Organik Türkiye Dergisi / Ekim 2015

Page 1

Organik Hayata Önem Verenlerin Dergisi

Sonbahar rotaları

Sağlık için

aromaterapi

HİPP ÜLKE MÜDÜRÜ MUSTAFA KARIK

Akıllı sağlık köyleri

Organik ürün tüketenlerin vücuduna GDO girmiyor

etiket okumayı biliyor musunuz? 18 İSTANBUL ORGANİK FESTİVALE EV SAHİPLİĞİ YAPTI

ORGANİK TUTKUNLARI ORGANİK YAŞAM FESTİVALİ’NDE BULUŞTU

Son 5 yılda

ANA SPONSOR

Organik tarım % 70 büyüdü

ISSN2149-293X

Sayı

#16



ISSN2149-293X

EKİM 2015 Binbir Basın Yayın Danışmanlık Reklam Organizasyon Tic. Ltd. Şti.

Editör

Adına İmtiyaz Sahibi Mehmet Akif Dilmen Yayın Koordinatörü Eda Zortul Yazı İşleri Müdürü Seda Arslan

MEHMET AKİF DİLMEN

Marka Danışmanı Alara Üner Kurumsal İlişkiler Direktörü Çağla Gök Reklam Yönetmeni Nilüfer Özyiğit

RUHUMUN “ORGANİK” HALİ Neredeyse sektörde ikinci yılımızı dolduruyoruz. Hep katkı vermeye çalıştık. Biz biliyoruz demedik, bilenlere danıştık, mikrofonumuzu uzattık, onlar söylediler biz yazdık. Tamamen bağımsız bir şekilde. Ne bir firmanın, ne bir derneğin, ne başkalarının kumandası olmadan iki yıldır Organik Türkiye’yi sizlerle buluşturuyoruz.

5

yıllık fizibilite çalışmamızın sonrasında ortaya koyduğumuz hedeflerin yüzde 40’nı gerçekleştirdik. Sektöre değer kattığına inandığımız, Organik Yaşam Festivali’ni de alnımızın akı ile geride bıraktık. Bu vesile ile bizi yalnız bırakmayan tüm katılımcı firmalarımıza teşekkürü bir borç biliyoruz. Bu festivalde anladım ki balın, arıların kustuğu bir ürün olduğunu, yumurtanın tavuktan çıktığını, sütün ineğin memesinden sağıldığını bilmeyen ve orada öğrenen çocuklar vardı. Hele bir çocuğun konuşmacılardan birisini dinleyip “Anneme artık organik ruj kullanmasını söyleyeceğim” demesi ne kadar da doğru bir yolda yürüdüğümüzü bir kez daha ispatladı. Etkinliklerimizin, büyük firmalar tarafından sponsor olarak desteklenmesi, organik konusunda bilinçlendirme çalışmalarımız, 1 milyonu geçen okuyucu kitlemiz, doğru yolda olduğumuzun göstergesidir. Gelelim organik sektörde olup bitenlere...Organik sektöründeki büyümeyi gören bazı konvansiyonel firmalar geri adım atmaya başladılar bile... Bir fastfood şirketi ilk organik hamburgerini üretti. Yine dünyaca ünlü bir kahveci organik meyve suyu satmaya başladı ve daha ileriye gidip organik atıştırmalıklar da satacağını bildirdi. Bu vesile ile Organik marketlerin restaurantlaşması ya da ürün yelpazesi geniş olan firmaların organik restaurant açmalarını tavsiye ediyorum. Unutmadan ‘büyük’ Türk firmaların tek, tek el değiştireceği ya da büyük yüzde olarak yabancılarla ortak olunacağına dair bilgiler var... Son olarak, geçen seçimler öncesi, sadece bir partinin organik vizyonu olduğunu yazmıştım. Bu seçimlerde, bu sayı ikiye çıktı... Sektörde aktörler değişecek fakat bizler hep, aynı köşeden sektöre objektif bakışımızı devam ettirerek elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyeceğiz.

Art Direktör Deniz Germiyan Web Teknolojileri Müdürü Sinan Soydan Katkıda Bulunanlar Fatma Taş Funda Göker Rahmi Aydın Dilek İnce Özenel Temsilciler New York Jon Flavin Londra Reza Motevalli Tokyo Yasuaki Higashi www.organikturkiye.com.tr e-iletişim: info@1001ajans.com Abone Sorumlusu Ayşe Yaman Kemal Akıncı info@1001ajans.com YÖNETİM YERİ Çobanoğlu Sok. No:109 D/28 C Blok Osmanbey / İstanbul 0 212 297 25 63 MATBAA TOR OFSET SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ Osmangazi Mahallesi 3112 Sokak No: 2 Esenyurt/İstanbul Tel: 0212 886 34 74 Faks: 0212 886 34 80 © OrganikTürkiye Dergisi, T.C. yasalarına uygun olarak yayınlanmaktadır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf ve konuların her hakkı saklıdır. izin alınıp, kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. OrganikTürkiye basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Ayda bir yayınlanır.

Ma Dilmen Bu derginin üretim aşamasından, elinize ulaşana kadar kullanılan kimyasallar için üzgünüz... Çabalarımız doğal hayata toplamda tükettiğimizden çok daha fazla yararlı olabilmek.


İÇİNDEKİLER Röportaj

EKİM 2015

16

34

ORGANİK ÜRÜN TÜKETENLERİN VÜCUDUNA GDO GİRMİYOR

Organik tarım % 70 büyüdü

37

12

42 36

Kozmetik 10

‘Gerçek’ Güzellik İçin Organik Kozmetik Tercih Edin...

06

4

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr

GÖZLERİNİZİ KAPATIN VE 100 YIL SONRASINI HAYAL EDİN

HİPP Ülke Müdürü Mustafa Karık, organik ürün tüketen vatandaşların vücuduna GDO ve zararlı kimyasalların girmediğinden emin olabileceklerini söyledi.

Son 5 yılda


ORGANİK TARIM NEDİR?

Çiftlik hayvanları

şunlar olmadan yetiştirilir

Ürün etiketleri Organik ürün

Organik ürün

Ürün içindeki bileşenlerin organik olması anlamına gelir. Tüm paketleme işlemlerinde T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın logosu kullanılmalıdır.

Ayrıca T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yetkilendirdiği sertifasyon kuruluşlarının logosunu taşıması zorunludur.

ORGANİK ÜRÜN ALIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER • •

Organik ürünler ile ilgili yasa bu ürünlerin ambalajsız satılamayacağını bildirir. Organik ürünlerin üzerinde, T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın “Organik Tarım” logosu ve ürünü denetleyen bağımsız sertifikasyon kuruluşunun logosu olması zorunludur. Organik ürünlerdeki, Organik Tarım Logosu insan ve çevre sağlığını koruyan üretim tekniklerin kullanıldığının garantisidir. “% 100 Doğal, Hormonsuz, Hakiki, Köy ürünü, Saf, gibi tanımlanan ürünler Organik ürün değildir. Tüketiciye ürün hakkında hiçbir garanti vermez. Organik ürünlerin etiketi ve logosu, reklam ve tanıtımı; sahte, yanıltıcı olamaz ve tüketiciyi yanıltacak yazı, resim, şekil ve benzerlerini içeremez. Bu nedenle organik ürün alırken mutlaka ürünlerin etiketi ve logosuna dikkat etmeliyiz.

GIDADAN, KIYAFETE, TEMİZLİKTEN, KOZMETİĞE KADAR YÜZLERCE ORGANİK ÜRÜNE ULAŞABİLİRSİNİZ

“Her Organik Doğaldır Ama Her Doğal Organik Değildir”

İyonlaştırıcı radyasyon

Genetik modifikasyon Organik olmayan yemler

İyi bir gelecek için sağlıklı ve iyi beslenmek gereklidir. Organik tarım size sağlıklı, temiz, güvenilir, GDO’suz ve hormonsuz ürünler sunar. Organik Tarım, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma ile ürünün tüketiciye ulaşmasına kadar olan sürede T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşları tarafından kayıt altına alınarak izlenmekte ve denetlenmektedir. Tüketici aldığı ürüne ait sertifika ile ürünün kim tarafından nerde ve nasıl üretildiğini sorgulayabilir. Laboratuvar analizleri ile ürünün sağlıklı olduğu belgelenmektedir.

Arıtma çamuru

NEDEN ORGANİK TÜKETMELİYİZ?

Büyüme hormonları

şunlar olmadan yetiştirilir

Suni gübreler

Meyve ve sebzeler

Tarım ilaçları

Standartlar

Antibiyotikler

Dünya’da havayı, suyu ve toprağı kirletmeksizin, erozyonu, toprağın tuzlulaşmasını, diğer hastalık ve zararlıların etkisini en aza indirecek tarımsal tekniklerin geliştirilmesine her geçen gün duyulan ihtiyaç artmaktadır. Bu ihtiyacı karşılayacak, doğaya dost üretim metodu “Organik tarım” olarak nitelendirilmektedir. Organik tarım, insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyen ve üretimde kimyasal girdi kullanılmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Doğal dengeyi koruyarak hava ve su gibi yaşamsal kaynakların ve doğal hayatın korunmasını amaçlayan bir üretim yöntemidir.

Ekilebilir arazinin organiklestirilmesi 1.Yıl

Gelecek 2 sene boyunca arazinin verimliliği arttırılır. Mahsül, organik olarak etiketlenemez.

2.Yıl

İkinci yılda, mahsül “Organikleşme Aşamasında” şeklinde etiketlenebilir.

3.Yıl

Üçüncü yıla kadar, mahsülün tam organik olduğu belirtilemez. Toprağın verimlileştirilmesi ve natürel verimliliğin arttırılması, organik tarımın önemli parçalarıdır.

Organik çiftlikler genellikle geleneksel çiftliklerden daha küçüktür Bu nedenle daha geniş araziye sahip olan yetiştiricilerin

faydalandığı ekonomik tasarruflardan yararlanamazlar.

Organik ürünler neden daha maliyetlidir? Geleneksel yöntemlerle tarım yapan çiftçiler devlet sübvansiyonlarından faydalanırken, organik tarım yapan çiftçiler devlet sübvansiyonlarından faydalanamaz. Bu nedenle organik besinlerin fiyatı, gerçek maliyet masraflarını yansıtmaktadır.

Organik tarım daha yoğun bir emek gerektirir Çünkü gübreleme uygulaması ve toprak erozyonu karşıtı çevre düzenlemesi gibi yöntemler çok yoğun bir çalışma ve emek gerektirir.


ORGANİK TANITIM

Organik

MARKET

6

ORGANİK PEYNİR

Organik sıvı ev temizleme

ORGANİK VÜCUT BAKIM

ORGANİK HEMŞİN ÇAYI

Elta-Ada

AlmaWin

Lavera

ÇAYKUR

Peynire sağlık ve lezzetini veren; içindeki sütün kalitesi, miktarı ve üretim tekniğidir. Organik süt Elta-Ada çiftliğinde yaşayan ineklerden sağıldıktan sonra bekletilmeden üretime alınarak işlenir. Hiçbir koruyucu ve katkı maddesi kullanılmamıştır.

Çevreye karşı çok duyarlı ECO sertifikalıdır. Organik bitkilerden elde edilmiştir Geliştirilmiş yağ çözme gücü ile hem çevreyi hemde sizi korur. Bu ürün sadece el ile yıkama içindir. Bulaşık makinesinde kullanılmamalıdır.

Güzel, parlak ve yumuşak bir cilt için kullanılan bu losyon doğal ve hafiftir. Bu vücut losyonu ile cildinizi harika hissetmekle kalmaz, aynı zamanda vücut bakmınızı yaparsınız.

Hemşin organik havzasında üretilen, üretimden tüketime kadar her aşaması sertifikalanmış, hiçbir aşamasında kimyasal kullanılmamış Türkiye’nin en kıymetli çaylarındandır. Sağlıklı yaşam ve kaliteye önem verenlerin ilk tercihidir. IMO sertifikası bulunmaktadır. 25’li 50gr’lık kutularda satılmaktadır.

Organik Fındık Ezmesi

YULAFLI TAHIL BAZLI EK GIDA

SİYAH ÜZÜM SİRKESİ

Organik Bisküvi

Grünn

HİPP

Ralila

Bjorg

Organik tarım esaslarına göre üretilen pekmez ve fındığın geliştirilen tarif üzerine karıştırılarak üretilen ekmek üzeri sürülebilen yeni fındık kremasıdır. Dışarıdan şeker ve yağ ilavesi yoktur. Şeker pekmezden gelen glukoz ve fruktozdur. Yağ fındığın kendi yağıdır.

Zengin vitamin içeriği ve B1 vitamini ilaveli, 4.aydan itibaren kullanılan hassas bebeklerde ilk denecek ek gıdalar arasındadır. BIO sertifikalı, GDO’suz ve sanayi bölgelerinden uzak özel organik çiftliklerde yetiştirilen ürünleriyle HiPP E-Bebek, Joker, Migros, Kipa, Real, Carrefour, yerel marketler ve eczanelerde satılıyor.

Doğal yapım yöntemleri ile yapıldığından hiçbir katkı maddesi yoktur içilebilir niteliktedir. Yemeklerde, salatalarda, işkembe çorbası, kelle, paça gibi türlerde lezzet verici, turşularda uzun koruma yapar

Bjorg Organik Bisküvi lif kaynağıdır. Oldukça lezzetli olan bisküvi tam tahıllı gevreklerdir. İçindekiler: Tam buğday unu(78), ham esmer şekerkamışı şekeri, ayçiçeği yağı, hidrojenize edilmemiş kolza yağı, kabartıcı: amonyum karbonat (E 503 (i)), tuz, aroma verici: doğal vanilya aroması.

