Doğal Hayata Önem Verenlerin Dergisi
ŞUBAT 2014
SAYI :01
EDİTÖR Kocaman Bir Merhaba PESTISIT TEHDITLERINDEN ÇOCUĞUNUZU KORUYUN MUAZZAM & GÜÇLÜ DR. MEHMET ÖZ GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI M. MEHDİ EKER
“İNSAN GIDASI OLARAK HİÇBİR GDO’LU ÜRÜNE İZİN VERMİYORUZ”
NEDEN ORGANİK ÜRÜN TÜKETMELİYİZ?
EN ÇOK kaçınmanız gereken gıdalar
MİMARİDE ENERJİ VERİMLİLİĞİ YENİLİĞİ: YERELLİK EN İYİ ORGANİK ALIŞVERİŞ NOKTALARI ORGANİK GIDALAR NE KADAR ORGANİK? DOĞANIN MUCİZELERİ 5. EXPONATURA 2014’TE BULUŞTU
YENİ SENE, İLK SAYI, SONSUZ LEZZET... O R G A N I K T Ü R K I Y E
İ L E
B İ R L İ K www.organiktürkiye.com T E Şubat 2014 1
Kuzey Ege’den,
dünya kalitesinde zeytinyağı sabunları..
www.sedena.com.tr
Karaağaç Beldesi - Gömeç / Balıkesir
Tel: 0266 3677313 Fax: 0266 3677713
Kocaman Bir MERHABA, Yenilikler, başlangıçlar her zaman heyecan verir. Biz de Organik Türkiye ekibi olarak ilk sayımızda sizlere merhaba derken bu heyecanı yaşıyoruz. Organiğin, hayatımızdaki yerini sorgulamayı ve sorgulatmayı hedeflediğimiz yayınımızda “Organik bir yaşama hazır mısınız?” sorusunu sizlere soruyoruz. Arzumuz takipçilerimize ve okurlarımıza doğru bilgilerle organik dünyasını anlatmak, okurken keyif almalarını sağlamak ve bilinçlendirmek. Yaşamış olduğumuz ekosistemde, yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz, kullandığımız ve dahi dokunduğumuz çoğu şeyin tehlikeli olduğunu bilmek gerçekten insanı korkutuyor. E-dergimizde ve web sitemizde, gıda seçimlerinizden pratik bilgilere, ev dekorasyonunuzdan, spor alışkanlıklarınıza, yeşil mimariden, yeşil teknolojiye, yenilenebilir enerji kaynaklarından geri dönüşüme kadar birçok konuda araştırmaları okuyucularımızla buluşturmayı kendimize görev edindik.
Eda ZORTUL
eda@organikturkiye.com.tr
Organik Türkiye olarak, doğal hayata katkısı olan kişi ve kuruluşlara Tema Vakfı işbirliğiyle fidan hediye ederek, firmaları teşvik ediyoruz. Organik Türkiye içeriği ile, üreticinin ve son kullanıcının ihtiyaç duydukları bilgileri içermekte ve bu kesimler arasında bilgi alışverişini sağlayan köprü olmaktadır. Başucu rehberiniz olacak Organik Türkiye e-dergimizi, Ipad ve telefonlarınızdan da çok yakında tek tuşla indirebileceksiniz. Hedefimiz, doğal hayata önem verenleri Organik Türkiye platformunda buluşturmak ve organiğe teşvik etmeyi amaçlıyoruz. Sağlıkla ve sevgiyle kalın…
EZortul www.organiktürkiye.com
Şubat 2014
3
20
GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI M. MEHDİ EKER:
“İNSAN GIDASI OLARAK HİÇBİR GDO’LU ÜRÜNE İZİN VERMİYORUZ”
12
NEDEN ORGANİK ÜRÜN TÜKETMELİYİZ? CİLT BAKIMI, Profesyonel ürünlerle yapılan uzmanlar tarafından uygulanması gereken cildin ihtiyaçlarına uygun derinlemesine bakım işlemidir.
Binbir Basın Yayın Danışmanlık Reklam Organizasyon Tic. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi Mehmet Akif Dilmen • akif@organikturkiye.com.tr Genel Müdür Eda Zortul • eda@organikturkiye.com.tr Yazı İşleri Müdürü Seda Arslan • seda@organikturkiye.com.tr
06
Yayın Koordinatörü Yusuf Çağlayan• yusuf@organikturkiye.com.tr NEDEN ORGANİK ÜRÜN TÜKETMELİYİZ? İyi bir gelecek için sağlıklı ve iyi beslenmek gerekir. Organik Tarım size sağlıklı, temiz, güvenilir, GDO’ suz ve Hormonsuz ürünler sunar.
Haber Müdürü Demet Kula • demet@organikturkiye.com.tr Haber Merkezi Şeyma Kara • seyma@organikturkiye.com.tr İbrahim Saramet • ibrahim@organikturkiye.com.tr
56
Simon Kuper • simon@organikturkiye.com.tr Kurumsal İlişkiler Direktörü Çağla Gök • cagla@organikturkiye.com.tr Reklam Grup Başkanı Nilüfer Özkan • nilufer@organikturkiye.com.tr Reklam Yönetmeni Kübra Evcil • kubra@organikturkiye.com.tr
MUAZZAM &GÜÇLÜ Boğaz Avrupa’yı Asya’dan ayırır, ben de dünyayı daha açık görebiliyorum çünkü her ikisinin de uyum içinde yaşayabileceğini kabul ediyorum.
Art Direktör Mustafa Karayel • mustafa@organikturkiye.com.tr Sosyal Medya Enderun Digital Fotoğraf Mehmet Giritli • mehmetg@organikturkiye.com.tr Marka Danışmanı Enes Serkan Dal • enes@organikturkiye.com.tr Bilgi İşlem Sinan Soydan • sinan@organikturkiye.com.tr Katkıda Bulunanlar Fatma Taş Heval Zeliha Yüksel Burak Vardar
64
EN ÇOK KAÇINMANIZ GEREKEN
Gökay Orçun Dalarslan Dilek Işık Dilek İnce Özenel Temsilciler New York John Flavin • john@organikturkiye.com.tr Amman Karmel Nassar • karmel@organikturkiye.com.tr Londra Reza Motevalli • reza@organikturkiye.com.tr
GIDA
18
ORGANIK ÇIFTLIK NASIL KURULUR? Kendi işini kurmak isteyen ve ne iş yapsam diye düşünen girişimcilere özel en karlı iş fikirlerini ve yatırım fırsatlarını araştırmaya devam ediyoruz. Taze yiyecekleri seviyorsanız eğlence, özgürlük ve yüksek kazancın birleşitiği kendi organik çiftliğinizi kurabilirsiniz.
Tokyo Yasuaki Higashi • yasuaki@organikturkiye.com.tr www.organikturkiye.com.tr e-iletişim: info@organikturkiye.com.tr YÖNETİM YERİ İnönü Cad. No:14 Akarpalas Kat:1 Gümüşsuyu – Taksim/İstanbul 0 212 297 25 63 0 212 253 31 71 OFİS Çobanoğlu Sok. No:109 D/28 C Blok Osmanbey / İstanbul © OrganikTürkiye Dergisi, T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf ve konuların her hakkı saklıdır. izin alınıp, kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. OrganikTürkiye basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Ayda bir yayınlanır.
NEDEN? ORGANİK
NEDEN ORGANİK ÜRÜN TÜKETMELİYİZ? İYI BIR GELECEK IÇIN SAĞLIKLI VE IYI BESLENMEK GEREKIR. ORGANIK TARIM SIZE SAĞLIKLI, TEMIZ, GÜVENILIR, GDO’ SUZ VE HORMONSUZ ÜRÜNLER SUNAR.
O
rganik Tarım, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma ile ürünün tüketiciye ulaşmasına kadar olan işlemlerde Tarım Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş 19 adet Kontrol ve sertifikasyon Kuruluşu tarafından kayıt altına alınarak izlenmekte ve denetlenmektedir. Tüketici aldığı ürüne ait sertifika ile ürünün kim, nerde, nasıl, üretildiğini sorgulayabilir. Laboratuvar analizleri ile ürünün sağlıklı olduğu belgelenmektedir.
1. ORGANIK ÜRÜN SAĞLIKLIDIR: Konvansiyonel (bilindik usul, geleneklesel) tarımla elde edilmiş ürünlerde sentetik ve zararlı kimyasallar kullanılmaktadır. Ortalama bir organik yiyecek yüksek seviyelerde C vitamini ve kalsiyum, magnezyum ve kanser savaşçısı antioksidanlar gibi temel mineraller içerir.
2. ORGANIK ÜRÜNDE KÖTÜ (ZARARLI) İÇERIK YOKTUR: Organik ürünler suni gübre ve diğer toksik maddeler kullanılmadan üretilir. Organik yiyecekler kalp krizi, migren ve hiper aktivite, çocuklarda erken gelişim gibi sağlık problemlerine sebep olabilecek GDO gibi içerikler bulundurmaz.
3. ORGANIK ÜRÜN YÜKSEK STANDARTLIDIR: Organik ürünler güvenilir kaynaklardan gelir. Bütün organik çiftlikler yılda en az bir kez teftiş edilir. Organik ürünlerle ilgili standartlar Türk ve Avrupa yasalarında belirtilmiştir. Konvansiyonel tarımın verdiği çevre zararını karşılayabilmek için devletler bütçelerinden para harcamak zorunda kalırlar ve bu durum bizim vergilerimize yansır. Oysa organik Çevre ve Halkın sağlığını koruduğu için devlete yükü daha azdır.
4. ÇEVREYI KORUR: Bilakis toprağı, havayı, temiz su kaynaklarını, genetik düzeni ve biyolojik çeşitliliği korur, destekler, bunların sürdürülebilirliğini sağlar. Ayrıca toprak erozyonunu engeller, tüm bu eylemleri yaparken yinelenebilen enerji kaynaklarından faydalanır, genel enerji tüketiminde tasarruf sağlar, ekonomiye destek olur, ihraç edildiğinde ülke ekonomisine büyük katkı sağlar.
6
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
SERTİFİKA VE LOGOYA DİKKAT! Organik ürünlerdeki, Organik Tarım Logosu insan ve çevre sağlığını koruyan üretim tekniklerinin kullanıldığının garantisidir. “% 100 Doğal, Hormonsuz, Hakiki, Köy ürünü, Saf, gibi tanımlanan ürünler Organik Ürün değildir. Tüketiciye ürün hakkında hiçbir garanti vermez. Organik ürünlerin etiketi ve logosu, reklam ve tanıtımı; sahte, yanıltıcı olamaz ve tüketiciyi yanıltacak yazı, resim, şekil ve benzerlerini içeremez. Bu nedenle Organik ürün alırken mutlaka ürünlerin etiketi ve logosuna dikkat etmeliyiz.
ORGANİK KOZMETİK
Organik kozmetik alırken dikkat
edilmesi gerekenler GÜNÜMÜZDE SADECE YEDIKLERIMIZE, IÇTIKLERIMIZE DEĞIL, KULLANDIĞIMIZ HER ÜRÜNE DIKKAT ETMEMIZ GEREKIYOR. Kullanılan kozmetik ürünlerin yüzde 60’ı cilt tarafından emiliyor. Spreyler, parfümler ve pudralar solunum yoluyla, dudak ürünleri yutularak, kullandığımız kremler ise derimiz tarafından emiliyor. Bu da cildimiz için kullandığımız ürünlerin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kozmetik dünyası da yavaş yavaş bunun bilincine vardı ve organik ürünlere ağırlık vermeye başladı.
Organik ürün alırken dikkat edilmesi gerekenler ● Her bitkisel ya da doğal ürün organik olmuyor. Organik ürünlerin en önemli özelliği sertifikalı ve organik sertifikalı bitkilerden elde edilen ekstreler ile yağlardan üretilmiş olması. Organik bir ürünün sağlıklı olduğunu anlamak için IMO, Ecocert, ICEA gibi organik olduğunu belirleyen uluslararası sertifikalara sahip olması gerekiyor. ● Organik ürün satın alırken mutlaka etiketlerinin okunması gerekiyor. İçeriğinde paraben, izotiyazolin, formaldehid gibi sentetik koruyucular bulunan ürünler organik olmuyor. ● Organik olarak satışa sunulan ürünlerin ambalajları çevreye zarar vermemeli, geri dönüşümlü olmalı. ● Organik kozmetiklerin üretiminde mineral yağlar ve parafinler kullanılmıyor. ● PEG (polietilen glikkol) gibi sentetik emülgatörler ve SLS (Sodyum lauryl sülfat) ya da SLES
8
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
(sodyum laurileter sülfat) gibi tensidler kullanılarak üretilmiş vücut losyonları ve şampuanlar gibi kozmetik ürünler organik olmuyor. Doğal kozmetiklerin tam içerikleri CTFA veya INCI isimleriyle ambalaj üzerinde yer alıyor. ● Organik ürünler üretilirken hayvanlar üzerinde test edilmemiş olması gerekiyor. Aynı zamanda bu ürünlerin üretim aşamasında da çevreye zarar verilmemesine dikkat ediliyor.
Organik ürünlerin yararları ● Organik kozmetikler, insan bedenine tam uyumlu ürünler olduğu için kanser ve benzeri hastalık risklerini en aza indiriyor. ● Organik kozmetik ürünlerde kullanılan hammaddeler hem cilde hem de vücuda yarar sağlıyor. ● Organik ürünler özellikle hassas ve sorunlu ciltler için uygun. Bu kozmetiklerin içeriğinde bitkisel ürünler olduğu için alerji yapma riskleri olmuyor.
ORGANİK KOZMETİK
3
1
2
4
5
6
7
9
10
10
1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10.
Aquabio Phyto Gündüz Kremi, 103 TL Organicum, Yağlı Saçlar İçin Organik Şampuan, 17,10 TL Aubrey Organics, Arındırıcı Terapi Yüz Toniği, (100ml), 55 TL Florame, Makyaj Temizleme Sütü 200 ml (Tüm Cilt Tipleri için) 99 TL Yves Rocher, Doğal Ponza Taşlı Yenileyici Ayak Peelingi 15.90 TL Yves Rocher, İkili Doğal Bronz Pudra, 45,90 TL Florame, Argan Yağı 50 ml, 74 TL Logona, Akdeniz Serisi - Adaçayı ve Kayısı Özlü Duş Jeli, 35 TL Erbaviva, Organik Bebek Göğüs Kremi, 49 TL Dr. Hauschka Günlük Yüz Bakım Seti, 47.96 TL
iyi doğal
8
güzellik ürünleri 10
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
ADVERTORIAL
GÜZELLİK ESTETİK
z i n i d l i C e d n i r le ş i ç e g m i s v me özel ilgi ister
CİLT BAKIMI, PROFESYONEL ÜRÜNLERLE YAPILAN UZMANLAR TARAFINDAN UYGULANMASI GEREKEN CILDIN IHTIYAÇLARINA UYGUN DERINLEMESINE BAKIM IŞLEMIDIR. CILT TIPINE UYGUN ÜRÜNLERIN DOĞRU UYGULANMASIYLA CILTTE; Akne sorunlarının giderilmesi, leke tedavisi, anti againg, liftin uygulaması(kolojen bakım), gözeneklerin fazla açılması sorunu, pigment farklılığı(ciltte renk değişikliği), kuru,karma,yağlı ciltlere özel bakım, komedon tedavisi, ozon bakımı, yüz masajı, kalınlaşmış cilt bakımı, altın bakımı(özel günlerde kullanıma uygun altın gibi parlayan cilt bakımı) gibi bakımlarla ciltte çok daha güzel bir görünüm elde etmek ve cildin zamana karşı direnmesini ve hep genç kalmasını sağlamak mümkün. Cilt bakımında temizlenen gözeneklerin genellikle daha da açıldığını düşünmek gibi yanlış düşüncelere kapılıyoruz. Halbuki temizlikten sonra kalan artıkları arındıran ve gözenekleri sıkıştırmaya yarayan tonik uygulaması ile temizleme kremleri, losyonlar, organik sabunlar ve jeller ciltteki yağı suda eriyebilen maddeleri çözdükten sonra, kir ve keratin pulları gibi eriyemeyen maddeler tonikle
12
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
temizleyebiliriz. Tonik, özel bir solüsyondur. Genellikle su ve alkol ile hazırlanır. Alkollü tonikler yerine içeriği portakal çiçeği kolonyası, gül suyu veya maden sodasını tercih etmenizde fayda var. Aslında gözeneklerin sıkışması yanlış bir terim, çünkü gözeneklerin kas yapısı yoktur. Bu nedenle de açılıp kapanması veya sıkışıp gevşemesi söz konusu değildir. Ancak biriken kirler ciltteki gözenekleri tıkayarak zorlar ve genişlemesine yol açar. Tonikler bunları temizlediği için gözenekler tekrar normal boyutlarına dönerler. Soğuk havalarda önlem olarak Yüksek koruma faktörlü, çinko oksit içeren SPF30 koruyucu krem nemlendirici kullanmak gerekir. Dudaklarınız içinde E vitamini içeren koruyucu dudak bakımı kullanmak gerekir. Aslına bakarsanız cildimizin en büyük oksijen kaynağı güzel ve rahat bir uyku. Yeteri kadar uyumazsanız oksijen seviyeniz düşer, bu da erken yaşlanmanıza neden olur. Mutlaka 7-8 saat uyumanızda fayda var.
BÖLGESEL ZAYIFLAMA Beslenme programıyla tamamlayabileceğimiz kavitosyon sadece yağdan kaybettirir.
Dilek Işık
Uzman Estetisyen • dileek_isik@hotmail.com
Denge Sağlıklı Yaşam Merkezi 0212 292 00 82 • 0212 252 25 10 www.dengemoraterapi.com
Yağ aldırma operasyonu, yağ aldıracak kişinin derisinin gergin olması gerekir. Derisi gevşemiş olan bir kişiden yağ alınırken çok başarılı bir sonuç alamazsınız ve kişinin derisinde kırışma, dalgalanma daha çok meydana gelir. Derisi gergin hastadan yağ alınırsa daha başarılı sonuç alınmaktadır. Böyle olursa yarım santimetre gibi deliklerden yağ alındığı için kesinlikle yağ aldırma operasyonu anlaşılmaz. Bacak, kalça, karın, gıdı… vs. bu bölgelerde kesinlikle anlaşılmaz. Yağ aldırma sırasında uygulama hataları varsa veya gevşek derili hastada yağ aldırma yapıldıysa uygulama alanları daha belirgin olur. Uygulama yapılacak bölgelerdeki yağ alım mıktarına dikkat edilmeli eğer ki, dikkat edilmezse operasyon sonunda bu bölgelerde dalgalanma ve cukurlanmalar görülür buda yanlış bir operasyon oldugunu gösterir. Operasyon sonunda dalgalanma, çukurluklar varsa bunlar yağ aldırma uygulama hatalarıdır. Bunlar yoksa, başlangıçta cilt gerginse yağ aldırma kesinlikle anlaşılmaz. İlk seansta yağlı bölgenin kalınlığına göre değişen 2-10 cm arasında ciddi bir incelme görülür. bel,mide,can simidi, karın, göbek, kol, kalça, basen, bacaklar diz içleri ve sırttaki çözülemeyen depo yağları parçalayıp atar.
PASİF JİMNASTİK Pasif jimnastik vücuttaki kasların dışarıdan cihazlarla çalıştırılmasıyla kas güçlendirme ve zayıflama tedavisidir. Diyet sonucunda oluşan kilo kaybı ile vücutta meydana gelen sarkmaları önlemek amacıyla ve vücudun sıkılaşmasını sağlar
LENF DRENAJ Vücuda basınç masajı yapabilen cihazlarla, vücuttaki lenfatik ve venöz dolaşımını hızlandırılır. Dolaşım bozukluğu ve çeşitli hastalıklar sebebiyle vücutta oluşan ödemin atılmasında, selülit tedavisinde, bölgesel zayıflama ve vücut sıkılaştırma programlarının etkinliğini arttıran bir yöntemdir.
LAZER EPİLASYON Bilmemiz gerekenler lazer ışığı tıpta 40 yıldır çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Lazer epilasyonda , kıl folikülünde yerleşmiş bulunan melanin adı verilen renk maddesinin lazer ışığı tarafından tutularak ısıya dönüşmesini sağlamak daha sonra da ortaya çıkan bu ısı enerjisi ile kıl folikülünü tahrip etmektir. Bu sırada ortaya çıkan ısı kıl kökü hücresini tahrip eder. Tüylerdeki melanin cilttekine göre daha konsantredir. Bu da cildin zarar görmesini önler.
