1
2
İÇİNDEKİLER
MINOTSMINDA – GYUMRI…………………………………………………………………………………………5
GYUMRI – ECHZIMENDIN………………………………………………………………………………………….29
ECHZIMENDIN – YEREVAN…………………………………………………………………………………………75
YEREVAN…………………………………………………………………………………………………………………138
YEREVAN – DILIJAN…………………………………………………………………………………………………172
DILIJAN – SAPARRIO……………………………………………………………………………………………….217
3
4
NINOTSMINDA – GYUMRI 10 Temmuz 2013 Çarşamba
Gürcistan ile Ermenistan sınır kapıları arasındaki yol çok kötüydü. Ermeni tarafında asıl geçiş kapısının inşaatı devam ettiğinden ulaşım servis yolundan sağlanıyor. Hakanın bütün endişelerine karşın birkaç poz fotoğraf çekmeyi ihmal etmedim.
Ermenistan tarafındaki kapıya geldik. Ermenistan Türk vatandaşlarına vize uyguluyor. Vizeyi sınır kapılarında ve hava alanında ülkeye girerken 3000 AMD karşılığında alabiliyorsunuz. Eğer önceden vize almak isterseniz elektronik vize müracaatı yapabilirsiniz. Hakan'ın önerisi ile ikimiz e vize müracaatı yaptık. Gelen e postada 10 $ vize ücretinin kredi kartımızdan tahsil edildiği, 2 gün içinde bizi bilgilendirip vize numarasını yollayacakları yönünde mail geldi. Daha sonra olumlu olumsuz bir yanıt gelmediği gibi verilen linke ulaşmakta mümkün olmadı. Bence en doğrusu 5
sınır kapısından vize almak. Hakan görevli memura yaklaşıp pasaportunu ve e vize başvurusuna gelen e postayı gösterdi. Görevli pasaportu görünce bize komşu diye hitap etmeye başladı. Son derece kibar davranıyorlardı. Görevli vize numarası olmadığı için işlem yapamıyordu. Hakan ve ben parayı ödediğimiz halde yanıt gelmediğini söylüyorduk. Şefleri ve Murat adındaki vize görevlisi geldi. Murat biraz Türkçe biliyor. Erdal’ın Rusçası, benim ve Hakanın İngilizcesi ve Murat’ın Türkçesi ile her dilden iletişime geçtik. Diller birbirine karıştı ama sonuç olumsuz. Erdal bizim uyarımız ile başvuru yapmadığından onda sorun yok, o buradan vize alacak. Hakan bir anda benim mama Ermeni papa Türk dedi. Görevli bunu duyunca mama Ermeni diye sordu. Hakan evet deyince damgayı basıp geç dedi. Hakan kapıdaki görevli memura numara yapıp 10 $ ı kurtarmakla kalmadı bizden yaklaşık yarım saat önce Ermenistan’a girmiş oldu. Sıra bana geldi. Bende parayı verdim vizeyi alamadım diyorum ama görevli bilgisayar ekranını gösterip kayıt yok diyor. Sonunda tamam dedim bir kez daha ödeme yapayım dönünce dış işleri bakanlığınıza durumu 6
bildirip paramı geri isterim dedim. Murat’ın yanına gidip başvuru formunu doldurdum. Vize ücretini AMD olarak istiyorlar $ kabul etmiyorlar. Erdal o sırada az ilerideki banka şubesine $ bozdurmaya gitmiş. Murat sende git bozdur dedi. Yolda Erdal’ı gördüm ben bozdurdum ikimize yetecek kadar para var deyip beni geri çevirdi. Önce Erdal, ardından ben vizelerimizi alıp giriş yaptık. Sınırı geçtikten sonra dönüp kapının fotoğrafını çektim.Erdal’da benim fotoğrafımı çekti. Bu sırada sınır kapısının yanındaki kulübeden çıkan bir görevli kapının fotoğrafını çekmenin yasak olduğunu söyleyip fotoğraf çekmememizi söyledi. Tamam deyip gideceğimiz yöne döndüğümde Hakan yol kenarındaki yakıt pompalarını fotoğraflıyordu. Sınırı geçer geçmez yol bozuldu.
7
Bisikletlerimize binip devam ettik. Yol kenarında ata binen bir kız vardı.
İleride bir kiliseyi görünce bisiklet üzerinde giderken fotoğrafını çektim ama yol kenarından birisi bana seslenip fotoğraf çekme dedi. Meğer kilisenin yanında askeri birlik varmış ve bana seslenen nöbetçiymiş. Tamam deyip devam ettim. Bu kısa süredeki ilk izlenimim ülkede militarist bir hava hakim, Gürcistan’daki kadar rahat hareket edemiyorsunuz.
8
Sınırdan uzaklaşıp kasabadan çıktıktan sonra keyfim yerine geldi yeniden fotoğraf çekmeye başladım.
Yol çok kötü. Hem üzeri toz kaplı hem de delik deşik. Çukurun birisinden kaçsanız diğerinden kaçamıyorsunuz.
9
Evler boĹ&#x; gibi.
10
Yol biraz d端zeldi.
11
Bir çeşmenin yanında sularımızı doldurup Erdalı beklemek için durduk. Sınırı geçince telefonlarımız kesildi. Ekranda Beeline AM yazıyor ama Türkiyeyi ve birbirimizi arayamıyoruz. Telefon hattımızı burada kullanabilmek için Roaming işlemini yaptırmamız gerekiyormuş. Onun için aranın fazla açılmamasına özen gösteriyoruz. Rüzgar çok fazla bizi oldukça etkiliyor. Erdal’a istersen burada kalalım yarın devam edelim sabah rüzgar durur dedik kabul etmedi. Ben iyiyim gidelim dedi. Buz gibi akan sudan matarasını doldurdu Gyumriye doğru devam ettik.
Sıkı bir tırmanışı tamamlayıp yokuşun tepesine çıktım. Hakan da geliyor. Rüzgar deli gibi esiyor. 12
Bu yokuşu çıktım.
13
Hakana bir zoom yapalım.
Hakanda durdu yolun fotoğrafını çekiyor. Yanıma gelen Hakan abi aramızdaki mesafeyi 50 metreye kadar düşürdüm ama sonra terleyip durdum üzerimdeki rüzgarlığı çıkardım bu arada ara bir anda 150 metreye çıktı koptum diyor. Önemli olan uygun zamanda uygun hamleyi yapabilmek ve gücü ekonomik kullanmaktır.
14
Erdal oldukça geride kalmış.
15
Erdal’ın gelmesi ile iniş için hareket ettik.
İnerken bir ara yanımdan geçen Hakan abi kaç km ile gidiyoruz diye seslendi. Baktım kadranda 72 km görünüyordu. Bu anda yanımdan geçen Hakanın hızı benden daha fazlaydı. Erdal daha sonra 82 km yi gördüğünü söyledi.
16
İniş bitti düz yolda ilerliyoruz.
Gyumrinin dış mahallelerine geldik. Yol kenarındaki vişne ağaçlarını görünce Hakana seslendim ama duymayıp devam etti. Vişne yemek için durdum.
17
Vişne yedim su içtim ama Erdal görünmedi. Düşük hızda pedal çevirmeye başladım.
Gyumri girişinde Hakan bizi bekliyordu. Erdalın da gelmesi ile devam ettik.
18
Yollar delik deşik ilerlemek mümkün değil. Arabalar çukurlara düşe çıka ilerliyorlar. Asfaltı yenilemek yerine çukurları kapatmakla yetiniyorlar. Ekonomik zorluklar belli oluyor.
Artık Gyumriye giriyoruz. Şehre girmemizle birlikte asfaltın kalitesi düzeldi. Güzel bir yolda ilerlemeye başladık.
19
GeniĹ&#x; bir meydana geldik.
20
Geniş bir caddenin çevrelediği caddede ilk bakışta karşıdan karşıya geçmek zor gibi görünüyor. En azından bu kadar geniş ve boş bir cadde İstanbulda olsa sabahtan akşama kadar bekleseniz karşıdan karşıya geçemezsiniz.
21
Meydanın tam ortasında bir heykel var. Bir yandan fotoğraf çekiyoruz bir yandan çevreyi tanımaya çalışıyoruz. Hakan ile Erdal döviz bozdurmaya gittiler. Erdala 50 $ verip bozdurmasını söyledim. Geldiklerinde 1 $ 409 AMD dediler. Tam GEL e alışmışken şimdi başımıza birde AMD çıktı. Bir türlü TL karşılığını bulamıyoruz. Fiyatı önce $ a sonra TL ye çeviriyoruz. Ben kolaylık olsun diye fiyatı 200 e bölüp yaklaşık TL karşılığını bulmayı tercih ettim. Kalacak bir yer bulmamız lazım ve burada yardımımıza Lonely Planet yetişiyor. Konaklama yapabileceğimiz yerlere göz gezdirip en ucuz yer olan B&B (Bed and Breakfast) Yatak ve kahvaltı sunan Donara Kazaryanın pansiyonunu seçtik. Adresi çevredekilere sorup o tarafa doğru yöneldik. 22
Taşıt trafiğine kapalı sokaktan geçip Gorki caddesine ulaştık. Tarife göre önce Gorki caddesindeki Vanatur otelini bulup otelin hemen yanından sağa dönüp 140 numaralı eve ulaştık. Kapıyı çaldım. Çıkan kadına Donara hanımın evi burası mı diye sordum evet dedi. Adresi Lonely Planetten bulduğumuzu yer varsa kalmak istediğimizi söyledim. Nereden geliyorsunuz diye sordu Türkiyeden dedim. Buyurun yer var dedi. Kitapta fiyat için yatak ve kahvaltı 6000 AMD diye yazıyor. Fiyatı sordum kadın 6000 AMD dedi. İskonto yapıp yapamayacağını sordum 5000 AMD ye anlaştık yalnız kahvaltı yok. Bizim için sorun değil yanımızda yiyecek var. Donara hanımın kızı olan bayan Vartuhi bahçe kapısını açtı, bisikletlerimizi içeri aldık. Bize 1 tane 2 yataklı bir tane de tek yataklı oda verdiler. Tek kişilik odayı Erdala verip Hakanla iki kişilik odaya yerleştik. Duş önceliğini sağ olsun 23
arkadaşlar bana verdiler. Ben duştan çıkınca bayan Vartuhi lütfen arkadaşlarınıza söyler misiniz suyu idareli kullansınlar burada su sıkıntısı var, kullanma suyu depodan geliyor biterse susuz kalırız dedi. Vartuhi İngilizce öğretmeni olduğunu ama geliri yetmediği için evini pansiyon olarak verdiğini söyledi. Duştan sonra yemeklerimizi yiyip dışarı çıktık.
Az önce bulunduğumuz meydana doğru yürümeye başladık. Binanın altından geçilip arkadaki sokağa ulaşılıyor. 24
Binalar ışıklandırılınca çok hoş olmuş. Gün ışığındaki kasvetli görüntüden eser kalmamış.
25
26
Meydanda fayton gezisi yapmakta mümkün.
Havuzun suları klasik müzik eşliğinde ritme uygun olarak fışkırıyordu.
27
Buraya geldiğimde hani bu caddede karşıdan karşıya geçmek çok zor demiştim ya hiçte öyle değilmiş. Şoför sizin yaya geçidinin yanında kaldırım kenarına geldiğinizi görünce hangi hızda gelirse gelsin zınk diye durup size yol veriyor. Bizdeki gibi ondan önce geçerim deyip hızını arttırmıyor veya yayaların üzerine aracını sürmüyor. Karşısındakinin bir insan olduğunu görüp ona hak ettiği saygıyı gösteriyor. Tavuk kovalar gibi aracını üstünüze sürmüyor. Ne demek istediğimi videoyu izleyip görebilirsiniz. Bu ülkede ehliyeti olan, olmayan, almaya niyetlenen herkesi Gyumriye gönderip yaya geçidinin ne anlama geldiğini, yaya geçidinde nasıl davranılması gerektiğini gösterip öğretmek gerekir. http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=vnf5u1UISEo
Gece yarısına doğru eve dönerken kilosu 180 AMD ye kayısı aldık. Kayısılar kocaman ve tam kayısı tadında. Fiyatı da bizim ülkemize göre çok ucuz. yaklaşık 0,9 TL. Eve geldiğimizde bizden önce gelen ve bahçenin diğer tarafındaki evde kalan İtalyan bir bisikletlinin daha olduğunu öğrendik. O Erivandan gelmiş sınıra gidecekmiş. Kayısıları yiyip yatmak için odalarımıza çekildik. Ev halkı hep birlikte bezelye ayıklıyorlar. Eğer yemek fabrikası için hazırlık yapmıyorlarsa herhalde dondurup kışın kullanacaklar.