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr


“İşimiz değil, felsefemiz organik”

“Günümüzde tükettiğimiz bir çok besin maddesinin doğal olmayan yollardan üretilmesi sağlıksız gıda ürünlerini de beraberinde getirmektedir. Organik besinler bu sorunun sonucunda ortaya çıkan, tamamen doğal yollarla üretilmiş besinlerdir. Organik tarım güvenilir, hormonsuz ve GDO’suz besinler üreterek size sağlıklı ürünler tüketme imkanı tanımaktadır.”

www.damii.net info@damii.net 0 232 234 17 04


ORGANİK TERAPİ

Organik Masaj Yağları

Moral ve Sağlık için

Aromaterapi

Şehir yaşamının stresi, gürültüsü ve kirliliğinin bedene verdiği olumsuz etkenlere yine doğadan çözüm var! Bitkisel yağ masajı, en ucuz rahatlama yöntemi..

P Sakinleştirici Etki Özenle seçilen Portakal, Lavandin, Turunç yaprağı ve Papatya gibi bitkilerin esansiyel yağlarından oluşturulan bu karışım sizi ve cildinizi rahatlatır ve yatıştırır. Kayısı Çekirdeği, Jojoba Yağları ve E vitamini ile zenginleştirilmiş formülü sayesinde cildinizi besler.

Sıkılaştırıcı Etki Sedir, Servi, Nane gibi esansiyel yağlar ile cildinizi sıkılaştırırken, Tamanu, Kayısı Çekirdeği, Jojoba yağları ile cildinizi besler ve nemlendirir. Düzenli kullanım ile özellikle bacak ve basen bölgesindeki cildin daha iyi görünmesini sağlar.

Kas ve Eklem Rahatlatıcı Etkili Wintergreen ve Ardıç ağacından elde edilen esansiyel yağları, kafur ve terebentin gibi doğal bileşenlerden oluşan bu karışım masajla uygulandığında rahatlatarak vücudunuzdaki tüm gerginliği alır ve yatıştırır. Sarı Kantaron gibi sabit yağlar ve E Vitamini ile zenginleştirilmiş formülü ile cildinizi besler, korur ve cildinize canlılık verir.

www.florame.com.tr Florame, Organik Kozmetikte öncü bir Aromaterapiuzmanıdır ve 25 yıldır kendini kaliteli esansiyel yağlara, izlenebilirlik, ekoloji ve dürüst ticarete adamıştır. Provence 'ın kalbinin attığı güzel kokulu topraklarda, Florame doğal döngülere ve insan emeğine saygılı "organik olarak üretilmiş" dünyanın en iyi, kontrollü ve sertifikalı esansiyel yağlarını sizin için seçiyor ve üretiyor. Florame tarafından seçilen organik esansiyel yağlar bedenin ve zihnin mutluluk ve huzur hissi kazanmasını sağlar. Daima en safını ararken çeşitli bitki türlerinin korunmasına da katkıda bulunan bizler, size en iyi bitkileri, onların zarif kokularını ve buharla damıtma yoluyla bitkinin özündeki mükemmelliği ortaya çıkaran organik kozmetik ürünleri ve organik esansiyel yağları sunuyoruz.

ozitif enerji akışının sağladığı zihinsel dinginlik, stresin yarattığı fiziksel rahatsızlardan kurtulmak aromatik yolla mümkün. Bitkisel yağ masajı, en ucuz rahatlama yöntemi.. Masajlarla sırt, boyun, bel ağrılarına karşı olumlu etki yarattığını ve moralden yoksun duygu durumunuzu bile değiştirmeniz mümkün. Doğal yağlarla yapılan masajların çok etkili bir yol olduğu sır değil. Antik çağda, şifacıların önemli araçlarından biriydi. Tabii ki, mümkün olduğunca düzenli yapmalı, haftanın en az 2 gününü bu masaja ayırmalı. Bitkisel kökenli masaj, deri yüzeyini ısıtırr, yoğun kas, eklem ağrılarına ve zayıf dolaşım bozukluklarına fayda sağlar. Deri beslenirken kokunun şifa özelliği devreye girer. Kronik yorgunluk, düşük bağışıklık, duygusal travma, hayatta karşı ilgisizlik, depresyon, hayal kırıklığı, sinirlilik, uyku bozuklukları, nedensiz ağrılar.. Bütün bunlar günümüzde bir çok insanın ortak şikayetleri. Gündeme gelen “tükenmişlik sendromu” bütün bunların toplamı. Fakat doğadan gelen şifayla bunların üstesinden gelmek mümkün.

Moral olarak yıkılmış zihin sağlıklı düşünemez

Vücut direncini arttıran ve organları güçlenmesini sağlayan aromatik masajın, depresyon, stres ve sinirsel durumlara karşı sakinleştirici işlevi var. Ağrılarla etkilenen

günlük yaşamı rahatlatmak için de bu yöntemi kullanabilirsiniz. Eğer bütün gün masada çalışmaktan ya da ev işi yapmaktan sırt, bacak ağrısı çekiyorsanız, alternatif olarak bu yola başvurun. Şifalı ot ve çiçek yağlarıyla yapılan masajlar hem vücut derisini beslemekte hem de kasları rahatlatarak ağrıyı azaltmakta. İşlem sırasında beynimiz, kokunun ve dokunmanın sinyalleriyle sürekli iyi yönde uyarılır. Koku ve deride emilen yağın enerjisi, moral olarak da şifa özelliğine sahip. Örneğin zihinsel ve fiziksel yorgunlukta biberiye özlü masaj yağı bedene iyi gelecektir.

Yorgunluğa, strese ve ağrılara karşı

Sağlık ve güzelliği destekleyen doğal bir terapi olarak aromaterapi masajı, derin kasları rahatlatır sürekli stres ve fobiler nedeniyle gelen gerilimi azaltır. Vücut sıvılarının dolaşımını artırır. Öte yandan aşırı kilo ve selülit problemi bulunuyorsa, her masajda bunların azalması söz konusu. Fakat sadece kozmetikte, estetik kaynaklı sorunlarda değil streste, yorgunluk ve bitkinlikte de temel yağlar devreye giriyor. “Kendini tükenmiş hissetme hali”nin asıl kaynağı bedenin enerjisinin azalmasından dolayıdır. Deride sinir uçları çok sayıda olduğu için, masaj esnasında tüm vücuda bu uçlar sinyal gönderiyor. Ayrıca sağaltıcı kokularla gelen rahatlama hali daha masaj sırasında farkediliyor.


Limon Kabuğu Yağı:

Nane Yağı:

Limon yağının dinginlik verici bir kokusu vardır. Ayrıca havadaki asılı mikropların etkisiz hale gelmesinde etkindir. Bu nedenle kışın limon yağını hem evinizde hem de iş yerinizde gün boyu kullanmanız size çok iyi gelir.

Nane yağı ortamı ferahlatır ve canlandırır. Enerjinizi yükseltir. Ayrıca baş ağrılarına karşı iyi gelir. Nane yağından miktarın çok olmamasına dikkat ederek kışın etkin şekilde faydalanabilirsiniz.

Portakal Kabuğu Yağı:

Portakal yağı keyif verir, sizi dinlendirir ve günlük stresten arındırır. Ayrıca ortamın temizlenmesinde etkindir. Portakal yağını da evinizde, hatta çocuklarınızın odasında kullanabilirsiniz.

dan r a l u k Bu ko

nasıl

iz? bilirsin a n a l fayda ları

ku a bu ko r z ortam hava yayıcıla u n u ğ u d li n ik r lu t e u k B Ele ind r sayes ır. irsiniz. verebil amik yakıcıla akt c a ık r ç e ya da s tkileri ortaya unuza e , vücud yağların ı karıştırarak masajlar da ız lar Bu yağ ygulayacağın u n e kısm aktır. ili olac çok etk

www.happymoments.com.tr


ORGANİK KOZMETİK

‘Gerçek’ Güzellik İçin

Organik Kozmetik Tercih Edin...

Organik güzellik ürünlerini tercih etmenizi gerektiren sebeplerin farkında mısınız?

Kok dok usuz, d bir uda ol üzgün me kremle mayan n kok ekşe ; v u cici lu, am e gül kre li bicili balaj ı seç m aras bir i ı m n d yap ger a terc ekirse manız Koz ih ede hangis ürü metik rsiniz? ini sen nlerine ma tetik k eklen d ma deler imyas en al ske i için lem e k mu ullan k h kok teşem ılan o u ald ları s çiçek atm iz asın i !

10

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr


H

er şeyden önce içerikleri sentetik olmadığından cildiniz için çok daha iyidir. Bu akıllı tercihe yöneldiğinizde, yapmanız gereken en önemli şey ise etiketleri okurken dikkatli olmanız.

Emilim Organik güzellik ürünlerine yönelmeniz için en geçerli sebeplerden biri, cildinizin bu ürünleri daha iyi özümsemesidir. Binlerce kez duymuş olsanız da tekrarlayalım, cildiniz en büyük organınızdır ve ona nasıl baktığınıza önem vermelisiniz. Bu tip ürünlerin genellikle cilt yüzeyindeki etkilerine dikkat edilir ama artık alttaki faydalarını da düşünmeye başlamaya ne dersiniz?

Hassas cilt Hassas ciltli insanlar genellikle organik ürünlerden daha memnun kalırlar. Çok kolay reaksiyon gösterebilen hassas ciltler için sorun yaratmayan ürünler bulabilmek güçtür. Organik cilt bakımı ürünlerine geçin ve cildinizi tahriş değil, mutlu edin.

Daha iyi malzemeler Ucuz ve sentetik içeriklere sahip olan ürünlerden çok daha az zararlı ve tahrişe çok daha az meyillidir. Eğer vücudunuza ne soktuğunuza dikkat ediyor ve mümkün oldukça çok organik besin tüketiyorsanız, neden aynı özeni cildinize de göstermiyorsunuz?

Koku Sentetik ürünlerin güzel kokması için kullanılan parfümlerin içeriğine hakim olamazsınız ama organik güzellik ve cilt ürünlerinde parfüm içeriği de açıkça listelendiği için cildinize ne sürdüğünüzü tam olarak bilirsiniz.

“Hem kendi sağlığınız ve çevrenizi korumak, hem de sevdiklerinizin (özellikle çocuklarınızın) sağlığını korumak için siz de artık organik kozmetiğe geçin”

Daha güvenli Cilt bakımı ve makyaj malzemeleri, gıda ürünleri üzerine yerleştirilen aynı titiz taleplere tabi değildir. Yani potansiyel olarak tehlikeli maddelere maruz kalmak kaçınılmazdır. Organik ürünler kullanarak, bu zararlı maddelere maruz kalmayı sınırlayabilirsiniz.

Çevre Organik güzellik ürünleri sadece cildiniz için faydalı değildir, çevre için de öyledir. Kimyasallar çevre üzerinde zararlı etkiye sahiptir, hem tarım yöntemleri ve hem de su ve toprak temini üzerinde. Organik ürünler üreten şirketler doğal çevresel kaynaklara zarar vermemek konusunda çok daha hassastırlar.

www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

11


ORGANİK TEKSTİL

Neden Organik Pamuk? Pamuk her ne kadar doğal bir madde olarak bilinse de günümüzde pamuk yetiştiriciliği en çok kimyasal işleme maruz kalan tarım kollarından birisidir. Pamuk günümüzde dünyanın en çok talep gören ham maddelerden birisi olmasına rağmen (tekstil ürünlerinin neredeyse yarısının ana ham maddesidir), ticari pamuk yetiştiriciliği birçok çevresel ve sağlıksal sorunu da içinde barındırmaktadır.

Ç

evresel araştırmalar gösteriyor ki; içsel ve dışsal sentetik gübre kullanımı, toprağa katılan ekstra maddeler, tarlalara alan açmak adına ağaç kesimleri ve benzeri eylemler toprağa, havaya ve suya tamir edilmesi güç zararlar vermektedir. Tüm bu kimyasal işlemlere maruz kalan bölgeler insanların yaşadıkları yerlere komşuluk etmekle beraber uzun vadede insanların ve hayvanların sağlığına da büyük tehdit oluşturmaktadır. Bununla birlikte söz konusu kimyasallar dolaylı olarak insanların besin zincirine girmekte, çiftlik hayvanları ve onlardan sağlanılan et ve süt ürünleri aracılığıyla sofralara gelmektedir. (Pamuk yağı birçok besin maddesinin üretim aşamasında kullanılmaktadır.) Pamuğun tekstile dönüştüğü noktada fazla çeşit ve sayıda kimyasal toksik madde her bir adımda uygulamaya dahil olurken, silikon mumlama yöntemleri, güçlü petrol bazlı temizleyiciler, yumuşatıcılar, parlatıcılar, ağır metaller, ateş ve toprak geciktiricileri, amonyak ve formaldehit tarzı gazlar bu sürece dahil olmaktadır.

Organik pamuk üretimi neden gezegenimizin geleceği ve sağlığı için bu kadar önemli? •

12

Pamuk üretimi sırasında kullanılan ilaç ve kimyasallar dünya

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr

üzerinde böcek ilacı kullanımının %25’ini, tarım ilacı kullanımının %10’unu kapsamaktadır. (Allan Woodburn) Sadece bir tişörtün üretimi için gerekli pamuğu büyütmede kullanılacak kimyasal miktarı (ilaç ve gübre), söz konusu tişörtün oluşumunda kullanılan maddelerin üçte birini içermektedir. Çevre Koruma Konseyi’ne göre kullanımı en yaygın olan ve kanserojen etkileri bilinen 15 ilaçlama kimyasalının 7 tanesi yaygın olarak Amerika’daki pamuk üretiminde kullanılmaktadır.

