüzde 100 doğal ürün meselesine katılmıyorum. İstanbul veya Ankara’da endüstriyel kirlilik olan bir bölgede yolun kenarına bir armut ağacı dikerseniz oradaki armut ağacı da çiçek açar ve meyve verir. Bir de yaylada aynı ağacı dikersiniz. Oradaki de aynı ağaç aynı meyveyi verir. Bir tanesi endüstriyel kirlilikten dolayı mağdur olmuş bir armuttur. Yerseniz sizin de zarar göreceğiniz bir şeydir. Dolayısıyla doğal ile doğanın arasında fark var. Doğal olması için yayladan dağdan topladım doğal diyorsa orada orman bölge şeflerimiz, bölge müdürlüklerimiz var. Onlar oradan izin alırlar. Doğalı nasıl toplayacaklarını onlar söyler. Oradan ne kadar ürün toplamışlarsa onun için bir de naklihane keser. Sizin ürününüz 50 kilo ise o kadar naklihane keser. Biz bununla ilgili Türkiye’de Bolu bölgesindeki orman bölge müdürlüğüne bir müracaat ettik. Bölgedeki alıç ağaçlarıyla ilgili rakam istedik. Toplarsak hangi bölgelerden toplamamız gerekiyor. Yangın geçirmiş mi ilaçlamaya maruz kalmış mı raporlarını aldıktan sonra o bölgenin rakamları önümüze geldi. Buradan bu kadar ürün toplayabilirsiniz dediler. Biz bu ürünü toplattık. Satın aldık. Bunu sertifikalı ürün gibi bütün belgeleri numaraları var. Bunu takip etmeniz mümkün. Ama gidip bir yerden ürün alıyorsunuz takip edemiyorsunuz. O doğal ürün değil.”
“Bir ürün için GDO’suzdur denilen bir şeye inanmanın resmi bir rapor olmadan doğru olacağına inanmıyorum” “ÜRÜNLERİMİZİ ANLATIYORUZ” SERTİFİKA SORMADAN ÜRÜN ALINMAMALI Organik ürünlerin en önemli özelliğinin sertifikalandırılması olduğuna da dikkat çeken Rahmi Aydın, doğal ürün diye satılan ürünlerin, organik ürünlerin sertifikalarının muhakkak kontrol edilmesi gerektiğini de sözlerine ekliyor. Bu ürünlerin menşei, nereden geldiği, katkı maddesi kullanılıp kullanılmadığı bilgilerinin tüketiciler tarafından dikkat edilmesi gereken noktalar olduğuna dikkat çeken Aydın, özellikle pazarlarda organik diye satılan ürünlerin sertifikalarının muhakkak sorulması gerektiğini kaydediyor.
Ralila Organik Gıda’nın ürün gamında talkım adı verilen özel bir elma ve bu elmadan üretilen ürünler, sirke çeşitleri, sebzeler ve domateslerden üretilen ürünler bulunuyor. Ralila olarak ürün satmanın ötesinde insanları bilgilendirdiklerini de sözlerine ekleyen Rahmi Aydın, şunları söylüyor: “Eleştiriye her zaman açık olduk, telefonlarımızı verdik. Sormak istediklerini sormalarına izin verdik. Birçok işletmede ürünü alır gidersiniz. Orada anlatacak kimse yoktur. Biz anlatım noktasındaki olaylara ağırlık verdik. Bundan da memnunuz. Tüketicimiz de memnun. İstanbul’da dağıtım yapan arkadaşımız var. Bizden ürün alıp da İstanbul’da satan çok yerimiz var. Ankara’da da baya iyi bir pozisyonumuz var
www.organikturkiye.com.tr
Mart 2014
27
ORGANİK GIDA
Güzel ve Sağlıklı bir cilde yardımcı olan
17 gıda...
S
iz ne yersiniz bilmem ama hepimiz çocukken anne ve babalarımızdan sebze yememiz gerektiğini duymuşuzdur. Yetişkinler haklıdır. Hem sağlıklı yaşam için hem de diyet yaparken organik sebze yemek önemlidir. Sağlıklı bir cildiniz varsa makyajla bir şeyleri gizlemek zorunda da değilsiniz. Dengeli beslenmek güzel bir cilt elde etmek için önemlidir. Sağlıksız gıdaları hayatınızdan çıkarırsanız oldu bilin…
1. 2. 3. 4. 5. 6.
28
Zeytin Yeşil çay Siyah çay Soya fasulyesi Zencefil Sarımsak
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
7. Süt 8. Brokoli 9. Tam buğday ekmeği 10. Portakal 11. Esmer pirinç 12. Somon
13. Çeri domates 14. Yaban mersini 15. Yerfıstığı 16. Kızılcık suyu 17. Yulaf
ORGANİK SAĞLIK
‘Antibiyotikler geleceği tehdit ediyor’ Dünya Sağlık Örgütü, bakterilerin antibiyotiklere karşı direnç kazanmasına ilişkin ilk küresel raporunu yayınladı. Rapor özetle, yanlış antibiyotik kullanımının dünyanın geleceğinin tehdit ettiğini söylüyor. Antibiyotiklere karşı direnç kazanmış bakteriler tüm dünyaya yayıldı. Gelecekte basit enfeksiyonlar bile ölüme yol açabilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün bu raporu 144 ülkeden veri alarak hazırlandı. İlk küresel rapor olma özelliği taşıyan çalışmada sık görülen hastalıklara neden olan koli basilinin birçok ülkede ilaçlara karşı direnç kazanmış olduğuna vurgu yapılıyor. Bu bakterinin neden olduğu hastalıkların neredeyse yarısında tedaviye yanıt alınamıyor. Raporun sonuçlarını teyid eden bir başka kuruluş da Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü. Uzmanlar, aşırı antibiyotik kulanımı başlıca neden diyor. Rapordaki verilere göre gelecekte salgın tehlikesi var. Dünya Sağlık Örgütü, raporunda antibiyotiklerin sadece doktor tavsiyesiyle kullanılması ve reçetede öngörülen miktardan önce tedavinin kesilmemesi uyarısında bulunuyor.
BAŞI AĞRIMAYAN VAR MI? Her 5 kadından 1’i, her 10 erkekten 1’i migren tipi baş ağrısı çekiyor. Her 6-7 çocuktan 1’inin başı ağrıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre başağrısı en çok özürlülüğe yol açan hastalıklar arasında da ilk 10’da yer alıyor. Her beş kadından birinde ve her on erkeğin birinde migren tipi baş ağrısı, bir o kadar kişide de gerginlik baş ağrısı görülüyor. Her 6-7 çocuktan birinin ara ara başı ağrıyor. Bunların bir kısmı migren. Başağrısı çeken dört kişiden birinin en az haftada bir kez başı ağrıyor. Çocukların ise ayda en az bir kez başı ağrıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre başağrısı en çok özürlülüğe
yol açan hastalıklar arasında da ilk 10’da yer alıyor Ülkemizde başağrıları yetişkinlerde yılda yaklaşık 2-3 gün işgücü, 7-8 gün verimlilik kaybına, sosyal hayattan uzaklaşma gibi sorunlara yol açıyor. Çocuklarda ise; yılda ortalama 3-4 gün okula gidememe, okul başarısında ciddi düşme, oyun ve diğer etkinliklere katılamama ve mutsuzluğa neden oluyor.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2014
29
ORGANİK SAĞLIK
YATAĞINIZI EN SON NE ZAMAN TEMİZLEDİNİZ? Temiz bir yatak çarşaf,yastık kılıfının yıkanmasından fazlasıdır. Şunu bir düşünün! Her gün muhtemelen 7 veya 8 saatinizi orada geçiriyorsunuz. Bu oldukça uzun bir süre. Verdiğimiz ipuçlarını takip ederseniz temiz bir yatağa sahip olmak için neler yapmak gerektiğini bilirsiniz.
TOZ YIĞINLARI Toz yığınlarından kurtulmanın en sabit aracı elektrikli süpürgedir. Tozlar kumaş yüzeyin altına birikir. Elektrikli süpürge ile yatağın içindeki tozları temizleyebilirsiniz. Buharlı temizleme makineniz var ise bununla temizlemek daha sağlıklı olacaklar.
ÇIKMAYAN LEKELER Evcil hayvanınız varsa, yatakta bir şeyler atıştırmayı seviyorsanız yatağınızda böyle lekeler bulunma ihtimali yüksek. Bunları kaldırmanın en kolay yolu özel organik detarjanlar kullanmak. Koku gidericilerde size yardımcı olabilir. Bu tarz deterjanlar kiri ve lekeleri temizler, kokuları yok eder. Kimyasal madde içermediği için sağlığınız da stabil kalacaktır. Bunları yaptıktan sonra yatak ıslak olacaktır. Muhakkak kurumasını bekleyin.
Organik diş macunu! Özellikle de, diş çürüğünü engellediği gerekçesiyle çocuklar için üretilen diş macunlarında da yer alan ’sodyum florür’ maddesi aslında son derece zehirli bir kimyasal ve doğada bulunan flor gibi doğal özelliklere sahip olmadığı için birden çok zararı bulunuyor. Kanserojen olan bu kimyasal maddenin çocuklarda zeka geriliğine yol açtığı, bağışıklık sistemini çökerttiği, enfeksiyonlara karşı direnci düşürdüğü, üreme sistemine zarar verdiği ve kalıcı dişlerin çıkmasını geciktirdiği bazı uzmanlar tarafından belirtiliyor. Bu basit formülle bundan sonra kendi diş macununuzu kendiniz yapabilir, ev yapımı ve %100 doğal içeriklerden oluşan bu macunu gönül rahatlığı ile hem kendiniz , hem de çocuğunuz için kullanabilirsiniz.
ÖLDÜRÜCÜ KOKULAR Bu kötü kokular biriken bakteriler sonucu oluşur. Bunun için bir organik dezenfektan sprey kullanabilirsiniz.
Günlük hayatta kullanılan pek çok diş macununda kimyasal ve zararlı maddeler bulunabiliyor. Daha sağlıklı olan organik diş macununu evde yaparak kullanabilirsiniz.
İhtiyacınız olan malzemeler: •
3 yemek kaşığı karbonat
•
3 yemek kaşığı hindistancevizi yağı
•
15-20 damla nane (peppermint) yağı
Tüm malzemeyi küçük bir kasenin içinde bir kaşık yardımıyla iyice karıştırın, homojen bir kıvam elde edince, elde ettiğiniz macunu kapaklı cam bir kavanoza aktarın. Doğal diş macununuzun bazını oluşturan karbonat ağızdaki doğal pH dengesinin korunmasını ve dişlerin beyazlaştırılmasını sağlar. Hindistan cevizi yağı hem hoş bir tat, hem de kıvam verir. Nane yağı ise nefesin tazelenmesine, sinüslerin açılmasına yardımcı olurken aynı zamanda bakterileri öldürücü özelliğe sahiptir. Kullanacağınız uçucu yağ miktarını zevkinize göre ayarlayabilir, nane yağı yerine ya da onunla birlikte limon, karanfil, çay ağacı, zencefil gibi farklı uçucu yağları tercih edebilirsiniz. Son olarak, eğer biraz daha tatlı bir macun elde etmek istiyorsanız bu karşımın içine 2 çay kaşığı stevya ekleyebilirsiniz.
