Doğal Hayata Önem Verenlerin Dergisi
Organik gıdalar
vücudu nasıl
etkiliyor? Neden organik
kozmetik?
Organik eğitim Türkiye
3 yeşil sektörde dünya 2.’si
Orvital Organik Gıda Kurucu Ortağı ve Gıda Mühendisi Muharrem Doğan
“TÜKETİCİLER YALAN, DOLANLA MAALESEF KANDIRILIYOR”
ISSN2149-293X
Sayı
#15
ISSN2149-293X
MAYIS 2015 Binbir Basın Yayın Danışmanlık Reklam Organizasyon Tic. Ltd. Şti.
Editör
Adına İmtiyaz Sahibi Mehmet Akif Dilmen Yayın Koordinatörü Eda Zortul Yazı İşleri Müdürü Seda Arslan
MEHMET AKİF DİLMEN
Marka Danışmanı Alara Üner Kurumsal İlişkiler Direktörü Çağla Gök Reklam Yönetmeni Nilüfer Özyiğit Art Direktör Deniz Germiyan
“sesimi duyan var mı?”
Web Teknolojileri Müdürü Sinan Soydan
“Protein, insanlık tarihi boyunca, nesillerin gelişiminde tüketim ihtiyaçlarının başında gelmektedir. Ancak son derece önemli olan bu protein kaynakları, aynı zamanda genetik bozukluklar, kısırlık ve kanser gibi hastalıklara sebep olabildiği bir dönemi yaşıyoruz”
Funda Göker
K
uş gribi bahanesi ile oynanan oyunlar sonucu, toplu imha metodları ile nesli yok edilen tavuklar yerine, yaradılışa aykırı yöntemlerle seri bir biçimde üretilen endüstriyel tavuklar, insanlara bol, ucuz ve tüketime hazır bir şekilde ambalajlanmış olarak pazarlanmaktadır. Önce şunu belirtmekte yarar var, bu sütun, organik tavuk ve diğer tanımları değerlendirmek için yeterli bir alan değil. Zaten bizim amacımız da ayrıntılı bir analizden çok bazı noktalara dikkat çekmek şeklinde olacak. (İç sayfalarımızda daha ayrıntılı bilgiler verilmektedir.) Organik olmayan bu endüstriyel tavuklar doğal beslenme yollarından ve doğal mekânlarda değil, kısa bir zaman diliminde, azamî ağırlığa ulaşacak şekilde genetiği değiştirilmiş yemlerle, hareketsiz ve aşılarla üretilmektedirler. Ama bunun adına ambalaj üzerinde doğal ve türevleri yazarak bilinçsiz tüketiciyi kandırmayı başarıyorlar. Anlayacağınız doğal adı da kirlenmiş durumda. Üretim sektöründen bu kişilerin tasfiye edilmesi gerekiyor. Sadece vatandaşın bilincine terk edilmeyerek, devlet olarak, çok acil olarak kesin caydırıcı tedbirler alıp, etkili denetimler yaparak, sağlığımızı katledenleri üretim faaliyetinden geçici veya temelli men cezası uygulanmalıdır. Sadece tavuk değil, bütün ürünlerin, “sağlık” kalitesine kavuşturulmalıdır. Sağlıklı bir neslin yetişmesi için bunlar en temel şartlardır. Vatandaşın sağlığını korumak devletin yasal görevi olup bu konuda başarılı olabilmemiz için evebeynlere büyük vazife düşmektedir. “Aman boş ver” deme lüksümüz ve hakkımız yoktur. Üretim sırasındaki zayiatı önleme adına uygulanan kimyasallar öldürücü ilaçlar, ne önlem alınırsa alınsın, bu zehirlerden kurtulamıyorsunuz. Bu çeşit zehirlerden biraz olsun kaçınabilmek için, “organik” tüketmemiz lazım. Dipnot: Siyasi partilerin yaklaşan seçimlerde vadettikleri arasında sadece bir partinin organik vizyonu mevcut.
Katkıda Bulunanlar Fatma Taş Rahmi Aydın Murat Denizel Atila Ertem Dilek İnce Özenel Ekrem Sezik Temsilciler New York Jon Flavin Londra Reza Motevalli Tokyo Yasuaki Higashi www.organikturkiye.com.tr e-iletişim: info@1001ajans.com Abone Sorumlusu Ayşe Yaman Kemal Akıncı info@1001ajans.com YÖNETİM YERİ Çobanoğlu Sok. No:109 D/28 C Blok Osmanbey / İstanbul 0 212 297 25 63 MATBAA TOR OFSET SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ Akçaburgaz Mahallesi 116. Sokak No:2 Esenyurt/İstanbul Tel: 0212 886 34 74 Faks: 0212 886 34 80 © OrganikTürkiye Dergisi, T.C. yasalarına uygun
Ma Dilmen Organik Türkiye Her Yerde! Dijital ortamda zengin bir dergi deneyimi yaşayın...
olarak yayınlanmaktadır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf ve konuların her hakkı saklıdır. izin alınıp, kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. OrganikTürkiye basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Ayda bir yayınlanır.
Organik Türkiye Dergisi iPad’te Apple AppStore’da Organik Türkiye adı ile aratabilirsiniz. Ayrıca iPhone ve Android cihazlardan da indirebilirsiniz
Bu derginin üretim aşamasından, elinize ulaşana kadar kullanılan kimyasallar için üzgünüz... Çabalarımız doğal hayata toplamda tükettiğimizden çok daha fazla yararlı olabilmek.
İÇİNDEKİLER Deney
Mayıs 2015
16
31
Organik Gıdalar Vücudu Nasıl Etkiliyor? İsveç’te faaliyet gösteren market zinciri Coop; organik gıdalar konusundaki farkındalığı artırmak için bir deney gerçekleştirdi. İsveçli bir ailenin yer aldığı deneyde, aile bireylerine üç haftalık bir deney yapıldı.
50
34
TÜRKİYE 3 YEŞİL SEKTÖRDE DÜNYA 2.’Sİ
Organik eğitim öğrencilerin davranış biçimlerini değiştirdi İyi beslenme sağlıklı yaşam için gerekli. Çocukların beslenme biçimi, derslerindeki başarıya da yansıyor.
28 36
Haber 15
Samim Saner: Her çürük elma organik değildir!
06
4
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
Engin yeşil ülke: Letonya
42
Organik ürünler neden daha maliyetlidir?
Geleneksel yöntemlerle tarım yapan çiftçiler devlet sübvansiyonlarından faydalanırken, organik tarım yapan çiftçiler devlet sübvansiyonlarından faydalanamaz. Bu nedenle organik besinlerin fiyatı, gerçek maliyet masraflarını yansıtmaktadır. İyonlaştırıcı radyasyon
Genetik modifikasyon
Arıtma çamuru
Organik olmayan yemler
şunlar olmadan yetiştirilir
Büyüme hormonları
Çiftlik hayvanları
Suni gübreler
şunlar olmadan yetiştirilir
Antibiyotikler
Meyve ve sebzeler
Tarım ilaçları
Standartlar
Organik çiftlikler genellikle geleneksel çiftliklerden daha küçüktür Bu nedenle daha geniş araziye sahip olan yetiştiricilerin faydalandığı ekonomik tasarruflardan yararlanamazlar.
Ürün etiketleri Organik ürün
Organik ürün
Ürün içindeki bileşenlerin organik olması anlamına gelir. Tüm paketleme işlemlerinde Tarım Bakanlığı’nın logosu kullanılmalıdır.
Ürün içindeki bileşenlerin yüksek oranda organik olması anlamına gelir. Ayrıca Tarım Bakanlığı’nın tanıdığı sertifasyon kuruluşunun logosu olması gerekiyor.
Besin Unsurları
Sadece bileşen tablosunun sunulması Ürün içindeki bileşenler yüksek oranda organiktir.
Organik bileşenlerle hazırlanmış olması
Ürün içindeki bileşenlerin bir bölümü organiktir. Paketlemede Tarım Bakanlığı’nın logosu kullanılamaz.
Ekilebilir arazisinin organiklestirilmesi 1.Yıl
Gelecek 2 sene boyunca arazinin verimliliği arttırılır. Mahsül, organik olarak etiketlenemez.
2.Yıl
İkinci yılda, mahsül “Organikleşme Aşamasında” şeklinde etiketlenebilir.
3.Yıl
Üçüncü yıla kadar, mahsülün tam organik olduğu belirtilemez. Toprağın verimlileştirilmesi ve natürel verimliliğin arttırılması, organik tarımın önemli parçalarıdır.
Organik tarım daha yoğun bir emek gerektirir Çünkü gübreleme uygulaması ve toprak erozyonu karşıtı çevre düzenlemesi gibi yöntemler çok yoğun bir çalışma ve emek gerektirir.
ÜRÜN TANITIMI
Organik
MARKET
6
Organik DUŞ JELİ
Organik sıvı ev temizleme
ORGANİK VÜCUT BAKIM
ORGANİK HEMŞİN ÇAYI
Yves Rocher
AlmaWin
Lavera
ÇAYKUR
Organik Karite Yağı ile cildinizi derinlemesine besleyin ve nemlendirin... Cildi yumuşakça temizler ve kurutmaz. %99’u doğal içeriklerden oluşur, %10’u organik tarım ile üretilen içeriklerden oluşur. Paraben, silikon, mineral yağ (petrol) ve renklendirici içermez.
Çevreye karşı çok duyarlı ECO sertifikalıdır. Organik bitkilerden elde edilmiştir Geliştirilmiş yağ çözme gücü ile hem çevreyi hemde sizi korur. Bu ürün sadece el ile yıkama içindir. Bulaşık makinesinde kullanılmamalıdır.
Güzel, parlak ve yumuşak bir cilt için kullanılan bu losyon doğal ve hafiftir. Bu vücut losyonu ile cildinizi harika hissetmekle kalmaz, aynı zamanda vücut bakmınızı yaparsınız.
Hemşin organik havzasında üretilen, üretimden tüketime kadar her aşaması sertifikalanmış, hiçbir aşamasında kimyasal kullanılmamış Türkiye’nin en kıymetli çaylarındandır. Sağlıklı yaşam ve kaliteye önem verenlerin ilk tercihidir. IMO sertifikası bulunmaktadır. 25’li 50gr’lık kutularda satılmaktadır.
Keçiboynuzu pekmezi
YAPRAK GALETA
ORGANİK TRAŞ YAĞI
SARI KANTARON YAĞI
Ekoloji Market
SecretFarm
Florame
Happy Moments
Keçi boynuzu (harnup) pekmezi, Keçi boynuzundan elde edilen pekmez türüdür. Ege ve Akdeniz yöresine has bir pekmez türüdür. İyi beslenmesi gereken çocuklar ve gebeler için oldukça faydalı bir besin kaynağıdır. Yüksek oranda mineraller (potasyum, kalsiyum, fosfor, magnezyum, demir, bakır, çinko vb.) içerir.
Organik yaprak galeta cips lezzetinde olup hem çocukların hemde yetişkinlerin tercihi... BioBel Organik Sertifikalı Türkiye Cumhuriyeti Organik Tarım Sertifikalıdır. İçindekiler: Organik Buğday Unu, Organik Zeytinyağı, Organik Toz Biber, Karabiber, Su, Tuz. Maya İçermez.
Organik Sedir Esansiyel Yağı ve Argan Yağı’nın sinerjik bileşimi ile kolay ve keyifli bir tıraşın yanı sıra cildinizi arındırır ve yeniler. Florame Tıraş Yağı ile tıraş jiletiniz yüzünüz üzerinde kusursuz ve kolay bir şekilde kayar.
Sarı kantaron yağı, cildi nemlendirir ve besler. Ayrıca, spor gibi fiziksel aktivitelere bağlı ya da yorgunluk sonucu oluşan kas ve eklem ağrılarının giderilmesinde son derece kullanışlıdır. Bacaklara masaj yoluyla kullanıldığında rahatlatıcı etki gösterir.
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
Kahvaltılarınızın iyi bir alternatif Bjorg Organik Müsli
BEBEKLERE ÖZEL SERİNLETEN ORGANİK LEZZET
Bebeklerin en iyi dostu, annelerin ise en güvenilir yardımcısı HİPP Organik meyve suları ile bebeklerin içini serinletirken vitamin bakımından da destekliyor.. Havaların ısınması ile birlikte sıvı ihtiyacı bebeklerde de artıyor. Bu sebeple 6. Aydan sonra sadece anne sütü veya devam mamaları ile sıvı ihtiyacını gidermek yetersiz hale geliyor. Alman organik bebek markası HİPP, 4. Ay sonunda kullanılan organik meyve suları ile bu ihtiyaca taptaze bir yanıt veriyor. HİPP Organik Kayısı suyu, lezzeti ve tadıyla çocukların vazgeçemeyecekleri içecekleri oluyor. C vitamini bakımından çok zengin ve lifli yapıya sahip olan HİPP Organik Meyve suları; bu özelliğiyle bebek ve küçük çocukların büyüme ve gelişiminde önemli bir destekçi. Aynı zamanda kabızlık yaşayan bebekler için de iyi bir alternatif. BIO sertifikalı, GDO’suz ve sanayi bölgelerinden uzak özel organik çiftliklerde yetiştirilen ürünleriyle HiPP E-Bebek, Gratis, Migros, Kipa, Carrefour, Real, Rossman, Joker, Hello Baby, yerel marketler ve eczanelerde satılıyor.
Müsli (lapa), tahıl tanelerinin bazı işlemlerden geçirilerek yenilebilir forma getirilmesiyle elde edilen tahıl ürünüdür. Ana maddesi yulaf ezmesidir. İçerisine ek olarak kurutulmuş meyveler ve yağlı tohumlar vb. eklenir. Bu nedenle besleyiciliği yüksek bir besindir. Müsli, kahvaltı için iyi bir alternatiftir. Bu öğününüzde müsli gibi vitamin, mineral, protein, kaliteli karbonhidrat, yüksek lif gibi besin kalitesi açısından önemli içeriklere sahip besinler tüketmeniz, güne daha zinde başlamanızı ve iş performansınızın artmasını sağlamaktadır. Özellikle süt ve yoğurt gibi kalsiyum ve protein yönünden zengin besinlerle tüketilmesi hem lezzetini hem de yararlılığını arttıracaktır. Ayrıca ara öğün olarak tükettiğinizde lif oranı yüksek olmasından dolayı hem sizi tok tutar hem de kronik kabızlık sorunun giderilmesine yardımcı olur. Tok tutarak bir sonraki öğünde fazla yemenize engel olduğundan ve metabolizmayı hızlandırması bakımından kilo kontrolünde de önemli bir yeri vardır. Kan kolesterol seviyesini düzenler. Yüksek lif içeriğinden dolayı kolon kanserine karşı koruyucudur. Bunun gibi birçok yararları bakımından ideal bir karışımıdır. Ayrıntılı bilgi için... 90 216 353 04 00 www.nustil.com
2015 yazının gözdeleri rengarenk ve %100 organik elbiseler olacak Bebeklerin daha sağlıklı bir gelişim sürdürmeleri için %100 organik malzemeler kullanılarak üretilen Organickid markası, 2015 yazı için rengarenk organik elbiseler hazırladı. Geniş renk seçeneği, desenleri ve uygun fiyatlarıyla yeni ürünü organik elbiseler, bu yaz kız çocuklarının gözdesi olmaya aday. Yaz mevsiminin sıcak renklerini barındıran ve 0-6 yaş arasındaki kız bebek ve çocuklar için tasarlanan organik elbiseler Türkiye’de sadece Organickid tarafından üretiliyor. İpliğinden fermuarına, etiket askısından ambalajına kadar tüm malzemeleriyle yüzde 100 organik olan bu elbiseler geniş renk alternatifleriyle kız bebek ve çocuklar için yaza özel olarak hazırlandı. yüzde 100 organik olduğunu uluslararası GOTS sertifikası ile tescilleyen Organickid tarafından üretilen organik elbiselerle kombine edilebilecek 2’li set taytlar da mevcut. 0-6 yaş arasındaki kız bebek ve çocukların sağlığı, rahat kullanımı ve şıklığı için tasarlanan organik elbise ve taytlar oldukça hesaplı. Bu yaz kız çocuklarının gözdesi olmaya aday olan koleksiyon www. organickidwear.com adresinden satışa sunuluyor.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015 7
ORGANİK KOZMETİK
Neden Organik
Kozmetik? Tamamen ORGANİK Bahar Esintilerini Cildinizde Hissedin. BETÜL ERDEN
M
akyaj tüm dünyada özellikle bayanlar tarafından kullanılan, önemli bir güzellik öğesi, günlük görünümlerimizden kurtulmak ve kendimize güzellik katmak için kullandığımız malzemelerle yaptığımız uygulamalar bütünüdür. Makyaj kişilere, öz saygılarını geliştirmek ve güzelliklerine güzellik katmak için yardımcı olurken aynı zamanda, organik olmayan makyaj malzemelerinin kullanılması da kişilerde bazı sağlık problemlerine yol açabilir. Amerikalı bilim adamlarının yaptıkları araştırmalar ortaya koyuyor ki, bazı makyaj malzemeleri ve kişisel bakım ürünleri, kanser ve Alzheimer hastalığını tetikleyebiliyor, bu da sağlık görevlilerinin ve bazı sağlıklı yaşam topluluklarının önemle uyarılar yapmalarına neden oluyor. Neyse ki, bu zararlı kozmetik ürünleri ile başa çıkmaya çalışan organik kozmetik üreten şirketler de mevcut. Tohumdan ambalaja kadar her aşaması organik ve doğal şartlar altında üretilen bu kurtarıcı kozmetik malzemeleri, hem insan vücudunun doğal dengesini koruyor, hem de tamamen sağlıklı içerikleri ile güzelliğimizi büyüleyicilik seviyesine çıkarıyor. Peki neden organik kozmetik ürünleri kullanmalıyız? Bu ürünlerin sıradan kozmetik ürünlerden farkları nedir?
Çevre Dostu Olmaları
Diğer alışılagelmiş kozmetik ürünlerinde, organik ürünlerin aksine petrol bazlı kimyasallar kullanılır. Bu kimyasalların cildinize verebileceği zararlar çok fazla üstelik size zarar verdiği gibi doğaya da zarar verirler. İçerisinde petrol, kurşun, alüminyum gibi ağır metaller taşıyan, organik olmayan kozmetik ürünleri, içerdikleri bu zararlı maddeler nedeniyle her yıl birçok hayvanın ölümüne ve Amazon Yağmur Ormanlarının tahrip olmasına neden oluyor. Organik kozmetik ürünleri ise tamamen çevre dostu içerikleri ile hem doğaya hem de cildinize çok iyi bakar.
