Doğal Hayata Önem Verenlerin Dergisi
Nisan 2014
SAYI :03
ORVİTAL KURUCUSU MUHARREM DOĞAN:
“TÜRKİYE’DE ORGANİK BİLİNCİNİN OLUŞMASINI İSTİYORUZ” GERİ DÖNÜŞÜM MODASI ARTIK TÜRKİYE’DE Avrupalı 120, Türk 1 Euro’luk tüketiyor Nar organik tarım & eğitim çiftliği
n ysal’da .. o S p a Sahr anik Tarif. Org
YENİ SENE, Tekstilde İLK SAYI, SONSUZ LEZZET... seferberlik
‘organik’ www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
1
DETOKSA başladık! Bildiğiniz üzere kış aylarında aldığımız kilolar, yaz aylarının yaklaşması ile birlikte kocaman bir kabusa dönüşür. Tabi ki birde üstüne alınan kilolardan kaynaklı sağlığınızın da bozulması ile büyük bir tehlikeye dönüşür. Organik Türkiye olarak doğal, organik ve sağlığa verdiğimiz değer ve üstlendiğimiz misyonun hakkını vermek istedik. Organik Türkiye ekibi olarak detoksa başladık. Detoks, organizmanın kendisine yaramayan ve bozucu etkileri olan asit, zehirleyici maddelerden kurtulmasıdır. Dekots ile ilgili teorik bilgileri öğrenince aklınıza bir sürü soru geliyor değil mi? Detoks ile hayatımızda neler değişecek? Ne kadar sıklıkla, ne kadar süreyle ve nasıl yapılır? Detoksu kimler yapabilir-yapamaz? Detoks ile; 1) Kronik Yorgunluk 2) Uykusuzluk 3) Stres 4) Yüksek Tansiyon ve Kalp Problemleri 5) Solunum sistemi sorunları 6) Kanser 7) Romatizma gibi hastalıklardan kurtulabilirsiniz. Detoksu doktorlar her 6 ayda bir, 1 hafta yapmayı öneriyor, ama farklı sebeplerden dolayı beceremiyorsanız haftada bir gün bütün hayvani gıdaları kesmenin, sadece sebze, meyve ve tam tahıl ürünleri tüketmenizin bile faydalı olabileceğini göreceksiniz. Detoks içeceklerinde bulunan bazı malzemeler herkes için uygun olmayabilir. Örneğin reflüsü veya mide ülseri bulunanlarda nane ve limon rahatsızlık yaratabilir. Bu nedenle detoks içeceklerini tüketmekten önce diğer sağlık koşullarınızı göz önünde bulundurun. Detoksun süresi ise kişinin yaşına, kilosuna ve sağlık durumuna bağlı olarak değişebildiği için ne kadar süreyle detoks yapılması gerektiği konusunda bir uzmana danışmanızda yarar var. Detoksun bir işkence değil, kendinize verdiginiz bir hediye olduğunu düşünürseniz, herşey daha kolay ve keyifli olacaktır. Organik Türkiye okurlarına özel gün boyu istediğiniz kadar tüketebileceğiniz bir detoks kokteyli hazırladık.
Eda ZORTUL
eda@organikturkiye.com.tr
Salatalık ve naneli detoks kokteyli Malzemeler 1 salatalık, 1/2 demet nane, Bir tutam deniz tuzu, 50 ml. su Hazırlanışı Salatalığı soyup küp kesin. Naneyi saplarından ayıklayıp yapraklarını blendera ekleyin. Deniz tuzu ve su ilavesiyle salatalıkla birlikte blenderda çevirin. Buzdolabında soğutun. Buz ve birkaç yaprak nane ilavesiyle servis yapın. Sağlıkla kalın...
Ezortul
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
3
5 g覺day覺 organik Bu
t羹ketmeye
dikkat edin! 4
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
58
YAZARIMIZ FATMA TAŞ’IN “Erkek Çocukların Eğitimi” YAZISINI OKUMALISINIZ!
12 Işıl ışıl bir cilt istiyorsanız... Sirke yüzyıllardan beri Türk mutfağının vazgeçilmezi ancak aynı zamanda da ışıl ışıl bir cilde yardımcı oluyor.
Binbir Basın Yayın Danışmanlık Reklam Organizasyon Tic. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi Mehmet Akif Dilmen • akif@organikturkiye.com.tr Genel Müdür Eda Zortul • eda@organikturkiye.com.tr Yazı İşleri Müdürü Seda Arslan • seda@organikturkiye.com.tr Yayın Koordinatörü Yusuf Çağlayan• yusuf@organikturkiye.com.tr Haber Müdürü Demet Kula • demet@organikturkiye.com.tr Haber Merkezi Şeyma Kara • seyma@organikturkiye.com.tr İbrahim Saramet • ibrahim@organikturkiye.com.tr Simon Kuper • simon@organikturkiye.com.tr Dış Haberler Sorumlusu Ayça Bıyıklıoğlu• ayca@organikturkiye.com.tr Kurumsal İlişkiler Direktörü Çağla Arslan Gök • cagla@organikturkiye.com.tr Reklam Grup Başkanı Nilüfer Özkan • nilufer@organikturkiye.com.tr
60
Reklam Yönetmeni Kübra Evcil • kubra@organikturkiye.com.tr Art Direktör Mustafa Karayel • mustafa@organikturkiye.com.tr Sosyal Medya Enderun Digital Fotoğraf Mehmet Giritli • mehmetg@organikturkiye.com.tr
Röroptaj Dilek İnce Özenel
Web Teknolojileri Müdürü Sinan Soydan • sinan@organikturkiye.com.tr Katkıda Bulunanlar
Doğa onların gerçek evi:
Nar organik tarım & eğitim çiftliği
Fatma Taş Heval Zeliha Yüksel Burak Vardar Sahrap Soysal Gökay Orçun Dalarslan Dilek Işık
46
Sahrap’ın Pratik Misafir Yemeği
Dilek İnce Özenel Rahmi Aydın Ayça Bıyıklıoğlu Temsilciler New York John Flavin • john@organikturkiye.com.tr Amman Karmel Nassar • karmel@organikturkiye.com.tr Londra Reza Motevalli • reza@organikturkiye.com.tr Tokyo Yasuaki Higashi • yasuaki@organikturkiye.com.tr www.organikturkiye.com.tr
binalarda 42 Yeşil yüzde 70 tasarruf var En küçük tasarruf oranı yüzde 50
e-iletişim: info@organikturkiye.com.tr YÖNETİM YERİ İnönü Cad. No:14 Akarpalas Kat:1 Gümüşsuyu – Taksim/İstanbul 0 212 297 25 63 0 212 253 31 71 OFİS Çobanoğlu Sok. No:109 D/28 C Blok Osmanbey / İstanbul © OrganikTürkiye Dergisi, T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf ve konuların her hakkı saklıdır. izin alınıp, kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. OrganikTürkiye basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. www.organikturkiye.com.tr Nisan 2014 5 Ayda bir yayınlanır.
ÜRÜN TANITIMI
Organik pekmezli fındık kreması Naturka Organik Gıda;sektörde bir ilk gerçekleştirerek yapmış olduğu Ar-Ge çalışmaları sonucunda klasik fındık kremalarından farklı olarak pekmez karışımlı yeni bir fındık kreması üretmeye başlamıştır. Organik olarak üretilmesinin en önemli nedeni; Dünyada tüketicilerin daha sağlıklı ve doğal ürün taleplerinden dolayı organik olarak üretilmiştir. İçeriğinde organik üzüm pekmezi,organik fındık,genetiği değiştirilmemiş soya lesitini ve pektin kullanılmıştır. Organik pekmezli fındık kremasında dışarıdan şeker ilavesi yapılmamıştır. Ürün içerisindeki şeker pekmezden gelen meyve şekerleri; glukoz ve fruktozdur. Ürünün mineral içeriği fındık kremaları ile karşılaştırıldığında ürünün kalsiyum, magnezyum, demir ve bakır açısından daha zengin görülmektedir. Pekmez, yüksek şeker içeriği nedeniyle iyi bir karbonhidrat ve enerji kaynağıdır.Ayrıca,mineralleri yoğun olarak içermektedir. Enerji kaynağı olan pekmezli fındık kreması: özellikle çocuklar,gençler,hamile kadınlar, sporcular ve dışarıda çalışanlar için tüketilmesi önerilmektedir. Hedef Pazar olarak Avrupada organik gıdada en büyük pazar olan Almanya seçilmiştir.Haziran 2013 tarihinde ilk sevkiyatımızı Almanya’ya göndermiş bulunmaktayız. Yurtiçinde Ekim 2008 tarihinden itibaren satışa sunulan organik pekmezli fındık kreması; organik marketlerde ve organik pazarlarda yer almaktadır.Tüketiciler tarafından beğenilmiş ve ekmek üzeri sürülebilen organik krema olarak marketlerde en fazla satın alınan ürün olmuştur. www.grunn.com.tr
www.kavaklila.com
6
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
Erbaviva Organik Koruyucu Güneş Kremi SPF30 Yapay içeriklerden tamamen arınmış olabilecek en yüksek koruma (SPF30) sağlayan, tamamen doğal güneş kremidir. Naturel olarak; çinko oksit (zinc oxide: çinko oksit doğal olarak elde edilen mineraldir), aloe vera, ayçiçeği, zeytin ve jojoba yağlarının organik papatya ve lavanta esansiyel yağları ile harmanlanması sonucu elde edilmiştir. Erbaviva güneş kremi (SPF 30) tüm aileniz için etkin olarak UVA ve UVB geniş spektrum koruma sağlar. Hafif, ipeksi krem kötü görüntülü beyaz bir tabaka bırakmaz. İstenmeyen kimyasalların içeriğinde olmadığını bilerek rahatlıkla yüzünüzde ve tüm vücudunuzda her ihtiyaç duyduğunuz anda kullanabilirsiniz. Suya dayanımı maksimum 80 dk’dır. Yüzde her zaman (tüm mevsimlerde) kullanılabilir.Ciltte kötü görüntülü beyaz bir tabaka bırakmaz, çok güzel mat bir efekti vardır. Önemli: Güneş kremimiz yeni doğan, bebekler ve çocuklar için güvenli olsa da onları uzun süre güneşte bırakmanız tavsiye edilmemektedir. Kullanım: Güneşe maruz kalmadan önce cilde serbestçe uygulayınız. Yüzme, aşırı terleme, havluyla kurulanma sonrası veya her bir kaç saatte tekrarlayınız. www.saru.com.tr Perakende satış fiyatı : 85 TL dir.
ÜRÜN TANITIMI
TARİŞ Bebeğiniz İçin En Doğalını Üretti TARİŞ lezzet, sağlık ve güzellik iksiri zeytinyağını, şimdi de bebeklerinizin cildiyle buluşturuyor. Ta-Ze Baby Organik Zeytinyağı ve Baby Organik Zeytinyağlı Sabun, geleneksel yöntemlerle üretilen ve tamamen organik zeytinlerden elde ediliyor. Ege’nin şifalı doğasını bebeklerin cildine taşıyan Ta-Ze Baby ürünleri, doğal sünger ve peştemaliyle birlikte, yeni doğan bebekler için en saf hediye… 1915’ten beri müşterilerini hakiki Ege zeytinyağı ile besleyen ve yarattığı özel ürünlerle, zeytinyağını bir yaşam kültürüne dönüştüren TARİŞ, en doğalını bu kez bebeğiniz için üretti. TARİŞ Ta-Ze Baby Organik Zeytinyağı, Ege’nin geleneksel yöntemleriyle yetiştirilen, hiçbir kimyasal gübre ve zirai ilaç kullanılmadan üretilen zeytinlerden yapılıyor. Yani bir bebek kadar saf ve doğal. Saf zeytinyağından üretilen Ta-Ze Baby Zeytinyağı Sabunu ise rahatlatıcı aroması ve içeriğindeki E vitamini ile hem bebeklerin cildini nemlendiriyor hem de rahat uyumasını sağlıyor. TARİŞ Ta-Ze, bebeklerin sağlığını ve huzurunu, Akdeniz’in derinliklerinden toplanan Doğal Banyo Süngeri ve 60 yıllık geleneksel kara tezgahlarda el emeği ile üretilen Baby Peştamal ile taçlandırıyor.
En Doğal Hediye; Ege’nin Ninnisi Organik zeytinyağından sabuna, doğal süngerden %100 pamuklu peştamale kadar titizlikle hazırlanan bu ürünleri, özel kutusunda hazırlanan Ege’nin Ninnisi Seti’ni sevdiklerinize en doğal bebek hediyesi olarak sunabilirsiniz. Pembe ve Yeşil kutularda hazırlanan, organik zeytinyağı ve sabundan oluşan Ta-Ze Mini Baby Set’leri de bebek hediyesi için farklı alternatifler… www.ta-ze.com.tr
Çiftçilerin, Doğal Çiftlik Ürünlerini Aracısız Olarak Tüketiciyle Buluşturan Pazar “ciftcideneve.com” ciftcideneve.com doğal çiftlik ürünlerini, mutfaklarınızla buluşturmak için Ekim 2013’te online bir pazar yeri olarak faaliyete başladı. 2 ay gibi kısa bir sürede el sıkıştığı 15 çiftçi ve 45’ten fazla ürünle, daha sağlıklı nesiller yetişmesi için tüm gücüyle çalışmalarına devam ediyor. Sergilenen ürünlerin, yöresinin en güvenilir çiftçi ve üreticine ait olmasına çok dikkat ediyor. ciftcideneve.com un amacı, doğal ortamında, üreticisinin geleneksel öğreni ve becerileriyle yetiştirdiği ürünleri aracısız ve güvenli olarak tüketici ile buluşturmak. Aynı zamanda çiftçilere teknoloji hizmeti ve tanıtım mecrası sağlamak. Kullanıcı dostu yüzü ve mobil uyumlu bir web sitesi olmasıyla, tüketicinin çiftçi ya da üreticiyi daha iyi tanımasına, üretim yerlerini ve aşamalarını görmesine olanak sağlıyor. Bu sayede tüketiciler geleneksel yöntemlerle üretilen doğal ürünlere kolayca ulaşırken, tüketici ve çiftçi arasında memnuniyet yaratan güvenli bir bağ oluşturuyor. “ciftcideneve.com Türkiye’nin tüm yörelerinde, çiftçilerimizin emek, bilgi ve sabırla ürettikleri ürünleri, en doğal ve sağlıklı halleriyle mutfağınızla ve hatta tüm duyularınızla güvenle buluşturuyor.” Çiftçiden Eve gelen her şey, hem sizi hem de çiftçiyi mutlu ediyor. www.ciftcideneve.com
8
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
www.demaktrade.com
ORGANİK SAĞLIK
yapılan araştırmaya GÖRE
”GLYPHOSATE” MADDESİ ANNE SÜTÜNDEN BEBEĞE GEÇİYOR Dünyanın en çok kullanılan herbisitinin (bitki öldürücü) aktif maddesidir. Monsanto tarafından 1970'lerde round up ismiyle piyasaya sürülmüş, o dönemden bu güne kadar da dünyanın en çok kullanılan kimyasallarından biri olmuştur.
araştırmalar “Glyphosate” maddesinin insan vücut dokusunda biriktiğini gösteriyor. Yıllardır “Glyphosate” maddesinin insan vücudu için güvenli olduğu ve vücuttan atılabilir olduğunu iddaa ediliyordu. Yapılan çalışma ise tam aksi yönde. “Glyphosate” maddesinin vücudumuzda biriken bir madde olduğu ve anne sütü yoluyla bebeğe geçebileceğini ortaya koydu. Yapılan pilot çalışmanın sonuçları bugünlerde belli oldu. Rakamlar küçük olsada endişe verici. Sonuç olarak; “Glyphosate” maddesi insan sağlığı için gerçek bir tehlike teşkil ediyor. Bu toksinin yasaklanmasını talep etmeliyiz. Yasaklanmasa da bu maddeyi içeren ürünlerin üzerinde etiket bulunması gerektiğini savunuyoruz.
