Eylül/September 2010 ‘UN KATKILARIYLA
Wetzikon’da oturan Kosovalı genç kız, ailesi sosyal yardım aldığı ve kendisinin de bir maaşı olmadığı gerekçesiyle İsviçre vatandaşı olma isteği reddedildi. Zürih kantonuna bağlı Wetzikon belediyesinin vatandaşlık isteğini geri çevirmesi üzerine.... Devamı s.5
Apple’ı Kurtaran Türk
Apple, iPhone 4’teki sinyal problemini çözmek için Boğaziçi Üniversitesi mezunu Türk fizikçinin projesini kullanacak. Elinde “esnek metal” teknolojisi dışında 30’a yakın patenti bulunduran ve bunların çoğunu endüstrinin kullanımına sunan Atakan Peker, son 5 yılda bu patentlerden 40 milyon doları aşkın gelir elde etti.. Devamı s.34
2010 Yılının İlk Yarısında İflas Rekoru Kırıldı
Toplam 5933 iflasla 2010 yılının ilk yarısı şimdiye kadar en yüksek sayıda iflasların kaydedildiği 2007 yılını geride bıraktı. 2007 yılının aynı periyotunda 5423 iflas kayda geçmişti. Sadece haziran ayında iflasa giden firmaların sayısı 514 firma ile 2008 Haziranını %26,2 oranında geride bıraktı.. Devamı s.6
Galatasaray ZH yeni sezona hazır!
AZB - 8953 Dietikon 2
Fakir Yabancıya İsviçre Pasaportu Yok!
Sezonun başlamasına kısa bir süre kala, takımlarımız hazırlıklarını sürdürüyor. 1987 yılından bu yana, İsviçre liglerinde mücadele eden FC Galatasaray’ın FC BrüttisellenDietlikon’la yaptığı kupa maçını izleyerek, Antrenör Hakan Gürova’dan sezon öncesi takımın durumu ve hazırlıklar hakkında bilgiler aldık.. Devamı s.21
Basel ve Bern Kantonlarında Göçmenlere Seçme ve Seçilme Hakkı Halkoyuna Sunuluyor İsviçre`de dinler haftası
31 Ekimde İsviçre’nin geniş bir coğrafyasında başlayacak olan Dinler Haftası’nın hedefi, çeşitli dinlere ve kültürlere mensup insanların bir araya getirilerek yakınlaştırılmaları çabalarına hizmet edecek.. Devamı s.11
Öğrenim Festivali’ne Tüm Halkımız Davetlidir!
26 Eylülde yapılacak referandumlar arasında Basel ve Bern kantonlarında yapılacak olan referandum göçmenler için önemli; Basel ve Bern halkı, göçmenlere seçme ve seçilme hakkının verilip verilmesine dair karar verecek. 2007 baharında, çoğunluğu SP, Yeşiller ve Basta partililerinden oluşan bir topluluk, Basel kantonunda yaşayan göçmenlere seçme ve seçilme hakkının verilmesini sağlamak amacıyla bir komite kurmuştu. Bu komiteye zamanla üniversite ve sanatçı çevrelerinden de ciddi sayıda katılımlar olmuş ve iki yıllık bir çalışmanın ardından toplanan üç bin imza,
2009 Mart ayında kanton hükümetine sunulmuştu. Bu fikrin çıkmasında, başta Basel kantonunda yaşayan göçmenlerin siyasette aktif oluşlarının, kantonun çok yönlü bir uyum politikası izlemesinin ve İsviçre’nin başka 8 kantonunda da göçmenlerin seçme ve seçilme haklarının olmasının ciddi bir etkisi oldu. 26 Eylülde yapılacak referandumda Basel halkı, göçmenler adına çok önemli bir karar verecek. Bu konu hakkında daha detaylı bilgiler alabilmek için Basel Parlamentosu milletvekillerinden Mustafa Atıcı ile bir söyleşi yaptık: Devamı s.22
www.pusulaswiss.ch
İsviçre’de 7’den 70’e bütün yaş kategorilerine eğitim ve öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu güzel ve ilgi çekici programlarla göstermek ve toplumun bireylerini yeni şeyler öğrenmeye teşvik etmek için her sene düzenlenen Öğrenim Festivali (Lernfestival), bu sene 10-11 Eylül, Cuma-Cumartesi günleri, İsviçre’nin çeşitli şehirlerinde yapılacak etkinliklerle gerçekleştirilecektir.. Devamı s.25
2
EDİTÖR
İŞ ARAYANLARIN DİKKATİNE!
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch mesi durumunda iş bulamayan ve sosyal yardıma muhtaç kalan birçok göçmenin sınır dışı edilmesi kolaylaşmış olacak.
JGZ AG
Pazarlamacı arıyor! Altın, gümüş ve alyansları pazarlayacak bay veya bayan eleman aranıyor.
Aranan özellikler; - Pazarlama tecrübesi ve ilgisine sahip olmak. - 25 ile 37 yaşları arasında olmak - Fransızca bilmek - Ehliyet ve araba sahibi olmak - Haftada 1 ile 5 gün arası vakit ayırabilmek.
Turgut Karaboyun (t.karaboyun@pusulaswiss.ch)
Çalışanların Cezalandırılmasına Hayır!
İlgi duyanların başvuru için gereken belgeleri posta yada mail yoluyla göndermeleri gerekmektedir. Ayrıntılı bilgiler için bizi arayabilirsiniz. JGZ AG Durali Yılmaz - Wehntalerstr. 560 - 8046 Zürich Tel. 044 371 03 03 - E-Mail: info@jgzag.ch
REKLAM VE İLANLARINIZ İÇİN: 076 342 90 91 veya 043 322 90 82 ABONE OLMAK İÇİN: 043 322 90 85 PUSULA IMPRESSUM / 2010 Geht an alle Pusula Mitglieder. Verlegeradresse :
Pusula Zeitung Bernstrasse 88 / CH-8953 Dietikon ZH Erscheinungweise: 12 Mal Jährlich Abonementpreis: CHF 50.- / Jahr Inhaber: Turgut Karaboyun QM: Bülent Atalay Rechtsberater: Mehmet Akyol Werbe Agentur: Blue Design Media Autoren: Prof. Dr. Rıdvan Karalar Sunay Akın Redaktionsleiterin: Gülter Locher Text Redaktion: Pervin Tekin Kultur & Kunst: Yılmaz Akan
Art Direktor: Grafiker: Praktikantin: Druckerei: Adressierung: Anzeigen:
Tamer Karaoğlu Mehmet Polater Fulya Yumak (KV) Sun Print Beorda +41 43 322 90 82 +41 76 342 90 91
Freie Journalisten: Gülter Locher, Bülent Atalay, Atilla Alpullu, Hüseyin Türkkan, Müjgan Olguner, Nermin Dingiloğlu, Yeter Tanrıkulu, Gülay Zengin, Tamer Karaoglu, Nuray Uçar, Pervin Tekin, Mehmet Akyol, Fatih Ertuğrul, Ali Akgül
Teşekkür : Bu yayının sizlere ulaşmasında maddi-manevi desteklerini bizlerden esirgemeyen, tüm firmalarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Pusula Gazetesi`nin tüm yayın hakları kendisine aittir. Yayınlanan reklamlarda ki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir. Hazırlanan haberlerden ve yazılardan haberi hazırlayan kişiler ya da kaynak gösterilen kurumlar sorumludur. Pusula`da kullanılan tüm Haberlerin, Fotoğrafların ve bilgilerin her hakkı Pusula`ya aittir. İzinsiz olarak kullanılması yasaktır, aksi durumda cezai uygulamalar için hukuki işlemler başlatılır.
www.pusulaswiss.ch
Pusula Zeitung Bernstrasse 88 CH - 8953 Dietikon / ZH Tel.: +41 43 322 90 82 Fax: +41 43 322 90 89 www.pusulaswiss.ch reklam@pusulaswiss.ch
Sevgili Okurlarımız, 26 Eylülde çok önemli bir halk oylaması yapılacak. Çalışanların işsizlik döneminde devreye giren işsizlik sigortası (Arbeitslosenversicherung)’nın işşizlere sağladığı haklar kısıtlanmak isteniyor. İşsizlik sigortasıyla ilgili hakların kısıtlanmak istenmesi en çok biz göçmenleri etkileyecek. Şimdiye kadar kazanılmış olan hakların kısıtlanmasını isteyen politikacılar, konuyu 26 Eylül tarihinde halk oylamasına sunuyorlar. Yapılmak istenilen bu değişiklikle çalışanların 600 milyon frank daha fazla prim ödeyeceği, buna karşın haklarının da 600 milyon frank daha azalacağı söyleniyor. Hem elimizden haklarımız alınacak hem de daha fazla prim ödemek zorunda kalacağız! Böyle bir şeyi kim ister ki. Oylamanın halk tarafından kabul edilmesi çok vahim sonuçlar doğuracak. İşsiz kalırken suçu olmayanlar bile cezalandırılmış olacaklar. Örneğin; işsizlik parası alma süresi kısaltılacak, genç ve yaşlı işsizlerin yanı sıra özellikle göçmen işçiler, bu değişiklikten büyük zarar görecekler. İşsizlik parası alma hakkı bittikten sonra sosyal yardım almak zorunda kalacak göçmenleri bekleyen en büyük tehliklerden biri de oturma haklarını kaybetme olaslığı. Son yıllarda sosyal yardım almak zorunda kalan C oturumuna sahip olan göçmenlerin bile sınır dışı edildiklerine şahit olduk. Oylamanın kabul edil-
Hepimiz yıllarca çalışan göçmenler olarak işsizlik sigortasına primler ödedik. Şimdi artan işsiz sayısı sebebiyle haklarımız kısıtlanmak isteniyor, bu durum en çok bizi etkileyecek; çünkü işizlikten etkilenen en büyük grup göçmen işçi grubu. Buna karşın yüksek kazançlı yönetici sınıfının ödemiş oldukları primler de düşürülmek istenilmekte. Zaten kazancı iyi olan yöneticilere bu değişiklik sayesinde 500 milyon franklık fazla para ödenmiş olacak. Bu değişiklik çok büyük bir haksızlıktır. Yüksek kazancı olanlar da tıpkı diğer çalışanların ödedikleri oranda prim ödemeli, işsizlik sigortası açıkları böylece kapatılmalıdır. Bu nedenlerle, işsizlik sigortasında yapılmak istenen kısıtlamaları kesinlikle reddediyoruz. Daha önceden yapılmış olan önemli oylamalarda olduğu gibi, İsviçre vatandaşlığı olan ve oy kullanabilecek tüm vatandaşlarımızı bu konuda oy kullanmaya davet ediyoruz. Çifte vatandaşlığa sahip olan yabancıların % 5’inin oy kullandığını ve büyük bir kısmın önemli oylamaları takip etmediğini daha önceki yayınlarımızda sizlere aktarmıştık. Lütfen haklarımızı savunabilmek adına elimizden geleni yapalım ve bu önemli konuda oy kullanalım. Çevremizde bulunan akraba ve dostlarımıza konuyla ilgili bilgiler verip, onların da bilgilenmelerini sağlayalım. Her zaman söylediğimiz gibi “Biz kendi hakkımızı aramazsak, bunu kimse bizim için yapmayacaktır”. Unia Sendikası Hepimizin bildiği gibi önemli konularda çalışmalar yapan, göçmenleri bilgilendirmeye çalışan kurumların başında Unia Sendikası gelmektedir. Her konuyu titizlikle takip edip bizi uyaran ve gözümüzü açan bu sendikaya yapmış oldukları çalışmalardan dolayı teşekkür ediyoruz. Okur-
larımız arasında henüz sendika üyeliği olmayan kişiler varsa Unia Sendikası’na destek vermelerini ve üye olmalarını tavsiye ediyoruz. Bize her konuda ışık tutan ve bizim için çalışan bu sendikaya destek vererek, daha güçlü olmalarını sağlayalım. SVP yeniden iş başında Son yıllarda İsviçre’de artan yabancı düşmanlığının en büyük sebeplerinden biri olan SVP partisi kaldığı yerden devam ediyor. 25 Kasım 2010 tarihinde gerçekleştirilecek olan oylamada halk çok önemli bir konuda sandık başına gidecek. 18 yaşından büyük olan ve 12 ay üzerinde hapis cezası alan yabancıların direkt sınır dışı edilmesi yasası yapılacak oylama ile karara bağlanacak. Tüm sokakları afişlerle donatıp, internet sayfası üzerinden propaganda çalışmalarını sürdüren SVP partisinin getirmiş olduğu bu fikrin tüm İsviçre’de açık farkla kabul edileceği tahmin ediliyor. Yabancılar hakkında aleyhte çalışmalar yapan SVP partisinin bu tutumundan dolayı birçok göçmen oldukça rahatsız. Ülkedeki yabancıların uyumu konusunda büyük paralar harcayan ve entegrasyon çalışmasına büyük önem veren İsviçre hükümetinin göçmenler konusunda başı oldukça ağrıyacak. 1.650.000 yabancının yaşadığı ve her dört kişiden birinin göçmen olduğu İsviçre’de yaşayan göçmenleri zor günler bekliyor. Önümüzdeki sayılarımızda konuyla ilgili olarak ayrıntılı bilgiler vermeye devam edeceğiz. Bayramınız kutlu olsun! Pusula gazetesi çalışanları olarak, 9 Eylül Perşembe günü hep birlikte kutlayacağımız Ramazan Bayramı’nın tüm vatandaşlarımıza sağlık, mutluluk ve başarı getirmesini temenni ediyoruz. 1801
Pusula Gazetesine Reklam Verin, Kazançlı Çıkın! Müşterilerinize kendinizi daha iyi tanıtmak, işletmenizin saygınlığını ve imajını artırmak İSTİYORSANIZ…
Yeni ürünlerinizin tanıtımını yapmak, tüketimini hızlandırmak ve hizmetleriniz hakkında herkesi bilgilendirmek İSTİYORSANIZ…
Yani; Siz de kazanmak İSTİYORSANIZ hemen bizi arayın! Pusula gazetesi, işletmecilerimizle müşterileri arasında bir köprüdür! Siz reklama karar verin A’dan Z’ye tüm çalışmaları biz yapalım. Profesyonel reklamcılık, bizim işimiz…
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
4
İSVİÇRE HABERLERİ
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
Zürihliler Sağlık Hizmetlerinden Memnun Zürih halkı sağlık hizmetlerinden memnun; Zürih Kantonu Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü, 2003 yılından beri halkın sağlık hizmetlerinden memnuniyetini öğrenmek amacıyla istatistik yaptırıyor. 2009 yılının Kasım ayında yapılan istatistikler, halkın sağlık hizmetlerinden bir hayli memnun olduğunu gösterdi. (Aşağıdaki tabelaya bakınız.) 2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
Vatandaşların sağlık hizmetlerinden genel olarak memnuniyet durumları (değerlendirme 1 - 10 arası)
7,54
7,66
7,72
7,74
7,82
7,89
7,7
Hastane tecrübesi geçirmiş olan vatandaşların memnuniyet dereceleri (değerlendirme 1 - 10 arası)
8,84
8,70
8,60
8,71
8,58
8,56
8,16
Vatadaşların sağlık hizmetlerine ilişkin güven duyguları (değerlendirme 1 -10 arası)
8,41
8,57
8,54
8,59
8,74
8,65
8,16
Sağlık Hizmetlerine ulaşma kolaylığı (değerlendirme 1 - 10 arası)
8,06
8,12
8,07
8,11
8,25
8,06
8,16
Zürih Sağlık Hizmetlerinden Açıklama: 1: hiç memnun değil / 10: çok memnun
Yukarıdaki tabeladan da anlaşıldığı gibi Zürihliler sağlıkları konusunda emin ellerde olduklarını düşünüyorlar. Geçen yılın Kasım ayında -2003 yılından beri her yıl olduğu gibi- Zürih kantonunun çeşitli yerlerinde ikamet eden ve kantona iyi uyum sağlamış 18 yaş ve üzerindeki 1605 kişiye sağlık hizmetleri konusunda çeşitli anket soruları yöneltildi. Genel sağlık sisteminin ve hastane hizmetlerinin kalitesine ilişkin sorular yöneltilerek halkın memnuniyeti ölçüldü. Sonuç memnuniyet vericiydi: Zürihliler genel olarak sağlık hizmetlerinden memnunlar!
