Organik Hayata Önem Verenlerin Dergisi
Dünyaca Ünlü GDO uzmanı
Ignacio Chapela: “GDO’nun sağlığa etkisini tam bilmiyoruz, Peki Neden?”
ISSN2149-293X
Sayı
#21
Organikte Lider Bjorg’dan Fransız Gurme Lezzetler
Organik Pirinç Patlağı
Organik Yulaf Gevreği
Organik Mısır Patlağı
Organik Mısır Gevreği
Organik Yulaf Kepeği
Organik Şeker Eklenmemiş Müsli
Organik Sürmelik Fındıklı Çikolata
Çok beğenilen organik ürünlerimiz Macrocenter’dan sonra Migros mağazalarında... İlgili mağaza listemizi www.nustil.com sitesinde “Perakende Satış Ağı” menüsünde bulabilirsiniz.
Editör
MEHMET AKİF DİLMEN
2020’de 212 milyar dolara Yayınlanan Organik Gıda Pazarı raporu, sektörün 2020 yılı itibariyle 212 milyar dolarlık hacme ulaşacağına işaret etti.
D
ünya genelinde tüketicilerin bilincinin artmasıyla birlikte yükselişe geçen, insan sağlığına ve çevreye duyarlı, karbon ayak izi daha düşük olan ve ülkelerin ihracatına daha fazla katma değer sağlayan organik gıda ve içecek pazarı 2020 yılı itibariyle 212 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Araştırma şirketi Research and Markets tarafından yayınlanan rapora göre sektör gelecek beş yıl içinde her yıl yüzde 16.7’lik bir büyüme kaydedecek. Research and Markets raporunda ABD, Kanada, İngiltere, Almanya, İspanya, Fransa, İtalya, Avustralya, Japonya, Çin, Hindistan, Brezilya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Güney Afrika ve birçok ülkenin rapora dahil edildiği, sektörün gelecek beş yıl içinde dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan bölgelerinde büyümeye devam edeceğine dikkat çekiliyor. Organik pazarın gelecek yıllarda hızla büyüyeceğini belirten uzmanlar, dünya çapında gıdaların içine konulan katkı maddeleri konusunda hükümetler tarafından gerçekleştirilen kısıtlayıcı düzenlemelerin de organik gıda ve içeceklere olan talebi olumlu yönde etkilediğine dikkat çekiyor. Rapora göre sektörün önündeki en büyük engeller ise sertifikasız ve etiketsiz ürünlerin yanı sıra zayıf dağıtım kanallarının olduğu gerçeği... Şimdiden iyi bayramlar.
Ma Dilmen 4-5 Haziran 2016 tarihinde hava muhalefeti nedeni ile festivalimizi gerçekleştiremedik. Buna istinaden 22-23 Nisan 2016 tarihlerinde ikincisini düzenleyeceğimiz Organik Yaşam Festivali’ne hepinizi davet ediyoruz.
Organik Türkiye Organik Hayata önem verenlerin dergisi Binbir Basın Yayın Danışmanlık Reklam Organizasyon Tic. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi, Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Akif Dilmen akif@organikturkiye.com.tr | Yayın Koordinatörü Eda Zortul eda@organikturkiye.com.tr temmuz - eylül 2016 | Haber Merkezi Elif Duru, Duygu Mercan | | Web Teknolojileri Müdürü Sinan Soydan | Tasarım Binbir Basın Yayın | Reklam Yönetmeni Nilüfer Özyiğit | İdare Merkezi Çobanoğlu Sok. No:109 D/28 C Blok Osmanbey / İstanbul 0 212 297 25 63 e-posta: info@1001ajans.com Baskı TOR OFSET SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ Osmangazi Mahallesi 3112 Sokak No: 2 Esenyurt/İstanbul Tel: 0212 886 34 74 Faks: 0212 886 34 80 © OrganikTürkiye Dergisi, T.C. yasalarına uygun olarak yayınlanmaktadır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf ve konuların her hakkı saklıdır. izin alınıp, kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. OrganikTürkiye basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Ayda bir yayınlanır. Yerel Süreli Yay›n | ISSN 2149-293X
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 3
İÇİNDEKİLER 16
DEFACTO’DAN “ÇEVRE DOSTU KOLEKSİYON
Dünyaca Ünlü GDO uzmanı
Dünyanın geleceğini tehdit eden iklim değişikliği ve kuraklıkla mücadele için hususi projelere imza atan DeFacto, çevreye duyarlılık ve sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında “ekolojik ürünler koleksiyonu” hazırladı.
Gündem
Ignacio Chapela:
“GDO’nun sağlığa etkisini tam bilmiyoruz, peki neden?”
13
08
22
bu 10 gıdayı özellikle organik tercih edin!
Neden organik gıdaları tercih ediyoruz? Cevabı basit: Sağlıklı olmak için. Organik olmayan ürünlerin yetiştirilmesinde kimyasal ilaçlar kullanıldığından bu ürünler vücudumuza zarar verebilecek kimyasallar içerebilir.
36 14
YEŞİL ENERJİ 25
YENİLENEBİLİR ENERJİDE REKORLAR YILI
4 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
Geri dönüşümlü düğün
20
BALLI VE KAHVELİ GÜZELLİK!...
Röportaj
TEMMUZ - EYLÜL 2016
ORGANİK TARIM NEDİR?
şunlar olmadan yetiştirilir
Organik olmayan yemler
Çiftlik hayvanları
Büyüme hormonları
İyi bir gelecek için sağlıklı ve iyi beslenmek gereklidir. Organik tarım size sağlıklı, temiz, güvenilir, GDO’suz ve hormonsuz ürünler sunar. Organik Tarım, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma ile ürünün tüketiciye ulaşmasına kadar olan sürede T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşları tarafından kayıt altına alınarak izlenmekte ve denetlenmektedir. Tüketici aldığı ürüne ait sertifika ile ürünün kim tarafından nerde ve nasıl üretildiğini sorgulayabilir. Laboratuvar analizleri ile ürünün sağlıklı olduğu belgelenmektedir.
Antibiyotikler
NEDEN ORGANİK TÜKETMELİYİZ?
Ürün etiketleri Organik ürün
Organik ürün
Ürün içindeki bileşenlerin organik olması anlamına gelir. Tüm paketleme işlemlerinde T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın logosu kullanılmalıdır.
Ayrıca T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yetkilendirdiği sertifasyon kuruluşlarının logosunu taşıması zorunludur.
ORGANİK ÜRÜN ALIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER • •
•
•
Organik ürünler ile ilgili yasa bu ürünlerin ambalajsız satılamayacağını bildirir. Organik ürünlerin üzerinde, T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın “Organik Tarım” logosu ve ürünü denetleyen bağımsız sertifikasyon kuruluşunun logosu olması zorunludur. Organik ürünlerdeki, Organik Tarım Logosu insan ve çevre sağlığını koruyan üretim tekniklerin kullanıldığının garantisidir. “% 100 Doğal, Hormonsuz, Hakiki, Köy ürünü, Saf, gibi tanımlanan ürünler Organik ürün değildir. Tüketiciye ürün hakkında hiçbir garanti vermez. Organik ürünlerin etiketi ve logosu, reklam ve tanıtımı; sahte, yanıltıcı olamaz ve tüketiciyi yanıltacak yazı, resim, şekil ve benzerlerini içeremez. Bu nedenle organik ürün alırken mutlaka ürünlerin etiketi ve logosuna dikkat etmeliyiz.
GIDADAN, KIYAFETE, TEMİZLİKTEN, KOZMETİĞE KADAR YÜZLERCE ORGANİK ÜRÜNE ULAŞABİLİRSİNİZ
İyonlaştırıcı radyasyon
Arıtma çamuru
şunlar olmadan yetiştirilir
Suni gübreler
Meyve ve sebzeler
Genetik modifikasyon
Standartlar
Tarım ilaçları
Dünya’da havayı, suyu ve toprağı kirletmeksizin, erozyonu, toprağın tuzlulaşmasını, diğer hastalık ve zararlıların etkisini en aza indirecek tarımsal tekniklerin geliştirilmesine her geçen gün duyulan ihtiyaç artmaktadır. Bu ihtiyacı karşılayacak, doğaya dost üretim metodu “Organik tarım” olarak nitelendirilmektedir. Organik tarım, insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyen ve üretimde kimyasal girdi kullanılmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Doğal dengeyi koruyarak hava ve su gibi yaşamsal kaynakların ve doğal hayatın korunmasını amaçlayan bir üretim yöntemidir.
Ekilebilir arazinin organiklestirilmesi 1.Yıl
Gelecek 2 sene boyunca arazinin verimliliği arttırılır. Mahsül, organik olarak etiketlenemez.
2.Yıl
İkinci yılda, mahsül “Organikleşme Aşamasında” şeklinde etiketlenebilir.
3.Yıl
Üçüncü yıla kadar, mahsülün tam organik olduğu belirtilemez. Toprağın verimlileştirilmesi ve natürel verimliliğin arttırılması, organik tarımın önemli parçalarıdır.
Organik çiftlikler genellikle geleneksel çiftliklerden daha küçüktür Bu nedenle daha geniş araziye sahip olan yetiştiricilerin
faydalandığı ekonomik tasarruflardan yararlanamazlar.
Organik ürünler neden daha maliyetlidir? Geleneksel yöntemlerle tarım yapan çiftçiler devlet sübvansiyonlarından faydalanırken, organik tarım yapan çiftçiler devlet sübvansiyonlarından faydalanamaz. Bu nedenle organik besinlerin fiyatı, gerçek maliyet masraflarını yansıtmaktadır.
Organik tarım daha yoğun bir emek gerektirir Çünkü gübreleme uygulaması ve toprak erozyonu karşıtı çevre düzenlemesi gibi yöntemler çok yoğun bir çalışma ve emek gerektirir.
ÜRÜN TANITIMI
Organik
MARKET 4 tahıllı topaklar
ORGANİK PEYNİR
ORGANİK BİBER SALÇASI
ORGANİK AGave şurubu
Bjorg
Elta-Ada
Bey Organik
The LifeCo
Pirinç, buğday, darı ve karabuğday tahıllarını içeren Bjorg Organik 4 Tahıllı Topaklar aynı zamanda lif kaynağıdır. Adedi 25 kilokaloridir. Oldukça fazla tüketicisi olan Bjorg Organik 4 Tahıllı Topaklar’ın Türkiye’de alternatifi bulunmayan oldukça lezzetli bir atıştırmalıktır.
Peynire sağlık ve lezzetini veren; içindeki sütün kalitesi, miktarı ve üretim tekniğidir. Organik süt Elta-Ada çiftliğinde yaşayan ineklerden sağıldıktan sonra bekletilmeden üretime alınarak işlenir. Hiçbir koruyucu ve katkı maddesi kullanılmamıştır.
% 100 biber. Üretiminde hiç bir koruyucu ve katkı maddesi kullanılmamıştır. Kutu açıldıktan sonra salça üzerine 2 cm kadar bitkisel sıvı yağ ilave edilerek buzdolabında saklanmalıdır.
Sukroz, Maltoz ve Mannitol gibi sonradan eklenebilecek hiçbir tatlandırıcı özelliğe sahip katkı maddesi içermez. Yapısında insan sağlığına faydası olan, sindirim sistemini destekleyen ve probiyotiklerin vücudumuzda çoğalmasını sağlayan inulin vardır.
Organik DEODORANT
ORGANİK nektar
SİYAH ÜZÜM SİRKESİ
ORGANİK DÖNER
Florame
Hipp
Ralila
Orvital
%100 organik ve alüminyum tuzsuzdur. Hafif ve taze kokulu Florame Deodorant Lavanta Çiçeği ve Lavandin esansiyel yağları ile sizi tüm gün korur, hoş kokusu ile rahatlatır, gevşetir. Lavantanın taze, çiçeksi ve aromatik kokusu sizi yatıştırır.
Armut ve kayısının lezzeti bir arada.. C vitamini bakımından çok zengin ve lifli yapıya sahip olan HİPP Organik Meyve suları; bu özelliğiyle kabızlık sorununa iy geliyor. BIO sertifikalı, GDO’suz ve sanayi bölgelerinden uzak özel organik çiftliklerde yetiştirilen ürünleriyle HiPP marketler ve eczanelerde satılıyor.