10
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
Dana Eti
Market fiyatı: 24,20 TL/kg Organik fiyatı: 45 TL/kg Fiyat farkı:
% 88
Organik etin fiyatı inanılmaz olsa da, her açıdan daha ağır basıyor. En önemlisi, vücuduna antibiyotik almamış olacaksın. Antibiyotiklere dirençli bakterilerle birlikte yaşamak istemezsin, öyle değil mi? Mümkün olduğunca ortalama fiyatlar alınmıştır. Alışveriş yapılan bölgeye ve markete göre fiyatlar değişim gösterebilir.
ORGANİK SAĞLIK
Işıl ışıl bir cilt istiyorsanız...
Sirke yüzyıllardan beri Türk mutfağının vazgeçilmezi ancak aynı zamanda da ışıl ışıl bir cilde yardımcı oluyor. Şişli Florence Nightingale Hastanesi’nden Dermatoloji uzmanı Yrd. Doç. Dr. Zahide Eriş, elma sirkesinin elmaların fermantasyon sürecinden geçirilmesiyle elde edildiğini ve bu süreçte enzimlerden zengin bir içerik kazandığını belirtti. Eriş, öncelikle uygulanacak elma sirkesinin kimyasal ve koruyucu madde içermemesi gerektiğini ve organik yetiştirilmiş elmalardan elde edilmiş olması gerektiğini belirtti. ORGANİK ELMA SİRKESİNİN FAYDALARI NELERDİR? •
Doğal alfa hidroksi asitlerden zengindir
•
Güneş lekeleri ve yaşa bağlı oluşan lekelerin azalmasına yardımcı olur
•
Ölü derinin soyulmasına yardımcı olur
•
Cildin doğal PH’ını dengeler
•
Akne ve akne izlerini gidermeye yardımcı olur
•
Açık gözeneklerin azalmasına yardımcı olur
NASIL UYGULANABİLİR •
12
Tonik olarak kullanımda 1-2 yemek kaşığı organik elma sirkesi 1 lt. suya katılarak pamuk yardımıyla yüze sürülür. Akne ve lekeler için ise yarı yarıya sulandırılmış organik elma sirkesi pamuk yardımıyla yüze sürülür. Cildin yağlanmasını azaltır. Bu uygulamaları hassas ciltlere sahip olanlar 2 günde bir yapmalı ve alerjik reaksiyon gelişmesi
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
durumunda hemen sonlandırmalıdırlar. Gündüz güneş koruyucu ihmal edilmemelidir. •
Ayaktaki nasır ve siğiller için kullanılabilir. Ayak 20 dk. kadar 1/3 oranında elma sirkesi içeren ılık suda bekletilir, sonra kurulanır. Organik elma sirkesiyle ıslatılmış gazlı bez, uygulama yapılacak kısma bandaj şeklinde sarılır ve gece boyu bekletilir. Sabah açılarak yıkanır. Uygulama yapıldıkça hasta bölge yumuşayarak kaybolur.
•
Saçlı deride kepek varsa masaj yaparak uygulanıp 20 dk. sonra durulanması kepeği azaltmaya yardımcı olur.
ORGANİK TALKIM ELMA SİRKESİ TALKIM NEDİR? Talkım, sürgün uçların, çiçekle sonuçlandığı durumdur. NEDEN TALKIM? Çiçekle sonuçlanan sürgün, çiçekten hayat bulan meyve, bu meyveden üretilen sirke ve bu sirkeyle gelen sağlık.
www.ralila.com.tr
SAÇ BAKIMINDA İDEAL ÜRÜN: HAPPY MOMENTS ORGANİK ARGAN YAĞI Argan Yağı, Kuru ve Yıpranmış Cilt ve Saçlara Uygundur. Ayrıca Tırnak, El ve Saç Bakımında Kullanılır. İçeriğindeki zengin vitamin-E ve doymamış yağ asitleri ile kurumuş ciltleri ve kırılgan saçları nemlendirir ve güçlendirir.
GÖZ ÇEVRESİ VE HASSAS CİLTLER İÇİN İDEAL ÜRÜN: HAPPY MOMENTS ORGANİK KAYISI ÇEKİRDEĞİ YAĞI Kayısı Çekirdeği Yağı Kuru, Yıpranmış ve Hassas Ciltler için uygundur. Ayrıca Kırışıklıklara (Göz Çevresi, Vücut) karşı etkilidir. Cilde hızlı nüfuz eder ve kolayca emilir. Zengin mineral ve vitamin (B17) içeriği ile hücre ve dokuları yeniler, nemlendirici özellik gösterir.
ÇATLAKLARA KARŞI İDEAL ÜRÜN: HAPPY MOMENTS ORGANİK TATLI BADEM YAĞI Tatlı Badem Yağı, Bebeklerin ve Hassas Ciltlerin Bakımı için Uygundur. Ayrıca Çatlakların Önlenmesinde Kullanılır. Kirpiklere (göz ile temasından kaçınılarak) uygulandığında hacim ve dolgunluk verir. Bebeklerin cilt bakımı için uygundur. Hamilelik ve cilt çatlaklarına iyi gelir.
www.happymoments.com.tr
KURU CİLTLER İÇİN İDEAL ÜRÜN: HAPPY MOMENTS ORGANİK ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ YAĞI Üzüm Çekirdeği Yağı Kuvvetli Bir Antioksidandır. Ayrıca Besleyici, Nemlendirici ve Koruyucudur. İçeriğindeki antioksidanlar ile yaşlanmaya bağlı olarak ciltte meydana gelen belirtilerin ve kırışıklıkların önlenmesine yardımcı olur.
KARMA VE YAĞLI CİLTLER İÇİN İDEAL ÜRÜN: HAPPY MOMENTS ORGANİK JOJOBA YAĞI Jojoba Yağı, Özellikle Karma ve Yağlı Cilt ve Saç Tiplerine Uygundur. Sebum Dengeleyicidir Kuru ve yıpranmış ciltleri ve saçları nemlendirerek yumuşatır ve canlandırır. Yağlı ciltlerde ise sebum salgılanmasını düzenlemeye yardımcı özelliği ile tercih edilir.
ik Yağları, ents Organ Happy Mom a kolay %100 saftırdaha ucuz ya da dahr) tu de ağ yok (içeriğin başka bir y a sahiptir. elde edilen Organik Sertifikasın iştir. ve Ecocert yöntemiyle elde edilm Soğuk pres likleri nedeniyle, Tüm bu özelllanılabilir. güvenle ku
AŞIRI KURUMUŞ ve ÇATLAMIŞ CİLTLER İÇİN İDEAL ÜRÜN HAPPY MOMENTS ORGANİK SARI KANTARON YAĞI Hücre yenileyici özelliği ile, cildin sorunlu bölgelerinde (çatlak, yara, kaşıntı, pişik gibi) kullanılabilir. Masaj yoluyla kullanıldığında ise rahatlatıcı etki gösterir. Sarı Kantaron Yağı, Hypericum perforatum çiçeğinin zeytinyağı içerisinde maserasyonu ile elde edilir. Bu nedenle hem sarı kantaronun hem de zeytinyağının cilt üzerindeki olumlu etkilerine sahiptir.
ORGANİK BESLENMEK BEDEN İÇİN SAĞLIK VE HÜRRİYETTİR
Rahmi Aydın
Ralila Gıda Yön. Kur. Başkanı Organik Güvenilir Gıda Üreticileri Federasyonu Başkanı
Toprak, su hava... Organik ürünlerin nasıl olması gerektiği ile ilgili, geçen sayımızda bilgi vermiştik.Organik kriterlere uyularak yapılan üretimlerde, geriye dönük ürün takibini yapmak mümkün olur, elbette sadece ürünü üreten, satan değil satın alanında bilmesi gereken hususlarda önemli, bir ürünün Organik olduğunu söyleyen satıcı, o ürüne ait ORGANİK Ürün sertifikalarını da göstermek zorundadır. Tabiki satın alanda görmek istemeli, bunları defalarca yazmamdaki amacım, güven konusunu ihmal etmeden satan ve satın alan devam ettikçe, Organik ürün üretimi gelişebilir, üretimin çok olması da ürünün herkes tarafından ulaşılabilir olmasını sağlar. Organik ürünler ile beslenmenin sağlık açısından çok büyük önemi vardır zaten, bazı ürünlerin insan bünyesindeki noksanlıkları tamamlamak için gıda takviyesi diye aldığı maddelerin kimyasal ile üretilmiş ise pazardan aldığı ürünlerle takviye diye aldığı ürünün bir farkı kalmıyor. O nedenle Organik ürünlerin önemi daha da artıyor, analiz raporları, Sertifika ve Kontrol raporları, Bakanlık adına Kontrol eden birimler, Üretilmiş ürünlerin stok bilgileri organik ürünlerin Güvenilir olduğunu gösteren çalışmalardır. Bu neticeleri Organik Ürün sertifikası
16
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
varsa ürün organiktir. Bazı hormonel yemlerde besleme yapan ve kimyasallarla üretim yapan üreticilerin kendilerini savunmak adına Organik Tarım üretimi tam bir safsata demesi, kendilerinin bile inanmadığı bir durumdur. Eğer bulurlarsa, hepimizden fazla Organik beslenmek isterler, bunlardan bazı şirketler veya gıda üretenler ise Türkiye’de Organik Üretim yapmak çok zor gibi kendilerini aşan fikirleri halka empoze etmeye çalışmakta olduğunu görüyoruz. Hâlbuki Organik ürün Türkiye’de yapılamazsa, şu bir gerçektir ki Dünya’nın hiçbir yerinde
yapılması mümkün dahi olamaz, onun için Türkiye Dünya da duvarı olmayan Eczane gibidir. Asıl bu unutulmamalıdır. Bitki çeşitliliğimiz diğer AB Ülkelerinin 4 katı fazladır. Türkiye 4 mevsim ve mevsim geçişleri ile üretime uygun yumuşak geçişlidir. Bunları göz önüne aldığımız zaman Toprak, su, hava, tohum tamam olunca kendi bedenimizin beslenme ihtiyacının, Hormonel beslenme yerine, DOĞAL beslenme, mutlaka bugün ki tabir ile Organik olması gerektiğini bilmemiz gerekiyor. O zaman bedeni sağlıklı
beslersek, bünyenin hürriyetini kullandırabiliriz. Nasıl ki Bedenimiz sevindiğinde bir tür hormon salgılıyor, üzüldüğüne ise farklı bir hormon salgılıyor, farklı vücut yaşamı içinde değişik hormonları salgılar, salgılamanın sağlıklı olabilmesi için o hormonların vücutta olması gerekir, onların olabilmesi içinde yediğimiz, içtiğimiz besinlerden onları alabilmemiz gerekiyor, eğer alamıyorsak bünyede yoksa neyi salgılar. Tabii ki salgılamak isterde, salgılayamaz çünkü yoktur. Yok, olan bir yerde, beden yorgun bitkin verimsiz, kararsız ve huzursuz olacaktır, uygulanabilir beslenmede plansız olacaktır. İşte bedenimizin bizden beklediği, doğamıza uygun beslenebilmektir. Organik ürünlerle beslenirken bu konunun dikkate alınmasını öneriyorum, fark 21 günde meydana çıkar, zira insan bünyesi beslenme ile ilgili alışkanlığı 21 günde kazanabilir.
Organik beslenme denince bunun bir örneğinide size vermek istiyorum. Organik Ralila Talkım Elma Sirkesini 30 gün kullanarak, nasıl bir yarar görebileceğinizi anlatarak devam edelim. Günde 3 defa yemeklerden önce iki çorba kaşığı alınız, 20 dakika sonra yemek yiyiniz, zorlarsanız su ile seyreltiniz, 4 gün sonra vücutta belli bir rahatlama ve idrarda hızlanma görülecektir, 9 gün sonra sabahları bağırsak hareketleri hızlanacaktır. Yeme içme ve Organik maddelerin, vücut için beslenmesindeki önemi çok büyük olduğunu görmek mümkün olacaktır. Bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkün. Anne ve çoçuk sağlığı nın önemine bakarsak onların beslenmesinin organik gıdalar olması tavsiyesinden başka söylenecekbir söz yok. Organik ürünler hiçbir zaman ilaç değildir, ilaç olarakta kullanılmaz, vücudun doğallığı içinde Doğal ve organik maddelerdir. Beslenme noktasında yararları vardır ve bu amaçla kullanılırlar, Doğal denilen ürünlerde, tohumu ve yetiştiği yerler çok önemlidir. Aynı ürün şehir içinde yetişebilir ancak endüstriyel kirlilik olur. Birde aynı ürün yaylada yetişir doğal denilen ürünlerin mutlaka yetiştiği yerin çok önemi vardır, yetiştiği yer bilinmelidir. Organik Ürünler hakkında gelecek yazı dizilerimizde, bilgiler vermeye devam edeceğiz. Görüşmek dileğiyle
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
17
ORGANİK GIDA
5 gıdayı organik Bu
tüketmeye
dikkat edin!
G
ıdalarda bulunan pestisit oranını yüksek düzeyde engellemek için organik ürünler satın almalıyız. ‘The Dirty Frozen’ listesine 2013 yılında son derece zehirli olabilecek gıdalar eklendi. Elma, kereviz, çeri domates, salatalık, üzüm, biber, ithal nektari, şeftali, patates, ıspanak, çilek, tatlı biber ve kabak. Evet bunu biliyoruz ve organik ürünler almayı deniyoruz. Ama süpermarket kullanımımız ve maliyetleri göz önüne alırsak ‘yeşil canavarlar ‘ yani dondurulmuş gıdalar daha cazip diyebilirsiniz. Ancak yüksek derecede toksit pestisit seviyesinin ötesinde bu sebze ve meyvelerin bir çoğunun GDO içerdiğini biliyor muydunuz? Bu gıdaları tüketenler potansiyel riskler taşıyor. Kendinizi ve ailenizi bu riskli gıdalardan koruyabilirsiniz.
18
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
Pestisit oranı ve GDO lu ürünlerin zararlarını önlemek için özellikle bu beş gıdayı tüketirken dikkatli olmalıyız.
ELMA: Biyoteknoloji eğer elmalarla ilgili bir şey yaparsa
yakında elmalar çiftliklerde değil. laboratuarda üretilecek. Bir şirket olan ‘Artctic Apples’ 2014 yılında Amerikan pazarında olmayı umuyor. (laboratuarda elma üretmeyi planlıyor). Yakında insanlar geleneksel elmalara hasret kalıcak.
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
19
ORGANİK GIDA
HAWAİ PAPAYASI: NONGDO Projesinden (GDOsuz ürünler projesi) gelen haberlere göre Hawai papayasının içinde GDO bulunuyor. Bu yıl Hawaide GDO yasağı uygulanıyor. Fakat papaya kirlenmiş olabilir. Pestisit ve GDO ile alakalı iseniz şuan için papaya yemekten sakınmanız gerekebilir.
