NİSAN 2015
NO:27 www.postkolik.com
ÜCRETSİZDİR facebook.com/postkolik
twitter.com/postkolik
instagram.com/postkolik
ÜCRETSİZ İNDİRİN
2015
FESTİVAL REHBERi �SPOR Kendini test etmek isteyen iddialı koşuculara, bu yıl Türkiye’nin farklı noktalarında gerçekleşecek yarışları tanıttık.
� SİNEMA
En başarılı serilerden Fast & Furious, yedinci filmiyle en iddialı çıkışını yapmaya hazırlanırken, tüm zamanların en iyi yarış filmlerine göz attık.
� MÜZİK
Kariyer yolculuklarında farklı kulvarlara yönelmeyi seçen müzisyenlerin peşinden gittik ve en ilgi çeken yan proje gruplarını inceledik.
� RÖPORTAJ
Sualtı fotoğraf çekimleriyle popülerliği günden güne artan Seth Casteel ile köpeklerle yaptığı şahane çekimleri konuştuk.
� EĞLENCE
Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin board oyunlardan hala vazgeçmeyenlere 2015’in en yeni ve en havalı board oyunlarını tanıttık.
� DİZİ
Marvel en yakın rakibi DC Comics ile televizyon ekranında da karşı karşıya gelmeye hazırlanırken, ilk Marvel dizisi Daredevil’ı yazdık.
NİSAN 2015
03
POSTKOLİK.COM YENİLENDİ Postkolik keyfini sürekli yaşayabilmeniz için web sitemizi yeniledik. Birbirinden eğlenceli haberler için sizleri her gün Postkolik.com’a bekliyoruz.
BU HABERLER SADECE TABLET DERGİMİZDE!
İ Ç İ N D E K İ L E R SOSYAL MEDYA
Instagram’da bin bir kılıkta karşımıza çıkan ve her pozuyla kalbimizi fethetmeyi başaran Nutello’nun sahibiyle görüştük.
10
DİZİ
Marvel en yakın rakibi DC Comics ile televizyon ekranında da karşı karşıya gelmeye hazırlanırken, ilk Marvel dizisi Daredevil’ı yazdık.
12
SPOR
Kendini test etmek isteyen iddialı koşuculara, bu yıl Türkiye’nin farklı noktalarında gerçekleşecek yarışları tanıttık.
SPOR
16
EĞLENCE
Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin board oyunlardan vazgeçmeyenlere 2015’in en yeni ve en havalı board oyunlarını tanıttık.
26
MÜZİK
Montreal’daki Aqua Sirene isimli spor okuluna gittik ve sporcu denizkızlarının renkli dünyasına sizler için konuk olduk!
Kariyer yolculuklarında farklı kulvarlara yönelen müzisyenlerin peşinden gittik ve en ilgi çeken yan proje gruplarını inceledik.
RÖPORTAJ
30
SİNEMA
Fast & Furious, yedinci filmiyle en iddialı çıkışını yapmaya hazırlanırken, tüm zamanların en iyi yarış filmlerine göz attık.
HAZIRLAYANLAR
Sorumlu Müdür: Pınar Özbakır pinar@postkolik.com Görsel Yönetmen: A. Erdal Şahin Yazı İşleri: Enis Hazan, Erdem Tatar, Mehmet Erdoğan, Ece Budayıcıoğlu, Orhan Meriç, Ahmet “Başkan” Çatatuğ, Eda Yenivatan, Merve Akan, Emrah Gürkan Fotoğraf: Sinan Bayar
34
RÖPORTAJ
Sualtı fotoğraf çekimleriyle popülerliği günden güne artan Seth Casteel ile köpeklerle yaptığı şahane çekimleri konuştuk.
REKLAM
BASIM
IPAD REKLAM
Altın Kitaplar Yayınevi Tic. AŞ. Göztepe Mahallesi, Kazım Karabekir Caddesi, No: 32 Bağcılar-İstanbul Tel: 0212 446 38 88 Sertifika no: 10766
Yetkin Nural 0537 371 90 50 reklam@postkolik.com MEDYANET Özkan Kaya 0212 304 21 01 mobia@medyanet.com.tr
• Kapak görseli: Szieget 2014 • Postkolik’te kullanılan tüm yazılar kaynak gösterilerek yayınlanır. • Postkolik 15 bin adet basılıyor. Postkolik’in dağıtıldığı yerleri görmek için www.postkolik.com/nerdeyiz adresini ziyaret edebilirsiniz. • Postkolik’i e-dergi olarak www.postkolik.com adresinden okuyabilirsiniz.
İLETİŞİM Kağıthane Cd. No:72 Çağlayan 34403 İstanbul Tel: 0532 437 26 38 info@postkolik.com
Ağzımızı sulandırıp karnımızı acıktıran hiperrealistik yiyecek resimlerinin yaratıcısı Hollandalı ressam Tjalf Sparnaay ile konuştuk.
TEKNOLOJİ
Akıllı telefonlar sayesinde hayatımıza giren ve birçok açıdan yaşamımızı kolaylaştıran en yeni uygulamaları inceledik.
04
NİSAN 2015
SADECE 5.8 KİLOGRAM BISIKLETLER de çağa ayak uydurmaya başladı. Daha hafif, daha fonksiyonel, daha şık derken, otomobil markaları da birer birer kendi tasarımlarını ortaya dökmeye başladılar. Alfa Romeo, Caterham, McLaren, Lamborgini ve Aston Martin’in ardından bu rüzgara Alman üretici Audi de kayıtsız kalamadı. Geçtiğimiz ay gerçekleşen Cenevre Otomobil Fuarı’nda görücüye çıkan bu güzellik sadece 5.8 kilogram ağırlığında. Evet, Audi Sport Racing Bike işte bu kadar hafif. T1000 karbon fiberden üretilen bu bisikletin napa derisinden bir selesi olduğunu ve sadece 50 adet üretilip numaralandırıldığını da söylemeden geçmeyelim. Fiyatı mı? 17 bin 500 Euro. E o kadarcık olacak.
H www.audi.com H
KÜLT OYUNCAKTAN 5+5 LAMBAYA KWIK-E MART GELİYOOOOR! LEGO’NUN Simpsonlar serisi, oyuncak piyasasında geçtiğimiz yılın en büyük olaylarından biriydi. Hem Lego hem de Simpsons hayranları tarafından kapışılan bu seride şimdi de Kwik-E Mart zamanı. Springfield’ın Hintli market işletmecisi Apu’nun müthiş detaylı dükkan seti toplamda 2.179 parçadan oluşuyor. Hot dog standı, ATM makinesi, telefon kulübeleri ve sayamayacağımız kadar çok detayın yanında Apu, Homer, Chief Wiggum, Snake, Marge ve Bart figürleri de set ile birlikte geliyor. Hiç büyümeyen çocuklar için bu eşsiz set raflardaki yerini Mayıs ayında alacak. 200 doları şimdiden hazırlayın.
H http://shop.lego.com H
DOĞUM tarihi 70’li yılları bulanlar bir ara salgın halinde hepimizin kurcaladığı renkli Rubik Küp’ü eminiz hatırlarlar. Hani çözebilmek için günler haftalar harcadığımız o meşhur kübü… Konuya biraz daha hakim olanlar bu oyuncağın kız kardeşi olan Rubik Yılan’ı da duymuşlardır… Oikimus Design tasarımcıları Oikimus Maria ve Ivan Zverev de bu oyuncağı hatırlayanlardan… İyi ki de hatırlamışlar çünkü ortaya harika bir lamba tasarımı çıkmış: 5+5. Aynı oyuncakta olduğu gibi 5+5 lambada da parçalar 360 derece dönebilen mafsallar ile birbirine bağlanmış. Bu sayede lambanıza 2 ve 3 boyutlu pek çok alternatif tasarımlar yapmak mümkün… Lambanın kasası kontrplaktan imal edilmiş. İçine monte edilen LED lambalar sayesinde aydınlatma sağlanıyor. Lambanın şeffaf yüzeyleri ise buzlu plesiglas malzemeden imal edilmiş. Lambanın esnek hareket kabiliyeti sayesinde masa, duvar, hatta tavan lambası olarak kullanmanız mümkün… H www.oikimus.com H
NİSAN 2015
05
KİTAPLARA GAME OF THRONES DESTEĞİ
BLACK OPS SHOT BARDAĞI YENI bir ürün piyasaya sürmek çok kolay. Ancak diğerlerinden farklı bir ürün piyasaya sürmek? İşte asıl zor olan kısmı bizce bu. Shot bardağı denince çoğumuzun aklına genelde seyahat edilen yerlerden hatıra olarak alınan ya da içki markaları sponsorluğunda barlara verilen bardaklar gelir. Muzzleshot ise işte tam bu noktada farkını ortaya koyuyor. Muzzle, yani Türkçe anlamıyla “alev gizleyen”, M16 silah serisinde namlunun en ucundaki parçaya deniyor. 2’li, 4’lü ve hatta içki sürahili 4’lü serisinin tamamı askeri dizayn çantasında ve özel kemer bağlantılarıyla geliyor. İşte fark yaratmak tam olarak da böyle bir şey. H www.muzzleshot.com H
FILM ve dizi temalı ürünleri çok seviyoruz. Hele ki hastası olduğumuz diziler ile ilgili bir ürün gördük mü, kesinlikle dayanamıyoruz. Önce sizinle paylaşıyoruz sonra da satın almanın yollarını arıyoruz. İşte bize yine niyet bozduran bir ürün. 8 Nisan’da beşinci sezonuna başlayacağımız Game Of Thrones, şimdi de kitaplarımıza destek olmak için yanımızda. Kuzeyin kralı Stark’ların simgesi olan kurtların oturur vaziyetteki küçük heykelcikleri şeklindeki bu kitap destekleri tam da içinizdeki geek’i uyandıracak güzellikte. Sadece diziye değil, kitaplarına da hastaysanız onları bu kitap destekleriyle sergilemek diziden aldığınız keyfi maksimuma çıkartmaya yetecek!
H http://store.hbo.com H
Pere Tarrago
BU ADAM SANAT YAPIYOR 2000’LI yıllara kadar son derece popüler olan hobilerden birisi de maketçilikti. Günümüzde her ne kadar eski şaşalı günlerinde olmasa da, yine de bu işi çok iyi yapan ve hatta belki de birkaç seviye yukarı taşıyan isimler var. Pere Tarrago bu isimlerden biri. Küçük bir İspanyol kasabası olan Molins de Rei’de yaşayan Tarrago abimiz, tamamını gerçeğine sadık kalarak kendi özel aletleriyle yaptığı 1:5 ve 1:6 ölçeğinde motosikletler ile hobisini bambaşka bir boyuta taşımış. Tekerlekleri ve gidonu dönebilen, frenleri bile çalışan bu modellerin hepsi önce yapılıyor sonra parçalara ayrılıp boya ve cila işleri tamamlandıktan sonra yeniden monte ediliyor. Yeniden montaj işleminin bile bazen 400 saat sürdüğü düşünülürse, Tarrago’yu ayakta alkışlamamak için hiçbir nedenimiz yok. H www.classicmotormodels.com H
CHEMEX İLE KAHVE KEYFİ KAHVE tutkunları Chemex’i çok iyi bilir. Alman kimyacı Peter Schlumbohm’un 1941’de tasarladığı Chemex, teknolojinin böylesine geliştiği günümüzde bile en iyi kahve demleme yöntemlerinden biri kabul ediliyor. Basit bir mühendislik formülü kullanılarak cam malzemeden tasarlanan Chemex, demlenmiş kahveyi aromasını kaybetmeden ve arzu ettiğiniz sertlikte hazırlayabiliyor. Dışarıdan basit bir kum saatini andıran Chemex, 70 yıldır hiç değişmeyen tasarımıyla bugünün teknolojisiyle hazırlanan kahvelere de adeta meydan okuyor. New York’taki MOMA müzesinde sabit bir sergisi bile bulunan bu efsanevi ürünün, modern zamanların en iyi 100 tasarımdan biri olarak da gösterildiğini de söyleyelim. Henüz Chemex ile tanışmamış kahve tutkunlarına duyurulur! H www.chemexcoffeemaker.com H
06
NİSAN 2015
SÜPER KAHRAMANLARIN GÜNLÜK HAYATI GÖRÜNÜRDE bir süperkahramanın yaşamı daima göz kamaştırıcıdır. Ama itiraf edin içten içe hepimiz, dünyayı kurtarmak dışında süperkahramanların günlük hayatlarında neler yaptığını da merak ederiz. Neyse ki artık yalnız değiliz. Greg “Leon” Guillemin de bizimle aynı kafada bir arkadaş ve bu merakımızı bir nebze olsun gidermek için “For Your Eyes Only” adlı kitabı kaleme aldı. Bundan iki yıl önce Guillemin, “Kahramanların Gizli Yaşamı” adlı bir dizi pop-art illüstrasyonla tüm internet dünyasında fırtınalar estirmişti. Sigara saran Hulk’tan, sutyenini düzelten Wonder Woman’a dek bir dizi süper kahramanın gündelik hayatlarından enteresan enstantaneler içeren bu serinin ikinci yılının şerefine Guillemin şimdi nefis bir kitap çıkarıyor. Kahvenizi yudumlarken harika zaman geçirebileceğiniz bu süper kitap tam 100 çizim içeriyor. Ön siparişleri 45 dolardan açılmış olan kitap bu yazın hitlerinden biri olmaya aday… H www.greg-guillemin.com H
ÜNLÜ YÖNETMENLER NEFİS PORTRELER 1500 MEKAN BURADA! BEKARLARIN ve evde yemek yapmak istemeyenlerin dikkatine: Mekan.com, binlerce popüler mekanın menülerini, adresini, telefonunu, çalışma saatlerini gibi temel bilgilerini sunmanın yanı sıra, sipariş verme, rezervasyon yapma, organizasyon teklifi alma gibi fırsatlar da sunarak kolay ve rahat bir yemek organizasyonu yapma imkanı sağlıyor. Şimdilik Beşiktaş, Beyoğlu, Kadıköy, Kağıthane ve Şişli’de 1.500’e yakın mekandan kapıda ödeme usulüyle paket yemek siparişi verme imkanı sunan sitede ‘Gel Al’ seçeneğiyle yemeğinizi mekandan alabildiğiniz gibi, ‘Gel Ye’ seçeneğiyle online olarak sipariş verdikten sonra yemeğinizi mekanda yiyebiliyorsunuz. Bir göz atın deriz. H www.mekan.com H
DIJITAL çağın en leziz güzelliklerinden birisi de, pek çok şeye olduğu gibi, sanata da daha kolay ulaşabilmek oldu. Herhangi bir sosyal medya mecrasında gün geçmiyor ki inanılmaz çizimlere, grafiklere, illüstrasyonlara ya da fotoğraflara rastlamayalım. Julian Rentzch bu yeteneklerden sadece bir tanesi. Onu bu satırlara taşıyan çalışması ise ünlü yönetmen portreleri serisi. Her birisi hem dijital hem de analog teknikler kullanılarak hazırlanmış, gerçeğe son derece yakın Alfred Hitchcock, Martin Scorsese ve David Lynch illüstrasyonları, yönetmenlerin en önemli filmlerinden en çok hatırlanan sahneleri de içeriyor. Hal böyle olunca, hayranı olduğumuz yönetmenlere bir de bu illüstrasyonlardan bakmak pek bir nefis oluyor. H www.stellavie.com H
08
NİSAN 2015
Cape Town’u hiç öyle aklınızdaki Afrika resmi ile şekillendirmeyin. Çünkü Cape Town’da, Afrika yaşamı sadece Township bölgeleriyle sınırlandırılmış durumda. Geri kalan kısımların ise kafanızdaki imajla uzaktan yakından ilgisi yok. Üstelik şehir, pek çok konuda İstanbul’a fark atacak kalibrede! n Merve Akan
C
ape Town’a ne zaman gittiğinizin bir önemi yok… Çünkü bu şehirde kış, neredeyse hiç yaşanmıyor. Dolayısıyla, havanın her koşulda güzel olduğu bir yere seyahat etmek paha biçilemez hale geliyor! Üstelik tatil için öyle büyük bütçeler ayırmanıza da gerek yok. Çünkü Güney Afrika’da, paramız gayet kıymetli kalıyor. Cape Town’da, genelde Sea Point bölgesinde konaklıyorum. Öyle bir yer hayal edin ki, hem okyanus hem de dağ havasını aynı anda içinize çekebiliyorsunuz. Buradaki evlerin birçoğu ya okyanusu, ya dağı ya da her ikisini birden görüyor. Merkezi bir yer olmasının en büyük nedeni ise Masa Dağı, Camps Bay ya da Clifton bölgelerine 15-20 dakika uzaklıkta olması.
PAZARLIĞI UNUTMAYIN Cape Town’a gelen her gezgin gibi, bende ilk günlerimi Clifton ve Camps Bay’de geçirdim. Önce hemen kamu spotu yapayım:
Clifton kumsalını dört farklı alana ayırmışlar. Bu alanlardan bazıları “özel alanlar”! Bilin istedim. Kumsalda yaşanabilecek en büyük sıkıntı ise şemsiye ve şezlong kiralama. Kazıklanmamak için ciddi mücadele vermek gerekiyor. Neden mi? Pazarlığa başladığınız an tüm fiyatlar iki dakikada yarı yarıya iniyor da o yüzden! Cape Town’da ne satın alırsanız alın sıkı pazarlık şart. Tüm bunların dışında, Clifton hakikaten zengin bir yer. Hele o kumsalda uzanmak, insanın keyfini cidden yerine getiriyor. Gelelim şehrin en popüler yerlerden biri olan Camps Bay bölgesine. Clifton ve Camps Bay birbirlerine çok yakın iki yer. Kumsaldan çıkıp Camps Bay’e taksiyle 6-7 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Bu arada yeri gelmişken, Cape Town’da toplu taşımanın gelişmiş olmadığını da söyleyelim. Bu yüzden zorluk çekmemek adına taksi kullanmak daha avantajlı. Camps Bay, popüler bir bölge. Hemen herkes orada. Çoğu ünlü Güney Afrikalı, akşam
saatlerinde burada oluyor. Örneğin Charlize Theron, yıl içerisinde birkaç kez Camps Bay’de görülüyormuş.
ŞARAPLAR HARİKA Yapacaklar listenize almanız gerekenlerden bir tanesi de Afrika şaraplarını tatmak. Hayyamcılara özel yer ise Stellenbosch! Eğer şarabı kıyısından köşesinden bile olsa seviyorsanız, Stellenbosch kesinlikle size göre bir yer. Birbirinden güzel şarap evleri ve üzüm bağları, havayı bile yıllandırmış. Cape Town’dan yaklaşık 45 dakika uzaklıkta bulunan Stellenbosch, Akdeniz iklimine sahip tek yer. Aslında üniversite sayesinde popüler olan bu yer, daha sonraları üzüm bağları ile adından söz ettirmeye başlamış. Yeşilliğin göz kamaştırdığı, maksimum iki katlı evlerden oluşan merkezi ile Stellenbosch, rüya gibi!
