Postkolik Sayı: 16

Page 1

MAYIS 2014

NO:16 www.postkolik.com

ÜCRETSİZDİR facebook.com/postkolik

twitter.com/postkolik

instagram.com/postkolik

2014 FESTİVAL REHBERİ

HEMEN İNDİRİN TAM 85 SAYFA!

�GEZİ

�SİNEMA

�MODA

�EĞLENCE

�FOTOĞRAF

�BİYOGRAFİ

Ferrari’nin 2016’da Barselona’da açmayı planladığı tema park öncesinde, Abu Dhabi’deki Ferrari World’e gidip deli gibi eğlendik.

Yılın en çok beklenen filmlerinden biri olan Godzilla vesilesiyle hem Godzilla’nın öyküsüne, hem de canavar temalı filmlere göz attık.

Kapak haberimizde yaza damga vuracak festivalleri tanıtırken, moda sayfalarımızda sizi festivallerin en cool kızı yapacak trendleri aktardık.

Yaz yaklaşırken sizlere bir Postkolik güzelliği yapalım dedik ve dünyanın en iyi 10 gece kulübünü ağzımızın suyu aka aka tanıttık.

Annesinin “Kimse mükemmel değil, artık birini seç ve evlen” şeklindeki yorumlarından bunalan Suzanne Heintz’ın eğlenceli öyküsünü anlattık.

1950’lerden 90’lara kadar Chicago’da dadılık yapan Vivian Maier’ın herkesten sır gibi sakladığı ikinci hayatını kaleme aldık.


POSTKOLIK 210x297 ERKEK.pdf

1

24.04.2014

14:34


MAYIS 2014

03

İ Ç İ N D E K İ L E R BU HABERLER SADECE TABLET DERGİMİZDE!

12

14

GEZİ

Ferrari’nin 2016’da Barselona’da açmayı planladığı tema park öncesinde, Abu Dhabi’deki Ferrari World’e gidip deli gibi eğlendik.

FOTOĞRAF

Annesinin “Kimse mükemmel değil, artık birini seç ve evlen” şeklindeki yorumlarından bunalan Suzanne Heintz’ın eğlenceli öyküsünü anlattık.

DİZİ

236 bölüm boyunca bize inanılmaz güzel zaman yaşatan ve 6 Mayıs 2004’te yayınlanan son bölümüyle ekranlara veda eden Friends’i yazdık.

16

18

SİNEMA

EĞLENCE

Yaz yaklaşırken sizlere bir Postkolik güzelliği yapalım dedik ve dünyanın en iyi 10 gece kulübünü ağzımızın suyu aka aka tanıttık.

Yılın en çok beklenen filmlerinden biri olan Godzilla vesilesiyle hem Godzilla’nın öyküsüne, hem de canavar temalı filmlere göz attık.

RÖPORTAJ

22

29

BİYOGRAFİ

1950’lerden 90’lara kadar Chicago’da dadılık yapan Vivian Maier’ın herkesten sır gibi sakladığı ikinci hayatını kaleme aldık.

Debut albümleri Anlık İzler’i geçtiğimiz ay yayınlayan Sapan ile süper keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

MODA

Kapak haberimizde yaza damga vuracak festivalleri tanıtırken, moda sayfalarımızda sizi festivallerin en cool kızı yapacak trendleri aktardık.

POSTKOLİK TABLETTE BAMBAŞKA!

TEKNOLOJİ

Appkolik köşemizde dikkatimizi çeken aplikasyonlardan Volt, Cloak, Hater ve Book Writer’ı mercek altına aldık.

KÜNYE HAZIRLAYANLAR Sorumlu Müdür: Pınar Özbakır pinar@postkolik.com Enis Hazan, Erdem Tatar, Mehmet Erdoğan, Ersay Uçak, Duygu Kaçar, Orhan Meriç, Ahmet “Başkan” Çatatuğ, Eda Yenivatan, Emrah Gürkan Fotoğraf: Cihan Turhan / CT Photograpy

REKLAM

BASIM

IPAD REKLAM

Altın Kitaplar Yayınevi Tic. AŞ. Göztepe Mahallesi, Kazım Karabekir Caddesi, No: 32 Bağcılar-İstanbul Tel: 0212 446 38 88 Sertifika no: 107666

Yetkin Nural 0537 371 90 50 reklam@postkolik.com MEDYANET Özkan Kaya 0212 304 21 01 mobia@medyanet.com.tr

• Postkolik’te kullanılan tüm yazılar kaynak gösterilerek yayınlanır. • Postkolik 15 bin adet basılıyor. Postkolik’in dağıtıldığı yerleri görmek için www.postkolik.com/nerdeyiz adresini ziyaret edebilirsiniz. • Postkolik’i e-dergi olarak www.postkolik.com adresinden okuyabilirsiniz.

İLETİŞİM Kağıthane Cd. No:72 Çağlayan 34403 İstanbul Tel: 0532 437 26 38 info@postkolik.com

MÜZİK

Bir mayıs günü intihar ederek aramızdan ayrılan post-punk müziğin efsane isimlerinden Joy Division’ın unutulmaz solisti Ian Curtis’i anlattık.


MAYIS 2014

04

KIYAMET ATLAYIŞI

H www.sixflags.com H

İnanIlmaz ama gerçek! Bu yaz dünyanın en yüksekten düşüş aktivitesi hayata geçiyor. New Jersey’nin efsane eğlence merkezi Six Flags Great Adventure’ın kısa süre önce anons ettiği bu inanılmaz deliliğe biraz daha yakından bakalım: Ne kadar mı yüksek? 415 feet… Ne kadar mı hızlı? Saatte 90 mil… Biz fanilerin anlayacağı dille şöyle bir şey: Zumanzaro,

126,5 metre yüksekliğindeki çelik kuleye yan yana konumlandırılmış 3 oturma yerine doluşan cesur arkadaşları 30 saniyede tepeye tırmandırıyor ve siz etrafa aval aval bakarken çığlık bile atmanıza imkân vermeyen bir hızla (150 km!) 10 saniyede yere indiriyor. Mideniz nereye mi gidiyor? İşte biz ondan pek emin değiliz. Aç karnına binmekte fayda var. Tabii buna cesaretiniz varsa!

Bitti mi? Hayır! Siz bu akılsızlığı yaparken aynı anda dünyanın en hızlı roller-coasteri çıktığınız kulenin üstüne tırmanıp aşağı düşüyor. Ne hızla mı? 205 km! Artık kim kimin kafasına kusar bilemeyiz ama Final Destination 6 çevrilirse konusu belli oldu gibi http://goo.gl/IwB7zS sanki.

HANENİ SEÇ, KOLYENİ TAK! BÜYÜK hayranı olduğumuz Game Of Thrones’un dördüncü sezonu 6 Nisan’da başladı. Yeni sezonun şerefine takı üreticisi Pyrrha şık bir koleksiyonunu piyasaya sürdü. Yayıncı şirket HBO ile gerçekleşen lisans anlaşması sonucu, tamamen el işçiliğiyle üretilen kolye ve yüzükler HBO ile Pyrrha internet sitesinde ve birkaç Pyrrha mağazasında satışa sunulmuş durumda. Gümüş ve bronz kullanarak üretilen ürünlerin her biri dizideki bir haneyi temsil ediyor. Westeros–Targaryen, Stark, Baratheon, Tyrell, Lannister ve Greyjoy ailelerinin her biri için özel olarak tasarlanan koleksiyon 98 dolardan 900 dolara kadar değişen fiyat aralığıyla satışta. H www.pyrrha.com H

BOURBON ÜSTÜ AZ KAHVE

http://goo.gl/lCiUzr

İyİ kalİte Bourbon fıçılarında dinlendirilmiş kahve çekirdeklerinden üretilen nefis bir kahve deneyimine ne dersiniz? Nasıl kulağa hoş geliyor değil mi? Kahveden çok iyi anlayan Espresso Smith firması niyeti bozup deneysel bir işe kalkışmış ve iki yıllık denemelerin ardından, yeşil kahve çekirdeklerini yıllanmış Bourbon fıçılarında biz fanilerin damak tadına uygun bir biçimde olgunlaştırmayı başarmış. Sonuç nasıl mı? Henüz tatmadık ama tadanlar muhteşem olduğunu söylüyorlar. Ürünlerin sunumu da muhteşem... Olgunlaştırılmış kahve çekirdekleri Bourbon şişelerinde ambalajlanıp satışa sunuluyor. Her şişenin ağzı, aroması bozulmasın diye balmumu ile kapatılıp ürünün alındığı fıçı ve numarası ile numaralandırılıyor. http://goo.gl/bHRE8M Fiyatlar 30 ila 50 dolar arasında H www.espressosmith.com H değişiyor.


MAYIS 2014

05

MACGYVER KUTUSU CEBİMİZDE

H www.ford.com H

EFSANE 50. YILINI KUTLUYOR 60 Sanİye filmindeki Mustang’i hatırlamayanımız yoktur herhalde. Eleanor, yani teknik adıyla Mustang Shelby GT 500, Ford’un bugüne kadar ürettiği en radikal, en estetik ve en güçlü otomobili olma özelliklerini taşıyor. Önümüzdeki yıl bu efsane otomobil tam 50 yaşına basıyor ve Ford kendisine yaraşır bir şekilde yepyeni tasarımıyla 50. yıl özel üretimi Ford Mustang GT 500’ü beğenimize sunuyor. Hem de ne sunmak. Öncelikle belirtelim ki bu makineden sadece 1964 adet üretilecek ve Kona mavisi ile Wimbledon beyazı olmak üzere iki renk seçeneği ile sunulacak. Kaputunun altında ise yine bir efsaneye yaraşır 8 silindirli 420 beygirlik bir benzin canavarı http://goo.gl/D6V14y oturacak. İyi ki doğdun Mustang GT 500.

ataŞtan silah, sakızdan bomba ya da bir vidadan uçak yapabilen kahraman kimdir? 80’leri doyasıya yaşayanlar MacGyver’dan bahsettiğimizi hemen anlayacaklar. Her zor durumdan günlük hayatta yanımızda bulabileceğimiz ıvır zıvırlarla başarılı bir şekilde kurtulabilen MacGyver’ın bu muhteşem aletleri artık tek bir kutuda. Bu muhteşem kullanışlı “alet”leri içeren kutuda neler mi var? Bir adet kibrit, bir adet ataş, para bandı, ciklet, pasta mumu, firkete, ayakkabı bağı ve en önemlisi 1 sentlik pul. Evet belki içeriği yetersiz ama MacGyver ruhunu yaşattığı kesin. Siz yine de bu kutuya güvenip maceraya atılmayın, bizden tavsiye. H www.ifixit.com H

http://goo.gl/CYT5wm

VEGAS ÜSTÜNDE AŞK DUŞTAN KAPTAN AMERİKA ÇIKTI HazIr ikinci filmi de gösterime girmişken Marvel ev aksesuarlarınıza küçük bir dokunuş yapmaya karar vermiş ve Kaptan Amerika bornozu ürettirmiş. Hemen söyleyelim, bu bornozla birlikte yok edilemez bir kalkana ya da Steve Rogers’ın kaslarına ve insanüstü gücüne sahip olamıyorsunuz. Hatta kostüm olarak bile fazlasıyla bol durduğu bariz. Ama evin içerisinde dolaşırken ya da gece atıştırmalık bir şey aramak üzere mutfağa ilerlerken kendinizi süper kahraman gibi hissetmenize kimse http://goo.gl/9xUVyn engel olamaz.

H www.thinkgeek.com H

SIraDa “Hadi Vegas’a gidip evlenelim!” diyen, veya aşkını tazelemek isteyen çiftlere yönelik bir haberimiz var. “Vegas’ın üstünde olan Vegas’ta kalır!” sloganıyla kısa süre önce kurulan Love Cloud, yeni evlilere, macera ve eğlence arayanlara hitap eden bir havacılık şirketi. 799 dolardan (40 dk) başlayan 1299 dolara (90 dk) kadar çıkan turlar pazarlayan şirket, misafirlerine iki motorlu Cessna 421 uçaklarıyla Vegas’ın 1 mil üzerinde nefes kesen bir geziye çıkartıyor. Fotoğraflardan da gördüğünüz üzere, Love Cloud hizmetinde uçakların içi gayet amaca uygun olarak döşenmiş. Normalde altı yolcu kapasitesi olan uçakların iç tasarımı tamamen değiştirilmiş ve çiftlerin romantik bir zaman geçirmesi için her ayrıntı eklenmiş. Kırmızı gülse gül, kalpli yastık ise yastık, H www.lovecloudvegas.com H http://goo.gl/Pc5B5N şampanya ise şampanya... İyi uçuşlar!


MAYIS 2014

06

BİR SELFIE DE AVENGERS’DAN

GELECEĞİN MOTOSİKLETİ

İnternette son dönemin yükselen hatta artık fazlasıyla rahatsız edici boyutlara ulaşan selfie çılgınlığı, Brezilyalı tasarımcı Butcher Billy’nin tasarımlarıyla en azından daha çekilir hale gelmiş. Çalışmada Avengers’dan Iron Man, Hulk, Kaptan Amerika, Thor, Hawkeye ve diğer Marvel karakterlerinden de Scarlet Witch ve Spiderman’ı Selfie çılgınlığına katılırken görüyoruz. Bu çalışmanın en lezzetli tarafı ise hepsinin 70’lerdeki çizgi roman çizimleri ile tasarlanmış olması. Normalinden gına http://goo.gl/8AfVWf gelmek üzere ama böyle selfie her zaman kabulümüzdür.

tron filmindeki neon ışıklı pırıl pırıl motosikletlere aklınız gittiyse aklınızı bir kez daha yitirmeye hazır olun. Bilim kurgu filmlerini aratmayacak kadar güzel bir motosiklet yollara çıkmaya hazır. Ve sıkı durun, bu muhteşem makine elektrikle çalışıyor. Bugüne kadar birçok elektrikli motosiklet üretildi ama hiçbirinin menzili The Johammer J1 gibi değil. 178 kilogram ağırlığındaki canavar tek bir şarjla 200 km yol yapabiliyor. Avusturya üretimi Johammer J1, akü boylarına göre iki farklı seçenekle karşımıza çıkıyor. Bir motosiklette olan her şey ve fazlasını barındıran Johammer, fishbone amortisör sistemi ve de aynalara entegre edilmiş hız, benzin ve diğer bilgileri içeren dijital göstergeleriyle gerçek bir sanat eseri. The Johammer J1’ın fiyatı ise pil ömrüne göre, 31 bin ve 34 bin 500 dolar arasında değişiyor. http://goo.gl/DyFVIf

H www.behance.net H

ZAMANI GÖRMEDEN HİSSEDİN

H www.johammer.com/en/ H

EFSANE KİTAP YENİLENDİ Saat dünyasında belki de çoğumuzun fark etmediği bir şey var. Bütün saatler görme duyusu olanlar için üretiliyor. Peki ya bu duyudan yoksun olanlar? Eone Bradley, “Herkesin kullanabileceği bir saat” unvanını sonuna kadar hak ediyor. İçerisindeki mıknatıs sistemi ile hareket eden iki küçük topun saat ve dakika göstergesini oluşturduğu bu çok basit ama bir o kadar da şık saatleri okumak için ille de görmek gerekmiyor. Bu müthiş duyarlı tasarımı yarattıkları için Eone Bradley tayfasını kutlarız. H eone-time.com H

http://goo.gl/q8GKcA

Dağlara tırmanıp tertemiz havayı mı solumak istiyorsunuz? Ya da nehirlerde rafting yapıp sonrasında vahşi doğanın ortasında kamp yapmak mı? Her ne kadar belgesel kanallarındaki çılgın abiler yaparken çok basitmiş gibi görünse de biz büyük şehirde yaşayanlar için doğada hayatta kalmak çok da kolay değil. Bilmemiz ve öğrenmemiz gereken çok şey var. Ama dert değil çünkü Vin T. Sparano bizim için bütün bu bilgileri içeren koskoca bir başucu kitabı hazırladı. İlk kez 1972 yılında yayınlanan bol ödüllü Complete Outdoors Encyclopedia’nın beşinci edisyonu 1 Nisan’da piyasaya çıktı. Zenginleşen içeriğiyle kalbimizi kazanan bu eşsiz kitap, 1300’den fazla fotoğraf ve 1000’e yakın şema ve illüstrasyon içeriyor. Outdoor http://goo.gl/kFxKAg tutkunları kaçırmasın! H www.amazon.co.uk H


210x300 ilan.pdf

1

23.04.2014

17:49


08

MAYIS 2014

YAŞASIN FESTİVAL

COŞKUSU!