Ankete katılan 1605 vatandaşın 199’u sorunun sorulduğu tarihten 12 ay öncesine kadar en az 1 gün hastanede kalarak tedavi görmüştü. Bu 199 kişinin memnuniyet ortalaması 10 üzerinden 8,67’ydi; bu rakamın hastane hizmetlerine verilen oldukça yüksek bir not olduğu belirtildi. Zürihlilerin sağlık hizmetlerine olan güvenleri de aşağı yukarı aynı oranda yüksek; Zürih Sağlık Hizmetlerinin güven açısından vatandaştan aldığı not 10 üzerinden 8,53. Her 10 kişiden 9’u hastalandığında ya da yaralandığında en iyi şekilde tedavi edileceğinden, hastalanmaması için ge-
rekli önlemlerin alınacağından ve sağlığı bozulduğunda ise tüm ihtiyaçlarının eksiksiz karşılanacağından emin. Halk, muhtaç olduğunda iyi bir hastane ve iyi doktorlar bulabileceğinden şüphe etmiyor. Ayrıca vatandaşlar kendilerine gereken ilaçlara da ulaşabileceklerinden eminler; eczane hizmetlerinin de son derece güvenilir olduğunu düşünüyorlar. Sağlık hizmetlerinin ödenebilirliği konusu da sorulan sorular arasındaydı. Ankete katılanlara gelecekte de gerekli sağlık hizmetlerine ekonomik anlamda ulaşabileceğinden endişe duyup duymadığı soruldu. Burada
Deutsche Zusammenfassung. Die Bevölkerung war auch im Jahr 2009 mit den Leistungen der Gesundheitsversorgung im Kanton Zürich zufrieden. Das zeigt die neuste repräsentative Befragung, die im Auftrag der Gesundheitsdirektion seit 2003 jährlich durchgeführt wird. olumlu yanıtlar hafif olarak düşme göstermesine rağmen verilen not yine de yüksek sayılır: 10 üzerin-
den 7,67. 1780
İşsizlik Sigortası Revizyonu İçin Referandum Tarihi Belli Oldu: 26 Eylül 2010 İşsizlik sigortası (ALV) 2003 yılından beri her yıl zarar ediyor. 2010 yılının sonuna kadar işsizlik sigortası (ALV) 7 milyar frank borçlanacak. Dördüncü ALV revizyonunun amacı; borçlanmayı ve zararı azaltmak. Bu revizyon yasasına karşı referanduma başvurulacak. 26 Eylül 2010 tarihinde revizyonun kabul edilip edilmeyeceğine halk karar verecek. İşsizlik sigortasının görevi işsiz kalan kişilere yaşayacakları kadar gelir sağlamak. Bu nedenle her çalışanın maaşının %2’si işsizlik sigortasına kesiliyor. İşsiz kalındığında çalışırken alınan maaşın %70-80’i işsizlik sigortası tarafından aylık olarak ödeniyor. Aylık 126.000 frank’ın üzerindeki maaşların işsizlik sigortası yok. Yani bir kişi 150.000 frank maaş alıyorsa 126.000 frank üze-
Deutsche Zusammenfassung. Arbeitslosenversicherung Die Arbeitslosenversicherung macht seit 2003 jedes Jahr Verluste und wird Ende 2010 7 Milliarden Franken Schulden aufweisen. Das Ziel der vierten ALV-Revision ist daher, die Verschuldung der Arbeitslosenversicherung (ALV) abzubauen und eine ausgeglichene Rechnung zu erreichen. Gegen die Gesetzesrevision wurde das Referendum ergriffen, so dass die Vorlage am 26. September 2010 zur Volksabstimmung kommt. Ausgangslage Ziel der Arbeitslosenversicherung ist es, Arbeitslosen einen angemessenen Er-
rinden %2 işsizlik sigortası primi ödemektedir ve işsiz kaldığında da işsizlik maaşı hesabı, maaşın 126.000’lik miktarı üzerinden %80 olarak yapılmaktadır. İşsizlik sigortası maaş ödemesi dışında işsiz kişinin iş bulmasını kolaylaştırmak amacıyla mesleğini geliştirmesinde, hatta yeni meslek öğrenmesinde yardımcı olmaktadır. werbsersatz zu gewährleisten. Dafür bezahlt jeder Arbeitnehmer 2% von seinem Lohn an die ALV, wobei Arbeitgeber und Arbeitnehmer je die Hälfte bezahlen. Als Gegenleistung erhält man, wenn man arbeitslos wird, grundsätzlich 70-80% seines letzten Lohnes von der ALV. Einkommen über 126‘000 Franken sind nicht mehr versichert, das heisst, jemand mit einem Einkommen von 150‘000 Franken bezahlt nur 2% auf 126‘000 Franken. Wird er arbeitslos, erhält er aber entsprechend auch nur 80% von 126‘000 Franken. Weiter hilft die ALV den Arbeitslosen bei der Stellensuche und bietet arbeitsmarktliche Massnahmen an, wie z.B. Berufspraktika, Unterstützung von
2010 yılının sonuna kadar işsizlik sigortasının (ALV) borcunun yuvarlak rakamla 7 milyar frank’a ulaşması bekleniyor. 2003 yılından beri ALV her yıl 1 milyar yeni borç yapıyor; bunun nedeni olarak işsiz sayısının yaklaşık %2,5’ten %3.3 oranına yükselmiş olması gösteriliyor. ALV’nin borçlanmasını yavaşlatmak için primlerin %2,0’dan %2,2’ye yükseltilmesi isteniyor. 1771 Umschulung und Weiterbildung. Dadurch sollen die Chancen der Arbeitslosen erhöht werden, wieder eine Stelle zu finden. Bis Ende 2010 wird die ALV rund 7 Mrd. Franken Schulden angehäuft haben und macht seit 2003 jährlich rund 1 Mrd. neue Schulden. Der Grund liegt darin, dass man mit einer durchschnittlichen Arbeitslosigkeit von rund 2.5% rechnete, sie lag aber bei rund 3.3%. Für die Zukunft rechnet der Bundesrat mit 3.2%. Weitere Informationen zur ALV und der Verschuldung finden Sie in unserem Text Die Zukunft der Arbeitslosenversicherung Der Beitragssatz wird von 2.0 auf 2.2% des Lohnes erhöht werden.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
5
İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch
Eylül/September 2010
Fakir Yabancıya İsviçre Pasaportu Yok!
İşsiz Kalan Genç Yetişkinlere Destek
Wetzikon’da oturan Kosovalı genç kız, ailesi sosyal yardım aldığı ve kendisinin de bir maaşı olmadığı gerekçesiyle İsviçre vatandaşı olma isteği reddedildi. Zürih kantonuna bağlı Wetzikon belediyesinin vatandaşlık isteğini geri çevirmesi üzerine Anayasa Mahkemesi’ne itirazda bulunan genç Kosovalı kızın itiraz dilekçesi, mali olarak kendisini geçindiremediği, bu nedenle de vatandaşlık kriterlerini taşımadığı gerekçesiyle reddedildi.
Federal Hükümet, işsiz genç yetişkinler için yazılı olarak önlemler açıklaması sundu. Genç yetişkinlerin İş piyasasındaki işsizlik önlemlerine ilişkin öneri paketi hükümet ve kantonal iş piyasası memurluklarının ortak çalışmalarıyla 2009 yılında geliştirildi.
Wetzikon belediyesi 2008 yılında vatandaşlık isteği için başvuran genç Kosovalı kızın başvurusunu geri çevirdi. Neden olarak da genç kızın çok az çıraklık maaşı alması ve sosyal yardıma muhtaç bir anne babanın kızı olması gösterildi. Genç kız Hinwil Bölge Mahkemesi’ne ve daha sonra da Zürih İdari Mahkemesi’ne başvurdu. Sonuç değişmedi... Son olarak da fakir bir ailenin kızı olması nedeniyle kendisine ayırımcılık yapıldığı, bu nedenle de İsviçre vatandaşlığı isteğinin ret edildiği gerekçesini göstererek başvurduğu Anayasa Mahkemesi de, belediye ve diğer mahkemeler gibi genç kızın İsviçre vatandaşlığı kriterlerini taşımadığına karar verdi. Çünkü genç Kosovalı kız henüz çırak eğitimi yapıyor ve çıraklık maaşı çok az, ailesi de sosyal yardımla yaşıyor; yani mali açıdan kendisini geçindiremeyecek durumda. Bu da İsviçrelilik kriterlerine ters düşüyor. Hakimlerin çoğunluğu genç kıza ayrımcılık yapılmadığı kararında birleşiyorlar.
Genç kızın çıraklık eğitimini bitirip normal bir işi ve geliri olduğunda tekrar vatandaşlık hakkı için başvurmasını engelleyen hiçbir şey olmadığı belirtildi. Ayrıca bu öneriyi kendisine Wetzikon belediyesi de yapmıştı. 1809
Hükümetin yazılı açıklamasına göre, 20 - 24 yaş arasındaki genç yetişkinler, diğer yaş gruplarına kıyasla, ‘Ekonomik Kriz’ süresince daha sık ve kısa süreler içinde işsiz kaldılar. Krizli 2009 yılında İsviçre’de ortalama %5,7 oranında genç yetişkin işsizdi, bunların yaklaşık 4/3’ü altı ay içinde yeni bir iş buldular. OECD - Ülkeleri arasında kıyaslandığında, İsviçre’deki uzun süreli genç yetişkin işsizlerin sayısı oldukça düşük. Genç işsizlerin iş piyasalarına çabuk entegrasyonu için hükümet ve kantonların ortak olarak aldıkları önlemlerle, bu yaş grubundaki işsizler çok desteklendiler. 2009 yılında işsizlik sigortası yuvarlak hesapla 48 milyon frank’ı bu yaş grubundakilerin eğitimi ve meşgale programları için harcadı. Ayrıca parlamento, alınan önlemlerin sağlamlaştırılması ve kalıcılığı ön-
lemleri için de 52 milyon frank destek verilmesini onayladı. Genç işsizlerin piyasasındaki geçiş dönemlerinde destek olunması için alınan önlemler, çok geniş bir program: İşe müracaat kursları ve yardımları, iş piyasası içinde yer belirleme, lisan kursları, mesleki pratikler ve meşgale programları... Pek çok iş arayan kişi bu programlar dahilinde mesleki uzmanlıklarını geliştirip genişlettiler ve iş piyasasına çabuk ve kalıcı şekilde entegre oldular. 1808
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
6
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
İsviçre Kalkınma Ortak Çalışması Yıllık Konferansı Basel’de Gerçekleştirildi
Sloganı “Vom Samenkorn zum gedeckten Tisch.../ Tohumdan Sofraya...” idi bu yılki İsviçre Kalkınma Ortak Çalışması Konferansı’nın. Sloganla, “sürdürülebilir bir beslenme sistemi” amacının anlaşılması isteniyor. 20.08.2010 - Basel - İsviçre Yıllık Kalkınma Ortak Çalışması Konferansı Basel’ın ünlü sergi binasının devasa salonlarından birinde yapıldı. Konferansa ilgi çok büyüktü: 2100 gazeteci ve meraklı kişi tüm salonu doldurdu.
für Entwicklung und Zusammenarbeit / Kalkınma Ortak Çalışma Müdürlüğü) ile SECO (Sekreteriat für Wirtschaft / Ekonomi Sekreterliği) yanıtladılar ve beslenmenin güvenceye alınmasına ilişkin açıklamalarda bulundular.