SEVİMLİ PENGUENLER İnternette Cape Town’un resimlerine baktığınızda, karşınıza çıkan ilk yerlerden
NİSAN 2015
09
MASA DAĞI EFSANESİ
biri de penguen kumsalı. Burada yaşayan penguenler insanlara o kadar alışmışlar ki, ilgiden neredeyse bıkmışlar. Bu yüzden hiçbirinin insanlara pas verdiği falan yok. Hepsi “Dostum bu insanların derdi de ne? Niye buradalar?” der gibi! Zaten herkes de onların bu cool tavırlarına hayran olmuyor mu? Normalde penguenlerin yanına yaklaşmak yasak; fakat kumsalın az ilerisinde halka açık olan “Boulder’s” diye bir bölüm var. Burada kumsalın oldukça küçük olmasına rağmen taşların arasından geçtiğinizde penguenler ile birlikte yüzebiliyorsunuz. İşte bu da bir Afrika gerçeği!
UMUDA YOLCULUK Aman, yolda karşınıza çıkacak babunlara dikkat! Yoldaki uyarı levhaları bir hayli komik; ama adamların o levhaları koymasının bir sebebi var elbet. O hayvanlar öyle hızlı ve hınzırlar ki, otomobillerin açılır tavanlarından el âlemin yemeğini çalabiliyorlar. Birçok gezginin başından geçen benzeri talihsiz olaylar yüzünden hükümet çareyi yol boyunca uyarı levhaları koymakta bulmuş. Anlayacağınız, Ümit Burnu’na gitmek biraz Merve Akan
TENEKE MAHALLESİ TURLARI Township, nam-ı diğer “teneke mahallesi”, aslında dünyanın her yerinde bulunuyor. Biz sadece adına Township demiyoruz. Cape Town’da bu bölgelere özel turlar yapılıyor. Eğer o turlara katılmaya karar verirseniz, bilin ki hüzünlenecek ve bir o kadar da adaletsizliğe sinirleneceksiniz. Ben o turlardan birine katıldım ve şunu söyleyebilirim ki bir ikincisine yüreğim dayanmadı. Bence Township özellikle annelerin ve üniversite öğrencilerinin gitmemesi gereken bir yer. Bünyede kalıcı izler bırakıyor.
meşakkatli. Yolun uzunluğu ve her on dakikada bir karşınıza çıkan uyarı levhaları, bir zaman sonra insanı sıkıyor. Ancak Ümit Burnu tüm bu zahmetlere değer. Deniyor ki, Hint ve Atlantik Okyanuslarının birleştiği noktada ne dilersen gerçek olurmuş. Bir yerde gezgin olduğunda, oradaki tüm hurafeleri öğreniyorsun, kaçarı yok. İşte bu da onlardan birisi! Ümit Burnu’nda en çok hayal kurmama sebep olan şey ise, fenerin önünde yer alan direk oldu. Direğin üzerinde Ümit Burnu’ndan hangi kente ne kadar uzaklıkta olduğunuzu görebiliyorsunuz. Cape Town’da yapılacaklar listesi uzadıkça uzar. Orada bulunduğunuz zaman içerisinde fıkra gibi anlara şahit olabilir ya da kendinizi cennette gibi hissedebilirsiniz. Cape Town, her geçen gün gelişiyor ve bu gelişimi doğal güzelliklerinden ödün vermeden yapıyor. İyisi mi siz siz olun, hayatta görülmesi gereken yerler listenize Cape Town’u da ekleyin.
Cape Town’un en önemli simgesi elbette ki Masa Dağı. Bu dağ ile ilgili türlü türlü rivayetler bulunuyor. En popüler olanı ise oldukça enteresan: Çok uzun yıllar önce Cape Town’da küçük bir kasaba bulunuyormuş. Bu kasabanın dünyanın geri kalan kısmı ile hiçbir iletişimi yokmuş. Günün birinde küçük bir balıkçı teknesi, kasabanın iskelesine yanaşmış. Teknedeki adam tekneden iner inmez hiç kimseyle konuşmadan, doğruca dağa çıkmış. Ardından kasabada kaldığı her gün, sabahtan dağa çıkmaya ve akşam geç vakit kasabaya inmeye başlamış. Bu adamın tek özelliği elinden hiç düşürmediği piposuymuş. Yine günün birinde bizim adam dağın tepesinde piposunu içerken, bir de bakmış ki şapkalı, uzun sakallı ve biraz da berduş kılıklı bir başka adam daha pipo içiyor. Adamın piposundan öyle bir duman çıkıyormuş ki, bizimki şaşırıp kalmış. En nihayetinde, dayanamayıp diğer adamın yanına gitmiş ve “Sen nasıl bu kadar duman çıkarıyorsun?” diye sormuş. Adam “Belki keramet pipodadır, al bir dene” demiş. Bizimki bir üflemiş, iki üflemiş yok. O kadar duman ne mümkün… Bizim adam tam üçüncü kez deneyecekken hafif bir esinti olmuş ve diğer adamın şapkası uçmuş. O da ne, şapkalı adam Azrail! Bizim adam heyecanla pipoyu içine çekmiş. O gün bu gündür de Masa Dağı’ndaki duman hiç eksik olmamış. Her kim ki Masa Dağı’na çıkmak istesin, bilin ki bu hikâyeyi duyacak. Taksicisinden tutun, dağın tepesinde bulunan market çalışanlarına kadar herkes bu hikâyeyi anlatıyor.
NİSAN 2015
10
DAREDEVIL BAŞLIYOR
O
n yılı aşkın süredir süper Marvel Comics, kahramanlar çizgi en yakın rakibi roman sayfalarına sığamıyorlar. Sinema olan DC Comics filmleri milyon dolarlardan sınıf ile çizgi roman atlayarak milyar dolar çıtasını aşınca, ister istemez farklı medya sayfaları ve sinema araçları da süper kahramanlara salonlarından kapılarını sonuna dek açtı. DC Comics’in henüz beyazperdeye sonra televizyon taşımadığı Arrow ve Flash, televizyon dizileriyle izlenme ekranında da karşı oranlarını altüst etti. karşıya geliyor. Televizyon dizilerinin günümüzde sinema filmlerini neredeyse Marvel’ın ilk dizisi sollamaya başlaması, Marvel’ın Daredevil, 10 da süper kahramanlarını bu mecraya taşımasının yolunu açtı. Nisan’da başlıyor! Rakipleriyle başa baş mücadele n Erdem Tatar edebilmek için Marvel, önümüzdeki günlerde bir değil tam dört önemli karakterini beyazcama taşıyacak. Daredevil, Luke Cage, Jessica Jones ve Iron Fist dizileri Amerika’nın en ünlü televizyon network’lerinden biri ÇOK DAHA KARANLIK olan Netflix’te yayınlanacak. Bu dört farklı Marvel, Daredevil’ın dizisini yapmaya karar karakteri Avengers misali “Defenders” adıyla verdikten sonra işin başına Drew Goddard’ı projelendiren Marvel’ın ileride hepsinin yer getirmişti. Goddard, televizyon dünyasının aldığı bir dizi sezonu yapıp yapmayacağını yakından tanıdığı bir isim. Buffy the Vampire henüz bilemiyoruz, ama bu ihtimal pek de Slayer, Angel, Alias ve Lost gibi başarılı uzak gözükmüyor. dizilere senaristlik yapan Goddard, Cloverfield
DEFENDERS ÜYELERİNİ TANIYALIM DAREDEVIL Görme engelli avukat Matt Murdock, geceleri Daredevil kostümünü giyerek New York’un Hell’s Kitchen bölgesinde asayişi temin eder.
JESSICA JONES Eski bir süper kahraman olan Jessica Jones kimlik değiştirip normal bir hayat sürmeye karar verir ve özel dedektif olur. Fakat süper güçlü geçmişi elbette peşini bırakmayacaktır!
LUKE CAGE Harlem’in çetelerle örselendiği yıllarda doğan Carl Lucas, kısa sürede hapishaneyi boylar. Ardından gönüllü olarak katıldığı bir hükümet programı sırasında üzerinde uygulanan deney kendisine süper güçler kazandırır.
IRON FIST Genç Daniel Rand, babası ve annesiyle K’un L’un adlı gizemli şehri ararken ailesini trajik bir şekilde kaybeder. K’un L’un savaşçıları tarafından yetiştirilip süper güçlü bir dövüş sanatları ustasına dönüşür ve suçla savaşmak için New York’a döner.
ve World War Z filmlerinin de senaryolarını yazmıştı. Goddard, Daredevil projesine dört elle sarıldı ve sadece dizi ekibini bir araya getirmekle kalmadı, dizinin ilk iki bölümünün senaryosunu da kaleme aldı. Fakat Marvel, Goddard’ın dehasından daha fazla yararlanmak için onu Daredevil’ın başından alıp yeni SpiderMan üçlemesini yazması ve yönetmesi için görevlendirdi. Böylece 2017 yılından itibaren Goddard imzalı örümcek maceraları izleyeceğiz. Öte yandan Marvel bu kararının ardından Daredevil’ı tabii ki sahipsiz bırakmadı ve geçtiğimiz yıl final sezonu yayınlanan efsane dizi Spartacus’un yönetmen ve yapımcısı Steven S. DeKnight’ı projeye transfer etti. Spartacus’u izlemiş olanlar Daredevil’da karşılaşacağımız karanlık atmosferin ve şiddetin boyutlarını az çok tahmin edebilirler. Zaten Marvel da Daredevil dizisinin yetişkinlere uygun bir yapım olduğunun altını çiziyor. Bu dizinin Ben Affleck’in başrolünü oynadığı filmle alakası olmadığını belirtmekte fayda var. Yapım, tamamen yeni bir kadro, yeni bir hikâye ve çok karanlık bir atmosferde karşımıza çıkacak. Daredevil rolünü Stardust filminden ve Boardwalk Empire dizisinden tanıdığımız Charlie Cox üstleniyor. Daredevil’ın en büyük düşmanı olan Wilson Frisk, nam-ı diğer Kingpin karakterini ise Vincent D’Onofrio canlandıracak. Dizinin Netflix network’ünde yayınlanmasının en kıyak özelliği ise tüm sezon bölümlerinin bir seferde yayınlanması. Yani dizi bitsin diye 13 hafta beklemek zorunda kalmayacaksınız. Arzu ederseniz bir hafta sonunda oturup tüm sezonu bitirebilirsiniz!
12
NİSAN 2015
2015 KOŞU TAKVİMİ Hem spor, hem de bir sosyalleşme aracı olarak oldukça gözde bir dal haline gelen koşu, gitgide yaygınlaşan maraton ve yarışlar sayesinde sporculara kendilerini test etme ve mücadelenin tadını çıkarma fırsatı da veriyor. Bu ay sizler için farklı şehirlerde düzenlenen 2015’in 11 önemli yarışını listeledik. Kendinize meydan okumaya hazır mısınız? n Aziz Alparslan BURSA OSMANGAZİ TARİHİ KENT KOŞUSU Bursa’nın tarihi sokaklarında bir komşu mahalle gezisi atmosferi yaşatan, sert ve inişli çıkışlı bir koşuya ne dersiniz? Bu yarış sayesinde koşmayı daha çok sevecek ve kondisyon düzeyinizi net bir şekilde test etme imkanı bulacaksınız. Yarış sonrası Bursa’nın sunacağı yiyecek ve kaplıca olanakları da düşünüldüğünde, Bursa Osmangazi Koşusu’nun oldukça motive edici bir yarış olduğunu söyleyebiliriz. Koşu 12 Nisan’da, katılmak için acele etmekte fayda var.
www.osmangazibelediyespor.org
İZNİK ULTRA MARATONU Bir koşucu olarak ultra maraton havasını solumak için bundan daha iyi bir şans olamaz. Kendisi de usta bir ultra maratoncu olan Caner Odabaşoğlu’nun direktörlüğünü yaptığı yarış, İznik Gölü’nün çevresindeki muhteşem bir ortamda yapılacak. 18-19 Nisan tarihlerinde düzenlenecek yarışta 130 ve 80 km’lik ultra kategorilerinin yanı sıra 42 km’lik maraton ve 10 km’lik tarihi kent koşuları da var. İsterseniz, gönüllü olarak parkur üzerinde de görev alabilirsiniz.
www.iznikultra.com
PUMA IGNITE İSTANBUL 500 sporcunun 19 Nisan’da İstanbul Caddebostan’da koşacağı yarış, 8 km mesafeden oluşuyor. Kayıt yaptıran katılımcılar Cevahir ve İstinye Park Puma mağazalarında
11-13 Nisan’da kurulacak olan standlardan sporcu kitlerini alabilecekler. Puma IGNITE koşularının ikinci ayağı ise 11 Ekim’de koşulacak.
yılında sekizincisi gerçekleşemeden sona ermişti. Parkurunun özelliği sebebiyle dünyaca ünlü atletlerin de katıldığı bu özel koşuyu kaçırmayın. 26 Nisan tarihini mutlaka not alın.
HALİÇ YARI MARATONU
WINGS FOR LIFE WORLD RUN
www.pumaigniteistanbul.com
Tarihi yarımada ve Haliç sahilini düz bir parkurda koşarak gezmek fena fikir değil diye düşünüyorsanız, Haliç Yarı Maratonu’nu kaçırmayın. 1987-1993 yılları arasında toplam yedi defa koşulan Haliç Yarı Maratonu, 1994
www.istanbulyarimaratonu.org
Binlerce koşucunun 6 kıtada ve 35 farklı şehirde, aynı anda yarışmaya başlayacakları bir koşuya ne dersiniz? Fikir hoşunuza gittiyse, 3 Mayıs’ta Alanya’da gerçekleşecek
13
NİSAN 2015
Wings for Life World Run koşusu tam da aradığınız şey. Bu koşuda belli bir bitiş noktası ya da belirlenmiş bir mesafe yok. Başlangıçtan 30 dakika sonra yakalama aracı yarışmacıları takibe başlayacak ve son yarışmacıyı da geçene kadar hareket halinde olacak. yakalama aracına en son yakalanan kadın ve erkek koşucular koşuyu kazanacak. Koşuda elde edilen gelirin tamamı omurilik zedelenmelerine karşı farkındalık yaratmak ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi için harcanacak.
www.wingsforlifeworldrun.com
BOZCAADA NEW BALANCE YARI MARATONU Koşu severlerin atlamadan katıldıkları bir yarış olan maraton, Bozcaada’nın muhteşem tabiatında bu yıl 9 Mayıs Cumartesi günü yapılacak. Araçla gidecekseniz feribot seferlerine olacak aşırı talebi göz önünde bulundurmalısınız. Konaklama için erken rezervasyon yapmanızı öneririz. Koşu sonrası dinlenme ve adayı keşfetmek için koca bir
pazar gününüz var! Kendinizi tutma şansınız olmayacak ve eşsiz lezzetleriyle Ege mutfağına sahip ada restoranlarının tadını çıkaracaksınız.
www.newbalancerun.com
SALOMON ULTIMATE CUNDA 29-31 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek olan bu yarışta, ister koş, ister yüz, ister bisiklete bin! Hiçbir şey yapamıyorsan gidip izle, balık ye ve dön. Katılımın 1000 kişi ile sınırlı olduğu Salomon Ultimate Cunda, yarış 10 km’lik kısa ve 16 km’lik uzun parkurdan oluşuyor. Hem bisiklette hem de koşuda başlangıç ve bitiş, marina olarak belirlenmiş. Koşulacak arazide zeminin genelinin sert taşlı toprak olduğunu da belirtelim.
www.ultimatecunda.com
DARICA YARI MARATONU Eski bir atlet ve antrenör olan belediye başkanının katkılarıyla her yıl uluslararası düzenlenen Darıca Yarı Maratonu,
beldede organize edilen bir çok sportif organizasyondan sadece biri. İşi bilenin elinden çıkması nedeniyle tavsiye ettiğimiz bu yarış, 11 Ekim’de gerçekleşiyor.
www.daricayarimaraton.com
ZEYTİNBURNU CUMHURİYET KOŞUSU Her yıl Ekim ayının son Pazar günü İstanbul Zeytinburnu sokakları bu eğlenceye tanık oluyor. Eğer asfalt kulvarında koşmaya alışıksanız, bu koşuyu mutlaka deneyin. Yarış 10 km’lik tek kategori olarak yapılıyor ve ücretsiz kayıt olabiliyorsunuz. Başlangıç ve bitiş noktalarının belediye binası olması nedeniyle giyinme, soyunma, ikram ve benzeri her türlü ihtiyacı ücretsiz olarak bulacaksınız. Başladığı gibi bitti diyeceğiniz bu çok sosyal koşuyu kaçırmayın!
www.zeytinburnu.bel.tr
37. VODAFONE AVRASYA MARATONU Her yıl Kasım ayının ikinci hafta sonu koşulan yarış, 42 km uluslararası maraton, 15 km, 10 km halk koşuları ve 8 km halk yürüyüşü parkurlarında yapılıyor. Dünyanın kıtalar arası tek koşu yarışı olan organizasyonun maraton etabı dünyadaki altın kategori sınıfında bulunan sınırlı koşulardan.
www.istanbulmarathon.org
GEYİK KOŞULARI İstanbul Belgrad Ormanı’ndaki muhteşem patikalarda, doğanın içinde koşma imkânı sunan ve çeşitli mesafelerden oluşan bir yarış. Patika koşusu formatında bir arazi koşusu olan bu yarış, adını ormanın bu bölgesine komşu üretim sahasında yaşayan karaca geyiklerinden alıyor. Macera Akademisi adlı grubun organize ettiği koşular tüm yıla yayılmış ve tamamı doğal parkurlarda gerçekleştirilen koşuları kapsıyor. Koşuların bu yıl Şubat, Ekim ve Aralık aylarında üç etap şeklinde 28, 14 ve 4 km’lik mesafelerde yapılmasına karar verilmişti. Şubat ayındaki yarış bitti, o yüzden önünüzde 18 Ekim ve 13 Aralık tarihleri var. Mutlaka bir göz atın.
www.geyikkosulari.com
14
NİSAN 2015
KOŞMA, ATEŞLE!
Ad ve r t o r i a l
PUMA’nın sporcuları motive etmek ve farklı antrenman yolları bulmalarına yardımcı olmak için hayata geçirdiği koşu uygulaması PUMATrac sayesinde, dünyadaki farklı şehirlerindeki sporcular birbirleriyle yarışabiliyor. Peki IGNITE’ı ayağınıza geçirip İstanbul için yarışmaya ne dersiniz?
P
UMA, yenilikçi köpük teknolojisiyle enerji geri dönüşünü maksimize eden ve daha uzun süre koşmayı sağlayan koşu ayakkabısı IGNITE’ı yurt dışında Şubat ayında tanıtmıştı. IGNITE’ın kadın ve erkek koleksiyonu Türkiye’de ise geçtiğimiz ay satışa sunuldu. Dünyanın en hızlı adamı Usain Bolt tarafından giyilen IGNITE, PUMA’nın rahatlığı ve sağlamlığı optimize eden, en etkili koşu ayakkabısı olarak dikkat çekiyor.