KALICI MAKYAJ Kalıcı Makyaj cilt altında pigmentleri renklendirme sanatıdır. Kaş, göz ve dudak bölgelerinde uygulamalar yapılır. Cilt altına girmek için tek kullanımlık, ölçüleri ve işlevleri farklı olan steril iğneler kullanılır. Ayrıca Vitiligo hastalarında ve göğüs ucu renklerdirme de de bu teknik kullanılabilir.
www.organikturkiye.com.tr
Şubat 2014
13
ORGANİK TARİH
Organik tarım ve organik gıda f ikrini kim buldu? BUGÜNLERDE INSANLAR GIDA ALIŞVERIŞI IÇIN ÇIFTÇI PAZARI VEYA SEMT BAKKALININ ORGANIK ÜRÜN BÖLÜMÜNÜ TERCIH EDIYORLAR. SONUÇ OLARAK, ORGANIK TICARET BIRLIĞINE GÖRE, 2012 DE ORGANIK BESIN SATIŞLARI; SAĞLIKLI BESIN SATIŞLARINI YÜZDE 10.2 VE KAYDEDILEN GIDA SATIŞINI YÜZDE 4.3 ARTTIRDI. Geçen yıl organik besin satışları 29 milyon dolarlık sağlıklı besinlerden oluşuyordu. Bu, çok yeni olan sektör için fena bir rakam değil, Amerika Tarım Bakanlığı, 2002 yılına kadar ulusal standartları organik gıda için tasdik etmiyordu. O zaman, bu sağlıklı besin ve ekonomik büyümenin özü nereden geliyor? Birçok kişi organik tarım fikrinin tarımsal sanayiden önceki daha basit zamanlara dayandığına inanıyor, gerçek şu ki organikler hakkındaki fikirlerin çoğu için 20. yüzyıldaki birkaç kişiye borçluyuz. Organik gıdaya olan ilgi her geçen gün artmaktadır. Bunlardan önemlisi 1940’da “Look to The Land” isimli kitabında “organik tarım” terimini ilk defa kullanan, daha çok Lord Northbourne adıyla bilinen, Walter Ernest Christopher James’dir. Lord Nortbourne’ un kitabı, bu yüzyıl boyunca yer alan yapay kimyasallardaki büyük artışın, gerçek verimlilikteki hızlı düşüşle neredeyse aynı olduğunu belirtir.
Kimyasal tarımı, organik tarımın yerine koyma girişiminin sonuçları, çiftliğin temiz olmasından çok aslında zararlı olduğunu ve yaşayan organizmalar olarak toprak arama sistemine bir geri dönüşün gerektiğini vurgular. Lord Northnourne yalnız değildi.”Look to the Land” kitabini yayımladığı aynı yıl, İngiliz botanikçi sör Albert Howard “An Agriculture Testament” isimli klasik eserini
14
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
yayımladı. Hindistandaki geleneksel çiftçileri belgeleyen, kendi çalışma yıllarını temel alan kitabı zamanında standartlaşan kimyasal yöntemlerin yerine toprak verimliliği ve gübreleme gibi doğa odaklı ilkeleri ele alır. Bunu toprak verimliliğini arttırmak için bitki ve hayvan atığından organik toprak üretimi anlamına gelen “Indore Method” olarak adlandırdı. Howard’ın kitabi 1940 ciltli iki eser için bayağı etkili olmuştur. Onun kitabını temel alan Lady Eve Balfour, organik ve kimyasal tarımın etkisini karşılaştırmak için ilk bilimsel çalışmayı yürüttü. Sonuçlar, 1943 de basılan “ The Living Soil” isimli etkili başka bir kitapta yayımlandı. 3 yıl sonra organik tarımı savunan muhtemelen ilk grup olan, “Toprak Derneği” ni kurdu. Organik tarım kavramları gelecek birkaç yılda ilerledi , ancak ilk büyük desteğini Rachel Carson 1942 de böcek ilacının ( dikloradifenil-trikloreton) doğal çevreye etkisini mükemmel bir şekilde belgeleyen, çığır açan eseri “ Silent Spring” i yayımladığında verdi. Büyüyen çevresel ve karşıt kültür akımları tarafından benimsenen Carson’ın kitabı, yapay kimyasallardan uzak durup, organik besinlere desteği harekete geçirmek için bir çağrı olmuştur. Maalesef, o dönemin “toprağa dönüş” akımının en eski destekçileri Howard , Balfour ve Northbourne ‘un örneklerini göz ardı etti yada unuttu . George Keupper’ın “A Brief History and philosophy of Organic Agriculture “ eserine göre “ bir çok acemi, böcek ilaçsız yada yapay gübresiz kaliteli besin yetiştirmenin, geleneksel organik yöntemlerin yenileyici uygulamaları olmadan pek işe yaramayacağını anlayamadı. Bu da “ihmal edilmiş organik” ile sonuçlandı ve hiç hoş olmayan ürünler üretildi. Bu aksiliğe rağmen, organik üretim devam etti. İlk bölgesel organik destekler, alıcılar(müşteriler) için yeterince uyumluluk sağlamayan farklı esasları olmasına rağmen, yine de 1970 ve 1980lerde geliştirildi. Sonunda 1980lerin dominozit korkusu ilk olarak ulusal organikler eylemine- 1990 organik besinler üretim eylemi ve bir de 2002 de yayımlanan ulusal standartlara öncülük etti.
Çilek
Çilek, genellikle kalp sağlığı ve düşük kolesterol seviyeleriyle bağlantılı olmuştur. Piyasadaki çilek ürünleri tümörlere etki eden kanser de dahil olmak üzere birçok türde pestisit kalıntıları içerebilir. Bu sağlıksız kalıntılara maruz kalmamak için çilek tercihinizi organik olması yönünde kullanınız.
AĞIZ SAĞLIĞI
Halitosis (Ağız Kokusu) AĞIZ KOKUSUNA BIRÇOK ŞEY NEDEN OLABILIR: •
Yetersiz ağız hijyeni (dişleri düzgün fırçalamamak ve diş ipi kullanmamak).
•
Dişeti Hastalığı
•
Soğan veya sarımsak gibi belirli yiyecekleri yemek
•
Tütün ve alkol ürünleri
•
Ağız kuruluğu — (bazı ilaçların, medikal bozuklukların ve uyku esnasında tükrük akışında azalmanın yol açtığı ağız kuruluğu— buna “sabah nefesi” denilir)
•
Diyabet, karaciğer ve böbrek rahatsızlıkları gibi sistemik hastalıklar.
AĞIZ KOKUSUNA SAHIP OLDUĞUMU NASIL ANLARIM? Ağız kokusunu test etmenin yöntemlerinden biri, ağzınızı ve burnunuzu elinizle kapamak, nefes vermek ve nefesinizi koklamaktır. Diğer bir yöntem ise güvendiğiniz birine nefesinizin kokup kokmadığını sormaktır. Birçok insanın “sabah nefesi” problemi yaşadığını unutmayın, bunun nedeni uyku esnasında tükrük akışının azalması, asitlerin ve diğer kalıntıların ağızda çürümesidir. Yatmadan önce dişleri fırçalamak ve diş ipi kullanmak ve dişlerinizi ve dilinizi özellikle sabah fırçalamak, genellikle sabah nefesini ortadan kaldıracaktır.
AĞIZ KOKUSUNU NASIL ÖNLEYEBILIRIM? Ağız kokusuna neden olan gıdalardan kaçınmaya ek olarak, aşağıdaki yöntemlerle ağız kokusu ihtimalini azaltabilirsiniz: •
Plakları ve yiyecek artıklarını temizlemek için dişlerinizi günde en az iki defa fırçalamak ve her gün diş ipi kullanmak. Dilinizi fırçalamak da ağız kokusunu azaltmaya yardımcı olur.
•
Her gece protezleri çıkarmak ve temizlemek, sabah tekrar takmak.
16
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
•
Diş muayenesi ve profesyonel temizlik için diş hekiminizi düzenli olarak ziyaret etmek.
HALITOSIS, BASITÇE, HER INSANIN ZAMAN ZAMAN YAŞADIĞI BIR PROBLEM OLAN AĞIZ KOKUSU DEMEKTIR. NÜFUSUN ÖNEMLI BIR KISMININ BIR DÖNEMINDE KRONIK HALITOSIS GEÇIRDIĞI TAHMIN EDILMEKTEDIR.
Fırçalama ve diş ipi ile giderilemeyen sürekli ağız kokusu probleminiz varsa, kapsamlı bir diş muayenesi için diş hekiminizi ziyaret edin çünkü daha ciddi bir probleminiz olabilir. Diş hekiminiz size, kötü ağız kokusuna neden olabilecek dişeti hastalığı, ağız kuruluğu veya fazla plak birikimi olup olmadığını söyleyebilir.
“Kötü ağız kokusu, çoğu zaman mahcubiyete, sosyo-psikolojik problemlere sebep olur; hatta evlilikleri bile etkileyebilir”
RÖPORTAJ
GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI M. MEHDİ EKER:
“İNSAN GIDASI OLARAK HİÇBİR GDO’LU ÜRÜNE İZİN VERMİYORUZ” 18
Şubat 2014
www.organiktürkiye.com
Röportaj: YUSUF ÇAĞLAYAN
OrganikTürkiye
olarak ilk sayımızda yaşamın olmazsa olmazı gıda ve tarım ürünleri konusunda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. Bakan Eker, gıda ve tarım konularında bugüne kadar basına farklı olarak yansıyan birçok konuya da açıklık getirdi.
www.organiktürkiye.com
Şubat 2014
19
RÖPORTAJ
GDO’lu gıdalar konusunda gerek sosyal medyada gerekse basılı medyada yoğun bir bilgi kirliliği yaşandı. İlk ağızdan bu konuda Bakanlığınız tarafından yapılan çalışmalar konusunda bilgi alabilir miyiz? Biz Türkiye’de insan gıdası olarak tüketilmek üzere hiçbir GDO’lu ürüne izin vermiyoruz. Denetimler bu konuda çok sıkı hiçbir şekilde insanımızın endişe etmesine gerek yok. Ne üretimine ne de ithalatına izin verilmiyor. AB’de insan gıdası olarak bazı ürünlere izin var, bizde o konuda sıfır tolerans var. Ülkemizde Biyogüvenlik Kurulu tarafından sadece yem amaçlı olarak 3 adet soya fasulyesi çeşidi ile 16 adet mısır çeşidi onaylanmış olup, gıda amaçlı hiçbir gene izin verilmemiştir. Bakanlığımızca yürütülen ithalat kontrollerinde GDO tespit edilen gıdaların ve onaylanmamış gen içeren yemlerin yurda girişine izin verilmemektedir. Ülkemizide GDO’lu ürünlerle ilgili işlemler; 26 Eylül 2010 tarihinde yürürlüğe giren “Biyogüvenlik Kanunu” ve yine aynı tarihte yürürlüğe giren “Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerine Dair Yönetmelik” hükümlerine göre yürütülmektedir. Biyogüvenlik Kanunu kapsamına giren ürünler ile ilgili olarak; GDO ve ürünlerinin onay alınmaksızın piyasaya sürülmesi, GDO ve ürünlerinin, Kurul kararlarına aykırı olarak kullanılması veya kullandırılması, genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanların üretimi, GDO ve ürünlerinin Kurul tarafından piyasaya sürme kapsamında belirlenen amaç ve alan dışında kullanımı, GDO ve ürünlerinin bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır. Biyogüvenlik Kanunu kapsamında, GDO ve ürünleri ile ilgili yapılan başvuruların değerlendirilmesi ve GDO ile ilgili bazı görevlerin yürütülmesi için “Biyogüvenlik Kurulu” oluşturulmuştur. Biyogüvenlik Kurulu tarafından bugüne kadar Bilimsel Risk Değerlendirme Komitesi ve Sosyo Ekonomik Değerlendirme Komitesi tarafından hazırlanan Raporlar değerlendirilerek yem amaçlı kullanım için 3
20
Şubat 2014
www.organiktürkiye.com
adet soya fasulyesi çeşidi ve 16 adet mısır çeşidi onaylanmış olup, gıda amaçlı olarak onay verilmiş bir gen bulunmamaktadır. Bakanlığımızca yürütülen ithalat kontrollerinde GDO tespit edilen gıdaların ve onaylanmamış gen içeren yemlerin yurda girişine izin verilmemektedir. İthalat aşamasında ürün ve ülke bazında risk esaslı kontrol uygulanmaktadır. GDO açısından riskli olan mısır, soya, kolza, pamuk, papaya, domates, şeker pancarı, pirinç/çeltik, patates, buğday ve bunlardan elde edilen ürünlerin GDO’ lu üretim ve ticaretin olduğu ülkelerden yapılması durumunda ithalatlarda %100 analiz yapılmaktadır. Ayrıca, ithalat aşamasındaki kontroller sonucunda uygun bulunan yemlerin, yönetmeliğin 19. maddesine göre etiketlenmesinin ardından yurda girişine izin verilmektedir. GDO içermesi muhtemel gıdalara yönelik yurtiçi GDO kontrolleri ve İthalatına izin verilen GDO’lu yemlerin kontrolleri Biyogüvenlik Kanunu ve Biyogüvenlik Kurulu kararları yönünde etkin bir şekilde Bakanlığımızca yürütülmektedir. Resmi kontrol sonucu olumsuzluk tespit edilmesi halinde ürünlerle ilgili olarak 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu çerçevesinde yasal işlem uygulanmaktadır.
İnsan hayatının önemli bir parçası olan gıda konusunda Bakanlığınız tarafından yürütülen çalışmalardan birisi de gıda güvenliği. Bu konuda yürütülen çalışmalar konusunda bilgi verebilir misiniz? Gıdalarımızın güvenliği konusunda ne tür adımlar atılıyor? Biz göreve geldikten sonra vatandaşımızın daha sağlıklı gıdaya ulaşması için milat sayılacak uygulamaları hayata geçirdik. Bunun için öncelikle güvenilir gıda ile ilgili tüm yetkileri Bakanlığımız bünyesinde topladık. Böylece gıdada, tarladan sofraya her aşamada denetlenen, etkin ve güvenilir bir yapı oluşturduk. Güvenilir gıdaya yönelik AB ile uyumlu 103 Yönetmelik yayınladık. Ekmeğimizin daha sağlıklı hale getirmek Ekmek ve Ekmek Çeşitleri Tebliğini yayınladık. Tebliğ ile ekmeğin üretiminden satışına kadar bir çok konuda yeni uygulamalar başlattık. Mesela ekmek satılan her yerde tam buğday ekmeği, tam buğday unlu ekmek, kepekli ekmek bulundurulması
zorunlu hale geldi. Ekmekte kepek miktarını en az yüzde 60 artırırken tuz miktarını yüzde 25 azalttık. Ambalajsız olarak piyasaya arz edilen ekmekler için tüketicilerin kullanabilmesi amacıyla kolay ulaşılabilir bir yerde temiz ve hijyenik eldiven bulundurma zorunluluğu getirdik. Bu tebliğ hayata geçmeden önce ekmek yapımında kullanılan 17 tane katkı maddesini yasakladık. Yine bu tebliğ kapsamında ekmeğin pazar, manav, kasap gibi yerlerde ambalajsız olarak satılmasını yasakladık. Ekmek üretiminde, dağıtımında ve satışında çalışan tüm personelin hijyen eğitimi almasını zorunlu hale getirdik. Bu kapsamda da 66704 kişiye hijyen eğitimi verdik. Bunun yanı sıra Toprak Mahsulleri Ofisinin önderliğinde ekmek israfını önleme kampanyasını başlattık. Vatandaşımız açısından önemli uygulamalardan biri de ambalajlı ürünlerin üzerindeki etiketlerin okunaklı olmamasıydı. Mesela tüketici ürünün son kullanma tarihini bile zor okuyordu. Bu durumu da düzelttik ve etiketlerdeki yazıların 12 punto olması şartını getirdik. Diğer önemli bir gelişme ise başlangıçta 7 ürün grubu olmak üzere ürün takip sistemini hayata geçirdik. Mesela satın alınan balın üzerindeki akıllı etiketi sms yoluyla, telefon yoluyla ya da internet üzerinden sorgulatarak o ürünün içeriğini tüketici anında öğrenebilecek. Daha önceki mevzuatlar bize halkın sağlığını riske atan firmaları teşhir etmemize imkan vermiyordu. Biz 5996 sayılı Kanunu çıkartarak bu sorunu hallettik ve artık halkın sağlığıyla oynayanlar teşhir edebiliyoruz. Yine bundan sonra takviye edici gıdalar, onay alınmadan üretilemeyecek, işlenemeyecek, ithalatı yapılamayacak ve piyasaya
SON 10 YILDA DENETÇI SAYIMIZI ÖNEMLI DERECEDE ARTTIRDIK. 2002 YILINDA DENETÇI SAYISI BIN 500 IKEN BUGÜN BU RAKAM DÖRT BIN 732 OLMUŞTUR. YINE 2002 YILINDA GIDA SATIŞ, TOPLU TÜKETIM VE ÜRETIM YERLERINDE SADECE 39 BIN GIDA DENETIMI YAPILIRKEN BIZ BUNU 412 BINE ÇIKARTTIK. www.organiktürkiye.com
Şubat 2014
21
RÖPORTAJ
arz edilemeyecek. Bakanlık tarafından onaylanan takviye edici gıdaların listesi ile bu gıdaları üreten, işleyen ve ithal eden gıda işletmeleri, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde güncellenerek yayınlanacak. Çocuklarımızın sağlığı için okul kantinleri ile okul bünyesinde faaliyet gösteren yemekhane, kafeterya, büfe, çay ocağı gibi yerlerin uyması gereken özel hijyen şartları getirdik. Yine ilkokul çağındaki öğrencilerimizin süt tüketimini arttırmak için Okul Sütü Programını başlattık. 2009 yılında halkımızın 24 saat arayarak gıdayla ilgili ihbar ve şikayetlerini iletebileceği “174 Alo Gıda Hattı”nı faaliyete geçirdik. Bu hatta bugüne kadar 1 milyona yakın arama yapıldı.
Ekmek israfının önlenmesine yönelik bir sosyal sorumluluk çalışması gerçekleştirdiniz. Bu kampanyaya yönelik tepkiler nasıl oldu? Vatandaşların bu anlamda duyarlılığını nasıl değerlendiriyorsunuz? 22
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
Bizim kültürümüzde ve dinimizde israf haram olduğu halde ülkemizde her sene 1.5 milyar Türk lirası yani eski parayla 1.5 katrilyon lira değerinde ekmek israf ediliyor. Bu rakam kabul edilir bir rakam değildir. Bu parayla yüzlerce kilometre duble yol, yüzlerce hastane, yüzlerce okul, on binlerce öğrenciye burs sağlanabilir, yatırımlar yapabiliriz. Bu israfın önüne geçmek için Sayın Başbakanımızın himayelerinde, 17 Ocak 2013 tarihinde, Ekmek İsrafını Önleme Kampanyasını başlattık. Kampanyayı başlattıktan sonra da etkili bir şekilde yürütmek için 02 Nisan 2013 tarihinde Başbakanlık Genelgesini yayımladık. Biz, toplum olarak ekmeğe çok değer veriyoruz. Onu kutsal sayan, nimet addeden, diğer gıda ürünlerinden ayrı bir yere koyan bir anlayışa sahibiz. Bundan dolayı da kampanya, toplumun tüm kesimleri tarafından sahiplenilmiş durumdadır. Kampanyanın hedefi doğrultusunda Bakanlık olarak, medya, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, belediyeler, üniversiteler ve özel sektör ile işbirliği içerisinde afiş, broşür, kitap,
film gibi basılı ve görsel materyaller kullanılarak SMS ve e-posta gönderileri, sosyal paylaşım kanalları, panel, sempozyum, fuar, konferans gibi toplantılar, etkinlikler, yarışmalar, açıklamalar, medya çalışmaları yürütüyoruz. Kampanyayla ilgili oluşturulan www.ekmekisrafetme.com isimli web sitesi ile sosyal paylaşım sitelerinde yapılan yorumlardan, ülke genelinde yürütülen etkinliklere gösterilen ilgiden, kamu kurumlarının yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının da verdiği destekten, kampanyanın halkımız tarafından takdirle karşılandığını memnuniyetle görebiliyoruz. Önümüzdeki dönemde, mevcut çalışmalarımızın yanı sıra diğer kurumlarla işbirliği içinde gerçekleştirilecek ilave etkinliklerle kampanya daha da yaygınlaştırılacaktır. Böylelikle sosyal bir yara haline gelmiş olan ekmek israfı minimum seviyeye indirilmesi sağlanacaktır.