Organik Pamuk Nedir? Organik pamuğun üretim aşamalarında kullanılan yöntem ve materyaller doğa üzerinde minimum etkiye sahiptir. “Birlikte çalış, karşı değil” prensibi organik tarımın doğaya yaklaşımını ortaya koyar. Organik pamuk ilaçlardan, çeşitli kimyasal maddelerden uzak yetiştirilmiş, organik gübreleme tercih edilmiş, mahsulün geleneksel yöntemlerle toplanmasıdır. Tarım arazileri doğal yollarla gübrelenir, yararlı böcek ve haşaratlar ürünün doğal gelişimini kontrol amaçlı barındırılır ve mahsul traktör ve çapa aracılığı ile topraktan alınır. Bu konuda sertifikasyon veren organizasyonlar üreticinin organik ürün elde edebilmesi koşulunu organik ürün kullanmasına kesin ve net bir şekilde bağlamaktadır. Üreticilerin organik ürün üretebilmek için tarım arazilerini en az üç yıl öncesinden her türlü kimyasal madde enjeksiyonuna ve etkileşimine kapalı tutmaları gerekmektedir. Organik pamuk çok daha saf olması, doğal olması ve rahat nefes alması ile cildiniz için de çok daha sağlıklıdır. Kimyasal aktiviteye maruz kalmış ürünler ısıyı içeride muhafaza etmesi ve cildin nefes almasını zorlaştırması nedeniyle çeşitli cilt problemlerine yol açabilmektedir.

Organik pamuğun faydaları; • •

Doğal olduğu için giyildiğinde cildin nefes alması, Tarım arazilerinde ilaçlama ve kimyasallar kullanılmadığından toprağın, suyun ve ekim alanlarının uzun yıllar sağlıklı ve verimli kullanımı, Üretim sürecinde yer alan işçilerin ve dolayısıyla ailelerinin sağlığının korunması, Pamuğun büyümesinden, işlenmesine ve boyanması süreçlerinde herhangi bir kimyasal kullanılmadığından ürünün kalitesini ve kullanım süresini arttırması olarak sıralayabiliriz.



ORGANİK GIDA

bulamazsanız, tatlı patatesi deneyin; çünkü tatlı patates genellikle daha az koruyucu ilaçla yetiştiriliyor.

Biber ve Kereviz Bu iki sebze de korucu ilaçlara aynı tepkiyi veriyor; kimyasalları sünger gibi yüzeylerinde saklıyorlar. Bu sebeple üstlerindeki kimyasalları yıkayarak veya soyarak temizleyemezsiniz. Daima organik olanlarını seçmelisiniz.

Marul, Ispanak ve Lahana Bu bitkiler genellikle böceklerden korunmak için ilaçlanırlar. Oysa organik tarım yapanlar, toksik olmayan böcek kovucu yöntemleri kullanıyorlar.

Yoğurt, Yağ, Peynir ve Dondurma Mutfakların olmazsa olmazı olan bu ürünleri organik almamız çok önemli, çünkü bu ürünleri çok fazla tüketiyoruz. Organik olmayan mandıra ürünler genetiği ile oynanmış mısır, soya ve antibiyotiklerle beslenen ineklerden elde edilebiliyor.

Dr. Mehmet Öz Açıklıyor; Hangi Besinler Organik Olmalı? Dr. Mehmet Öz bazı yiyeceklerin özellikle organiğini tüketmemiz gerektiğiNİ söylüyor.

O

rganik beslemeyi hepimiz istiyoruz, fakat fiyatları yüzünden tamamen organik beslenmek pek de mümkün olmuyor. Özellikle sağlık söz konusu olduğunda harcanan paranın fayda ve zarar dengesini iyi düşünmek gerekiyor. Katkı ve koruyucu malzemelerden arındırılmış yiyecekleri satın alarak, sağlıklı beslenmenin gönül rahatlığını yaşayabilirsiniz. Dr. Mehmet Öz’ün her zaman organik alınmasını önerdiği yiyecekleri sizlere açıklıyor.

14

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr

Patates İlaçlı tarımla yetiştirilen patateslere koruyucu ilaçlar sıkılıyor ve yetiştirildikleri toprağa da mantar öldürücü ilaçlar ekleniyor. Organik patates alarak bu tehditlerden kurtulabilirsiniz. Organik patates


Rota FUNDA GÖKER funda.goker@hotmail.com

“Organik Yaşam Festivali” çok başarılı ve keyifli geçti! Çok önemli ve doğru bir amaca hizmet eden bu etkinlikte bizde firmamla birlikte zevkle yer aldık. Tek düşüncemiz bu yaşam biçimini sağlıklı nesiller yetişmesi adına insanların benimsemesine yardım etmek ve bilinçlenmesini sağlamaktı. Öncelikle bu festivalin amacı bilinçsizce kirletilen “Organik” kavramının doğru olarak anlatılması. Üretici ve aracı kurumların ürünlerini ve bu sayede neler yaptıklarını ve yapacaklarının katılımcılara anlatılmasıydı. 5-6 Eylül tarihlerinde düzenlenen festivalde çok değerli konuşmacılarında katılımı vardı. Kalabalık ve seçkin bir kitle içinde soru-cevap şeklinde yapılan söyleşilerde çoğu insanın kafasında soruların giderildiğine bizzat şahidim. Organik tarım insana ve çevreye dost üretim sistemleri içinde olmaktadır. Hiçbir kimyasal katkı, hormon ve

suni gübre kullanılmadan yetiştirilmiş ve toplanmış ürünleri sergileyen firmalar kapsamlı bir tanıtım yaptılar. Ürünlerinde katılımcılarına cömertçe ikram edip, tadım yaptıran ve bilgilendiren firmalara bizde dağıtımcıları adına her zaman devrede olduğumuzu göstermek için oradaydık. İnsanlar hem hoşça vakit geçirip, sağlıklı üretilen tüm ürünlerden bolca tüketip birçok etkinliğe katılma fırsatı buldular. Düzenlenen yarışmalar, perküsyon konseri, yoga seansları, söyleşiler ile eğlenceli bir programa sahip oldu festivalimiz. Emeği geçen tüm firmalara, arkadaşlarıma ve özellikle Organik Türkiye dergisine çok teşekkür ederim. Sevgiyle Kalın.

www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

15


ORGANİK FESTİVAL

Organik tarım 5 yılda yüzde 70 büyüdü Türkiye, dünyada organik tarım alanlarının en hızlı büyüdüğü ilk 4 ülke arasında yer alırken, son 5 yılda organik tarım alanı ile birlikte organik üretim yapan çiftçi sayısı ve üretim miktarı yüzde 70 arttı. Organik tarımın yıllık ekonomik hacmi 500 milyon doları buldu

O

rganik tarım üretimi yıllar geçtikçe artmaya devam ediyor. Fiyatları diğer ürünlere nazaran yüksek olmasına rağmen vatandaşların tercihi bu ürünlerden yana oluyor. İnsan sağlığına ve çevreye zarar vermeyen bir şekilde üretilen, kimyasal maddeler ve tarım ilaçlarından arındırılarak yapılan organik tarıma her geçen gün ilgi artıyor. Geçtiğimiz yıllara oranla organik tarım ürünleri tüketen ve yetiştiren çiftçi sayısında ciddi oranda artış yaşanmaya başladı. Türkiye’de organik tarım üretimi, 9 yılda 4 kat artarak yükseldi. Her geçen gün artan organik ürünlere talep, bu alanda tarım ürünleri çeşidinin ve miktarının

16

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr

artmasında etkili oldu. TÜİK verilerine göre 2005 yılında 14 Bin 401 olan organik ürün üreten çiftçi sayısı, 71 Bin 472 sayısına kadar yükseldi. Çiftçi sayının artması tabiî ki ekilen alan ve üretimde de ciddi oranda artışı beraberinde getirdi. 2005 yılında ekilen alan 203 Bin 811 hektar iken, 2014 yılında bu rakam 842 bin 216 hektara kadar çıktı. Üretilen ürün miktarı yine 2005 yılında 421 bin 934 iken, 2014 yılında bu rakam tam 4 kat artarak, 1 Milyon 642 bin 235 tona kadar çıktı.

VATANDAŞLAR TALEP EDİYOR Yaşanan bu artışla birlikte vatandaşların organik ürüne talepleri de haliyle arttı. Organik ürünlere talebin artması ile birçok organik ürününde yurt dışından

ithal edildiği öğrenildi. Yurt dışından ithal ürünler arasında bebek gıdası ve içeceğinden, kuru gıdalara kadar birçok ürün bulunuyor. Vatandaşlar organik ürünlerle diğer ürünler arasında fiyat farkı bulunmasına rağmen tercihlerini organik ürünlerden yana kullanıyor. Dar gelirlilerin kimi zaman bütçelerini aşan fiyatlarda olan bu ürünler şimdilik, orta dereceli vatandaşların tükettikleri maddeler halini taşıyor.


ORGANİK ÜRÜNLER İTHAL EDİLİYOR İthal edilen organik ürünler şu şekilde sıralanıyor; “Bebek gıdası ve içeceği, kuru üzüm, kompostoluk “erik, incir, kayısı, şeftali, vişne”, meyve çeşitleri “armut, çilek, erik, mandalina, greyfurt”, kuru meyve “dut, incir, erik, hurma”, sebze, tıbbi ıtri bitkiler “defne, kekik, keçiboynuzu gamı, stevia”, çörekotu ve çörek otu ürünleri, agave şurubu, fındık, Hindistan cevizi sütü ve yağı, ekmek karışımı, kahve ve kahve çeşitleri, sürülebilir çikolata, barbunya, ayçiçek yağı, meyve çayı ve çay çeşitleri, meyve reçeli çeşitleri, organik zencefilli kurabiye, arısütü bal, sumak.”

www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

17


ORGANİK YAŞAM FESTİVALİ

Organik Yaşam Festivali’ne katılan tüm organik tutkunu firmalar ve ziyaretçilere teşekkür ederiz. Organik Yaşamı anlatacağımız sonraki festivallerimizde tekrar görüşmek üzere...

18

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr


İSTANBUL ORGANİK FESTİVALE EV SAHİPLİĞİ YAPTI

ORGANİK TUTKUNLARI ORGANİK YAŞAM FESTİVALİ’NDE BULUŞTU www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

19


ORGANİK YAŞAM FESTİVALİ

Organik Yaşam Festivali, İstanbul’da organik tutkunlarını bir araya getirdi. Rengarenk standlarda, eğlenceli bir hafta sonu geçiren festivalin ziyaretçileri, aynı zamanda organik konusunda konunun uzmanları tarafından bilgilendirildi.

20

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr


www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

21


ORGANİK YAŞAM FESTİVALİ

Festivalin en şanslı katılımcıları ise çocuklar oldu. Hemen her stantta çocuklar için renkli aktiviteler düzenlenirken, düzenlenen yarışmalarda birbirinden güzel hediyelere sahip olma imkanı da buldular. HİPP’in festival alanında çocuklar için özel olarak kurduğu aktivite alanında gün boyu renkli yarışmalar, boyama etkinlikleri düzenlendi.

D

aha sağlıklı nesiller için organik ürün kullanımı çok önemli. Ancak organik hakkında kamuoyunda oluşan bilgi kirliliği, tüketicilerin kafasında yüzlerce soru oluşmasına neden oluyor. Organik ürünlerin konvansiyonel ve doğal ürünlerden farkları neler? Organik tüketerek sağlığıma nasıl bir fayda sağlarım? Organik ürünlere nasıl ulaşabilirim? Organik ürünler konvansiyonel ürünlere göre neden daha pahalı? Organik ürünlerle doğanın korunmasına nasıl katkı sağlarım? Bunlar ve daha birçok soruyu

22

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr

sorabilecekleri bir muhatap bulamayan tüketicilerin imdadına Organik Yaşam Festivali yetişti. Maçka Demokrasi Parkı’nın eşsiz güzelliğiyle ev sahipliği yaptığı Organik Yaşam Festivali 5-6 Eylül tarihlerinde İstanbullular ile buluştu. Rengarenk görüntüsü ve iki gün boyunca süren eğlenceli aktiviteleri ile katılımcılarına keyifli bir hafta sonu sunan Organik Yaşam Festivali’nin ilki yoğun bir katılıma sahne oldu. Organik bebek mamalarında sektörün lideri HİPP’in ana sponsorluğunda gerçekleşen festivalde, iki gün boyunca kamu kurumlarından yetkililer, üreticiler, satıcılar, sivil

toplum kuruluşları ve bilim adamları, tüketicilere organik sektörünü anlattı. Festival süresince düzenlenen paneller ve seminerlere halkın katılım gösterdiği gözlenirken, organik üreticilerinin standları ve organik ürünleri de tüketicilerin ürünleri yerinde görüp, uzmanlarından her bir ürünle ilgili bilgi almalarını sağladı. Üreticisinden tüketicisine kadar katılan herkesin büyük bir memnuniyetle ayrıldığı festivalde yaşananları, alanında uzman konuşmacıların tüketicileri bilgilendirmek için aktardığı yararlı bilgileri katılamayanlar için Organik Türkiye dergisi olarak sayfalarımıza taşıdık.


“ORGANİKTE ÖNEMLİ OLAN VÜCUDUNUZA NEYİN GİRMEDİĞİ” Festivalde firma yetkilileri katılımcılara organik ürünlerle ilgili bilgiler verirken, özellikle organik üretim süreçleri ve doğal ürün ile organik ürün farkına dikkat çekti. HiPP Ülke Müdürü Mustafa Karık, organik tarımı, iyi tarım uygulamaları ve konvansiyonel tarımdan ayıran faktörlere değinerek, bütün ürünlerin topraktan geldiğini ama organiğin farkının tohumlarından, ekme biçimi ve korunma biçimlerinden kaynaklandığının altını çizdi. Karık, “Kimyasallarla değil, biyolojik yöntemlerle organik ürünler korunuyor. Elle toplama yöntemi gibi yöntemlerle toplama yapılıyor. Organikle ilgili daha iyi beslenme,

HİPP Ülke Müdürü Mustafa Karık

daha lezzetli, daha fazla vitamin içeriyor gibi bir mesaj vermiyoruz zaten. Organiğin mesajı insanların vücuduna zararlı atıkların, kimyasal

“ORGANİK ÜRÜN SERTİFİKASIZ OLMAZ” HİPP Pazarlama Müdürü Sayime Emine Arslan da organik ürünlerin tarladan sofraya kadar her aşaması toplamda 260 kontrol noktasından geçen, GDO’suz, tatlandırıcı, koruyucu, aroma ve renk verici ürünlerin kullanılmadığı ürünler olduğunu ifade etti. İnsanların T.C. kimlik numaralarının bulunması

HİPP Pazarlama Müdürü Sayime Emine Arslan

bulaşıkların ya da GDO’nun girmediği ürünler olmasıdır. Yani vücudumuza neyi verdiği değil neyi vermediği önemli” dedi.

gibi organik ürünlerin de sertifikası ve sertifika numaraları bulunduğunu ifade eden Arslan, “Organik ürünler üzerinde sertifika logoları vardır. Bunlardan biri Türkiye’de satılan organik ürünün üzerinde bulunan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın organik tarım logosu. İkincisi Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş sertifikasyon kuruluşlarının logoları. İthal ürünlerde de AB direktiflerine uygun olarak üretildiğine dair bir logo oluyor. Açıkta bir ürünün üzerinde sertifikasının olması mümkün değil. Son yıllarda kafelerde organik kahvaltı ekolojik kahvaltı gibi kavramlar çıktı. Ama bu ürünlerin sertifikaları olmuyor” dedi.

www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

23


ORGANİK YAŞAM FESTİVALİ

Festival 7’den 70’e her yaşa hitap eden birbirinden renkli aktivitelerle İstanbullular’a keyifli bir hafta sonu geçirme imkanı sundu.