NİÇİN IGNITE? PUMA’nın performans artışı ve daha uzun süreli enerji dönüşü sağlamak üzere geliştirdiği köpük teknolojisini ilk kez kullandığı IGNITE, maksimum konforu sunmak üzere tasarlandı. PUMA tarafından tescillenen bu yeni formül, pazarda ilk kez bir ayakkabıda kullanıldı. IGNITE tam dokuz yıl süren bir geliştirme süreci sonunda ortaya çıktı. Koşucular ve
sporcular tarafından uzun vadede yapılan testlerle değerlendirildi. Hafifliği, özel geliştirilmiş taban yapısı ve yastıklaması sayesinde uzun süren antrenmanlarda dahi sporculara üstün rahatlık hissi yaşattığı deneyimlendi. Dünyanın en hızlı adamı Usain Bolt Ignite’ı anlatırken söze “Her gün antrenman yapmak oldukça zor” diyerek başlıyor. Ardından da “Çivili ayakkabı giymeden önce ısınmaya bir koşu ayakkabısıyla başlarım. Enerjimi yüksek tutacak, beni rahat ettirecek bir ayakkabıya ihtiyaç duyarım. IGNITE’ı ve bana hissettirdiği farklılığı bu yüzden sevdim. Ayrıca ayakkabının görünüşü de oldukça güzel” yorumunda bulunuyor. IGNITE’ı deneyimleyen ultramaraton koşucusu Gürkan Açıkgöz de “IGNITE’ın hafifliği ve taban yapısı adeta çıplak ayakla koştuğunuz hissini yaşatıyor” dedi. Açıkgöz, performansa dayalı spor yapanların IGNITE ile aradıkları konfor ve rahatlığı bulacaklarını vurguladı.
ŞEHRİNİZ İÇİN KOŞUN PUMA IGNITE’ın ardından Ignite Your City film serisini de lanse etti. Ignite Your City, 10 evrensel koşucunun kendi şehirlerinde PUMA IGNITE’ı giyerek ve sınırlarını zorlayarak koşmalarını kapsıyor. Bu destansı koşu serüveninin bir parçası olarak, Japon koşucuların ilk durağı Tokyo oldu. 5 koşucu, 5 kez, 5 şehirde 5’er kilometre koştu. Maksimum enerji geri dönüşünü ve ayakkabının dayanıklılığını kanıtlamak için, bunu tam 24 saat boyunca yaptılar. PUMA’nın sporcuları motive etmek ve farklı antrenman yolları bulmalarına yardımcı olmak için hayata geçirdiği koşu uygulaması PUMATrac sayesinde, dünyadaki farklı şehirlerin ve sporcuların birbirleriyle yarışabildiğini söylemeden geçmeyelim. PUMATrac uygulamasında bulunan ‘IGNITE your City’ sekmesinde şehirlerin sıralamaları da bulunuyor. Uygulama ayrıca koşu tamamlandığı an skor, mesafe, kişisel veriler, hava ve zaman koşullarına göre kullanıcıyı puanlıyor. Yol mesafeleri, tempo, yakılan kaloriler ve koşunuza en uygun müzik seçenekleri sunan Spotify özelliğiyle PUMATrac koşunuzu farklı bir boyuta taşıyor. Koşu rotanızı arkadaşlarınızla paylaşmanızı veya başka koşucularının parkurlarını da denemenizi sağlayan uygulama, içinde bulundurduğu IGNITE Liderlik Tablosu’nda kullanıcılar arasında bir puanlama sistemi sunuyor. Bu tabloda Ankara şu an dördüncü sırada, İstanbul ise 10. sırada yer alıyor.
NİSAN 2015
16
SÜPER EĞLENCELİ 5 BOARD GAME Kabul, teknolojiyi çok seviyoruz ve konsol oyunların büyük tutkunuyuz. Ama çocukluk alışkanlıklarımız sebebiyle olsa gerek, board game’lerden de asla kopamıyoruz. Bu yüzden ne zaman birkaç arkadaş evde bir araya gelsek, hemen masaüstü oyunlarını ortaya çıkarıyoruz. Eğer bizim kafamızdaysanız ve klasik board oyunlardan sıkıldıysanız, bu yeni güzelliklere mutlaka bir göz atın deriz. n Erdem Tatar
ASSASSIN’S CREED MONOPOLY Son yılların en çok ilgi gören video oyun serisi Assassin’s Creed’in farklı çağlar arasında köprü kuran suikast dünyası, masaüstü oyunlarının kralı Monopoly ile buluştu. Aynı anda altı arkadaş oynayabileceğiniz oyunda tema tamamen Assassin’s Creed evrenine adapte edilmiş. Para yerine Abstergo kredileri geçiyor, mülk olarak ise dünya tarihinin altı farklı çağına ait önemli yapılar sizi karşılıyor. Rakibinize suikast düzenleyerek Eyfel Kulesi’ni işgal etmeniz veya bir başka arkadaşınızla takım olup Rönesans’ın en kıymetli yapılarını zimmetinize geçirmeniz işten bile değil. Assassin’s Creed serisinin tüm karakterlerinin birebir minyatür modelleriyle oynayacağınız oyunda arkanızı kollamadan atacağınız her adım sonunuz olabilir!
elementi ister kurallara uygun olarak karıştırın, isterseniz de kendi elementlerinizi yaratın. Bunları yapmak için eve laboratuvar kurmanıza ise hiç gerek yok. Zira 2015’in en çok sipariş edilen masaüstü oyunlarından Alchemists, size büyülü bir dünyanın kapılarını açacak. Kartlarınız, zarlarınız ve piyonlarınızla sekiz kişiye kadar büyülerinizi yarıştıracak, büyü ticareti yapacak ve yeri gelecek rakibinizi büyülerinizle alt edeceksiniz. Alışması zaman alan, ancak mekaniğini bir kere çözdünüz mü sizi nice geceler boyunca uykusuz bırakmayı vadeden oyunun yapımcı firması Czech Games, usta oyunculardan oluşan takımlarla oyunun yaklaşık on saat sürebileceğini belirtiyor. Büyülü geceler için herkese Alchemists’i tavsiye ediyoruz.
ONE NIGHT ULTIMATE WEREWOLF DAYBREAK Geçtiğimiz yılın en çok satılan masaüstü oyunlarından olan One Night Ultimate Werewolf’un yeni oyunu piyasada şimdiden büyük beklenti yaratmış durumda. Üç kişiden yedi kişiye kadar ekiplerle oynayabildiğiniz bu oyunda,
DEUS Deus, tamamen baştan yaratılan oyun tahtası sayesinde hiçbir yeni raundun diğerine benzemediği mitolojik bir oyun. Tanrıların şerrinden korunmak için kurbanlar adadığınız, vahşi barbarlara devasa ordularla saldırdığınız, her birinin kendine özel güçleri olan altı farklı yapı inşa edebildiğiniz benzersiz bir dünyaya dâhil olmaya hazır mısınız? Tabii bu dünyaya girmek yetmez, iddialı rakiplerinizi de alt etmeniz şart! Tanrıların güçlerini kuşanıp arkadaşlarınızın medeniyetlerini yerle bir etmeye çalışacak, bir yandan da sürpriz barbar kavimlerinden gelecek tehlikelere karşı hazırlıklı olmaya çalışacaksınız. Peki ya arkadaşlarınız tanrıları yanlarına çekerlerse ya da rakip tanrınız kurbanlarınızı beğenmezse ne olacak? İşte onu da Deus’u oynayınca göreceksiniz.
WEREWOLVES THE PACT Bir başka kurt adam oyunu da Werewolves The Pact. Ancak bu oyun rakibinin aksine en az dokuz kişiyle oynanıyor. Alt limiti dokuz olan oyunun üst oyuncu sayısı limitiyse tam kırk yedi! Tam otuz üç karakter, kırk yedi farklı karakter kartı, yirmi dokuz farklı karakteristik rol, otuz altı özel durum kartı, on dört farklı bina ve iki takıma özel işlenmiş oyuncu setiyle Werewolves The Pact dolu dolu geliyor. Hangi takımın kurt adam, hangi takımın masum insanlar olduğuysa oyunun sonuna dek ortaya çıkmıyor. Kalabalık arkadaş gruplarına tavsiyemizdir.
ALCHEMISTS Büyücülük ilginizi çeker mi? Sekiz ana element ve onları oluşturan üçer yapıcı
şayet geçen seneki masaüstü setine de sahipseniz oyuncu sayısını on kişiye kadar yükseltebilirsiniz. Her oyuncunun farklı bir karakteri canlandırdığı oyundaki esas amaç, aranızdaki gizli kurt adamı bulmak… Oyunda zaman gündüzden geceye dönene kadar gizli kurt adamı bulamazsanız, hepiniz akşam yemeği olacaksınız! Bezier Games’in tasarladığı bu satış rekorları kıran oyun eminiz tüm masaüstü oyun severlerin ilgisini çekecek. Kurt adam avına giderken sakın avlanan siz olmayın!
MÜZİK N
İ
S
A
N
2
0
1
5
BLURRED LINES’A MAHKEME ŞOKU BLURRED LINES hem akla dolanan melodisi hem de video klibiyle 2014 yılını adeta kasıp kavurmuştu. Geçtiğimiz yılın en çok satılan single’ı olarak da Robin Thicke, Pharrell ve T.I.’a tam 5 milyon dolar kazandırmıştı. Şarkı yayımlandığından beri ünlü sanatçı Marvin Gaye’in ailesi bu şarkının çalıntı olduğunu basın yoluyla verdikleri demeçlerde iddia etmeye başladılar. Taraflar arasındaki suçlama ve yalanlamalar öyle bir boyuta ulaştı ki, iş mahkemeye taşındı. Marvin Gaye’in ailesi Blurred Lines’ın çalıntı olduğu ve aileden izin alınmadığı iddiasıyla tam 10 milyon dolarlık bir tazminat davası açarak işi ne kadar ciddiye aldığını göstermişti. Yaklaşık dört ay süren mahkeme süreci geçtiğimiz günlerde nihayetlendi. Amerikan kanunlarına göre bir bestenin dört mezurdan fazlası çalınmışsa bu izinsiz telif hakkı ihlali anlamına geliyor. Bu sebeple Blurred Lines’ın Marvin Gaye’in ünlü şarkısı Got to Give It Up’tan kopyalandığına karar verildi.
Robin Thicke’in iki şarkıyı da piyano eşliğinde mahkeme salonunda icra etmesinin ardından nihai karar açıklandı ve Blurred Lines’ı yazan ekip tamı tamına 7.4 milyon dolarlık tazminat cezasına çarptırıldı. Marvin Gaye’in ailesi adaletin yerini bulduğuna dair açıklamalar yaparken, Thick, Pharrell ve T.I. mahkemenin kararını sertçe eleştirdiler. Bu kararın Amerikan müzik piyasasında söz sahibi olmuş bir şarkı ve müzisyenleri itibarsızlaştırma cezası olduğunu savunan üçlü adli mercilerde mevcut her yolu arayarak temyize gideceklerini duyurdu. T.I. ise işleri bir adım öteye götürerek Marvin Gaye’in ailesinin miras suyunu çekince yeni maddi çıkarlar peşine düştüğü yönünde demeçler verdi. Bu kararın temyiz süreci henüz başlamadı ancak otoriteler kararın bozulmayacağı konusunda hemfikirler. Mahkeme kararı açıklandığından beri Marvin Gaye’in Got to Give It Up adlı şarkısı iTunes üzerinden 600.000 adet satıldı!
RECORD STORE DAY GANİMETLERİ HER yıl 18 Nisan günü Records Store Day olarak kutlanıyor. Müziğin dijitalleşmesiyle ortadan kalkma tehlikesiyle karşı karşıya kalan müzik marketlerini desteklemek amacıyla kutlanan bu özel gün, ülkemizde de belli başlı müzik marketlerde indirimli ve sürprizli etkinliklerle kutlanmakta. Tabii bu güne sadece müzikseverler değil, müzisyenler de destek oluyor ve bu döneme özel ve sadece müzik marketlerde satılacak sınırlı sayıda özel basımlar üretiyorlar. Bu yıl da Record Store Day vesilesiyle müthiş özel basımlara kavuşacak müzikseverler. The White Stripes’ın Get Behind Me Satan’ı çok özel bir set halinde plağa basılacak. Kült plak firmalarından Ork Records ise tüm külliyatını yeniden satışa sunuyor. Neko Case’in albümleri de elden geçirilip yeniden basılacaklar arasında. Of Montreal ise sadece bugüne özel bir konser kaydı yayımlıyor. D’Angelo, Decemberists, Metallica, Slayer, Cloud Nothings, Vampire Weekend de özel basım ürünlerini Record Store Day’de satışa sunacak.
18
NİSAN 2015
EMINEM’İN KARİYERİ KUTULANDI
JACK WHITE’TAN ELVIS SÜRPRİZİ
EMINEM’IN sahibi olduğu plak şirketi Shady Records 15. yılını kutlarken, arşivindeki en kıymetli ürünlerini de birer birer cilalayıp piyasaya sürüyor. Ancak içlerinde öyle bir parça var ki, herkesin ilgi odağı olmuş konumda. Bu set sayesinde Eminem külliyatı eksiksiz olarak ilk kez plak formatında piyasaya sürüldü. Setin içeriğinde şu albümler yer alıyor: The Slim Shady LP, The Marshall Mathers LP, The Eminem Show, 8 Mile OST, Encore, Curtain Call: The Hits, Eminem Presents: The Re-Up, Relapse, Recovery, The Marshall Mathers LP 2. Toplam 10 albüm ve 16 plaktan oluşan set 225 dolara satılıyor. Eminem hayranları için müthiş fırsat.
GEÇTIĞIMIZ Ocak ayında dünyanın en ünlü alışveriş sitelerinden eBay’de yapılan bir açık artırma tüm koleksiyoncuların ilgisini çekti. Mevzubahis ürün Elvis Presley’nin plağa basılmış ilk kayıtlarıydı. 1953 yılına ait bu plakta My Happiness ve That’s When Your Heartaches Begin adlı iki şarkı bulunmaktaydı. Tamı tamına 24 saat süren çetin bir mücadelenin ardından plak, tam 300.000 dolara satılmıştı. Geçtiğimiz günlerde alıcının Jack White’ın ta kendisi olduğu ortaya çıktı. Müzik aşığı Jack White elbette ganimeti kendine saklamıyor; artık piyasada olacak ve muadili olmayan bu plağı White kendi firmasında yeniden basacak ve yayımlayacak. Albüm iki farklı versiyonla yayımlanacak. İlk basımı sadece 1000 adet basılacak ve single’ın orijinal boyutu olan 10 inçlik plağa yapılacak bu baskıda single’ın kapağı ve ses kalitesi orijinal haliyle muhafaza edilecek. Önümüzdeki sonbaharda 7 inçlik plağa basılacak versiyonuysa günümüz şartlarında yeniden mikslenecek ve kapaklarında değişiklikler yapılacak. Anlayacağınız White yine müziğe hizmet aşkıyla bizi mest edecek.
E-GİTAR JANE İLE TANIŞIN ONUN adı Jane… Tıpkı B.B.King’in Lucille’i, George Harrison’ın Lucy’si veya Eric Clapton’un Blackie’si gibi onun da kendine özgü bir adı var. Çünkü o çok özel bir gitar. Wired dergisi şöyle bir tanımlama yapmış bu gitara:“Apple bir gitar üretmiş olsaydı, aynı Jane gibi olurdu!” İsviçreli Relish Guitars firmasının ürünü olan Jane, müthiş yenilikçi bir dizayna sahip… Jane üç katmandan oluşuyor. Üst ahşap kaplama, alümiyum gövde ve alt ahşap kaplama… Jane bu yapısı sayesinde piyasadaki pek çok gitara göre müthiş sıcak ve parlak bir sounda, vibratoya ve ton zenginliğine sahip. Bir başka sıradışı özelliği de üst kaplamanın altına yerleştirilmiş olan dokunma sensörü sayesinde gitarın volüm düğmesiyle uğraşmadan sadece dokunarak sesi kapatabilmeniz… Nasıl, hakikaten de bir iGuitar değil mi?
H www.relishguitars.ch H
MARY J. BLIGE BELGESELİ GELİYOR R&B tarzının yaşayan en büyük yorumcularından Mary J. Blige, dinleyenleri her daim mest eden özel sanatçılardandır. Kariyeri boyunca imza attığı albümler, Mariah Carey, U2 gibi ünlü isimlerle yaptığı ortak çalışmalar ve hem kendi şarkılarına, hem de türün klasiklerine can veren sesiyle yaptığı olağanüstü çıkışlar, Blige’ı müzik tarihinin sayfalarına altın harflerle işledi. Kariyerinin on üçüncü stüdyo albümünü kaydeden ünlü sanatçı tüm bu süreci kameralar eşliğinde kayıt altına aldı ve ilk olarak TriBeCa film festivalinde gösterime girecek olan The London Sessions adlı belgesel ortaya çıktı. Bizde sinemalarda gösterilmesi zor; ancak yıl sonunda çıkacak DVD’si sayesinde evde bu eşsiz sanatçıya eşlik etmenin keyfini sürebileceğiz.
NİSAN 2015
19
FRANZ FERDINAND’DAN GÜZEL HABER VAR! İSKOÇYA’NIN en sevilen rock gruplarından Franz Ferdinand en son 2013 yılında albüm yayımlamıştı. “Right Thoughts, Right Words, Right Action” tadına doyamadığımız bir albümdü; ancak iki sene kendilerini özlememiz için yetti de arttı! Tam bu aralar yeni bir Franz Ferdinand haberi kovalıyorduk ki, grup yepyeni bir süper grup projesi duyurarak bizi afallattı. Franz Ferdinand, Sparks adlı grupla güçlerini birleştireceğini açıkladı. Yeni grubun adıysa iki grubun baş harflerinden oluşuyor: FFS. “The Domino Effect” adlı ilk albümlerini hazırlamakta olan grup, ünlü prodüktör John Congleton’la stüdyoya girdi. Congleton’ı Sigur Ros, Chelsea Wolfe ve Nelly Furtado gibi isimlerle çalışmalarından tanıyoruz.
FOXYGEN DAĞILIYOR FOXYGEN’IN Agoura Hills’den gelip müzik dünyasını selamlamasının üzerinden tam 10 sene geçti. 60’lar ve 70’lerin havasını milenyuma taşıyan grup, psychedelic pop, garage rock, gospel ve baroque pop tarzlarında kafası uçuk şarkılara imza attı seneler boyunca. Androjen prens Sam France ve asosyal deha Jonathan Rado’nun ortak projesi olan Foxygen, Take the Kids off Broadway, We Are the 21st Century Ambassadors of Peace & Magic ve …And Star Power adlı üç müthiş albüm yayımladı. Bu albümlere ek olaraksa Electric Sun Machine, Catfood Dogfood Motor Oil, Jurrassic Exxplosion Phillipic, Shettoplastikk!, Kill Art ve EP 2011 adlı EP’lere imza attı. Grup geçtiğimiz günlerde on yıllık müzikal maceralarının sonuna geldiğini resmen duyurdu. Bunu bize yapmayacaktın Foxygen!