8
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
Kimyasal İçermemeleri
Doğaya bile zarar veren kimyasallar, elbette ki cildiniz ve sağlığınız için büyük bir tehdit oluşturmakta. İçerisinde ağır metaller barındıran, organik olmayan kozmetik malzemeleri hassas ciltlerde alerji ve tahriş görülmesine neden olur. Ayrıca sıradan kozmetik ürünleri içerdikleri parabenler ve ftalatlar sebebiyle, kanser ve 2.tip diyabete yol açar. Organik kozmetik malzemeleri ise tamamen doğal, hiçbir kimyasal içermeyen yapıları ile %100 sağlıklı bir güzelliğe sahip olmanızı sağlar. Çoğu bayan, alacağı kozmetik ürünlerini seçerken kokularına dikkat eder. Bu kokular, organik olmayan kozmetik ürünlerinde, yapılan bazı kimyasal karışımlarla elde edilir ve bu kokular toksik etkileri nedeniyle kanser, sinir sistemi bozuklukları, alerji ve doğum kusurlarına neden olabileceği gibi cildinize ve ciğerlerinize de zarar verirler. Organik kozmetik ürünlerinde ise bu parfümler tamamen organik ve zararsızdır. Kullanıma tamamen uygun ve hoş bir kokuya sahiplerdir.
Zengin Besin İçeriğine Sahip Olmaları
Cildimiz, üzerinde barınan bazı bileşikleri emme kabiliyetine sahiptir. Bununla birlikte bir dereceye kadar da, üzerinde bulunan bazı kimyasal maddelere de bariyer oluşturabilir. Ancak her zaman cildimizin neleri emdiğine özen göstermeliyiz. Organik olmayan kozmetik ürünleri ile cildiniz petrol bazlı ağır metalleri emer, ancak organik maddeler kullanırsanız, kakao yağı, aleo vera, nar ve üzüm çekirdeği özü gibi oldukça sağlıklı ve cildiniz için zengin besin içeriğine sahip ürünler ile hem sağlıklı hem de güzel bir görünüme kavuşabilirsiniz. Ayrıca yaşlanma karşıtı olarak satılan, kozmetik ürünleri her ne kadar üzerinde yazanlar inandırıcı gibi görünse de, içerisindeki kimyasal maddeler ile sağlıklı ve genç bir cilde vereceği hasarın çok daha fazlasını yaşlı ciltlere verirler. Bu yüzden yaşlanma karşıtı organik ürünler de diğer ürünlere göre çok daha başarılı ve sağlıklı sonuçlar elde etmenizi sağlar.
Hem kendi sağlığınız ve çevrenizi korumak, hem de sevdiklerinizin (özellikle çocuklarınızın) sağlığını korumak için siz de artık organik kozmetiğe geçin.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015
9
YENİLİK:
Aktif klorofil... Gençlik kaynağı Şimdi Türkiye’de
www.aloree.fr
Organik Kozmetik, Temizlik, Gıda ve Tekstil Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti. Tel: 0212 220 44 50 Fax: 0212 222 84 47 E-posta: zuhal.biomarket@gmail.com
ORGANİK HABER
Organik üründe
sertifika sorun Organik tarımda vesika alma süresi uzatıldı
A
nkara İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Muhsin Temel, son yıllarda organik ürünlere ilginin arttığını belirterek, vatandaşları görüntüsü bozuk her ürünün organik olmadığı konusunda uyardı. Yumurtaları saman içine koyarak ya da görüntüsü bozuk ürünleri organik diye fahiş fiyatlarla satmaya çalışanlar olduğunu ifade eden Temel, tüketicilerin buna itibar etmemesini ve böyle bir durumla karşılaştıklarında sertifika sormalarını, sertifika ibraz edilmediği takdirde de 174 Alo Gıda Hattı’na şikayet etmelerini istedi. Temel, tüketicilerin haklarının korunması ve organik ürüne duyulan güvenin sürdürülmesi için pazar ve marketlerin sürekli denetlendiğini söyledi. Bir ürüne organik denebilmesi için sertifikalandırılması gerektiğinin altını çizen Temel şunları söyledi:
10 BİN TL PARA CEZASI
“Ürünün yetiştirilmesindeki tüm aşamalar denetleniyor. Eğer üretici gerekli şartları sağlamışsa, ürünlerin organik olduğunu gösteren sertifika veriyor. Bunların dışında hiçbir ürün.,organik diye satılamaz. Sertifikası olmadan organik ürün sattığını iddia eden işletmelere 10 bin TL idari para cezası uyguluyoruz.”
635 BİN TL TARIM DESTEĞİ
Ankara’daki organik tarım üretimi hakkında da bilgiler veren İl Müdürü Temel, Başkent’te 35 bin dekar alanda organik tarım yapıldığını kaydetti. Elma, armut, kayısı, kiraz, üzüm gibi meyvelerin yanı sıra sebze ve hububatta da organik ürün üretildiğini belirten Temel, organik ürün üretiminin her geçen yıl arttığını ifade ederek, 2013 yılında 350 bin TL organik tarım desteği ödemesi yaparken, 2014 yılında bu rakamın 635 bin TL’ye çıktığını sözlerine ekledi.
12
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
Organik ziraat desteklerinden yararlanacak çiftçilerin, 2015 yılına ilişkin Organik Tarım Bilgi Sistemi (OTBİS) ve Çiftçi Kayıt Sisteminde (ÇKS) yer alan bilgilere göre adalet edişlerin gösterildiği belgeleri (icmal) alma süresi 1 ay uzatılarak, 15 Haziran 2015’e çekildi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Organik Tarım Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, organik ziraat desteklerinden yararlanacak çiftçilerin ve ödemeye temel arazilerin, 2015 yılına ilişkin OTBİS ve ÇKS’de yer alan bilgilere göre adalet edişlerin gösterildiği belgelerin alınması için 15 Mayıs 2015 olarak belirlenen süre 1 ay uzatıldı. Böylelikle OTBİS’de ve ÇKS’de 2015 üretim yılında kayıtlı olma şartı kati icmallerin alınış tarihi 15 Haziran 2015’e ertelendi.
ORGANİK HABER
Meyve sebzelerde
büyük tehlike
İlaçlı meyve ve sebzelerin tüketimi erkeklerde kısırlığa yol açıyor Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, ilaçlanan meyve ve sebzelerin sperm kalitesini azalttığı uyarısında bulunarak, “Harvard Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada yüksek oranda tarım ilacı ihtiva eden sebze ve meyvelerle sperm kalitesi arasında bağlantı olduğu saptanmıştır” dedi. Gelişen teknoloji ile sebze ve meyvelerden kurt, böceklerin çıkmadığını, tüm meyve ve sebzelerin fabrikada üretilmiş gibi parlak göründüğüne dikkat çeken Doç. Dr. Hakan Çoksüer, pestisitlerin bitkilerdeki zararlı böcekleri ve bakterileri öldürmek için kullanıldığını söyledi. Pestisit kalıntılarının sebze veya meyve üzerinde belirlenen limitler üzerinde kalmasının insan sağlığını tehdit ettiğini ifade eden Çoksüer, “Özellikle çiğ tükettiğimiz meyve ve sebzeden ilaç kalıntılarını gidermemiz büyük önem taşımaktadır. Bu verilere göre mesela çilek, elma, üzüm, domates, salatalık, biber, ıspanak ve armutta yüksek pestisit kalıntıları mevcuttur. Onun için zirai mücadele adına tarım ilacı ile spreylenen bu meyve ve sebzeler yenmeden önce yıkanmalıdır. Ama yıkandığı halde üzerinde tarım ilacı kalabilir ki böyle meyve ve sebzelerin tüketimi erkeklerde kısırlığa, sperm kalitesinde ve sayısında azalmaya yol açıyor” diye konuştu.
“ORGANİK MEYVE VE SEBZELER TÜKETİLMELİ VE BOL SU İLE YIKANMALIDIR” Harvard Üniversitesi’nce yapılan araştırmadan örnek veren Doç. Dr. Çoksüer, yüksek oranda pestisit yani tarım ilacı ihtiva eden sebze ve meyvelerle sperm kalitesi arasında bağlantı olduğunun saptandığını ifade ederek, şunları söyledi: “Araştırmacılar mümkün olduğunca organik ürünleri tercih etmeyi öneriyor. Ya da pestisitlerle ilaçlanmış yiyecek miktarını azaltmayı ve sebze, meyveleri iyice yıkamayı da ihmal etmemelerini öneriyorlar. Pestisit kalıntılarını gidermek bol su ile yıkama ile mümkündür. Ya da 1 litre suyun içine 2 kaşık karbonat atılarak meyve ve sebzeler bu su içine atılarak 5 dakika kadar tutulup, sonra ovalanarak normal su ile yıkanmalıdır. Pestisitlerin bir kısmının yiyeceğin iyi yıkanmasıyla veya kabuğunun soyularak yenmesiyle uzaklaştırılması mümkün olmakla beraber meyve ve sebzenin içine nüfuz eden pestisitler olduğu da unutulmamalıdır. Mümkün olduğunca organik ürünleri tercih etmek gerekir.”
14
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
Rize’de çay üretiminde
organiğe geçiş hızla devam ediyor
Y
aş çay tarımında organiğe dönüş hızla sürerken ÇAYKUR organik gübre üretimi için Yeditepe Üniversitesi ile iş birliği yapıyor. ÇAYKUR ve üniversitelerin işbirliği ile üretilen organik gübre üretim projesi Rize’nin Çayeli İlçesi Senoz Vadisi’nde düzenlenen törenle başlatıldı. Törene ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu ve Yeditepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nurcan Baç başta olmak üzere çok sayıda bilim adamı ve ÇAYKUR’un üst düzey yetkilileri de katıldı. ÇAYKUR Genel Müdürlüğü ile Yeditepe Üniversitesi Rektörlüğü arasında yapılan protokol çerçevesinde başlayan proje ile organik çay tarım alanlarında kullanılacak gübrelerin tespiti ve üretimi üzerinde çalışmalar yürütülecek. Proje, ÇAYKUR Araştırma Enstitüsü ve Yeditepe Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü uzmanlarının gözetiminde köydeki gönüllü üreticiler tarafından uygulama yapılacak. Senoz Vadisi’nin organik çay projesi açısından çok önemli bir yer olduğunu belirten ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu “Senoz Vadisi organik çay uygulamamız açısından önemli bir vadi. Bize her türlü desteği gönülden verdiler. Birlikte çok güzel çalışmalar yaptık, çok rahat ve hızlı yol aldık. Tabii bu konuda Yeditepe Üniversitesinin de bize çok büyük desteği katkısı var. Sayın rektörümüz sağ olsunlar ekibiyle beraber burada ve bu uygulamayı birlikte yapıyoruz. Uygulama yaptığımız araçları buraya mahsus organik gübre uygulamasına mahsus olarak yaptırdılar ve sıvı gübrenin nasıl uygulanacağını hep beraber gördük izledik” dedi.
Samim Saner: Her çürük elma
organik değildir!
Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde her yıl ortalama 9000 gıda zehirlenmesi yaşanıyor. stanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde ise son bir yıl içinde 11 bin 834 gıda kaynaklı hastalık vakası kayda geçerilmiş durumda. Son yıllarda kanser vakalarında yaşanan büyük artışın sebebi çoğu zaman “yediklerimiz içtiklerimizin önceki yıllara göre çok değişmesi”ne bağlanıyor. Neyi nasıl yiyeceğimiz ya da yemeyeceğimiz konusunda herkes bir şey söylüyor. Pekiyi nedir işin doğrusu? İşin doğrusunu Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner’e sorduk. Gıdalardan gelen en önemli tehlikelerin biyolojik ve kimyasal kaynaklı olduğunu söyleyen Samim Saner, toplumun kanser korkusuyla daha çok kimyasal tehlikelere odaklandığını ve enfeksiyon riskini göz ardı ettiğini söyledi. Gıda kaynaklı enfeksiyon riskinin çok daha yaygın olduğunu belirten Saner, “İyi pişmemiş ya da çiğ olarak yenen her besin enfeksiyon kaynağı olabilir. Yediklerinizden içtiklerinizden tifo, paratifo, malta humması, Hepatit A ve Hepatit B kapabilirsiniz” dedi.
hallerden atılacak, çürük meyveleri topluyorlar ve organik diye satıyorlar. Her çürük elma organik değildir” dedi.
KÜFTEN ÇIKAN KANSER RİSKİ
Lokanta seçerken menü yerine tuvaletine bakın
İ
Küfün en önemli kanser sebeplerinden biri olduğuna dikkat çeken Samim Saner, “En zararlı küf toksini Dünya Sağlık Örgütü’nce bir numaralı kanserojen madde olarak nitelendirilen Aflatoksin maddesidir. Aflatoksin maddesi uygun koşullarda kurutulmamış ve muhafaza edilmeyen baharatlar, kurutulmuş meyveler, kuruyemişlerden bulaşır. Örneğin, kırmızıbiber, yer fıstığı, fındık, fıstık, tarhana da Aflatoksin olabilir. Aflatoksinin birinci etkisi karaciğer kanseridir” diye ekledi. Saner, buzdolabında küflenen peyniri, zeytini, yemeği ya da ekmeklikte küflenen ekmeği hemen çöpe atmak gerektiğini belirterek, “Küfünü sıyırarak tüketmek riski azaltmaz” dedi.
ORGANİK ALDATMACASI
Samim Saner, organik gıda konusundaki toplumun yanlış algısı ve organik gıdaların diğerlerine göre daha pahalı satılması yüzünden suiistimal edildiğini söyledi. Organik gıda adı altında satılan bazı ürünlerin sağlık riski taşıdığını belirten Saner, “Halkın kafasında çürük, kurtlu eşittir organik şeklinde yanlış bir algı var. Oysa organik belirli koşullarda üretilmiş ve saklanan üzerinde organik logosu bulunan ürünlerdir. Köylünün her ürettiği ürün organik değildir. Biliyoruz ki bu konudan para kazanmak isteyen bazı kişiler
Meyveyi kabuğunu soymadan yemeyin
Pestisit adı verilen ve meyvelerden sebzelerden gelen tarım ilaçlarının gıda kaynaklı en önemli kimyasal tehlike olduğunu söyleyen Samim Saner, “Bunların bazıları kansere yol açabilir, kimileri ise endokrin sorunlar oluşturabilirler. Yani büyüme ve gelişmeyi olumsuz etkileyebilir, erken ergenliğe sokabilir, anne karnındaki doğmamış bebek üzerinde bile etkileri olabilir. Yüzey etkili pestisitleri meyve ve sebzelerin kabuğunu soyarak temizleyebilirsiniz. Pestisitler yağımsı maddeler olduğu için bunları temizlemek için sabun kullanılmalıdır. Kabuğu soyulmayan sebze ve meyveleri ise yine 5 litre suya 2 çay kaşığı mayi sabunu koyup iyice çalkalamak ve sonra da iyice durulamak gerekir. Mayi sabunun vücuda hiçbir olumsuz etkisi yoktur” diye konuştu.
Samim Saner evde ya da dışarıda gıda güvenliğini sağlamak için dikkat edilmesi gereken küçük uyarıları ise şöyle sıraladı: • Yanmış ya da gevremiş hiçbir gıdayı yemeyin. Buna ekmek de dahil. Çünkü yüksek ısıya maruz kalan gıdalarda kanserojen bir madde olan akrilamid oluşur. Tencerenin dibi tutmuşsa bunu yemeğe karıştırmayın. Mangal yaparken tamamen köz olduktan sonra etleri mangala atın. Ateşle köz arasındaki mesafenin 20 cm’den kısa olmamasına özen gösterin. • Çiğ yiyecekler bakteri kaynağıdır. Çiğ ete ya da tavuğa sürdüğünüz kesme tahtasını, bıçağı ya da ellerinizi hemen yıkayın. Bunları diğer yiyeceklerle temas ettirmeyin. • Pişirdiğiniz yiyecekleri oda sıcaklığında uzun süre bekletmeyin. Hemen yemeyecekseniz, elle tutulur sıcaklığa ulaştığında hemen buzdolabına kaldırın. • Donmuş yiyecekleri çözüldükten sonra tekrar dondurmayın. • Temiz tuvalet, yemek yediğiniz mekanın önemli ölçüsüdür. Restoran seçerken önce tuvaletine bakın.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015 15
ORGANİK DOSYA
Tavuk alırken nelere dikkat edilmeli?
Protein yönünden zengin olan tavuğu beslenmenizden eksik etmemeniz gerekiyor. Peki sağlıklı tavuğu nasıl seçeceksiniz? Etiketlerde yazanlar ne anlama geliyor? İşte etiketlerin anlamı... HALİT YEREBAKAN
16
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
Organik Tavuk & Yumurta
T
avuk eti, son derece faydalı bir besin kaynağıdır. Bilinen en önemli faydası, protein yönünden zengin oluşudur. 120 gram tavuk eti, günlük protein ihtiyacının yüzde 65'ini tek başına karşılayabilir. Yağı azaltmak ve içerdiği proteinden faydalanmak için derisinin sıyrılması gerekir. Uzmanlar derisinden arınmış tavuk etinin yağsız olduğunu söylüyor! Tavuk hakkında yapılan son araştırmalar, beyaz renkteki bu etin, niasin zengini olduğunu gösterdi. Niasin, kan şekerini düzenlemede son derece faydalıdır. Gen yapımız üzerindeki etkisi sebebiyle de tavuk eti kansere karşı korunmamıza yardımcı olur! Tavuk eti; içerdiği çinko, selenyum, demir, fosfor, magnezyum ve A-B vitaminleri sayesinde, ihtiyacımız olan enerjiyi almamıza yardımcı olurken, bağışıklık sistemimizin güçlenmesinde de rol oynar. Her besin kaynağında olduğu gibi saklama ve tüketim koşulları tavuk eti için de oldukça önemli. Tavuk etini derin dondurucuda muhafaza ediyorsanız, çözülmesi için tezgah üstünde bekletmektense buzdolabında yavaş yavaş çözülmesini sağlayın. Çiğ tavuk etini mümkün olduğu kadar diğer besin maddelerinden ayrı muhafaza edin. Tavuk etini pişirirken, kısık ve orta derecede ısı uygulayın. Yüksek ısıda pişen tavuk, sahip olduğu proteini hızlı kaybeder. Tavuklu yemeklerinizi bir öğünde tüketebileceğiniz kadar hazırlayın çünkü yeniden ısıtma işlemi de protein kaybına sebep olur.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015 17
DOSYA ORGANİK TAVUK & YUMURTA
DOĞAL TAVUK
Bir ambalajın üzerinde 'Doğal Tavuk' yazıyorsa; bu, ambalajın içinde tavuk dışında bir şey olmadığı anlamına gelir. Yani aldığınız şeyin sadece tavuk olduğu, ilave başka bir madde bulunmadığı ifade edilmektedir. Bu ibare, tavuğun nerede ve hangi şartlarda yetiştirildiği ya da neyle beslendiği hakkında hiçbir bilgi vermez! Oysa bilinçsiz tüketiciler, doğal yazısını gördüklerinde aldıkları ürünün olması gerektiği şekilde üretildiğine inanırlar!
Tavuk etinden beklenen faydayı alabilmeniz için doğru tavuğu seçmeniz gerekir. Bunu yapabilmenin tek yolu ‘bilmekten’ geçer. Peki bunca faydası bulunan tavuk etini almak için markete gittiğinizde, ambalajında yazan onca şeyin ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Gelin ambalajlarda yazanların ne anlama geldiğine bir bakalım...