Türkiye tarımsal üretimde ihracat konusunda önemli bir gelişme kaydettik. Tarımsal ürünlerimizin dünya sofralarına ulaşması için yapılan çalışmalar nelerdir?
Ülkemizin tarım sektöründe giderek büyüyen potansiyeli, gerek üretimin gerekse ihracatın artışı ile beslenmektedir. Önemli bir tarım ülkesi olan Türkiye tarımsal hasılada, 2002 yılında dünyada 11. sırada yer alırken 2008 yılında dünyada 7. sıraya, Avrupa’da ise 1. sıraya yükselerek bugünde yerine korumaya devam etmektedir. Tarımsal ihracat rakamlarına baktığımızda 2002 yılında 4 milyar dolar olan tarım ihracatımız, 2012 yılsonu itibariyle 16 milyar dolara yükselmiştir. Ülkemizin artmakta olan ihracat potansiyelinin daha da artırılarak 2023 yılında 500 milyar dolara çıkartılması yönündeki 2023 İhracat Stratejisi çerçevesinde, tarım ürünleri ihracatının 40 milyar dolara çıkartılmasını hedefliyoruz. Bu hedefi ülkemizin yeterli, kaliteli ve güvenilir tarımsal üretim yapması yönündeki AGRO-2023 vizyonu ile de destekliyoruz. Dünyada pek çok ürünün üretiminde ve ihracatında birinci sırada yer alan ülkemiz tarım sektörünün, iklim ve ekolojik koşullar gibi doğal faktörlerin yanında, yatırımlar ve üretim için sağlanan devlet destekleri, ülkemizin bölgede artan önemi, otomasyon gibi faktörlerle de desteklenmesiyle tarım ürünleri ihracat
www.ekmekisrafetme.com isimli web sitesi ile sosyal paylaşım sitelerinde yapılan yorumlardan kampanyanın halkımız tarafından takdirle karşılandığını memnuniyetle görebiliyoruz.
RÖPORTAJ
potansiyelinin artmasını hedefliyoruz.
analiz laboratuvarları da devreye sokulmaktadır.
Dış ticaret politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasında doğrudan sorumlu olmasa da Bakanlığımız, izlenen politikalar ile üretimin miktar ve kalite yönünden artmasını sağlayarak; ülkemize ihracat potansiyelinin artmasına katkıda bulunmaktadır. Bu çerçevede ihracatı artırma yönündeki Bakanlığımızın birçok faaliyeti bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi Bakanlığımızın destekleme politikalarıdır. Hayvan hastalıkları ve bitkisel üretim zararlıları ile mücadele, hijyen standartlarına uygun
Toplam ihracımızda yüzde 40 pay ile en büyük ihracat partnerimiz olan Avrupa Birliği ile yürütülen ilişkiler kapsamında gıdanın işlenmesi ve piyasaya sürülmesiyle ilgili hijyen kurallarını içeren Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı faslına uyum çalışmaları kapsamında AB mevzuatı ülkemiz tarafından büyük ölçüde üstlenilmiştir. Uyum süreci, sonuçları itibariyle ürünlerimizin kalite standartlarının yükselmesine ve marka değerinin ve tanınırlığının artmasına olumlu katkı yapmaktadır. Yine değişik ülkelerle ikili ve çoklu tarım anlaşmaları yaparak tarımsal ihracatımızı daha da ileriye götürmeye çalışıyoruz. Mesela 2012 yılı itibariyle 73 ülke ile Tarım Alanında Teknik İşbirliği, 32 ülke ile Veterinerlik Alanında İşbirliği, 23 ülke ile Bitki Sağlığı Alanında İşbirliği, 4 ülke ile Balıkçılık ve Su Ürünleri işbirliği ve 18 ülke ile Serbest Ticaret Anlaşması olmak üzere toplam 151 tane anlaşma imza koyduk.
güvenilir gıda üretiminin sürdürülebilir kılınması ve standartlara uygun üretimin tüm ülkede yaygınlaştırılması yönelik üretim süreçlerinde sıkı denetimler yapmaktadır. Bu denetimlerin sonuçlarının basın-yayın araçları yoluyla kamuoyuna açıklanması hem insanımızın gıda güvencesi ve güvenirliği hem de ürünlerimizin dış piyasalardaki kalite ve sağlık açısından prestiji ile ilgili olduğundan üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir konudur. Bu kapsamda yapılan çalışmaların daha fazla alana yayılması ve etkili yürütülmesi için denetçi sayısı sürekli artırırken yeni
24
Şubat 2014
www.organiktürkiye.com
Bakanlığımızın diğer bir çalışması ise Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) – İhracata Dönük Üretim Stratejisidir.(İDÜS). Tarımsal hammaddelerdeki dış ticaret açığının giderilmesi için Bakanlığımız, Ekonomi Bakanlığı koordinasyonunda yürütülen Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) kapsamında pamuk, soya, ayçiçeği, büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık, tohum, destekleme mekanizmaları ile izlenebilirlik ile ilgili çalışmalar yürütmektedir. Dünyada önemli nüfusa sahip ülkelerde yapılacak pazar araştırmaları ve kurulacak ilişkiler ile ihracatın arttırılması ve ihracat partnerlerimizle ticari ilişkilerimizde Sağlık ve Bitki Sağlığı konularında yaşanan sorunların hızlı ve etkin çözümü temel amaçlarıyla çalışmaları yürütülen yeni Tarım Müşavirliklerinin açılması ile tarımsal ihracatımızın son yıllarda kazandığı ivmenin de artacağını düşünüyorum.
Sonuçta tüm çabalarımız ülkemize ait ürünlerin dünya pazarlarıyla buluşmasıdır. Bu nedenle Bakanlık olarak ihracatımızın artması için ülkemizin tarımsal potansiyelini artırmak için üreticiyi her yönden destekliyoruz. Bugün Türkiye 75 milyon insanımızı ve 32 milyon turistin gıda ihtiyacını karşılamanın yanında 188 ülkeye bin 663 çeşit tarımsal ürün ihracatı gerçekleşmektedir. Türkiye’nin bu konumunu korumak ve daha da ileriye götürmek için çalışmalarımıza son sürat devam edeceğiz.
ORGANİK ALMANYA
ÖNCELIKLE IYI HABER: İSTER KÖŞELI OLSUN, ISTER YUVARLAK, TOPRAK RENGI VEYA YEMYEŞIL… TÜKETICI, ÜZERINDE “ORGANIK” AMBLEMI BULUNAN HER TÜR GIDANIN SÜRDÜRÜLEBILIR BIR EKONOMI ANLAYIŞINI BENIMSEMIŞ BIR IŞLETMENIN ELINDEN ÇIKTIĞINDAN EMIN OLABILIRSINIZ. 26
Şubat 2014
www.organiktürkiye.com
Hazırlayan: ERCAN COŞKUN ][ BAŞAK ÖZAY
Tüketici koruma organizasyonu Foodwatch’tan Andreas Winkler
Tüketici koruma organizasyonu Foodwatch’tan Andreas Winkler: “ ‘Organik’ ibaresinin avantajı, bu kavramların hukuki açıdan tanımlanmış olması. Yani, gıda üreticileri kendi kendilerine ürünlerin üzerine ‘organik’ amblemini yapıştıramazlar. Bu amblem için, gıda ürünlerinin organik üretim sertifikası olan üretim yerlerinde üretilmiş olması şart. Fakat ‘hayvan hakları gözetilerek üretilmiştir’ gibi ibareler hukuki açıdan hiçbir anlam taşımıyor. Yani, üzerinde ‘organik’’ amblemi bulunan ürünlerde tüketicilerin içi rahat olabilir. Bu husus çok sıkı standartlara bağlı ve bunların henüz ihlal edildiğini de görmedik” açıklamasını yapıyor.
Piyasa canlanıyor Organik ürünler piyasasında son yıllarda Almanya’da büyük bir canlanma gözleniyor. Organik gıdaya talep istikrarlı bir biçimde artıyor. Almanya, bugün organik gıda alanında Avrupa’nın en büyük ikinci piyasası. Daha az tarım ilacı, daha az işlenmiş gıda ve büyükbaş hayvanlara daha fazla alan açılması; Alman tüketiciler bu standartlara özen gösteriyor. Ancak talepteki yükseliş, arza aynı oranda yansımıyor. Almanya’da organik tarım yapan tarım işletmelerinin sayısı 20 bin dolayında. Organik tarımcılık yapılan tarım alanlarının büyüklüğü ise 1 milyon hektarın üzerinde, yani Almanya’daki toplam tarım alanlarının yalnızca yüzde altısı dolayında. Federal Tarım ve Beslenme Kurumu Başkanı HansChristoph Eiden “Organik tarıma geçen çiftçilerin sayısına bakınca, büyümenin frenlendiğini görüyoruz. Zira, talep bir kenara bırakılırsa, birçok çiftçi işin verimlilik yönünü düşünüyor. Sorunlardan biri, tarım alanları için alınan kiralar. Bu konu, organik üretimin maliyeti ile piyasada organik ürünlere biçilen fiyatla ilgili” açıklamasını yapıyor.
Eiden, tarım alanlarının kirasının ve üretim maliyetinin, dolayısıyla da organik ürünlerin fiyatının yüksek olduğunu, tüketicilerin ise bu yüksek fiyatları ödemeye fazla istekli olmadığını belirtiyor.
Tüketicinin kafası karışık Öte yandan organik gıdaların ithali ve dünyanın diğer yerlerindeki organik tarım da Alman tüketicileri yakından ilgilendiren bir konu. Almanya’da organik olarak üretilmemiş üçüncü dünya ülkelerinden temin edilen hayvan yemini kullanan organik tarım işletmeleri ile ilgili haberler sık sık Alman medyasına yansıyor. Federal Tarım ve Beslenme Kurumu, 70 ayrı ülkenin “organik” standartlarını, Almanya ile denk kabul etmiş. Foodwatch örgütünden Andreas Winkler, piyasadaki karmaşanın bununla da sınırlı kalmadığını söylüyor. Winkler, “Gıda ürünlerinin üzerine yapıştırılan yüzlerce hatta binlerce farklı amblem var. Tüketicinin de aklını karıştırıyor bu durum. Hangi amblemin ciddi, hangisinin pazarlama taktiği olduğunu ayırt etmekte zorlanıyorlar. Bu çok zor. Bu yüzden temel, açık bir amblem düzenlemesi getirilmesi çok önemli. Böylece tüketici hangi ürünün yüksek kalitede olduğunu daha iyi şekilde ayırt edebilir” diyor. Ayrıca hayvan hakları gözetilerek üretim yapıldığına ilişkin standartlar konusunda da kafa karışıklığı mevcut. Zira organik standartlar korunarak tavuk yetiştirilen tesislerde de erkek civcivler, yumurtadan çıkar çıkmaz itlaf ediliyor. Ayrıca organik süt veren inekler de hayatları boyunca sürekli süt vermek zorunda bırakılıyor. Organik üretim tesislerindeki bu koşullar, sofrasına gelen yiyeceğin menşeini bilmek isteyen tüketiciler için bir soru işareti olmayı sürdürüyor.
www.organiktürkiye.com
Şubat 2014
27
EXPO NATURA 2014
DOĞANIN MUCİZELERİ 5. EXPONATURA 2014’TE BULUŞTU Röportajlar: DEMET KULA
SAĞLIK SAÇAN DOĞAL HAYATIN MUCIZE FORMÜLLERI 5. EXPONATURA 2014 FUARI’NDA 9-12 OCAK TARIHLERINDE İSTANBUL FUAR MERKEZINDE BIR ARAYA GELDI. GITTIKÇE BÜYÜYEN VE GÜÇLENEN BIR SEKTÖRE HITAP EDEN EXPONATURA FUARI TÜRKIYE’ NIN ZENGIN COĞRAFYASINDAN, HER TÜRLÜ DOĞAL YAŞAM ALTERNATIFLERINI GURURLA SUNDU. 28
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
Çaykur’dan Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü Çay Tarım Dairesi Başkanlığı Tarımsal Etkinlikler Şube Müdürü Semih MERCAN
“Vizyonumuz dünyanın en büyük organik tarımsal havzasını oluşturmak” Çaykur olarak bize organik dünyasındaki yerinizden ve faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Sadece organik çay üreticisi olarak kendimizi göstermeye çalışmıyoruz. Bu bağlamada çeşitli projelerimiz söz konusu. Organik tarım teşfiği bakımından alan bazlı desteklemeler yapıyoruz. Örneğin, bu yıl başlangıç seviyesinde olan üreticilerimize 260 TL, 2. yılında olanlara 300 TL, 3. yılında olanlara 350 TL, organik sertifikasını almış üreticilerimize de dekar başı 500 TL alan desteği verdik. Bunu değil Türkiye de dünya da bile yapmam pek mümkün değil. Dediğim gibi biz bunu profesyonelce yapıyoruz. Bizim vizyonumuz dünyanın en büyük organik tarımsal havzasını oluşturmak. Bizim amacımız sadece bölgeyi organik tarıma geçirerek çay üretmek değil. Çiftçilerin gelir seviyesini yükseltmek ve raf fiyatı yüksek olan ürünlerden üreticilere de katı sağlamak gibi amaçlarımız var. Aynı zamanda su kaynaklarının ve çevrenin korunmasına, eko turizmin gelişmesine, bölgede hayvancılığın yaygınlaşmasına da katkıda bulunmak bizim projemizin amaçlarındandır. Hatta bizim projemizin amaçlarından bir tanesi de mühendislere istihdam sağlamaktır. Geçen yıl 33 tane bölgenin mühendisine organik tarım kontrolü eğitimi aldırarak onların istihdamını firmalar tarafından sağladık. Karadeniz’in kirliliğinin önlenmesiyle ilgili işbirliği yapılan ülkeler arasında bizde varız. Kimyasal gübrelerin bölgede tamamen kullanılmasının yasaklanmasını ve tarımsal alanda da azaltılması faaliyetlerimizde devam ediyor.
Sorumluluk projelerinizi farklı firmalarla da işbirliği içerisinde yürütüyor musunuz? Sahipleri Kanadalı olan Çayeli Bakır İşletmeleri var. Onlar da sosyal sorumluluk projesi kapsamında bizimle işbirliği yapmak istiyorlar. Of Ziraat Odası’nın, Karadeniz bölgesine sınırı olan ülkelerle yapmış olduğu çalışmaya da katılıyoruz. Böyle inanılmaz çalışmalarımız da bulunmaktadır.
www.organikturkiye.com.tr
Şubat 2014
29
EXPO NATURA 2014
Başak Organik Sahibi Ayten
Kodak
“2014 yılında sabunlar ve butik üretim kremler işini hayata geçireceğiz” Biraz kendinizden bahseder misiniz? 2008 yılında, 17 yıl boyunca çalıştığım tekstil sektörünün çirkinliklerinden çok sıkılıp ne yapabilirim düşüncesindeyken bir yerde organik ürün mağazacılığının geleceğin işlerinden biri olacağına dair bir yazı okudum o zamana kadar böyle bir işten haberim bile yoktu, yaptığım araştırmalar sonunda bu iş çok ilgimi çekti. Aslında bu iş benim yaşam tarzımı ifade ediyordu, çünkü yediğine içtiğine çok dikkat eden, kullandığı kozmetiklere ve kokulara olan alerjim yüzünden çok dikkat etmesi gereken bir tiptim aynı tür sorunlar çocuklarımda da oluştuğu için herhangi bir şampuanı, vücut jelini, sabunu, kremi onlarda da kullanamıyordum. Bu arada 2008 yılında çok ani bir kararla dükkânımı açtım. Araştırmalarım merakımı daha çok arttırdı ve dükkâna koyacağım ürün çeşitliliğini de belirledi. Organik ürünler konseptine ilave olarak Ayşe Tolga’dan aldığım aromaterapi eğitimi ile tutku haline gelen kozmetik amaçlı bitkisel yağların yurtdışından getirilmesi ve şişelenip diğer dükkanlara dağıtılması işi de eklendi. Bu arada 2009 yılında Tatjana Rottenberg’ten Ayşe Tolga’nın önerisi ile masaj eğitimleri aldım. Aynı zamanda masaj terapistiyim. Yaptığım işlerin hepsi birbirini tamamlıyor düşüncesindeyim. Doğal beslenme, doğal tedaviler vs. 2-Başak Organik olarak hangi sertifikalara sahipsiniz? Başak organik; şu anda kendi ürünlerinin dışındaki markalara da organik sertifikalı ürünleri satıyor. Bunlar ‘Etko, Imo, Ecocert, Ceres, Orser, Bdih, Ecogarantie’ Bu yılın sonlarına doğru da bünyemizde şişelenen kozmetik amaçlı bitkisel yağlar için bir sertifikasyon kuruluşu ile çalışmalara başlayacağız. 3-Ne tür ürünleriniz var ve en çok hangi ürününüz ilgi görüyor? Bakliyatlar, bal, pekmez, sirke, nar ekşileri, kuruyemişler, bebek mamaları, organik temizlik ve kozmetikler, bitkisel çaylar, reçeller, fındık ezmesi ve kreması gibi ürünler bulunmaktadır. En revaçta ürünümüz temizlik malzemeleri. Yeni doğan birçok bebekte alerji ve egzama sorunları olduğu için gıdadan daha çok tercih ediliyor.
30
Şubat 2014
www.organiktürkiye.com
4-Başak Organik markanızın ürünlerini satın almak isteyen tüketiciler nerelerden temin edebilirler? Ürünlerime http://e-basakorganik.com/ adresinden ulaşabilecekleri gibi bana telefonla ulaşarak da özel karışımlarımı, kişiye özel siparişlerini iletebilirler. 5-2014 yılı hedefleriniz nelerdir? 2014 yılı içinde sabunlar ve butik üretim kremler için üretim izni alıp bu projeyi de hayata geçirmeyi istiyoruz. 6-Başak Organik’i Anlatır mısınız? Başak organik; organik sertifikalı ürün satışının yanı sıra yurtdışından getirttiği kozmetik amaçlı (küçük moleküllü) bitkisel yağların şişelenmesi ve başka dükkânlara da dağıtımını gerçekleştiriyoruz.
Kervansaray Kahvesinin üreticisi Ramazan
Yıldırım
“Türkiye’nin 81 ilinde yaklaşık 400 ilçede bayiliğimiz var” Kahvede devrim yaratan o mükemmel lezzetin sırrını bizim gibi sizlerde merak ediyor musunuz? O zaman gelin Kervansaray Kahvesi’nin ayrıntılarını bizzat üreticisinden öğrenelim. Kervansaray Kahvesi’nin yaratıcısı olarak sizden markanızın nasıl doğduğunu öğrenebilir miyiz? 1996 yılında restorant işletmeciliğine başladık. Restorant sonrası 2005 yılında kahve üretimine başladık. Kahve üretimine başlarken amacımız sadece restorantımıza gelen müşterilerimize yemek sonrası bir kahve ikram etmekti. 3 ay boyunca farklı bir lezzet aradık. Bu lezzetle müşteri çekebileceğimizi düşündük. Türk kahvesiyle damla sakızını, damla sakızıyla leblebiyi, leblebiyle fındığı karıştırdık. Kahvemizi ücretlendirmedik. Zamanla müşterilerimiz bizden tozunu yani özünü istemeye başladı. Bizde ilk önce evde leğenlerin içerisinde yapıp sadece samimi dostlarımıza 1’er kiloluk poşetler halinde ikram ettik. Daha sonra ortağımla birlikte işi geliştirip Adıyaman’daki çay bahçelerine ve kafelere verme kararı aldık. Yüz kilo kadar yapıp 1 ayda tükettik. Bu işten hem para kazanıp hem de yarattığımız kahveyi büyütüp yayabilir miyiz diye düşünerek bu lezzeti en kaliteli malzemelerle üretmeye başladık. 8 yıldır fiilen, 4 yıldır fabrikasyon manada tüm Türkiye’ye yayılmış bulunmaktayız. Kervansaray kahvesi olarak ilk hedefimiz 3 tondu. Şuan fabrikamızın kahve üretme kapasitesi günlük 30 tondur. Kervansaray Kahvesi’ne bizler tüketici olarak nerelerden temin edebiliyoruz? Çok büyük çaplı olmamakla birlikte Türkiye’nin 81 ilinde yaklaşık 400 ilçede bayiliğimiz var. İstabul’da Anadolu ve Avrupa yakasında 2 adet satış ofisimiz bulunmaktadır. Biri Eyüp’te Rami Kuru Gıdacılar Sitesi’nde diğeri ise Yenibosna Yıldırım Beyazıt caddesinde. İnternet sitemiz www. kervansaraykahve.net ‘ten verilen siparişler kargo ücreti alınmadan tüketiciyle buluşuyor.