INSURGENT’A KLAS SOUNDTRACK SON yılların en çok izlenen bilim kurgu/aksiyon filmlerinden olan Divergent’ın devam filmi olan Insurgent vizyona girdi. Tabii günümüz şartlarında her filme bir de önemli isimlerin katkıda bulunduğu bir soundtrack eşlik etmezse olmaz. Insurgent soundtrack’i ise bu konuda rakiplerine fark atmış durumda. M83’nin son yılların en popüler hatun grubu Haim’le ortaklaşa yaptığı “Holes in the Sky” şu anda iTunes listelerinde zirveyi zorluyor. Woodkid’in Lykke Li ile kotardığı “Never Let You Down” ise son dönemin en çok satan single’larından oldu bile. Albümde Anna Calvi, Zella Day, SOHN, Imagine Dragons ve Joseph Tapanese de sıfır kilometre şarkılarıyla yer alıyorlar.
THE ROOTS’TAN CANLI PİKNİK AMERIKA’NIN en ünlü şovmeni Jimmy Fallon’a programında eşlik eden şahane orkestra The Roots, gerçekten de üst düzey müzisyenlerden oluşan bir grup. Albümlerine ayrı, Tonight Show’daki performanslarına ayrı hasta olduğumuz The Roots, önümüzdeki ay şahane bir etkinliğe ev sahipliği yapacağını açıkladı. Philadelphia’da, Festival Pier’de gerçekleşecek etkinliğin adı The Roots Picnic olacak ve Billboard.com’dan canlı yayınlanacak. Festivalde The Roots’un yanı sıra Arcade Fire’dan Win Butler, the Weeknd, Erykah Badu, A$AP Rocky, Hudson Mohawke, Raury ve Bishop Nehru da sahne alacak. Etkinliğin sunuculuğuysa elbette Jimmy Fallon’a emanet. 30 Mayıs gecesi uykusuz kalmaya niyetli herkes bu etkinliği takip edebilecek!
20
NİSAN 2015
BU AY CAZA DOYACAĞIZ! Garanti Caz Yeşili konserleri Nisan ayında dopdolu. Polar Bear, Dean DeRose Trio, Hindi Zahra, Thurston Moore ve Dino Saluzzi Band, dinleyenlere muhteşem bir müzik keyfi yaşatmak için İstanbul’a geliyor. 30 Nisan’daki Uluslararası Caz Günü’nde, 5 mekânda 5 Caz Yeşili konseri de cabası!
16-17 NİSAN
DEAN DEROSE TRIO Bugüne dek 11 albüm çıkaran piyanist/şarkıcı Dean DeRose, kendisine 15 yıldır eşlik eden Martin Wind ve Matt Wilson ile Nardis’e konuk oluyor. Avusturya Graz Üniversitesi’nde Caz Vokal Bölümü’nde profesörlük görevine getirilen sanatçı, ders ve workshop’larına da ayrıca devam ediyor.
27-28 NİSAN
DINO SALUZZI BAND Arjantinli bandoneoncu, besteci ve doğaçlama üstadı Dino Saluzzi, son albümü “El Valle de la Infancia” kapsamında yapacağı turnenin İstanbul ayağı için Nardis’e konuk oluyor. Albümde Dino’ya kardeşi Felix tenor saksafon ve klarnette, oğlu Josê Maria gitarda ve yeğeni Matias basta eşlik ediyor.
ULUSLARARASI CAZ GÜNÜ’NDE 5 MEKANDA 5 CAZ YEŞİLİ KONSERİ MOPO 20-21 NİSAN
HINDI ZAHRA Caz ve dünya müziğini benzersiz bir şekilde harmanlayan Hindi Zahra Babylon’a geliyor. Amerika, İngiltere ve Avrupa ülkelerinde verdiği konserlerle geniş bir hayran kitlesine sahip olan yarı Fransız yarı Faslı sanatçı, kendine has üslubunu, Fas kökeninden gelen enstrümanlar ve cazla zenginleştiriyor.
Linda Fredriksson, Eero Tikkanen ve Eeti Nieminen tarafından kurulan Mopo, 30 Nisan Dünya Caz Günü’nde Garanti Caz Yeşili kapsamında Babylon’da sahne alacak. Sıra dışı çalışmalara imza atan Finlandiyalı üçlü, müzik hayatına başladığı günden bu yana, daha önce denenmemiş işleri yapmayı hedef alarak, tüm caz severlerin dikkatini çekmeyi başardı.
HAYATİ KAFE & CARL ORRJE QUARTET İstanbul Radyosu’nda kendisine ait bir programı olan ilk Türk sanatçısı Kafe, İsveç’e yerleşmesinin ardından İskandinavya’nın önemli caz müzisyenleriyle sahne aldı. Piyanoda Carl Orrje, basta Ozan Musluoğlu ve davulda Berke Özgümüş’ten oluşan Carl Orrje Quartet, Nardis’te sanatçıya eşlik edecek.
THE FRESH DIXIE PROJECT 5 genç müzisyenden oluşan The Fresh Dixie Project, dans sevmeyenleri dahi harekete geçiren can alıcı melodileriyle dinleyici karşısına çıkıyor. Grup, geçen yıl Londra’nın Village Underground ve Jamboree gibi popüler mekânlarında sahne alarak ününü daha da artırdı. Dünya çapındaki birçok festivalde çalan ve olumlu eleştiriler alan The Fresh Dixie Project, Nublu’ya konuk oluyor.
BUGGE WESSELTOFT CHRISTIAN PROMMER 22 NİSAN
THURSTON MOORE 80’ler ve 90’lara damgasını vuran Sonic Youth’un esas adamı Thurston Moore, Babylon sahnesine konuk oluyor. 2014 yılında punk ve grunge ritimlerinin hakim olduğu “The Best Day” isimli albümüyle dinleyicilerle buluşan müzisyen, Olivier Assayas, Gus Van Sant ve Allison Anders’ın filmlerine yaptığı müziklerle de dikkat çekiyor.
İkili yepyeni bir modern caz performansı için Roxy’de aynı sahneyi paylaşacak. Solo kariyerinde hızla ilerleyen Bugge’nin müziği, melodik piyano partisyonlarından deneysel gürültülere kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Piyano virtüözleri ve usta davulculardan ders alan Christian Prommer, son 20 yılını organik ve elektronik sesleri inceleyerek geçirmesiyle biliniyor.
CAZ AĞACI/JOHN COLTRANE Caz Ağacı etkinlikleri, 2015’te saksafon virtüözleri için gerçekleştirilecek saygı duruşlarıyla devam ediyor. Caz Ağacı, 30 Nisan Uluslararası Caz Günü’nde Salon İKSV’de, caz saksafoncularının en büyük ilham kaynaklarından olan John Coltrane’ı anıyor.
NİSAN 2015
KAPAK KONUSU
21
BU YAZ COŞMAYA HAZIR MISINIZ? Kadrolarını birbiri ardına açıklayan yurt dışı menşeli müzik festivalleri sayesinde erkenden yaz moduna girdik. Hem yeni ülkeler gezip görmek hem de dünyaca ünlü sanatçıları izlemek için mükemmel birer fırsat olan bu festivallerden en iyilerini Postkolik ekibi olarak sizler için seçtik! n Erdem Tatar PRIMAVERA SOUND
28-30 MAYIS/İSPANYA Yazı Barcelona’da muhteşem bir müzik festivalinde karşılamaktan daha iyi bir planınız varsa, sizi tutmayalım. Alternatif rock, indie, elektronik ve hip hop tarzında onlarca sanatçı ve gruba ev sahipliği yapan Primavera, kesinlikle Avrupa’daki favori festivallerimizden biri! Barcelona’ya aşık olacak, müziğe doyacaksınız. Bizden söylemesi! Ağır toplar: Alt-J, Belle & Sebastian, The Black Keys, Chet Faker, Damien Rice, Foxygen, Interpol, James Blake, Julien Casablancas+The Voidz, Pallbearer, Patti Smith, Ratatat, The Replacements, Run the Jewels, The Strokes, Tori Amos, Tune–Yards, Tyler the Creator, Spiritualized
ROCK AM RING ROCK IM PARK
WORLD CLUB DOME
5-7 HAZİRAN/ALMANYA Elektronik müzik sevenler bu festivale dikkat kesilsinler; zira hayatınızda böyle kompakt bir festival ortamı yaşamadığınıza eminiz. World Club Dome, 2013 yılından beri Frankfurt’ta, Commerzbank-Arena stadyumunda düzenleniyor. Üç gün boyunca yaklaşık 60.000 elektronik müziksever, dünyanın en ünlü DJ’lerinin performansları ve muazzam görsel efektlerle kendilerinden geçiyorlar. Şehrin göbeğinde devasa bir stadyumun diskoteğe dönüşmesine tanık olacaksınız! Ağır toplar: Avicii, David Guetta, Deep Dish, Dimitri Vegas & Like Mike, Faithless, Hardwell, Jamie Jones, Krewella, Robin Schulz, Sigma, Steve Angello, Steve Aoki, The Bloody Beetroots, Anja Schneider, Artyo, ATB, Blasterjaxx, Carl Craig, BL3ND, Don Diablo, Matthias Tanzmann.
5-7 HAZİRAN/ALMANYA Bu yıl otuzuncu yılını kutlayan Rock am Ring ve Rock im Park, Almanya’nın müzik festivalleri dendiğinde akla gelen ilk eğlence duraklarından biri. Bu senenin kadrosu geçtiğimiz yıllara göre oldukça sert isimlerden seçilmiş. Anlaşılan önümüzdeki yaz oldukça gürültülü geçecek! Ağır toplar: Foo Fighters, Die Toten Hosen, Slipknot, The Prodigy, Rise Against, Motörhead, Slash, Marilyn Manson, A Day to Remember, In Flames, Parkway Drive, Hozier, Bad Religion, Lamb of God, Papa Roach, Enter Shikari, Godsmack, Eagles of Death Metal, Body Count, Skindred, Clutch.
ISLE OF WIGHT FESTIVAL
11-14 HAZİRAN/İNGİLTERE Temelleri 60’ların sonunda atılan bu efsane festival, İngiltere’nin ikinci en büyük komşu adasında düzenleniyor. Çıkan gruplar bir yana, sırf adanın atmosferi için bile gidilir. Yoğun olarak İngiliz sanatçılardan oluşan kadrosuyla dikkat çeken festival, uluslararası yıldızların da katılımıyla sahnesini renklendiriyor. Ağır toplar: The Black Keys, Fleetwood Mac, The Prodigy, You Me At Six, Pharrell Williams, Paolo Nutini, Kool & The Gang, Ian Anderson, Suzanne Vega, Groove Armada, Paul Oakenfold, Ash, Sharon Corr, Sheppard, Ben Montague, Claydon Connor, Germein Sisters, The Carnabys.
NOVA ROCK
12-14 HAZİRAN/AVUSTURYA Avusturya’nın en doğu sınırı olan Macaristan’la komşu Burgenland kentinde düzenlenen Nova Rock, aynı zamanda kıta Avrupası’nın en geniş katılımlı sert festivallerinden biri. Her yıl rock ve metal camiasının en başarılı isimlerini ağırlamasıyla ünlenen festivalin bu yıl da ilan edilen kadrosunun ilk isimleri parmak ısırtıyor! Ağır toplar: Mötley Crüe, Rise Against, Lamb of God, Godsmack, Parkway Drive, Mastodon, Life of Agony, Guano Apes, Architects, Die Toten Hosen, Nightwish, In Flames, Papa Roach, Blues Pills, Slipknot, Motörhead, Five Finger Death Punch, Skindred, Hollywood Undead, All That Remains.
22
NİSAN 2015
DOWNLOAD FESTIVAL
12-14 HAZİRAN/İNGİLTERE Birmingham’dan kısa süren bir yolculukla varacağınız Derby’de sizi yılın en sert festivallerinden biri bekliyor. Bu sene on üçüncü yılını kutlayacak olan Download Festival, artık İngiltere’nin en ünlü etkinlik markalarından biri olmuş durumda. Üç gün boyunca dört sahnede yüzü aşkın grup, tabiri caizse resmen “yardıracak”! Ağır toplar: Slipknot, Muse, Kiss, Judas Priest, Faith No More, Mötley Crüe, Five Finger Death Punch, A Day to Remember, Slash, Billy Idol, Marilyn Manson, Black Stone Cherry, Enter Shikari, Black Veil Brides, Lamb of God, Modestep, In Flames, Godsmack, Testament, Apocalyptica.
ROCK WERCHTER
25-28 HAZİRAN/BELÇİKA Avrupa rock festivalleri arasında çok taze olmasına rağmen kısa sürede adını duyurmakla kalmadı, en tercih edilen etkinliklerden birisi oldu Rock Werchter. Ülkemizden de katılımcı sayısının yoğun olduğu festivalin kadrosuna kısaca göz atmak, bilet siparişi vermek için gaza gelmeye yetiyor. Avrupa’nın göbeğinde iyi müzik için adres belli. Ağır toplar: Foo Fighters, Jessie J, Kasabian, Lenny Kravitz, Mumford & Sons, Marmozets, Muse, Noel Gallagher’s High Flying Birds, Sam Smith, Selah Sue, The Prodigy, The Chemical Brothers, The Vaccines, Alabama Shakes, Alt-J, Archive, Caribou, Chet Faker, Counting Crows.
de muadili hafta sonu festivallerinden ayrılıyor. Bu yılki kadrosu da kesinlikle tüm festivallere fark atmış. Ağır toplar: Disclosure, Florence+The Machine, Mew, Muse, Paul McCartney, Pharrell Williams, Enslaved, Frist Aid Kit, Jamie XX, Lamb of God, Mastodon, Noel Gallagher’s High Flying Birds, Run the Jewels, St. Vincent, Suspekt, The Tallest Man on Earth, The War on Drugs.
WIRELESS FESTIVAL
ROSKILDE FESTIVAL
27 HAZİRAN–4 TEMMUZ/DANİMARKA Dünyada müzik festivali dediğiniz zaman herkesin bir çırpıda sayacağı isimlerdendir Roskilde. Danimarka’nın, festivalle aynı adı taşıyan minicik Roskilde şehrinde düzenlenen bu festival, bir haftalık süresiyle
3-5 TEMMUZ/İNGİLTERE Londra’nın göbeğinde Finsbury Park’ın tiril tiril atmosferinde dünyanın en ünlü DJ’leri, pop yıldızları ve hip hop sanatçıları bir arada! Bu yaz beşinci senesini kutlayacak olan festivalin ağır topları, elektronik müziğin en sevilen isimleri Avicii ve David Guetta. Festivalin Londra’da düzenleniyor olması sürpriz konukların dev isimlere katılma ihtimalini kuvvetlendiriyor. İki sene önce Justin Timberlake & Jay Z konserinde sahneye fırlayan Rihanna ve geçtiğimiz yıl Kanye West’in sahnesine konuk olan Paul McCartney’nin yaşattıkları şok halen unutulmadı! Ağır toplar: Drake, A$AP Rocky, Avicii,
Kendrick Lamar, Mary J Blige, Knife Party, Childish Gambino, Robin Schulz, Tinashe, David Guetta, Nicki Minaj, Jessie J, Clean Bandit, Stromae, Wretch 32, Pusha T, Grandmaster Flash, Logic, George the Poet, Netsky, Raleigh Ritchie, Stormzy.
BILBAO BBK LIVE
9-11 TEMMUZ/İSPANYA Matadorlar ülkesinin kalbi Bilbao’da düzenlenen bu müthiş festival, her yıl daha da iddialı hale gelen kadrosu ve yaklaşık 120.000’e dayanan katılımcı sayısıyla Avrupalı müzikseverlerin yeni gözdesi konumunda. Geçtiğimiz yıl Avrupa’nın en iyi orta ölçekli festivali seçilen Bilbao BBK görülesi etkinliklerden. Ağır toplar: Muse, Mumford and Sons, The Jesus and Mary Chain, Disclosure, Alt-J, Of Monsters and Men, Ben Harper & The Innocent Criminals, Counting Crows, Future Islands, Azealia Banks, The Cat Empire, Capital Cities, The Ting Tings, Kodaline, Of Montreal, Dover, Shaka Ponk, Triggerfinger.
NİSAN 2015
23
TOMORROWLAND
24-26 TEMMUZ/BELÇİKA Boom adlı bir kasabada düzenlenen festivalin kolonları ağlatmasından daha doğal ne olabilir? Dünyanın gördüğü en ilginç sahne tasarımlarına ev sahipliği yapan Tomorrowland, bir müzik festivalinden öte adeta Disneyland kadar renkli ve atraksiyon dolu. Elektronik müziğin her tarzının çılgınca şovlarla sergilendiği bu festivalin fotoğraflarına bakmak bile apayrı bir keyif. Kendinize bu eşsiz deneyimi borçlusunuz; ne yapın edin ve bir kez bile olsa bu festivale gidin. Ağır toplar: Alesso, Avicii, Carl Cox, David Guetta, Dubfire, Solomun, Armin van Buuren, Axwell & Ingrosso, Martin Garrix, Dave Clarke, Hardwell, Robin Schulz, Tiesto, The Symphony of Unity, Bollen & Fichtner, Fabio Florido, Gaiser, Julian Jeweil, Marc Houle, Matador, Richie Hawtin.
Selah Sue, The Maccabees, Awolnation, Foxes, Tyles the Creator, Future Islands.
READING LEEDS FESTIVAL
SZIGET FESTIVAL
28-30 AĞUSTOS/İNGİLTERE Sadece İngiltere’nin değil, Avrupa’nın da en köklü festivallerinden olan Reading’in 2015 kadrosunda metal, rock, country, folk, pop, hip hop ve elektronik tarzların en seçkin isimleri mevcut. İki farklı şehirde eşzamanlı düzenlenen ve kadrosunu dönüşümlü olarak sahneye çıkaran festivalin Reading ayağı, Londra’ya yakınlığı münasebetiyle tercihimiz! Ağır toplar: Metallica, Mumford & Sons, The Libertines, Bastille, Bring Me the Horizon, Royal Blood, The Libertines, Kendrick Lamar, The Maccabees, Limp Bizkit, Deadmau5, New Found Glory, Simple Plan, Mastodon, Refused, While She Sleeps, Django Django, Frank Turner, Azealia Banks.
