Gürcistan Ermenistan Bisiklet Turu 3. Bölüm Gürcistan

Page 1

1


2


İÇİNDEKİLER

SAPARRIO – TIBILISI……………………………………………………………………………………………………………..5 TIBILISI………………………………………………………………………………………………………………………………..62 TBILISI – KAZBEGI………………………………………………………………………………………………………………..83 KAZBEGI…………………………………………………………………………………………………………………………….140 KAZBEGI – PERME…………………………………………………………………………………………………………….156 PERME – KASHURI…………………………………………………………………………………………………….………208 KASHURI – KUTAISI…………………………………………………………………………………………………….…….221 KUTAISI – KOBULETI…………………………………………………………………………………………………….…..257 KOBULETI GÜNCESİ……………………………………………………………………………………………………….….286 KOBULETI – BATUMI…………………………………………………………………………………………………………306 BATUM GÜNCESİ.…………………………………………………………………………………………………………….340 BATUMI – HOPA……………………………………………………………………………………………………………….365 HOPA – ISTANBUL…………………………………………………………………………………………………………….385

3


4


SAPARRIO – TBILISI 16 Temmuz 2013 Salı Sabah heyecanla uyandım. Bu günkü hedefimiz yaklaşık 30 km uzaktaki Tiflis. Bir hafta sonra nihayet evdekilerin sesini yeniden duyacağız, Tiflise ulaşacağız, yarın dinleneceğiz, turun 2 bölümünü bitirmiş olacağız daha ne olsun. Erdal uyuyor ama acele etmeye gerek yok. Çadırımdan dışarı çıkıp etrafı dolaştım. Burası da dün akşam yıkandığımız su kanalı.

5


Yanında konakladığımız restaurant ve bahçesi.

Buda restaurantın hemen yanındaki Damia tabelası.

6


Bahçedeki el yıkama bidonu ve

Bahçedeki tuvalet ve el yıkama bidonu beni alıp çocukluğuma götürdü. Çocukluğumda yaz tatillerimi geçirdiğim kerpiç evi anımsattı. O zamanlar köyde evlerde su olmadığından ellerimizi dedemin erik ağacına tutturduğu böyle bir çeşmede yıkar bahçedeki derme çatma tuvaleti kullanırdık.

Erdalda kalktı, kahvaltımızı yapıp toparlandığımızda henüz kimse kalkmamıştı. Sessizce yola çıktık. Erdal bu gün yalnız başına gitmek istediğini Tiflise geldiğinde beni arayacağını söyledi ve ben fotoğraf çekerken gitti. Belli ki hiç olmazsa bu gün peşimden koşturmak istemiyor. Bence de böylesi daha iyi. herkes çevreyi kendi gözünden görsün, herkes kendi macerasını yaşasın. 7


Bu günkü yol haritamız: http://www.mapmyride.com/am/bagratashen-tavush/damia-tbilisi-route-260086569

8


Bu gün önümüzde 2 çıkış görünüyor. Yol genellikle düz ve hafif iniş çıkışlar var. Kirovkaya geldik. Erdal görünmüyor bu gün adeta kanat takmış uçuyor.

5 km sonra Erdala yetişip yanından geçtim.

Krikovda camiyi görünce durdum. 9


Durakta oturanlardan birisi Türkçe, Rusça ve Gürcüce karışık seslendi. Türkçe biliyor musunuz dedim. Evet dedi. Camiyi gezip dönüşte uğrayacağım dedim. Durağın hemen arkasındaki caminin bahçesine girdim.

10


Duvardaki yazılardan burasının Azeri yerleşim bölgesi olduğu anlaşılıyor. Hazret Muhammed Resulullah Mescidini gezmeye devam ediyorum.

Bahçe duvarında güzel sözlerin olduğu levhalar vardı. Yalan söyleme 11


Guybet etme.

12


Emanete ihanet etme.

Caminin iรงine girdim.

13


Yüksek kubbe sade olmasına rağmen oldukça şık. Dışarı çıktığımda Erdal da gelmiş sokaktan caminin fotoğrafını çekiyordu. Ben sohbet etmek için durağa gittiğimde Erdal da bisikletine binip hareket etmişti ki seslenip bir fotoğrafımızı çekmesini istedim. Erdal önce yol kenarında domates satan kadının domatesleri de görünecek şekilde çekti.

Ardından bir pozda yakından çekti.

14


Erdal giderken ardından fotoğrafını çektim. Ermenistandan geldiğimi duyunca burada da sitemlere maruz kaldım. Bundan sonra bir Azerbaycan turu şart oldu galiba. Ah şu vizede olmasa. Hayat nasıl kolay mı diye sordum yok dediler çok zor, zorlukla geçinebiliyoruz. Nerede kolay ki dedim. Burada da bu işi ne için yaptığım, devletten papa alıp almadığım sorusu soruldu. Bisikletle gezenlere firmalar sponsor olsalar özellikle de gittiğimiz ülkede faaliyet gösteren firmalar, sorulduğunda o firmanın adını söyleyip reklamını yapabiliriz, firmanın tanınırlığını arttırabiliriz. Aslında devletten destek alıp almadığımızı soranlarda haklı bir yerde ülkelerimizin tanıtımını da yapıyoruz. Devlet bırakın desteği fırsat bulsa giydiğimiz yurt 15


dışından gelme taytları çıkarıp alacak. Gerçi benim taytım yerli, pedi ince bir sünger 25 TL ye almıştım. Artık paçaları bollaştı kısa pantolon gibi görünüyor. 7 km sonra Erdal’a yeniden yetiştim. Erdal Arap atı gibi sonradan açıldı, tutabilene aşk olsun.

Tiflis’e 38 km yolum kaldı.

16


Tsereteli düzenli ve şirin bir yer. Sokaklardaki Azerice yazılardan burasının da Azerilerin yaşadığı bir yer olduğunu gösteriyor.

Tsereteliden geçen ana cadde oldukça geniş. 17


Otobüs tıklım tıklım dolu. İnsanlar işe gidiyorlar. Otobüs yanımdan bir kaç kez geçti. İçindekiler meraklı gözlerle bana bakıyorlar. Acaba hakkımda ne düşünüyorlar? Buraya Metro Turizm geliyor. Türkiyeden tek otobüsle ulaşmanız mümkün.

Tsereteli çıkışında bir üst geçitten geçerek tren yolunu aştım. 18


Tren yolunu aştıktan sonra geniş bir meydana geldim. Burası Marneuli şehrinin meydanı.

Tiflis yolu sağa doğru devam ediyor. Sağa dönüp fotoğraf çekmek için durdum. 19


Meydanın karşı köşesinde Smart marketi görünce hemen dönüp yanına gittim. Bir şey almaya ihtiyacım yok. Smartın ücretsiz wifi sinden faydalanacağım. Burada Sakaryadan arabaları ile gelen 2 gençle karşılaştım. Birisi buralıymış. Onlarla konuşurken söze taksi şoförü olduğunu söyleyen başka birisi karıştı. Ermenistana gittiğimi duyunca çok şaşırdı. Sana bir şey yapmadılar mı, neden Azerbaycana gitmiyorsun sorularına yeniden muhatap oldum. Bakü buradan 600 km uzaktaymış ve otobüsle çok ucuz fiyata ulaşım mümkünmüş. Aslında bir kez de otobüsle gezmek lazım buraları. Arkadaş hızını 20


alamayıp Ermenistanda bir kadınla birlikte olup olmadığını sordu. Benim o taraklarda bezim yok dedim. Cinsel ilişkiyi alış veriş olarak gören, erkeğin kazandığını, aldığını kadının ise kaybettiğini, verdiğini düşünen zihniyet yine karşıma çıktı. Halbuki bana göre batılıların kazan, kazan söylemine daha uygun. Kaybeden yok. İnternete bağlanıp yurttan haberlere baktım, hava durumunu güncelledim ve yaklaşık 45 dakikalık molanın ardından Türk arkadaş ve taksi şoförüne veda edip yeniden yola çıktım.

Evler bittikten sonra pek bakımlı olmayan bir parktaki heykel ilgimi çekti. Bir kadının yanındaki iki küçük çocuk kadının cüssesine uygun bir kılıcı güçlükle taşıyorlardı.

21


Marneuli geride kaldı.

Yol güzel ama arada bir karşıdan süratli gelip sollama yapan araçlar insanı tedirgin ediyor. Bu gün 2 kez bu 2 şeritli yolda 3 aracı yan yana gördüm. Gürcülerin bu kadar hızlı ve kötü araç kullanıp ta nasıl bu kadar az kaza yapıyorlar anlamak mümkün değil. Ermenistan’dan Tiflis’e gitmekte olup yol kenarında kahvaltı yapan Ermeni bir aile beni durdurup kahve içer misin diye sordular. Kabul ettim. Ama anlaşmamız mümkün değil. Ben Rusça bilmiyorum, onlar İngilizce. Kahveyi doldurup işaretle şeker veya krema isteyip istemediğimi sordu aile reisi teşekkür ettim. Kahvemi içip yola devam ettim.

22


Marneuliden sonra Azeri yerleşim yerleri yerini Gürcü yerleşim yerlerine bıraktı.

23


Bu günkü ilk yokuşu çıktıktan sonra % 6 lık bir iniş başlıyor ama ileride 2. yokuş görünüyor.

Yüksek yerlere böyle haçlar dikilip gece de görünebilmesi için ışıklandırılmışlar.

İlerideki yokuşu boş verip inişin hazzına kendimi kaptırdım.

24


Tiflis 1 km olarak gösterilmiş ama benim hesaplarıma göre 22 km olması lazım.

25


Şimdi de sıra % 9 luk bu günün son çıkışında.

26


Bu kadar 癟覺kt覺m.

Tiflise geldim ama merkeze hala 癟ok yol var.

27


Burada da geçmişten kalan yüksek sosyal konutlar göze çarpıyor.

Ve buranın kilisesi.

28


Tiflise girişimiz ile yol genişledi.

Tiflis göründü.

29


Şehre gittikçe yaklaşıyorum.

Yol nehrin yanından gidiyor.

Yolun devamında bir kavşağa geldim. Yol kenarındakilere Özgürlük meydanı diyorum, merkez diyorum anlaşamıyoruz. son 3 günün iz dosyalarını hazırlarken renk olarak kırmızıyı seçmiştim kırmızı iz haritada kırmızı ile gösterilen yollarla karıştığından GPS ile yönümü tayin edemiyorum.

30


Sonunda aklıma Özgürlük meydanının yanındaki Rustaveli Meydanı geldi ve adama Rustaveli dedim. Adam geldiğim yönü işaret etti. Geride kalan bir kavşakta Centre ve Rustaveli yazıyordu. Herhalde ben yanlışlıkla başka yola sapmışım diye düşünüp geri döndüm. Yolda bir TIR şoförüne Rustavelli yi sorduğumda gittiğim yönü işaret edince yanlış geldiğime ikna edip pedalları çevirmeye devam ettim. Hava çok sıcak. Yeniden az önce geçtiğim kavşağa geldim. Rustavelli sol tarafa gösteriyor. Demek ben hata yapmışım. (Şimdi fotoğrafa dikkatli baktığımda tabelada gösterilen yönün Rustaveli değil Rustavi olduğunu fark ettim ama o anda fark edemedim demek telaffuzum

31


da kötüymüş ki adamlara ne demek istediğimi anlatamamışım, belki de adamlara da Rustavi dedim). Sola devam ettim Şehir nehrin karşısında görünüyor, bir yerlerde sola giden bir köprü olması lazım. Gidiyorum, gidiyorum köprü yok. GPS ekranındaki görüntüyü küçülttüm böylece daha geniş bir bölgeyi görebiliyorum. Nihayet ekranda ileride bir sapak göründü. Kavşağa yaklaşırken yol bir tepeye çıktı. Baktım şehir oldukça geride kalmış. Yanlış gittiğimi fark ettiğimde kavşaktan 7,5 km uzaklaşmıştım. Hemen geri döndüm. Yolda durup bir soda içtim. Dikkatim dağıldı, kendimi toparlamam lazım.

Bu yoldan bu gün 3. kez geçiyorum. Nehirden tuttuğu balıkları ipe dizen bir adam satmaya çalışıyordu. 32


Yolda Erdal aradı, Tiflise girmiş cam köprünün yanında beni bekliyormuş. Sonunda şehre girip Erdalla buluştum ve geçen yıl kaldığımız hostele gidip 25 lari karşılığında halk tipi çok yataklı odaya yerleşmek için anlaştık.

33


Eşyalarımızı ve bisikletimizi yukarı taşıdığımızda görevli kızın geçen yıldan bildiğim 35 larilik 2 kişilik küçük odaya götürdüğünü fark edip yanlışlık olduğunu söyledim. Yer olmadığından bize bu odayı vermişler üstelik 25 lariden. Erivandan sonra burada da şanslıyız. Odaya yerleşip duş aldıktan sonra haçapuri yemek için dışarı çıktım.

34


Az önce bisikletle geçip Özgürlük meydanına çıktığımız parke taşlı yola girip aşağı doğru yürüdüm.

Restaurantların olduğu sokağa geldim. Özlemişim buraları.

Manavın önündeki çocuk makinemi çıkardığımı görünce gülerek foto 1 lari diye espri yaptı.

35


Ara sokaklardan birisine girip eski evlerin arasında kaybolmak istiyorum. Eski mahallelerde dolaşmayı çok seviyorum.

Ermenistan plakalı bu yeni araç eski evlerin arasına hiç yakışmamış. Gürcistanda çok sayıda Ermeni ve Rus arabası görmek mümkün.

36


Bu evlere baktığımda aklıma gelen ilk şey içinde yaşanan sevinçler, hüzünler, öfkeler, aşklar oluyor.

Hala güzel, hala yaşanılası.

37


Sakın yanlış anlaşılmasın amacım Tiflis’in bakımsız, pejmürde bir şehir olduğu imajını vermek değil. Tiflis’in elbette pek çok modern binası, mahallesi var. Buradaki amacım eskiye sahip çıkmayı, korumayı öne çıkarmak, geçmişin insanların rahatını ön plana alan mimarisini göstermek. Ben bu tür yerlerden hoşlanıyorum ve onun için buralara gelmeyi seviyorum.

38


Dar sokaklarda kayboldum ve bu benim hiç umurumda deÄ&#x;il.

39


Sonunda yol evlerin restore edildiği Archil Jorjadze sokağa çıktı.

40


Burası restaurantları, eğri saat kulesiyle şirin bir sokaktı. Ben buraya geldiğimde saat çaldı. Saatin karşısına toplanmış insan kalabalığı kuleye bakıp fotoğraf çekiyorlardı.

Saatin olduğu tarafa geçtiğimde enteresan bir şey göremedim. Bekleşenler dağıldılar. Burada mutlaka enteresan bir şey var ve ben bunu kaçırdım. daha sonra gelip o ana tanıklık etmek istiyorum.

41


Meydandaki kilise.

Saat kulesinin ßzerindeki çiniler.

42


Ara sokakları kullanmayı tercih ederek hostele geri döndüm. Erdal uzun zamandır Türk yemeklerine özlem duyuyordu. İstersen seni bir Türk lokantasına götüreyim dedim. Kabul etti. İnternetten daha önceden bildiğim bir lokantanın adresini ve telefonunu buldum. Metro ile 2 durak ilerideki Marcanashvili ye gittik. Buraya bende ilk kez geliyorum. İstasyondan çıkınca geniş bir meydana çıktık.

43


Meydan son derece bakımlıydı. Burası bizim Nişantaşı gibi üst gelir seviyesindeki kişilerin yaşadığı semtlere benziyordu. Karşı köşede Mc Donalds vardı.

44


Trafik tek yönlü akıyordu ve çok yoğundu. Buna rağmen yolun en solundaki boş şerit göze çarpıyordu.

Telefon edip tarif almaya karar verdik ama karşı taraf Türkçe bilmeyebilir diye telefonu Erdala verdim.

45


Marcanashvili nin Avrupa şehirlerinden pek farkı yok.

46


Caddenin bir özelliği de sağlı sollu Türk lokantalarının ve tatlıcılarının olması.

Tarife göre karşı kaldırıma geçip sola doğru yürüyeceğiz. 3. sokağa döndüğümüzde lokantayı bulacağız.

47


48


3. sokağa geldiğimizde sola döndük ve Sultan Sofrasını az ileride gördük. İşletme sahibi Halis Erdoğan gelip hoş geldiniz dedi. Ramazan olduğu için gündüz az yemek yaptıklarını 45 dakika sonra yeni yemeklerin çıkacağını söyledi ama Erdal çok acıkmış çorba, kuru fasulye ve pilav ile cacık siparişi verdi. Bende çorba, İzmir köfte ve pilav ile yoğurt siparişi verdim. Yemekler çok lezzetliydi. Hele yoğurt tek kelime ile mükemmeldi. Biz bir yandan yemek yerken bir yandan da Halis Bey ile söyleşiyoruz. Halis Bey 18 yıl önce Sivastan Tiflise dondurma ustası olarak gelmiş. Daha sonra burada eşi ile tanışıp evlenmiş. Eşinin özlemi yemek yapmakmış. Bu lokantayı açmışlar. Birlikte çalışmaya başlamışlar. Daha sonra yemek fabrikası da açmışlar. Halis Bey aynı zamanda Gürcü - Türk iş adamları derneğinde görevli. Biz söyleşiyi sürdürürken eşinin yaptığı yeni yemekler gelip vitrindeki yerlerini aldılar. Yemekleri yakından görmek için vitrine gittiğimde Erdal yaktın beni dedim. Bu kadar çeşitli ve güzel görünüşlü yemeği bir arada daha önce hiç görmemiştim. Neler yoktu ki. Gerçi bu kadar çeşit arasından seçim yapabilmem biraz zor olacaktı. 49


Hesap 29 lari geldi ama Halis Bey 20 lari ödetti. Halis Beye ve görevli personele teşekkür ederek ayrıldık. Eğer yolunuz bir gün Tiflise düşerse mutlaka Marchanashvili ye gidip bir Türk restoranında yemek yiyin. Lezzetli yemekler yiyip güler yüzle sıcak bir sohbet sürdürmek istiyorsanız özellikle de Tiflis Sultan Sofrasına uğrayın. Restaurantın adresini ve telefon numarasına buradan ulaşabilirsiniz. Marcanashviliden yürüyerek dönmeye karar verdik.

50


Mc Donalds'ın yanından sola dönüp Kura nehrine doğru yürüdük.

51


52


Duvara çizilen bir karikatürde Stalin " Savaş sona erdi, onaylıyorum" diyordu. Yani Stalinin her şeye hükmettiği demir yumruk dönemine ince bir gönderme yapılıyordu. Bizde de buna benzer olarak halk arasında kullanılan "ne diyorsak o" diye bir deyim var.

53


Kura nehrine geldik.

Bu kavşakta başlarının üzerinde birer saat bulunan heykeller var ve bu saatlerin ortak özelliği hepsinin 08:00 i göstermesi. Saatleri düşünce olarak kabul edersek 54


toplum içinde bu kadar benzer fikri bir araya getirmenin ne derece zor olduğunu tahmin edersiniz.

Erdalla ayrıldık. Yukarıdaki kiliseyi ve Başkanlık Sarayını ziyaret etmesini tavsiye ettim. Geçen yıl ben oraları gördüğüm için bu yıl başka yerleri görmek istiyorum.

55


Rustaveli Meydanına geldim.

Hava kararınca şehir ışıklandırmaların etkisi ile ayrı bir çehreye büründü.

56


57


Kaldırımın her iki kenarına yerleştirilmiş küçük heykelcikler.

58


Bir kilise giriĹ&#x;i.

59


60


Hostele döndüğümde Erdal hala gelmemişti. Bir süre sonra Erdal memnun şekilde döndü. Yarın Tiflisteyiz, sonraki gün Kazbegiye gitmek üzere hareket edeceğiz.

Bu günkü tur mesafem: 92 km.

Pedal çevirme sürem: 4 saat 36 dakika

61


Ortalama hızım: 20 km

En yüksek hızım: 48 km

TİFLİS 17 Temmuz 2013 Çarşamba İnsanın sabah yola çıkma telaşı olmadan uyanması ne güzel. Bu gün Erdal metro ile Didubedeki garaja gidip Kazbegi minibüslerine bisiklet alıp almadıklarını soracak, sonra gelip şehri gezecek. Bense tüm günümü şehirde bu civarda geçirmeyi planlıyorum.

62


Gidip haçapurimi alıp geldim ve çay eşliğinde yerken bir yandan da internette gezindim. Erdal da kalktı. Birlikte dışarı çıkıp kapı önünde ayrıldık. Erdalla Rustaveli meydanında buluşmayı kararlaştırdık. Gelmeden bir durak önce beni arayacak. Hava bulutlu ama böylesi daha iyi hiç olmazsa insan sıcaktan bunalmıyor. Hemen saat kulesinin olduğu meydana doğru yöneldim. Saat kulesine yaklaşmıştım ki saat çaldı yine kaçırdım. Oysa benim saatime göre daha 3 dakika vardı. Meydandan ayrılıp dolaşmaya başladım.

63


Burada da bazı binaların altında Erivandakiler gibi geçit var.

Rustaveli tarafına doğru ara sokaklardan yürümeye başladım.

Bu şehirde pek çok çiçekçi var tıpkı Erivan gibi. Çiçeğin insanların yaşamında önemli bir yeri var. 64


Erdal’la bisikletin yanında buluştuk. Geçen yıl Alinin yapmayı arzulayıp ta son anda vazgeçirdiğim şeyi Erdal yaptı.

65


Erdal’ın çektiği fotoğrafı ayaklarımın ucu görünmüyor diye beğenmeyince Orhan abi fotoğrafımı çek diye makineni bana bastığında beni stres basıyor, çok heyecanlanıyorum dedi. Bende amacımın daha iyi fotoğraf çekebilmesini sağlamak olduğunu söyledim.

66


Erdal bir fotoğrafımı daha çekti.

Orada bulunan bir turiste birlikte fotoğrafımızı çekmesi için rica ettik.