20
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
KABAK: Çevre çalışma grubunun raporuna göre
(EWG) kabak ve sarı kabak gibi geleneksel türlerde 2008 sonundan itibaren pestisit kalıntıları bulundu. Ve nonGDO projesinin açıklamasına göre kabaklar yüksek oranda risk taşıyor. Site açıklamasında ticari üretimde 25.000 dönüm arsada yetişen kabakların GDO lu olduğunu varsaymaktadır.
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
21
ORGANİK GIDA
SOYA FASULYESİ:
Soya fasulyesi %93 genetiği değiştirilmiş bir üründür. DR. Sally Folan ve Mary G. Enig’e göre prestit oranlarında ileri düzeyde artış var. Eğer organik olduğundan emin değilseniz soya fasulyesi tüketmeyin.
22
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
TATLI MISIR: Çevre Çalışma
grubu (EWG ) ‘ye göre temiz ama GDO ile ilgili küçük bir sır taşıyor. NonGDO projesine göre GDO lu birçok mısır geçen yıl bakkalara,üretici ve tüketicilere satıldı. Söylentilere göre MONSANTO (dünyanın en büyük tohum şirketi) 250.000 dönüm üzerinde GDOlu mısır büyütmeyi planlıyor. ‘’BU TATLI BİR KONU DEĞİL BEYLERBAYANLAR’’
Organik ürünler almak her zaman mümkün değil evet ama en azından bu beş tehlikeli ürün yeşil mühür ile satılmalıdır. Eğer yaşadığınız yerde organik olanları bulmak mümkünse onları tercih edin. Bu her zaman kolay değil biliyoruz ama unutmayın ki; sağlık için doğru ürünlerin avına çıkmaya değer. www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
23
ORGANİK TEKSTİL
Tekstilde
‘organik’ seferberlik Tarladaki pamuktan üretimi yapılmış konfeksiyon ürünlerine varıncaya kadar belirli standartlarla yürütülen organik tekstile ilgi artıyor. Türk tekstil firmaları da, dünyadaki bu ilgiye kayıtsız kalmıyor. 24
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
Son yıllarda daha çok yiyeceklerde duymaya alıştığımız “organik” tanımlaması, artık tekstile de girdi. Doğaya etkisi çok düşük olan yöntem ve malzemelerle yetiştirilmiş pamuktan imal edilmiş tekstil ürünlerine yönelik ilgi arttıkça, Türk tekstil firmaları arasında da organik tekstile yapılan yatırımlar giderek artış gösteriyor. Türkiye’de organik tekstilin alıcı ve üreticisinin giderek arttığını dile getiren Ege Giyim sanayicileri Derneği (EGSD) Başkanı Mukadder Özden, kendi derneklerinde organik üretim yapan 10 firma olduğunu, İzmir civarında da 80 kuruluş bulunduğunu belirtti. Toptan satışlarının yüzde 10’unu organik üretimin karşıladığını anlatan Özden, “Dünyada da büyük markalar ve alım grupları, elyafta karışım olarak yüzde 5-10 civarında organik kullanarak, bunu da etiketlerinde belirtiyorlar. Dünya çapındaki bu firmaların dikkat çekiyor olması da önemli. Bu, çevreye olan bilincin arttığını da gösteriyor” dedi.
‘Fiyat farkı yüzde 20’ Özden, EGSD olarak organik tekstili kamuoyuna daha iyi anlatmak için çeşitli çalışmalar yaptıklarını, 10-13 Nisan arasında 5’incisi düzenlenecek İzmir Ekoloji Fuarı’nda organik hazır giyim ürünlerini sergileyeceklerini belirtti. Organik giysinin, hammaddeden mamüle kadar bir takım çevreci standartlar altında üretilmesi anlamına geldiğini hatırlatan Özden, “Tarlada başlayıp, pamuk yetiştirilirken uygulanan standartlardan başlıyor. İşçi sağlığı ve çalışma ortamından, konfeksiyon aşamasına kadar hep belirli standartlar var” diyor. Özden, fiziksel olarak organik tekstil ürününün anlaşılamadığını, ancak uzman bir kişinin aradaki farkı görebildiğini vurguluyor.
Test edilerek ürünün organik olup olmadığının anlaşıldığını söyleyen Özden, “Testlerinde zararlı kimyasallar çıkmaz. Alerjik olmayan kumaşlardır ve alerji de yapmaz. Üretimin hiçbir aşamasında kimyasallar yer almaz. Bu yüzden insan sağlığı ve çevreye duyarlıdır” ifadesini kullanıyor. Özden, organik giysilerin, normal tekstil ürünleriyle arasında fiyat farkının yüzde 20’yi aşamayacağını da sözlerine ekliyor.
Her isteyen yapamıyor... Ege Giyim sanayicileri Derneği Başkanı Mukadder Özden, organik tekstil konusunda sıkı denitimlerin olduğunu, bu alanda üretim yapabilmek için Global Organik Tekstil Standardı (GOTS) sertifikasının şart olduğunu hatırlatıyor. Aynı zamanda ürünün tüm aşamasında firmaların da birbirini denetlediğini ifade eden Özden, “Pamuğun kimlerin elinden geçip nereye geldiği, ipliği, boyası, nakışı belgeleniyor. Firmalar da birbirini denetliyor. Boyahane, örgücünün evrakını almadan belge düzenleyemiyor“ diyor. GOTS sertifikası, organik tekstil işleme alanında faaliyet gösteren birliklerin ortak çalışması. Bu alanda tanınmış Alman, İngiliz, Amerikan ve Japon üye organizasyonlar tarafından oluşturulmuş. Bu sertifikayı veren kuruluşlardan biri olan Control UnionSertifiker ve Kalite Yöneticisi Özlem Özkan, GOTS sertifikasının dünyadaki en kapsamlı tekstil standardı olduğunu vurgulayarak, veriliş aşamasını şöyle açıklıyor: “Kontrol kuruluşuna belirli bir ücret ödeniyor ve denetim yapılıyor. Yerinde denetim gibi çalışmalarla uygunluğu görülürse sertifika veriliyor. Türkiye’de bildiğimiz kadarıyla bizimle birlikte toplam 5 kuruluş bu sertifikayı veriyor. GOTS’un çalışma grubu da var. Bu belgeyi vermek isteyen kontrol kuruluşlarının, GOTS’a akredite olmaları gerekiyor.” MİLLİYET
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
25
SÖYLEŞİ
GERİ DÖNÜŞÜM MODASI ARTIK
TÜRKİYE’DE Endüstriyel atıklar sihirli dokunuşlarla modaya öncülük ediyor. Bu yeni akımı şimdilerde Türkiye’ye taşıyan TUBA ERGİN, G.O.D.D markası İLE çevreye duyarlı ama aynı zamanda özgün denim tasarımlarıyla modaya bambaşka bir bakış açısı katıyor.
26
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
27
SÖYLEŞİ
T
ekstil artık giyinme ihtiyacının ötesine geçen, hayal gücü ve yaratıcılığın sınırlarını zorlayan, toplumları ve insanları şekillendiren bir akımın en önemli unsuru haline geldi. Adına moda dediğimiz bu akım, teknolojinin de imkanlarıyla her geçen gün değişmeye ve gelişmeye devam ediyor. Özellikle çevreye duyarlı bir moda akımına öncülük etmek isteyenlere teknoloji çok fazla imkan sağlıyor. Bu vizyonla yola çıkan Tuba Ergin ekolojik, geri dönüşümlü ve moda farkındalığı olan bir denim markasında farklı tutarlılıktaki materyalleri kombinleyerek cesur ama giyilebilir koleksiyonları bünyesinde barındıran G.O.D.D markası, kamyon, bisiklet şambrelleri gibi endüstriyel atıkları geri dönüştürerek birer tasarım objesi ve hazır giyim ürünü haline getiriyor. Dünya’da bu akımın uzun zamandır devam ettiğini hatta modanın merkezi olan İtalya’da sadece geri dönüşümlü ürünlerin sergilendiği showroomlar olduğunu belirten Tuba Ergin, Türkiye’de de bu işin rahatlıkla yapılabileceğini söylüyor. Geri dönüşüm modası ve Türkiye’de tekstil sektörü üzerine konuştuğumuz Ergin’den ilk olarak, G.O.D.D markası ve hikayesini dinliyoruz. 3. jenerasyon tekstille uğraşan bir aileden olan Tuba Ergin tasarımcılık işinin aslında çocukluk hayali olduğunu belirterek başlıyor. 2000 yılında iç piyasada faaliyet göste-
28
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
“
G.O.D.D markası, kamyon, bisiklet şambrelleri gibi endüstriyel atıkları geri dönüştürerek birer tasarım objesi ve hazır giyim ürünü haline getiriyor.
“
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
29
SÖYLEŞİ
ren bir hazır giyim firmasında çalışmaya başladı. 2002’de denim endüstrisinde yer alan Ergin; Avrupa’nın zincir markalarına koleksiyonlar hazırlayıp sunum ve satışlarını yaptı. Dünyanın farklı ülkelerinde çalışmanın sağladığı avantajlarla yıllar içerisinde farklı kültürleri özümseyip bunları tasarımlarına yansıtma olanağı buldu. Bunun üzerine kendi markasını kurmaya karar verdi. 2010 yılında ekolojik, geri dönüşümlü ve moda farkındalığı olan “G.O.D.D” GARDEN OF DENIM DESIGN markasını kurdu.
YURT DIŞINDAN SONRA TÜRKİYE PAZARINDA Geri dönüşümlü denim ürünleri ile G.O.D.D markasının başta Japonya olmak üzere 9 ülkede seçkin butik, mağaza ve departman dükkanlarda yer aldığını kaydeden Tuba Ergin, Türkiye’de şu anda Galata’da yer alan butik mağazalarında yenilerini eklemeyi hedeflediklerini de sözlerine ekliyor. Ergin şöyle devam ediyor: “Geri dönüşüm seri üretimde uygulanması zor bir sistem dolayısıyla tüm koleksiyon geri dönüşümlü olmasada, her koleksiyonun bir kısmında uyguluyoruz. Şu anda sadece kadın ürünleri üzerine çalışıyoruz. Sonrasında erkek ve hatta çocuk ürünlerine de başlayabiliriz. 8 yıllık bir şirketiz ve şu anda 9 ülkede satıyoruz. Ana pazarımız Japonya. Geri dönüşüm felsefesine eğitimli toplumların daha çok rağbet ettiğini görüyoruz. Aynı şekilde el örgüleri ve genel olarak el işleri de çok değerli onlar için. Bu ürünleri de İstanbul’un dar kesimli bir çevresinden ihtiyaç sahibi kadınlara yaptırıyoruz. Onlara aynı zamanda istihdam sağlamış oluyoruz. Bu zamana kadar kendi sermayemizle geldik. Ağırlıklı satışımız yurtdışında , mevcut pazarlarımızı kuvvetlendirmeye uğraşıcaz. Amerika’da bu kuvvetlendirmek istediğimiz pazarlar arasındadır. Türkiye’de ise 8 ay önce Galata’da butiğimizi açtık.Ürünlerimiz internet üzerinden de satılacaktır. Bunun yanı sıra bir butik daha açmayı planlıyoruz. Önümüzdeki yılın projeksiyonunda bir butik daha açma planımız var “.
30
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
31
SÖYLEŞİ
GÜÇLÜ VE FARKLI KADINLAR HEDEF KİTLE Tuba Ergin; Moda ve tasarım hakkındaki görüşlerini şu şekilde dile getiriyor: “Kültür olarak değerlendirilen moda ve tasarım sosyolojik bir olgudur. Bilgi, felsefe ve psikolojik durumları içinde barındırmaktadır. Savaşlar, ekonomik durum, kadının toplumdaki yeri gibi buna benzer konular modanın gündemini değiştiren faktörlerin başında gelmektedir.” G.O.D.D markasının hedef kitlesini yani tasarladığı ürünleri hangi kadınların üzerinde görmek istediğini sorduğumuz Ergin’in yanıtı ise şöyle: “Markamızın tarzını yansıtan ürünlerimizi tercih edenler; farklı olmaktan korkmayan kendi ayakları üzerinde durabilen, sert ama rafine kadınlardır.
“ELİMİZDEKİ KAYNAKLARLA ÇOK DAHA İYİSİNİ YAPABİLİRİZ” Tuba Ergin özellikle İtalya’da tekstil pazarında geri dönüşümlü ürünlerin yoğun kullanımına dikkat çekerken, ilk başlarda pazarlama stratejisi olan geri dönüşüm konusunun artık tasarımcılar tarafından kullanılmaya başlandığını, hatta kendilerinin de ilk olarak geri dönüşümlü ürünleri toplayan showroomda satışa başladıklarını sözlerine ekliyor. “Örneğin, kullanılmış
elyafları kumaşa dönüştürme işlemi 500 yıldır yapılıyor” diyen Ergin, Türkiye için temenni ve öngörülerini de şu sözlerle ifade ediyor: “İtalyanlar geri dönüşüm konusunu çok önceleri irdelemişler ve uzmanlaşmışlardır. Bunu iş kolu haline getirebilmişlerdir. Türkiye geri dönüşüm malzemeleri bakımından zengin bir ülkedir. Tasarımcılar ve üretici firmalar tarafından önem verilmesi gerekiyor.Şu zamana kadar gördüğümüz malzemeler daha geniş bir yelpazeye yayılabilir. Gerekli olan tek şey buna önem vermek ve ilgilenebilmek” .
ORGANİK BESLENMEYE
DİKKAT EDİYORUZ
Yoğun bir iş kadını olmanın yanı sıra iki kız çocuğu annesi olan Tuba Ergin, günlük hayatında doğal ürünler kullanmaya da özen gösteriyor. Organik kelimesinin artık çok fazla kullanıldığını ama doğruluğundan emin olamadıklarını söyleyen Ergin “Kendi bahçemizde sebze ve meyve yetiştirmeye özen gösteriyoruz. Bunun yanında ufak bir de çiftliğimiz var. Elimizden geldiğince doğal ürünler kullanıyoruz” diyor. 32
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
“
FARKLI OLMAKTAN KORKMAYAN, KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURABİLEN SERT AMA RAFİNE KADINLAR.
“
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
33
ORGANİK GIDA
Avrupalı 120, Türk 1 Euro’luk tüketiyor Avrupa’da en az organik ürün tüketen ülkeyiz. Avrupa ülkelerinde kişi başına yılda ortalama 120 euro organik ürün tüketilirken Türkiye’de bir euroyu bile bulmuyor 34
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) Yönetim Kurulu Başkanı Atila Ertem, dünyada organik tarıma olan ilginin her geçen gün artmasına karşın halen Türkiye’de kişi başına yıllık organik üretim tüketim tutarının 1 euronun altında kaldığını söyledi. Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) ile Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) İzmir Şubesi işbirliğinde düzenlenen sohbet toplantısında organik tarım masaya yatırıldı. Toplantıda konuşan ETO Yönetim Kurulu Başkanı Atila Ertem organik tarımın dünyada yükselen bir değer olduğunu, sağlıklı ve sivil düşünen toplumların organik ürünlere yöneldiğini söyledi. Yıllık kişi başına düşen organik harcamanın Almanya ve İsviçre’de 150, İtalya’da 120 euro olmasına rağmen Türkiye’de bu rakamın 1 euronun altında kaldığını ifade eden Başkan Ertem, “Türkiye organik tarımda dünya sıralamasında geriye doğru gidiyor. 1990’ların başında dünyada ilk beşte yer alan Türkiye bugün 400 milyon dolarlık yıllık ihracatıyla 42.sıraya düştü. Tarım politikalarında bütünlük sağlayarak organik tarımda potansiyeli ve tüketimi artırmalıyız” diye konuştu. Türkiye’de tarımla uğraşan üreticinin sanayinin talebine uygun üretim yapmadığı için verim kaybı yaşandığına dikkat çeken Ertem, kaynakların doğru kullanımı için sürdürülebilir, organik tarıma devlet desteği verilmesi gerektiğini belirtti. Ertem, “Sağlıklı nesiller için organik tarım koruyucu sağlık hizmeti kapsamında yer alıyor. Sağlıklı beslenen nesiller ile sağlık harcamaları düşer, işgücü kayıpları azalır. Devletin geniş bir perspektifte düşünerek organik üretimi sübvanse etmesi sürdürülebilir kaynaklar açısından oldukça önemli. Organik ürünlerde KDV’nin düşürülmesiyle üreticiye katkı sağlanarak, tüketimin artması yolunda önemli bir adım atılabilir” dedi.