10-17 AĞUSTOS/MACARİSTAN Avrupa’nın en önemli festivallerinden Sziget’i anmadan olmaz elbette. Bu festivali müzikten ziyade bir haftalık bir özgürlük ve sanat tatili olarak görebiliriz. Ancak müzik yönü yabana atılmayacak kadar da iddialı elbette. Pop, elektronik ve rock müziğin yanı sıra festival adasının farklı köşelerinde kurulan sahnelerde eklektik müzik projelerine de denk gelmeniz olası. Senelik iznini hem tatile hem de müzik ve eğlenceye ayırmak isteyenlere Sziget adasını öneriyoruz! Ağır toplar: Robbie Williams, Florence+The Machine, Alt-J, Foals, Marina and the Diamonds, Interpol, Gogol Bordello, Paloma Faith, Knife Party, SBTRKT, Blasterjaxx, The Ting Tings, Passenger, Dropkick Murphys,
Butler Trio, Rodrigo Y Gabriela, Benjamin Clementine, Mark Lanegan Band, Ben Howard, Run the Jewels.
CREAMFIELDS
28-30 AĞUSTOS/İNGİLTERE Elektronik müzikte zirveyi temsil eden bir diğer festivalse yazın kapanışını muazzam beat ve sample’lar eşliğinde yapan Creamfields’dır. Yıllarca alternatif diğer tarzlarda da festivaller düzenledikten sonra artık safkan bir elektronik müzik festivaline dönüşmüştür. Avrupa’nın genelinden daha rafine olan İngiliz dinleyicilerin beğenileriyle şekillenen kadrosu türün en başarılı isimlerini sahnesine taşır her sene. Bu yıl da istisna olmayacak. Ağır toplar: Rebel Sound, Armin Van Buuren, Hardwell, Avicii, The Chemical Brothers, Steve Angelo, Knife Party, Alesso, Laidback Luke, Gorgon City, ApexApe, Tiesto, Afrojack, Dimitri Vegas, Fatboy Slim, Paul Woolford, Sasha, Jeremy Olander, Paul Van Dyk, Paul Oakenfold.
MEMLEKETİMİZDEN FESTİVAL MANZARALARI
ROCK EN SEINE
28-30 AĞUSTOS/FRANSA Aşıklar şehri Paris’in batısında bulunan Château de Saint-Cloud parkında düzenlenen bu şahane festival, hem yerleşkesiyle hem de sahne alan gruplarıyla Avrupa’nın en iyi festival tercihlerinden biri. Bu sene on ikinci yılını kutlayacak olan festival, hem popüler hem de eklektik müzisyenleri bir araya getirmesiyle ünlenen, türünün ilk melez festivallerinden. Yolu Paris’e düşeceklere tavsiye ederiz. Ağır toplar: The Chemical Brothers, The Libertines, Alt-J, The Offspring, Tame Impala, Fauve, Interpol, Gramatik, John
Yurt dışına çıkamayan müzikseverler için ülkemizde de seçenekler mevcut. Ancak yurt dışındaki muadillerinin aksine organizasyonlar kadro açıklamakta bir miktar cimri davranıyor. Yılın ilk açık hava festivali olan ParkFest yeni, ancak iddialı bir oluşum. The Dø, Kadebostany, Princess Chelsea ve Kalben festivalde sahne alacağı kesinleşen isimler. ParkFest, 10 Mayıs’ta Küçükçiftlik Park’ta düzenlenecek. Babylon Soundgarden Festivali bu yıl yeni mekanında beşinci kez müzikseverlerle buluşacak. Babylon Kilyos’ta düzenlenecek olan etkinliğin tarihi 23 Mayıs. Biletleri satışa çıktı; ama biz haberi kaleme aldığımızda kimlerin sahne alacağı henüz açıklanmamıştı. Kadrosu açıklanmayan bir diğer festivalse, onuncu yılını kutlayan Chill-Out Festival İstanbul. 23-24 Mayıs tarihlerinde Life Park’ta düzenlenecek festivalin de sanatçı ve grupları yakında açıklanacak. One Love Festival 1314 Haziran’da Life Park’ta düzenlenecek. Sert müzik sevenler Headbanger’s Weekend ve Rock Off festivallerinde Ağustos ayında metale doyacaklar.
Š2015 Vans Inc.
26
NİSAN 2015
YAN PROJE BÖYLE OLUR! Müzisyenlerin kariyer yolculuklarında biraz nefes almak ya da farklı yönlerini ortaya koyabilmek adına yöneldikleri değişik kulvarlar vardır. Postkolik bu ay farklı kulvarlara yönelen müzisyenlerin peşinden gitti ve popüler müziğin en ilgi çekici yan proje gruplarını inceledi. İşte birer yan proje grubu olmalarına rağmen ana akıma bile kafa tutup dünya çapında yankı uyandıran 10 müzik grubu… n Sadi Tirak
A PERFECT CIRCLE
ATOMS FOR PEACE
Gitar tabanlı sert müziğin özellikle 90’ların başında geçirdiği evrim malumunuz. Bu evrimin mimarlarından biri, Amerikalı deneysel progresif metal grubu Tool’du. 1990’da kurulan Los Angeles’lı grubun “beyni” Maynard James Keenan, Tool ile bir yandan tarih yazarken, diğer yandan 1999 yılında A Perfect Circle’ı kurdu. Akabinde APC, biraz da Tool’un 2000’lerdeki sessizliğinden faydalanarak neredeyse Tool’dan daha popüler oldu. Bu arada Keenan’ın işi biraz daha mizah yönüyle ele aldığı Puscifer projesine de kulak vermenizi öneririz.
Az önce bahsettiğimiz 90’lar müzik devriminin Avrupa’daki sanat yönetmeni ise Radiohead’di. İlk albümünü 93’te yayımlayan İngiliz grup, rock müziği sonsuza kadar değiştiren bir etki yarattı. Modern rock’ın temelleri de, alternatif rock’ın ilk büyük adımları da bu grubun yaptığı müzikte saklıydı. Ardından vokalistleri Thom Yorke, 2009 yılında Atoms for Peace’i kurdu. Yanında Red Hot Chili Peppers basçısı Flea, R.E.M.’den (ve Beck’in grubundan) davulcu Joey Waronker, Radiohead’in prodüktörü Nigel Godrich (gitarist ve klavyeci olarak) ve Forro in the Dark grubundan Brezilyalı perküsyoncu Mauro Refosco vardı. AFP, Radiohead’e nazaran daha elektronik ve içe dönük sound yapısıyla kimlik kazandı.
AUDIOSLAVE 90’ları (ve dolayısıyla günümüzü) değiştirenlerden devam ediyoruz... Protest rock’ın dünya çapındaki en büyük kıvılcımını yakan Rage Against the Machine’i duymayanınız, bilmeyeniniz yoktur. Bu olağanüstü grup, 2000 yılında kariyerini sonlandırınca ünlü müzik adamı Rick Rubin dâhiyane bir fikirle çıkageldi. RATM’in gitaristini, basçısını ve davulcusunu alıp mikrofonu da 90’ların alevli delikanlılarından Chris Cornell’e emanet etti. Sonuç? Daha iyi bir kimya beklenemezdi doğrusu! Audioslave, MTV yayın politikasının “Rock müzik ölüyor mu?” tartışmalarına sebep olduğu erken 2000’lerde türün façasını topladı, gitar müziğine karizmasını geri kazandırdı.
GORILLAZ Bugün Brit pop diye bir tür varsa, bunda 89 çıkışlı Blur’ün etkisi yadsınamaz. 90’larda peş peşe sıraladıkları 6 albümle adeta Ada’nın en büyük ikonlarına kafa tuttular ama alternatif kanattan kopmadılar. Fakat grubun frontman’i Damon Albarn, 2000 yılında yanına çizgi roman yazarı Jamie Hewlett’i alarak ana akım dinleyici kitlesini avlamayı denedi ve Gorillaz’ı kurdu. Çizgi karakterlerden oluşan bu animasyon grup, popüler müzik dünyasında çok büyük bir patlama yaptı ve Gorillaz’ın çizgi karakterleri birçok gerçek müzisyenden daha ünlü oldu. Hatta çizgi karakter olmalarına rağmen hınca hınç dolu konserler bile verdiler.
NİSAN 2015
GRINDERMAN
27
NOEL GALLAGHER’S HIGH FLYING BIRDS
80’lerin başında The Birthday Party’den ayrıldığında onu kimse tanımıyordu. Fakat 1984’te başladığı solo kariyeriyle öyle işlere imza attı ki, 2000’lere girerken tüm zamanların en iyi şarkı yazarları arasındaydı. Tabii ki büyük usta Nick Cave’den bahsediyoruz. Nick Cave and the Bad Seeds diskografisi ile post-punk’tan gotik rock’a ilham vermediği alternatif rock akımı neredeyse kalmamıştı. 2006’da kurduğu Grinderman ile ise garaj üslubuna ve ağır rock’a ulaştı. Bu projenin ömrü kısa sürdü ama Cave’in yaratıcılığının hangi noktalara varabileceğini görmemiz açısından iyi bir dönemdi.
Oasis denince herkesin aklına hemen hemen aynı anahtar kelimeler gelir: İngiltere, 90’lar, rock’n roll, asilik, umursamazlık, kitle müziği, kavgalar, ayrılıklar, barışmalar ve tabii ki Noel ile Liam Gallagher kardeşler... Oasis son olarak 2009’da fişi çekince, kardeşlerin büyüğü Noel, bir sene sonrasında bir projeyle çıkageldi. İddiası çok büyüktü: Oasis’ten daha iyi müzik yapmak. Bunu ne kadar başardığı dinleyicilerinin takdirine kalmış, ama Noel’in karakterinden taviz vermeden yola devam edebilme motivasyonunu yakalaması uzun süre gündemde kalmıştı. Bu arada kardeşlerin küçüğü Liam’ın Oasis yokken sessiz kaldığını sanmayın; o da Beady Eye grubuyla takılıyor.
STONE SOUR
THE DEAD WEATHER
Stone Sour’u yan proje olarak adlandırmak aslen yanlış olabilir, kabul ediyoruz. Ama grubu bu listeye ekliyorsak bir sebebimiz de var: 2000’li yılların en büyük metal grubu Slipknot’tan vokalist Corey Taylor ve gitarist Jim Root, aslında Slipknot kadrosuna katılmadan önce Stone Sour elemanlarıydılar. Fakat Slipknot, kariyerine öyle bir başladı ki, Stone Sour’un ilk albümü ancak Slipknot’un ikinci albümünü yayımladıktan sonra çıkabildi. Yani Slipknot, bir anda Corey ve Jim’in asıl grubu oluverdi! Bugün hâlâ Slipknot’tan vakit kaldıkça aktifleşen bir grup hüviyetine sahip olan Stone Sour, özellikle son 3 albümüyle aslında bir yan projeden çok daha fazlası olduğunu kanıtladı.
2000’lerin ilk rock misyonerlerindendi The White Stripes. Deli dahi Jack White ve o dönemki eşi Meg White’tan oluşan grup, iki kişiden çıkabilecek maksimum etkiyi yaratıp yeni milenyumun başında rock’ın köklerini diriltti. 2007’de The White Stripes defterini kapattıklarında arkalarında dev albümler bırakmışlardı. Ardından Jack White boş durmadı. Aslında önce The Raconteurs’ı kurdu, fakat The Dead Weather’la daha fazla dinleyiciye ulaştı. Rock temelinden asla kopmadı ama yanına hep blues’u, garaj tonlarını, saykodeliği ve hatta funk’ı bile kattı. O kadar üretkendi ki, grup işleyişinin hızını kesmesine ikna olmadı. Artık tek tabanca ilerliyor ve daha hızlı üretiyor...
THEM CROOKED VULTURES
VELVET REVOLVER
Yan projelerde süpergruplara rastlanır, ama böylesi bir süpergruba rastlamak müzik tarihinde pek mümkün olmamıştı. Hiperaktiflik boyutlarında üretken müzik dahisi Dave Grohl, yanına Queens of the Stone Age’in frontman’i Josh Homme’u ve insanlık tarihinin en büyük gruplarından Led Zeppelin’in basçısı John Paul Jones’u alınca akan sular durmuştu. 2009-2010 yıllarında aktif olan bu grup, tek albüm ve özel konser performanslarıyla son yılların en özel projelerinden biri olarak belleklerdeki yerini aldı.
Son büyük rock efsanesi Guns N’ Roses’tan Slash, Duff ve Matt, yanlarına gitarist Dave Kushner’ı ve Stone Temple Pilots’tan vokalist Scott Weiland’ı alınca ortaya bu büyük makineyi çıkardılar. Evet, Velvet Revolver dev bir silahtı ve daha ilk kurşununda hedefi 12’den vurmuştu. Yine bu listede yer alan Audioslave ile birlikte, 2000’lerin en iyi süpergrubu unvanını hâlâ taşıyan grup, henüz perdeyi kapatmış değil. Ama Weiland’ın yerine yıllardır birini bulamamaları da ümitleri hafiften kırıyor gibi….
28
NİSAN 2015
KİMSE KARIŞMASIN! Ülkemiz yeraltı piyasasının en önemli rap gruplarından Mode XL, artık yoluna Sony Music’le devam ediyor. Firmadan yayımlanan ilk kayıtları ‘Kimse Karışmasın’ ufak çaplı bir fırtına koparttı, biz de Postkolik ekibi olarak bu sağlam grubu daha yakından tanımanız için kendileriyle söyleşi yaptık. n Erdem Tatar ‘Kimse Karışmasın’ sert sözlerine rağmen liste başı olan bir şarkı. Ülkemizde çok emsali olmayan bir durum... Bu başarının altında yatan şey, insanların artık “harbi” sözlere olan özlemi mi, yoksa sizce başka sebepler de var mı? Birbirinden farklı disiplinleri bir arada doğru çalıştırmak ve onu doğru sunmak yaptığımız en iyi iş diyebiliriz. Sözlerin sert olmasından ziyade, ülkemizin müzik bağışıklık sisteminin tanımadığı bir üslup sergiledik. Bu şekilde tepkiler almak mutluluk verici. “Düzmece” ve “Eski Bi’ Numara” klipleri ülkemizde kült mertebesindedir, sizce video kliplerin müzik piyasasındaki yeri nedir ve kliplerinizi kurgularken nelere önem veriyorsunuz? Müzik izlenir hale geldi. Sadece videosu
olmadığı için kaybolan nice güzel şarkılar var. Görsel bir dünyada yaşıyoruz. Biz müziğimizi yaparken aynı zamanda görsel dünyasını da kafamızda oluşturuyoruz ama daha önemlisi bunu uygulayabiliyor olmamız. Mutfakta ne kadar iyiysek sunumda da bir o kadar iyi olmamız gerek. VEYasin aynı zamanda elektronik müzik prodüktörlüğü üzerine seminerler veriyor. Ülkemizdeki rap müziğin yerelliği üzerine fikirleri ve Mode XL’in prodüksiyon aşamasında nelere özen gösterdiği hakkında neler söylemek istersiniz? Sınırların kalktığı bir dünyada rap müziğin yerelliği de kalmadı diyebiliriz. İşini doğru yapan her müzisyen dünyanın çeşitli yerlerinden besleniyor. Artık önemli olan tını. Altyapınızda ve sözlerinizde doğru tınıyı yakaladığınız
MODE XL FARKI Mode XL’in yeni single’ı “Kimse Karışmasın” yoğun ilgi görüyor. Single, geçtiğimiz ay emsaline az rastlanır bir başarıya imza atıp satışlarıyla D&R’ın en çok satan single’lar listesinde de tepeye yerleşti. Mode XL’in, Sony Music’le ortaklığı grubun popüler piyasaya da sert sözleri ve başarılı müziğini sevdirebildiğinin kanıtı. Hip hop & rap tarzından hoşlanan Postkolik okurları ıskalamasınlar.
anda başarılı bir iş yapmışsınız demektir. Yasin’in seminerlerinde vurguladığı da müziğin evrenselliği. 90’ların sonundan beri aktif bir grup olarak ülkemiz rap piyasasının gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Toplumsal yozlaşma ve çürüme her alanda kendini gösteriyor. Rap müzik de bundan payına düşeni aldı. Söz konusu zamanlarda protest olduğu için sevdiğimiz ve sahiplendiğimiz parçalar ruhunu kaybetti, yerini kaygılara bıraktı. Değişim mutlaktır; ancak rap’i hece matematiğine indirgemek onu sıradanlaştırmaktır. Ne söylediğimiz kadar nasıl söylediğimiz de önemli. Ankaralı gruplar genelde İstanbul’a gelerek Türkiye piyasasını ele geçiriyorlar. Siz iki büyük şehri nasıl kıyaslarsınız ve Ankaralı olmanın müzik ve özellikle de sözlerinize direkt etkisi nedir? Ankara hayal kurabileceğiniz, İstanbul gerçekleştirebileceğiniz bir şehir. Hayal gücü yoksa yetenekler anlamsız kalıyor. Yaşadığımız şehirlerin sözlerimize doğrudan bir etkisi yok. Müzik yaparken içinde bulunduğumuz oda, o anki ruh halimiz, havanın durumu gibi faktörler bizim için şehirden daha önemli etkenler. Sony Music ile anlaşma imzalayan türünün hiç şüphesiz en sert grubusunuz. Yeni şirketinizle iletişiminiz ne durumda ve bu ortaklığın Mode XL için nasıl kapılar açacağını öngörüyorsunuz? Sony Music ile her şey yolunda. Bizden sadece üretmemizi bekliyorlar. Ne üreteceğimizi bize bırakıyorlar. Verdiğimiz mücadelede verdikleri destek motivasyonumuzu yukarı taşıyor.
zipcar poster 200x310mm.pdf
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
1
3/26/15
12:00 PM
30
NİSAN 2015
EN HIZLI EN ÖFKELİ Tüm zamanların en çok hasılat yapan film serilerinden Fast & Furious, 7. filmiyle şimdiye kadarki en iddialı çıkışını yapmaya hazırlanıyor! Biz de bu vesileyle hem serinin son filmine hem de tüm zamanların en iyi otomobil temalı aksiyon filmlerinden bazılarına göz atalım dedik. n Erdem Tatar
F
ast & Furious 7 için şu an her şey yolunda gözükse de, prodüksiyon sürecinde ekip devasa bir acı yaşadı bildiğiniz gibi. Aslında Fast & Furious markası için her şey yolunda gidiyordu. Serinin altıncı filmiyle beraber gişe rekorları altüst edilmiş, markanın toplam hasılatı iki milyar doları geride bırakmıştı. Vin Diesel, Universal şirketiyle olan bağını iyice kuvvetlendirmiş ve yeni film için 250 milyon dolarlık bir bütçe almıştı. Fast & Furious 7, tüm zamanların en pahalı filmlerinden biri olarak tasarlanmıştı. Filmin halihazırda çok zengin olan kadrosuna son yılların en önemli aksiyon aktörü Jason Statham ve Hollywood’un efsane isimlerinden Kurt Russell da dahil olmuştu. Oldukça pozitif bir atmosferde devam eden set günlerinin neredeyse yarısına gelinmişti ki, o acı haber tüm dünyayı sarstı. Fast & Furious serisinin ilk filmden beri demirbaş isimlerinden olan Hollywood’un en yakışıklı aktörlerinden Paul Walker, geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirmişti. Bu acı kayıp öyle bir etki yarattı ki, ekip çekimleri altı aylığına durdurdu. Ardından bir yandan yas süreci
devam ederken diğer yandan filmi tamamlama mücadelesi başladı. Senaryonun çekilmemiş kısımları elden geçirildi ve Paul Walker’ın kalan sahneleri kendisine çok benzeyen öz kardeşleri Caleb ve Cody Walker’ın kamera karşısına geçmeleriyle tamamlandı.