Organik yapım yöntemleri ile yapıldığından hiçbir katkı maddesi yoktur içilebilir niteliktedir. Yemeklerde, salatalarda, işkembe çorbası, kelle, paça gibi türlerde lezzet verici, turşularda uzun koruma yapar
Orvital Organik İşlenmiş Gıda ürünleri, Kaz Dağları’nın eteklerinde yaşayan hayvanlardan elde ediliyor. Dana ve tavukları organik sertifika kuruluşlarınca sertifikalandırılmış alanlarda geziyor. GDO yoktur. Ürünlerinin, tamamı organik etten üretiliyor.Hiçbir koruyucu ve katkı maddesi içermiyor.
6 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
ORGANİK TALKIM ELMA SİRKESİ
ORGANİK KOZMETİK
Neden organik
şampuan
kullanılmalıdır?
Saçlarınızın doğal ve sağlıklı olmasını istiyorsanız mutlaka organik şampuan kullanmaya özen gösterin.
O
rganik şampuan; dünyada yeni teknolojiyle ortaya çıkan bir özel damıtma yöntemiyle işlenmeden ve filtre edilmeden elde edilen bitki özsularıdır. Bu yöntemde kesinlikle petrol içeren yağ çözücü solventler kullanılmaz. Bitkilerin içerisindeki tedavi edici bileşenlerin yapısal etkileri ancak bu teknikle korunabilmektedir. Tamamen zararlı sentetik maddelerinden arındırılarak organik bitki içerikleriyle uyumlu özel yöntem formül içerikleriyle hazırlanmaktadır. Organik bitki sayesinde saçlara parlaklık ve doğal bir hacim etkisi verir. Doğal yapısındaki mineraller, içerisindeki vitaminlerle hızla etki ederek kısa zamanda saç dokusuyla birleşerek cilde tahriş oluşturmadan saç derisinde canlılık oluşturur. Saçlı deride oluşabilecek kepeklenme, dökülme, kuruluk, cansızlık ve bunun gibi sorunların çözülmesine doğal olarak olanak sağlamaktadır. Organik şampuanlarda; paraben
8 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
ve sülfat bulunmamaktadır. Saçlarımızın yağ dengeleri tamamen düzelir. Saçlar yumuşak bir görünüme kavuşur. Bitkisel içerikli olduklarından fazla köpürmez. İçinde hiçbir zararlı madde bulunmamaktadır. Saç köküne etkisi bulunmaktadır. İçerisinde kıvam arttırıcı maddeler kullanılmadığından akışkandır. Alerjen ve tahriş edici etkisi yoktur. Kıl köklerini besleyerek, dökülme, yağlanmayı azaltır. Antiseptik özellikli içerikleriyle saçlı derideki sorunlarda etkilidir. Doğal yapısı ile aşırı dökülmeyi yavaşlatmaktadır. Sentetik bileşenlerden ayrılmış yapısı ile saçlarınızdaki sorunlara veda ederek doğal hacme sahip saça kavuşabilirsiniz. Saçlı derinin ph dengesini düzenler. Her saç tipine ve kullanıma uygundur. Tamamen bitkisel olmasından dolayı ailenin tüm bireyleri rahatlıkla kullanabilmektedir. Özellikle bebek ciltleri ve bebek cildi hassasiyetinde olan ciltler için derideki kan dolaşımının arttırılmasını sağlamaktadır.
Organik Duş Jeli İle Cildinizi Yumuşatın “Cildiniz için gerekli olan bakımı yapar iken mutlaka organik ürünler kullanın. Bu sayede cildiniz daha canlı ve sağlıklı olacaktır.” Organik, üretim aşamasında içinde kimyasal olmadan her aşaması kontrollü ürünlerin üretilmesidir. Dışarıdan marketlerden aldığımız duş jelleri para ben ve kimyasal içeriklidir. Duş jelinin kokusundan ziyade bize pek faydası yoktur. Vücudumuzun ph dengesini bozarak cildimizde alerjik reaksiyonların oluşumuna sebebiyet vermektedir. Yüzde yüz organik içerikli ürünler birazcık pahalıdır. Duş jeli kullanıyorsak zararlı madde içermeyenleri kullanmayı tercih etmeliyiz. Şayet kendimiz evde duş jeli hazırlamak istersek; bir kalıp rendelenmiş organik zeytinyağı sabunu,3 bardak su,12 damla uçucu lavanta yağı ve 1 tatlı kaşığı bal. Ateşte kaynamakta olmakta olan su içine rendelediğiniz sabunu sonrasında da karışım bir süre soğuduktan sonra bal ve lavanta yağını ilave ederek fısfıslı şişelere dolduralım. organik duş jeli kullanarak kimyasal maddelere ve köpürtücülere elveda diyebiliriz. Vitamin ve organik özler içeren formüller ile vücuda faydası olmaktadır. Organik duş jellerinin dışındaki diğer kimyasal içerikli jellerinin vücudumuza zararı olmaktadır. İçerisindeki köpürtücü madde de katkı maddesi olduğundan cildimize zararı olmaktadır. Bu köpürmeyi sağlayan ve koku maddeleri cildimizdeki hücrelere zarar veren maddeler içermektedir. Duş jelini kullanırken kimyasal olmamasına organik içerikli olmasına önem vermeliyiz. Buna dikkat etmezsek cildimiz tahriş olmakla kalmaz alerjiler ortaya çıkar. En önemlisi de cildin ph dengesi bozulur. Vücudun kendi organik dengesi bozulmakla kalmayıp ,saç döküntüleri dahil bir çok sorunla karşı karşıya kalırız. Her zaman organik malzemelerden üretilmiş ürünlerin kullanımına dikkat etmeliyiz.
Ballı ve kahveli güzellik!.. Evde yapılacak doğal ürünlerle kusursuz bir cilde sahip olabilirsiniz:
O
rganik balı dairesel hareketlerle yüzünüze yedirin. Cildinizi bakterilere karşı koruyacaktır. Vücut için kullanacaksanız, suyun içine 2 kaşık ekleyip öyle uygulamalısınız. Ölü deriyi ve siyah noktaları yok etmek için; ıslattığınız bir bezin üzerine kahve döküp, dirsek, diz ve boynunuzu ovabilirsiniz. 5-6 tane ezilmiş bademi 2-3 kaşık süt ile karıştırıp bir gece bekletin. Daha sonra yüzünüze uygulayın. Cildiniz ışıltıya kavuşacaktır. C vitamini ve çinko değeri yüksek olan portakal-yoğurt karışımı da yüzünüzü aydınlatır. Kuru portakal kabuğunu toz haline getirin. 3-4 kaşık yoğurt ile karıştırıp cildinize uygulayın. 1 çorba kaşığı süt, 1 kaşık un ve zerdeçal tozunu karıştırın. Dairesel hareketlerle yüzünüze yedirin. 10 dakika tutup sonra iyice yıkayın. Cildiniz parlayacaktır. 1 yemek kaşığı zerdeçal ve lor peyniri karışımını da 10 dakika yüzde tutup durulayın. Lekeler yok olacaktır.
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 9
ORGANİK BÖLGE
Manisa’da
organik tavukçuluk revaçta
Manisa’da tavukçuluk sektörünün ilerlediğini dile getiren Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hasan Çebi, hem yumurta hem de besi tavukçuluğu yapıldığını ve 840 tane tavuk işletmesi bulunduğunu açıkladı.
Hibe Desteğiyle
Organik Çilek Üretti
Gümüşhane’de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nün desteğiyle 6 dönüm alanda çilek bahçesi kuran Yüksel Yılmaz, ilk hasadını yaptı.
Y
aklaşık bin 900 kümese sahip olduklarını açıklayan Müdür Çebi, “27 milyon besi tavuk, 4 milyon da yumurta tavuğu var. 2015 yılı itibariyle 328 bin ton beyaz et üretimi olmuş, 1 buçuk milyarın üzerinde de yumurta üretimi var” dedi. Üreticilerin organik tavuk ve yumurta üretimine yöneldiğini kaydeden Çebi, yılda ortalama 14 milyon civarında organik yumurta üretiminin yapıldığını söyledi. Üretilen organik tavuk ve yumurtanın yurtdışına ihraç edildiğini belirten Çebi “Sadece konvansiyonel değil üreticiye daha çok kar getiren organik tavukçuluğa yöneldik. Konvansiyonel üretime göre organik üretim üreticiye yüzde 50’nin üzerinde kar getiriyor. Manisa’da 14 milyon civarında da organik yumurta üretimi var. Bu her geçen yıl artıyor. 400 bin de organik tavuk var. 800 tonun üzerinde de organik tavuk eti üretiyoruz. Manisa’da 18 üreticiyi organik yumurta, 16 çiftçi de organik
10 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
tavuk üretimi yapıyor. Manisa bu konuda önde illerden bir tanesidir. Talep de giderek artıyor. Organik üretimi daha çok yurt dışına satıyoruz” diye konuştu Organik yumurtalar için süs bitkisi ve çelenk süslemede daha çok kullanılan kadife çiçekleri tarlası kurulduğunu açıklayan İl Müdürü Hasan Çebi, Turgutlu’da üreticilerin kadife çiçekleri ektiğini belirterek, tavukların yemlerine katılan kadife çiçeği özlerinin yumurtaların hem daha lezzetli olmasını hem de sarısının renginin koyuluğunu sağladığını söyledi. Çebi, “Kadife çiçeği yumurtanın sarısının rengini ayarlamak için üretiliyor. Tavuklara yemle birlikte veriliyor. Yumurta sarısının renk tonu istendiği gibi ayarlanıyor. Kadife sarının yanında turuncu rengi de var. Birbirlerine karıştırarak renk tonu ayarlanıyor. Kadife çiçeği tavuklar için ekiliyor. Daha eskiden sarı mısırla yapılıyordu. Şimdi kadife çiçeğine döndü” dedi.
G
ümüşhane’de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nün desteğiyle 6 dönüm alanda çilek bahçesi kuran Yüksel Yılmaz, ilk hasadını yaptı. Çilek üretimi yapacağı arazide, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü teknik elemanlarının incelemede bulunarak olumlu rapor verdiğini anlatan Yılmaz, “Başvurularımız kabul edilince hibe desteğinden yararlanarak 6 dönümlük çilek bahçesi kurduk.” dedi. Yılmaz, çilek bahçesi için yaklaşık 30 bin liralık harcama yaptığını ifade ederek, “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü bahçeye 10 bin metre damlama sulama borusu, 10 bin metre çadır ve su tankını hibe olarak verdi. Yapılan harcamanın yüzde 90’ı devlet tarafından karşılandı. Hibe desteğiyle 6 dönüm üzerine 25 bin fide diktik.” diye konuştu. Bahçesinde ilk hasadı gerçekleştirdiğini dile getiren Yılmaz, “Bahçede işin çoğunu insan gücüyle yapıyoruz. Köylülerden ücret karşılığında yardım alıyoruz. Burada kimyasal gübre değil, hayvansal gübre kullandık. Az olsun ama organik olsun istedik. Gümüşhane’ye özgü olsun istedik. Üretimim tamamen organik. Kesinlikle ilaçlama yapmadık, kimyasal ilaç kullanmadık.” ifadesini kullandı. Yılmaz, ürettiği çileğin, organik olduğu için ilgi gördüğüne işaret ederek, hava şartlarının iyi gitmesi durumunda 6 dönümden yaklaşık 12 ton mahsul almayı hedeflediğini belirtti.
ORGANİK GÜNDEM
Tarımda maliyet düşsün herkes organik beslensin Önemi her geçen gün biraz daha artan organik tarımı fırsat bilen girişimci soluğu pazarda alıyor. Her kesimin kolayca ulaşamadığı bu tarım şeklini değerlendiren TZOB Başkanı Bayraktar, “Tarımda maliyet düşsün herkes organik beslensin” diyor.