24

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr


www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

25


ORGANİK YAŞAM FESTİVALİ

ORGANİK GIDADAN, TEKSTİLE VE KOZMETİĞE KADAR BİR BÜTÜNDÜR

Organik ürünlerde en fazla dikkat çekenlerden biri de organik kozmetik ürünleri. Florame Türkiye Kurucu Ortağı Fatma Özgün Apaydın, organik kozmetik ürünleri konusunda bilgiler verdiği konuşmasına, insanların en büyük organının derileri olduğunu hatırlatarak başladı. Kozmetikte kullanılan tüm ürünlerin cilt tarafından emilerek vücuda geçtiğini anımsatan Apaydın, “Cildimize uyguladığımız bir şey tamamen iç organlarımıza ulaşıyor. Kozmetikte kullandığımız ürünlerin organik olması, Florame Türkiye yediğimiz gıdaların Kurucu Ortağı organik olması kadar Fatma Özgün Apaydın önemli. Köpüren ürünler, hijyen ürünler mutlaka organik sertifikalı kullanılmalı. Cilt kuruluğu, saçlarda dökülme gibi konuların büyük çoğunluğu kullanılan şampuan ve duş jelleri ile ilgili. Piyasada tüketilen ürünlerin büyük bir kısmında köpürtücü ajan diye tabir ettiğimiz bu ürünlerin köpürmesine olanak veren içerikler tamamen sentetik kimyasal maddelerden elde ediliyor. Bu ürünler köpürme yaparken vücudu kurutup tahriş ederken zararlı oluşumlara sebebiyet veriyor” dedi. Organiğin bir bütün olduğunun da altını çizen Apaydın, “Organik bir bütün. Organik gıda tüketirken sentetik kıyafetler giymek, ya da kozmetik ürünler kullanarak tek başına sağlıklı olmak mümkün değil” diye konuştu.

26

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr

Sade Organik Genel Müdürü Ahmet Yontar

“PAKETSİZ ÜRÜNLER ORGANİK OLAMAZ” Sade Organik Genel Müdürü Ahmet Yontar, doğal ürünlerin yollarda tezgahlar üzerinde “organik” ismiyle satılmasına ilişkin tüketicilere bilgiler verirken, bu tür ürünlerin organik olmadığının yasalarla belirtildiğinin altını çizdi. “Türkiye’de paketsiz gıda maddeleri organik olarak satılamaz” diyen Yontar, bu ürünlerde ilaç kullanımı olmasa bile kullanılan tohumun hibrit tohum olduğunu veya civardaki diğer tarlalarda kullanılan ilaçların bu tarlaya geçebileceğini kaydetti. Organik tarımda tarlanın organik üretime hazır hale getirilmesi sürecinin bile 3 yılı bulduğuna dikkat çeken Ahmet Yontar, şunları kaydetti: “Organik ürün ambalajlanmadan, kontrol edilmeden seyahat edemez. Türkiye’de organik ürünü bulunduğu yerde üretildiği yerde paketleyip ambalajla seyahat ettiriyoruz. Çünkü ürünleri koruma altına almamız lazım. Dışarıdan kirlenmeyi engellememiz lazım. Ben herkesi uyarmak istiyorum. Organik diye satılan açık ürünleri, dökme satılan ürünlerin organik olmadığını bilmesi gerekiyor insanların.” Ahmet Yontar, Türkiye’de 205 adet organik sertifikalı ürün bulunduğunun, buğdaydan pirince, sebzeden meyveye kadar birçok ürünün organik seçeneklerine tüketicilerin ulaşabileceğinin altını çizdi.


ORGANİK SADECE GIDADA DEĞİL

Ralila Organik Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Aydın

“HER GÜN YEDİĞİMİZ ÜRÜNLERİN NE İHTİVA ETTİĞİNİ BİLMİYORUZ”

Ralila Organik Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Aydın da organik ürünlerin aslında doğal olarak üretilen ürünlerin doğallığının korunması, kontrol edilerek kayıt altına alınması olduğunu belirtirken, organik üretimin endemik yani kendi bölgesinde yetişen ürünlere bağlı olduğunu ifade etti. Organik ürünlerin topraktan aldığı maddelerin insan vücudunda yararlı maddeler haline geldiğinin altını çizen Aydın, “Topraktaki mineralleri almak vücudumuza verilen hürriyettir. Organik ürünlerin üretimleri endemik ürünlere bağlıdır. O ürünleri kendi bölgesinde yetiştirirseniz organik yetiştirmede daha rahat olursunuz. Farklı ürünleri yetiştirirseniz takviyeler uygulamak zorunda olursunuz. Beslenmek için değil sadece doymak için ürün üretilmesi organik ihtiyacını ortaya çıkarıyor. Doğal ürünlerin doğallığını koruması, bunun kontrol altına alınması aslında organiktir. Organik ürünlerle beslendiğinizde vücudunuzun ihtiyaç duyduğu hormonları, maddeleri alabilirsiniz. Her gün yediğimiz ürünlerin ne ihtiva ettiğini düşünerek ya da bilerek yemiyoruz” diye konuştu.

Organik Yaşam Festivali’nde renkli stantlardan biri de B-B Tekstil’in standı oldu. Tamamen organik pamuktan üretilen tekstil ürünleri kullanıcılara tanıtılırken, B-B Tekstil CEO’su Fidel Berber de seminer alanında tüketicilerin bilgi sahibi olmaları için organik tekstili anlattı. İnsanların tekstil konusunda zevklerine hitap eden kendilerine yakışanı giymek istediği gerçeğini göz ardı etmeden daha sağlıklı ürünleri üretme ihtiyacı ile organik sektörüne girdiklerini belirten Berber, “O yüzden daha eğlenceli tasarım ürünü ama tüm organik standartlara uygun bir ürün yapalım istedik. Ürettiğimiz ürünler organik pamukla üretiliyor ve ambalajı dahi doğa dostu. Pamuk sentetikle karşılaştırdığınızda sağlıklı bir ürün. Fakat pamukta çok ciddi zirai ilaç kullanılıyor. Bu zirai ilaçların yüzde 50’si uluslararası sağlık örgütü tarafından zehirli diye nitelendiriliyor. Yani siz pamuktan daha fazla verim elde etmek için bir sürü ilaç kullanıyorsunuz ve pamuk bu ilaçları çok uzun süre taşıyor. Organik tekstil ürünlerinde organik pamuk kullandığımız için bu ilaçlara maruz kalınmıyor” dedi. Organik konusunda sadece organik kullanmanın yeterli olmadığını bunun bir yaşam biçimi olması gerektiğini de savunan Berber, tüketirken daha az ve daha uzun süre kullanılacak ürünleri tüketmenin yollarının bulunması gerektiğini sözlerine ekledi. Fidel Berber, tüketicilerin organik konusunda farkındalığının artması ve organik ürünler talep etmesiyle pazarın daha da büyüyeceğinin altını çizdi.

B-B Tekstil CEO’su Fidel Berber

GAP Natura Genel Müdürü Ecz. Medet Abbasoğlu

“CİDDİ BİR ÖRGÜTLENMEYE İHTİYACIMIZ VAR”

Festivale hem sahibi olduğu GAP Natura firması hem de GAP Ekolojik Tarımsal Kalkınma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı (EKODER) sıfatıyla katılan Eczacı Medet Abbasoğlu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde gerçekleştirilen organik tarım faaliyetleri konusunda bilgiler verdi. Özellikle organik nar ve nar ekşisi ile GAP Bölgesi’nin dünyaya açıldığını ifade eden Abbasoğlu, GAP Ekoder aracılığıyla Şanlıurfa’da çiftçilere yönelik kalıntı, zararlılarla mücadele ve budama eğitimleri verdiklerini, çiftçileri organik tarıma teşvik edecek çalışmalar yürüttüklerini ifade etti. Yurtdışındaki fuarlara katılarak pazarın sorunları ve bunlara getirilecek sorunlar konusunda çiftçileri bilgilendirdiklerini sözlerine ekleyen Medet Abbasoğlu, şunları söyledi: “Örgütlenme yoksa üretici yoksa tüketici yoksa projeler başarılı olamıyor. Bizim sektör olarak örgütlenmemiz gerekiyor. Organik tarımda en büyük sorun sertifika sorunu. Yurt dışında çalıştığımızda görüyoruz organik kolay bir sektör değil. Narda bizden ağır metallerin analizlerini istiyorlar. Teknolojinizde kalay var mı bakır var mı bunların analizlerini yapın diyorlar. Kalıntı analizlerini zaten yapıyoruz. Özellikle gıdada pekmez grubunda hidroksin metil fuhral dediğimiz kaynatma sebebiyle kansere neden olan bir sorun var. Bunları zaman içerisinde tüketicilerle paylaşarak bilim adamlarımızla işbirliği yaparak çözebildik. Bu çok zahmetli bir süreç. Bu ürünlerin kıymetini bilmemiz lazım. Bizim ciddi bir örgütlenmeye ihtiyacımız var.”

www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

27


ORGANİK YAŞAM FESTİVALİ

28

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr


Organik Yaşam Festivali’nin en önemli amacı çocuk yaştaki katılımcıları organikle tanıştırmaktı. Şehir hayatında büyüyen çocuklar organik tavuklarla tanışıp onların yumurtalarını toplama imkanı buldu.

www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

29


ORGANİK YAŞAM FESTİVALİ

AİLELER SORDU, UZMANLAR ORGANİĞİ ANLATTI Festival süresince devam eden seminerler ve söyleşilerde organikle ilgili merak edilen tüm sorular yanıtlarını buldu. Özellikle aileler çocukları ve kendi sağlıkları için organik ürün kullanmanın önemine dair ayrıntılı bilgilere sahip oldu.

O

rganik Yaşam Festivali’nin düzenlenme amacı daha fazla tüketiciye organik ürün kullanmanın önemini anlatabilmek, bu alanda farkındalık yaratmak ve organik ürünlerle ilgili akılları kurcalayan sorunları yanıtlayabilmekti. Bu amaç doğrultusunda gerek üreticilerden gerek firma yetkililerinden gerekse alanında uzman bilim adamlarından oluşan çok sayıda isim, katılımcılara organiği anlatarak, onların sorularını da yanıtladı.

30

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr


EKOLOJİK YAŞAM UZMANI “SU EN DOĞAL TEMİZLEYİCİDİR”

Festivalde sahne alan Ekolojik Yaşam Uzmanı Ziraat Mühendisi Erkan Şamcı oldu. “Dünyayı titiz hanımlar kirletiyor” başlıklı sunumu oldukça ilgi gören Erkan Şamcı, organik yaşam ve ekoloji konularında bilgiler verdi. Kadınların günlük hayatında sıklıkla kullandığı kozmetik ve temizlik malzemelerinin içeriğindeki kimyasallara da dikkat çeken Şamcı, şunları söyledi: “Hayatımıza birçok kimyasal, isim değiştirilerek sokuldu ve biz de kendimizi doğayı çevreyi kendi çocuklarımızı zehirleyip duruyoruz. Her evin köşesi için ayrı deterjan üretiliyor. Kendi hayatımızda kendi temizliğimiz için kimyasal kullanıyoruz. Su doğal temizleyicidir. Sadece su ile ellerinizi yıkasanız yüzde 95 oranında bütün mikroplardan kurtulursunuz. Eğer sabunla yıkarsanız yüzde 100 temizlenirsiniz.

DR. YAVUZ DİZDAR “UCUZ PROTEİN İHTİYACINI KARŞILAYAN ANTİBİYOTİKLİ TAVUKLAR”

Onkoloji Uzmanı Yazar Dr. Yavuz Dizdar da sağlıklı beslenmenin ipuçları konulu sunumunda, sağlıklı gıda seçimi konusunda katılımcılara bilgiler verdi. Özellikle temel beslenme ürünlerinin başında gelen tavuk ve yoğurt konusuna dikkat çeken Dr. Dizdar, tavuk konusunun özellikle halkın ucuz protein ihtiyacı gibi bir kavramdan çıktığını söyledi. Her şeyin bir maliyeti olduğunu belirten Dr. Dizdar, “Siz bunu ucuz diye yapmaya başladığınız anda değerini mutlaka yitirir. Bugün baktığımızda mevcut tavukların yenebilir bir şey olmadığını görüyoruz. Ucuz olan hayvanların eti antibiyotik içeriyor. Bunu bir kez yediğinizde bir şey olmuyor ama sürekli yerseniz sağlığınızdan olursunuz” diye konuştu.