İZMİR ORGANİK ÜRÜNDE LOKOMATİF DURUMDA Organik tarımda İzmir’in Türkiye’nin lokomotifi olduğunu ve tarımsal ihracatta Türkiye birincisi olduğunu vurgulayan Ertem, “Türkiye yılda 400 milyon dolarlık organik ürün ihracatı yapıyor. 100 milyon dolarlık bir iç tüketim hacmi var. Organik tarım parlayan yıldız olarak görüldüğünden sahte ürünler de piyasaya sürülüyor. Organik ürünleri satın alırken ürün paketi üzerindeki logoyu kontrol ederek ya da üretici sertifikasına bakarak sahte ürünleri ayırt edebilirsiniz” ifadelerini kullandı.
OKULLARDA ZORUNLU OLSUN Türkiye’de organik ürün tüketimini arttırmak için önerilerde de bulunan ETO Başkanı Ertem şöyle konuştu: “Anaokulu ve kreşlerde organik beslenme zorunlu hale getirilmelidir. İtalya’da organik ürün tüketiminin yüzde 33’ü okullarda gerçekleştirilirken, bu oran Türkiye’de yüzde 1’in altında. Çocuklarını yüksek ücretli özel okullara gönderen veliler yıllık 20 bin TL okul ücreti veriyor. 500 TL fark vererek çocuğunun sağlıklı organik ürünlerle beslenmesine harcama yapmıyor. Medya aracılığıyla bireylere sağlıklı beslenme ile ilgili bilgi verilmeli. Ekolojik ürünlerin tüketimi artarsa bu ürünlerin üretimindeki tüm aşamalar kayıt altında olduğu için devlete ekstra vergi katkısı olacaktır.”
info@grunn.com.tr
www.grunn.com.tr
SAĞLIKLI YAŞAM
Burak Vardar
Health Practioner • healthcoachingturkey@gmail.com
Pilates ve Esneklik
Z
ihnimiz, kendi kendimize öğrenmek ve deneyimlemek üzere aldığı fırsatları değerlendirir. Bu kendi kendini keşfetme, bizi bütünsel ve dinamik bir yaşama ulaştırır. Bu yazımdaki amacım; Pilates’in kısa tarihçesi, Pilates egzersiz metodu ile ilgili sık tartışılan konulara açıklık getirmek, halkın kafasında oluşan bazı yanlışları düzeltmek ve Pilates’in esnekliğe olan etkisini incelemektir. Böylece, Pilatesin hedeflerini daha iyi anlayıp, daha sağlıklı ve bilinçli bir şekilde yapmaya başlayacağız. Pilates, Joseph Hubertus Pilates tarafından kasları güçlendirmek, esnekliği artırmak ve tüm vücut sağlığını iyileştirmek için geliştirilmiş bir egzersiz sistemidir. Egzersizler bir Mat ve özel olarak tasarlanmış ekipmanlar üzerinde gerçekleştirilir. Pilates sistemi, bedenin tüm kısımları için egzersizler, her türden uygulamalar içerir. Pilates yöntemini şuan sadece Amerika’da 15 milyonun üzerinde bir kitle aktif olarak uygulamaktadır. Joseph Pilates, bu yöntemini geliştirmeden önce uzun yıllar kayakçı, dalgıç, boksör ve cimnastikçi idi. Dolayısıyla bu branşların, özellikle cimnastik branşının antrenman tekniklerinden ve aletlerinden birçok defalar esinlendi. Pilates yönteminin başlıca dayanağı olan “kontrol prensibi”, kendisinden yıllar önce Eugene Sandow, Profesör Attila, George Hackenschmidt ve Krayevski gibi araştırmacılar tarafından birçok kez dile getirilmiştir. Pilates yöntemi o yüzden tamamen orijinal bir yöntem değil, sadece bu geniş fiziksel kondüsyon arenasındaki çok değerli bir egzersiz metodudur. Yazımın Pilates ve esneklik ile ilgili olan geniş bağından bahsetmeden önce, bir de pilates yönteminin 9 ilkesinden size
36
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
bilgi vermek istiyorum. Joe yöntemini zihin, beden ve ruhu birbirine bağlamak için bir yol olarak düşündü. Bunlar, Pilates metodunun temelleridir: 1) Nefes: Nefes, zihin ve beden arasındaki başlıca köprüdür. Başıboş gezen zihnimizi, bedenimize ve yaptığımız aktiviteye geri çeker. Mevcudiyetimizin temeli ve doğumdan ölüme kadar bize eşlik eden ritimdir. Pilates’te nefes ne yaptığımızın farkında olmak, dokularımızın içindeki oksijen akışını artırmak ve akciğerlerimizin kapasitesini geliştirmek için egzersizin her anına dahil edilir. 2) Konsantrasyon: Konsantre olmak, ne yaptığınıza dikkatinizi vermektir. Yapılan işin başında ve kontrolü altında olmaktır. Kosantrasyon olmadan egzersizler biçimini ve maksadını yitirir. Joe’nun dediği gibi “ Dikkat vermeden yapılan 20 tekrar yerine 5 tekrarı mükemmel biçimde yapmak çok daha iyidir.” 3) Kontrol: Kontrolde olmak egzersiz boyunca düzgün duruşu, hizayı ve gücü anlamak ve korumaktır. Pilates egzersizlerinde Zihin, bedenin yaptığı hareketleri ve harcadığı gücü kontrol etmeden asla yapamaz. 4) Merkezilik: Pilates’te hareketler merkezden dışa doğru açılır. Güçlü, kararlı ve esnek bir merkez geliştirmek, bu egzersiz biçiminin tanımlayıcı özelliklerinden biridir. 5) Doğruluk: Düzgün duruş ve yerleşimi anlamak ve egzersizleri pratikle gelen verimlilikle yapma yeteneğidir. Doğruluk; konsantrasyon, kontrol, merkezilik ve pratiğin nihai bir ürünüdür. 6) Dengeli Kas Gelişimi: Pilates’te doğru hiza ve duruşu
anlamak, geliştirmek ve korumak çok önemlidir. Pratikle bu ilkeler kökleşir ve geliştirilmiş bir duruş, artırılmış konfor ve artırılmış fiziksel beceriler ortaya çıkar. 7) Ritm / Akış: Pilates’te tüm hareketler bir ritm ve akış duygusuyla yapılır. Akış düzgün, zarif ve işlevsel hareketler yaratır. Eklemlerimize yüklenen stres miktarını azaltır ve vücudumuzu düzgün biçimde akan bir bütüne sokan hareket modelleri geliştirir. 8) Komple Vücut Hareketi: Pilates aslında bütünleşme ile ilgilidir: Hareketi akan bir komple vücut deneyimine bütünleştirmek, açıklık ve maksat yaratmak için zihni ve vücudu bütünleştirmek, dengeli bir yaşam yaratmak için zihni, vücudu ve ruhu bütünleştirmek. 9) Dinlenme: Dinlenme genelde atladığımız yada önem vermediğimiz bir kavram olarak karşımıza çıkmakta. Oysa vücut ve zihin olarak sağlıklı olmak için güç ve dinlenme arasındaki dengeyi anlamak çok önemlidir. Pilates’te sadece egzersizi doğru bir biçimde tamamlamak için gereken miktarda gücü kullanmayı öğreniriz, ne daha fazlasını ne de daha azını. Vücudumuzdaki gereksiz gerginliği serbest bırakmayı öğrenmek hareketlerimizde ve yaşamımızın geri kalanında kolaylığı ve akışı bulmamıza yardımcı olur. Gelelim Pilates’in esnekliğe olan etkisini incelemeye. Esneklik, genel kelime anlamı olarak özgürce hareket edebilmeyi açıklar. Teknik olarak ise, hareket edebilme oranıdır. Daha başka bir şekilde açıklayacak olursam, eklem veya eklem serilerinin mümkün olan en geniş açıdan hareket edebilme yeteneği şeklindedir. İki tip esneklikten söz edilebilir. Bunlardan ilki Statik esneklik diğeri Dinamik ( Balistik ) esnekliktir. Statik esneklik, eklemlerin en son sınırına kadar açıldığı ve hareketsiz kaldığı noktadaki esnekliği ifade eder. Bu noktada, nöro-müsküler kontrol adını verdiğimiz kasın ateşlenme koordinasyonu devreye girer ve sözünü ettiğimiz kas, sadece esnekliğe yardımcı bir unsur olarak karşımıza çıkar, öncelik olarak eklemler devreye girer ve egzersizlerimizde nefeslerle
kaslarımızı devreye sokarak esneklik limitlerimizi kaslarımız sayesinde genişletiriz. Bu, esneklikle ilgili bilmemiz gereken en temel bilgidir. Dinamik esneklik ise, eklemlerin hareket ederken meydsana getirebildiği en büyük açıdır. Pilates derslerinde uyguladığımız ve sıkça üzerinde durduğum nokta budur aslında. Yaptığımız egzersizlerde ve fonksiyonel güçlendirme ve esnetme çalışmalarında çok az bir acı hissetmeliyiz. Bu acı yada zorlamalar, hiçbir zaman dokulara harabiyet verecek düzeyde olmamalıdır. Kaslar ve eklemler aşırı şekilde gerildiği zaman “ overstretch syndrome” olarak adlandırılan aşırı germe sendromu ile birlikte özellikte kaslarda mikrotravmatik yırtılmalar meydana gelebilir ve bu makrotravma boyutuna ulaşırsa, sakatlıkların boyutunun büyük oluşu kaçınılmaz hale gelir. Pilates’te rekabet ve hırs yoktur, pilates’te bedenimizle ve zihnimizle sevgiyle bütünleşmek vardır. Egzersizlerde duyulan acı, zamanla kendisini rahatlamaya bırakır. Sportif anlamda “Acı yoksa gelişme de yok”, “zorlayabileceğin kadar zorla” gibi iddiaları pilates kendi evreninde barındırmaz. Çünkü ulaşılması gereken bir şampiyonluk yada madalya yoktur, çünkü bazı medya - basın organlarında rastladığım gibi pilates bir SPOR değildir! Spor; Sistem, Performans, Organizasyon ve Rekor gibi kavramların başharlerinin birleşmesinden oluşmuştur. Sporcular, rekora ya da birinci sıraya ulaşabilmek için herşeyi göze alan, büyük fedakarlıklara katlanan ve hatta psikolojik olarak büyük yük altına girebilen kişilerdir. Yani sağlık, bir bakıma ikinci plana atılmaktadır. Bununla birlikte yarışma ya da derece yapma amaçlı olmayan; gerek fiziksel, gerekse ruhsal olarak hayatın getireceği dirençlere en iyi şekilde hazırlıklı olabilmek için yapılan aktiviteler bütünlüğüne “formda olma” denilmektedir. O nedenle “formda olmak” ya da “sağlık için egzersiz yapmak” terimlerini kabul edebiliriz ,ancak “spor yapmak” ya da “sağlık için spor” terimleri kabul edilemez! Esneklik kavramının birden fazla ritüeli olduğu gibi, birbirinden çok farklı bileşen, esneklik sınırlarımızı ve yogamızı etkiler niteliktedir. Nasıl ki dışarıdan bakıldığında hepimiz farklı fiziklere
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
37
sahip isek, içeri bakıldığında da iskelet yapılarımız,organlarımız vb. bileşenlerimiz hiç tahmin edemediğimiz kadar birbirinden farklı. Örneğin, pilates hareketlerinde çoğu kişi hareketi farklı hissedebilir. Bazılarımız bir hereketi kolayca yapabilirken, bazılarımız bedenleriyle büyük bir savaş içinde sınırları zorluyor olabilir. Bu durumun nedeni, bedenimizin daha esnek olup olmamasından değil, bizi oluşturan bileşenlerin; bağ dokuların, eklemlerin, ligamentlerin, tendonların yada sadece kemik yapılarının birbirinden yapısal anlamda farklı olmasından kaynaklanıyor oluşudur. Dolayısıyla birçok hareketi bazılarımızın kolayca yapması, bazılarımızın ise belki de çok egzersizler sonucu yapacak olması da kaslarla ilişkili olarak, kas’ın boyunun uzun yada kısa oluşu, gelişmiş yada gelişmemiş olmasına dayandırmak, esneklik konusuna bakılan açının bilimsel temellere dayanmayan bir temelin olduğunu bizlere gösteriyor. Bu sebepledir ki, esnekliğin birden çok faktöre bağlı olduğunun bilincine varıp, aslında bu farklılıkların çok istisnai durumlarda rastlanmadığını, az çok hepimizin egzersizi etkileyen farklılıklarımızın var olduğunu, aslında pilates derslerinde yaptığımız hareketler ile birlikte sağlıklı ve kalıcı bir gelişim kaydedebileceğimiz bir serüven içinde kendimizi hissedersek, kendi bedenimize ve her birimizin kendimize özgü işlevsel yönlerimizin olduğunu görüp bu antrenman metoduyla sağlıklı aşamalar kaydedeceğiz. Esnekliğin fizyolojisini ve anatomisini daha iyi anlamak için, yaralandığım yurtdışı kaynaklı bazı üniversitelerin referans kaynaklarından elde ettiğim bilgilerin ışığı altında, esneklik sınırlarını etkileyen iç ve dış faktörleri sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk olarak önem derecesine göre sınıfladığımızda, eklemler ilk sırayı alıyor. Eklemin tipi ve yapısı, esnekliği en fazla etkileyen özelliktir. Kişiden kişiye eklemin yapısı, tipi, rotasyon ( dönüklük) biçimi değiştiği gibi, bazı eklemler yapı itibariyle açılmaya ( esnemeye ) müsait değildirler! Bu yüzdendir ki, limitlerin zorlanmasına gerek yoktur, çalışmalar ile kaslar boyca uzayacağı için, zaman içinde esneklik biçimlerimiz form kazanıp, esneklik limitlerimizde gelişme olacaktır. Diğer bir nokta, eklemin içindeki eklem kapsüllerinin esnemeye olan direncidir. Bu, yapısal ve yapısal olmayan nedenlere göre değişiklik gösterir ama düzenli uygulanan pilates seansları, bu faktörü olumlu anlamda etkileyen yapıyı içinde barındırır. Esneklik sınırlarını etkileyen iç faktörlerden birisi de hareketin limitine göre kemiğin yapısıdır. Dikkat ettiğimizde bazı kişilerin kemiklerinin kalın bazılarının ise ince yapıda olduğunu görürüz. Aslında ince kemik yapısı, esnekliği olumlu etkileyen bir faktördür. Bunun yanısıra, kas yapımızın elastikiyeti son derece önemli bir husustur. Kas dokusu, daha önce olası yaralanmalar, kaza gibi sonradan kazanılmış davranışlar sebebiyle esnekliğini kaybetmiş olabilir. Pilates, bedenimizin sonradan kazandığı bu durumları düzelten bütüncül onarma yapısını kendi geniş evreninde sağlıklı biçimde barındırıyor. Bu sebepledir ki, bedenimizde sağlıklı esnemenin doğru kurallarını bildikçe, daha sağlıklı pilates yapabiliriz. Yararlandığım kaynakların ve kişisel görüşlerimin sağlam temellerde oluşu, bizlerin Pilates’ e olan güvenimizin katsayısını daha da yükseltip, gelişim serüvenimizin daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Diğer bir önemli konuya değinecek olursam, tendonların ve ligamentlerin esnekliği konusudur. Altını çizerek söylemem gerekirse; ligamentlerin esneme kabiliyeti yoktur! Bu bilimsel bir gerçektir. Tendonlarımızın büyük bir kısmı da zaten esneme özelliğine sahip değildir. Bu iki nokta sadece Pilates egzersizlerindeki duruşlarda kendi kendini aktive eder, dayanıklılık kazanırlar ama uzayıp esneyemezler, yapı itibariyle bu mümkün değildir. Bu nedenle kaslarımızın esneyip, güç üretip ve dayanıklı olmasına ihtiyacı vardır. Son zamanlarda medyada gördüğüm ve bizzat işittiğim sıklıkla söylenen cümleleri sizlerle paylaşmak istiyorum: “ Pilates kasları uzatarak, boyumuzu da uzatır, ağırlık çalışmaları ise kasları ve boyumuzu kısaltır” gibi birbirine benzeyen pekçok ifadeyi bazı eğitmenler tarafından da maalesef duyabiliyorum. Bu konuya acil bir açıklama getirmem