Bu günkü tur mesafem: 133 km.
Pedal çevirme sürem: 7 saat 11 dakika.
Ortalama hızım: 18 km. En yüksek hızım: 72 km. Bu hız tur boyunca ulaştığım en yüksek hız oldu.
28
GYUMRI – ECHZIMENDIN 11 Temmuz 2013 Perşembe Sabah her zamanki saatte kalktık. Bu gün çadır toplamayacağımız için şanslıyız. Bu evde yaşayan ailenin tamamı bir odada yer yataklarında yatıyorlar. Evde lüks olarak sınıflandırılacak hiç bir şey yok. İnsanlar kıt kanaat geçinip yaşamlarını sürdürüyorlar. Mutfaktaki fırınlı ocak Türk malı. İnsanın kendi ülkesinin ürününü yabancı bir memlekette görünce mutlu oluyor. Kahvaltı yaparken ev sahibimiz bize birer fincan çay ikram etti. Bayan Vartuhi ile Ermenistanda yaşayanların ekonomik durumu, yaşam zorlukları üzerine sıcak bir sohbete giriştik. Evin içindeki duvarda bulunan elektrik saati bana çok ilginç geldi. Sovyetler birliği döneminden kalmış olmalı. Kahvaltıyı bitirince çantalarımızı bisikletlerimize yükledik. Ben çadır çantasını dışarıda bırakmıştım gece kısa süreli yağmur yağmış çantanın üzerinde su damlacıkları vardı. Su kaplarımızı doldurduktan sonra ev halkı ile vedalaşıp yola çıktık.
29
Bu günkü yol haritamız: http://www.mapmyride.com/am/gyumri-shirak/gyumri-echzimendin-route-258766885
Rota çıkarmaya ilk başladığımda bu rotayı araçların kullandığı Erivana en kısa olan yoldan geçecek şekilde çizmiştim. Sonra araştırmalarımı yaparken Echzimendinde Ermenistanın ilk kilisesinin olduğunu öğrenip rotayı Echzimendinden geçecek şekilde yeniden belirlemiştim. Daha sonra bir gün internette araştırma yaparken Ani 30
harabelerinin Ermenistan tarafından çekilmiş fotoğrafını görüp aynı fotoğrafı çekme hevesi ile Türkiye sınırının çok yakınından geçen yeni bir rota hazırladım. Bu rotada Aniyi görebilmek için yoldan 5 km içeri girip Aniyi görecek, izin alabilirsek fotoğrafını da çekebilecektik. Bu yol diğer ikisine göre daha uzundu ama neredeyse hiç yokuş yoktu. En fazla yokuş en kısa olan ilk rotada vardı. Bu rotanın sınırımıza çok yakın geçmesi beni endişelendiriyord u. Çektiğimiz fotoğraflar nedeni ile Türk olmamızdan dolayı casuslukla suçlanabilirdik. Durumu Hakana söyledim. Abi benim için en makbulü en az yokuş olan yoldur deyince rotayı bu yoldan geçecek şekilde belirledim. Aniyi görmeye gidip gitmeyeceğimize orada karar verecektik. GPS teki iz kaydını takip edip seçtiğimiz yolu bulduk. Hava serin olduğundan hepimiz üzerlerimize yağmurluklarımızı giymiştik. Sokaklarda işe giden insanlar ve sokakları süpüren kadınlı erkekli görevliler vardı. Gün gelip burası da modernleşip makineleştiğinde muhtemelen bu insanların işsiz kalacağını düşünüp hüzünlendim. Sanayileşme, ileri teknoloji kullanımı üretim maliyetlerindeki işçilik giderlerini düşürürken insanların işsiz kalmasına neden oluyor. Peki alım güçleri düşen bu insanlar biraz daha ucuza ve daha fazla miktarda üretilen o ürünleri nasıl alacaklar? 31
Herhalde kredi borcuna boğularak. Yani geleceğini ipotek altına alarak. Bu düşünceler içinde giderken beni ter bastı. Yağmurluğumu çıkarmak için durdum. Hakan ile Erdal bu durumu fırsat bilip yol kenarındaki dut ağacından ağızlarını tatlandırdılar. Uzakta kocaman bir heykel yükseliyordu. Şehrin çıkışında tek katlı, bakımsız evler göze çarpıyor. Ortalıkta pek fazla insan görünmüyor. Ermenistan’ın yaklaşık nüfusu yaklaşık üç milyon kişi ve bunun bir milyon iki yüz bini Erivan’da yaşıyormuş. Bizde insanların İstanbul’a yığılması gibi burada da neredeyse ülkenin yarısı Erivan’a yığılmış. Yaşam standardı oldukça düşük görünüyor ve evlerin çoğu boş gibi. Şehirden çıktık tarım yapılan geniş düzlüklere geldik. Burada beni en çok şaşırtan bizde Karadenizde yetiştirilip tüketilen kara lahana tarlalarını görmem oldu.
32
Yol çıplak ovalardan geçip hafifçe alçalıyor. Gürcistanın yeşl bitki örtüsünün aksine burada neredeyse bir tane ağaç yok.
33
Türkiye sınırına oldukça yaklaştık. İki ülke arasında kalan Arpaçay baraj gölü göründü. Ermenistan tarafında sınırdan belli bir uzaklığa tel örgü çekilip yakın sayılabilecek aralıklarla gözetleme kuleleri yerleştirilmiş. Bu durum Ermenistan tarafından Ani tarafına yaklaşmamızın pek mümkün olmadığını gösteriyor. Dün hissettiğim militarist hava burada da varlığını sürdürüyor. Bu nedenle pek fotoğraf çekmek istemiyorum. Makinemi veya hafıza kartına el koyarlarsa tur başlangıcından beri çektiğim bütün fotoğraflar gider. Yolda su yok. Zevksiz bir yolda pedal çeviriyoruz. Benim sapmayı umduğum kavşaktan 6 km kadar önce Ani tabelasını görmem benim için sürpriz oldu. Üstelik buradan 20,5 km mesafe verilmiş. O kadar yolu gitmeye hiç niyetim yok. Gitsem bile beni tatmin edecek görüntüyle karşılaşıp karşılaşamayacağımı bilmiyorum.
34
Aniye Haykadzordan gidiliyormuş. Hakan ile Erdalı bekleyip geldiklerinde ne yapalım diye sordum. Hakan olumsuz görüş bildirdi, Erdal ise benim için fark etmez ne karar alırsanız ona uyarım dedi. Bende ne bulacağımızı bilmediğimiz bir yer için 41 km fazladan pedal çevirmenin mantıksız olduğunu söyleyince Aniye gitmemeye karar verdik. Yola devam ettik. Çiftçiler hayvanları için kış hazırlığı yapıyorlar. Biçtikleri otları kamyonlara yüklemiş götürüyorlar. Yolun zemini bozulmaya başladı. Koca yolda karşıdan gelen araçlar çukurlardan kurtulmak için bazen bizim şeridimize geçip adeta üzerimize doğru sürüyorlar. Aynı şeyi bizde yapıyoruz. Öyle ki bisikletin bile çukura düşmeden gidemediği yerler var. Gürcistanda yollar daha iyiydi. Şimdiden Gürcistanı özledim. Ülkenin bu bölümü bizlerde hayal kırıklığı yarattı. Bu tur için aramızda en isteklimiz olan Hakan umduğunu bulamadığını söylüyor.
35
36
Bir mezarlık ve içinde yükselen anıt.
Toplu taşımada kullanılan otobüsler çok eski. Her birisinin üzerine bizdeki oksijen türleri gibi 4 tüp yerleştirilmiş. Belli ki gazla çalışıyorlar. Yakıt bitince tüp dolusu ile mi değiştiriliyor yoksa yerinden sökülmeden mi dolduruluyor öğrenemedim ama bu kadar büyük tüpleri otobüsün üzerinden indirip bindirmek pek kolay olmasa gerek. Bu fotoğrafı çektikten kısa bir süre sonra büyük bir çukura düştüm daha sonra çantamın yanına sıkıştırdığım su şişemin düştüğünü fark ettim. Allahtan çantamda bir tane daha yedek şişe suyum var. Bir süre sonra Aragatsavar!a yaklaştığımızda yol kenarlarında kayısı ağaçları görülmeye başladı. Burada kayısı yetiştiriciliği oldukça yaygın. Erivandadüzenlenen film festivaline Golden Aprikot (Altın Kayısı) denmesinin 37
nedeni bu olsa gerek. Sonunda dayanamayıp yol kenarındaki bir kayısı bahçesine girip çalışanlardan kayısı istedik. Buyurun istediğiniz kadar yiyin dediler. Kayısılar sararmış ama hala serler. Yolda dayansın diye yumuşamadan topluyorlar. Olgunlarını bulmaya çalışıp yedik. Gittikçe etrafımız kalabalıklaşmaya başladı. Bizi gören çalışanlar yanımıza geliyorlar. Bu arada bir Mercedes araba geldi içinden inen adamlardan birisi İngilizce biliyor. Sohbet başladı. Ben uzaklaşmak için suyunuz var mı diye sordum. Sağ olsun bir çalışan yanlarında getirdikleri damacanadan şişemi doldurdu. Bu arada Hakan bana abi çaktırma Almanız diye sesleniyordu. Hala tedirginliği üzerimizden atamadık. Suyu doldurduktan sonra Hakana hadi gidelim burası çok kalabalık oldu dedim. Biz bahçeden çıkarken Erdalda gelmiş az geride çitin arkasından bir çalışanla konuşuyordu. Bizi görmedi, devam ettik. İleride bir yerleşim yeri var. Etraf çok bakımsız adeta terk edilmiş gibi.
38
Bahçeden çıktığımızdan beri Hakan ile birlikte gidiyoruz, Erdal görünmüyor.
Marketin önünde durduk.
39
Erdal da geliyor.
Bu arada yanımıza gelenler oldu ve nereli olduğumuzu sordular. Türküz dedik, şaşırdılar. Babasılyla gelen şirin küçük çocuk bir anda hepimizin ilgi odağı oldu.
40
Erdal duvarın gölgesine oturmuş hararetini Ararat birası ile söndürmeye çalışıyor. Bir yandan da çocuğun babası ile sohbet ediyor.
Sohbete Hakan da katılıyor.
41
Hakan abi birde yakından çek Ararat markası görünsün dedi. Arkadaki duvarın taş kaplaması bana Ahlat taşını anımsattı. Orada da binalar genellikle buna benzer renkli Ahlat taşıyla kaplanıyordu. Çocuk Hakanın kaskını çok sevmiş olmalı ki hala kafasından çıkarmadı.
42
Yolun karşısındaki boş arsada tüp yüklü bir kamyon duruyor. Etrafında da insanlar bekleşiyor. Bu tüplere bakılırsa boşalan tüp dolusu ile değiştiriliyor gibi görünüyor.
43
Molanın ardından yola çıktık, az sonra yerleşim yerinin merkezine yaklaştığımızda sol tarafta bir kalabalık ve hareketlilik gördük. Bir aracın şoförü aracından inmiş başka birisi ile kavgaya tutuşmuştu. Kalabalığın bir kısmı şoförü tutmuş arabasına bindirmeye çalışırken bir kısmı da hasmını uzaklaştırmaya çalışıyordu. Bıraksalar adamlar birbirlerini parçalayacaklar. Bizdeki kavgalardan hiç farkı yok. Oysa Gürcistanda muhtemelen böyle bir sahneye tanık olmazsınız. Orada da birbirlerine bağırıp kızanları gördüm ama işi kaba kuvvet uygulamaya dökmemişlerdi. Bir yol ayrımında daha işlek olan sol taraftaki yoldan devam ettik. Kavşaktan sonra yol iyice bozuldu. 44
Burada bir markette yeniden mola verdik. Umduğumuzdan hızlı gidiyoruz. Bu tempo ile gidersek ikindide Erivana ulaşırız. Oysa bizim hostel rezervasyonumuz yarın ve sonraki gün için. Erivana 10 ila 20 km kala uygun bir yerde konaklamayı teklif ettim. Erdal 30 km kala konaklayalım diyor, Hakan ise bu gün Erivana girip dolaşalım, bir hostel bulup kalalım yarında diğer hostele geçeriz eğer yer bulamazsak şehirden çıkıp kamp kuralım diyor. Ben bu gün şehre ulaşacağız diye o kadar yolu kat edip hedefe ulaşmışken tekrar yol yapıp dişarıya çıkmak mantıklı değil boşuna enerji harcayacağız dedim. Bu gece hostelde konaklamaya ise masrafımızı arttıracağı için karşı çıktım. Zaten dün Gyumride pansiyonda kalarak hesapta olmayan harcama yaptığımızı söyledim. Hakanda erkenden güneşin altında çadır kurup bekleyemem diyor. Bir ağaçlık buluruz belki diyorum. Bu durumda tek çare tempoyu düşürmek yoksa istemesek te kendimizi Erivan’da bulacağız. Yavaş yavaş insanlarla kaynaşmaya başladık. Bisiklet üzerine çat pat sohbetler yapılıyor. Burada iletişimimizi Erdal sağlıyor. Sanki zaman tünelinden geçip 50 yıl öncesine gitmiş gibiyiz. 45
Yeniden yolday覺z.