İlaçlı meyve ve sebzelerin tüketimi erkeklerde kısırlığa yol açıyor
K
S
on zamanlarda önemi giderek artan organik talebe üretici adeta yetişemiyor. Durumu kendine fırsat bilen girişimci bu alana yönelirken kimilerimiz saksıda kimimizde bahçede ürün yetiştimeye başladık. Aradaki fiyat farkından dolayı herkesimin kolayca ulaşamadığı organik tarımı değerlendiren Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, organik tarımın ülkemiz için bir avantaj olduğunu belirterek; “Bu üretim dalının yoğun işgücü gereksinimi, zaman zaman yaşanan verim kayıpları bu üretimi daha maliyetli hale getiriyor. Tüm dünyada organik ürünler daha pahalı” diye konuştu.
Doğrudan satış geliştirilsin Çeşitli tanıtım ve bilinçlendirme çalışmaları ile organik tarımının önemi tüketicilere anlatılsa da, yüksek fiyat sorunu aşılamadığı
takdirde tüketimin gelir seviyesi yüksek gruplarla ve ihracatla sınırlı kalacağını savunan TZOB Başkanı, “Tüketicilerin uygun fiyatla ürünlere erişebilmeleri için üreticiden tüketiciye doğrudan satış yapılmasına yönelik pazarlama mekanizmalarının geliştirilmesi, organik tarımı destekleyecektir” dedi.
Organikte sertifika önemli Organik tarımda sertifikanın önemine de değinen Bayraktar; “Ürünün organik olmasının kanıtı, üzerindeki sertifikadır. Organik ürün sertifikası, üretim sisteminin her aşamasının kontrol edilmesi ve kayıt altına alınmasının yanı sıra, yapılan analizler ve denetimler sonucunda veriliyor. Sertifika yapılan üretimin insan ve çevre sağlığı yönünden güvenilirliğinin garantisini oluşturuyor.” diye konuştu.
adın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, ilaçlanan meyve ve sebzelerin sperm kalitesini azalttığı uyarısında bulunarak, “Harvard Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada yüksek oranda tarım ilacı ihtiva eden sebze ve meyvelerle sperm kalitesi arasında bağlantı olduğu saptanmıştır” dedi. Gelişen teknoloji ile sebze ve meyvelerden kurt, böceklerin çıkmadığını, tüm meyve ve sebzelerin fabrikada üretilmiş gibi parlak göründüğüne dikkat çeken Doç. Dr. Hakan Çoksüer, pestisitlerin bitkilerdeki zararlı böcekleri ve bakterileri öldürmek için kullanıldığını söyledi. Pestisit kalıntılarının sebze veya meyve üzerinde belirlenen limitler üzerinde kalmasının insan sağlığını tehdit ettiğini ifade eden Çoksüer, “Özellikle çiğ tükettiğimiz meyve ve sebzeden ilaç kalıntılarını gidermemiz büyük önem taşımaktadır. Bu verilere göre mesela çilek, elma, üzüm, domates, salatalık, biber, ıspanak ve armutta yüksek pestisit kalıntıları mevcuttur. Onun için zirai mücadele adına tarım ilacı ile spreylenen bu meyve ve sebzeler yenmeden önce yıkanmalıdır. Ama yıkandığı halde üzerinde tarım ilacı kalabilir ki böyle meyve ve sebzelerin tüketimi erkeklerde kısırlığa, sperm kalitesinde ve sayısında azalmaya yol açıyor” diye konuştu.
“ORGANİK MEYVE VE SEBZELER TÜKETİLMELİ” “Araştırmacılar mümkün olduğunca organik ürünleri tercih etmeyi öneriyor. Ya da pestisitlerle ilaçlanmış yiyecek miktarını azaltmayı ve sebze, meyveleri iyice yıkamayı da ihmal etmemelerini öneriyorlar. Pestisit kalıntılarını gidermek bol su ile yıkama ile mümkündür. Ya da 1 litre suyun içine 2 kaşık karbonat atılarak meyve ve sebzeler bu su içine atılarak 5 dakika kadar tutulup, sonra ovalanarak normal su ile yıkanmalıdır. Pestisitlerin bir kısmının yiyeceğin iyi yıkanmasıyla veya kabuğunun soyularak yenmesiyle uzaklaştırılması mümkün olmakla beraber meyve ve sebzenin içine nüfuz eden pestisitler olduğu da unutulmamalıdır. Mümkün olduğunca organik ürünleri tercih etmek gerekir.”
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 11
ORGANİK BAL
Türkiye organik bal üretiminde söz sahibi oluyor
Bal Ormanları Eylem Planı ile Türkiye bal üretiminde söz sahibi oldu. Eylem planı çerçevesinde bugüne kadar 249 adet bal ormanı kuruldu.
Balda Marka Oluşturmak Önemli Türkiye genelinde bal ormanı için çok talep olduğunu söyleyen Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu Biz, “Bu taleplerin hepsine cevap verdik. Bundan sonra da cevap vereceğiz. Çünkü, balda marka oluşturmak çok önemli. İstiyoruz ki, ballarımız şeker katmadan halis ballar olsun. Bunun için de arıcılara her türlü desteği vermeye hazırız” diyerek sözlerini tamamladı.
Ü
lkemizin bal üretim miktarını, kovan başına düşen bal verimini artırmak ve arıcılık sektörünü desteklemek maksadıyla Bal Ormanları Projesi’ni hayata geçiren Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2008’den beri ülkenin her köşesinde bal ormanları tesis ediyor. Bugüne kadar 249 adet bal ormanı tesis eden Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 2016’da 54, 2017’de 54, 2018’de 60 ve 2019’da 60 adet olmak üzere toplam 228 adet daha bal ormanı tesis edecek. Arıcılığa ve bal üretimine verilen destekler sayesinde ülkemizin bal üretiminde dünyada 6’ncı sıradan 2’nci sıraya yükseldiğinin altını çizen Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu “Uygulamaya koyduğumuz Bal Ormanları Projesi ile her ilimizde bal ormanları kuruyoruz. Bu çalışmalarımızın karşılığını ise üretim artışlarıyla alıyoruz” diye konuştu. Ormanlarda tamamen organik bal üretmek maksadıyla bal ormanları kurduklarını vurgulayan Prof. Dr. Veysel Eroğlu “Bu çok önemli, arıcılar bilir. Eskiden arıcılar ormana sokulmuyordu. 2007 yılında bana arıcılar geldi. Dediler ki, ‘ormanlara biz giremiyoruz’ nasıl giremiyorsunuz deyince, meğer ormanlara hayvanlar giremez diye bir kanun
12 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
varmış. Neticede arı da bir hayvan ve bu sebeple ormanlara arıları sokmuyorlarmış, ben de güldüm. Arılar orman için faydalı. Bu sebeple 16 sayfalık genelge ile bal ormanları kurulması talimatını verdik. Hatta bal ormanları için özel bir düzenleme yaptık. Bu Türkiye için çok faydalı oldu. Türkiye’yi bal üretiminde 2’nci sıraya yükselttik. Bu ekonomik olarak bir kazanç sağladı” dedi.
Bal Üretiminin Yüzde 80’i Orman İçlerinde ya da Kenarlarında Yapılıyor
Ülkemizde bal üretiminin yüzde 80’inin orman içi ve kenarlarındaki boşluklarda yapıldığını belirten Prof. Dr. Eroğlu “Bal arıları tabiattaki tozlaşmanın yüzde 85’ini gerçekleştiriyor. Arıcılık, biyolojik çeşitliliğimizin korunması ve gelecek nesillere aktarılmasında, sürdürülebilir gıda güvenliği ve aynı zamanda topraklarımızın büyük bir kısmını tehdit eden erozyonun önlenmesi bakımından çok önemli bir faaliyettir” değerlendirmesinde bulundu.
ORGANİK TANITIM ŞEKER
“Sağlıklı ürünlerle büyümeye devam edecek”
Hedeflerinin bütün dünya ülkelerine ihracat yapmak olduğunu anlatan Sütlüoğlu, daha sağlıklı ürünlerle büyümeye devam edeceklerini söyledi. Sütlüoğlu, bu ürünler arasında meyve ve bitki karışımı çayların yanı sıra “sağlıklı tatlandırıcı” olarak anılan şeker otu bitkisinin yer aldığını bildirdi. Sütlüoğlu, şunları kaydetti:
Çaykur’da
Şeker Otu
için kollar sıvandı Türkiye’de çay üretiminin yüzde 60’ını elinde bulunduran ve 70 ülkeye ihracat yapan Çaykur, ana vatanı Güney Amerika ülkeleri olan ve kalori içermemesi nedeniyle “sağlıklı tatlandırıcı” olarak anılan stevia (şeker otu) üretimini yaygınlaştırmayı hedefliyor.
T
ürkiye’de çay üretiminin yüzde 60’ını elinde bulunduran ve 70 ülkeye ihracat yapan Çaykur, ana vatanı Güney Amerika ülkeleri olan ve kalori içermemesi nedeniyle “sağlıklı tatlandırıcı” olarak anılan stevia (şeker otu) üretimini yaygınlaştırmayı hedefliyor. Erzurum’a konferans için gelen Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çaykur’un hızlı bir şekilde geliştiğini ve dinamik bir yapısının olduğunu söyledi. Kurumun bir dünya markası olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini belirten Sütlüoğlu, “Bir taraftan kendimizi
yeniliyoruz, bir taraftan da kapasite artırımı için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Günlük 6 bin tondan çay işleme kapasitemizi, 9 bin seviyesine çıkardık. Bir iki yıl içinde de 10 bin ton seviyesine çıkarmak için uğraşıyoruz.” dedi. Sütlüoğlu, ürün yelpazelerini de sürekli geliştirdiklerini, soğuk çay gibi katma değeri yüksek yeni ürünleri önce iç piyasaya sonra da dış piyasaya sunduklarını dile getirdi. Bu girişimlerinde de başarılı olduklarını anlatan Sütlüoğlu, son 3 yılda iç pazarın her yıl yüzde 50 büyüdüğünü, 70 ülkeye de ihracat yaptıklarını ifade etti.
“Stevia üretimini yaygınlaştıracağız. Stevianın ana vatanı Güney Amerika’dır. Şekerden 300-400 kat daha tatlı olmasına rağmen kalorisi olmayan çok sağlıklı bir bitki. Yani hem tatlıdan vazgeçmiyorsunuz hem de zararlı şeyleri bünyenize almıyorsunuz. Bütün bunlarla hızla yolumuza devam ediyoruz. Çaylarımızın tamamını organik yapma çalışmalarımız da var çünkü bizim çayımızda haşere yok. Bizim dışımızda çay üreten ülkelerin tamamında haşere var, pestisit var. Dolayısıyla onların çaylarını organik yapma şansları yok. Şu anda 38 bin dekar alanda organik üretim yapıyoruz. Yılda 6-7 bin ton organik çay üretimimiz var. En kısa zamanda hedefimiz çaylarımızın tamamını organik yaparak dünyanın da en büyük organik havzasını oluşturmak. Tabii bu bölgede üretilen her şey organik havzalarımızda olduğu için üretilen her şey organik olacak. Bal, sebze, meyve ve akla gelen her şey organik olacak. Böylece bu ürünler çok daha değerli ürünler haline gelecek. Bu farklı bir proje olacak ve en önemli projemiz bu diyebilirim.” Sütlüoğlu, şeker otu ile ilgili çalışmalarını şu an kendi araştırma bahçelerinde yürüttüklerini aktardı. Bir dönüm tarladan 4 ton şeker otu alındığını ifade eden Sütlüoğlu, “Şu an henüz piyasası oluşmadı. 4 yıldır bu ürünün deneme ekimlerini yapıyoruz. Biz şu an tarlada bitkinin davranışlarını gözlemliyoruz, ama şu an için çayın iki katından fazla ürün elde edebiliyoruz. Bir dönüm tarladan bir buçuk ton çay elde edilirken, bu bitkiden 4 ton ürün elde ediliyor. Çayla fiyatı aynı olsa bile yine çaya göre iki kat daha ürün elde ediliyor.” dedi
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 13
ORGANİK GERÇEK
Katkı maddesi yiyeceklere hangi amaçla katılır? Katkı maddeleri etkin fonksiyonlardan dolayı yiyeceklerde kullanılmaktadır. İnsanların çoğu yi,yecekleri kendileri üretmeyip hazırını almaktadırlar. Dolayısıyla yiyeceklerin yetişdikleri veya imal edildikleri yerlerden çok uzaklara sağlıklı olarak ve bozulmadan ulaştırılması gerekmektedir.Bu ise ,katkı maddeleri sayesinde sağlanmaktadır. Katkı maddeleri bozulmayı geciktirmenin yanı sıra bazı gıdaların besin değerlerini artırmakla ;onların tadını,yapısını ve rengini koruyup dayanıklığını artırarak daha çekici hale getirmektedir.