30
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
ORGANİK TARİF
DENİZ TUZLU, BİBERİYELİ FOCACCIA & SALSA SOS Focaccia (fokaça okunur), İtalyanların en popüler pidesi. Salsa Meksikalı meşhur sosumuz . En sevdiğim pide çeşidi kesinlikle biberiye ve deniz tuzlu olanı. Kuru domates , kekik ,fesleğen gibi aklınıza gelen başka aromatik otlarla da çeşitli lezzetler elde edilebilir.
MALZEMELER: • • • • •
10 gram kuru maya 1 çorba kaşığı bal 2 su bardağı su 500 gram un 1 çorba kaşığı deniz tuzu, biberiye ve tepsiye serpmek için irmik.
YAPILIŞI: 1. Maya , suyun yarısını ve balı karıştırıp 10 dakika bekletin. 2. Büyük derin bir kaseye un ve tuzu boşaltın, ortasına bir çukur açın. 3. Mayalı suyu unun ortasına dökün ve kenardaki unları suya doğru iterek karıştırın. Kalan ılık suyu dailave ederek homojen bir hamur elde edin. Suyu hamurun durumuna göre ayarlayın . 4. Hamuru 5 dakika yoğurun. Eğer hamur hala elinize yapışıyorsa ellerinizi unla ovun ve yoğurmaya devam edin. Hamurun elinize yapışmaması gerekir. 5. Hamura yuvarlak bir şekil verip hafif yağlanmış derin kabın içerisinde 1.5-2 saat kabarmasını bekleyin. 6. Hamur iki katına ulaştığında unlu ellerinizle hamura bastırarak havasını çıkartın, yeniden iki dakika yoğurun. 7. Hamuru, üzeri hafif unlanmış tezgâhta ellerinizle açın . Yapışmaması için irmik serpilmiş fırın tepsisine yayın . Ellerinizi zeytinyağlayıp biberiye ve tuzu ekin. Koymak istediğiniz başka çeşniler varsa ellerinizle bastırarak koyun. Ve hamuru yeniden kabarmaya bırakın. Bu esnada fırınını 250 derecede ısıtın . 8. Hamur yeniden kabardığında üzerine yeniden zeytinyağı sürüp parmaklarınızla çukurlar açın ve fırına verin.15 dakika üstü hafif kızarana kadar pişirin. Ve yemek için soğumasını bekleyin.
Fotoğraf: Övünç Özenel Servis kasesi ve melek figürü : Seramik sanatçısı Murat Çalışkan
ÖVÜNÇ USULÜ SALSA SOS • • • • • • • • •
4 orta boy domates 1/2 tatlı soğan 1/2 kaşık acı kırmızı biber 1 diş sarımsak 1 tutam taze kişniş veya tozu (isteğinize göre maydanoz, kekik,fesleğen de seçebilirsiniz) 2 yeşil biber 2 kırmızı biber 2 yemek kaşığı limon suyu Tuz ,karabiber
Tüm malzemelerin organik olmasına özen gösterin ve mümkün olduğunca minik doğrayın. Erken Hasat sızma zeytinyağı, limon suyu ve acı biberle de harmanlayın. Afiyet olsun.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2014
31
ORGANİK TARİF
SAHRAP SOYSAL
www.sahrapsoysal.com
MALZEME LİSTESİ • • • • • • • • • •
750-1000 gr dana nuar 30-50 gr tereyağı 4 adet orta boy domates 3 adet taze yeşil soğan 6 diş sarmısak 7-8 yaprak taze fesleğen 7-8 yaprak taze nane 4 yemek kaşığı zeytinyağı 1 yemek kaşığı sirke 1 çay kaşığı tuz, karabiber
8 KİŞİLİK HAZIRLAMA SÜRESİ 20 DAKİKA PİŞME SÜRESİ 90 DAKİKA
YAPILIŞI •Tereyağını geniş bir tencerede kızdırın. Bütün haldeki dana nuarı kızgın yağda ve orta ısılı ateşte çevire çevire 10 dakika kadar kızartın. Ancak etin delinmemesi ve suyunun akmaması için pişirirken çatal gibi sivri uçlu bir malzeme kullanmamalısınız.. •Kızaran eti orta boy, kenarları yüksek ve kapaklı bir fırın kabına yağıyla birlikte aktarın. Bir çay kaşığı kadar tuz serpip kapağını kapatın. Kapaklı bir kap yoksa, etin üzerini alüminyum folyoyla da kapatabilirsiniz. •Eti 175 derceye ve alt üst konuma ayarlı fırında en az 1,5 saat pişirin. •Diğer taraftan, sosu hazırlamak için; zeytinyağını küçük bir tencereye koyun. Çok ince kıyılmış soğan, sarmısak, fesleğen, nane ve rendelenmiş domatesleri ekleyin. • Sirke, tuz ve karabiberi ilave edip orta ısılı ateşte 10-12 dakika kadar pişirin. Pişen eti fırından çıkarın ve ılık hale gelmesini bekleyip dilimleyin. Sıcak domatesli sosu üzerinde gezdirerek servise sunun. Not: İstenirse kızartılan etin üzerine 10 su bardağı sıcak su ilave edilerek tencerede ve ocak üzerinde haşlama yöntemiyle de pişirilebilir.
32
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
ORGANİK KOZMETİK
Geliştirdiği şampuanla kemoterapi hastalarına moral verdi LTS Teknoloji Grup bünyesindeki GeoMASS ARGE Laboratuvarı’nda üretilen ONKO şampuan kemoterapi tedavisi gören hastalara özgüven aşılıyor Grup Başkanı Talat Sam: “ARGE çalışmaları neticesinde geliştirdiğimiz organik içerikli ekstratlarımızla, kemoterapi tedavisi gören hastaların saçlarında mucizeler yaratıyoruz”
LTS Teknoloji Grup LTS Teknoloji Grup, ARGE laboratuvarı GeoMASS’ta geliştirdiği şampuanlarla öncelikle saç dökülmelerine kalıcı çözüm sağlamayı hedefliyor. Ürettiği REVOX, TLT-MED ve bazı rahatsızlıklara özel şampuanları eczaneler ve farklı satış kanalları ile ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor. Laboratuvarlarda uzman ekipler tarafından hazırlanan kapalı saçlar için üretilen REVOX şampuanın İsviçre’de bulunan AB’den bağımsız enstitü tarafından yapılan araştırmada kapalı hanımlarda yüzde 98,6 oranında olumlu sonuç alındığı tespit edildi.
Kemoterapi gören kişilerin, ONKO şampuan ile moral bulacağını belirten LTS Teknoloji Grup Başkanı Talat Sam, ONKO şampuanın Türkiye’de bu anlamda üretilen “ilk” ve “tek” ürün olduğunun altını çizdi. Sam, “Yaptığımız ARGE çalışmaları neticesinde geliştirdiğimiz organik içerikli ekstratlarımızla, kemoterapi tedavisi gören hastaların saçlarında mucizeler yaratıyoruz. Yüksek motivasyon ve moralin son derece önem taşıdığı tedavi sürecinde ONKO şampuan ile hastalara özgüven aşılıyoruz” dedi. ONKO şampuanın saç köklerini besleyerek, dökülen saçları eski formuna kavuşturduğunu vurgulayan Talat Sam, kemoterapinin saça verdiği zararları en aza indirmeyi hedeflediklerini ve geliştirdikleri özel formülle pek çok kanser hastasını mutlu ettiklerini dile getirdi.
İsviçre’den tam not aldı İsviçre’de uygulanan klinik ve dermatolojik testlerden de tam not aldıklarını belirten Talat Sam, “Nano teknolojiyle üretilen ONKO şampuan tamamen organik ekstratlardan oluşuyor. İsviçre’de uygulanan testler sonucu ONKO’nun kemoterapi gören hastaların saçlarının sağlıklı çıkmasına yardımcı olduğu, hiçbir yan etkisi bulunmadığı ve gücünü tamamen doğadan aldığı kanıtlandı” dedi. Talat Sam, kemoterapi tedavisi gören hastaların ONKO şampuanı gönül rahatlığıyla kullanabileceklerini, LTS Teknoloji Grup olarak kişiye özel ürünlerle sektördeki ihtiyaçlara cevap verdiklerini dile getirerek, “Sermayemizin ciddi bir bölümünü aktardığımız GeoMASS ARGE Labortuvarı’nda, her biri özel ihtiyaçlara göre üretilen şampuanlarımızla sağlık ve kozmetik sektörüne büyük katkı sağladık. ONKO şampuanla birlikte sadece saçlara sağlık dağıtmıyoruz aynı zamanda kişilere ruhen de mutluluk hissi vererek, özgüven aşılıyoruz” dedi.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2014
33
RÖPORTAJ
Organik ürün kullanımı konusunda Türkiye’de istenilen bilinç seviyesine henüz gelinmediğini belirten Florame Türkiye Genel Müdürü Fatma Apaydın, organiğin sadece ürün bazına indirilmemesi, bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi gerektiğini söylüyor.
34
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
www.organikturkiye.com.tr
May覺s 2014
35
RÖPORTAJ
O
rganik gıda, organik tekstil gibi alanlara nazaran Türkiye pazarına daha geç giren organik kozmetik ürünleri henüz çok fazla kullanıcı tarafından keşfedilmemiş bir alan. Türkiye’ye organik kozmetik ürünlerini ilk olarak Florame markası ile getiren Florame Türkiye Genel Müdürü Fatma Apaydın, geçtiğimiz yıl içerisinde şirketinin bünyesine bir de Happy Moments markasını kattı. Florame’da tamamen organik üretilen ve geniş bir ürün gamı ile kozmetik ürünler yer alırken, Happy Moments markası da yine organik ürün sertifikalı, doğal üretim yağları pazara sunuyor.
Türkiye’de organik ürün kullanımı ve özellikle organik kozmetik konusunda konuştuğumuz Fatma Apaydın, organik ile tanışmasını ve bu ürünleri Türkiye’ye getirmesinin hikayesini şöyle anlatıyor: “İkinci çocuğuma hamileyken bende bir farkındalık gelişti ve sentetik ürünleri hayatımdan çıkarıp organik yaşama geçmek istedim. Bu esnada Avrupa’da 2008 yılında Biofach organik ürünler fuarına ziyaretçi olarak katıldım. Özellikle kozmetik alanındaki ürünlerden satın almak istedim ama orada fuarlardan ürün satın almak kesinlikle yasak. Bunu bir fırsat olarak gördüm ve ertesi gün fuara girişimci bir bakış açısı ile gittim. Florame markası ile orada tanıştım. Sonrasında şirketle görüşmelerimiz devam etti, burada pazar araştırmaları yaptık ve 2011 yılı Şubat ayında Türkiye’ye Florame ürünlerini getirmeye başladık. O zamandan bu yana tamamen eczaneler kanalıyla Florame ürünlerini tüketiciye ulaştırmaya devam ediyoruz. Ankara, İstanbul ve İzmir’de bazı eczanelerde bu ürünlerin satışı yapılıyor. Önümüzdeki aydan itibaren Bursa ve Antalya’da da Florame ürünlerini satmaya başlayacağız.”