Doğal ürünlerden ortaya çıkan o özel lezzetin sırrını bizimle paylaşır mısınız? Kahvemiz farklı çünkü tamamen doğal ürünlerden yapılmaktadır. Keçi boynuzu, damla sakızı, yemen kahvesi, krema, salep, menengiç ve çikolata ürünlerinin karışımından Kervansaray Kahvesi ortaya çıkıyor. Üretimde kullandığınız bu ürünleri nereden temin ediyorsunuz? Salebi Denizli’den ve Maraş’tan, menengiçi Diyarbakır’dan ve Adıyaman’dan alıyoruz. Yapay krema kullanmıyoruz. Kremamızı kendimiz yapıyoruz. Sadece damla sakızını Yunanistan’dan alıyoruz. Dünyanın en pahalı damla sakızı ve keçiboynuzunu kullanıyoruz. Fuar’dan alınan tepkiler nasıl? Bu tür fuarlarda Kervansaray Kahvesi sürekli bulunuyor mu? Fuarın ilgi odağı biziz. Daha önce İstanbul içerisinde CNR’da, TÜYAP’ta,Haliç Kongre Merkezi’nde ve Feshane’de bulunduk. İstanbul dışı olarak Antalya, Ankara, Bursa, İzmir’de fuarlara katıldık. Önümüzdeki ay Şanlıura’da bulunacağız. Bilindiği üzere uzmanlar fazla kahve tüketiminin kalbe zararından bahsediyor. Sizin bu özel karışımlı doğal kahvenizin çok tüketiminde belirleyici bir yan etkisi yada normal tüketiminde sağlığa yararları ile ilgili ürününüzün sertifika ve onaylı bilgileriyle birlikte bizi aydınlatabilir misiniz? Türk kahvesi aslında kalbe zararlı değildir. Ama aşırı tüketim buna dâhil edilmemelidir. Bizim kahvemiz karaciğer yağlanmasına, hipertansiyona, strese, baş ağrılarına, uyku düzensizliklerine, kalp ritim bozukluklarına iyi gelmektedir. Kervansaray Kahvesi, Sağlık Bakanlığı, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Malı, Tarım Köy İşleri Bakanlığı’ndan onaylıdır. Ayrıca ürünümüzün hem isim patenti hem de 7 karışımın gıda patenti bize aittir.
www.organiktürkiye.com
Şubat 2014
31
EXPO NATURA 2014
Zigavus İlaç Marmara Bölge Sorumlusu Erkan
DİŞKAYA
“Ürünlerimizi dünyanın her yerine ulaştırmayı hedefliyoruz” Saç dökülmesine doğal çözümlerle karşı çıkan Zigavus’un içeriğine birlikte göz atmaya ne dersiniz? Zigavus İlaç Kozmetik olarak bize ürününüzü açıklar mısınız? Zigavus nedir? Günümüzde saç dökülmesi maalesef artık sorun değil bir hastalık olarak kabul görmeye başladı. Saç dökülmesinin bilimsel çalışmalar doğrultusunda 1700’e yakın çeşitli sebepleri tespit edilmiş görünüyor. Bu anlamda da her geçen gün yenilenen bitkisel ve kimyasal ürünler, market ve eczane kanallarında insanlarla buluşuyor. Ve biz de burada Zigavus İlaç Kozmetik olarak sarımsaklı şampuan üretimi yapıyoruz. Hepimizin bildiği gibi sarımsağın yararları saymakla bitmez. 5 bin yıllık gelenek diyoruz. İzmir merkezli firmamız çok ciddi ar-ge çalışmalarından sonra ürünün eczane kanalıyla satışına 2007 yılından beri devam etmektedir. Zigavus markamızla sadece eczanelerdeyiz bunu özellikle vurguluyoruz. Türkiye’de şuan da yaklaşık 28 bin eczaneye ulaştık. Hedefimiz sadece eczanelerde değil, Avrupa’nın çeşitli ülkelerine de kısaca söylemek gerekirse dünyanın her yerine ürün göndermek ve ihracat noktasında ülkemize katkıda bulunmak istiyoruz. Günümüzde saç dökülmesinden muzdarip birçok kişi, çare arayışlarını aktar, market, eczane gibi birçok kanalda sürdürürken Zigavus için neden sadece eczaneler sloganına bağlı olarak ilerliyorsunuz? Sadece eczanelerde diyoruz çünkü eczaneler bu anlamda güvenilirliği temsil ediyor. Eczacılarımız ürün içeriğiyle ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olurlar. Belli testlerden geçen ürünü kendileri de inceler ve kontrol ettikten sonra raflarına koyarlar. Eczacılar içeriğine güvenmedikleri ürünü kabul etmezler. Ürünlerimizin yurtiçi yurtdışı onayları ve sertifikaları mevcuttur. Almanya’da, Polanya’da bağımsız kuruluşlardan onaylarımız bulunmaktadır. Zigavus dışında 2. bir markanız olan Zavoli gözümüze çarpıyor. Zavoli ile ilgili biraz bilgi alabilirmiyiz? Zavoli markamız ile aktar, kuaför ve marketlerde tamamen eczane dışı kanallarla tüketiciye ulaşmayı hedefliyoruz. Ürünümüzü 2 ayrı marka ile lanse etmemizin sebebi Zigavus markamızın eczanelerde büyümüş olması ve bu bağlamda eczacılarımızı üzmemek adına böyle bir yol izlemeyi uygun gördük.
32
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
Exponatura 2014 beklentileriniz karşıladı mı? Ürünlerinize karşı kullanıcı ve firma tepkileri nasıl? Ürünlerimizin günlük kullanımından gelen tüketici tepkileri her geçen gün olumlu ilerleyişini artırarak devam ettiriyor. Exponatura fuarına her sene iştirak ediyoruz. Yeni tüketici ve kullanıcılarla tanışıyoruz. Kullanıcılarımızın ürün satışı doğrultusunda istekleri oluyor. Yerli kullanıcılarımızın dışında yurtdışından gelen yabancı müşterimizin de ziyaretleri bizleri ayrıca mutlu ediyor. Fuarları ve özellikle sektörel fuarları her firma gibi bizde önemsiyoruz. Reklamını yapmak açısından, yeni tüketicilerle tanışmak, ürünlerini anlatmak noktasında çok katkısı oluyor. Biz sektörümüzle ilgili yurtiçi yurtdışı tüm fuarlara katılıyoruz.
Türkiye Aktarlar Baharatçılar Federasyonu – Federasyon Genel Başkanı Halit ÖZDEMİR
Biz sektörün kapsamlı şekilde yürütülmesi için mücadele gösteriyoruz
Türkiye Aktarlar Baharatçılar Federasyonu olarak hedefiniz nedir? Federasyonunuzla ilgili bilgi alabilir miyiz? Biz sektörün düzenlenmesi ve kapsamlı bir şekilde yürütülmesi için mücadele gösteriyoruz. Bu anlamda tarım müdürlükleri, tarım bakanlıkları, sağlık müdürlükleri, sağlık bakanlıklarıyla sürekli görüşmelerimiz oluyor. Bu kapsam içerisinde sektörü bir araya toplayarak güvenilir bir ortam yaratmaya çalışıyoruz.
Exponatura 2014 fuarına bu sene ilk defa mı katıldınız? Fuarda ilk senemiz. Burada üyelerimiz olan 160 firma şuan da ürün sergiliyor. Bunların yüzde 50’si federasyon üyemiz. Onlara destek vermek amaçlı da buraya geldik diyebiliriz. Sizce diğer senelere kıyasla bu seneki fuar beklentiyi karşıladı mı? Ya da gelecek sene şöyle olmalı dediğiniz bir durum söz konusu mu? Üyelerimizden aldığımız bilgilere dayanarak, biraz daha firmaya yönelik fuar olmasını arzu ediyoruz. Ürün gamı geniş gerçekten bu üretimde işin hakkını vererek yapan daha ön planda olan firmalarla burada gözükmek istiyoruz. Federasyonumuza da bu konuyla ilgili bilgiler geliyor.
Yeşilay- Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genç Yeşilay Sorumlusu Esra
Oğuz
Bizim buradaki amacımız, insanlara farkındalık oluşturmak Sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul Üniversitesi’nde Psikoloji ve Sosyoloji okuyorum. Son sınıftayım. Yeşilay’la bağlantılı olarak da Genç Yeşilay’da hem de İstanbul Üniversitesi’nin Yeşilay kulüp başkanlığını yürütüyorum. Yeşil Cemiyeti olarak fuardaki hedefinizden bahseder misiniz? Bulunduğumuz fuar, aslında organik ve sağlığa faydalı yiyeceklerin olduğu bir fuar. Bizim buradaki amacımız, insanlara farkındalık oluşturmak. Biz aslında şunu göstermek istiyoruz. İnsanlar organik beslenmeye çalışıyor ama bir taraftan sigara içerek alkol kullanarak bunları hiçe sayıyorlar. O yedikleri şeylerin bin kat zararlısını bir alkol kullanarak alıyor. Bizde insanlara onu göstermek istiyoruz. Bizim sadece burada standımızın açık olması bile yetiyor. Standımızın önünden yüzünü kapatarak geçen insanlar bile var. Ben sigara kullanıyorum diyor. Aslında içen insanlar kötü bir şey yaptıklarının farkındalar. Bizim dememizle asla kimse alışkanlıklarını bir anda bırakmaz biliyoruz ama en azından farkındalık yaratarak bir katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
www.organikturkiye.com.tr
Şubat 2014
33
EXPO NATURA 2014
Sedena Doğal Ürünler kurucusu Erhan
Namlı
“Dünya standardında zeytinyağlı sabun üretiyoruz” Sedena markası nasıl doğdu? Sedena bizim aile baş harflerinden türeme bir isimdir. Sibel Erhan Defne Emre Namlı’nın baş harfleridir. Farklı bir mitolojik anlamı yok. Bazı müşterilerimiz mitolojik bir anlamı var mı diye soruyor fakat böyle bir anlamı yok. Biz 2002 yılında sabunculuğa başladık. 11-12 senedir sabun imalatı ile uğraşıyoruz. İlk üç senesi hiç ürün satmamacasına sadece ar-ge yaptık. Daha sonraları karaağaçta küçük bir atölye kiraladık. 5-6 sene burada faaliyet gösterdik.Buarada da ar-ge yapıp değişik ürünler geliştirdik. Doğal sıvı sabun, şampuan, duş jelleri yaptık. 2 senedir de kendi inşa ettiğimiz ve gurur duyduğumuz bir üretim yerimiz var. Dünya standardında zeytinyağlı sabun üretiyoruz. Çok özel bir üretim teknolojimiz var. Türkiye’de kimsenin uygulamadığı, İtalyanların Swing diye adlandırdığı. Gliserini içinde bırakıp soğuk sabun olmayan bir üretim şekli uyguluyoruz. Sabunlarımız dünya kalitesinde. Bununla gurur duyuyoruz. Ürünlerin tedarikçisi miyiz yoksa sadece kendiniz mi satışını yapıyorsunuz? Biz üreticiyiz. Hem üretip, hem kendimiz satıyoruz. Bizden alıp toptan fiyata pazarlayan arkadaşlarımız da var. Yurtdışında müşterilerimiz mevcut. Otel, spa kanalımız var. Japonya’ya ihraç ediyoruz. Yavaş yavaş ilerliyoruz. Fuar size göre nasıl geçiyor? Fuardan memnunuz. Biz daha profesyonel anlamda tedarikçilerle buluşuruz diye düşünürken halk daha çok geliyor ve ilgileniyor. Organik sertifikanız var mı? Bizim organik sertifikamız yok. Şimdi şöyle söyleyeyim bugün bir sertifika almanın belirli bir maliyeti var. Yani o maliyetleri tekrar tekrar her sene ödemeniz gerekiyor. Bizim ürünlerimiz organik sertifikayı alabilecek kapasitede olmasına rağmen maliyet yüksek olduğundan dolayı biz böyle bir işe kalkışmadık.
34
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
“Tarhana Baba Mustafa YELDANLI bayrağı oğullarına devrediyor”
“Tarhana emek ister. Annelerimiz, ananelerimiz tarafından bin bir özenle yapılır. Satılamayacak kadar değerlidir, paha biçilmez aslında. Biz küçük bir fiyat biçtik. Meşhurum ama bu fiyatlarımla zengin değilim. Ben tarhanaya gönül verdim…” der Tarhana Baba. Meşhur Tarhana Baba’nın hikâyesini ilk ağızdan dinlemek isteriz Ben otel işletmeciliği yaparken gelen giden misafirlerime çay, kahve yerine tarhana ikram ettim. Tarhana ikram edince süre içerisinde “Tarhana Baba’ya gidelim tarhana içelim, otelinde kalalım derken derken Tarhana Baba diye anılır oldum. Halk verdi benim ismimi. Lokasyonunuz nerede? Biz tarhananıza nasıl ulaşabiliriz? Uşakta üretim yapıyoruz. İnternet sitemiz www.tarhanababa.com ‘den siparişlerimizi alıyoruz. Tarhana üretimine ne zaman başlandı? 1974’den beri tarhana üreticisiyim. Son 15 senedir çocuklarım bu bayrağı ele aldı. Artık nesilden nesile devam edecek…
“Rengarenk ve misler gibi kokan sabunlarla dolu bu standın önünden geçerken konuşmadan duramadık” Natural Garden
Ürünlerinizi nerelerden temin edebiliyoruz? Yurtiçi ve yurtdışı bayilerimiz var. Online satış sitemiz www.naturalgardendukkan.com.tr ‘den siparişleri alıyoruz. Eczanelerde ve birçok beş yıldızlı otelin spalarının girişlerinde sergileniyor. Sertifikanız var mı? Tamamen organik sertifikalarımız var. Sağlık Bakanlığı’ndan onaylı zaten eczanelerde satılan bir ürün. Fuardan memnun musunuz? Daha öncede katılmıştık. Önceki yıllardan daha hareketli biraz daha işe önem verilmiş. Geçen senelerde bu kadar dolu değildi. Katılımcı firmalardan memnun musunuz? Ayrılan yerin küçük olması biraz sıkıntı yarattı.
www.organikturkiye.com.tr
Şubat 2014
35
ORGANİK SAĞLIK
MUTLU KALABILMENIN TEMEL YOLLARI MUTLU OLMANIN 8 ALTIN KURALI
MUTLULUK, GENEL ANLAMDA BAKILDIĞINDAN HERKESIN IHTIYACI OLAN BIR DUYGUDUR. KIMILERI MUTLULUĞU SEVGIDE ARAR KIMILERI DE YEMEKTE VEYA SEYAHAT ETMEKTE.. MUTLULUĞU KIMI ZAMAN ÇOK KOLAY ELDE EDERIZ, BAZENDE UZAKLARDA ARARIZ NE ZAMAN ULAŞACAĞIMIZI BILMEDEN..FARKLI MILLETLERDEN BILIM ADAMLARI MUTLULUK ILE ILGILI YAPTIĞI ARAŞTIRMALARDA MUTLU OLMAK IÇIN 8 BASIT ÖNERIDE BULUNDULAR. ÖZELLIKLE STRESLI VE IŞ TEMPOSU AĞIR OLAN INSANLAR IÇIN UYMALARI GEREKEN MUTLULUĞUN REÇETESINI SUNDULAR.
Gece 6 saatten fazla uyuyun: Uzmanlar, düzenli ve tam alınmış bir uykunun insanda daha fazla enerji ve mutluluk aşıladığı gözlemlenmiştir. Özellikle 6 saatten fazla uyuyan yetişkinler güne daha iyi başladıkları görülmüştür. Çocuklara ve gençlere ise 8 saat uyumaları öneriliyor.
Başkalarına yardım edin: Çevresindeki
Mavi rengine hayatınızda yer verin:
Sabırlı olmakta fayda var: Mutluluğun kimi zaman beklemekle geçebiliyor. Mutluluğu uzakta arayanlar, belli bir zaman diliminde kavuşacak olanların daha sabırlı olmaları gerekebiliyor. Mutluluk kimi zaman sabır gerektirebiliyor.
Hedeflerinizi Belirleyin: Uzun yada kısa vadeli olsa da her insanın şu hayatta bir hedefi olmalı. Hedeflerin hayata farklı anlam kattığını ve bu yönde ilerlediğimizde çevreyle olan ilişkilerimiz daha iyi olmasını katkıda bulunuyor. Hedefler mutluluk için önemli bir unsurdur.
İyi arkadaşlar edinin: Sosyal ilişkiler mutluluk
Yeniliklere açık olun: Yeni deneyimler
ve son madde Sevin: Araştırmacılar mutluluğun altın kuralının sevgi ve olduğunu söylüyor. Birini sevmek biriyle hayatınızı birleştirmek, stresli ve zor hayatınızı daha güzel bir hale getirebiliyor.
Mavi renginin kişiye daha fazla güven verdiği görülmüştür. Mavi, ayrıca stresi azalttığı ve bu durumda insan mutluluğundan önemli bir psikolojik unsur olduğu belirtilmiştir.
insan hayatına daha fazla mutluluk kattığı anlaşılmıştır. İnsanın yeni şeyler öğrenmekle birlikte beyin ve merak duygusunu harekete geçiriyor.
36
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
insanlara hediye alanlar, parasal yardımlarda bulunan veya hayır işinde bulunan kişileri daha huzurlu ve mutlu yapmaktadır. Başkasının mutlu olduğunu görünce, bu durumu empati kurarak kendimizi iyi hissetmemizi sağlayabiliyoruz.
için anahtar bir etkendir. Bilim adamları özellikle sağlam arkadaş ilişkileri kuranların daha mutlu olduğunu vurgulamaktadır. Çok fazla dost ve arkadaş yerine, yanlarında mutlu olduğunuz arkadaşlara sahip olmak daha önemlidir.
ORGANİK PÜF NOKTA
Banyoda kolay ve uzun süreli temizlik
Banyolar evin hijyen açısından en dikkat edilmesi gereken noktaları. Ev hanımları bilir, banyo temizliği neredeyse her gün yapılması gereken temizliklerden biridir. Çamaşır suyunu sık kullanmak taşlara aşındırarak zarar verdiği için kadınlar 3 günde bir kullanmayı tercih eder ama bu seferde hijyen sorunları ortaya çıkar. Bu yüzden size daha az kimyasal içeren bir önerimiz var. Bu karışımı her gün kullanabilirsiniz. Hazırlanışı;
Mutfakta organik temizlik
Ocak ve fırınları kimyasal temizlikten uzak tutmak çok önemli. Sadece kendiniz için değil, çocukların da sağlığı için… Çabuk yağlanan ve kirleri zor çıkan bu pişirme araçlarının temizliği için bitkisel bir önerimiz var;
1 yemek kaşığı arap sabunu, 1 tatlı kaşığı çamaşır sodası, 1 tatlı kaşığı boraks, 1 çay bardağı doğal sirke ve yarım litre kaynamış suyu karıştırın. Püskürtme şişesinde çalkalayıp duş çevresindeki duvarlar ve duşa kabine sıkın. Ardından o alanı sirkeli su ile durulayıp pamuklu bezle silin. Ekstra ovma işlemi yapmanız gerekiyorsa süngerin üzerine bir miktar arap sabunu alarak bunu yapabilirsiniz. Eğer aşınmadan dolayı yerleşmiş kirler varsa lavanta yağı damlatılmış çamaşır sodası serpin ve ovmaya devam edin. Küvet veya lavabonuzun ışıl ışıl parladığını göreceksiniz. Doğal maddeler yüzeyleri aşındırmadığı için daha kolay ve uzun süreli temizlik elde edersiniz. Üstelik zehirli gazlara maruz kalmayarak fazla yorulmadan temizliğinizi tamamlarsınız.