46
Arabalarla, evlerle geçmişe yolculuk yapıyoruz adeta.
47
Yol kenarında eli yüzü düzgün bir büfe görünce durduk.
Bir şeyler içip dondurma yiyerek serinledik. Burada uzun süre oturup çene çaldık. Hosteli arayıp rezervasyonu bir gün öne çekmek aklıma gelince hosteli aradım ama yer olmadığından isteğimiz gerçekleşmedi. Böylece hattımızla Ermenistandaki numaraları arayabileceğimizi öğrenmiş olduk. Sonunda kovulmadan gitmeye karar verip yola çıktık. Az sonra yol kenarındaki üzüm bağlarının ardında Ağrı dağı göründü. Dağın zirvesi de görünüyor ama hava puslu olduğundan görüntü net değildi.
48
Köprünün üzerinden fotoğraf çekmeye başladık.
49
Bu arada Erdal da geldi.
Hakan ve Ağrı dağı.
50
İleride nükleer santralın bacaları da görünüyor.
Ağrı dağının çekebildiğim en net fotoğrafı bu.
51
http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=cDM2oV3_6t4
Devam ettik.
Uzun bir süre pedal çevirdikten sonra yol kenarındaki karpuzcuyu görüp durduk. Bir müşterinin aracılığı ile orta boy bir karpuzu 2 dolara alıp yedik.
52
Yol bir bulvara bağlandı. Erivana 35 - 40 km kadar yolumuz var. Karşıdan esen rüzgar bizi engelliyor. Önümüze kısa bir yükselti çıktı. Hakan önümde bisiklet gitmiyor diye söyleniyor. Vitesimi değiştirmeden pedallar yüklenip Hakanın yanından geçip gittim. Tepe bittiğinde dönüp arkama baktım ara açılmıştı. Acele etmeye gerek yoktu, tempoyu düşürdüm bir yandan da ağaçlık uygun bir kamp alanı bakınıyorum. Hakan hızını arttırıp bana yetişti arkama girip benim yardığım rüzgar boşluğunda gitmeye çalışıyor. Bu yöntemle % 40 ila 50 daha az güç harcayarak gitmek mümkün. Nükleer santralın bacaları daha net görünmeye başladı.
53
Yol kenarında karpuz tezgahları. Satıcı dur diye işaret yapıyor ama karpuzu daha yeni yediğimizden durmadım.
Sol tarafımızda nükleer santral.
54
Sağ tarafımızda Ağrı dağı. Bir süre sonra yolun sağında bir dere ve ağaçlık görünce durup burada konaklamaya ne dersin diye Hakana sordum. Hakan olur abi dedi. Rüzgar epey hırpalamış. Hem yolda harcadığımız zamanlar nedeniyle bu saatten sonra Erivana ulaşmanın bir cazibesi yoktu. Hakan ağaçların altındaki kişilerle selamlaşıp su istemiş, onlarda bir tane buz gibi bira vermişler. Erdal gelince konaklama fikrimizi ona da söyledik. Erdal ve guruptaki çocuklardan birisinin girişimi ile ağaçların arkasındaki tarla sahibi ile konuşulup tarlada konaklamamız için izin alındı. Gençler giderken yanlarındaki bir pide ve 2 domatesi bize bıraktılar. Çadırımı kurmak için çantamı 55
açtığımda yedek suyun kapağının açıldığını ve bütün suyun boşaldığını gördüm. Böylece hiç içme suyum kalmadı. Çocuklar 1 km ileride market olduğunu söylemişler ben gider alırım dedim. Hakan ve Erdalda bir su ile 2 litrelik bira istediler. Benim prensibim kamp için bisikletten indikten sonra gideceğim yere yürüyerek gitmektir. Asla bisiklete binmem ama baktım yerleşim yeri yaklaşık 3 km uzakta çaresiz bisiklet ile gitmeye karar verdim.
Bu günkü tur mesafesi: 120 km.
Pedal çevirme sürem: 5 ssat 21 dakika.
Ortalama hızım: 22 km.
En yüksek hızım: 54 km. Yola çıkıp pedal çevirmeye başladım. Rüzgar hızını daha da arttırmış, zor gidiyorum. 2 km sonra Echzimendin tabelasından saptım. Böylece görünen yerin Echzimendin olduğunu öğrendim. Echzimendin Ermenistan'ın dini merkeziymiş. 3. km de bir markete rastladım ama hazır gelmişken Echzimendini gezip kiliseyi görmek istedim. 56
Yolun sağındaki bu görkemli binayı görünce fotoğrafını çekebilmek için karşı kaldırıma gittim. Binanın kapısının önünde sandalyesine kurulmuş oturan yaşlı adam beni yanına çağırdı. Adama Mayr Tachar dedim, anlamayınca Lonely Planetten yazıyı gösterdim ama adam yine anlamadı. Beni içeri davet etti. Bisikleti kilitleyeyim diye işaret ettim gerek yok bir şey olmaz gibilerden bir işaret yaptı.
57
Ne ben adamı anlıyorum ne adam beni işaretle anlaşıyoruz. Bir ara English dedi. Kafamı salladım. Bu adama Türk olduğumu nasıl anlatacağım hadi anlattım diyelim devamında diyalog kopacak. Kabartma oymalarla kaplı şatafatlı bir koridordan geçip sağ taraftaki salona girdik. Salondaki kanepenin üzerinde içkiden sızan bir adam yatıyordu. Votka şişesi de yerde duruyordu. Yaşlı adam avizeyi yakıp gösterdi. Adam tavandaki ve duvardaki oymaların altındaki aydınlatma ışıklarını tek tek yakıp gösterdi.
58
Salon pahalı mobilyalarla donatılmıştı.
59
Sanki filmdeyim.
60
Buras覺 binan覺n koridoru.
61
Bahçede havuz, barbekü, büyük ekran plazma TV var.
Aklım bisikletimde ama adam bir türlü bırakmıyor, yukarı çıkmamı işaret etti.
62
En üst kata çıkıp etrafı seyrettik. Buradan tüm Echzimendin, Ağrı dağı, nükleer santral görünüyor. Bitti nihayet çıkabileceğim derken yaşlı adam 3. katın kapısını açıp orayı da görmemi istedi.
Salondan çıkıp yan taraftaki yatak odasına girdik. Burası nasıl bir yer aklım almadı. Tek kelime ile muhteşem.
63
Balkona çıktığımızda aşağıya göz atıp bisikletime baktım. Hala bıraktığım yerde duruyordu.
Bir başka yatak odasının duvar süsleri.
64
Sonunda tur bitti, dışarı çıktım. Bir kare de evin kapısından görüntü aldım. Evet burası evin sokak kapısı. Bu evin daha doğrusu sarayın kime ait olduğunu hala merak ediyorum.
65
Adamdan ayr覺l覺p caddede ilerledim.
66
Kilisenin bulunduğu yeri buldum. Giriş kapısını geçtikten sonra solda bir kule var.
67
Kulenin üzerindeki bir taşa ağrı dağı ve üzerindeki bulutlar çizilmiş.
Ben bisikletimin fotoğrafını çekerken karşıdan cübbeli bir papaz ve yanında 12-13 yaşlarında bir kız geliyordu.
68
Papaz yanıma geldiğinde selam verip nereli olduğumu sordu. Türküm deyince şaşırıp Türk müsün dedi. Evet dedim. Hıristiyan mısın diye sordu hayır dedim. Adımı sordu. Ardından Orhan Ermeni tarihini biliyor musun dedi. Bu arada cübbesini çıkarıp katlayarak çantasına koydu. Belli ki mesaisi bitmiş. Bilmem gerektiği kadarını biliyorum dedim. Ermeni tarihi hakkında ne düşünüyorsun dedi. Ne dememi bekliyorsun diye soru ile karşılık verdim. Ardından ben tarihçi değilim tarihin değerlendirmesini bu konuda uzman olan kişilerin yapması gerekir diye devam ettim. Ermenistanı nasıl bulduğumu, Ermenistan hakkında ne düşündüğümü sordu. Geçtiğimiz bölgenin çok fakir olduğunu, insanların iyi niyetle çabalayıp bir şeyler yetiştirip geçimlerini sağlama çalıştıklarını söyledim. Benimle daha sonra yazışmak hatta görüşmek istediğini söyledi. Kartımı verip istediğiniz zaman arayabilirsiniz dedim. Genç papaz ve yanındaki Mary ile el sıkışıp ayrıldık. Gördüğüm evin kime ait olduğunu papaza sormadığıma çok pişman oldum. Eğer bir gün bana yazarsa sorup öğreneceğim. Burası bir parkın devamı. Geniş bir avludan oluşuyor. Görünen bina Papanın 2001 yılında Ermenistanı ziyaretinin anısına yaptırılmış.
69
İleride görünen bu kilise sonradan yaptırılmış.
70
71
Görmek istediğim asıl kilise bu. Mayr Tachar. 301-303 yılları arasında yapılmış. Daha sonra yıkılmış, 480-483 yılları arasında yeniden yapılmış. Restorasyon yapıldığından kapalı.
72
Çekimleri tamamlayıp girişte gördüğüm markete gittim. 2 litre bira yokmuş, 3 şişe bira ve 2 su alıp kamp yerimize döndüm. Arkadaşlar beni merak etmişler. Hakan Turkcell ve Aveanın çektiğini söyledi. Bende sim kartımı takıp telefonu açtım ama her zamanki gibi Vodafone gene çekmiyordu. Daha önce bizim sınırın çok daha yakınından geçmiştik belki orada denesek Türkiyeyle konuşurdum. Duşumu aldım, yemeklerimizi yedik. Hakan sabah 5 te kalkıp Ağrı dağının fotoğrafını çekmek istediğini söyledi. Bende kalkacağım. Genellikle sabahları hava açık olur.
73
Yemekten sonra çadırlarımıza girdik. Hakan şebekeyi yakalamanın mutluluğu ile önüne geleni arayıp bilgi veriyor. Yatıp bir süre müzik dinleyip sonra uyudum. Echzimendin turunda 8 km yol yapmışım.