“HAPPY MOMENTS HER CİNSİYET VE YAŞA HİTAP EDİYOR” Florame’in Türkiye’de ağırlıklı olarak kadınlar için üretilen ürünleri yer alıyor. Bunun nedenini de erkeklerin bu konuda bilincinin daha düşük olmasına bağlayan Apaydın, geçtiğimiz yıl içerisinde Türkiye’de satışlarına başladıkları Happy Moments markasının ise yine organik ve doğal yağlar içerdiğini ve her cinsiyetten ve yaştan kullanıcıya hitap ettiğini belirtiyor. Apaydın, Happy Moments’i organik mağazalardan ve internet kanallarından organik ürüne yönelik talepler gelmesi üzerine bünyelerine kattıklarını da sözlerine ekliyor.
“BİZİM İÇİN ORGANİK SERTİFİKALI ORGANİKTİR” Organik ürünler konusunda son dönemde yaşanan karmaşaya da dikkat çeken Fatma Apaydın, “Bizim için organik ürün sertifikalı organiktir. Sadece organik kelimesini kullanmayı doğru bulmuyoruz. Sizin bir iddianız varsa onu belge ile kanıtlamanız gerekiyor” vurgusu yapıyor. Sertifikalandırma konusunun da kimler tarafından yapıldığının önemine değinen Apaydın, şunları söylüyor:
36
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
“Kimin sertifikaladığı, tecrübeli mi, tanınan bir kuruluş mu olup olmadığı konularına dikkat etmek gerekiyor. Ayrıca sertifika kuruluşunun kimlerle, ne kadar zamandır çalıştığı noktaları da önemli. Bir de sertifikanın güncel sertifika olması gerekiyor. Bütün organik sertifikaları 1 yıl süreyle geçerlidir. Her yıl yenilenir. Siz doğru sertifika kuruluşundan alsanız dahi sertifikanızı güncellemiyorsanız o da geçerli değil. Yani iki yıl öncenin sertifikasını bugün kullanamazsınız. Bütün bunlara çok dikkat etmek gerekiyor. Burada bir kirlilik var maalesef. Sadece Türkiye’de değil, Avrupa ve dünyada da bu konuda yapılması gereken çok şey var. Çok duyuyorum x sertifika kuruluşu başlangıçta gelip denetliyormuş, bir daha hiç uğramıyormuş. Bizim çalıştığımız kurumda mutlaka her yıl sizi denetliyorlar. Hatta habersiz de gelip sizi denetliyorlar. Onun için bu tür şeyler çok önemli tabii.” Son dönemde insanların sentetik ürünlerden uzaklaşmak için çiftlik satışı ürünlere yöneldiğinin de altını çizen Apaydın, oradaki tehlikeyi ise “İnsanlar bir uçtan öbür uca gitti. Doğal hayattan sentetik hayata kaydık. Sonra insanlar sentetik çok kötüymüş doğal hayata döneyim demeye başladı. Açık süt almaya başladılar. Tabii ki organik olanı al, iyisini al ama geçmişe dönmek değil bizim amacımız. Çiftlikten ürün alıyor ama o çiftlik nerede, yanından yakınından ne geçiyor bunları bilmiyor. Bunu da yapan bilinçli kesim. O çiftlikler de bu üretimi yapıyorken sertifikalı organik olsun. Sertifikasını alsın” sözleriyle aktarıyor.
Sertifika konusunda sadece Türkiye’de değil Avrupa ve tüm dünyada da ciddi bir kirlilik yaşanıyor. Bu konuda atılması gereken çok fazla adım var
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2014
37
RÖPORTAJ
“3 LİRALIK DUŞ JELİ VÜCUDUNUZA NELER YAPABİLİR” Organik ürünlerin en büyük dezavantajı şüphesiz diğer ürünlere göre biraz daha pahalı olması. Ancak kozmetik sektöründe tüketicilerin geleneksel kozmetik ürünlerine de ciddi rakamlar ödediğine dikkat çeken Fatma Apaydın, ucuz kozmetik ürünlerle ilgili ise şu uyarılarda bulunuyor: “Organik ürünler mutlaka biraz daha pahalı. Kısıtlı ve doğal maddelerle çalıştığınız için maliyetleriniz ister istemez farklılık gösteriyor. Kozmetikte özellikle geleneksel ve organik kozmetik farklı. Geleneksel kozmetik tamamen kimyasal içeriklerle yapılır. Kimyasal içeriğin tercih edilmesinin birkaç sebebi var. Çok ucuz hammaddeler, sonsuz hammadde elde edebilirsiniz, dayanıklılık süreleri çok daha uzundur. Ama organik kozmetiğe geçtiğiniz zaman tamamen doğal hammaddeler, bitkiler özellikle kısıtlı kaynaklardır. Örneğin rosewood-gül ağacı tabir ettiğimiz çok değerli bir bitki vardı Amazonlarda yetişen. Ancak çok fazla kullanıldığı için şu anda bu bitkinin kullanımı yasak. Dolayısıyla o etken maddeyi bütün ürünlerinizden çıkarıp onun yerine yenisini koymanız gerekiyor. Bütün bunlar tabii ki maliyeti artıran unsurlar. Onun için bir fark olması kaçınılmaz. Hatta ben bazen duş jelleri, şampuanlar birkaç liraya, inanamıyorum yani nasıl bu kadar ucuz olur. Bakıyorsunuz ambalajına hoş paketler içerisindeler. Ama insanlar farketmiyor. 3 liralık duş jelinin vücuduna neler yapabileceğini düşünmeden mutluluk içinde kullanıyor. Sadece organik olarak değil yaşam anlamında, farkındalık anlamında düşük bir bilinç var. Yaşam kalitesi de düşük. Yarını düşünen insan sayısı çok fazla değil. Diğer taraftan organik ürünleri bulmak artık çok kolay ve hemen her alanda geniş bir ürün yelpazesi var. Mesela
Organik konsepti sadece ürünlerin organik olması değil. Bir yaşam biçimi ve bir anlayış.
38
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
ben kendi hayatımda evet organik gıdalar pahalı ama daha az yiyip daha sağlıklı yiyeyim tercihi yapıyorum. Bu ürünleri maddi gücü yetersiz olduğu için alamayacak bir kesim var ama alabilecek durumda olup da bilinçsiz olduğu için organik ürün yerine kimyasal ürün alan tüketiciler oldukça fazla. İnsanlar az fiyata gereksiz tüketme eğilimindeler, sorun burada yatıyor.”
ORGANİK ÜRÜNLERE ULAŞIM GİDEREK KOLAYLAŞTI “Organik konsepti sadece ürünlerin organik olması değil. Bir yaşam biçimi ve bir anlayış” diyen Fatma Apaydın, organik ürün kullanıcılarının bu anlayışı zamanla tüm hayatlarına yerleştirdiklerini de sözlerine ekliyor. Organik ürünlere ulaşımın giderek kolaylaşması konusunda da Apaydın “Organikte, o bilinçte olan kişi onlara çok kolay ulaşabiliyor. Bugün zaten bilgi çağındayız. İnternette araştırdığınızda hemen o firmalara ulaşabilirsiniz” diyor.
KUYTU
Betül Yüzüncüyıl Tavlı betultavli@gmail.com
AYNA anhıraş bir sesle irkildi eski boy aynasında kendisini izlerken; evin dar, çıkmaz sokağa bakan penceresini yumrukluyordu biri kırmak istermişçesine… Bakarken o yöne, yüreğinde huzurlu bir korku duydu; çağrılıyordu işte, vakit gelmişti… Başını usulca aynaya çevirdi yeniden, kendine bakmıyor da sanki başka bir âlemi izliyor gibiydi… Yavaşça elini uzattı ışığın cilalı yüzeyine, kendi ruhuna dokunabileceğini sanarak… Beyaz tülden bir elbise giymişti… Uzun, koyu kavrulmuş saçları omuzlarından aşağı akıyordu… Mavi çiçekli, uçuk pembe ipekten bir fular vardı elinde… Köyün en büyük, taş evindeki küçük odasından çıkıp avluya varması birkaç saniyesini aldı sadece… Güneşin son ışıklarıyla kızıla vurmuştu gökyüzü… Büyük avluyu kaplayan beyaz sarmaşık güllerin arasından yürüdü, nefes nefes içine hapsederek onları… Ahşap kapıyı son kez açıp ince sokağa süzüldü…
Bir kalem ve bir kâğıt
Ezbere bildiği taş yolda ilerlerken, tatlı bir rüzgâr eteklerinde uçuşuyordu… Sağında ve solunda yüzlerce yıllık evler vardı, asırlık ağaçlarıyla kol kola… Her biri kendi hikâyesini anlatma derdindeydi kadın geçerken aralarından… Biri “Biliyor musun?” dedi: “Benim merdivenlerim altından...” Bir diğeri, çatı katında kalan güvercinlerin her gece gelip çaldıkları hayalleri sakladıklarını söylüyordu sandıklara… Belli belirsiz ama nezaketle gülümsedi kadın, onlar kadar yaşlanamayacağına sevinirken bir yanı… Derken sır küpü nehrin dile geldiğini duydu: “Acele et, yoksa kaçıracaksın…” Adımları hızlanmıştı, kıyıya doğru yokuş aşağı iniyordu artık… Her yer dut ağaçlarıyla kaplanmış, hava kararmıştı Dallas Sokağı’nda… Genç kızlar süslenir, en güzel entarilerini giyer ve bu sokakta alırdı soluğu yılın bu vakti… Erkekler de baba yadigârı damat takımlarını çıkarır çeyizden, yakalarına kırmızı birer gül iliştirirdi… Aşkın da sokağı olmuştu yıllar evvelinden Dallas, ihanetin de… Kadının yükü ise daha ağırdı artık sevdadan; bir kalem ve bir kâğıt taşıyordu arşınlarken yolu…
Söğüdün kalbi
Sokağın toprağa dönen yolundan nehre kavuştu adımları… Su kenarında buluşmuştu genci, yaşlısı, çocuğu… Durup bir süre izledi, kıyıdan topladıkları küçük yassı taşları üst üste koyarken onlar… Kimi için evdi, kimi için kiraz bahçesi o taşlar, kimi için beşik, kimi için yeni bir saban… Hayat dedikleri büyük avlu çiziyordu sınırlarını hayallerinin… Kurbağaların birbirlerine fısılda-
dıklarına kulak verdi sonra kadın: “Olur mu bilmem?” diyordu biri… Diğeri emindi: “Kesin olur… Bak onun bir bebeği olacak seneye bu zamanlar, adını Gül koyacak; şuradaki adamın da yeni bir üzüm bağı, hem de direkli bağ…” Kadının gözü, nehre dökülen söğüt ağacına takıldı o sırada; dallarıyla salınırken ‘Gel hadi’ diyordu: “Buradan geçeceksin...” Herkes artık çok uzakta kalmıştı, kadın söğüdün gövdesinde beliren dev aynadan içeri girerken… Kadın geçti, ayna kapanıp ağacın gövdesinde yok oldu… Işıklar düşerken üstüne, kocaman bir gül ağacının altında otururken buldu kendini… Vakti yoktu, kalemi çıkarıp yazmaya başladı… Sıradan biri değildi kadın; Şaman kanı taşıyordu… Biliyordu, birazdan Hızır ile İlyas gelip alacaktı dilek kâğıdını buradan… Biliyordu, ne isterse er ya da geç gerçek olacaktı… Kadını o günden sonra köyde bir daha gören olmadı… Evinin avlusundaki beyaz sarmaşık gülleri ise hep açtı… Üzerinde sadece ‘adalet’ yazan o kâğıt da söğüdün kalbinde asılı kaldı…
YAZIYA İLHAM VEREN MİTLER: Hz. Hızır ve Hz. İlyas her yıl 5 Mayıs’ı, 6 Mayıs’a bağlayan gece ya su kıyısında buluşur ya da gül ağacı dibinde, bir inanışa göre… O gece Hızır ile İlyas bereket dağıtıp, gül dallarında buldukları dilekleri yerine getirir bir bir... Bahar gelmiş, doğa yeşile çalarken, yaşam da tazelenmeye başlamıştır… Hızır inancının kökenine ilişkin birçok görüş atılmıştır ortaya... Bunlardan biri Şamanizm’de de var olduğudur… Ayna ise Şamanizm’de farklı bir konuma sahiptir... Bir şamanın aynaya bakarak gelecekten haber verebildiğine, kendi ruhunu görebildiğine inanılır… Ayna çoğu inanışta bu dünya ile öteki arasındaki sınırı simgeler… Kehanetleri saklayan sadece ayna da değildir… Söğüt dallarında geleceği arayan kâhinler yaşamıştır tarihte… Söğüt, Hz. Mevlâna’nın Mesnevi’sinde de şöyle yer alır: “Parlak güneş benimle tutulsun. Söğüdün sırrı açıklansın.”