67


Smart marketten akşam menemen yapmak için alışveriş yaptık. Ben yolda yemek için gofret aldım. Burada gofret ve bisküviler açıkta satılıyor. İstediğiniz kadar tartıp veriyorlar. Ardından hostele doğru yola çıktık. Aldıklarımızı hostele bıraktıktan sonra Erdal kaleye gitmek için ayrıldı bende saat kulesine doğru yöneldim. Yolda gördüğüm Apple ve Samsung mağazalarına girdim. Telefon fiyatlarına baktım. Bu mağazalarda nakit alış veriş yaparsanız % 5 + % 16 indirim yapıyorlar. İnsanın yanında para ile gitmesinde fayda var. Yola devam edip saat kulesinin karşısına geldiğimde bu sefer saat başına 15 dakika vardı.

Zaman geçirmek için birkaç fotoğraf çektim. 68


Sonunda beklenen an geldi. http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=vOpP4nuTbWE

Beklediğime değmişti. Yol kenarında bir birahane.

69


Güneş yeniden çıktı ve hava ısındı. Küçük afacan babasının kucağında su içiyor.

Yeniden dar sokaklara dalıp kayboldum.

70


Sattığı malları sokağa serip teşhir eden bir halıcı.

71


Evin kap覺s覺 ve i癟erideki merdivenler ilgimi 癟ekti.

72


Kumaşlarla çizilmiş bir kadın resmini giydiren tezi vitrini.

73


74


Dün hostele yerleşirken Erdal aşağıda 15 lariye hostel vardı demişti. İşte o hostellerden birisini ilanı. 75


76


Kahve d羹kkan覺.

77


Nargile tutkunlar覺 i癟in burada da yerler var.

78


Modern cam köprü ve kaleye insan taşıyan teleferik.

Hostele döndüm, biraz sonra Erdal da geldi. Güzel bir menemen yaptı. Karnımızı doyurduktan sonra kısa bir yürüyüş daha yapıp müzikli su gösterisi izlemeye gittik ama müzik yoktu. Herhalde sadece hafta sonları yapıyorlar. Aşağıdaki görüntüyü geçen yıl çekmiştim.

79


Hostele dönüp yarın için hazırlık yapıp eşyalarımızı sabah vakit kaybetmemek için şimdiden toplayıp çantalarımıza koyduk. Yarın Erdal sabah saat 06:00 da metroya binip Didubeye gidecek ve oradan minibüsle Kazbegiye gidip beni bekleyecek. Bende bisikletle yola çıkıp 1 günde Kazbegiye ulaşmayı deneyeceğim. Yol çok zorlu eğer başaramazsam yolda konaklayacağım. İnternet başında bu zorlu etap için çalışmaya başladım. 2 gündür Tifliste rüzgar kuzeyden çok sert esiyordu. Bu şartlar altında bu etabı bir günde tamamlamam zor olur. Accu weather sitesine göre yarın sabah 06:00 da rüzgar benim gideceğim yön olan kuzeyden 13 km/h hızında esecek.

80


Rüzgar saat 09:00 dan itibaren azalıp 6 km/h hızında esecek ve yönü kuzey batı olacak. Saat 10:00 dan itibaren rüzgar 5 km/h hızında eseceği tahmin ediliyor.

Saat 13:00 ten itibaren rüzgar yeniden artmaya başlayacak ve hızı 6 km/h e yükselirken yönü güneye dönecek yani arkamdan esmeye başlayacak.

81


Saat 17:00 de rüzgar hızı 11 km/h e ulaşacak ama arkamdan esmeye devam edecek.

Akşam 07:00 de rüzgar güney - güney batı yönünde 8 km/h hızla esecek. Akşam 21:00 de rüzgar batıdan 8 km/h hızında esecek ve gün boyunca yağmur görünmüyor. En azından yağmur yağmayacak olması iyi bir haber. Bu bilgiler ışığında sabah 10:00 a kadar zorlanacağım sonrasında şartlar lehime dönecek gibi görünüyor. Sabah ne kadar erken çıkarsam benim için o kadar iyi olacak ve gücümü ekonomik kullanmalıyım. Böylece tur etaplarımı nasıl hazırladığımı görmüş oldunuz. Bu konuda teknolojiden olabildiğince yararlanmaya çalışıyorum, hiç bir şeyi oluruna bırakmayı sevmiyorum. Duvardaki bir resim ilgimi çekti. Görevli kıza neresi burası diye sordum Gürcistanda olduğunu söyleyince internette araştırdım. Kazbegi dönüşü geçeceğimiz Zestafoniden 35 km kadar sapıp gidebileceğimizi gördüm. Fotoğrafı Erdal’a da gösterip gidelim mi dedim tamam dedi. Böylece

rotamıza yeni bir yer ekledik.

82


TIBILISI - KAZBEGI 18 Temmuz 2013 Perşembe Sabah 05:00 te uyandık. Dün akşam haşladığımız yumurta ve peynir ile kahvaltımızı yaptık. Erdalda da bende de bir telaş var ki sormayın gitsin. O 06:00 dan önce metroya binmek için telaşlanıyor, bense bir an önce yola çıkmak için acele ediyorum. Geçen yıl Ali ile birlikte minibüs ile Kazbegiye gittiğimden yolun durumunu biliyorum. Yol Tiflisten itibaren sürekli yükselmesine rağmen Pasanauriye hatta daha da ilerisine kadar fazla rahatsız edici yokuşlar yoktu. O zaman minibüsün mola verdiği bir yerde Aliye eğer devamı da böyleyse bu yolu 1 günde geçerim demiştim ama mola sonrası başlayan yokuşu ve devamındaki bozuk yolu görünce bu iş çok kolay değil diye fikrimi değiştirmiştim. Bu gün bu yolu geçip geçemeyeceği mi çok merak ediyorum. Eşyalarımı dışarı taşırken Erdal hazırlanıp yola çıktı bile. Yolda telefonla iletişim kuracağız. Erdal saat başlarına 5 dakika kala ile saat başını 5 dakika geçe arası telefonunu saat 10:00 dan başlayarak her saat başı açacak. Telefonunun şarj sorunu olduğu için fazla açamıyor. Az sonra bende bisikletimle eşyalarımı dışarı çıkarıp hazırlandım. Saat 06:10 du. Meydandaki heykelin fotoğrafını çekip pedalları çevirdim. Bu fotoğrafı çekmemdeki amaç başlangıç saatimi belirleyebilmek. Bu günkü yol haritam: http://www.mapmyride.com/ge/tbilisi-t-bilisi/tbilisi-kazbegi-route-260080103

83


Hava bulutlu ve rüzgarlı. Havanın bulutlu olması işime geliyor sabah sabah fazla terlemeyeceğim. Dünkü gibi olursa öğlenden sonra açar. Rüzgar ise 10:00 dan itibaren hafifleyecek. Gündüz bu caddede karşıdan karşıya geçmek mümkün değil ama bu saatte kimseler yok. Bir süre sonra yaşlı bir bisikletli ile karşılaşıp selamlaştık. Ana yola nasıl çıkabilirim diye sordum beni takip et dedi. İngilizce bilen bir Gürcüye rastladığım için şanslıyım. Adam önde ben arkada yola devam ettik. Adam kısa yoldan ana yola çıkmak yerine ara sokakları kullanarak 84


gidiyordu. Bir ara havlayarak sol tarafımızdan bir kopek koşmaya başladı. Ben hemen hızımı arttırıp adamı köpek ile arama tampon olarak almak için hareketlendim. Adam oralı bile olmadı, köpeğe hiç tepki göstermedi yok saydı. Biraz sonra köpek havlamayı kesip geri döndü. Sonunda ana yola çıktık. Hızımı arttırmak için adama teşekkür edip boş yolda pedallara bastım. Az ileride yol kenarında baba oğul olduklarını tahmin ettiğim iki kişi sabah turu için hazırlık yapıyorlardı. Oldukça şişman adam beni görümce gülümseyerek selamladı. Daha sonra sabah sporundan dönen orta yaşlı bir kişi ile daha karşılaşıp selamlaştım. Bu sabah dikkatimi çeken karşılaştığım 4 bisikletliden 3 ü yol gidonlu bisiklet kullanıyor yalnız lastikler yol bisikletininki kadar ince değil. Yaklaşık benim bisikletimim lastiğinin kalınlığında. Karşıdan esen rüzgar beni zorluyor, düz yolda gitmeme rağmen 19 km yi geçemiyordum. Hızlanmak istiyorum ama mümkün değil. Bu düşüncelerle ilerlerken bir süre önce geride bıraktığım ihtiyar bisikletçi yanıma gelip soldan gideceksin dedikten sonra sağa doğru devam etti. Güya adamdan hızlı gitmek için ayrılmıştım ama bir türlü kopamamışım. Bir süre önce önlerinden geçtiğim baba oğulu merak ettim hala geçmediler. Acaba ters yönde mi gittiler, yoksa ben gördüğümde turu bitirmişler evlerine mi döneceklerdi, 85


belki de adam çok şişman olduğu için bana yetişemiyordur. Bu düşüncelerle ilerlerken bir anda yanımdan bir bisikletli geçti, baktım merak ettiğim şişman adam. Oğlu da arkamdan geliyor. Pedallara biraz daha güçlü basmaya çalıştım. Az sonra çocukta beni geçti. İki bisikletli önde ben arkalarında devam ediyoruz ve ara git gide açılıyor. Meğer Tifliste de Carrefour varmış ama şehrin 15 km dışında. Belki burada çok büyük merkezlere şehir içinde yer vermiyorlar.

Artık şehirden çıktım. Tiflis bana mutlu bir yolculuk diliyor umarım öyle olur.

86


Karşı yönden akaryakıt katarı geliyor. Burada akaryakıt katarları çok uzun oluyor, kilometrelerce sürüyor.

Tiflisten çıkıyorum ve 2 bisikletli hala önümde gidiyorlar. Hafif bir iniş yapıyoruz. Hızımı biraz daha arttırmaya çalışıyorum ama hafif inişte bile 23 km nin üzerine çıkamıyorum. Gençle aradaki mesafe sanki biraz azaldı gibi ama nafile hızlanamıyorum. Bacak kaslarım ağrımaya başladı. Bu yolda hız yapıp zaman kazanamazsam bu etabı bir günde tamamlamam hayal olur. Sonra kendi kendime sakin ol dedim senin önünde uzun ve zorlu bir etap var gücünü verimli kullanmalısın onlar bir kaç km 87


sonra bisiklet üzerinden inecekler. Zaten istesem de daha hızlı gidemem. Bu kadar yükle arayı daha fazla açtırmamam bile başarı. Mtskheta yol ayrımına geldiklerinde bisikletliler o tarafa sapıp ayrıldılar. Genç arkadaşla birbirimize el sallayıp vedalaştık. Yine yalnız kaldım. Yol monotonlaştı. Birisi olduğunda iyi oluyor gizli rekabet nedeni ile hem hızınız düşmüyor hemde zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Rüzgar beni epey hırpaladı. Az sonra Kazbegi yoluna sapınca etkisinin azalacağını umuyorum. Geçen yıl misafir ettiğim İspanyol bisikletçi Angel yağmurlu bir günde gelmişti, yağmur çok kötü hiç sevmiyorum dediğimde yağmurdan da kötüsü karşıdan esen rüzgar demişti. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? 2 seçeneğiniz olsa yağmurlu bir havada mı bisiklet sürmek istersiniz yoksa şiddetli rüzgara karşı mı? Benim tercihim elbette yağmurda sürmek olur. Seçeneği üçe çıkarıp hem yağmur hem de rüzgara karşı olanı eklersek bu seçenek tadından yenmez. Sonunda sapak göründü. Tabelada görünen Gudauri Gürcistanın çok bilinen kayak merkezi. Bunun dışında benim bildiğim Bakuranide, turun başlangıcında geçtiğimiz Goderdzi de ve geçen yıl geçtiğimiz Mestiada da kayak merkezleri var. Stepantsminda ise Kazbeginin asıl adı. Stepantsminda yabancılar tarafından hemen yanındaki 5033 metre yüksekliğindeki Kazbegi dağı nedeniyle ve tahminimce telaffuzu kolay olduğu için Kazbegi diye anılıyor. Bu yöreye gidecek minibüslerin ön camlarında da Kazbegi diye yazıyor. Sakın olaki kendi başınıza gidecekseniz yolda Kazbegi tabelası aramayın. Ben yazı boyunca buradan Kazbegi diye söz etmeye devam edeceğim. Kavşaktan sapıp Kazbegi yoluna girdim. Freedom Square (Özgürlük Meydanı) den beri 27 km gelmişim. Tabelada önümüzdeki ilk büyük yerleşim olan Pasanauriye 60 km, Gudauri ye 94 km, Stepantsminda ya 124 km, Vladikavkaz a 160 km olduğu yazıyor. Turu planlarken ilk gün Pasanauri de konaklamayı düşünmüştüm. Bu gün orayı geçeceğim kesin çünkü şimdiden 60 km yolum kaldı. Yine de ilk hedef olarak Pasanauri yi aldım. Buradan 34 km ilerideki Gudauriye ulaşabileceğimi umuyorum. Pasanauriden sonra Gudauriye çok dik bir çıkışla ulaşıla bilindiğini geçen yıldan biliyorum. Geçen yıl Gudauriden sonra yolun sonunda seyir terası gibi bir yer vardı 88


orada kalabilirim. Stepstaminda ise son hedefim. Buraya varıp varamayacağım Gudauride belli olacak. Valdikavkaz tur planında olmasına rağmen tur başlarken plandan çıkarmıştım. Zor bir ihtimal olmakla birlikte belki fikir değiştirip gidebilirim. Yol güzel, rüzgarda biraz hafifledi. Güneşte yok serin serin gidiyorum. Altimetreme göre Tifliste sabah 435 metre yükseklikte yola başlayıp sapağa kadar bazen biraz yükselmeme rağmen aynı seviyede geldim. Sapaktan itibaren yüksekliğim sürekli artıyor yani yokuş başladı ama zorlanmıyorum. İleride yolun üzerine asılmış 26 Mayıs bağımsızlık gününüz kutlu olsun yazan bir pankart var.

89


Sapaktan 3 km sonra bir köyden geçerken yol kenarında oturan sahibinin yanında yatan kahverengi güzel bir köpek beni görünce aniden kalkıp havlayarak bana hamle yaptı. Hemen durdum ama köpek havlamaya devam ediyordu. Sahibi ayağa kalkıp köpeğe bağırdı ve köpekle benim arama girdi. Sakinleşip yattığı yere doğru yönelen köpek birden fikir (köpeğin fikri olamayacağını düşünenler yerine davranış kelimesini koyabilirler) değiştirip yeniden havlayarak bisikletimin önüne geçti. Ben bu sırada sakin bir şekilde köpeğin sahibinin kontrolü altına girmesini bekliyordum. Sahibi yine köpeğe bağırınca köpek yola çıkıp sol tarafıma geçti ve havlamaya arada bir bana doğru hamle yapmaya devam etti. Ne olduysa belki o anda sahibi yine köpeğe doğru hamle yapmış olabilir köpek yolda bir adım geriye gitti ve işte ne olduysa o anda oldu. Karşıdan gelip önündeki aracı sollayan bir araba köpeği önüne katıp kavis çizerek yolun kenarına doğru sürüklemeye başladı. Duran araçtan inen sürücü ve köpeğin sahibi arabanın önüne doğru koşmaya başladılar. Köpek öldü mü ölmedi mi bilmiyorum ama bildiğim tek şey köpek sağ kaldıysa bile dönüşümde beni tehdit edemeyeceğiydi. Köpeğin cezasını bulması nedeniyle mutlu yoluma devam ettim. Hayvan sever dostlar kusuruma bakmasınlar bende hayvanları ve bu arada 90


köpekleri seviyorum. Yol kenarında beni gördüğünde meraklı gözlerle bakanları, bakıp sonra yeniden başını öne eğip yeri koklamaya devam edenleri, beni görünce ürküp yol kenarındaki otların arasına kaçanları, görmezden gelip umursamaz bir şekilde davrananları, hatta bir iki havlayıp ısrarını sürdürmeyenleri seviyorum. Siz hiç ayakta tutmakta bile zorlandığınız, yere yatırdığınızda ayağa kaldırana kadar akla karayı seçtiğiniz yüklü ağır bisikletle giderken tehdit edilip durduruldunuz, bu bisikletten inmek zorunda kaldınız mı? İnerken ayağınızı kadrodan kurtaramayıp düştünüz mü? Yokuş yukarı çıkarken saldırıya uğrayıp son gücünüzü de kaçmak için kullanıp beceremeyince nefes nefese durmak zorunda kaldınız mı? Kusura bakmayın ama hayvanın hakları varda insan olarak benim haklarım, özgürlüklerim yok mu? Hayvanı seviyorsanız sahiplenin ve kontrolünüz altında yetiştirin. Bu düşünceler ile ilerlerken yol kenarında 3 km sonra bahçelerinden topladıkları nektarinleri, şeftalileri, elmaları, domatesleri satmak için tezgah açan köylülerin önünden geçiyordum. Koluna taktığı sepetin içindeki nektarinleri tezgahına götüren bir bey beni görünce sepetinden aldığı yaprağı üzerinde bir nektarini gülümseyerek bana uzattı. Bütün stresim bir anda gitti, teşekkür edip aldım. Durmadan devam ettim. Erdal ne yaptı acaba, minibüse binebildi mi? Her an minibüs yanımdan geçebilir. Erdal benim bu yolu bir günde geçmeyi denemek istediğimi bildiğinden önümü açmak için minibüsle Kazbegiye gitmeye karar verdi. Anlayışlı arkadaşıma arzumu gerçekleştirmeyi denememe fırsat verdiği için çok teşekkür ediyorum. Başarıp başaramamak hiç önemli değil önemli olan cesaret edip denemek, yapabileceğine inanman, kendine güvenmen. Yağmurda başladı ama çok ince yağıyor. Yerler belli belirsiz ıslandı. İstifimi bozmadan pedal çevirmeye devam ettim. Yağmurun hızlanmamasını umuyorum. Hızlanırsa bu deneme yatar. Yağmurluğu giymeyi ise şimdilik düşünmüyorum. Yola çıktıktan 46 km sonra Erdal’ın bindiği minibüs beni yakaladı. Erdal camdan başını uzatıp Gudauri ye gittiğini oradan bisiklet ile devam edeceğini söyledi. Araba uzaklaşıp gitti. Erdal’ın bisikleti minibüsün tavanındaki bagaja konmuştu. Daha sonra Erdal bu minibüse nasıl bindiğini anlattı. Garaja gittiğinde bir gün önce bisikletini alabileceklerini söyleyen adama almam gidemezsin demiş Olaya Polonyalı turistler müdahale edince adam bisikleti koltukların altına uzatmayı kabul etmiş ama Erdal pedalları sökemeyince bisiklet sığmamış. 91


Halbuki Erdal’ın yanında pedal sökmek için anahtar varmış ama o bunu bilmiyormuş. Kazbegide farkına vardı. Daha sonra Gudauriye giden bir minibüsün şoförü bisikleti aracın tepesine yükleyip Erdalı almış, buna da şükür. Erdal 6-7 km kadar yokuş çıktıktan sonra iniş yaparak toplamda 30 km yol katedip Kazbegiye ulaşacak.Erdaldan sonra fotoğraf çekmek için çantamı açtığımda nektarini görünce fotoğrafını çekmek geldi içimden. Yol kenarında betondan bir anıt var. Anıtın her bir yüzünde asker figürleri ve askerlerin üzerinden yükselen mızraklar görünüyor. Önce anıtın altındaki kapıdan girip yukarı çıkılıyor mu bakmayı düşündüm ama sonra ama sonra zaman kaybetmemek için vazgeçtim. Geçen yıl yanından geçerken hayran kaldığım baraj gölü göründü. Bu arada atıştıran yağmurda durdu. Baraj gölü ile birlikte yol yükselmeye başladı. Artvin barajının yanından geçerken de yol bu şekilde yükseliyordu. Bu fotoğrafı çektikten sonra baraj gölünün giriş kapısından 2 köpek havlayarak bana doğru koşmaya başladılar. Hemen bisikletime binip yokuşa rağmen pedallara gücüm yettiğince basıp ellerinden kurtuldum. Böylece aynı gün içindeki 3. saldırıyı da savuşturmuş oldum. 92


Baraj görünün bir kısmı bu şekilde görünüyor.

Bu manzara önünde bisikletimi görüntülemesem olmazdı. Görüldüğü gibi yüklerimin dışında Erivan’dan beri taşıdığım su bidonum yine sol yanda sallanıyor. Bu yolda su sıkıntısı yok ama yoldan para verip aldığım suyu dökmeye kıyamadığımdan taşıyorum. Arkaya bağlı poşetlerin birisinde ekmek, haşlanmış yumurta, peynir ve şeftali var. Bunlar yolda öğle yemeği yiyeceğim zaman kolayca

93


ulaşabilmem için açıkta duruyor. Diğer poşette ise dün Smart marketten aldığım gofret var. Yolda şekerim düşerse bu gofretlerden yiyeceğim. Manzara çok güzel ve bu güzel manzarada çıkmaya devam ediyorum. Bir yanım durma devam et geç kalacaksın diyor. Diğer yanım bu güzellikleri görüntülemeden mi gideceksin diyor. Durup fotoğraf çekmeden yapamıyorum. Benimde aynı durumda olan Ermenistan plakalı pahalı lüks araba ile seyahat eden iki kişi daha var. Yanımdan geçip az ileride durup fotoğraf çekiyorlar, bu anda ben onları geçiyorum. Sonra onlar beni yeniden geçip durup fotoğraf çekiyorlar.

Sonunda yokuş bitti ve güzel bir inişle Ananuriye geldim. Yol kenarındaki bu manastır ve kaleyi geçen yıldan hatırlıyorum.

94


Burası çok güzel insanın gidesi gelmiyor.

Manastırın önündeki meydana doğru yöneldim. Amacım fotoğrafımı çekecek birisini bulmak. 95


Gözüme kestirdiğim genç yolun kenarına oturunca rahatsız etmemek için başka birisini aramaya başlamıştım ki üzerindeki gömleğin sol tarafı yırtılmış göğsü görünen yalın ayaklı genç gözüme çarptı. Fotoğrafımı çekmesi için ricada bulunduğum adam kabul edip bir pozumu çekti.

96


Sonra arkamdaki fonu beğenmeyip beni manastırı ve gölü görecek bir konuma getirip yeniden fotoğraflarımı çekti.