SALMA TAVUK
Free range ifadesi, Türkçe’ye salma tavuk olarak geçmiştir. Birçok ambalajda da bu ifade kullanılır. Free range tavuk, doğal ortamlarında dolaşmalarına izin verilmiş, sıkışık kafeslerden çıkarılarak büyütülmüş tavuk anlamına gelir. Bu ibareyi ambalajda kullanmak için tavukları gerçekten serbest bırakmak ve buna uygun üretim tesisine sahip olmak gerekir. Ancak bu uygulamanın ne kadar süreyle yapıldığı çok önemlidir. Evet, free range tavuklar, kafeste yetişenlere oranla daha hareketli olduklarından besin değeri açısından daha faydalıdırlar. Günün belli saatlerinde serbest bırakılan bu tavuklar, diğer zamanlarda -genelliklediğer tavuklarla aynı şartlarda yaşarlar. Ambalajında free range yazıyor olması devamlı doğal ortamlarında ve serbest oldukları anlamına gelmezken beslenme şekilleri hakkında da bilgi vermez! Bu faydalı ancak yetersiz bir ifadedir. Yapılan denetimler, maalesef bu uygulamanın sadece teknik yeterlilik düzeyinde tutulduğunu gösteriyor. Free range ifadesini okuduğunuzda aklınızda canlanan çayırda serbest dolaşan tavuk resmi, ne yazık ki doğru değil.
18
Mayıs 2015
www.organikturkiye.com.tr
ORGANİK TAVUK NE DEMEKTİR?
Son yıllarda tüketicilerin bilinçlenmesiyle organik gıdaların üretiminde ciddi bir artış yaşanıyor. Ülkemizde organik gıda sertifikası almak, belge verme yetkisi bulunan firmaların ciddi kontrollerinden geçerek onay vermesiyle mümkün. İlgili bakanlık, belge verme yetkisi olan firmaları yaklaşık 20 farklı kontrolden geçirerek, organik gıda sertifikasını güvenli halde tutuyor. Bir tavuk ambalajında organik tavuk ifadesi varsa bu; tavukların, doğal ortamlarında serbest şekilde dolaştırıldığı, çabuk büyümeleri ya da daha verimli et ve yumurta vermeleri için hormon ya da antibiyotik verilmediği anlamına gelir. ‘Organik tavuk’ ifadesi, olması gerektiği gibi faydalı tüm şartların bir arada yerine getirildiği anlamına gelir. Bilinçli tüketicilerin sayısı arttıkça üreticiler de harekete geçecek ve en doğru ürünü üretme yoluna gideceklerdir.
ANTİBİYOTİKSİZ TAVUĞUN SIRRI
Tüm tavuklar çiftlikte yetişir. Ambalajında çiftlik tavuğu yazıyor olması, sağlıklı olduğuna inanabilirsiniz anlamına gelmesin. Ambalaja bunu yazabilmek için tavukların bir çiftlikte yetişiyor olması yeterli! Bu ibare; ne beslenme şekilleri, ne aldıkları ilaçlar, ne de serbest dolaşıp dolaşmadıkları hakkında bilgi vermez. Çiftlik tavukları daracık kafesler içinde hiç kıpırdamadan ve ilaç alarak büyütülürler. Toplu halde ve bir arada yetiştirilen tavuklar genellikle hastalanmamak ve birbirlerine hastalık bulaştırmamak için antibiyotikli yemlerle besleniyorlar. Antibiyotik, kullanımına son verildikten bir süre sonra vücuttan atılır. Antibiyotiksiz tavuk, ambalajlanan etinde antibiyotik etki olmadığı anlamına gelir; yaşam boyunca antibiyotik almadığı anlamına değil!
KAFES DIŞINDA YETİŞTİRİLMİŞ
Son zamanlarda Cage Free (kafes dışında) ifadesini ambalajlar üzerinde sıkça görüyoruz. Yasalar bu ve benzeri ifadelerin ambalajlara yazılabilmesini birtakım kurallara bağlamış durumda. Şartlar yerine getirildiğinde ürün üzerine bu gibi ibareler yazılabiliyor. Tesislerden kafesler kaldırıldığında şartların ilki ve en önemlisi yerine getirilmiş oluyor. Bu tip tesislerin çoğunda tavuklar kafes dışında ancak neredeyse üst üste bekletiliyorlar. Ne dışarı çıkabiliyor ne de oldukları yerde hareket edebiliyorlar. En önemlisi bu ifade, tavukların ne ile beslendiği ya da ne gibi ilaçlara maruz bırakıldığı hakkında hiçbir garanti içermiyor.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015 19
DOSYA ORGANİK TAVUK & YUMURTA
Orvital Organik Gıda Kurucu Ortağı ve Gıda Mühendisi Muharrem Doğan
“TÜKETİCİLER YALAN, DOLANLA MAALESEF KANDIRILIYOR”
Doğal, köy ya da gurme adı altında satışa sunulan ürünlerin organikle kıyaslanmasının son derece yanlış olduğuna dikkat çeken Orvital Organik Gıda Kurucu Ortağı ve Gıda Mühendisi Muharrem Doğan, tüketicilerin ticari kaygılarla kandırıldığının altını çiziyor.
S
on dönemde organik ürünlere alternatifmiş gibi gösterilerek tüketiciye sunulan “doğal” ibareli ürünler aracılığıyla, organik ürünlere yönelik bir karalama kampanyası yürütülüyor. Organik üretim ile doğal üretim arasındaki farklara dikkat çeken üreticiler, bu iki ürünün birbiriyle kıyaslanamayacak kadar farklı olduğunun altını çiziyor. Organik tarımın, GDO’suz, hormonsuz, zirai gübre kullanmaksızın, ilaçsız ve her şeyden önemlisi katkı maddesiz üretim anlamına geldiğini belirten Orvital Organik Gıda Kurucu Ortağı ve Gıda Mühendisi Muharrem Doğan, organik tavuğun da bu prensipler çerçevesinde üretilen en sağlıklı ve en kontrollü protein kaynağı olduğunu ifade ediyor. Organik tarımın toplum sağlığı kadar sürdürülebilir besin zinciri açısından da son derece önemli olduğu kaydeden Doğan, organik tavuk ile köy-doğal ürünler arasındaki farkı
20
Mayıs 2015
www.organikturkiye.com.tr
şöyle aktarıyor: “Çoğumuz büyük şehirlerde yaşamanın zorluklarından, sanayileşen hayattan şikayet ediyor bir yandan da kırsal bir hayatın özlemini duyuyoruz. Bu özlem pazarlamacıların ekmeğine yağ sürüyor. Türkiye’de üretim şekli açısından sadece 2 çeşit tavuk vardır; biri konvansiyonel dediğimiz standart tavuk diğeri de organik tavuk. Başına “doğal” “gurme” ve “köy” kelimesi konulan her ürünün sağlıklı olduğuna duyulan bir inanç var ki bu, özellikle tavuk konusunda son derece yanlış bir yönlendirmedir. Doğal ve köy adı altında pazara sunulan ürünlerin organik ürünlere rakip gösterilmesi gelecek nesillerin sağlığını tehdit eden son derece ticari bir yaklaşımdır ve bir o kadar da yanıltıcıdır. Tüketiciler yalan, dolanla maalesef kandırılmaktır. Doğal ifadesinin resmi, geçerli bir tanımı bile bulunmamaktadır. Herkes istediği her ürüne doğal ifadesi koyabilir.”
“Doğal ifadesinin resmi, geçerli bir tanımı bile bulunmamaktadır. Herkes istediği her ürüne doğal ifadesi koyabilir.” “TAVUKLAR SAĞLIKSIZ KOŞULLARDA YETİŞTİRİLİYOR”
Büyük şehirlere yakın beldelerden köy sıfatıyla alınan tavukların, denetimden uzak, son derece sağlıksız koşullarda yetiştirildiğine de işaret eden Muharrem Doğan, “Bir ilaç şişesini gagalayan, kanalizasyon yakını dereden su içen, GDO’lu yemle beslenen tavuklar ve en tehlikelisi hiç bir şekilde denetlenmeyen çiftçilikler var. Çocuğumuzun sağlığını tavuğun sahibine emanet edemeyiz” diyor. Konvansiyonel üretim yapan üreticilerin organik üretimden rahatsız olduğunu ancak organik karşıtı yapılan her karalamanın organikten çok genel tavuk pazarı için tehdit oluşturduğunun da altını çizen Muharrem Doğan, “Organik beslenme bir bilinç meselesi ve bu bilince sahip insanlar her geçen gün artıyor. Organik beslenen tüketiciler çok araştırıyor çok okuyor. Bu tür karalamalar organik beslenenleri değil daha çok konvansiyonel tavuk yiyenleri etkiliyor. O nedenle organik karşıtı yapılan her karalamanın aslında kendileri için büyük tehdit olduğunu unutmamalılar” diyor. Organik tavuk fiyatlarının tüketiciler tarafından yüksek bulunması konusunda da değerlendirmelerde bulunan Doğan, maliyet farkının üretim aşamalarından kaynaklandığını belirtiyor ve ekliyor: “Konvansiyonel üretimde 25.000 adet tavuğun konulabileceği kümeslere sadece 4.800 adet tavuk koyuyoruz ama kümesin işletme ve bakım maliyeti değişmiyor. Kullandığımız organik yemler konvansiyonel olanlarına göre %50-%100 daha pahalıdır. Kesim süremiz konvansiyonel üretime göre 2 kat fazladır ancak bizim karkas büyüklüklerimiz 40-44 günde kesilen tavuklarla neredeyse aynıdır (yavaş büyüyen ırk kullandığımız için tavuklarımız fazla kilo almamaktadır) Kısacası 2 kat pahalı bir yemle 2 kat sürede yetiştirdiğimiz tavukları benzer ağırlıkla üretmiş oluyoruz. Bu en basit hesapla üretim maliyetimizin 4-5 kat olduğunu göstermektedir.”
ORGANİK TAVUK ÜRETİM ŞARTLARI •
Bir tavuğun organik olması için yumurtadan çıktıktan sonra 1. günden itibaren organik tarım yönetmeliğine uygun şekilde beslenmeye ve bu yönetmeliğe uygun çiftliklerde büyümeye başlaması gerekmektedir.
•
Organik gıda üretilecek tarlanın organik sertifikası alması için en az 3 yıl hiç bir tarım ilacı ve kimyasal maddeye maruz bırakılmamış olması gerekiyor. 3 yılın sonunda yapılacak toprak analizleri ile teyit alınmaktadır.
•
Organik üretim toplum refahını korur, hayvan refahını ön planda tutar. Hiçbir sınırlayıcı ekipman, yapay ışık kullanılmaz. Doğanın sunduğu tüm serbestlik ve sağlık organik üretimin temelini oluşturur.
•
Konvansiyonel üretimde 25.000-30.000 adet tavuğun konulabileceği kümeslere organik üretimde sadece 4.800 adet tavuk konmaktadır.
•
Organik tavuklar hem kümeslerinde hem de kümes önlerinde kendilerine ayrılmış kontrollü alanlarda serbest bir şekilde dolaşırlar. Organik tavuk başına minimum 4 m2 olacak şekilde her kümes önünde 20 dönüm organik dolaşım alanı vardır.
•
Organik üretim anlayışının bir parçası olarak kümesler gibi kümes önü dolaşım alanları da organik olarak sertifikalandırılır.
•
Organik tavuk üretimi, baştan sona Bakanlık ve Uluslararası Organik Sertifikasyon kuruluşları tarafından denetlenmekte, yem hammaddeleri periyodik olarak analize gönderilmektedir.
•
Organik üretim tesislerinde yetişen tavuklar, kesinlikle hormon, antibiyotik, pestisit ve ağır metal gibi kimyasallar içermez.
•
Organik tavuklar, minimum 81, ortalama 90 günde kesime gitmektedir.
“ÇOCUĞUNUZUN SAĞLIĞI YANINDA ÖNEMSENECEK FARKLAR DEĞİL”
Organik yumurtanın da tavukta olduğu gibi herhangi bir kısıtlayıcı ekipmanın yapay ışıklandırmanın olmadığı doğal ortamda yetişen ve sürekli denetlenen bir üretimin sonucu olduğunu ifade eden Muharrem Doğan, organik yumurtanın fiyatının konvansiyonelden yüksek olmasının da yine organik yem fiyatlarından kaynaklandığını belirtiyor. Organik yumurtanın konvansiyonelin 2,5-3 katı pahalı olduğunu ancak birim başına bu farkın kuruşlarla ifade edildiğini kaydeden Doğan, “Bu çocuğunuz ve onun sağlığı söz konusu olduğunda önemsenecek bir rakam değil diye düşünüyorum. Bu rakam çok önemsenmiyor olsa gerek ki en çok tüketilen organik ürünlerin başında yumurta geliyor. İnsanların organik beslenemeye alışması açısından son derece önemli ve lokomotif bir ürün” diyor.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015 21
DOSYA ORGANİK TAVUK & YUMURTA
Organik yumurtaya ilişkin karalamaları da değerlendiren Doğan, karalamanın bir üretim şeklini değil bütün pazarı etkileyeceğini belirterek “Konvansiyonel üreticilere sesleniyorum: Organik üretim ne yazık ki çok hızlı büyümeyecek bu nedenle korkmayın ama elinizi vicdanınıza koyarak ticaret yapan kişiler değil baba olarak düşünüp organik beslenmeye inanmış kişilerin aklını karıştırmayın” şeklinde konuşuyor.
“Çocuğumuzun sağlığını tavuğun sahibine emanet edemeyiz.” “ORGANİK PAHALIDIR ALGISINI YIKMAK İÇİN SOMUT ADIMLAR ATIYORUZ” “Organik pahalıdır” algısını yıkmak için somut adımlar attıklarının da altını çizen Muharrem Doğan, bu konuda yaptıkları çalışmaları ise şöyle özetliyor: “Bakliyatta aracıları
22
Mayıs 2015
www.organikturkiye.com.tr
ortadan kaldırıp çiftçiyle doğrudan üretim yaparak fiyatları konvansiyonele yakın düzeylere getirdik. Sözleşmeli tarımdan ve çiftçilerimizden büyük güç alıyoruz. Onlara organik ürettikleri sürece satın alma garantisi veriyor ve birlikte çok güzel işlere imza atıyoruz. Okullarda eğitimlere başlayacağız. Eğitmenleri velileri hatta çocukları eğiteceğiz. Türk organik markası olarak tavukta, bakliyat ve makarnada ihracata başlayacağız. Yeni ürünler geliştirmeye devam edeceğiz. Annelerin en organik et/tavuk ve sebze suyu istiyorlardı. Ürettik çok keyifli geri bildirimler alıyoruz. En önemlisi organik üretim yapmak isteyenlere gönüllü danışmanlık yapıp sayımızın artması için çalışacağız. Pazardaki organik üretici sayısı ne kadar artarsa fiyatlar o kadar düşecek tüketici için erişilebilir olacak. Gelecek nesillerin sağlığı için el ele vermeli ve katkı maddesiz, GDO’suz, hormonsuz bir dünya yaratmalıyız. Ve Orvital Organik Gıda olarak sadece ve sadece organik üretmeye devam edeceğiz.”
ORGANİK YUMURTA NASIL ÜRETİLİYOR? •
Çocukların gelişiminde önemli bir yer tutan yumurta, mutlu Orvital Çiftliği’nin mutlu tavuklarından elde ediliyor. Orvital Organik Tavuklar kesinlikle hormon, antibiyotik, pestit ve ağır metal gibi kimyasallar içermiyor.
•
Yenilen ve yumurta için üretilen tavuklar Orvital Çiftliklerinde farklı türlerden oluşuyor ve organik sertifikalı olarak üretiliyor.
•
Açık alanda gezen, istediği zaman yem yiyen, yapay hiç bir ışığa maruz kalmadığı gibi dolaşım alanlarında serbestçe gezen Orvital tavukları, Uluslararası Organik Sertifikasyon kuruluşları tarafından denetleniyor, yem hammaddeleri periyodik olarak analize gönderiliyor.
•
Organik üretim anlayışımızın bir parçası olarak kümesler gibi kümes önü dolaşım alanlarımız da organik olarak sertifikalandırılıyor.
DOSYA ORGANİK TAVUK & YUMURTA
“KÖY TAVUĞUNUN NASIL ÜRETİLDİĞİ BİLİNMİYOR”
Köy tavuğunun hangi şartlar altında üretildiğinin bilinemeyeceğinin altını çizen Tardaş Organik Sahibi Dr. Recep Çöpten, organik ürünlerin yetiştirilme zincirini bilen tüketicilerin organikle ilgili karalamaları ciddiye almayacağına vurgu yaptı.
T
ardaş Organik olarak kuruldukları 2006 yılından bu yana son tüketiciye uygun fiyat ile organik gıda vermek hedefiyle çalıştıklarını belirten Tardaş kurucusu ve sahibi Dr. Recep Çöpten, organik tavuk ve organik yumurta ile ilgili son dönemde yürütülen karalama kampanyaları ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Ticari kaygılar nedeniyle birçok üründe olduğu gibi yükselen trendi olan her ürün için karalamalar olmasının gayet doğal olduğuna işaret eden Çöpten, “Organik yetiştiricilikte yetiştirilme zincirini bilen tüketiciler bu tür karalamaları ciddiye almaz” diye konuştu. Organik tavuk üretim şartlarıyla ilgili bilgiler veren Çöpten, şunları söyledi: “18 Ağustos 2010 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına İlişkin Yönetmelik’te belirlenmiş tanıma göre Organik Tarım Faaliyetleri: Toprak, su, bitki, hayvan ve doğal kaynaklar kullanılarak organik ürün veya organik girdi üretilmesi ya da organik girdi yetiştirilmesi, doğal alan ve kaynaklardan ürün toplanması, hasat etme, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma, pazarlama, ihracat, ithalat ile ürün veya girdinin tüketiciye ulaşıncaya kadar olan diğer işlemlerini tanımlarken, Organik Tarım Metodu: ise organik tarım uygulamaları esnasında yapılması gereken bilimsel ve teknik uygulamaların tamamını veya bölümlerin her birini tanımlar. Yani, şu demektir ki; Organik tarım ve üretimi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı denetimindedir. Üretici ile Bakanlık arasında ise akridite olmuş Sertifikasyon Firmaları ve denetmeleri vardır. Her aşamasında çevreye ve insan sağlığına, hayvan refahına önem verilen bir üretim söz konusudur. Her üretim aşamasında haberli ve habersiz denetimlerle üretim kontrol edilmekte, üretim aşamasında ve ambalajlı ürünlerde analiz yapılmaktadır. Yönetmelik çerçevesinde denetimlerden geçen ve belgelendirilen ürünler organik ürün olabilmektedir. Organik tavuk üretiminde de aynı şekilde ve aynı yöntemle üretilmiş yemlerle beslenen ve yönetmeliğe uygun kümes ve koşullarda barındırılan tavuklardan elde edilen ve organik koşullara uygun belgelendirilmiş kesimhanelerde kesilip temizlenip ambalajlanma zorunluluğu vardır.”