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2014
39
ORGANİK TESPİT
Hangi yemek için ne kadar spor yapmalısınız? Yaz geliyor. Çoğu kişi için diyet mönüleri “olmazsa olmazlar” arasında yerini aldı. Zira, özellikle de kalorili şeyler tüketmek, fazla kilolardan kurtulma çabasında olanlara pahalıya mal olabilir. Peki arada bir kendini tutamayıp kaçamak yapanlar, yediklerini yakmak için neler yapmalı? Beslenme ve Diyet Uzmanı Ekin Altın, besinlerdeki kalori miktarlarını ve yediklerimizi yakmak için hangi egzersizden ne kadar süre yapmak gerektiğini açıkladı.
40
Mart 2014
www.organikturkiye.com.tr
PATATES KIZARTMASI YEDİYSENİZ
100 gramlık
bir porsiyon patates kızartması
390 kalori. 1 tatlı kaşığı ketçap
20 kalori, 1 tatlı kaşığı mayonez
148 kalori. Toplam 558 kalori Bunun için 1 buçuk saat yüksek hızda kürek çekmeniz gerekiyor.
CANINIZ BİR DİLİM PİZZA MI ÇEKTİ?
PİDE ZİYAFETİ Mİ ÇEKTİNİZ?
Sıcacık bir pizzaya hayır diyemediniz mi? 180 gramlık bir dilim pizza yaklaşık 330 kalori. O kaloriyi yakabilmek için 1 saat boyunca hiç durmadan yüzmeniz gerekiyor. Bu size 324 kalori yaktıracak.
140 gramlık 1 porsiyon pide yediğinizde ise pidenin çeşidine göre değişmekle birlikte ortalama 305 kalori alıyorsunuz. Bunu yakmak için 1 buçuk saat aerobik egzersizi yapmanız gerekiyor.
HAMBURGERE HAYIR DİYEMEDİNİZ Mİ? Çeşidine, etinin gramajına ve ekmeğine göre değişmekle birlikte ortalama 110 gramlık bir adet hamburger 240 kalori ediyor. Bu alınan kaloriyi yakmak için tempolu bir şekilde 2 saat yürümek gerekiyor.
1 DİLİM ÇİKOLATALI PASTA MI? Özellikle kadınların vazgeçilmezi çikolatalı pasta? Geri çevirmek nasıl da zordur pek çoğu için! Ama yemeden önce bir kez daha düşünün. Zira 70 gramlık bir dilim çikolatalı pasta yaklaşık 275 kalori ediyor. O pastanın kalorisinin size kilo olarak dönüşünü engellemek için ortalama 2 buçuk saat aktif bir şekilde ev işi yapmak gerekiyor.
BAKLAVA YEDİNİZSE HAYDİ DANS ETMEYE 40 gramlık bir dilim baklavayı tüketmenin faturası 240 kalori. Onu yakabilmek için ise hiç durmadan 1 buçuk saat dans etmek gerekiyor.
İÇECEKLERE DE DİKKAT! Peki ya meşrubatlar? Bahar aylarıyla sıvı ihtiyacı artacak. Harcadığınız sıvıyı yerine koymak için tüketeceğiniz meşrubatlara dikkat! Örneğin 330 cc’lik bir kutu hazır vişne suyu 178 kalori. Onu yakmak için ortalama 300 dakika yani 5 saat durmaksızın merdiven inip çıkmak gerekiyor.
SÜTLÜ KAHVE Mİ İÇTİNİZ? 1 fincan normal yağlı süt ile şekerli sütlü kahve içtiğinizde 150-160 kalori almış oluyorsunuz. Onu yakabilmek için ayakta 3-3.5 saat bulaşık yıkamak bu kaloriyi ancak kaybettiriyor.
İLLE DE KEBAP MI? 300 gramlık bir porsiyon İskender kebap 580 kalori ediyor. Bunun size yağ olarak dönüşünü engellemek için yaklaşık 2 saat bisiklet çevirmek gerekiyor.
1 TANECİK LAHMACUN MU DİYORSUNUZ? 1 adet lahmacun (80gr) yemek bize 160 kaloriye mal oluyor. Bunu yakmak için 30-45 dakika basketbol oynamak gerekiyor.
SUCUKLU YUMURTA KEYFİ Mİ? Pazar sabahı ailece kahvaltı yapacaksınız. Canınız şöyle sahanda kızarmış sucuklu yumurta çekti! Dayanamadınız ve 150 gramlık 1 porsiyon kızarmış sucuklu yumurta yediniz. 363 kalori almış oluyorsunuz. Bu kalori için 1.52 saat arası kayak ( kros) sporu yapmanız gerekiyor.
MAKARNAYA KARŞI KOYAMADIYSANIZ 200 gramlık 1 porsiyon domates soslu makarna yediyseniz 286 kalori aldınız demek. Bu kaloriyi yakabilmek için 2 buçuk saat aktif bir şekilde ev temizliği yapmak gerekiyor. 1 porsiyon kremalı mantarlı kızarmış tavuk parçalarından oluşan bir makarnanın ise 545 kalori olduğunu biliyor muydunuz? Bunu eritebilmek için hiç durmadan 60 dakika koşu yapmak gerekiyor.
TEREYAĞLI KARİDESSİZ OLMAZ MI DİYORSUNUZ? 100 gramlık 1 porsiyon tereyağlı karides 267 kalori anlamına geliyor. Bunu eritebilmek için yaklaşık 1 saat boyunca hızlı tempodu yürüyüş yapmanız gerekiyor.
www.organikturkiye.com.tr
Mart 2014
41
SAĞLIKLI YAŞAM
Burak Vardar
Health Practioner • healthcoachingturkey@gmail.com
Çiğ Beslenmeli miyiz?
Y
az geldi ve kilo derdi olanlar etkili bir diyet arayışına girdi. Yeni moda diyetleri kişisel yapımıza, metabolizmamıza uygun mu, sağlıklı mı diye sorgulamadan uygulayanlarımız var. Ama unutmamamız gereken bir şey var ki herbirimiz birbirimizden farklıyız ve dolayısı ile aynı karakterlerimizde olduğu gibi beslenmemiz de bize özel olmalı. Yediklerimiz kendimize, ruhumuza,vücudumuza ve sağlığımıza pozitif etki etmeli. Bugünlerde karşılaştığım çoğu insanın bana sorusu çiğ beslenmek üzerine oluyor. Yiyecekleri pişirmek besin içeriklerine zarar verir mi? Çiğ yemek daha mı doğru? Doğala dönüş olmalı ,peki o zaman çiğ mi beslenmeliyiz? Gibi sorular en çok karşılaştıklarım. Çiğ beslenmede; en büyük savunulan şey pişirmenin önemli besin enzimlerini öldürdüğüdür.Aslına bakacak olursanız ,bu
42
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
enzimler insanların beslenmesinde hiçbir rol oynamamaktadır. Çünkü zaten mide asidi aynen pişirme işleminde olduğu gibi bu enzimleri öldürür. Bunun yanısıra sebze ve meyvelerdeki bazı mineral ve vitaminlerin çiğ tüketildiği zaman biyo-yararlanımları (vücutça faydalanımları) azalıyor. Örneğin; çiğ domates yerine pişmiş domatesten daha fazla likopen alırsınız.Veya pişmiş havuçtaki karotenin vücuttaki yararlanımı çiğ haline göre çok daha fazladır. Sadece çiğ mutfakla beslenmenin diğer bir dezavantajı ise; bazı sebze-meyve köklerinde,tohumlarda,çekirdeklerde ve yapraklarda bulunan doğal toksinlerdir. Bu doğal toksinlerden besinleri suda pişirerek kurtulabilirsiniz.Örneğin bazı mantar türleri veya kerevizde olduğu gibi.
Trabzon
Kırmızı
Hurma
Ayva
Erik
Market fiyatı: 3,49 TL/kg Organik fiyatı: 5 TL/kg Fiyat farkı:
Market fiyatı: 2,99 TL/kg Organik fiyatı: 4 TL/kg Fiyat farkı:
Market fiyatı: 4,99 TL/kg Organik fiyatı: 8 TL/kg Fiyat farkı:
% 44
% 35
% 60
Alışveriş listene hangi organik gıdaları not edeceğin konusunda kafanın karışık olduğunu tahmin edebiliyoruz. Bu yüzden uzmanlara danıştık ve dört temel özelliği (pestisit, antibiyotik, besin değeri ve lezzet) baz alarak bir liste hazırladık. İnce kabuklu meyveler, olgunlaşma ve taze kalma açısından sorunlu olabilir. Bu nedenle, Environmental Working Group’un bir çalışmasına göre, yukarıdaki 3 meyvede yoğun miktarda pestisit bulunabiliyor. Organik olanlarını seç; onlar aynı zamanda vitamin, mineral ve diğer besin öğeleri açısından da zengindir.
Mümkün olduğunca ortalama fiyatlar alınmıştır. Alışveriş yapılan bölgeye ve markete göre fiyatlar değişim gösterebilir.