97


Dünyaya boş vermiş içinden geldiği gibi yaşayan bu genç adama bende senin fotoğrafını çekebilir miyim diye sordum. Tabi deyip pozunu verdi. Böylesine rahat, öz güvenleri yüksek insanlara bayılıyorum. Dünya umurunda değil. Gömlek yırtılmış renkler uyumsuzmuş ne gam. Bu turist arkadaşta Kazbegiden sabah yola çıkmış minibüsleri burada mola vermiş. Kazbegide yağmur vardı dedi, yolda da yağıyordu az önce durdu diye yanıt verdim. Genç arkadaşımız Kübalıymış. Kübalı olduğunu duyunca ülkeni çok seviyor ve görmek istiyorum ama içinde bulunduğum şartlarda imkansız deyip ardından ekledim. Fidel Castroya selam söyle. Fidel çok yaşlı ve hasta muhtemelen ben dönene kadar ölmüş olur dedi. Olsun dedim eğer ölmezse ve karşılaşırsan yine de selamımı söyle dedim. Olur söylerim dedi. Yolcu yolunda gerek. Burada 98


fazla oyalandım. Yol kenarında domuzlar otluyordu.

Yol kenarında geniş düzlükler var. Gerekirse burada konaklanabilir. İleride dere de var. Derenin karşı kıyısındaki yamaçta Ushguli ve Mestiada yoğun olarak görülen savunma kulelerinden bir tane görünüyor.

99


Yol bir köprü üzerinden geçiyor, kim bilir kaç yıllık.

Tabelada burasının Siyah ve Beyaz Aragvi nehirlerinin birleşme noktası olduğu yazıyor.

Rahat bir şekilde gidiyorum. Şimdilik bir problem yok, her şey yolunda. Şimdiye kadar henüz fotoğraf çekimleri dışında mola vermedim. 100


Pasanauriye geldim. Yola çıktığımdan beri 87 km kat etmişim. Kazbegiye ise 64 km yolum kaldı. Saat daha 10:40 ve bu şartlar altında her ne kadar önümde 22 km uzunluğunda dik bir yokuş olsa da Kazbegiye ulaşamamam için bir neden yok. Hemen kafamdan bir hesap yapıp Kazbegiye tahmini ulaşma zamanımı 18:00 - 18:30 olarak belirledim. Yol kenarında bir çift geyik heykelinin önünde yanında üzerine naylon örttüğü güneş şemsiyesinin yanında tezgahını açan bir kadın ünlü Kafkas kalpağı ve çeşitli hediyelik eşyalar ile fındıklı sucuk satabilmek için müşteri bekliyor. Burada meyve sucuklarının içine ceviz yerine fındık koyuyorlar. Biraz daha kalın ve daha pahalı olanların içinde belki fındık olabilir ama biz hiç onlardan almadık. Tifliste 1 lariye satılan fındıklı sucuklar yol kenarlarında 2 lariye satılıyor, kalınlar için 3 lari isteniyor. Hava alışveriş için pek müsait değil. Yağmur ha yağdı ha yağacak. Güneşli bir hava olsa insanların alışverişe daha istekli olacaklarını düşünüyorum. Geyik heykeli herhalde bu dağlarda yaşayan geyikleri simgeliyor. Tabi hala yaşıyorlarsa. Az ileride tüp doldurulduğunu görünce hemen oraya yöneldim. Batu’mdan Didachara ya giderken bir köyde yol kenarındaki tankerin deposuna bağlı hortuma irtibatlandırdıkları tüpleri doldurduklarını görmüştüm. Burada yakından görme fırsatını kaçırmak istemiyorum. Bir hortumun ucuna hortumu tüpün vanasına 101


kilitleyebilmek için özel bir aparat takmışlar. Aparatı tüpün vanasına kilitleyip doldurma işlemini gerçekleştiriyorlar. Gürcistan’da kırsak kesimde tüp dolumu bu şekilde gerçekleştiriliyor. Rasanauri girişinde bizi eski boş ve yarı dolu binalar karşılıyor.

Az önce yanımdan geçen otobüs az ileride duruyor ve trafik tıkanmış durumda. 102


Benim Kazbegiye turist götürdüğünü sandığım otobüs meğer cenazeye adam taşıyormuş. Kortejin en önünde giden cenaze arabasının arkasına oturan bir adam yanındaki buketten aldığı uzun saplı gül ve zambakları aralıklı olarak yola serpiyor. Arkasında kucaklarında birer demet çiçek taşıyan 2 kadın da buketten çıkardıkları uzun saplı gül ve zambakları yola atıyorlar. Bu iki kadının ardındaki 4 kişi tabutun kapağını bel hizalarında taşıyorlar. Bunların arkasındaki 4 kişi ise kapağı açık tabutu omuzlarının üzerinde taşıyorlar. Cenazeye güzel bir elbise giydirilmiş yüzü açık yukarı bakıyor. Cenaze 65 yaşın üstünde bir kadına ait. Cenazenin arkasından

103


ise saf tutan cemaat başları önde yürüyorlar. Safın yan tarafından giden bir araba da arkadan gelen araçların cenazenin yanından geçmesine engel oluyor. Ben cenazenin yanından geçip ileride fotoğraf çekmek için durdum. Kortej sola doğru dönüp mezarlığa doğru yöneldi. Gürcistanda ölenler kokmasın diye ilaçlarla kısa süreliğine mumyalanıp 1 hafta evde ziyarete gelenler için saklanıyor ondan sonra gömülüyormuş.

104


Pasanauriden 癟覺kt覺m yola devam ediyorum.

Yol bir nehrin yan覺ndan gidiyor.

105


Yağmur yeniden başladı ama şiddetli değil henüz yağmurluk giymeye gerek yok.

Gürcüler 3. Boğaziçi köprüsünü yapmışlar bile, üstelik hiç ağaç kesmeden doğayı tahrip etmeden.

106


İlerisi de bulutlu herhalde yağmur Kazbegiye kadar devam edecek.

Yolun solunda yaşlı bir adam sırtladığı kütüğü % 20 ye yakın eğimde bir zeminde yukarı taşıyor. Şair Naime Özeren'in dediği gibi yaşamak zor zanaat vesselam. Tıpkı o şiirde eğilmeyi çıkaracaksın sözlüğünden dendiği gibi dimdik taşıyor sırtındaki kütüğü. Ne kadar güzel ve anlamlı şiirdir üstelik günümüze de çok uygun.

107


Adamı birde yakından çektim. Oda benim gibi asla pes etmeyenlerden.

Erdal aradı Gudauriden sonra yol bozuluyor 10 km sonra yeniden düzeliyor ama bozuk olan yol çamurlu her yerim çamur oldu orada üzerine yağmurluğunu giy, geçide geldikten sonra 30 km ineceksin dedi. Bozuk yol Gudauriden ne kadar sonra başlıyor diye sordum 2 km kadar sonra dedi. Beni Kazbegide bekleyeceğini söyledi. Yol kenarında bir adam kenarları açık bir römorka yüklediği kovanlarıyla arıcılık yapıyor. Burada üretip burada satıyor. Kendisi de burada yaşıyor yaz boyunca.

108


Terk edilmiş bir taş bina, çatısında ağaç bitmiş. Acaba yerleşip onarsam burada yaşamama izin verirler mi?

Yol hala tatlı bir eğimle yükseliyor. Yokuşun başlamasına az kaldı.

109


Yemyeşil dağlar göz kamaştırıyor.

Yolun kenarında daha önce internette gördüğüm doğal mineral su çeşmesi. Şu suyun tadına bakmak istiyorum.

110


Su fokurdayarak akıyor. Ağzımı yaklaştırdığımda su kesildi ve ardından yeniden geldi. Bu arada kesilme anında çeşmeden çıkan gaz ağzıma doldu. Suyun tadı hiç hoşuma gitmedi hem kükürt kokusu var, hem de acayip bir şey. Bizim para ile alıp içtiğimiz maden sularına benzemiyor. Belki de bizim içtiklerimizi filtreden geçirip tatlandırıyorlardır. Birkaç tane gofret yiyip su içtim. Bisikletime doğru yönelmiştim ki 2 tane küçük kediciği otların arasında güçlükle gördüm. Ne verebilirim diye kısa bir süre düşündükten sonra bir tane gofreti önlerine koydum.

111


Yolun kenarındaki bir çakıl kırma işletmesinden bir köpek havlayarak koşmaya başladı. Yol biraz yukarıda olduğundan köpeği önemsemedim ama köpek yola çıkıp peşime düştü. Kaçmak istedim ama kaçamadım. Yolun diğer tarafına geçtim peşimi bırakmadı. Sonunda inip yürümek zorunda kaldım. Ben inince köpek peşimi bırakıp arkasını döndü ve yol kenarındaki reflektörlü çubuğa arka ayaklarından birini kaldırıp idrarını yaptı. Yani burası benden sorulur dedi. Bisikletime binip yola devam ettim. Yokuşun başlangıcı göründü.

112


Gürcistan’da çok sık karşılaşılan yola oturmuş inek görüntüsü.

Burasını geçen yılda görüntülemiştim.

113


Nihayet beklenen yokuşu çıkmaya başladım.

Şimdilik bu kadar çıkmışım.

114


Mola vereceğim yere geldim. Burada minibüsler de mola veriyorlar. Buraya kadar 98 km pedal çevirmişim. Bu benim ilk ciddi molam. Yağmur biraz daha hızlandı ama yokuş bitene kadar yağmurluğumu giymemeye kararlıyım. Erdal yine arayıp Stepstaminda manastırına çıkmaya başladığını beni burada bekleyeceğini söyledi. Zaten benim planımda da orada konaklamak gece parlak yıldızlar ile saman yolunu seyretmek ve fotoğraf çekmek vardı. Erdal’ın çıkması yine benim elimi rahatlatacak. Hem uygun bir yeri seçip çadırını kurar ben gittiğimde nereye kurayım diye düz yer aramam.

Karşımdaki bu harika manzara olduğu halde gofretimi çıkarıp yemeye başladım. Yumurta ve peynirle uğraşıp zaman kaybetmek istemiyorum. Gofretlerin üzerine bir de şeftali yiyip su içtim. Suyumu doldurup yola devam ettim.

115


Yaklaşık yarım saatlik molanın ardından yeniden yola çıktım.

Artık ciddi ciddi çıkıyorum.

116


Buradan itibaren yol s çizerek kademe kademe yükseliyor. Az önce geçtiğim yol altımda kaldı.

Geride görünen virajdan dönüp buraya geldim.

117


Yol aslında dönüş noktalarında zorluyor. Döndükten sonra eğim fazla değil, kolay gidiliyor. Bunu videoda görebilirsiniz. Yani demem o ki aşağıdan yolu gördüğünüzde moraliniz bozulmasın. http://www.youtube.c om/watch?feature=pla yer_embedded&v=OC BCCqIgdjI

Az önce yanında gittiğim nehir bakın nerelerde kaldı. Bisikletimle birlikte gökyüzüne doğru gittikçe yükseliyoruz.

118


Gördüğünüz gibi yatay giden yolda eğim fazla değil.

Daha çok çıkmam lazım.

119


Bu videodan da yolun dönemeç kısmını ve eğimini görebilirsiniz. Yolda geçen araçlar bana selam verip sevgi gösterisinde bulunuyorlar. http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=cZGQtcUbq3M

Gudaurinin girişine geldim ama yokuş bitmiş değil.

Gudauriye geldiğime göre bu işi bu gün bitireceğim artık bundan sonra bir mucize engelleyebilir beni.

120


Gudauri tabelası da göründü.

Kayak merkezindeki oteller göründü.

121


Yolda sol tarafta Wissoil benzin istasyonu ve bu istasyonların yanında açılan Smart markette vardı. Burada bedava wi-fi olmasına rağmen soğuyup üşümemek ve zaman kaybetmemek için durmadım. Yukarıda bulutlar daha yoğun. Görünüşe göre yağmurdan kurtulma umudum yok. Erdal bozuk yolun 10 km olduğunu söyledi ama kışın bir motosiklet forumunda buradan motoru ile geçen bir gezgin yolun bozuk kısmının 8 km olduğunu yazmıştı. Nedense o bilgiye Erdal’ın verdiği bilgiden daha çok inanıyorum. Belki de insan bu tür zor durumlarda kendisini rahatlatan bilgilere inanıyor. Gudauriden çıkmak üzereydim ki yolun sağındaki bir evin önünde duran koca bir köpek havlayarak koşmaya başladı. Aynı anda bahçedeki 2 köpekte ayağa kalkıp ön patilerini duvara dayayıp çılgın gibi havlamaya başladılar. Ben pedallara daha hızlı basmaya başladım ama kaçmam mümkün değil zaten yokuş çıkıyorum.

122


Bu arada evden dışarı çıkan adam köpeklere bağırmaya başladı ama ne bahçedekiler nede dışarıdaki adamı hiç umursamıyorlar. Köpekten kurtulmak için yolun soluna geçtim ama mümkün değil hayvan çıldırmış gibi peşimden koşuyor. Sonunda durup bisikletten indim. Yürümeye başladım. Köpek durup peşimi bıraktı. Biraz yürüyüp köpekten uzaklaştıktan sonra yeniden bisiklete bindim ama köpek yeniden peşimden koşmaya başladı. Bende hızlanıp kurtulmaya çalışıyorum. Umudum köpeğin belirlediği alanın dışına çıkmak ama köpeğin belirlediği alan sınırsız gibi görünüyor. Benim köpekle mücadelem sürerken arkamdan gelen Gürcistan plakalı Honda marka jipin sürücüsü arkamdan gelip benimle köpeğin arasına girip hızını azaltıp köpeğin bana yaklaşmasını engelledi. Bu arada ben köpekten uzaklaşınca köpek peşimi bıraktı. Önümdeki tünele girerken yanımdan geçen jipin şoförüne sol elimin baş parmağını yukarı kaldırıp teşekkür ettim. Bu tünel çığ tehlikesine karşı yapılmış. Tünelin çıkışından itibaren yolda bozuldu. Yokuş hala devam ettiğinden yağmurluğumu giymedim. Bu hızda arka tekerleğin bana çamur sıçratması mümkün değil. Karşıdan gelen araçların çamur sıçratmaması için dikkat ediyorum.

123


Böyle bir yolda yüklü bisiklet sürmek hiçte kolay değil. Yokuşla boğuştuğum yetmiyormuş gibi birde çamurla, gevşek zeminle uğraşıyorum.

Hala yokuş bitmedi. Şimdilik eğim az ama neticede yine de yokuş çıkıyorum.

124


Geçen yıldan bildiğim seyir terasının yanından geçerken bir ara devam etmeyi düşünüp dönüşte uğrarım dedim ama sonra dönüşte belki hava daha da kötü olabilir diye uğramaya karar verdim. Yol ileride daha dik bir yokuşla devam ediyor.

İşte seyir terasına geldim. Yağmurda iyice şiddetlendi. Sular kaskımın siperliğinden damlıyor.

125


Buraya önünde demirden korkuluklar olan balkonlar yapılmış.

Neyi seyrediyorsun derseniz karşıdaki dağları ve aşağıdaki vadiyi seyrediyorsunuz. Haydi gelin beraber seyredelim.

126


127


Görüntü muhteşem.

Buda ben.

Şiddetli yağmur altında daha fazla zaman kaybetmemek için yola devam etim. Az önce gördüğünüz yokuşun sonuna doğru aşağıdaki yolu görüntülemek için durdum.

128


Kısa bir süre sonra 2397 metredeki geçide ulaşıp yokuşu bitirdim. Buradan sonra ineceğimden yağmurluğumu giyip yol inşaatına mıcır taşıyan boş bir kamyonun arkasına takılıp inişe başladım. Hava çok soğuk. Eldivenlerim ıslandığı için parmaklarım buz kesti, fren kollarını ve gidonu güçlükle tutabiliyorum. Normal şartlarda yokuşu kamyondan hızlı inebilirim ama bozuk yol, yağmur ve soğuk yüzünden kamyonun arkasında hızlanmadan inmeyi tercih ettim. Yol kenarında doğal kaynak suyu çıkan yerde araçlar durmuşlardı bende fotoğraf çekmek için durdum. Sular Pamukkale dekine benzer oluşuma neden olmuş.

129


Bu yoldan indim, nasıl sizce de insanın adrenalin duygusunu arttırıyor mu? Benim soğuktan hiç bir duygumun arttığı yok. Bir an önce yolun bitmesini istiyorum. İniş hala devam ediyor.

Bu arada bozuk yol 10 km yi de geçti ve hala bitmedi.

130


İleride polis karakolu göründü.

Bozuk yol 15. kilometrede karakolun önünde bitti.

131


Bulutlar tepeleri örtmüş.

Bacaklarım, yağmurluğum, bisikletim ve çantalarım çamur içinde. Elle tutulacak bir yerim kalmadı. Kendimden iğreniyorum. Bir an önce Kazbegiye gidip bu işkenceden kurtulmak istiyorum ama bu güzellikleri gördükçe de kendimi fotoğraf çekmekten alıkoyamıyorum. Karşı düzlükte yeşillikler arasında şirin bir köy. Erdal arayıp nerede olduğumu sordu 17 km yolum kaldığını söyledim. Yukarıda yağmur çok şiddetli yağdığı için geri dönüyormuş. Daha fazla zaman kaybetmeyip yola devam ettim.

132


Bisikletimin ayağı seyir terasında üzerindeki yükü taşımaya dayanamayıp yamulunca bisikletim yere düşmüştü. Artık fotoğraf çekerken bisikletimi yere yatırıyorum.

133


Erdal bana yokuş bittikten sonra Kazbegiye kadar 30 km ineceksin demişti ama durum onun dediği gibi değil arada bir kısa çıkışlar var. Buda hızımı azaltıyor. Soğuk ve yorgunluk beni oldukça etkilemeye başladı. Erdal'ı arayıp hemen bir pansiyon bulmasını söylemeliyim. Bu durumda çadırda yatmama imkan yok. Sıcak su ile iyi bir duşa ihtiyacım var. Bu üst başla uyku tulumuna giremem. Bu arada Erdal arayıp yine neredesin diye sordu geliyorum dedim. Aman abi çabuk gel soğuktan dondum deyince Erdal’a hemen bir pansiyon bul gelince zaman kaybedip yer aramak istemiyorum dedim.

134


Keşke yağmur olmasaydı. O zaman bu etap hem daha çabuk biter, hem daha keyifli olur, hem de fotoğraflar daha güzel çıkardı. İyi fotoğraf için en önemli şey ışık.

Yol bir türlü bitmek bilmiyor.

135


Yolda 2 genç bisikletliye selam verip yanlarından geçip gittim. Benim acelem var. Onlarsa yağmurluklarını giyip gezmeye çıkmışlar. Sonunda Kazbegiye yani asıl adıyla Stepantsminda ya geldim.

Kazbegi meydanındayım.

136


Erdal’ın seslendiğini duyup durağa gittim.

Erdalın kartını aldığı kadını arayacaktık ki genç bir kız önümüzü kesip karşıdaki evde kalabileceğimizi söyledi. Fiyatı 20 lari olarak telefonunun ekranına yazdı. Erdal 15 lariye yer bulduğunu söyleyip benim telefonumdan orayı aradı. Bu arada kız yol kenarındaki bir eve bağirıyor, duyuramayınca sıçrayıp çama vurmaya çalışıyordu. Kızı çok takdir ettim. Aile bütçesine katkıda bulunmak için kendisini parçalıyordu. Sonunda bir kadın çıkıp yanımıza geldi. Erdalla sadece yatak olarak kişi başı 15 lariye anlaştılar. Eve gittik. Bahçede bisikletlerimizi boşaltırken Erdala bana şişe ile su vermesini söyledim. Su ile çantalarımı yıkayıp içeri öyle aldım. Ortliebin bir iyi yanı da çamurlandığı zaman suyun altına tutup yıkayabilmeniz. Bu arada Erivandan beri taşıdığım 6 litrelik petin olmadığını fark ettim. Daha sonra fotoğrafları incelediğimde petin son olarak bisikleti yere yatırıp fotoğraf çektiğimde yerinde olduğunu Stepantsminda tabelasına geldiğimde olmadığını fark ettim. Demek ki pet şişe ya ben bisikleti yerden kaldırırken sapı kopup orada kaldı yada yolda kopup düştü. Keşke yokuşlara başlamadan kopsaydı hiç olmazsa boşuna taşımazdım. Ardından eve girdik. Erdal kadına beni patronu olarak tanıtıp kendisinin 20 lari ücrete razı olduğunu ama benim kabul etmediğimi söylüyor. İyi polis, kötü polis durumu. Erdal 1 gece kalacağız dedi ama ben bu yağmur durmaz ben bu şartlarda yarın yola çıkmam hiç olmazsa yarın dinleneyim deyince Erdal kadına dönüp 2 gece kalacağımızı, bu durumda şartlar değiştiğinden kişi başına 12,5 lari verebileceğimi söyledi. Kadın kabul etti. Bana kalsa 20 lariye tamam derdim. Erdal çok acımasız. Sıcak su ile duşlarımızı alıp akşam yemeğimizi yedikten sonra yattık. Erdalın her şeyi ıslanmış. Çantasının içinde naylon torba 137


içindeki eşyaları bile nemlenmiş. Bel çantasındaki pasaportu ile paraları ıslanmış. Pasaportunu kurutmak için oceğı yapıp yukarıdan ateşin üzerine tuttu. Pasaport kurudu ama saypaların ateşe bakan kısmı kavruldu. Damgaya ulaşan su mührün dağılmasına neden olmuş. Buda tam arkasındaki fotoğrafın lekelenmesine neden olmuş. Herhalde Erdal pasaportunu değiştirmek zorunda kalacak.

Bu günkü tur mesafesi: 153 km.

Pedal çevirme sürem: 10 saat 23 dakika.

Ortalama hızım: 14 km.

En yüksek hızım: 57 km.

Bu hıza Ananuriye inerken ulaştım. Kazbegide sıcaklık 13 derece. Temmuz ortasında sanki kış gibi. 138


Bu etap benim için çok önemli. Yüklü bir bisikletle 153 km yolu karşıdan esen rüzgara, yağmura rağmen Map My Ride a 2388 metre dikey olarak yükselip ortalama 14,87 km hızla (pek çok tur bisikletçisi bu hızı düz yolda gerçekleştirebiliyor) tamamladım. Garminin sitesine ve Stravaya göre ise dikey yükseklik kazanımım 3684 metre. Buradaki fark tahmin ediyorum farklı programlar kullanmaları. Her 3 siteye de GPS cihazımın iz dosyasını yükleyerek harita oluşturdum yani elle müdahale ettiğim bir şey yok. Netice olarak yükseklik kazanımım 2388 metrede olsa 3684 metrede olsa çok iyi bir değer. Aşağıda Garmin in hazırladığı haritayı ve bu etabın verilerini görebilirsiniz.