üretim yapılan iki yer var. Biri Doğu Karadeniz Bölgesi diğeri ise Gürcistan. Bu ilaç kullanıldığı zaman çayın üzerindeki böcekler ölüyor ancak çaya da ciddi zarar veriliyor” dedi. Dünya geneline bakıldığında Türkiye’nin verimli oranlarda organik çay üretimi yapılabilecek nadir coğrafyalardan biri olduğunun altını çizen Cenk Özyılmaz, bunun desteklenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

DR. ÜMİT AKTAŞ “BOZULMAYAN GIDA SAĞLIĞINIZI BOZAR”

DYT. CENK ÖZYILMAZ “ÇAY İLE VÜCUDUMUZA ÇOK SAYIDA KİMYASAL ALIYORUZ” Organik gıda maddelerinin yanında Türk sofralarının bir diğer vazgeçilmez ürünü olan çayın da organik seçenekleri bulunuyor. Çay konusunda yaşanan riskleri ve organik çay tüketmenin önemi konusunda faydalı bilgiler veren diyetisyen Cenk Özyılmaz, çay konusunda Türkiye’nin avantajlı ülkeler arasında yer aldığının altını çizdi. Daha fazla üretilebilmesi amacıyla çayın ciddi kimyasal işlemlerden geçirildiğini belirten Özyılmaz, günlük hayatta tüketilen çay ile insan vücuduna büyük oranda kimyasal girdiğini belirterek, “Çayın verimini artıran pestisid adlı ilaç kullanılmadan dünyada

Bahçeşehir Üniversitesi Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş da “Önce Gıdamızı Bozdular” başlığı ile yaptığı sunumda, tarihten bu yana gıda maddelerinin genetiğinde yapılan değişiklikleri insan sağlığına etkileri konusunda bilgiler verdi. Her gün 3 kilo yabancı maddeyi gıda maddelerini vücudunuza alıyorsunuz. Vücudunuzda cildinizden sonra gelen en büyük ikinci organınız bağırsaklarınızdır. 100 trilyon probiyotik bakteriler taşıyorsunuz bağırsaklarınızda. Bunlar bağışıklık sisteminizin iç savunma duvarı. Kalenizin surları. Aldığınız gıdalar sağlığınızı direkt olarak etkiler. Ne yerseniz siz osunuz. Sağlığınızı korumak istiyorsanız önce ne yediğinizi ne içtiğinizi bilin. Sağlığınızı korumanın ilk yolu beslenmenizi düzenlemektir.”

www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

31


ORGANİK YAŞAM FESTİVALİ

Organik Yaşam Festivali, daha sağlıklı nesillerin yetişmesi için toplumda bir farkındalık oluşturma hedefiyle düzenlendi. Aileler ve çocuklar organiği eğlenceli aktivitelerle tanıma imkanı buldu.

32

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr


www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

33


ORGANİK FİRMA

ORGANİK ÜRÜN TÜKETENLERİN VÜCUDUNA GDO GİRMİYOR

HİPP Ülke Müdürü Mustafa Karık, organik ürün tüketen vatandaşların vücuduna GDO ve zararlı kimyasalların girmediğinden emin olabileceklerini söyledi.

T

VNET Televizyonu’nda yayınlanan Sağlık Raporu Programına konu olan HİPP Ülke Müdürü Mustafa Karık, organik tarım ve organik ürünler pazarı hakkında bilgiler verdi. Programın yapımcısı Ayşenur Asuman Uğur’un sorularını yanıtlayan Mustafa Karık, şu anda toplumda bir kavram kargaşası olduğunun altını çizdi. Konvansiyonel tarım ile organik tarımın arasında doğal ve iyi tarım uygulamalarının bulunduğunu ve bunların insanların kafasını karıştırdığını belirten Karık, organik üretimin çok net kuralları olduğuna vurgu yaptı. Karık, “Organik tarım herhangi bir yere yerleştirebileceğiniz bir tanım değil. Onunla ilgili kurallar çok nettir. Kanunlar vardır. Nasıl yapılması gerektiği ile ilgili net bilgiler vardır. Bunlara uyulması gerekiyor ve bunlar da denetleniyor. Hem devlet tarafından hem de bağımsız sertifikasyon kuruluşları tarafından denetleniyor. Türkiye’de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı hem kendisi sertifikalandırıyor hem de kendisinin akredite ettiği uluslararası tanınmış bağımsız kuruluşlar, sertifikasyon kuruluşları bunları denetliyor” diye konuştu.

34

Ekim 2015

www.organikturkiye.com.tr


TOPRAKTA YETİŞMİŞ HER ÜRÜN ORGANİK DEĞİLDİR

Konvansiyonel ve iyi tarım uygulamaları ile üretilmiş ürünlerin de laboratuvar ortamında üretilmediğini topraktan geldiğini sözlerine ekleyen Mustafa Karık, şunları söyledi: “Bu ürünlerin hiçbirisi yani pazardan aldığınız, manavdan aldığınız ürünlerin hiçbiri laboratuvarda bir cam fanus içerisinde yetişmiyor. Sonuç itibariyle hepsi toprakta yetişiyor. Dolayısıyla toprakta yetişmiş her ürün organiktir demek çok yanlış bir tanımlama olacaktır. Organik ürünlerinin vücudumuza neyi daha fazla verdiğini tartışmıyoruz biz. Organik ürünler daha besleyici midir, daha fazla vitamini var mıdır bunlarla ilgili ciddi araştırmalar var dünya üzerinde. Bunların sonuçları önümüzdeki yıllarda insanlarla paylaşılacaktır. Organik ürünlerin bizim vücudumuza daha fazla neyi verdiği değil neyi vermediği önemli. Kimyasal atıkları vermiyor, GDO’lu ürünleri vermiyor. Dolayısıyla organik ürün tüketen bir insan şundan emin olacak; ‘Benim vücuduma herhangi bir kimyasal, GDO içerikli bir ürün girmiyor.’ Organiğin de elde etmeye çalıştığı budur. İnsanların vücuduna, müdahale edilmiş zararlı şeylerin girmemesidir. Sebze ve meyvelerde eğer konvansiyonel bir üretim yapılmışsa mutlaka kimyasal ilaçlama olmuştur. Tohumların GDO’lu tohum olma ihtimali çok yüksektir ki bugün birçok üründe pirinçte, mısırda, buğdayda GDO’suz bir tohum bulma imkanı neredeyse ortadan kalktı gibi.

Dolayısıyla günlük tüketimimizde özellikle mısır ve mısır nişastası çok fazladır. Organik tüketmediğimiz sürece GDO’yu her gün vücudumuza alıyor olacağız.”

TARLADAN RAFA KADAR DENETİM Organik tarım üretim süreçleri konusunda da ayrıntılı bilgiler veren Mustafa Karık, organik ürünlerin üzerinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile bağımsız denetim kuruluşlarının sertifikalarının olması gerektiğinin altını çizdi. Karık, organik üretimde çiftçilerin ekime

başlamasından önce tarlaların denetlendiğini ifade ederek, “Ürün yetişirken herhangi bir şekilde kimyasallarla ilaçlama yapılmıyor. En önemli unsur budur. Biyolojik mücadele yapılıyor. Tarımın aslına dönmüş oluyoruz. Doğanın bize verdiği imkanlarla doğaya dönüyoruz. Toplama kısmında da yine elle toplama yapılıyor. Ya yerinde ambalajlanıyor bu ürünler ya da organik tarıma uygun olarak nakledilip o şekilde ambalajlanıyor. Ürün ambalajına girene kadar hatta raflardan dahi denetime tabii tutuluyor” diye konuştu.

HİPP olarak, organik üretimin artırılması için çiftçileri desteklediklerini de sözlerine ekleyen Karık, anlaşmalı çiftçiler sayesinde hem daha fazla organik tarım arazisine sahip olunduğunun hem de alım garantisi ile çiftçilerin mağdur edilmediğinin altını çizdi. www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015 35


ORGANİK FUAR

Organik gıda meraklıları Anuga’da Dünyanın en büyük gıda fuarı Anuga’da şu sıralar organik gıda stantları büyük ilgi görüyor. Fakat bu sektörde büyük bir rekabet ortamı var ve başarıyı yakalamak sanıldığı kadar kolay değil.

O

rganik gıda trendi son zamanlarda dünya genelinde olduğu gibi Almanya’da da ilgi görmekte. Dünyanın en büyük gıda fuarı Anuga’nın büyük bir bölümü de yalnızca organik gıdalara ayrıldı. Gluten içermeyen un karışımlarından yosunlu makarnalara kadar birçok ürünü burada bulmak mümkün. Martina Olivieri standında kendi organik gıda markası ‘‘Ambrosiae‘‘nin tanıtımını yapıyor. 34 yaşındaki İtalyan, ürünlerini Adriyatik kıyısında ürettiğini söylüyor. Gıdalarda kullandığı malzemelerin hiçbiri 42 derece sıcaklığın üstünde işlem görmüyor. Bu sayede Olivieri ürünlerini ‘‘işlenmemiş‘‘ sınıfında tanıtabiliyor. Olivieri’nin organik gıdaları şu anda yalnızca İtalya’da müşterinin beğenisine sunulsa da girişimcinin planı Almanya’ya açılmak.

Doğal beslenme ihtiyacı Gluten, laktoz, kolesterol ve maya gibi maddeler içermeyen ürünler gıda pazarında her geçen gün daha çok ilgi uyandırıyor. Bu ürünleri Almanya’da tüketiciye sunan Klemens Reif da özellikle alerjen madde içermeyen gıdalarda son zamanlarda büyük bir satış patlaması yaşandığını kaydediyor. Zorunluluktan bu ürünleri tercih edenler olsa da Reif’e göre ilginin büyük bölümünü kendi isteğiyle katkısız beslenmek isteyenler gösteriyor. Ancak girişimci Andreas Ludwig, her organik gıda ürününün ilgi görmediğini söylüyor. Ludwig, üç yıldır ‘‘Chjlya‘‘ markası ile Brezilya’dan Almanya’ya doğal üretim şeker kamışı içkisi satmakta. Gazetede ürünü ile ilgili çıkan haberlere rağmen Ludwig

36

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr

için işler iyi gitmiyor. Alman girişimci başarı dileklerine ‘‘Başarıya ihtiyacım var‘‘ diye cevap veriyor.

Vegan gıdalar ilgi görüyor Bir kaç stant ötede genç girişimciler kendi organik içeceklerini tanıtıyor. Yüzde yüz vegan ve doğal içecekler Agave otu şurubu sayesinde oldukça tatlı olmasına rağmen yalnızca on yedi kaloriye sahip. Bir buçuk yıldır piyasada olan firmada hiç bir çalışanın yaşı 35’in üstünde değil. Şirketin pazarlama sorumlusu organik gıda sektöründe vegan ürünlerin aşırı derecede popülerlik kazandığını aktarıyor. Fuardaki vegan stantlarında şüpheci yeme içme meraklıları sosis ve salam gibi koksa da et içermeyen vegan sosislerinin de tadına bakıyor. Anuga’da doğal gıda üreticileri arasındaki rekabet git gide artacak gibi.


ORGANİK ÇAY

görüşmeler yaptık. Orada yaptığımız görüşmeler bu fuara da müşteri çekti, Yeni bayilikler oluşturuyoruz” diye konuştu. Sütlüoğlu, “Marka olmak önemli. Türkiye’nin dünya çapında tanınan markaları olması ülkemizin global pazardaki yeri ve algısı açısından önemli, dönem markalar dönemidir. Bu piyasaların kaymağını markalar yiyor. Sadece ticaret yapmıyorsunuz, ülkenize de katkı sağlıyorsunuz. Onun için ihracatımızı arttırmamız gerekiyor. Markaları arttırmamız gerekiyor. Marka değeri yüksek olan ürünler, dünya pazarlarına açılmamız ve pazar payımızı genişletmemiz gerekiyor. Biz Çaykur olarak üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz” ifadelerine yer verdi.

“En organik çay türk çayıdır”

Çaykur ihracata yöneldi Almanya’nın Köln kentinde düzenlenen 33. Uluslararası Gıda Fuarı ANUGA, rekor bir katılıma daha imza attı. Fuara Türkiye ulusal katılım alanındaki standı ile katılan Çaykur, bu uluslararası platformda bir kez daha sağlıklı Türk çayının tanıtımını üstlendi.

D

ünyanın 108 ülkesinden 7 bin 63 firmanın katıldığı, dünyanın en büyük gıda fuarı olma özelliğini taşıyan fuara Türkiye 300’ün üzerinde firma ile katılarak ülke sıralamasında üçüncü sırada yer aldı. Yunanistan’ın konuk ülke olduğu fuarda Türk ürünleri

fuarın ilk gününden itibaren büyük ilgi görerek katılımcıları sevindirdi. 10-14 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen fuarda milli markamız Çaykur da yerini aldı. Çaykur Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı İmdat Sütlüoğlu, ihracata ağırlık verdiklerini ve Türkiye’nin 2023 ihracat hedeflerine katkı sağlamayı hedeflediklerini söyledi.