38
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
gerekirse;” boy” uzaması tamamen hormonal bir durumdur. “Üzerine uyarı gelen tüm kaslar kasılır, uyarı almayan tüm kaslar boyca uzar. Eğer bir kas grubu uzun ve düz bir yapı gösteriyorsa bunun anlamı kişi kas kitlesi kaybediyor demektir”. Bu son cümle gibi, Pilatesin böyle bir iddiası olmamıştır, olamaz da!. Bu iddiayı öne sürenler, kas fizyolojisinden ve insan anatomisinden ne kadar habersiz olduklarını görmelidirler. Kişinin boy uzaması da iskelet çatıyı destekleyen kasların daha iyi çalışmasından meydana gelmiştir ve postür ( duruş ) düzeldiği için boy uzun görünmektedir. Çünkü Pilates, omurların arasındaki gündelik hayatta neredeyse çok az devreye giren Multifidius dediğimiz iskeleti dik tutan kasları o kadar güzel çalıştırmaktadır ki, yaşanacak muhtemel bir kazada yada herhangi bir nedene bağlı olarak bel fıtığı vs. istenmeyen durumların ortaya çıkmasını önleyen bir mekanizma geliştirir, o yüzdendir ki derinlerdeki kaslarımızı en iyi onaran ve hareket ettiren yöntem, orijinal Pilates yöntemidir. Bir de şu Pilates Topu kavramına yorum yapmak istiyorum. Bu büyük şişme toplar, Joseph Pilates’in bulmuş olduğu bir yöntem değildir, illa ki Pilates seanslarında verilmesi gereken bir teknik değildir. Sanki olmazsa olmaz bir pilates materyaliymiş gibi insanların gözüne sokulmasından da rahatsızlık duyduğumu ifade etmeliyim. Çünkü, doğru adı “ stability Ball” olan bu toplar, 1960’lardan beri İsviçre’li Rehabilitasyon uzmanlarınca kullanılmaktaydı. Kaldı ki; esas amaç kişinin denge merkezlerini kuvvetlendirmek amacıyla fiziksel egzersize bir tampon görevi görmesiyle gündemimize gelmişti. Oysa ki baktığımızda, Pilates merkezlerinin baş köşelerinde birbirinden renkli “toplar” baş göstermekte. Tabii ki olsun ama eğitmenler tarafından kişisel idareli bir sistemle! Grup olarak değil. Esnekliği etkileyen dış faktörlere değinmem gerekir ise; esneme çalışması yapacağımız ortamın ısısıdır. Ilık ve çalışmaya müsait ısıdaki bir ortam esnemeye yardımcıdır, soğuk bir ortam ise esnemeyi önleyen bir faktördür. Salonlardaki klimalara dikkat etmemizde yarar var. Yararlandığım yabancı bir kaynak, olası eklem sakatlanmalarından sonra eklemin ve kasın iyileşme süreci konusundan bahsediyor. Bunun egzersiz bilimindeki ismi “Rejenerasyon”dur, yani yenilenme evresi. Yenilenme evresi içinde kasın iyi beslenip gereken dinlenmelerin yapılması bu süreci iyi geçirmeye yarayacaktır. Aksi taktirde bu süreç uzayıp esnekliğimizi derinden etkileyeceğini vurgulamam gerekir. Cinsiyet de en önemli faktörlerdendir. Yapılan çalışmalar, kadınların esneklik kabiliyetlerinin erkeklere oranla daha fazla olduğunu gösterir nitelikte. Bunun önemli nedeni, hormonların kaslar ve eklemler üzerine olan etkisidir. Ayrıca kadınlardaki Ostrojen hormonunun esnemeler üzerine son derece pozitif etki yarattığı artık bilinmekte. Yine başka bir faktör olarak, bol su tüketmenin esnekliği artırıcı bir etkisi olduğu. İlginç ama gerçek! İçme suyunun Hidrojen değerini gösteren pH oranının 7.5 - 9.0 Alkali aralığında su içiminize dikkat ederseniz, vücudunuzdaki partiküllerden ( toksinlerden ) hızla uzaklaştığınızı göreceksiniz ve esnekliğiniz bu sağlıklı ortamda çok iyi bir gelişim gösterecektir. Sonuç olarak, geniş açıdan baktığımızda, Pilates; egzersiz sektöründeki akılsızca yapılan uzun kardiyo çalışmalarına, amaçsız hoplanıp zıplanılan step, aerobik gibi grup çalışmalarına çok güzel bir cevap getirmiştir. Kişinin T.V. karşısında değil de, bizzat iyi eğitilmiş bir eğitmen tarafından gözetimler ve değerlendirmeler ile uygulatılmasından yanayım. Tek endişem, kurum ve işletmelerce, Pilates metodunun gerek spor merkezlerinde gerekse pilates merkezlerinde doğru tanıtılamaması sonucu doğan çarpıklıklar! İlgili merciler, Pilates’i “ özgün bir metod “ olarak benimserlerse herkes tarafından çok iyi anlaşılacak ve bu metodun bir “moda” akımı olmadığını herkes görecektir. Bu yazımın da bu amaca hizmet ettiğini müjdeler, iyi bir referans olmasını kalpten arzu ederim. Sağlıklı günler! KAYNAKLAR: 1. The Stretching Institute, www.thestretchinghandbook.com
ORGANİK SAĞLIK
Sağlıklı nesiller için doğal besin tüketin PROF. DR. İPEK AKMAN Doğal yollardan, ilaçlar ve birtakım kimyasallar kullanılmadan, doğru gübreleme ve zararlı kontrolleri yapılarak elde edilen tarım ürünlerine ‘organik gıda’ denir. Organik tarımda, atık veya sentetik bazlı gübre kullanılmaz. Ürünlerin daha hızlı büyümesi veya güzel görünmesi için hormon verilmez, koruma amaçlı kimyasallar ve antibiyotikler kullanılmaz. Besi hayvanlarının organik olarak tanımlanabilmeleri için; antibiyotik ve hormon tedavisi görmemiş olmaları ve dış mekanlarda dolaşabilecekleri çiftliklerde beslenmiş olmaları gerekir.
dozlarda antibiyotik verilerek büyümeleri hızlandırılabilir. Bu etleri tüketen insanların bağırsakları da bu dirençli mikroplarla kolonize olur, besin zinciri ile antibiyotik direnci yaygınlaşır. Seçtiğiniz gıdaların kimyasal katkılarının olmaması, genetik olarak dönüştürülmemiş olması; çocuğunuzun daha kuvvetli bir bağışıklık sistemi olmasına yardımcı olacaktır. İlaç, hormon, katkı maddesi ve diğer kimyasallar kullanılmadan üretilen organik tarım ürünleri, standart ilaçlamalı yöntemlerle üretilenlere göre daha fazla mineral, vitamin ve antioksidan içermektedir.
Büyüme hormonu oyunu
Katkı maddesi tuzağı
Standart çiftliklerde, ineklere büyüme hormonu verildiğinde süt verimi yüzde 10-15 artmaktadır. Hayvanlara uygulanan östrojen hormonu, büyümelerini hızlandırmakta ve kas kitlesini arttırmaktadır. Kullanılan hormon da hayvanın etine, sütüne ve yumurtasına geçmektedir. Hayvanlarda kullanılan östrojenin insanlar üzerindeki biyolojik etkileri tam bilinmemekle birlikte; erken ergenlik ve meme kanseriyle ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Besi hayvanlarına düşük
Bilimsel araştırmalar, ilaç ve hormon kullanılarak üretilen gıdaların; kanser, çocuklarda gelişme problemleri, sinir sistemi ve beyin hasarı risklerini artırdığını ortaya koymuştur. Sıkça kullanılan haşere ilaçlarının (pestisit) yarısından fazlası ‘endokrin engelleyici’ özelliktedir. Bunlar, vücudumuzun büyüme, cinsel gelişim, üreme, davranış ve bağışıklık sistemini düzenleyen hormon ve salgıları ve kilo kontrol mekanizmasını etkiler. Pestisit aslında bir zehirdir. Birçok organik gıdada bulunur.
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
39
RÖPORTAJ
ORVİTAL KURUCUSU MUHARREM DOĞAN:
“TÜRKİYE’DE ORGANİK BİLİNCİNİN OLUŞMASINI İSTİYORUZ” Organik gıda sektörünün önde gelen firmalarından Orvital Organik Gıda’nın kurucusu Gıda Mühendisi Muharrem Doğan, organik ürün fiyatlarının aşağı çekilmesi için daha fazla üretime ihtiyaç olduğuna dikkat çekerek, bunun için de toplumun genelinde organik gıda bilincinin oluşturulması gerektiğini söyledi.
40
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
41
RÖPORTAJ
T
ürkiye’nin ilk organik et ve tavuk üreticisi olan Orvital Organik Gıda, 2009 yılında pazara ilk girdiği günden bu yana sadece organik üretim yapıyor. Ticari olarak şirketin kuruluşunda aldıkları bu kararın aslında riskli bir karar olduğuna dikkat çeken Muharrem Doğan, “ Ancak 4 yıl içinde tüm ürün gruplarında 5 kat, organik tavukta 10 kat büyüyen Orvital Organik Gıda bize ne kadar doğru bir iş yaptığımızı gösterdi” ifadelerini kullanıyor. Doğan, Orvital’in kuruluş öyküsünü şöyle anlatıyor: “Avrupa’da çalıştığımız dönemde Türkiye’den getirdiğimiz ürünlerle Avrupalı marketlere gitme kararı aldık. Almanya, Belçika, Hollanda’daki zincir marketlerle görüşmeye başladık. Ürünlerimizi onların reyonuna koymaya başladık. Bizden şöyle bir talepleri oldu. “Siz Türkiye’den geliyorsunuz. Biz organik gıda tedariğinde sorun yaşıyoruz. Bize bu konuda yardımcı olabilir misiniz?” Çünkü bizim yaptığımız kuru gıda ürünleri var. İncir ve kayısıyı da Türkiye’de paketletip götürüyoruz. Biz o dönem Türkiye’deki tedarikçilerle Avrupa’daki zincirler arasında bir köprü kurduk. Organikle ilk tanışmamız aslında böyle.
Türkiye’ye döndüğümüzde de yurt dışından organik ham madde tedarik etmeye başladık. Bunları da iç piyasadaki organik üreticilere vermeye başladık. Bu sefer üreticilerle bir yakınlığımız oldu. Şu anki ortağımla Samsun’da organik tavuk işine girmeye karar verdik. Türkiye’de satar mı diye düşündük. Satabileceğimize inanıyorsak üretim riskine girelim dedik. 2009 yılının Temmuz ayıydı. İlk kümeslere civcivleri koyduk. Bu arada pazarımız yok kimse yok. Migros’a gittik. Projemizi sunduk. Dediler ki ‘nerede kaldınız?’ Onlar da o dönem Türkiye’de organik tavuk var mı araştırmasına girmişler. Doğru zamanda atılmış doğru bir adım oldu. Onlar da bizim üreteceğimizi duyunca bizi arkamızdan ittiler. Dediler ki siz yapın biz reyonlarımızı size açarız. Biz üretim sürecini tamamladıktan sonra 2009’un 28 Aralık’ında tam yılbaşından 3 gün önce ürünleri Migros’a çıkardık.”
“DOĞAL ÜRÜN TAM BİR KARMAŞA” Organik tavuk satışına ilk başladıkları dönemde tüketicilerin ürünü köy tavuğu ile karıştırdıklarını ve köy tavuğunun pişme zorlukları nedeniyle konuya olumsuz yaklaştıklarını belirten Doğan, uzun süre insanları bunun köy tavuğu olmadığına ikna etmek için çaba sarf ettiklerini sözlerine ekledi. “Doğal ürün” kavramının Türkiye’de ciddi bir karmaşa olduğunu ve organik ile karıştırıldığını da kaydeden Doğan, “Biz sonuçta organik olarak üretim yapıyoruz. Sertifikasyon firmaları ile çalışıyoruz. Biz ürünümüzün üstüne sertifika firmasının logosunu da koymak zorundayız. Biz o logoyu koyduktan sonra tüketiciler firmayı aramaya başladılar. İlk 10 gün 15 gün firmayı arayıp Orvital’in tavuğu var, Migros marketlerde. Gerçekten organik mi diye teyidini aldıktan sonra tüketiciler ürün almaya başladı. Zaman
42
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
Tüketicinin tavuğumuzu bir kez alması yeterli. Belki çok iddialı bir şey olacak ama şuna inanıyoruz; Lezzette, kokuda, aromada çok farklıyız. içerisinde biraz kulaktan kulağa, insanlar birbirine anlata anlata iş büyümeye başladı. Bizim şöyle bir iddiamız var. Biz diyoruz ki bizim için tüketicinin tavuğumuzu bir kez alması yeterli. Belki çok iddialı bir şey olacak ama şuna inanıyoruz, lezzette, kokuda, aromada o kadar farklıyız ki. Bu tip geri dönüşleri özellikle web sitemize gelen mesajlardan veya ofisimizi arayıp teşekkür edenlerden alıyoruz. Hep şunu söylüyorlar. Gerçekten çocukluğumuzun tavuğu, “Çünkü onu haşlamaya başladığınız vakit öyle bir koku ve aroma çıkar ki evin en uzak köşesine gitseniz onu yakalarsınız. Bir kez almaları tüketicinin vazgeçemeyeceği ürün haline getiriyor. Organik tavuğu haşladığınızda suyunu kullanabiliyorsunuz. Öyle yağlı ve kıvamlı bir su çıkar ki çorba ve pilav yapmazsanız hem yazık hem ayıp etmiş olursunuz. İnanılmaz farklıdır” diyor.