Garmine göre eğim grafiği.

139


Üstelik bunu başarırken 11 saat 58 dakikada toplamda 10 saat 23 dakika pedal çevirerek gerçekleştirdim. Arada kalan 1,5 saatte ise öğle yemeği yedim, 142 fotoğraf, 2 tane video çekmişim, 5 kez köpek saldırısına uğrayıp köpeklerle mücadele ettim. Üstelik bunu yaparken 57 yaşındayım. Bu sonuç bir ekip başarısıdır bunu Erdal’la birlikte başardık. Sevgili Erdal'a yardımlarından dolayı teşekkür ederim.

KAZBEGI 19 Temmuz 2013 Cuma Sabah uyandığımızda dün akşam şiddetini arttıran yağmur hala olanca şiddeti ile yağıyordu. Bir süre yatağın içinde dönüp durduktan sonra kulaklığımı takıp ipodumdan müzik dinlemeye başladım. Erdal da uyandı. Bir süre yatakta dönüp durduk. Dün biz yattıktan sonra eve birisi gelmişti. Ukraynalı bir motorcuymuş ve bu gün Tiflise gidecekmiş. Erdal bir süre onunla sohbet etti. Bu arada suyun kesik olduğunu fark etmiş. Ev sahibemiz de ne zaman geleceğini bilmiyor. Dışarıda yağmur hala 140


yağıyor. Erdal sıkıldı kendimi hapiste gibi hissediyorum diyor. Hava güzel olsaydı bu gün tepeye çıkıp Kazbegiyi seyredebilirdik ama bu şartlarda mümkün değil. Karşıdaki dağlar bulutlardan görünmüyor.

Sonunda güneş açtı.

141


Kahvaltımızı yaptık.

Kaldığımız evin mutfağı.

142


Erdal ıslanan eşyalarını kurutmak için odaya ve yatağının üstüne yaymıştı. Benim hiç bir şeyim ıslanmadığı için her şeyim çantalarımın içindeydi Erdal’a eskiden iş yerlerine asılan veresiye satan peşin satan fotoğrafını anımsatıp senin durumun veresiye satana benziyor, her şeyin dağılmış. Benim durumumsa peşin satana benziyor her şeyim derli toplu diyorum. Erdal geçen yıl Ortlieb çanta getirtmeye çalışırken abi boşuna o kadar para verme numunesini getir kardeşim çantacı aynısını yapar, burada da kaliteli malzemeler var diyordu. Ama artık tur yapıyorsan çantalar çok önemli, iyi para iyi mal diyor.

143


Bulutlar biraz dağıldı ama güneş yine gitti. Kazbegiyi gezmek için dışarı çıktık.

144


Programa göre dün gece kalmayı planlayıp gerçekleştiremediğimiz Stepantsminda manastırı bulutların arasından sıyrılmış görünüyor.

Manastıra birde yakından bakalım.

145


Kaldığımız pansiyon burası, mini marketin hemen üstü. Bu meydana bakan odada Ukraynalı arkadaş kalıyor, bizim odamız arka taraftaki bahçeye bakıyor.

Hava sanki kış gibi sıkı sıkı giyindik.

146


Stepantsminda küçük şirin bir yer. Eski yapıları çok doğal. Abartılı hiç bir şey yok.

Zaman geçirmek için Kazbegi Müzesine doğru yürümeye başladık. Yollarda yerli halktan çok yabancı var. Sırtlarına çantalarını takmış gençler bir aşağı bir yukarı telaşlı adımlarla koşturuyorlar.

147


Manastırın ve yamaçtaki köyün bu görüntüsünü görünce fotoğraf çekmek için bir duvarın üstüne çıktım.

148


Bu görüntü aklıma geçen yıl Ali ile yaptığımız tırmanışı getirdi. O zaman buraya bir kez daha geleceğim aklımın ucundan bile geçmiyordu. Dün hava iyi olup oraya çıkabilseydik sergilediğim performanstaki dikey çıkışım 3000 metreyi geçecekti.

149


Stepantstaminda manastırının arkasındaki Kazbeginin zirvesi görünmüyor. Geçen yıl hava açık olmasına rağmen o zamanda aşağı inene kadar görememiştik. Sonra bir ara bulutların arasından hayal meyal görünmüştü. O görüntüyü görmesem veya ilk kez geliyor olsam orada 5033 metrelik bir zirve olduğuna kesinlikle inanmam. Erdal da Temmuzun ortasında kat kat giyinmiş ama hava gerçekten soğuk. Kilisenin önüne geldik ama kapının önünde koca bir su birikintisi var. İçeri girmek için suyun içine atılmış taşların üzerine basarak güçlükle geçtik. Müzenin bahçesinde İsrailli gezgin ve fotoğrafçı David Dector ile karşılaştık. Biz sohbet ederken Erdal müzeye bakmaya gitti. Az sonra geri geldiğinde giriş ücreti 3 lari dedi, girmedik. David ile uzun bir söyleşi yapıp daha sonra haberleşebilmek için birbirilerimizin e posta adreslerini aldık. David in eşi de fotoğrafçıymış ama dağ bayır gezmeyi sevmediğinden gelmemiş. 150


151


Meydanda Erdal'ın dün manastırın orada tanıştığı Polonyalı genç bir çiftle karşılaştık. Hava durumundan umudu kesmişler Tiflis'e dönmek için minibüs bekliyorlardı. Polonyalı çift İskoçya’da yaşıyormuş. Erdal benim Tiflis’ten buraya bisikletle bir günde geldiğimi duyunca çok şaşırdılar. Genç kadın inanamıyorum diye şaşkınlığını belirttikten sonra kasların herhalde çelikten diye iltifat etti.

152


Burada görüntülediğim yoksulluğun fotoğrafları değil, doğallığın fotoğrafları.

153


Yağmur yeniden başlayınca eve döndük. Yğış gün boyu sürdü. Ukraynalı motorcunun boşalttığı odanın camından dışarıyı seyrettik. Erdal gibi bende burada kendimi kapana kısılmış gibi hissediyorum. Sanki hiç buradan gidemeyecekmişiz gibi. Yağmur hafifte yağsa yarın yola çıkacağız. Erdal o dağı aşıp Gudauri tarafına geçersek kurtuluruz yağmur buraya yağıyor diyor.

154


Kazbeginin eczanesi. Öğlen yemeğinde Erdal yine menemen yaptı. Akşam yemeğinde ise balık konservesi, domates ve bira var. Akşamüzeri pansiyona başka bir müşteri daha geldi. Polonyalı genç birisi. Bizim Türk olduğumuzu ve Ermenistandan geldiğimizi duyunca benimde aslım Ermeni. Size bir şey yapmadılar mı dedi. Hayır, son derece iyi davrandılar arada bir soğuklukta oldu ama kesinlikle şiddet ve hakaretle karşılaşmadık dedik. Konuşma anında Erdal konuyu Türk Ermeni sınırının açılmasına getirince Ermeni arkadaş Ermenistan halkı Türkiye soykırımı kabul etmedikçe sınır kapısının açılmasına karşı diye bir görüş bildirdi. Genç arkadaşta dün gelmiş ve onunda amacı bizim gibi geceyi yukarıda manastırın yanında geçirip oradan dağa tırmanmakmış ama yağmur nedeniyle aşağıda ağaçların altında kalmış, uyku tulumu dâhil her şeyi ıslanınca çaresiz pansiyona gelmiş. Ermenistandan gelen arkadaşı geceyi yukarıda geçirmiş ama bu gün oda aşağı inmiş. Onun durumu daha iyiymiş. Arkadaşı ile birlikte yarın dönmeyi planlıyorlar. Odanın içine ip gerip eşyalarını üzerine astı. Benim yolda ıslana tişörtüm hala nemli onun eşyalarını kurutabilmesi imkansız. Erdal'a iyi ki çadırda kalmamışız yoksa durumumuz buna yakın olurdu dedim. Yağmurda çadırda kalmayı sevmiyorum, insan küçücük yere hapsoluyor. Sular hala akmıyor. 155


Geldiğimizde akıyor olması da bizim şansımız. Kazbeginin yanından çok yüksek debili bir nehir akıyor. Suyun bu kadar bol olduğu bir yerde su sıkıntısı çekilmesine Erdal da ben de çok şaşırıyorum. Umarım yarın hava bizim gitmemize müsaade eder.

KAZBEGI – PERME 20 Temmuz 2013 Cumartesi Sabah uyanıp camdan baktığımda hava açmıştı. Bu güzel bir havada yolculuk yapacağımız anlamına geliyordu ama değişken bir iklime sahip Kazbegide ne olacağı hiç belli olmaz. Erdal 2 gün önce yukarı çıktığında güneş vardı fotoğraf çekiyordum bir anda hava kapattı ve şiddetli yağmur vardı diye anlatıyor olanları. Erdal sabah 06:00 da beni kaldırın diyen Ermeni arkadaşı uyandırmak için odasına gitti ama gitmesi ile gelmesi bir oldu. Çabuk gel dağın zirvesi parlıyor dedi. Gidip baktığımda hakikaten dağ bütün ihtişamı ile karşımızda duruyordu. Ben fotoğraf 156


çekmeye gidiyorum diyerek üstümü bile giymeden makinemi kaptığım gibi terliklerle sokağa fırladım. Her an bir bulutun gelip bu güzelliği örtmesi tehlikesine karşı önlem olarak dağı görür görmez fotoğrafını çektim. Bazen biraz daha gideyim, biraz daha yaklaşayım veya şuradan daha iyi görünür dediğinizde o biraz sonra çok geç kalmış oluyorsunuz. Onun için gördüğünüz anda deklanşöre basın, biraz sonralarda bir daha basarsınız. Beğenmediğinizi de silersiniz. Bu fotoğraf elbette istediğim görüntü olmamakla birlikte her ihtimale karşı elimde dağın bir görüntüsü vardı. Dünkü duvara ulaştığımda üstüne çıktım ve deklanşöre peş peşe basmaya başladım. Stepantsminda manastırı, Kazbegi dağı ve yamaçtaki köy.

157


Dağın zirvesinin yakından görünüşü.

Dağın zirvesi ve Stepantsminda manastırı bir arada.

158


Hani hayalinizdeki sevgiliyi bulunca hasretle sıkı sıkı sarılıp tekrar tekrar öper, bir türlü ayrılamazsınız ya bende aynı o duygularla dağın fotoğrafını tekrar tekrar çekiyorum.

Arkamı dönüp Kazbeğinin karşısındaki dağında fotoğrafını çektim.

159


Gözlerimi ayırmadan Kazbegiye bakmak istiyorum hayranlıkla, hatta yukarı tırmanıp manastırın oradan da görmek görüntülemek istiyorum ama aklıma Erdalın hazırladığı kahvaltı geldi. Onu bekletmemek için eve doğru yürümeye başladım. Henüz sokaklar boştu. Kahvaltıda konuştuğumuz tek konu dağın görünmesiydi. Erdal burada 1 hafta kalıp dağı göremeden gidenler oldu dedi. Bu konuda şanslı olduğumuza karar verdik. Arada sırada şansın bizden yana olması güzel bir şey. Kahvaltıyı bitirdik, toplandık ve bisikletlerimizi yükledik. Evden ayrılıyoruz ama saat 06:00 da kalkmak isteyen Ermeni arkadaş hala uyuyor.

160


Bu günkü yol haritamız: http://www.mapmyride.com/ge/step-antsminda-mtskheta-mtianeti/kazbegi-permeroute-261202751 Kapının önüne çıktığımda karşıda görünen Kazbegiyi bir kez daha görüntüledim.

Ardından da yol arkadaşımı. Kazbeginin zirvesi öylesine parlıyor ki insanın gözleri kamaşıyor. Bizde yakışıklıların fotoğrafı çekilirken çok parlaksın filmi yakacaksın derler. Kazbeginin durumu da tam olarak öyle. Neredeyse film yanacak.

161


Ve tabi bende olmazsam olmaz.

Meydana geldiğimizde çekimlerimiz hala sürüyor.

162


Erdal beni çekiyor.

Ben Erdal’ı.

Bu gidişle biz yeni bir yağışlı hava dalgasına yakalanacağız. Artık yola çıkalım dedim. Erdal’ı inerken Smart markette bekleyeceğim. Bu arada internete de girerim.

163


Erdal bastı gitti ben hala fotoğraf çekmeye devam ediyorum.

Kazbegiden çıkıyorum. Bir daha buralara gelir miyim bilmiyorum ama içimde yeniden geleceğim hissi var. Hatta kalabalık bir dost gurubu ile Kafkaslar turu yapacağımızı hissediyorum.

Hava açıp güneş parlayınca bütün tepeler net bir şekilde görünüyor ve ışık olunca fotoğraflar daha bir renklenip güzelleşiyor. 164


165


Kazbegiye en yak覺n olan Asha kasabas覺na geldim.

166


Buralar treking yapmaya รงok uygun.

167


Bu köyü gelirken de çekmiştim. İki fotoğrafı kıyaslarsanız bu fotoğrafın diğerine göre ne kadar daha canlı olduğunu görürsünüz.

Bu gün 18. km de yokuş başlayacak ve 6 km sürecek. Sürekli altimetreme bakıp zirveye ne kadarlık bir çıkış yapacağımızı kestirmeye çalışıyorum.

168


Erdal bu g端n yine koptu gidiyor. Hala g旦r端n端rde yok.

169


Bir binanın yan cephesine Kafkas figürleri olan mozaikten bir tablo oluşturulmuş ama tablo yer yer tahrip olmuş.

Sonunda Erdal’a yetiştim. Yanından geçerken seni seyir terasında bekleyeceğim dedim. Erdal beni bekleme sen devam et dedi. O zaman Smartta beklerim dedim. Bu yolda bisiklet sürmek istemez misiniz? Madem öyle neden hala oturuyorsunuz kalkın gelin buralara doğallığın güzelliğin keyfini çıkarın. İlerideki tabelada 5800 metre uzunluğunda % 6 eğimli bir yokuş çıkacağımız belirtiliyor. Yokuşla birlikte bozuk yol da başladı.

170


Daha önce söylediğim gibi bozuk yol ile Kazbegi arasındaki mesafe 18 km.

2 gün önce oldukça yavaş indiğim çamur içindeki yol biraz güneşi görünce kurumuş. Burası kara yolu tarla değil. Yokuşun başlangıcında eğim % 6 olarak verilmiş olmasına rağmen ilk 1 km de 100 metre yükseldik ki buda % 10 eğim demek.

171


Buraya gelirken fotoğraf çekmek için durmama rağmen yağmur ve soğuk yüzünden uğrayamadığım çeşmeye gidip şişemi maden suyu ile doldurdum. Tadı pek hoşuma gitmedi ama herkes doldurduğuna göre vardır elbet bir hikmeti. Belki bekleyince kükürt kokusu gider.

Burası da 2 gün önce de görüntülediğim kaynak sularının oluşturduğu görüntü. Erdal da geldi, şişesine su doldurmaya gitti.

172


Bozuk yolda ilerlemeye devam ediyorum. Yanımdan geçen araçlar korna, selektör ve el sallayarak selam veriyorlar. Yol çalışması yapan işçilerse tezahüratları ile beni gaza getirmeye çalışıyorlar.

Yer yer bisiklet kuma saplanıp güçlükle gidiyor.

173


Eğim artık oldukça azaldı. Arkamdan gelen iki motosikletli bir anda gözden kayboldular. Bazen acaba motosikletim olsa nasıl olur diye düşünmüyor değilim ama bu sadece düşüncede kalıyor çünkü ne o motoru alacak nede ona benzin koyacak bütçem var. Üstelik böyle yavaş giderken onlardan çok daha fazla ayrıntıyı fark edip çok daha fazla tanıma fırsatı buluyorum gezdiğim yerleri.

174


Gelirken bu dağlar görünmüyordu.

Arkamda kalan yolun görüntüsü.

175


Nihayet geçide ulaştım.

2395 metredeyim

176


Yokuşun başlangıcından buraya kadar olan mesafe 8 km.

Biraz ilerledikten sonra seyir terası göründü.

177


Artık iniş başladı.

Yeniden seyir terasındayım. Az önce yanımdan geçen motorlular da buradalar.

178


Seyir terasından bir kez daha baktım dağlara, vadilere ve bu gün çok daha güzel, çok daha renkli göründüklerine karar verdim.

İsterseniz görüntüyü birde video olarak izleyelim. http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=Q1fTA2CgajI

Bisikletimi de koyayım şuraya. Neme lazım bakarsın birileri çıkar araba ile gitmişsin bisiklet ile gittim diyorsun der.

179


Hava güzel olduğu için bu gün burası daha kalabalık.

Mozaik süslemeler.

180


181


Gudauri giriĹ&#x;ine geldim ve burada bozuk yol bitiyor.

182


Bozuk yol 14 km sürüyor.

Tabeladan sonra inmeye başlamıştım ki yolda enlemesine akan su birikintisi gördüm. Arka lastiğim çamur sıçratıp rüzgarlığımın arkasını kirletmesin diye oldukça yavaşladım. Su birikintisini tam geçerken sol taraftan bir köpek havlayarak bana doğru koşmaya başladı. Bu köpek Kazbeğiye giderken bana 5. olarak saldıran ve elinden jip sürücüsünün yardımıyla kurtulduğum köpekti. Hemen hızlanıp kurtuldum ve böylece rövanşı köpeğe kaptırmamış oldum.

183


Smart markette mola verdim. Haçapuri ile 1 litre lemonad alıp cam kenarına oturdum. Bir yandan haçapuri yiyip bir yandan internette geziniyorum. Neden sonra Erdal’ın hızla geçtiğini gördüm. İnternette gezintiyi bitirdikten sonra dışarı çıktım. Dışarıda fotoğraf çeken bir kadından fotoğrafımı çekmesini istedim. Kadın beni model olarak kullanıp birkaç fotoğrafımı çekti. Anlaşılan kadın fotoğrafçılık konusunda iddialı.

184


Bende yola çıkıp yokuş aşağı kendimi bıraktım. Yolda bir bal üreticisi.

Bir süre sonra yol kenarında hediyelik eşya satan tezgahları ve arabaları görünce ne var diye merak edip bende durdum.

Burası da bir seyir terasıymış. Madem durduk seyredelim bakalım. Bu terastan az sonra yanına ineceğim nehir, içinde bulunduğu vadi ve buraya kıvrıla kıvrıla çıkan hani 2 gün önce video çektiğim yolun bir kısmı görünüyordu.

185


Buradaki seyir terasları diğerinden daha ilginç olabildiğince ileriye doğru uzatılmış. 186


Aşağıdaki köy ve yolun bir kısmı.

187


Bir diÄ&#x;er teras.

188


Bir çırpıda aşağı indim.

Artık eğim iyice azalmıştı. Yolda Erdal’a bir kez daha yetişip geçtim. Az ilerde karşıdan gelen Polonyalı bisikletli ile sohbete başladık. Erdal fotoğrafımızı çekip devam etti.

189


Polonyalı Kutaisiye kadar uçak ile gelmiş. Oradan buraya pedal çevirmiş. Amacı Kazbeg dağına tırmanmakmış. Hiç olmazsa 4000 metrede meteoroloji istasyonunun yanındaki kampa kadar çıkmak istiyormuş. Yol hakkında bilgi verip birbirimize iyi şanslar diledikten sonra ayrıldık.

Yolda Erdal'a 10 km kadar uzaktaki Pasanauride durup bekleyeceğimizi öğle yemeğimizi de orada halledebileceğimizi söyledim. Yol kenarındaki bir başka anıt.

190


Her yer yemyeşil.

Yol kıvrılarak gidiyor.

191


Araç trafiği insanı rahatsız edecek boyutta değil. Muguda ya geliyorum. Çok acil ihtiyaç molası vermem lazım. Yolun karşı tarafına geçtim. Burada ihtiyaç gidermek çok doğal karşılanıyor. Ayıp değil. Geçen yıl Kutaisi girişinde 2 kişinin kol kola girmiş halde ihtiyaç giderdiklerini görmüştüm. Ben yine de kendi geleneklerimize uygun davranmayı tercih ettim. Bu arada aşağıdaki vadiyi de görüntülüyordum. Yol kenarında Rus plakalı bir jip durdu. Sağ taraftan inen genç bir adam yanıma gelip arkadaşımla bir bisikletlinin Tiflisten buraya kaç günde gelebileceği konusunda iddiaya girdik. O bir hafta dedi, ben 2 gün dedim hangimizin tahmini doğru dedi. Ben bu yolu 2 günde geçmeyi planlamıştım ama 2 gün önce 1 günde geldim hemde 12 saatte deyince genç adam sende çok hızlıymışsın deyip gülerek uzaklaştı. Pasanaura da Erdal’ı bekledim. Gelince birlikte bir bakkala gittik. Ben yolda hacapuri yediğim için karnım acıkmadı, dondurma yedim. Burada 50-60 Tetriye satılan dondurmaya dadandım sürekli ondan yiyorum. Bana çocukluk yıllarımda yediğim kasatoyu anımsatıyor. Erdal bakkaldan bir şeyler alıp yedi. Bakkal kadın TV de bir Türk dizisi izliyordu. Dizi Erdal’ı da sarmış olacak ki sen git ben biraz seyrettikten sonra yola çıkacağım dedi. O zaman Ananaurideki kilisenin yanında bekleyeceğim dedim 192


ama Erdal beni bekleme devam et, ana yola çıkacağımız sapakta buluşalım dedi. Anlaşılan bu gün Erdal kafasına göre sürmek istiyor. Rüzgar dağdan indiğimizden beri sürekli karşımızdan esiyor, bize göz açtırmıyor. Gelirken de rüzgara karşı sürmüştüm, dönerken de rüzgara karşı sürüyorum. Mozaik pano ile süslenmiş bir durak daha. Arada bir kısa yokuşlar çıkıyoruz.

193


Ananauriye yaklaştım ve baraj gölü de göründü.