Tarım alanları, gelişmekte olan ülkelerin ekonomisi için çok önemli olduğundan, iklim değişmesinden de en çok bu ülkeler etkileniyorlar.
Dış İşleri Bakanı Micheline Calmy Rey, Almanca ve Fransızca olarak yaptığı konuşmasında açlığın ve fakirliğin sadece dayanışma içinde mücadele edilirse yok edilebileceğine dikkat çekti: “Fakirlikle savaşmak ve beslenme güvencesini sağlamak, -farklı sorumluluklarla- endüstri ülkelerinin ve gelişmekte olan ülkelerin ortak görevleridir. “Fakir insanlar günlük yaşam savaşlarında doğaya bağımlılar bu nedenle de çevre ve iklim değişimleri en fazla bu insanları etkiliyor.’’ diyen Bakan, güney ülkelerinin verimli topraklarının ve bu topraklarda yaşayan küçük çiftçi ailelerinin, açlığı yenme savaşında ve yaşam şartlarını iyileştirmede santral rol oynayabileceklerinden söz etti.
• İnsanlar bugün nasıl besleniyorlar?
• Küresel iklim ve çevre değişimleri insanların gelecekte beslenmelerini nasıl etkileyecek?
• Besin maddelerinin üretimi ve ti-
careti, dünya çapında fakirlikle mücadelede nasıl kullanılabilir?
• Dünyadaki fakirlikle mücadele
için, kalkınmaya yardım organizasyonları, özel şirket ve kurumlar, sivil toplumlar neler yapıyorlarlar, ne kadar yardım ediyorlar?
İşte Kalkınma Ortak Çalışma Konferansı’nda bu merkezi soruların yanıtlarını DEZA (Direktion
SECO Müdürü Jean-Daniel Gerber ve DEZA Müdürü Martin Da-
Deutsche Zusammenfassung. Vom Samenkorn zum gedeckten Tisch - Wege zu einem nachhaltigen globalen Ernährungssystem 20.08.2010 - Jahreskonferenz der Schweizer Entwicklungszusammenarbeit: Am Millennium+10Gipfel im September in New York steht die Erreichung der Millenniums-Entwicklungsziele auf dem Prüfstand. Tatsache ist: Heute hungert mehr als eine Milliarde Menschen. Von der Umsetzung des Rechts auf Nahrung für alle ist die
hinden birlikte yaptıkları konuşmada sürdürülebilir beslenme için İsviçre’nin yapmış olduğu çalışmalarından ve yardımlarından söz ettiler. Konuşmanın ilerleyen zamanlarında da bu ortak çalışmaların sonuçları üzerine konuyu derinleştirdiler: Fakir ülkelerin üretim gücünü artırmak, teknoloji, danışma-eğitim hizmetleri (toprağı işleme, üretimi artırma üzerine eğitim programları), altyapı, yatırım ve yenilik gibi programlar gerçekleştiriliyor. DEZA uzun süreden beri küçük çiftçileri ve köylülerin besin güvencelerini kalıcı olarak sağlamaları için onların bilgi ve kapasitelerini artırmak amaçlı kalkındırma programlarını başarılı bir şekilde gerçekleştiriyor ve onların ürünlerini satabilmeleri için piyasa edinmelerine yardımcı oluyor. Tansanya, Nijerya başta olmak üzere Afrika ülkelerine ve fakir Orta ve Güney Amerika ülkeleri ile muhtaç Asya ülkelerine bilim adamları, araştırmacılar ve tarım üzmanları gönderilerek; buradaki fakir köylünün ve küçük çift-
Welt noch weit entfernt. Es gibt aber Wege hin zu einem nachhaltigen globalen Ernährungssystem, das auch armen Ländern Entwicklungsperspektiven gibt. Im Rahmen der Jahreskonferenz von DEZA und SECO am 20. August 2010 in Basel diskutierten Bundesrätin Micheline Calmy-Rey, Staatssekretär Jean-Daniel Gerber, DEZA-Direktor Martin Dahinden sowie weitere Referentinnen und Referentenen aus dem In- und Ausland die Probleme und Lösungsansätze in der Nahrungsmittelversorgung.
Üzücü Rekor: 2010 Yılının İlk Yarısında İflas Rekoru Kırıldı Mali ve ekonomik krizin geç sonucu olarak İsviçre’de iflaslar çok arttı: 2010 yılının ilk yarısında 3100’ün üzerinde firma iflas bildirdi. Creditreform Alacaklılar Birliği bilanço açıklaması yaparken, “üzüntü verici bir rekor”dan söz etti: 3137’nin üzerinde firma iflas bildirdi. Bu rakam geçen yılın aynı zamanlarında bildirilen iflaslardan %26,2 daha fazla. Borçlar Kanunu’nun sertleştirilmesine rağmen borçlanmalardaki artış %18,4’e yükseldi. Creditreform’dan ifade edildiğine göre, mali krizin 2008 yılında başlayan etkileri hala hissediliyor. “Üzüntü verici bir rekor” durumu geçtiğimiz haziran ayında da devam etti: Sadece haziran ayında iflasa giden firmaların sayısı 514 firma ile 2008 Haziranını %26,2 oranında ge-
ride bıraktı. Özel kişilerin iflas sayılarında da yükseliş kaydedildi (geçen yılın haziran ayına nazaran bu yıl 512 özel kişi ile %18,5 oranında yükseldi). Buna karşın tüm sömester göz önüne alındığında özel kişi iflaslarının geçen yıla nazaran gerilediği görülüyor: 2796 özel kişi iflası ile geçen yılın aynı sömestrine nazaran %2,0 oranında gerileme kaydedildi.
çinin tarım, üretim, hayvancılık, beslenme, sağlık konularında eğitildikleri, kalıcı olarak sürdürebilecekleri bir kalkınma sağlanması amacına başarı ile hizmet edildiği anlatıldı; yapılan bu çalısmalara ve alınan olumlu sonuçlarına dair filmler izletildi Konferansa katılan 2100 kişi günümüzde beslenme kaynaklarını ve sistemlerini etkileyen çeşitli faktörler konusunda detaylı şekilde aydınlatıldılar. Batı Afrika’nın topraklarının zirai bakımdan verimi ve yeraltı kaynakları ile yüksek potansiyeli konusunda heyecanlı bir konuşma yapan Batı Afrika Ekonomik Topluluğu ECOWAS Prezidenti Ousseini Salifou, teknik bilgiye ihtiyaçları olduğu-
nu, Nestle gibi besin konzernlerinin deneyimlerinden yararlanmaya da hazır olduklarını belirtti. Uluslararası Mısır ve Buğday Araştırma Merkezi Şefi Marianne Bänziger, fakir ülkelerin topraklarında yaptığı araştırmalara ilişkin bilgiler verdi. Milenyum+10-Zirvesi (Bin yıl+10) Eylül ayında NewYork’ta yapılacak. Zirvede, 1000 yıllık kalkınma hedeflerine ne kadar ulaşıldığı incelenecek. Yani,Global Kalkınma Ortak Çalısmalarında katedilen mesafeler, ulaşılan veya yaklaşılan hedefler, açlıkla mücadelede gelinen durum (halen 1 milyarın üzerinde insan aç) imtihandan geçecek. 1797
Zürich Gölünde Bulunan Sahipsiz Cenaze Külleri 18 Nisan 2010 tarihinde Zürih gölünün Küsnacht kıyılarında toplam 67 cenaze külü kavanozu ile pek çok kül kavanozu parçaları bulunmuştu. Geçtiğimiz ay, nisanda bulunan cenaze külleri ve parçalar, Küsnacht’daki Hinderriet mezarlığında anonim bir me-
Toplam 5933 iflasla 2010 yılının ilk yarısı şimdiye kadar en yüksek sayıda iflasların kaydedildiği 2007 yılını geride bıraktı. 2007 yılının aynı periyotunda 5423 iflas kayda geçmişti. 1698
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
zara gömüldü. Karar savcılık tarafından alındı. Ölenin kimliğinin belirlenmesi mümkün olamadığından ölenin son arzusu ya da yakınlarının düsünceleri bilinmiyordu. Bu nedenle ölenin anonim bir mezara konulmasına karar verildi. 1719
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
8
İSVİÇRE HABERLERİ
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
Genç Sosyalistler, Hayat Kadınlarının Hakları İçin Mücadele Edecekler
Juso (Jungsozialistinnen und sozialisten / Genç Sosyalistler), Zürih kantonunda hayat kadınları ile diğer meslek sahiplerinin eşitliği için bir propaganda atağı başlatıyor. Zürih kantonundaki “Genç Sosyalistler (Juso)” hayat kadınlarına daha çok hak talep ediyorlar. Bu nedenle de Zürih kantonunda afişli propaganda başlatıyorlar. Propagandanın hedefi, hayat kadınlığının diğer meslekler gibi bir meslek olarak kabul edilmesini ve bu mesleği icra edenlerin tüm diğer çalışanlarla eşit haklara sahip olmalarını sağlamak. Juso’nun basına yaptığı açıklamalarda, fahişeliğin toplumsal bir gerçek olduğu belirtildi. “Sokaklarda çalışan fahişelere sürekli getirilen çeşitli yasaklar, bu mesleğin sosyal bakımdan dayanılacak şekle sahip olmasını engelliyor” denildi. Juso’ya göre, fahişeliğin kriminal olmaktan çıkarılması Sihlque’deki uygunsuzlukları da önleyecek. Juso’dan, “...mesela, sokak fahişelerine iyileştirilmiş bir alt yapı sunulabilmesi ve dairelerle evlerde mesleğin icrasının serbest bırakılması” talep ediliyor.
mahkeme karşısında hakkına ulaşamaması mümkün oluyor. Oysa genç yoldaşlar, fahişeliğin ahlakdışı bir şey değil, son derece normal bir iş olduğundan ve Zürih’te her evde icra edilebilmesinin serbest bırakılması gerektiğinden eminler. Seks endüstrisi için olmayan ya da çok yetersiz olan yasal düzenlemeler, fahişelerin kadın tacirlerinin ve müşterilerinin ellerine savunmasız şekilde düşmelerine neden oluyor. Oysa bu da bir meslektir ve bir meslek olarak da muamele görmelidir. Sihlque, Langstrasse ve Wipkingen başta olmak üzere, Zürih şehrinin çeşitli yerlerine asılacak olan propaganda afişinde bir fırıncı ile bir hayat kadını “çalışma” esnasında gösterilerek, her ikisinin yaptığının da bir “iş” olup olmadığı soruluyor.
Juso: ‘’Fahişelik ahlak-dışı değildir...’’
Fırıncılar afişte yer almaktan pek de hoşnut değiller: “Şanssız bir kıyaslama...”
Hayat kadınları da diğer çalışanlarla aynı haklara ve sorumluluklara sahip olmalılar. Juso Kanton Bakanı Rosmarie Joss, hayat kadınlarının eşitliği için bu taleplerle aktif şekilde parlamentoda mücadele edeceğini belirtti. Joss’un görüşüne göre, bu iş kolunun ahlak-dışı olduğu kabul edildiğinden, bir fahişenin
Juso’nun afişinde fırıncı ile fahişenin aynı afişte gösterilmesini Zürih Fırıncılar ve Pastacılar Derneği Başkanı Ernst Hotz, pek de sempatiyle karşılamadı. Ernst Hotz: “Kıyaslama beni aydınlatmıyor; bir fahişeyle fırıncının ortak olan nesi var?” şeklinde tepki gösterdi.
Deutsche Zusammenfassung. Die Juso des Kantons Zürich will mit einer Plakataktion für die Gleichstellung der Prostitution mit anderen Erwerbstätigkeiten werben. Es gelte, das als sittenwidrig betrachtete Gewerbe aus dem sozialpolitischen Schattendasein zu holen, finden die Jungsozialistinnen und -sozialisten (Juso) des Kantons Zürich.
Evet... aslında fırıncılarla bu sorun üzerinde tartışılması gerekiyor düşüncesınde genç sosyalistler; ama fırıncılar ve pastacılar öyle meşguller ki, böyle bir tartışmaya girmeye hiç zamanları yok.
Yine de Hotz, iki meslek arasında ortak bir yan buldu: “Her iki meslek de en eski mesleklerden, yalnızca bizim ürünlerimiz çok daha ucuz.” 1754
Coop ve Migros İçinde Kimyasal Boya Olan Yiyecekleri Satmayacak!