ORGANİK SAĞLIK
Kapalı ortam havası
hasta ediyor
Modern insanın yaşadığı evler, çalıştığı yerler, sosyalleştiği mekanlar penceresi olmayan lüks hapishanelerden farksız! Gün boyunca temiz ve taze havanın girmediği bu ortamlar birçok hastalığa hatta ölüme davetiye çıkarıyor. Dünyada 2012 yılında 7 milyon insanın hava kirliliğinden öldüğü belirtiliyor. 44
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
Oysa yaşadığımız mekanların hava kalitesini artırmak, sağlıklı kuşakların yetişmesi anlamına geliyor. Bunun için de küçük ama etkili önlemler almak mümkün: Küflü duvarları sirkeyle, evinizi karbonatla temizleyin. Kaloriferleri boyamaktan, halı ve parkeleri yapıştırmaktan vazgeçin. Yemek yaparken mutfak pencerenizi açık, kapısını kapalı tutun. Su borularınız çok eskiyse kullanmadan önce suyu bir miktar boşa akıtın. Yaşadığımız kapalı mekanların havasını temizlemek için alınabilecek önlemler şöle: İnsanlar zamanlarının yaklaşık yüzde 80-90’ını açık havada değil kapalı ortamlarda geçiriyor. Konutlar, okullar, resmi binalar, alışveriş merkezleri, spor salonları, eğlence yerleri ve taşıtlar gibi ortamlarda açık veya taze hava yerine iç ortam havası veya kapalı hava soluyoruz. Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre; dünyada 2012 yılında 7 milyon insan hava kirliliğinden öldü. Bunun yarısı kapalı ya da iç ortamlardaki hava kirliliğinden olup, bu da her 8 ölümden birisinin iç ortam hava kirliliği olduğunu gösteriyor. Hava kirliliğine bağlı başlıca ölümler; KOAH (kronik tıkayıcı–obstrüktüf-akciğer hastalığı) ve akciğer kanseridir. Ayrıca kalp krizleri, inmeler-felçler de hava kirliliği nedeniyle tetiklenebilen ölüm nedenleridir.
KADIN VE ÇOCUK RİSK ALTINDA Genel olarak katı yakıt kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan kapalı ortam havasının kirliliği, en öldürücü nedenler arasında kabul edilmektedir. Kadınlar ve küçük çocuklar kapalı hava kirliliğinin olumsuz etkilerine daha açıktırlar. Çünkü günlük etkinliklerinin büyük bir kısmı tam olarak havalandırılmayan kapalı ortamlarda geçmektedir. İç ortam hava kalitesinin iyileştirilmesi; sağlıklı nesillerin yetiştirilmesini, iş kaybının azalmasını ve tıbbi tedaviler nedeniyle ortaya çıkan ekonomik kayıpların da önlenmesini sağlayacaktır.
TEMİZ HAVANIN İLK ADIMI: HAVALANDIRMA İç ortam hava kirliliğinin engellenmesinde en önemli konu, toplumsal bilincin arttırılmasıdır. Bunun yanında iç ortam hava kalitesi standartlarının oluşturulması da önemli bir basamaktır. Alınabilecek önlemlerin başında ise iyi havalandırma geliyor.
ması, toz tutan eşya kullanılmaması, uygun temizlik ve havalandırma önemlidir. Ev tozu akarları özellikle 25 derece ve yüzde 75 nem oranlarında ürerler. Ortam gereksiz ısıtılmamalı ve nem oranı yüzde 45’lerde tutulmalı. Evde beslenen özellikle tüylü hayvanlara kurallarına uygun şekilde bakılmalı.
KALORİFERİ BOYAMAYIN PARKEYİ YAPIŞTIRMAYIN Yüksek toksisiteleri ile uçucu organik bileşikler (UOB), başlıca da formaldehit en önemli iç ortam kirleticileri arasındadır. Özellikle yeni mobilyalardaki formaldehit, hava ve deri yoluyla zehirli etki gösterebilirler. Bu tip zehirli maddelerin farkında olup mümkünse eve sokmamak, üretimde kullanımına sınırlama gereklidir. Özellikle parke ve muşamba gibi yer döşemelerinin yapıştırıcı kullanılmadan döşenmesi bu maddelere maruziyeti azaltacaktır. Duvardan duvara halılar yere yapıştırıldığında, uçucu organik madde salımı gerçekleşmektedir.
EVİNİZİ YEMEK SODAYISLA TEMİZLEYİN Zehirli kimyasal maddeler içeren birçok temizlik ürünü hasta eder. Bu tip ürünler soluma, yutma veya deriye temas ile zehirleyebilir. Etkileri hemen veya yıllar sonra ortaya çıkabilir. Özellikle küçük, kapalı, havasız yerlerde ağız burun gözler korunmalı. Sadece sıvı sabun, sıcak su, yemek sodası (karbonat), sirke gibi daha az zehirli temizleme yöntemlerinin bulunabileceği unutulmamalı. Sulu veya dışarı hiç toz sızdırmayan elektrik süpürgeleri tercih edilmeli.
•
KÜFLÜ DUVARLARI SİRKEYLE TEMİZLEYİN
•
HAŞEREYE KARŞI ÇATLAKLARI KAPATIN
•
BORULAR ESKİYSE SUYU BİRAZ AKITIN
•
YATAK ODANIZI TIKA BASA EŞYA DOLDURMAYIN
MUTFAKTA KAPIYI KAPALI PENCEREYİ AÇIK BIRAKIN
•
İyi bir havalandırma için ev temiz ve tozsuz tutulmalı. Toz akarları için özellikle yatak odasında az eşya bulundurul-
TAMAMEN DUMANSIZ KAPALI ALAN ŞART!
•
TÜTSÜDEN VAZGEÇME ZAMANI!
Havalandırma; eski ve kirlenmiş havanın çıkarak taze havanın oda ya da bina içine girmesidir. Havalandırma kötü ise duman ve kirli hava solunuyor demektir. Bu durum aynı zamanda nemin de içeride kalmasıdır; böylece rutubet ve küflenme de söz konusu olur. Kapalı ortam hava kirliliğini azaltmanın en iyi yolu havalandırmadır.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2014
45
SÖYLEŞİ
Kayıp Yüzyılın Prensesi
Şu anda TV8’de “Anlatacaklarım Var” adlı programın sunuculuğunu yapan, adına kitap yazılan, sıcak gülüşü, duru güzelliği, net ve dürüst kişiliği ile TV dünyasının parlayan yıldızı Oylum Talu ile televizyon dünyasını, hayatını ve aşkı konuştuk. 46
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
www.organikturkiye.com.tr
May覺s 2014
47
SÖYLEŞİ
Hayata çok pozitif bakıp kötü olayların bile güzel yanını görüyorum. Sizi ekranlardan tanıyoruz. Oylum Talu kimdir, sizi sizden dinleyebilir miyiz? Kendini tanımlamak çok zor. Temel şeyleri anlatayım. İzmirliyim. Sinema-televizyon, reklamcılık ve iletişim okudum. Değişik pek çok hobim var. Müzik dinlemeyi, sinemaya gitmeyi, kitap okumayı seviyorum. Hayvanlara büyük bir sevgi besliyorum. Hayata çok pozitif bakıp kötü olayların bile güzel yanını görüyorum.
Siz gerçekte arkeolog olmak istemişsiz ama kendiniz medyanın ortasındasınız? Bu nasıl oldu ve halen arkeolog olma isteğiniz var mı? Tarihe çok meraklıyım. Özellikle Mısır, Rönesans, Ortaçağ İngiltere tarihine. Hep bir arkeolog olup kazılara gitmek, toprak altında yatan şeyleri gün ışığına çıkarmak istedim. Nitekim üniversite sınavında Bilkent Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nü kazanmıştım. Marmara Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümünü’de kazanınca İstanbul’da okumayı tercih ettim. Ancak hala tarihe olan merakım sürüyor ve bunu kitaplarla gideriyorum.
Bir gününüz nasıl geçer neler yaparsınız? Doğa Koleji’nde lise öğrencilerine ders veriyorum. Yani aynı zamanda bir lise ögretmeniyim. Sabah ilk olarak okula gidiyorum. Derslere girdikten sonra kanala geçiyorum. Program öncesi toplantı, kısa bir saç, makyaj, hazırlık ve uzun bir canlı yayın. Üç saat sonunda bir de ekip ile ertesi günün değerlendirmesini için üzere kısa bir toplantı yapıyoruz. Akşamları sıklıkla organizasyonlar oluyor. Ya eşimle onlara katılıyoruz ya da arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Akşam evde olduğumuz zamanlar nadir oluyor. Halbuki ikimiz de evde zaman geçirmeyi seviyoruz. Bazen ajanda o kadar kalabalık oluyor ki yetişmek imkansızlaşıyor.
Hayatınızda dönüm noktası dediğiniz bir olay var mı? Hayatımda pek çok dönüm noktası var. Ailecek İzmir’den İstanbul’a taşınmamız, Habertük’te çalışmaya başlamam, Habertürk’ten TV8’e transfer olmam, hafta sonu programından hafta içi hergüne geçişim ve bunun gibi daha pek çoğu...
Eğitiminiz sinema-televizyon. Kısa metrajlı filmlerde rol almışsınız. Uzun metrajlı bir filmde oynamayı düşünür müsünüz? Sınıfımız on beş kişiden oluşuyordu. Hepimiz birbirimizin filmlerinde oynadık. Ben daha ziyade filmlerimde genç tiyatrocu arkadaşlarımı oynattım. Yönetmen ve yapımcı olarak mezun oldum. Bugüne kadar çok önemli dizi ve uzun metrajli filmlerde oyuncu olarak rol almam için teklif aldım. Gerçekten içime sinen, yapmak istediğim bir proje olursa neden olmasın. Ama ben oyuncu değilim. Çok zor bir meslek, hakkını vermek lazım.
Yıllardır içindesiniz, televizyon dünyası nasıl bir dünya sizce?
48
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
Hayatımda pek çok dönüm noktası var. Televizyon zor bir sektör. Bir seyircinin kumandasının ucundasınız. Kanalı değiştirdiği anda yoksunuz. Bu sektörde uzun vadeli plan program yapmak imkansız. Bizim kanallarımızda yaratıcılık eksikliği görüyorum. Tutan bir program ya da dizinin hemen taklitleri yapılıyor. Kalıcı olmak için sebat etmek şart. Çoğu zaman, kontrolsüz risk ile ilerlemeniz gerekiyor. Bir de tabii canlı yayın riskleri var. Ağzınızdan iyi niyetle çıkabilecek bir sözün bile yanlış anlaşılması ihtimal dahilinde. Dikkatli olmak gerekiyor.
Size gelen projeleri değerlendirirken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz? Benim için kalite çok önemli. Bir de yapılacak programda sadece sunucu olarak yer almam mümkün değil. Muhakkak mutfağında da bulunmalıyım. Konuklar da ayrı bir hassasiyet benim için. Merak ettiğim ve izleyici ile buluşturmaktan zevk alacağım konukları tercih etmeye çalışıyorum.
Bu zamana kadar aldığınız en güzel teklif neydi? Tabii ki eşimden aldığım evlenme teklifi!
Bir seyircinin kumandasının ucundasınız. Kanalı değiştirdiği anda yoksunuz. Sürekli ekrandasınız. Güzellik ve bakımınız için uyguladığınız yöntemler nelerdir? Kendisine dönük yaşayan, gözünü aynadan ayıramayan biri değilim. Benim program öncesi saç, makyaj birlikte yirmi dakika sürüyor maksimum. Hayatımda saçlarımı boyatmadım, kuaförde zaman geçirmekten sıkılıyorum ve saçlarımı kendim keserim. Spor yapmaktan da hoşlanmadığımı belirtmeliyim. Onun için bu konuda söyleyebileceğim tek şey, doğallık ve temizlikten yana olduğum. Ekran için güzellik, bakım önemli tabii ki. Ancak görsellik ağzınızdan çıkanın önüne geçmemeli diye düşünüyorum.