Konsersiz günler, festivalsiz aylar ve lahana gibi kat kat giyinilen geceler bitti. Artık tiril tiril giyinip çimlere yayılma ve en sevdiğimiz gruplarla coşma zamanı! Yılın en güzel mevsimi, festival mevsimi başlıyor. İşte size dünyanın dört bir yanından festival manzaraları... n Erdem Tatar

GLASTONBURY

PRIMAVERA SOUND

25-29 HAZİRAN 2014 Hani yarışmalarda kaybetseniz de hangi ödülü kaybettiğiniz gösterilir ya işte Glastonbury’i o yüzden bu listenin başına aldık. Dünyanın belki de en önemli müzik festivali olan bu kült etkinlik, biletlerini çıktığı gün tüketiyor. Gelecek sene gitmeye niyetli arkadaşlara hatırlatma; ilk satışta bilet alamazsanız üzülmeyin. İkinci tur satışları Nisan ayı sonunda yapılıyor ve eğer azimliyseniz kapıyorsunuz bir bilet. Şimdilik gözlerimiz Haziran ayına çevrili. Bu yılın en iddialı kadrolarından birini kuran Glasto’dan rock tarihine geçecek birkaç konser bekliyoruz doğal olarak. Kimler mi var bu yıl Glastonbury’de? Hemen söyleyelim: The Black Keys, Robert Plant, Arcade Fire, Massive Attack, De La Soul, Jack White, Dolly Parton, Jurassic 5, James Blake, Parquet Courts, Warpaint, Chromeo, Kasabian, Mogwai, Foster the People, Angel Haze, Interpol, Chvrches, Tiniwaren, Blondie, Kelis, Bonobo, Little Dragon, Elbow, Lily Allen, Jagwar Ma, M.I.A., Disclosure...

28–31 MAYIS Barselona sahil şeridinde kurulan bu müzik cenneti Avrupa’nın en önemli festivallerinden oldu kısa zamanda. Hem dünyanın en güzel şehirlerinden birine dirsek mesafede olup hem de müthiş gruplar izlemek için daha iyi bir fırsat olamaz. Mayıs ayında bir hafta sonu boşluğu yaratırım diyorsanız ya da ne zamandır Barcelona’ya gitmek isteyenlerdenseniz alın size bahane, tepe tepe kullanın! Bu yılın ağır topları Arcade Fire, Nine Inch Nails, Neutral Milk Hotel, The National, Queens of the Stone Age, Kendrick Lamar, Slowdive, Godspeed You! Black Emperor, Disclosure, Pixies, Cut Copy, Slint, St. Vincent, Warpaint, Haim, Foals, Chvrches ve Mogwai.

ROCK IN RIO LISBOA 25 MAYIS–1 HAZİRAN Dünyanın en çok seyirci toplayan festivali Rock in Rio, 2000’lerin ortalarından beri Portekiz ve İspanya’da da dönüşümlü olarak organize ediliyor. 2015 yılında Rock in Rio’nun ilk Amerika etkinliği Las Vegas’ta düzenlenecekmiş. Hazır kıtamıza, Lizbon’a kadar gelmişken kimler var dedik ve dudaklarımız uçukladı. Bu yıl gezegenin gördüğü en iyi festival kadrolarından birine merhaba deyin! The Rolling Stones, Justin Timberlake, Robbie Williams, Linkin Park, Arcade Fire, Queens of the Stone Age, Lorde, Chic, Hercules and Love Affair....


MAYIS 2014

09

DAHA F

ROSKILDE

TABLEAZLASI TTE

29 HAZİRAN–6 TEMMUZ 1971 yılından beri düzenlenen, Avrupa’nın en köklü festivallerindendir Roskilde. Danimarka’nın ve Kuzey Avrupa’nın medar-ı iftiharı olan festival her sene dünyanın dört bir yanından katılımcılarla daha da genişleyen bir kitleye eğlencenin kapılarını ardına dek açıyor. Tür farkı gözetmeksizin her tarzdan dünya çapında sanatçıyı ağırlayan Roskilde’nin kadroları da her yıl en çok merak edilen ve açıklanana kadar polemikleri süren kadrolardandır. Özellikle 90’lı yıllardan sonra hem tarzında hem de katılımcı yelpazesinde büyük gelişmeye giden Roskilde, eminiz ki daha senelerce Avrupa festival gündeminin zirvesinde yer alacak. Bu yıl festivalde Drake, The Rolling Stones, Stevie Wonder, Arctic Monkeys, Damon Albarn, Deerhunter, Interpol, Icona Pop, Lykke Li, Major Lazer, Moderat, OutKast, Rob Zombie, Trentemøller, A$AP Ferg, Ryan Hemsworth, Juana Molina, Chance the Rapper ve Chromeo’yu izleyeceğiz.

DOWNLOAD FESTIVAL

KAZANTIP REPUBLIC

EXIT FESTIVAL

13–15 HAZİRAN Listemizdeki en sert kadrolu festival, İngiltere’nin Derby bölgesinde düzenlenen Download. Ülkenin en yüksek katılımlı sert festivali olan Download’a İstanbul’dan Birmingham’a uçarak gayet rahat bir şekilde varabiliyorsunuz. Kadro sert belki ancak Download’un ritüele dönüşmüş bir kült festival olmasına engel olmamış. Her yıl yaklaşık 100.000 seyirci çoluk çocuk demeden Derby’e akın ediyor ve bu festival ortamına katılıyor. Her sene büyük sükse yapan kadrosu bu yıl biraz daha mütevazı olsa da gidenler için yine eşsiz bir deneyim sunacağından eminiz. Bu yıl Download’da Avenged Sevenfold, Linkin Park, Aerosmith, Fall Out Boy, Rob Zombie, Alter Bridge, Bring Me the Horizon, Steel Panther, The Offspring, Bad Religion, Status Quo, Twisted Sister, Buckcherry, Richie Sambora, Seether, Trivium, The Pretty Reckless, Behemoth, Opeth, The Dillinger Escape Plan ve Behemoth var.

31 TEMMUZ–14 AĞUSTOS Eğlencenin sınırlarının tamamen yıkıldığı, festival algısının cennete dönüştüğü yer burası! Festival biletinizin adı Viza, festival bölgesinin adı Paradize ve festivalin adı Kazantip. Dünyanın dört bir yanından Ukrayna’ya gelen DJ’ler, müthiş katılım ve benzerine hiçbir yerde rastlayamayacağınız bir eğlence anlayışı için başka adrese ihtiyacınız yok. Kazantip hayatınızda yaşayacağınız en farklı deneyimlerden biri olacak. Kimler mi var? Loco Dice, Martinez Brothers, Seth Troxler, Maceo Plex, Danny Daze, Pan-Pot, Tini, Guti, Hector, Ricardo Villalobos, Zip, Sonja Moonear, Dixon, Ame, Henrik Schwarz, Marcus Worgull, Marco Carola, Leon, Luciano, Reboot, Dandy Jack, Dubfire, Hot Since 82, Joseph Capriati, Art Department, Claude Vonstroke, Justin Martin, Eats Everything, Jamie Jones, Lee Foss, Richy Ahmed, Audiofly, M.A.N.D.Y, Lee Burridge, Guy Gerber, Martin Buttrich, Rhadoo, Petre Inspirescu, Raresh, Laurent Garnier, Nils Frahm ve Infected Mushroom.

10–13 TEMMUZ Müziğin eşsiz doğa güzelliğiyle buluşmasına şahit olmak isteyenler Sırbistan’da düzenlenen Exit Festival’ın yolunu tutsunlar. Her yıl ortalama 200 bin müzikseveri buluşturan bu özel organizasyona bir defa gidenler festivalin gediklisi oluyorlar. Bu yıl da oldukça başarılı bir kadro kuran Exit Festival’a Türkiye’den hatırı sayılır derecede katılım olduğunu da belirtelim. Kadronun ağır topları Damon Albarn, Skrillex, Stromae, Afrojack, Carl Cox, Andy C, Asian Dub Foundation, Rudimental, Dub FX, Koven, The Afghan Whigs, Disclosure, Queens Of The Stone Age, Ben Klock, Gorgon City, Mighty Oaks, Carl Craig, Green Velvet ve Dynamite MC

SZIGET FESTIVAL 11–18 AĞUTOS Avrupa’nın en büyük festivallerinden olan Sziget, devasa bir adada bir müzik festivalinden çok daha fazlasını sunuyor katılımcılarına. Tonla sahne, tonla sanatsal faaliyet, ya da sadece ada keyfi yaparken sevdiğiniz gruplara eşlik etme, yeni gruplar keşfetme heyecanı yaşamak… Sziget’in vaatleri bitmiyor ve festival hepsini yerine getiriyor! Her yıl tam bir hafta süren bu çılgın partiye dahil olmak için Macaristan’a yolunuzun düşmesi yeterli. Sonrasında hayatınızda yaşadığınız en eğlenceli festival deneyimlerinden biri sizi kendi cennetinde ağırlamaya başlayacak. Bu yıl kadroda OutKast, The 1975, Queens of the Stone Age, Placebo, The Prodigy, Skrillex, Lily Allen, London Grammar, La Roux, Klaxons, Darkside, Bonobo, Palma Violets ve Wild Beasts var.

YAHOO! WIRELESS FESTIVAL 4–6 TEMMUZ İngiltere tam bir festival cenneti. Yahoo!’nun düzenlediği Wireless Festival’in bu cennet içindeki yeriyse popüler müzik konsepti üzerine kurulu olması. Geçtiğimiz sene yerinde izlediğim bu festivalde Justin Timberlake ve Jay Z birlikte sahne alıp efsanevi Legends of the Summer turnelerinin dünya prömiyerini yapmışlardı. Bu yılki, kadroyu da merakla bekliyorduk ki festival yönetimi yüzümüzü kara çıkarmadı. Londra’nın neredeyse göbeğinde düzenlenen bu etkinlik sayesinde hem güzel şehri gezmek hem de eğlenmek oldukça mümkün. Bu yıl kadronun ağır topları Kanye West, Pharrell, 2 Chainz, Earl Sweatshirt, Katy B, Robin Thicke, Drake, Rudimental, Wiz Khalifa, Bruno Mars, OutKast, A$AP Ferg ve Salt-NPepa

TOMORROWLAND 18–20 TEMMUZ Dünyanın en önemli elektronik müzik festivali olarak gösterilen Tomorrowland adeta bir masal kitabından fırlamış mekan tasarımı ve dünyanın en önemli DJ’lerini toplamasıyla rakiplerine parmak ısırtıyor. Bu yıl onuncu senesi olduğu için birbirini takip eden iki hafta sonu düzenlenecek olan festivalde elektronik müziğe dair aradığınız her şeyi ve fazlasını bulacaksınız. Antwerp ve Brüksel arasında konuşlanmış Boom adlı kasabada düzenlenen bu efsane festivali onuncu yılında kaçırmamanızı tavsiye ederiz. Gerçi kaçıranlar da üzülmesin, MTV bu yıl canlı veriyor. Bu yıl festivalde kimler mi var? Armin van Buuren, Benny Benassi, Zeds Dead, Steve Aoki, Afrojack, Hardwell, Kaskade, Knife Party ve Tiesto...


10

MAYIS 2014

BUNLAR DA BİZDEN Ülkemizde de yaz birbirinden eğlenceli isimlerle sımsıcak geçecek. Tabii kadroları yurtdışı festivalleriyle yarıştırmıyoruz ancak ülkemizde de elini taşın altına koyup başarılı kadrolar kuran organizatörleri tebrik ediyoruz. Unutmayın kendi festivallerimize sahip çıkmadan yurtdışındaki kadrolara kavuşmak hayal olur. İşte önümüzdeki günlerde gerçekleşecek festivallerden bazıları.

100% FEST

Portishead

MIDTOWN FEST 20 AĞUSTOS KÜÇÜKÇİFTLİK PARK İstanbul’un yeni festivallerinden Mid Town Fest, ilk yılına iddialı bir giriş yapıyor. Kült İngiliz grup Portishead festivalin lokomotif ismi, Savages ve Thought Forms da günübirlik festivalin diğer yabancı konukları. Yerli isimlerden de The Ringo Jets, The Away Days ve Telepotik festivalin açılışını yapacak ve katılımcıları geceye hazırlayacaklar.

CHILL OUT FESTIVAL ISTANBUL 25 MAYIS LIFE PARK Chill Out Festival da yeni sezonda kendini yeniledi ve değişime mekandan başladı. Artık İstanbul’un bir hayli dışındaki Kemerburgaz yerine şehrin her yanından daha kolay ulaşım imkanı bulunan Sarıyer, Life Park’ta düzenlenecek. Bu yılki konukları arasında Goldfrapp, Mulatu Astatke, Brandt Brauer Frick, Da Lata, Jaqee, Boogie Belgique ve Baba Zula’nın başı çektiği pek çok ünlü müzisyen ve grup yer almakta. Alternatif bir eğlence anlayışı ve alternatif bir kadro seçkisi arayanlara ilaç gibi gelecek Chill Out Festival.

6–7 HAZİRAN KÜÇÜKÇİFTLİK PARK Şimdiye kadar açıklanan festivaller arasında kadro çeşitliliğini en adil kuran festival olarak dikkat çekiyor 100% Fest. Grunge, indie rock ve elektronik müzik sevenleri KüçükÇiftlik Park’ta aynı çatı altında buluşturacak 100% Festival, efsane grup Soundgarden’ın ilk Türkiye konserine ev sahipliği yapacak. Elektronik müziğin dev ismi Massive Attack de festivalin lokomotif isimlerinden. Kadrosunu kısa süre önce Trentemøller ve Wild Beasts ile zenginleştiren 100% Fest’in birkaç önemli yabancı isimle anlaştığı haberi daha kulağımıza gelen dedikodular arasında, bu isimler kesinleştikçe Postkolik sayfalarından duyuracağız.

ONE LOVE FESTIVAL 14–15 HAZİRAN PARKORMAN Bu yıl on üçüncüsü düzenlenecek olan One Love Festival adına yaraşır bir kadro kurdu. Geçtiğimiz sene iptal olduğunda yıkılmıştık ancak bu sene gönüller alınacak belli oldu. Festival bu sene eski mekanı Parkorman’a geri dönüyor. Umarız eski günlerdeki başarısıyla, senelerce İstanbul’u eğlendirmeye devam eder. Bu yıl One Love’da sahne alacak önemli isimlerden bazıları: Basement Jaxx, Mogwai, Oh Land, Modeselektor, Moderat, Bonobo, Mø, Omar Souleyman.