İsviçre’nin en büyük iki perakende devi Migros ve Coop, Avrupa Birliği’nin aldığı karara göre hareket ederek belirli renklendiricileri içeren ürünleri raflarından kaldırma kararı aldılar. Çocukların Hyperaktif olmalarına yol açtığından şüphe edilen, içinde Azo ve Chinogelb yapay renklendiricileri olan şekerlemeler artık, Migros ve Coop’tan satın alınamayacak. İsviçre’nin bu iki büyük dev süpermarketler zinciri, yapay boya maddeleri ile renklendirilmiş gıda ürünlerini satmama kararını kendi inisiyatiflerini kullanarak aldılar.
Deutsche Zusammenfassung. Schleckereien mit Farbstoffen, die bei Kindern möglicherweise zu Hyperaktivität führen können, verschwinden aus den Regalen von Coop und Migros. Die Grossverteiler ziehen diese Produkte freiwillig zurück. Das Bundesamt für Gesundheit (BAG) hält derartige Massnahmen nicht für notwendig. Das BAG begründet seinen Standpunkt damit, dass die europäische Lebensmittelbehörde - im Gegensatz zu britischen Forschern - keinen Zusammenhang zwischen künstlichen Farbstoffen und der Hyperaktivität von Kindern feststellen konnte. Auf Grund der fehlenden wissenschaftlichen Gewissheit könne ein solcher Hinweis in der Schweiz nicht eingeführt werden.
Oysa, Federal Sağlık Dairesi (BAG) bu önlemi zorunlu bulmuyor. BAG, Avrupa Birliğinin 20 Temmuzdan bu yana uygulamaya başladığı, içeriğinde Azo renklendiricileri ile Chinogelb maddeleri bulunan ürünlere bir ikaz yazısı koyma kararına uymalarının şart olmadığı görüşünde. BAG, bu düşüncesini şu şekilde savunuyor: ‘’Britanyalı araştırmacılar, çocukların Hyperaktivite sorunları ile yapay renklendirici maddeler arasında bir bağlantı olduğunu saptayamadılar. İsviçre, bilimsel bir kanıt bulunamadığından, Avrupa Birliği’nin bu kararını uygulamaya gerek görmüyor.’’ BAG’ın bu savunmasına karşın, her iki büyük perakende devi de bu maddeleri içeriğinde bulunduran ürünleri marketlerine sokmama kararı aldılar. Migros Basın Söz-
cüsü Martina Bosshard, 2012 yılına kadar adım adım raflarını bu renklendiricileri içeriğinde bulunduran ürünlerden temizleyeceklerini açıkladı (Haber: Radio RSR).
Coop Basın Sözcüsü Nicolas Schmied ise yaptığı basın açıklamasında, ‘’Coop kendi ürünlerinde yapay renklendiricileri kullanmama kararı aldı.’’ dedi. Şimdiye kadar Coop ürünlerinin %98’i bu renklendiriciler-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
den arındırılmış durumda. Ayrıca Coop, marka ürünler satın aldığı üreticilere de yapay renlendicileri kullanmamalarını önerdi. 1753
9
İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch
Eylül/September 2010
Çocuklardan Anne ve Babaya Karşı Şiddet Olayları Artıyor Anne ve babalarına kötü muamele eden ve şiddet uygulayan çocukların sayısında ürkütücü oranda yükseliş kaydediliyor. Anne ve babalarını döven, küfür ve hakaret ederen hatta silahla tehdit eden çocuklar, yetkili çevreleri, psikologları ve sosyal bilimcileri endişelendiriyor. Özellikle çocuğunu yalnız büyüten annelerin diğer anne ve babalara nazaran, çocuklarından şiddet yaşama rizikosunun daha yüksek olduğu belirtiliyor. Zürich’teki Elternnotruf (Ebeveyn Acil Yardım Çağrısı) telefonlarını haftada en az iki kez, oğulları veya kızları tarafından hakarete uğrayan, tehdit edilen ve dövülen anne-babalar çaldırıyorlar. Anne ve babaların bu şikayetleri on yıldan beri çok yükselme kaydetti. Anne ve babaya karşı şiddet, polisin de konularından birisi: Zürich Şehir Polisi her yıl en az beş, Zürich Kanton Polisi ise yaklaşık yirmi olayla uğraştığını belirtti. Gençlik Savcısı Silvio Stierli’nin açıklamasına göre, gelen şikayet-
lerin çoğu tehdit ve yaralama suçları. Ayrıca anne ve babalarını ölümle tehdit eden çocukların olduğu da belirtildi. Yetkililer, bir tabu tema olan çocukların anne ve babalarına karşı saldırganlıklarından, anne ve babaların utanmamalarını, dışarıdan yardım istemelerini öneriyorlar. Ancak bu şekilde bu sorunun üstesinden gelinebileceğini belirtiyorlar. Kanton Polis Sözcüsü Silvia Killias’a göre, çocukları tarafın-
Deutsche Zusammenfassung. Gewalt gegen Eltern nimmt zu. Polizei und Beratungsstellen registrieren zunehmend Gewalt gegen Eltern: Väter und Mütter werden Opfer ihres eigenen Nachwuchses. Sie werden verprügelt. Oder gar mit Waffen bedroht. Alleinerziehende Mütter sind gefährdeter als andere Eltern, vom eigenen Nachwuchs misshandelt zu werden:
dan hakarete ve şiddete uğrayan ebeveynler, utançlarından dolayı polise şikayetçi olamıyorlar. Killias’ın sözlerini “Dargebotene Hand”dan Sosyal Danışman Katrin Egloff da tasdikliyor: “Çocukları tarafından şiddete maruz kalan ebeveynler, polisle konuşmaktansa bizlerle daha rahat konuşabiliyorlar. Çünkü bizler telefonla anonim bir çerçeve sunuyoruz.” Anne babaya karşı şiddet her türlü sosyal katmandaki ve her milletten ailelerde olabiliyor. Zürich Kantonu Ev İçi Şiddeti Önleme Dairesi, anne ve babalara karşı yükselen şiddet olaylarına karşı harekete geçti bile; Ev içi Şiddeti Önleme Dairesi Şefi Franziska Gerber, bir çalışma grubu ile şiddetten koruma yasaları üzerinde iki yıldır değişiklikler yaparak yeni formüller oluşturduklarını belirtti. Yeniliklere göre, anne ve babasına karşı şiddete başvu-
ran gençleri ailelerinden belirli bir süre için uzaklaştırmak ve bunlar üzerinde yararlı kararlar (önlemler) uygulamak mümkün olacak. Şimdiye kadar çocukların anne babalara karşı şiddet uygulamasının önlenmesi için birkaç resmi kurumun olayı inceleyerek karar alması gerekiyordu (Polis, Hükü-
met ve Gençlik Savcılığı ile vesayet makamları). Söz konusu yasa değişikliği Ekim 2008’de incelemeye alındı. Önlem Dairesi’nin ifadesine göre sinyaller pozitif; ne var ki o zamandan beri konuya ilişkin sessizlik devam ediyor. 1761
Alkolsüz Şarapla Yaşamınızı Uzatın! Zürihli bir ailede doğan yeni içeceğin, yaşamımızı uzatacağı iddia ediliyor... İsviçre piyasasındaki Rivella, Carpe Diem, çeşitli tatlar verilmiş mineralli sular ve daha onlarca sağlıklı içeceklere şimdi bir yenisi katıldı: Sir Mounth H (İhtiyarlığı Yen!)... Tıpkı her gün içilen bir bardak şarap gibi sağlıklı ve may-
hoş bir tadı olan içecek alkol içermiyor. Zürihli bir aile tarafından keşfedilen içeceğe sağlıklı ürünler satan bio dükkanları tarafından büyük ilgi gösterildi. Yeni içecekte kırmızı şarap extraktı bulunuyor. Kırmızı şarabın
Deutsche Zusammenfassung. Rotwein ohne Alkohol. Mit Rivella, Carpe Diem und aromatisiertem Mineralwasser gibt es bereits viele Produkte mit dem Image des gesunden Erfrischungsgetränks auf dem Schweizer Markt. Ein Getränk, das darüber hinaus ein längeres Leben verspricht, ist neu. Gesund wie ein tägliches Glas Rotwein soll es wirken, limonadig soll es schmecken und keinen Alkohol haben: Das Getränk Sir Mount H (Deutsch: Überwinde das Alter) wurde in Zürich von der Familie Nairz entwickelt. Was anfangs nur als Hobby gedacht war, wurde im Verlauf des letzten Jahres ein interessantes Produkt für Bioläden, Alternativrestaurants und Lokale mit erhöhter Nachfrage nach alkoholfreien Getränken.
içindeki kuru maddelere extrakt deniyor: Kırmızı şarabın litresinde en az 18 gr kuru madde yani ekstrakt bulunur. Yeni içeceğin üreticileri bu extratların bilimsel olarak meyve sinekleri üzerinde test edildiklerini belirttiler. Bu testlerde sineklerin yaşamlarının çok uzadığı tespit edildi. Sineklerin yaşamını uzatan extraktlar insanın yaşamını da uzatacak mı? Bunun yanıtı henüz belli değil. Ama şarap üzerinde yapılan yeni araştırmalar, şarabın içindeki yüksek orandaki polyphenol maddesinin kalbe ve dolaşım sistemine pozitif etkileri olduğunu çoktan kanıtladı. Ayrıca kırmızı şara-
bın kanser rizikosunu da azalttığı sanılıyor. Bio dükkanlarının ardından, birbi-
rinin ardına restoranlar da Sir Mount H’yi içecek kartlarına kaydetmeye başladılar. 1755
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
C M Y CM MY CY CMY K
11
www.pusulaswiss.ch
Eylül/September 2010
İSVİÇRE’DE DİNLER HAFTASI
İsviçre’deki yabancılığımızı olabildiğince kolay etmek amacındaki bu sayfalarımızda çok yararlandığınızı umduğumuz yaşamsal bilgilere yer veriyoruz. Bu ay, geçtiğimiz sayılarımızdan beri devam ettirdiğimiz sağlıkla ilgili bilgilerimize, gelecek sayımızda devam etmek üzere ara verip, çok önemli bir başka tema, merkezi bir konu olan dinlerle ilgili bir haberi sizlere iletmek istiyoruz. Gülter Locher
31.10.2010 - 06.11.2010
Sevgili okurlar... İsviçre’de yapılan minare yasağı inisiyatifinin sonucu İsviçre’de düşünen çevreleri ve entelektüelleri harekete geçirdi. Bu ayki gazetemizde de okuyacağınız gibi kanton Solothurn’da aydınların girişimiyle halka açık ateşli bir tartışmadan sonra Soloturn Bildirgesi yayınlandı. Solothurn Bildirgesinde Minare Yasağı İnisiyatifi sert bir dille eleştirildi. 9 Ekimde tekrar toplanacak olan aydınlar bazı durumlarda azınlıkların çoğunluklar tarafından ezilmesine yol açabilen ve demokrasiyi tehlikeye sokabilen inisiyatifleri bir kez daha tartışacaklar. Aydın çevrelerde ve humanizmayı seçen kimselerce -aslında seçilmesi gereken- çeşitli platformlarda din ve inanç özgürlükleri savunmaları yapıldı ve yapılmaya da devam ediyor. Gazetelerde konuya ilişkin makaleler yayınlanıyor, halk forumlarında dinler ve göçmenlerin durumları tartışılıyor.
Geniş bir destek bulan ‘’Dinler Haftası’’ farklı dinlere mensup insanların temas etmelerini hedefleyen dinlerarası bir platformdur. 2009 sonbaharında yapılan minare insiyatifinin ortaya çıkardığı çatışmalar göstermiştir ki, farklı kültür ve dinlere mensup insanların böyle temasları her şeyden önemlidir.