TAMAMEN KONTROL DIŞI ÜRETİM
Organik tavuk ile köy-doğal tavuk arasındaki farkın kesinlikle üretim aşamaları olduğuna da dikkat çeken Dr. Recep Çöpten, köy tavuğunun üretim aşamalarının
Tardaş Organik Sahibi Dr. Recep Çöpten
bilinemeyeceğine işaret etti. Çöpten, “Organik tavukta kontrollü üretim olmasına karşın, köy tavuğu ki böyle bir tabire veya sınıflamaya karşı olmama karşın tamamen kontrol dışı serbest yetişen tavuk anlamaktayım. Köy tavuğu denince nasıl bir üretim oluyor bilinmemektedir. Ne yedirildiği veya hangi koşullarda barındırıldığı bilinmediği gibi bir belgelenme veya denetim analiz de bulunmamaktadır” diye konuştu. Tüketicilerin organik ürünlerin fiyatlarını yüksek bulmalarına ilişkin değerlendirmesinde ise Çöpten, Tardaş olarak organik olmayan ürünlerle fiyat aralığını mümkün olduğu kadar daraltarak her tüketiciye ulaşmaya çalıştıklarını belirtti ve ekledi: “Tamamen kimyasaldan ari, kesinlikle bir ilaç uygulaması olmadan ve tamamen organik üretilmiş yemlerle beslenen bir tavuk olduğu için, kısa sürede üretilen ve her türlü yetiştiricilik girdisi rahatlıkla kullanılabilen diğer konvansiyonel yetiştirilen tavuklara göre fiyatları biraz yüksek olabilmektedir. Bu da gayet normaldir.”
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015
23
DOSYA ORGANİK TAVUK & YUMURTA
“KÖY VE DOĞAL TAVUK, TÜKETİCİYİ YANILTMA AMAÇLI KULLANILIYOR”
ETO Derneği Başkanı Atila Ertem, organik tavuk üretimi ile rekabet eden firmaların doğal ürünleri organikle kıyasladığına dikkat çekerken “Köy, doğal gibi tüketiciyi yanıltıcı amaçlı kullanılan her türlü tavuk ve yumurta hiçbir denetime ve sertifikalandırmaya tabii olmadan satılan piyasa ürünleridir” diyor.
E
kolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) Başkanı ve aynı zamanda OTS Organik sahibi Atila Ertem, organik tavuk ile doğal, köy tavuğunun karşılaştırılmasının son dönemde yaşanan en büyük yanılgılardan biri olduğunu belirtiyor. Organik kanun ve yönetmelikler ile yasal altyapısı belirlenmiş olan yöntemler ile üretimi gerçekleştirilen tavukların organik tavuklar olduğunu ifade eden Ertem, köy, doğal gibi isimlerle piyasaya sürülen tavuk ve yumurtaların tüketiciyi yanılttığına dikkat çekiyor. Aynı zamanda sahibi olduğu OTS Organik’in 25 yıllık organik deneyimini 2010’da hayata geçirdikleri bir firma olduğunun altını çizen Atila Ertem, organik tavuk üretimi konusunda şu bilgileri veriyor: “Civciv aşamasından yumurtlama süreci ve devamında sadece organik sertifikalı yem ve girdi kullanılan, özgür bir kapalı ve açık alanda gezinen tavuklardır organik tavuklar. Kesim sonrası yine sertifikalı kesim yerlerinde kesim ve temizliği yapılan tavuklar, paketli ve markalı olarak GTHB’nın ve ilgili sertifika kuruluşunun logosu ile satışı yapılır. Köy, doğal gibi tüketiciyi yanıltıcı amaçlı kullanılan her türlü tavuk ve yumurta hiçbir denetime ve sertifikalandırmaya tabii olmadan satılan piyasa ürünleridir. Bu tür ürünlerde GDO’lu yem kullanımı, antibiyotik kullanımı ve üretim, kesim yerleri hiçbir kontrolü yoktur. Dolayısıyla tamamen satıcının beyanı ile satılır. Kaldı ki tüm tavuklar ve hatta çok büyük entegre tavuk tesisleri de köylerdedir. Yani köyden gelen her ürünü doğal, köy tavuğu/yumurtası altında satmak mümkündür. Organik ürünler ile bu ürünleri ancak tüketici algısında çağrıştırdığı hoşluk ile karşılaştırabiliriz. Yoksa bu ürünlerde gerisi karanlık bir boşluktur.”
“FARK YOK ALGISI YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR”
Tüketicilerin organik tavuk fiyatını yüksek bulması konusunda da değerlendirmelerde bulunan Atila Ertem, bunun nedenlerini, organik tavuk üretiminde civciv aşamasından kesim aşamasına gelinceye kadar olan sürenin 3 katı olması, organik girdi fiyatlarının yüksekliği ile Tavuk ve yumurta üretimi yapmak için gerekli alanın 15 kattan fazla olmasına
24
Mayıs 2015
www.organikturkiye.com.tr
Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) Başkanı ve OTS Organik sahibi Atila Ertem
bağlıyor. Son dönemlerde organik tavuk ile ilgili yürütülen karalama kampanyalarına da dikkat çeken Atilla Ertem, “Organik tavukçuluk doğru yolda hızla ilerlemektedir ki konvansiyonel/köle tavuklar ile tavuk ve yumurta üretimi yapan çok büyük şirketler bu yola başvurmaktadır. Hatta bazıları organikte üretip bir farkı yoktur algısı yaratmaya çalışmaktadır” diyor. OTS Organik olarak sadece üretim değil danışmanlık hizmetleri de verdiklerine işaret eden Atila Ertem, hem OTS hem de ETO olarak hedefleri konusunda yaptığı değerlendirmede şunları kaydediyor: “İnsanlarımızın sağlıklı ve doğru gıdalara ulaşma hakkına destek olmak ana hedefimizdir. İnsan sağlığı üzerinde kirli ticaret yapılmayacak kadar sorumluluk gerektiren çok önemli ve ciddi bir konudur. Sağlıksız insan hiçbir şeyi olmayan insandır. Bu nedenle GDO, kimyasal ve insan sağlığına zararlı olan hiçbir maddeyi içermeyen üreten ürünler ile topluma hizmet vermek ana hedefimizdir.”
DOSYA ORGANİK TAVUK & YUMURTA
“ORGANİK TAVUKLARIN YETİŞTİRİLMESİNDE HAYVAN REFAHI ÖN PLANDA”
Organik tavuk yetiştiriciliğinin Organik Tarım Kanunu mevzuatına uygun şekilde yapılmasının zorunluluğunu anımsatan ORGÜDER Başkanı Ayhan SÜMERLİ, hayvan refahının ön planda tutulduğunu söyledi.
S
on zamanlarda organik tavuk ve yumurtaya karşılık köy veya doğal tavuk/yumurta gibi ürünlerin çıkması konusunda değerlendirmede bulunan Organik Ürün Üreticileri ve Sanayicileri Derneği (ORGÜDER) Başkanı Ayhan Sümerli, burada dikkat edilmesi gereken hususun organik tavuğun yetiştirilme şartları olduğunu belirtti. Organik tavukların 5262 sayılı Organik Tarım Kanunu ve ilgili 27676 sayılı Organik Tarım Yönetmeliği’ne uygun olarak yetiştirildiğini ifade eden Sümerli, “Organik yemlerle beslenen organik tavukların yetiştirilmesinde hayvan refahı ön plandadır. Tavuk başına 4 metrekare dolaşım alanı vardır. Hayvanlar kafeste değil kümes sisteminde yetiştirilir. Bir kümeste bulabilecek yumurta tavuğu sayısı en fazla 3000, et tavuğu ise 4800 adettir. Organik et tavukları 81 günden önce kesilmezler” dedi. Organik tavuk ile köy- doğal tavuk arasındaki farklara da değinen Sümerli, şöyle devam etti: “ Organik tavuklar 5262 sayılı organik tarım kanunu ve ilgili yönetmeliğe uygun olarak yetiştirilir. Organik yumurtalar için de aynı durum geçerlidir. Geçtiğimiz ayda Gıda İl Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından 81 İl Valiliğine yazı gönderilmiştir. Gönderilen yazıya göre yumurta etiketlerinin üzerinde köy yumurtası, gerçek ve doğal yumurta, sertifikası yok ise gezen tavuk yumurtası yazılarına müsaade edilmemektedir. Organik tavuk ambalajlıdır. Ambalajı üzerinde sertifikasyon kuruluşunun logosu ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına ait Organik Tarım Logosu bulunmaktadır. Organik hayvan yetiştiriciliği kanunlarına göre, hayvanların günün belli bir zamanını açık havada gezinerek geçirmeleri gerekmektedir. Dolayısıyla hayvanlar konvansiyonel üretilen hayvanlara göre daha fazla hareket ettiği için organik tavuk pişme süresi konvansiyonel tavuklara oranla biraz daha uzundur.”
FİYATLAR YÜKSEK ÇÜNKÜ…
ORGÜDER Başkanı Ayhan Sümerli, organik tavuk fiyatlarının tüketiciler tarafından yüksek bulunması konusunda yaptığı
ORGÜDER Başkanı Ayhan Sürmeli:
değerlendirmede ise, aradaki farkın 2 kat kadar olduğuna değinerek, “Bugün bir zincir markette organik tavuk ve iyi bilinen bir marka konvansiyonel tavuk satış fiyatlarına baktığımızda yaklaşık olarak 2 kat kadar fiyat farkı var. Bu kadar fark olması normal çünkü organik olarak yetiştirilen hayvanların beslenmesi için organik yem kullanılıyor. Konvansiyonel tavuklarda ortalama kesim süresi 40-45 gün iken, organik tavukların kesim süresi 81 gündür. Dolayısıyla tüketilen yem miktarı iki kat kadar fazla oluyor. Organik yem miktarları normal yem fiyatlarına oranla yüksek olduğundan haliyle bu durum fiyatlara yansıyor” diye konuştu. Organik ürünlerle ilgili karalamaları da “yeterli bilgiye ulaşmadan yapılan haberler” olarak değerlendiren Sümerli, Organik ürünlerin üretilmesi ile ilgili yasanın ve yönetmeliklerin okunmasının konunun anlaşılmasını sağlayacağını söyledi ve ekledi: “Organik ürünlerin ambalajlarının üzerinde bulunan sertifikasyon kuruluşunun ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına ait organik tarım logosunun bulunması, ürünlerin gerekli denetimlerden geçtiğinin ve organik olduğunun ispatıdır.”
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015
25
Rota FUNDA GÖKER funda.goker@hotmail.com
Kafamda “organik” sorular... Bizim kuşağın çocukluk döneminin sofralarının özellikli yemeği idi tavuk. O zamanlar bütün olarak pişirilir yanında pilav; misafir ağırlarken klasik ana yemeğimiz idi. Butlar misafirlere diğerleri ev halkına dağıtılır, mutlaka lades tutulur, yediğimiz bu özel yemekte eğlenceli ve muzip vakit geçirilirdi. Şimdi fast food dünyasının baş malzemesi oldu. Hatta ucuz protein diye adlandırılarak, dar gelirlilere reklamı yapılır hale geldi. Acaba tavuktaki bu değişimin sebebi ne? Acaba ; • • •
• • •
GDO’lu ürünler, yiyecek ve hayvansal atıklardan yapılmış daha ucuz yem mi kullanılıyor? Civciv ve tavuklar ölmesin diye devamlı ilaç ve antibiyotik mi veriliyor? Maliyet düşsün diye eskiden 45-48 günde yetiştirilen tavuklar bu günlerde nasıl 28-32 günde kesime gönderiliyor? Erken olgunlaşsın ve daha kilolu olsun diye hormon mu veriliyor? Yerlerinden hiç kıpırdamasın, kilo kaybetmesin diye daracık kafeslerde mi tutuluyor? Gece karanlıkta ışıklar yakılıp, söndürüp, sabah oldu diye tavuklar kandırılıp sürekli yem yemesi mi sağlanıyor?
Kilosu 4 veya 5 liradan satılan çiftliklerde üretilen, halkımıza ucuz protein diye sunulan tavuklar için bu soruların hepsinin cevabı “EVET”. Bu şartlarda belki de daha kötü koşullarda, ilk günlük civcivden yaklaşık 30 günlükken kesime gittikleri zamana kadar, eziyet içinde
26
Mayıs 2015
www.organikturkiye.com.tr
yaşayıp, çeşitli vitamin, hormon, antibiyotik, ilaç ve içinde ne olduğunu söylemeye dayanamayacağımız suni yemlerle beslenen ve şişirilen bu tavuklar vücudumuzun ihtiyacı olan besinleri karşılasın diye soframıza konuluyor. Sizce bu gıdanın bize faydası olur mu ? Buna bir de sağlıksız pişirme tekniklerini de ekleyin. Lütfen duruma bir de bu açıdan bakın, birkaç saniyenizi bu konuya ayırın, sonuçta kendiniz ve sorumlu olduğunuz kişiler için en son kararı siz vereceksiniz, sorumlu sizsiniz. Çok klasik olacak ama arabanıza veya herhangi bir eşyanıza verdiğiniz değeri kendinize de verebilecek misiniz? Organik tarım, üretim veya yetiştiriciliğin usul ve detaylarını tekrarlamanın bence gereği yok. Bu dergimizin önceki sayılarında belki bu sayısında bunun nasıl olduğunu gördük, görüyoruz. Şunu biliyoruz, organik tavuklar belki yine tavuk çiftliklerinde ömürlerini geçiriyorlar ama yukarıda belirtiğim kötü muameleye maruz kalmıyorlar. Önce sorumlu olduğumuz kişileri, sonra kendimizi ve belki de bu eziyeti çeken tavukları düşünerek, organik beslenmeye gayret sarf etmeliyiz.
Çuvaldız M U R AT D E N İ Z E L muratdenizel@gmail.com
Baharı bekleyen kumrular gibi Bekledim siyasi partilerin organik ve ekolojik yaşama yönelik haklarımıza dair vaatlerini. Bir iki yerde lafı geçiyor. Birkaç vaatte var. Da, yeterli mi? Katiyen. Vaatlerde tarım ve üretim yönünde. Normal. Herkesin ağzında organik yaşamın tarımla, üretimle ilgili tarafı. Doğru bir anlamda, mal yoksa satışta yok. Ancak unutmamak lazım ki, satış yoksa, ürettiğini kendin yer kendin kullanırsın. Kendin çalar, kendin oynarsın yani. u ülkede organik yaşama gönül verenler, yatırım yapanlar, organik yaşama emek verenlerin ister devlet ister özel sektörde neredeyse tamamı ya tarıma yönelmişler, ya üretime, ya da sıra gelince satışa, dizince mağazalarda ürünleri raflara, sıralayınca online satış yapan web sitelerinde fotoğrafları birileri gelip alacak zannediyorlar. Yok öyle bir dünya. Olsa, bırakın organik ürünleri, ne olursa ve kim ne üretiyorsa üretsin şakır şakır satardı sabah akşam. Öyle kolay değil bu işler. Hangi işler? Satış işleri. Önce bi güzel anlatacaksın sen nesin. Yetmez, sonra bir güzel anlatacaksın faydalarını. Yetmez, neden seni tercih edecek insanlar doğruları dizeceksin sıra sıra. Yetmez, sonra bir güzel tavlayacaksın insanları en sempatik en işveli cilveli hallerinle. Yetmez, devir hızla tüketme yani tam tersinde hızla yenilenme çoğalma dönemi, sende ha bire tazeleneceksin, yenileneceksin ki tavında tutasın insanları. Yetmez, gelişeceksin ha bire. Yetmez, empati kuracaksın insanlarla doğayla, hissedeceksin onları yirmi dört saat. Yetmez, hayatlarını kolaylaştıracaksın insanların. Yetmez, yükseldikçe seni paçandan aşağı çekenlere karşı akıllı stratejiler geliştireceksin. Yetmez, vaktinin ve naktinin bir kısmı ile destek vereceksin sektöre girmek isteyenlere ve sektörün gelişimine. Yetmez, en anlaşılır en doğru metotlarla gençlere çocuklara annelere babalara ulaşacaksın ki, bir kuşak sonra demode olmayasın. Bunları yaparsan edersen olur mu peki? Olmaz. Olmaz çünkü yapılması gerekenlerin her biri için işinin erbabı doğru ekipler kuracaksın. Ha birde, doğru planlamalarla, doğru operasyonlarla ilerleyeceksin tabii ki. Dahası da var, ancak yerim dar. Zor iş be. Dön başa, üretirim organikleri kamyon kamyon, dizerim raflara paket paket, çekerim resimlerini sıralarım web sitelerinde artık kısmetimde ne varsa. Kısmetimizde olanıda görüyoruz hep beraber.
B
Siyasi partilerin seçim bildirgeleri kadar yani, kısmete artık. Bu kadarda enseyi karartmamak lazım diğer tarafta. Amatör ruhun gücünü küçümsemeyeceksin. Bodoslama gidersin bir dönem, düşer kalkarsın azcık, o kadar. Günler yıllar gelip geçtikçe sektör yaratacaktır kendi iş bilenlerini zaman içinde. Orada tek kaynak, gençler. Gençler tek umudum. Hayalperestliğimden öte bu düşüncem. Her şey çok pozitif onlardan yana. İki engel var aşmaları gereken, o kadar. Biri, yetiştikleri yılların genlerine işleyen alışkanlıkları ile her şey hemen olsun istiyorlar, diğeri de yeterince vakit ayırmıyorlar iş hayatlarına. Kime göre? Neye göre? Diye sorguladın mı da, dürüstçe söylemek gerekirse, haklılarda aslında. ‘’Amaan, ömür kısa, ne yaşasak kardır yanımıza’’ akıllılığı, diğer tarafta hayalini kurdukları işlerde arzu ettikleri sonuçları almak adına hüsrana uğratıyor onları. Zorlanınca da, terk ediveriyorlar hayallerini kolaylıkla. Ki, organik sektör dahil beğen beğenme bugünlere çoğalarak, büyüyerek gelmiş tüm sektörlerin ilk iki kuşağında çok çalışmak var hep. Nasıl bir aşkla neyin peşinden koştuğunu fark edince önce ruhunla gönlünle, sonrada ruhunun gönlünün yaşamını kolaylaştırmak ve zenginleştirmek ve mutlu etmek adına onlara ayak uyduran aklınla, işte o zaman hakkını vere vere imar ediyorsun hayallerini. Ne siyasi partilerin seçim bildirgelerine, ne devletin ne de özel sektörün önde gelenlerine, hiçbirine bağlamadım ümitlerimi. Herkes mucizeler peşinde, bense gençlerin. Hayallerini milyonlarca organik ürün tüketicisinin, hayallerini binlerle en yeni en gelişmiş organik ürünlerin, hayallerini en inovatif pazarlama tekniklerinin süslediği, otuz beş derece güneşin altında plajlarda şezlonglar üstünde değil, hayallerinin peşinde koşturarak terleyen gençlerin peşindeyim. Önümüz yaz. Önümüz Haziran. Durum fena değil. Nerelerde aramayacağımı biliyorum en azından. Plajlarda ve sandıkta…
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015 27
ORGANİK ANALİZ
GÜRKAN AKGÜNEŞ
Hayvansal gıdada
‘antibiyotik’ riski! Hayvan yeminde katkı maddesi olarak antibiyotik kullanımı yasak. Ancak kontrol mekanizması işlemeyen yerlerde kullanılıyor. Et ve süte geçen bu antibyotik kalıntıları uzun vadede sağlığa zararlı Besicilikte kullanılan hormonlar da vücut sistemini bozuyor.