Oldukça yoğun, yorucu ve başarılı bir temponuz var. Dinlenmek için Türkiye’de ya da dünyada tercih ettiğiniz özel kaçış noktalarınız nerelerdir? Hayatta en sevdiğim şey; farklı yerleri gezmek, kültürleri tanımak yerel lezzetleri tatmak. Mümkün olduğu kadar gitmediğim yerleri seçmeye çalışıyorum. Dünyanın pek çok ülkesini gezdim. Avrupa, Amerika güzel ama artık farklılık istiyorum. Nepal’e, Bhutan’a Tibet’e, Varanasi’ye gitmek istiyorum.
Yetenek Sizsiniz’in ilk jüri kadrosunda siz de vardınız. Neden devam etmediniz? Ayrılmak sizin kararınız mıydı? Yetenek Sizsiniz’de olmak, benim için çok büyük bir şanstı. On sene habercilik yaptım. İki sefer Yetenek Sizsiniz’de gözüktüm, hala beni sadece o programdan bilenler hatırlayanlar var. Konuk juri olarak katıldım ben programa oysa ki.
Şu anda da Acun Ilıcalı ile TV8’de beraber çalışıyorsunuz? Programımızdan bahseder misiniz? Acun IlIcalı’nın TV8’i alması ile yolumuz yine kesişti. Bir televizyoncu için Acun Ilıcalı ile çalışmak çok büyük bir şans. O bir sihirli değnek gibi. Dokunduğunu parlatıyor. Vizyonu geniş, yaratıcı. Bu sene ben ilk defa hafta içi program yapmayı deniyorum. Ögleden sonra 14:30-17:00 arası. Aslında kadın kuşağı olarak adlandırılan bir zaman diliminde. O saatte alışık olunmayan konular işliyor, konuklar ağırlıyoruz. O saatte seyredecek hiç bir şey bulamıyoruz diyerek TVlerini açmayan bir kesimi düşünmüştük. Şimdi hem o kesime hem de bütün halka ulaşıyoruz.
Canlı yayının riskleri çok olur. Unutamadığınız ve çok zorlanıp terlediğiniz anlar oldu mu? Çok oluyor tabii böyle şeyler. Olması da normal. Pek çok gaf, dil sürçmesi, komik olaylar... Doğallık çok önemli. İyisi ile kötüsü ile böyleyim diyorum. Neyse ki çok zorlayıcı bir şey ile karşılaşmadım.
Programıza çağıracağınız konukları seçerken neleri göz önünde bulunduyorsunuz? Nasıl karar veriyorsunuz kimleri ya da kimi çağıracağınıza? Kapımız herkese açık olmakla birlikte, aslında Türkiye’de ortalama elli ünlü, promosyon dönemlerinde kanal
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2014
49
SÖYLEŞİ
kanal geziyorlar. Halbuki ben ünlü dostlarımızla birlikte insan hikayelerine yer vermek, sosyal sorumluluk projelerini de işlemekten hoşlanıyorum. Merak ettiğim insanları, konuşmaktan hoşlandığım kişileri davet ediyorum ve gelen konuklar biliyorlar ki, asla onları canlı yayında rencide etmeyiz. Onun için de koşa koşa geliyorlar.
Medya dünyasından birçok ödüle layık görüldünüz. Bu ödüllerin size getirisi ne oldu? Yaptığınız işin değer görmesi büyük mutluluk. En son bir ay önce Ege Üniversitesi, 121 bin ögrencisi arasında anket yapmış. Bizim programımız en iyi kültür sanat programı seçilmiş. İşte bu beni mutlu ediyor. Ögrencilerin seçimleri, çok önemli...
Herkes sizi seyrediyor. Peki ya siz kimleri beğenirsiniz, neleri izlersiniz? Bu aralar en çok Arkadaşım Hoşgeldin’i seviyorum. Tolga Çevik ve Fırat Parlak büyük zeka ve yetenekler. Beren Saat ve Tuba Büyüküstün’ü beğeniyorum. Çok güzel ve yetenekliler. Yabancı bazı dizilerim var; Game of Thrones gibi, onları izliyorum.
Müjdat Gezen Sanat Okulu’nda ders veriyorsunuz. Okulla buluşmanız nasıl oldu? Bu sene, hafta içi hergün yayına geçtiğim için ara vermek durumunda kaldık. Müjdat Hoca çok saygı duyduğum, harika bir insan. Teklif, Müjdat Hoca’dan geldi. İki sene sanat merkezinin sinema televizyon bölüm başkanlığı görevini yürüttüm. İki sene de Müjdat Hoca ve Uğur Dündar’ın açtığı televizyon okulunda röportaj teknikleri dersi verdim. Bu sene, yoğunluktan dolayı zorunlu bir ara veriş oldu; ama önümüzdeki dönem devam.
Yeni evil sayılırsınız. Eşinizle nasıl tanıştınız? Evlilik süreci nasıl gelişti? Bir senelik evliyim. Eşim ve beni ortak bir arkadaşımız bir araya getirdi. Biz tanıştığımızda eşim Amerika’da yaşıyor ve çalışıyordu. Akabinde Türkiye’ye geri döndü. Beraberliğimizin onuncu ayinda evlenme teklif etti. Hazırlıkları tamamlayıp evlendik.
Kalıcı olmak için sebat etmek şart. Aşk deyince…? Ben daha ziyade sevgiye inanan, sevgi ile beslenen biriyim. Aile hayatında sevgi, saygı, huzur, benim için çok önemli.
Anneler günü ile ilgili düşünceleriniz nedir? Anne olmayı ne zaman düşünüyorsunuz? Anneme ve babama çok düşkünüm. Onlarsız bir hayat düşünemiyorum. Anne figürü çok önemli. Annem, hayattaki en yakın arkadaşım. Umarım ben de onun kadar muhteşem bir anne olabilirim. Çocuk ne zaman düşündüğümüz sorulunca hayırlısı diyoruz…
Hayatta asla vazgeçmem dediğiniz…? Hayatta hiçbir şey vazgecilmez değildir. Vazgeçilmez zannedersiniz, zorla ya da kader elinizden alır. Onun için çok büyük laflar etmemek gerek diye düşünüyorum. Hayatımın her bir anı önemli ama en önemlisi ailem. Vazgeçilmez olarak bir tek onları görüyorum.
Euro günleri yapıyormuşsunuz arkadaşlarınız ile beraber. Tanınmış isimler var mı bu arkadaşlarınızın içinde? Ayse Tolga, Esin Ovet, Esra Erol, Özge Uzun, Ebru Erberdi çok sevdiğim arkadaşlarım ve euro günümüzün diğer elemanları. Her ay muhakkak buluşuyoruz. Çok keyifli bir dostluğumuz var. Euro da işin eğlencesi, bazen sabahlara kadar ortak grupta yazışıyoruz.
Moda ile ilgilenir misiniz? Siz tarzınızı nasıl tanımlarsınız? Moda ile ilgileniyorum. Ama uzaktan. Ben rahatlığa önem veriyorum. Gardırobumda çok renkli ya da çok ikonik parçalar bulunmaz. Jean, gömlek, T-shirt vazgeçilmezler. Ama ayakkabı deyince akan sular duruyor. Ayakkabılara dayanamıyorum. Moda ikonu olarak adlandırılan insanları da takip ediyorum ve ne güzel giyinmiş diyorum. Ama kendimi o kıyafetlerin içinde düşünemiyorum.
Ayakkabı deyince akan sular duruyor. 50
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
İÇ DÜNYAMIZ
Fatma Taş
Aile Danışmanı • ilgi.danismanlik@gmail.com
Ailede ihtiyaçlar
İ
nsan yaşamını sürdürürken farkında olsun yada olmasın bütün ihtiyaçlarına cevap vererek yaşar. İhtiyaçlarımızın başında şunlar gelmektedir. Yaşamak için biyolojik ihtiyaçlar, sevmek-sevilmek ihtiyacı, önemsenmek ve değer verilme ihtiyacı ve gelişim değişim ihtiyacıdır. Biyolojik ihtiyaçlar, yaşamımızı sürdürebilmek için yaptıklarımızdır. Yemek yeme, barınma ve sağlıklı yaşam biyolojik ihtiyaçların başında gelir. Sevmek ve sevilmek en temel duygusal ihtiyacımızdandır. Kişinin kendisine değer vermesi ve sevmesi en büyük kaynaktır. Kendisini değerli hisseden kişi karşısındaki insanlara daha kolay sevgi verir. Maalesef günümüzde daha çok egoların şişmesinden dolayı ben merkezli yaşanmaktadır. Çevremizdeki kişileri sevmek durumundan uzaklaşılmaktadır. Yaratıcı “sevmek” duygusunu insanların yüreğine sınırsız yerleştirmiştir. Bitmesi ve tükenmesi olmayan bir duygu kümesidir. İçten gelen bir sarılma, dokunma ve sevgi sözcüklerinin ölçümü hiçbir ölçekle ölçülemez. Eşler birbirlerinden esirgiyorlar. Anne ve babalar çocuklarına şımarmasın diye küçük küçük vermeye çalışıyorlar. İnsanlar birbirlerine sevgi vermemek için uzaklaşıyorlar. Gönüllerine yerleştirdikleri kalın duvarlarla yaşamayı tercih ediyorlar. Oysa insanlık o denli aç ki sevgiye. Bir günde sarılma ihtiyacımız on defa dan fazladır. Çocukların ihtiyacı ise sınırsızdır. Daha duyarlı olarak çevremize sevgiyi sınırsızca serpmeliyiz. Aile ortamında sevgi hissedilir derecede veriliyorsa ve sevgi doyumuna ulaşılıyorsa orada mutluluk ve huzur vardır. Sevgi ortamın da büyüyen çocuklar otomatik olarak bu güzelliği modelleyerek kendi çevresine yayamaya başlıyorlar. Şöyle bir düşünün lütfen, insanlar birbirlerine saygı gösteriyor. Birbirlerine sevgi ve
önem veriyorlar. Değerlisin mesajı veriyorlar. Böyle bir dünya da ne savaş, ne de paylaşamama kavgası olur. Sevgiyle çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur. Yeter ki vermesini ve almasını bilelim. Ne kadar yalın ve katıksız olursa kalitesi de o kadar güzeldir. Sevginin içine çıkarlar yerleştirilirse amacından uzaklaşır gider. Önemli olan saf ve beklentisiz verilmesidir. İşte o zaman aile de yüzler güler. İnsanlar etrafına neşe saçar. Sevgiyi paylaşmak için kendisi ile yarışır ve iç huzurunu yakalamış olur. Kişinin en büyük hazinesi olan sevgi de sınırsızca daima büyümeye devam eder. İnsanların duygusal ihtiyaçlarının bir tanesi de değer görmesi ve önemsenmesidir. Bir birimizle iletişim halin de iken birinin diğerini dinlemesi de önemlidir. Empati yapmak, iletişimdeki kişiye zaman ayırmak ve önemsendiğini hissettirmek çok önemlidir. Önemsenmeyen bir kişinin ruhsal çöküntüsü olur. Bu durumdan çıkması da kolay değildir. İnsanların sevme-sevilme ve önemsenme ihtiyacı karşılanmazsa psikolojik sorunlara neden ve sebep olur. Bu da istenmeyen bir durumdur. Yaratılış özelliklerimizde değişim ve gelişim programlarıyla dünyaya gelmekteyiz. Bu programı okullar, çevre ve kişi kendisi araştırarak ihtiyacını gidermektedirler. Bilgi donanımı, bilmek, öğrenmek ve gelişmek için emek vermek gerekir. Bilmenin keyfini uygulayarak çıkarmak gerekir. Aile ortamında bu temel ihtiyaçlar karşılanıyorsa, o ortamda huzur ve mutluluk vardır. Bizler istersek bu güzelliklerin ortaya çıkması için her şeyi yaptığımızda insanlığın en üst düzeyine çıkmış olacağız. Sevgili okurlar yapabiliriz değimli? Sevgide kalın.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2014
51
ORGANİK SAĞLIK
Depresif 6 ipucu D
ruh halinden kurtulmak için
epresyonda olan bir kişi yaşam tarzında değişiklikler yaparak bu ruh halini atlatabilir. Depresyonla baş etmenin yolları vardır evet! Sonuç olarak depresyon, enerjiye odaklanmayı ve ilgiyi öldürüyor.