Aslında Müslümanları yaralamış da olsa tartışma yaratan bu inisiyatifin olumlu bir yanı olduğunu düşünüyorum: Tartışmalara karşı değilim; -şartlarına uygun yapılırsa-, tartışmalar bir hayli olumlu sonuçlara neden olabilirler, yararlı olabilirler. Minare inisiyatifinin sonucu başta İslam dininin ve diğer dinlerin ciddi ve bilimsel olarak insani yönleri de gözardı edilmeden tartışılması gerektiğini ortaya çıkardı. İsviçre halkının birtakım ayrılıkçı odaklar tarafından art niyetli olarak -politik üstünlük ve çıkar sağlamak kaygısıyla, hatta ırkçı duyguların da baskısıyla- yanlış ve abartılı bilgilendirilerek, kafasının karıştırılmak istenmesine ve İslam’ın bir terör dini olduğuna inandırılma çabalarına karşı, insanları bilgi ile bilinçlendirmek en etkili çare olacaktır. Gelinen durumda aydınlara, resmi ve sivil kurumlara ve elbette ki biz Müslümanlara çok iş düşmektedir. 31 Ekimde İsviçre’nin geniş bir coğrafyasında başlayacak olan Dinler Haftası’nın hedefi, çeşitli dinlere ve kültürlere mensup insanların bir araya getirilerek yakınlaştırılmaları çabalarına hizmet edecek. DiNLER HAFTASI
Dinler Haftası’nın zirvesinin KKL Luzern’de, Luzerner Saal’de 1 Kasım günü yapılacak olan Glarus Uluslararası Barış Konseri olacağı belirtildi. Konser ve diğer konserler hakkında www.chordernationen. ch intenet adresinden daha detaylı bilgi alınabilir. Etkinliklere aktif olarak da katılabilirsiniz... Dinlere ve kültürlere ilgi duyan ve çeşitli din ve kültürlere saygısı olan, toplumların barış içinde birbirleriyle yaşamalarını destekleyen dernekler, kurumlar, okullar, korolar, müzik grupları, dini birlikler ve kişiler başından itibaren etkinliklere aktif olarak katılmaya davetlidirler. Aktivitelere katılarak katkıda bulunmak isteyenlere tavsiyeler: Dinler Haftası süresi içinde bir etkinliği başarılı bir şekilde gerçekleştirmek için ne yapmalısınız? Önce kendinize sormanız gereken ve yanıtlarını bulmanız gereken sorular: Bizim ya da benim için önemli olan nedir? Benim çevremin ilgisi hangi yöndedir? Kendime ne bakımdan güvenebilirim? Bu dört önemli soru sizi hedefinize götürecektir. “Tage der offenen Tür / Açık kapı günleri” sadece bir program olduğunda gerçekleştirilebilmektedir (mesela; saat başı en az bir saat süreli dini informasyon ya da kültürel bilgi amaçlı programların yapıldığı günlerde). Açıklayıcı etkinlikler duygusal ve rahat bir ortamla desteklendiğinde çok daha başarılı olacaktır. Ve reklam. Bunu yeterince erken düşünmelisiniz! Yapacağınız etkinlikten kimsenin haberi olmazsa
Deutsche Zusammenfassung. Woche der Religionen Liebe Leser und Leserinnen... Als letztes Jahr die Minarett-Initiative gutgeheissen wurde, starteten sogleich heisse Diskussionen. Ausgehend von Menschenrechtlern, linken Politikern und internationalen Stimmen, wird auch heute noch über dieses Thema debattiert. Ende Mai 2010 wurde daraufhin die Solothurner Erklärung aufgestellt. Und jetzt bald wird die Woche der Religionen statt finden. Es handelt sich um eine interreligiöse Plattform für Begenungen Menschen zwischen unterschiedliecher Religionszugehörigkeit. Sie können auch mit machen! Von Anfang an sind alle zum Mitmachen eingeladen, die sich für Religionen und Kulturen interessieren und denen das respektvolle, friedliche Zusammenleben in der Schweiz ein Anliegen ist. Sowohl Einzelpersonen wie auch Vereine und Institutionen, Schulen, Chöre und Musikgruppen sowie religiöse Gemeinschaften engagieren sich. Wenn Sie auch eine Veranstaltung im Rahmen der Woche der Religionen erfolgreich durchführen möchten, dann besuchen Sie
etkinliğinize de kimse gelmeyecektir. Bir başka tavsiye: Birşeyler yapmak istiyorsunuz... Ama nasıl? Örneğin; yapmak istediğiniz etkinliği nasıl gerçekleştireceğiniz konusunda kendinize yeterince güveniniz mi yok? Öyleyse www.wocheder-religionen.ch. internet adresini mutlaka ziyaret ediniz. Buradan çeşitli fikirler edinebilirsiniz. Ya da kendi bölgenizden bir partner organizasyonla temasa geçebilirsiniz. Partner organizasyonları da bu adresten temin edebilirsiniz. Yeni insanlara ulaşmak zor; fakat imkansız değil... Belki sizin de dikkatinizi çekmiştir: Ne zaman bir organizasyon yapsanız hep aynı kişiler gelirler! Yeni kişileri nasıl çekebilirsiniz? Neden zalnız çalışacağınıza bir de partnerlerle çalışarak planlar yapmayı denemiyorsunuz? Eğer bir partnerle çalışmak istiyorsanız yeterince erken düşünmeye başlamalı ve çabuk davranmalısınız. Bir partnerle birlikte çalıştığınızda meraklı yeni kişilere ulaşabilirsiniz ve ortak çalışma çok daha fazla zevk verir. Hedefinizi gözden kaçırmayın... Dinler Haftası, farklı inançlara bağlı insanlar arasındaki tamasları gerçekleştirmeyi teşvik etmek amacındadır. Bu şekilde anlayışın sağlanması ve soruların açıklanması istenmektedir. Bu sayede ortak olanlarla ve ayırıcı olanların keşfedilmesi mümkün olacaktır ve bu ortak ve ayrı olanlarla birlikte yaşanması öğrenilecektir. Hedef, yanlış anlaşılmış bir harmoni değil, tam tersine toleranstır. !! Çok Önemli Not: Dinler Haftası ziyaretçileri etkinliklerle kendilerinin başka taraflara çekileceklerinden veya böyle bir art niyetten korkmamalılar! Pratik Öneriler: Nicelikten önce Nitelik...
Herşey kabul edilebilir mi, herşey güvenilir mi? Geçmiş yıllardan edinilmiş deneyimler gösteriyor ki; yönergeler, etkinliklerin ve temasların aynı ruh içersinde başarılı bir şekilde şekillendirilmesinde çok önemlidirler. Bu yönergelerle ilgili bilgileri daha detaylı olarak görmek ve indirmek isterseniz www.wocheder-religionen.ch adresine bakabilirsiniz.
her ay muhteşem fotoğraflar ve İsviçre’deki bütün dinlere ait bayram ve anma günlerinin tarihleri var. Din Haftası da takvimin içinde bulunan konulardan birisidir.
Dikkat: Kantolanale Partnerorganisation, şüpheye düştüğünüz, yanıt bulamadığınız sorularınız için IRAS CORTIS’in yönlendirme grubuna (Lenkunsgruppe) başvurmanızı tavsiye ediyor. (Iras Cortis’in adresini yazımızın sonunda bulacaksınız.)
Plan Yardımı:
2010 /11 Dinler Takvimi ise yaz aylarından itibaren çıkacaktır: Takvim 2010 Eylül ayında başlayıp, 2011 Aralık ayı sonunda bitmektedir. Fiyatı 15 frank olup 10 taneden itibaren satın alanlara indirim vardır. Din haftaları her yılın kasım ayı başında başlamakta olup pazar gününden cumartesi gününe kadar sürmektedir; Dinler Haftası tarihleri aşağıdaki gibidir: 6.11 - 12.11.2011
Katılım Programınızın Akışı:
4.11 - 10.11.2012
Gerçekleştireceğiniz etkinliğinizi yeterince erken olarak info@irascotis.ch. adresine bildiriniz.
3.11 - 9.11.2013 2.11 - 8.11.2014
Etkinliğinize ilişkin hazırlıklarınızı kısaca yazın (kim, ne, nerede, kontak kurulacak kişi adları vs.).
Tüm bu bilgilerin özetinin olduğu flyeri Türkçe olarak da isterseniz, www.woche-der-religionen.ch. adresinden indirebilir ve kopyalayabilirsiniz.
Regionalen Koordinationstelle (Bölgesel Koordinasyon Birimi) ile yeterince erken kontak kurun; böylece etkinliğiniz için gereken zamanın kısaltılmasını engellemiş olabilirsiniz. Bölgesel Koordinasyon Birimlerini, «Partnerorganisationen» bölümü içinde bulabilirsiniz. Dinler Takvimi 2010 Dinler Takvimi üçüncü kez çıkarılıyor. 2010 takvimi hemen ısmarlanabilir. Dinler Takvimi’nde
www.woche-der-religionen.ch. Hier finden Sie Informationen, Tips und Trics Machen Sie auch Werbung und denken Sie frühzeitig daran! Wer nichts von Ihrem Anlass erfährt, kann ihn nicht besuchen. Wichtig: Besucherinnen und Besucher von Veranstaltungen müssen nicht befürchten, vereinnahmt zu werden! Tipp: Abonnieren Sie den Newsletter auf www.iras-cotis.ch, der jährlich etwa 6-mal publiziert wird. Hinweise für Mitmacher: Melden Sie Ihre Anlässe frühzeitig an info@iras-cotis.ch. Schreiben Sie kurz und bündig (wer, was, wo, Kontaktperson), was Sie vorbereiten. Diese Informationen stehen zur Verfügung unter www. woche-der-religionen.ch. Nehmen Sie mit der regionalen Koordinationsstelle Kontakt auf, um zeitliche Überschneidungen zu vermeiden. Sehen Sie unter «Partnerorganisationen». Das Logo zum Herunterladen für Ihre Drucksachen: www.woche-der-religionen.ch. Interreligiöser Kalender 2010 Zum 3. Mal geben wir den interreligiösen Kalender heraus. Sofort erhältlich ist die Auflage 2010. Monat für Monat erfreut er mit prächtigen Fotos. Zudem sind die Festund Gedenktage aller Religionen in der Schweiz aufgeführt. Auch die Woche der Religionen ist eingetragen. Die
1.11 - 7.11.2015
Dinler Haftasına ilişkin iletişim adresi: IRAS COTIS Winkelriedplatz 6 Postfach, 4002 Basel Heinz Haab, Sekretär Handy 079 755 55 18 info@iras-cotis.ch www.iras-cotis.ch 1799
Auflage 2010/11 wird ab Sommer 2010 erhältlich sein. Der Kalender beginnt im September (wegen der Schulen!) und endet im Dezember 2011. Stückpreis CHF 15.-, Rabatt ab 10 Ex. Planungshilfe Die Woche der Religionen findet jährlich Anfang November statt und dauert jeweils von Sonntag bis Samstag: 6. 11- 12.11.2011 4.11 - 10.11.2012 3.11 9.11.2013 2.11 - 8.11.2014 1.11 - 7.11.2015 Die IDA-Woche (interreligiöse Dialog- und Aktionswoche) in St. Gallen findet vom 12. bis 18.9.2011 statt. Kontakt IRAS COTIS Winkelriedplatz 6 Postfach, 4002 Basel Heinz Haab, Sekretär Handy 079 755 55 18 info@iras-cotis.ch www.iras-cotis.ch «Musik für den Frieden»-Broschüre und -Doppel-CD Diese Broschüre nennt die wichtigsten Zugangspunkte in der Musik für den jeweiligen Kulturkreis. Die Doppel-CD zum Eröffnungskonzert der Woche der Religionen 2009 enthält Musikstücke, die durch den Chor der Nationen mit weiteren Chören, Musikern und Orchestern aufgeführt wurden. Online Bestellung: www.ifkm.ch. Eindrücke vom Eröffnungskonzert «Woche der Religionen 2009», Luzern / 85p
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
12
EKONOMİ
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
100 Yıllık İsviçre Firması Sika Türkiye’yi AR-GE Merkezi Yaptı
Yüz sene önce (1910 yılında) İsviçre’de kurulan yapı ve endüstri kollarında faaliyet gösteren dünya çapındaki Sika, Türkiye’yi AR-GE Merkezi olarak konumlandırdı. 1910 yılında İsviçre’de kurulan ve dünyada 100 yıldır faaliyette olan Sika, Türkiye’de 20 yıl önce faaliyete geçmişti. Sika 80 ülkeye yayılmış olup, özellikle kimyasallar alanında aktif çalışıyor. Sika Türkiye Genel Müdürü Bora Yıldırım, basına yaptığı açıklamalarda Türkiye’de yapmış oldukları yeni yatırımlara ve Sika’nın Türkiye’yi AR-GE Merkezi olarak konumlamasına değindi.
Sika Türkiye Genel Müdürü ve Sika Orta Asya ve Hazar Bölgesi Müdürü Bora Yıldırım, “Sika, liderlik yaptığı beton ve çimento katkılarında Türkiye’yi ‘’AR-GE Merkezi’’ olmaya uygun gördü. Türkiye ile birlikte IMEA bölgesindeki 25 ülkeye hizmet edeceğiz ve AR-GE hizmeti Türkiye’den yapılacak. Burada vurgulamak istediğimiz teknolojik liderlik. AR-GE demek İNSAN demek. İsviçre’nin Türkiye’yi ARGE Merkezi yapmasının nedeni burada insana güvenmesiydi. İsviçre hem yatırım yaptı hem de 25 ülkenin servisini buradan yapmaya niyetlendi. Haziran ayında bu konuyla ilgili işlem ve yatırım tamamlanacak. Ve Haziran ayından sonra hizmet vermeye başlayacağız.” dedi. Sika Türkiye Genel Müdürü Bora Yıldırım, 13 kişilik bir AR-GE ekiplerinin olduğunu ve toplam 16 kişilik bir ekip ile bu hizmeti vereceklerini, yurt dışından da herhan-
gi bir personel almayacaklarını sözlerine ekledi. Yıldırım, “Sika Türkiye olarak, bize verilen fırsatı tamamen Türk çalışanların olduğu bir ekiple değerlendireceğiz. Türkiye’deki AR-GE merkezinde çalışmalarını sürdürdüğümüz ürünleri, her ülke kendi üretim merkezinde üretecek. Sika Türkiye olarak, şu anda yaklaşık yüzde 15 civarında bir ihracatımız var. Ama çimento katkıları ile ilgili üretimimiz yeni başlıyor. Dolayısıyla burası AR-GE Merkezi olduktan sonra çimento katkılarıyla ilgili ihracat zaman içerisinde gelişecek” dedi. Genel Müdür Bora Yıldırım, Sika Türkiye’nin merkez bölge olarak Dubai’ye bağlı olduğunu; Asya-Pasifik ve IMEA bölgelerinin ise en büyük potansiyelin olduğu bölge olarak değerlendirildiğini ve yeni yatırımların bu bölgelere yoğunlaştırıldığını belirtti. Konuşmasında Türkiye’nin Sika için için önemini şu sözlerle belirtti: “2008 büyüme yılı oranlarına baktığımız zaman da, diğer bölgeler yüzde 10 büyürken, bu bölgelerde yüzde 35-40 büyüme söz konusu. SİKA’nın Türkiye’ye bakış açısı da bu büyüme ile doğru orantılı” dedi.