74
ECHZIMENDIN – YEREVAN 12 Temmuz 2013 Cuma Gece dışarıdan gelen seslerle uyandım. Gözlüğümü takıp saate baktım 03:30 du. Ses bizim kaldığımız tarlanın sınırını oluşturan ağaçların arkasındaki alandan geliyordu. Bir kadın bağırarak söyleniyordu. Ardından bir araba kapısının çarpılma sesi geldi. Belli ki tartışma vardı. Erkeğin sesi belli belirsiz geliyordu. Konu beni ilgilendirmediği için çıkıp bakmadım ama aklıma kötü senaryolar takıldı. İster misin bu tartışma sonunda taraflardan birisi diğerini öldürüp kaçsın ve polis bizi şüpheli sıfatı ile göz altına alsın. İşin yoksa suçsuzluğunu kanıtlamak için uğraş. İyi duyan sol kulağımın üstüne yattım ses kesildi. Bir süre sonra uyumuşum. Sabah uyandığımda saat 05:30 olmuştu hemen fotoğraf makinemi kapıp kafamı çadırdan dışarı çıkardım ve başımı Ağrı dağına doğru çevirdim ama sisten dağ hiç görünmüyordu. Hayal kırıklığına uğrayıp yeniden yattım. Bu gün çok erken kalkmamıza gerek yok Erivana yaklaşık 30 km yolumuz var. Kahvaltıdan sonra hazırlıklarımızı tamamlayıp bisikletlerimizi yükledik. Gece kadının bağırmasını Hakan da duymuş. Erdal hiç bir şey 75
duymadığını söyledi. Kamp yaptığımız yerin önünde bisikletimi görüntülerken
diğerleri yola çıkmıştı bile. Buradan Nükleer santral net olarak görünüyor. Sabah yola çıkmadan önce Hakan'a Echzimendiye girecek misiniz diye sorduğumda kiliseden bol bir şey yok girmeyelim demişti. Echzimendin girişini geçtim. Hakan ve Erdala yetiştim ama az sonra yan taraftan çıkan birkaç köpek havlayarak saldırdılar. Ben hemen pedallara basıp Hakanı köpekle arama siper yaptım. Her ikimizde köpekleri korkutmak için avazımız çıktığı kadar bağırıyorduk bu arada Hakan bir yandan da sağ ayağını sallayıp köpeği yaklaştırmamaya çalışıyordu. Bu saldırıyı atlattıktan biraz sonra yeni bir saldırıya maruz kaldık. Aynı manzara tekrarlandı. Bu arada köpekten kaçacağım diye o günkü en yüksek hıza ulaşmışım. Sabah sabah peş peşe 2 saldırı hiç çekilmiyor. Saldırılardan yılan Hakan sol şeride kaçtı. Hakan gel buraya araba çarpacak diyorum ama Hakan gelmemekte kararlı. Bir süre sonra sağa geçmeye kalktığında ise arkadan gelen arabanın altına 76
girmekten son anda kurtuldu. Erdal o anı fotoğrafınızı çekecektim ama gülmekten çekemedim diye anlattı. Köpekler yine Erdal'a saldırmamışlar. Daha sonra Hakan'a Echzimendiye girseydiniz o yoldan geçmeyecektiniz köpeklerde saldırmayacaktı dedim.
77
YerevanĹn kenar mahallelerine geldik. Burada daha çok Casinolar dikkat çekiyor.
78
Casinolardan birisi promosyon olarak herhalde araba veriyor.
79
Casinonun önünde fotoğrafımı çektirip makus talihimin değişmesini şansın benimde yüzüme gülmesini umuyorum.
Hakan Erivana girmenin heyecanı ile önde gidiyor.
80
Ve Erivandayız.
Erdala fotoğraf çekerken objeyi kadraja yerleştiremediği, ayaklarımın ucunu kestiği için kızıp söyleniyorum. Devam ettik.
81
Erivanda bir T羹rk markas覺.
Yeni ve eski yan yana.
82
İnsanlar işlerine gittiklerinden sabah trafiği yoğun.
Yol kenarında bir kuş tasviri.
83
Sovyet döneminden kalma hala kullanılan büyük bloklar.
84
Bir ara askeri bir binanın önünden geçtik. Önü üniformalı askerlerle doluydu. O militarist havayı yeniden hissettim fotoğraf çekmeden devam ettim.
85
GeniĹ&#x; bir meydana geldik.
86
Burada rezervasyon yaptırdığımız Theatre Hostel in adresini sorup öğrendik. Bu konuda en büyük yardımı İranlı Azeri asıllı çiftten gördük. Adam cep telefonunun harita servisi ile adresi sorgulayıp ekranda yerini gösterdi. Caddeyi bulduk ama 2. girişi bulamıyoruz. Bir yandan hosteli telefonla ararken diğer yandan Erdalı 2. girişi aramaya gönderdim. Hepimizin caddede bir aşağı bir yukarı dolaşmamıza gerek yok. Erdal Rusça konuşabildiği için adresi bulmada bize göre daha şanslı. Sonunda 2. girişi ve Hosteli bulduk. Hosteldeki odalarımız henüz hazır değil. Ancak 03:00 ten sonra giriş yapabileceğiz. Bisikletlerimizi ve eşyalarımızı bırakıpduş aldıktan sonra şehri gezmeye çıktık. Banyoda çamaşır yıkamak yasakmış. Yarın sabah makinede yıkayabileceklerini söylediler. Havluma varana kadar her şeyimi kirliye ayırdım. Hazır bedava makine bulmuşkan yıkatayım.
87
Kilise Tiflisteki kiliseyi and覺r覺yor.
88
Kilisenin önündeki meydanda ihtişamlı bir çift gövdeli bir at heykeli duruyordu.
Burada ana caddedeki binaların giriş kapıları ön tarafta değil. Ön tarafta sadece dükkan girişleri var. Binalara bu geçitten arka tarafa geçip ulaşabiliyorsunuz. Bu geçitten geçtikten sonra aynı zamanda binanın arkasındaki evlere de ulaşıyorsunuz. 1., 2. geçit dedikleri buymuş.
89
Bu geçitlerin çoğu son derece güzel resim ve grafiklerle süslenmişler.
90
Bir sokağın yanından geçerken baktık açık hava tezgahları var biraz bizim Mahmutpaşayı andırıyor. Erdal girip bir bakalım dedi. Hakan girmeyelim dedi. Bende girelim deyince girdik.
Burada yok yok. Gıda hariç giyim, kozmetik ve el aletleri üzerine aklınıza gelen her şey var. Çıkışımız girişimiz kadar kolay olmadı. Hem kalabalık hem çok uzunmuş.
91
Hakan Antepli Sarkise gidip lahmacun yemek istiyor. ben hem lahmacun hem shawurma yemek istiyorum. Nasılsa yarında buradayız.
Lonely Planetten bakıp her iki mekanında Tumanyan caddesinde olduğunu öğrendim. Aslında yeme içme yerlerinin çoğu Tumanyan caddesinde.
92
Caddeyi bulabilmek için biraz dolaştık.
Bir başka giriş.
93
Adeta sanat eseri.
Adamlar her yere heykel yapmışlar.
94
Sonunda aradığımızı bulduk ve boş bir masaya oturduk ama neyi bulduğumuzun farkında değiliz.
Yanlış geldiğimizi düşünüp kalkıp karşıdaki dükkana gittik.
Burası ünlü bir shawurmacı. Dükkana girdiğimizde bize adres konusunda yardım eden Azeri çiftle yeniden karşılaştık. 95
Shawurma bizim bildiğimiz döner. Tavuk, dana ve domuz etinden hazırlanmış dönerler var siz hangisini hangi büyüklükte istiyorsanız kasaya söyleyip ödemenizi yapıyorsunuz sonrada gidip siparişinizi alıyorsunuz. Shawurma kesilen döneri lavaşın içine koyup içine daha önce hazırlanan maydanoz, biber, soğan, domates, salatalık, mayonez, ketçap gibi katkıları sizin isteğinize göre koyuyorlar. Sonrada dürüm haline getirip veriyorlar. İçecek ve patates isterseniz onun için ayrıca ödeme yapıyprsunuz. Shwarma 650 AMD dan başlıyor. Kola veya ayran ki burada tan deniyor 250 AMD. bir kola bir shwarmaya 900 AMD (yaklaşık 4,5 TL) ödeyip pek ala doyuyorsunuz. Ayrıca bizim Adana, Urfa kebap gibi şişler hazırlanmış. Bunu alırkende kuzu, dana ve domuz seçeneklerinden istediğinizi seçiyorsunuz. Karnımızı doyurup Ermeni Ana (Mayr Hayastan) heykelini görmek için yeniden yola düştük.
96
97
Bırakın bir enstrümantali teneke çalmayı bile beceremem ama çalar gibi yapmaya çalıştım.
98
99
Fotoğraf çekerken orada bulunan birkaç kişi konuşmalarımızdan Türk olduğumuzu anlayıp bizimle konuşmaya başlamışlar. Bir anda ortalık hareketlendi. Ne kadar çok Türkçe bilen varmış. Bu arada ortaya çıkan İran vatandaşı bir Azeride hipnozcu olduğunu dünyanın çeşitli yerlerine gidip konferanslar verdiğini söyleyip lafa karıştı. 2 şerli 3 erli guruplar halinde herkes bir şeyler konuşuyor. Hakan ailesi zamanında Türkiyeden Lübnana göç eden Ermeni Jousef tarafından yakın markaja alınmış durumda. Erdal ise Ninesi Erzurumda kadının annesi dışındaki bütün çocuklarını kaybeden çiçekçi kadın tarafından markajda tutuluyor. Bu arada kadının tanıdığı teakwondo şampiyonu da yanlarında.
100
O da İstanbula şampiyonaya gelecekmiş telefon numarası alış verişi yapıyorlar. Arka planda da hipnozcunun eşi ve hanımı. Çiçekçi kadın hikayesini anlatırken göz yaşlarına boğulup Erdala sarılıp ağlamaya başladı. Erdalda duygulandı. Doğrusu bu ya böylesine bir manzarayı hiç birimiz beklemiyorduk. Erdalında kadınında gözleri kıpkırmızı.
101
Hep birlikte hatıra fotoğrafı çektirdik.
Kadın tezgahının başına döndü.
102
Jousef bizi Ermeni anaya çıkan merdivenlere kadar getirip yolu tarif etti.
Jousef fotoğrafımızı çekip ayrıldı.
103
Jouseften ayrıldıktan sonra parktaki heykelleri inceleyerek merdivenlere doğru yürümeye başladık.
Paslanmaz çelik saç parçalarından yapılmış bir heykel.
104
Bu parkta sağlı sollu pek çok heykel var. Belki de sadece bu parktaki heykellerin sayısı İstanbuldaki heykellere yakındır.
105
106
Bu heykellerin her biri dünyanın çeşitli ülkelerindeki sanatçılar tarafından yapılmış.
107
At nallarından yapılmış at heykeli.
108
109
Sigara i癟en kad覺n heykeli.
110
111
Burası Erivan askeri müzesi.
Eski araba lastiklerinden yapılmış bir arslan heykeli. 112
Eser Güney Koreli sanatçı Ji Yong- Ho tarafından paslanmaz çelik ve kullanılmış lastiklerden 2008 yılında yapılmış.
113
Camdan yapılmış rüzgar gülleri.
Bir yandan heykelleri inceleyip diğer yandan yukarı doğru çıkıyoruz.
114
Sovyetler Birliği ile iş birliğinin 50. yıl anısına dikilen anıt.
115
Erivanı tepeden seyrediyoruz.
Değişik mimarili bir yapı. daha doğrusu 2 yapı.
116
Bir 癟ocuk park覺.
117
Ermeni ana heykelinin olduÄ&#x;u parka geldik.
118
Burada daha önce Stalin heykeli varmış. Sovyetler Birliği çöktükten sonra Ermenistan o heykeli indirip yerine bu heykeli yerleştirmiş. Heykelin altında birde müze var. Giriş ücretsiz. Fotoğraf çekmek 500 AMD, rehber 500 AMD.
119
Şehirde bu çeşmelere sık sık rastlamak mümkün.
120
121
Hakanın yol kenarındaki aynada süslendiğini görünce bu fotoğrafı çektim.
Erdal durumu anlayamadığı için bu fotoğrafı çekti.
122
Sonrasında durumu düzeltti.
Erdalda Hakandaki kadar başarılı çekim yapamamışım.
123
Dönüşte Serkisin dükkanı Mertagheye uğramaya karar verdik. Birer Lahmacun söyledik. Lahmacunun fşyatı 750 AMD içecek 250 AMD. Toplam 1100 AMD. Hesabı yanlış yaptığımı düşünüyorsanız hemen ekleyeyim. Ermenistanda size garson hizmet ediyorsa hesaba %10 garsoniye ekleniyor. Lahmacun Antep usulü olduğu için soğan yerine sarmısak kullanılmış. Oldukça başarılı, incecik hamuru çıtır çıtır. Burada içli köfte, su böreği gibi bizim damak zevkimize uygun yiyecekler var. Sarkis bey herhalde garsondan bizim Türkçe konuştuğumuzu öğrenip masamıza geldi. Dedesi Antepten Halep e göç etmiş. Daha sonra Erivana gelmişler. Türkçe ana babalardan evlatlara devam etmiş. Oldukça iyi Türkçe konuşuyor.
124
Sarkis bey lahmacunu fırına taşımak için bir asansör hattı yaptırmış. Sistem tamamı ile kendi dizaynıymış. Hakan dönmek istiyor. Erdalla otogara bilet bakmaya gittiler. Ben hostele geldim.
125
Hava sıcak kedi gölgede kendinden geçmiş.