Biz sosisi üretirken bağlayıcı dediğimiz nitrat veya fosfat tuzları kullanmıyoruz. Aslında şarküteri ürünlerine kırmızı rengi veren bu maddeler. Biz bildiğiniz eti haşladığınız zaman nasıl kahverengi oluyorsa bizim ürünlerimiz de aynı renkte oluyor. Koruyucu kullanmadan üretiyoruz.
“YENİ ÜRÜNLERİN FİKİRLERİ EVDEN ÇIKIYOR” Organik ürün kullanmanın sağlık için önemine dikkat çeken Muharrem Doğan, tavuktan sonra kırmızı et ve şarküteri ürünleri üretme konusundaki fikirlerinin çoğunu da kendi çocuklarına yedirmek istediği ürünleri belirleyerek çıktığını sözlerine ekliyor. Kırmızı et ve şarküteri ürünleri konusunda da bilgiler veren Doğan, şöyle devam ediyor: “Biz tavukla başladık. Yaklaşık bir sene sonra organik kırmızı ete başladık. Çanakkale Ayvacık ilçesinde Organik Et Üreticiler Birliği diye bir birlik kurulmuş. Biz boz ırk kullanıyoruz, yöreye özgü bir ırk. Özelliği şudur, kasaplar bu hayvanı çok fazla tercih etmezler çünkü eti çok fazla yoktur. Oradaki üretici de bu eti nasıl değerlendirelim diye düşünürken demişler ki organik üretsek acaba bir faydası olur mu? Biz daha sonra projeye dahil olduk. Biz Ayvacık’a bağlı 8 köyde bu projeyi gerçekleştiriyoruz. Biz buranın toprak analizini yaptırdık. Bütün topraklar tertemiz çıktı. Bir tarafımız Kaz Dağları, bir tarafımız Saroz Körfezi, Ege Denizi. Kaz dağlarının eteklerinde oksijen yoğunluğu deniz seviyesinde olan dünyanın sayılı yerlerinden birinde üretim yapıyoruz. Biz anlaşmamızı yaptık. Sözleşmeli çiftçilerle işe başladık. Hayvanların organiğe geçiş süreci 1 yıl sürdü. Biz de Mart 2011’de organik kırmızı et üretimine başladık. Organik kırmızı et üretimi ile şarküteri ürünleri de başladı. Ben çocuklara sosis, salam, sucuk yedirmiyordum. Ama çocuklar belli bir yaşa
gelince neden yemiyoruz dediler. Biz o dönem elimizde bir organik et var dedik. Üretim yaptırdığımız yerde uzun süre Ar-Ge’sini yaptık bu işin. Önemli olan şey şu; katkı koymayacaksınız, koruyucu koymayacaksınız. Raf ömrü vermeniz gerekiyor. Gerçekten çocukların seveceği bir lezzete ulaşmanız gerekiyor. Biz yaklaşık 3-4 ay uğraştık bununla ilgili. Sadece baharat ve tuzla korumayı yapacak şekilde sosis üretmeyi başardık. Raf ömrü 90 gün. İçinde koruyucu madde yok. Piştikten sonra rengi normal sosise döner ama çiğ rengi kahverengidir. Biz sosisi üretirken bağlayıcı dediğimiz nitrat veya fosfat tuzları kullanmıyoruz. Aslında şarküteri ürünlerine kırmızı rengi veren bu maddeler. Biz bildiğiniz eti haşladığınız zaman nasıl kahverengi oluyorsa katkı maddesi içermediğinden bizim ürünlerimiz de aynı renkte oluyor. Dana sosis ürettik, sucuk ürettik. Lezzeti çok farklı oldu. Çünkü biz sadece et koyuyoruz. Ama bunun da rengi farklı. O da haşlanmış et gibi kahverengi oluyor. Ama şunu söyleyeyim. Gerçekten et yediğinizi hissediyorsunuz. Sucuğun kokusu, lezzeti sizi başka yerlere götürür.”
“BAKLİYATTA ARACILARI KALDIRIP FİYATI DÜŞÜRDÜK” Tavuk, et gibi ürünlerde maliyet nedeniyle fiyatlar yüksek olsa da Orvital’in ürün yelpazesinde yer alan bakliyat ürünlerinde konvansiyonel fiyatlara yakın ürünlerin olduğunu belirten Doğan, bakliyat ürünlerinde direkt tarlalarda çiftçilerle anlaşarak organik
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
43
RÖPORTAJ
Organik üretimle ilgilenen kim olursa olsun bize ulaştığı anda elimizden ne gelirse anlatıyoruz. Pazardan ziyade geleceği canlandırmak için. Biz her şeyi açıklıkla anlatıyoruz. üretim başlattıklarını ve aracıları çıkartarak maliyetleri düşürdüklerini, böylece organik bakliyat ürünlerini konvansiyonel ürünlere yakın fiyatlara satabildiklerini de kaydediyor. Organik üretim konusuna ticari olarak bakmadıklarının altını çizen Doğan, “Türkiye’de organik bilincinin oluşmasını istiyoruz. Ticaret yapacaksanız ve para kazanmak istiyorsanız, belli bir sermayeniz varsa yapacağınız en son iş organik üretimdir. Yani ticari anlamda yapacağınız en son iştir. Riski büyüktür, koşullar çok zorlar. Pazar buna tam olarak hazır değildir. Organik üretimle ilgilenen kim olursa olsun bize ulaştığı anda elimizden ne gelirse anlatıyoruz. Biz bu işe ticari olarak baksak çok ketum davranmamız gerekir. Biz her şeyi açıklıkla anlatıyoruz. Pazardan ziyade geleceği canlandırmak için” diyor. Organik bilincinin oluşması ve sağlıklı bir gelecek için öncelikle çocukların organik beslenmeye alıştırılması gerektiğini de sözlerine ekleyen Doğan, bunun için çocukların tüketeceği ileri işlenmiş ürünler konusunda da ar-ge çalışmalarının devam ettiğini kaydediyor.
44
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
“GDO TAMAMEN KONTROL DIŞI BİR RİSK” “GDO konusu. Genetiği değiştirilmiş demek zaten başlı başına bir konu. Ben hep şunu söylerim. Kontrol edebildiğiniz riskler vardır bir de kontrol edemediğiniz riskler vardır. GDO tamamen kontrolünüz dışında bir risktir. Kimse ne olacağını bilmiyor ama çok negatif etkileri de var. Akademisyenlere sorduğunuzda tamamen ikiye bölünmüş durumda. Bir kısmı diyor ki hiçbir zararı yoktur. Bir kısmı diyor ki çok zararlıdır. Ben şuna inanıyorum. Organik üretimin temelinde zaten hiçbir şekilde GDO’lu tohum da kullanamazsınız, GDO’lu herhangi bir hayvan ırkı da kullanamazsınız. Bu aslında başlı başına bir cevap.”
ORGANİK TAVUK NEDEN PAHALI? Organik tavuk fiyatlarının konvansiyonellere göre daha pahalı olmasının nedeninin üretim süreciyle ilgili olduğuna dikkat çeken Muharrem Doğan, iki üretim arasındaki farkları şöyle açıklıyor: “Aramızdaki fiyat farkının tek nedeni sadece sertifika süreci değil. Yönetmeliğe göre organik tavuğu minimum 81 günde kesim yapmak durumundayız. Konvansiyonelde bu süre 40-45 gün. Biz ortalama 90 günde kesim yapıyoruz. Bizim kümeslerimize normalde konvansiyonel üretim yapsanız 25 bin 30 bin tane tavuk koyabilirsiniz. Biz sadece 4 bin 800 tavuk koyabiliyoruz. Bu kümeslerin bakım masrafları tamamen aynı. Isıtması, soğutması, ekipmanı. Maliyet tamamen aynı. İkinci fark şu. Her koyduğunuz kümeste tavuk başına 4 metrekare dolaşım alanı olacak. Bizim tavuklarımız hem kümes içerisinde serbestçe dolaşıyor hem kümes dışında serbestçe dolaşıyor. Onun dışında kullandığımız zaten tavukçuluk sektöründeki asıl maliyet yemdir. Şöyle düşünün 45 gün yemlemek var, bir de 90 gün yani iki katı süre yemliyorsunuz. Artı verdiğiniz yem konvansiyonel yemin yüzde 50 ile yüzde 100’ü oranında pahalı. Yani neredeyse 1.5-2 kat pahalı bir yemle minimum 2 kat besliyorsunuz. Bunun hepsini alt alta koyun. Kümes maliyetiniz 5’te 1 hayvan koyuyorsunuz ama kümes bakım maliyetiniz 5 kat. 2 kat süre besliyorsunuz ve hiç ilaç kullanmıyorsunuz. Organik üretimde antibiyotik veremezsiniz. Sadece Tarım Bakanlığı’nın ve organik tarım ürünlerinin müsaade ettiği aşıları yapabilirsiniz. Aşılar dışında ilaç veremezsiniz. Sonuçta tavukta hayvanlardaki hastalık çok hızlı yayılır. Biz tavuklar hasta olmasın diye koruyucu hekimlik uyguluyoruz, hasta olacağını ön gördüğümüz tavukları direkt kümesten ayırıyoruz. Hemen kümesle iletişimini keseriz. Ama ilaçla tedaviyi hiç tercih etmedik. Danalara da aynı şekilde. Sadece aşı yapıyoruz.
ORVİTAL’İN ÜRÜN ÇEŞİTLİLİĞİ ARTACAK Orvital’in şu anda ürün yelpazesinde tavuk, et, sosis, sucuk, yumurta ve pişmiş döner bulunduğunu da belirten Muharrem Doğan, müşterilerden aldıkları geri dönüşlerle birlikte organik salam ve organik makarna üretmeye başlayacaklarını ifade ediyor. Şirketin önümüzdeki dönem planlarını ise Doğan, şu şekilde aktarıyor: “Organik ürün denilince sosyetik ürün gibi geliyor. Market tüketicisi çok farklı. Yüzde 20’lik kesim diyor ki ‘ben sadece organik yerim.’ Yüzde 10’luk 15’lik bir grup var. ‘Ben organiğe inanmıyorum bedava da verseniz yemem’ diyor. Ama arada yüzde 60’lık bir kesim var ve gelir seviyesi B,C. Onlar diyor ki ‘organik yemeyi istiyorum ama ekonomiye uyduramıyorum. Ekonomiye uyduğu zaman organik yerim.’ Bizim zaten en üstteki yüzde 20 tüketicimiz ama bu işi asıl büyütecek olan yüzde 60. Biz işte bakliyatla bu tüketiciye ulaşmaya çalışıyoruz. Şu anda artık ürettiğimiz ürünler şarküteri grubu hariç işlenmiş ürünler değil. Biz biraz daha tüketicilere hoş gelebilecek ileri işlenmiş ürünler planlıyoruz. Bununla ilgili ar-ge’ler yapıyoruz. Mevcut ürettiğimiz ürünlerin farklılaşması dışında yeni ürünler de üretebiliriz. Onların çalışmasını yapıyoruz. Geniş bir ürün portföyü ile mümkün olduğu kadar her damak tadına hitap edecek ürünler için çalışıyoruz.”
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
45
ORGANİK TARİF
SAHRAP SOYSAL
www.sahrapsoysal.com
MALZEME LİSTESİ 2 su bardağı dolusu organik mantar 3 yemek kaşığı organik zeytinyağı 2 su bardağı garnitür (havuç, bezelye, patates karışımı) 1 çay kaşığı tuz, karabiber 1 paket hazır kremalı mantar çorbası 3 su bardağı süt su bardağı rendelenmiş taze kaşar peyniri varsa 2-3 yemek kaşığı galeta unu
Sahrap’ın Pratik Misafir Yemeği
4 KİŞİLİK HAZIRLAMA ÜSRESİ 15 DAKİKA PİŞME SÜRESİ 45 DAKİKA
YAPILIŞI Bu yemekte kullanılacak garnitür havuç, bezelye, patates karışımından oluşacak. 3 yemek kaşığı zeytinyağı orta boy bir borcama ya da fırın kabına aktarılır. Üzerine suyu süzülen bütün haldeki mantarlar yerleştirilir. Diğer taraftan, hazır mantar çorbası derin bir kaba koyulup üzerine süt eklenir. Tuz ve karabiber serpilip malzemeler bir tel çırpıcı yardımıyla pürüzsüz kıvama gelinceye kadar çırpılır ve bir kenarda bekletilir. Mantarların üzerine süzülmüş hazır garnitür aktarılır. Son olarak, hazırlanan hazır çorbalı sos malzemelerin üzerini kaplayacak şekilde yavaşça üzerine aktarılır. Rendelenmiş peynir serpiştirilip varsa galeta unu da eklenir. Yemek, 5 dakika önceden 175 dereceye ve alt- üst konuma ayarlanmış fırında 40 dakika kadar pişirilip çıkarılır. Sıcak sıcak servise sunulur.
46
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
Tavuk Eti
Market fiyatı: 6,64 TL/kg Organik fiyatı: 19,49 TL/kg Fiyat farkı:
% 193
Mümkün olduğunca ortalama fiyatlar alınmıştır. Alışveriş yapılan bölgeye ve markete göre fiyatlar değişim gösterebilir.
ORGANİK TARİF
Dilek İnce Özenel dilekozenel@hotmail.com
MALZEME LİSTESİ Yapımı sadece 15 dk süren koca bir kase dolusu sağlık vadeden kırmızı salata. • Pancar • Turp çeşitleri • Kırmızı havuç • Kırmızı lahana • Yer elması • Eksi elma • Kereviz • Nar
Yapılışı: Herşeyi rendeleyerek , nar ekşisi ve sızma zeytinyağı sosuyla sunun. Afiyet Olsun (Onun dışında:) • Havuç • Yer elması • Armut • Kereviz Turp dünyasını keşfettim türlü türlü turplar, acı tatlı nefis ama çocuk için sade yemesi zor, ayrıca yer elması da müthiş. Hepsini çiğ rendeleyip kullanıyorsunuz.
48
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
Antioksidan Salata
Dolmalık Biber
Market fiyatı: 2,79 TL/kg Organik fiyatı: 6,50 TL/kg Fiyat farkı:
% 133
Konvansiyonel yöntemlerle yetiştirilen sebzeler yüksek oranda kimyasala maruz kalıyor. Organik versiyonları ise daha fazla besin öğesiyle dolu. O hâlde organiğini seçmende yarar var. Mümkün olduğunca ortalama fiyatlar alınmıştır. Alışveriş yapılan bölgeye ve markete göre fiyatlar değişim gösterebilir.
GERİ DÖNÜŞÜM
ÇİÇEKLER İÇİN
5GÖRÜNTÜ YARATICI Bu kurnaz fikirlerle Bahar çiçekleri çok daha güzel görünecek…
DENEY TÜPLERİ
Labaravutar test tüpleri,iki adet kontraplak ve bant ile yapılan avize tarzı saksı doğrusu biraz maliyetli. Işçiliğinize güveniyorsanız hodri meydan..! denemek için eğlenceli bir proje olacağı şüphesiz.
50
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
COCA COLA ŞİŞESİNDEN VAZO YAPMA
İster şişeleri yeni alın ister geri dönüşüm olarak değerlendirin. Bu projeyle büyüleyici bir nostaljik görüntü elde edebilirsiniz.
BOYANMIŞ AHŞAP VAZOLAR
Bu tatlı çam vazolar sizin tercih ettiğiniz renklerde boyanabilir ve benzer tarzdaki mumluklarla harika bir görüntü yaratılabilir.