Sika’nın hem fiziki hem de insana yatırım yaptığını söyleyen Bora Yıldırım, “Sika, Türkiye için yaklaşık 20 milyon euro civarında bir yatırım yaptı. Ayrıca Sika, global olarak satın alma fırsatları arıyor ve bir yandan da bunu hayata geçiriyor. Sika’nın 100 yılına baktığımızda 94 yılda 1.5 milyar frank cirosu olduğunu görüyoruz. Bugüne, yani Sika’nın 100. yılına geldiğimizde; 80 ülke 12 bin çalışan ve 4,5 milyar frank ciro olduğunu görüyoruz. 2011’de gerçek büyüme planını hayata geçirmeyi planladıklarını söyleyen Yıldı-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
rım, “Daha fazla müşteri odaklı olarak çalışacağız. Ekonomik şartların ne kadar elverdiğini birlikte göreceğiz ama 2010’da bazı müşteri gruplarına odaklanarak onların üzerine büyüme yapmaya çalışacağız. 2011’de ise ekonomik şartların elvereceğini, inşaat sektöründe de buna bağlı bir çıkışın geleceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla 2011’de de gerçek büyüme planımızı hayata geçirmeyi planlıyoruz. 2011 sonu itibariyle hedefimiz tüm müşteri gruplarımızla lider tedarikçi olmak” dedi. 1741
13
SİYASET www.pusulaswiss.ch
Eylül/September 2010
İsviçreli Aydınların İnsan Haklarını ve Demokrasiyi Güçlendirme Mücadelesi Demokrasi ve Temel Haklar İnsan Hakları Organizasyonu ve Club Helvétque çevrelerinden bir grup aydın, temel insan haklarını yaralayan inisiyatifleri incelemek ve halkın görüşüne sunulmasının yasaklanması gerektiğini tartışmak ve bunun gerçekleşmesini sağlamak üzere “Temel İnsan Haklarının ve Doğrudan Demokrasinin Güçlendirilmesi Forumu” kurdular. SVP’nin halk oyuna sunduğu “Minare İnisiyatifi”nin halk oylamasındaki sonucunun sonuçları bir hayli sesliydi. İsviçre, tüm dünyada eleştiriler aldı; ama bazı ülkelerdeki sağ kesime ve İslam karşıtlarına da örnek teşkil etti. İslam ülkelerinin protestosu ile karşılaştı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne verildi etc. Bunları hep izledik hatırlıyoruz, biliyoruz ve unutacak da değiliz. Ama dikkatimden hiç kaçmayan ve beni üzen bir yan var, bu İsviçre karşıtı eylemlerde; İsviçre Hükümeti bu referandumda halkına inisiyatife “karşı!” oy kullanmasını önemle! tavsiye etmişti. Hatta Adalet Bakanı eski SVP’li Evelyne WidmerSchlumpf, çeşitli medya kuruluşlarında halkın bu inisiyatife karşı oy kullanmasını tavsiye eden konuşmalar bile yaptı. Ayrıca bu inisiyatif tek bir partinin (SVP) inisiyatifiydi ve tüm diğer partiler karşıydı. Ama halkını çok iyi tanıyan SVP ve başındaki beyin, -zengin iş adamı ve aynı zamanda artık çoktan politik bir strateji uzmanı olan tecrübeli radikal sağcı Christopf Blocher- işini çok iyi biliyor. Özellikle kırsal kesim halkının nabzını elinde tutan SVP partisi ve gözleri yabancılara karşı hırstan kanlanmış radikaller hedeflerine ulaştılar: Halk, minare yasağına “evet” dedi. Bu gerçekten şok bir sonuçtu. Kimse bu sonucu beklemiyordu. İşte bunlar çok az konuşuldu, çok az yazıldı; özellikle de yabancı basın bunları reyting yapmak uğruna görmezden geldi. Bulvar gazetelerine gün doğdu: İsviçreliler toptan ırkçı, İsviçre rejimi ise yabancı karşıtı bir rejim gibi gösterildi. Oysa medyanın görevi olayların detaylarını da gözden kaçırmamaktır, çoğunlukla gerçekler detaylardadır. Minare karşıtı kararın halk tarafından oylanmasından sonra olaylar, tartışmalar iyice doruğa çıktı. Aydınların, ilerisini gören düşünce insanlarının, politika çevrelerinin hararetle tartıştığı oturumlar, paneller birbirini izledi çözümler arandı hatta; halkoyla-
ması sonuçlarının geçersiz sayılması önerileri getirildi. İlk “Solothurner Landhausversammlung / Solothurn Landhaus Toplantısı” 29 Mayıs 2010 tarihinde yapıldı... Bunların içinde belki de en önemlisi Club Helvétique ve İnsan Hakları Organizasyonu’ndan aydınların Solothurn’daki Landehaus’da halka açık yaptığı tartışmaydı. Toplantıyı 200 kişi izledi. Toplantıda “Forum zur Stärkung der Menschenrechte und der direkten Demokratie (İnsan Haklarını ve Doğrudan Demokrasiyi Güçlendirme Forumu)” kuruldu... Solothurn - 29 Mayıs 2010 / Solothurn’daki halka açık toplantının amacı, demokratik olmayan ve temel insan haklarını yaralayan “Minare Yasağı” referandumunun sonuçlarını tartışmak ve bu kararın geçersiz sayılmasını talep etmekti. Bu konu tartışılırken minare yasağında olduğu gibi özgürlükler ve devletler hukukuna aykırı inisiyatiflerin çoğalmakta olduğu tespit edildi. Yine tespit edilen bir önemli nokta da “Minare Yasağı İnisiyatifi” gibi belirli halk azınlıklarının insan haklarını kısıtlayan demokrasiye aykırı ve düzeltilemeyecek inisiyatiflerin gelecekte de yapılması engellenmelidir. Toplantı sonucunda katılımcılar, düşünce birliği içinde Solothurner Erklärung / Soloturn Bildirgesi yayınladılar. Yazımızın sonunda bu bildirgenin tam metnini okuyabilirsiniz. İkinci Solothurner Landhaus Toplantısı 9 Ekim 2010 tarihinde halkın katılımına açık yapılacaktır. Daha detaylı bilgiler, eylül ayı başında http://www.landhausversammlung.ch adresinde yayınlanacaktır. Solothurner Erklärung / Soloturn Bildirgesi Bizler tüm İsviçre’den gelen 200’ün üzerinde kişi ülkemizin Doğrudan Demokrasi’sinin temel direği olarak, 29 Mayıs 2010 ta-
Deutsche Zusammenfassung. 2. Solothurner Landhausversammlung findet am Samstag, 9. Oktober 2010, statt. Demokratie mit Grundrechten Pläne für Initiative zum Schutz der zentralen Freiheiten Ein Kreis von Personen aus Menschenrechtsorganisationen und des Club Helvétique prüft die Lancierung einer eidgenössischen Initiative, wonach Volksbegehren, die elementare Grundrechte verletzen, ungültig sein sollen. Zu diesem Zweck und für ähnliche Engagements ist im Rahmen einer von 200 Personen besuchten Versammlung in Solothurn ein «Forum zur Stärkung der Menschenrechte und der direkten Demokratie» gegründet worden. Über weitere Schritte soll am 9. Oktober diskutiert werden. Mehr Ungültigkeitsgründe
rihinde Landhaus Solothurn’da Temel Haklar ve İnsan Haklarını güçlendirmek hedefiyle toplandık. Madde 1- Devletler Hukukuna, Temel ve İnsan Haklarına aykırı inisiyatiflerin çoğaldığını tespit ettik. Bu nedenle İnsan Haklarını ve Temel Hakları korumak ve güçlendirmek ve bu hakları Doğrudan Demokrasi’ye katmak ve Demokrasi ile Anayasa arasındaki ilişkiyi daha doğru biçimlendirmek amacıyla reformların yapılmasını gerekli görüyoruz. Madde 2- Biz eminiz ki “MinareYasağı” ve diğerleri gibi inisiyatifler belirli halk gruplarına karşı ayrımcılık yapmak ve bunların insan haklarını kısıtlamak kastıyla lanse edilmişlerdir. Bu demokratik değildir ve geriye dönüşü olanaksızdır. Bu nedenle bundan sonra böyle kasıtlı inisiyatiflerin lanse edilmesi ve halk oylamasına sunulması engellenmelidir. Madde 3- Biz, İnsan Haklarının sayılmadığı bir rejimin demokrasi olmadığını biliyoruz; çünkü demokrasi bizzat her insanın hakkıdır, insan hakları da demokrasinin bütününe ait bir parçasıdır. Madde 4- Biz, tüm İsviçrelilere hatırlatmak isteriz ki; demokratik bir hukuk devleti olan ülkemizin hep birlikte belirlediğimiz Anayasasına göre: Çoğunluklar azınlıkların temel ve insan haklarını kısıtlayamaz. Madde 5- Biz, özgürlük ve demokrasinin sadece temel haklar ve insan haklarına herkesin saygı göstermesiyle ve bu hakları korumak için gereken her şeyi hep birlikte yapmakla gerçekleşeğinin bilinmesini istiyoruz. Madde 6- Bir halk oylamasının lanse edilmesi, demokrasimizin en önemli dayanağı olan İn-
san Haklarının ve Temel Hakların sağlamlaştırılmasını sağladığından önemlidir. Bir halk oylamasının geçersizlik nedenleri genişletilerek, Temel Haklar ve İnsan Haklarının halk oylamaları yoluyla yaralanması mümkün olamamalıdır. Madde 7- 9 Ekim 2010 tarihinde yapılacak olan İkinci Solothurn Landhaus Toplantısı’nda 6. Madde daha çok açılacak ve bir inisiyatifin lanse edilebilmesi usulleri üzerine tartışmalar yapılacaktır. Madde 8- Biz, yabancılara karşı yapılan her türlü ayrımcılığa karşı çıkıyoruz; İkinci Solothurn Landhaus Toplantısı’nda yabancıların çifte ceza almaları ayrımcılığına da direneceğiz; yabancıların çifte cezalandırılmalarının ve sınır dışı edilmelerinin Anayasa ile bağlantılandırılmasını ret ediyoruz. Bu nedenle SVP’nin SınırDışı inisiyatifini ve karşı teklifi de ret ediyoruz. Kriminalite İsviçre’nin toplumsal bir sorunudur ve bunu Sınır-Dışı edemeyiz. Kriminaliteyi kovuşturmak Ceza Hukuku’nun görevidir, Yabancılar Hukuku’nun değil. Madde 9- Biz, İsviçre’de yaşayan herkesin pasaportundan bağımsız şekilde İsviçre siyasi sistemine ait ve destek olmasını istiyoruz. Bizim anladığımız demokraside ülkemizde yaşayan herkesin, özellikle doğrudan kendilerini ilgilendiren kararların alınmasına aktif olarak dahil olmaları gerekmektedir. Madde 10- Eğer halk oylamalarında ya da politik kampanyalarda kullanılan sloganlar yabancı düşmanlığını yaygınlaştırıyorsa, demokrasi yanlılarının yeri, azınlık haklarının yanında ve ayrımcılığın karşısında; toplum içindeki duruşları ise kararlı, aktif ve
açık olmalıdır. Hatta bu sloganlar iki anlamlı veya ceza yasalarına göre, suç teşkil etmeyecek şekilde formüle edilmiş bile olsalar bile. Medyaya da çok önemli görevler düşmektedir: Medya, konuya ilişkin tartışmalar yerine daha çok diyaloglarla ve çözüme yönelik yazılarla destek vermelidir. Madde 11- Biz, Kadın Haklarının duygusallaştırılıp, yabancı düşmanı politikaların bir aracı olarak harekete geçirilmesine karşı da savaşıyoruz. Bu şekilde, İsviçre’de gerçekte geçerli olan eşitlik ilkeleri yönlerinden ayrılmaktadır. Madde 12- Biz, Temel Haklar ve İnsan Hakları üzerine her yaştan ve herkesin özellikle de okulların her sınıfında çocukların ve gençlerin bilgilendirilmesini ve eğitilmesini istiyoruz. Oy kullanan kişilerin derinleştirilmiş bir demokrasi ve insan hakları anlayışına sahip olmaları Doğrudan Demokrasinin ve İnsan Haklarının sağlamlaştırılması için çok belirleyici bir rol oynayacaktır. Madde 13- Swissness ve Refolklosierung toplumumuzun birlikteliğini taşımıyor; biz göçmenliğin ülkemize kültürel zenginlik ve güç kattığını anlatan farklı bir İsviçre resmi görmek istiyoruz. Gençlere İsviçre’nin vizyonunu geliştirmek için yer açmalıyız. Vatan düşüncesi yeniden elde edilmelidir. Madde 14- Bu konu ve benzer konulardaki angajmanımızı hazırlamak ve koordine etmek amacıyla bugün “Forum zur Stäarkung der Menschenrechte und der Direkten Demokratie in der Schweiz (FMD)”’ı (İnsan Haklarını ve Doğrudan Demokrasiyi Güçlendirme Forumu ) kurmuş bulunuyoruz. 1782
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
14
İSVİÇRE HABERLERİ
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