YÖNETMEN DEĞİŞTİ Furious 7’ın en önemli değişikliklerinden biri de yönetmen kadrosunda yaşandı. Serinin üçüncü filmi olan FF: Tokyo Drift’ten beri tüm Fast & Furious filmlerini yöneten Justin Lin, seriden emekli oldu. Ayrılığından birkaç ay sonra öğrendik ki, kendisi yeni Star Trek filmini çekecekmiş. Film 2016’da gösterime girdiğinde neler yaptığını göreceğiz. Furious 7 ise çok farklı tarzdan bir yönetmen tercihiyle seriye yeni bir soluk getiriyor. Saw, Insidious ve Conjuring gibi başarılı korku filmlerinin yönetmeni James Wan, Furious 7’da yönetmen koltuğunda oturuyor. Hollywood’da korku filmi yönetmenlerinin dev bütçeli marka filmleri yönettiği pek nadir görülür. Zira James Wan da ilk Spider-Man üçlemesini çeken Sam Raimi’den beri bu başarıya erişebilen yegane yönetmen oldu.
Filmden yayımlanan fragmanlardan gördüğümüz üzere Wan, bu ağır yükün altından kalkmışa benziyor. Uçaktan atılan otomobiller ve iki gökdelen arasında uçuşa geçilen sahne heyecandan hop oturup hop kalkmamıza sebep oldu. Eminiz filmde fragmanlarda görmediğimiz daha ne efsane numaralar vardır. Furious 7, hiç şüphesiz en büyük kozunu yeni kötü adam için Jason Statham’ı seçerek oynadı. Aksiyon filmlerinin son yıllardaki en popüler aktörü olan Statham, serinin bir önceki filminde Luke Evans tarafından canlandırılan Owen Shaw’un abisi Deckard Shaw rolüyle kamera karşısına geçmişti. Anlayacağınız ekibimiz bu defa çetin cevize çattı. Şimdiye kadar izlediğimiz görüntülere bakılırsa Statham, Vin Diesel ve çetesinin tozunu attıracağa benzer. Bu arada son dönemin ünlü hip hop şarkıcısı Iggy Azalea da güzelliğiyle arzı endam edecek ve bu film vesilesiyle ilk kez beyazperdede gözükecek. 2015 yılının ilk blockbuster filmi olan Furious 7 ülkemizde de tüm dünyayla birlikte 3 Nisan’da gösterime girecek. Kemerlerinizi sıkı sıkıya bağlayın ve vitesi yediye takmaya hazırlanın!
NİSAN 2015
31
ASFALT AĞLATAN 10 FİLM
BULLITT (1968) THE ITALIAN JOB (1969)
Hapisten yeni çıkmış Charlie’nin ömrü boyunca kovaladığı o büyük iş ayağına gelir. Çin’den İtalya’ya sevk edilen 4.5 milyon dolar değerindeki altın külçeleri çalmak Charlie’nin tek amacı olmuştur. Üç Mini ile gerçekleştirilen şahane soygun ve baş döndüren araba takip sahneleriyle The Italian Job tam bir klasiktir! Michael Caine’in gençlik yıllarındaki performansına hayran olacaksınız!
Steve McQueen’in efsane oyunculuğu ve Jacqueline Bisset’in olağanüstü güzelliği bir araya geldiğinde insanın gözü başka bir şey görmek istemese de, Bullitt tüm zamanların en sağlam otomobil aksiyonu performanslarından birini sergileyerek sinema tarihine geçiyor. Gözü pek dedektif Frank Bullitt direksiyon başında San Francisco sokaklarının altını üstüne getirirken siz de koltuğunuza mıhlanacaksınız.
THE GUMBALL RALLY (1976)
TAXI (1998)
Leon ve Beşinci Element gibi mükemmel filmlerle dünya sinemasında kendine önemli bir yer edinen ünlü yönetmen Luc Besson’un yazdığı, Gerard Pires’in yönettiği Taxi serisinin ilk filmi, tüm zamanların en başarılı otomobil aksiyon filmlerinden biri olarak kabul edilir. Basiretsiz bir polis, çılgın bir taksi şoförü ve Paris’in göbeğinde muazzam bir kovalamaca!
Sıradan hayatlarında mutlu mesut yaşayıp giden bir grup insan aslında gizli bir turnuvanın katılımcılarıdır. Şifre sözcük “gumball” duyulduğu andan itibaren birbirleriyle yarıştan başka alakaları olmayan bu insanlar bir araya gelirler ve kıyasıya yarış başlar. Sürat tutkunlarına tavsiyemizdir!
THE MAD MAX 2 THE ROAD WARRIOR (1981)
Tüm zamanların en beğenilen postapokaliptik maceralarından biri olan Mad Max’in ikinci filmi aynı zamanda Avusturalya çöllerinde geçen muazzam araba yarışı sahneleriyle izleyenlere parmak ısırtır. Mel Gibson’ın pek çok sahnenin çekiminde dublör kullanmak yerine arabasını bizzat sürdüğünü de not düşelim!
GONE IN 60 SECONDS (1974)
Otomobilde altın kuraldır; orijinali varken yedek parçaya tenezzül etme! Bu film için de aynısı geçerli; vaktinizi Nicolas Cage ve Angelina Jolie’li filmle harcamayın ve orijinalinin ustalığının tadını çıkarın. Tamı tamına kırk sekiz arabalık bir zincirleme soygun sonrasında beş şehirde devam eden inanılmaz bir kedi fare kovalamacasını izlemeye hazır olun!
THE CANNONBALL RUN (1981)
Kadroya bak hizaya gel! Burt Reynolds, Roger Moore, Farrah Fawcett, Dean Martin, Sammy Davis Jr., Peter Fonda, Jack Elam ve Jackie Chan! Bu emsalsiz kadronun Amerika’nın bir ucundan öteki ucuna devasa bir yarışta kıyasıya kapıştıklarını ekleyelim. The Cannonball Run, tüm zamanların en önemli illegal yarış filmlerinden biri.
DRIVE (2011)
Bu film sinema tarihinin en başarılı arabalı açılışlarından birine sahip bu film. Ryan Gosling’in sadece romantik filmlerin yürek yakan yakışıklısı olmadığının da kanıtı. Nicolas Winding Refn’in Cannes’ı kasıp kavuran macerası, bir otomobil dublörünün intikam mücadelesini anlatıyor. Filmin kendisi yeterince şaheser değilmiş gibi, olağanüstü müzikleri de izlerken sizi hipnotize edecek eminiz.
TALLADEGA NIGHTS: THE BALLAD OF RICKY BOBBY (2006) Listemizde aksiyon, gerilim ve heyecan yüklü filmler varken bir de kahkaha fırtınası eklemek istedik. Will Ferrell’ın SNL kariyeri sonrasında girdiği sinema dünyasında başrol olarak yer aldığı ilk filmlerdendi Talladega Nights. John C. Reilly’le birlikte kelimenin tam anlamıyla döktürüyorlar. Kurşunsuz bir kahkaha tufanı!
CARS (2006)
Yaşı ve ruhu her daim genç kalan Postkolik okurlarını da ihmal etmedik ve aksiyonla asfaltı şirin bir konseptle buluşturan Cars’ı listemize ekledik. Radiator Springs’in çetin şartlarında var olma mücadelesi veren toy ve hiperaktif yarış arabası Lightning McQueen’in dostluk ve aile kavramlarıyla buluşan sımsıcak hikayesini tüm sürat severlere tavsiye ediyoruz.
32
NİSAN 2015
EV YEMEĞİ GİBİSİ YOK! İstanbul’un arka sokakları lezzetli mekânlarıyla bizi şaşırtmaktan asla vazgeçmeyecek gibi görünüyor. Özellikle ev yemeği konusunda her an ve her türlü sürprizle karşılaşmak mümkün. Hesaplı, hızlı ve leziz bir ev yemeği yemek için, damakların vazgeçilmezi haline gelen bu mekânlara sizin için göz attık. n Nurdan Gündoğdu HELVEITA Ev yemeği yapan mekanlar listesinin her zaman ilk sırasında yer alabilecek güçte ve lezzette olan Helvetia, Asmalımescit’in olmazsa olmazlarından. Sürekli kalabalık oluşu yer bulmakta zorlanmamıza yol açsa da, buradaki lezzetlerin beklemeye değdiğini düşünüyoruz. Sebze ağırlıklı menüye sahip olan mekanın favori yemeği ise tavuk graten. Bulunduğu konum itibariyle, zincir restoranların rakibi olarak yıllardır ayakta durmasının lezzetli sebeplerini siz de mutlaka tatmalısınız!
Adres: General Yazgan Sok. No: 8/A Asmalımescit
HAYVORE Lazca’da “Ben Buradayım” anlamına gelen Hayvore, ev yemeğinde uzmanlaşan yöresel bir mekan. Karadeniz’den gelen malzemelerle yapılan lezzetli yemekleri kesinlikle denemelisiniz. Karalahana çorbanızı kaşıklarken bir daha ne zaman gelsem diye düşünmeye başlayacağınız garanti. Diğer yandan da mısır ekmeğinin müdavimi olmakla, ev baklavasına evlenme teklif etmek arasında gidip geleceksiniz. Ne diyelim, burada yemek yemek zor iş!
Adres: Turnacıbaşı Cad. No:4 Beyoğlu
ÖZKONAK 1963 yılında kurulan mekân sütlü tatlılarıyla nam salmış olsa da, ev yemeği konusunda da bir hayli iddialı. İstanbul’un mutlaka uğranması gereken restoranlarının arasında yer alması boşuna değil. Günlük olarak hazırlanan yemeklerin malzeme seçiminde büyük titizlik gösteriliyor. Komşu esnaflardan alınan taze ürünler, yıllardır aynı lezzetin korunmasında önemli bir rol oynuyor. Ev yemeklerinin haricinde muhallebisi de övgüyü hak ediyor, haberiniz olsun.
Adres: Akarsu Cad. 46/B Cihangir
KANAAT LOKANTASI Bir aile işletmesi olan Kanaat Lokantası, 1933 yılından beri hizmet veriyor. Zengin ev yemeği menüsüyle mekândan içeri girdiğiniz an önce gözleriniz doymaya başlıyor, sonra da mideniz bu şölene katılıyor. Kestaneli iç pilav konusunda ne kadar başarılı olduklarına inanamayacaksınız. En kısa sürede rotanızı Üsküdar’a çevirmeniz iyi bir fikir olabilir.
Adres: Selmanipak Cad. No: 25 Üsküdar
ŞAHİN LOKANTASI Taksim’de yemek mevzusunu hızlıca çözmek için Şahin Lokantası biçilmiş kaftan. Bu kadar uygun fiyata böyle leziz yemek zor bulunur. Ev yemeği konusunda galiba tek rakipleri annelerimiz. Her şey olması gerektiği gibi; ne eksik, ne de fazla. Servis, ilgi ve alaka da keza aynı şekilde üst düzeyde.
Adres: Orhan Adli Apaydın Sok.11/A, Tepebaşı
DOĞAYA DÖNÜŞ Nişantaşı’nda önemli bir eksikliği hakkını vererek kapatan Doğaya Dönüş, günlük hazırlanan ev yemekleriyle sağlıklı beslenmek isteyenlerin kalbini çalıyor. Lezzetli yemek menüsünde kış yemekleri öne çıkarken, salata çeşitleri de tabağınızın iyi bir tamamlayıcısı olarak hazır bulunuyor. Eğer şanslıysanız ve gittiğinizde köfte kaldıysa, tadına kesinlikle bakmanızı tavsiye ediyoruz.
Adres: Hüsrev Gerede Cad. Fırın Sok. No: 104/10 Teşvikiye
TARİHİ SUBAŞI LOKANTASI Burada, hem ev yemeği hem de Osmanlı-Türk mutfağı lezzetlerini bir arada bulacaksınız! Zengin bir yemek seçkisiyle baş başa kalmak ilk başta karar vermenizi güçleştirse de, sonrasında midenizin bayram edeceğini söyleyebiliriz. Nuruosmaniye Camii’nin hemen altında yer alan mekân, tarihi dokusuyla İstanbul’un kıymetlilerinden. Daha uzun yıllar boyu ayakta kalmasını diliyoruz.
Adres: Beyazıt Mh., Ç. Nuruosmaniye Cad. No:48, Fatih
ÜÇÜNCÜ MEVKİ Üniversite ve özellikle Erasmus öğrencilerinin gözdesi olan Üçüncü Mevki’de her şey çok uygun fiyata ve ortalamanın üstünde bir lezzetle sunuluyor. Mekâna gittiğinizde masaların üzerinde yer alan menüden yemeğinizi seçiniz, boş bir kâğıda ne istediğinizi yazınız ve etrafınıza baktığınızda hemen görebileceğiniz o küçük asansöre sipariş kâğıdını yerleştirip yollayınız. Arkadaşlarınızla kısa bir sohbetten sonra, yemeğinizi asansörden almak için hazırlanmaya başlasanız iyi olacak. Farklı bir sistem, ama lezzetler dayanılmaz!
Adres: Öğüt Sokak 18, Beyoğlu
NİSAN 2015
34
SUDA KÖPEK VAR! Sualtı fotoğraf çekimleriyle popülerliği günden güne artan Seth Casteel’in, köpeklerle yaptığı şahane projelere kayıtsız kalamadık ve ünlü fotoğrafçıyla bu ay piyasaya çıkacak yeni kitabı ‘Underwater Babies’ öncesinde görüştük. n Eda Yenivatan
M
alumunuz, devir bir gecede popüler olma devri! Sosyal medyaya yüklediğiniz fotoğraflar, siz yatıp kalkıncaya dek ortalığı ayağa kaldırabilecek duruma geldi. Ödüle doymayan fotoğrafçı Seth Casteel’in macerası da, bu durumun havalı örneklerinden biri aslında. Sanatçının hikayesi, birkaç yıl önce köpeği Buster’ı fotoğraflamak istediği bir günde, bir tenis topunun peşinden havuza atlamasıyla başlamış. Sevimli köpeğin sudaki hali Casteel’in dikkatini çekmiş ve onu su altı kamerasıyla fotoğraflamış. Sonrasında Seth’in internette paylaştığı bu bir hayli etkileyici su altı fotoğrafları, kısa sürede yoğun bir ilgiyle karşılanmış ve bu kıvılcım anı, fotoğrafçının hayatta gideceği yolu belirlemesini sağlamış. Seth Casteel, bugün New York Times’ın en çok satanlar listesinin başında gelen fotoğraf kitaplarının yaratıcısı. Casteel’in söylediğine göre, kendisini başarılı bir fotoğrafçıya dönüştüren şey ise hayvanlarla olan sıkı bağı. 2007 yılında barınaklardaki hayvanlara
birer yuva bulabilmek için köpekleri en güzel halleriyle fotoğraflama konusunda gönüllü olması Seth’i bu sanatla tanıştırmış. Evsiz hayvanları görüntülerken, onların her biri kendine özgü karakterlerini açığa çıkararak birçok hayvanın aile sahibi olmasını sağlamış. Uzun bir süre hayvanların karadaki kahramanı olmayı sürdürdükten sonra, köpeği Buster ile başlayan havuz macerası ile birlikte artık suda da onların yanında olmaya karar vermiş. Kredi kartının limitlerini sonuna kadar tüketmek pahasına, genellikle sörf fotoğrafçılarının kullandığı sualtı çekim ekipmanlarını satın alıp kariyerine bir sualtı fotoğrafçısı olarak devam etme yolundaki ilk adımı böylece atmış.
UNDERWATER PUPPIES “Su, köpeklerin doğal içgüdülerini en iyi sergileyebildikleri yer” diyen Casteel, köpeklerin suda olduklarında meraklı, eğlenceli ve hedefe odaklanmış ilkel benliklerinin ortaya çıktığını söylüyor. Fotoğraflarda bu etkiyi en iyi şekilde yansıtmaya çalışan sanatçı, projesi ‘Underwater Dogs’ ile beklediği ilgiden fazlasını görünce, sevimlilikleriyle gönüllerde taht kuran yavru köpeklerle serinin devamını çekmeye başlamış. Fotoğrafçının yavru köpeklerle çalışmasının birçok sebebi var aslında. Öncelikle projenin asıl hedefi evcil hayvan sahiplerini havuzlar konusunda uyarmak. Havuzların hem çocuklarımız, hem de tüylü yavrularımız için potansiyel bir tehlike olduğunu belirten Casteel, yavru köpeklerin havuz konseptini anlayamadığını, dolayısıyla da boğulma olasılıklarının yüksek olduğunu söylüyor. Bu yüzden köpek dostlarımıza, suda hayatta kalma eğitimleri vermemizi öneriyor. Kendisi de bilinçli bir davranış sergileyip ‘Underwater Puppies’ projesi için, tam 1500 yavru köpeğe yüzme öğretmiş. Casteel’in bu projeyi hayata geçirmesinin bir diğer önemli sebebi de, barınaklarda yaşayan bu yaramaz minikleri en olağanüstü halleriyle gösterip onların birer aileye sahip olmasını sağlamak. Sanatçı, bu konuda da amacına ulaşmış ve köpeklerin sudaki tatlılıklarını gösterip birçoğunun yuva bulmasını kolaylaştırmış. Seth Casteel, köpeklerle suda çalışmanın
Seth Casteel
eğlenceli olmasının yanında, bazı zorlukları olduğunu da söylüyor. Havuzda nefes tutarak yaptığı çekimlerin zamanı köpeklerin huyuna göre değişse de, günde ortalama 12 saati suda geçiyor. Oyuncakların peşinden dalıp çıkan minik yaramazlar, zaman zaman istemeden de olsa fotoğrafçıya pati darbeleriyle karşılık verdikleri için, Seth suda dalgıç giysileri kullanmayı tercih ediyor. Fotoğrafçı, her şeye rağmen insanın modunu her daim yükselten ve sevgiden başka beklentileri olmayan bu canlılarla çalışmanın bulunmaz bir nimet olduğunu da ekliyor. Sanatçı bu ay piyasaya çıkacak yeni kitabı ‘Underwater Babies’ projesinin de müjdesini veriyor. Bu kez Casteel, su altında bebeklerle yaptığı olağanüstü çekimlerle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Fotoğrafçının diğer muazzam işlerini görmek için www.littlefriendsphoto.com adresini ziyaret edebilir, suyun dokunduğu her şeyi ne kadar güzelleştirdiğini kendi gözlerinizle görebilirsiniz.