Ocağın üzerindeki lekeleri önce ılık suyla ıslatarak bir süre bekleyin. Ardından arap sabunu ile ovun. Fırının iç yüzeylerine 1 tatlı kaşığı karbonat, 1 tatlı kaşığı limon tuzu ve 1 yemek kaşığı doğal sirke karışımını püskürtün ve bir gece bekletin. Ertesi gün arap sabunu ile ovarak temizleyin. Ilık suyla durulayın. Fırın camındaki lekeler içinse 1 tatlı kaşığı karbonat, bir tatlı kaşığı limon tuzu, bir yemek kaşığı doğal sirke ve birkaç damla portakal yağı damlatarak hazırladığınız karışımı püskürtün ve bir gece bekledikten sonra arap sabunu ile ovup durulayın.
www.organikturkiye.com.tr
Şubat 2014
37
SAĞLIKLI YAŞAM
e t ü S n i m i K ihtiyacı var ki? İNEK SÜTÜ, ANNE SÜTÜNE ORANLA %400 DAHA FAZLA PROTEIN IÇERIR. BU PROTEINLERE, ÇOK GÜÇLÜ VE YAPIŞKAN OLDUĞU IÇIN KITAP YAPIŞTIRMA VE POSTA ZAMKI ÜRETIMINDE KULLANILAN KAZEİN DE DAHILDIR. BU MADDENIN BAĞIRSAKLARINIZDA NELERE SEBEP OLDUĞUNU HAYAL EDIN... Pastörizasyon, sütün içinde bulunan ve sindirimi için gerekli olan enzimleri öldürür ve birçok insan, vücudunda bu enzimi üretemediği için süt midede kalır ve sindirilemeyen proteinler sindirim yolu boyunca, bağırsak duvarlarını kopyalayıp geçişi engelleyen sert ve lastiksi bir astara benzer çikletsi mukus tabakaları oluştururlar. Bebeklerin pastörize inek sütü ile beslendikleri zaman ağızlarının köpürüp beyaz bir balgamı geri çıkarmalarının sebebi, normalde genetik olarak insan sütü hazmetmek üzere tasarlanmış, fonksiyonlarına yeni başlayan midelerinin inek sütünde bulunan hantal Kazein Proteinini sindirememesidir! Günümüzde, ineklere daha çok süt üretmeleri için yüksek dozlarda verilen ‘sentetik hormonlar’ yüzünden , ticari mandıra sütü insan sağlığı için zararlı kabul edilmektedir. İneğin meme bezlerinin 5-6 katı daha fazla süt üretmesine sebep olan bu güçlü hormonların kalıntıları sütle birlikte insan vücuduna gitmekte, özellikle kadınların ve çocukların endokrin sistemlerinde ciddi dengesizliklere sebep olmaktadır. Kadınlara, doktorları tarafından Osteoporoz ( kemik erimesi ) dan korunmaları amacıyla pastörize inek sütü içmeleri önerilmektedir, ancak süt tüketen kadınlar arasında
38
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
Osteoporoz oranı artmaya devam etmektedir. Bunun sebebi, insan vücudunun inek sütündeki kalsiyumu özümseyememesidir; içindeki yüksek fosfor miktarı kalsiyumun alınımını engellediği için, inek sütü insan vücudu için kesinlikle bir kalsiyum kaynağı değildir! Gerçekte, vücut süt ürünlerinin çürüyerek bozduğu asit dengesini tekrar kurmak için
kemiklerden kalsiyumu çekmek zorunda kalır ve bu, Osteoporozu sadece ‘körükler’. Temel beslenme bilimi konusunda eğitilmiş Tıp Doktorlar, kalsiyum kaynağı olarak asla inek sütü önermezler; özellikle de sütten çok daha fazla kalsiyum içeren ve sindirim ile ilgili sütün sebep olduğu streslerin hiçbirini oluşturmayan bunca ürün varken...
Burak Vardar USA/California’daki IMMA Health University, Meta Medicine kuruluşunda “Bütüncül Sağlık Uzmanlığı” Yüksek Lisansı’nı yapan Burak, Üniversite eğitimini Trakya Üniversitesi Spor Akademisi, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümünde tamamladı. Eğitimi sırasında, farklı spor türlerinin eğitimini aldı ve bu eğitimleri profesyonel anlamda Atletik ve Sedanter olarak farklı gruplara uyguladı. Yıllardır Anatomiye, Biyolojiye ve Psikolojiye duyduğu yoğun ilgi, öğrencilerine daha bütünsel yaklaşması için bir alt yapı oluşturdu. Kinesiyoloji, Nöroanatomi gibi alanlardaki araştırmalarını İşlevsel Egzersiz ve Pilates uygulamalarına katıyor ve bu tecrübeler ışığında kişiye çok boyutlu yaklaşıyor. Profesyonel anlamda Basketbol oyunculuğu deneyiminden sonra, Sporcular ile birlikte Plyometric çalışmalar, çeşitli Spor kulüplerinde Fitness Eğitmenliği yapmıştır. Burak Vardar, tüm bunların yanı sıra dağarcığına; Kronik rahatsızlığı olan hastaların egzersiz yönetimi, Postür ve Esnetme Bilimi, Omurga Stabilizasyonu, Program Dizaynı ve Periyotlama, Bosu Balance, Kinesis, Pilates, Yoga ve Tantra Masajı ve detoks gibi konuları eklemiş ve deneyim kazanmıştır. Halen LUCE PİLATES Nişantaşı Şubesinde kişiye özel Pilates dersleri vererek ve bu alanla ilgili eğitimler vererek çalışmalarına devam etmektedir.
Health Practioner healthcoachingturkey@gmail.com
Mesela; Ispanak+Pazı+Brokoli+Limon= Aynı anda katı meyve Sıkacağından geçirin ve gün boyunca enerjik olun. Ayrıca süt içimi için hedeflenen kalsiyum ise, bakın sizin için güzel alternatifler: 100 gr inek sütü 118 mg kalsiyum içerirken, aynı miktarda Badem 245 mg, Brokoli 130 mg, Sardalye 400 mg, Esmer Su Yosunu olan Kelp 1093 mg, Susam Tohumu 1160 mg, Kıvırcık Lahana 187 mg, kalsiyum içeriyor. Öyleyse kimin süte ihtiyacı var ki? Bunların dışında; Oksalat yönünden zengin sebzeler arasında Ispanak ve Pazı bulunur. Oksalat oranı düşük ve iyi birer kalsiyum kaynağı olan yeşil yapraklılar ise Karalahana ve Hardal otudur. Barbunya, kabuğu ayıklanmış karides ve Kuru fasülye zengin kalsiyum kaynaklarıdır. Ayrıca sizlere, bir başka kalsiyum kaynağı BADEM SÜTÜ’nden bahsetmek istiyorum. Badem Sütünün en önemli özelliği, Selenyum, E vitamini, Potasyum ve doymamış yağ açısından oldukça zengindir. Kemik sağlığı için olan faydalarının yanı sıra, sindirimde yardımcı, kalp ve damar hastalıklarından korunmada, diş ve diş eti sağlığında son derece etkilidir. Bunlar badem sütünün faydalarından sadece birkaçı...
İşte size çok kolay ve leziz bir badem sütü tarifi: •
1 büyük bardak Organik Tuzsuz Badem
•
1.5 büyük bardak arıtılmış içme suyu
Bademleri iyice ezilene kadar makinada döndürün. Badem sütünüz hazır! İsterseniz içine biraz Vanilya veya Tarçın katarak tadına zenginleştirin! Yaratıcılığın sonu yok;) Sağlıklı Günler!
www.organikturkiye.com.tr
Şubat 2014
39
EN İYİ ORGANİK ALIŞVERİŞ NOKTALARI
ORGANİK PAZAR
40
ŞIŞLI ORGANIK PAZARI:
AÇILDIĞI GÜNLERDE TÜRÜNÜN ILK ÖRNEĞIYDI. 80 AYRI ÇIFTLIKTEN 200’E YAKIN ÜRÜN GELIYOR. FERIKÖY’DE CUMARTESI GÜNLERI AÇILAN PAZARDA TÜM ÜRÜNLER SERTIFIKALI. 0212 252 52 55
CITY FARM İSTINYEPARK:
ORGANIK GIDADA ARADIĞINIZ HER ŞEY VAR. BEBEK, KIŞISEL BAKIM VE TEMIZLIK ÜRÜNLERI DE ILGI GÖRÜYOR. BEBEKLERE ÖZEL ORGANIK GIYSI VE HAVLU BILE VAR. 0212 345 62 74
KIRKAMBAR:
BEŞIKTAŞ’IN SEMBOLÜ OLDU. YÜZDE 100 IMO SERTIFIKALI ORGANIK ÜRÜNLERIN 700’E YAKIN ÇEŞIDINI BULABILIRSINIZ. EN ÇOK GÜZELLIK YAĞLARI VE KREMLERI ILGI GÖRÜYOR. 0212 258 65 48
ECOLIFE:
KURUYEMIŞ, KURU MEYVE, REÇEL, BAL, ZEYTINYAĞLI, BAKLIYAT, UN, SABUN, SÜT VE DOĞAL KOZMETIK ÜRÜNLERI SATIYOR. BELÇIKA’DAN ITHAL ALPRO SOYA SÜTÜ ÇOK ILGI GÖRÜYOR. BEBEK: 212 358 43 10
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
GENIŞ ÜRÜN ÇEŞITLIĞIYLE VE UYGUN FIYATLARIYLA ÖNE ÇIKIYOR. BININ ÜZERINDE ÇEŞITTE ÜRÜN SATILIYOR. WWW.EKOORGANIK.COM’DAN DA SIPARIŞ ALIYOR. BEYLIKDÜZÜ. 0212 854 27 57
AGGROLAND: CUMA VE PAZAR GÜNLERI TAZE MEYVE-SEBZE GELIYOR. KAÇKARLAR’IN ORGANIK BALI, YÖRESEL ORGANIK BAKLIYATLAR, PEKMEZLER VE REÇELLER ILE KOZMETIK ÜRÜNLERI ÜNLÜ. CEPA AVM ÇANKAYA-ANKARA. 0312 219 6063
AMBAR:
150 MARKA BULUNAN MAĞAZADA EN ÇOK IŞIK ÜRÜNLERI TALEP GÖRÜYOR. YÜZDE 100 IMO, EKOSERT, CERES SERTIFIKALARI VAR. ÜNLÜ ALMAN MARKASI LOGONA DA SATILIYOR. BEYOĞLU. 0212 292 92 72
YEŞILOĞLU ORGANIK: ANKARA’DA IYI ISIM YAPTI. ORGANIK BAHARATLAR, ÇAYLAR, ZEYTIN, ZEYTINYAĞI, BAL, SEBZE ÇEŞITLERI, UNLU MAMULLER, SÜT VE SÜT ÜRÜNLERI, KURUYEMIŞ BULABILIYORSUNUZ. KAVAKLIDERE. 0312 468 68 85
www.organikturkiye.com.tr
EN İYİ ORGANİK ALIŞVERİŞ NOKTALARI
EKOORGANIK:
Şubat 2014
41
ORGANİK HAYAT
42
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
Hazırlayan: JOHN FLAVIN
Düşük IQ DEHB
Gıda Alerjileri
Otizm
Bebek Lösemisi
PESTISIT TEHDITLERINDEN ÇOCUĞUNUZU KORUYUN
AILENIZIN ÇOCUK SAĞLIK KURALLARI, PESTISITLERI ÖNLEMEK IÇIN KAPSAMLI BIR PLAN IÇERMELI, YOKSA BÜYÜK BIR SORUN VAR DEMEKTIR. www.organikturkiye.com.tr
Şubat 2014
43
ORGANİK HAYAT
1
DEHB
Hem ülke genelinde gıdalarda hem de evde yaygın olarak karşılaşılan pestisit miktarları, çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) oluşma riskini önemli ölçüde artırmaktadır. Nörotoksik organofosfat pestisitlerin yüksek oranda ayrışma ürününe sahip olan çocuklarda DEHB iki katı kadar saptanmıştır.
2
Gıda Alerjileri New York’ta Montefiore
Tıp Merkezinin Albert Einstein Tıp Koleji’nden Araştırmacılar, gıda alerjileri ile idrardaki pestisit ayrışma ürününün miktarları arasında şaşırtıcı bir bağlantı tespit etmişlerdir. Musluk suyunu dezenfekte etmek için kullanılan ve herbisit 2,4-D ile klorun ayrışma ürünü olan diklorofenola yüksek düzeyde sahip olan kişiler, süt, yumurta, deniz ürünleri ve yer fıstığı alerjisine daha fazla maruz kalmışlardır. Diklorofenol bir antimikrobiyal etki sağlayıp bağırsakta sağlıklı bakteriyel seviyelerini engelleyebilir ve böylece gıdalardaki belirli alerjenlere karşı vücudun doğal bağışıklık reaksiyonlarını altüst edebilir. Riski azaltmak: Belli standartlarca onaylanmış bir su filtresi, içme suyunda 2,4-D seviyelerini azalttığı kanıtlanmıştır. Maruz kalmayı azaltmak için musluk montaj filtreleri ve duş filtreleri arayın.
3
Düşük IQ 2012’de yayımlanan bir araştırmaya göre gebelik sırasında vücutlarında yüksek oranda pestisit olan annelerden doğan çocuklar, ilkokulda düşük IQ puanlarına maruz kalmaya devam ediyorlar. Bir araştırma göre ise, annelerinde pestisit oranının en yüksek olduğu çocuklarda pestisit oranının en düşük olduğu grup ile karşılaştırıldığında IQ’da yedi puanlık bir azalma olduğunu ortaya koymuştur. Korkutucu olan ikinci bir araştırma, organik olmayan tarımda kullanılan yaygın bir böcek-öldürme organofosfat kimyasalı olan klorpirifosa maruz kalan annelerden doğan çocuklarda gerçek bir beyin hasarı tespit etmiştir. Ve bir rapor, 5 ve daha küçük yaşta olan 25 milyon çocuğu değerlendirip toplam 17 milyon IQ puan kaybını oluşturan organofosfat pestisitlerine maruz kalmanın aynı zamanda ekonomik etkiler içeren bir kayıp olduğunu ortaya koymuştur: Uzmanlara göre düşük IQ puanları, verimlilik kaybına ve okulda sağlık ve iyileştirme için artan bir ihtiyaca neden olur. Riski azaltmak: Mümkün olduğunca sık organik gıda tüketin ve işlenmiş organik yiyeceklere güvenmek yerine en baştan kendiniz yemek pişirin. Mümkün olduğunca sezonunda yemek yiyin ve sadece gıdaları korumanız mümkün olduğunda toptan alışveriş yapın. Yerel çiftçi pazarını ziyaret edin veya maliyetleri genellikle daha düşük olduğunda sezonunda organik, yerel yemekleri bulmak için harika bir yol olan topluluk destekli tarım programına katılın. Organik proteinin pahalı olmayan kaynakları için organik kuru fasülye arayın – onlar çok uygun olup besin maddeleri yüksektir.
RISKI AZALTMAK:
%90
ORGANIK BESLENIN. BILIM, ORGANIK BIR DIYETE GEÇIŞIN YUKARIDAKI ORAN KADAR VÜCUDUNUZDAKI PESTISIT MIKTARINI AZALTTIĞINI GÖSTERMEKTEDIR. 44
Şubat 2014
www.organiktürkiye.com
KIMYASAL TARIM ILAÇLARI PIYASAYA SOKULMADAN ÖNCE UZUN VADELI SAĞLIK ETKILERININ SIKI TESTLERDEN GEÇMELERI YASAL OLARAK ZORUNLU DEĞILDI, ANCAK BAĞIMSIZ ARAŞTIRMACILAR, PESTISIT BILMECENIN PARÇALARI IÇIN BIR ARAYA GELIP ANNE KARNINDA VE BEBEKLIK VE ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMINDE ÇOCUKLAR IÇIN PESTISITLERIN CIDDI SAĞLIK SORUNLARINA YOL AÇABILECEĞINI AÇIKÇA ORTAYA KOYAN KANITLAR ÜZERINDE DURUYORLAR.
www.organiktürkiye.com
Şubat 2014
45
ORGANİK HAYAT
4
Otizm Milyon dolarlık soru: “Nasıl otizm olabilirim?” Gelişmekte olan araştırmalar, bunun nedenlerinin özellikle bir böceğin nörolojik işlevini atmak için tasarlanmış böcek öldürücü kimyasallardan oluşan genetik ve çevresel maruziyetlerinin bir karışımı olduğunu göstermektedir. Ne yazık ki, bu nörolojik karışım çocuklarda da meydana gelebilmektedir. Araştırmacılar, organofosfat pestisitlerinin yüksek düzeyde püskürtülen bölgelerde yaşayan annelerden doğan çocuklarda yüksek oranda otizm tespit etmişlerdir. Riski azaltmak: Organofosfat kimyasal kirlilik asal kaynaklarından kaçınınız. Bu kimyasallar genellikle organik olmayan ek fasulye, domates ve karpuz üzerine püskürtülür. Kimyasal hamamböceği ve karınca yemlerini bulmak yerine daha fazla kimyasala maruz kalmamak için doğal ev haşere kontrol önlemlerini kullanınız.
46
Şubat 2014
www.organiktürkiye.com
5
Bebek Lösemisi 2013 yılına ait Brezilyalı bir
çalışma, bir annenin evinde ve iş yerinde maruz kaldığı pestisitler ile bebeklerde nadir görülen akut lenfoid lösemi (ALL) ve akut miyeloid lösemi (AML) adlı iki kanser türü arasında bir bağlantının olduğunu tespit etmiştir. Araştırmacılar, pestisitlerin en az birine maruz kalan annelerin, çocuklarında en geç 2 yaşına kadar bu kanser türlerinden birinin tespit edilme riskinin iki ile yedi kat daha fazla olduğunu söylediklerini ortaya koymuşlardır. Bu ise çocuklarda pestisit ve kanser riskini vurgulamak için en son kanıttır. Riski azaltmak: Hamile kalmaya çalışıyor yada hamile iseniz veya bebek emziriyoranız pestisitleri önlemelisiniz. Brezilyada yapılan çalışma, özellikle böcek öldürücü kimyasal permetrinin çocuklarda kanser riskinin artmasına neden olduğunu tespit etmiştir. Permetrin yaygın olarak bazı gıda ürünlerinde ve sivrisinek-kovucu giysilerde, evcil hayvanlar için pire ve kene ürünlerinde ve ev böcek spreylerinde kullanılıyor.
DOĞAL SIVRISINEK KORUMASI IÇIN ISIRAN SIVRISINEKLERI KOVMAK AMACIYLA ÇEŞİTLİ KIMYASALLAR YERINE SOYA VEYA SARDUNYA YAĞLARINI IÇEREN SPREYLERI DENEYIN.
EBEVEYN OLDUĞUNUZDA ÇOCUĞUNUZUN SAĞLIĞI EVRENIN MERKEZI HALINE GELIR. VE ÇOĞU ANNE VE BABALAR ÇOCUĞUNA ZARAR VERMEYI HAYAL EDEMEZ IKEN KIMYA ŞIRKETLERI ILE ZAYIF YASALAR, ÇOCUKLARI PESTISIT TEHDITLERINE KARŞI KORUMAYI ZOR HALE GETIRIYOR. 47 www.organiktürkiye.com
Şubat 2014
YEŞİL MİMARİ
Ezber Bozan bir yönetim Binası : TMB Genel Merkezi
www.organiktürkiye.com
Şubat 2014
48
Heval Zilaha Yüksel Mimar • yzeliha@yahoo.com
www.organiktürkiye.com
Şubat 2014
49
YEŞİL MİMARİ
TÜRKIYE’NIN ENERJI FATURASI GIDEREK KABARIYOR. RESMI KAYNAKLARDAN ALINAN RAKAMLAR GÖSTERIYOR KI EN YÜKSEK ITHALAT KALEMI HER YIL OLDUĞU GIBI ENERJI ALANINDA GERÇEKLEŞIYOR. ENERJI ITHALATI HER 100 DOLARLIK ITHALATIN, MINIMUM 25 DOLARINI OLUŞTURUYOR. TÜRKIYE, 2012’DE ENERJIYE 60,1 MILYAR DOLAR ÖDEDI. IMF’E GÖRE BU RAKAM 2017 YILINDA 70 MILYAR DOLARI GEÇECEK. İNŞAAT VE INŞAAT YÖNTEMLERININ BU TÜKETIME KATKISI BÜYÜK. ZIRA ÖN YATIRIM MALIYETI DÜŞSÜN DIYE HIZLICA YAPILAR INŞA EDILIYOR VE KULLANIM SIRASINDA DEVASA HARCAMALAR ORTAYA ÇIKIYOR. “PEKI NE YAPILMALI?” SORUSU MIMARLIK GÜNDEMINI IŞGAL ETSE DE GÖRSELLIĞE YATKIN IKONIK MIMARI ÖRNEKLERI ILE ÇEVREMIZ HER GÜN BIRAZ DAHA DOLUYOR. SADECE MALIYET, ENERJI SARFIYATI BAĞLAMINDA DEĞIL ÇEVRESEL VERILERI GÖZ ARDI ETMEK; YERELLIĞE VE ESKI KADIM ÖĞRETILERDEN YÜZ ÇEVIRMEK ANLAMINDA DA MÜHIM BIR SORUN ILE KARŞI KARŞIYAYIZ. GÜNÜMÜZDE “YEŞIL BINA” VE “SÜRDÜRÜLEBILIR MIMARI ÖRNEĞI” IDDIASI ILE PEK ÇOK TASARIM YAPILSA DA IŞLETME GIDERLERI ÇOK YÜKSEK YAPILAR OLARAK SONUÇLANANLAR ÇOĞUNLUKTA. ÇOK YENI BIR KONU OLDUĞU IÇIN DE BU YAPILARIN ÖMÜRLERININ ROTASINI (SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞINI) GELECEK GÜNLER GÖSTERECEK.