BABYLON SOUNDGARDEN ISTANBUL 2014 24 MAYIS PARKORMAN Dördüncü yılında İstanbul’un demirbaş festivallerinden olmayı garantileyen Babylon Soundgarden, bu yılki kadrosuyla oldukça sükse yapacak. Popüler dans müziğinin dünyadaki en önemli isimlerinden Pet Shop Boys, son dönemin adından en fazla söz ettiren kadın yıldızlarından Sky Ferreira, Afrobeat efsanesi Fela Kuti’nin oğlu Sean Kuti ile orkestrası Egypt ’80 ve sürprizlere açık sahne performansıyla festival alanını coşturmasına kesin gözüyle bakılan FM Belfast, Babylon Soundgarden 2014’ün lokomotif isimleri. Festival bünyesinde iki alternatif sahne daha mevcut: Red Bull Music Academy Sahnesi ve Radyo Babylon sahnesi. Red Bull Music Academy sahnesinde; John Talabot, Mount Kimbie, Kabus Kerim, Joystick Jay, Dalt Wisney, Ali Gültekin setleriyle coşturacaklar. Radyo Babylon Sahnesi’ndeyse; Oldies But Goldies, Silent Disco, Farazi V Kayra, Ah! Kosmos, Astrofella, Deniz Alnıtemiz alternatif içinde alternatif sunacak Babylon Soundgarden 2014 katılımcılarına.


ix35 postkolik 21_31.pdf

1

4/24/14

2:23 PM

Hyundai ix35 1.6 otomatik vites. Onunla her yol maceraya çıkar.

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Hyundai ix35 modellerinin ortalama yakıt tüketimi 6,8-8,8 lt/100 km ve CO2 emisyonu 158-205 g/km arasında değişmektedir. EC 715/2007 hyundai.com.tr

/hyundaiturkiye

/hyundaiturkiye


12

MAYIS 2014

FERRARI WORLD’DE MUHTEŞEM BİR GÜN

Geçen sayımızda sizlere Ferrari’nin 2016’da Barselona’da açmayı planladığı tema parktan söz etmiştik. Heyecanla beklediğimiz tema park, İtalyan otomobil devinin Abu Dhabi’den sonraki ikinci girişimi olacak. Biz Barselona’yı heyecanla bekleyeduralım, Kaan Bilge geçen ay ziyaret ettiği Ferrari World’u sıcağı sıcağına Postkolik için yazdı.

A

raplar, petrolün getirdiği zenginlikle her şeyi gösterişli ve büyük yapmayı, mühendislikte sınırları zorla(t)mayı seviyorlar. Bunun güzel bir örneği olan Ferrari World de Yas Island isimli 25 kilometrelik yapay bir ada üzerine kurulmuş. Ada üzerinde ayrıca Formula 1 yarışlarının da yapıldığı Yas Marina Pisti, oteller, plajlar, marina ve aquapark bulunuyor. Ferrari World, içinde dünyanın en hızlı roller coaster’ı (Formula Rossa) olan, 200 bin metrekarelik kapalı alanıyla dünyanın en büyük kapalı eğlence parkı. Giriş ücreti 240 AED (140 TL) ve bu ücrete içerideki tüm aktivitelere

sınırsız katılabiliyorsunuz. Sadece birkaç yarış simülatörü için ayrıca bilet almak gerekiyor. Gitmeden önce internette okuduğum şikayetler genelde bir atraksiyona katılabilmek için “saatlerce” sıra beklendiği ve çoğunun da bakım sebebiyle kullanım dışı olabildiğiydi. Bu yüzden eğlence parkına gitmek için, kalabalığa yakalanmamak adına Abu Dhabi’de tatil günü olmayan pazar gününü seçtim. Şehir merkezinin 40 km dışarısında olan parka ulaşım için de toplu taşımayı tercih ettim. Fakat otobüste ön bölümün kadınlara ayrıldığını bilmeden oturunca şoför tarafından uyarılarak arka bölüme geçmek zorunda kaldım.

Kaan Bilge


MAYIS 2014 Ferrari World girişinde kapıdaki görevli “Formula Rossa şu anda devre dışı ve çalışıp çalışmayacağı belli değil” dediğinde “evet, tüm şikayetler doğruymuş” diyerek moralimi bozmuştum ancak daha sonra haksız çıkacaktım. Planım “büyük” atraksiyonları erkenden, insanlar gelmeden yapmaktı ancak buna da hiç gerek kalmadı , tüm gün boyunca hiçbir sırada 15 dakikadan fazla beklemek zorunda kalmadım. İlk olarak bindiğim roller coaster “Fiorano Gt Challenge”dı. Burası için iç içe geçmiş iki roller coaster diyebiliriz. İki ray üzerinde yan yana Ferrari F430 şeklindeki kabinlere biniyorsunuz, start ile bir yarış başlıyor ve siz ilerlerken yanınızdan, altınızdan, üstünüzden geçen “rakip” roller coaster ile yarışıyorsunuz. Elektromanyetik hızlandırıcıların üzerinden her geçişte kabinin ivmelenmesi büyük keyif veriyor. Tabii ki finish’e iki roller coaster da aynı anda geliyor. Bir sonraki hedefim Speed Of Magic oldu. İngilizce ve Arapça gösteri için ayrı sıralar var. Yine hiç sıra beklemedim ve araca hızlıca bindim. Speed Of Magic, babasının Ferrari’sinin anahtarını çalan bir çizgi karakteri, bir çocuğun takip etmesini konu alan 4D gösteri. Bindiğiniz kabin değişik odalardan geçerken perdelere yansıtılan görüntülerdeki tünellerden geçiyorsunuz, çığdan kaçıyorsunuz, pistte yarışıyorsunuz. Kabinin 3 boyutlu hareketleri ve gözlükleriniz sayesinde çok keyifli bir gerçeklik algısına kapılıyorsunuz. Tabii ki en sonunda da çizgi karakteri geçip anahtarı geri alıyorsunuz.

İNANILMAZ BİR HİS “Formula Rossa” için sıranın açıldığını uzaktan görünce depar atarak sıradaki yerimi aldım. Birazdan dünyanın en hızlı roller coasterına binecektim ve kalbimin beni yarı yolda bırakmasından korkmaya başlamıştım. Yine üzerimizdeki tüm cihazları teslim ederek, bize verilen gözlükleri takarak beklemeye başladım. Maalesef ufak bir taktik hatası yaparak ön kabinin en önüne oturamadım. Kabinler Ferrari Formula 1 arabası kokpiti şeklinde. Işıklar kırmızıdan yeşile 5 saniye içinde 240 km/h çıkıyor. Bu ivmelenme için uçak gemilerinde kullanılan sisteme benzer bir hidrolik mekanizma kullanılıyor. 4.8 G’lik bu kuvvet ile, bir çizgi filmdeki gibi vücudunuz hızlansa bile sanki aklınızın içindekiler geride kalıyor. Düzlüğün bitiminde 52 m yükseklikte dik bir tepeye çıkıyorsunuz. Hızın verdiği heyecan, yerini yükseklik korkusuna bırakıyor. Keskin virajlarla dolu 2,2 km’lik pisti tamamlamak 1 dakika kadar sürüyor. Pistin sonunda adrenalinin verdiği keyifle, yüzünüzde büyük bir gülümseme ile araçtan iniyorsunuz. 360°lik ters bir dönüşün olmaması ise bence Formula Rossa’nın tek eksiği.

13

Ferrari World’e giriş 140 lira ve bu ücrete içerideki tüm aktiviteler dahil.

En büyük “task” tamamlandığına göre etrafın keyfini daha iyi çıkarabiliriz. Ferrari World, içinde 5 ayrı tarzda restoranın bulunduğu bir merkez. Yemekten sonra “Made in Maranello” kısmına geçiyorum. Adından da anlaşılabileceği gibi burada Ferrari Maranello fabrikasının görüntülerinin olduğu bir tünelden geçiyorsunuz. Benim gibi mühendis olan birisi için ilginç olmasına rağmen teknik konulara fazla girmediklerinden biraz hayal kırıklığı oluyor. Bir sonraki durağımız “Viaggio in Italia”. Gelmeden önce bu bölümün güzel olduğunu düşünmüş ancak bu kadar etkileyici olacağını tahmin edememiştim. Büyük bir sinema salonu düşünün. Koltuklar seyirciler oturduktan sonra metrelerce yükseğe çıkıyor ve karşınızdaki dev panoramik perdeye yansıtılan İtalya görüntüleri ile ülkenin üzerinde uçuyormuş hissi yaşıyorsunuz. Muhteşem manzaraların daha da etkili olması için etrafınızdan koku ve su püskürtülüyor. “Racing Legends” bölümünde yine bir tünel içinde ilerlerken Ferrari’nin 1950’den beri yarışlardaki araçlarına, sürücülerine ve başarılarına tanık oluyorsunuz. “Paddock” bölümünde ise gerçek bir Formula 1 aracının lastiklerini Pit Stoptaki gibi hızla değiştirmeye çalışıyorsunuz. Bir baba ve küçük oğluna karşı yaptığım yarışmayı kaybediyorum, her seferinde lastiği benden hızlı değiştiriyorlar. Lastik üzerindeki “Made in Turkey” yazısını görmek ise tesellim oluyor.

TAM BİR CENNET “Cinema Maranello” ülkemizdeki çoğu sinema salonundan çok daha büyük bir salon ve içinde sadece Ferrari World’de gösterilmek için çekilmiş, 1920’li yıllardaki yol yarışlarını konu alan dokunaklı “Coppa di Sicilia” isimli bir kısa film gösteriliyor. Film sonrasında hemen yanındaki “Fast Lane” isimli salona geçerek buradaki yarışmaya katılıyorum. Genelde hızlı olduğumu düşünürüm ancak sunucunun sorduğu soruya arkadaşım Doğu, tüm seyircilerden önce, yayındaki doğru düğmeye basarak cevap veriyor ve final için yarışmak üzere sahneye çıkıyor. Maalesef finali kazanamıyoruz. Hediye edilen oyun kuponu ile oynadığı oyun sonucu Doğu’nun kazandığı peluş oyuncak tesellimiz oluyor. “RED” isimli dans, akrobasi ve sihirbazlık gösterisinin saatini kaçırdığımız için üzülüyoruz. “Bell Italia” isimli bölüm eğlence parkının ortasında ve çok geniş bir alanı kapsıyor. Küçük ölçekli, üstü açık Ferrari 250 California araçlara binip İtalya şehirleri arasında keyifli bir yolculuğa çıkıyorsunuz. 62 metre yüksekliğe çıkıp oradan serbest düşüş yapan “G-Force” ve bir motor içinde gibi seyahat etmenizi sağlayan “V12” kısımları bakım sebebiyle kapalı olduğu için katılamıyoruz. Minikler için sürüş eğitimi verilen “Junior GT” ve yarıştıkları “Junior Grand Prix” bölümlerini bir süre izledikten sonra gerçek Ferrari araçlarıyla dolu büyük salona geçiyoruz. Burada fotoğrafını çekmekten başka bir şey yapamadığımız güzelliklere bakıp, ziyareti bitirmek üzere envai çeşit Ferrari logolu eşyanın, kıyafetin satıldığı mağaza kısmına geçiyoruz. Zaten buradan geçmeden çıkışa da ulaşamıyorsunuz. İçerisi bir Ferrari sever için cennet. 40 AED (24 TL)’ye bir magnet ve ya 15.000 AED ( 9000 TL)’ye 2003 yılında bir Formula 1 yarışında kullanılmış aracın krank milini satın alabiliyorsunuz. Ufak bir alışverişten sonra parktan ayrılıp şehir merkezine dönüyoruz. Abu Dhabi’deki Ferrari World’ün başarısından sonra 2016 yılında İspanya’nın Barcelona şehrindeki PortAventura’da benzer konseptte bir tema parkı açılması planlanıyor. Bu tema parkının özelliği ise, içinde Avrupa’nın en hızlı dikey hızlandırıcısı olması.


14

MAYIS 2014

BİR BAŞKALDIRI ÖYKÜSÜ:

LIFE ONCE REMOVED Suzanne Heintz için her şey, annesinin bitmek bilmeyen evlilik baskısıyla başladı. Annesinin “Kimse mükemmel değil, artık birini seç ve evlen” şeklindeki yorumlarından bunalan Heintz, vitrin mankenlerinden kendisine bir aile kurup, “Life Once Removed” projesine hayat verdi. n Duygu Kaçar

B

ir kadına özellikle de oldukça yaratıcı bir kadına, “Ne zaman evleniyorsun artık?” sorusunu çok fazla yöneltip, fazla toplumsal baskıya maruz bıraktığınızda, ne kadar eğlenceli ve yaratıcı sonuçlar çıkabileceğinin bir kanıtı olarak sizi Suzanne Heintz ile tanıştıralım. Denver’lı fotoğrafçı ve sanat yönetmeni Heintz, annesinin ve çevresinin artık birini bul baskısından bunalınca onların sözünü dinlemeye karar veriyor ve kendine hızla bir koca ve kız çocuk ediniyor. Yalnız beklediklerinden ufak bir farkla; ikinci el vitrin mankeni olarak!

GENENEKSEL MUTLULUK ANLAYIŞINA ELEŞTİRİ “Life Once Removed” Amerikan rüyasına, toplum baskısına ve geleneksel mutluluk anlayışına Heintz’ın eleştirisi olarak ortaya çıkıyor. Heintz, yıllardır sürdürdüğü fotoğraf projesine vitrin mankenleri kocası ve çocuğu ile kendi evinde başlıyor. Günden güne proje gelişiyor ve tebrik kartlarından tatil fotoğraflarına kadar uzanıyor. Projenin dönüm noktası ve en ilginç adımı ise mankenler ile dış mekan çekimlerine başladığında ortaya çıkıyor. Heintz için dış mekan çekimleri, eleştirdiği dünyaya tepkiyi birebir gözlemleyebilmesi için kuşkusuz harika

bir fırsat oluyor. Kahkahalara boğulandan, mankenlerle kendi fotoğraf konseptlerini yaratanlara birçok ilginç tepkiyle karşılaşan Heintz, bu şekilde insanlara düşünme fırsatı yaratıyor. Proje Amerikan rüyasına bir atıf olunca, Noel, Şükran Günü gibi özel gün fotoğrafları da en ilgi çeken çalışmalardan oluyor. Mutlu bir aile tablosu için yemek sofraları, gündelik hayat rutinleri, ailecek yapılan seyahatler geleneksel mutluluk anlayışının yansıtılmaya çalışıldığı temalardan. Fotoğraflarda mankenlerin somurtan ifadesine genellikle Heintz’ın biraz da abartılı sayılabilecek gülümsemesi eşlik ediyor. Diğer yandan günlük hayatın rutinlere yer verdiği fotoğraflarda Heintz’ı asık suratla da görebiliyoruz. Dışarıya çizilen sahte mutluluk tablolarına Heintz cevabını detaylarda da veriyor.

BELGESEL DE OLACAK Heintz’ın aile üyelerinin isimleri Ozzie ve Harriet. Ozzie ve Harriet’in cansız olarak bu rüyayı canlandırmalarına rağmen hala canlandırdıkları demode mutluluk anlayışının evlilik imajımızı etkilediğini düşünen Heintz, bu sebeple projenin adını “Life Once Removed” (Hayat Ortadan Kaldırıldığında) koyuyor. Her kadının arzuladığı mükemmel hayatı tanımlanması istendiğinde de Heintz’ın hak vereceğinizi düşündüğümüz yorumları var. Bir yandan kadınların olanaklarının oldukça arttığını kabul eden Heintz, diğer yandan geçmiş ve gelecek jenerasyonlara göre kadının toplumdaki rolünü oldukça karmaşık buluyor. “Mükemmel” kelimesinin ise hayal ettiğimiz anlamından uzaklaştığını, günümüzde özellikle kadınlar için eğitim, kariyer, ev, aile, vizyon gibi birçok açıdan “tamamlanmış” olmak anlamına geldiğini düşünüyor ve “Bunlardan biri eksik olduğunda hayatımızda bir eksiklik varmış algısı oluşuyor. Biz, yalnızca kendimiz olarak hiçbir zaman yeterli değilmişiz gibi. Beklentilerimizi sürekli olarak bir yerlerde eksikmişiz, bir şeyleri

kaçırıyormuşuz gibi kuruyoruz” yorumunda bulunuyor. Suzanne Heintz’a ne kadar katılırsınız bilemiyoruz fakat modern feminist bir yaklaşım olarak değerlendirebileceğimiz proje, bizce oldukça eğlenceli. Heintz’ın “Playing House” adıyla projeyi belgesele dönüştüreceğini de ekleyelim.