Hakan ile Erdal geldiler. Yarın İstanbula otobüs varmış. Hakan sabah o otobüsle dönecek. Fiyatı 60 $ mış. Hava kararınca dışarı çıkmaya karar verdik ama saat 21:30 olmasına rağmen bir türlü toparlanıp dışarı çıkamadık. Son olarak Hakan bilgisayarın başına oturdu facebookta yazışıyor. Baktım bir türlü çıkamıyoruz kendi başıma çıkmaya karar verdim. Böylesi daha güzel olur herkes kendi macerasını yaşayıp değişik yerler görürler. Hostelden ana caddeye çıkıp hiç gitmediğimiz sol tarafa yürüdüm. Az ileride bir meydan vardı. 126
Opera meydanı gündüz görüntüsünden çok farklı.
127
Meydan kalabalık. Klasik müziğin sesi ortalığı çınlatıyor.
128
Havuzdaki fıskiyeler müziğin ritmine uygun olarak suyu fışkırtıyor. Gösteri renkli ışıklarla da destekleniyor.
Çalan parçaların her biri ünlü tanıdığımız parçalar.
129
Klasik müzik ancak bu şekilde sevdirilebilir kanımca. Bizde bir zaman olduğu gibi radyodan belli zamanlarda klasik müzik çalarak değil. İnsanlar hem eğleniyor hem müziğe aşina oluyor.
130
Arada bir rüzgarla uçuşan su zerrecikleri bizi ıslatıyor. Bu sıcak yaz gecesinde biran içinde olsa bizleri serinletiyor.
Bir süre burada su ve ışık gösterisini müzik eşliğinde izledim. http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=6kfXtTfnjjg 131
Sonra meydandan ayrılıp kalabalık sokaklara daldım.
Adidas mağazasının vitrinindeki bisikletler dikkatimi çekti.
132
Vitrinde teşhir edilen Trek modelleri yanında bir Türk markası olan Salcanonun da modelleri vardı.
Bir Türk markası bisikletin Erivanda Trek gibi bir dünya markasının yanında yer bulup satılması insanı gururlandırıyor. Salcanoyu bu piyasaya girip belli bir pazar payı yakaladığı için kutluyorum. Gündüz birkaç gencin altında Salcano bisiklet görmüştüm.
133
Trekin en ucuzundan en pahalısına kadar değişik modelleri sergileniyor.
134
Çiçek satan adam heykeli uzaktan karanlıkta canlı gibi duruyor.
Araç trafiğine kapalı bu caddede dünyaca ünlü pahalı markaların mağazaları yer alıyor.
135
Başka bir parkta başka bir müzikli su ve ışık gösterisi vardı ama burası diğeri kadar kalabalık değildi.
136
Hostele döndükten bir süre sonra Erdal ile Hakan da geldi. Yarın hakan erken kalkıp gidecek onun için hemen yattık. 137
Bu günkü tur mesafesi: 23 km.
Ortalama hızım: 18 km.
Pedal çevirme sürem: 1 saat 17 dakika.
En yüksek hızım: 35 km. Bu hıza köpekten kaçarken ulaştım.
YEREVAN
13 Temmuz 2013 Cumartesi Sabah her zamanki gibi erkenden kalktık. Hostel görevlimizin ikramı küçük sandöviçlerimizi yiyip çaylarımızı içtikten sonra bisikletlerin olduğu deponun 138
anahtarını alıp aşağı indik. Hava şimdiden çok sıcaktı. Hakan bisikletini ve çantalarını depodan çıkardı. Saat 08:00 den önce otogarda olması gerekiyormuş onun telaşı ile bisiklete atlayıp Allahaısmarladık dedi. Dur dedim bir öpüşelim, vedalaşalım, fotoğraf çektirelim. Yola çıkarken ve özellikle bir yere yetişeceğimde bende çok telaşlıyımdır. Bu nedenle Hakanın ruh halini anladığımdan bu seramoniyi fazla uzatmadım. Hakan ana caddeye gitmek için geçide doğru pedal çevirdi. Yukarı çıkıp giyindikten sonra şehri gezmek için bizde dışarı çıktık. Bu günkü plana göre bir kiliseyi ve Ağrı dağını görmek için 80 km lik bir bisiklet turu yapacaktım ama gelmeden önce Lonly Planet forum sayfasında kilise için görseniz de olur görmeseniz de türü yorumları okuduktan ve sis yüzünden Ağrı dağının net görünmemesinden bu fikrimden vazgeçtim. 139
Bu günkü ilk hedefimiz Ermenilerin Genoside Museum dedikleri Soykırım Müzesini gezmek. Yol üstündeki bir binanın üzerindeki kabartma motif oldukça ilginç geldi. Bu tür eserleri sık sık görebilirsiniz. Ermenilerin el sanatlarındaki ustalığı bilinen bir gerçek. Bu binanın duvarına da Erivan haritası işlenmiş. Bunun harita olduğunu ben fark etmemiştim, Erdal fark etti. Şekilde de görüldüğü gibi Erivan şehir merkezi Opera meydanı merkez alınarak o meydanın etrafına çizilmiş birbirine paralel çemberler ve bu çemberleri birbirine bağlayan düz hatlarda şeklindeki geniş caddelerden oluşmuş. Hava çok sıcak olduğu için gölgelerden yürüyoruz ama bu klasik arabayı görünce güneşe aldırmadan karşı kaldırıma geçtim.
140
Ermenistan da araba plakaları bizdekilere çok benziyor. 2 rakamlı bir sayı, ikili harf gurubu ve 3 rakamlı bir sayı. 81 e kadar olan plakaları gördükçe kendimi Türkiye de gibi hissediyordum. Plakaların bizdekinden tek farkı daha ince yazı karakteri kullanılmasıydı.
Erdal karşı kaldırımda hostelden aldığımız Erivan haritasını inceleyerek gideceğimiz yönü tayin etmeye çalışıyor. Bende GPS ten yardım alıyorum. Dün şehre girdiğimiz caddeden ters yönde gidiyoruz. Ünlü Ararat marka kanyakların binası. Fabrika demiyorum çünkü sadece idare bina olarak kullanılıyor olabilir.
141
Belki fark etmişsinizdir bisiklet üzerinde sarı, şehri gezerken mavi, yatarken siyah tişörtümü giyiyorum. Birini diğerinin yerine mecbur kalmadıkça kullanmıyorum.
142
Şehrin merkezinde Stalin dönemi mimari ye sahip yapılar olmakla birlikte dışında modern mimaride yapılmış yeni binalar da göze çarpıyor.
Erivan stadyumunun yanından geçiyoruz. Bunun dışında birde yeni yapılan stad var ama sırf dışarıdan stadyum göreceğiz diye gitmeye niyetimiz yok.
143
Stadın yanındaki açık hava pazarından geçip kestirme olsun diye arkadaki parkın merdivenlerinden yukarı çıkıp geniş bir düzlüğe geldik.
144
Burada Ermenistan’ın varlığını temsil eden hiç sönmemek üzere yanan bir meşale var.
145
Müze girişini bulmak için parkta yürümeye başladık. Hoparlörden ağıta benzer alçak sesle söylenmiş bir Ermeni şarkısı çalıyor. Adeta bir yas evinde gibiyiz. 146
Bahçede aslı ABD de sergilenen bir Ermeni sanatçının kolleksiyonuna ait çocuğunu soykırımdan kurtarmaya çalışan ermeni bir annenin korku dolu gözler ve çaresizlikle etrafa bakındığı bir heykelin kopyası var.
147
Müze saat 11:00 de açılıyormuş. Daha 1 saatimiz var. Parkta oturup müzenin açılmasını bekledik. 11:00 olunca müzeye girdik.
148
Müzede panolarda 1915 öncesi Anadolunun Ermeni nüfusunun yoğun olduğu şehirlerinde yaşayan Ermeni nüfusu, okulu ve kiliselerinin sayıları verilip karşısına da bu günkü durum yazılmış. Camekanlarda ise o zamanki olaylar ile ilgili yazılan kitaplar, gazeteler ve makaleler ile fotoğraflar sergilenmiş.
149
150
151
Burada idam edilenlerin Ermeni doktorlar olduğu yazıyordu.
152
2500 Ermeninin Malatyadan sürgün edildiğinde kullanılan kelepçe (kilidi ile birlikte). Bu ifade sergilenen objenin yanında yazanların tercümesidir. Bana ait değildir.
153
Her Ermeni’nin başına bir altın sloganı ile vaat edilen 2. Abdül Hamit döneminde kullanılan altın sikke.
Herhalde birbirine ait iki parçayı ayıran aralarında büyüyen bir kaktüs. Muhtemelen 2 parçada Ermenistan ile Anadoluda hak iddia edilen topraklar olabilir. 154
Tabloda 1915 ve 1922 de batı Ermeni vilayetlerindeki Ermeni nüfusu verilmiş. Burada adı geçen ermeni vilayetleri Erzurum, Van, Diyarbakır, Bitlis ve Sivas. Aradaki fark için ise göç ettirilmiş veya öldürülmüş ifadesi kullanılmış. Bu illerde 1915 te toplam 1185000 ermeni olduğu 1922 ye gelindiğinde sayının 112800 olduğu 1072200 kişinin göç ettirildiği veya öldürüldüğü iddia ediliyor.
Trajik görüntüler var. Haklı haksız tartışmasına girmek istemiyorum. Daha öncede söylediğim gibi bunu yapacak olanlar tarihçilerdir. Benim bu tartışmayı yapmaya yetkim yok. Ama ortada bir gerçek var ki çok trajik olaylar yaşanmış çok acılar çekilmiş (her iki taraf içinde geçerli). Bir insan olarak içim burkuluyor keşke hiç yaşanmasaydı diyorum. Sergilenen kitaplar arasında bir tanesi vardı ki çok ilgimi çekti. Naim Beyin anıları.
155
Naim Bey hatıralarından alınan bir bölümde bütün Ermenilerin imha edilmesi fikrinin Talat Paşanın planı olduğu bu konuda 1910 yazında Talat Paşa ve Ermenilerle pek çok kez konuştuğu yazıyor. Naim bey kimdir, yazılanlar gerçek midir bilemem.
156
Müzede Erdal görevli bir kadınla sohbet etti. Kadın bir ara bana dönüp sizde Türk müsünüz diye sordu evet dedim. Hiç bir şekilde kaba kuvvet, aşağılanma, dışlanma gibi bir davranışla karşılaşmadık. Erdal kaç gündür kuru şeyler yemekten bıktığını sulu yemek yiyebileceğimiz bir yerin tarifini istedi. O konuda da seferber olup yardımcı oldular. Müzeden çıktık ama hava çok sıcak. Buffımı yıkanması için hostelde bırakmıştım. Başıma güneş geçecek. Müzeye girişte sorun çıkmasın diye girişte Uzun taytımı giymiştim. Çıkardığım taytı başımın üstüne koydum. Erdal şapkası olduğu için yanındaki bandanasını bana verdi. Yolda görenler dönüp bene bakmaya başladılar. Görüntümde bir tuhaflık mı var anlayamadım.
157
Tavsiye edilen Kavkaz lokantasını bulmak için yürümeye başladık.
Bizde yıllar önce kullanım dışı bırakılan troleybüsler burada azda olsa kullanılıyorlar.
158
Yolumuzun üzerindeki Erivanın tek camisi olan Mavi Camiye de uğradık.
159
Caminin restorasyonunu İran yaptırmış.
160
Erdal bahçedeki meyve ağaçlarından hakkını alıyor.
161
162
Toplu ulaşımda kullanılan otobüslerin pek çoğu eski.
Gürcistanda olduğu gibi burada da bahçelerinden topladıkları meyve ve sebzeleri kadınlar yol kenarına oturup satıyorlar. Bu durum bizim ülkemizde de bundan pek farklı değil. Kadınlar çalışıyor, erkekler ortada görünmüyor.
163
Sanki İstanbul plakalı bir araç.
Sovyet döneminin sosyal konutları.
164
Sonunda lokantayı bulduk. Oda Tumanyan caddesinin bir yan sokağıymış. Kavkaz Lokantası şık bir yer. Gelen insanları halinin vaktinin yerinde olduğu belli. Erdala gir fiyatları sor ona göre girelim dedim. Çorba 4000 AMD yemekler 6000-8000 AMD imiş. Erdala bu yemek bize içeceği ve garsoniyesi ile 12000-15000 AMD ye patlar. Hostele gecelik 4500 AMD verip yemeğe 15000 vermek bana mantıklı gelmiyor ben bu günde shwarma yiyeceğim dedim. Dün gittiğimiz yere gidip shwarma ve kola içip 900 AMD verdik. Ben üstüne 200 AMD ye birde dondurma yedim.