MODA N
İ
S
A
N
2
0
1
5
CHRISTOPHER KANE MARS İŞRBİRLİĞİ İSKOÇ tasarımcı Christopher Kane, ünlü makyaj markası NARS ile bir makyaj koleksiyonu oluşturmak üzere işbirliğine girdi. Defilelerindeki sade ve makyajsız gibi görünen uygulamaları ile dikkat çeken Kane, her zaman beklenmedik tarzı ile öne çıkıyor. Bu nedenle Nars ile olan işbirliğinde de tasarımcının oldukça yenilikçi bir koleksiyon sunacağı var sayılıyor. Geçtiğimiz moda haftasında Londra’da gerçekleşen şovunda uygulanan makyajın koleksiyondan ipuçları taşıdığı da varsayımlar
arasında. Buna göre The Christopher Kane for NARS Collection’daki ürünler Kane’in imza niteliğindeki nude renklerini ve doğal dokunuşlarını taşıyacak. Yıllardır birlikte çalıştıkları ve bu nedenle bu işbirliğinin tam yerinde olduğunu vurgulayan ünlü modacıya göre NARS markası kendi çizgisine ve tarzına oldukça yakın. The Christopher Kane for NARS Collection, rimel, ruj ve allıktan oluşuyor. Önümüzdeki ay piyasaya sürülecek olan koleksiyonu merakla bekliyoruz.
GÖZLÜKLER TERTEMİZ! GÖZLERI sağlam olanlar için sadece yazın, gözleri bozuk olanlar içinse dört mevsimin sorunudur kirli camlar. Gözlüklerinizin camını temizlemek için verdikleri küçük mendillerin asla yanımızda olmaması, bulabildiğimiz en yakın yumuşak kumaştan medet ummamıza neden olur. Bu durumda kötü gün dostumuz ise üzerimizdeki tişörtün etekleridir. Yaratıcılarının muhtemelen dört-göz olduğunu varsaydığımız ‘The Cleaning T-shirt’ işte tüm bu sorunun bir numaralı kurtarıcısı! Madem herkes iş başa düşünce tişörtün eteklerine sarılıyor, öyleyse neden temizleyici bir tişört yapmayalım ki fikrinden yola çıkan Skotch-Brite, bu temizlik krizini tam bir fırsata dönüştürmüş. İster gözlük camınızı silin ister cep telefonu ekranınızı, bu ‘temizleme’ tişörtü hayat kurtaracak cinsten bir ürün. Fakat dâhiyane fikrini ticarete dökmeyi tercih etmeyen Skotch-Brite, bu ürünü sadece müşterilerine hediye olarak veriyor.
36
NİSAN 2015
GRAFİK DESEN DÜŞKÜNLERİNE KENDILERINI kalabalıktan ayrı görenler ve alternatif tasarımlar arayanlar, sizi şöyle alalım. Marka felsefesi olarak bu iki mottoyu benimseyen 8th Act’ı huzurlarınıza sunuyoruz! Yaratıcı, rahat ve renkli tasarımları ile dikkat çeken marka, unisex ürünler tasarlıyor. Genç nesle modern ve grafik ağırlıklı tasarımlar sunan 8th Act, geçtiğimiz yıl İstanbul’da kurulmuş. Markanın koleksiyonunda grafik desenleri ile öne çıkan sweatshirt ve taytlar bulunuyor. Uygulanan özel boyama tekniği sayesinde her parça üzerindeki grafik desenler ürüne has ve benzersiz hale geliyor. Her bir desenin kendine özel bir hikâyesi var ve tasarımcılar bu hikâyelerin içinde kendinizden bir şeyler bulacağınızdan eminler. 8th Act’ın ürünlerini Galata Selfestate, Teşvikiye Union 22, Nişantaşı Kumpanya 62’de bulabilir ya da web sitesi üzerinden sipariş verebilirsiniz. H www.8thact.com H
HER DAİM TURİSTLERE NISAN ayına geldik, havalar ısınmaya başladı. Güneş bize göz kırptıkça, içimizdeki seyahat ışığını da kıpırdatıyor. Ve yerinde duramayan bu yanımız ‘hadi kalk bir hafta sonu kaçamağı yap’ diye bizi dürtüyor. Bu seneki kaçamaklarınıza renk katacak süper bir önerimiz var. Stil sahibi seyahat severler için el yapımı ürünler üreten Zelazo, kullanışlı ve yaratıcı sırt çantaları ile gezenti ruhumuza yepyeni zevkler sunuyor. İstanbul merkezli Zelazo, Mehmet ve Nazlı’nın yaratıcılıklarını sergiledikleri bir oyun alanı. Ürünlerini Etsy üzerinden ‘the big tourist’ adıyla ve kendi siteleri Zelazo üzerinden satıyorlar. Tasarımları arasında rengârenk ve birbirinden işlevsel sırt çantaları bulunuyor. Üstelik bazı ürünler su geçirmez; yani sizinle birlikte her türlü maceraya girmeye ve eşyalarınızı korumaya hazır! Festivaller için de biçilmiş kaftan olan sırt çantalarını incelemek ve detaylı bilgi almak için Zelazo’nun web sitesine göz atabilirsiniz.
WES ANDERSON’CILARA MÜJDE! ÜNLÜ yönetmenin her filmine ayrı bir hayranlık besliyor ve hepsinden bir kesiti yanınızda taşıyabilecek kadar çok seviyorsanız, bilin ki yalnız değilsiniz. Sizinle aynı duygulara sahip olduğunu tahmin ettiğimiz İtalyan girişimci Alberto Favaretto, bu tutkusunu harika bir işe dökmüş. Anderson’ın The Darjeeling Limited filminde görülen bu şahane valiz seti, Louis Vuitton tarafından üretilmiş. Alberto Favaretto, ürünleri Etsy üzerinde, yönetmenin Moonrise Kingdom filminde geçen bir kitabın ismi olan ‘Very Troubled Child’ adını verdiği dükkânında satışa sunuyor. Louis Vuitton deyince gözünüz korkmasın; The Darjeeling Limited valiz seti fiyatı satın alınabilir düzeyde. El boyaması bu özel setin dışında Favaretto’nun mağazasında Anderson’ın diğer filmlerinden esinlenilmiş farklı birçok ürün de bulunuyor. The Darjeeling Limited filminin açılış sahnesindeki bornoz, The Grand Budapest Hotel tişörtleri ve iPhone kılıfları bu parçalardan sadece bazıları. H www.etsy.com H
H www.zelazolab.com H
37
NİSAN 2015
VE ÇORAPLAR AĞLARDA! ÇORAP çekmecesinin dağınıklığından ve sıkıcılığından mı yakınıyorsunuz? Sizi bu tekdüzelikten kurtaracak harika bir fikrimiz var: Top çoraplar! Giydiğiniz zaman bangır bangır bağırmayan fakat toparlayıp çekmecenize yerleştirdiğinizde farkını ortaya koyan bu çorap serisine bayıldık! Üstelik bu kadar basit ve aynı zamanda eğlenceli bir fikri daha önce neden düşünemediğimizi sorgularken bulduk kendimizi. Temiz çamaşırları çekmeye yerleştirmek hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı! Bir pas, şut ve top ağlarda! Pardon, çorap çekmecede... Futbol, basketbol, beyzbol ve tenis toplarının bulunduğu ‘Ball Socks’ serisi Türkiye’de çifti 19 TL’den satılıyor. Siz de daha eğlenceli bir gardıroba sahip olmak istiyorsanız, işe ayağınızdan başlamayı deneyin! H www.suck.uk.com H
MESAJ KAYGILI TASARIMLAR FOTOĞRAFTAKI yağmurluğa bakıp Türk bir tasarımcının işi olduğunu düşünebilirsiniz. Biz de ilk başta aynısını düşünmüştük; fakat gerçek şu ki bu tasarımın sahibi Polonyalı bir marka. Üzerinde ‘Istanbul’, ‘Taksim Square’ ve şehrin koordinatlarının yazılı olduğu bu yağmurluk, UEG adındaki Polonyalı markanın şehir koleksiyonundan bir parça. UEG şehir projesi, giyinmeyi insan vücudunu paketleme metaforu üzerinden ele alan bir yaşam tarzı koleksiyonu. Bu koleksiyonda İstanbul dışında Los Angeles, Tokyo, New York, Detroit ve Varşova gibi şehirler de bulunuyor. Yağmurluğun yapıldığı malzeme ise hafif, yıkanabilir, su geçirmez ve yırtılmaz, kâğıt görünümünde bir materyal olan tyvek. Bu nedenle UEG’in tasarımları oldukça kullanışlı ve aynı zamanda çevre dostu. Zaten marka, genellikle adından ürettiği sosyal içerikli koleksiyonlar ile söz ettiriyor. Tüketim düşkünlüğü, insanların doğaya verdiği zarar ve arıların neslinin tükenmesi tehlikesi bu konseptlerden bazıları. 200 dolara satılan bu yağmurluğun dışındaki diğer ürünlerine de göz atmak için UEG’nin web sitesini mutlaka ziyaret edin.
HARİKA KOLYELER! ADVENTURE Time sevenlerden misiniz? Eğer öyle ise bu kolyelere bayılacaksınız. Amerikalı genç bir kız tarafından tasarlanan Adventure Time kolyeleri tamamıyla el yapımı. Kalıcı akrilik boya ile plastik film üzerine yaptığı çizimlere altın rengi zincirler ekleyerek kolye haline getiren genç tasarımcının, Etsy üzerinde tüm ürünlerini sattığı bir mağazası bulunuyor. Doppledew adındaki mağazada ‘Cake ve Fionna’, ‘Lord Monochromicorn’ ya da ‘Jake ve Lady Rainicorn’ kolyelerine rastlayabilirsiniz. Boynunuzu en sevdiğiniz karakterler ile kaplamak için harika bir fırsat!
H www.etsy.com H
H http://ueg-store.com H
38
NİSAN 2015
2015 FESTİVAL MODASI Hazır kapak konumuz festivallerken, dinlediği müziğin tınısı ve bulunduğu ortamın güzelliği kadar festivalde giydiklerine de önem verenler için, bu yıl festivallere damgasını vuracak moda trendlerini de yazalım dedik. n Pınar Özbakır 70’LER FOREVER
BANDANALARIN DÖNÜŞÜ
Festivaller her zaman 70’lerden biraz iz taşır ve o dönemin hippi ruhu, özgürlük düşleri, müzik tutkusu festivallere yansır. Fakat bu sene trendlerin de etkisiyle festivallerde 70’lerin dibine vuracağız. Bohem elbiseler, çiçek desenleri ve kot yelekler en çok rastladığımız parçalardan olacaklar. Geçen yıl oldukça popüler olan püsküller de yine sıkça karşımıza çıkacak.
Bu sezon brandalar moda haftasında sokak modası yıldızlarının favori parçalarından biriydi. Casual bir kıyafete hareket katmak için boynunuza, güneşten korunmak için başınıza takabilir, hiç olmadı çantanıza bağlayıp gerektiğinde kullanılacak bir aksesuar yaratabilirsiniz. Nasıl isterseniz kullanın ama bu sezon bir adet bandana mutlaka edinin.
KİMONODAN KAFTANA Hatırlarsanız geçen yıl festivaller kimonoların prömiyerine sahne olmuştu. Bu yıl da aynı şey kaftanlar için geçerli olacak. Uzun, bol ve rahat kaftan elbiseler festivaller için ‘biçilmiş kaftan’ olacak gibi gözüküyor. Sandaletler ile tamamlandığında ise farklı diyarlardan göç etmiş bir peri gibi görüneceğinize hiç şüphe yok!
GLADYATÖR SANDALETLER ELBİSELERİN GÜCÜ Festivallerin neredeyse üniforması haline gelen kot şortları rafa kaldırma zamanı geldi. Elbiseler bu yıl festivallere damgasını vuracak olan parçaların başında geliyor. Çok rahat, romantik, salaş ve doğal bir festival sezonu bizi bekliyor. Bu yaz kısa ve askılı elbiselerden, yerlere kadar uzanan uzun kollulara kadar her modele rastlayacağız.
DANTEL VE ÖRGÜLER Romantik trendler sadece kotların elbiselere dönüşmesi ile bitmiyor. Yelekler, bluzlar, danteller ve örgüler bu yılın en popüler festival tercihlerinden olacak. Hatta baştan ayağa kadar dantel elbiseler de oldukça cüretkâr sahnelere önayak olacak gibi gözüküyor. Eğer danteller size göre değilse bile, tığ işi örgülere bir şans verin deriz!
Bundan birkaç yıl evvel son derece popüler olan gladyatör sandaletleri bir daha görmeyeceğinizi düşündüyseniz, çok yanıldınız. Festival sezonu açılışı ile birlikte gladyatörler de hayatımıza geri dönüyor. Hem de bu sefer daha ince detayları bulunan fakat çok daha iddialı modellerle... Gladyatörler, bohem elbiseler ve örgülerle çok iyi gideceğe benziyor!
DESENLİ ÇANTALAR Gündüzden geceye kadar süren etkinliklerde en çok işinize yarayacak olan şey eşyalarınızı içine sığdırabileceğiniz boyutlarda bir çanta. Bu yıl festivallere gitmeden önce tercihinizi son derece renkli ve desenli çantalardan yana kullanın. Özellikle kumaş ya da örme olanlar tavsiyemiz. Ortamın hareketliği, üzerine içki dökülme riski ve yerlerde gezinme ihtimaline karşı çok pahalı bir çanta seçmeyin deriz.
AKSESUARLAR ÖNEMLİ Her festivalde olduğu gibi aksesuarlar bu oyunun favorileri. Bu sene öne çıkan trendlerin başında üst üste takılan sayısız kolyeler, bilezikler ve yüzükler geliyor. En sevdiğiniz festivale giderken kat kat takı takmaktan korkmayın. Şapkalar da en fonksiyonel ve estetik festival aksesuarlarından. Üstelik güneş ve yağmur gibi doğa olaylarından korunmanın da en şık yolu. Olmazsa olmazların başında ise güneş gözlükleri geliyor. Rafınızdan en havalı gözlüğünüzü kapın ve güneşli festivallerin tadını çıkarın.
inci_postkolik_23x34_erkek.pdf
1
18.03.2015
incideri.com | facebook/incideri | twitter/incideri
17:55
40
NİSAN 2015
TWIN PEAKS 25 YAŞINDA Tüm zamanların en gizemli kasabası Twin Peaks, 25. yaşını kutluyor. İlk bölümü 8 Nisan 1990’da yayınlanan bu diziyi taklit eden çok olsa da, başarısına yaklaşan kimse olmadı. David Lynch ve Mark Frost dehasının ortak ürünü olan bu efsane dizi, 25 yılın ardından ekranlara geri dönüyor! n Erdem Tatar
T
NİHAYET GERİ DÖNÜYOR
win Peaks, yani İkiz Tepeler, Mark Frost ve David Lynch’in yaratıcı ortaklığının kimi zaman ürkütücü, kimi zamansa beyin büken ürünüydü. Dizi, FBI ajanı Dale Cooper’ın Laura Palmer cinayetini soruşturmak amacıyla gittiği Twin Peaks kasabasında yaşananları konu alıyordu. Tabii mevzunun bu kadar basit özetlendiğine bakmayın. Zira Twin Peaks kasabasının sakinleri öyle pek de “sakin” tipler değildi…
EFSANE HALİNE GELDİ İlk sezonunda benzeri görülmemiş bir seyirci ilgisiyle karşılaşan dizi, ikinci sezonunda kalitesini düşürmemesine rağmen, nedense ciddi bir seyirci kaybı yaşadı. O yıllarda henüz şimdiki gibi bir dizi piyasası da olmadığından Twin Peaks için tehlike çanları çalmaya başlamıştı. Zaten dizide yaşanan olayların hem öncesini hem de sonrasını konu alan 1992 yapımı “Twin Peaks: Fire Walk with Me” adlı uzun metraj yapımla da diziye tamamen veda ettik. İnternetin yaygınlaşması sayesinde Twin Peaks efsanesi, takipçilerinin ardı ardına açtıkları siteler sayesinde yeni jenerasyonlara ulaştı. Sadece ateşli hayranlar değil, televizyon otoriteleri de Twin Peaks’in anısını her daim canlı tuttular. Örneğin; TV Guide “Tüm Zamanların En İyi Dizi Bölümleri” listesinde Twin Peaks’in ilk bölümüne yer vermişti. Bu benzersiz yapım aynı derginin “Tüm Zamanların En İyi Dizileri” listesinde
de kendine üst sıralarda yer bulmuştu. Yapım sadece TV Guide’ın değil, Time dergisinin “Tüm Zamanların En İyi Televizyon Programları” listesinde de pek çok popüler programı sollamış ve Entertainment Weekly dergisinin Televizyon Klasikleri dosyasında adını zirveye yazdırmayı başarmıştı. Aynı derginin “Son 25 Yılın En Kült 25 Dizisi” listesinde bir numaraydı. Anlayacağınız Twin Peaks efsanesi üzerinden onca yıl geçmesine rağmen hiçbir zaman güncelliğini yitirmedi.
Twin Peaks’in 25. yılı muazzam bir blu-ray setle kutlandı. İçeriğinde dizinin iki sezonunun tamamı ve uzun metraj filminin yanı sıra, tonla ek sahne ve belgesel çekimleriyle desteklenerek yayımlanan bu set, ülkemizde maalesef satışa sunulmadı. Ama arşivine katmak isteyenler, Amazon gibi alışveriş sitelerinden rahatlıkla ulaşabilirler. Tüm serinin bir arada olduğu bu sete ek olarak gelen başka bir güzel haber ise yepyeni Twin Peaks bölümlerinin önümüzdeki yıl Showtime kanalında yayınlanacağının duyurulması oldu. Dokuz bölümden oluşacak bu yeni sezon, dizinin hikâyesini devam ettirecek. Twin Peaks’in yaratıcıları David Lynch ve Mark Frost tüm bölümleri yine beraber yazacaklar ve dokuz bölümün tamamı David Lynch tarafından yönetilecek. Dizideki olayların üzerinden geçen yirmi beş yılda yaşananların konu alınacağı yeni Twin Peaks sezonu tek atımlık bir kurşun gibi gözükmüyor. Dizinin yaratıcılarından Mark Frost, eğer seyirci gereken ilgiyi gösterirse diziye devam edebileceklerinin sinyalini verdi. Tabii sadece yönetmen ve yazarlar değil dizinin oyuncu kadrosu da bu geri dönüşten payını alacak. Kyle MacLahlan (Ajan Dale Cooper), Sheryl Lee (Laura Palmer), Dana Ashbrook (Bobby Briggs) ve Catherine E. Coulson da (The Log Lady) yeni sezonda rol alacaklarını açıkladılar.
BRYSON DA DÖNECEK Mİ? Transseksüel detektif Denise Bryson dizinin müdavimlerinin en sevdiği karakterlerdendi. X-Files ve Californication dizilerinin sevilen baş aktörü David Duchovny tarafından canlandırılan bu karakter, dizinin fanatikleri tarafından yeniden ekranlarda görülmek istiyor. Ünlü aktörse kapıyı bu rol için açık tutuyor; “Ben de yıllardır Twin Peaks’in dönmesini bekliyorum. Denise bugüne dek oynadığım en zor ve en keyifli rollerden. Frost ve Lynch isterlerse seve seve yeniden topuklu ayakkabılar giymeye başlarım!”