Kilisenin önündeki meydana geldiğimde bir süre önce yolda konuştuğum Rus genç beni görmüş yanıma geldi. Satıcılardan aldığı yerel fıstıktan bir avuç verip senin enerjiye ihtiyacın var dedi. Kale ve manastırı gezmek için yan taraftaki yoldan aşağı indim. Manastıra yeni evli bir çift gelmiş fotoğraf çektiriyorlardı.

194


Daha sonra çift ve davetliler göl kıyısına doğru yürümeye başladılar.

Karşınızda manastır.

195


Kiliselere girerken aynı bizde olduğu gibi burada da kadınlar başlarını örtüyorlar.

196


Bahçeden manastır ve gölün panoramik bir görüntüsünü aldım

Yeni evli çiftin çekimleri göl kıyısında sürüyordu.

197


Kilisenin çan kulesi.

Baraj gölü.

Göl kıyısına indim. İnsanlar güneşlenip göle giriyorlardı. Burada markette var. Göl kenarı konaklamak için çok müsait. Eğer bir gün Kazbeğiye gitmek isterseniz ve bu yolu 2 günde geçmeyi planlarsanız 1. gün konaklama noktası olarak mutlaka burayı seçin.

198


Göl kıyısından manastırın görünüşü.

199


Bu gölde yüzülür. Göl kenarından yukarı çıkarken karşıdan gelen iki kişiden birisi sanırım yukarıdaki bisiklet sizin dedi. Evet dedim. Bizle bisikletle Kazbegiye gidiyoruz şimdi aşağı yüzmeye gidiyoruz, daha sonra yola devam edeceğiz dedi. Bu arkadaşlar da Polonyalıymışlar. Kendilerine bol şans dileyip yol hakkında sordukları soruları yanıtladıktan sonra oradan ayrıldım. Manastırdan hemen sonra başlayan günün son yokuşunu da çıkıp aşağı indim ve az ileride bir başka bisikletlinin geldiğini gördüm. Bu arkadaşta İtalyan’mış. Bu saatten sonra Nasılsa Kazbegiye gidemezsin Ananuride göl kenarında konakla yüz dedim. Önerime uydu mu bilmiyorum.

200


Bundan sonra yol düze yakın bir inişle devam ediyor.

Akşam yemeği için ekmek ve su almam lazım ama şuradan alırım buradan alırım derken kavşağa geldim. En yakın bakkal 4 km geride kaldı.

201


Hava çok sıcak, dilim damağıma yapıştı. Erdal’ı beklemek için yol kenarındaki şatafatlı bir kır lokantasına girdim. Kadın garsona bira içeceğim dedim. Kadın Gürcü birası mı olsun yoksa Alman birası mı diye sordu. Gürcü birasının biraz daha ucuz olduğunu bildiğimden Gürcü birası olsun dedim. Garson buz gibi birayı getirip önüme koydu. Bir çırpıda birayı içip bitirmemle kadın başımda bitip bira dedi. Yahu kardeşim bu ne ya insana nefes alması için bir pay bırakılır. Belki burada adet hiç ara vermeden servis yapmaktır. Getir ama hemen değil 15 dakika sonra dedim. Ben aradığımda Erdal’ın telefonu kapalıydı, az önce Erdal aradı bakkaldaymış. Bana ekmek ve su almasını söyledim. Bu arada 5 dakika sonra 2. bira da geldi. Bu sefer zamanı uzatmak için birayı yavaş içmeye gayret ettim. Ulan kadın ha bire birayı burnuma dayıyor, kim bilir ne kara hesap gelecek. Aklımdan bunlar benim derimi yüzerler diye geçiriyorum. Bira biter bitmez kadın yine bira diye dikildi başıma. Hayır dedim hesabı getir. Burada içip küfelik olacağıma dışarıda dikilmeyi tercih ederim. Kadın gidip geldi 3 lari dedi. Şaşırdım. Böyle bir yerde 3 lariye 2 bira çok ucuz. Bira bakkalda bile 1.3 lari. Hadi bu fıçıdan doldurduğu için maliyeti daha ucuz diyelim ama

202


1,5 lari de çok ucuz. Bu kafayla giderse bunlar kapıya kilit asarlar. Dışarı çıkıp Erdal’ı beklemeye başladım. Erdal siparişlerimle birlikte geldi. Kendisine de su almış. Abi bunları sen taşı rüzgar beni mahvetti dedi. Poşeti benim bagaja bağladım. Bu esnada karşıda bir gencin otostop yaptığını gördük. Seslenince genç yanımıza geldi. Buda Polonyalıymış. Bütün Polonyalılar Gürcistana gelmiş Polonyada kimse kalmamış deyip sabahtan beri gördüğümüz 2 Polonyalı bisiklet gurubuna ait 3 kişide bahsettik. 2 kişilik Polonyalı gurupla 2 gün önce Tifliste hostelde beraberlermiş.

Polonyalı Philip ile fotoğraf çektirdim. Philip ben otostop yapmaya devam edeyim akşam olmadan bir araç bulmam lazım diyerek yeniden yolun karşısına geçti. Kendisine bol şanslar diledik.

203


Erdala sen git Orhan abi ben biraz yavaş geleceğim dedi. Kendisini 20 - 25 km ileride geçen yıl konakladığımız yol kenarında bekleyeceğimi söyleyip devam ettim. Yol kenarındaki afet evleri. Savaşta zarar görenlerin kaldığı söyleniyor.

204


Tiflis Gori arasındaki o güzel yolda bisikletimi 20 km sürdükten sonra konaklayacağım yere geldim..

Erdal’ın verdiği poşeti bağladığım lastikleri sökerken lastiğin kancasını bagaja bağlayacağıma bu şekilde arka fren teline bağladığımı gördüm. Son 20 km yi bu şekilde gelmişim. Pes artık. İnsan mazoşist olsa bunu yapmaz. Kendimden korkmaya başladım. Not: Fotoğrafları durumu daha iyi izah edebilmek amacıyla daha sonra Hopa’da çektim. Olay anında insan bazen yorgunluktan bazı şeyleri düşünemiyor.

205


Çadırımı kurduktan sonra Erdal da geldi.

206


Buradan Perme görünüyor. Erdal beni tebrik etmen lazım Orhan abi bu gün 151 km yapmışım, o 6 km lik yokuşu bisikletten hiç inmeden kolayca çıktım dedi. Km saatime bakıp benimki 145 km gösteriyor, yolda 2 kez km saatimi uyandırmayı unutup bir süre öyle gitmiştim onu da eklersek 147 km olur senin km saatin fazla gösteriyor ama yine de tebrik ederim dedim. Erdal’la benim km saatim yola çıktığımız gönden beri uyuşmuyor, onunki bana göre fazla yazıyor. Bende her seferinde Erdal’a seninki fazla yazıyor, doğrusu benimki diye iddialaşıyorum. Gece aklıma benim bundan önceki 700*32 lastiklerin yerine bu tura başlarken 700*35 lastik taktığım geldi. Bu değişikliğe göre km saatimin lastik ayarını değiştirmemiştim. Bu durumda tekerleğim bir turda eskisine göre daha fazla yol kat ediyor ama km saatim az okuyordu. Benim km saatimin yanlış olduğu az yazdığı ortadaydı. Erdal’la aramızda yaklaşık 67 km de 3 km fark oluşuyordu. Ne kadar mütevazi insanım yaptığım km yi bile az gösteriyorum. Yalnız şöyle bir durum var. Son iki etabın tur mesafelerinde km saatimin yazdığını GPS cihazının yazdığını karşılaştırıyorum aynı veya çok yakın rakamlar çıkıyor. Bu durumda Sigma km saatlerin lastik seçim değerleri yanlış olabilir. Ya da Garminin GPS i yanlış hesaplıyor.

Bu günkü tur mesafesi: 145 km

Pedal çevirme sürem: 7 saat 25 dakika. 207


Ortalama hızım 19 km. En yüksek hızım 55 km. Böylece uzun yokuşlu etaplar bitmiş oldu, tur tam bir tur formatına dönüştü. Benim sevdiğim tarz bu değil. Turun zorlu, yokuşlu olması lazım. Daha öncede söylediğim gibi benim tarzım performansa dayalı tur bisikletçiliği.

PERME – KASHURI 21 Temmuz 2013 Pazar Sabah kalkıp Erdal’ı da uyandırdım. Bu günkü turumuz kısa ama yine de erken kalkmakta fayda var.

208


Kahvaltımızı yaptık. Ben hazırlığımı tamamlayıp yola çıktım, Erdal hazırlıkları devam ediyor.

209


Goriye km uzaklıktayız. Erdal bu günde ayrı gitmekten yana. O Goriye uğrayıp hem döviz bozduracak hem de Stalin müzesini devam edecek. Ben doğrudan Kashuriye geçen yıl konakladığımız yere gideceğim. Goriyi geçtikten sonra yol kenarında bulunan Smart markete uğrayıp internete gireceğim. Bu günkü yol haritamız: http://www.mapmyride.com/ge/kaspi-shida-kartli/perme-kashuri-route-261204437

210


Erdal da gelince yola çıktık. Bu yolda bisiklet sürmek bir zevk. İlerideki kavşaktan bu yola giriş bağlantısında 150 cc nin altındaki motosikletler giremez yazıyordu. Bu tabelayı burasının dışında hiç bir yerde görmedim. Bu yoldan 1 kez Tiflise gittim 2 defadır da Goriye gidiyorum. Bu konuda ne polislerden bir uyarı aldım nede bu kavşağın dışında öyle bir tabela gördüm. Tabelaya göre bizim bu yola girmeye hakkımız yok. Dün yolda karşılaştığım Polonyalı ve İtalyan bisikletçiler eski Gori Tiflis yolunu kullanarak geldiklerini söylemişlerdi. Acaba bu nedenle mi o yolu kullanıyorlar? Yeşil tabelaya bakılırsa burası oto yol. Günün birisinde bu yolu kesen bisikletlilere polis ceza kesiyor diye bir haber duyarsanız hiç şaşırmayın.

211


Herhalde pazar sabahı olduğu için yol boş. Goriye 17 km yolum kaldı.

Batuma 300 km yolumuz kaldı. Yani 3 günlük yol ama bizim dönmemize 7 gün var. Bu durumda bir hafta boş zamanımız var. Bazı etapları iptal ettiğimiz bazılarını da birleştirdiğimiz için tur umduğumdan önce bitecek.

212


İlerideki kavşaktan Svaneti bölgesine yani Mestia, Ushguli tarafına gidiliyor. Bildiğim kadarı ile bu yolun bir kısmı Güney Osetyadan geçiyor. Gürcistan ile Güney Osetya arasında ihtilaf olduğundan geçilmiyor. Daha doğrusu geçme şansınız var ama can güvenliği sorunu var. Onun için Svaneti bölgesine gitmek için Kashuriden Tsikhalkubo, Lentheki yolu veya Zugdudi üzerinden gidiliyor. Goriye yaklaştım.

213


Gori tabelasına geldim.

Geçen yıl bu üst geçit inşaatı sürüyordu. Bu inşaatta çalışan Azeri işçilerle hoş sohbetim olmuş birlikte fotoğraf çektirmiştim.

Dün Gudauriden beri yine vitesi fixledim. Düz yolda da, yokuş çıkarken de önde 2, arkada 5. dişliyi kullanıyorum. Bazen böyle damarım tutuyor. Çok dik yokuşların 214


olduğu etaplar haricinde vitessiz bisikletle tur yapabilirim. Bu fikir kulağıma çok hoş geldi. Bir ara bunu bir deneyeyim. Tabi öncelikle fazla yokuş olmayan bir güzergah seçmeliyim. Örneğin İstanbul Düzce, Düzce Ereğli olabilir. Samsun - Poti veya Ankara Konya diyeceğim ama o hatta hiç yokuş yok hiç olmazsa insanın biraz terlemesi, başaramama ihtimali olması lazım. Yokuş deyince aklıma geldi Yalova - İzmir güzergahı tatlı yokuşları ile iyi bir deneme olabilir. A Smarta gelmişim bile insannın aklı meşgul olunca yolun nasıl geçtiğinin farkına varmıyor. Smartta bu seferde haçapuri ve lemonadımı alıp internette sörfe daldım. Mola oldukça uzun sürdü. İşimi bitirdikten sonra yola devam ettim. Az sonra tünele geldim.

215


Tüneli geçtikten sonra yolun karşısındaki Socar firmasının işlettiği benzin istasyonu göründü. Burada da bir market var ve orada da wifi olanağı var.

Bu güzel yol az sonra bitiyor ama yolu genişletme çalışmaları başlamış. Bir iki yıl içinde Kashuriye kadar uzatılır. Birkaç kilometre süren yol genişletme çalışması daha sonra karşı şeridin yanına geçti ve rahat bir sürüş imkanına kavuştum.

216


Kashuri girişindeki şezlongcular buralara kadar gelmişler. Erdal aradı Goriden çıkmak üzereymiş.

Kashuriye 10, bizim kamp kuracağımız yere 7 km kaldı. Buradan benim Tifliste Hostelde görüp programa aldığım kaya üstündeki evin olduğu Chiaturaya da yol varmış ve mesafe 60 km.

217


Acaba burası şarap fabrikası mı?

Türk tır garajından havlayarak bana doğru koşan köpeklerden kaçarak kurtuldum. Bu sefer ne oldu anlamıyorum. Geçen yıl sadece 2 köpeğin saldırısına maruz kalmıştım bu sefer sayısını unuttum.

218


Konaklayacağımız yere geldim. Burası geniş bir dutluk.

Bisiklete binen çocuklara Irakliyi sordum tanımadıklarını söylediler. Az ileride bir gurup bira içiyor. Çadırımı çıkarıp kurmaya başlamıştım ki bira içenlerden bir genç yanıma gelip yardım etmeye başladı. Birlikte çadırı kurduk. Beni bira içmeye davet etti. Irakliyi sordum. Birbirimizin dilini bilmiyoruz ama ne dediğimi anladı. Iraklinin ailesi Tiflise taşınmış. Irakliye top getirdiğimi söyleyip topu gösterdim. Topu yanımıza gelen az önce Irakliyi sorduğum çocuğa vermek istediğimi söyledim. Çocuğun eline topu verip birlikte fotoğraf çektirdim.

219


Ama çocuk bir anda topu yere atıp istemiyorum dedi.

Bana yardım eden arkadaş yeniden bira içmeye davet edince gittim. 3 bardak bira ikram ettiler. Daha sonra gittiler. Az sonra topu almayan çocuk geri geldi. o topu bana mı veriyorsun dedi. Evet dedim. Benim mi olacak yani dedi. Evet dedim. Peki karşılıksız mı diye sordu, karşılıksız dedim. O zaman topu istiyorum dedi. Pompa ile topu şişiremeyince ağzımla şişirip çocuğa verdim. Geri kalanını pompa ile şişir dedim. Çocuk topu koltuğunun altına sıkıştırıp bisikletine atladığı gibi uçarcasına gitti. Erdal geldi, oda çadırını kurdu. Benzinciden aldığımız suyla yıkandık. Çocuk topu şişirtmiş geldi. Erdal akşama gelim maç yapalım dedi. Dinlenmek için çadırıma girdim. 220


Akşamüstü çocuklar geldiler ama dinlenmeyi tercih edip çıkmadım. Erdal çıkıp çocuklarla biraz top oynadı. Akşam yemeğinden sonra yattık. Yarınki tur bundan daha uzun olacak.

Bu günkü tur mesafesi: 77 km.

Pedal çevirme sürem: 3 saat 7 dakika.

Ortalama hızım: 24 km.

En yüksek hızım: 60 km.

KASHURİ – KUTAISI 22 Temmuz 2013 Pazartesi Bu sabah hava bulutlu yağmur yağacağa benziyor. Umarım bu günde şans bizden yana olur ıslanmadan süreriz. Erdal’ı güçlükle uyandırabildim. Kahvaltı için pek fazla yiyeceğim yok onun için Kashuride haçapuri yemeyi düşünüyorum. Bu günkü yol haritamız: http://www.mapmyride.com/ge/khashuri-shida-kartli/kashuri-kutaisi-route-261205877

221


Yola çıktık 3 km ilerideki Kashuriye doğru pedalları çevirmeye başladık.

222


Yolun karşı tarafında bir bahçede bungalov türü küçük kulübeler yapmışlar. Burada kim gelip konaklar ki? Ne göl var ne deniz, nede bir havuz. Acaba TIR şoförleri için mi yapıyorlar. Erzurum’dan Pasinler’e giderken de TIR şoförleri için yapılmış böyle bungalovlar vardı. Belki de piknik yapıp yemek yiyecekler için yapılıyordur. Aman canım neyse ne bazen kafamı takıyorum beni hiç ilgilendirmeyen şeylere. Meşhur hamak satıcılarının olduğu yere geldim. Tura çıkmadan buradan hamak getirmeye söz vermiştim ama hamakların sopa uzunluklarına bakınca vazgeçtim fiyatını bile sormadım. Hamağı bagajıma enlemesine bağlasam yandan geçen araçlara takılabilirim. Uzunlamasına bağlasam geriye doğru çok çıkacak. En iyisi dönünce Türkiye’den almak.

223


Kasguride kavşağa geldim. Biz sağa doğru dönüp devam edeceğiz, Karşıdaki yol Borjomi ve Akhaltsikhe ye gidiyor. Borjomi buraya 24 km uzaklıkta. Buraya kadar geldiyseniz Borjomiye uğramadan geçmeyin. Dün bir ara Erdala Borjomiye de gitmeyi teklif etmeyi düşündüm, sonra vazgeçtim. Erdal daha sonra Borjominin o kadar yakın olduğunu bilseydim gidelim derdim diye dert yandı. Geçen yıl tam burada Ali ile benim bisikletlerimizin lastiği aynı anda burada patlamıştı. Hatırladığım kadarı ile o zaman burada kaldırımda pek çok seyyar satıcı vardı, bu gün bir tane bile yok. Biz lastiklerimizi tamir etme derdindeyken yanımızda ellerinde haçapurileri ile insanlar geçiyordu. Haçapuricinin buralarda bir yerde olması lazım. Durup Erdal’ı bekledim.

224


Erdal gelince haçapuriciyi sormasını söyedim.

Dükkan bu yöne dönmeden hemen önceki sokağın içinde soldaymış. Geri dönüp o sokağa girdik ve bulduk. 2 haçapuri istedim amacım birisini hemen yiyip diğerini yolda acıkınca yemek ama satıcı kadın fırından yeni çıkmış tepsiden 2 sıcacık haçapurileri almam için elime 2 kağıt parçası tutuşturunca mecburen aldığım 2 haçapuriyi de yemek zorunda kaldım. Haçapuriler hem ucuz hem de şimdiye kadar yediğim en lezzetlilerden birisiydi. Tnesine 1 lari verdik. Yerken damağımı da yakmışım.

225


Erdal ben gideyim dedi. Kashuriden çıktıktan sonra sağdaki dinlenme tesisinden suyumu dolduracağımı söyleyip orada buluşuruz dedim. Erdal geri dönüp ana yola doğru pedal çevirmeye başladı. Haçapurilerimi yerken GPS imin ekranındaki haritada bulunduğumuz sokağın ileride başka yan sokaklarla ana yola bağlandığını gördüm. İşim bittikten sonra ara sokakları da görebilmek için buradan devam ettim. Ana yola çıktım.

Yolun sağındaki göletin yanındaki dinlenme tesisinde suyumu doldurmak için durduğumda Erdalın devam ettiğini gördüm. Göletin kenarında bir çadır vardı. Aslında burası da konaklamak için iyi bir seçenek.

226


Zestaponiye 60 km yolumuz var. Katskhi Pillara gidebilmek için oradan sağa Chiatura yoluna sapmamız gerekiyor. Katski Pillar aynı zamanda Katskhi's cylindrical form church (Katskhinin silindirik şekilli kilisesi) olarak ta anılıyor.

227


Hafif bir rampa başladı. İleride solda yolun kenarında bir kilise ve ileride tepede bir kale var.

Erdal fotoğraflarını çekmek için durmuş. Geçen yıl burada fotoğraf çekmiştim onun için devam etmeyi düşündüm ama dayanamayıp yine durdum.

228


Surami de artık kullanılmayan fabrikanın bacaları göğe doğru yükseliyor. Gürcistanda bunun gibi pek çok tesis var. Özellikle de Zestafoni çıkışında.

Geçen yıl güneşli bir havada bu kilisenin çok daha güzel fotoğraflarını çektiğimden burada çekim yapmayacağım.

229


Aynı kilisenin geçen yıl çektiğim fotoğrafı. Işığın önemi ortaya çıkıyor.

Kiliseden sonra küçük bir koru ve piknik alanları var.

230


Buradan sonra yol kenarında Gürcü usulü ekmek yapan küçük fırınlar sıralanıyor. Bunlardan birisinde durup 2 lariye lezzetini geçen yıldan bildiğim üzümlü ekmek aldım. Karnım tok olduğundan ekmeği gidon çantama koydum, ancak bir gün sonra yiyebildim. Kayış gibi olmuştu. Size tavsiyem ekmeği aldığınız anda sıcak sıcak yiyin. Ben alınca Erdal da aldı. O benden sonra 1 gün daha bekletip yedi hiç beğenmedi.

231


Her evin önünde bir fırın var.

Yolun kenarına sağlı sollu dizilmişler. Bu gün fırınların çok azı açık acaba hava kapalı olduğu için mi?

232


Erdal sen beni bekleme devam et dedi. Bu yol üzerinde bir tünel var ve tünele gelmeden sürücülerin durup dinlendiği bir yer var. Buradaki en dikkat çekici şey saçtan yapılmış Donkişot heykeli. Hangi akla hizmet ettilerse bu yıl tam heykelin yanına bir kulübe yapmışlar, heykelin görünürlüğünü engellemişler. Buda geçen yılki fotoğraf.

233


Tehlikeli madde taşıyan kamyonların Rikoti Tünelini kullanmaması için bir servis yolu var. Tura başlamadan bu yoldan tepeye çıkarak buradan geçmeyi düşünmüştüm ama vazgeçtim. Hava iyice karardı, her an yağmur başlayabilir.

Yokuş bitti, iniş başladı.