Test Alımları Artınca Çocuk Yaştakilere Alkol Satışları Azaldı 2009 yılının sonuçlarına göre alkollü içki satan yerlere yapılan test alımları işe yaradı; gençlere alkol satışları 2008 yılında %3 gerileyerek, gençlere toplam alkol satışı %32,6 olarak kaydedildi. 21 kantonda yapılan test alımları 2009’da çoğaltılarak ikiye katlandı (4500’ün üzerinde test alımı). Bern, 15.07.2010 - İsviçre’de bira ve şarap gibi hafif alkollü içkilerin 16 yaşından küçüklere, sert alkollü içkilerinse 18 yaşından küçüklere satılması yasak. Ne var ki uygulamada bu yasa çok sık çiğneniyor. Bu nedenle 2000 yılından beri 21 kantonda 10.000’in üzerinde test alımı yapıldı. Bu zaman zarfında küçük yaştakilere alkol satışlarında gerileme başladı. Gençlere alkol satışları dikkate değer oranda azalarak, %83,5’ten %32,6’ya düştü (Araştırmaya katılan tüm kantonların ortalaması). 2009 yılının test alımlarından elde edilen sonuçlar, Gençliği Koruma
Yönetmeliği’ne giderek daha çok uyulduğunu ortaya çıkardı. Böylece ülke genelinde gençlere alkol satışlarının ortalaması, 2008 yılına nazaran %3 oranında gerileyerek %32,6’ya düştü (2008 yılında %35,6 idi). Özellikle, memnuniyet verici olan ise test alımlarının 2009 yılında ikiye katlanarak, hatta geçerek 4584’e çıkmış olması (2008 yılında 2131 test alımı yapıldı.). 2009 yılında test alımları yapmaya başlayan kantonlara altı kanton daha katılarak 21 kantonda test alımları yapılmaya başlandı. Özellikle Doğu İsviçre kantonlarının da bu eylemleri başlatması çok önem-
li görülüyor. Aynı zamanda ticari çevrelerden test alımları yaparak kontrollara katılan özel firmalar gittikçe artıyor. Test alımları sayesinde gerçekleşen tüm bu olumlu sonuçlara rağmen, gençlere alkol satışlarının daha da düşmesi için ek önlemler hedefleniyor. Alkollü içkilere ilişkin yasalarda tam bir revizyon yapılarak, tüm ülke için geçerli olacak bir yasa çıkarılması planlanıyor. Yasanın içinde küçük yaştakilere parayla ya da bedava alkollü içki verilmesi yasağı da olacak. 1732
İsviçreli Kadınlarda Doğum Yaşı Ortalaması Yükseldi Devlet İstatistik Dairesi’nin (BFS) medya raporuna göre, 2009 yılı İsviçre’de doğumların yükselişe geçtiği bir yıldı: BFS’in raporunda, 2009 yılı rakamlarına göre kadın başına ortalama 1,5 çocuk düştüğü açıklandı. İsviçre’de diğer ülkelerle kıyaslandığında evlilik dışı çocuk sayısı daha az olduğu gibi (her iki cinsiyet dikkate alınıyor) İsviçre halkı daha uzun bir yaşam beklentisine sahip. Neuchâtel, 08.07.2010 (BFS) - İsviçreli kadınların doğum yapma sıklığı 2009 yılında artış gösterdi (78.300 çocuk doğdu); bu rakam, 2008 yılına nazaran, 2009 yılında 2,1 oranında (+1600 çocuk) daha fazla doğum olduğunu gösteriyor. Doğal halk hareketleri gözlemlendiğinde iki önemli değişiklik göze çarpıyor: Birincisi 30 yaşın altındaki kadınların giderek daha az doğum yaptıkları (2001 yılından beri 30 yaş altı kadınların doğum yapma oranları % 6,1 oranında geriledi); göze çarpan ikinci önemli değişiklik ise 35 yaş ve üzerindeki kadınların doğum yapma sıklıklarının giderek yükseliyor olması. Son istatik verilerine göre, 35 yaş ve üzerindeki kadınların doğum yapma oranları % 43 oranında artış gösterdi. Bu değişim ilk çocuğuna sahip olan annelerin ortalama yaşını da yükseltti; 2001 yılında ilk çocuğuna sahip olan annelerin yaş ortalaması 28,9 iken, 2009 yılında 30,1’e çıkmış bulunuyor. Yabancı kadınlar daha çok çocuk dünyaya getiriyorlar... İstatistikler, kadın başına düşen ortalama çocuk sayısının da yükselmiş olduğunu gösteriyor: 2001 yılında kadın başına düşen ortalama çocuk sayısı 1,38; 2008 yılında 1,48; 2009 yılında 1,50. Bu rakamlar her yıl yükseliş kaydetmeye devam ediyor. Ne var ki araştırmacı uzmanlara göre neslin sürmesi için gerekli rakam olan kadın başı-
na 2,1 çocuk sayısına daha uzun yıllar ulaşılamayacak. Yabancı kadınların -hala İsviçreli kadınlardan daha fazla çocuk dünyaya getirmelerine rağmen- doğum yapma sıklığı oranları 2001 yılından beri geriye gitti: 2001 yılında her yabancı kadına ortalama 1,88 çocuk düşerken 2009 yılında bu rakam 1,83’e gerilemiş bulunuyor. Evlilik dışı doğumlarda babalık davaları yükselişe geçti 2009 yılında 14.000 evlilik dışı canlı doğum gerçekleşerek, evlilik dışı canlı doğum sayısında yeniden yükseliş kaydedildi: 2008 yılındaki %17,1 evlilik dışı canlı doğuma karşın, 2009 yılında %17,9 evlilik dışı canlı doğum gerçekleştirildi. Evlilik dışı canlı doğum oranı, 2008’den 2009’a kadar % 7 oranında yükselirken, on yıl öncesine oranla bu rakam ikiye katlandı. Yine de Avrupa Birliği ülkeleri ile karşılaştırıldığında evlilik dışı canlı doğumların oranı İsviçre’de daha düşük (AB 2007: %33 evlilik canlı dışı doğum). Evlilik dışı canlı doğumların artmasına orantılı olarak babalığın tanınması davalarında da artış olduğu gözlemlendi. 2009 yılında 14.000 babalığın tanınması davası gerçeleştirildi. Bu rakam bir yıl önce 13.300’de kalmıştı. Babalıklarını kabul eden tüm erkek sayısının yarısından fazlası, çocuklarını daha doğumdan önce kabullendiler (% 55,8).
Deutsche Zusammenfassung. Statistik der natürlichen Bevölkerungsbewegung 2009 Neuchâtel, 08.07.2010 (BFS) - Das Jahr 2009 war vom Anstieg der Anzahl Geburten, Eheschliessungen und Todesfälle sowie vom Rückgang der Anzahl Scheidungen geprägt. Die zusammengefasste Geburtenziffer lag bei 1,5 Kindern pro Frau. Gegenüber den anderen Ländern weist die Schweiz weiterhin einen geringen Anteil nicht ehelicher Geburten sowie eine hohe Lebenserwartung bei beiden Geschlechtern auf. Soweit die wichtigsten Ergebnisse der Statistik der natürlichen Bevölkerungsbewegung 2009 des Bundesamtes für Sta-
Evlenme olaylarında ise çok hafif bir yükseliş kaydedildi: 2008 yılında 40.500 çift evlenirken, 2009 yılında 40.900 çift evlendi. Eşcinsel beraberliklerinde artış... 1 Ocak 2007 tarihinden beri aynı cinsiyetten iki kişi beraberliklerini resmi makamlarda ‘yasal beraberlik’ olarak tasdikletebiliyorlar. Kadın eşcinsellerin yasal beraberliklerinde artış gözlemlendi. 2009 yılında eşcinsel beraberliklerin yasal olarak tanınması işlemlerinde geri gidiş oldu: 900’den daha az çift yasalar önünde beraberliklerinin tanınması işleminde bulundular. Buna karşılık bir yıl önce bu rakamdan % 6,3 oranında daha fazla eşcinsel çift nikah memurlarının karşısına gitmişti. Yasal beraberlikleri tanınmış erkek eşcinsel çift sayısı, 2009 yılında %67’ye yükselirken, kadın eşcinsel sayısı sadece 284 çift ile %4,8 oranında artış gösterdi. Boşanmalarda azalma... 2009 yılında 19.300 boşanma kaydedildi. Bu rakam, bir yıl öncesine nazaran 300 daha az (%1,5) boşanma olayına denk geliyor. Eğer bu gözlemlenen trend devam ederse, 2009 yılında gerçekleştirilmiş olan her iki evlilikten birisi (%47,7), bir gün boşanma ile sonuçlanacak. Bu tahmini değer 2008 yılına nazaran çok hafif olarak daha düşük (% 48,4). Yaşam beklentisi erkeklerde uzadı kadınlarda stabil hale geldi...
tistik (BFS). Zunehmende Geburtenhäufigkeit bei den Schweizer Frauen 2009 wurden 78‘300 Kinder geboren. Das sind 2,1 Prozent mehr als 2008 (+1600). Es zeichnen sich zwei unterschiedliche Entwicklungen ab: Einerseits bringen die Frauen unter 30 Jahren immer weniger Kinder zur Welt. Seit 2001 ist die Kinderzahl der Frauen dieser Alterskategorie um 6,1 Prozent zurückgegangen. Andererseits gebären die 35-jährigen und älteren Frauen mehr Kinder. Bei diesen Frauen hat die Geburtenzahl seit 2001 um 43 Prozent zugenommen. Dieses veränderte Verhalten, d.h. später Kinder zu bekommen, bewirkt eine Erhöhung des Durchschnittsalters der Mütter bei der Geburt ihres ersten Kindes von 28,9 im Jahr
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
On yıldan beri İsviçre’de her yıl 60.200 ile 63.100 ölüm kaydediliyor. 2009 yılında da bu rakam trendi değişmedi: 62.500 kişi öldü. Geçen yıla oranla yaşam beklentisi sadece erkeklerde yükseldi. Erkeklerin yaşam beklentisi 2008 yılında 79,7 iken, 2009 yılında 79,8’e yükseldi. Kadınların yaşam beklentisi ise 84,4 olarak iki yıldır stabil kaldı. 1722 Kaynak: BUNDESAMT FÜR STATISTIK Pressestelle Auskunft: Espace de l’Europe 10 CH-2010 Neuchâtel www.statistik.admin.ch
2001 auf 30,1 Jahre im Jahr 2009. Die durchschnittliche Anzahl Kinder pro Frau stieg ebenfalls, und zwar von 1,48 im Jahr 2008 auf 1,50 im Jahr 2009. Seit 2001 (1,38 Kinder pro Frau) nimmt dieser Indikator jedes Jahr leicht zu. Die durchschnittlich 2,1 Kinder pro Frau, die für den Generationenerhalt notwendig wären, werden jedoch noch bei Weitem nicht erreicht. Obschon Frauen ausländischer Nationalität nach wie vor mehr Kinder zur Welt bringen, geht ihre Geburtenziffer seit 2001 zurück (2001: 1,88 Kinder pro Frau; 2009: 1,83). Die durchschnittliche Anzahl Kinder der Schweizerinnen stieg 2009 hingegen auf 1,40 an (2008: 1,37 und 2001: 1,22). Medienmitteilung BFS
15
İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch
Eylül/September 2010
TISAB Üyeleri İftar Yemeğinde Biraraya Geldi! İsviçre’de kurulan ilk resmi meslek kuruluşu olan TISAB’ın (Türk-İsviçre Seyahat Acentaları Birliği) düzenlemiş olduğu iftar yemeğine başta dernek üyeleri olmak üzere birçok davetli katıldı. 27 Ağustos Cuma akşamı organize edilen iftar yemeğine Zürich/Regensdorf’ta bulunan Clup Efendi ev sahipliği yaptı. Hep birlikte yenilen iftar yemeğinin ardından bazı konuklar konuşmalar yaptılar. Haber: Turgut Karaboyun Turizm Ateşesi Pınar Bilgen, turizm fuarlarıya ilgili gerekli olan planlamaların yapıldığını ve stand almak isteyen acentaların kendilerine başvuruda bulunabileceklerini söyledi. Zürih’te bulunan müdürlük ofisininde tadilata girdiğini ve 1 ay sonra tamamlanacağını belirten Bilge, tüm acentaları ilk fırsatta ziyarete beklediğini belirtti. Türk Hava Yolları Zürih Müdürü Levent Selvili ise, Türk Hava Yolları’nın çalışmaları hakkında
bilgiler verdi. Bu yılın THY açısından oldukça başarılı geçtiğine değinen Levent Selvili, yemeğe katılan acentalara yapılacak olan teşvik ödemelerinin bayrama doğru yapılacağını müjdeledi. Kazancını bir hayli artıran THY’nin daha büyük başarılara imza atmak için çalışmaların yoğun bir şekilde devam ettiğini belirtti. Levent Selvili’nin ardından mikrofonu alan Kahraman Tunaboylu, yaptığı konuşmasında böyle güzel bir akşamın organizasyonunu yapan TISAB yönetimine Türk turizmine yaptıkları büyük katkılardan dolayı teşekkür etti. TISAB Başkanı Hüseyin Samsunlu ise konuşmasında, 15 yıldır faaliyetlerini sürdüren TISAB’ın yapmış olduğu çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Önümüzdeki zaman içinde seyahat acentalarına daha çok destek verilmesi gerektiğine değinen Samsunlu bu desteğin aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarından da gelmesi gerektiğini söyledi. Bayrak taşıyıcı havayolları kadar bayrak asıcı seyahat
acentalarının da oldukça önemli olduğunu belirten Samsunlu, THY Zürih Müdürü’ne vermiş olduğu müjdeden dolayı teşekkür etti. SunExpress İsviçre Müdürü Ender Turgut konuşmasında, şirketin yapmış olduğu yeniliklere değindi. Bu yıl içinde pazardaki paylarını oldukça arttırdıklarını söyleyen Ender Turgut, önümüzdeki dönemlerde yapacağımız yeni çalışmalar ve uçuş noktalarıyla birlikte gelişimlerini devam ettireceklerini söyledi. Yemek daveti için TISAB yönetimine teşekkür etti.