“Dünya markası olmaya çalışıyoruz” Dünya pazarlarının talepleri doğrultusunda yeni ürünler üzerinde çalışarak dünya trendleri ile hareket ettiklerini söyleyen Genel Müdür Sütlüoğlu, “Beklentilere uygun markalar ve ürünler çıkarıyor ve tanıtıyoruz. Bu fuar bizim için çok verimli oldu. Amerika’dan, Kanada’dan, Ortadoğu’dan, Asya’dan ve birçok ülkeden yeni bağlantılar kurduk. Görüşmelerimizin devam ettiği tüccarlar var. Oldukça güzel sonuçlar elde ediyoruz. Fuar katılımlarına aralıksız devam edeceğiz. Tanıtım önemli. Bu fuarın hemen öncesinde, Çaykur TIR’ımızla Balkan ülkelerine gittik, Kosova, Arnavutluk ve Bosna Hersek gibi ülkelerde nihai tüketiciye çayımızı tattırdık, anlattık, ticari

Çaykur’un organik çay üretiminde rakipsiz konumda olduğunu ifade eden Sütlüoğlu, “Bizim çayımız çay yetişen bölgeler içerisinde, organiğe en yakın nitelikte olan çaydır. Dünyada çayın yetiştiği bölgeler içinde en kuzey iklim kuşağında yer almasıyla farklılaşıyor. Üzerine kar yağan ve kar yağdığı için de haşere barındırmayan bir çayımız var. Sadece kimyasal gübreden vazgeçerek çayımızı organik yapabiliyoruz. Diğer çay üreten ülkelerin böyle bir imkanları bulunmuyor. Haşere ile mücadele etmeleri gerektiği için ilaçlama yapmaları gerekiyor. Bundan dolayı da çaylarını organik yapma imkanları yoktur. Biz organik üretimimizi hızlı bir şekilde arttırıyoruz. Bu yıl 10 bin dekar olan sahamız seneye 30 bin dekara çıkıyor. Gelecek yıl 40 bin dekara çıkarıyoruz. Organik pazarda iddiamızı sürdüreceğiz. Bu konuda Çaykur’un rakibi yok. katma değeri yüksek organik ürünlerle, çay üreticisine daha fazla kaynak aktarmayı hedefliyoruz” açıklamasında bulundu. 284 bin metrekarelik bir alanda düzenlenen fuarda yiyecek, içecek, fırınlanmış ürünler, tatlılar, süt ürünleri, dondurulmuş ürünler, sağlıklı ve hazır yiyecekler, yiyeceklerin korunması, pişirme ekipmanları ve helal gıdalar gibi kategoriler yer alıyor.

www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

37


ORGANİK BİLGİ

Organik gıda alırken sertifikasına bakın

Organik denilen her gıdaya güvenmemek gerektiğini belirten Prof. Dr. Faruk Balcı, ‘Örneğin organik tavuk denen ürünlerin bazılarında sertifika numarası göremezsiniz; köy tavuklarının ise nasıl yemlendikleri ve kesim şartları belli değil’ diyor

G

ıda sağlığı dendiğinde yumurtadan tavuğa, domatesten mısıra kadar pek çok üründe zaman zaman bilimsel verilerle desteklenmeyen farklı görüşlerin ortaya atılması tüketicileri olumsuz etkiliyor. Organik denilen gıdalara da araştırmadan yaklaşmanın doğru olmadığını söyleyen Uludağ Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi

38

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr

Genetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Balcı, “Örneğin organik tavuk olarak piyasaya sunulan ürünlerin bazılarında Bakanlığın kontrolüne imkan sağlayan sertifika numarasını göremezsiniz. Köy tavuklarının ise kesim şartları ve nasıl yemlendikleri belli değil” diyerek tüketicileri dikkatli olmaya çağırıyor. Balcı, bilimsellikten ve denetimden uzak yetiştirilen tavukların, sıkı denetim ve

kontrol altında yetiştirilen ve kesilen tavuklardan daha sağlıklı olduğunun iddia edilemeyeceğini söyledi. Gıda sağlığı ve güvenliği konusunda bugün pek çok üründe zaman zaman birbiriyle çelişen iddialar gündeme gelirken, özellikle ürünlerdeki seri ve sertifika numaralarına bakmak nın önemini vurgulayan Prof. Dr. Balcı, “Örneğin tavukta kaliteli bir markalı ürünü alırken, bugün hangi bölgede


Mümkün olduğunda organik gıdalar satın almaya özen gösterin.

yetişen hayvanın ürününü yediğini merak eden ve bu ürünün raporunu görmek isteyen bir tüketici, ürün paketi üzerindeki seri numarasını markanın internet sitesinden aratarak öğrenebiliyor. Marketlerdeki markalı ürünler, Bakanlık tarafından da dönem dönem rastgele alınan numuneler analiz edilerek izleniyor” diyor.

‘Köy tavuklarının nasıl yemlendiği belli değil’ Son zamanlarda sıkça öne sürülen ‘organik ürün’ kavramına da değinen Balcı, bu alanda önemli bir bilgi

kirliliği yaşandığını vurguladı. Tavuk üretiminden örnek veren Balcı şöyle diyor, “Türkiye nüfusunun 20 kilo et tükettiğini düşünürseniz, 4800 adet organik tavuk yetiştirmek için 24 bin metrekare alan gerekiyor. Bu da Türkiye yüzölçümünün yüzde 66’sını kümeslere ayırmanız gerektiği anlamına geliyor. Bunun da uygulanması görüldüğü gibi imkansızdır.” Bunun yanında piyasada görülen organik tavukların sertifika numarası olması ve bu numaraların Bakanlıkça kontrol edilmesi gerektiğini

belirten Balcı, “Şu anda organik tavuk olarak piyasaya sunulan ürünlerin bazılarında bu sertifika numaralarını göremeyebilirsiniz. Ayrıca piyasada etlik tavuk ırklarıyla yapılan üretimi köy tavukları ile de karşılaştıramazsınız. Çünkü köy tavuklarının kesim şartları ve nasıl yemlendikleri belli değildir ve denetlenemeyen kısım da buradadır” dedi. Balcı, kalite güvence uygulamalarının kritik önem taşıdığını, ürünlerin HACCP, Çevre, OHSAS sertifikalarına sahip olmasının önemli olduğunu sözlerine ekledi.

Organik ürün bir standarda göre üretilir ve sertifikalandırılır. Organik ürünlerin etiketlenmesi ciddi kurallara göre yapılır ve yanlış etiketlemelerde önemli kanuni yaptırımlar söz konusudur. www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

39


ORGANİK GASTRO

Organik yetmez... lezzetlide olsun lütfen! Süper yiyecek kinoanın yerini yeni dönemde darı alıyor, Organik yağlar yemek trendlerindeki yerini alırken, cırcır böceği etinden yapılan hamburgerler de yavaş yavaş restoranlara girmeye başlıyor

D

eğişmeyen tek şey değişimin kendisi. Her yıl trendler de elbette bu sözden nasibini alıyor. Moda, fitness, müzik, eğlence hayatı... Birçok alanda trendler ciddi değişimler yaşıyor. Elbette gastronomi alanı da bu durumdan nasibini alıyor. Sonbaharla birlikte araştırma şirketleri gastronomi alanında hayatımıza girecek yenilikleri açıkladı bile. Şık ve pahalı restoranların yerini bistrolar alıyor, darı menülerde çoğalıyor, bezelye tüketimi artıyor... Bir de kim korkar yağdan durumu söz konusu. O halde sözü fazla uzatmayalım ve yeme-içme dünyamızda neler olacak bir göz atalım... • Sonbahar-kış döneminde kinoanın yerini darı alıyor. Bildiğimiz darı... Aslında biz darıyı daha çok muhabbet kuşlarının yemi olarak biliyorduk. Oysa bozanın da hammaddesi olan darı pek ala yiyeceklerde de kullanılıyor. Hem B vitamini, demir ve kalsiyum bakımından da oldukça zengin. Fazla pişirmediğiniz sürece tadı da epey lezzetli. O halde yeni sezonda daha az kinoa, daha fazla darı görmeye hazırlıklı olun. • Son yıllarda organik yiyecek tüketimi artmış durumda... 2016 yılında gastronomi alanında en çok parayı harcayacak olan Z Kuşağı yemekte tada kaliteden daha çok önem veriyor. O halde hazır olun organik kafeler, sadece sağlıklı yemek hazırlamak yeterli olmayacak. Lezzetli olanlar fark yaratacak.

40

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr

Sosyal sorumluluk gastronomiye de sıçradı. Artık tüketici daha bilinçli. Sadece kalan yemekleri hayvan barınaklarına yollamaktan da bahsetmiyorum. Tüm dünyada duyarlı bazı restoranlar “Bir alana, bir yardım” gibi kampanyalar başlattı. Siz bir pizza aldığınızda, bir pizza da ihtiyacı olana gidiyor. Tüketici bu tarz duyarlı mekanları tercih ediyor. Sağlıklı beslenme akımıyla göz ardı ettiğimiz yağ da yükselişe geçiyor. Hem soğuk günler bizi bekliyor, vücuda biraz yağ almakta sorun yok. Yağ fobilerimizden kurtulmanın şimdi tam zamanı. Hem organik yağlar sağlıklı diyetlerin önemli bir parçası. Bezelye de yeni soya olarak gastronomi dünyasındaki yerini alıyor. Protein açısından zengin bezelye yakında fine dining restoranlarda bile olacak. Zaten kim sevmez kıymalı bezelye yemeğini... Halk arasında ‘kasıntı’ olarak da tabir edilen, yemeklerin kocaman tabaklarda ufacık

porsiyonlar halinde servis edildiği pahalı restoranlar da artık tüm dünyada ‘out’ oluyor. Hem milyon dolarlık yatırımlar gerektiren bu restoranlara müşteri en fazla ayda bir gidiyormuş. Onun yerine ‘mahalle kafesi’ olarak da tarif edebileceğimiz, rahat ve çok pahalı olmayan mekanların sayısında artış olacak. Bahşiş sorunu gerçekten de sıkıntılı hal alabiliyor. Aslında servis ücreti alınmayan bir restoranda servis elemanına ne kadar bahşiş vereceğiniz size kalmış ama bu birçok ülkede değişiklik gösteriyor. Ortalama hesabın yüzde 10’u bahşiş olarak vermeyi doğru tanımlayabiliriz. Ama gelişen teknolojiyle bahşiş sorunu da ortadan kalkıyor. Restorana gitmeden ödeme sistemi sayesinde servis ücreti de hesaba eklenmiş olacak. “Protein bitiyor, böcek yemeye hazırlanın” diye yıllar önce uyarmaya başladı bizi gıda mühendisleri. Avusturalya’da sırf böcek yapan oldukça iddialı mekanlar da açıldı. Ama birçoklarımızın bünyesi halihazırda böcek yemeyi kaldıramıyor. Bu durumda alternatif menüler arayan şefler de çekirge etini hamburger köftesi haline dönüştürüyor. Amaç şeklini, şemalini görmeden yavaş yavaş bu tarz etlere alışmak. Yine böceklerden yapılan enerji barları da piyasaya girdi bile.


ORGANİK KEŞİF

Teresa bryanton “Organik tarım da yapabileceğim doğal bir yeri keşfedinceye kadar yolculuğumu sürdüreceğim”

Hayalindeki Ülkeyi Bulmak İçin Dünyayı Dolaşıyor Kanada’daki tüm varlığını satarak yaklaşık 5 ay önce kızıyla yola çıkan 40 yaşındaki Teresa Bryanton, yeni bir yaşam kurabileceği coğrafyayı keşfedebilmek için dünyayı dolaşıyor.

E

şinden ayrılmasının ardından evini, arazileri ile otomobilini satan yoga ve meditasyon uzmanı Bryanton, 4 yaşındaki kızı Ashlayn ile dünyayı dolaşmak için 4 Mayıs’ta ülkesinden ayrıldı. Uçak ve otobüsle yolculuğunu sürdüren Bryanton ve kızı, Kanada’dan uçakla İngiltere’ye, buradan karayoluyla Polonya, Macaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan’ı geçerek Türkiye’ye ulaştı. Farklı kentleri gezmesinin ardından Bartın’a gelen Bryanton, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yoğun iş stresi ve kalabalık şehir yaşamından sıkıldığını, daha az paraya ihtiyaç duyacağı, doğayla baş başa kalabileceği bir hayat kurmak için dünyayı gezdiğini söyledi. Kızına daha çok zaman ayırabilmenin yanında kanserle ilgili bir tedavi

merkezi kurabileceği yer arayışı için yolculuğunu sürdürdüğünü anlatan Bryanton, “Bugün dünyanın en önemli sağlık sorunlarından biri kanser. Kanserden hayatını kaybeden akrabalarım ve arkadaşlarım oldu. Yerleşip kanser tedavi merkezi kurabileceğim bir yer bulmak için dünyayı geziyorum. Burada ilaçsız, alternatif tedavi yöntemleriyle kanser hastalarının tedavi sürecine yardım etmek istiyorum. Hayattaki enerjileri, güzellikleri görüp yaşamaktan zevk alındığında kanserin yenilebileceğine inanıyorum” diye konuştu.

“Türkiye’ye yerleşebilirim” Bryanton, dünyayı gezmek için 2 yıllık bir program yaptığını ve olabildiğince çok ülkeyi görmek istediğini vurgulayarak, şöyle konuştu: “Seyahat etmemin sebebi doğru yeri ve doğru insanları bulmak.

Alternatif tıpla kanser tedavi merkezi kurmak istiyorum, bunun için yerleşeceğim coğrafyadaki insanlar buna açık olmalı. Organik tarım da yapabileceğim doğal bir yeri keşfedinceye kadar yolculuğumu sürdüreceğim. Yoga ve meditasyon tecrübemle hayatımı kanser tedavisine ayıracağım. Bu yönde bir isteği ve hayali olan varsa bunu birlikte de gerçekleştirebiliriz. Önceliğim Romanya, İspanya, Hindistan veya Fransa ama bana destek verebilecek ve hayalime ortak olabilecek biri çıkarsa Türkiye’ye de yerleşebilirim.” Dünyada yiyeceklerin kimyasallar yüzünden tehlikeli bir hale geldiğini belirten Bryanton, eskiden insanların çok daha sağlıklı olduğunu, kızını organik gıdalarla büyütebileceği bir coğrafyada yaşamak istediğini kaydetti.

www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

41


ORGANİK BİLGİ

Etiket okumayı biliyor musunuz?