42
NİSAN 2015
TATLI SEVENLERE LEZZETLİ ADRES
5
Pasta deyince akan sular herkes için durur! Çikolatalısından meyvelisine her çeşidine bayıldığımız bu krema dolu lezzetin en iyi piştiği İstanbul duraklarından bazılarını sizin için gezdik. n Cem Karakuş
VACILANDO Vacilondo, Arnavutköy’ün dar sokaklarında göze çarpmayan, eksi birinci katta bir Fransız Patisserie’si. Mekanın hem sahibi, hem işletmecisi, hem de aşçısı olan eski tiyatro oyuncusu Özge Kırış, çok sevmesine rağmen tiyatro yapamayacağını anlayarak kendini pastaya verdikten sonra açmış Vacilando’yu. Tam anlamı ile Fransız tartları, kişleri, kruvasanları ve kekleri yapan Özge, özellikle civardaki Fransız kökenli ailelerden fazlaca sipariş alıyor. Tereyağlı kruvasanı klasik Fransız Patisserie’lerindeki gibi ısırdığınızda çıtır çıtır ses çıkaran cinsten. Ürünlerin her biri günlük olarak üretiliyor ve hemen hemen hiçbir şey hazır alınmıyor.
Adres: Beyazgül Cad. No: 30A Arnavutköy
Vacilando
macaronlardan naneli ve bitter çikolatalı olanları tercih edebilir, çok özel eklerin tadına bakabilirsiniz.
Adres: Nişantaşı Mah. Akkavak Sok. No:14 Şişli
yerleştiriliyor. Grandma, bu farklı lezzetleri sayesinde çok kısa bir süre önce açılmış olmasına rağmen Nişantaşı sakinlerinin müdavimi olduğu bir mekan haline geldi.
Adres: Nişantaşı Mah. Ahmet Fetgari Sok. No: 38
BAYLAN Cumhuriyet ile aynı yaşta olan Baylan’ın klasikleri arasında 1954’ten bu yana menüsünde bulunan vanilyalı ve karamelli dondurma, balbadem ve kremadan oluşan Kup Griye, dondurulmuş krema, vanilya, çilek ve fıstıktan oluşan üç renkli bir parfe olan Adisababa ve spagetti görünümündeki kestane püresinden oluşan Montebianco gibi ürünler bulunuyor. Tatlı ve pastaların yanı sıra yüzlerce çeşit çikolatayı da bir arada bulabileceğininiz Baylan’ın 1923 yılından bu yana hizmet eden Kadıköy şubesinin yanı sıra, Bebek’te de bir şubesi bulunuyor.
Adres: Muvakkithane Cad. No:9/A Kadıköy
LA PATISSERIE LUNE La Patisserie Lune, henüz bir senedir Nişantaşı sokaklarında bulunan butik bir Fransız Patisserie’si Le Patisserie Lune. Burası, Fransız usulü hazırlanan tatlılar ve pastaların yanı sıra sabahları eggs benedict ile iyi bir kahvaltıyı, öğlenleri ise salata ve kinoa köftesi gibi atıştırmalıkları da bir arada bulabileceğiniz şirin bir dükkan. Islak acıbadem keki kıvamında bir kek arasında vanilyalı krema ve taze çilekten oluşan Dacquoise, yerken kendinizden geçebileceğiniz imza niteliğindeki ürünlerden. Her gün taze çıkan tatlıları ya da çeşit çeşit
GRANDMA Henüz iki ay önce Teşkiye’de açılan Grandma, herhangi bir yöreden bir ürün sunmaktansa, her ürününü kendi reçetesi ile yapmayı tercih eden mekanlardan. Grandma, elmalı kek, havuçlu kek, ev yapımı oreo, çikolatalı ve sade kruvasan gibi tatlıların yanı sıra yumurtalı ya da çedarlı bagel, öğle saatlerinde de salata bulabileceğiniz bir mekan. Ürünler fırından sıcak çıkıyor ve herkesin görebileceği açık standlara
PERA PALACE PATISSERIE Dantel perdeleri, porselen sunumları ve gümüş şekerlikleri ile yakaladığı retro havası ile tam bir klasik Fransız Pastanesi atmosferi sunan Pera Palace, ziyaretçilerine tarihi dokusunun altında butik bir pastane deneyimi yaşatıyor. Beyoğlu’nun göbeğinde bir yandan bu tarihi dokunun havasını solurken, diğer yandan el yapımı çikolatalardan özel paketli sunumlara, Fransız kruvasanlarından günün pastasına kadar lezzetli pek çok ürün tüketebilirsiniz. 7 farklı çeşit macaronun yanı sıra menüde şefin imzası olarak geçen ve en çok tercih edilen özel ürünler arasında dereotlu ve beyaz peynirli kurabiye, parça çikolatalı kurabiye, kara orman pasta ve çıtır çikolatalı cupcake bulunuyor.
Adres: Meşrutiyet Caddesi No: 52, Tepebaşı
NİSAN 2015
FESTİVALİN BÖYLESİ İSTANBUL’DA OLUR! Rudimental
ul Van Dyk
Pa İSTANBUL Blue Night için geri sayım başladı! Evet, İstanbul gece hayatının enerjisi ile sokak sanatının renkli dünyası graffitiyi harmanlayarak şehre dinamizm katmaya hazırlanan İstanbul Blue Night için heyecan dorukta! Bu yıl beşincisi düzenlenen ve “İstanbul’da Olur!” mottosuyla hayata geçirilen festivalde yok yok! İstanbul Blue Night; 11 Nisan Cumartesi günü KüçükÇiftlik Park’ta efsane bir sokak festivaliyle başlayacak. Aynı gece aynı mekanda, İngiltere müzik listelerinde zirveye yükselen Rudimental’ı ağırlayacak. 2010’da Londra’da kurulan ve ilk çıkış parçaları olan “Feel the Love” ile dünya çapında büyük yankı uyandıran Rudimental, 2013’te Mercury Ödülleri’ne aday gösterilmiş ve Brit Award ile Mobo Award ödüllerini kazanmıştı. MTV Avrupa Müzik ödüllerinde “En İyi Yeni Sanatçı” ödülü başta olmak üzere kısa kariyerinde birçok ödül kazanan Rudimental, Küçükçiftlik Park’ta İstanbullulara unutulmaz bir gün yaşatacak. Birbirinden farklı aktiviteler eşliğinde 17 Nisan’a kadar devam edecek olan festival; son gece dünyanın en önemli iki DJ’lerinden DJ Paul Van Dyk ile DJ Robin Schulz’u aynı çatı altında buluşturarak eğlenceyi zirveye çıkartacak. Festivalin finaline “AM 2 PM” konsepti ile o geceye katılanların karar vereceği kapanış etkinliği de festivalin enerjisine yakışır şekilde olacak. Şehrin merakla beklenen festivali İstanbul Blue Night coşkusuna ortak olmak için biletler Biletix’te!
44
NİSAN 2015
ZORLU’DA HAYALET VAR! 25 YILI aşan geçmişiyle Broadway’in en uzun soluklu müzikallerinden biri olan Phantom of The Opera yani Operadaki Hayalet, 8-26 Nisan tarihleri arasında Zorlu Performans Sanatları Merkezi’ne geliyor. İlk kez İstanbul’da izleme şansını bulacağımız Andrew Lloyd Webber’in ölümsüz eseri, 110 şehirde 65 bin performansla bugüne kadar 80 milyonun üzerinde seyirci çekmeyi başarmış eşsiz bir müzikal. Paris Operası’nda hayalet olarak tanınan yüzü ileri derecede deforme olmuş bir müzik dahisinin, yetenekli ve güzel Soprano Christine’e olan saplantılı aşkını konu alan Operadaki Hayalet, bu sezon Zorlu’nun en çarpıcı etkinliği olarak dikkat çekiyor. Bu önemli etkinliğin biletleri 122 TL ile 250 TL arasında değişiyor.
İSTANBUL FİLM FESTİVALİ BAŞLIYOR TÜRKIYE’DE sinema kültürünün yaygınlaşmasının ve sinemanın bir gelenek haline gelmesinin ardındaki en önemli etkinliklerden biri olan İstanbul Film Festivali, 34. kez kapılarını açıyor. Bu yıl 4-19 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan festival, dünya sinemasının yeni örneklerinden ödüllü filmlere, Türk sinemasının en yenilerinden klasiklerine, yeni keşiflerden başyapıtlara, yönetmen ve oyuncuların katılımıyla yapılacak söyleşilerden partilere İstanbullulara oldukça keyifli bir 2 hafta vaat ediyor. 222 yönetmenin 204 filminin gösterileceği festivalde, sezonun merakla beklenen 14 filminin de Türkiye’deki ilk gösterimleri gerçekleşecek. Akbank Galaları’nda bu yıl usta yönetmenler Paul Thomas Anderson ve François Ozon’un son filmlerinden Jafar Panahi’nin Berlin’de Altın Ayı kazanan filmi Taxi’ye, modanın dev ismi Yves Saint Laurent’in hayatından dokuz ünlü yönetmenin kısa filmlerinden oluşan Words with Gods’a kadar birbirinden ilginç, ödüllü ve dikkat çekici yapımlar yer alıyor. Kaçırmayın!
THE NOTWIST IKSV’DE ALMAN indie-rock grubu The Notwist, 25 Nisan’da Salon İKSV’de sahne alacak. 1989’da kurulan The Notwist, üyeleri neredeyse hiç değişmemesine rağmen, müzikal açıdan sürekli değişim geçiren bir grup olarak dikkat çekiyor. Hardcore ve karanlık indie-rock kıyılarından yola çıkan The Notwist, şu sıralar demiri elektronik müzik sahillerine atmış durumda. Özellikle geçtiğimiz yıl şubat ayında yayımlanan son albümleri ‘Close to the Glass’, grubun müzikal yolculuğunu tamamladığı bir albüm olarak tanımlanıyor.
PRENS İSTANBUL’DA NISAN ayının en önemli etkinliklerinden biri kuşkusuz TEB BNP Paribas İstanbul Open olacak. Dünya çapında 32 raket, 27 Nisan’da başlayacak turnuvada şampiyonluk için mücadele edecek. Takvimine ilk defa “TEB BNP Paribas İstanbul Open” adıyla Türkiye’yi ekleyen ATP World Tour 250 ile İstanbul, tenisin prensini de böylelikle ilk kez ağırlamış olacak. Evet, Roger Federer, TEB BNP Paribas İstanbul Open’da raket sallayacak. Kariyerinde 17 Grand Slam şampiyonluğu ve 80’in üzerinde ATP Şampiyonluğu bulunan, 2002 yılından bu yana ATP sıralamasında daima ilk 10 içinde yer alan, en uzun süre 1 numarada kalma dahil sayısız rekoru bulunan Roger Federer’ı böylelikle ilk kez canlı seyretme şansını da yakalamış olacağız. Fakat maalesef kötü bir haberimiz var. TEB BNP Paribas İstanbul Open’a İsviçreli raketin katılacağının açıklanmasının ardından hafta sonu biletleri, 3 saat gibi kısa bir sürede tükenmiş durumda. Bu yüzden eğer bilet almadıysanız, Esenyurt Koza WOS Arena’da yapılacak turnuvayı birçok kişi gibi televizyondan seyretmek zorunda kalacaksınız.
45
NİSAN 2015
WOVENHAND GELİYOR! ÜLKEMIZDE özel bir dinleyici kitlesini sahip Amerikalı low folk grubu Wovenhand, 28 Nisan Salı akşamı garajistanbul’da sahne alacak. 16 Horsepower grubunun vokalisti David Eugene Edwards tarafından 2001’de kurulan ve Edwars’ın kişisel projesi olan Wovenhand’in, grupla aynı adı taşıyan ilk albümü 2002 yılında çıktı. Grubun, ilk albümündeki şarkılarını bir dans performansı için yeniden yorumladığı ve canlı kaydedilen Blush Music ise 2003’te müzikseverlerle buluştu. 2004-2012 yılları arasında 5 albüm yayınlayan Wovenhand’ın yedinci ve son albümü Refractory Obdurate ise geçtiğimiz yıl hayranlarıyla buluştu. Deneysel karanlık country parçalarıyla dinleyicilerini bambaşka boyuta taşıyan Wovenhand, ayın dikkat çeken etkinliklerinden.
ADAM BEYER COŞTURACAK GARAJISTANBUL, 24 Nisan akşamı ismi müzik dünyasında Techno’yla eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanan Adam Beyer’i ağırlayacak. Drumcode, Truesoul ve Madeye gibi önemli plak şirketlerinden başında olan ve Plus 8, Saved, Turbo, NovaMute, Cocoon, Soma, Bedrock, Mobilee, Ministry Of Sound gibi etiketlerden yayınladığı plaklar ile dikkat çeken Bayer, elektronik müziğin köklerine olan bağlılığından gelen geleneksellikle modern sesleri harmanlayarak aynı anda hem veteran techno hayranlarının hem de yeni nesil dans müziği tutkunlarının favorisi olan ender sanatçılardan biri.
101 İSTANBUL LEZZETİ YEMEK yemeyi seviyorsanız, bu festival tam size göre. İstanbul’un en iyi restoranlarını ve lezzetlerini tek bir mekanda buluşturan 101 Lezzet, şehrin en rafine tatlarından vazgeçilmez ayaküstü lezzetlere, İstanbul’un kozmopolit hayatında kendine yer bulmuş Avrupai tatlar ve Uzak Doğu yemeklerinden Anadolu lezzetlerine, yeme-içme sahnesindeki en önemli lezzetleri ve mekanları bir çatı altında buluşturuyor. 26 Nisan Pazar günü üçüncü kez gerçekleşecek olan, 101 Lezzet, İstanbul’u İstanbul yapan tüm lezzetleri tek bir güne sığdırıp, canlı müzik, sürpriz şovlar ve atölyelerle konuklarına benzersiz bir deneyim yaşatıyor. Tarihi Sait Halim Paşa Yalısı’nda boğaza nazır atmosferi eşliğinde masa masa dolaşarak farklı lezzetler tatmak isteyenlere duyurulur. Giriş 139 TL.
#SEZENLİYILLAR OLAĞANÜSTÜ sesi ve unutulmaz besteleri ile son 40 yıla adeta damgasını vuran Sezen Aksu muhteşem bir şovla hayranlarının karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Son dönemin en büyük konser-şov prodüksiyonlarından biri olacak olan #Sezenliyıllar’da minik serçenin arkasında sadece başarılı bir orkestra değil, ilginç fikirler, modern dans koreografileri, izleyicilerin de katılacağı görsel ve müzikal sürprizlerle dolu bir şovu ortaya çıkartan dev bir ekip de olacak. 11 Nisan akşamı Volkswagen Arane’daki bu şovu sakın kaçırmayın!
46
NİSAN 2015
a m e Sin
17 NİSAN
3 NİSAN
GECE TAKİBİ
TEKSAS KATLİAMI
Yönetmen: Jaume Collet-Serra Oyuncular: Liam Neeson, Ed Harris, Genesis Rodriguez, Vincent D’Onofrio, Joel Kinnaman Tür: Aksiyon, Süre: 114 dk.
Yönetmen: Tobe Hooper Oyuncular: Teri Mcminn, John Larroquette, Marilyn Burns, Gunnar Hansen, Tür: Korku Süre: 83 dk. 1974’te ilk kez vizyona giren ve bir klasik haline gelen Teksas Katliamı, vizyona girişinin 40. yılında restorasyonlu haliyle tekrar izleyicilerle buluşuyor. Sally ve sakat kardeşi Franklin, Teksas’daki büyükbabasının mezarının bir grup mezar soyguncusu tarafından açıldığı haberini alırlar. İki kardeş, arkadaşları Jerry, Kirk ve Pam ile Teksas’ın içlerine doğru bir yolculuğa çıkarlar. Gençler ilk önce Sally ve Franklin’in eski evlerine doğru giderler. Yolculuk sırasında arabaya bir otostopçu alırlar. İlk başlarda normal gözüküp ailesinden bahseden otostopçu, daha sonra korku dolu dakikalara sebep olacaktır.
Aksiyon filmlerinden hoşlanan okuyucularımız iddialı kadrosuyla dikkat çeken Run All Night’ı kaçırmasınlar. Artık eski formunda olmayan yaşlanmış bir tetikçi, acımasız eski patronu tarafından bir göreve zorlanır. Tetikçi, patronun garip oğlunu ve ailesini korumayı zorla da olsa kabul eder. Filmin yönetmenliğini Jaume Collet-Serra üstlenitken, senaryosu ise Brad Ingelsby’ye ait. Filmin yıldız oyuncu kadrosunda ise Genesis Rodriguez, Liam Neeson, Joel Kinnaman, Ed Harris ve Vincent D’Onofrio gibi isimler yer alıyor.
a
Sinem
10 NİSAN
PİRAMİDİN LANETİ
Yönetmen: Grégory Levasseur Oyuncular: Ashley Hinshaw, James Buckley, Denis O’Hare, Daniel Amerman, Joseph Beddelem, Tür: Korku Süre: 89 dk. En son 1922’de Tutankamun’un mezarını keşfeden arkeologlar, zaman içinde sırayla feci şekilde ölürler. Ve günümüze dek bir daha bu mezarda kazı yapılmaz... Arkeolog Nora Holden, babası Miles ve bir grup Amerikalı araştırmacı, yüksek teknolojilerden faydalanarak 5000 yıldır gün ışığı görmemiş bir piramidi keşfederler. Piramidin içini araştırmak için yanıp tutuşan ekip, Kahire’deki rejim karşıtı protestolar nedeniyle tahliye edilen piramit bölgesine yalnız girer. Ancak piramidin derinliklerine daldıkça buranın sonu gelmez dehlizlerinde kaybolduklarını kısa sürede fark ederler.
24 NİSAN
THE AGE OF ADALINE
Yönetmen: Lee Toland Krieger Oyuncular: Blake Lively, Michiel Huisman, Harrison Ford Tür: Romantik, Fantastik Süre: 110 dk. Senaryosunu J. Mills Goodloe ve Salvador Paskowitz ikilisinin kaleme aldığı film, 1935 yılında geçirdiği bir kazadan sonra yaşlanması duran Adaline’ı konu ediyor. Neredeyse 80 yıl boyunca bir gün bile yaşlanmayan Adaline, bunca zaman boyunca insanlarla sıkı ilişki kurmaktan kaçınmıştır. Açığa çıkmasından korktuğu sırrını sadece kızı Flemming bilmektedir. Tanıştığı karizmatik yardımsever Ellis Jones, Adaline’ın hayata ve sevgiye inancını yeniler. Ellis’in ailesiyle tanışmaya karar vermesiyle ise Adaline’ın özenle sakladığı sırrı tehlikeye girer.
facebook.com/Mudo
twitter.com/mudocomtr
instagram.com/mudocity