165
Çok yorulduk. saat te 15:00 i geçti. Hostele gitmek için yola çıktık. Hostel saat 12:00 ile 15:00 arası temizlik için kapalı. Araba parçalarından yapılmış bir boğa heykeli.
166
Hostele geldiğimizde bu gün kalacağımız oda boşalmıştı. Bayan Eline sabah bıraktığım 2 kg çamaşırın yıkandığını, kilo başına 2000 AMD üsret aldıklarını ama bana güzellik yapıp kilo başı 1500 AMD dan 2000 AMD alacaklarını söyledi. Oysa ben bunu hostelin ücretsiz bir hizmeti zannetmiştim. Çaresiz parayı ödedim. Bu gün kalacağımız oda dedim yukarıda isterseniz birazda hostel ve fiyatı konusunda bilgi vereyim. Yola çıkmadan 1 hafta önce www.hostelworld.com adresinden Erivan hostellerini araştırıp en uygun fiyatlı hostelin burası yani Theatre Hostel olduğunu gördüm. Yorumlarda olumluydu. Bu arada Erivanın en popüler hosteli Envoy Hostel ve Tiflistede şubesi var. rezervasyon için %10 depozit isteniyordu. Her iki hostelde de bizim gideceğimiz tarihlerde yer sıkıntısı vardı. Bu iki hostelin kendi sitelerine girip incelediğimde bizim gideceğimiz tarihlerde de yer sıkıntısı olduğu görünüyordu. Theatre hostelin iyi tarafı kendi sitesi üzerinden rezervasyona kapora almamasıydı. Mail ile temasa geçip en ucuz odada 3 kişi 2 gece kalmak istediğimizi yazdım. Gelen cevapta bayan Eline 1. gün sıkıntı olmadığını ama 2. gün ucuz odada yer olmadığını bildirdi. Ancak bize kolaylık yapıp 2 kişilik odada konaklama fiyatına 3 kişi kalabilecektik. Böylece ilk gece adam başı 4500 erden 13500 AMD, 2. gecede 20000 AMD toplam 33500 AMD ödeyecektik. Hostele geldiğimizde Eline 2. gece 2 kişinin özel odada 1 kişinin ise bu günkü odada kalacağını ama 3. kişinin ödeme yapmayacağını söyleyip 2 kişilik odada nasıl kalacağımız konusuna açıklık getirmişti. Bu gün 20000 AMD lik odada kalacağız. Dün kaldığımız odanın girişinde 4 ranza vardı. Sonrasında bir kapı ve kapının ardında cam kenarında 2 ranza vardı. Bu gün o odanın yanındaki odada kalacağız. Bu odada da girişte 4 ranza var, ranzalar diğer odadakilerden daha kaliteli. Sonrasında bir kapı ve kapının ardında cam kenarında 2 karyola vardı. Sınıflandırma bu şekilde yapılmış. İstediğiniz kadar çay kahve içebiliyorsunuz, mesai saati dışında bilgisayarı da kullanabiliyorsunuz. Mutfakta bir masada meyve tabağı duruyordu biz nezaketen birer meyve yedik. Eline gelip hepsini yiyebileceğimiz söyledi. Meyveleri yerken bir anda içeri ellerinde kocaman valizlerle 8 kız girip bizim odaya doğru geçtiler. Anlaşılan bu geceki komşularımız bu kızlar olacaktı. Dün gece odalarda bizden başka kimse yoktu. Az sonra Eline gelip kızların üzerlerini değiştirip duş alacaklarını rahat hareket 167
edebilmeleri için bekleme salonuna geçmemizi rica etti. Salona geçip Eline ile sohbete başladık. Birkaç yıl önce İstanbula gelmiş çok beğenmiş. Kız kardeşi de geçen yıl Samsuna gitmiş oda orayı çok beğenmiş anlata anlata bitiremiyormuş. Eline arada bir içeri girip bakıyor ve bize bunlar genç duş almaları, saçlarını kremleyip giyinmeleri uzun zaman alıyor deyip özür diliyor. Sonra Eline kızlarla yan yana odalarda kalmamızın uygun olmayacağını söyleyip bizim odamızı değiştirmek için çalışacağını söyledi. Beklemeye başladık. Süre uzadı, Erdal kızdı. Sakin ol dedim kız uğraşıyor. Biz Eline ile sohbete devam ediyorduk. Sonunda bende sıkıldım, zaman geçsin diye dışarı çıkmaya yarınki yol için alışveriş yapmaya karar verdik. Çantalarımız, telefonlarımız, paramız, kimliklerimiz içerideydi. Eline istediklerimizi getirip bize verdi ve tekrar özür diledi. Dışarı çıkıp dün akşam gördüğüm Alışveriş merkezine gitmeye karar verdik. benim ilgimi cep telefonları bilgisayarlar çekti. Galaxy S4 ve benzeri telefonlarda burası ile pek fiyat farkı yoktu. 100 TL telefon kayıt ücretini eklediğinde hemen hemen aynı fiyata geliyordu. Oradan çıkıp hemen karşısındaki daimi pazara girdik. Girişte kuruyemişler, cevizli sucuklar, pestiller vardı.
168
169
KurutulmuĹ&#x; meyveler.
Meyveler.
170
Kurutulmuş balıklar ki bunlardan Gürcistanda da vardı.
Kasap reyonunda genellikle domuz eti satılıyordu. Bunun nedenini daha ucuz olmasına bağlıyorum. Domuz eti açık pembe rengi ile diğer etlerden hemen ayırt edilebiliyor.
171
Bu pazarın 2. katında ayakkabı ve elbise satılıyor. Ayrıca çeşitli peynirler, ekmekler ve lavaşlar da alıcı bekliyordu. Bu pazar bize ülkemizdeki çarşıları anımsattı. İki ulusun o kadar çok benzer yönleri var ki. Başka bir marketten alışverişimizi tamamlayıp geri geldiğimizde Eline gitmişti. Yerine gelen gece görevlisine durumu söylediğimizde delikanlı bizi alıp bisikletlerimizin olduğu yan binaya götürüp 1, kattaki daireye götürdü. Burası 2 kocaman yataklı bir daireydi. Bu sefer şans yüzümüze gülmüştü. Burada kalan kızları da Eline ikna edip bizim yerimize göndermiş. Eline ye teşekkürler. Duşumuzu alıp yemeğimizi yedikten sonra yattık. Yarın yine yolda olacağız.
YEREVAN – DILIJAN 14 Temmuz 2013 Pazar Gece yarısı başlayan şiddetli sağanak yağmur sabah 06:00 ya kadar sürdü. Erdal'a acele etmeyelim biz çıkana kadar yollar biraz kurusun dedim. Kahvaltımızı yapıp biraz oyalandıktan sonra 07:30 da yola çıkmaya hazırdık. Dün marketten 2 tane 1,5 litre su fiyatına aldığımız 6 litrelik suyu bitiremediğimizde n kalanını da ben 172
yüklendim. Hakan burada olsa işi Akiri katoya bağladın abi derdi. Bu söylemin hikayesi de şöyle. Olcay geçen turlardan birisinin fotoğrafına bakıp 5 litre taşıdığımı görünce Hakan!a telefon açıp gördün mü Orhan baba işi Akira Katoya bağlamış demiş. Ne yapayım para verdiğim bir şeyi atmaya kıyamıyorum. Hem böyle büyük kap akşam konakladığımız yerde dere veya çeşme yoksa duş almaya da yarıyor. Bu günkü yol haritamız: http://www.mapmyride.com/am/yerevan-yerevan/yerevan-dilijan-route-260083631
173
Bu gün yine zorlu bir etap bizi bekliyor. Hakan gitmeden ince Tiflise kadar olan etapların eğim grafiklerine bakıp kahkahayı basmıştı. Evde klimanın altında otururken kan ter içinde tırmanmaya çalışan bizleri unutma demiştim. Güneş açtı, sanki hiç yağmur yağmamış gibi. Böyle yağmura can kurban geceleri yağsın gündüzleri dursun. Yollar nispeten kurumuş.
174
Hostelin yanındaki meydandan sağa doğru döndük.
İleride sağdaki yolu takip etmemiz gerekirken sola sapınca kendimizi yeniden şehrin içinde bulduk. Yanlış gittiğimizi anlayınca yolu sorduk. Sevan gölünün yanından geçeceğimiz için Erdal'a Sevan'a nasıl gideriz diye sorduruyorum. Taksi şoförleri önce çok ters yönde gelmişsiniz dediler, sonra tarif ettiler. Erdal tatmin olmadığından az ileride bir daha sordu bu sefer daha sade bir şekilde tarif ettiler. GPS in ekranından da doğru yönde gittiğimiz görünüyor.
175
Az önce geçtiğimiz bir kavşağa geldik ben sola döneceğiz diyorum Erdal adamlar sağa dediler diyor. Sonunda birisine daha sorup benim döndüğüm tarafa geldi. Meğer Erivan yakınlarında Sevan diye bir yerleşim daha varmış. Halbuki Dilijan desek iş çözülecek. Nereden bilelim. 2 Gün önce Ermeni anaya giderken gördüğümüz parkın önünden geçen yola bağlanıp yokuşu çıktık.
176
Ermeni ana göründü.
Sovyet Ermeni 50. yıl anıtı da göründü.
177
Ardından bir iniş başladı.
İniş kısa sürdü yeniden çıkmaya başladık. Karşı taraftaki pembe renkli taksiler duruyordu. Bunlar bir şirkete ait. Diğer taksilerden ayrılsınlar diye pembeye boyamışlar.
178
Yokuş bitti yol ikiye ayrıldı. Sağ tarafa sapıp Erdalı beklemeye başladım.
Erdal geliyor.
179
Dar ve bakımsız bir yolda bir süre ilerledikten sonra yeniden kısa bir yokuş çıktık.
Düzlükte bakımlı bir kilise görünce durdum.
180
Ardından kısa bir iniş ve yine durdum. Erdalla birbirimizi kaybetmememiz lazım.
Şehrin dış mahallelerindeydik.
181
Yan tarafta fıskiyeli çeşme vardı. Burada su içip kapları doldururken yol bisikleti kullanan birisi yanımıza geldi. Adı Alexander Ukraynalı Ermenistanda yaşıyormuş. Buradaki bisiklet derneğinin başkanıymış. Bilseydik sizi karşılardık demiş Erdala. Burada Erivandan gelen asıl yola bağlandık. Yol geniş ve bakımlı ama araç trafiği de çok. Yol kenarında plaj ve piknik malzemesi satan dükkanlar sıralanmışlar. Bu gün pazar olduğundan Ermeni aileleri mangal yakmaya ve yüzmeye gidiyorlar. Bizden hiç bir farkları yok. Burada da Pazar günleri ya deniz kenarına veya ormana pikniğe gidilir. her ikisinde de mangal olmazsa olmazdır.
182
Karpuzlar, mangal kömürleri ve çıralar raflara dizilmişler.
Dün shawurma yerken karşılaştığımız Bakırköylü bir aile Sevan ve Dilijan tarafını çok methedip özellikle Sevan için küçük İsviçre deyimini kullanmışlardı. Erivandan çıkıyoruz.
183
Yol gittikçe daha da kalabalıklaşıyor. Polis arabaları sürekli dolaşıp kuralları çiğneyenlere göz açtırmıyorlar. Bir sürücüye ceza yazan polis beni görünce hello diye seslenip selam verdi. Piknik ve plaj malzemesi satan tezgahlar ard arda sıralanmışlar.
184
Ben burası için Ermenistan, Erivan demesem fotoğrafa bakıp burası Türkiye değil der misini? Yol kenarında bu sefer demirciler yer aldılar. Adamlar öyle şeyler yapmışlar ki anlatılacak gibi değil. Benim ilgimi yılanı yakalamış kanatları açık bir kartal çekti. Önüne geçip kartal pençesi pozumu verdim. Erdal yine ayaklarımı kesmiş beğenmeyip yeniden çekmesini istedim.
185
İkinci çektiğini de Erdal beğenmeyip yeniden çekti.
Buda kartalın kendisi şu ihtişama bakar mısınız?
186
Karşıdaki usta işi dahada abartıp Bahçe kapısının iki yanına konmuş kartal yapmış. Birde ağzı ile balık yakalayan ayı ve geyik figürleri var. Bir gün çok param olup bahçeli bir ev yaptırmaya kalkarsam buraya gelip o kapıdan sipariş vereceğim.
Şimdilik düz yolda daha doğrusu belli belirsiz çok düşük eğimde yükseliyoruz.