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
51
ORGANİK TESPİT
SHABBY CHİE POSTA DÜZENLEYİCİSİ VE VAZO
Uzun bir günden sonra eve geldiğinizde faturalarla dolu bir posta kutusunun yanında renkli bir buket görmek sizi mutlu etmezmiydi?
DİY İLE ASILI BİTKİLER
Boncuklar,makrome ip ile adım adım uygulayabileceğiniz bir proje. Eski bir görünüm elde edebilirsiniz.
Not: kendin yap
52
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
www.facebook.com/organikturkiye Bizi Sosyal medyadan da takip edebilirsiniz...
https://twitter.com/OrganikTrkiye
YEŞİL BİNALAR
Yeşil binalarda
yüzde 70 tasarruf var
En küçük tasarruf oranı yüzde 50
54
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
Soyak Holding Üst Yöneticisi (CEO) Dr. Emre Çamlıbel, “Yeşil binalarda sağlanan enerji tasarrufuyla kısa sürede maliyetin geri dönüşümü elde edilebiliyor. Yeşil binalarda enerjide yüzde 50 -70’e varan tasarruf sağlandığı gözleniyor” dedi. Çamlıbel, gayrimenkul sektöründe son 20 yılda yaşanan değişim, çevre konusunda bilim ve teknolojideki değişikliklerin yeşil bina kavramını gündeme getirdiğini ifade ederek, yeşil bina ya da diğer adıyla çevre dostu binaların 21. yüzyılın şehirleri ve toplumlarının vazgeçilmez bir unsuru haline geldiğini söyledi. Yeşil bina uygulamalarıyla enerji tasarrufu, doğayı koruma, konforlu ve sağlıklı bir yaşam ortamı hedeflendiğine dikkati çeken Çamlıbel, bir binaya yeşil bina unvanını verirken yer seçimi, tasarım, inovasyon, binada kullanılan yapı malzemelerinin özellikleri, yapım tekniği, atık malzemelerin yeniden kullanımı, binanın işletilmesi gibi konuların öne çıktığını dile getirerek, “En önemlisi de mevcut binalarda bile sadece ısıtma verimliliğini artıracak uygulamalardan enerji tasarrufunda yüzde 25’lik bir iyileşme sağlanabilir. Bu iyileşme rakamıyla da, Türkiye enerji konusunda yılda yaklaşık 5-6 milyar dolarlık tasarruf sağlayabilir. Bu yüzden özellikle enerji verimliliği uygulamalarının, gerek çevresel gerek toplumsal gerekse ekonomik açıdan sürdürülebilir bir gelecek için çok kritik olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
FIRSAT VAR Çamlıbel, tüketiciler nezdinde yeşil bina kelimesinin çok karmaşık ve ulaşılması bir o kadar da güç bir yapı olarak düşünüldüğüne işaret ederek, yeşil binaların, inşaat maliyetlerinin çok yüksek olduğu gibi bir kanı bulunduğunu, oysa yeşil binanın geliştiriciye maliyetinin proje büyüklüğüne göre değişken olmakla birlikte yaklaşık yüzde 2 ile yüzde 5 arasında seyrettiğini söyledi. Yeşil binalarda sağlanan enerji tasarrufuyla kısa sürede maliyetin geri dönüşünün elde edilebileceğini anlatan Çamlıbel, şöyle konuştu: “Yeşil binalarda enerjide yüzde 50 -70’e varan tasarruf sağlandığı gözleniyor.
Mevcut ya da yeni yapılacak olan yapılarda yeşil bina oluşumu için belli kriterlerin sağlanmasına yönelik en önemli sertifikasyon sistemlerinden biri olan sertifika sistemleri yeşil dönüşüm için önemli bir araç görevi görüyor. Soyak Holding binası var olan binalar kategorisinde LEED sertifikası almaya hak kazanan ülkemizdeki ilk binadır. Bu sayede holding merkezinde hem bir bilinç oluşturmuş, hem de fiziksel koşulların revizyonuyla çeşitli noktalarda tasarruf sağlanmıştır. Tüm binada yüksek tasarruflu su armatürleri ve sıhhi tesisat seçilerek, su tüketiminde yüzde 40, yine bina çevresi peyzajında yerli bitki türleri ve tasarruflu sulama metotları seçilerek, sulama amaçlı kullanılan suda yüzde 80 gibi tasarruf rakamlarına ulaşıldı. Soyak Holding’in yeşil binaya dönüşümü 200 bin lira civarında oldu.” Çamlıbel, yeşil binada güneş enerjisini elektrik enerjisine çeviren sistemler, çatı pencere yalıtımları, gri su kullanımı sağlayan mekanizmalar, dışarıdaki havaya göre ısıtma, soğutma, çevre dostu mobilya ve halılar, aydınlatma için gün ışığını kontrol eden otomasyon sistemleri kullanıldığını söyledi. Sürdürülebilir bir kentsel dönüşüm için, kentsel dönüşümün bütünsel olarak ele alınmasının gerektiğini anlatan Çamlıbel, “Burada önümüzdeki günlerde bir adım daha öteye geçerek kentsel tasarımdan söz edeceğiz. Kentsel dönüşüm aslında enerji verimli binalar yapılması konusunda çok çok önemli bir fırsat. Kentsel dönüşüm yasası kapsamında dönüşüme tabi olacak alanlarda enerji verimliliği denetimlerinin de yapılması, bu binaların deprem dışında çevreci olarak da değerlendirilmesi son derece önemli. Dolayısıyla yeşil bina cam fanus içinde yaşatmak değil sürdürülebilir bir yaşam için gereklilik olarak ortaya çıkıyor” değerlendirmesinde bulundu.
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
55
YEŞİL TEKNOLOJİ
Philips’in yarısından fazlası yeşil
Phillips, 2013’te elde edilen 11,8 milyar euro’luk yeşil ürün satışlarının toplam satışın yüzde 51’ine denk geldiğini ve hedeflenen oranı planlanandan iki yıl önce aştığını açıkladı. 2013 yılında Philips, aydınlatma alanına yaptığı yatırım (327 milyon euro) da dahil olmak üzere, yeşil inovasyona toplam 509 milyon euro yatırım yaptı. Nisan ayında Philips aydınlatma bölümü, 200 lümen/vat oranıyla yüksek kaliteli ışık yayan, dünyanın en enerji verimli LED lambalarından TLED’i geliştirdi. Daha fazla değer yaratan ve bakım hizmetlerine erişimi artıran 13 yeni ürünün piyasaya sürülmesiyle sağlık alanının yeşil ürün portföyü genişletildi. Tüketici ürünleri alanında geri dönüştürülmüş maddelerin kullanımının devam ettirilmesiyle 330 tonu aşkın geri dönüştürülmüş plastiğin bir kısmı elektrikli süpürgelerde kullanılırken 250 tona yakın kısmı da ütülerde kullanıldı.
56
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
Philips Türkiye CEO’su Göktuğ Gür düşüncelerini şu şekilde dile getirdi: “Bu başarılar ancak sürdürülebilirlik ile değer yaratılabileceğine ve sürdürülebilirliğin mevcut zorlu ekonomik koşullarda dahi yenilik ve büyüme yolunda bizlere önemli fırsatlar sunacağına olan inancımızın kanıtıdır. 2014’te doğrusal ekonomiden dairesel ekonomiye geçişin hızlandığını görüyoruz. Bu da bize faaliyet gösterdiğimiz tüm alanlar ve piyasalarda hem maliyetten tasarruf ederek hem de yeni piyasalar oluşturarak veya mevcut olanları büyüterek ekonomik değer yaratma fırsatını sunuyor. Bugün Philips’in 1,8 milyar kişinin yaşamını iyileştirdiğini[4] ve 2015’e kadar bir yılda 2 milyar kişiye ulaşma yolunda olduğunu bildirmekten gurur duyuyorum.”
Mısır
Market fiyatı: 12,48 TL/kg Organik fiyatı: 10 TL/kg Fiyat farkı:
% -25
Konvansiyonel yöntemlerle yetiştirilen sebzeler yüksek oranda kimyasala maruz kalıyor. Organik versiyonları ise daha fazla besin öğesiyle dolu. O hâlde organiğini seçmende yarar var. Mümkün olduğunca ortalama fiyatlar alınmıştır. Alışveriş yapılan bölgeye ve markete göre fiyatlar değişim gösterebilir.
İÇ DÜNYAMIZ
Fatma Taş
Aile Danışmanı • ilgi.danismanlik@gmail.com
Erkek Çocukların
Eğitimi
G
elişimimizin başlangıcı anne karnında başlayarak aile ortamında devam eder. Okulla pekiştirilen bir süreçtir. Bu uzun süreç içinde neler yaptıklarımız çok önemlidir. Çocuklarımızı bilerek yada bilmeyerek biz programlıyoruz. Anne ve baba olmaya karar verildiğinde, en önemli nokta çocuğumuzu nasıl eğitecek ve yetiştireceğiz. Bu bağlamda bilinçli hareket ederek çocuk dünyaya geldiğinden itibaren insan olarak muamele görmesi gerekiyor. Toplumumuzda maalesef kız ve erkek çocuğu büyütürken daha farklı davranışlar ön plana çıkabiliyor. Erkek çocuklarına neslin devamı olarak önem veriliyor. Erkek çocuğuna karşı daha hoş görülü, esnek ve onların hemen hemen her isteklerini yerine getiriliyor. Dolayısıyla da ileride kontrol edemeyeceğimiz davranışlara sahip olabiliyor. Özüne bakıldığında kız ve erkek çocuklarını da kadınlar dünyaya getiriyor. Anneliğiyle birlikte eğitimsiz de oluyor. Genç kızları ve erkek çocuklarını evlenmeden önce bilinçli bir eğitim almış olsalardı, çocuklarının gelişimi ve eğitimi çok daha farklı olacaktı. Geleneksel ve kültürel normlar, önceliği erkek çocuğa vermektedir. Erkek çocuğunu gelecekte yani yaşlanınca daha çok “sigorta” olarak görülmektedir.
58
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
Bu nedenle ‘’beyin programları’’na da çok küçük yaşlarda ileride bizi bırakmayacaksın, bize bakacaksın garanti sözleri yerleştirilmektedir. “sen evleneceksin, bir karın olacak. O el kızı, el kızını değiştirirsin ama anneni değiştiremezsin” gibi bilinç altına bunun gibi birçok sözler verilmektedir. Daha küçük yaşlarda öğretilen bu sözcükler ilerde genç olduğunda gencin yaşamını etkiliyor. Ağzımızdan çıkan her sözcük canlı olduğu için kontrollü olmak gerekiyor. Örneğin; erkek çocuğunu korumak için aile odalarında ve kucaklarında
oluyor. Bu durumda uzun yıllar hatta bir ömür boyu devam edebiliyor. Erkek çocuklarımıza da ev işlerini yapabildikleri kadarıyla öğretmemiz gerekiyor. İhtiyaç duyduğunda kendi işini yapabileceğini bilmeli. Aile ortamında da eşine destek verebilmeli. Ev işine destek vermenin “mutluluğuna araç” olacağını, sevgiyi daha da pekiştirici olduğunu ifade edilmelidir. Benden NLP teknikleri ile destek almak için 50-55 yaşlarında bir çift geldi. Ayrılmak üzere olduklarını, son bir çare olarak neler yapabilecekleri hakkında
Erkek çocuklarımıza da ev işlerini yapabildikleri kadarıyla öğretmemiz gerekiyor. İhtiyaç duyduğunda kendi işini yapabileceğini bilmeli. yatırmaktadırlar. Çocuğun özgüvenli ve kendi ayakları üzerinde durabilmesi gerekiyor. Bunun içinde, bir yaşında çocuğun odası ayrılmalıdır. Aksi halde yatmaya devam eden çocuğun gelişimi engelleniyor. Anne rahminden çıkamayan, özgüvensiz, kendi kararlarını alamayan anne güdümlü çocuklar meydana gelmiş
bilgi almaya gelmişlerdi. Hanım eşinin en büyük eksiğinin kendi kararlarını veremiyor olması ve bunun gibi birçok sorunlardan bahsetti. Beyefendide kendi açısından eşinin sorunlarından bahsetti. Aslında özüne baktığınızda gerçekten incir çekirdeğini dolduramayan nedenler vardı. İletişimsizlik, birbirini dinleyememek
en önemlisi kendi doğrularının yerine sürekli başkalarının kararlarıyla yaşamış olmaları. Sonuç olarak, yuvanın devamına karar verildi. Her iki tarafta mutluydu. Bey bir an telefonuna yöneldi, açabilir miyim dedi ve tuşları çevirdi. – Anne biz tekrar birleşmeye karar verdik, sen birleşmemize ne diyorsun diye sordu? Bu manzara acı bir görüntüydü, hanım elini yüzüne kapattı. İşte bizim gerçek sorunumuz bu dedi. Telefonu kapattım. Beyefendiye dönerek 55 yaşındasınız hala anneniz olmadan kendi hayatınız için bile karar alamıyorsunuz. Gerçekten çok vahim bir durum. Siz hala annenizin küçücük oğlusunuz. Lütfen bunun önemini fark eder misiniz, dedim. Beyefendi yüzüme, yüzünü buruşturarak baktı ve galiba ben bu durumun hiç farkına varmamışım, dedi. Gözleri doldu. Ağzından dökülen sözcükler ilginçti. Annem, hayatım da kendi kararlarımın olmasını istemedi. Annem sürekli bana söylediği “sen çocuksun” dedi. Annem benim için kararlar aldı. Şimdi çok iyi anlıyorum. Eşimle ben yaşıyorum o değil dedi. Ayağa kalktı ve eşine sarıldı. Yıllarca acı çektirdim, özür dilerim. Artık bizim için ne gerekiyorsa birlikte karar alacağız demişti. Hanımın yüzünde tatlı bir huzur ve göz yaşı vardı. Daha sonra konuştuğumuzda mutlu olduklarını artık kendileri için kararlar aldıklarını söylediler. Evet. İnsanlar durumlarının ve davranışlarının farkına bile varmadan öylesine yaşıyorlar.
Erkekler yapar Erkek adam değil mi, yapabilir Erkek değil mi, yapacak tabii ki Gibi sözcükleri anneler ve babalar çocuklarına söylüyorlar ve yanlış davranışlar kazandırıyorlar. Sonuç olarak o erkek çocuğu da aldığı programlarla ergenlikte başlayan kendini kontrol edememek. Evliliğinde devam eden sorumsuzluklardır. Tedavisi zor olan birçok olaylar üst üste gelir ve yuvanın sallanmasına ve yıkılmasına neden olur. Sonuçta , erkek çocuklarını da kadınlar yetiştiriyor ve şekillendiriyor. Bir başka kadının başına sorunlu bir insan yetiştiriyor. Mutsuz, huzursuz olan
yuvanın sorunları anneyi daha da yıpratmaya ve üzülmeye sebep oluyor. Öyle bir anne olalım ki, erkek çocuklarımız ve kız çocuklarımız bilinçli ve özgüvenli, sorumluluk almalarına yardımcı olmalıyız.Öyle bir anne olalım ki çocuklarımızı manevi ve maddi anlamda donanımlı yetiştirmeliyiz. Yetiştiği ailesiyle saygı ve sevginin devam etmesi kendi yuvasına sahip çıkması gerektiğini öğretmeliyiz. Öyle bir anne olalım ki çocuklarımızı çınar ağacı gibi yıkılmaz, kaliteli yetiştirilmeli, nesilden nesile verdiğimiz programlar aktarılmalı. Öyle bir anne olmalıyız ki yetiştirdiğimiz çocuklarla ve nesillerle gurur duymalıyız. Öldükten sonrada böyle devam edeceğini bilmeliyiz. Anne ve babaya, vatana ve millete hayırlı evlat yetiştirmek amacımız olsun.