O
rganik üretimin son yıllarda arttığı alanlardan biri de hayvansal ürünler. Organik et, süt, yumurta ve bal endüstriyel yöntemin alternatifi olmaya aday. Peki iki ürün arasında ne gibi farklar var. Organik et daha mı besleyici, konvansiyonel et daha mı az sağlıklı? Bu sorunun cevabı hayvanların beslenme şartlarıyla bire bir ilgili. Hayvan yemlerinin üretim şekli, yeme katılan katkı maddeleri, büyümeyi hızlandıran hormonlar, antibiyotik kullanımı ve yemin GDO’lu olup olmaması ile hayvan refahı en önemli parametreler. Dünyanın en büyük zincir restaurantı McDonald’s’ın geçtiğimiz günlerde ABD’de artık antibiyotikle beslenen tavuk kullanmayacağını açıklaması da tehlikenin ulaştığı boyutu gözler önüne seriyor Bilim insanları yem katkı maddesi olarak kullanılan antibiyotiğin kalıntısının o hayvan etini tüketen insana geçtiğini ve bünyede antibiyotik direncine neden olduğunu savunuyor. Zaten bu tehlike nedeniyle 2006’da AB ve Türkiye’de antibiyotiğin yem katkı maddesi olarak kullanımı yasaklandı. Mevzuata göre antibiyotik sadece hastalık ortaya çıkarsa tedavi amaçlı kullanılabiliyor. Ancak, uzmanların bir kısmı, başka bir alternatif olmadığı için hala antibiyotiğin yem katkı maddesi olarak kullanıldığı görüşünde.
Fark ne?
Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yemler ve Hayvan Besleme Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ak, “Endüstriyel hayvansal ürünlerle organik hayvansal ürünler arasındaki en önemli fark, organik ürünlerin antibiyotik, hormon, kimyasal ilaç ve ağır metal kalıntıları içermemesi. Bu zararlı faktörleri hayvansal gıdalarla alırken fark edemeyebiliyoruz. Bu zararlı kalıntılar zamanla vücutta birikip ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyorlar” diyor.
28
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
‘Tedavi amaçlı olsa da risk var’
Ak, endüstriyel üretimle karşı karşıya olunan tehlikeleri de şöyle anlatıyor; “Antibiyotiklerin yeme katılması AB’de olduğu gibi ülkemizde de yasak. Ancak, denetimlerin yetersiz olması halinde üretimde kullanılma riski var. Yem katkı maddesi olarak kullanılmasa bile hasta hayvanlarda tedavi amaçlı antibiyotik kullanıldığı durumlarda hayvan vücudunda yasal arınma süresi dolmadan tüketime sunulan ürünlerde antibiyotik kalıntı riski bulunmaktadır.”
Hormonlar cinsiyeti değiştirdi
Geçmişte hormon ve hormon benzeri maddelerin hayvansal üretimde verimi artırmak amacıyla kullanıldığına dikkat çeken Prof. Dr İbrahim Ak, “Günümüzde ABD gibi bazı ülkelerde konvansiyonel tarımda hala hayvansal üretimde belli miktarlarda kontrollü bir şekilde hormon kullanımına izin verilmektedir. Ancak, bu ürünleri tüketen insanlarda anormal doku büyümesi, hormonal metabolizmada bozukluklar ve buna bağlı cinsiyet karakterlerinde olumsuz etkileri nedeniyle hormonlar AB ülkeleri ve ülkemizde yasaklanmıştır” diye konuşuyor. Dr. Sibel Alapala ise sığır yetiştriciliğinde hormon kullanılmadığına dikkat çekerek, “2001’de diyetil stil bestrol isimli hormon enjekte edilmişti. Neyse ki, Türkiye’ye gelmeden bu yasaklanmıştı. Bu eti tüketen çocuklarda östorojen hormonunun yüksek olmasına neden oldu ve erkek çocuklarda dişiye yönelik haraketler arttı” bilgisini veriyor. Doç. Dr. Bahri Bayram Bayram da, “ABD’de yapılan bir araştırmada, hormon kullanan etle, hormonsuz etle beslenen kadın denekler incelenmiş, hormonlu etle beslenen deneklerde meme kanseri riski 5 kat daha fazla olarak ölçülmüş” görüşünde.
Okul sütleri organik olmalı
Organik üretim esnasında hayvan refahına özen gösterilmesi nedeniyle hayvan vücudunda stres hormonlarının aşırı salgılanmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Ak, “Bir çok beslenme uzmanı özellikle bebeklerin, hamilelerin ve sağlık sorunu olan hassas bireylerin organik gıdalar tüketmeleri tavsiye ediliyor. Gelişmiş ülkelerde özellikle bebeklerin ve 0-6 yaş çocukların organik ürünlerin tüketilmesi önerilir. Örneğin, Danimarka’da toplam süt üretiminin yüzde 20’sini organik süt üretimi oluşturuyor. Bu organik sütün büyük bir bölümü okul sütü programlarında çocukların tüketimine sunulmakta” diye konuşuyor.
‘Antibiyotik ete, süte geçiyor’
Peki organik sütle konvansiyonel süt arasında fark var mı? Organik süt sığırcılığı konusunda çalışmalar yapan Veteriner Hekim Dr. Sibel Alapala, “Antibiyotik ya da tıbbi kimyasal ilaçlar kullanırsanız et ve sütte o ilacın kalıntısı çıkıyor. Antibiyotik verildiğinde de süt 8 gün atılıyor. Endüstriyel hayvancılıkta ise antibiyotikli yem kullanımına rastlanılıyor. Havyanları hastalıktan korumak için antibiyotik veriliyor” diyor. Gümüşhane Üniversitesi Kelkit Aydın Doğan MYO Organik Tarım Programı yöneticisi Doç. Dr. Bahri Bayram da kontrol mekanizmasının tam işlemediği yerlerde ara ara kullanıldığına ilişkin tespitlerin olduğu görüşünde. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni ve Hayvan Besleme Bölüm Başkanı Prof. Dr. Metin Petek, konvansiyonel yöntemle üretilen tavukların sağlık riski taşımadığı görüşünde. Çiftliklerdeki kanatlı hayvanların beslenmesinde kullanılan yemlerdeki katkı maddelerinin izin verilen katkı maddeleri olduğunu kaydeden Petek, “Bunlar yeme karıştırılan vitamin, mineral, enzimler, organik asitler, probiyotiklerden oluşuyor. Eskiye göre kontroller çok daha iyi şekilde yapılıyor” diyor.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015
29
ORGANİK DENEY
sosis, tavuk suyu, salata sosu, söğüş et, kraker, mayonez, pastırma, ekmek ve hatta bebek maması gibi çok şaşırtıcı gıdalarda da şeker olduğunu fark ettik. Neden bu gıdalara şeker ekleniyordu? Tabii ki, yiyecekleri daha lezzetli hale getirmek, raf ömürlerini uzatmak ve paketlenmiş gıda üretimini daha ucuz hale getirebilmek içindi . Bana deli diyebilirsiniz, ama bir yıl boyunca ilave şekerden kaçınarak büyük bir maceraya atıldım. Ne olacağını merak ediyordum. Nasıl olacağını, ne kadar ilginç şeylerle karşılabileceğimi ve ne Bir yıl şeker yemeden durabilir misiniz? Bunu kadar zor olacağını bilmek istiyordum. devam ettikten sonra, merak edip deneyimleyenler ve devamında Araştırmama şekeri hayatımızdan çıkararak hepimizi farklı bir yaşama adım atanlar var. ” A Year sağlıklı kılacağıma ikna olmuştum ancak of No Sugar: A Memoir ” adlı kitabın yazarı şeker yememenin beni gerçek ve somut Eve O. Schaub bunu kendi ve ailesi üzerinde bir şekilde daha iyi hissettirebileceğini beklemiyordum. denemeye karar veren bir anne. Onun Şekersiz geçirilen bir yılın sonunda deneyimleri bize bu konuda yol gösterebilir. Yavaş ama fark edilebilen bir değişimdi. Şeker kullanmadıkça kendimi daha iyi ve enerjik hissetmeye başladım. Kocamın doğum gününde yaşadıklarımız da bu ir zamanlar sağlıklıydım değişimi kanıtlamıştı. ya da en azından Şeker kullanmadan bir yıl geçirme öyle olduğumu kararını alırken, ailecek ayda bir kere düşünüyordum. Tabii bir tatlı yiyebilme hakkını kendimize ki, bütün bir günü tanımıştık. Doğum günü olan bu tatlıyı geçirebileceğim kadar yeterli kendisi seçebiliyordu. Eylül ayı, damak enerjim yoktu, ama Amerika’nın tadımızın yavaş yavaş değişmeye sürekli televizyonda çığırtkanlığını başladığını ve aylık tatlı kaçamağımızdan yaptığı enerji içeceği reklamlarını da daha az zevk almaya başladığını fark gördükçe bu konudan yana ettiğimiz ay oldu. sıkıntılı olan tek kişinin kendim Kocamın doğum günü kutlaması için olmadığını, ayrıca ailemdeki sipariş ettiği, çok katlı muz kremalı herkesin, yaklaşan soğuk algınlığı ve pastayı yediğimde kendimde yeni bir grip sezonundan uzak kalmasının şeyler olduğunu anladım. Hem yediğim korunarak mümkün olabileceğini pasta diliminden zevk almadım hem de düşünüyordum. bir dilimi bile bitiremedim. Yeni damak En azından, şekerin etkileri tadıma bu muz kremalı pasta hastalıklı hakkında bazı rahatsız edici bir şekilde tatlı geldi ve dişlerimi ağrıttı. yeni bilgiler duyana kadar bu düşüncelerim devam Başım ağrımaya ve kalbim küt küt atmaya başladı; kendimi etti. Çoğu uzmana göre, şeker pek çok Amerikalı’nın berbat hissettim. Toparlanmak için bir saat kadar kanepede şişman ve hasta olmasının asıl sebebi. Bu konu hakkında uzandım ve “Tanrım,” diye düşündüm, “şeker beni kötü araştırdıkça, söylenilenler daha mantıklı gelmeye başladı. hissettiriyor, ancak daha önce hayatımın her yerindeydi ve Yedi Amerikalı’dan biri metabolik bir hastalığa sahip. Üç ben bunu hiç fark etmedim.” Amerikalı’dan biri obez. Diyabet oranı hızla artıyor ve Şekersiz geçen bir yılın sonunda bu bir yılın hesabını yaptım, çocuklarımın okula hasta oldukları için kardiyovasküler hastalıklar da Amerika’nın bir numaralı gidemedikleri gün sayısıyla şeker kullanmadığımız katili olarak biliniyor. dönemdeki devamsızlıklarını karşılaştırdım. Fark Bu teoriye göre, bu hastalıkların hepsi ve dahasının asıl dramatikti. Büyük kızım, Greta’nın geçen seneki 15 günlük kaynağı bizim beslenme alışkanlıklarımızdaki maddeye devamsızlığı bu sene iki güne düşmüştü. yani şekere dayanıyor. Artık şekersiz bir yıl geçirme deneyimizi tamamladık. Ancak artık damak tadımız ve beslenme biçimimiz Parlak bir fikir tamamen değişti. Çok küçük porsiyonlarda, nadiren Çevremdeki bu konu ile ilgili bütün bilgileri topladım ve bir tatlı tüketiyoruz, Bedenim şekersiz geçirilen bir yıl için karara vardım. Ailemin yani ben kocam, 6 ve 11 yaşındaki bana teşekkür ediyor gibi. Artık enerji konusunda hiçbir iki çocuğumun ilave şeker içeren gıdaları yemeyerek endişem yok. Grip sezonu geldiğinde büyük bir korkuyla bütün bir yılı geçirmesinin için ne kadar zorlu olacağını çocuklarımla yatağın altına saklanmıyorum. Böyle bir görmek isteyordum. Bunun için yemeklerde kullandığımız şeyin üstesinden geldiğimize göre vücutlarımızın da şekerden başlayarak, bal, pekmez, akçaağaç şurubu, meyve gelecek herhangi bir tehlike için donatılmış olduğunu suyu gibi ilave tatlandırıcı içeren her şeyi kesecektik. Tatlı, düşünüyorum. Artık ailecek daha az hasta oluyoruz ve orijinal ve doğal kaynağına (örneğin, bir parça meyve) bağlı daha çabuk iyileşiyoruz. Bu bir yılın sonunda artık daha olmadığı takdirde de yenmeyecekti. sağlıklı ve daha güçlüyüz. Olaya bu bakış açısıyla bakmaya başlayınca ketçap,
Büyük Bir Macera:
Şekersiz Geçen Bir Yıl
B
30
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
Organik Gıdalar
Vücudu Nasıl Etkiliyor?
İsveç’te faaliyet gösteren market zinciri Coop; organik gıdalar konusundaki farkındalığı artırmak için bir deney gerçekleştirdi. İsveçli bir ailenin yer aldığı deneyde, aile bireylerine üç haftalık bir deney yapıldı.
D
eneyin ilk haftasında, İsveçli aile her zaman tükettikleri organik olmayan besinleri bir hafta boyunca tüketti. Bu süreçte aile bireylerinden her gün idrar örnekleri alındı. İlk haftanın ardından; ikinci ve üçüncü haftalarda aile bireyleri yalnızca %100 organik olan gıdalar tüketti. İkinci ve üçüncü hafta alınan idrar örnekleri ile ilk hafta alınan idrar örnekleri arasında önemli farklılıklar bulundu.
Organik Beslenme
İsveç Çevre Araştırma Enstitüsü IVL tarafından yapılan bağımsız testlerde, ilk hafta alınan idrar örneklerinde seçilmiş 12 pestisitten, sekizine aile bireylerinden alınan örneklerde rastlandı. Üçüncü hafta sonucunda yapılan testlerde ise pestisitlerin oranında ciddi bir düşüş görüldü. Pestisitlerin neredeyse tümü gitmişti. İsveç Çevre Araştırma Enstitüsü IVL tarafından yapılan testlere göre, pestisitlerin oranında ciddi oranda farklılıklar olsa da, pestisit düzeylerinin zararlı olup olmadığı konusu tartışmalı. Ancak organik beslenme ile organik olmayan beslenme arasında büyük farklılıkların olduğu da oldukça açık.
Organik Gıdaların Pahalı Olması, Organik Beslenmeyi Zorlaştırıyor
Organik beslenme konusunda tüketicileri eğitmek amacıyla 1980’lerden bu yana çeşitli çalışmalar yapan Coop Marketler Zinciri, organik tarım yapan çiftçilere destek verilmesini de sağlıyor. Organik gıdaların sağlık açısından çok daha faydalı olduğu bilinse de, diğer tarım ürünlerine oranla oldukça pahalı olması ve erişilebilirlik bakımından zorluk yaratması nedeniyle organik gıda tüketimi yaygınlaştırılamıyor.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015
31
ORGANİK ANALİZ
GDO’lar dünyayı
kurtarabilir mi? Amerikalı gıda yazarı ve aktivisti Anna Lappé, 18. Dünya Organik Kongresi’nin en renkli simalarındandı.Kongre’nin ana konuşmacılarından olan Lappé, Amerika Al Jazeera için tüm iddialarının ötesinde, Monsanto ve GDO gerçeğini kaleme aldı ve neden organik tarıma yönelmemiz gerektiğini yazdı. ANNA LAPPE
32
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
E
kim ayında İstanbul’da çiftçiler, ziraatçiler ve dünyanın dört bir yanından gelen destekçiler, 42 yıllık bir kuruluş olan Uluslararası Ekolojik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM) tarafından düzenlenen Dünya Organik Kongresi’nde bir araya geldi. 124 ülkeden 800 üyesi bulunan IFOAM, her üç yılda bir, kimyasallardan arınmış tarımı yaygınlaştırma, yeniliklerin paylaşımı ve kalkınmada karşılaşılan zorlukların dile getirilmesi yönündeki küresel çabalarını değerlendirmek için toplanır. Dolup taşan toplantı salonlarında yapılan araştırma sunumları, -Avrupalıların çok işlevlilik dedikleri- organik tarımın çoklu yararlarının kanıtını ayrıntılarıyla ortaya koydu. İlk olarak çiftçiler bundan yarar sağlıyor çünkü pahalı kimyasal maddelere, genetikleri değiştirilmiş tohumlara ve suni gübrelere ihtiyaç duymak yerine, zararlı böceklere karşı mücadelede ve verimliliği artırmada geniş çapta kendi çiftliklerinin bulunduğu bölgenin ekolojik sistemleriyle çalışabiliyorlar. Organik tarımın bizlere de yararı var. Bu düşük girdilerle yapılan uygulamalar biyo-çeşitliliği destekliyor (gıda güvenliği için önemli), polen taşıyıcılarını koruyor (yediğimiz gıdanın üçte biri için önemli), toprakta daha fazla karbon depolanarak çiftliğin enerji kullanım miktarını azaltıyor (iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması için önemli), temiz hava ve temiz su kaynaklarının gelişimini sağlıyor (her şey için önemli). Dünyanın bir diğer ucunda Iowa’da Des Moines’te yılın gıda ödülü çok daha farklı bir tarım yöntemini ödüllendirdi. Bu tarım, petrokimyasallar, sunni gübre ve genetiği değiştirilmiş tohumlarla yapılan bir tarım. 1986’dan bu yana verilen bu ödül, görünürde “dünyada gıdanın gelişimi, niceliği, niteliği ya da erişilebilirliğiyle insanlığın gelişimine” katkıda bulunan başarıları ödüllendiriyor. Bu yıl yapılan ödül törenine PepsiCo ve Walmart gibi dünyanın en büyük gıda şirketlerinden gelen konuşmacıların yanı sıra Bayer CropScience ve DuPont gibi kimyasal şirketlerin temsilcileri yer aldı ve bundan bir yıl önce de, Monsanto’nun CEO’su Robert Fraley diğer iki meslektaşıyla birlikte bu ödülü almıştı. 2013 yılında genetik mühendisliği çalışması nedeniyle layık görüldüğü ödülü kabul ederken Fraley şunları söyledi: “Biyoteknoloji mahsulleri tarımı daha verimli hale getirirken erozyonu azaltarak, suyu koruyarak ve diğer tarımsal yükleri azaltarak tarımın çevremize olan etkisini hafifletiyor.” Fraley sözlerine şunları da ekledi: “Yeni ürünler kuraklığın etkisini azaltma potansiyeline sahip ve aynı zamanda verim ile besin değerini arttırıyor.” Bu sözler, kulağa çok umut verici geliyor değil mi? Bunlar kulağa sanki, genetiği değiştirilmiş tohumların, organik tarımla ilişkili olan çok işlevli yararlarının çoğuna sahipmiş gibi geliyor. Bunun gibi iddialara dayanarak Fraley, GDO teknolojisinin dünyanın gıda ihtiyacını gidermede kilit rol oynadığını söylemek istiyor. Ancak GDO’ların geçmiş performansı bu vaatler doğrultusundaki becerilerinin tersini kanıtlıyor.