Süper marketlerde bulunan binlerce ürün arasında ‘sağlıklı olanlar hangisi? soru çok basit fakat yine de organik tüketmiyorsanız, diğerleri hakkında bilgi sahibi olabilmek için yazımızı okumanızı tavsiye ediyouz

Ürünlerin gerçek bilgilerle sunulup sunulmadığını kontrol edin Örneğin, çilekli yoğurt içeriğinde mutlaka çilek bulundurmalıdır. Doğala özdeş çilek aroması içerir diyorsa ya da çilek yer almıyorsa siz çilekli yoğurt tüketmiyorsunuz demektir. Örneğin, ambalajında tam tahıllı diyen bir ürün beyaz pirinç içeriyorsa bu önemli bir detaydır. İçeriğine dikkat etmiyorsanız siz, tam tahıllı bir ürün değil de tam tahıl içeren bir ürün tüketiyorsunuzdur. Örneğin, organik ürün damgalı ürünler. Mutlaka aynı pakette sertifika bilgileri ve kodlarının yer aldığı kontrol

42

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr

edilmelidir. Farkında olmadan normal bir ürün tüketiyor olabilirsiniz. Ürün üzerinde sertifika olup olmadığına dikkat edin.

Kolesterolsüzdür Çoğu kolesterol içermeyen ürün diğer taraftan yağdan zengin olabilmektedir. Besin değeri etiketinden yağ içeriğinin kontrol edilmesi iyi olacaktır. Örneğin, tüm bitkisel yağlar kolesterol içermez ama %100 yağdır. Ya da sıvı/katı margarinler, kolesterol içermez fakat içeriğinde trans yağ asitleri bulunmakta ve tamamen yağ molekülleri içermektedir.

Fırınlanmıştır, kızartma değildir Eğer bir ürün özellikle kahverengi ve çıtır ise, fırınlanmadan önce yağlanmıştır. Bu sebeple besin değeri etiketi kontrol edilmelidir. Elbette bir kızartma kadar kötü olmayabilir fakat kızartılmışlar kadar yağ içeriyor olabilir.

Şekersizdir ya da şeker ilavesizdir Bu ifade üründe sofra şekerinin (sukroz) bulunmadığını ifade eder. Fakat diğer taraftan şeker kadar enerji içeren ya da kan şekerini etkileyen şeker türleri vardır. Örneğin fruktoz,


glukoz şurubu, fruktoz şurubu, malt ektresi, mısır şurubu gibi. Bunları kontrol etmeyi ihmal etmeyin.

Tarif

DİLEK İNCE ÖZENEL dilekozenel@hotmail.com

Light Light ürün olarak ifade ediliyor olması gerçekten hafif olduğu anlamına gelmeyebilir. İçeriğindeki şeker ve yağ içerikleri ile miktarları kontrol edilmelidir. Referans ürünlerle mutlaka miktarları karşılaştırın.

Monosodyum Glutamat Farketmeden “Ne lezzetli bu” dediğiniz ürünlerin içeriğini mutlaka kontrol edin. Tüketilen paketli ürünlerin çoğunda yer alabilen bu madde (MSG) göğüs ağrısı, baş ağrısı, yüzde kızarıklık, nefes darlığı, ödem ve terlemeye neden olduğu bilinmektedir. Buna Çin Restoranı Sendromu denir. Hamilelik döneminde aşırı kullanımının sinir sisteminde, retinada, böbreklerde zararlı etkilerini bildiren verilerin yanı sıra öğrenme ve bellek mekanizmasında bozukluklara yol açtığı, ileri yaşlarda ise obezite, kısırlık, büyüme bozukluğu, Alzheimer, Parkinson ve epilepsi gibi hastalıklara neden olduğu öne sürülmektedir.

Her zaman organik olanını tercih edin Birçok gıdanın içerisinde GDO (genetiği değiştirilmiş organizma), pestisit kalıntıları (tarım, zirai ilaç, böcek kalıntısı) bulunabilmekte. Bu sebeple özellikle bebek ve çocuklarınız için organik ürünler tercih edin.

ORGANİK KÖZLENMİŞ BİBER ÇORBASI

Malzemeler

6 büyük kapya biber • 6 orta boy domates 1/2 çorba kaşığı zeytinyağı 2 çorba kaşığı karabuğday unu 1 soğan • 2 diş sarımsak 1 tatlı kaşığı zencefil tozu 1 tatlı kaşığı acı sos ( çocuk yiyecekse sonradan tabaklara paylaştır -opsiyonel) 1 çorba kaşığı ev yapımı üzüm ya da başka bir sirke de olur 2 su bardağı organik sebze suyu 1 su bardağı badem sütü (kıvamı açmak isterseniz ) ilave sıcak su • karabiber • tuz • kuru nane • kuru fesleğen

Yapılışı Biber ve domatesleri iyice yıkayın. Domatesleri yandan ikiye bölün. Biberlerle birlikte fırında közleyin. Soğuyunca kabuklarını soyun. Tencerede zeytinyağı ve karabuğday ununu şöylece 1 dk kadar çevirin. Küp doğranmış soğanı, sarımsağı, zencefili ,sebze sularını ekleyip 10 dk pişirin. Blenderdan geçirin. Baharatlarını ekleyin. Kıvamı koyu gelirse badem sütünü ekleyin. Kıvam hala koyu ise sıcak suyla açın. 5 dk daha kısık ateşte pişirin. Tabaklara paylaştırın. Üzerine badem ve fesleneğenle servis edebilirsiniz. Kullandığınız ürünlerin organik olmasına özen gösteriniz.

www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

43


ORGANİK TATİL

Sonbahar Rotaları

Güz mevsiminde New York sokaklarını aşındırmaya ne dersiniz? Ya da Paris’te Moda Haftası’nı takip etmeye... Venedik Bienali’ni gezmek de alternatifleriniz arasında... İşte sonbaharın en keyifli rotaları...

S

onbahar kimileri için tatilin bitmesi, şehir hayatının başlaması demektir. Oysa güz tatili bir başka güzeldir... Hem güz mevsiminde şehir aktivitelerinin sayısı da artar. Sergiler, etkinlikler başlar, kulüpler en iyi programlarını yapar. Menülere de yeni mevsimin yeni tatları yerleşir, gastronomi tatili ön plana çıkar. O halde tatilini sonbahara saklayanlar için alternatif rotalara bir göz atalım...

44

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr


NEW YORK’TA SONBAHAR Uğruna filmler dahi yapılmış... Aslında her mevsimin tadı başka New York’ta, ama şüphesiz sonbaharı bir başka... Ah bir de havalimanına ulaşınca karşınız çıkan gümrük kuyruğu olmasa... Bu mevsimde New York’un keyifli olmasının en önemli nedeni sokaklarda gezerken yüzünüze çarpan hafif rüzgar. Zira şehir yazın pek kavurucu oluyor... New York’a sonbaharda özellikle Avrupa’dan epey turist geliyor. SoHo sokaklarında dolaşırken Almanca, Fransızca, İtalyanca konuşmalar kulağınıza ilişiyor. Özellikle Balthazar’dan içeri adım atar atmaz farklı milletlerden insanlarla bir arada buluyorsunuz kendinizi. Ortam bir film karesini andırıyor. Söylüyorsunuz şarabınızı, istiridyenizi New York’un tadını çıkartıyorsunuz... Bu arada SoHo’da alışveriş ve yemek güzel ama New York’u saran ‘sağlıklı beslenme trendinden de geri kalmamak lazım. Neredeyse her köşe başında bir organik kafe mevcut. Fresh&Co’lardan avokadolu salata alıp üzerine ekstra kinoa koydurmanızı tavsiye edebilirim. Ya da Whole Foods’lardan organik alışveriş yapmanızı. Elbette sağlıklı beslenme de bir yere kadar arada Le Parker Meridien Oteli’nin içindeki Burger Joint’te tereyağlı hamburger kaçamağı yapmak da fena olmaz. Kahvaltı için en güzel adreslerse maalesef Akmerkez’de açılan ama kısa sürede kapanan Broadway 55’teki Brasseri Cognac ve Mangia... Akşam yemeği içinse Catch’i deneyebilirsiniz. Tabii buraya kadar gelmişken Metropolitan Müzesi’ni gezmemek, Central Park’ta yürüyüşe çıkmamak olmaz.

PARİS’TE AŞK BAŞKA Özellikle Eylül’de Paris pek bir romantik oluyor. Hava ne sıcak, ne soğuk... Sanat, moda, tarih, gastronomi... Yok yok... Louvre Müzesi’ni gezmeye en az yarım gün ayırın. Paris Moda Haftası da bu mevsime denk geldiği için şehir ünlü akınına uğruyor. St. Germain’deki kafelerden bir tanesine kurulun ve gelen geçeni seyredin. Vivant Cave, Verjus, Bones yemek için en trend restoranlardan...

SANAT TURU İÇİN İstikamet Amsterdam... Sararan yapraklar arasında tekneyle kanal turu yapmak oldukça eğlenceli ve romantik... Şehir sonbaharda sarıya bürünüyor ve yağlı boya tablolarını anımsatan bir manzara karşımıza çıkıyor. Güzle birlikte sanatsal aktiviteler de yoğunluk kazanıyor. Van Gogh Müzesi mutlaka görülmesi gerekenler arasında. Kaideyi bozmayıp Madame Tussauds Müzesi’ni de gezin ve ünlülerin mumyalarıyla fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmeyin. Bisiklet kiralayıp şehri alt üst etmek de iyi bir alternative olabilir.

MASALSI ŞEHİR Denizin ortasında konumlanmış Venedik’te gezinirken bazen hayalle gerçek karışabiliyor. 16 ve 17. yüzyıldan kalma saraylar ve meydanları dolaşırken hayran kalıyorsunuz. Ve şüphesiz şehir en büyülü zamanını sonbaharda yaşıyor. Geleceğinin belirsiz olması da daha bir heyecanlandırıyor... Çağdaş sanat dünyasında artık önemli bir yere gelen Venedik Bienali, kasım ayına kadar devam ediyor. Kısacası bu zamanda gidenler eski ve yeniyi bir arada deneyimleyebilir. Peki ama Venedik’te nereleri gezmeli? Elbette Büyük Kanal’da gondol turu yapmalı. Üstelik bu sırada kanalın iki

tarafında kalan tarihi binaları görebilirsiniz. İçi mozaiklerle kaplı San Marco Kilisesi de görülmesi gerekenler listesinde yer almalı. San Marco Meydanı’ndaki kafelerden birine kurulup tarihi atmosferin keyfi de çıkarılmalı... Pazar yeri olarak kurulan meydanda 1936 yılında pazar kurulması yasaklanmış. Meydandaki iki sütunun arasında eskiden ölüm suçlularının infazı gerçekleştiriliyormuş. Oysa şimdi şehrin en cıvıl cıvıl yeri. Dükler Sarayı da dikkat çekici yerlerden biri.

HÜZÜNLÜ GÜZEL Colin Farrell’in oynadığı In Bruges filmini seyretmediyseniz Brugge’e gitmeden mutlaka izleyin derim. Ortaçağ’dan kalma bu küçücük kent adeta bir kültür sanat başkenti gibi. Burg Meydanı yıl boyunca farklı sanat aktivitelerine ev sahipliği yapıyor. Burada mutlaka yapmanız gerken şey tekneyle kanal turuna çıkmak... ‘Kuzeyin Venedik’i olarak anılan şehir özellikle romantik tatil için bire bir...

YAZ HAVASI “Ben henüz yazdan çıkmaya hazır değilim” diyorsanız buyurun Dubai’de yaz tatiline... Sıcaklık yazın olduğu kadar kavurucu olmuyor. Denizin ve şehrin tadı sonbaharda daha güzel çıkıyor. Dilerseniz Dubai’de tamamen deniz, kum, güneş tatili yapabilirsiniz. Bu arada çölde safari yapmayı, yerel pazarları dolaşmayı, dünyanın en yüksek binası Burj Khalifa’dan şehri gözetlemeyi ihmal etmeyin. Avrupa’nın en batı noktasındaki Lizbon da sonbahar destinasyonları listesinde yer alıyor. Arnavut kaldırımları, sıcakkanlı insanları ve yedi tepe üzerine kurulu olmasıyla biraz İstanbul’u anımsatıyor. Atlas Okyanusu’na kıyısı olan şehrin belli bölgelerinden muhteşem deniz manzarasını görmek mümkün. Lizbon’un en güzel tarafı gökdelenlerle çevrili olmaması.

www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

45


ORGANİK SAĞLIK

Akıllı sağlık

köyleri geliyor Geleceğin sağlık yapıları; permakültür, sürdürülebilirlik, organik tarım gibi kavramların rehberliğinde, rehabilitasyon ve arınma anlayışlarının modern bir dille yorumlandığı merkezler haline geliyor

G

eleceğin sağlık yapıları; permakültür, sürdürülebilirlik, organik tarım gibi kavramların rehberliğinde, rehabilitasyon ve arınma anlayışlarının modern bir dille yorumlandığı ve farklı kişisel deneyimler sunan merkezler haline geliyor... MuuM tarafından tasarlanan LÖSEV Çerkeş Doğal Yaşam ve Terapi/Arınma Merkezi bu anlayışa uygun nitelikler sunuyor. Merkez, dünyaca ünlü finans ve yaşam dijital platformu Business Insider” tarafından “Geleceğin 33 Harika Yapısı” arasında gösterildi. MuuM kurucu ortakları Y. Mimar Umut İyigün ve Y. Mimar Murat Aksu’dan “bütüncül arınma”yı temel alan geleceğin sağlık yapılarını ve MuuM’un çalışmalarını dinledik: “Bizce arınma, özgürleşmek anlamına geliyor. Birey, edilgen bir yaşamın getirdiği kötü alışkanlıkları terk ederken, arınmış bir bedende yeni ve yararlı alışkanlıklar edinmeye yönlendirilmelidir. ‘Bütüncül arınma’ kavramı ise bireyin özgürleşmesinin sadece fiziksel veya düşünsel olmadığını, ikisinin bir arada elde edilmesini ifade ediyor. Önümüzdeki yıllarda insanların tıbbi ihtiyaçlarının, büyük

46

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr

ölçüde kentleşmenin getirdiği yeni problemler sonucunda ortaya çıkan düşünsel travmalar ve sonrasında bunların vücuda olan etkilerinin ortadan kaldırılması yönünde olacağını, bilimsel araştırmaların sonucunda öngörmek artık mümkün oldu. Kısacası bütüncül arınmanın, kişilerin hem zihinsel, hem de fiziksel olarak kendilerini doğayla baş başa hissedebilecekleri ortamlar hazırlanarak, bu ortamlarda bakım görmeleriyle sağlanacağını düşünüyoruz.”