16

MAYIS 2014

EFSANE GERİ DÖNÜYOR! Toplu konutlara rahmet okutacak devasalıkta bir yapım olan Godzilla 16 Mayıs’ta vizyona giriyor. Yılın en çok beklenen filmlerinden biri olan Godzilla öncesinde hem dev kertenkelenin öyküsüne, hem de canavar temalı süper filmlere göz attık. n Erdem Tatar

A

merika’nın Japonya’ya atom bombasıyla yaptığı zulüm malumunuz. Japonya’nın o zulmün küllerinden doğuşu ve dev sanayi ve teknoloji ülkelerinden birine dönüşü insanlık tarihinin en büyük zaferlerinden biridir. Tabii bu sürecin yaşattığı acılar ve psikolojik etkisi kolay unutulmadı. Kâh şarkılara, kâh kitaplara, kâh da filmlere konu oldu. 1954 yılında vizyona giren “Gojira” (Godzilla) filmi bu algıya yeni bir pencereden yaklaşıyordu. Denizden gelen devasa canavar adeta radyoaktif saldırılarla dünyanın ekolojik dengesini bozan insanlığa bela gibi çöküyor, şehirlerini yerle bir ediyordu. Japonya halkına zulmeden Amerika’nın, yaratık metaforuyla beyaz perdeye taşındığı şeklinde filmi okuyanlar da mevcuttu. “Gojira” büyük sükse yapmış ve Godzilla efsanesinin doğumunu da müjdelemişti. Film, dünya çapında o kadar ünlü oldu ki, Japonya’ya dair en önemli popüler kültür figürlerinden birine dönüştü. Sadece Japon yapımcılar tarafından tam yirmi sekiz adet Godzilla filmi çekildiğini not düşelim, siz anlayın çılgınlığın boyutunu.

NELER YAPILMADI Kİ? Godzilla elbette sadece sinema filmleriyle sınırlı bir alanda kükremedi. Tam 24 adet video oyunu, 11 adet roman, iki adet normal iki adet çizgi dizi, Manga’lar da dahil olmak üzere 600 sayıya yakın çizgi roman ve bunların toplandığı on dört fasikül... Godzilla’nın sağılmadık yanını bırakmamış anlayacağınız gezegenimiz. Bu yapımların bir kısmı kepazelik derecesinde ucuz etin yahnisi kıvamındayken nadir de olsa kaliteli işler çıkıyordu aralarından. Aynı şeyi maalesef dev kertenkelenin Amerikan yapımı filmi için söylemek çok zordu. Godzilla’nın yapım haklarını almak için türlü Amerikan firmaları seneler boyunca deyim yerindeyse birbirlerini yemişlerdi. Filmin çekildiği anda büyük patlayacağını öngören şirketler, Japonya orijinli Sony Entertainment Pictures’ın alt firmalarından TriStar işin içine girince avuçlarını yalamak zorunda kaldılar. TriStar sadece filmin yapım haklarını almakla kalmamıştı, 1996 yılında çektiği bilimkurgu klasiği olmaya aday “Independence Day” ile dünyayı ayağa kaldıran yönetmen Roland Emmerich’i de projeye dahil etmişti. Beyaz Saray’ı gözünü kırpmadan patlatan adam elbette ki bir kertenkeleyle Manhattan’ı yerle bir edebilirdi.

MANHATTAN, MANHATTAN OLALI… Fakat o iş öyle olmadı. Bir kere balık baştan kokuyordu. Emmerich belki iyi bir yönetmendi ancak çok başarılı bir senarist sayılmazdı. Dev gibi uzaylıyı Will Smith’e yumruk marifetiyle dövdürtmüş adamdan bahsediyoruz en nihayetinde. “Godzilla” filminin senaryosu o kadar kötüydü ki, filmi izlerken Emmerich’in bize nanik yaptığını hissediyorduk adeta. Her ne kadar elinde sağlam bir marka ve iş yapan bir yönetmen olsa da oyuncu kadronu iyi kuracaksın hacı! Sen devasa sürüngenle Manhattan’ı dümdüz edeceksin ama tüm bu kaosun ortasında bulunan adam bebek yüzlü Matthew Broderick olacak! Tüm bunların üstüne tüy dikmek için gidip Jean Reno’ya kariyerinin en vasıfsız rolünü vereceksin! Bu nasıl bir bohem yahu? Emmerich’i tokatlayan, bu filmin ham halini izleyen, ilaç için iki bardak şuuru olan kalmadı mı yahu koca TriStar’da? Demek ki kalmamış!


MAYIS 2014

17

DAHA FAZLATSIE

TABLET

BU SEFER Kİ BAŞKA 1998 yılında gösterime giren ve her manada hezimete uğrayan “Godzilla” planlanan devam filmleri çekilemeden rafa kaldırıldı ve karakterin hak sahipleri Toho şirketi Gozdilla’nın haklarını geri aldı. Şirket o kadar sinirlenmişti ki bu filmi resmi kayıtlarında halen “Zilla” olarak geçirmektedirler. Toho yıllar sonra bir Amerikan firmasıyla masaya oturdu. Kendilerinden tek bir ricaları vardı; filmi batırmamaları ve orijinal elementlerine uygun çekmeleri. İşin altında imzası olan Legendary

Pictures, Toho yetkililerine ellerindeki dört aday yönetmenin filmlerini izletti. Sonuç ilginçti; o güne dek henüz tek film yönetmiş olan Gareth Edwards’ın “Monsters” (2010) adlı filmine hayran olan Japonlar direkt olarak ilk tercihlerini genç yönetmenden yana kullandılar. Kısa sürede şirketler ve yönetmen arasında anlaşıldı. Yüksek bütçe ve teknik zenginliğe rağmen Edwards işi şansa bırakmadı ve “Godzilla”ya yakışır dev bir kadro kurdu. Şimdilik fragmanlar ve ön gösterimlerden gördüğümüz,

okuduğumuz kadarıyla yılın en eğlenceli ve başarılı filmlerinden olacak Godzilla. Yılların eskitemediği dev Godzilla, bugüne dek sinema perdesine yansımış en devasa haliyle yeni filminin başrolünü kotarıyor. Filmde başka sürpriz yaratıklar olduğunu da biliyoruz, tam manasıyla orijinaline sadık bir aksiyon filmi izleyeceğimize eminiz. 16 Mayıs’ta şehirlere sığmayan bu gürültülü dostumuzu size en yakın sinema salonunda ziyaret etmeyi unutmayın!

GODZILLA ÖNCESİ ISINMA TURLARI kInG konG (1933): Özellikle tarih belirttik ki Peter Jackson’ın çektiği tuhaf şeyi izlemeyin kazara. Her ne kadar teknik ve taktik açıdan sönük kalsa da sinemanın nerelerden geçip bugüne geldiğine şahit olmak ve King Kong’un gerçekten de yürek burkan hikayesine, geyik aktör klişeleri ve saçma aksiyon cümbüşüne maruz kalmadan şahit olmak için tek seçeneğiniz bu.

CloverFIelD (2008): Gelmiş geçmiş en iyi dev canavar filmi diyebiliriz Cloverfield için. Aynı zamanda bugüne dek çekilmiş en iyi found-footage filmlerinden olduğunun da altını çizmeliyiz. Tonla gizemle dolu bir hikaye, New York’ta bir partiden Central Park’ın göbeğine uzanan dehşet bir kovalamaca ve devasa ötesi bir yaratık! Nefesinizin defalarca kesileceğine garanti veririz. tHe HoSt (2006): Uzak Doğu’ya da uzanalım biraz, canavar dediğiniz hep New York’a musallat olacak değil ya? Bu defaki iri kıyım dostumuz Güney Kore’den. Canavar filmi, aile dramı, absürt aile komedisi, çılgın aksiyon ve kaçış filmlerini sever misiniz? İşte hepsi bu filmde bir arada. Modern klasiklerden.

JuraSSIC Park (1993): Siz de bizim gibi bu Spielberg klasiğini on yaşınızda sinemada seyrettiyseniz, attığınız çığlıklar muhtemelen halen kulaklarınızda yankılanıyordur. Her boy dinozorla aile boyu macera! Bu da iyi sloganmış, yolda T-Rex görsek ne yapmamamız gerektiğini öğrendiğimiz filmdi. tHe mISt (2007): Stephen King’in aynı adlı kısa hikayesinden uyarlanan bu film, King’in Lovecraft triplerine girdiği o buhranlı dönemin eserlerinden. Film, kısa öykünün rezil finalini değiştirip King’den bile övgü almıştı, tarihe not olarak düşülsün. Canavar dizaynları da (finale doğru kahramanlarımızın karşısına çıkan dört ayaklı devasa olan favorimizdi) oldukça başarılıydı. SuPer 8 (2011): Bir filmin dehşet dozajıyla tatlılık dozajı bu kadar paralel olmamalı aslında ama varsın olsun. “Super 8”, JJ Abrams’ın Steven Spielberg’e yazdığı aşk mektubu gibi (tamamen sinematografik duygusallık içerikli elbette) bir film. Başka bir deyişle de steroid basılmış E.T. filmi diyebilirsiniz. Her ne derseniz deyin, vahşetten çok şefkatle karşılaşacağınızı bilin.

troll Hunter (2010): Bu defa Kuzey Avrupa’ya, Norveç ormanlarına dalalım. Çocukları korkutmak için anlatılan tuhaf yaratık hikayelerinin gerçek olmasıyla beraber bir deli avcı ve onun macerasını kaydetmek isteyen gençler yola koyulurlar. Sonuç? Korkuyla komedinin, aksiyonla trollerin birbirine girdiği şahane bir film. monSterS (2010): İşte 2014 model “Godzilla” filminin yönetmeninin ilk filmi. Canavar filminden çok bir canavar istilası altında var oluş çabası ve ilişkiler tandanslı orta şeker tempolu bir film olsa da canavarlar piyasaya çıkınca yürekler hopluyor ister istemez. Gareth Edwards hakkında fikir sahibi olabilmek adına ideal. PaCIFIC rIm (2013): Hep canavarlar dövecek değil ya iki tokat da biz patlatalım diyenlerin filmi. Gezegenin tabanından gelen devasa yaratıklar peyda olunca insanlar da çareyi devasa robotlar yapıp onlarla savaşmakta bulmuşlar. Yine benim akranım olan ve çocukluğu Voltron’la, Patlabor’la, Power Rangers’la geçenleriniz varsa bu filmin bazı sahnelerinde gözleri yaşlı secdeye varacaklar! Korkusu az aksiyonu aşırı doz!


18

MAYIS 2014

DÜNYANIN EN İYİ GECE KULÜPLERİ Gün boyu bünyelerde biriken güneş enerjisinin, sabahlara kadar dans edilerek atıldığı mevsim kapıda... Yaz yaklaşırken sizlere bir Postkolik güzelliği yapalım dedik ve DJ Mag tarafından düzenlenen ve halk oylamasıyla belirlenen en iyi gece kulüplerinin, 2014 ilk 10 listesini sizler için derledik. n Eda Yenivatan SPACE–IBIZA Açıldığı 1989 yılından beri, defalarca “Dünyanın en iyi kulübü” seçilen Space, ‘clubber’lar için bir dans mabedi olmayı sürdürüyor. Space’in yıllardır liste başını kapmasının sürpriz olmayışının birçok sebebi var aslında. Öncelikle, eğlence dünyasının kalbi Ibiza’da bulunuyor. Üstelik mekan, hem sahile hem de havaalanına çok yakın. Bu sayede, siz Space’in aklınızı alacak muhteşem terasında, gökyüzünün altında dans ederken üzerinizden geçen uçakların sesi, dünyaca ünlü DJ’lerin müziğine karışıyor. Böylece mekan size unutulmaz bir deneyim yaşayacağınızın garantisini veriyor. Şüphesiz ki, Space’i zirveye taşıyan diğer bir sebep de, 1999’dan beri devam eden “We Love” partileri. Pazar günleri, gündüz 4.30’da başlayıp pazartesi sabahının ilk saatlerine kadar süren bu partiler, yaz sezonu boyunca devam ediyor. Ee üstüne bir de dünyanın en iyi DJ’lerinden olan Carl Cox eşliğindeki partiler eklenince, Space, ‘gece kulüplerinin babası’ değerlendirmesini fazlasıyla hak ediyor.

GREEN VALLEY CAMBORIU, BREZİLYA Bir gece kulübü düşünün ki, dans pistinin yanı başında, çevresi yağmur ormanlarıyla kuşatılmış bir göl var. Devasa kanopilerin altında, 6000 kişi kapasiteli mekanda, çevrenizi saran hoş giyimli Brezilyalılarla, kendinizi elektronik müziğinin kralı Armin Van Buuren’in ezgilerine bırakmışsınız. Üstüne bir de özel led teknolojileriyle yaratılan etki de eklenince, artık bir ‘clubber’ cennetinde olduğunuza eminsiniz. İşte tüm bu özellikleriyle Green Valley, gece hayatı sevenleri Camboriu’da buluşturuyor. ‘Yeşil Vadi’ ‘jungle’ partileriyle dünyanın en iyilerinden olduğunu kanıtlıyor.

PACHA–IBIZA Beş kıtadaki gece kulüplerinin yanı sıra otelleri ve restoranları da bulunan Pacha, Ibiza’da bulunan köklü gece kulübüyle her yıl dünyanın en iyileri listesine girmeyi başarıyor. 1973 yılından beri, lüks gece hayatının sembolü olan Pacha Ibiza, her biri farklı müzik tarzları ile hizmet veren beş farklı mekanıyla size unutulmaz bir gece vadediyor. Yoğun talep Pacha’yı adadaki en pahalı kulüplerden biri yapıyor. Pacha’ya gitmeye karar verirseniz, mekanın lüks dekoruna uyum sağlamak ve özellikle de kapıdan içeri girebilmek için gösterişli kıyafetlerinizi giymeyi ihmal etmeyin.


MAYIS 2014

19

FABRIC–LONDRA 1999 yılında, eski bir et deposundan, gece kulübüne dönüştürülen Fabric, ‘underground’ tavrıyla diğer rakiplerinden ayrılıyor. Londra’nın Farrington bölgesinde bulunan kulübün üç ayrı odasında, birbirinden bağımsız müziklerle eğlenmek mümkün. Bu odaların birinde bulunan “bodysonic” denilen bir sistemle, pistte dans edenler, bass frekanslarını ayaklarından hissedebiliyorlar. Bu titreşimli zemin, dans ve müzik meraklıları için benzersiz bir deneyim sunuyor. Fabric aynı zamanda müzik çeşitliliği arayanlar için de, doğru bir adres. Cuma geceleri drum ‘n’ bass, hip hop ve dubstep türleri çalınırken, cumartesileri kendinizi house ve techno müziğin kollarına bırakabilirsiniz. Fakat bu eğlenceyi yakalamak için hafta sonları uzun giriş kuyruğunda beklemeyi göze almanız gerekebilir.

BCM PLANET DANCE MALLORCA Balear Adaları’nın en büyüğü olan Mallorca’da bulunan BCM, yıllardır adadaki eğlence hayatının ağır toplarından olmayı sürdürüyor. ‘Eğlence’ kelimesinin tam karşılığını vermek isteyen BCM’in kurucuları, star DJ’leri setin başına geçirmek ya da dünyanın en büyük köpük partilerini düzenlemek gibi masraflardan da kaçınmıyorlar. 3D lazer şovları ve dans gösterileri de cabası... Anlayacağınız eğlenmeden çıkmak yok!