Monsanto’nun Blöflerini Hatırlayalım
Fraley’in, açlığı yenmek için mutlak bir zafer elde etme yoluna gitmesi hiç şaşırtmıyor. O, bu yarışta bir ata oynuyor. 2013 yılında Monsanto iki ana bölümünden -biyoteknolojik tohumlar ve kimyasal tarım ilaçları15 milyar dolarlık bir satış yaptı. Şirket ayrıca ABD ve deniz aşırı pazarlarda genetiği değiştirilmiş ürünleri desteklemeleri için ABD Kongresinde ve Dışişleri Bakanlığında lobi faaliyetlerinde bulunmak için
milyonlarca dolar harcadı. Genetiği değiştirilmiş tohumlar ilk olarak 1982 yılında Gıda ve İlaç Yönetimi tarafından onaylandı GDO’lu ürünler ilk defa 1994 yılında piyasaya girdi ve 1999 yılına gelindiğinde GDO’lu tohumlar 100 milyon akrelik (yaklaşık 50 milyon hektar) bir alana ekilir oldu. Peki bu uygulamalar Fraley’in vaatlerini yerine getirdi mi? Biz sadece Fraley’in iddialarına dayanmamalıyız çünkü GDO’nun 17 yıllık bir geçmişi var. Bugüne kadar Monsanto sadece bir avuç mühendislik çalışmasına odaklandı: Tohumlar, ya haşere ya da bitki öldürücülere karşı dayanıklı hale getirildi ya da iki özelliği taşıyan tohumlar üretildi. Bu tohumların çoğu, tohumların bazı haşerelere karşı zehirli olan bir protein üretmelerini sağlayan genlerle üretildi. Bitki öldürücülere karşı dayanıklı olan bu tohumlar Monsanto’nun patentli bitki öldürücüleriyle birlikte fikri mülkiyet hakkı ve kar zincirini tamamlıyor. Fraley, Monsanto tohumlarının dünyayı doyurmada büyük rol oynadığını söylüyor ancak bu özellikteki geliştirmeler sadece iki üründe kullanıldı ve çoğu besi hayvanının karnını ya da arabaların depolarını doldurdu. 2013 yılında Monsanto’nun tohum satışlarının yüzde 64’ünü mısır, yüzde 16’sını soya ve yüzde 7’sini pamuk oluşturdu. Satışlardan sadece yüzde 13’ü bizim yediğimiz türdeki diğer sebze ve tohumlardan oluşuyor. Buna ek olarak Monsanto tohumları sadece birkaç ülkede yetiştirilip satılıyor. ABD Sermaye Piyasası Kurumu’nun verdiği rapora göre, şirketin tohum satışlarının yüzde 79’u ABD, Kanada, Meksika Arjantin ve Brezilya’ya gidiyor. Ve Gıda Güveliği Merkezine göre, 2005 yılında ise 40 ülke, genetiği değiştirilmiş tohumların ülkelere girişini kısıtladı ya da yasakladı.
Peki ya Fraley’in bu tohumların tarımı daha verimli hale getirdiğine ve tarımın çevreye verdiği zararı azalttığına dair iddialarına ne oldu?
Verimin en kısıtlı tanımıyla bakacak olursak -hektar başına alınan randıman- Monsanto’nun elde ettiği rakamlar hiç iç açıcı değil. Şirket, ABD’de ekilen mısırdan elde edilen verimin 1996 ve 2008 yıllarında yüzde 28 arttığına işaret etmeyi seviyor (GDO’lu mısır ilk olarak 90’lı yılların sonunda ekildi). Ancak bu, oran ve nedensellik arasında şaşırtmaca yaratıyor. O yıllarda verimlilik arttı ancak bu artışın GDO’lu tohumlarla fazla bir ilgisi yoktu; bu gelişmeyi tarım yöntemlerinde geleneksel üretim ve diğer gelişmelere borçluyuz. Bir tahmine göre o dönemde, böcek öldürücü özelliği olan genetik değişimi ile ilişkilendirilen verimin yüzde 4 gibi çok az bir artış sağladığı belirtiliyor. Bu miktar, geleneksel tarımla elde dilen karın, altıda biri olarak ortaya çıkıyor. Ayrıca, biyoteknolojik mahsulün çevreye olumsuz etkileri konusunda güçlü kanıtlar var. Sadece bir örnek verecek olursak ; Monsanto ürünleri sayesinde glifosat temelli bitki öldürücü kimyasalların kullanımının artması, bitki öldürücülerine karşı bağışıklık kazanan otların tehlikeli bir şekilde çoğalmasına sebep oldu. Fraley’in, Monsanto’nun genetiği değiştirilmiş tohumların erozyonu azalttığına, su ve kimyasalların kullanımını düşürdüğüne dair iddialarına gelecek olursak, genetiği değiştirilmiş tohumların kullanılmaya başlamasından bu yana kayıtlarda ABD’deki tarlalarda erozyonun düştüğü görülüyor. Ancak bu da yeni tohumlar sayesinde meydana gelen bir gelişme değil. Genetiği değiştirilmiş tohumların kullanılması, 1985 tarım yasasıyla çevreyi korumayı destekleyen uygulamaların
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015 33
ORGANİK SAĞLIK
Endişelenmeyin, Organik Ürünlere Yönelin!
Monsanto’nun biyoteknolojinin yararları konusundaki iddialarının aksine, İstanbul’daki IFOAM toplantısında bir araya gelen organik tarım yapan çiftçiler ve organik tarımı destekleyenler, gerçek kanıtlara dayanan sonuçlar ile ilgili bilgi verdi. Dünya çapında uygulanan organik tarım erozyonu azaltıyor, suyu koruyor ve kimyasal uygulamaların azaltılmasıyla çiftçilerin pahalı gübreler nedeniyle iflas etmesini engelliyor. Bu yüzden, kimyasal tarımla işe başlayan birçok çiftçinin organik tarıma yönelmesi hiç de sürpriz değil. İstanbul’dayken Senegal’den Famara Diedhou’yu dinledik. Diedhou, kendi bölgesinde yerel gıdaları ve organik yöntemleri entegre etmelerinden ve çiftçilerin yoksulluktan kurtulmasına yardım ettiklerinden bahsetti. Costa Rica’dan Gabriela Soto da kendi bölgesindeki 5 bin çiftçinin daha fazla verimlilikten maliyetin azalmasına kadar organik uygulamalardan yararlandıklarını anlattı. Fiji’den Makereta Tawa ise ada ülkede yüzde 100 organik tarıma geçme hareketinden bahsederken, Bhutan’ın Tarım ve Orman Bakanı Lyonpo Yeshey Dorji, ülkesinin on yıl içerisinde yüzde 100 organik tarıma gitmedeki kararlılığını dile getirdi. Siz muhtemelen bu hikayelerle pek tanışık değilsiniz. Bunun sebebi hareketin marjinal olması değil, çünkü IFOAM’ın 100’den fazla ülkede üyeleri bulunuyor. Bizim bu hikayelerden haberimizin olmamasının bir sebebi de IFOAM’ın Monsanto gibi şirketlerin kaynağından çok daha azına sahip olması. Bir düşünün. Grubun 2013 yılı bütçesi
34
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
Monsanto’nun satışlarının sadece yüzde 0.01’i kadardı. Ayrıca küresel bazda tarım alanındaki araştırmalara ayrılan bütçenin yüzde 1’inden azı organik yöntemlerin geliştirilmesine yönelik araştırmalara ayrılıyor. Bize, sık sık, yeteri ölçekte üretimin çok zor olduğu gerekçesiyle dünyayı organik tarımla doyuramayacağımız söyleniyor, ancak biz kanıtlanan sonuçlar veren ve üretimi artırmaya yardımcı olan eğitim, uygulama ve buluşlar için asla yeterli miktarda yatırım yapmadık. Bu arada birçok kişi Monsanto’nun bahsettiği noktaları duyuyor ve bu yanlış söylemlerle yanıltılıyor. Eğer geleceğin gıdasını biz sağlayacaksak gösterişli sözlere kanmayıp kanıtları ortaya koyarak hükûmetlerimizden ve uluslararası kuruluşlardan organik tarıma ve bu alandaki araştırmalara yatırım yapmalarını talep etmeliyiz.
yürürlüğe girmesiyle aynı döneme denk geldi. Genetiği değiştirilmiş tohumların suyu koruduğuna dair pek bir kanıt yok. Aksine organik tarım yöntemleri çiftliklerde suyun etkin kullanımını geliştiriyor. Sağlıklı toprağın elde edilmesinin toprak ısısını düşürdüğü gözlemlendi ve böylece suyun buharlaşarak kaybolması azaltılıyor. Yapay gübreden ve petrokimyasal ürünlerden kaçınan çiftliklerin topraklarında daha fazla suyun toprakta alıkonulmasını sağlayan daha çok organik madde bulunduğu ortaya çıktı. Fraley’in, teknolojisinin tarımsal kimyasalların kullanımını düşürdüğüne dair iddiaları, şirketin 2013 yılında yabancı ot öldürücü ilaçlardan 4 milyar dolar elde eden haşere ilacı ve Vietnam savaşında kullanılan yaprak döktürücü ilaç dahil olmak üzere ülkedeki en zehirli böcek öldürücü ilacın üreticisi olduğu göz önünde bulundurulursa biraz ironik oluyor. Bu gerçekleri bir kenara koyarsak, elimizdeki veriler GDO teknolojisinin tarımsal kimyasal kullanımını düşürmediğini aksine arttırdığını gösteriyor. Washington Üniversitesi Sürdürülebilir Tarım ve Doğal Kaynaklar Araştırma Merkezinde Profesör olan Chuck Benbrook’un Avrupa Çevre Bilimlerinde yayınlanan araştırması, kimyasal kullanımını azaltmak için yabancı ot öldürücülere bağışıklı mahsul teknolojisinin bulunmasına rağmen 1996 ve 2011 yılları arasında GDO tohumlarının böcek öldürücü ilacının kullanımını yüzde 7 arttırdığını ortaya koyuyor.
Bu sorunu atlamayın... Organik tüketin.
Çok Yakında...
ORGANİK SAĞLIK
Ödem ve şişkinliğin
zerresini bırakmayan
8 gıda zel detoks kürleri, diyet listeleri ya da masraflı karışımları unutun! Yaza daha hafiflemiş girmek ve vücudunuzu yenilemek için her evde bulunan, satın alındığında da cep yakmayan bu basit önerilere kulak vermekte fayda var. Listede su, yoğurt, salatalık, nar suyu, yeşil çay gibi çoğunlukla hep elimizin altında olan ürünler yer alıyor. Yaz kapımıza dayandı, diyet, detoks denince en havalı halini takınan umursamazların bile içini bir telaş kapladı. Diyetler, özel karışımlar, detoks kürleri gibi pek çok yöntem havada uçuşuyor. Ancak tüm gün çalışan ve özel malzemeler almak için çarşı pazar gezemeyen ya da buna bütçe ayıramayan birçok kişi bulunuyor. Yemek. com, işte bu dertlere son verecek pratik önerilerini derledi. Her evde bulunabilen, satın alındığında cüzdan yakmayan ancak kısa sürede etkisini gösteren bu yiyecek ve içecekler ile vücudumuzda ödem ve şişkinlikten eser kalmayacak.
Ö
Her zamanki gibi: Su
Bol bol su içmek, ödemlerden ve şişkinliklerden kurtulmanın birinci kuralı. Günlük 1,5 litre ve üzerinde su içmemiz gerekiyor. Ancak art arda tüketilen su vücut için zararlı olabilir. Su içimini güne yaymak en doğrusu.
Yarım kase, tazecik: Maydanoz
Sabahları tüketilen yarım kase maydanoz en etkili besinlerden biri. Çekinmeden afiyetle yemeniz gerekenlerden yani.
Günde bir bardak: Yeşil çay
Bitki çayları içinde yeşil çayın yeri ayrı. Ancak bu harika çayı yüksek oranda tüketmemek gerekiyor. Aksi halde kalp çarpıntısına davetiye çıkabilir.
Marketten dilim dilim: Ananas
Doğal detoks olarak da adlandırabileceğimiz ananası market raflarında her mevsim bulabilmek mümkün. Ananası parçalara bölerek meyve suyu şeklinde de içebilirsiniz.
Kıpkırmızı: Nar ya da nar suyu
Taze nardan sıkılmış nar suyu, ödem attırıcı etkiye sahip. Fakat şeker hastalarının nar suyunu hangi oranda tüketmesi gerektiğini doktoruna danışarak öğrenmesi gerekiyor.
Potasyum zengini: Muz
Evin olmazsa olmazı: Yoğurt
Muz, içerdiği potasyum ile vücuttaki ödemleri yok etmeye kararlı bir dostumuz. Aynı zamanda vücudun ihtiyacı olan doğal şekerin alınmasını da sağlıyor. Muzun gizli gücü ise, vücudumuzun güzel kokmasına yardımcı olması.
Taptaze olacak: Salatalık
Kulağa küpe diğer öneriler
Detoks içecekleri ve smoothielerin de vazgeçilmezi yoğurdun prebiyotik etkisi ödemlerden kurtulmaya yardımcı olacaktır. Salatalığın sağlık adına hazırlanan listelerde bulunmadığı şimdiye kadar görülmedi. İçerdiği su miktarıyla günlük su ihtiyacımızı da karşılamaya yardım ediyor; taze olduğunda mideyi rahatlatarak kendini ayrı sevdiriyor.
36
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
Kızartmalar, kafein, gazlı içecekler, hazır soslar, tuz ve sodyum tüketimini de en aza indirmek ödem ve şişkinliklerden kurtulmada önemli fayda sağlayacaktır. Organik tüketiniz...
ORGANİK TALKIM ELMA SİRKESİ
Yeşil Bakış AT İ L A E R T E M
Ekolojik Tarım Organizasyonu (ETO) Derneği Başkanı
Birileri buna dur demeli! Aldı başını gidiyor bir doğallıktır, günümüzde her şey doğal. Doldur içine tüm katkı maddelerini her türlü gıdanın, sonra bas etiketi üzerine “doğal” birazda doğadan resimler kuşlar, inekler, çocuklar al sana “doğal gıda”!. Gerçekten tüketicilerin bu kadar istismar edilmesine yasal olarak izin verilmemeli. Hükümet, ilgili bakanlıklar, tüketici dernekleri bu konuda daha aktif olmalı. Peki biz ne yapalım? Önce bu kelimeleri tanımlayalım; edir Doğa? Doğa yada eski tabirle tabiat diye tanımlanan kavram Vikipedi ansiklopedi de şöyle tanımlanır; Kendini sürekli olarak yenileyen ve değiştiren, canlı ve cansız maddelerden oluşan varlıkların hepsini kapsar. İnsani faktörler etkin değildir. Madde ve enerji unsurlarından oluştuğu kabul edilir. İnsan etkinliğinin dışında kendi kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren güç; canlı ve cansız maddelerden oluşan varlığın tümünü ifade eder. Bazen sadece; insan eliyle büyük değişikliğe uğramamış doğal güzelliklerini koruyan, genellikle kent dışı kesimi anlatmakta kullanılır. Nedir Doğal? Kendiliğinden, insan eliyle yapılmamış, tabii; gerektiği gibi, beklendiği gibi, gereğince, sözlük tanımı bu (Kaynak: http://dogal.nedir.com/) Yani ne Doğanın tanımında ne de Doğallığın tanımında insani faktörler, insan eli yok. Peki şimdi bir düşünün bakalım o reklamlardaki doğal sütler, yoğurtlar ve diğer tüm doğal gıdalar böyle mi? İnekler başıboş doğada, çayır meralarda dolaşıyor ve onların doğal sütleri de hiçbir işlem yapılmadan size ulaştırılıyor. Ne alaka? Maddi alaka, siz aynen benim yazdığım gibi hayal edeceksiniz onlarda sizin hayallerinizi paraya çevirip kendi hayallerini gerçekleştirecekler! Oysa iş öyle değil değerli okuyucular. O inekler tüm gün bir sanayi fabrikasının işçileri gibi kendilerine ayrılmış üstü kapalı bir alanda kendilerine verilen her türlü süt yapıcı GDO’lu yemi yiyip çünkü en ucuzu olmalı-maliyet, antibiyotikler yada benzeri kimyasal girdiler ile muamele edilip çünkü hasta olmamalılar ve günde her bir inek 35-40kg süt vermeli ucuz olmalı süt-maliyet ve sabah-akşam sağılma sırasını beklerler. Bakın neden sırayla biliyormusunuz? Çünkü tek tek tüm ineklerin kulak numaralarından süt verim kayıtları alınır ve ortalama altına düşenler hemen özel muameleler (kimyasal ilaç, girdi, hormon v.b.) ile ortalama değerlere getirilmeye çalışılır. Ya garibim inek ortalama değere ulaştıramazsa günlük süt miktarını ne olur bilirmisiniz? Yazmak istemiyorum ama bilin sizde ACI gerçeği, Haydi kesime! Yani ya 35-40kg süt yada yaşamın
N
40
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
sonu! Sonra da reklam et doğal süt, doğal yoğurt, doğal gıda….bu mudur doğallık. Oysa ki hiçbir inek doğal olarak 35-40kg süt kendiliğinden vermez performansını zorlamazsanız. Doğal inekler günde 10-20kg süt verir. Kuşkusuz ıslah edilmiş cinslere göre süt verimlilik farkı vardır ancak hiç biri doğal ortamında çayır-merada gezinerek yediği otlarla 35-40kg süt vermez. Haydi afiyet olsun DOĞAL ÜRÜNLER!!! Diğer taraftan “Google” sayfasına nedir doğal gıda diye yazarsanız karşınıza ne çıkıyor biliyormusunuz, o kimi büyük firmaların yada ünlü bilim insanlarının ön kesmeye, değersizleştirmeye çalıştığı bir kavram çıkıyor karşımıza. Nedir Doğal Gıda diye Vikipedi ansiklopedi ye baktığınızda karşınıza Organik gıda çıkıyor. Peki Organik Gıda nedir öyleyse? En basit anlatımıyla tarım ürününün işlenmesinde, yetiştirilmesinde hiçbir kimyasal madde kullanılmayışıdır. Biraz açarsak bu tanımı. Gıda boyutu ile baktığımızda insan gıdası olarak doğada üretilen her türlü tarımsal ürünün hayvansal ürünler (et, süt, yumurta v.b.) dahil üretim aşamasında bakanlıkça yetkilendirilmiş bağımsız denetmenler tarafından incelendiği ve sertifikalandırıldığı ürünlerdir. Eğer bu ürünler bir fabrikada, atölyede işlemeye yada paketlemeye tabi olacaksa bu yerlerin de aynı şekilde denetlenmesi ve sertifikalandırılması gerekir. Neden? Çünkü doğal yollar ile üretilen ürünler işleme aşmasında doğallığını yitirmesinler diye hani o meşhur reklamlarda her gün izlediğiniz “doğal ürünler” gibi olmasınlar diye! Sadece bu ürünler, organik ürünler üzerinde T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının ve ilgili bağımsız denetim kuruluşunun logosu bulunabilir. İşte sizin için en önemli olan nokta bu değerli okuyucular. Bakanlık ve denetim kuruluşu logosu olmayan hiçbir ürünü tüketmeyin eğer kendinizi, canınızı; arabanız, cep telefonuz yada bilgisayarınız kadar seviyorsanız. Diğer bir tüketici sömürüsü olan moda “Köy ürünlerine” de ayrı bir sayıda değineceğim. Sağlık içinde sevgiyle olun.