14 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
Katkı maddeleri yiyecekler içine şu beş ana nedenden dolayı ilave edilirler: 1-Ürünün kıvamını sağlamak Bu amaca yönelik üretilen katkı maddeleri emilgatörler, stabilizatörler ve topaklanmayı önleyicilerdir.Emilgatörler katıldıkları ürünlere kalıcı bir kıvam verirler ve ürünün parçalara ayrılmasını önlerler.Yine bu gruptan stabilazatörler ve koyulaştırıcılar yumuşak ve tek düze kıvam sağlarlar. Topaklanmayı önleyici maddeler ise ,tuz benzeri maddelerin kolayca akmasına yardımcı olurlar. Bu gruptaki katkı maddelerinin kullanıldığı gıdalara şu örnekleri verebiliriz. Unlu mamüller,kek karışımları,salata sosları,dondurma,peynir ,hindistan cevizi ve sofra tuzu.
2-Besin değerini korumak veya artırmak Gıdaların bir kısmı üretim esnasında geçirdiği işlemlerden dolayı vitamin ve minerallerini kısmen kaybedebilmektedirler. Kaybolanları yerine koyabilmek veya mevcut besin değerini artırmak için bir çok gıdaya vitamin ve minerallar eklenmektedir.Gıdalara eklenen vitaminlere örnek olarak A,D,E,C ve B vitaminleri verilebilir.Mineraller,kimya biliminde daha farklı tanımlanmakla beraber biyokimyada vücuda dışarıdan alınan tüm elementleri kapsamaktadır.Gıdalara eklenen minerallere kalsiyum,demir ve iyot örnek olara verilebilir.Vitamin ve mineraller,haricinde bazı ürünler omega-3 yağ asitleri ile zenginleştirilmektedir.Besin değerini korumak ve artırmak için katkı maddelerinin katıldığı gıdalara şu örnekler verilebilir:Un ,ekmek,bisküviler,kahvaltılık tahıl ürünleri,pasta,margarin,süt ve iyotlu tuz.Bunun yanında bir sahsın diyetinde bu maddeler eksik olabilir,böylelikle eksik besin öğeleri yerine konulmuş olur.Bu tür bir zenginleştirme halk arasındaki beslenme yetersizlerini azaltmaya yardımcı olacaktır. Her ne kadar vitaminler,mineraller(elementler)ve bazı yağ asitleri bu bölümde katkı maddeleri olarak bahsedildiyse de besin değerini artırmak amacıyla gıdalara eklenen bu tip maddeler Avrupa Birliğinde ve ülkemizde gıda katkı maddesi olarak kabul edilmemekte ve ‘’E’’numarası verilmemektedir. Bunun yanında demir oksit (E172),C Vitamini (E300) ve E vitamini (E306-E309) gibi bazı mineral ve vitaminler ,mineral ve vitamin oldukları için değil;renklendirici ve antioksidan gibi özelliklerden dolayı katkı maddesi olaraknkabul edilmekte ve ‘’E’’numarası verilmektedir.Bu katkıı maddeleri
kullanıldığı zaman hem besin değeri artmakta hem de diğer özelliklerinden faydalanılmış olmaktadır.
3-Lezzetini ve sağlığa yarralı halini muhafaza etmek Koruyucu olarak kullanılan katkılar küf,havadaki oksijen,bakteri,mantar ve mayaların sebep olduğu bozulmayı yavaşlatırlar.Bazı bakteriler botulizm gibi hayatı tehdit eden hastalıklara sebep olabilirler.Anti-baktariyeller ,bu bakterilerin gelişmesini engeller.Antioksidanlar değişik yiyeceklerin içindeki sıvı ve katı yağların bayatlamasını veya tadının bozulmasını engelleyen koruyuculardır. Bu gruptaki katkı maddelerinin kullanıldğı gıdalara şu örnekleri verebiliriz. Ekmek,peynir,krakerler,dondurulmuş ve kurutulmuş meyveler,margarin,hayvansal yağlar,patates cipsleri,kek karışımları ve et.
4-Asitlik ve alkaliliğin sağlanmasını veya kontrol edilmesini temin etmek Gıdaların asitlik veya alkalilik derecelerinin belirli amaçlarla sabit tutulmasına ihtiyaç vardır.Bazı asit sağlayıcılar ısıtıldıklarında asitleri serbest bırakırlar .Bu asitler pasta ve büskivi gibi unlu mamüller fırında pişerken sodayla reaksiyona girerek gaz çıkmasına ve ürünlerin kabarmasına sebep olur.Kabartma özelliğinin yanında bazı katkı maddeleri yiyeceklerin lezzet,tat ve renklerine uygun asitlik ve alkaliliği ayarlamaya yardımcı olur. Bu gruptaki katkı maddelerinin kullanıldığı gıdalara şu örnekleri verebiliriz. Kekler, kurabiyeler, ekmekler, krakerler, tereyağı, çikolatalar, meyve suları ve gazlı içecekler.
5-Lezzeti artırmak veya arzu edilen rengi vermek Birçok baharat ile doğal ve sentetik çeşniler gıdaların tadını arttırır.Benzer şekilde renklerde tüketicilerin beklentilerine cevap verecek şekilde bazı gıdaların görünüşünü güzelleştiriler. Bu gruptaki katkı maddelerinin kullanıldığı gıdalara şu örnekleri verebiliriz.Alkolsüz içecekler,yoğurt,hazır çorba,şekerlemeler,unlu mamuller,peynirler,köfte harçları,reçeller ve sakızlar.
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 15
ORGANİK TESPİT
K
alın bağırsak (kolon) kanseri akciğer kanserinden sonra en sık rastlanan ikinci kanser türü ve yaklaşık %70 yanlış beslenmeye bağlanmakta, dolayısıyla önemli oranda engellenebileceği düşünülüyor. Organik tarım ürünlerinin önemi de tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Gelişmekte olan vücutların hassasiyeti nedeniyle gebelerde ve çocuklarda organik beslenmenin çok daha önemli olduğu biliniyor. Sağlığın her şeyden daha değerli olduğu düşünülürse, bu ürünlerin üretim maliyetinin yüksekliği, getirisi yanında küçük kalıyor. Toprağın kendini yenilmesi için dönüşümlü olarak farklı ürünlerin ekilmesi, toprağın dinlenmesi için nadasa bırakılması, hayvansal ve bitkisel organik gübre kullanılması, organik ürünlerin besin değerlerinin modern tarım ürünlerine göre daha yüksek olmasını sağlıyor. Buna rağmen gerçek anlamda organik tarım yapmak son derece zor! GDO’lu besinlerin ülkemize girişi yasak olsa da (özellikle soya ve mısır) hayvan yemi olarak giriyor. Hayvanların dışkısıyla doğal gübre (!) olarak önce toprağa, oradaki mikroplara, sonra da bitkilerin genetik yapısına oradan da otlayan hayvanlara geçiyor. Organik hayvancılıktan bahsedilebilmesi için ise hayvanın, sanayi tipi yemle beslenmeyip organik tarım arazilerinde serbestçe otlandırılması gerekiyor. Yeşillik yiyen hayvanın yağında, yosun tüketen balıktaki gibi Omega-3 oluşuyor! Kansere ve müzmin birçok hastalığa karşı korunmak için organik ürün tüketirken şunlara dikkat edilmesi öneriliyor:
16 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
Kokusu, rengi, lezzeti kimyasal yapay katlılarla çekici hale getirilmiş, saf şekerli, unlu, bayatlanması engellenmiş ambalajlı gıda tüketiminden uzak durmak gerekiyor. Organik beslenmiş hayvanın eti, sütü yağı, yoğurdu yumurtası faydalı maddeler içeriyor. Mevsiminde posasıyla tüketilmek şartıyla koyu kırmızı gıdalar, ahududu, çilek, yaban mersini, böğürtlen, karadut, şalgam, mantar, bölgenizde üretilen bal, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, romatizmal hastalıklara karşı da koruyor. Koyu yeşil yapraklı sebzeler kalın bağırsak kanserine karşı koruyor, kalp krizi ve felç riskini azaltıyor. Bayanlarda meme kanserine karşı, nar, havuç, domates (veya yaz salçası), brokoli, karnabahar, kırmızı ve beyaz lahana, turunçgiller ve semizotu öneriliyor. Soya ve keten tohumu ölçüyü kaçırmamak kaydıyla kullanıldığında menopozdaki ateş basmalarına iyi geliyor, kemik erimesini yavaşlatıyor meme kistlerine karşı koruyor. Havuç aynı zamanda kalın barsak, böbrek, cilt kanserine karşı korunmayı sağlıyor. Açık denizlerde, soğuk suda yaşayan Omega-3’ten zengin (organik) balık tüketimi, kalpdamar hastalıkları, romatizma, alerji ve kansere karşı koruyucu etki gösteriyor. Ağır metal içerikleri yüzünden kıyılara yakın iç deniz balıklarından, büyük (yaşlı) balıklardan ve dip balıklarından kaçınmak gerekiyor. Kabak çekirdeği, brokoli, lahana, karnabahar, balık, domates (yaz salçası) tüketimi, prostat kanserine karşı koruyucu etki gösteriyor. T.C. Gıda, Tarım veHayvancılık Bakanlığı’nca sertifikalandırılmış organik ürünleri tercih etmeniz gerekiyor.
Organik beslenmeye önem verin... Bilimin insan ömrünü uzattığı bir gerçekse de özellikle gelişmiş ülkelerde, kansere yakalanma oranlarının da arttığı gerçeği insanın yüzüne bir tokat gibi çarpıyor.
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 17
ORGANİK SEYAHAT
Eğer “organik” kavramıyla ilgileniyorsanız sizi, Hipp ailesinin Polonya’da yer alan çiftliğine yapılacak bir yolculuktan daha fazla heyecanlandıracak bir şey muhtemelen yoktur. Çünkü burası organik yaşamın en iyi örneklerinden biri. İşin daha da etkileyici olan kısmı ise bu durumun yüzyılı aşkın süredir devam ediyor olması.