AMNESIA–IBIZA Eğlenmek için yaşayanların adası Ibiza’da bulunan Amnesia, kurulduğu 1970’li yıllardan beri birçok kez farklı konseptlerde kapılarını yeniden açmış. Kelime anlamı bir tür hafıza kaybı olan Amnesia, eğlence severlere her şeyi unutup yeniden başlama enerjisini sağlamayı vaad ediyor. Kulüp, ünlü DJ konuklarıyla, 5000 kişilik kapasitesiyle, kapalı alanı ve dillere destan teras bölümüyle bu vaadini gerçekleştirme konusunda hayli iddialı. Geçtiğimiz yıl cam bir çatıyla kapatılan terası hala albenisini korurken kapalı bölümü de dans etmekten hararet yapanları ferahlatmak için soğuk hava püskürtme (ice–cannon) geleneği gibi dikkat çeken gösterilere sahne oluyor. Efsane DJ Sven Vath’ın ‘Cacoon’ partileri de enfes!

SIRENA MARESIAS, BREZİLYA

ZOUK–SİNGAPUR 1991 yılında açılan, Singapur’un en popüler gece kulübü olan Zouk, beş ayrı mekandan oluşan bir kulüp kompleksi aslında. Her mekanında dekorasyonun ve çalınan müzik türünün farklılık göstermesi, gelen herkesin geceden memnun ayrılmasını garanti ediyor. Bu mekanlardan öne çıkan “Velvet Underground”, yenilikçi müzik politikası ve atmosferiyle, Zouk’un ününün Asya kıtasını aşıp dünyaya yayılmasında büyük rol oynamış.

Sao Paulo’nun yanı başındaki Maresias plajında bulunan kulüp Sirena, kulaklarınızın pasını silecek, zihninize canlılık getirecek bir mekan. Fatboy Slim, Sven Vath ve Steve Aoki gibi ünlü müzisyenleri setin başında görebileceğiniz kulüpte, açık havada Brezilya’nın muhteşem doğal güzelliklerinin ortasında, ağaçların çevresinde dans edebilirsiniz.

OCTAGON–SEUL Seul’un havalı kulüpleriyle ünlü bölgesi Gangnam’da (evet, bildiniz! “Gangnam Style”ın Gangnam’ı ) bulunan Octagon, havalı dekorasyonu ve mükemmel müzik sistemiyle rakipleri arasından sıyrılıp dünyanın en iyi kulüpleri arasındaki yerini almış. Octagon, müziğin derinlerden gelen etkisi, az ışıkla yaratılan gizemli atmosferi ile içeri girdiğiniz andan itibaren ‘underground’ tavrını hissedebileceğiniz bir mekan olarak tasarlanmış. İçinde, etkinlik zamanları dansçıların saklandığı geniş bir havuz alanı bile var.

HAKKASAN–LAS VEGAS Yılların restoran markası Hakkasan, geçtiğimiz yıl büyük yatırımlarla, markalar grubuna Las Vegas’taki şahane gece kulübünü ekledi. Beş farklı bölümden oluşan mekanda, ilk iki katta restoran, diğer katlarda gece kulübü ve benzersiz VIP alanı hizmetleri veriliyor. Kulüpte setin başına geçen DJ’ler ise Tiesto, Hardwell, Calvin Harris gibi efsane isimler. En iyiler listesine hızlı bir giriş yapan Hakkasan, önümüzdeki yıl kulüplerin yeni kralı olacak gibi görünüyor.


LIVING OFF THE WALL: A VANS DOCUMENTARY SERIES THE US IN USSR

/

DOCUMENTARIAN:

ALL THE STORIES: VANS.COM/LIVINGOFFTHEWALL



22

MAYIS 2014

SIRA DIŞI BİR DADI: VIVIAN MAIER

1950’lerden 90’lara kadar Chicago’da dadılık yapan ve çevresinde içine kapanık bir karakter olarak tanınan Vivian Maier, herkesten sakladığı ikinci hayatında, fotoğraf makinesiyle Chicago’yu karış karış fotoğraflamış. On yıllar boyunca kimsenin görmediği yüz bine yakın fotoğraf, ölümünden kısa süre önce şans eseri ortaya çıkınca, Maier, bir anda dünya çapında tanınan ünlü bir fotoğrafçı haline geldi. n Duygu Kaçar

E

trafınızdaki içine dönük insanları yakından tanımaya heves edebileceğiniz bir hikaye anlatacağız size. Vivian Maier, somurtkan, kendi dünyasında yaşayan gizemli bir kadın. Tesadüfen keşfedilmiş olmasaydı, bugün sadece bu özellikleri ile anılan sıradan bir dadı olarak hatırlanacaktı. Oysa bugün sanatıyla fotoğrafçılara ilham veren önemli isimlerinden biri. Ve Finding Vivian Maier (Vivian Maier’in Peşinde) belgeseli ile de son dönemin en çok konuşulan fotoğrafçılardan.

HER ŞEY TESADÜFLE BAŞLADI Finding Vivian Maier belgeselinin hikayesi, genç tarihçi John Maloof’un başına gelen ilginç bir tesadüf sonrası başlıyor. Maloof, yazmaya karar verdiği kitap için Chicago’nun eski fotoğraflarını arıyor ve bir müzayededen 400 dolara bir kutu fotoğraf negatifi satın alıyor. 60’lı yıllara ait bu fotoğraflar, Maloof’un çok da ihtiyacını karşılamayınca önce rafa kaldırılıyor. Bir süre sonra, kitabının tamamlanmasını takiben Maloof tekrar fotoğrafları incelemeye koyuluyor. Bu andan sonrası oldukça ilginç: Fotoğraflardan fazlasıyla etkilenen Maloof, makinesini kapıp benzer fotoğrafları çekebilmek için kendini sokağa atıyor. Sonunda hiç kafasında yokken fotoğrafçı olup çıkıyor! Sonrasında Vivian Maier’in büyüleyici fotoğrafları Maloof’u esir alıyor. Fotoğrafçılık tarihi dersleri, Maier’in eserlerini topladığı müzayedeler birbirini kovalıyor. Maloof, Vivian Maier’in eserlerinin neredeyse yüzde 90’ını arşivine alıyor. Bu arşivin yalnızca fotoğraflardan oluşmadığını da ekleyelim; evde çektiği filmler, röportaj ses kayıtları ve Maier ile ilgili daha birçok dokümanı içeriyor. Elindeki fotoğraflardan bir kısmını açtığı blogta sergilemeye başlayan Maloof, başta beklediği ilgiyi göremiyor. Fakat Flickr’da bir grupta fotoğrafların öyküsünü anlatmasıyla birlikte fotoğraflara olan ilgi de patlıyor!

İKİ AYRI KARAKTER Fotoğrafların bu derece patlamasında kuşkusuz en önemli neden, Maier’in sıra dışı öyküsü. Vivian Maier bir dadı ve bir fotoğraf sanatçısı olarak birbirinden bağımsız iki karakter aslında. Maloof’un araştırmasından öğreniyoruz ki, Chicago’da birçok çocuğa bakıcılık yapan bu uzun boylu, tuhaf görünüşlü ve içine dönük kadını, bazıları korkarak bazıları garip bularak hatırlıyor. Fakat bu ilginç kadın diğer taraftan hiçbir fotoğraf eğitimi almamış olmasına rağmen, boş zamanlarında Rolleflex marka fotoğraf makinesini boynuna takarak, Chicago’nun sokak sokaklarını karış karış gezmiş ve sıradan insanları harika bir şekilde fotoğraflamış. Belgeseli keyifle izlemenize engel olmadan birkaç ilginç noktayı paylaşalım. Maier, Maloof sayesinde ortaya çıkan bu binlerce fotoğrafı, röportajı ve daha birçok dökümanı yaşadığı süre boyunca kimseyle paylaşmamış, hatta dadı olarak taşındığı evde ilk kuralı kapısına kilit koyulmasıymış. Ayrıca günümüzün vazgeçemediğimiz trendlerinden selfie de o dönem Maier’in imzası niteliğinde. Çalışmalarında çok sayıda kendi yansımasını ya da gölgesini çektiği fotoğraf bulunuyor. Kaderin cilvesi, Maier’ın keşfedildiği günden birkaç gün önce 2009’da hayatını kaybetmiş olması. Belgeselde evinde çalıştığı kadınlardan birine, ona şu anda bir şey söyleyebilecek olsanız ne söylerdiniz sorusu sorulduğunda verdiği cevap gibi, Vivian Maier neden bunca zaman eserlerini sakladı, hala bilinmiyor. Fakat fotoğraflarına baktıkça iyi ki keşfedilmiş demekten kendimizi alamıyoruz. Finding Vivian Maier, John Maloof yönetmenliğinde geçtiğimiz ay ABD’de vizyona girdi ve 13. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde bizlerle buluştu. Kaçıranların mutlaka izlemesini tavsiye ederiz.


MÜZİK M A Y I S

2 0 1 4

KRAL HALA ARAMIZDA ÖnÜmÜzDekİ ay Kral’ı, yeryüzünün gördüğü en büyük sanatçılarından birisi olan Michael Jackson’ı, kaybetmemizin üzerinden tam 5 yıl geçmiş olacak. Bununla birlikte Michael’ın sanatsal mirası tüm ihtişamıyla yaşamaya devam ediyor. Arkasında bıraktığı parçalardan oluşan, ölümünden sonra yayınlanacak ikinci albüm olma özelliğin taşıyan, Xscape 13 Mayıs’ta raflardaki yerini alacak. Albüm çoğunluğu Jacko’nun Dangerous (1992) ve Invincible (2001) albümleri zamanında kaydettiği, bazıları demo olarak yayınlanan ve hiç gün yüzü görmeyen kayıtlardan, 8 parçadan oluşuyor. Timbaland liderliğinde, Rodney Jerkins, Jroc ve Stargate gibi kalburüstü prodüktörler tarafından eli yüzü toparlanan parçalara, Mary J. Blige ?uestlove ve D’Angelo da konuk sanatçı olarak katılıyorlar. Albümün deluxe versiyonunda bu 8 parçanın el değmemiş demo kayıtlarının ve ismi henüz saklı tutulan bir bonus şarkının da yer alacağını not olarak düşelim.

MÜZİK KEYFİNİZİ XL’A ÇIKARIN

HerkeSİn yakından tanıdığı Beats Pill, bu kez daha büyük boyutları ve daha yüksek ses kalitesi ile Beats Pill XL olarak karşınızda. Beats Pill’in yaklaşık 4 katı boyutunda olan Pill XL, özel dizaynı sayesinde rahatlıkla taşınabiliyor. Bleutooth ve NFC özellikleri sayesinde aynı özellikleri taşıyan cihazlar ile eşleşip, dilediğiniz müziği, dileğiniz alanda dinleyebileceğiniz bu güzel aletten ikisini birbirine senkronize şekilde çalıştırarak stereo ses kalitesine de ulaşabiliyorsunuz. 15 saat pil ömrü olan Pill XL, müzik keyfinizin kesilmemesi için akıllı cep telefonlarını ve diğer müzik cihazlarını şarj edebiliyor. Geçtiğimiz ay piyasaya sunulan Pill XL’in fiyatı se 1.099 TL.


24

MAYIS 2014

SIGUR ROS TAHTA OTURDU ÜnlÜ fantastik dizi Game of Thrones, indie grup ve müzisyenlerle işbirliği yapmasıyla tanınıyor. Daha önceki sezonlarında The National ile çalışan dizinin yapımcıları dördüncü sezon için Sigur Ros’u gözlerine kestirdiklerini açıklamışlardı. İzlandalı grup, dördüncü sezonda dizinin en çok sevilen şarkılarından olan The Rains of Castamere’i seslendirecek. Sezon finali için de bir şarkı hazırladığı bilinen grubun en büyük sürpriziyse dizide rol almaları oldu. Evet, yanlış duymadınız, Sigur Ros, ekipçe Game of Thrones dördüncü sezon ikinci bölüm olan ‘The Lion and the Rose’da rol aldı. Umuyoruz ki Game of Thrones’un ilerleyen bölüm ve sezonlarında bu tarz sürprizler devam eder. Biz de hem sevdiğimiz dizide güzel şarkılar duyarız hem de sevdiğimiz sanatçıları ummadığımız rollerde görerek eğlencemize eğlence katarız.

OTURDUĞUM YERDEN en SevDİğİmİz müzisyenler yaşadığımız şehre gelse, birlikte güzel bir gün geçirirken şöhretin tüm belirtilerinden uzak, en doğal hallerini beklenmedik anlarda hapsetsek objektifimize... Bu hayali birebir gerçekleştiren Aylin Güngör, fotoğraflarını “Oturduğum Yerden” adlı kitabında topladı. Bant Mag. Yayınlarından çıkan kitap, geçtiğimiz ay raflardaki yerini aldı. “Oturduğum Yerden” Aylin Güngör’ün 2004-14 yılları arasında İstanbul’a gelmiş olan müzisyen ve grupların şehirdeki ‘hal’lerinden oluşan fotoğraflarını kapsıyor. Kitapta, Dan Deacon, TV On The Radio, Mick Harvey, Chromatics, Dengue Fever, Marnie Stern, Sebadoh, Josephine Foster, Brazzaville, Animal Collective gibi grupların fotoğrafları yer alıyor. Kitap kimi zaman bu isimlerin İstanbul’da, ilk kez geldikleri bir şehirde geçirdikleri keyifli bir günün kendiliğinden gelişen doğal anlarına, kimi zaman konser öncesi heyecanlarına, kimi zaman canlı performanslarına, kimi zaman da detaylara odaklanıyor.

GİZLİ HAZİNE StrokeS grubunun karizmatik solisti Julian Casablancas geçtiğimiz sene Daft Punk’la yaptığı ‘Instant Crush’ düeti sayesinde listelerin üst sıralarında gezinmişti, “Random Access Memories” albümünün en sevilen şarkılarından olan ‘Instant Crush’ belli ki Casablancas–Daft Punk ortaklığının tek atımlık kurşunu değilmiş. Fransız ikiliyle bir şarkının daha demolarını kaydettiğini açıklayan Casablancas, gelecek sene o şarkının kayıtlarını tamamlayıp yayımlatmak istediğini her fırsatta dile getirmeye başladı. Casablancas’ın ajandası bu aralar oldukça meşgul. Eylül ayında solo albümünü yayımlayacak olan solistin Strokes’la da konserler vereceği ve bir EP yayımlama aşamasında olduğu biliniyor. Julian Casablancas adını Daft Punk’la yeniden duymamıza biraz daha var ancak yakışıklı solist yeni projeleriyle gündemde kalmaya devam edecek.

SAPAN RÖPORTAJI TABLET DERGİMİZDE Bu ay Postkolik olarak, debut albümleri Anlık İzler’i geçtiğimiz Nisan ayı içerisinde yayınlayan Sapan ile süper keyifli bir röportaj yaptık. Baykal Ada (vokal, gitar), Cihan Deniz (bas gitar), Hikmet Altınyıldız (davul) ve Tahsin Güngör Aktürk (gitar) dörtlüsünden oluşan grup, müzikal kaliteleri, günümüz Türk rock müzik standartlarından farklı tınlayan sound’ları ve samimi duruşlarıyla, camiaya taptaze bir nefes oldular. Albümlerinin prodüksiyonunu da tamamıyla kendileri üstlenen ve www.anlikizler.com web sitesinden ücretsiz (bağış seçeneğiyle) olarak yayınlayan grup, bu anlamda da farklı bir duruş sergilemiş oldu. Sapan’ın hikayesini tablet dergimizden okuyabilirsiniz.