M
üteahhitleri temsil eden Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) çok büyük bir yenilik yaptı ve inşaat sektörü için örnek teşkil edecek bir binaya taşındılar. Açılışı geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı tarafından gerçekleşen bina tam anlamı ile enerji verimliliği kıstasları esas alınarak bir entegre sistem ile tasarlanmış. Yerellik ile modernliği bir araya getiren bir örnek TMB Genel Merkez Binası. Başka bir şekilde şöyle denilebilir; çoğu şey zaten icat olunmuştu, sadece kadim zamanlardan beri kullanılan ve belki unutulan “eski” bilgiler hatırlanmış ve yeni kullanımlarla yeniden modern malzemeler ve modern teknoloji ile yorumlanmış bu binada. Tasarımı gerçekleştiren AvcıArchitects’ten Selçuk Avcı ve Burak Ünder ile yapıyı gezdim. İlmek ilmek çalışmış bir terzi yaklaşımı ile yapının şiirsel bir biçimde, tüm detayları düşünülerek tasarlandığını söylemek mümkün. Tasarım aşamasından itibaren benimsenmiş olan yeşil bina yaklaşımı çerçevesinde, binada mümkün olduğunca yerel ürünler ve çevre dostu inşaat malzemeleri kullanılmış. Binanın tasarımında yerel iklim özellikleri ve kaynaklar kullanılarak binanın çevresel etki performansının optimize edilmesi öngörülmüş. Labirent ile yeraltında oluşturulan termal kütle kapasitesine termal döşeme ve soğuk kiriş sistemleri entegre edilmiş.
50
Şubat 2014
www.organiktürkiye.com
TMB binasının labirent sisteminin jenerik yöntemi “Isıl Kütlelerin” aktif bir şekilde kullanılarak kütlenin bünyesinde muhafaza edilen ısı yada soğukluğu bina ihtiyacına göre kullanmaktan ibaret. Aslında mantık çok basit. Bu yöntem dolaylı veya bilinçli bir şekilde asırlardır kullanılıyor. Bunun örnekleri dünyanın her tarafında görülebilir. Bilinen en aktif kullanım örnekleri için Mezopotamya’daki Harran Evleri, Iran’da Ab Anbar’lar, pek çok Ortadoğu ve Kuzey Afrika şehirlerinin yerleşimleri, Akdeniz kıyılarının etrafındaki geleneksel evler sayılabilir. Harran Köy evlerinde yaşam bölgelerinde duvarlar çok kalın toprak, taş, ve kil karışımı ve bazen 1 metre kalınlığında duvarlardan yapılırken çatıları çok daha ince 20 / 30 cm kalınlığında kil ve taş kubbelerden oluşuyor. İnsanların o cağlarda yapı fiziğini ne kadar benimsediğini gösteren bir örnek. Bu kurak bölgelerde, sıcaklık bazen 40 derecenin üzerine çıkarken gece sıcaklık donma derecesine kadar düşer. Çöllerdeki gibi. Bu binalar birer doğal klima cihazı gibi tasarlanmışlardır. Harran Evleri Fakat modern mimaride, endüstri devriminden sonraki yapılaşma hızla binaları hafifliğe doğru itelediği için binaların birçoğunun ısıl kütleleri yok olmaya başladı. 1970lerin başlarında, bu gelişmenin sakıncalı bir gelişme olduğu anlaşıldı ve başta Almanya olmak üzere İskandinav ülkelerinde bu konular sorgulanmaya başlandı. Hatta bu gün kabul ettiğimiz birçok kullanışlı yöntem ve tasarım yönlendirmesi Almanya’da oluşmaya başladı. Bu yaklaşımın batı ülkelerine sıçraması ancak 1973’te doruk
Harran Evleri
noktaya ulaşan petrol krizinden sonraydı. Bilhassa İngiltere ve Amerika Ortadoğu ülkelerinde üretilen petrole bağımlılıklarının sürdürülebilir bir durum olmadığını hazmedince, yakıt tüketiminin ana etkenlerinden birisi olan yapı endüstrisini enerji verimli yöntemlere doğru sürüklemeye başladı ve devletin de teşvikleriyle bu konu daha da derin bir araştırma, ARGE ve deneme sürecine girdi. Avci Architects’in verdiği bilgilere göre; labirent fikri ilk olarak Milano Şehrinin yakınlarında yapılması öngörülen Ispra Eko Centre projesinde 1991 senesinde hayata geçti. Bu projede labirent sistemi hayata geçirilemediyse bile bunu takip eden senelerde Avrupa’nın bir çok ülkesinde bu tip fikirler ortaya çıktı. En erken kullanımı 1994 yılında Almanya’da Heilborn Belediyesi Şehir tiyatrosunda yine Karlsruhe şehrinde Helmholtz Akademi okulunda 1998’da görüldü. İngiltere’de bu sistemlerin öncülüğünü yapan Atelier Ten Şirketi 2001 yılında labirent sistemini “Earth Centre” Projesinde kullandı. Bunun ardından modern mimarinin bilinen bir örneği olan Melbourne Şehrinin Federation Square projesinde kullanıldı. Daha sonra yine Londra’da Kew Gardens’da bir sera binasının soğutma sistemi olarak kullanıldı. Başka erken örnekler arasında Fransız mimar Domique Perrault Architects’in Seoul’da tasarladığı EWHA Kampus Binasının havalandırma sistemi sayılabilir.
Labirent sistemi daha gelişiminin erken bir noktasında. Tüm dünyada parmakla sayılacak kadar tutarlı örneği var denilebilir. Bunların arasında TMB binasının sistemleri bunun en iyi örneklerinden birisi denilebilinir. Ülkemizde ekonominin tartışmasız lokomotifi, İnşaat sektörü. Türkiye Müteahitler Birliği Genel Merkez Binası’nın tasarım, uygulama ve işletme aşamalarını bilmek bu anlamda da çok önemli çünkü öncü bir yapı olacağını umuyoruz.
Proje, estetik ve fonksiyonel değerlendirmeler kadar enerji etkinliği çerçevesinde yenilikçi doğal havalandırma ve iklimlendirme önerileriyle de öne çıkıyor. TMB gibi uluslararası saygınlığı tescillenmiş bir kurumun enerji etkin tasarım konusundaki tutumu sayesinde de proje sektörde öncü olacaktır.
www.organiktürkiye.com
Şubat 2014
51
YEŞİL MİMARİ
Merkezdeki avlu binadaki sıcak havanın yükselmesi sağlamaktadır. Galeri üstündeki otomatik havalandırma pencereleri ile doğal havalandırma yapılmaktadır. Avludan yükselen sıcak hava yazın çatıdan dışarı atılmakta, kışın ise ısınmada kullanılmaktadır. Isıl Kütle Labirent Sistemi: Labirent ile yeraltında oluşturulan termal kütle kapasitesine termal döşeme ve soğuk kiriş sistemleri entegre edilmiştir. Soğuk kirişler, iç hava sıcaklıklarının hassas bir şekilde ayarlanabilmesine olanak vermektedir. Türkiye’de ilk kez kullanılan labirent sistemi, gece ile gündüz arasında 15-20 derece sıcaklık farkı olan bölgelerde yaz döneminde gece var olan doğal serinliği kullanmakta. Yer seviyesinin altındaki belli bir derinlikte sıcaklığın yıl boyunca sabit olmasından da yararlanmakta. Ankara için 16 derece olan bu sıcaklık kullanılarak kış döneminde labirente gelen havanın doğal yolla ısıtılarak klima santrallerine iletilmesi sağlanmaktadır. Bu sistem, ısıtma/soğutma maliyetlerinde %35-40 düzeylerine varan tasarruf sağlayabilmektedir.
SELÇUK AVCU “Enerji verimliliğinin en iyi ve ilk çözümü, master plan aşamasında doğru kararları alabilmektir! Aşağıdan yukarıya doğru ne yapacağımızı anlatan sürdürülebilir önlemler piramidi adı verdiğimiz bir şema var. Makro ölçekte konumlama ve güneşe açıklık gibi önlemleri tanıyan Master Planlama sonrasında makineler ve akıllı teknikler işe karışmazdan önce alınması gereken önlemler olan pasif tasarım geliyor. Pasif tasarımın en büyük bölüm olduğuna dikkat çekelim. Labirentler veya toprak kanallar gibi yüksek performanslı bina sistem ve teknikleri, bundan sonra gelmeli. Ne yazık ki, Türkiye’de Sürdürülebilirlik, şu anda çoğunlukla bir moda. Ve tüm moda olan şeylerde gibi, eğer göze görünmüyorsa yok sayılıyor. Onun için birçok kimse bir binaya bitkiler ve güneş panoları koyarlarsa, sürdürülebilir bir çözüm oluşturduklarını sanıyorlar. Gerçekte, sürdürülebilirlik çok daha derin bir konu ve profesyonellerin henüz farkında olmadığı birçok karmaşık katmanı var. Kullandığımız 3E şeması bunu en iyi şekilde ifade ediyor ve bir total sürdürülebilirlik çözümünün hem bizim Etik yaklaşımımız, hem de Ekolojiye dayandığını gösteriyor. Ekonomik sürdürülebilirlik, aynı zamanda burada en az düşünülen şey ve eğer göz ardı edilirse, binalara ne kadar makine koyarsak koyalım, gelecekteki nesiller için kayıp oluşturacak.”
TMB binası, hem gölgeleme, hem de bir mahremiyet hissi yaratmada kullanılan Osmanlı’nın “kafes”ine benzer gölgeleme teknikleri kullanılarak tasarlanmış.
52
Şubat 2014
www.organiktürkiye.com
“Yeni”yi “Eski”nin içinden çıkaran bir proje: TMB Genel Merkezi
LEED Platinum sertifikasına aday proje, tüm disiplinlerin mimar liderliğinde en ince ayrıntısına kadar koordine edildiği, deneyimlerin, etütlerin, AR-GE çalışmalarının yapılarak Türkiye’deki inşaat ve malzeme sektörünün gelişimine katkıda bulunan ve yerel malzemelerin kullanımını teşvik eden, bir ‘entegre tasarım’ ürünüdür.
Binlerce yıl önce doğa ile uyumlu, sürdürülebilir biçimde yaşanılıyordu. Kullanılan aletler, tüketilen gıdalar ve inşa edilen yapılar gelecek nesillerin kaynaklarını tehlikeye atmadığı gibi yapılı alanlar ekosistemin bir parçasıydı. Tüketim hızı henüz yer yüzünün kaynakları yenileyebilme hızının ötesine geçmemişti.
www.organiktürkiye.com
Şubat 2014
53
RÖPORTAJ
HER AILE GIBI BIZ DE HER KONUDA ANLAŞAMIYORUZ FAKAT SAĞLIK VE ZINDELIK HEPIMIZ IÇIN EN ÖNEMLI ŞEY.
54
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
Röportaj: BETÜL DOĞRUAK
MUAZZAM &GÜÇLÜ
BOĞAZ AVRUPA’YI ASYA’DAN AYIRIR, BEN DE DÜNYAYI DAHA AÇIK GÖREBILIYORUM ÇÜNKÜ HER IKISININ DE UYUM IÇINDE YAŞAYABILECEĞINI KABUL EDIYORUM.
www.organikturkiye.com.tr
Şubat 2014
55
RÖPORTAJ
T
üm dünyanın ilgi ile takip ettiği, televizyon programları izlenme rekorları kıran ve sağlıklı yaşam tüyoları ile milyonları yönlendiren Doktor Mehmet Öz özel yaşamını ve sağlıklı bir bedenin ipuçlarını Organikle okuyucuları ile paylaştı...
Çocukluğunu Amerika’da geçirmiş birisi olarak Türk değerlerinin çocukluğunuzdan itibaren size işlendiğini düşünüyor musunuz? A.B.D. ve Türkiye’de büyümüş olmak dünyadaki olayları yorumlamamda bana farklı bakış açılarını gösterdi. Her iki perspektife de değer verme avantajı sundu. Örneğin Delaware, A.B.D.’de bir çocuk olarak, hastanelerdeki insanlar size bakarlar ve aile önlerinde engel olur; Türkiye’de ise aile hastaya bakmak için olmazsa olmaz etkendir. Benzer meyiller tüm hayat tecrübeme işledi ve doktorluğa başladığımda tıp ve alternatif metotları birleştirilerek entegre edilmesi konusundaki çoğu tartışmanın iki tarafını da görebilmeye daha hazırlıklıydım. Metaforik konuşacak olursak, Boğaz Avrupa’yı Asya’dan ayırır, ben de dünyayı daha açık görebiliyorum çünkü her ikisinin de uyum içinde yaşayabileceğini kabul ediyorum.
hareketlerini bitirince genelde işe gidene kadar kahvaltı etmem, fakat yine kahvaltı ettiğim saat de çok erken olur. İnsanlara kahvaltı etmelerini telkin ediyorum, kalkar kalkmaz ilk yaptığınız iş olması önemli değil fakat sabahın geri kalanında yemek yeme alışkanlığınızı dengelemeniz için uyanmanızı takip eden ilk saat içerisinde yapılması gerekir. Özellikle çok lifli, yüksek proteinli besinler kahvaltının amacını gerçekleştirir.
Aile yemekleri eşim Lisa’nın oldukça ciddiye aldığı bir Türk geleneğidir.
Sıradan bir gün sizin için nasıl geçer? Sabahları altı çeyrek civarı kalkarım. Daima, yaklaşık yedi dakika süren sabah yoga esneme egzersizleri yaparım. Yedi dakika olmasının bir nedeni var çünkü kendinize hayatınızın sabahları yedi dakika ayıramayacak kadar kontrol dışında olduğunu kabul ettirmeniz zordur. Bu yedi dakikalık esneme
56
Şubat 2014
www.organiktürkiye.com
Katı olduğum diğer bir konu ise dakik olmaya çalışmak. Eğer geç kalmışsanız kontrolden çıkarsınız ve kontrol odağını korumak bence olabildiğince sağlıklı yaşamlar sürmemizin en önemli noktalarındandır. Sabah 6’ya kadar yaklaşık yedi buçuk saat uyku alabilmek için gece 10:30 civarı yatağa girmemle günü bitiririm. Bu muhtemelen çoğu Amerikalı’nın yeni yılda uygulayabileceği tek büyük ve kolay elde edilebilir hedeftir.
The Dr. Oz Show sizce neden bu kadar popüler? İnsanlar sizi gerçekten evlerine taşıdılar... Şov hakkında her şey birçok diğer sağlık programından farklı, çünkü ortalama bir sağlık programındaki en önemli şey sunulan bilginin doğru olmasıdır, ki bence de bu odaklanması gereken önemli bir noktadır. Bizim için en önemli olan şey bunun eğlenceli bir tecrübe olması. Bir anda hayatınızı daha iyi yapabileceğiniz her çeşit harika görüşlerle
doldurabilirsiniz. Eğlenceli olduğundan, pozitif bir takviye tecrübesi haline gelir. Geri gelip daha fazlasını almak istersiniz, daha iyi dinlersiniz ve böyle bir ortamda konuşmak istersiniz. Öyle sanıyorum ki, programı izlerken insanları en çok şaşırtan şey ne kadar çok gülüp, eğlendikleri... Çünkü çoğu zamanımızı dans ederek, hoplayıp zıplayarak ve başka insanların var olan korkularını ifade etmelerine izin vererek geçiriyoruz ve bunların kimisini izlemesi çok eğlenceli. Diğer kısmı ise o kadar eğlenceli değil, fakat yine de onların üstesinden gelmesini gözlemledikçe size neşe katıyor. Bir ekip olarak yapmaya çalıştığımız şeyin büyük bir parçasının bu olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’de kadınlar için en büyük üç sağlık sorunu; kilo alımı, hareketsizlik ve stres...
Tıbbı bıraktınız mı? Bana hep tıbbı TV’de olmak için mi bıraktınız diye soruyorlar. Tutkumun insanların göğüslerini keserek açmakta olmadığını daima düşünürdüm. Amacım insanların hayatlarını daha iyi yapmalarına yardımcı olmaktı. Cerrahlık bunu yapmanın harika bir yoluydu. Kişiliğime uyuyordu, fakat aynı zamanda bana o alanda gelişmeme yardım eden zengin bir kültür bıraktı. Fakat benim kadar çok ameliyat yaptıktan ve cerrahi hakkında dersler verdikten sonra bir saatte bir insana, haftanın beş günü boyunca kendini ifade etmek yerine, haftanın her günü milyonlarca insana kendinizi ifade edebileceğinizin farkına varıyorsunuz. Ve doğru mesajlara sürekli bir şekilde maruz kalan insanlar hayatlarını değiştiriyorlar. Kariyerimin beni insanlarla yoğun, oldukça kısa iletişim kurmaya ittiği bir noktaya getirdiğini ve aynı zamanda kalp ameliyatını atlatır atlatmaz uyarıları unuttuklarını da fark ettim. Bu sorunların kökenine inebilmemiz için TV büyük bir fırsat. Ayrıca, hala hastanede çalışıyorum, her Perşembe ameliyat yapıyorum ve hastalarıma bakıyorum yani tıbbı bırakmadım. Biz şovda genelde korkunç bir konu olan sağlığı
EĞER GEÇ KALMIŞSANIZ KONTROLDEN ÇIKARSINIZ VE KONTROL ODAĞINI KORUMAK BENCE OLABILDIĞINCE SAĞLIKLI YAŞAMLAR SÜRMEMIZIN EN ÖNEMLI NOKTALARINDANDIR. www.organiktürkiye.com
Şubat 2014
57
RÖPORTAJ
ele alıp, insanlar hastalıktan korkmak yerine sağlığı yaşayabilsinler diye neşeli ve eğlenceli bir hale getiriyoruz...
Türkiye’deki en büyük sağlık sorunları nelerdir? Türkiye’de kadınlar için en büyük üç sağlık sorunu; kilo alımı, hareketsizlik ve stres... Tam tahıllı gıdaları tüketmek kilo kaybına yardımcı olacaktır. Stresle baş etmenin en iyi yollarından birisi de, kendinize, oturup düşüncelerinizi toplamak için gereken 5 dakika süreyi ayırmaya değer olduğunuzu fark etmenizdir. Erkekler için en büyük üç sağlık sorunu ise; sigara kullanımı, hareketsizlik ve hipertansiyon. Sigarayı yalnız başınıza bırakamıyorsanız, ilaç desteği alabilirsiniz. İlaçlar % 5 şansı % 50’ye kadar çıkartır. Kesme şeker, makarna ve ekmek gibi beyaz gıdaları hayatınızdan çıkarmak kilo kaybını hızlandırır. Egzersiz gibi stres yönetimi araçları da otomatik olarak hipertansiyonu azaltacaktır.
Evimi eşimle, dört çocuk, dört kedi, bir köpek, tavşan ve birkaç balıkla paylaşıyorum.
Neden en çok işe yarayanın Akdeniz (sebzeler) mutfağı olduğunu düşünüyorsunuz?
Akdeniz diyetinin sağlık uzmanları tarafından önerilen birçok yönü var. Hatta düşük doymuş yağ oranı, yüksek sağlıklı yağ oranı, taze meyve ve sebzelerin önemi sebebiyle birçok kişi için en sağlıklı diyetlerden biri olduğunu düşünüyorum. Eğer diğer ülkelerin de benimseyeceği bir diyet seçecek olsam evde yetişmiş, doğal besinlere olan odağı ile İtalyan mutfağını seçerdim. Fazlaca işlenmiş besinleri yemek yerine birçok çeşit taze meyve, sebze ve basitçe pişirilmiş yağsız etler ile balıklar tercih edilir... Zeytinyağı, fazladan sağlıklı yağ ve konsantre besinler katar. Bu basit fakat oldukça lezzetli yaklaşım bizi doğal yollara geri döndürür ve özgün yemeklerin sunduğu mükemmel lezzetleri tatmamızı sağlar.