Annelerin erkek çocuklarını eğitirken kendi ayakları üzerinde durmaları gerektiğini söylemelidirler. Çocukların eyleme geçmesine izin vermelidirler. Babadan yeterlilik duygusunu anneden özgüveni alırlar. Burada ebeveynlere önemli davranışlar yapmak zorundadırlar. Bunlar: çocuklarına sevdiklerini söylemek, ona sarılmak ve dokunmaktır. Değerlisin, bireysin, bizim için özelsin mesajları verilirse o çocuk büyüdüğünde etrafındaki insanlara , eşine ve çocuklarına çok daha kolay ifade edecektir. Meslek olarak sen ne olursan ol, sen iyi bir eş ve iyi bir baba olacaksın. Böyle olmak içinde emek vereceksin demek gerekiyor. Daha çok küçük yaşlarda verilen programlar çok önemli. Kendisini kontrol etmeyi iffetini, erdemliliğini koruması gerektiği, birçok şeyi eşiyle paylaşması gerektiği anlatılmalıdır. Eş seçerken de önemli durumlara dikkat etmesi gerektiği belirtilmelidir. Çocuğuna iyi bir anne olabilmesi, duygusal anlamda da tatmin olabileceği eş seçimlerinin öneminden bahsetmek gerekiyor. Belkide en büyük sorun;Toplumda tasvip edilmeyen davranışlar karşılığında;
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
59
RÖPORTAJ
İstanbula 2 saat mesafede, Kocaeli Kerpe’de hayallerini yaşayan bir aile var. Kuşçu ailesi. Farkları Babadağ eteklerinde organik tarım ürünlerinin yetiştirildiği çiftlikte, eğitim, danışmanlık hizmetlerinin de veriliyor oluşu. 2013 yılında bu konsepte bir de turizm eklendi ve ekolojik mimari ürünü bir otel olan Narköy doğdu. Çiftlik ayrıca 72 milletten gönüllü öğrenciye ev sahipliği yapan ve onlara doğayla içiçe yaşayarak öğrenme imkanı sunan TaTuTa Buğday noktası da. Her Çarşamba Kadıköy Organik Pazarda, o kokusunu alarak afiyetle yediğimiz lezzetli sebzelerin yetiştiği ortamı bizzat solumak için arkadaşlarla çoluk çocuk yola düştük ve çiftliğin hem isim, hem fikir hem de gerçek annesi Nardane Kuşçu ile , bizim sevgili Nar hocamızla doğanın kucağında, bahçeden sofraya gelen lezzetli yemekler eşliğinde, çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Röroptaj Dilek İnce Özenel dilekozenel@hotmail.com
ç r e g n ı r a l n o a Doğ m ı r a t k i n a g r o Nar 60
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
çek evi: i ğ i l t f i ç m i t i ğ e m& www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
61
RÖPORTAJ
OT : Nar Hocam hep “ Düşü olmayanın işi olmaz” dersiniz. Tarım ve Eğitimi nasıl birlikte düşlediniz ve bu çiftlik doğdu? NK: Her işin olduğu gibi eğitimin de bir lojistiği var Dilekciğim. İnsan beyni son aldığı gıda ile çalışır.Tıpkı aracınıza koyduğunuz yakıt gibi, doğal gün ışığı, temiz hava, uyku, su ve gülümseme de bu lojistiğin diğer olmazsa olmazları. Bizim zamanımızda okulların uygulama bahçeleri, işlikleri, yemek dersleri yaptığımız mutfakları vardı. Eğitimler sadece bilgi ile değil uygulama ile de daha keyifli ve beceri kazandırmaya yönelik geçerdi. Biz hala o temelin üzerine inşa ediyoruz düşlerimizi. Üstelik hareketli ve katılımcı olduğumuz için odaklanma gibi bir sorun da yoktu. Şimdi kurumsal ve bireysel eğitimlerimizi aynı şekil ve ruhla yapılandırdığımızda öğrenirken eğlendiğimizi,dinlendiğimizi ve özgüven kazandığımızı görüyoruz. Ekolojinin disiplerinden birisi de ekopsikolojidir. Doğa içinde olmak terapi etkisi yaratarak özdeğerlerimizi fark ettirerek özgüven kazandırır. Eğitim,tarım,ekoloji düşünün mayası buradan gelir. Eğitim geri bildirimleri de doğru yolda olduğumuzu göstererek bizi yüreklendiriyor.
OT:Çiftlik topraklarının sizden önce bakir olduğunu biliyorum. Yani bu topraklarda hiç konvansiyonel tarım yapılmamış . Çiftliği gezerken gördüğüm ve beni en çok heyecanlandıran yerin de Tohum Mahzeniniz olduğunu söylemeliyim. Atalık tohumlara nasıl ulaştınız ve onları nasıl koruyorsunuz? NK: Kendimi bildim bileli meraklı bir çocuktum ve her şeyi tarafsızca ve büyük bir merakla gözlemlerdim. Şimdi görüyorum ki aslında her çocuk böyle. Çocukluğumda büyüklerin tohum alışlarını,saklamalarını, ürünlerin hasadını, değerlendirilmelerini hep izlerdim. Ben de tohum alır, ürünlerden yemekler, reçeller yapmaya
62
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
çalışırdım. Bu konuda teşvik edici büyüklerim vardı. “Tohumları kurda, kuşa, aşa olsun inşallah” diyerek toprakla buluştururlardı. Biz de şimdi tohumlarımızı aynı dilekle ekiyoruz. Çünkü tohumlar tüm canlıla-
rındır. Hayatım boyunca, bir bahçem olmadığında bile balkon duvarlarını, evin içini bahçeye çevirerek tohum ektim, tohum aldım. Ömrüm boyunca tohum peşinde koştum. Tohumları aldığım kişilerden hikayelerini, nasıl yetiştirebileceğimi öğrenmeye, kayıt düşmeye çalıştım. Bu tohumlardan, çeliklerden yetişen ürünleri soframa taşımaya çalıştım. Çocuklarım,torunlarım, can dostlarım bu maceraya katıldılar. Tohumlarımızı kiler mantığında hazırlanmış bir odada aralarına defne, ceviz yaprakları, kekik vb koyarak koruyoruz ve her sene toprakla buluşturarak hayatla birlikte yürümelerini sağlamaya çalışıyoruz. Tohum takaslarda bizim gibi dostlarla paylaşıyoruz.
OT : Çiftlikteki tarım faaliyetlerinden biraz bahseder misiniz? Kaç dönüm alandan kaç çeşit ürün yetiştiriyorsunuz? Organik tarım ilkeleri uygularken hangi metodları izliyorsunuz? Organik üretimin çok zor olduğu ve konvansiyonel tarım yapanların yarısı kadar ürün elde edildiği için de başlayanların bir süre sonra pes edip vazgeçtiği söylenir. Organik tarım sahiden çok zor mu? Siz bunları nasıl aşabildiniz ve bugünlere geldiniz? NK: Çiftlikte tarım,eğitim, pişirme,taşırma her faaliyet bir arada yürüyor. Çiftliğin kurulu olduğu 100 dönümlük arazinin dışında 70 dönüm civarında buğday,fındık,hayvanlarımızın yemlerini yetiştirdiğimiz tarlalar var.Yaptığımız iş yürek taşıyan bir yol. Her işimizi yaparken doğadaki sistem kurallarını ,sürdürülebilirlik ilkelerini, bilimi,yerel kadim bilgileri, becerileri,ay takvimini dikkate alarak ve organik tarım yasasına uyarak ilerliyoruz. Organik tarım emek yoğun bir iştir. Çevre köylerden komşularımızdan destek alarak hem onların işsizlik problemlerine çözüm olmaya çalışıyoruz hem de işbirliği yapmanın keyfini yaşıyoruz. Organik tarımın en büyük zorluklarından
birisi devlet tarafından destekleniyor gibi görünmesine rağmen işlerin henüz resmi kurumlar tarafından tam olarak anlaşılıp içselleştirilmemiş olması ve bizleri evrak karmaşasına boğmaları, sertifikasyonun pahalı olması, yeterli organik pazarın olmaması, pazarlarda doğrudan üretici yerine aracıların yer alması. Biz ağırlıklı olarak kendi tüketimimize yönelik tarım yaptığımızdan, çiftlik ziyaretine ve eğitime gelenlere doğrudan satış yaptığımızdan bu konuda daha rahatız. Üretici ile tüketicinin doğrudan alışverişi bilgilenme, motivasyon ve devamlılık açısından çok faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
OT : Çiftlikte ne tür eğitim ve danışmanlık hizmetleri veriliyor? Narköy Çiftlik Oteli sadece bu eğitimlere mi hizmet ediyor yoksa haftasonu doğa ve orman solumak isteyen herkese açık mı? NK: Çiftlikte kendi bahçesini yapmak isteyenlere eğitim, çiftlik kurmak isteyenlere danışmanlık, mimariden ekolojiye kadar pek çok projeye danışmanlık veriliyor. Eğitimler bireysel ve kurumsal olarak geniş bir yelpazede. Kişisel gelişim eğitimleri, doğa eğitimleri , peynir,reçel,yoğurt,ekmek yapım atölyeleri. Bu eğitimlerin açılımları ve tarihlerini Narköy web ve facebook sayfalarından takip etmek mümkün. Narköy otel ve çiftlikteki Yörük çadırlarımızdan yerimiz olduğu sürece tüm arzu edenler rezervasyon yaptırmak koşulu ile yararlanabilirler. Ayrıca günübirlik ziyaretler için kapımız, gönlümüz açık.
OT :Çiftlik ürünlerine hangi yollardan ulaşmak mümkün?Hangi pazarlarda varsınız? NK: Eğitim ve ziyaret amaçlı çiftliğe ve otele gelenler çiftlikten doğrudan alışveriş yapabilirler. Çarşamba günleri Kadıköy Özgürlük Parkı organik pazardayız.
www.organikturkiye.com.tr
Nisan 2014
63
RÖPORTAJ
OT :Son olarak Nar Çiftiliği kadar Çiftlik Restoranının da çok meşhur olduğunu biliyoruz. Organik Türkiye okuyucuları için sağlıklı bir atıştırmalık tarifi verir misiniz?
SELANİK GEVREĞİ Malzemeler 4 organik yumurta 1 su bardağı şeker Bir çimdik tuz Yarım tatlı kaşığı karbonat 1 çorba kaşığı organik elma sirkesi 1 su bardağı organik sızma zeytinyağı 4.5 su bardağı organik un 1.5 su bardağı fındık,fıstık,ceviz gibi kuruyemişler , artık reçeller, kuru meyveler Yapılışı: Tüm malzemeler karıştırılarak yoğun kıvamlı bir kek hamuru elde edilir. Kare ya da dikdörtgen bir borcama bu karışım yayılır. Önceden 200 derecede ısıtılmış fırın 180 dereceye getirilerek kek hamuru pişirilir. Pişen kek hamuru dilimlenir ve dilimdendikten sonra yeniden 170 derece fırında pişirmeye alınır. Ağzı kapalı bir cam kavanozda gevrekleri 4-5 gün muhafaza etmeniz mümkün. Afiyet Olsun!
64
Nisan 2014
www.organikturkiye.com.tr
KylIe MInogue, Madonna, Russell Crowe gibi dünyaca ünlü yıldızların Pilates eğitmenliğini yapan MIchael KIng Sertifikalı Pilates Eğitmeni Burak Vardar artık Gümüşsuyu’nda sizlerle!!!
Denge Pilates’te Kişiye özel derslerimiz ile hizmetinizdeyiz!!! Adres : İnönü Cad. Akar Palas Apartmanı Kat.1 Denge Sağlık Merkezi Gümüşsuyu - Beyoğlu / İstanbul
TEL: 0212 252 25 10 Denge Pilates Burak VARDAR Pilates Instructor www.dengepilates.com
ORGANİK AJANDA
Samuel Fromartz Ledo Yayıncılık Fromartz ürünlerini çiftçi pazarlarında satan ve yerel dağıtım ağlarının gelişmesini sağlayan öncüleri; pestisit kullanımı, organik üretim yöntemleri ve organik sertifikasyonla ilgili anlaşmazlıkları mükemmel şekilde anlatıyor.
Mualla Ergen Günizi Yayıncılık Gıda Terörüne Karşı Sağlıklı Gıdalarla Bilinçli Beslenme Dikkat!!! Terör, sadece öldürür, Gıda terörü ise süründürür! Gıda Terörünün Silahı: Gdo’lar (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) Radyasyonlu çaylar, zehirli variller, kabak tadı veren karpuzlar, kısacası hormonlu sebzeler, hormonlu etler yani Genetiği Değiştirilmiş Organizmalarla üretilen Gdo’lu ürünler.
France Guillain Dharma Yayınları Organiğin adı, pahalı ama sağlık için iyi diye çıkmıştır. Bu küçük açık ve net kitapta, yazar ilk söylentinin yanlış olduğunu açıkça gösteriyor. Bir çok sebebten ötürü : Organik besinler vitamin, ek besinler v.s bakımından daha zengindir. Pahalı yiyeceklerden kaçınarak, yiyecekler açık olarak satın alınabilir.
ORGANİK PAZAR REHBERİ İSTANBUL Beylikdüzü Organik Pazarı Yer: Pazar yeri Gün: Cumartesi Kadıköy Organik Pazarı Yer: Göztepe Bağdat Caddesi Yanı Kadıköy Gün: Çarşamba Bakırköy Organik Pazarı Yer: Airport Outlet Center Otoparkı Gün: Cuma Silivri Organik Pazarı Yer: PTT Karşısı – Silivri Gün: Cuma Şişli – Feriköy Organik Pazarı Yer: Pazar yeri Gün: Cumartesi Zeytinburnu Organik Pazarı Yer: Merkez Efendi Camii yanı Gün: Cumartesi Kartal Organik Pazarı Yer: Tren istasyonu yanı Gün: Pazar Maltepe Organik Pazarı Yer: Altayçeşme belediye alanı Gün: Pazar Kasımpaşa Organik Pazarı Yer: Dolapdere – Perpa Kavşağı arkası Gün: Pazar Fatih Organik Pazarı Yer: Fatih İtfaiye ve Bozdoğan Kemeri Arkası Gün: Pazar Küçükçekmece Organik Pazarı Yer: ArenaPark AVM Gün: Pazar İZMİR Karşıyaka Organik Pazarı Yer: Bostanlı Gün: Cuma ANKARA Ayrancı Organik Pazarı Yer: Ayrancı Gün: Pazar BURSA Nilüfer Organik Pazarı Yer: Nilüfer FTM Bulvarı Gün: Pazar SAMSUN İlkadım Organik Pazarı Yer: İlkadım Gün: Salı – Cumartesi ANTALYA Ekolojik Pazar Yer: Cam Piramit Alanı Gün: Pazar
waka-mono.com www.facebook.com/WakamonoTurkiye www.pinterest.com/wakamono/
Bilirim ki; Yatak eşsiz olmalıdır. Yatak sizin için özel olmalıdır. Doğal ve konforlu olmalıdır. Tasarımı ve işçiliğiyle size ait olmalı, sizi yansıtmalıdır Benim için ise yatak sanattır...
www.whiteandsoft.com www.whiteandsoft.com
Valikonağı Cad. No: 69-71 Kat: 1 Nişantaşı / Şişli 0212 268 86 00