MAYIS 2014

25

LANA’DAN ULTRA ŞİDDETLİ GERİ DÖNÜŞ

KRAL VE KRALİÇE AYNI SAHNEDE yIllarDIr ortada dönen dedikodu kesinleşmek üzere. Dünya müziğinin en güçlü çifti Beyoncé ve Jay Z ortaklaşa turneye çıkıyorlar. Turnenin adı, “Mr. And Mrs. Carter Show” olacak ve önümüzdeki yaz Amerika’da başlayacak. Hatta çifte yakın kaynaklar turnenin 13 Haziran’da Atlanta’da başlayıp 6 Ağustos’ta San Francisco’da sonlanacağını basına sızdırmış durumdalar. Esas bomba haberse turnenin kış aylarında Avrupa kıtasına geleceği. Paris, Milano ve Londra’da en az üçer konser verecekleri biliniyor çiftin, ki Beyoncé söz konusu olduğunda bu şehirlerdeki konser sayısını ikiye katlama potansiyeline de sahipler. Toplam 20 Avrupa şehrini gezecekleri öngörülen çiftin 2015 yılı için de ortak bir albüm hazırlaması bekleniyor.

lana Del rey hayatlarımıza bir girdi, pir girdi. Kendisini dinlemediğimiz zaman bile silueti gözlerimizin önünden gitmiyor adeta. Hem güzel hem de yetenekli kadın sanatçılar piyasada genelde birkaç adım önde rakiplerinden. Lana da bunun farkında olduğundan arayı uzatmıyor ve bu yaz haddimizi “Ultraviolence” albümüyle bildirmek için geri dönüyor. Albümünde işbirliğine gittiği önemli bir de konuk var: The Black Keys’den Dan Auerbach! Dan’in bu kararı şaşırtıcı zira, 2012 yılında Lana için “Gelip geçici bir serap” benzetmesinde bulunmuştu, demek ki büyük lokma yemeli de büyük söz söylememeli. Bu arada albümden ilk single yayımlandı, henüz dinlemediyseniz ‘West Coast‘ adlı şarkıya mutlaka kulak kabartın, Lana Del Rey performansından hiçbir şey kaybetmemiş.

DAMON ALBARN VE PROJE MAKİNESİ

aDa’nIn en başarılı müzisyenlerinden Damon Albarn uzun zamandır beklenen solo albümü “Everyday Robots”ı geçtiğimiz ayın son günlerinde yayımladı. Bugünlerde solo albümleriyle gündemde olsa da Albarn’ın projeleri oldukça heyecan verici. Geçtiğimiz seneyi Blur’le sahnelerde geçirdikten sonra o cephede suların durulduğunu zannetmiştik ama belli ki Albarn’ın düşüncesi farklı. “Aramız gayet iyi, eminim doğru zaman geldiğinde sahnelere döneceğiz. Hayatlarımız boyunca o müthiş şarkıları yeniden çalmamak delilik olurdu. Blur’ün son performansından sonra başka konser vermememizin sebebi o süreci mükemmel tamamlama isteğimizdi. Asla yarım yamalak bir iş yapmayacağız ve doğru şartlar oluştuğunda yeniden yollara düşeceğiz” diyor. Albarn bu sözleriyle Blur konusunda hepimizin içine su serpti. Geçtiğimiz yıl ülkemizde yaşanan siyasi olaylar sebebiyle iptal olan konser belki önümüzdeki yıllarda gerçekleşir. Gorillaz için de elinde bir albüm dolusu şarkı olduğunu açıklayan müzisyen, her an yeni bir Gorillaz albümü de beklememiz için uyarıyor bizi. Görünüşe göre Bay Albarn’ın yüzümüzü güldürmeye niyeti var. Yazı “Everyday Robots” ile karşılıyoruz, sonrası da güzel geçecek belli ki.

KULAKLIKTA MASERATI ATAĞI kulaklIk pazarı o kadar büyüdü ki artık neredeyse her kıyafetimize uygun ayrı bir kulaklık alma noktasına geldik. İrili ufaklı, renkli renksiz bir sürü model içerisinde kafanız karışıyorsa en iyilere yönelmekte fayda var. Mesela dünyaca ünlü ses sistemi üreticisi Bowers & Wilkins’in Maserati ile yaptığı işbirliği sonucu ortaya çıkan bu güzellik gibi. P5 Maserati kulaklık koyu lacivert deri işçiliği ile standart benzerlerinden yaklaşık 3-0 önde başlıyor. Yine deriden özel yapım kulak pad’leri ve de dış kısmındaki özel metal kaplamayla dış sesi minimuma indirerek on numara müzik keyfi sunuyor. Yine gerçek deriden seyahat çantası ile de şık detaylarını tamamlıyor. Meraklısı için http://goo.gl/nqdnuX edinilesi bir parça. H www.bowers-wilkins.com H


26

MAYIS 2014

MÜZİK DÜNYASININ GİZEMLİ ÖLÜMLERİ Hızlı yaşa genç öl felsefesini fazlasıyla sahiplenen rock camiasının yıldızları, başta uyuşturucu olmak üzere birçok farklı sebepten genç yaşlarda aramızdan ayrılıyorlar. Bize ardı ardına dinlemelik efsane şarkılarını bırakan bu yıldızların bazılarının ölüm sebepleri ise oldukça ilginç. Bu isimleri anarken bu ay 17. ölüm yıldönümü olan Jeff Buckley’e de özel bir saygı duruşunda bulunalım. n Duygu Kaçar JEFF BUCKLEY Melankolik zamanlarımızın en iyi dostlarından Jeff Buckley de diğerleri gibi erken aramızdan ayrıldığına üzüldüklerimizden. 1997 Mayıs’ında bir akşam Mississippi Nehri’nde yüzmeye giden Buckley, kıyafetleri üzerinde, Led Zeppelin’den “Whole Lotta Love”ı söyleyerek suya giriyor. Kıyıda kalan grup arkadaşı Keith Foti’nin ortadan kaybolduğunu fark etmesiyle arama çalışmaları başlatılıyor. Ne yazık ki birkaç gün sonra ölü olarak bulunuyor. Yapılan otopside uyuşturucu ya da alkol bulunmadığı, tamamen kaza eseri boğulduğu bilgisi veriliyor.

RICHEY JAMES EDWARDS Manic Street Preachers grubunun söz yazarı ve gitaristi Richey Edwards’ın tam 13 sene boyunca ortadan kaybolması müzik tarihinin şüphesiz en ilginç hikayelerinden biri. 1995 yılında turneleri için vokalist James Dean Bradfield ile yola çıkmaya hazırlanması beklenirken, sabahın erken saatlerinde otelden ayrılıyor, bir miktar para çekip, pasaport işlemlerini de yapıp bir taksiye atlıyor. Çocukluğunun geçtiği yerlerde taksi ile turladığı öğrenilen Edwards’tan o andan sonra yaklaşık 13 sene haber alınamıyor. Bazı yerlerde görüldüğüne dair söylentiler çıksa da, ağır alkol sorunları olduğu da bilinen Edwars’ın 2008 yılında öldüğü resmi olarak kabul ediliyor. Kendisinin grup değerlerini sorgulayan bir gazeteciye cevap olarak koluna “4 Real” (Gerçekten) kelimelerini kazımışlığı olduğunu da ekleyelim.

MARVIN GAYE

MIKEY WELSH

Marvin Gaye’in ölümü en trajik hikayelerden biri. Diğer yıldızlarda olduğu gibi Gaye’in de alkol ve uyuşturucu tüketiminin yoğun olduğu bilinse de ölüm sebebi bunlardan tamamen bağımsız. 1984 yılında 45. doğum gününe bir gün kala bir tartışma sonucu, kendisinin hediye ettiği silah ile babası tarafından vurulan Gaye, hayatını kaybederken arkasında sırlar bırakıyor. Bazı söylentilere göre, ölümünden birkaç gün önce kendini öldürmeye kalkıştığı söyleniyor. Baba Gaye, 6 yıl hapisten sonra şartlı tahliye ediliyor.

2011’de hayatını kaybeden Weezer grubunun bas gitaristi Mikey Welsh’in ölümü birçok rock yıldızının başına geldiği gibi yüksek doz uyuşturucudan gerçekleşiyor. Fakat bu ölümü ilginç hale getiren nasıl öldüğü değil. Ölümünden önce öleceği günü rüyasında gördüğünü belirten bir tweet atan Welsh, ölüm sebebini kalp krizi olarak görse de zamanlama açısından yazdığı gibi 1 hafta sonra hayatını kaybediyor.


a month of Irish pleasure MAY 2014

every wednesday to saturday between 19:00 - 24:00

facebook.com/dublinspot /// instagram.com/dublinspotbar /// foursquare.com/dublinspot


28

MAYIS 2014 500’ün bir otomobilden çok bir yaşam tarzı olduğunu vurgulayan koleksiyon, efsanevi modelin tasarımından etkilenip onu hayatlarına daha da çok sokmak isteyenler için de bir fırsat adeta.

NELER Mİ VAR?

FIAT 500 İLE ŞAHANE TASARIMLAR Tasarımcı Lapo Elkann ve İtalyan mobilya üreticisi Meritalia tarafından oluşturulan ‘Fiat 500 Tasarım Koleksiyonu’, Fiat 500 tutkunlarının kalbini tam 12’den vuruyor. Bu şahane tasarımların öyküsünü Pınar Özbakır kaleme aldı.

F

iat mühendisleri İkinci Dünya Savaşı sonrası ekonomik araba talebini karşılamak amacı ile Fiat 500’ü (eski ismi Nuova) -ya da İtalyanların dediği gibi Cinquecento’yu- ürettiğinde böylesine bir başarıyı herhalde tahmin bile edemiyorlardı. 1957 yılında Torino kentinde üretilen ve ‘şehir arabası’ kavramının ilklerinden olan bu minik ikon, ucuz ve pratik kullanımı ile öne çıktı ve kısa zamanda ünü doğduğu ülke İtalya’yı aştı. Oldukça küçük ve hafif olması nedeniyle son derece kullanışlı bulunan ve kullanımı hızla yayılan otomobilin üretimi 1975’te sona erdi. 1975 yılına kadar aralıksız olarak üretilen otomobil toplamda 4 milyon adete yakın satış rakamına ulaşmıştı. Derken 2007 yılında, yani Nuova’nın üretiminden tam 50 yıl sonra bu sefer Fiat 500 ile bir dönüş yaptı piyasaya. Efsanevi modele bir övgü niteliğinde yenilenen

otomobil, 2007 yılında yine doğduğu yerde, yani Torino kentinde, hayat buldu.

SÜPER TASARIMLAR Fiat 500 modeli, Fiat’ın tasarım anlayışlarının sadece otomotiv dünyası ile sınırlı olmadığını dosta düşmana göstermek adına ve modeli farklı disiplinlerde de yaşatmak amacı ile başarılı ve uzun soluklu işbirliklerine de ilham oluyor. Ünlü İtalyan tasarımcı ve markanın veliahtlarından olan Lapo Elkann ve İtalyan mobilya tasarım firması Meritalia tarafından oluşturulan ‘Fiat 500 Tasarım Koleksiyonu’ efsanevi otomobile yapılmış bir saygı duruşu aslında. İlk olarak 2011 Nisan ayında Milano Tasarım Haftası’nın 50. yılında beğeniye sunulan bu yaratıcı işbirliği, o günden bu yana çeşitli tasarımlar ile kendini yenilemeye ve tüm şirinliği ile aklımızı başımızdan almaya devam ediyor.

Meşhur İtalyan tasarımı ve hayat stilini otoyollardan evlere taşıyan koleksiyon üç ana tasarımdan oluşuyor. 70’lerdeki Fiat 500 modelinin ön parçası üzerine oturtulmuş cam yüzey ve yerli yerinde duran iki tekerleği ile masa PICNIC, onun aksine daha dar bir cam yüzey ve tekerleksiz tasarımı ile konsol CIN CIN ve arabanın kaportasına oturulduğu an yola çıkacakmış izlenimi yaratan sofa PANORAMA. Bu isimlerin her biri, Fiat 500 ile açık havada bir parkta yaşanabilecek bir senaryonun bileşenlerini oluşturuyor aslında. Panoramik bir manzara eşliğinde yapılan piknikte arkadaşlar ile geçirilen hoş zaman ve şerefe kaldırılan kadehler... Bu piknik senaryosunu evimizde yaşatmanın bedeli ise 4200 ile 6900 Euro arasında değişiyor, üstelik başta İtalya bayrağının renkleri yeşil beyaz kırmızı olmak üzere bir çok renk seçeneği ile... Tasarım ağının genişliğini kanıtlama konusunda hızını alamayan Fiat, Meritalia ile işbirliği yapmakla kalmayıp, teknolojiyi stilin bir parçası haline getirmeyi ilke edinmiş beyaz eşya markası Smeg ile de harika bir çalışmaya imza atmış. Hepimizin hayranlık beslediği, retro görünümlü mutfakların baş temsilcisi Smeg buzdolapları, Fiat 500 dokunuşu ile daha da tapılası bir forma bürünüyor. İlk olarak 2013 yılında Paris’te beğeniye sunulan koleksiyonda, tabii ki yine Lapo Elkann’ın yaratıcı dokunuşu bulunuyor. Tasarımcı, piknik konseptinde bir tek soğutucunun eksik olduğunu düşünmüş olmalı ki, menşei yine İtalya olan beyaz eşya markası ile birlikte ikonik bir tasarım ortaya çıkarmış. Fiat 500’ün yine ön kısmının kullanıldığı tasarımda motor yerine, yiyecekleri yerleştirebileceğiniz bir soğutucu bulunuyor. Renk seçenekleri ise yine Meritalia koleksiyonunda olduğu gibi İtalya bayrağının renkleri başta olmak üzere geniş bir palete sahip. Bu tasarımlardan herhangi birine sahip olup evinizde 70’lerden bir meltem estirmek istiyorsanız, http://fiat500design. com sitesinden istediğiniz koleksiyona tıklayıp siparişinizi vermeniz mümkün.


MODA M A Y I S

2 0 1 4

YILIN EN İDDİALI KIYAFETLERİ GeÇen Sene büyük ses getiren ‘Chaos to Couture: PUNK’ temasından sonra bu yılki organizasyonunu sabırsızlıkla beklediğimiz MET Kostüm Galası, 5 Mayıs’ta New York Metropolitan Müzesi’nde gerçekleşecek. Süper modellerden sanatçılara, müzisyenlerden oyunculara kadar bir çok ünlü ismi yılın en iddialı kıyafetleri ile göreceğimiz MET Kostüm Galası, bu sene ilk olarak erkeklere özel bir giysi kodu da getirdi: 50’li yılların yaka ve kol düğmeleri. Organizasyon, aynı zamanda 8 Mayıs’ta açılacak olan ve 1906-1978 yılları arasında yaşamış Amerikalı couture ustası Charles James’in

tasarımlarından izler taşıyan ‘Modanın Ötesi: Charles James’ sergisinin de galası niteliğinde. MET Kostüm Galası’nın bu seneki ünlü ev sahipleri arasında Aerin Lauder ve Bradley Cooper, Oscar de la Renta, Sarah Jessica Parker, Lizzie ve Jonathan Tisch ve Anna Wintour gibi star isimler yer alıyor. En sevdiğimiz ünlüleri vintage esintileri ile göreceğimiz gala, gündemi uzunca bir süre meşgul edeceğe benziyor.