234


Tünel girişine geldiğimde yol kenarından bana seslenen bir işçi beni çağırdı. Yanlarına gittiğimde sabah kahvaltısı olarak yemek yiyorlardı. Hemen önüme bizde çay içmede kullanılan ince plastik bardakların devasası 50 cl lik içi bira dolu bardağı koydular. Sabah sabah bira yokuşun ardından iyi gitti. Yemek teklif ettiler, karnım tok diye kabul etmedim. Keşke aç bir anıma gelseydi de Gürcü yemeği tatma fırsatını kaçırmasaydım. Birayı bitirince bir tane daha geldi. Bir süre sonra Erdal da geldi. Onunda önüne birayı koydular. Erdal’ın gözleri parladı sabah sabah bira iyi gider dedi ama sonra durakladı. Az önce kas gevşetici hap içmiştim acaba yan etkisi olur mu dedi. Her ihtimale karşı içmekten vazgeçti. Fazla gecikmemek için kalktık. Yağmurda başlamıştı. Tünele girdik. Tünelden çıktığımızda yağmur damlaları daha iri düşüyorlardı. Aldırmadım sürmeye devam ettim. Erdal önde ben arkasında yokuş aşağı hızla inmeye devam ettik. Gittikçe damlalar büyüdü, yağmur hızlandı. Damlalar suratıma çarptıkça canım acıyor. Yüzümden süzülen yağmur suları ağzıma giriyor. Hızla aşağı doğru gidiyoruz. Erdal’a yaklaşmaya başladım aramızdaki mesafe gittikçe kapandı. Erdal arada bir arkasına bakıyordu. Ben tam Erdal’ı geçmek için soluna geçmiştim ki aniden sola dönüp yolun kenarındaki tesise yöneldi. Erdal ne 235


yapıyorsun diye bağırıp frene asıldım. Kıl payı çarpışmaktan kurtulduk. Meğer Erdal yağmur nedeni ile tesise sığınmak istemiş ve yavaşladığı için ben ona yetişmişim. Arabalara odaklandığından beni fark etmemiş. Bir km kadar sonra yağmurluğumu giymek için bende durdum. Aslında tünele girerken giyebilirdim. Yokuş aşağı ineceğimizden terden ve yağmurdan da ıslanmamış olurdum. Bir süre sonra yol kenarındaki çömlekçilerin olduğu bölgeye geldim ama sıçan gibi ıslandığımdan durmaya niyetim yok. Islanmayı dert edinmezsen demek yağmurda da rahatlıkla bisiklet sürülebiliyormuş yaz günü. Bir yandan ben yağmurdan yaştan değil aşkından sırılsıklamım şarkı sözlerini mırıldanırken diğer yandan inmeye devam ediyorum. Geçen yıl yol kenarında meyve ve mısır satanlarda vardı ama bu gün yoklar. Mısır deyince aklıma Erdal geldi. Erivandan Sevan gölüne gelirken yol kenarındaki satıcılardan birisinden mısır alıp yemiş, üstüne de buzlu su içmiş. Yanıma geldiğinde kıvranıp duruyor, yol çeşmelerinden içtiğimiz suları suçluyordu. Ne yedin sen deyip menüyü öğrenince mısırın üstüne su içilmez, içersen bağırsaklarını bozar, sen bununla da yetinmemiş birde üstüne buzlu su içmişsin demiştim. O gün ve gecesi Erdal için çok zor geçmişti. 236


Yağmur yağıyor soyunuyorum, başlıyor giyiniyorum bu şekilde yola devam ediyorum. Yol kenarındaki geçen yıldan bildiğim iri böğürtlenlerin olduğu tarlada durup kendime böğürtlen ziyafeti çektim. Yağmur yine başlayınca yağmurluğumu tekrar giyip yola devam ettim. Biraz sonra yol kenarında durmuş bir BMW arabanın yanından geçerken çantamın yanına tutturduğum su şişem düştü. Arabanın yanındaki kadın bana seslendi dönüp suyu aldım. Arabanın Azeri plakalı olduğunu görünce konuşmaya başladık. Daha çok kadın konuşuyor, yanındaki adam dinliyordu. Benim Türk olduğumu öğrenince daha çok ilgi gösterdiler. Ermenistan’dan geldiğimi duyun kadın çok şaşırdı. Ermeniler bir şey yapmadılar mı dedi. Hayır dedim. Sınırda zorluk çıkarmadılar mı diye sordu hayır aksine çok kibar davranıp yardımcı oldular dedim. Azerbaycan’a gitmediğimi duyunca üzüldüler, neden bizim ülkemizi ziyaret etmeyip Ermenistan’a gidiyorsun diye sitem ettiler. Bende sizin ülkeniz bizden vize istiyor, bir sürü formalite ile uğraşmak gerekiyor ama Ermenistan vizeyi sınır kapısında kolaylıkla veriyor dedim. Bu şartlarda bir Azerbaycan seyahati de farz oldu. Bağlantılı olarak İran da tabi. Yolda arkadaşımı gördünüz mü diye sordum kadın gördük az geride montunu giyiyordu dedi. O bendim dedim. Adamın böbreklerinde taş varmış. Zestafoni yakınlarında taşı düşüren su olduğunu duymuşlar oraya gidiyorlarmış. Vedalaşıp ayrıldık. Zestafoniye iyice yaklaşmıştım. Yolda emniyet şeridi olmadığından çizginin üzerinden gidiyordum. Yine düşüncelere daldım. Aklıma 2 gün önce karşılaştığım İtalyan bisikletçi geldi. Gece kamp kurduğu yerin yakınlarında Çakal uluması yüzünden tedirgin olmuş. Bana çakalı biliyor musun diye sorduğunda biliyorum deyip yiyecek artıklarını çadırına yakın yere koyma, kokulu yiyeceklerini biraz uzağa bir ağaca as demiştim. Hakanda bu konuda Vardziada tuvaletini de çadırdan uzağa yapman lazım oda hayvanların ilgisini çekiyor demişti ama ben bu bilgiyi İtalyana söylememiştim. Acaba söylese miydim derken bir anda kendimi yerde buldum. Bisikletin ön tekeri asfalttan aşağı inmiş. Tekrar asfalta çıkarabilmek için gidonu sola çevirince tekerlek seti aşıp çıkamadığından dengemi kaybedip yere düştüm. Bu arada kilitli pedal yüzünden ayağımı yere koyamadım. Her zaman söylerim kilitli pedal tur için uygun değil diye. Bu arada arkamdan gelen araç ani bir frenle durdu. Benim vücudumun yarısı yolun üstünde, yarısı bisiklet ile birlikte yolun dışındaydı. Hemen ayağa kalktım. Sol dirseğim ve sol dizim kanıyor. Canım çok yanıyor. Sol taraftaki çantanın cep kısmı yırtılmış. Kendi kendime 237


söyleniyorum sana ne elin pisliğinden, çakalından dikkatini yola versene. Zestafoni girişine geldim. Geçen yıl burada Ali ile öğle yemeğimizi yemiştik.

Çantamdan ilk yardım kutumu çıkarıp yaralarıma merhem sürüp bant yapıştırdım.

238


Devam edip Zestafoniye girdim.

Bisikletimi bir büfenin yanındaki duvara dayayıp fotoğraf çekmek için köprüye gittim. Büfenin 20 metre ilerisindeki sapakta Chiatura 40 km levhası vardı.

Fotoğraf çekip bisikletimin yanına geri geldiğimde büfedeki genç kadına ipoduma yüklediğim Katskhi Pillar fotoğrafını gösterip buraya nasıl gidebilirim diye sordum. Aramızda yine dil sorunu var ama fotoğraf işi biraz çözdü. Kadın işaretle kavşağı gösterdi. Oradan gidileceğini bende biliyorum ama benim merak ettiğim görünebilir bir yerde mi, yada bir işaret, bir levha var mı? Bu sorularımın ney yanıtını alamadım. Bu arada köprünün diğer başından bir bisikletlinin geldiğini gördüm. Bisikletli yanıma geldiğinde çok şaşırdım. Gelen Ermenistan’dan çıkmak için sınıra giderken karşılaştığım Erdal’dan haber getiren Japon’du. 2 gündür 239


Türkiye’den gelen Alper Yiğitler ile karşılaşmayı beklerken Japon’la karşılaştım. Her ikimizde çok şaşırdık. Japon bizim Ermenistan’da turunu ters yönde yapıp Borjomiden Kashuriye gelip bizimle aynı yolu kullanmaya başlamış.

Japon’a Katskhi Pillar ın fotoğrafını gösterip gidelim mi diye sordum. 40 km yi duyunca pek istekli olmadı. O sırada başlangıçtan beri yanımızda olan büfeci kadınla mesafe konusunda fikir alışverişinde bulunan adam panelvanının kapısını açıp atlayın götüreyim 2 saatte gideriz bisikletle ancak akşama gidersiniz dedi. Japona binelim dedim ama kabul etmedi. 240


Dizim çok acıyor. Buraya gelirken bile pedalları zorlukla çevirdim. Yağmur ve yaralarım nedeni ile bende bisikletle gitmeye pek taraftar değilim. Erdal aradı Zestafoni levhasının yanındaymış. 3 km ilerideyim dedim. Arkadaşımız da bu gece Kutaisi de gest house ta kalacakmış. Japon’a arkadaşım geliyor istersen yolun bundan sonrasını birlikte gidelim dedim kabul etti, bir kahve ısmarladım. Büfenin wifi sinden internete bağlandım. Erdal geldi. Erdal'a neredeydin adam seni görmediğini söyledi deyince Erdal ben onu gördüm ama kenarda olduğumdan o beni görmedi çok hızlı gidiyordu dedi. Katski Pillar'a gidip gitmemeyi ona da sordum. Pek istekli görünmedi. Böylece sonradan eklediğimiz bu hedefi programdan çıkardık. Belki iyi de olmuştur. Böylece Gürcistan’a bir gün yeniden gelmek için bir nedenim olacak.

241


Japonun bisikletinin gidonuna bağladığı fotoğraf makinesi Erdal'ın ilgisini çekti.

Makine Pentax marka. Suya, toza, soğuğa, darbeye dayanıklı. Fiyatı 200 $ mış. Erdal abi söyle şuna 200 $ vereyim ülkesine dönünce alıp bir tane yollasın diyor. Adamın ne zaman ülkesine döneceği belli değil üstelik yollamasa ne yapacaksın diye Erdal’ı sakinleştirdim.

Büfeci kadına teşekkür edip hep birlikte yola çıktık.

242


Ağrılarım biraz hafiflemiş ama dizimi rahat hareket ettiremiyorum. Ekmek almak için bir bakkalda durdum. Erdal devam etti, Japon da benimle birlikte durdu. Japon’a önder buyur dedim, estağfurullah lütfen siz buyurun babında elinin iç ayası yukarı gelecek şekilde ileri doğru uzattı. Ben önde, Japon arkada yola çıktık. Bir süre sonra arkama baktığımda Japon geride kalmıştı. TIR trafiği çok yoğundu ben gözümü karartıp virajda dönen TIR ın yanından sıyrılmıştım herhalde o geçemedi. Bekledim gelince yeniden yola koyulduk. Erdal’ı 5 km sonra yakalayabildik. Yanından geçerken Erdal uçuyorsun dedim. Bir süre belli bir tempo ile sürdükten sonra karşıdan gelen 2 gençten bir tanesinin üzerinde Beşiktaş forması olduğunu görüp durdum. İşaretle formayı nereden aldığını sordum. Genç çat pat Türkçe biliyor. İstanbul’a çalışmaya gittiğinde aldığını söyledi. Bileğimdeki bilekliği gösterip bende Beşiktaşlıyım dedim. Halkın takımı Beşiktaş Gürcü emekçilerin gönlünde de kendisine yer edinmiş. Balık tutmaya giden arkadaşlara

243


rast gele deyip yola devam ettim.

Burası bir şarap fabrikasının satış mağazası.

244


10 km ilerideki Kafkaz çoban köpeği çiftliğinin tabelası.

Burada şarapçılık yaygın anlaşılan. Yol boyunca üzüm bağları var.

245


Gürcü sürücüler çok gözü karalar. Önündeki birkaç arabayı sollamış geliyor, bana da selektör yapmayı ihmal etmiyor. Herhalde burada trafik kazsında ölen kişi için yakınlarınca ağaca 2 buket çiçek tutturulmuş. Tiflisten çıkarken çiçekçilerin önünden geçerken ne kadar çok çiçekçi var diye düşünmüştüm. Aynı gün Pasanaurideki cenaze törenini ve bu ağacı görünce çiçeğin toplum yaşantısında önemli yeri olduğunu anladım. Japon birkaç yüz metre arkamdan geliyordu.

246


Hava yeniden açtı.

Bu akşam konaklamayı düşündüğümüz derenin yanında durup beklemeye başladım.

247


Hava yeniden kapattı.

Bekleyiş uzayınca böğürtlenlere daldım.

248


Uzun bir süre sonra Japon geldi. Çok hızlısın dedi. Gest House ta kalacağı için devam etti. Yarın Potiye gidecek. Arkasından kim bilir belki yarın yine karşılaşır Potiye kadar birlikte gideriz diye seslendim. Japon gitti, Erdal hala ortada yok. Yağmur atıştırmaya başlayınca dere kenarına inip hemen çadırımı kurdum, çantalarımı ıslanmasınlar diye içine attım. Çantalar su geçirmiyor ama ıslanınca üzerinde biriken yağmur suyu çadırın içine sızıp ıslatıyor.

249


Çadırı kurduktan sonra dereye girip yağmur altında duşumu aldım.

Erdal aradı, az gerideki Socar istasyonunun marketinden bira almasını söyledim. Erdal yine aradı istasyonda market yokmuş, birayı alamamış. Yağmurun durmasını bekliyormuş. Ben zaten ıslandığım için yağmura aldırmayıp derenin içine girip fotoğraf çekmeye başladım.

250


Bu günkü tur mesafesi: 101 km

Pedal çevirme sürem: 4 saat 39 dakika.

Ortalama hızım: 22 km.

En yüksek hızım: 54 km. Yağmur durunca Erdal geldi. Çadırını kurdu. Ben bu arada pet şişeye dereden su doldurup bisikletimi yıkamaya başladım. Kazbeği yolunda ve bu gün yağmurda biriken çamurları temizliyorum. Erdal’da bisikletini alıp dereye girdi. Önce bisikletini ardından kendisini yıkayacak. Dereden aldığım su ile yeniden bisikletimin yanına gidiyordum ki polis arabası geldi. Polisler arabadan indiler. Bir tanesi bana 251


İngilizce biliyor musun diye sordu. Evet dedi. Rusça biliyor musun diye sordu arkadaşım biliyor deyip Erdal'a seslendim. Erdal geldi. Polisler Erdal’a burada akşamları insanların gelip içki içtiği için tehlikeli olduğunu, güvenliğimizi sağlayamayacaklar ını onun için çadırlarımızı toplamamızı söylemişler. Son sözü şeflerinin söyleyeceğini belirtip telefonla şeflerini aradılar. Bu esnada ilgimi çeken Rusça biliyor musunuz diyen polisin Rusça ve İngilizce karışık konuşmasıydı. Kısa bir bekleyişin ardından şefleri geldi ve toplanıp beni takip edin size başka bir yer bulacağım dedi. Erdal çaresiz duş alamadan toplandı. Bende toplandım. Polis şefinin arabasının peşine takılıp hemen yanı başımızdaki Kutaisiye doğru yola çıktık. Kutaisi spor sarayının önünden geçtik. Polis şefi Iraklinin aracı 3 km sonra yol kenarındaki küçük parkın önünde durdu. Şef parkın içindeki kafenin görevlileri ile konuşup burada kalabilirsiniz dedi.

252


Kamp alanımız bir önceki kadar olmasa da yine de şirin. Burasının diğerine göre avantajı şehir girişinde ve hemen karşısında bakkalların, yanında kafeteryanın olması. Bisikletlerimizi ağaca kilitledik. Bir süre sonra Irakli geri geldi. Erdal ister misin bizi buradan da kaldırsın derken bisikletleri alıp gelin benim büroya koyalım burada çalınabilir, sabah giderken alırsınız dedi. Bisikletleri çözdük. Birisini Erdal diğerini Irakli alıp az gerideki Iraklinin çalıştığı kriminal polis merkezine gittiler.

253


Peynir almak için market aramaya çıktım.

Bu bölgede mimari şehrin merkezine benzemiyor. Yüksek sosyal konutlar var.

254


Sora sora marketin olduğu caddeyi buldum.

Akşam yemeğini yandaki kafeteryada yemeğe karar verdik. Porsiyonu 8 lariye 2 porsiyon şaşlık siparişi verdik. Et çok lezzetli ve pamuk gibiydi. Yanında verilen sosta çok güzeldi. Yanında da armutlu lemonad içtik.

255


Yemekten sonra Erdal karşıdaki marketten bira aldı.

Fıstıkla birlikte bira içtik. Burada konserve kutusunda satılan soyulmuş tuzlu fıstığı Erdal da çok sevdi.

256


Biralarımızı içtikten sonra yattık. Gece boyunca çok şiddetli yağmur yağdı. Meteorolojiye göre yarın hava açacakmış. Yarın Kobuleti de deniz kenarına kamp kurup birkaç gün güneşlenip yanmayı düşünüyoruz.

KUTAISI – KOBULETI 23 Temmuz 2013 Salı Sabah uyandığımda hala yağmur yağıyordu. Bu şartlar altında kimse beni yola çıkaramaz. Nasıl olsa fazla günümüz var. Çadırımda yatmaya devam ettim. Sonunda Erdal’ın sesi duyuldu. Eşyalarını toplamış, çadırını sökmeye başlamış. Yağmur durmuştu ama hava hala nane molla. Belli ki yağacak. Bu günü Kutaisiyi gezerek değerlendirip yola çıkabilirdik. Mecburen bende toplanmaya başladım. Erdal polis merkezine gidip bisikletlerimizi aldı. Ben hazırlandığımda o hala çantalarını takmaya uğraşıyordu. Ortliebleri takıp çıkartmak çok kolay. İşlem ışık hızında gerçekleşiyor. Erdal’a aşağıda bir benzinci var oraya gidiyorum acil tuvalete girmem lazım, orada yoksam arkasındaki Türk TIR garajındayımdır dedim. Erdal’ı bekliyorum ama Erdal yok. Görevli ile sohbete başladık. Biraz sonra Erdal geldi. Bu arada yanıma gelen benim yaşlarımdaki başka bir görevli ile sohbete başladık. Mesleğin ne dedi. Emekli makine mühendisi dedim. Konuyu petrol fiyatlarına getirip sizde petrol benim ülkemdekinin yarısından biraz pahalı dedim. Adam ama bizim için hala pahalı dedi. Gelirler burada düşük herhalde dedim. Evet diye yanıtladı. İyi ama ben İstanbul’da görmediğim kadar çok sayıda lüks arabayı burada gördüm bu çelişki ne oluyor dedim. Beyefendi Erivan’da Elinenin söylediğinin aynısını söyledi. Burada bir tarafta çok zengin bir azınlık var, diğer tarafta çok fakir bir çoğunluk bunun arasında bir sınıf yok dedi. Yani her iki eski Sovyetler Birliği üyesi ülkede de orta sınıfın olmadığı söyleniyor. Bak dedi bende mühendisim ama şimdi ne yapıyorum para kazanabilmek için. Peki, Sovyetler Birliği dönemi mi daha iyiydi yoksa şimdiki dönem mi daha iyi dedim. Düşünüp kelimeleri dikkatle seçerek o dönemde 257


insanlar devrimlerin çizdiği çizgiden çıkmadan ne denirse onu yapıyorlardı. Yönetimin dikte ettikleri yolda yürüyorlardı buna karşılık belli bir maaşları, evleri, arabaları, yaz tatilleri vardı. Her şey hazırdı. Ama bir gün her şey değişti. İnsanların pek çoğu ne yapacaklarını nasıl davranacaklarını kestiremediler, bu yeni duruma uyum sağlayanlar zengin oldu, sağlayamayanlar yoksul kaldılar deyip yine de Gürcistan’ın gelecekte çok daha iyi olacağını refahın artacağını umduğunu söyledi. Bu söyleşide Tiflisli Gürcü vatandaşının bir bisikletçinin 4-5 yıl süren dünya turu yaptığını 70 yaşında olduğunu öğrendim. Hala sağ mı diye sordum elbette üstelik oldukça dinç dedi. Bilseydim Tiflis’e gittiğimde tanışmak isterdim dedim. Kendisine teşekkür edip yola çıktık. Bu günkü yol haritamız: http://www.mapmyride.com/ge/k-ut-aisi-imereti/kutaisi-kobuleti-route-261208009

258


Erdal’la yol üzerindeki bir büroda döviz bozdurduk.

259


Bu arada bir köpek etrafımızda dolaşıyordu.

Erdal çantasından çıkardığı bir parça ekmeği koparıp köpeğe verdi, hayvan anında yuttu, Ardından verdiği lokmaları da yuttu. Erdal’ın parça ekmeği bitti ama hayvan doymadı.

260


Şehrin ortasında yaşayan bir hayvanın bu derece aç olması beni çok üzdü. Erdal’ın önerisi ile bisikletlerimize binip şehri gezmek için tur atmaya başladık.

261


David Agmashenebeli Caddesinden geรงip

Ara sokaklara girdik.

262


Rioni nehri azgın akıyor. Bu nehirle Poti tarafında bu gün bir kez daha karşılaşacağız.

Erdal da fotoğraf çekiyor.

263


Erdal karşı kaldırımdan Orhan abi fotoğrafımı çek diye bağırıyor.

264


Her şehirde olduğu gibi Kutaiside de her yerde heykel var.

Öyle ki binaların çatısında bile.

265


266


Bir parkta pek çok heykel sergileniyordu.

Bizim anlı şanlı belediye başkanlarımız bu ülkenin her hangi bir şehrinde belediye başkanı olsalardı şehir tükürük okkasına dönerdi. Ya da pek sayın sanat otoritemiz ucube ilan edip kaldırtırdı.

Erdal ile birbirimizi kaybettik. Erdal ayrılmadan önce bu gün telefonunu 50. km de açacağını söylemişti. Bende telefonumu o zaman açayım. İyi ama o 50. km de olduğunda ben kaçıncı km de olacağım. Nasıl haberleşip aynı anda telefonlarımızı açacağız. İlahi Erdal. Bisikletimin kokpiti ve meydan.

267


Geçen sene Ali ile pek çok kare fotoğraf çektiğimiz meydan.