Organiğin merkezine unutulmaz bir Yazan: Eda ZORTUL
18 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
ORGANİK SEYAHAT
D
ünyanın en büyük organik ham madde işleyicisi olarak doğa, insanlık ve ekonomi konularında bilinçli ve hassas bakış açısı sürdüren HiPP’in Polonya’daki çiftliğine yolculuğumuz, HiPP Ülke Müdürü Mustafa Karık, HiPP Pazarlama Müdür Emine Arslan ve Anne Bebek PR gurusu Mehmet Ustaoğlu ev sahipliğinde ve yeni tanıştığım, bu seyahatten daha da keyif almamızı sağlayan basından arkadaşlarımız ile başladı. Bahsettiğim gibi, gideceğimiz yer ve burada göreceklerimiz bizi oldukça heyecanlandırıyordu. Polonya’ya indikten sonra bizi bekleyen 3 saatlik bir kara yolculuğu vardı. Bu sürenin nasıl geçtiğini açıkçası pek anlayamadık çünkü yolculuğun büyük bir kısmı ağaçların kucaklayarak sardığı yolda oldukça keyifli bir şekilde gerçekleşti. Çiftliğin sınırlarına girdiğiniz andan itibaren gördükleriniz sizi kendine hayran bırakıyor. İçinde yaşadığımız dünyadan tamamen izole, doğanın en saf haline tanık oluyorsunuz. Bizler bu durumun keyfini sürerken ilk sürpriz ile karşılaştık. 100 yılı aşkın mazisi ve içinde çok fazla yaşanmışlıkları olan bir şatoda konaklayacaktık. Doğayla iç içe geçerek harika bir şekilde kamufle olmuş bu yapı, tamamen ahşap ve taştan oluşmaktaydı. Şömineler ile ısınan odalar birbirinden farklıydı, tek ortak noktaları ise size içerideyken bile kendinizi halen doğayla iç içe hissettirmesiydi. Misafiri olduğumuz HiPP Yönetim Kurulu Başkanı Stefan Hipp, bizlerle 3 gün boyunca ilgilendi ve bizzat kendi gezdirdiği arazilerinde ürünlerin hangi koşullarda tüketiciye sunulduğunu, her ürünün nasıl ekildiği, büyüdüğü ve hangi koşullarda toplatıldığı o kadar şeffaf bir şekilde gösterildi ki, öğrendiklerim sonrasında kendimi bu seyahatle ilgili bir kez daha şanslı hissettim. Bu gezi süresinde yediğimiz ve içtiğimiz her şey tamamen organikti ve bu ürünlerin birçoğu HiPP’e ait çiftliklerde üretilmekteydi. Öğlenleri, tarlalarda zamanla kendiliğinden oluşan ve oldukça güzel görünen göletler, yeşillikler arasında doğa ile iç içe yaptığımız pikniklerde bize, o bölgede sıkça görülen siyah leylekler ve anguslar misafir oluyor, akşam yemeklerimiz ise keyifli sohbetler eşliğinde geçiyordu. Bunları yaşarken Stefan HİPP’in niçin “doğanın kendilerini ödüllendirdiğini” düşündüğünü de çok daha iyi anladım. Mekanikle ve katkı maddeleriyle mücadelenin ödülünü bu şekilde fazlasıyla alıyorlardı.
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 19
ORGANİK SEYAHAT
yetiştirildiğini bilmemiz çok önemli. Biz dünyadaki tüm tedarikçilerimizin nerede, neyi, ne şekilde, ne zaman ürettiklerini en başından en sonuna kadar biliyoruz. Tohum toprağa atıldıktan ürün ambalaja girene kadar olan süreci tamamıyla takip etmek mümkün. Bizim ürünlerimiz 1000’in üzerinde konuda 280’in üzerinde standart kontrolden geçerek tüketicilere sunulmakta. Tüm bu kontrollerden geçerek kaliteli ürünleri elde edebilmek için çok büyük bir tecrübe ve bilgiye ihtiyaç var. Bizim de bu konuda 100 yıla aşkın bir birikimimiz var.
Dünyada 72 ülkede faaliyet gösteren ve 540 çeşit ürün gamına sahip HiPP’in hikayesini de sohbetlerimiz sırasında ilk ağızdan dinleme fırsatı yakaladık. Bir aile şirketi olan HiPP’in şu anki jenerasyonunun dedesi olan Joseph Hipp, kendi çocukları için galeta unundan bebek maması üretiyor ve kısa bir süre içerisinde bu mamanın namı kulaktan kulağa yayılıyor…. Olayın geri kalanını ve doğa sevgisini üretime yansıtmayı başaran HiPP markasının hikayesini ve vizyonunu Stefan Hipp’in sözleriyle dinleyelim;
Stefan HİPP
20 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
“Büyük büyük babamın 10 tane çocuğu olmuştu ve bu çocuklardan 8 tanesini iyi beslenemedikleri için öldüler. Daha sonra büyük babam, aynı olayın başına geleceği korkusuyla çocukları için pastanesinde galeta unundan bir mama yaparak çocuklarını besledi. Bu şekilde babam ve kardeşleri hayatlarına devam edebildiler. Bu yapılan ürün aynı zamanda etrafta oldukça duyuldu ve çok beğenildi. Babam, bu başlayan bebek maması olayını daha da ileriye taşımayı kendine amaç edindi ve pastanesini bırakarak tamamen bu işe girdi. 1932 yılında Almanya’nın Pfaffenhofen şehrinde fabrika kurdu ardından da 50’li yıllarda ilk kavanoz fabrikası yapıldı. Çiftçilikle uğraşan ailemiz ellerindeki arazileri 1956 yılında Dr. Hans Müller’in de katkılarıyla organik tarım arazilerine dönüştürüyor ve yıllar içinde dünya çapında 6000 çiftçiyle çalışan güvenilir bir marka halini alıyoruz. Çocuk bedeni tanıdığımız en hassas bedenler bu yüzden de olabilecek en iyi bakıma ve beslenmeye ihtiyaçları var. Bunu gerçekleştirmenin yoluysa üretilen en iyi ve organik ham maddeleri kullanmak. Çocuğun bedenine giren maddeler tamamen arınmış olmalı ki sağlıklı bir gelişim gerçekleşebilsin. Organik ham madde dediğimiz zaman ilavelerin, atıkların ve benzeri hiçbir şeyin olmaması temel nokta. Bununla beraber tüm süreçlerde şeffaflık da gerekli. Üretim aşamasının tamamen şeffaf olması, ham maddenin nereden geldiğini, nasıl
Eğer teknik olarak zorunlu değilse ürünlerimizin hiçbirinde ilave şeker kullanılmaz. Burada bahsettiğimiz şeker beyaz şeker değil. Örneğin bisküvilerde bir miktar şeker olmalı aksi takdirde çocuk genzinde takılarak yutma sorunu ortaya çıkar. Eğer bir ürün fırınlanırken içerisinde hiç şeker olmazsa dokusunda büyük tanecikler oluşuyor ve bunlarda çocuklarda yutma zorluğu ortaya çıkarabiliyor. Tuz, şeker ve diğer katkı maddelerinin çocuklara zarar verdiğini düşünüyoruz ve bu ürünlerden hiçbirini kullanmıyoruz. Yalnızca organik olarak yetişen ürünleri kullanıyoruz.
“Şekli bozuksa organiktir” gibi bir anlayış çok yanlış Organik tarımın temeli; üretilen ürünlerin yetiştirilme amacı hiçbir kimyasal maddenin kullanılmaması ve tamamen doğal yollarla ürünün elde edilmesidir. Dolayısıyla tarlada olan her şey tarlada büyüdüğü için organik olmuyor. Ekilen hiçbir şey atık olmuyor, geri dönüşüm zincirine ekleniyor. Mekanikle mücadele ediyoruz ve yonca, havuç vb. tarlalardaki ürünlerimizi elle topluyoruz. Tüketici içinse en önemli olan kısım güvendir. Ürünlerin Avrupa Birliği kanunlarınca üretilmiş olması ve dünya üzerindeki bağımsız kuruluşların da bu ürünleri kontrol ediyor olması ve sertifikalandırılmış olması önemlidir. Avrupa Birliği ülkelerinde bir ürünün pazarda satılıyor olsa bile mutlaka sertifikasıyla satılıyor olması gerekiyor ve buna çok dikkat ediliyor. Bugünkü modern tarım anlayışı içerisinde ürünlerin kötü ve şekilsiz görünmesi gerekmiyor. Yani “şekli bozuksa organiktir” gibi bir anlayış çok yanlış.
ORGANİK SEYAHAT TANITIM
“Bebek maması pazarından inovatif ürünler çok önemli. İnovatif ve duygulara dokunan ürünler aynı zamanda bizim kimliğimizi de oluşturuyor çünkü biz yalnızca ticari değil aynı zamanda bu işe gönül vermiş bir aile şirketiyiz.”
100 küsür yıllık HiPP şatosu...
“Organik sebzeler konvansiyonel sebzelere göre biraz daha pahalı olabilir çünkü süreç içerisindeki el işçiliği çok fazla.” 21 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 21
ORGANİK SEYAHAT TANITIM
HİPP HAKKINDA... 1899 yılında kendi bebeklerini beslenme yetersizliği ile kaybettikten sonra süt bisküvi ve galeta ununu karıştırarak ilk olarak mama hazırlamışlar. 1901 yılında mamayı paket içerisinde kendi pastanelerinde satmaya başlamışlar. 1932 yılında Almanya’nın Pfaffenhofen şehrinde fabrika kurulmuştur. Aile 1950 yıllarında ilk kavanoz fabrikasını kurmuş. Çiftçilikle uğraşan aile ellerindeki arazileri 1956 yılında Dr. Hans Müller’in de katkılarıyla organik tarım arazilerine dönüştürmüştür. 72 ülkede satışta olan Hipp toplamda 540 çeşit ürün gamıyla annenin hamilelik döneminde başlayan hem anneye hem de bebeği doğumdan sonrada çocukluk dönemini de içine kapsayan çok geniş bir dönemde destekleyen gıda ve kozmetik ürünlere sahiptir. Dünya üzerinde 6000‘nin üzerinde anlaşmalı çiftçi ile çalışan Dünya’nın en büyük organik ham madde üreticisidir. Toplamda 22 üretim tesisi bulunmaktadır. Almanya, Avusturya, Hırvatistan, Fransa, Belçika, Macaristan, Rusya, İsviçre ve Ukrayna’da üretim tesisleri bulunmaktadır. Avrupa Birliği yasaları ve organik tarım yasalarının da üzerinde HiPP kritik limitleri uygulanarak üretilen organik ürünler Türkiye’ye geldikten sonra Dünya üzerinde akredite olmuş bir bağımsız denetim firması tarafından tekrar sertifikalanır. Tüm organik ürünler üzerinde Avrupa Birliği organik logosu, Bağımsız denetim firmasının logosu ve kontrol numarası olması bu yasal gereklilik sebebiyledir. Türkiye’de satışı yapılan ürünler T.C Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile T.C Sağlık Bakanlığı tarafından izinlenir, kontrol edilir ve her bir ürün Türkiye’ye girişte analize tabi tutulur. Dünya üzerindeki toplam 6000 çiftçinin yaklaşık 1500’ü Türkiye’de bulunmaktadır. Türkiye ‘de iki ayrı kar merkezine sahiptir. İzmir’de 13 sene önce kurulmuş organik ham madde ihracatı yapan bir ofis bulunmaktadır. Organik elma, organik kayısı, organik soğan, organik çilek ham madde olarak ihraç edilmektedir ve ihtiyacın ancak %3‘ü Türkiye’den karşılanmaktadır. Türkiye’deki diğer kar merkezi 2008 yılında İstanbul’da kurulmuş olup ithalat, satış ve pazarlama yapmaktadır. 80‘in üzerinde ürün satışı yapılmaktadır. Organik bebek sütleri, organik kaşık mamaları, organik meyve ve sebze püreleri, organik bisküviler, organik atıştırmalıklar, organik menüler, organik çaylar, anne sütü artırıcı çaylar, anne ve bebek kozmetik ürünleri satışını yaptığı ürünler arasındadır. Türkiye pazarında inovatif ve organik ürünlerin öncüsü olmuş bebek maması pazarında ilk 3 büyük marka arasındadır. Özellikle 1 yaş üstü ürünlerden çocuk gofretleri, çocuk barları, çocuk püreleri ile yeni bir segment oluşturmuş bebek maması pazarının sadece ek gıda ve bebek sütlerinden oluşmadığını bu inovatif, organik ürünlerle anlatmaya çalışan bir misyonu vardır. Önümüzdeki yıllarda da özellikle lansmanını yapacağı organik ürünlerle pazarı büyütecek ve yeni segmentler oluşturup tüketicinin değişen ihtiyaçlarına cevap verecektir.
22 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
“Organik tarımda önemli bir detay ise ürünün verimli olabilmesi için sadece bir türden ekim yapmak değil aynı dönemde farklı ürünlerden ekim yapıp böylece birbirlerinden faydalanmalarını ve birbirlerini desteklemelerini sağlamak.”
“Sağlıklı ve organik olduğu için ürünlerimiz yetişkinler tarafından da tercih ediliyor”
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 22
ORGANİK SEYAHAT
“Ürünlerimiz 1000’in üzerinde farklı konuda, 280’in üzerinde standart kontrolden geçerek tüketicilere sunulmakta. Tüm bu kontrollerden geçerek kaliteli ürünleri elde edebilmek için çok büyük bir tecrübe ve bilgiye ihtiyaç var.”