187
Buda taştan yapılmış beyaz kartal.
İniş başladı ama karşıda yeniden çıkacağımızı haber veren yokuş görünüyor.
188
Yokuşu çıkarken bu çeşmeyi görüp durdum. Su şişem boşalmamış olmasına rağmen durup suyumu doldurdum. Hem de Erdalın gelmesini bekleyeceğim.
Çeşme başında arabasını tamir eden bir şoför işaretle suyun içilmediğini söyledi. Yarım şişeden fazla sudan oldum. Allahtan yanımda büyük pet var. Aşağıdan gelen eski model arabaların hemen tamamı bu çeşmede durup motorlarını soğutuyorlardı. Bende artık içilemeyecek hale gelen bu peti gelen bir sürücüye verdim. Bu arada bir aile donmuş su verdi kabul etmedim, Başka bir ailede kayısı, erik ve şeftaliden oluşan meyvelerden verdiler.
189
Uzun bir aranın ardından Erdal göründü.
Erdal gelince ben devam ettim. Sevan gölünün kenarında buluşacağız. Amacım göle girip yüzmek.
190
Yol kenarında yerden aldıklarını ellerindeki poşete dolduran 2 kişi dikkatimi çekti. Dikkatli bakınca kömür topladıklarını gördüm. Toprağın içinde kömür filizleri vardı.
Yokuş bitti. 1900 metrenin biraz üzerindeyim. Bundan sonra uzun bir süre bu yükseklikte gideceğiz.
191
Yine seyrekte olsa satıcı tezgahlarına rastlıyoruz.
Yol mükemmel önceki günlerde geçtiğimiz yollara hiç benzemiyor.
192
Yol boyunca sık sık masa ve oturakları olan dinlenme yerleri önümüze çıkıyor.
Sevan gölü göründü. Sağ taraf kuş gözlem yerine gidiyor. Sol taraf ise gölün kenarından geçip dilijana doğru geçiyor. Programa göre bu gün göl kenarında uygun bir yerde konaklayacağız.
193
Ben sola doğru devam ettim.
Aşağıda insanlar göle giriyorlar ama ben daha uygun bir yer bulabilmek umudu ile devam ettim.
194
İleride göle doğru uzanmış bir yarım ada ve yarım adanın üzerinde bir manastır var. Sevanavank manastırı. Bu manastır ziyaret programımızda var.
Burada kıyılar parsellenmiş bedavadan değil göle girmek yanına yaklaşmak bile mümkün değil.
195
Yol boyunca ağaçlık yerler var içinde masalar ve oturakları ile. Ermeni aileler masalara yerleşmiş mangallarını yakıp yemeklerini yiyorlar. Bazıları da göle girip yüzüyorlar. Bunun karşılığında da belli bir ücret ödüyorlar. Bizdeki kır gazinoları gibi.
Yarım adanın içine giden yol kavşağına geldim. Kavşaktan sapan yol çok işlek. Arabalar sürekli buradan sapıp plajlara gidiyorlar. Marketten lemonad alıp yanımdaki ekmek ve ton balığı ile kavşaktaki ağaç gölgesine oturdum ve öğle yemeğimi yedim. Bu arada Erdal da geldi. Oda yemeğini yemiş. Birlikte manastıra gitmeye karar verdik. Bisikletimizi tepenin altında bir markete emanet 196
edip tepeye tırmanmaya başladık.
Tepeye çıkan yolun başına geldiğimizde sağlı sollu sıralanmış satıcılar duruyordu.
Aralarında birde müzik yapan bir yaşlı vardı. Erdal adamla konuşup Türk olduğumuzu, İstanbuldan geldiğimizi söyleyince adam Türkçe konuşmaya başladı. Oda buraya yıllar önce Yunanistandan gelip yerleşmiş. Erdal fotoğrafını çekecekti 197
ki kabul etmedi. Para vereceğim deyince izin vardı. Ey para sen nelere kadirsin, senin gözün kör olsun. Birde bize Türkçe tekerleme söyledi. Erdal ilk kez duyduğumuz bu hoş tekerlemeyi tekrarlamasını istedi ama adam başka bir Türkçe şarkı söylemeyi tercih etti. http://www.youtube.c om/watch?feature=player_embedded&v=-sJ1CJIbuBw
Yola devam edip yukarı çıktık. Buradan sahil daha güzel görülebiliyor.
Sevanavank manastırı Mariamashen manastırı olarak ta biliniyormuş. Sevan bölgesi Ermenistanda hıristiyanlığın kabul edildiği ilk bölgelerden birisiymiş. Hıristiyanlık 301 yılında Kral Tr'dat ın konuşmalarından anlaşıldığına göre Ermeni devletinin resmi dini olarak kabul edilmiş. Sovyet döneminde 1931 yılında manastır tahrip edilip taşları Sevanda tatil evi yapımında kullanılmış. 1936 yılında 198
manastırın kalanı ağır hasar görmüş. 1990 yılında restore edilmiş ve restorasyon hala devam ediyormuş.
Pazar olduğu için oldukça fazla ziyaretçi var.
199
Aşağıda insanlar yüzüyorlar, jet skiye biniyorlar.
Manastır iki ayrı binadan oluşuyor.
200
201
202
Tur tanıtımımda internetten bulup kullandığım taşları gören Erdal gel bak istersen fotoğrafını çek dedi.
203
204
205
206
207
Geziyi tamamlayıp aşağı indik. Otopark araç dolu. Erdal yüzmeyecek misin diye sordu rüzgar çok sert esiyor üşütebilirim diye fikrimi söyledim. Kavşağa çıkıp yola devam ettik. Önünden geçmekte olduğumuz kır gazinolarının birisinin köpeği aniden havlayarak sağ ayağıma hamle yaptı. Köpeğin dişlerini ayağımın üstünde hissettim. O anda gazinonun önünde duran adamda köpeğe bağırdı. Çekip ayağımı köpeğin ağzından kurtardım.
Bu günkü etabı Sevan gölünün son noktası olan Tsovagyugh olarak planlamıştım. Amacım buraya kadar olan uygun bir yerde konaklamıştı. Buradan sonra Dilijana giden yol gölden uzaklaşıyor. Tsovagyugh kavşağına gelirken Erdala istersen yokuş başlayana kadar devam edelim, yokuşun başında konaklarız dedim kabul etti. Akçam yemeği için marketten ekmek ve su aldık. 208
209
Dilijana 22 km yolumuz var.
Yamaรงlar rengarenk รงiรงeklerle bezenmiล .
210
Tsovagyughtan sonra 2 gidiş 2 geliş geniş yol yerini gidişli gelişli yola bıraktı. Zaten araç trafiği de azaldı. Karşıdan gelen bazı araç sürücüleri el sallayıp selam veriyorlar. Eğim grafiğine baktığımda Tsovagyughtan 2,5 km sonra 5 km lik yokuşun başladığını görüp Erdala yokuşa kadar 2,5 km varmış. Bu durumda devam edip etmemek bize pek bir şey kazandırmıyor eğer durumun iyiyse 5 km lik yokuşu da çıkıp inişte bir yerde konaklayalım dedim. Tamam yavaşta olsa, yürüyerek te olsa çıkarım ama sen biraz beklersin dedi. Olsun dedim yokuşu çıkmaya karar verdik. Rüzgar şiddetlendi. Giderken zorlanıyorum. Erdal ne yapıyor acaba? Yokuş başladı çıkıyorum, tepe göründü. Tam az kaldı diye kendimi gayrete getirip tepeye odaklanmıştım ki az sonra virajı dönünce bir sürprizle karşılaştım. Bir tünel vardı ve yaklaşmışta olsam tepeye kadar tırmanmaktan kurtulmuştum. Tünel girişinde durup arka ışığımı yaktım ve tünele girdim. Tünel içindeki yol bir gidiş bir gelişti ve kenarlarda mazgallar olduğundan yolu işgal ederek gidiyordum. Aydınlatma yetersiz. Arkamdaki aracın karşıdan gelen araçlar yüzünden beni geçmesi mümkün değildi. Araç sürücüsünü engellememek ve kendimi korumak için pedallara basıp hızımı arttırdım ve benden önce tünele giren Lada arabaya yetiştim. Tam aracın arkasında gidiyor bazen fren yapıp hızımı 211
azaltmak zorunda kalıyordum. Bir süre sonra önümdeki araç hızlanıp arayı açmaya başladı. Bende hızlanıp yetişmeye çalıştım bu arada 49 km hıza ulaşmışım. Meğer ileride bozuk zemin varmış şoför aniden fren yapıp beni zor durumda bırakmamak ve hızla bozuk zemine girip düşmemi engellemek için hızlanmış. İleride araç yavaşlayınca bende yavaşladım, bozuk zemini sorunsuz geçip tünelden çıktım ve Erdal’ı beklemek için durdum. Yol kenarında Dilijan milli parkını tanıtan tabelalar vardı. Tabeladaki ayıyı görünce herhalde yol kenarına gelecek hali yok dedim. Yolun solunda bir çeşme ve araba parkı var.
212
Konaklamak için burasını gözüme kestirdim. Erdal gelsin birlikte karar vereceğiz.
Bu yol aynı zamanda Ermenistanın ipek yoluymuş.
213
Erdalı bekliyorum. Çeşmeden pet damacanayı doldurdum.
Yanımdan geçen bir kamyonet yavaşladı. Erdal camdan başını uzatıp Orhan abi seni Dilijan levhasında bekleyeceğim dedi ve kamyonet uzaklaştı.
214
Bundan sonrası Dilijana kadar 15 km lik dik bir iniş. Bisikleti saldım aşağı.
7 km sonra levhaya geldim.
215
Erdal az aşağıdaki dönemeçte bekliyordu. Dönemecin arkasında milli park levhası vardı ama giriş bir bariyerle kapatılmıştı. Burasını ikimizde gözümüze kestirdik. Erdal mısır satan çocuğa kalıp kalamayacağımızı sordu çocuk burası kapalı, girmek yasak dedi. Erdal az ileride duran polis aracına gidip konuştu. Polisler kalabilirsiniz deyip bir şey olursa arayın diye isimlerini ve telefon numaralarını da vermişler. İçeri girip biraz ileride uygun bir düzlükte konakladık. Yan tarafta akan derede yıkandık yemeğimizi yiyip yattık. Bu günde planladığımdan fazla yol geldik. İyi bir uykuyu hak ettik. Yatarken aklıma burasının aynı zamanda ayılarında mekanı olduğu hiç aklıma gelmedi. Şimdi fotoğraflara bakınca aklıma geldi. Acaba o zaman bunu düşünseydim uyuyabilirmiydim? Erdalın beni bekletmemek için yokuşta kamyonete binmesi iyi oldu. O zaman belkide yukarıda yol kenarında kalacaktık.
216
Bu günkü tur mesafesi: 96 km.
Ortalama hızım: 16 km. Bu hıza Dilijana inerken ulaştım.
Pedal çevirme sürem: 5 saat 52 dakika.
En yüksek hızım 55 km.
DİLİJAN – SAPARRIO DILIJAN - SAPARRIO 15 Temmuz 2013 Pazartesi Saat 3 te başlayan yağmur sabaha kadar devam etti. Eğer böyle yağmaya devam ederse çadırdan çıkmaya niyetim yok. Saat 07:00 de yağmur durdu. Dışarı çıkıp kahvaltımızı yapıp karnımızı doyurduk. Erdal çaysızlıktan yakınıyor. Bende çayı çok seviyorum ama 217
burada çay yerine suyla yetiniyorum. Ocak taşımadığıma memnunum. Malzemelerimizi bisikletlerimize yükledik Erdal yola çıktı bile. Milli Park girişine geldim.
Erdal kapının önünde beni bekliyordu.
Bu günkü yol haritamız: http://www.mapmyride.com/am/dilijan-tavush/dilijan-damia-route-260085357 218
Dilijan merkezine kadar önümüzde 8 km iniş var. Dilijana geldiğimizde güneş açtı.
219
Dilijanda çeşitli yürüyüş parkurları var. Tifliste hostelde karşılaştığımız Slovakyalı genç çift 2 gün önce 1 hafta kalmaya buraya gelmişlerdi.
Dilijanda henüz pek hareket yok. Dün akşam Lonely Planete baktım bu gün geçeceğimiz Vanadzorda shawarma dükkanı varmış. Öğle yemeğimi orada yemeyi düşünüyorum.