NIKE’TAN RONALDO’YA ALTIN JEST nIke, dünyanın en büyük futbolcularından Ronaldo’nun geçirdiği unutulmaz sezonu sınırlı sayıdaki Mercurial ile kutluyor. Her maçta ortalama bir gol atmayı başaran, kulübüne 200 gol kazandıran ve dünyanın en iyi oyuncusu olarak gösterilen Cristiano Ronaldo’nun gösterişli sezonu 100 adet Mercurial Vapor IX CR7 Özel Seri ile taçlandırılıyor. Tabanı özel altın renginde olan ayakkabının sade ve beyaz üst kısmı Ronaldo’nun beyaz ayakkabılara olan ilgisi göz önünde bulundurularak üretildi. Ayakkabının ayağı bir çorap gibi sarması ve numaralanmış topuk kısmı gibi detaylar sınırlı seride dikkat çekiyor. Nike Futbol ayakkabıları Tasarım Direktörü Denis Dekovic, Cristiano Ronaldo’nun olağanüstü bir oyuncu olduğunu belirterek, onun bu sezonda gösterdiği başarıyı kutlamak ve onurlandırmak için bu eşsiz ayakkabıyı piyasaya sunduklarını söyledi.


30

MAYIS 2014

YILIN H&M STARI ALEXANDER WANG

İŞte her yıl merakla beklediğimiz an geldi ve H&M bu yılki konuk tasarımcısını açıkladı! Coachella müzik festivalinde bir parti esnasında açıklanan isim Amerikalı ünlü tasarımcı Alexander Wang oldu. Genç yaşına rağmen moda dünyasında üstün başarılara imza atan tasarımcı, marka için hem kadın hem erkek kıyafetleri ve aksesuar da tasarlayacak. H&M’in çalıştığı tasarımcılar arasında bulunmaktan büyük onur duyduğunu söyleyen tasarımcı, İsveçli markanın ekibi ile çalışmanın son derece heyecanlı ve eğlenceli bir süreç olacağından ve kendisine çok şey kazandıracağından emin olduğunu belirtiyor. H&M için modanın ötesinde, zamansız tasarımlar üreteceğinden emin olduğumuz Wang’in koleksiyonunu raflarda görmek için Kasım ayına kadar sabretmemiz gerekiyor.

TREND ALARMI: BOMBER CEKETLER

Her Sezonun olmazsa olmaz bir parçası vardır. Bu sezonunki nedir diye merak ediyorsanız, kesinlikle bomber ceketler! Aslında yıllardır bir çok tasarımcının koleksiyonunda zaman zaman bir görünüp bir kaybolan bu ceketlerin 21. yüzyıl modasına damgasını vuran parçalardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Öncelikli olarak kışlık modelleri ile tanıştığımız ve birden tüm giyim alışkanlıklarımızı altüst eden bomberlar, bahar mevsimi için kendilerini güncelleyerek saten modelleri ile yeniden karşımıza çıkıyorlar.

Yeni sezonda Balenciaga’dan Balmain’a, Victoria Beckham’dan H&M’e kadar bir çok markanın podyuma taşıdığı bomberlar ünlülerin de gözdesi. Hem kadın hem erkek giyiminde, rahatlığı ve çabasız şıklık garantisi ile dikkat çeken ceketlerde, düz renklerin yanı sıra, çiçek ve animal print desenler de sıkça kullanılmış. Bu sezon trendy olmanın yolu, her kıyafetinizi tamamlayacak, omuzlarınızı akşam esintilerinden koruyacak bir bomber ceketten geçiyor. Acele edin, mevsimi geçmeden siz de zevkinize uygun bir bomber kapın!

VANS’DEN DUYARLI ÇALIŞMA

vanS, yeni sezon için sosyal sorumluluğa büyük önem veren moda firması Della ile bir kapsül koleksiyon ortaya çıkardı. Ünlü ayakkabı markası, bu işbirliği ile Della’nın Afrika’daki Gana bölgesindeki kadınları güçlendirmek amaçlı yürüttüğü projeye dikkat çekmeyi amaçlıyor. Della markasının kurucusu Tine Tangalakis’in 2009 yılında gönüllü bir program dahilinde gittiği Gana’ya aşık olmasının ardından kurduğu şirket, bugün 50’den fazla kadına tamamen sürdürülebilir malzemeler kullanarak ürettikleri elişi ürünler sayesinde, daha iyi eğitim ve çalışma şartları sağlıyor. Vans x Della işbirliği kadın ve erkek olmak üzere 6 parçadan oluşan bir ayakkabı koleksiyonu sunuyor. Koleksiyon Sk8-Hi Reissue, Era, Authentic, Sk8-Hi Slim gibi klasik modellerin yanı sıra bir adet hobo çanta ve clutch da içeriyor.

HEM ÇEVRECİ HEM HAVALI

alIŞverİŞ esnasında poşet kullanmaya devam edenlerdenseniz sizi hem daha çevreci hem de daha havalı olmaya davet ediyoruz! Katlanmış hali ile minik bir cüzdan boyutunda olan BAGGU çantalar, ani alışveriş krizleri için ideal; çantanıza atın, unutun ve lazım olduğunda BAGGU hizmetinizde! Hafifliği kadar sağlamlığı ile de göz dolduran çantalar farklı boy ve modelleri ile her tarza uygun. Yaz gelirken, renkli kıyafetlerin tamamlayıcısı ve alışveriş listelerinin olmazsa olmazı BAGGU’lar, dilerseniz şehir hayatınızın kullanışlı parçası dilerseniz de plaj günlerinizin kurtarıcısı olacak. Onlarca canlı rengi bulunan çantaların satış fiyatları da oldukça uygun, 24.90 TL.


MAYIS 2014

31

EN RENKLİSİ ITALIA INDEPENDENT’TA! ItalIa Independent bu yazı tüm diğer yazlardan farklı kılmaya hazırlanıyor. Bağımsız ve çekici İtalyan tarzını tüm dünyaya benimseten marka, maceraperest yaklaşımı ile ortaya koyduğu modellerle fark yaratmaya devam ediyor. 2014 yazı gözlük trendlerinde, dinamik ve özgün bir hayat tarzını benimseyen Italia Independent, gözlük modellerinde neon renkler ve animalier desenler ile ön plana çıkıyor. Markanın bu yaz için bizlere önerisi son derece renkli gözlükler, cüretkar desenler ve her zamanki gibi daha fazla eğlence!

NIKE FREE 2014 KOLEKSİYONU RAFLARDA

KANAT TAKAN TASARIMLAR

koŞuCular için geliştirdiği ürünlerin 10. senesini kutlayan Nike, Atina’da, dünyanın farklı ülkelerinden spor tutkunlarını bir araya getiren “Nike Free Flyknit Athens Challenge” etkinliğini gerçekleştirdi. Nike, Free teknolojisiyle ürettiği koşu ve antrenman serisine eklediği 3 yeni modelle, ayakların daha doğal, özgür ve atletik hareket etmesini sağlıyor. Nike’ın, Nisan ayından itibaren satışa sunulan Nike Free 2014 Koleksiyonu’nda yer alan Nike Free 3.0 Flyknit, Nike Free 4.0 Flyknit ve Nike Free 5.0 modelleri, sporculara adeta çıplak ayakla koşuyormuş gibi esneklik sunuyor. İlk kez 2004 yılında, iyi bir koşu için vücudun dengeli hareket etmesinin önemini keşfeden ve 10 yıl sonra bu teknolojiyi bir adım

öteye taşıyan tasarımcılar, Nike Free 2014 modellerinde yer alan ve dış tabana eklenen yeni altıgen esnek oluklar sayesinde, ayağın daha doğal ve üstün performansla hareket etmesine imkan yaratıyor. Sporcuların doğal hareketine ve ayağın anatomik yapısına uyum sağlayan modeller, çok yönlü hareket kabiliyetini kuvvetlendiriyor, normal ayakkabılarla çalışmayan kasları harekete geçirip ayakları güçlendiriyor. Ultra hafif Nike Flyknit üst kısım ise özel desteğiyle ayağı sararak, sporculara konfor sunuyor. Siz de Nike Free 2014 Koleksiyonu ürünlerinden birine sahip olmak istiyorsanız satış fiyatı 329 TL olan ürünlere Nike mağazalarından ya da www. nike.com sitesinden ulaşabilirsiniz. Ürün ile ilgili detayları tablet dergimizde okuyabilirsiniz.

İKİ YAKANIZ BİR ARAYA GELSİN!

Gİyİm kuşamında fark yaratmak isteyen erkeklere Postkolik’ten bir sır! Nostaljik zamanlardan aşina olduğumuz ya da daha çok bayanlarda görmeye alıştığımız yaka iğneleri artık beylerin çekmecelerinde de yerini alıyor. Son derece iddialı ve bir o kadar da şık olan bu aksesuarlar spordan klasiğe, her türlü gömlek ile kombine edilebilme ve sizi sıkıcı bir görünümden trendsetter mertebesine atlatma potansiyeline sahip. İki yaka arasından sarkan zincirli modelleri fazla iddialı bulanlar için bir geçiş aşaması olarak, sadece yaka uçlarına takılan daha minimal modeller de bulunuyor. Birçok markanın koleksiyonlarından yer verdiği aksesuara çeşitli fiyat aralıklarında sahip olmak mümkün. Üçgen iğnelerin ucunda minik taşlar bulunan Asos marka bu yaka iğnesinin bedeli ise 11€.

moDa tasarımcısı Ebru Karabayır, ilhamını Paris’in en etkileyici yapılarından biri olan Versailles Sarayı ve 1700’lü yıllardan alan, “Volatile” adını verdiği yeni koleksiyonunu, “O dönemin kadınları bugün yaşasalardı nasıl olurdu?” sorusundan yola çıkarak hazırladı. İhtişamlı ve gösterişli kıyafetleri günümüze uyarlamayı hedefleyen koleksiyon, kadınlara hem iş hem de sosyal hayatlarında kendini şık, rahat, ufak detaylarla farklı ve iyi hissettirmeyi amaçlıyor. Gece kıyafetlerinde de aynı detaycılığı hissetmek mümkün; her gardıropta bulunması gereken klasik bir tuvalet veya mini bir kokteyl elbise ufak dokunuşlarla daha eğlenceli ve dikkat çekici bir halde sunuluyor. Kadınları özgürleştirmeyi, hafifletmeyi, hatta kanat takıp uçurmayı hedefleyen koleksiyonun en çok göze çarpan detaylarından bir diğeri de bazen göğüste, bazense sırtta konumlanan ve kanat izlenimi veren lazer kesimler...


32

MAYIS 2014

FESTİVAL MODASI Kapak haberimizi okudunuz. Yılın en çok beklediğimiz zamanı, festival mevsimi geldi çattı. E bu kadar festival tanıttık, biraz da festival modasına göz atalım değil mi? Daha fazlası tablet dergimizde! n Pınar Özbakır

F

estival mevsimi deyince, müziklerden ve hava şartlarından hemen sonra (hatta belki daha da önce) ilk akla gelen şey kıyafetler oluyor. Sahnedeki rengarenk gruplara, eğlenceli etkinliklere ve festival ruhuna ayak uydurabilecek bir görünüm, daha sonradan efsanevi olarak anılacak bir festivalin olmazsa olmazı. Yılın en müzikli günlerine en uygun tercihleri yapmak için festival modası ipuçlarımıza mutlaka göz atın!

TEK PARÇAYI TEK GEÇERİZ! Tulum son dönemlerde çabasız şıklığın bayrak taşıyan parçası olmuş durumda. Festival ruhunun da aynı mottoya sahip olduğunu düşünürsek, tarzınızı yansıtan bir tulum, bu seneki festivallerde üniformanız olabilir. Festivalin vazgeçilmez tarzlarından bir diğeri ise tabii ki bohem havası... Uçuş uçuş bir bahar elbisesi ya da yerlere kadar uzanan askılı bir elbise, bohem güzelliğin vazgeçilmezi. Bu senenin öne çıkan diğer parçaları ise dantel elbiseler ve kot salopetler.

MAYOLAR TİŞÖRT ALTINA!

KIMONO’YA HOŞGELDİN DİYELİM! Bu yazın en büyük patlaması kuşkusuz kimonolar. Bir gün herkes sokaklarda kimono giyecek deseler inanmazdık. Kimono giymemiş birini görmeden geçen festivale festival demeyeceğiz bu sene. Oldukça rahat ve kullanışlı olan bu parçalar, kombinasyonunuza eklendiği an size bohem bir hava katacak. Basit bir şort ve atletin üzerine geçireceğiniz bir kimono ile en havalı festivalci siz olun.

PÜSKÜLLENDİK Festivalin en trendy ismi ben olacağım diyorsanız, bir adet püsküllü parça edinmeden festival yolunu tutmayın. Tam olarak altın çağını yaşayan püsküllere artık sadece aksesuarlarda değil, ana parçalarda da rastlar olduk. Kollarından püsküller sarkan montlar, bluzlar, kimonolar ve çantalar festivaller boyunca en çok göreceğimiz detaylardan... Üstelik müziğin ritmine kendinizi kaptırmışken püsküller, en yakın dans arkadaşınız olacak!

Ecnebi memleketlerde yapılan festivallerde bir havuz, bir göl kenarı hazır bulunduğundan kıyafet altı mayo giymek de zaruridir. Bizde henüz bu çapta bir organizasyon olmamasına rağmen umut fakirin ekmeği diyerek biz yine de mayolarımızı altımıza geçirelim. Üstelik güneş gördüğümüz yerde tişörtü çıkarıp bronzlaşma bonusu da cabası!

ÜSTLERİ KISALTTIK

SIRT ÇANTASINI AMAN UNUTMAYIN! Sırt çantalarını okul yıllarında bırakalı çok olmuştu ki, eski dostumuz büyük bir iddia ile geri döndü. Ne kadar kullanışlı ve rahat olduğunu hatırlar hatırlamaz yine vazgeçilmezlerimizden biri olan sırt çantaları bu senenin festival modası esaslarından. Otantik işlemelerden, deri modellere kadar oldukça geniş bir model yelpazesi bulunuyor yeni nesil sırt çantalarının.

Bu sene festival alanlarında bolca göbek göreceğimiz kesin! 90’ların bir daha gelmez dediğimiz göbek üstü modası, gelişen abdominallerle daha da estetik bir görünüme kavuşurken yazın en rahat trendi olmaya aday! Kısa üstler yüksek bel şortlarla birleştiğinde adeta festivalin üniformasını oluşturuyor. Havalar soğursa diye bir adet de sweatshirt versiyonundan edinmeyi unutmayın!

AKSESUARLAR ÖNEMLİ Yine mevsim itibariyle ve tek dokunuşla tüm imajınızı değiştirebilme yetisine sahip şapkalar, festival ortamında en çok karşılaştığımız aksesuarlardan. Bugüne kadar aldığınız ve takma fırsatı bulamadığınız en aykırı, uçarı takılarınızı da açığa çıkarabilirsiniz. Çünkü yıl içerisinde onları kullanabileceğiniz tek bir fırsat varsa, o da budur. Hatta hangisini taksam diye düşünmeye bile gerek yok, hepsinin üst üste geçiriverin.



34

MAYIS 2014

Sushi mekanı

İSTANBUL’UN YÜKSELEN 5

Son dönemde sushiye gönül vermiş işletmeciler İstanbul’un farklı noktalarında bize gerçek anlamda sushi ziyafeti sunmaya başladı. Hatta her restoranın şefinin yaratmış olduğu özel soslar, özel sunumlar ve içeriklerle yeni lezzetler de ortaya çıkmaya başladı. Hal böyleyken, gezgin yemek bloggerı Özüm Kasapoğlu (Küçük Martha) İstanbul’da son dönemde keşfettiği 5 favori sushi restoranını Postkolik okuyucuları için yazdı.