Tarif DİLEK İNCE ÖZENEL dilekozenel@hotmail.com
Ricotta peynirli pancar ravyoli Hamuru için : 2 su bardağı organik buğday unu 7 organik yumurtanın sarısı 1 tam organik yumurta 1 tutam tuz 1 çorba kaşığı su Dolgu için : 2 organik pancar 2 organik yumurta Yarım su bardağı ricotta peyniri Bir tutam tuz Bir tutam muskat cevizi rendesi Bir tutam karabiber 2 kaşık eritilmiş tereyağı
Yapılışı Makarna dolgusunu 1 gün önceden de hazırlayabilirsiniz. Pancarları bütün halde 200 derecelik fırında yaklaşık 45 dakika fırınlayın. Kabuklarını soyup , küçük parçalar halinde kesin . Peynir,yumurta , tuz , baharatlar ve tereyağı ile karıştırıp rondoda iyice püre yapmadan çevirin. Karışım gözünüze çok yumuşak geldiyse birazcık galeta unu da ilave edebilirsiniz. Hamur için 5 yumurta sarısını ve 1 tam yumurtayı kullanın. Önce tuz ve unu karıştırıp daha sona yumurtaları ve suyu unun ortasını açarak ekleyip hamur yapın Malzemeler birleşip hamur ortaya çıktıktan sonra 5 dakika daha yoğurun.Bu esnada hamur çok sert olduysa ve makinada değil elde yoğuruyorsanız azıcık daha su ekleyebilirsiniz.
Streç filme sarıp 30 dakika dinlendirin. 3-4 bezeye ayırıp elinizle ya da robotun makarna aparatıyla hamuru açın. Açılan hamuru çay bardağının ağız kısmı ya da bir kurabiye kalıbı ile kesin. Ortasına dolgu malzemesinden 1 tatlı kaşığı koyun. Ayırdığınız 2 yumurta sarısına bir kaç damla suyla karıştırıp kenarları yapıştırmak için kullanın . Elinizle kenar kısımlarına sürün ve üzerine bir parça daha hamurdan koyarak ikisini yapıştırın. Açılmaması için etrafında hava kalmayacak şekilde parmaklarınızla bastırarak sıkıca kapatın. Tuzlu , bol sıcak suda bir kaç dakika kaynatın. Haşladığınız suyun hepsini dökmeyip bir miktar ayırın. Ravyolileri servis tabağına alın ve üzerine eritilmiş terayağı ve suyundan bir miktar koyun. Rendelenmiş parmesan peynirle servis edin. Afiyet Olsun
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015
41
ORGANİK DÜNYA
Organik eğitim öğrencilerin davranış biçimlerini değiştirdi İyi beslenme sağlıklı yaşam için gerekli. Çocukların beslenme biçimi, derslerindeki başarıya da yansıyor.
P
eki çocukların beslenmesini sağlıklı bir diyetle dengeleyemezsek ne olur? Güney Asya’da, Bhutan’da bazı okulların bu soruya bir cevabı var. Dechen Wangmo’un 9 yaşındaki oğlu Ugyen’in devam ettiği ilkokul evine 30 dakika yürüyüş mesafesinde. Ailenin arabası yok. Ugyen, mahalledeki diğer arkadaşları gibi okula her gün yürüyerek gidiyor. Fakat diğer ailelerden farklı olarak, annesi de okulda ona eşlik ediyor. Dört yaşındaki kızını da yanına alıyor, çünkü evde ona bakacak kimse bulunmuyor. Dechen Wangmo: “Okulda çocuklar için yemek pişiriyorum. Evde yapacak çok fazla işim yok. Okul öğrencilere yemek temin ettiği sürece ben de onlara yardım etmekten memnuniyet duyarım.”
42
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
Okulda eğitim, sabah duası ile başlıyor. Burası, Bhutan’ın en eski okullarından biri. Okuldaki bağımsız beslenme programı, 2009 yılından bu yana uygulanıyor. Okul müdürü uygulamaya neden ve nasıl başladıklarını şöyle anlatıyor.
Beslenme programı çocukların davranış biçimlerini değiştirdi Choki Dukpa, Jigme Losel İlkokulu Müdürü:“Okuldaki bazı çocuklar, başlangıçta asla bir arada oturmuyor, birlikte yemek yemiyorlardu. Grup olarak hareket etmekten sürekli kaçındılar. Yalnız olmayı tercih ettiler. Nedenini bulmaya çalıştık. Gördük ki yoksul ailelerden geldikleri için böyle davranıyorlar. Evlerinde beslenme zorluğu çeken çocuklardı bunlar.” Ekonomik durumu görece iyi aileler, her ay öğrencilere pirinç
dağıtıyor. Bunu okulun belirlediği takvime göre, gönüllü olarak, sırayla yapıyorlar. Okulun yerleşkesinde organik sebze yetiştiriliyor. Okulun beslenme programı koordinatörü, “Her sınıfın kendine ait sebze bahçesi var. Bitkilerin sulama ve bakım işleri ile öğrenciler ilgileniyor. Tamamen organik sebzeler, çocukların öğle yemekleri için çok önemli. Onların dengeli ve sağlıklı beslenmesine çok dikkat ediyoruz.” diyor.Choki Dukpa: “Öğrenciler için beslenme çok önemli, yiyeceklerin kalitesi en önemli önceliğimiz. Beslenmelerinin, sınıfta ne derece iyi eğitim verdiğimizin ya da onların derslerindeki başarısının önünde olduğunu düşündük. Bu yüzden bu programı başlatmaya karar verdik.” Beslenme programı başladığından beri, fakir ailelerin çocuklarının, derslerinde daha fazla başarılı oldukları gözlenmiş.
Portekiz’den ödüllü proje: Öğrenciler okul arazisinde sebze meyve üretiyor
Okulda sağlıklı yemek hizmeti çocuklar için yaşamsal önemde. Fakat, bunu yaparken sürdürülebilir gıda temini konusunu da güdemde tutmak nasıl mümkün olacak? Portekiz’de bu alanda ödüllü bir projeyi uygulayanları bulduk. Ferreiros’taki Prado İlkokulu’nda tarım ürünü yetiştirmek, eğitim programının bir parçası. Öğrenciler okulun arazisinde sebze ve meyve yetiştirmek ve hayvancılıkla ilgili eğitim alıyorlar. Bu faaliyet 11 yıl önce başlamış. Maria Luisa Queiros, Proje Koordinatörü: “Çocukları çevre kirliliği konusunda bilinçlendirmek. Onlara besin zincirini öğretmek. Bitkileri ekmek, biçmek, toplamak ve tüketime hazır hale getirmek… Çeşitli bilimsel yöntemleri öğreniyorlar. Hayvanların doğalarını, özelliklerini ve davranışlarını gözlüyorlar. Bu eğitimleri, pratik uygulamalarla destekleniyor.”
Çocuklar ayrıca üretilenleri pişirmeyi de deniyorlar Fakat, sebze veya meyveli kek okuldaki menüde istisnai yiyecekler. Çocukların okula çikolata ve kek benzeri yiyecekler getirmesi yasak. Sağlıklı beslenmenin önemini hem arazide hem de sınıflarda öğreniyorlar. Velilerden biri eğitimin ardından çocuğundaki değişimi şu sözlerle özetliyor: “Meyveyi daha çok sevmeye başladı çünkü okulda sürekli meyvelerin içinde. Kardeşine de aşıladı. Salata yiyor artık. Domates ve kırmızı
lahana da istiyor. Önceden sadece marul yiyordu.” Prado İlkokulu’nda öğretmen, öğrenci ve velilerin geliştirdiği proje, 2014 yılında Portekiz ve Avrupa’daki iki tarım ve biyoloji kuruluşundan “En İyi Organik Okul Bahçesi” ödülünü kazandı. Senegal, yerli ve doğal ürünlerin tüketimini çiftçi detekleme programıyla arttırdı Senegal hükümeti pirinç ithalatını azaltmayı deniyor. Ancak, insanların beslenme alışkanlıklarını değiştirmek çok kolay değil. Peki onları yerli alternatiflere alıştırmak eğitimle mümkün olabilir mi? Örneğin Khadija isimli Senegalli genç kız PAFA yemek atölyesinde eğitim almış. PAFA, çiftçilerin güçlendirilmesi ile ilgili bir desekleme programı. Amacı, mısır ve diğer yerli hububatların kullanılmasını ülkenin yerel mutfağında daha yaygın hale getirmek. Khadija, öğrendiği yeni tarifleri pişirmeyi evde deniyor. Khadija, pirinç yerine yerel ürünlerin tüketilmesine katkıda bulunmak istiyor: “Evde pişirdiğimiz, ithal pirinç. Yurt-
2010 yılında faaliyetlerine başlayan Organik Mağazam; gıda,sağlık ve kozmetik alanında Türkiye’de temin edilebilen sertifikalı organik ürün çeşitlerini en ekonomik şekilde siz değerli müşterilerimize sunmaktadır. Misyonumuz; Türkiye’de henüz olgunlaşmamış olan organik ürün tüketimini çevreye ve sağlığa duyarlı olan siz değerli müşterilerimizin de desteği ile yaygınlaştırmaktır. Bunun yanında; Organik Mağazam, daha sağlıklı bir yaşam arzulayan ve daha güvenilir gıdalarla beslenmek isteyen müşterilerimize en iyi ürünleri en uygun fiyatlara temin edebilmeyi prensip edinmiştir.
dışından geliyor. Tadı çok da güzel değil. Bazen içinden taş çıktığı da oluyor. Bu yüzden biz de mısırdan kuskus yapıyoruz. Babamın ektiği mısırlardan. Onun çok büyük mısır tarlası var.” Senegal nüfusunun yarısı 18 yaşın altında ve ülkede işsizlik oranı çok yüksek. Yerel ürünlere talebin yükselmesi şimdi pek çok genç için de yeni fırsatlar yarattı. Gençler, bu proje sayesinde bir çok eğitimden geçti. Sulama, tohum serpme yöntemleri öğrendi. Bu projeden önce gençler Dakar’a ya da başka yerlere gitmek zorunda kalıyorlardı.Projenin amacı, küçük çiftçilerden başlayarak tarım endüstrisini geliştirmek. Kendi kendilerine ayakta kalmalarını sağlamak. Alioune Ndiaye, PAFA yetkilisi: “Ulaştığımız üretim düzeyi ve çiftçilere verdiğimiz eğitimlerin çok yönlü geri dönüşü olduğunu söyleyebiliriz. Artık, her geçen gün çok daha fazla Senegallinin, çok daha fazla köylünün yerel yiyecekler tükettiklerini görüyoruz.” Senegal’in ikinci büyük şehri Kaolack gibi pek çok kentte, küçük dükkanlarda bu yerli ürünler satılmaya başlandı. Yerel yiyeceklere ilgiyi artırmanın bir diğer yolu da yeni tariflerle pişirilen lezzetli yemekleri restaurantlarda sunmak. Nganda’da bir yerel kadın derneğinin önemli bir girişimi var. Burada bir araya gelen, aralarında çiftçiler ve ahçıların da olduğu 350 kadın, bir kaç ay önce bir restoran açtı. Bu girişimcilerden Aissatou Cisse, hayatlarını değiştiren bu işletme sayesinde artık iş bulmak için Dakar’a gitmelerine gerek kalmadığını, köylerinde kalabildiklerini mutlulukla ifade ediyor.
Merkez Mh. Menekşe Sk No:17 34320 Avcılar/İstanbul
www.organikmagazam.com
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015 43
ORGANİK DÜNYA
Uzmanları, şekerli
içecekler hakkındaki mesajların yerine ulaşmasından memnun Avustralyalıların, şekerle tatlandırılmış içeçekler hakkındaki uyarıları önemsemeye başlamalarıyla birlikte, dünyanın en büyük içecek şirketi tüm dikkatini hindistan cevizi suyu, enerji içecekleri ve düşük şekerli alkolsüz içeceklere yönlendirdi.
C
oca-Cola Amatil, 2014’te net kazancındaki %25’lik düşüş sonucu 375.5 milyon dolarla, sekiz yıl içerisindeki en düşük gelir rakamını duyurmuş oldu. Coca-Cola firmasının aslan payını teşkil eden alkolsüz içecek satışları, geçen sene süpermarketler ve perakende mağazalarında büyük bir düşüş yaşadı. Ancak sporcu ve enerji içeceklerinin satışında büyük bir patlama yaşandı ve piyasaya sürülen yeni ürünlerin temel hedefi bilinçli tüketiciler oldu. Şişelenmiş su, marketlerin en dikkat çeken, gözde ürünü haline geldi. Şirket, Avustralya Menkul Kıymetler Borsası bildirisinde, alkolsüz içecek tüketimini azaltmış tüketicilerle bağlantı kurmayı amaçlayan pazarlama stratejilerinin arttırılmasının, 2015 itibariyle satışları arttıracağını söylese de, uzmanlar bunun işe yaramayabileceğini belirtiyor. Melbourne Üniversitesi kamu sağlığı bölümü profesörü Rob Moodie, tüketicilerin artık “aldatıldıklarının” farkında olduklarını söylüyor: “Coca-Cola en büyük reklamları veren şirket ve en çok tanınan marka ve obezitenin küresel yüzlerinden biri olarak görülüyor.” Profesör Moodie, içecek devlerinin alkolsüz içeceklere alternatif olan daha sağlıklı içecekler üzerine odaklanarak, daha küçük boyutlu olarak paketlenmiş içeceklerin satışına teşvik ederek piyasadaki güçlerini muhafaza etmeye çalışırken durumun umutsuz olduğunu söylüyor. “Markalarının konumunu muhafaza etmek için gösterdikleri hazır atak durumu inanılmaz,” diyen Moodie, şöyle devam ediyor: “Tüketicilerin kendilerine karşı gösterdikleri tepkinin etkileri konusunda açıkça tedirginler, çünkü bir kutu içecek içerek 10 çay kaşığı şeker tüketmiş olmanın sebebi olarak görülüyorlar.” Önde gelen beslenme uzmanlarından biri olan Rosemary Stanton, şekerli içeceklerin sağlık için zarar olduğu yönündeki mesajın en sonunda tüketicilere ulaştığını söylüyor: “Aslında bu konu, 1979’da beslenmeyle ilgili ilk hedeflerimizi sıraladığımızdan beri Avustralya sağlık gündemimizde yer almakta. Sonunda insanlar bu mesajı almış gibi görünüyor.” Ulusal Sağlık ve Medikal Araştırma Konseyi’nin beslenme kılavuzunun yazılmasına yardım eden Dr. Stanton, alkolsüz içecek satışlarındaki düşüşün, şekerli içeceklerin zararları konusunda artan duyurularla bağlantılı olduğunu söylüyor.
44
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
“Şekerli içeceklerin obeziteye neden olduğunu ortaya koyan bilimsel kanıtlar hakkında duyurular yapıldı,” diyor. “Ünlülerin yer aldığı, şeker kullanımına karşı duran oldukça güçlü reklamlar yapıldı ve böylece de belirli bir etki sağlanmış oldu. Bunun yalnızca geçici bir moda olduğunu düşünmek istemiyorum, umarım kalıcı bir adımdır.” Avustralyalıların süpermarket alışverişi alışkanlıklarını inceleyen Nielsen veri şirketi, alkolsüz içeceklerin hala en popüler ürünler arasında yer almasına rağmen, son beş yıl içerisinde dokuzuncu sıradan onuncu sıraya gerilediğini ortaya koyuyor. Nielsen verileri, 1.25 litrelik Coca-Cola şişelerinin, özel markalar, taze et ve meze ürünlerinden sonra en popüler ikinci markalı ürün olduğunu gösteriyor. Coca-Cola, şişelenmiş su fiyatlarını düşürmeye ve “sağlığınız için daha iyi” sloganlı ürünlere yönelik yeniliklere yatırım yapmaya başladı. Şirket, “düşük kalorili ve doğal yollarla tatlandırılmış” alkosüz içecek Coke Life’ın lansmanı dünyada yapıldı. Türkiye’de ise şirket yetkilisi “ürün portföyümüzü, faaliyet gösterdiğimiz ülkelerdeki tüketicilerin beklenti ve ihtiyaçlarını daima göz önünde bulundurarak şekillendiriyoruz. Yeni bir ürün piyasa sunulmadan önce farklı piyasa araştırmaları gerçekleştirerek sonuçlarını değerlendiriyoruz. Değerlendirmeler sonucu yeterli talep ve ihtiyaç olması halinde Coca-Cola Life, Türkiye’deki raflarda yerini alabilir” diye konuştu. Genel müdür Alison Watkins, 2015’te Avustralya gelirlerinin “istikrara kavuşmasının” beklendiğini, fakat yeni ürünlerin, paket boyutunun ve pazarlama programlarının satışlarda sürdürülebilir bir iyileşmeye neden olup olmayacağını anlamak için çok erken olduğunu söylüyor. “Küçültülen paket boyutu ve Yazını Renklendir ve Barista Bros (buzlu kahve) kampanyaları hakkında umut verici göstergeler var,” diyor. “Oldukça pozitif ve iyimseriz, fakat yine de emin olmak için çok erken.” Choice’un temsilcisi Tom Godfrey ise, tüketicilerin, işlenmiş gıdalardaki “oldukça yüksek” şeker içeriği konusunda her geçen gün daha da bilinçlendiğini söylüyor. “16 kaşık şeker yemek istemezsiniz, öyleyse 600ml’lik bir şişe Coca-Cola’yla birlikte 16 kaşık şeker tükettiğinizi düşünmek oldukça rahatsız edicidir.” Kanser Konseyi’nden Craig Sinclair de şekerli içeçeklerin fazla kilo ve obeziteye ve 2 diyabet türü ile kanser ve kalp hastalıkları riskinin artmasına neden olduğunu söylüyor.