268


Kutaisiden çıkıp Poti’ye doğru pedal çevirmeye başladım. Yolda karşıdan gelen bir gurup Polonyalı bisikletçi ile karşılaştım. Onlar da Kutaisi havaalanına gelip pedal çevirmeye başlamışlar. Kutaisiden Tiflis'e trenle gideceklermiş. Bana sordukları ilk soru Gürcistandaki şoförlerin trafikteki trafikteki davranışları oldu. Merak etmeyin bisikletlilere karşı çok saygılılar dedim. Vedalaşırken arkadaşımı görürseniz selam söyleyin ben Potiye gidiyorum dedim.

269


Az sonra şehrin 18 km dışındaki geçen yıl açılan Kutaisi havaalanının önündeydim. Yağmurda yeniden başladı ve oldukça hızlı yağıyor.

Yağmurluğumu giyip yola devam ettim. 270


Yol ayrımına geldim. Bir taraf Potiye diğeri Kobuletiye gidiyor. Potiden sonra Kobuletiye geçilebiliyor ama yolu kısaltmak için daha önce gördüğüm Potiye gitmekten vazgeçip Kobuletiye gitmeye karar verdim. Bir soyunup bir giyinmekten sıkıldım. Bir an önce Kobuletiye ulaşıp çadırımı kurmak istiyorum. Erdal arayabilir diye telefonumu da açtım.

271


Bu arabanın fiyatı 4600 $. Gürcistanda araba fiyatları çok ucuz. Üstelik zorunlu trafik sigortası ve motorlu araçlar vergisi de yok. Burada araba alabilmek için çalışma izniniz olup 6 aydır Gürcistanda çalışıyor olmanız lazım. Aracınız ile yurt dışına seyahat etmek için aracın 6 aydır sizde olması gerekiyor.

Kobuletiye 74 km yolum var.

272


Rioni nehrinin üzerinden geçiyorum.

Kavşaktan beri asfalt kalitesi bozuldu. Giderken zorlanıyorum. Buna birde bir yağan bir duran yağmur ekleniyor.

273


Bu gün güya düz yolda gidiyorum ama o kadar sıkıldım ki bir an önce bitmesini istiyorum bu günkü turun.

274


Kavşağı geçtikten 15 km sonra Erdal aradı Kutaisiden çıkıyormuş. Kobuletiye gittiğimi isterse Poti üzerinden de gelebileceğini söyledim. Yol kenarında asma bahçesi.

Keçiler durağı mesken tutmuşlar.

275


Yol kenarındaki ağaç çok hoşuma gitti. Geçmiş olmama rağmen durup fotoğrafını çektim.

Karşıdaki marketin önünde duran bir adam eli ile işaret edip durmamı istedi. Ağacın yanına gidip dalları koparmaya başladı. Yapma, etme, ben taşıyamam desem de aldırmayıp bir demet koparıp getirip bisikletimin önüne taktı.

276


İleride bisikletimi bir direğe dayayıp fotoğrafını çektim.

Yolda gördüğüm bir gençten beni çekmesini istedim.

277


Lanchkhuti ye giriyorum.

Şehrin meydanına geldim.

278


Bir lemonad alıp dün aldığım üzümlü ekmekle öğle yemeğimi yedim. Ekmek bayatlamış, kayış gibi olmuş. Bu ekmeğin alındığı anda sıcak sıcak yenmesi gerekiyor. Yanında oturduğum heykelin elinde muhtemelen bir çekiç varmış. Çekiç kırılmış sapı kalmış. Yol kenarında bir yakıt katarı duruyor. Bunların ucu bucağı olmuyor. Yağmur yine başladı yağmurluğumu kaçıncı kez giydiğimi unuttum.

279


Sol taraf Batum, saÄ&#x; taraf Potiye gidiyor. Ben sola gideceÄ&#x;im.

280


Urekideki balık satan kadınlar. Gürcistan ve Ermenistanda kadınlar çalışıyor erkekler pek ortalıkta görünmüyorlar.

Ve nihayet Kobuleti girişindeki Turizm bürosuna geldim.

281


Erdala buranın sahilinde konaklayacağımı söylemiştim. Alışveriş için markete gitmeye karar verdim. Yolda bir otelin bahçesindeki betondan heykel muhteşemdi.

Markete giderken geçen yıldan bildiğim bir Türk TIR garajını görünce oranın sahiline konaklamaya karar verdim. Bu kıyıda tuvalet yok benzincinin tuvaletini kullanacağım. Çadırımı kurup denizde duşumu aldım. Girip müzik dinlemeye başladım. Uyumuşum dışarıdan gelen sesler ile uyandım. Konuşanlardan birisinin sesi Erdal'ın sesine benziyordu. Telefonuma baktım Erdal aramış. Hemen geri arama yaptım, telefon kapandı. Erdalın Orhan abi diye bağırdığını duydum. Erdal turizm bürosuna gelip beni bulamayınca telefon etmiş cevap alamayınca aramaya başlamış. Çadırımı görüp tanımış. Yanımıza birde kalabalık Ukraynalı dağcı gurubu gelip çadır kurmuş. 282


Gün batıyor.

Erdal ağaca dayanıp poz verdi ve benim fotoğrafımı çek dedi. Eski türk filmlerinde iki sevgilinin buluşup cilveleşirler ve erkek kendinden emin ağaca dayanıp bu şekilde poz verirdi dedim. Ardından aynı filmlerde iki sevgilinin ağaçların arkasına saklanıp böyle cilveleşirlerdi dedim. Bizim için artık tor bitti işin gırgırındayız.

283


Deniz üstünde uçan martılar.

Günün son ışıkları.

284


285


Bu günkü tur mesafesi: 116 km.

Ortalama hızım: 22 km.

Pedal çevirme sürem: 5 saat 19 dakika.

En yüksek hızım hızım: 39 km.

Bir süre burada dinlenip güneşleneceğiz, denize gireceğiz, amele yanıklarımızdan kurtulmaya çalışacağız. Burada bir polis nöbet bekliyor. Güzel bir uygulama.

KOBULETI GÜNCESİ 24 Temmuz 2013 Çarşamba Gece 03:00 te çadırımızın arkasındaki büfeci radyoyu açıp sürekli istasyon değiştirip yüksek sesle radyo dinledi. Uyuyamadım. Bir yerde bıraksa uyuyacağım ama cazır cuzur sesler, bir tekno, bir disko sonra slow insanın 286


konsantrasyonu bozuluyor. Nöbet bekleyen polis veya diğer kampçılardan ses çıkmayınca sineye çektim. Acaba ben mi çok tahammülsüzüm? Sabah kalktığımda hava bulutluydu. Kahvaltımı yaptım. Müzik dinledim. Erdal tatil gününün keyfini sürüyor. Batum güçlükle seçiliyor.

Sahilden Kobuletiye doğru yürümeye başladım.

287


Burası çok güzel çam ağaçlarının altında ücretsiz konaklayabilirsiniz. Yürüyüş yolu bile var.

İskelenin ortası yıkılmış. En uçta insanlar balık tutuyorlardı. Uzaktan gördüğümde bu adamlar oraya nasıl geçtiler acaba yüzerek mi yoksa sandalla mı diye düşünmüştüm. Yaklaşınca arada ipten bir köprü olduğunu görüp sırat köprüsü adını koydum.

288


Dönüşü yoldan yapacağım.

289


290


10 km yürüdüm. Geldiğimde Erdal kalkmıştı. Dün geceki gürültüyü duymamış. Öğleden sonrada Erdal’la birlikte yürüyüşe çıktık.

291


Çiçekler çok güzel.

292


Dönüşte şeftali, nektarin, domates, karpuz ve 2,5 litre bira aldık. Erdal'a bu gece peynir, ekmek, domates ve bira ile karnımızı doyuralım karpuzu yarın keselim domates ve şeftaliler çok olgun dayanmayacaklar dedim. Erdal israrla karpuzla bira diye tutturdu. İkiside idrara çıkartıcı yiyecekler desem de ikna edemedim. O zaman bu gece çadırdan sahile birer hortum döşetelim dedim.

293


Erdal halat salıncakta sallanacağım aklım kaldı diyerek sallandı. Ben dizimi kanatırım diye binmedim.

Erdal’ın üzerinde ters ışık denemesi. Yemekte karpuz şişirdi, sadece 1 bardak bira içtim.

Bu günkü yürüyüş mesafem 20 km. 294


25 Temmuz Perşembe Sabah kalkan Erdal sabaha kadar kaç kez tuvalete gittiğimi bilmiyorum, uyuyamadım dedi. Sakal bıraktım ama hala sözüm dinlenmiyor dedim. Bu gün hava çok güzel.

295


Fırsatı kaçırmayıp kendimizi sahile attık.

296


297


Deniz suyu yaramı açınca öğleden sonra denize girmedim.

Çadırımızın arkasındaki büfe.

298


Atlılar gezinti yapıyorlar.

Paraşüt ile uçuş yapabiliyorsunuz.

299


Bir gün daha geçti.

Bu gün büfeden sabah başlayan müzik yayını sabaha kadar sürdü 24 saat non stop müzik yayını. Bu adamlarda uyuyana saygı diye bir şey yok. Üstelik poliste yine nöbette arabasının içinde oturuyor ama müdahale etmedi. Dikkat ettim bu adamlar hep bu polisin nöbetinde müzik çalıyorlar. 26 Temmuz Cuma Dizimdeki yara yüzünden bu günde denize girmedim. Yürüyüş yapmayı tercih ettim. Az ileride bisikletlileri davet eden sahildeki Sanny barın levhası.

300


Buda sahildeki bar.

Doğalgaz tesisatında bir basınç düşürme elemanı bağlantısı.

301


Tesisat havadan gidiyor.

Kazbeğiden dönerken uğradığım Smart markette internete girdiğimde Eyüp beyin Facebooktan mesaj ile telefon numaralarını yollayıp bizi Batum’da misafir edebileceğini yazdığını gördüm. Goride Smart markette yeniden internete bağlandığımda nımaraları bir kağıda kaydetmiştim. Eyüp Beyi arayıp zahmet vermek istemediğimizi söyledim ama sağ olsun zahmet vermezsiniz evim müsait dedi. Kobulettide deniz kenarında dinlendiğimizi Pazartesi Batum’a gelince kendisini arayacağımı, Salı günü de Hopa’ya geçeceğimizi söyleyip teşekkür ettim. Bu günde 10 km yürüyüp geri döndüm. Kamp alanımıza besili bir domuz gelmiş.

302


Erdal’ın ters ışık çalışmalarını yaptım.

303


304


Akçam yemeğinde çadırımızın arkasındaki büfede şaşlık yedik ama maalesef hayal kırıklığına uğradık. Kutaiside yediğimizle hiç alakası yoktu. Üstelik hesap 305


konusunda da ihtilaf çıktı. Erdal sorduğunda her bir parça etin 1 lari olduğunu söylemişler dolayısıyla şaşlıkta 6 parça et olduğundan porsiyonu 6 lari yapıyordu. Erdal hesabı ödemeye gittiğinde porsiyonu 8 lari demişler. Bira içinde her bardağa 2 lari almışlar. Benim Kazbegiden dönerken 1,5 lariye içtiğim bira bedavaymış. Üstelik orası tam donanımlı bir lokantaydı, burası gibi derme çatma bir büfe değil. Bu gün büfede doğum günü kutlaması var ama makul bir saatte müziği kapattılar rahatsız olmadım. Bu gün wifi üzerinden telefonumun hava durumunu güncelledim yarından itibaren yağışlı hava geliyor. Pazar günü ise daha şiddetli görünüyor. Erdal'a yarın Batum'a gidelim dedim. Programımıza göre Pazartesi gidecektik. Çadırların ıslanmasını istemiyorum.

KOBULETI – BATUMI 27 Temmuz 2013 Cumartesi Erdal bu sabah benden önce kalkmış. Bu gün yaklaşık 30 km gideceğimiz için pek acele etmek istemiyorum. Oysa dün Erdal'a fazla acele etmeye gerek yok eğer hava açıksa öğlene doğru yola çıkarız demiştim. Hava günlük güneşlik. Acaba gereksiz yere panikleyip yanlış karar mı verdim? Biliyorsunuz meteorolojinin tahminleri her zaman tutmuyor. Dizim yara olmasa denize girmeden gitmezdim. Olabildiğince ağırdan alıp gidişimizi geciktirmeye çalışıyorum ama nafile Erdal gitmeye şartlanmış onun için her şeyini hazırladı, toparlandı. Mecburen bende toplanmaya başladım. Bu arada hiç olmazsa kahvaltı yapalım deyip karnımı doyurdum. Artık sabah kahvaltısında çay yerine su içmeye alıştım. Biz toparlanırken 2 gün önce gelip büfenin yanına çadır kuran bir adam birkaç metre ilerimizde durmuş bizi izliyordu. Adam Erdal’la sohbete başlayınca bizim boşattığımız yere talip olduğunu öğrendik. Bulunduğu yerde televizyonunun anteni çekmiyormuş onun için buraya taşınmayı düşünüyormuş. Deniz kenarında televizyon izleyenleri de anlayamıyorum. Bende hazırım, yola çıkabiliriz. 306


Bu günkü yol haritamız: http://www.mapmyride.com/ge/kobuleti-ajaria/kobuleti-batumi-route-261210153

Erdal Kobuletiye uğrayıp gezmek istediğini söyleyip sen git Batum’da buluşalım dedi. Eyüp'ün evini ikimizde bilmediğimizden Batum’da geçen sefer buluşamadığımız büyük kilisenin önündeki durakta buluşmaya karar verdik. Batum’a geldikten 2 saat sonra Kilisenin önüne gideceğim. Erdal’ın sorunlu telefonu iyice iflas etti, hiç çalışmıyor. O nedenle iletişim kurmamız zor. İnanın insanın buradan ayrılası gelmiyor. 307


Turistleri gezdirmek için kullanılan minik araçlardan birisi.

Kobuletinin yerleşim bölgesine geldik. Burası Kobuletinin sayfiye kesimi.

308


Kobuleti küçük ama şirin bir yer. Burada deniz kenarında ücret ödemeden çadırda, ücretli olarak pansiyon veya otelde kalabilirsiniz. Gürcistan’da pansiyonlar genellikle kişi başı 20 lari civarında. Kahvaltı ve yemek isterseniz konaklama parası kadar parayı gözden çıkarmanız gerekiyor. Batum’dan Kobuletiye minibüsler ile ulaşabilirsiniz. Benim geçen yıl konakladığım yer bu senekinden 3 km daha ilerideydi. Marketlerin yanında olduğundan alışveriş ve yeme içme sorun olmuyordu. Oranın tek sorunu tuvalet olmamasıydı. Bu yıl tuvalette yapmışlar. Geçen yıl kaldığım yer onun için daha uygun. Karşıda görünen bina otobüs terminali. Artık Kobuleti geride kaldı. Batum’a 23 km yolum var.

Dere öylesine berrak ki, burada sanayileşme olmadığından henüz doğa tahrip olmamış. 309


Bu günkü yol böyle dümdüz. Sadece 2 tane tepe aşacağız.

1. yokuş başladı. Geçen yıl burada suyumu doldurmak için durmuş çeşmenin 20 yaşında hayatının baharında o anlamsız Gürcü Rus savaşında yaşamını kaybeden Gürcü gencin anısına yaptırıldığını yazmıştım ama fotoğraf çekmediğimden koyamamıştım. 310


Çeşmenin hemen üstünde Petra kalesi var.

311


Hediyelik eşya satan tezgahlar.

Bambudan ev eşyası satan tezgahlar.

312


Yokuşun fazla zorlayıcı olmadığını geçen yıldan biliyorum. Yalnız sonlara doğru kısa bir mesafede eğimin arttığını, zorlandığımı anımsıyorum. İşte eğim % 6 ya çıktı.

Bu sefer yokuşun tamamını hiç zorlanmadan tamamladım. Türk inşaat firmaları burada inşaat yapmaya başlamışlar.

313


Aynı yerde diğer Türk firmalarının da afişi var.

Bulunduğum tepeden deniz manzarası.

314


Yokuştan sonra güzel bir iniş yaptım. Sonra bir süre düz yolda pedal çevirdim.

2. yokuşun başına yaklaştım. Hakan Batum ile Kobuleti arasında tünel olduğunu söylemişti. Ben geçen yıl Botanik parkının içinden geçtiğim için bu yolu kullanmamıştım, ilk kez kullanacağım. Batum’a 10 km yolum var.

315


İşte yokuş başladı.

Bu yokuş beni hayal kırıklığına uğrattı. Eğimi çok düşük ve kısa. Hemen az ileride tünel göründü.

316


Tüneli geçip indikten sonra Batuma kadar düz yolda pedal çevirmeye başladım.

Buradan itibaren Batum’a kadar kıyı alabildiğine plaj. Plaj sadece Hopa limanında kesintiye uğruyor.

317


Şehir başladı.

Batum ve bisikletim.

318


Buradan itibaren bisiklet yolu da var.

Trafik yoğunlaştı.

319


Yoğunluğun nedeni hemzemin geçitten geçip limana giren lokomotifmiş.

Hopa limanının yanındayım.

320


Batum sinagogu.

321


Erdal’la 2 saat sonra buluşacağımız için sahil yolunun sonuna kadar gidip dönmeye karar verdim.

322


Saat kulesi.

Öndeki Radisson oteli. Arkadaki kule yeni yapılmış geçen yıl yoktu.

323


Kulenin ön yüzüne birde dönme dolap konmuş.

Radissonun önünde araba yolu sahilden ayrılıp sola doğru sapıyor. Önümde duran taksi müşteri indiriyor. Taksi demişken sizlere Gürcistan’daki taksiler ve trafik hakkında da kısa bilgiler vereyim. Batum’da taksicilik yapmak istiyorsanız taksi yazısı alıp aracınızın üstüne takıyorsunuz. Taksi plakası diye bir şey yok, isteyen taksicilik yapıyor. Herhalde birde maliyeye kaydolmak gerekiyordur. Şehir içinde taksi ücretleri yaklaşık 4 lari civarında. Gürcistan’da motorlu taşıtlar vergisi, zorunlu taşıt sigortası da yok. Kaza yaptığınızda trafik polisi çağırırsanız önce her iki tarafa da 200 er larilik ceza kesip işleme başlıyor kim haklı, kim haksız ondan sonra rapor hazırlanıyormuş. Kusurlu olanın maddi gücü yoksa zararınızı kendiniz karşılıyormuşsunuz. Onun için bu ülkeye arabaları ile gitmeyi düşünenler bu durumu göz önünde bulundursunlar. Gürcü şoförler çok kötü ve çok tehlikeli araç kullanıyorlar ama her nasılsa kaza yapmıyorlar. Benim gözlemlediğim kaza oranı çok düşük. Şimdiye kadar sadece 2 kez kazaya şahit oldum oda geçen yıl. Yolda trafik polisi sizi durdurursa camınızı açın, araçtan inmeyin. Araçtan inmek suçmuş. Burada insanlar bazen birbirlerine bağırıyor, efeleniyorlar ama hepsi o kadar. 324


Kavga edeni görmedim. Kavgaya karışanlar suç durumuna bakılmaksızın hapse atılıyorlarmış.

325


Bu bina rengarenk balkonları ile çok hoşuma gidiyor.

326


6 Mayıs parkında birde göl var. Burada insanlar güneşlenip balık tutabiliyorlar.

Parktan sonra yeniden sahile çıktım. Sahilin bu bölümü araç trafiğine kapalı.

327


Burada bir başka gölet daha var.

Burası adalet sarayı.

Yumurtaların üzerine konmuş parmak arası terlik. Benim çocukluğumdaki ismiyle Tokyo. Çocukluğumda bu terlik ilk kez Tokyo Ginza markası ile satışa çıktığından adı Tokyo olarak kalmıştı.

328


329


Bizimkilere göre gudubet, onlara göre sanat eserlerinden her yerde görebilirsiniz.

Gürcistandaki en yaygın mobil operatör olan Geocell in renkli şemsiyeleri ile donatılmış plaj.

330


Araba şeklindeki 2 kişilik bisiklet çok ilgimi çekti.

331


Şehre geldiğim iki saat olmuştu. Kilisenin yanına gittiğimde Erdalı beni beklerken buldum. Eyüp'ü arayıp şehre geldiğimizi söyledik. Bizi yola çıkıp karşıladı ve evine götürdü. Duş alıp biraz sohbet ettikten sonra hep birlikte şehri gezmeye çıktık. Köşe başında bir kedi çöp konteynerinde yiyecek arıyordu. Gürcistanda pet shop olgusu gelişmediğinden o sektörün pompaladığı mama ile hayvan beslemede yok. Kediler, köpekler doğal yoldan mücadele edip yiyeceklerini temin ediyorlar. Benim çocukluğumda okullar tatil olunca aileleri erkek çocuklarını işe yollarlardı. Amaç çocuğun sırtından para kazanmak değil çocuğu iş hayatına hazırlayıp paranın ne kadar zor kazanıldığını öğretmekti. İş bulamayanlar ise çocuklarını su, gazete, dondurma satmaya yollardı. Tüketmek için üretmenin, kazanmanın gerektiği öğretilirdi. Gelişen kapitalizmle birlikte tamamı ile tüketen topluma dönüştük. Çocuklarımızı dizimizin dibinden ayırmaz olduk. Her dediklerini yaptık. Obez asosyal, düşünmeyen, marka bağımlısı mutsuz çocuklar yetiştirdik. Biz içinde bulunduğumuz şartlara göre kendi oyuncağımızı kendimiz yaratır, çeşitli oyunlar oynardık. Bir top, birkaç taş veya misket, çizgi çizmek için bir parça kiremit yada ip mutlu olmamız için yeterdi. ne pahalı oyun konsollarımız, ne bilgisayarlarımız vardı. Yanı başımızda yaşayan hayvanları da kendimize benzettik. Hiç hareket etmeden sürekli yiyen, çok yediği için kıçını kaldıramayan, duvara çıkamayan şişman hatta obez yeme içme ve çiftleşme dışında bir eylemde bulunmayan hayvanlar yetiştirdik. Doğanın dengesinin değişmesine az da olsa neden olduğumuzun farkında değiliz. Birbirleriyle çiftleşen kedilerin ensest ilişki nedeni ile soyları bozuldu. Bu gidişle yakında şişmanlıktan üreme faaliyetlerini bile yerine getiremeyecekler.