YA DA SUSHI

İstinye’nin bir diğer keşfedilmeyi bekleyen özel restoranı…Ya Da Sushi’nin mönüsünde, Uzak Doğu mutfağının özel tatlarının yanı sıra sadece sebzeden veya pişmiş balıktan yapılan sushi seçenekleri de bulunuyor.Eski Mori ekibinin kurmuş olduğu ve özenle hazırladıkları mekanın tasarımı da oldukça butik.İstinye yokuşunda Koru Caddesi’nde kırk yıl düşünseniz böyle güzel bir mekanın olacağı aklınıza gelmez. İşletme sahipleri sushi seven ama chopstick kullanamayan ya da yeni başlayanlar için sushi temasıyla ortasında yay olan chopsticklerle size kolaylık sağlıyorlar. Mekanın müdavimlerinin en favori sushileri arasında “Californian Roll”, “Dragon Roll” ve “Spicy Tuna Roll” geliyor. Adres: Koru Cad. No:5 İstinye

IOKI

Haziran 2011’de İstinye’deki ilk şubesinde kendini kanıtlayan İoki, ikinci şubesini Ağustos 2012’de Kandilli’de İokiAsia olarak açtı. İngiltere’den özel olarak getirdikleri şef ile harika bir mönü yaratmış olan İoki, özellikle öğlen iş yemeklerinde ve haftasonu akşam yemeklerinde en çok tercih edilen mekanlardan biri haline geldi.Bir anda tahmin edemeyeceğiniz şekilde kalabalıklaştığı için önceden rezervasyon yaptırılmasında fayda var. Mekanın mönüsünde en çok rağbet gören ve müşterilerinden tam not olan sushileri “İstanbul”, “Volcano” ve “Tiger”. Adres: Balabandere cad. Poligon mah. ABC yolu no:105/c İstinye

QUICK CHINA

SUSHIMOTO

INARI SUSHI & OMAKASE RESTAURANT

Kuruçeşme’nin en ünlü mekanlarından biri haline dönüşen İnari, Şef Barlas’ın zeki ve zevk sahibi mönüsüyle size güzel bir sushi deneyimi yaşatmaya hazır. Mekanın en güzel özelliklerinden biri mönüdeki her seçeneğin resminin de yanında yer alması. Özellikle sushiye yeni başlayanlar için önemli bir detay olacaktır. Mekanın müdavimleri ısrarla çilekli sushi mi olurmuş dedirtip ve sizi olumlu anlamda şaşırtan “Strawberry Roll”u, “Crispy Roll”u ve köri soslu bifteklerle hazırlanan “Beef Roll”u anlata anlata bitiremiyor. Adres: Tramvay caddesi No:11 Kuruçeşme

Nişantaşı’nda son dönemde oldukça popüler olan Quick China, Uzak Doğu mutfağı severlere sunduğu zengin mönüsü (yaklaşık 400 çeşit) ile bu popülerliği hakediyor doğrusu. Sushi konusunda da aynı iddiayı devam ettiriyor. Mekanın müdavimleri üzerinde somon havyarı bulunan “Geisha Roll”u, içerisinde yılan balığı dışında ise karides ve havyar olan “Tiger Roll” u ve “Ebi Ten Crsipy Roll”u mutlaka öneriyor. Adres: Abdi İpekçi Caddesi Atiye Sokak No:5 Nişantaşı

Etiler’in Armutlu’ya doğru olan kısmı çok ilginç bir yer. Gün geçtikçe eski binaların arasında açılan kozmopolit yaşamın esintisi mekanlar bizi şaşırtmaya devam ediyor. Bunların arasına daha bir kaç ay önce katılan Sushimoto da aynı şekilde özenli dekoru ve servisi ile sizi şaşırtıp memnun edecektir. Mekanın uzak doğulu şeflerinin tüm marifetleriyle hazırladıkları “Sushimoto Rolls” ve “Ginza Rolls” sushiseverlerin favori listesine girmiş şimdiden gibi gözüküyor. Adres: Fatih Sultan Mehmet Mahallesi Bilgi Sokak No:26 Etiler


AJANDA M A Y I S

2 0 1 4

Konser 26 MAYIS

JUSTIN TIMBERLAKE

nİHayet aylardır beklediğimiz an geldi çattı. Bu ay gerçekten de inanılmaz konserlerle karşı karşıyayız. Fakat içlerinde kuşkusuz bizi en çok heyecanlandıran Justin Timberlake. Pop müziğin yeni kralı The 20/20 Experience World Tour kapsamında Türkiye’ye geliyor. 26 Mayıs’ta İTÜ Stadyumu’nda gerçekleşecek konser, Justin Timberlake’in Türkiye’deki ilk solo performansı olacak. Konsere ilgi öylesine yoğun ki, hemen tüm kategorideki biletler tükenmiş durumda. Bu yazıyı kaleme aldığımızda sadece 645-765 TL fiyatla satılan Diamond Circle kategorisinde bilet kalmıştı. Elinizi çabuk tutun, o da kalmayabilir.

Festival 6-9 MAYIS

İTÜ FEST’14 mayIS ayıyla birlikte üniversite festivalleri de başladı. İçlerinde en dikkat çeken ise İTÜ FEST’14. Bir bilgi de paylaşalım, bu sene ilk kez İTÜ Rektörlüğü BKSS Kurulu’na bağlı olarak bir öğrenci komitesi kuruldu ve festival ile ilgili birçok işi bu komite yürütüyor. Festival boyunca Bülent Ortaçgil, MFÖ, Teoman, Mirkelam ve Tarkan gibi önemli isimler sahne alacak. Tarkan, festivalin son günü olan 9 Mayıs’ta hayranlarıyla buluşacak.

Mekan: İTÜ Stadyumu Fiyat: 130 TL (Kombine)


36

MAYIS 2014

VİZYONDA NE VAR? Sinema

2 MAYIS

9 MAYIS

SABOTAGE

NEIGHBORS

Yönetmen: David Ayer Oyuncular: Arnold Schwarzenegger, Josh Holloway, Sam Worthington, Terrence Howard Yapım: ABD Tür: Aksiyon, Dram Süre: 109 dk. Arnold Baba valilik görevini bıraktıktan sonra sinemalara bir döndü pir döndü. Arnold Schwarzenegger’in son filmi Sabotaj’da narkotik suçlar bölümünde çalışan bir grup özel haraket polisinin maceraları anlatılıyor. Büyük bir uyuşturucu şebekesinin hücre evindeki yüklü miktarda uyuşturucuyu ele geçiren DEA ekibinin elemanları, bu baskından sonra birer birer öldürülmeye başlar ve ekip kendini büyük bir tehlikenin orta yerinde bulur. Yani klasik bir Arnold Baba filmiyle karşı karşıyayız.

Yönetmen: Nicholas Stoller Oyuncular: Seth Rogen, Zac Efron, Rose Byrne Tür: Komedi Yapım: ABD Süre: 97 dk.

Kelly ve Mac Radner yeni doğan bebekleriyle birlikte sakin mi sakin bir muhitte yaşayan genç bir çift. Radner’lar yaşadıkları yeri ve komşularını fazlasıyla sevmekteyken yeni taşınan yan komşularını da aynı samimiyetle karşılarlar. Ne var ki yeni komşular hem mahallenin hem de ailenin huzurunu tehdit etmeye başlarlar. Öğrenci derneği olarak kullanılan bu evde yaşanan şamata Radner’ları çileden çıkarır ve aile yeni komşularına küçük çaplı bir savaş açar. En zorlu rakipleri zorba Teddy ile başa çıkmaları ise bir hayli zahmetli olacaktır.

Sinema

16 MAYIS

ENEMY

Yönetmen: Denis Villeneuve Senaryo: José Saramago, Javier Gullón Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Mélanie Laurent, Sarah Gadon Tür: Gerilim Süre: 90 dk. Adam Bell (Jake Gyllenhaal), güzel kız arkadaşı Mary (Mélanie Laurent) ile birlikte olma isteği duymayan asık suratlı, dağınık bir tarih profesörüdür. Bir iş arkadaşının tavsiyesi üzerine bir film izleyen Adam, kendisini Anthony Clair isimli aktörde görür ve adamı takip etmeye karar verir. Nobel Ödüllü Portekizli yazar Jose Saramago’nun Türkçe’ye Kopyalanmış Adam ismiyle çevrilen 2002 tarihli romanından uyarlanan Düşman, İspanya-Kanada ortak yapımı.

16 MAYIS

GODZILLA

Yönetmen: Gareth Edwards Oyuncular: Aaron Taylor-Johnson, Juliette Binoche, Ken Watanabe, Bryan Cranston, Yapım: ABD Tür: Aksiyon, Fantastik Süre: 94 dk. Bu ayın kuşkusuz en çok merakla beklenen filminde devasa canavarımız Godzilla uykusundan uyanıp kendisine yapılanların intikamını almak üzere harekete geçiyor! Bu ayın en merakla beklenen yapıtlarından olan filmin senaryo ekibinde David Callaham (‘The Expendables’), David S. Goyer (‘The Man of Steel’), Max Borenstein (‘Seventh Son’) ve Frank Darabont (‘The Walking Dead’) bulunurken yönetmenliğini, Monsters filmiyle tanıdığımız Gareth Edwards üstleniyor.


MAYIS 2014

37

Sinema

23 MAYIS

23 MAYIS

THE RAILWAY MAN

X-MEN: DAYS OF FUTURE PAST

Yönetmen: Jonathan Teplitzky Oyuncular: Colin Firth, Nicole Kidman, Jeremy Irvine Tür: Dram, Biyografik Yapım: Avustralya, İngiltere Süre: 116 dk.

Yönetmen: Bryan Singer Oyuncular: Hugh Jackman, Jennifer Lawrence, James McAvoy, Anna Paquin Yapımcı: Simon Kinberg

2. Dünya savaşı esnasında ölüm demir yolunun (Dead Railway) kurbanlarından biri olan bir adamın, kendisine işkence yapanları bulmak için çıktığı yol öyküsünü konu alan film Eric Lomax’ın gerçek yaşam öyküsünü anlattığı otobiyografik bir roman olan kitabından esinlenerek beyazperdeye uyarlanmış. Nicole Kidman, Stellan Skarsgård ve Colin Firth’ün başrollerini oynadığı filmin yönetmenliğini Jonathan Teplitzky üstleniyor.

Marvel hayranlarının sabırsızla beklediği X-Men aynı zamanda ayın en dikkat çeken yapımlarından. X-Men zamanda yolculuk yapmak zorundadır. Amacı dünyadaki tüm canlılar üzerinde evrensel bir etkisi olacak önemli bir tarihi olayı değiştirmektir. Tahmin edebileceğiniz gibi bu zorlu görevde X-Men’i yine bir sürü macera bekliyor. Filmin yönetmenliğini Bryan Singer yapıyor ve başrollerini Jennifer Lawrence, Hugh Jackman ve Michael Fassbender paylaşıyor.

Sinema

23 MAYIS

30 MAYIS

THE PIRATE FAIRY

TRANSCENDENCE

Yönetmen: Peggy Holmes Yapım: ABD Tür: Animasyon Süre: 130 dk.

“Tinkerbell ve Korsan Peri” Disney perilerinin şimdiye kadarki en heyecan verici macerası! Zarina adındaki peri, Peri Adası’nın çok değerli Mavi Peri Tozunu çalar ve kaçar. Skull Rock korsanları, Tinker Bell ve diğer peri arkadaşları güçlerini birleştirerek, peri tozunu ait olduğu yere geri getirene kadar, hep beraber hayatta bir kez ele geçebilecek bir maceraya çıkarlar. Ancak, Tink’in dünyası Zarina’nın peşinde alt üst olur. O ve peri arkadaşları, yeteneklerini yitirmektedirler. O yüzden, zamana karşı yarışarak Mavi Peri Tozunu geri getirmeli ve Peri Adası’nı kurtarmalıdırlar.

Yönetmen: Wally Pfister Oyuncular: Johnny Depp, Rebecca Hall, Paul Bettany Tür: Bilimkurgu Yapım: ABD, İngiltere Süre: 120 dk. Bilim adamı Will, istedikleri teknolojik yardımı yapmadığı için bir terörist grubun saldırısına uğrar ve cinayete kurban gider. Kendisi gibi bilim adamı olan eşi Evelyn, Will’in beynini gelişmiş bir süper bilgisayara entegre eder. Will’in bedeni ölmüştür ama beyni eşiyle yeniden iletişime geçer. Dahası Will, bağlı olduğu bilgisayardan internet aracılığı ile tüm dünyayı yaklaşan terörist tehlikeye karşı uyarmaya başlar. Fakat terörist grup Will’in hala hayatta olduğunu fark edince, süper bilgisayarı yok etmek için harekete geçerler. Yönetmenliğini Wally Pfister’ın üstlendiği filmin senaryosu Jack Paglen’e ait. Başrol ise Johnny Depp.


38

MAYIS 2014

KONSER TAKVİMİ Konser

14 MAYIS

AEROSMITH

Mekan: Küçükçiftlik Park Fiyat: 110-650 TL Nihayet dünya gözüyle Aerosmith’i canlı görebileceğiz. 11 yıl aradan sonra çıkardığı “Music From Another Dimension” albümüyle hepimizi tarifsiz sevince boğan efsane grup, Türkiye’deki ilk konserini yeni albümünün dünya turnesi kapsamında 14 Mayıs’ta İstanbul’a geliyor. Rolling Stone dergisinin ‘tüm zamanların en büyük 100 sanatçısı’ listesinde yer alan Aerosmith, 66,5 milyonu ABD sınırları içinde olmak üzere, sattığı 150 milyon albüm ile ‘gelmiş geçmiş en fazla albüm satan Amerikalı rock grubu’ olarak tarihe geçti. 2001 yılında ‘Rock and Roll Hall of Fame’ tarafından onurlandırılan grup, başta dört Grammy ödülü olmak üzere birçok ödülün de sahibi.

17 MAYIS

HARDWELL

Mekan: Küçükçiftlik Park Fiyat: 145-585 TL Tomorrowland, Mysteryland, Sensation, Coachella ve Ultra Music Festival gibi hastası olduğumuz efsane festivallerin en önemli DJ’lerinden biri olan Hardwell, ilk kez İstanbullu hayranlarıyla buluşacak. Ocak sayımızda kapak konumuz olan ve Türkiye’deki ilk röportajını Postkolik’e veren Hardwell, Türkiye’ye ‘I am Hardwell’ turnesi kapsamında geliyor. 2011 yılında 24. sıradan girdiği DJMAG Top100 DJs listesinde 2012’de 6 numaraya yükselen Hardwell, bu yıl listenin en tepesine çıktı ve 25 yaşında 1 numara olmayı başararak DJMAG’ın yirmi yıllık tarihinde zirveye oturabilen en genç artist oldu.

22 MAYIS

24 MAYIS

ANATHEMA

METAL SUMMER FESTIVAL

Mekan: Garaj İstanbul Fiyat: 44-100 TL Anathema, 22 Mayıs’ta garajistanbul sahnesinde bir kez daha Türkiye’deki hayranlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Kurulduğu ilk yıllarda doom metal tarzında müzik yapan, daha sonra pyschodelic ve progressive rock tarzında eserler sunan Anathema, Türkiye’de çok büyük ve sadık bir hayran kitlesine sahip. Cavanagh ve Douglas kardeşlerden oluşan grupta gitar ve vokallerde Vincent Cavanagh, gitar, klavye ve vokalde Danny Cavanagh, bas gitarda Jamie Cavanagh, vokallerde Lee Douglas ve davulda John Douglas yer alıyor.

Mekan: Küçükçiftlik Park Fiyat: 99-370 TL

İlk kez gerçekleştirilecek olan Metal Summer Festival, müthiş bir müzisyen kadrosuyla 24 Mayıs 2014’te KüçükÇiftlik Park’ta! Manowar ile birlikte Arc Enemy ve Pentagram gibi isimlerin de sahne alacağı tek günlük festival, Küçükçiftlik Park’ta gerçekleşecek. Festival kapmasında Manowar’ı Türkiye’de üçüncü kez ağırlaşmış olacağız. Fakat bu konseri özel kılan nokta, efsane Kings of Metal albümünün 25. yıldönümü vesilesiyle baştan sona çalınacak olması. Oradayız!


Niyazi0154 Postkolik 230x340 HR.pdf

1

18.04.2014

15:15



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.