Tarım ilacı kullanımında
dünya şampiyonu
Brezilya tarım ilacı kullanımında dünya şampiyonu. Brezilya tarlalarında yılda bir milyar litreden fazla tarım ilacı kullanılıyor.
G
öz alabildiğince mısır ve soya tarlaları… Brezilya’nın güneyindeki Paraná eyaletindeki en büyük geçim kaynağını tarım oluşturuyor. Çiftçi Egon Welz mahsulden çok memnun. Yetiştirdiği mısırlar upuzun ve sapsarı olmuş, ayrıca ürünlerine hiçbir zararlı böcek de musallat olmamış. Oysa bu durum eskiden çok farklıydı. Zira artık çiftçiler genetiği değiştirilmiş tohumlar kullanıyor ve bunları yaygın olarak kullanılan glifosat adlı tarım ilacı ile koruyor. Egon Welz sonuçtan çok memnun ve “Ben sadece pozitif etkileri olduğunu düşünüyorum. Gerçi insanların sağlığa zararlı olduğu yönünde hayıflandıklarını duyuyorum ama ben bu konuda bir şey bilmiyorum” diye konuşuyor.
“Kanser, alerji ve diyabet riski”
Egon Welz gibi Brezilya’daki binlerce çiftçi glifosat ve daha birçok tarım ilacı kullanıyor. Bu ilaçları pazarlayan şirketler, GDO’lu tohumlarla kombine edildiğinde ilaçların parlak bir kazancı garanti ettiği sözünü veriyorlar. Cuiabá Üniversitesi’nde araştırmalar yapan Dr. Wanderlei Antonio Pignati ise halk arasındaki kanser, alerji ve diyabet gibi rahatsızlıklardan kullanılan tarım ilaçlarının sorumlu olduğunu ileri sürüyor. Pignati “İçme suyunda, yağmur suyunda, ve havada tarım ilaçlarının izlerine rastladık” diyor. Dr. Pignati, aynı şekilde balık ve kurbağalarda, hatta bu bölgede yaşayan annelerin sütünde, tarlada çalışanların kan ve idrarında da tarım ilacına rastladıklarını belirtiyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde Brezilya’daki kadar tarım ilacı kullanılmıyor. Zira ülkede yılda bir milyar
litreden de fazla tarım ilacı tüketiliyor. Yıllık kişi başına ortalama 5 litreden fazla kimyasal zehir düşüyor. Doktor Pignati, bu miktarın ekonomisi büyük ölçüde tarıma bağlı Mato Grosso eyaletinde alarm veren seviyelere ulaştığını belirtiyor. Pignati “Mato Grosso’da kişi başına ortalama 50 litre tarım ilacı düşüyor. Bazı bölgelerde bu miktar 150 litreye çıkıyor. Benim araştırma yaptığım Lucas Verde’de ise bu oran, 300 litreye çıkıyor. Orada sadece geçen yıl 5 milyon litre tarım ilacı kullanıldı” diye konuşuyor.
Tüketiciyi koruma dernekleri endişeli
Brezilyalı çiftçilere tarım ilacı kulanmaktan başka alternatif de bırakılmıyor. Zira çiftçiler, tohumdan gübreye, pestisite kadar her ihtiyaçlarını temin etmek konusunda uluslararası büyük holdinglerin eline düşmüş durumda. Bu firmalar, ürünlerin hepsi bir paket olarak satın alındığında yüksek verimlilik garantisi veriyor. Ancak bu ürünlerin riskleri veya yan etkilerinden hiçbir yerde bahsedilmiyor. Tüketiciyi koruma dernekleri ise bu durumu büyük bir endişe ile karşılıyor ve tüketicide daha eleştirel bir bilincin gelişmesi için çaba gösteriyor. Sao Paulo’daki IDEC Tüketiciyi Koruma Derneği’nden Renata Amaral şunları kaydediyor: “Tüketicinin, tarım ilacını bir sorun olarak kavradığını düşünüyorum. Ama sorunun bir kısmı da Brezilya’daki organik ürün yetiştiriciliğinin henüz yaygın olmaması, ekolojik ve dayanıklı üretimin henüz çok küçük olmasında yatıyor. Genetiği değiştirilmiş ürünlere gelince; tüketici için GDO’lu ürünlerin tarım ilaçlarıyla birlikte oluşturduğu tehlike ve bağlantıyı anlaması kolay değil.”
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015 45
ORGANİK ÜLKE
Engin yeşil ve sonsuz
mavilik ülkesi:
Letonya Neredeyse hiç insan eli değmemiş bir doğal park! Tabiatla iç içe halkı, pagan köklerinden taşıdığı uyumu milli marşına kadar taşımış. Yılın her günü bir festivalin, on binlerce kişinin hep bir ağızdan şarkılar söylediği Kuzey’in bu şirin ülkesini ziyaret ederseniz, gezegenimizin bir zamanlar ne kadar güzel olduğunu anlayıp iç geçirmeniz de mümkün! SONER CAN
46
Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr
P
aolo Sorrentino’nun 2013’te çektiği enfes filmi Muhteşem Güzellik, dünya edebiyat tarihinin en aykırı ve acıtıcı yazarlarından Louis-Ferdinand Céline’den bir alıntıyla başlar: “Gezmek yararlıdır, hayal dünyamızı besler. Ötesi hayal kırıklığı ve yorgunluktur” Gezmenin güzeli de rastgele olanı. Hayatta rastgelelik olmasa ben de Letonya’ya gitmeyecek, hayat görüşüme ciddi katkı yapan bu harika ülkenin keyfini süremeyecektim. Hasılı gezmenin ruhu ve hayal gücünü beslemesine özellikle dikkat etmeli.
Gözden ırak olunca...
20’nci yüzyılda iki dünya savaşı görmüş ve 1991’e kadar Sovyetler Birliği işgali yaşamış Letonya, gözden gönülden ırak bir ülke olmuş. Şu sıralar Türk Hava Yolları seferleriyle, neredeyse bir asır modern turist haritalarında ‘kör noktaya’ sürülen ülke, artık 2 saat 40 dakika mesafede. Elle serpiştirilmiş gibi duran göl, nehir, mağara, orman ve denizleriyle neredeyse tamamı bir doğal park alanı olan bu şirin ülkeyi ziyaret ettiğinizde seyahat ezberinizin bozulması kuvvetle muhtemel. Letonya milli marşının birkaç dizesine dikkat buyurursanız nasıl da bir halkla karşılaşacağınızı anlayacaksınız: “Sevgili anayurdumuz/ Yaşa Letonya/ Ah, yaşa! Leton kızların çiçek açtığı/ Leton delikanlıların şarkı söylediği/ Haydi neşeyle dans edelim/ Letonya’mızda!”
İlk Noel ağacını onlar süsledi
Bütün Kuzey ülkeleri gibi, modern hayatın içinde Pagan kültürünün bin bir çeşit ritüelini Letonya’da da
görebilirsiniz. Başkent Riga, ilk Noel ağacının süslendiği yer. Efsaneye göre Karakafalılar Evi’nden çıkan Riga esnafı, meydandaki çam ağacına ellerindeki süsleri atarak Noel geleneğinin temelini oluşturmuş. Zaten bir deniz ya da gölün yakınında, ağaçların arasında vahşi doğanın içinde olmayı sevmeleri de belki bu Pagan köklerine borçlular. Letonya, zamane tabiriyle tam bir organik ülke. Büyük bölümü insan eli değmemiş arazilerden oluşuyor. Eh, böylesi topraklarda yaşayan Letonları mutlu mesut bir halk addetmek gerek. UNESCO şarkıları koruyor Letonya (Latvija) halkı, çağdaş Letonyalıların etnik çekirdeğini oluşturan dört Hint-Avrupa Baltık kavminden biri olan eski Latgalialılara dayanıyor. Diğer iki Güney Baltık ülkesi Estonya ve Litvanya ile büyük benzerlikler taşıyor. Letonca dil olarak Litvanca’yı andırıyor. Ruhunu şarkılar ve çiçeklerle besleyen Letonyalılar, bir buçuk asırdır süren bir rütiel ile başları çiçekten taçla süslü 40 bin kişilik korolar oluşturuyor. Bu rütiel UNESCO İnsanlık Mirası Sözel ve Manevi Şaheseri listesinde. Şehir siluetini horoz amblemli, kedili, rüzgar güllü kuleler oluşturuyor. 400 yıllık tarihi mahzenler artık lüks otantik restoranlar olarak hizmet veriyor. Bir tür Leton cümbüşü, keman ve kaval ile icra edilen Barok müzik eşliğinde organik Leton et ürünlerini keyifle yiyor ve damak tatlarının bizden uzak olmadığını görüyorsunuz. Fakat yemek konusunda çok tutucu olanlar, merkezde, Protestan kilise kulesinin gölgesini düşürdüğü sokaktaki Turkebab’da döner yedikten sonra, bir üst kattaki kafede çay eşliğinde Aydınlı Can Beyin elleriyle açtığı baklavayla derin bir ‘oh’ çekebilir.
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015
47
ORGANİK YEŞİL
Türkiye
3 yeşil sektörde dünya 2.'si
Türkiye, alternatif enerjiye yatırımlarını hız kesmeden sürdürüyor. 2013 yılında gerçekleştirilen ek kapasite yatırımlarının milli gelire oranında, hidro güç, jeotermal güç ve solar su ısıtma sektörlerinde dünyada ikinci sırada yer aldık. Kaynak potansiyeli bakımından ise Avrupa'da kurulu güç olarak lider olan pek çok ülkeden daha iyi durumdayız. Hatice Karahan
48
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
Y
eşil enerji yürekten istediğimiz bir alternatif olmakla birlikte, gerek ülkemizin ana yükünü gerekse doğanın sürpriz koşullarını göz önüne aldığımızda, nükleere de ihtiyaç var. Dünyadaki trendin de, buna aykırı olmadığı ortada. Türkiye, özellikle 2005 yılında çıkarılan Yenilenebilir Enerji Kanunu'nun (YEK) verdiği ivmeyle sektörde hız kazandı. Bugün geldiğimiz noktada hidroelektrik en büyük paya sahip olsa da, diğer sektörlerde de yol alındı. Bununla beraber; rüzgârdan güneşe, jeotermalden tarıma, zengin yenilenebilir kaynaklara sahip Türkiye'nin, çok daha yüksek miktarlarda bir “yerli" enerji üretimine ulaşması şart. Hem enerji arzı güvenliği hem de cari denge açısından önemli.
Şimdi yeşil istihdam moda
Dikkat çekmek istediğim bir diğer nokta da şu: Yenilenebilir enerjinin ekonomik getirisi, faturayı hafifletip cari açığa ilaç olmakla kalmıyor. Söz konusu sektörlerin, bir de “yatırımları ve istihdamı artırıcı" etkisi var. Bugün dünyada yaklaşık 6,5 milyon kişinin yenilenebilir enerji sektöründen ekmek yediği tahmin ediliyor. Zaten son dönemlerde belli başlı ülkelerde, yeşil istihdamın öncelikli politikalar arasında giderek daha büyük bir yer aldığına şahit oluyoruz. Sektörler anlamında en büyük küresel istihdamı ise, güneş gerçekleştiriyor. Bunu, biyoyakıt takip ediyor. Biyoyakıt rakamlarının yüksek olmasında, hammadde yetiştirme ve mahsul işlerinin de katkısı büyük. Bir diğer deyişle, tarımsal işgücünün değerlendirilmesinde biyoyakıt etkin bir rol oynuyor.
adına, mevcut engellerin de seri bir şekilde kaldırılmasını arzu ediyoruz. Yeşil enerji yatırımlarıyla ilgili atılacak adımlar, yurtdışından doğrudan yatırımları çekmek açısından da önem taşıyor. Sonuç olarak, büyümenin kaçınılmaz ihtiyacı enerjiye ilişkin ithalat dezavantajımızı lehimize çevirmenin kritik bir yolu, ulusal enerji kaynakları yaratmaktan geçiyor. Bir de, ilgili teknolojilere hâkim olabilmek var. Onu da unutmamak gerek… Uluslararası Enerji Ajansı'nın verilerine göre enerji sektörüne 2035'e kadar toplam 42,2
trilyon dolar yatırım yapılacağı tahmin ediliyor. Yatırımların 6,5 trilyon dolarının yenilenebilir enerji sektörüne ayrılması planlanıyor. Türkiye de, artık yenilenebilir kaynakları ile enerji çeşitliliğini şekillendirmek için hız kazandığı bir döneme girmiştir. Baktığımızda, gittikçe dengelenen bir enerji karışımımız var. Türkiye'nin küçülmesini istemiyorsak, enerji verimliliğini ve çeşitliliğini artıracak olan yatırımları ihmal etmememiz gerekiyor. Başta sektörde faaliyet gösterenler olmak üzere herkese önemli sorumluluklar düşüyor.
10 yılda köklü reformlar yapıldı Dünya enerji gündeminin de vazgeçilmezi olan yenilenebilir enerji alanında Türkiye'nin de yeni bir döneme girdiğini söyleyebiliriz. Türkiye, enerji politikaları çerçevesinde yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından azami ölçüde istifade etmek için düzenlemeleri ve yatırım altyapısını her geçen yıl daha da üst noktalara taşıyor. Geçen 10 yıllık dönemde serbestleşme, özelleştirme, rekabet ve düzenleme adına köklü reformlar yapıldı. Enerji sektöründeki düzenlemelerin, politikaların ve üretilecek her yeni bilgi ve analizin artık eskisinden de önemli olduğunu kavrayarak buna göre, yeni girişim ve işbirliklerinin hayata geçirilmesi gerekiyor. Sektör oyuncularının sadece şirketlerini yönetmeyerek, aynı zamanda değişimi ve değişim dinamiklerini de yönetmesi önemli noktalardan biridir. Ülkelerin teşvikli tarifeler denilen satın alma garantili yöntemlerle yenilenebilir enerji ve yerli kaynaklara teşvik vermeye başladığı ve bu sayede yenilenebilir enerjide hızlı bir büyüme trendi yakaladığı bir dönemdeyiz.
3 sektörde ilk 5’teyiz
Bugün yenilenebilirde geldiğimiz noktada, önemli bir yol kat ettiğimize ve heyecanlı olduğumuza şüphe yok. Bakın; son açıklanan global verilere göre, 2013 yılında gerçekleştirilen ek kapasite yatırımlarının milli gelire oranında, 3 sektörde dünyada ilk 5 arasında geldik: Hidro güç, jeotermal güç ve solar su ısıtma… Tüm bu gelişmeleri memnuniyetle karşılıyoruz ancak hem hızlanmak hem de heyecanı kaybetmemek
Hasan Köktaş Türkiye Enerji Vakfı Başkanı
www.organikturkiye.com.tr
Mayıs 2015
49
ORGANİK YEŞİL
Kendi enerjisini
üreten
restoran B ursa Büyükşehir Belediyesi’nin yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına yönelik projeleri devam ederken, BURFAŞ da, kullandığı enerjisini üreten ve atıklarını çevreye zarar vermeden geri dönüştürebilen çevreci bir restoran yapmak için düğmeye bastı. Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Abdülkadir Karlık, çatısında organik tarım yapılacak, biyogaz ve güneş panelleri ile kendi enerjisini üretecek olan restoranın önemli bir çevre projesi olduğunu söyledi. spor tesislerinin çatıları başta olmak üzere belirli alanlara kurulan güneş panelleri ile güneşten, ana içme suyu hattına kurulan tribün ile sudan, katı atık depolama sahasına kurulan tesis ile metan gazından elektrik üreterek yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasına ağırlık veriliyor. İşlettiği sosyal tesisler ile Bursalıları ekonomik ve kaliteli hizmetle buluşturan BURFAŞ, Hüdavendigar Kent Parkı’na kurmayı planladığı Green Park Restaurant ile hem tesisin ihtiyaç duyduğu enerjiyi üretecek hem de tesiste oluşan atıkları çevreye zarar vermeden geri kazanacak. BURFAŞ’ın, Yıldırım Kaymakamlığı ve Enerji Verimliliği Derneği Bursa Şubesi işbirliğinde BEBKA desteğiyle Hüdavendigar Kent Parkı’nda hayata geçirmeyi planlandığı Green Park Restaurant projesi, Gölpark Sosyal Tesisleri’nde düzenlenen basın toplantısı ile kamuoyuna tanıtıldı.
Vizyon proje
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanvekili Abdülkadir Karlık örnek bir çalışmanın daha hayata geçirildiğini belirterek, “Bu çalışmada Atık azaltma ve geri dönüşüm yöntemiyle mutfak atıkları ile yaklaşık 500 dönüm arazi üzerine kurulu Hüdavendigar park alanının yeşil atıklarından gaz ve enerji ihtiyacı karşılanacak. Yağmur suyu ve atık suyu toplayarak tekrar bahçe
50
Mayıs 2015 www.organikturkiye.com.tr
ve tuvaletlerde kullanım sağlayarak su tasarrufu sağlanacak. Yine ‘Vejetaryen ürünlerin menüde yer alması’, ‘Diyet ürünlerin menüde yer alması’, ‘GDO’lu ürünlerin menüde yer almaması’ da sürdürülebilirlik açıdan önemli uygulamalar. Çatısında organik tarım yaparak müşterilerine sağlıklı ürünler sunacak olan restoran, ısı pompası, Jeotermal enerji ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak karbon salınımını da azaltacak. 2023 hedeflerine ulaşmada hizmet sektörümüz için BURFAŞ Green Restaurant Projesi Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin vizyon projesi olacaktır” diye konuştu.
Türkiye’de bir ilk
Bursa’da gerek yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, gerekse tasarruf açısından son 3-4 yılda önemli çalışmalar yapıldığını dile getiren Uysal, “Enerji tüketimi açısından kendi kendine yeten, atıkları çevreyi kirletmeden tekrar geri kazanan bu tesis tabii ki dünyada ilk değil. İstanbul’da yeşil restoranlar birliği var. Ancak onlar olayın daha çok sosyal boyutuyla ilgileniyorlar. Ancak kapsamı ve donanımı açısından Türkiye’deki il uygulamanın Bursa’da hayata geçirildiğini söyleyebiliriz” dedi.
“organik” beslenin! Sağlıklı nesiller için
GDO'suz, antibiyotiksiz, hormonsuz ve KATKI MADDESİZ bir dünya! Orvital Organik Tavukları, GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) içermeyen sadece organik yemlerle beslenmektedir. Orvital Organik Tavuk Eti, kesinlikle hormon, antibiyotik, pestisit ve ağır metal gibi kimyasallar içermez. Organik tavuk üretimimiz, baştan sona Uluslararası Organik Sertifikasyon kuruluşları tarafından denetlenmektedir.
; Organik Tavuk rarası Sertifika Tüm Üretim Sürecinin Ulusla kalandırılmış Kuruluşları Tarafından Sertifi Tek Üretim Şeklidir!
Doğal Tavuk, Köy Tavuğu ve Gurme Tavuk gibi hiçbir resmi tanımı olmayan yetiştirme şekilleriyle karıştırılmamalıdır...
w w w.or vital.com.tr
/Or vitalOrganik