Hatta günümüzün teknolojiyse birçok organik ürün, organik olmayan ürünlere göre daha güzel bir şekle sahip oluyor. “ Stefan Hipp, gezilerimizden birinde ekilecek arazinin daha iyi ve sağlıklı mahsul vermesi için neler yaptıklarını hakkında bilgi verirken bebeğin yani sıra yetişkinler için de keyifli ve inovatif ürünlerin yakın zamanda geleceğinin müjdesini verdi; “Bizim özellikle kavanozda satılan meyve ve sebze püresi ürünlerimizin yüzde 25’i yetişkinler tarafından da tüketiliyor. Bu yüzden yetişkinlere özel bir çalışmamız yok. Biz bebeklere yönelik üretim yapıyoruz, fakat sağlıklı ve organik olduğu için ürünlerimiz yetişkinler tarafından da tercih ediliyor. Üretimimiz olan ambalaj içerisindeki meyve pürelerinin yüzde 70’i yine yetişkinler tarafından tüketilmekte ve bu grubun önemli bir çoğunluğu da sporcular. Bu ürünler sağlıklı bir enerji kaynağı oldukları için tüketilmekte. Kozmetik alanındaysa organik bir seri üretme çalışmalarımız var. Yaptığımız araştırmalara göre satılan kozmetik ürünlerimizin yüzde 50’si yetişkinler tarafından kullanılıyor. Çünkü ürünlerimiz en hassas ciltlere dahi uygun olduğu için herkes tarafından rahatlıkla tüketilebiliyor.
Soğuk Pancar Çorbası
Türkiye bizim için en önemli pazarlardan biri. Sadece satış yaptığımız bir pazar değil aynı zamanda ithalat yaptığımız bir bölge olarak da farklı bir pozisyonda. 20 yıldır Türkiye’den elma, soğan, kayısı, vişne gibi organik ürünleri ithal etmekteyiz ve bu işbirliği de büyüyerek artmakta. Türkiye’de organik pazarın çok hızlı ve güçlü bir şekilde büyüyeceğinden eminiz. Özellikle gençler sağlıklı gıdalar konusunda daha bilinçliler ve ciddi araştırmalar yaparak bu gıdalara ulaşmanın yollarını buluyorlar. “ Gezilerimiz boyunca gördüğümüz ve değinmeden geçemeyeceğim bir noktada çiftlikte yapılan hayvancılık. Hayvan refahına verilen önem muazzam düzeyde. 1000’in üzerinde Angus sığırı bulunan çiftlikte hayvanlar yavru verdiği
sürece sürüde kalıyorlar. Anguslar, Nisan ayında yaylalara bırakılıyor ve Aralık ayında karlar yağana kadar sürekli dışarıda, kendi başlarına gezinerek otlanıyorlar. Kışında yine geniş alanlarda bağlanmadan hayatlarını devam ettiriyor. Öte yandan Angus ve koyun yavruları 8 ay boyunca annelerinin yanında kalıyor yani konvansiyonelde olduğu gibi yavrular 2-3 gün sonra annelerinin yanından alınmıyor. HiPP tıpkı insanlarda olduğu gibi yavrunun da en iyi besleneceği yerin annesinin yanı olduğunun farkında. 3 günlük süreç sonunda yorulduğumu söylemek bir yana geldiğimden daha enerjik ve canlı bir şekilde geri dönüyordum. Doğa ile iç içe geçirdiğim bu süre, tükettiğimiz tamamen organik ürünler ve deneyimlediklerim aslında doğanın, ona verdiğimizden fazlasını her zaman bize cömertçe geri sunduğunu yeniden hatırlattı. Bu arada özel bir çorba vardı soğuk tüketilen formülü gizliymiş Çok leziz bir çorbaydı görselini sizinle paylaşmadan geçemezdim. Organik Türkiye ve bir tüketici olarak HiPP ailesine insan ve hayvan refahına bu kadar önem ve değer verdikleri için çok teşekkür ediyorum.
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 23
ORGANİK RÖPORTAJ
Dünyaca Ünlü GDO uzmanı
Ignacio Chapela: “GDO’nun sağlığa etkisini tam bilmiyoruz, peki neden?” Boğaziçi Üniversitesi geçtiğimiz aylarda tüm dünyada GDO karşıtı çalışmalarıyla tanınan Prof. Ignacio Chapela’yı ağırladı. UC Berkeley Üniversitesi Mikrobiyal Ekoloji Laboratuvarının kurucusu Prof. Dr. Ignacio Chapela dünya kamuoyunun dikkatini 2001 yılında Nature dergisinde yayınlanan, transgenlerin (GDO) yabani mısır popülasyonlarına geçişi üzerine yazdığı makale ile çekmişti.
24 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
P
rof. Dr. Ignacio Chapela, memleketi Meksika’da, genetiği değiştirilmiş mısırdan yerel mısır çeşitlerine transgenik DNA parçalarının geçtiğini gösteren ilk bilim insanlarından biri. 2001 yılında Nature dergisinde transgenlerin yabani mısır popülasyonlarına geçişi üzerine yazdığı makale yayınlandığında Chapela, büyük tepki çekmiş ve birçok baskı görmüştü. Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi Bitki ve Mikrobiyal Biyoloji Fakültesi ve bölümünün, özel bir ilaç şirketinden kamu denetimi ve ticaret gizliliği belgeleri karşılığında para aldığı anlaşmaya da şiddetle itiraz etmişti. Bu sebeple kadrodan çıkarılıp, sonra yeniden alındı. Halen aynı üniversitede çevremizdeki GDO’ları tespit etme yöntemleri üzerinde çalışmaya devam ediyor.
“GDO azalacak” Prof. Dr. Ignacio Chapela, dünyada GDO’lu tarımın yüzde 96’sının ABD, Brezilya, Arjantin, Kanada ve pamuğu da sayarsak Hindistan’da yapıldığını hatırlattı ancak bu ülkelerin tamamında değil, belli bölgelerinde olduğuna da dikkat çekti. Chapela’nın bu “belli bölgelere” dikkat çekmesinin nedeni dünyanın tamamının aslında GDO’ya teslim olmadığı ve önümüzdeki dönemde GDO’lu gıdaların azalacağına olan inancı. “GDO azalacak, çünkü ekonomik bir anlamı yok. Ziraat için avantajı geçici ve az. GDO’lu tarımın üretimi politik ve ekonomik nedenlere bağlı. Sübvansiyonlar çekilirse geriye bir şey kalmaz. Bu sübvansiyonu da sağlayan ABD. O çekildiği an ortadan kalkacak.”
“Yem yere düşse de kirlilik olur” Türkiye’de GDO’lu tarımın yasak olduğu ancak GDO’lu hayvan yemlerin (mısır ve soya) ithal edildiği hatırlatılınca Chapela, İsviçre’de de sadece GDO’lu yemin serbest olduğunu ancak kamyonlarla taşınırken dahi GDO’lu yemlerin yere düşerek genetik kirlilik oluşturduğunu söyledi.
“Sağlığa etkisini tam olarak bilmiyoruz çünkü sormuyoruz” Chapela, GDO’lu gıdaların sağlığa olan olumsuz etkisiyle ilgili somut bazı çalışmalar olsa da bütünsel olarak yeteri kadar bilinmediğini söyledi. “Maalesef bu konuyla ilgili yeterli bilgi yok. Peki neden? Çünkü kimse bilmek istemiyor. Ben genç bir biyologken bu sorular sorulsaydı 50 senelik çalışma gerekecekti ve biyoteknolojinin gelişmesinin önüne geçecekti. Sonuçta akademi o soruları sormadı ve GDO’lar çevreye salındı.
“Hayvanlar üzerindeki deneyler çok net” “GDO’ların insan üzerindeki etkilerine dair hiç deney yapılmadı. Ancak maymun ve fareler üzerinde deneyler yapıldı. Bunlar da bize çok net olarak GDO’lu gıdaların bağırsak dokusu üzerinde, iç organlar üzerinde, bağışıklık sistemi üzerinde üreme üzerinde olumsuz etkileri olduğunu söylüyor. “Çerçevenin tamamını göremiyoruz, ancak bu deneylerle her seferinde küçük pencereler açılıyor. Amerika’da bir araştırmacı 1950’den günümüze kanser ve otizm gibi 20 hastalığın artış oranıyla GDO’lu gıdaların artış oranının aynı olduğunu söylüyor. Ancak bunların bilimsel olup olmadığını hala bilemiyoruz.” Chapela, kendisi gibi diğer araştırmacıların da GDO ile araştırma yaptıkları anda saldırıya uğradığına dikkat çekiyor. “Saldırı biçimleri her ülkede farklılaşıyor. Fon vermemekten, makaleyi yayınlamamaya kadar çok geniş çapta sistematik bir saldırı ve sansür mekanizması işliyor. Bazı yerlerde sokak ortasında saldırıya uğrayanlar oluyor. Aramızda ‘bir soru bir kariyer bitirir’ espirisi vardır. Gerçekten de kariyerin bitiyor. Genç akademisyenler de bunu görünce zaten baştan soru sormamayı tercih ederek yüzünü başka yöne çeviriyor.”
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 25
ORGANİK RÖPORTAJ
Öjenizm iddiası Chapela, bir gazetecinin özellikle Afrika’da açlığa karşı bir çözüm olarak sunulan GDO’lu ürünlerin aslında öjenik (insan ırkının ıslahı) bir amaçla kullanıldığı iddialarına ise şöyle yanıt verdi: “Normalde başka bir gazeteci sorsa bu soruya hayır der geçerdim. Ancak muhabbeti açmak gerekirse… Mesela Afrika’ya GDO’lu tahıl gönderen Bill Gates’in açık şekilde öjenizmi desteklediğini, bazı grupların daha az çocuk yapması gerektiğini savunduğunu biliyoruz. “2. Dünya savaşında öjenizmi Almanya’da savunanlar İsviçre’ye göç etti. İki hafta önce de Zürih’te bir toplantıda bir bilim insanı yoğurda koyduğu bakteriyle kısırlaştırma sağladığını söyledi. Kamuya açık alanda söylediği bu korkunç görüşü tepki çekmedi.”
GDO’nun sağlığa etkileri Jeffrey Smith’in dünya çapında verdiği bir sunum var. 1960’lardan 2016’ya kadar elinde bir kaç grafik var. Kanser, otizm gibi hastalıklar yükselmiş. GDO’lu ürünlerin kullanımı grafiğini bu grafikler ile karşılaştırdığında aynı yükselişi görüyoruz. O yüzden Smith kanser ve otizm gibi sorunların sebebinin GDO’lar olduğunu belirtiyor. Jeffrey haksız mı? Bilmiyoruz. Gerçek şu ki, bu olaya nasıl baktığınıza bağlı, eğer GDO artık her yerde diyip, savaşmayı bırakırsanız olacak şeyler oldukça farklı olacak. Ama bunu kontrol altına almak mümkün. İnsanların bu konuda yorum yaptığını biliyorum ama mahsüllerin beraber var olmaları mümkün değil. GDO’lu ürünler ve organik ürünler beraber birbirine etkilemeden varolamazlar. GDO’lu ürünler etkileşime girdiği an organik ürünler değişime uğrayacaktır. Özellikle mahsüllerin ana vatanı olan ülkeler, genetik kirlilikten etkilenecek en tehlike altındaki ülkeler, buğday için Türkiye ve Mezopotamya, mısır için Meksika gibi.
26 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
Ignacio Chapela
kimdir?
California Üniversitesi Berkeley’deki Mikrobiyal Ekoloji Laboratuarı’nın kurucusudur. Chapela, pek çok farklı kurumda biyolog olarak görev almıştır. Latin Amerika’daki yerel komüniteler, eğitim ve araştırma yapan kamu kuruluşları (Meksika, Galler, ABD, Norveç, Kosta Rika, Venezuela), özel sektör (İsviçre), ulusal ve çok uluslu kamu politikası kurumları (UNDP, Panamerikan Sağlık Örgütü, Dünya Bankası gibi) ve çok sayıda vakıf ve sivil toplum kuruluşu, araştırmacının çalıştığı kurumlar arasında yer almaktadır. Mikoloji alanında uzmanlaşmış olan Chapela, aynı zamanda memleketi Meksika’da, genetiği değiştirilmiş mısırdan yerel mısır çeşitlerine transgenik DNA parçalarının geçtiğini gösteren ilk bilim insanlarından biridir ve halen çevremizdeki genetiği değiştirilmiş organizmaları tespit etme yöntemleri üzerinde çalışmaya devam etmektedir. Chapela, aynı zamanda, eğitimin özelleştirilmesine ve üniversitelerin şirketleştirilmesine eleştirel bir tavır sergilemekte, biyoteknoloji şirketleri ve petrol şirketleri ile yapılan anlaşmalara karşı tavrını açıkça dile getirmektedir.