52
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
PEKİ NE YAPMALI? Çıtayı aşağıda tutun… Depresif ruh hali bulunan kişi %70-90 arası aktifliğini kaybeder. Endişeli ve bunalmış hisseder. Kendinizden eskiden yapabildiğiniz şeyleri beklersiniz ama imkansız… Küçük hedefler: Ciddi söylüyorum! Bulaşık makinesini boşaltın. Örneğin ilk olarak üç bardak boşaltın. Daha sonra hedefi yükseltin. Hedefle mücadele ederken çok bunalmış hissediyorsanız çıtayı tekrar aşağıya çekin.
Uygulama zamanı: kendi kendine merhamet etmek
Görevlerden kaçmayın. Bazı zamanlar duş almak, yemek hazırlamak, bir arkadaşınızla dışarı çıkmak bile size odaklanması zor bir görev gibi gelebilir. Depresyonda olan kişiler genellikle bu görevlerde kendini yeterli görmez. Kaçmak ve ertelemek ister. Eğer özgüveninizi takınıp kararlı olursanız üstesinden gelebilirsiniz.
Amaç için değil zevk için yapın!
Eğer kendinizi tembel, verimsiz, iğrenç hissediyorsanız bunu bir arkadaşınızı kullanarak yadakendi başınıza yapın. Sizi bunun aksine ikna etmesini söyleyin. İşe yarayacak ve size aksini düşündürecektir.
Depresif hissettiğinizde sizi mutlu etmek için yapılan aktivitelere ilgisiz kalmanız doğal. Komedi filmi komik değil, spor yapmak eğlenceli değil değil mi? Bu aktiviteleri yaparken amacın sadece zevk almak olduğunu düşünün.
Destek veya yardım isteyin
Cesaret…!
Bazılarımız bütün sorunlarımızdan daima kendimizi sorumlu tutarız. Oysa motivasyon ve biraz enerji ile bu fikrin üstesinden gelebilirsiniz. Güvendiğiniz birinden yardım isteyin. Size sarılması bile yeterli olacaktır. Eşinizden size yoğa sınıfında eşlik etmeside güzel bir öneri…
Şeytan biliyor ya depresyonda olmak bazı insanlara rahat gelebiliyor. Bu rahatlıktan çıkmaktan korkabilirsiniz. Fakat ne yaşıyorsanız yaşayın bu durumdan kurtulmak için bir yol var. Cesaretinizi toplayıp ilk adımı atın ve yola çıkın… Her şeyin yoluna girdiğini göreceksiniz.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2014
53
Bazı
Sertifikaları yakından tanıyalım...
ORGANİK SERTİFİKA
BDIH Kontrollü Doğal Kozmetik ECOCERT ECOCERT, uluslararası “Organik Sertifikalar” sağlayan en önemli organizasyondur. Standart kuralları çok sıkıdır. Üretimin tamamını her aşamada denetler. Bitki yetiştirilirken, toplanırken, temiz suyla sulanırken, formül oluşturulurken, dolum aşamasında, paketlenirken, ambara konulurken ECOCERT sertifikası, ciddi firmaların ve tüketicilerin talep kuyrukları oluşturduğu, uzun bir prosedürden sonra verilen; kâğıdından şişesine kadarçevreye karşı saygılı tutumuyla titiz, ideolojik bir bakış noktasındadır. Bağımsız bir kurumdur. 15 ülkede ofisi, 80 ülkede varlığı mevcuttur.
COSMEBIO Etiği olan kozmetik ürünlerin özelliklerini belirlemek için on kozmetik laboratuarının işbirliğiyle kurulmuş bağımsız bir kuruluş. COSMEBIO’nun günümüzde 200’denfazla üyesi ve 4000’den fazla sertifikalı ürünü var. Çevre dostu, organik vedoğal ürün arayan tüketiciye rehber bir kurum oldu. Çünkü sektörde organiktarımı, ham madde ve madde tedarikçilerini, özel üreticileri, kozmetik laboratuarlarını ve dağıtıcıları da şeffaf bir çatıda topladı. Cosmebio,organik kozmetik ürünleri üretmek için kullanılan üretim prosedürlerinin şeffafça
Belirlediği ölçütlere uyulması dünya çapında çalışan Kontrol enstitüsü Ecocontrol tarafından gerçekleşiyor. Kriterlere uyan kozmetikler, damgasıyla belirleniyor. Bu tarafsız kurum, doğal ürünlerden ham madde ve üretimleritemel alınarak kontrollü doğal kozmetik’ olma ölçütünü belirledi. •
Ham madde bitkisel olmalı.
•
Organik tarımdan gelmeli ve kontrol edilmiş olmalı.
•
Organik toplamayla hasat edilmeli.
•
Hayvanlar üzerinde test edilmemeli.
•
Hayvansal hammadde kullanılmamalı.
Organik olmayan tuzların (magnesiumsulfat) ve mineral ham maddelerin (natriumchlorid) kullanımı izne bağlandı. Sentetik boya, sentetik koku maddeleri, ethoxilise,silikon, parafin ve petrol türevleri kullanılmaması gereken maddeler olarakbelirlendi. Ürünlerin içinde mikrop ürememesi için, doğal koruma sistemleri dışında, doğala yakın maddeler olan benzoeasidi, tuzları ve ethylester, salicylasidi ve tuzları,sorbinsäure ve tuzları ve benzylalkol’e müsaade edildi. Bunlar kullanıldığında, dayanıklılığı şu madde ile artırılmıştır. diye ibare konulması kararlaştırıldı. Radyoterapi ile organik maddelerin tohumlaştırılması yasaklandı.
açıklanmasını şart koşar. Organik ve Çevre Dostu logosu taşıyanürünler, ağırlıklı olarak doğal maddeler veya doğal kökenli maddeler içermek vesıkı kurallara uymak zorundadır. En az %95 doğal madde, doğal kökenli madde ya da organik tarım kaynaklı (tüm vakalarda bu oran her zaman% 95 daha fazla) madde içermek zorundadır. PEG, GDO, silikon, parafin, parabenler veya fenoksietanol gibi, sentetik koruyucuların hepsi, sentetik kokuları, renklendiricileri, petrokimya türevlerini kara listeye almıştır, kullanılmaz. İyonize tedavilere karşıdır.
GELECEK SAYILARIMIZ DA SERTİFİKALARI TANITMALARA DEVAM EDECEĞİZ... BİZİ TAKİP EDİN!
54
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
Katılım Ü 2 gün içincreti 100 TL’d ir
‘Nefes ve farkındalık arasında kendini araştır; eğlen, keyif al, kalbini aç, ve hayat seni nereye götürürse götürsün hep merak et!’
Nefes al!
7-8 Haziran 2014 Denge Yaşam Merkezi’nde Yoga Eğitmeni Dilek Edwards ile Sağlık ve Egzersiz Terapisti Burak Vardar’ın Nefes Anatomisi & Pranayama Eğitim almak ister misiniz?
Dilek Edwards NewYork şehrinde yoga terapistligi yapmaktadır.Yoga ile yüksek lisans yıllarında tanıştıktan sonra hayatı Hindistan ve New York arasında gidip gelen bambaşka bir yola girdi. Hindistan da Ashtanga Yoga ve Ayurveda çalıştı, New York ta ise Shiva Rea, Cyndy Lee, Dharma Mitra, gibi ünlü yoga eğitmenleriyle çalıştı. 500 saatlik OM Yoga eğitimini tamamladıktan sonra, Alison West ile çalışarak yoganın skolyoz ve fıtık tedavisinde kullanılması alanında uzmanlaştı. Derslerinde ayurverdik bir yaklaşım ile yoganın kalbi ve ruhu iyileştirmesinin değerini ön plana çıkartarak, nefes farkındalığı yaratan, ashtanga tekniklerinin bulunduğu, yoga mitolojisinin ve felsefesinin yer aldığı; derinleşmeyi, içe dönmeyi hedefleyen ritmik akış serilere yer veriyor. Yoga Eğitmeni www.dilekedwardsyoga.com
USA/California’daki IMMA Health University, Meta Medicine kuruluşunda “Bütüncül Sağlık Uzmanlığı” Yüksek Lisansı’nı yapan Burak, Üniversite eğitimini Trakya Üniversitesi Spor Akademisi, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümünde tamamladı. Yıllardır Anatomiye, Biyolojiye ve Psikolojiye duyduğu yoğun ilgi, öğrencilerine daha bütünsel yaklaşması için bir alt yapı oluşturdu. Kinesiyoloji, Nöroanatomi gibi alanlardaki araştırmalarını İşlevsel Egzersiz ve Pilates uygulamalarına katıyor ve bu tecrübeler ışığında kişiye çok boyutlu yaklaşıyor. Halen Denge Pilates’te kişiye özel pilates dersleri vererek çalışmalarına devam etmektedir. Meta-Health Practitioner healthcoachingturkey@gmail.com 0533 595 32 15
Adres : İnönü Cad. Akar Palas Apartmanı Kat.1 Denge Sağlık Merkezi Gümüşsuyu - Beyoğlu / İstanbul
TEL: 0212 252 25 10
NEREYE KAÇSAK?
Orçun Dalarslan Gezi Blogu Yazarı, Marka Uzmanı. info@nereyekacsak.com www.nereyekacsak.com
BEYRUT Nedenini bilmiyorum ama her zaman Lübnan’ı ve Beyrut’u çok merak etmiştim. Beni çeken belki de bir zamanlar hızlı ve modern yaşam tarzıyla dünyanın en gözde şehirlerinden olan Beyrut’tu, ya da bu şaşalı dönemin hemen ardından 1975’te başlayan ve 15 yıl devam eden iç savaş ve sonrasında ülkenin küllerinden yeniden doğması, sonra 2006’da tekrar İsrail’in saldırısına uğraması ve kendini yeniden toparlaması, tüm yarınsızlığına rağmen bir şekilde ayakta durmayı başarabilmesi, farklı dini ve etnik grupların her şeye rağmen bir arada yaşabilmesiydi. Tanıştığım Lübnanlılar’ın hepsinin kafa dengi olması, tıpkı Yunanlıların verdiği hissiyat gibi, bize ne kadar çok benziyorlar dedirtmeleri, ülkelerinden sevgiyle bahsetmeleri de etkiledi beni muthemelen, ve tabii Beyrut ve Lübnan’la ilgili okuduklarım, izlediklerim...