332


Ev sahibimiz Eyüp. Edebiyat öğretmeni. Yurt dışında Türkçe öğretme programında görev alıp Batum’a gelmiş. 3 yıldır buradaymış, Batumdaki Türk konsolosluğunun açtığı Türkçe kurslarında Gürcülere Türkçe öğretiyor. Kursa ilgi oldukça fazlaymış. Yılda 1500 kişi başvuruyormuş. Nasıl başarılı oluyorlar mı diye sordum. Çalışan başarıyor dedi.

Midilli de denilen Pony cinsi atlar fayton çekip turistleri taşıyorlar.

333


Taş sanki suyun kaldırma kuvveti ile havada duruyor görüntüsü verilmiş.

Eyüple birlikte Erdalın objektifine gülümsedik.

334


Bu gün bir kez daha gördüğüm araba şeklindeki bisiklet. İlk gördüğüm 2 kişilikti, bu 4 kişilik.

Batum belediyesinin kiralık bisikletleri. Formalite ile uğraşmak istemiyorsanız şahıslardan da bisiklet kiralayabilirsiniz.

335


İstanbul Ortaköy’de de müzik yaparken rastladığım Kızılderili giysili müzisyenler. Aynı gurup mu yoksa böyle giyinip dünya üzerine yayılmış guruplardan birimi bilmiyorum.

Eyüp bizi konsolosluğun yanındaki kurs binasına da götürdü.

336


Hava bulutlanmaya başladı.

Herhalde beklenen yağmur geliyor.

Erdal’a hem ayaklarım görünecek hem de kulenin en tepesi yoksa karışmam diyerek makineyi verdim. Bisikletler 6 Mayıs parkından kiralanıyormuş. Sahibi Çinden getirttiğini söyledi. Bisikletin göbekten kumandalı manuel vitesi de var ama Batum gibi düz bir yerde gerek olacağını sanmıyorum. Bisikletin 2 kişilik olanının saati 20, 4 kişilik olanın saati 30 lariymiş. Eğer Erdal tercüme hatası yapmadıysa veya ben yanlış anlamadıysam Gürcistan şartlarına göre oldukça yüksek. Makul olan 2 ve 3 lari.

337


Eyüp’le ayrıldık. Eve gidip iftar için yemek yapacak, bizde kendi başımıza gezeceğiz. Erdal sahile gidecek bende sigara almaya gideceğim. Bu nasıl sanat böyle. Kadınların göğüslerinden su fışkırıyor. Akşam evde bu heykelden bahsedince Erdal görebilmek için yanıp tutuşmaya başladı.

338


Bir süre yürüdükten sonra şiddetli bir sağanak başladı. Bir saçağın altına sığındım. Evin uzağındayım acaba taksiye mi binsem diye düşünmeye başladım. Yağmurla birlikte havada soğudu. Üzerimde rüzgarlık var. Yağmurluğumu almadığıma pişman oldum. Bir süre bekledikten sonra yürüyen birkaç kişiyi görüp cesaretlendim yürümeye başladım. Eve geldiğimde yağmur hafiften içime geçmişti. Yağmur sabaha kadar şiddetli şekilde yağdı.

Bu günkü tur mesafesi: 55 km.

Ortalama hızım: 17 km.

Pedal çevirme sürem: 3 saat 13 dakika.

En yüksek hızım: 54 km. 339


BATUM GÜNCESİ 28 Temmuz 2013 Pazar Sabah kalktığımda yağmur hala durmamıştı. O kadar şiddetli yağıyor ki TV yayını bile kesildi. İyi bir liderin veya ekip başının görevi ekibinin rahatını sağlayıp olası olumsuzları bertaraf etmektir. Burada iyi bir tercih yaptığımı gördüm. Doğru karar verip hem çadırlarımızın ıslanmasını dolayısıyla eve dönünce kurutma derdini ortadan kaldırdığımı düşünüyorum hem de yağmurda çadıra sıkışık kalmaktan kurtardım. Yağmurda çadırda oturmanın nasıl sıkıcı bir şey olduğunu iyi bilerim. Üstelik bu öyle böyle bir yağmur değil, afet. Evde herkes uyuyor. Ben her zamanki gibi 06:00 da uyanıp 06:30 da kalktım. Erdal ve Eyüp 11 e doğru kalktılar. Eyüp oruçlu olduğundan Erdal ile kahvaltımızı yaptık. Eyüp'e dün akşam Batum’u yukarıdan görebileceğimiz bir tepe var mı diye sorduğumda var isterseniz yarın araba ile gidelim demişti. Yola çıkıp bir tepeye gittik. Şu anda kapalı olan eski bir otelin bahçesine girip Batum’u seyrettik, fotoğrafladık. Hava açık olsaydı fotoğraflar çok daha güzel çıkacaktı ama ne yazık ki yağmur hafiflese de hala devam ediyor.

340


Seyrimizi ve fotoğraf çekimini tamamlayıp ayrıldık. Buradan sonra gideceğimiz yer büyük pazar.

Büyük pazar Erivan’da gittiğimiz pazar yerinin benzeri. Konsept hemen hemen aynı. Yiyecek ile ilgili her şey var.

341


Burada da genellikle domuz eti satılıyor. Oysa gerek bu ülkede gerekse Ermenistan’da yollarda arada sırada birkaç domuzdan fazlasını görmedik. Bu tüketimi gördüğümüz domuzların karşılaması mümkün değil. Burada besicilik yapılan hayvan ağırlıklı olarak inek. Ermenistan’da ise inek ve koyun. Herhalde bu domuzlar tıpkı tavuklar gibi çiftliklerde yetiştiriliyorlar. Domuz eti üzerindeki kalın yağ tabakası ve açık pembe rengi ile sığır etinden hemen ayırt ediliyor. Erivan’da bir tezgahta kasap etin üzerindeki kalın yağ tabakasını bıçak ile inceltiyordu. Buna rağmen yine de etin üzerinde kalın bir tabaka vardı. 342


Hayvanın derisi yüzülmeden ortadan ikiye kesilmiş. Herhalde burada domuz derisinin ekonomik bir değeri yok. Benim bildiğim kemer ve cüzdan yapımında kullanılıyor.

343


Benim baş ve paçalar ile ilgilendiğimi gören satıcı kadın etin kilosunun 8 lari olduğunu işaretlerle anlatmaya çalıştı.

Pazarı gezmeye devam ediyoruz.

Burası da manavların olduğu bölüm. Gürcistan ve Ermenistan’da dikkatimizi çeken bir şey de genellikle kadınların çalışıp erkeklerin ortada görünmemesiydi. 344


2 cins sarımsak var. birisi daha beyaz güzel görünüşlü, diğeri morlu karalı. Eyüp morlu sarımsağın daha iyi olduğunu söyledi.

345


İlk kez burada beyaz taze fasulye gördüm.

346


Burası da baharatçıların olduğu bölüm.

Meyve sucuğu ve pestil satıcılarının olduğu bölüme geldik.

347


Şimdi de tavuk satıcılarının olduğu bölümdeyiz.

Burada satılan her şey gibi tavuklarda doğal. Benim çocukluğumun tavukları gibi geç pişiyormuş ama lezzetliymiş. Çiftlik tavuğu değil. Tavukların boyunlarında küçük birer kesik var kafalar tamamen koparılmamış.

348


Tavuğu onlarda parçalayıp satmaya başlamışlar ama henüz kanatların değerini keşfedememişler.

349


Devasa böğürtlenler.

Karayemiş burada tezgahlarda satılıyor. Bizde genellikle Karadeniz bölgesinde yetiştirilen bu meyvenin satıldığını hiç görmedim. Belki satılıyordur da ben rastlamamışımdır.

350


Gürcistana has güzel renkli küçük ama lezzetli elmalar.

Pazarı yukarıdan genel olarak görüntüledikten sonra dışarı çıktık.

351


Kedi tezgah örtüsünün üzerine kurulmuş keyif çatıyor.

Yağmur gece şiddetlenerek devam etti. Erdal’a kıymetimi bil ne kadar doğru bir karar vermişim dedim. 29 Temmuz 2013 Pazartesi Erdal bu gün düne göre daha erken kalktı. Biz kahvaltımızı yaparken Eyüp’te kalktı. Erdal bu gün gelirken gördüğü Batum’un tepesindeki bir kiliseye gidecek, bense şehri gezeceğim. Hep birlikte dışarı çıktık. Burada evlerin içleri son derece modern olmasına rağmen girişlerine aynı özeni göstermiyorlar. Bina girişlerinde görüntü adeta müteahhit işi bırakıp kaçmış gibi. Bunun nedeni herhalde burada binaların kaba inşaat olarak teslim edilmesi. Herkes 352


dairesinin içini yaptırıyor ama kimse ortak alanla ilgilenmiyor. Aynı durumla geçen yıl kaldığımız Akhaltsikhede de karşılaşmıştık. Zamanla anahtar teslim dairelere yönelinmesi ile bu durumun düzeleceğini düşünüyorum. Burada daireler eşyalı kiraya verilebiliyor. Kiralık daireler 500 $ dan başlıyormuş. Eyüp’te daireyi eşyalı kiralamış. Plazma TV, ocak, buzdolabı, çamaşır makinesi, yatak, dolap aklınıza ne gelirse ev sahibi temin ediyormuş. Eğer eksik varsa ev sahibine söyleyip tamamlamasını istiyor aksi takdirde kendiniz alıp kiradan kesiyormuşsunuz. Eyüp ben çıksam 650 $ a kiraya verilebilir diyor. Burada aylık miktarında anlaşıp kiralamak dışında birde evi yeni alıp içine masraf eden ve paraya ihtiyacı olan ev sahibine ihtiyacı olan parayı $ cinsinden verip karşılında anlaşılan ay kadar ücret ödemeden evde kalabiliyormuşsunuz. Bu arada bir avukata baş vurup sözleşme imzalanıyor, daireye de kiracı tarafından ipotek konuluyormuş. Süre bitiminde ev sahibi size parayı geri ödeyince ipoteği kaldırıp evi boşaltıyormuşsunuz. Yani borç para verip karşılığında evde bedava oturuyormuşsunuz. Buna aststupno deniyormuş. Aststupno Ruslardan kalma bir alışveriş şekliymiş ve eskiden daha yaygınmış. Bu durum verilen para faize girer mi girmez mi tartışmasını da beraberinde getirmiş, diyanet faiz olmadığı yönünde görüş bildirmiş. Olaya yardım etmek için para verene parayı alanın boynu eğri kalmaması için bir yerde şükran duygusu ile evini vermesi olarak bakarsanız görüş doğru. Ama bir başka açıdan bakarsanız bu evin bir kira getirisi var, alınan para karşılığı evde bedava oturmakla aslında bir kazanç elde ediyorsunuz ve bu para verip kazanç elde etmek olduğundan faize girer. Örneğin 20.000 $ verip karşılığında 500 $ lık evde oturursanız paranıza ayda 500 $ kazandırmış olursunuz buda aylık % 2.5 kazanç demektir ve faize girer. Bu konuda bir fikir belirtmek bana düşmez ben sadece karşı cepheden bakış sundum. Aststupno faiz midir, değil midir tartışmaya açık bir konu.

353


Burası apartmanın giriş kapısı.

Gaz sayacı. Tesisat binanın yüzünden gidip daireye giriyor.

354


Bu yolu kullanarak caddeye ulaşıyorsunuz.

Bir aracın kesilen tavanı başka bir araca takılmak üzere götürülüyor.

355


Eyüple birlikte sahile doğru yürüyoruz.

356


Yeni yapılan devasa binalar. Yanındaki 16 katlı apartmanlar küçücük kalmışlar.

357


İlginç mimarisi ile Up and Down lokantası.

Gezi otobüsü.

Bisiklet parkı. 358


Avrupa meydanı.

Avrupa meydanında Eyüpten ayrıldım. O eve gitti, ben gezmeyi sürdürdüm. Turun ilk gününden beri sözünü ettiğimi, önünde randevulaşıp buluşamadığımız, buluştuğumuz kilise. 359


360


Kiliseye başınızda şapka ile, kısa etek ile, kadınlar başı açık olarak, elde baston ile girmek yasak bunun yanında fotoğraf ve video çekmekte yasak. Bu nedenle kilisenin içinde fotoğraf çekmedim. Bunu birazda ibadet edenleri rahatsız etmemek, inançlarını daha coşkulu yaşamaları için yaptım. Geçen yıl yemek yediğim ve memnun kaldığım lokantaya bir kez daha gittim. Bu kez amacım Vanadzorda yiyip beğendiğim Adjarian usulü haçapuriyi ait olduğu topraklarda yemek. Burada küçük, orta ve büyük tercih edebiliyorsunuz. Vanadzorda tek tipti. Küçük tercih ettim. Gelen haçapuride 1 yumurta vardı. Diğer yediğim 2 361


yumurtalıydı. Kenar hamuru çok kalın olduğundan pişmemiş. Dışı kızarmış ama içi tamamıyla hamur kalmış. Eğer mutlaka Adjarian usulü haçapuri yemek istiyorsanız başka bir yere bakın derim. Bu seferki hinkal fırınlanmış, yanında da bir sosla geldi. Sert olduğundan yemesi zorlaşmış. Bu seferde suyunu akıtmadan yemeyi beceremedim. Yan masaya fırınlanmamışı geldi sipariş verirken ayrımın nasıl yapılacağını bilmiyorum.

Yemek yediğim lokanta sahilde ve 24 saat açık. Önünde duran taksicilerden kiralık oda bulabilirsiniz. Türkçe konuşuyorlar. Oda için 20 lari istediler. Hostele 25 lari verdiğimizi göz önüne alırsanız makul. Bizim pazarlık canavarı acımasız Erdal hostelde 15 lariye kalıyoruz pahalı diyerek burada da pazarlığını yapıp fiyatı öldürdü. Adamlar 15 lariye indiler. Kalacak yerimiz olduğu için gidip evin durumunu görmedik. Aklınızda olsun diye yazıyorum.

362


Eve dönerken kilisenin yan caddesindeki Elit elektroniğe girdim. Tax Free satış yapan mağazada telefon fiyatlarına baktım. Fiyatlar şöyleydi: İphone 5 16 GB 1330 Lari Samsung S4 16 GB 1300 Lari Samsung S3 16 GB 900 Lari Samsung Note 2 1070 Lari Sony Xperia Z 1100 Lari Sony Xperia L 600 Lari Nokia Lumia 720 650 Lari Nokia Lumia 520 370 Lari Nokia Lumia 650 500 Lari iPod Nano 16 GB 320 Lari Cihazları bu fiyatların üzerinden %18 KDV indirimi ile alabilirsiniz. Apple ürünlerini Goodwill marketin 2 bina yanındaki alışveriş merkezinin 2. katında Apple mağazasında da bulabilirsiniz. Ben bu fiyatları aldığım günkü döviz kurları 1 TL 0.84 Lari 1 Dolar 1.65 Lari 1 € 2.18 Lari idi. Kiliseyi birde cadde üzerinden görüntüledim. Batum’da en iyi fiyatla döviz bozdurabileceğiniz yer kilisenin karşısına geçip sağ tarafa doğru 20 metre kadar yürüdüğünüzde önünüze gelecek olan bankadır. Bankanın önüne konan kırmızı led ışıklı tabeladan fiyatları diğer büfeler ile kıyaslayabilirsiniz. Döviz alırken veya 363


bozdururken komisyon almıyorlar. Yalnız çok fazla beklentiye kapılmayın kazancınız % 1-2 civarında olacaktır.

Eve döndüğümde Erdal henüz gelmemişti. Eyüp yine bize çok güzel yemekler yaptı. Eyüp ve bir arkadaşı yabancılar için Türkçede fiil çekimleri adlı bir kitap yazıp yayınlatmışlar. İhtiyacı olanlar bu kitabı 10 Lari karşılığında alabilirler. Kitapta kullanılan yabancı diller İngilizce ve Gürcüce.

364


Yarın Hopa’ya dönmeyi düşünüyoruz. Erdal bisikletini için koli bulmaya çalışacak.

BATUMI – HOPA

30 Temmuz 2013 Salı Sabaha kadar yağan yağmur saat 06:00 da durdu. Erdal yine erkenden kalkıp hazırlanmış. Şunun şurasında 35 - 40 km gideceğiz desem de aldırmıyor. Önce gidip bal almaya karar verdi. Burada 10 dan önce kimse dükkanını açmaz acele etme dedim. Eyüp te kalktı. O da Erdal'a aynı şeyi söyledi. 10:00 a doğru Erdal çıkıp gitti. Gelince bende bisikletimi ve eşyalarımı aşağıya indirip yükledim. Artık yola çıkmaya hazırdık.

365


Eyüple de bir fotoğraf çektirdim. Erdal’ın objeyi kadraja yerleştirme açısından en başarılı fotoğrafını çektiğini görüyorum. Bu iş oldu galiba. Sevgili Eyüp'e bizlere gösterdiği konukseverlik, yaptığı güzel yemekler, gezdirip gösterdiği yerler için çok teşekkür ediyoruz. Bu günkü yol haritamız: http://www.mapmyride.com/ge/bat-umi-ajaria/batumi-hopa-route-261211475

366


Burada pek çok Türk bakkalı veya marketi var. 1 litrelik yeni rakıyı Batum’da 31 ila 34 lari arasında bulmanız mümkün.

Turun 2. günü geçtiğimiz yollardan yine geçiyoruz. O zaman sola devam etmiştik, bu gün sağ taraftan Sarpa doğru gideceğiz.

367


Sarpa 14 km yolumuz kaldı.

Çoruh nehrinin üzerindeyiz.

368


Son günlerde yağan yağmurlar nedeniyle nehir bu gün gür akıyor.

Yol üstündeki Smart markete uğrayıp internete bağlandım.

369


Yolumuza devam ettik.

Gonio kalesi.

370


Kale önünde hatıra fotoğrafı çektirdik.

Kaleye giriş 3 lari Erdal paramız yok deyip girmek istese de görevli memur kabul etmedi. Hakikaten üzerimizde müzeye yetecek kadar lari yok.

Sınıra 5 km kala bu bölgede pansiyon fiyatları kişi başı 15 lari konaklama, 15 lari de kahvaltı ve akşam yemeği. 371


372


Sınıra yaklaştık.

Bu gün heykelin başında daha çok insan var.

373


S覺n覺ra gezmeye gelenler.

374


Son 1 km yi geçiyoruz.

Gürcistan hükümeti bizlere iyi şanslar diliyor. Sınır kapısı ve bizim tarafta göründü. 375


376


Kapıya iyice yaklaştık. Ermenistan’dan çıkarken yaptığımız gibi burada da Erdal’la kalan paramızı birleştirip dondurma aldık.

Gürcistan’da otobüsler eski diyenler bu fotoğrafa bir baksınlar. Batum ile sınır kapısında son derece modern otobüsler çalışmaya başlamış.

377


Sınırın hemen yanı başında plaj var.

378


Erdal ülkesine kavuşacağı için çok mutlu.

Bense Gürcistandan ayrılacağım için biraz buruk um.

379


Bir sivil polis ikimizin fotoğrafını çekti.

Burada da Gürcistan çıkışında görevli kadın polis pasaportumdaki fotoğrafa ve bana bakıp benzerlik kuramayınca gözlüklerimi çıkarmamı istedi. Çıkardım ama sonuç değişmedi. Sakalım var ondandır diyorum ama kadın ikna olmuyor. Nedense alırken sorun çıkarmıyorlar ama çıkarken kılı kırk yarıyorlar. Kadın doğum yerimi ve doğum tarihimi sorduktan sonra ikna olmadım ama geç bakalım tavrı ile çıkış damgasını vurdu. Aslında haklılar sorun sakallarım değil. Biometrik fotoğrafın bana benzemediğine elime aldığım gün karar vermiştim. Türkiye girişinde hiç sorun yaşamadım.

380


Kemalpaşadayız.

381


Hopa’ya geldik.

382


Günler sonra ilk kez Erdal’la peş peşe pedal çevirip birlikte Hopa öğretmen evine geldik. Çantalarım elimde giriş merdivenlerine yürürken yerdeki ince mermer çıkıntıyı görmeyip takıldım ve yüzümün üstüne ellerimdeki çantalarla yapıştım. Sağ diz kapağım yere çarptı. Odaya çıkıp eşyalarımızı koyduk. Ben duşa girerken Erdal da koli bulmaya gitti. Odamızın manzarası.

383


Ah be şöyle bir evim olsa.

Gece yatakta dönerken dizimin ağrısı nedeniyle sık sık uyandım.

Bu günkü tur mesafesi: 39 km.

Ortalama hızım 19 km.

Pedal çevirme sürem: 2 saat.

En yüksek hızım 28 km.

384


HOPA – İSTANBUL

31 Temmuz 2013 Çarşamba Sabah uyandığımda sağ dizimi hareket ettiremiyordum. Zorlukla bükersem açılmıyor, açarsam bükülmüyor ve çok ağrıyor. Kahvaltıyı yapıp eşyalarımızı toplayıp aşağı indik.

Sol ayağımı pedala kilitleyip tek ayakla pedal çevirerek 3 km ilerideki Havaş'a gittim.

385


Bu sefer karşıma Beşiktaş armalı bir TIR çıktı.

Havaş Hopa limanının içinde.

386


Erdal bisikletini koliledi, ben çantaya koyup görevliye teslim ettik. 2 şer çantamızı yanımıza almamıza rağmen toplam olarak 8 kg fazlamız vardı. Erdal turdan geliyoruz bütün paramız bitti idare edin deyince para almadılar. Oğluma telefon edip gelip beni almasını söyledim. Bu şekilde bisiklet süremem. Yürürken bir problem yok ama dizimi bükersek acıyor. Otobüsün bizi Batum’a götüreceği saati beklemeye başladık.

Rahat bir yolculukla İstanbul’a geldik.

387


Bu turda 1676 km pedal çevirdim. Tur boyunca hiç araç desteği almadım. Ortalama 18 km hız yapmışım. Erdal da 1400 km den fazla çevirdi. Bize Erivan'a kadar eşlik eden sevgili Hakan Kayışlıgil'e ve turun tamamında benimle birlikte olan Erdal Irmak'a gösterdikleri gayret ve yardımlaşma için çok teşekkür ediyorum. Ben bu turdan çok keyif aldım, umarım onlarda en az benim kadar keyfi almışlardır. Hakan'ın tur anılarını buradan takip edebilirsiniz: http://hakankayisligil.blogspot.com/

Umarım sizlere tur anılarımızı keyif alabileceğiniz şekilde yansıtıp bilgilendirebilmişimdir.

388


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.