Hastaların hızlı iyileşmesi için doğal yaşama alanları “Özel bir araştırma konusu

olarak 2010 senesinden itibaren sağlık yapılarındaki değişimi inceliyoruz. Bunun sadece teknolojiyle açıklanmasının mümkün olmadığını, yapılan araştırmaların sonuçlarından ve güncel projelerden anlayabiliyoruz. Gelecekte sağlık yapılarının tekil bir yapıdan öte bir ortam sunacağını, hastaların daha hızlı iyileşmesi ve bakımı için doğal bir yaşama alanı olarak değerlendirilebileceğini öngörüyoruz. Aynı zamanda verimlilik ve ulaşılabilirlik açısından da ele alındığında, bu yaklaşımın farklı ölçeklerde akıllı sağlık köyleri şeklinde doğal çevreye mafsallanan planlama anlayışını getireceğini umuyoruz.”


Özel sektör rol üstlenebilir “Türkiye eğer ivmesini bu şekilde korursa, bu tür uygulamaların devlet yerine özel sektör ya da bireysel girişimciler tarafından hayata geçirilmesinin mümkün olacağı düşüncesindeyiz. Projelerin, kamunun elinde bulunan atıl durumdaki doğal dönüşüm alanlarını, doğru, ekonomik ve yapısal modeller çerçevesinde aktive ederek, gelecekteki yaşantının doğal ortamlarla içi içe olması yönündeki tavrı, hem anlayış, hem de maliyet açısından konuya mesafe kazandırabilir. Şu aşamada maliyet unsurundan bahsetmek gerekirse, bunu ekonomik modeller üzerinden konuşmak gerekir. Bu alanların kamudan uzun dönem kiralanabildiğini biliyoruz. İnşa edilecek yapıların yeşil bina konseptinde, doğal ve yerel malzemelerle uygulandığını ve geniş alanların da doğal haliyle kullanıcılar tarafından düzenleneceğini öngörürsek de, yatırım maliyetlerinin korkutucu olmadığını tespit edebiliriz, diye düşünüyoruz. Öte yandan bu tür projelerin üretim, eğitim ve turizm gibi sürdürülebilir modeller üzerinden gelir getiren yapılara/merkezlere dönüştürülmesinin, kabul edilebilir bir maliyet ortaya çıkacağından da bahsedebiliriz.”

Akıllı tasarım ortamına geçiyoruz

tasarımcıların alışkanlıklarından kurtularak, daha bilimsel ve sonuçları yönetilebilir tasarımlar yapılacağını öngörüyoruz. Bunun dışında malzeme ve bina işletme sistemlerinde de, gelişen teknolojinin yardımıyla daha başarılı yapısal işletme modelleri ortaya koyulabilecektir. En önemlisi de, kentsel ölçekte, metropol şehirlerden hızla uzaklaşılarak, yönetebileceğimiz ölçekte ‘akıllı köy’ diyebileceğimiz, sağlıklı, mutlu ve verimli olarak yaşayabileceğimiz ortamlara yönelim olacağını düşünüyoruz.

Balık üretim çiftliğinden, geleceğin sağlık merkezine Çerkeş arazisi eski bir balık üretme çiftliğiymiş. Bugün ise geleceğin sağlık merkezi özelliklerine sahip. İşte hikayesi: “LÖSEV Doğal Yaşam ve Terapi/Arınma Merkezi’nde, ana plan kapsamında sağlık, eğitim ve konaklama yapılarıyla birlikte, rekreasyon, organik tarım ve hayvancılık için geniş yeşil alanlar oluşturuldu. Bu merkezde, ekolojikorganik tarım yapılması, doğal çevrede var olan biyolojik çeşitliliğin korunması, atıkların çevreye zarar vermeyecek şekilde doğaya geri kazandırılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ve doğal yaşamın günümüz koşullarında da sürdürülebilmesi ilkelerinin etrafında kurulmuş bir ana strüktür geliştirildi.”

‘Yaşam odaklı çevreler “MuuM, kurulduğu günden itibaren yaşam odaklı çevreler sloganıyla insana ve doğaya verdiği değeri, tasarım kriterlerinin başına koyarak, bu konulardaki düşüncelerini de projelerinde hayata geçirebildi. Sürdürülebilirliğin tasarım aşamasından itibaren ele alındığı projelerimizde, doğal ışık ve havalandırmayı her zaman ön planda tuttuğumuzu, bunu da enerji etkinliğini arttırmaya yönelik mühendislik çalışmalarıyla ve test edilmiş enerji modelleriyle desteklediğimizi söyleyebiliriz. Bunları yatırımcılara daha projenin ilk aşamalarında sunarak yatırımın verimliğini arttırmak ve doğaya verdiği zararı en aza indirgeme çalışmaları yapmak en önemli önceliklerimiz arasında.”

“Öncelikle, teknik olarak akıllı bir tasarım ortamına geçiyor olacağız. Yani Bina Bilgi Modellemesi gibi sistemler yardımıyla,

www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

47


ORGANİK YEŞİL

Gözlerinizi kapatın ve

100 yıl sonrasını hayal edin

İnsanoğlu dünyada varolduğundan beri her zaman geleceği merak etmiş ve o bilgiye ulaşma yolunda çalıştı. Son 100 yılda ise insanoğlu tarihinin en hızlı ilerlemesini sağladı. Bu ilerleme ise yanında felaketleri beraberinde getirdi. Küreselleşme ile yeşil alanlar azalırken, dünyanın en büyük göllerinden bazıları kurudu, buzullar eridi ve dünya ısısı artmaya başladı. Bunun yanında teknolojiyle birlikte insan ömrü uzamaya başladı yani dünya nüfusu hızla arttı ve artmaya devam ediyor.

48

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr


B

ilim kurgu filmlerini aratmayan teknolojiler ise artık hayatımızın bir parçası haline dönüştü. Peki, olumlu ve olumsuzlukları birarada düşünürsek 100 yıl sonra nasıl bir dünyada yaşayacağız? Bir kesim dünyanın ömrünün sonunun geldiğini iddia ederken, diğer bir taraf akıllı tasarımlar ve mimari ile hala yaşanabilecek bir dünyamız olacağını söylüyor. Biz de Mimar Saffet Kaya Bekiroğlu, Mimar Nevzat Sayın, Prof. Dr. Abdi Güzer’e gözlerini kapamalarını ve bizi 100 yıl sonraya götürmelerini istedik.

Nevzat Sayın: 100 Yıl İçinde ‘Yerdelenlerde’ Yaşayacağız 100 yıl içinde bizi nasıl yaşam alanları bekliyor? Yüzyıl sonrasını tahmin edebilmek için yüzyıl öncesine bakmak da yarar var. 1915 berbat bir zaman aralığı; her şeyin dibe vurduğu bir dünya hali. Birinci Dünya Savaşı, şimdi parça parça olan kötülüklerin bütün dünyayı kapladığı bir zaman. Hiçbir şey öğrenmemiş olmalıydık ki kısa bir zaman sonra katmerlenmiş bir kabusun içine daldık yeniden. Sonra uzun bir soğuk savaş dönemi ve sırasıyla savaştırılan dünya parçaları. Hâlâ böyle sürüyor ve savaşan tarafların hepsi Hammer kullanırken, ABD ve batılı müttefikleri barış çağrıları yapıyor. İyimser olmak için harika bir neden bulamadıkça yüz yıl sonra da bizi savaş alanları bekliyor olacak; savaşacak birileri hâlâ kalmışsa…

Dünya nüfusu giderek artıyor. Yaşam gökdelenlere mi kayacak yoksa daha farklı yaşam alanları mı oluşturacağız? Yerin altındaki sığınaklar denebilecek olan ‘yerdelenler’de yaşayamaya çalışacakmışız gibi bir his var içimde…

100 yıl içinde hayatımıza girecek ve çıkacak olan kavramlar var mı? Mesela AVM’ler olacak mı?

AVM olmadan olmaz. Yerdelenlerin yüzeye yakın taraflarında mı yoksa dibe yakın tarafların da mı olacakları üzerine bitmek tükenmek bilmeyen piyasa araştırmaları yapılıp, pazarlamacılar ve marka yöneticilerinin kerameti kendinden menkul buyrukları sayesinde karar verilecektir.

Akıllı evler ve akıllı yaşam alanları artacak mı? Giderek kitleler halinde aklımızı kaçırmış gibi bir halimiz olduğu için akıllı evlerin de bir anlamı olmayacak gibi görünüyor. Yerdelen bir yaşam alanı akıllı olsa ne olur olmasa ne olur ama şimdi Kapadokya’nın yeraltı şehirleri gibi çok sonra kazılıp bulunduklarında eksantrik yerler olacaklarından hiç kuşkum yok.

Küreselleşme ve yeşil alanların azalması dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük problem olarak nitelendiriliyor. Bu mimariyi nasıl etkileyecek? Yeşil alan diye bir konu artık gündemde olmayacağı için sorun da olmayacaktır. Günışığı istemeyen bonzai ormanları yerdelenleri birbirine bağlayan çatı bahçeleri ve uçan teraslar olarak devreye girip, bu kez o bahçelerin Japon mu yoksa İngiliz mi oldukları üzerine derin bir peyzaj muhabbeti geliştirilecektir.

www.organikturkiye.com.tr

Ekim 2015

49


ORGANİK YEŞİL

Saffet Kaya Bekiroğlu: 100 Yıl İçinde Doğa ve Teknoloji Birbirine Destek Olacak! Gözlerinizi kapadınız ve 100 yıl ileriye gittiniz. Nasıl binalar, yaşam alanları tasarlıyorsunuz? Mimarlık tarihi ve inşaat sektörünün gelişimine baktığımızda, ileride de yaşam alanlarının nereye yöneleceğini kafanızda canlandırabiliyorsunuz. Daha hafif, minimal, teknoloji ve doğanın daha iç içe olduğu kompleks sistemlerin bir araya gelerek, daha duyusal mekanlardan binalar yaratılacak. Yapay yani insan yapısı çevrelerde, farklılıkların bir arada var olabileceği alanlarımız olacak. Doğa ve teknolojinin birbirine destek olduğu bu alanlar insanların yaşam kalitelerini yükselten mekanlar olacak. Teknoloji kullanımında ise binaların düşük karbon emisyonuna sahip olmaları tasarımların “olmazsa olmazı” olacak. Yani tüm binalarımız enerji verimliliği yüksek binalar olacak. Gelecekte kendi enerjisini üreten binaların yanı sıra ürettiği enerji ile şehrin enerji ihtiyacına da katkıda bulunan yeni bina tipleriyle tanışacağız.

Eskiden tek katlı, iki katlı binalar, ardından apartmanlar, şimdi gökdelenler… Daha da yükseklerde mi yaşayacağız yoksa bizi tamamen şaşırtacak yapılarla mı karşılaşacağız? Küresel ısınmadan dolayı, deniz seviyesi gittikçe yükseliyor, yani kara alanları da gitgide azalacak. Buna paralel olarak da ön görülemeyen hava anormallikleri yaşanmaya başlandı. Bu değişimle çok ilerde denizlerin karayla olan ilişkileri değişecek, bu da tabii binaların tasarımlarına yansıyacak. Su seviyesi yükselmesine karşı kıyı yerleşimlerinin yeniden planlanması gerekecek. Bina kabukları değişen iklim şartlarına göre tasarlanacak. Binaların herhangi bir su baskını ihtimaline karşı zeminle olan ilişkisi tasarlanacak.

50

Ekim 2015 www.organikturkiye.com.tr

Örneğin su seviyesi altında yaşam söz konusu olabilir mi? Hollanda buna çok iyi bir örnektir. Bildiğiniz gibi, Hollanda’nın topraklarının çok büyük bir kısmı su seviyesi altında yer alıyor ve çok net görüyoruz ki suyun altında yaşamak yerine, suyun seviyesini kontrol altında tutmak mümkün. Tabii Hollanda’nın 300 seneyi aşkın çabalarından öğrenecek çok şey var. Gelecekte insanın yaşam koşullarına uygun olmayan çözümler yerine teknoloji ile yaşam standartlarını daha da yükselten yaşamları öngörmeliyiz.

Özellikle Türkiye’de son zamanlarda AVM çılgınlığı yaşanıyor. Gelecekte AVM diye bir kavra olacak mı? Günümüzde,‘online’ alışveriş çok popüler oldu ama satın alacaklarımızı denemeye, yakından, canlı görmeye, dokunmaya ihtiyacımız var. Bu alışkanlığın 100 yıl sonra da tamamen değişeceğini sanmıyorum. İnsanlar yine AVM’ye sosyalleşmek amaçlı gidiyor. İnsanların, görmeye ve görünmeye ihtiyaçları var ve Türkiye’deki büyük çaplı kamusal alan eksikliğini AVM’ler kapatıyor. Bir yandan AVM sokak kültürünün kapalı mekan haline dönüşmesidir. Bakın,

Kapalı Çarşı kaç yüzyıl oldu, halen çok rağbet görerek işlevine devam ediyor. Baktığımızda yeşil alanlar giderek azalıyor. Gelecekte sadece gri bir yeryüzünde mi yaşayacağız yoksa gelecekte yüzümüzü eski zamanlarda olduğu gibi yeşile mi döneceğiz? Yeşil alanlarla iç içe yaşamak yönünde gelişmeler olmasını ümit ediyorum. Yeşilin günlük hayatın bir parçası olarak konutlarla, iş yerlerinde insanın daha yakınına getirmek de mümkün. Büyük parkların yanı sıra daha küçük ama sıklıkla planlanmış parkların olması, hem şehrin nefes alması için, hem şehir panaroması da monotonluğu kırması için çok önemli. Peyzaj ile mimarinin birlikte planlama çalışmalarının ilerleyeceğini düşünüyorum.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.