56
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
Beyrut sokakları ve çok güzel ama bakımsız tarihi binalar... Savaş bir nevi korunmasını sağlamış bu binaların. Türkiye’de tarihi binalar yıkılıp yerlerine çirkin apartmanlar dikilirken, Beyrut’ta savaştan dolayı yeni bina yapamadıkları için eskilerini de yıkmamışlar. Lübnan çok küçük bir ülke, nüfusu sadece 4 milyon ve bunun 2 milyon kadarı başkent Beyrut’ta yaşıyor. Türkiye’nin yüz ölçümü 750.000 m² iken Lübnan’ınki sadece 10.000 m²... Doğu Akdeniz’de 235 km’lik sahil şeridi boyunca dağ ile deniz arasında sıkışmış ve bu yüzden bu sahil şeridi boyunca aralıksız olarak yerleşim var ancak sahil şeridi de yetmemiş, dağlara ve yamaçlarına da yerleşim kurmuşlar. Aslında ülkenin nüfusunun 4 milyon olmasına rağmen, büyük çoğunluğu Brezilya’da olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde 15 milyona yakın Lübnan kökenli insan yaşıyormuş. Bu diyasporanın kısmı Osmanlı’nın son döneminde göç ederken büyük bir kısmı da iç savaş sırasında göç etmiş. Şehir tam bir şantiye alanı. Heryerde restorasyon çalışmaları, boş arazilerde de yeni ve lüks konutların inşaatları var. Büyük bir kısmı bitirilmiş olan saat kulesi çevresindeki şehrin merkezi ise gerçekten çok güzel olmuş, eski ihtişamına kavuşmuş. Her yerde her daim insan dolu kafeler ve dünyaca ünlü lüks markaların bulunduğu mağazalar var. Beyrut, tam da benim sevdiğim gibi, tepeler üzerine kurulmuş, bol inişli ve çıkışlı, tarihi binaları, belki de savaştan dolayı yerlerine yenileri yapılamadığı için yıkılmaktan korunmuş, çok estetik bir şehir. Ayrıca korniş dedikleri kordonboyu da var ki, insana fazlasıyla İzmir’i anımsatıyor. Kordonboyunda gündüz spor yapan insanlar, akşam ise gezmeye çıkan aileler ve turistler var ve her daim kalabalık. Kalabalık olan sadece kordonboyu değil, özellikle Gemayzeh’de (Cimeyzi) toplanmış olan kafeler, barlar, gece kulüpleri... Beyrut gençleri, bu yarınsızlıktan mıdır bilmem eğlenmeyi çok seviyorlar. 2006’da ki bombardıman sırasında bile aldırmadan eğlence mekanlarına gitmeye devam etmişler. Ayrıca kızları da çok da güzel ve bakımlılar. Hatta sadece Beyrut’ta değil, dağ köylerinde bile kadınlar çok bakımlı ve güzeller. Zaten güzellik Lübnanlılar’ın milli hastalığı olarak biliniyor. Bankalar estetik ameliyatlar için kredi veriyorlarmış ve bu konuda dünyada teklermiş. Beyrut ve Lübnan deyince, tabii ki Akdeniz ve dolayısıyla plajlar da aklımıza geliyor, gelmeli. Beyrut’un kuzey ve güneyinde, 30 dakikalık mesafede ulaşabileceğiniz birçok beach club var. Ancak beach clublarda denize girmekten çok havuzda içkilerini içip, birbirlerini izlemeyi ve çılgın akşam partilerinde dans etmeyi seviyor Lübnanlılar. Gelelim yemeklerine. Hepsine de bayıldım ki ben çok yemek seçerim. Bizim mutfağımıza da benziyor ama kendine has özellikleri de var tabii. Tabuli, manuşi, humus ilk aklıma gelenler... Bir de mutlaka tavsiye ederim, Lübnan şarabını tadın. Ben Ksara içtim ve gerçekten çok beğendim. Bir de Lübnan’ın ve Ortadoğu’nun tek bira markası olan Almaza’yı deneyin. Milli içkileri ise arak, bizim rakının aynısı. Dönüşte bir şişe aldım ancak hala tadamadım, o yüzden yorum yapamıyorum. Bu kadar içkiden bahsetmişken, şehrin en popüler iki gece kulübünün isimlerini de verelim: White ve Beiroof.
Ve Lübnanlılar... Tarih boyunca Fenikeliler’den başlamak üzere Yunanlar, Romalılılar, Türkler ve Kudüs’e gitmek üzere Lübnan’dan geçen Haçlılarla karıştıklarından mı bilmem çok güzel bir ırklar, kendileri de bunun farkındalar ve biraz burunları havada bu konuda. Bizdeki gibi sarışın, esmer, kumral her tipten insan var. Anadilleri Arapça olmasına rağmen kendilerini Arap olarak görmüyorlar, Fenikeliler’in torunları olan melez Akdenizli bir halk olduklarını söylüyorlar ve diğer Araplardan bahsederken “Araplar geldi, Araplar şöyle yaptı, Arap böyle yaptı” diyerek Arap olmadıklarının altını çiziyorlar. Üstüne bir de kendi konuştukları Arapça’nın yüksek Arapça olduğunu ve en güzel Arapça’yı konuştuklarını iddia ediyorlar. Lübnanlılar çok eğitimliler ve hemen herkes, özellikle de gençler çok iyi derecede İngilizce ve Fransızca konuşuyorlar. Zaten günlük Arapça konuşmalarının arasında bol miktarda İngilizce cümleler kullanıyorlar. “Habibi” kelimesinden bahsetmeden de olmaz. Hemen herkes birbirine habibi diye sesleniyor. Ben “aşkım” anlamına geldiğini sanıyordum bu kelimenin ama sokakta yol sordukları insalara bile habibi diye sesleniyorlar. Bir de bizim de sık kullandığımız “yani” kelimesini çok fazla kullanıyorlar. “Khalas”ı da unutmamak lazım. Tamam ya da boşver ya da bitti gibi çeşitli anlamlarda kullanılan bu kelimeyi sürekli bir yerlerde duyuyorsunuz. Gelelim Lübnanlılar’ın mozaik yapısına. Ülke nüfusunun hemen hemen yüzde 35’i Hıristiyan, yüzde 28’i Şii, yüzde 28’i Sunni, yüzde 5’i Durzi ve geri kalanı da farklı etnik ve dini gruplara mensup. Bu demografik yapı ülkenin siyasetine de yansımış ve kendi geliştirdikleri, eşit temsil sağlayan bir siyasi sistem geliştirmişler. Bu sisteme göre ülkenin başbakanı Sunniler’den, Cumhurbaşkanı Hıristiyanlar’dan ve meclis başkanı da Şiiler’den seçiliyor. Ayrıca 128 kişilik mecliste de sandalyeler Müslümanlar ve Hıristiyanlar olmak üzere yarı yarıya paylaşılmış. Uzun süren ve ülkenin yıkımına sebep veren iç savaştan sonra artık akıllanmışlar ve kendi aralarında çok fazla sorun yaşamıyorlar ve dış güçlerin etkilerinden de kurtulmaya çalışıyorlar. Halkınsa zaten biribiryle yaşamakla ilgili bir sorunu yok benim gördüğüm kadarıyla. Hıristiyanlar’ın çoğunun Beyrut’un doğusundaki Ashrafieh (Eşrefiye) mahallesinde ve Müslümanlar’ın da batıda yaşamasına rağmen, birlikte yaşanan mahallerler de mevcut ve günlük hayatta da zaten hep birlikteler. Çok hoşuma giden başka bir şey ise, bir çok yerde cami ve kiliselerin dip dibe olması. Çok güzel bir harmoni. Ülkenin nüfusunun yüzde 4 kadarı da çoğu 1. Dünya Savaşı sırasında başta Adana olmak üzere Anadolu’dan göç etmiş olan Ermeniler’den oluşuyor. Benim tanıştığım 50’li yaşlarında Ermeni bir kadın, çok güzel Türkçe konuşuyordu, tabii modern görüntüsüyle tezat olarak biraz eski ve şiveli bir Türkçe’yle. Söylediğine göre onun yaşıtı olan bir çok Ermeni, büyükannelerinden ve dedelerinden Türkçe öğrenmişler ve konuşabiliyorlarmış. Arap ülkelerinin geri kalanında olduğu gibi, Lübnan’da da çok popüler olan Türk dizilerini, Arapça olarak değil, bir araya gelip uydu sayesinde Türk kanallarından Türkçe olarak izliyorlarmış.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2014
57
ORGANİK AJANDA & TEKSTİL
ORGANİK PAZAR REHBERİ
ORGANİK
Roman
Roman, 2010′dan bu yana sürdürdüğü sağlıklı yaşam anlayışını devam ettiriyor. Organic By Roman, 2014 yaz sezonunda da bambu keten ve pamuk gibi doğal kumaşlarını trend’lere uyduruyor.
İSTANBUL Beylikdüzü Organik Pazarı Yer: Pazar yeri Gün: Cumartesi Kadıköy Organik Pazarı Yer: Göztepe Bağdat Caddesi Yanı Kadıköy Gün: Çarşamba Bakırköy Organik Pazarı Yer: Airport Outlet Center Otoparkı Gün: Cuma Silivri Organik Pazarı Yer: PTT Karşısı – Silivri Gün: Cuma Şişli – Feriköy Organik Pazarı Yer: Pazar yeri Gün: Cumartesi Zeytinburnu Organik Pazarı Yer: Merkez Efendi Camii yanı Gün: Cumartesi Kartal Organik Pazarı Yer: Tren istasyonu yanı Gün: Pazar Maltepe Organik Pazarı Yer: Altayçeşme belediye alanı Gün: Pazar Kasımpaşa Organik Pazarı Yer: Dolapdere – Perpa Kavşağı arkası Gün: Pazar Fatih Organik Pazarı Yer: Fatih İtfaiye ve Bozdoğan Kemeri Arkası Gün: Pazar Küçükçekmece Organik Pazarı Yer: ArenaPark AVM Gün: Pazar İZMİR Karşıyaka Organik Pazarı Yer: Bostanlı Gün: Cuma ANKARA Ayrancı Organik Pazarı Yer: Ayrancı Gün: Pazar BURSA Nilüfer Organik Pazarı Yer: Nilüfer FTM Bulvarı Gün: Pazar SAMSUN İlkadım Organik Pazarı Yer: İlkadım Gün: Salı – Cumartesi ANTALYA Ekolojik Pazar Yer: Cam Piramit Alanı Gün: Pazar
58
Mayıs 2014
www.organikturkiye.com.tr
Dr.Hauschka ile cildin kendi kendini yenileme gücünü keşfedin…
Dr.Hauschka cilt bakım ürünleri paraben, mineral yaglar, polietilen glikol, yapay koruyucular ve koku veren maddeler içermez. DR.HAUSCHKA ÜRÜNLERI TÜM GNC MAGAZALARINDA
/gncturkey
/gnc_turkey
/gncturkey