ORGANİK TEKSTİL
Modada yeni
çevre dostu tasarımlar
Dünyayı tehdit eden iklim değişikliği ve kuraklıkla ilgili önemli projelere imza atılırken Türk markaları da çevreci üretime yöneldi. Sürdürülebilir bir gelecek için hazır giyimde, organik pamuktan karbon salımına kadar birçok strateji belirlendi.
H
ızlı tüketim ürünleri, moda ve sürdürülebilirliği bir araya getirebilmek zor olsa da, dünyanın konuştuğu çevre bilinci tüm markaların gündeminde. Dünya, gelecekte sürdürülebilirliği benimseyeli çok oldu. Türkiye’de ise başta hazır giyim sektörü olmak üzere öncü markalar, sürdürülebilir iş modeline dönüş yapmaya başladı. Sürdürülebilir stratejilerin içerisinde karbon ve enerji yönetimi, geri dönüşüm ve su yönetimi, organik ürünler, atık yönetimi vb. başlıklar yer alıyor. Hazır giyimin çevre dostluğundaki ilk adımlarından biri daha sürdürülebilir pamuk kullanımı. Global pamuk kaynağının yaklaşık yüzde 10-13’ü daha sürdürülebilir olarak sınıflandırılabilirken, bu miktarın beşte birinden daha azı ürünlerde daha sürdürülebilir pamuk olarak kullanılabiliyor. Geri kalanı ise markaların ve şirketlerin talep yetersizliği nedeniyle sıradan pamuk olarak satılıyor. Sürdürlebilir tarım uygulamaları arasında yer alan organik tarım da son yıllarda yükselişe geçti.
Türkiye’de organik tarıma ayrılan alanların toplam tarım alanları içindeki payı, yüzde 2’yi aşmış durumda. Ama yine de yeterli değil. Ülkelerarası dünya organik ürün ticaret hacmi ise, gıda-dışı ürünler de dahil olmak üzere
2014 yılı itibariyle 72 milyar dolar civarında. Üretimde sürdürülebilir inovasyona odaklanan hazır giyim sektörü, ihracat hedeflerine ulaşabilmek adına istihdam planlamalarını yükseltti. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Şeref Fayat, 2023’te 60 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmak için 3 milyon kişiye yeni istihdam imkânı yaratacaklarını söyledi. Fayat, yüksek katma değerli üretim için tekstil mühendislerine ihtiyaç olduğunu iletti.
İŞTE DÜNYA MARKALARINDAN ÖRNEKLER İsveçli moda zinciri Lindex, son zamanlarda çoğu ürününde geri dönüşümlü ve sürdürülebilir materyaller kullanıyor. 21 yıllık yoga kıyafeti üreticisi PrAna, tüm pamuklu kıyafetleri için artık organik pamuk kullanmaya başladı. Alman ev dekorasyon markası Gerhard Rösch Afrika’da %100 pamuktan yapılmış bir koleksiyon oluşturdu. Çervreci tasarım markası Stella McCartney, moda dünyasında karbon izini azaltma rolü ile ünlü. Ayrıca şirketin rüzgar enerjisi tarafından destekleniyor. Bodkin, üretim işleminde dönüştürülmüş ve organik kumaşların yanı sıra, zararsız bir boya kullanıyor.
NELER YAPIYORLAR? •
C&A, ürünlerinde, sürdürülebilir tarım yöntemleriyle üretilmiş pamuğu kullanıyor. Ayrıca global karbon ve su ayak izinin ölçümü gerçekleştirildi, yeni bir ekip ve stratejisi oluşturuldu.
•
DeFacto, çevreye duyarlılık ve sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında “ekolojik ürünler koleksiyonu” hazırladı. Organik ve geri dönüşümlü pamuklarla hazırlanan ürünlerin yanı sıra pet şişe gibi doğaya zarar veren atıkları geri dönüştürerek tişörtler üretmekte.
•
Beğenilen marka Penti enerji verimliliği konusunda öncü çalışmalar yaptı.
•
H&M, özellikle kozmetik ürünlerinin ambalajlarında, geri dönüştürülebilir plastik ve kağıtlar kullanıyor. Ayrıca dünya çapında kullanılmayacak durumdaki tekstil ürünlerini toplayarak, yeniden üretime kazandırdı.
•
Brisa, yüzde 46 oranında su tüketimini azaltırken 2020 yılı hedefini ise yüzde 61 oranında azaltmak olarak belirledi.
•
Pınar, karbon ayak izini yüzde 11 oranında azalttı. Ambalaj ağırlıklarını yüzde 23 azaltarak atık seviyesini ve daha az mazotla daha fazla yük taşınmasını sağladı.
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 27
ORGANİK RÖPORTAJ
’dan “çevre dostu”
koleksiyon
Dünyanın geleceğini tehdit eden iklim değişikliği ve kuraklıkla mücadele için hususi projelere imza atan DeFacto, çevreye duyarlılık ve sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında “ekolojik ürünler koleksiyonu” hazırladı.
28 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
D
uzun seneler verimli olması sağlanıyor. Geri dönüşümlü pamukların kullandığı ürünlerde ise tekstil üretim atıkları ve kullanılıp atılmış tekstil ürünleri yeniden elyaf ve iplik haline dönüştürülerek kumaşlar dokunuyor. Böylece, sınırlı olan tabii kaynaklar da daha verimli hale getiriliyor.
ünyanın geleceğini tehdit eden iklim değişikliği ve kuraklıkla mücadele için hususi projelere imza atan DeFacto, çevreye duyarlılık ve sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında “ekolojik ürünler koleksiyonu” hazırladı. DeFacto, organik ve geri dönüşümlü pamuklarla hazırlanan ürünlerin yanı sıra pet şişe gibi doğaya ziyan veren atıkları geri dönüştürerek elde edilen tişörtler vesusuz üretilen pantolonlarla sürdürülebilir hayata katkıda bulunuyor. Tişört, yelek, gömlek, pantolon ve şortlardan oluşan 40 farklı ürünün yer aldığı ekolojikkoleksiyondaki hususi baskı tasarımlarla da tabii hayatın önemine dikkat çekmek, düşündürmek ve farkındalık sağlamak amaçlanıyor.
ATEŞ: ÇEVRESEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN EKOLOJİK ÜRÜNLERE DAHA FAZLA YER VERECEĞİZ.
PET ŞİŞELER TİŞÖRTE DÖNÜŞÜYOR, ORGANİK PAMUKLA TOPRAK NEFES ALIYOR Özel bir teknolojiyle pet şişeleri ve tekstil atıklarını beraber değerlendirerek tişörte dönüştüren DeFacto, doğayı zararlı atıklardan korumuş oluyor. Bir tişört için vasat 7,5 tane pet şişe geri dönüştürülerek tişörtlerin üretiminde kullanılan ipliklere katılıyor. Organik pamuk kullanımıyla pamuk üretiminde, kimyasal gübre ve ilaçlama sıfıra indirilerek toprağın rahatlaması ve daha uzun seneler verimli olması sağlanıyor. Geri dönüşümlü pamukların kullandığı ürünlerde ise tekstil üretim atıkları ve kullanılıp atılmış tekstil ürünleri yeniden elyaf ve iplik haline dönüştürülerek kumaşlar dokunuyor. Böylece, sınırlı olan tabii kaynaklar da daha verimli hale getiriliyor. Dünyanın geleceğini tehdit eden iklim değişikliği ve kuraklıkla mücadele için hususi projelere imza atan DeFacto, çevreye duyarlılık ve sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında “ekolojik ürünler koleksiyonu” hazırladı. DeFacto, organik ve geri dönüşümlü pamuklarla hazırlanan ürünlerin yanı sıra pet şişe gibi doğaya ziyan veren atıkları geri
dönüştürerek elde edilen tişörtler vesusuz üretilen pantolonlarla sürdürülebilir hayata katkıda bulunuyor. Tişört, yelek, gömlek, pantolon ve şortlardan oluşan 40 farklı ürünün yer aldığı ekolojikkoleksiyondaki hususi baskı tasarımlarla da tabii hayatın önemine dikkat çekmek, düşündürmek ve farkındalık sağlamak amaçlanıyor. Özel bir teknolojiyle pet şişeleri ve tekstil atıklarını beraber değerlendirerek tişörte dönüştüren DeFacto, doğayı zararlı atıklardan korumuş oluyor. Bir tişört için vasat 7,5 tane pet şişe geri dönüştürülerek tişörtlerin üretiminde kullanılan ipliklere katılıyor. Organik pamuk kullanımıyla pamuk üretiminde, kimyasal gübre ve ilaçlama sıfıra indirilerek toprağın rahatlaması ve daha
Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya yılmak için tabii çevreyi koruyan, duyarlı ve sosyal mesul vatandaşlar olmamız gerektiğini belirten DeFacto Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İhsan Ateş, DeFacto olarak sürdürülebilirliğe katkı sağlamak için koleksiyonlarında etraf dostu ürünlere daha fazla yer vereceklerini söyledi. Ateş: “Geçtiğimiz sene hazırlamaya başladığımız ekolojik koleksiyonumuza müşterilerimiz büyük alaka gösterdi ve destek verdi. Bu da artık tüketicilerin de çevresel duyarlılığının giderek arttığını gösteriyor. Aslında ufak adımlarla ne kadar büyük faydalar sağladığımızı görmenin çevremizi koruma konusunda herkesi daha fazla motive edeceğine inanıyorum. Örneğin; DeFacto’da sattığımız pantolonların büyük bir kısmını susuz teknoloji ile üretiyoruz. Bu pantolonlardan yıllık 2 milyon tane sattığımızı ve standart üretimlerde bir pantolon için 4,5litre su harcandığını düşünürsek, susuz pantolon teknolojisiyle yıllık 4 bin 500 ton suyu tüketmemiş oluyoruz. Dünyada yapılan ilaçlamaların yüzde 16’sının pamuk tarlalarına ayrıldığını ve sadece bir kilo pamuk için neredeyse 5litre su harcanması gerektiğini biliyoruz. Organik pamuğu tercih ederek tabii kaynakları korumuş ve topraklarımızı zehirli maddelerden arındırmış oluyoruz. Bu nedenle hem organik hem de geri dönüşümlü pamuktan üretilen kumaşları artık ana koleksiyonumuzun içinde de değerlendirmeye başladık. Önümüzdeki dönemde çocuk ve aksesuar grubunda da daha fazla ekolojikürünler hazırlayacağız.“ dedi.
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 29
ORGANİK GIDA
Neden organik gıdaları tercih ediyoruz? Cevabı basit: Sağlıklı olmak için. Organik olmayan ürünlerin yetiştirilmesinde kimyasal ilaçlar kullanıldığından bu ürünler vücudumuza zarar verebilecek kimyasallar içerebilir. Sebze ve meyve yetiştirilirken yüksek verim alabilmek için kimyasal gübre ve tarım ilacı kullanılır. Ürünü zararlılardan korumak ve daha çok verim almak için bitkinin üzerine kimyasal koruyucular ve ilaçlar püskürtülür. Zararlı kimyasal içeren tarım ilacı ve gübreler vücudumuzdaki bazı organlara zarar verebilir.
tercih edin!
30 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
B
azı gıdalar var ki, bunları mümkün olduğunca organik sertifikalı tercih etmemiz oldukça önemli. Çünkü ya bu gıdalar için çok fazla tarım ilacı kullanılması gerekiyor ya da bu gıdalar yapısı gereği ilaçları çok daha fazla absorbe ediyor.