58
Şubat 2014
www.organiktürkiye.com
Akdeniz ülkeleri gibi bazı ülkelerin insanlarının nasıl olup da capcanlı ve parıldayan cilde sahip olduklarını hiç merak ettiniz mi? İşte çok eski bir güzellik sırrı… Cevap o insanların, taze meyve, sebze ve sağlıklı yağ içeren gıdalarla beslenmelerinde gizli. İşte sizin de aynı ışıltıya sahip olabilmeniz için size önerebileceğim bazı cilt dostu yiyecekler… • Avokado, yumurta, baklagiller ve kuruyemişler cildin kurumasını engelleyen biyotin içerir. • Kırışıklıklarla savaşan Omega 3’ü ve antioksidanları için somon balığı tüketin. • Güneşin zararlarına karşı koruyan polifenol içeren yeşil çay için. • Antioksidanlarla dolup taşan narı mutlaka tüketin. Nar, kolajen üretimini harekete geçirir.
Daha sağlıklı bir cilt için bu yiyecekleri tüketin ve genel sağlığınıza dikkat edin, çünkü sağlık güzeldir.
İyi bir eş ve babasınız. Bunu nasıl başarıyorsunuz, aile yaşantınızdan biraz bahseder misiniz?
Eşiniz ve çocuklarınızın kilolarıyla arası nasıl? Onları formda tutuyor musunuz? Eşim Lisa, benim gibi sağlıklı bir diyet ve yaşam tarzını seviyor ve çocuklarımız da çoğunlukla buna uyuyor. Evde sağlıklı besinler tutuyoruz ve aile aktivitelerimize fiziksel zindeliği de ekliyoruz. Her aile gibi biz de her konuda anlaşamıyoruz fakat sağlık ve zindelik hepimiz için en önemli şey.
Çocuklarım bana sürekli ceviz yediğimden sincap diyor, eşim ise yanımda sürekli yemek taşıdığım için çingene diyor. Evimi eşimle, dört çocuk, dört kedi, bir köpek, tavşan ve birkaç balıkla Müzik terapisi paylaşıyorum. Çocuklarımı hakkında ne kızgın görmekten düşünüyorsunuz? rahatsız olmuyorum ve hayatlarını çok fazla Müzik binlerce yıl tıpta rahat geçirmezlerse daha kullanıldı. Antik Yunan iyi olgunlaşacaklarına filozofları müziğin beden inanıyorum. Lisa ile 23 ve ruhta iyileştirici etkisi yaşında nişanlandım ve olduğuna inanırlardı. bunun şimdiye kadar Şarkı söyleme ve yaptığım en zekice iş ilahiler Amerikalı olduğunu düşünüyorum. yerlilerin iyileştirme Ailem, uyurken kediler seremonilerinin üzerimde yattığından binlerce yıl parçası benim “kedilere fısıldayan olmuştur. Osmanlı adam” olduğumu İmparatorluğu’nda düşünüyor. Mutlu bir ruhsal hastalıklar genelde müzikle tedavi edilirdi. aile olmada en önemli Müzik terapisine daha öğretmenim eşim oldu. resmi bir yaklaşım II. Ailemizde birbirimize TÜRK MUTFAĞI HAKKINDA EN SEVDIĞIM ŞEY, KULLANILAN Dünya Savaşı sonrasında zaman ayırabileceğimiz BAHARATLAR. araştırmacılar müziğin günler belirleriz ve duygusal olarak rahatsız çocukların bu günlerde gazilerde olumlu başka bir plan yapmasına etkiler yarattığını izin vermeyiz. Elma gözlemlemeleriyle başladı. toplamaya ya da balığa gideriz, amaç sadece birlikte bir etkinlikte bulunmaktır. Çocuklar böyle anlarda size açılır ve akıllarını kurcalayan şeyleri anlatırlar. Birbirimizle paylaştığımız en önemli şey zamanımız. Tatillerde, her çocuğun iyi olduğu bir etkinlikte gelişmesine izin veren bir dizi oyunlar oynadığımız “Öz Olimpiyatlarımız” var. En önemli kural birbirinizle geçireceğiniz güzel vakit bulmanızdır. Çocuklarımın müziklerini dinliyor ve onlarla bunu konuşuyorum, beraber filmler izliyoruz. Ne olduğu önemli değil, beraber geçirdiğiniz saatler önemli.
Günümüzde, müzik terapisinin yüksek kan basıncını, depresyonu ve uykusuzluğu azaltmaya yardımcı olduğuna dair kanıtlar mevcut. Alzheimer hastalarında müzik terapisinin aksiyeti ve saldırganlığı ciddi oranda azalttığı gözlemlenmiştir. Müzik terapisinin kanser gibi hastalıkları doğrudan çözeceğine dair bir iddia bulunmasa da tıbbi uzmanlar müziğin belirli semptomları azaltıp iyileşmeye, fiziksel hareketi geliştirmeye ve hastanın hayatının genel hayat kalitesini zenginleştirmeye yardım ettiğine inanıyor.
www.organiktürkiye.com
Şubat 2014
59
RÖPORTAJ
Peki ya siz ne tarz müzik dinliyorsunuz? Kişisel olarak ben ruh halimi yükseltmek ve rahatlamak için klasik müzik dinlemeyi seviyorum. Bazen ameliyathanede de müzik açıyorum. Ameliyathanelerde müziğin etkisini araştıran birkaç çalışma, müziğin genel olarak cerrahın performansına pozitif katkı sağladığı sonucuna varmıştır. Türk insanlarının yeme alışkanlıklarının avantaj ve dezavantajları nelerdir? Türk mutfağı hakkında en sevdiğim şey, kullanılan baharatlar. Baharatlar; ek tuz ya da yağ gerektirmeden yemeğin tadını geliştirebilmenin harika bir yolu. Ayrıca yemeklerin yapıldığı sağlıklı sebze çeşitlerini çok seviyorum; mesela domates, yapraklı yeşillikler ve sarımsak gibi. Bunlar düşük kalorili, dolgu lif oranı yüksek ve hastalıklarla mücadele eden anti-oksidanlarla doludur. Türk mutfağının sağlık açısından beni en çok tedirgin eden kısmı ise çok fazla kırmızı et tüketimi. Kırmızı et; kuzu ve sığır eti gibi yüksek ölçüde, kalp rahatsızlıkları ve belirli kanser tipleri riskini arttırabilecek doygun yağ içerir. Neyse ki, çoğu geleneksel Türk tariflerinin birçoğunda kırmızı eti, yağsız tavuk göğüs eti ile değiştirebilirsiniz.
Dr. Öz’ün Organik konusundaki gerçekleri yansıttığı programından bazı videolar...
http://www.youtube.com/watch?v=Sp-k5wSokV8
Programınız Türkiye’de Digiturk Home TV’de yayınlanıyor ve bu programın dördüncü sezonu. İzleyicileriniz için programınızda değineceğiniz en favori konularınız neler olacak? Bu sezon, hayat kurtarmaya ve korunmayı öğreten 600’e yakın programdan denenmiş yöntem ve konuları alarak sağlığın hassas noktalarına daha derin bakıyoruz. İzleyicileri sağlıklı yaşama yöneltecek daha çok egzersiz programları ve kişisel sağlık anekdotları ile seyirciye birçok önemli bilgiyi sunmayı hedefliyoruz. Okul çağında olan ve obezite gibi önemli kilo problemleri yaşayan çocuklara bilgi vermek amaçlı birçok konuyu kapsayan ve First Lady Michelle Obama dahil ünlü konuklarla programımızı yepyeni bir seviyeye taşımayı düşünüyoruz. Hayat kurtarıcı araçlar ve bilgiler, göbek yağı ve vücutsal artıklar gibi utanç verici konularla baş etmenin eğlenceli yollarını sunacağız ve “The Dr. Oz Show” izleyicisi ile buluşacağız. n
60
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
http://www.vidivodo.com/video/dr-oz-show-gidalardaki-hasere-ilaclari/1112059
http://en.vidivodo.com/video/-dr-oz-show-organikurunler/629322
ÜZÜM
Üzüm, vitamin ve mineral zenginliğiyle sağlık faydaları sunan nefis bir gıdadır. Üzüm, dokuların üretilmesi için gerekli olan kalsiyum, demir ve magnezyum bol miktarda içermektedir. Fakat piyasada satılan üzümlerin tarım ilaçları olan captan ve iprodion kalıntıları içerdiğini biliyor muydunuz? Tarım ilaçlarının zararlı etkilerinden kaçınmak için organik üzümleri tercih etmekte fayda var.
ORGANİK FİKİR
Organik Çiftlik Nasıl
Kurulur? KENDI IŞINI KURMAK ISTEYEN VE NE IŞ YAPSAM DIYE DÜŞÜNEN GIRIŞIMCILERE ÖZEL EN KARLI IŞ FIKIRLERINI VE YATIRIM FIRSATLARINI ARAŞTIRMAYA DEVAM EDIYORUZ. TAZE YIYECEKLERI SEVIYORSANIZ EĞLENCE, ÖZGÜRLÜK VE YÜKSEK KAZANCIN BIRLEŞITIĞI KENDI ORGANIK ÇIFTLIĞINIZI KURABILIRSINIZ.
Organik çiftçi olduğunuzda dışarıda zaman geçirirsiniz, kendi mahsullerinizi veya çiftlik hayvanlarınızı yetiştirirsiniz ve sürdürülebilir bir işe sahip olursunuz. Kendiniz için yiyecekler üretebilir ve halk için süpermarketlerde bulunan birçok ürüne göre daha sağlıklı ve güvenilir ürünler üreterek fark yaratırsınız. Organik tarım yapmak için bundan daha iyi zaman bulamazsınız. Organik yiyeceklere olan talep gün geçtikçe artmaktadır, çünkü tüketiciler endüstriyel veya fabrika çiftçiliğinin tehlikeleri hakkında daha çok bilgi sahibi olmuştur ve organik esaslar kullanılarak üretilen ürünlerin faydalarını öğrenmişlerdir. Küçük çiftliklerde üretilen organik ürünlere olan talep hiç olmadığı kadar artmıştır. Kendi organik çiftliğinizi kurmak için birçok seçeneğiniz vardır. Küçük bir organik çiftlik kurmayı tercih edebilirsiniz: •
Taze meyveler veya sebzeler yetiştirebilirsiniz.
•
Hayvanlar yetiştirebilirsiniz.
•
Süt veya yumurta gibi ürünler üretebilirsiniz.
Organik çiftliğinizi pazarlamak ve karınızı arttırmak için tarım turizmi (çiftlik turları veya kendi sebze veya meyvelerinizi toplamak gibi) etkinlikleri ve hizmetleri sunabilirsiniz. Organik çiftçi olmak ve organik çiftlik kurmakla ilgili size tavsiyeler vermek için işin kalbinden bir organik çiftlik uzmanıyla görüştük. İşte sizlere başarılı bir organik çiftliği nasıl kurulacağına dair birbirinden değerli tavsiyeler:
62
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
ORGANIK ÇIFTLIĞINIZIN TÜRÜNE KARAR VERIN •
Sahibi olduğunuz arazi üzerinde küçük ölçekli başlayabilirsiniz.
•
Organik ekinlerinizi büyütmek için arazi kiralayabilirsiniz.
•
Var olan bir organik çiftliği alabilirsiniz.
•
Geleneksel bir çiftlik alıp bu çiftliği organiğe dönüştürebilirsiniz.
Çiftliğiniz için bir isim seçin. Organik çiftliğiniz için yer seçin. Organik çiftlik açmak için sigorta, şirket kurma ve yönetmelikler gibi önemli konular hakkında bilgi alın. Organik tarım işine başlamak için hangi ekipmanlara ve malzemelere ihtiyacınız olacak ve bunları nereden bulacaksınız öğrenin. Sertifikalı organik çiftçi olmak için seçenekler: •
Sertifikalı organik hayvancılık veya günlük üretici olun
•
Sertifikalı organik sebze, meyve veya ekin yetiştiricisi olun
Organik çiftliğiniz için gerekli olan başlangıç sermayesini nereden bulacaksınız? Devletten hibe kredi alabilir veya devlet bankalarından düşük faizli kredi kullanabilirsiniz.
ORGANİK TARİF
Dilek İnce Özenel
dilekozenel@hotmail.com
Balkabaklı Kek • • • • • • • •
4 organik yumurta 1 su bardağı organik zeytinyağı 2.5 su bardağı tam un 3 çorba kaşığı keçiboynuzu unu 2 su bardağı püre balkabağı 1 su bardağı ceviz ve kuru üzüm 1 tatlı kaşığı tarçın 1 tatlı kaşığı zencefil
Yumurtalar iyice çırpılır.Diğer malzemeler sırayla eklenip boza kıvamında hamur elde edilir.180 derecede 30 dk pişirilir.
Çocuğunun doğumundan sonra bankacılık kariyerini bırakıp Ege’de butik zeytinyağcılık yapmakta ve facebookta Çocuğumu Sağlıklı Besliyorum grubuyla sağlıklı yemek tariflerini paylaşmaktadır. İletişim Facebook hesabımdan da sağlanabilir.
www.organikturkiye.com.tr
Şubat 2014
63
GIDA SAĞLIK
Vücudunuzu arındırmak için 10 gıda ve gıda
maddelerinden kaçının... 64
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
Hazırlayan : SEDA ARSLAN
EN ÇOK KAÇINMANIZ GEREKEN GIDA GDO gıda tedariğimize sızıp bir zamanlar sağlıklı olan gıdalarımızı bozmaktalar. Tarım işletmeleri, bu gıdaların güvenli olduğunu iddia etmeye devam ederken sayıları artan araştırmalar, GDO’lu gıdalarını insan sağlığına zararlı olduğunu, ekosistemlere zarar verdiğini, birçok çiftçi için mali felakete neden olduğunu, ve feci sonuçlara yol açabilecek potansiyeline sahip olduğunu acı bir gerçekte olsa gözler önüne seriyor. Giderek artan araştırmalar, genetiği değiştirilmiş gıda tüketimi ile kısırlık, alerji, bebek ölümleri, organ noksanları, çocukluk çağı hastalıkları ve kanser arasında bir ilişki olduğunu gösteriyor.
www.organikturkiye.com.tr
Şubat 2014
65
GIDA SAĞLIK
1
3
Alfalfa—Alfalfa yemeyi alışkanlık haline getirmediniz mi? Sığır eti ve süt ürünlerinizin içinde bulunan bu gıdayı farkında olmadan yiyorsunuz. Süt ürünleri ve sığır eti çiftçiler tarafından inekler için yem olarak kullanılan modifiye edilmiş alfalfa hem sığır eti hem de süt ürünlerin de yaygındır.
Aspartam —Aspartam sadece köklü bir nörotoksin değildir (beyin ve sinir sistemi toksini), laboratuarda elde edilen bu madde, her biri genellikle genetiği değiştirilmiş maddelerden oluşan aspartat, fenilalanin ve mentoldan yapılmaktadır.
2
5 Dondurmalar — Dondurmalar, sığır büyüme hormonu (rBGH) içeren yüksek fruktozlu mısır şurubu, mısır nişastası ve süt dahil olmak üzere genellikle birden fazla genetik olarak değiştirilmiş maddeler içermektedir. Eğer bu size hala çok kötü gelmiyor ise, daha fazla bilgi almak için okumaya devam edin.
Enzimler — Gıda üretiminde kullanılan birçok enzim, ne yazık ki Genetiği değiştirilmiş maddelerinden elde edilmektedir. Bu işlemlerin bazıları şunlardır: yumurta ürünlerinin bozulmasını önlemek, peynir yapmak için sütü pıhtılaştırmak, ve daha bir çok şey. Genetiği değiştirilmiş enzimleri, aynı zamanda birçok takviyelerin imalatında da kullanılıyor.
66
Şubat 2014
www.organiktürkiye.com
4 9
Mısır ve Mısır Nişastası — Hemen hemen bütün mısırlar genetik olarak değiştirilmiştir. Bir zamanlar sağlıklı olan bu gıdalar artık organ hasarı üzerindeki şüpheli etkileriyle dikkati çekiyor. Mısır gibi, Genetiği değiştirilmiş gıdanın nişasta özü, hemen hemen tüm işlenmiş ve paketlenmiş gıdalarda bulunmakta. Hemen hemen her türlü dövülmüş ve derin yağda kızartılmış gıdalar gibi, bu maddeden ve genetiği değiştirilmiş mısırdan çok fazla tüketiyorsunuz. Mısır nişastası, derin yağda kızartılmış gıdaları kıtır kıtır hale getirmek için sık kullanılmaktadır.
8
7
Sığır Eti— Çoğu sığır, sadece genetik olarak değiştirilmiş alfalfa’yı içermemektedir, aynı zamanda etin parçası haline gelen GM mısırı ve soyası içermektedir. Eğer sığır eti yiyorsanız, sadece ot ile beslenen organik sığır etini seçin.
Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu— Yüksek fruktozlu mısır şurubunun, neredeyse tamamen genetik olarak modifiye edilmiş mısırdan yapılmış olması nedeniyle bu madde, sağlık için ciddi bir tehdit olmaktadır. Araştırmalar bunu, kilo artışı ve diyabet ile ilişkilendirmektedir. Lütfen aldığınız ürünlerin etiketlerini dikkatli okuyunuz.
Keten tohumu / Keten Tohumu Yağı — Keten tohumu bile genetiği değiştirilmiş tohum ile kontamine edilmiştir. Sadece onaylanmış organik keten tohumu ve keten tohumu yağı seçtiğinizden emin olun.
6
Sosisler—Çoğu sosisler, genetik olarak modifiye edilmiş mısırdan elde edilen maddeler içermektedir. Bunlara şunlar dahildir: mısır şurubu ya da mısır şurubu katı maddeleri. Sadece bu maddeleri veya koruyucu maddeleri içermeyen organik sosisleri seçin.
10
“Flavr Savr”, ilk üretilen GDO’lu domatesti. 20 denekten 4 tanesinde mide lezyonları görüldü. İngiltere’de Macar asıllı bilimadamı Arpad Footsay, fareler üzerinde “GDO’lu patates” denemeleri yaptı. Ve tüm farelerin, kan yapılarında, sindirim sistemlerinde bozulma, bağışıklık sistemlerinde çökme gibi olumsuzluklarla karşılaştı. Vücudumuzdaki bağışıklık sistemini zayıflatarak kansere yol açabilir.
Domates— GDO’lu ilk domates olan Flavr Savr domatesi çıktığından beri, daha birçok domates, herhangi bir şüphe taşımadan piyasaya sürülmüştür. Yumuşamayı önlemek ve daha uzun raf ömrü sağlamak ve bu domatesleri satan tarım işletmelerine daha fazla para kazandırmak için değiştirilen bu domatesler bir dizi DNA içermektedir. Araştırmalar, bu domateslerin organik domateslere göre daha düşük besin değeri olduğunu göstermektedir.
Sık sık genetiği değiştirilmiş gıdalar ile kontamine edilen yaygın içecekleri keşfetmek için bizi okumaya devam edin… www.organikturkiye.com.tr
Şubat 2014
67
AİLE YAŞAM
Aile içinde zaman yönetimi ÇAĞIMIZIN EN BÜYÜK PROBLEMLERINDEN BIR TANESI DE ZAMANI KONTROL ETMEKTE KIŞILERIN ZORLANMASIDIR. ASLINDA INCELENDIĞINDE INSAN YAŞAMI IÇIN EN KIYMETLI OLAN ZAMANDIR. Zamanı kaliteli ve kalitesiz hale getirenler de bizleriz. Zaman yetiyor yada yetmiyor düşünceleriyle zaman kontrolsüz bir şekilde geçerken anın neresinde olduğumuz önemlidir. Ailenin huzurunu, mutluluğunu temel yapısında aileyi bir araya getiren zamanlardır. Sanayileşmenin ve teknolojinin etkisiyle farkında olmadan sürüklenip hayat sonlanıyor. Bir gerçek ki hepimiz bir aile yapısının parçasıyız. Bir anneden ne bir babadan dünyaya geldik. Önemli olan aile içinde varlığımızı ve kimliğimizi doyumluğu ve doygun yaşamaktır. Ait olma duygusuyla besleniyor ve anlam kazanıyoruz. Aile yapısında zaman kavramını ebeveynler tanzim etmektedirler. Yapılan davranış şekilleri kendilerinin de planlar, çocukların yaşamında düzenli bir hale gelmesini sağlarlar. Günümüzdeki aile yaşamını genel bakıldığında aile fertleri evin içindeler. Fakat herkes kendi doğrularını kendi odalarında
68
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
yaşıyorlar. Bu duruma en büyük etken televizyon ve bilgisayar oluşturdu. Aile fertlerini bir araya gelebilmesi için ortak zamanlarda bir araya gelmek önemli bir ihtiyaçtır. Zamanı yönetemeyen bir türlü bir araya gelemeyen bireylerde değersizlik, yetersizlik duygu bozukluğu ve davranış bozukluğu ortaya çıkmaktadır. Yoksunluğu yaşayan bireyler farkında ya da farkında olmadan dış dünyaya eksik olanın durumu tamamlamaya çalışıyorlar. Tabii ki hiçbir zaman ailenin enerjisini dışarıda bulamıyorlar. Toplumumuzda daha küçülüp çekirdek yapıya sahip olan ailelerde çocukların yaşam kalitesi düşüyor. Anne ve babanın çalışmasının yalnızlığı çocuklar, çocuklar üzerinde etkisi büyük olabiliyor. Zamanı doğru paylaşılamadığı sürece bütün problemleri daha da büyüyerek çok büyük sorularak kaynak olabiliyor.