220
Buraya Ermenistanın İsviçresi diyorlar. Dilijan yürüyüş rotaları, yeşilliği ve doğal güzellikleri ile bir turizm merkezi.
Yolun sol tarafında bir gölet var.
221
Küçük olmasına rağmen görüntü çok güzel.
222
Bir çeşmenin başında konuşlanmış pirinç heykeller. Eski Sovyet ülkeleri heykelleri ile opera, tiyatro, sergi salonları ile birer kültür cenneti. Sanat halk içindir dezini hayata geçirmişler.
Pet bidonu hala taşıyorum. Tek korkum sapının kopması.
223
Dilijandan hareket ettik. Önümüzde önce 11 hemen ardından 4 km lik 2 ciddi yokuş var. Onları atlatırsak bir daha Alaverdiye kadar inip sonra Sanahin manastırına 6,5 km lik bir yokuş çıkacağız. Köşeyi döner dönmez 2 köpek kovaladı, kaçıp kurtuldum. Yokuşun tam başında bir evden 3 köpek daha havlayarak geldiler onlardan da hızlanıp kurtuldum. Ermenistandaki tek sıkıntım köpekler. Neredeyse hemen her köpek saldırıyor. Yokuş başladı eğim % 12 görünüyor. Başlangıç olarak hiç fena değil. Zaten aşağısı kurtarmazdı. 11 km lik yokuşun % 12 lik kısmını çok rahat çıktım. Artık önümdeki yokuşun daha az eğimle yükselmesi lazım.
224
Yanımdan geçen cam kamyonetinden Erdal Vanadzorda bekleyeceğim diyerek geçti. Erdal yine bir kamyonet ayarlamış. Aslında iyi de oluyor aramızdaki fark açılmamış oluyor. Bundan sonra ben Erdala yetişmeye çalışacağım.
Yalnız yol çok keyifli. Her yer yeşil. Gyumri tarafı ile hiç ilgisi yok.
225
Bu yokuşu çıkmışım ve çıkmaya devam ediyorum. İnsanın arada bir ardına da bakması gerekir.
226
İşte bir % 12 daha.
Bulutlara doğru yükseliyorum.
227
Dağlar adeta yeşil halı ile kaplı.
İçimden durmadan yokuşu bir solukta çıkmak geliyor ama bu güzellikler beni engelliyor.
228
Köylü kızı güneşten korunmak için başına şapka takmış. Yol kenarına açtığı tezgahına bahçesinden yeni topladığı havuçları diziyor. Havuçlar o kadar pembe, o kadar güzel ki havucu pek sevmememe rağmen iştahımı kabarttı. Yanından geçerken başını kaldırıp gülümseyerek selam verdi. Acaba cennette yaşadığının farkında mı bu kız?
229
Aşağıda bir köy var ve oradan geçtiğimi fark eden köpekler havlıyorlar. Köylerin ana yoldan uzakta olmasına çok seviniyorum.
Köyü daha iyi görüntüleyebilmek için yolun kenarına yaklaştım.
230
Yol kenarındaki 2 küçük çoban ısrarla işaret edip beni durdurdular ve para dediler. 1 ay ara ile 2. çoban vakası. Param olmadığını söyleyip fotoğraf çekmek için makinemi çıkarınca biraz uzağa kaçıp arkalarını döndüler. Bekledim bir tanesi döndüğünde deklanşöre bastım.
Yokuşlar bitti Vanadzora doğru inmeye başladım. Yol kenarından 3 canavar daha çıktı ama yokuş aşağı hızlı olduğumdan yakalayamadılar. Vanadzor levhasında durdum.
231
Buradan Vanadzorun iรงine ulaล mak iรงin 5 km daha pedal รงevirmem gerekti.
232
233
Vanadzor girişinde yol iyice bozuldu. Ermenistan’da şehir girişlerine yaklaşınca asfalt neden bozuluyor bir anlam veremedim. Erdal yoktu. Sola dönüp Tigran Caddesine girdim.
Caddede bir süre ilerledim ama shwarmacıyı göremeyince dönüp Erivanda da gördüğüm Tahrir Pizzaya girdim. Burayı tercih etmemin bir nedeni de internet olması.
234
İçeri girdiğimde herkes bana bakıyordu. Herhalde giyimim garip geldi. Menüye bakıp Adjarian tipi haçapuri siparişi verdim. Bu Gürcü yiyeceği ama tadına bakmak Ermenistana kısmetmiş. Haçapurinin fiyatı 750 AMD. Ooldukça lezzetliydi. Bu tür pideleri yerken marifet tereyağını ve yumurtayı akıtmadan yemektir. Trabzonda öğrencilik yıllarımdan antrenmanlı olduğumdan bu operasyonu başarı ile gerçekleştirdim. Hakan bu pideyi yemeyi çok istemişti ama yiyemedi. Hakan içinde yiyorum.
235
İnternete girdim, e postalarıma baktım. Garsoniye dahil 1100 AMD ödedim. Artık yola devam edebilirdim.
Ana yola çıkmak için geldiğim yoldan geri döndüm. Dilijan çıkışında kısa bir yokuş çıktım. Ardından düz yolda devam ettim.
236
Karşıma yine bir % 12 tabelası çıktı ama bu seferki iniş. Buna pek sevinmedim çünkü yokuş olmazsa Erdalı yakalamam zorlaşır. Yokuşun sonuna doğru karşıdan gelen Perulu bisikletçi ile karşılaştım. Erdal bana selam yollamış. Nasıldı diye sordum gayet iyiydi dedi. Aramızda kaç km olduğunu sordum biraz düşünüp 15 km dedi. Acaba Erdal ile karşılaştığı nokta ile benimle karşılaştığı nokta arasında mı 15 km var. Eğer öyle ise aramızdaki mesafe daha çok demektir. Erdalı yakalamak için daha çok çalışmam lazım.
237
Peruluya bol şans dileyip ayrıldım.
Yol Debed nehrinin üzerinden geçerek devam ediyor.
238
Nehrin karşı kıyısında bir yerleşim. Buraya bile çok katlı sosyal konut yapmışlar zamanında.
Debed kanyonunda gidiyorum.
239
240
Yol nehri takip ederek her iki taraftaki y羹ksek kayalar duvarlar覺n覺n aras覺nda devam ediyor.
241
Kanyondan çıktım, Alaverdiye yaklaştım.
Yol kenarındaki eriklerden biraz yedim ama pek tatlı değillerdi. Az sonra Erdalı yakalayıp geçtim ve Alaverdi tabelasında dudum.
242
Erdal da geldi ve fotoğrafımı çekti.
Alaverdiye yaklaştım. Yukarıya da yüksek apartmanlar yapmışlar. İnsanların hiç işi gücü kalmamış dağın tepesine ev yapmışlar diye düşündüm.
243
Bu görüntü Ani harabelerinden. Acaba ne yazıyor?
Girişe geldim. Soldaki yol hastaneye gidiyor. Karşıdaki tepeden duman yükseliyor. Acaba orada ne var?
244
Erdal Sanahin manastırına gelmeyeceğini söyleyince onu beklemeden sağa sapıp köprüyü geçtikten sonra sağa yönelip yokuşu çıkmaya başladım. Yokuş çok sert. Döne döne demin gördüğüm evlere çıkıyor.
245
Alaverdi oldukça aşağıda.
246
Evlere az kaldı. Yolda iri böğürtlenleri görünce durup yedim.
Ana yoldan 4 km sonra evlere ulaştım buradan sonra yokuş iyice azalarak devam ediyor.
247
Bir meydanda beni gören erkekler elleriyle sol tarafımı işaret ettiler. Belli ki yabancılar tarafından çokça uğranılan bir yer Sanahin manastırı.
Manastıra geldim.
248
Restorasyon sürüyor ve uzun süre daha süreceğe benziyor.
Şu taştaki oyma işçiliğinin zarafetine bakar mısınız. 249
Manastır binasının içinin zemin döşemesi.
250
251
Beni bu manastırı görme konusunda cezbeden çatısındaki bu otlardı.
252
Artık akmayan bir çeşme.
253
Manastır gezim bittikten sonra bisikletimi yokuş aşağı saldım ve bir çırpıda aşağı inip Alaverdinin merkezine ulaştım. Erdalla aramızdaki mesafe yeniden açıldı. Bakalım yakalayabilecek miyim?
254
Buras覺 sakin bir yer.
255
Yol kenarında pipo içen adam heykeli.
Nehrin üzerinden geçip şehirden çıktım.
256
Biraz sonra bir Japon bisikletçi ile karşılaştım. O da Erdaldan selam getirmiş. Aradaki farkı sordum 3 km dedi. Bizim yaptığımız turu ters yönde yapmayı amaçlıyor. Japonla vedalaştık.
Erdalı yakalamak için daha hızlı pedal çevirmeye başladım. Artık vakit kaybetmemek için fotoğraf bile çekmiyordum. Bir süre sonra Rayko ve Thoza adlı 2 Hırvat bisikletli ile karşılaştım. Onlarda Erdaldan selam getirdiler. Aramızdaki mesafeyi sordum 10 dakika dedi Rayko. Rayko daha sonra kendilerini Zonguldakta misafir eden Vural Gülgeçin telefonunu verip iyi olduklarını SMS ile bildirmemi rica etti. Rayko kendi makinesi ile üçümüzün fotoğrafını çekti.
257
Yol çok hafif eğimle iniyor. İniş Erdal’ı yakalamamı güçleştiriyor. Sonunda Erdal’ı meyve satan kadınların yanında meyve yerken buldum. Ben geldiğimde Erdal bana da şeftali ısmarladı. Suyumu doldurdular yola çıktık. Birkaç km sonra bir çeşmede durduk. Çeşme başı çok kalabalık herkes arabasına petleri doldurup gelmiş. Erdal müsaade isteyip 1,5 litrelip şişesini doldurup gitti. Ben 6 litrelik peti dolduracağımdan bekliyorum. Artık sınıra çok yakınız ve sınırı geçtikten ne kadar sonra su bulabileceğimizi bilmediğimden duş almak için su doldurmak istiyorum. Biraz sonra sırası gelen genç bana müsaade etti bende doldurup yola koyuldum. Yolda Erdal’ı geçip sınıra doğru devam ettim. 258
Sınırda bekledim Erdal da geldi. ikimizdeki son bozuk paraları bir araya getirip 4 tane dondurma satın aldık. Dondurmaları yedikten sonra geçiş noktasına geldik. Ermeni görevli pasaportumu alıp bir bana bir fotoğrafa baktı. Burada da komşu diye hitap ediyorlar. Adam fotoğrafla beni benzetemeyince şefini çağırdı. Oda baktı benzetemedi. Ne oluyoruz yahu yoksa çıkamayacak mıyım? Sakallarımı işaret ettim. Görevli anladığım kadarı ile pek ikna olmasa da çıkış damgasını bastı. Hemen Gürcistan'a doğru pedal çevirdim. Az sonra Gürcistan'a girip evi arayabilecektim.
259
Saparrio sınır kapısında sorun yaşamadan Gürcistan’a girdik. Artık uygun bir yerde konaklayabilirdik.
Damiadan geçiyoruz. Burası zamanında bir anıtmış. Yukarıda iki sütunun tepesinde bir kızıl yıldız duruyor. Sınırdan 7 km sonra yol kenarındaki bahçeli lokantada oturanlardan birisi beni çağırdı adam Türkçe konuşuyordu. Erdal gelince bak bakalım ne diyor diye yolladım. Burada yaşayanlar Azeri Türküymüşler. Lokanta sahibi orada kalabileceğimizi söyledi. İçeri girip bir masada oturup bira içenlerin masasına oturduk. 260
Sohbet başladı. Sohbet anında telefonlarımızın hala Ermenistan hattını çektiğini söylediğimizde Beeline Gürcistan şebekesinin burada çalışmadığını öğrendik. Evlerimiz ile iletişim kurmak yarına kaldı. Ermenistandan geldiğimizi duyunca çok şaşırıp Azerbaycana gitmeyip Ermenistane gittiğimiz için biraz sitem ettiler.Bize de biralar geldi yanında da haşlanmış nohut getirdiler. 2 şer bira ve 1 tabak nohuta 9 Lari ödedik. Bira 2 lari, nohut 1 lari.
261
Yolun yanında akan suda duş yapıp lokantanın yan tarafına kurduğumuz çadırlarımıza girip uyuduk.
Bu günkü tur mesafesi: 149 km.
En yüksek hızım: 53 km.
Pedal çevirme sürem: 8 saat 11 dakika.
Ortalama hızım: 18 km
262