Nektarin
Şeftali
Çilek
Şeftalinin lezzetli kabuğunu yemek bizi çok mutlu edebilir. Ancak organik olmayan şeftali yişyorsanız dikkatli olmanız öneriliyor. Çünkü şeftali üzerine püskürtülen tüm kimyasal ilaçları absorbe eder. Tek bir damla tarım ilacı bile çöpe gitmez, tüm ilacı şeftali alır. Organik olmayan bir şeftali % 100 tüm kimyasal ilaçları ve atıkları içerir.
Elma Elmanın çabuk ve çok büyümesi için yoğun olarak tarım ilacı kullanılır. Yurtdışında yapılan Non-Organic (organik olmama) oranlamasında elmanın oranı % 89 olarak belirtilmektedir. Bu nedenle elmanızı çok dikkatli seçmeniz öneriliyor. Bir ısırık elmada 36 farklı kimyasal bulunabilir.
Biber Dolmalık biber sürekli bakıma ihtiyaç duyan hassas bir üründür. Özellikle karıncaları uzaklaştırmak için bol miktarda tarım ilacı kullanılır. Yurtdışında yapılan Non-Organic (organik olmama) oranlamasında elmanın oranı % 86 olarak belirtilmektedir.
Kereviz Akşam yemeği için sofranıza özel bir tad eklemek istediniz ve kerevize karar verdiniz. Kereviz yetiştirilirken üzerine püskürtülmüş tarım ilaçlarını % 94 tutarak sağlığınızı en çok tehdit eden gıdalardan biri olabilir.
Uzmanlar nektarin üzerinde % 97 kimyasal kalıntı buldu. Yurtdışında yapılan NonOrganic (organik olmama) oranlamasında elmanın oranı % 84 olarak belirtilmektedir. Bu konuyu dikkate almanız öneriliyor.
Çilek alırken organik olmayan çilek tercih etmemeniz özellikle tavsiye ediliyor. Çileğin tadına bayılsanız bile yurtdışında yapılan Non-Organic (organik olmama) oranlamasında çileğin oranının % 82 olduğunu unutmayın.
Kiraz Kiraz yetiştirilirken size güzel görünecek en iyi kirazı elde etmek için birçok kimyasal tarım ilacı püskürtülür. Yurtdışında yapılan Non-Organic (organik olmama) oranlamasında kirazın oranı % 75 olarak belirtilmektedir.
Armut Yurtdışında yapılan NonOrganic (organik olmama) oranlamasında armudun oranı % 64 olarak belirtilmektedir. Üretildiği ülkeye ve bölgeye göre non-organic içerik oranı değişmektedir.
Ispanak Çok hassas bir ürün olan ıspanağı korumak için bol miktarda güçlü kimyasal ilaçlar kullanılır. Bu ilaçların ıspanak üzerinde zararlı kalıntılar olarak kalabilmektedir.
Marul Marul yapraklarında çiftçilerin bol miktarda kimyasal ilaç kullanmasını gerektiren böcekler olabilir. Bu kimyasal ilaçlar sağlığımıza zarar verebilecek kalıntılar olarak marul yapraklarında kalır.
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 31
YEŞİL ENERJİ
enerjide rekorlar yılı 2015 yılı, yenilebilir enerji kurulumu için rekorların kırıldığı bir yıl oldu. Tarihteki en yüksek kurulumun gerçekleştiği 2015 yılında toplam 147 GW yenilenebilir enerji kurulu gücü sisteme katıldı.
Türkiye Çin’den sonra en çok solar ısıtma sistemi kuran ülke oldu. Küresel düzeyde de kurulu solar ısıtma kapasitesi olan dördüncü ülke.
32 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
2
1. Yüzyıl için Yenilenebilir Enerji Politika Ağı (REN21), küresel düzeyde en kapsayıcı yenilebilir enerji analizi olan 2016 yılı Yenilenebilir Enerji Küresel Durum Raporu’nu yayınladı. Rapor, yenilenebilir enerjinin, artık tüm dünyada, rekabetçi bir temel enerji kaynağı olarak yerini sağlamlaştırdığını gösteriyor. 2015 yılı, yenilebilir enerji kurulumu için rekorların kırıldığı bir yıl oldu. Tarihteki en yüksek kurulumun gerçekleştiği 2015 yılında toplam 147 GW yenilenebilir enerji kurulu gücü sisteme katıldı. Ayrıca, modern yenilebilir ısıtma sistemleri kapasitesi de artarken, yenilenebilir enerjinin ulaşımda kullanımı da yaygınlaştı. Bu rakamların temelinde birçok farkı unsur bulunuyor. Ama bunlardan en çarpıcı olanı, yenilebilir enerjinin artık birçok pazarda mali olarak da fosil yakıtlara karşı rekabet edebilirliğinin giderek artıyor olması, bu unsurlardan en çarpıcı olanı olarak ortaya çıkıyor.
Ayrıca, hükümetlerin yenilebilir enerjiye verdiği destek de özellikle güneş ve rüzgarın elektrik sektöründe hızlıca büyümesine katkı veriyor. 2016 başı itibarı ile 173 ülkenin yenilebilir enerji hedefi var. 146 ülkenin ise yenilebilir enerjiyi destekleyen politikaları bulunuyor. Şehirler, topluluklar ve şirketler giderek daha fazla sayıda “yüzde yüz yenilebilir enerji” hareketini parçası olarak küresel dönüşümün hızlanmasını sağlıyor. Finans kaynaklarına erişimin iyileşmesi, yenilebilir enerjinin enerji güvenliği alanındaki avantajları ve çevresel etkiler de gelişmekte olan ve yeni gelişen ekonomilerde yenilebilir enerjinin hızlı büyümesini sağlayan diğer faktörler olarak ön plana çıkıyor. Raporu yorumlayan, REN21 Genel Sekreteri Christine Lins “Yenilenebilir enerji, fosil yakıt fiyatlarının tarihteki en düşük döneminde tarihi rekorlar kırdı. Fosil yakıtlar ucuz olmasına rağmen, ve fosil yakıtlara verilen teşvikler ile ortaya çıkan dezavantajlara rağmen yenilebilir enerji önemli rekorlar kırıyor. Yenilebilir enerjiyi desteklemek için harcanan her bir dolara karşı 4 dolar da fosil yakıtlara bağlılık için harcıyoruz. Fosil yakıtlara verilen finansal desteklere rağmen yenilebilir enerji yatırımları fosil yakıt yatırımlarını geçti” yorumlarında bulunuyor. 2015 yılında, 286 milyar dolarlık yatırımla, aynı zamanda yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımlar da rekor kırdı. 50 MW üzerindeki hidro yatırımları ile ısıtma ve soğutma sistemlerine yapılan yatırımlar da eklendiğinde bu rakam çok çok daha büyük. Özellikle, Çin’deki yenilenebilir enerji yatırımları ile, gelişmekte olan ülkeler ilk defa toplam yatırımda kalkınmış olan ülkeleri geçti.
Yenilebilir enerji, istihdam sorununa çözüm sunuyor Yatırımların artması ile, teknoloji daha hızlı gelişiyor, fiyatlar düşüyor ve yenilebilir enerji istihdam yaratıyor. Şu anda, 8.1 milyon insan doğrudan yenilebilir enerji sektöründe istihdam ediliyor. Küresel düzeydeki istihdam sorununu ve ekonomik daralmayı da
göz önüne alınca, yenilebilir enerjinin küresel refah için önemi daha net görülüyor. REN21’in Yenilebilir Enerji 2016 Küresel Durum Raporu, 2015 yılı sonuna kadar olan gelişmeler ile 2016 yılının başındaki rakamları içeriyor. Bu noktada, Paris İklim Anlaşması ve bu çerçevede ortaya çıkan ve çıkmaya devam eden gelişmeler rapora yansıtılmamış durumda.
REN21’in Yenilenebilir Enerji 2016 Küresel Durum Raporu İlki 2005 yılında yayınlanan, Yenilebilir Enerji 2016 Küresel Durum Raporu, yenilenebilir enerji marketi, sanayisi, yatırımları ve politik gelişmeler hakkında dünya çapında hazırlanan en kapsayıcı rapor. Rapor, analiz veya tahminden ziyade, 700 araştırmacı ve yazarın sağladığı veriler ile hazırlanıyor. Rapor, temiz enerji alanındaki en güncel büyüme verilerini içeriyor. Bu verilerden bazıları şunlar: •
Yenilenebilir enerjiye yapılan yatırım 2015 yılında 285.9 milyar dolara ulaşarak rekor kırdı. Sektör bir önceki yıla göre yüzde 5 büyürken, bu rakam 2011 yılında kırılan son rekordan toplam 8 milyar dolar daha yüksek bir rakam.
•
Yenilebilir enerji önemli bir istihdam alanı olarak da ön plana çıkıyor. Şu anda 8.1 milyon insan doğrudan yenilebilir enerji alanında istihdam ediliyor.
•
Dünyada ilk defa, kalkınmakta olan ülkelerde yapılan yenilenebilir enerji yatırımı kalkınmış olan ülkelerde yapılan yatırımı geçti.
•
2015 yılında 147 GW yenilebilir enerji kurulu gücü sisteme katıldı. Bu tarihte karşılaşılan en büyük rakam.
•
2015 yılında, yenilenebilir enerjiye yapılan yatırım kömür ve doğalgaz projelerine yapılan yatırımın iki katına ulaştı.
•
Şu anda, dünyanın hemen hemen her ülkesinde (173 ülkede) artık yenilenebilir enerji hedefi bulunuyor.
temmuz-eylül ‘16
OrganikTürkiye 33
GERİ DÖNÜŞÜM
Geri Dönüşümlü
Düğün!
Tazmanya ormanlarının içinde görülmemiş bir hipster düğünü yapıldı.
Hipster çift, Tazmanya ormanlarıyla çevrili, her şeyini kendi organize ettikleri büyüleyici bir düğünle dünyaevine girdi. Kat Kleu (30) ve Michael Malone (27), bu sene başında Avustralya’nın Tazmanya Adası’nda şatafatsız bir düğünle evlendi.
Düğün pastasını ise gelin o güne özel kendisi hazırladı.
Hipster çiftin yakın arkadaşları ve ailesi, el yapımı dekorasyonlarla süslenmiş bir açık büfede birbirinden lezzetli aperatifleri tattılar.
Çift, düğün kıyafeti olarak tercihini beyaz, iddiadan uzak giysilerden yana kullandı ve tören boyunca çıplak ayak dolaştı. Geri dönüşümlü materyallerin kullanıldığı düğünde, misafirlere ikram için hazırlanan organik meyveler verildi. Sonsuza dek ‘evet’ diyen marjinal çiftin mutluluğu görülmeye değerdi.
34 OrganikTürkiye temmuz-eylül ‘16
Limon Kabuğu Yağı:
Nane Yağı:
Limon yağının dinginlik verici bir kokusu vardır. Ayrıca havadaki asılı mikropların etkisiz hale gelmesinde etkindir. Bu nedenle kışın limon yağını hem evinizde hem de iş yerinizde gün boyu kullanmanız size çok iyi gelir.
Nane yağı ortamı ferahlatır ve canlandırır. Enerjinizi yükseltir. Ayrıca baş ağrılarına karşı iyi gelir. Nane yağından miktarın çok olmamasına dikkat ederek kışın etkin şekilde faydalanabilirsiniz.
Portakal Kabuğu Yağı:
Portakal yağı keyif verir, sizi dinlendirir ve günlük stresten arındırır. Ayrıca ortamın temizlenmesinde etkindir. Portakal yağını da evinizde, hatta çocuklarınızın odasında kullanabilirsiniz.
dan r a l u k Bu ko
nasıl
iz? bilirsin a n a l fayda ları
ku a bu ko r z ortam hava yayıcıla u n u ğ u d li n ik r lu t e u k B Ele ind r sayes ır. irsiniz. verebil amik yakıcıla akt c a ık r ç e ya da s tkileri ortaya unuza e , vücud yağların ı karıştırarak masajlar da ız lar Bu yağ ygulayacağın u n e kısm aktır. ili olac çok etk
www.happymoments.com.tr