Fatma Taş Aile danışmanı ilgi.danismanlik@gmail.com
“Zaman hayatınızın tek parasıdır onu nasıl harcayacağınıza siz karar verin. Karar vermezseniz başka insanlar harcama için sıraya girerler” Carl Sandburg
Aile yapısı yavaş yavaş dağılmaya başlıyor. Bu çözümlemelerle mücadele edemeyen çocuklar büyük yaralar alıyorlar son bir kaç yıldır bu çözülmelerin. Sonuçlarına baktığımızda psikolojik sorunlar, maddi problemler çocukların yabancı madde bağımlılığı aile içinde ve aldatmalar aşırı derece artışlar gözlemleniyor. Değerli ve kıymetli olan aile yapımız avuçlarımızın içinden akıp gidiyor. Şöyle bir kendimize bakıp bu durumların neresinde olduğumuzu gözlemleyelim. Yanlışın neresinden dönersek kardır deyip harekete geçmemiz gerekiyor. Ki sonrasında hayatınıza dair keşkeniz olmasın. Geçmiş için yapacak bir şeyimiz yok. Sadece aldığımız dersler var. Ama şimdi yapacak çok şey var. Hayatı ileri bakarak yaşarız. Geriye bakarak anlarız. Ailede huzur, mutluluk için zamanı nasıl yönetmeliyiz? Sağlıklı, huzurlu ve dinamik bir aile yapısına sahip mi? Olmak istiyorsunuz? Aslında bunu hepimiz de düşünüyor. Ve istiyoruz.. Önlemi alan eyleme geçmeyi başarabilmek. Başkası yapabiliyorsa siz de harekete geçerek uygulayabilirsiniz. Plan ve program yapabilmek Çok önemlidir. plan ne yapacağımıza karar vermektir. Program yapmaktır. sevdiklerinizin tamamlamaktır isteklerinizi gerçekleştirmek tir. Zaman bulunmaz. Zaman ayrılır.
Zaman yönetimi
nasıl yapılmalıdır? 1- Yuvanızdaki yaşanan zamanı yazın. 2-a) Sabahleyin işe çocukların okula gidiş saatlerini gözden geçirin. Sizi bir araya getirecek olan kahvaltıyı nasıl yaptığınızı inceleyin. b) Öğle saatinde bir araya gelebilme imkanım varmı? c) Akşam çok değerli bir zaman birimidir. Akşam yemeğini düzenli birliktelikler da sohbet edebilme süreci ayarlanmalıdır. d) Sorunları konuşarak ve çözümleyerek zamanı iyi bir şekilde ayarlanması. e) Çocuklarla zamanı kaliteli hale getirebilme. Karşılıklı alış verişler yapılması için emek verilmeli. 2- İletişimlerinizi daha kaliteli hale gelebilmesi için ortak zamanı planlamak. 3- Hafta sonları bireylerin bireysel alanlar olmalı. Aynı zamanda da ortak haftasonu güzelleştirecek birliktelikte paylaşımlar olmalı. 4- Anne ve baba çocuğu oldu, çocukları için ayrı ayrı kısa kısa zamanlar ayırmalı ve sohbet edebilmeli. 5- Aile içinde oluşan sayının birlikte az zaman ayrıldığı için olduğunu vurgulanmalı. 6- Başkalarına ayrılan zamanın kalitesini inceleyen bu kadar ayrılan zamanın, aile içinde de nasıl değerlendirebilirdiniz, karar verin. 7- Televizyonda, telefonda ve bilgisayarda ayırdığınız zamanla aile içindeki birçok sorunu nasıl çözebilirsiniz? Düşünün lütfen. 8- Sizi bir araya getirmeyen etkenleri yazın. Önceliklerimize göre sıralayın. Gereksiz Etkenleri silin ve yeniden bir oluşun geliştirin, ailenizle paylaşın. 9- Hayalinizde zamanın etkin ve etkili hale getirebilmek için aldığınız kararları düzenli ve disiplinle uygulayın. 10- Böyle bir kararı alarak başladığınız bu uyguladığınız için kendinize ve aile bireylerinizi onaylayınız
www.organikturkiye.com.tr
Şubat 2014
69
ORGANİK SEYAHAT
Budapeşte ASLINDA AKLIMDA DA HIÇ YOKTU BUDAPEŞTE’YE GITMEK AMA BIRGÜN IŞLERDEN SIKILIP INTERNETTE GEZINIRKEN, SABIHA GÖKÇEN HAVAALANI’NIN SAYFASINA GIRDIM. ANA SAYFADA SAĞ KISIMDA GÖRÜNEN “HAVAYOLU ŞIRKETLERI” KISMINDA, DAHA ÖNCE BRÜKSEL’DEN SOFYA’YA UÇMUŞ OLDUĞUM WIZZ AIR DIKKATIMI ÇEKTI VE LOGOSUNUN ÜZERINE TIKLAYINCA 17 ARALIK’TAN ITIBAREN İSTANBUL’DAN BUDAPEŞTE’YE TEK YÖN SADECE 29 €’YA UÇMAYA BAŞLAYACAĞINI ÖĞRENDIM. SANIRIM EKIM SONUYDU. TABII HEMEN ARKADAŞLARIMI ARADIM, BEN YILBAŞINDA BUDAPEŞTE’YE GITMEYE KARAR VERDIM, GELECEKSENIZ SIZ DE BILETINIZI ALIN DEDIM VE HEMEN KENDI BILETIMI ALDIM, GIDIŞ DÖNÜŞ VERGILER VE TÜM DIĞER ÜCRETLER DAHIL SADECE 75 €’YA! :) ÜSTELIK 1,5 GÜN IZIN KULLANMAM GEREKMESINE RAĞMEN, HENÜZ IŞYERIMDEN IZIN BILE ALMADAN. HATTA VIZEMI DE ALDIM VE GITMEME SADECE 2-3 HAFTA KALA IZNIMI ALDIM. UCUZA BILET BULMANIN BIR SIRRI DA BU. YAKLAŞIK 1-2 AY ÖNCESINDEN, BIRAZ RISK ALIP, BILETINIZI ALMANIZ GEREKIYOR. BIZ 4 KIŞI GITTIK VE HEPIMIZ DE BU FIYATA ALDIK BILETLERIMIZI.
70
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
Orçun Gökay Dalarslan Gezi Blogu Yazarı, Marka Uzmanı. gezdimgordumyazdim@yahoo.com www.gezdimania.com
Budapeşte’nin nüfusu yaklaşık 1.7 milyon civarında. Macaristan’ın toplam nüfusu ise 10 milyon kadar. Orta Avrupa’da küçük ama kendine özgü bir devlet. Avrupa’da hemen hemen bütün ülkeler, Hint-Avrupa dillerine ait bir dil konuşurken, Macarlar Ural-Altay dil ailesinin, Ural koluna bağlı olan Macarca’yı konuşuyorlar ve Orta Asya’dan bugünkü Macaristan topraklarına geldikleri 9. yüzyıl sonundan beri dillerini ve kültürlerini korumayı başarmışlar. Macaristan 1526’daki Mohaç Savaşı’yla Osmanlı hakimiyetine girmiş. Yaklaşık 150 yıllık bir süreden sonra, Avusturya İmparatorluğu ve Hıristiyan devletlerden oluşan Kutsal İttifak yardımıyla Osmanlı’ya karşı savaşarak, 1699 yılında imzalanan Karlofça Antlaşma’sıyla Türkler’in hakimiyetinden çıkmışlar. Bu 150 yıllık süre boyunca, Budapeşte, camileri, hamamları, çeşmeleri ve köprüleriyle tamamen bir Türk şehri haline gelmiş ve şehirde yaşayan Hristiyan aile sayısı 70’e kadar düşmüş. Ancak Türkler şehirden ayrıldıktan sonra, birkaç hamam dışında neredeyse bütün eserleri maalesef yok etmişler. Budapeşte’de bulunan nadir Osmanlı eserlerinden biri şehrin Buda tarafında bulunan Gül Baba Türbesi. Muhtemelen ilk defa duydunuz Gül Baba’yı. Ancak kendisi Macaristan’da çok ünlü. Fransa ve Belçika’da yaşarken ve seyahatlerim sırasında ne zaman bir Macarla tanışsam, Türk olduğumu ilk öğrendiklerinde hemen Gül Baba’dan bahsediyorlardı. Gül Baba, Budapeşte’yi fetheden Kanunui Sultan Süleyman’ın davetiyle sefere katılmış ve ölümüne kadar Buda’da yaşamış, sadece Türkler tarafından değil Macarlar tarafından da sevilmiş bir derviş imiş. Aslında genel olarak baktığımızda, Avrupa’daki eski Osmanlı topraklarında kurulan ülkelere kıyasla, Macarlar Osmanlı dönemini o kadar da kötü anmıyorlar. Günümüzde Osmanlı’dan kalan çok fazla eser yok ancak şimdi de döner sayesinde Budapeşte’yi fethetmişiz. Neredeyse her köşe başında, üzerinde “Török Etterem” (Türk Restoranı) yazan bir dönerci var. Şu anda şehrin en popüler yiyeceğiymiş, bunda tabii lezzetinin yanı sıra uygun fiyatının da etkisi var sanırım. Yemek demişken, Macar yemeklerinden de bahsedelim biraz. Önce Paprika diye şehrin en popüler Macar restoranlarından birine gittik, orada yer olmayınca Piroska diye başka bir restorana geçtik. Restoranın eski Macar ürünleriyle dekore edilmiş görüntüsü çok güzeldi ancak yemekleri için aynı şeyi söyleyemem. İsimlerini hatırlamı-
yorum ama hepimiz etli birşeyler yedik, çok kötü değillerdi ama güzel de değildi. Tabii ayıp olmasın diye bizi oraya götüren Macar arkadaşlarımıza beğendiğimizi söyledik! :) Sadece, daha önce, başka bir mekanda içmiş olduğumuz, Macarların meşhur gülaş çorbasını beğendim. Dana eti, soğan, patates, kırmızı biberden yapılan çorba, bizim etli yemeklerin bir nevi sulu hali. Onu tavsiye edebilirim. Tavsiye etmesem bile, en ünlü yemekleri olduğu için, içmeden dönmemeniz lazım. Macarların geleneksel içkileri ise, vodkamsı, likörümsü, ne olduğunu pek de anlayamadığım, çok kötü bir kokusu ve tadı olan, yüksek alkol oranına sahip Palinka. Gittiğim yerlerde geleneksel yemeklerin yanısıra geleneksel içkilerini de denemeyi severim ama yılbaşı gecesi içmek üzere bir şişe almamıza rağmen 1-2 yudum dışında içemedim, onun yerine tarihi 1895’lere kadar uzanan Macar birası Soproni’yi tercih ettim. Bu arada yılbaşı bizde o kadar hareketli geçerken, Budapeşte bu açıdan benim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Orada kaldığımız 3 gün boyunca, yılbaşı gecesi hariç hemen hemen bütün sokaklar boştu ve mağazalar kapalıydı. Sanırım yılbaşından 5-6 gün önce kutladıkları Noel’den sonra bütün hareketlilik sona eriyor. Yılbaşı gecesi de kayda değer kutlamalar yoktu. Biz önce Nyugati Meydanı’nda düzenleneceği söylenen Macar popçuların konserine gittik, ancak ortada konser filan göremeyince, şehrin en ünlü meydanlarından olan Oktogon Meydanı’ndaki, TV ekranlarına yansıtılmış MTV benzeri bir kanaldan yayınlanan kliplerin dev ekranlara yansıtıldığı ve saatte bir konuşan sunucuların olduğu kutlamaya katıldık. Ama yine de çok eğlendik. Aslında o gece mekanlarda da kutlamalar varmış ama hiç ilgimizi çekmedi. Budapeşte’nin gece hayatını da çok fazla keşfedemedik zaten. Sadece bir gece, Macar arkadaşımızın bizi götürdüğü, şehrin eski Yahudi mahallesinde bulunan “harabe” barlardan birine gittik. Bu aralar bu tür barlar Budapeşte’de çok popülermiş. Bizim Beyoğlu’ndaki binaların tarzındaki eski binalar, çok da fazla restorasyon yapılmadan, içleri eski eşyalarla her odası farklı bir tasarımcıya yaptırılarak bara dönüştürülmüş. Bizim çok hoşumuza gitti, bol bol da dans ettik. Arkadaşlarım orada Unicum denen, shot olarak içilen neredeyse siyah renkli başka bir Macar içkisi içtiler ama ben yine birayla yetindim. Nedense Macar yiyecek içeceklerine pek ısınamadım!
Bu da meşhur gülaş çorbası. Tattığım Macar yemekleri arasından bir tek bunu beğendim. Ama onun da görüntüsü kötü.. :)
Macar yemekleriyle ünlü restoran Piroska, komünist dönemden kalma televizyon, daktilo, motosiklet ve radyo gibi nostaljik Macar yapımı eşyalarla dekore edilmiş.
www.organikturkiye.com.tr
Şubat 2014
71
ORGANİK SEYAHAT
Yiyecek içeceklerine ısınamadım ama kasvetli bir havası olmasına rağmen şehri genel olarak çok sevdim ki kasvetli yerlerden aslında hiç hoşlanmam. Ya da uzun süredir Avrupa’ya gitmemiş olduğumdan dolayı, bana olduğundan daha etkileyici geldi. Çok güzel korunmuş, çeşitli tarzlarda inşa edilmiş tarihi binaları, Tuna Nehri, nehri süsleyen birbirinden güzel köprüler, kıyılarındaki binalar... Binalar ve köprüler, özellikle de akşamları ışıklandırıldıklarında masalımsı bir görüntü oluşturuyolarlar. Ben en çok 1904 yılında yapılan Parlamento Binası ve 1884 yılında yapımı tamamlanan Macar Devlet Operası’nı beğendim. Bupapeşte’de bulunduğumuz 3 gün boyunca hava buz gibiydi ve yerler de karla kaplıydı ama o havada, özellikle de akşamları nehrin kenarında ve şehrin sokaklarında yürümek, etrafı izlemek acayip hoşuma gitti. Kasvetli havanın içimi sıkması gerekirken, tam tersine acayip huzurla doldum. İşe güce, günlük hayata ara verip böyle küçük kaçamaklar yapmak, farklı yerlere gitmek insan ruhuna acayip iyi geliyor, yani en azından bana... Neyse, hava buz gibi olduğu için şehri gezerken, yürüken sık sık kafelere girip oturduk. Böyle havalarda kafelerde oturmak da fazlayısla keyifli oluyor. Özellikle de, benim gibi kalın kıyafetler giyinemeyen veya biraz da artist artist gezineceğim diye incecik kıyafetlerle gezinen insanlar için, kafe molaları çok keyifli olmanın yanısıra, sıcak çikolatanızı içip ısınmak adına çok yararlı oluyor. Neyse ki soğuğu da seven bir insanım. Macarlar’a gelecek olursak, genel olarak güleryüzlü değiller ama somurtkan da değiller. Birşey sorduğunuzda ellerinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorlar. Ayrıca benim düşündüğümün aksine, bir çoğu da sarışın. Macar kızları da gayet hoşlar. Şehirde bir de genel olarak, Slovakya ya da Bulgaristan olduğu kadar olmasa da eski bir komünist ülke havası hala var. Özellikle yaşlı bir çok insan, 80’lerden kalma kıyafetlerle,kürklerle ve bana nedense o dönemi hatırlatan kalpaklarla geziniyorlar. Ben de tabii merak edip, Macar arkadaşlarıma o dönemi sordum. Komünist dönemde halkın 3 yılda bir sadece komünist komşu ülkelerine gitmelerine izin veriliyormuş, hem de aile başına harcamaları için sadece 50 $ verilerek. Ben olsam herhalde delirirdim böyle bir durumda! :) Halk o dönemi pek iyi anmıyormuş ancak o zamanlar işsizlik yokmuş ve herkesin karnı doyuyormuş. Devlet her aileye televizyon, bozdolabı gibi ürünleri ücretsiz veriyormuş. O yüzden çok az da olsa o dönemi özleyenler de varmış. Gelelim Budapeşte’de nerede kalabiliriz sorusunun cevabına. Biz 4 kişiydik ama hepimiz aynı yerde kalmadık. Ben arkadaşlarımdan biriyle hostel’da kalırken, diğer 2 arkadaşımız otelde kaldılar. Biz adı gibi barok mimariye sahip bir binanın en alt katında bulunan Baroque Hostel’da kaldık. Hostel şehrin en eski meydanlarından Hösök Tere’ye, yani Kahramanlar Meydanı’na sadece 3-4 dakikalık yürüme mesafesinde ve iki kişilik özel odada kişi başı sadece 20 € ödeyerek kalabiliyorsunuz. Kesinlikle tavsiye ederim Baroque Hostel’ı. Gerek dekorasyonu, gerek temizliği, gerek de güleryüzlü ve yardımcı çalışanları olsun, biz çok memnun kaldık. Eğer benim gibi artık öğrenci değilseniz, çevrenizden “bu yaşta da hostel’da mı kalınır” gibisinden gelecek mahalle baskılarını hiçe sayın ve bence bu ekonomik seçeneği tercih edin. Ayrıca daha önce de
72
Şubat 2014
www.organikturkiye.com.tr
bahsetmiştim, hostellarda enteresan insanlarla tanışabiliyorsunuz. Biz yatmadan yatmaya gitmemize rağmen, Finlandiyalı bir grupla tanıştık ve bol bol sohbet ettik. Diğer arkadaşlarımız da, Oktogon Meydanı’na çok yakın olan Radisson Blu Hotel’de kaldılar. Çok merkezi bir konumda bulunan ve gayet konforlu olan 4 yıldızlı bu otelde de iki kişilik odada, kişi başı sadece 50 € ödeyerek kalabilirsiniz. Hatta kampanya dönemlerine denk gelirseniz, neredeyse hostel fiyatına, gecelik 35 €’ya kalma imkanını bulabilirsiniz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, diğer tüm Avrupa Birliği ülkelerine olduğu gibi, Macaristan’a da elimize sadece pasaportumuzu alıp gidemiyoruz. 21 Aralık 2007’de Schengen’e üye devletler arasına katılan Macaristan’a girebilmek için, Schengen vizesi almanız gerekiyor. Ancak gerekli evraklarınızı götürmeniz durumunda, diğer AB ülkelerine oranla, Macaristan Schengen vizesini çok hızlı ve sorunsuz şekilde veriyor. Ayrıca vize görevlileri de kendilerini bir nevi çalıştıkları ülkenin konsolosu sanan kompleksli Türkler yerine çok tatlı, Türkçe konuşan, güleryüzlü Macar bayanlar. Vize ile ilgili bilgileri, Macaristan Konsolosluğu’nun internet sayfasından öğrenebilirsiniz. Vize ücreti 60 €. Vize alan aracı şirketlere boşu boşuna gidip yaklasık 50 TL ücret ödemenize de hiç gerek yok. Vize işlemleri oldukça basit ve konsolosluk Levent’te, Metrocity’nin olduğu binada olduğu için ulaşım da oldukça kolay. Ben Budapeşte’yi beklediğimden çok daha fazla beğendim, beklediğimden çok daha fazla eğlendim ve üstüne bir de huzurla doldum. Sizlere de kesinlikle, haftasonu sadece 2 gün için olsa bile gitmenizi tavsiye ederim. Görecek daha çok fazla şehir ve ülke varken ikinci defa gitmeye gerek var mı bilmiyorum ama bence herkesin bir defa mutlaka gidip görmesi, Tuna Nehri’nin kenarında akşam vakti yürümesi gereken bir şehir...
www.facebook.com/organikturkiye Bizi Sosyal medyadan da takip edebilirsiniz...
https://twitter.com/OrganikTrkiye