Konuşmaların ardından TISAB Genel Sekreteri Mehmet Göktaş, tüm misafirlere katılımlarından dolayı teşekkür etti. Kısa konuşmanın ardından Mehmet Göktaş tarafından okunan dua ile program son buldu. TISAB Derneği Yönetim Kuruluna, düzenlemiş oldukları iftar yemeğine bizi de davet ettikleri için teşekkür ediyoruz. Düzenli olarak devam eden sosyal faaliyetlerinden dolayı kendilerini kutluyoruz. 1815
Kilise, ‘’Biz İsa’dan Daha Ünlüyüz’’ Diyen Beatles’ı 40 Sene Sonra Affetti Vatikan’la efsanevi müzik grubu Beatles arasında 40 yıl süren dargınlık nihayet barışla sona erdi. Müzik tarihinin en başarılı pop müzik gruplarından Beatles’ın, Vatikan’ın tabiriyle “günahkar” ya da başka bir tabirle “ahlaksız” yaşamı, uyuşturucu kullanmaları zaten Vatikan’ın gözüne bir diken gibi batarken, bir de John Lennon’ın “Beatles İsa’dan daha ünlüdür!” demesi Vatikan ile aralarının açılmasına neden olmuştu. Tüm bu kırgınlıklar ve olaylar artık geride kalmışa benzer: Vatikan’ın resmi gazetesi “L’Osservatore Romano” tüm bunların mazide kaldığını; fakat Beatles müziğinin hala yaşadığını yazdı. Gazetenin bir hafta sonu ilavesinde Beatles üzerine iki yazı ile birlikte bir de resimleri yayınladı. Müzik grubundan “mücevherler” şeklinde söz edildi: ‘’Beatles müziğinin muhteşem melodileri hala duygulandırıyor; onlar hala yaşıyorlar ve onlar değerli mücevherlerdir.” 1763
Yeni: 15 Rappen’den* bas ¸layan fiyatlarla 35 ülke Türkiye de dahil! www.yallo.ch SIM kartlar ve cep telefonları buralardan temin edilebilir:
center
. . * 0,15 CHF/dak.’ya yallo kontörlü hat ile Isviçre’den as¸ag˘ıdaki ülkelerde bulunan sabit hatlar aranabilir: . . . Almanya, Avusturya, Fransa, Italya, ABD, Andorra, Belçika, Birles¸ik Krallık, Bosna-Hersek, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Hırvatistan, Hollanda, Irlanda, Ispanya, Isveç, Kanada, Karadag˘, Kosova, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Makedonya, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, San Marino, Sırbistan, Slovakya, Türkiye, Ukrayna, Yunanistan. Mobil hatları arama: 0,25 CHF/dak. Ülke içi aramalar: 0,05 CHF/dak.’dan bas¸layan fiyatlarla. Tüm ülkelere SMS gönderimi: 0,10 CHF/SMS. Tüm bilgileri ve tarifeleri www.yallo.ch adresinde bulabilirsiniz
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
16
DÜNYADAN HABERLER
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
İnsan Genetiği Alanında En Prestijli Ödül Türk Doktora Verildi
Türk genetikçiler, el-ayak üzerinde yürüme sendromu olarak da bilinen “Ünertan” sendromunun ilk olarak görüldüğü Hataylı ailenin genetik şifresini çözdü. Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özçelik ve Dr. Süleyman Gülsüner’in dünya çapında yankı uyandıran bu başarısı, insan genetiği alanında en prestijli ödül olarak kabul edilen “Isabelle Oberle Young Investigator Award” ödülüne layık görüldü. Araştırmacılar, genin bulunması sırasında dünyada ilk kez kendilerine özgü yeni bir yöntem geliştirdiler ve genin Hataylı ailenin dışında başka bir ailede görülmediğini de gen tarama yöntemleriyle saptadılar. Yaklaşık beş yıl önce Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üyesi Prof. Dr.Üner Tan tarafından Hatay’da tanımlanan ve insanlarda el-ayak üzerinde yürümeye neden olan sendrom, BBC, PBS ve HHMI tarafından hazırlanan bir belgesele de konu olmuş, pek çok Avrupa ve ABD üniversitelerinde de ders programlarına dahil edilmişti. Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı ve TÜBA üyesi Prof. Dr. Tayfun Özçelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Ünertan” sendromunun genini uzun yıllardır TUBİTAK tarafından desteklenen projeleri kapsamında araştırdıklarını anımsattı. Hastalığın ilk olarak Hataylı bir ailede görüldüğünü, ardından Gaziantep, Çanakkale ve Adana’da tanımlandığını dile getiren Özçelik, yurt dışında ise Irak, İran ve Brezilya’da da bu sendromu taşıyan ailelere rastlandığını söyledi. Bu aileler üzerinde yapılan genetik haritalama sonrasında bu sendromun en az dört farklı genin mutasyonları sonucunda ortaya çıkabileceğini gösterdiklerini belirten Özçelik, Çanakkale ve Gaziantepli ailede var olan sendroma ilişkin ilk genin 2008 yılında Bilkent, Çukurova, Hacettepe ve Başkent Üniversitelerinin yer aldığı bir ekip tarafından bulunduğunu ve bu çalışmanın Amerikan
Bilimler Akademisi’nin resmi dergisinde yayımlandığını kaydetti. Özçelik, buluşlarının aynı yıl Barselona’da düzenlenen Avrupa İnsan Genetiği Kongresi’nin ana tartışma konularından biri olduğunu; bilim dünyası ve kamuoyunda büyük bir yankı yaptığını söyledi. Türk araştırmacılar genetik şifrelerin peşinde... Prof. Dr. Özçelik, Çanakkale ve Gaziantepli ailedeki hastalık geninin tanımlanmasının ardından “Üner Tan” sendromunun görüldüğü diğer aileler üzerindeki çalışmalarını sürdürdüklerini, ancak hastalığın ilk olarak görüldüğü Hataylı ailenin gen haritasının çıkarılması için gerekli teknolojinin 2008 yılında dünyada henüz geliştirilmediğini anımsattı. Hataylı ailenin genetik şifrelerinin çözülmesi için kendilerine özgü biyoinformatik ve nanobiyoteknoloji temelli bir yöntem geliştirdiklerini dile getiren Özçelik, Hataylı ailede hastalık yapıcı insan 17. kromozomunu bir yıl süreyle incelediklerini ve biyoteknoloji şirketi Roche’un teknolojik yardımlarıyla, bu ailede hastalık yapıcı geni tanımladıklarını bildirdi. Özçelik, “Hatay’ın tüm Suriye sınırını dolaştık ve söz konusu ailenin bütün atalarını ve yaklaşık 500 kişilik aile ağacını çıkardık. Tek tek ailelere ulaştık ve bu mutasyonun hem anne hem de babadan gelecek şekilde başka bir ailede olmadığını tespit ettik” dedi. Özçelik, genin ismini henüz açıklayamayacaklarını da ifade etti.
Genetiğn en prestijli ödülü Türk bilim adamına görevlilerinin yardımıyla bu ailenin tüm akrabalarının da genetik yapılarını araştırdıklarını belirten Özçelik, pek çok ayrı yerden topladıkları veriler ışığında da bölgede bu hastalığa dair başka bir mutasyonun gözlenmediğini açıkladı. Özçelik, başkanlığını yürüttüğü çalışmalarının sonucunda ekipte yer alan Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünden Dr. Süleyman Gülsüner’e İsveç’in Göteborg kentinde düzenlenen “European Human Genetics Conference”ın kapanış töreninde insan genetiği alanında en
prestijli ödüllerden biri olarak kabul edilen “Isabelle Oberle Young InvestigatorAward”ın 2 bin kişinin katılımıyla verildiğini bildirdi.
tabileceğiz. Bu gelişmeler, bilime en değerli katkıları yaparken insan sağlığına da büyük hizmetler verecek” diye konuştu.
Özçelik, ödülün, dünyada büyük yankı uyandıran nanobiyoteknolojik yaklaşımların başarı ile uygulandığı ilk örneklerden biri olması dolayısıyla çalışmalarına verildiğini söyledi.
Roche NimbleGen CEO’su Dr. Frank Pitzer ise “Araştırmacılara RocheNimbleGen dizi yakalama teknolojisi ile yardım ederek kalıtsal bir hastalığın çözümüne katkıda bulunduğumuz için gurur duyuyoruz. Prof. Özçelik gibi araştırmacıların yürütecekleri çalışmalarla pek çok genetik hastalığın sebebinin bulunacağına ve çığır açıcı tanı ve tedavi yöntemlerinin geliştirileceğine inanıyoruz” dedi. 1739
Prof. Özçelik, kalıtsal hastalıkların genlerinin bulunmasında genetikçiler olarak en üretken dönemlerini yaşadıklarını ifade ederek, “Yeni nesil dizileme teknolojileri insan genetiği araştırmalarının en önemli darboğazını aşmamızı sağlıyor, artık pek çok genetik hastalığın nedenlerini aydınla-
ABD Tarihinin En Büyük Silah Satışı! Financial Times gazetesi, Amerika Birleşik Devletleri’nin tarihindeki en büyük silah satışlarından birinin gerçekleşmek üzere olduğunu duyurdu. Gazeteye konuşan kongre kaynakları, Suudi Arabistan’a yaklaşık 60 milyar dolar değerinde silah satılmasını öngören anlaşmanın, Amerikan Kongresi’nden fazla bir itirazla karşılaşmadan geçmesinin beklendiğini söylemişler. Anlaşma Suudi Arabistan’a, Boing tarafından üretilen 84 F-15 savaş uçağı satılmasını, Riyad’a, Blackhawk ve Apache helikopterleri verilmesini de öngörüyor. Kongre kaynakları, İsrail’in de silah satışına itiraz etmemesine dikkat çekerken,
Financial Times da Suudi Arabistan’la İsrail’in, İran kaynaklı muhtemel bir tehdite odaklandıklarını belirtiyor. Gazete, haberinde Türkiye’yi, Amerika Birleşik Devletleri’nin İran ve İsrail’e yönelik farklı politikalarının, Kongre’nin, Ankara’nın peşinde olduğu silahların satışına desteğini
tehlikeye atabileceği yolunda özel olarak uyardığını da hatırlatmış.
leri, silah anlaşması konusunda Türkiye’ye ültimatom veriyor” manşetiyle çıkmıştı.
Financial Times, önceki gün bu uyarının ABD Başkanı Barack Obama tarafından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yapıldığını iddia edip, “Amerika Birleşik Devlet-
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise haberin asılsız olduğunu söylemiş, “Hiçbir ülke Türkiye’ye uyarı mahiyetinde konuşmaz.” demişti. 1786
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
17
KÖŞE YAZARLARI www.pusulaswiss.ch
Eylül/September 2010
DÜŞÜNEN İLK ROBOT BİR TÜRK İDİ!..
Cenazeye katılanlar, son yolculuuğurlamaya Sunay AKIN ğuna geldikleri Sezar’ın tabuttan kalkıp, bir tarafından diğerine döndüğünü görünce korkudan küçük dillerini yutarlar! Çok sevdikleri liderleri, bedenindeki yirmi üç bıçak darbesine rağmen gözleri önünde bir anlık dirilmiştir!.. Sezar’ı öldüren suikastçılara karşı halkı ayaklandırmak isteyen Antonius, Roma İmparatoru’nun bir mumyasını yaptırmış ve bir otomatla onu hareket ettirmiştir. Sezar’ın cenaze merasiminde yaşanılan bu olay, tarihte bilinen, insan şeklindeki ilk otomat örneklerinden biridir. 1206 yılında Diyatbakır’da El-Cezeri tarafından yazılan “Kitab el-Hiyel” adlı eserde de insan şeklinde otomatların nasıl yapıldığı ve çalıştığı anlatılır. İlk yazıldığı halinin kayıp olduğu bu eserin, Topkapı Sarayı’ndaki III. Ahmet Kütüphanesi’nde bulunan kopyası, kitabın basımıyla aynı tarihli olup, Osman el-Haskefi tarafından yazılmıştır. Fırat ile Dicle arasındaki bölgeye Araplar “ada” anlamına gelen “ElCezire” derler. İnsan şekilli otomatları tasarlayan El-Cezeri’nin tam adı da, Bedi’üz zaman Ebu’l İzz İsmail ibn el-Rezzaz el-Cezeri’dir. Su saatleri, otomatlar, su kaldırma düzenekleri tasarlayan El-Cezeri’nin kitabında hareket eden pek çok insan figürü dikkat çekicidir: Birbirine şerbet ikram eden iki şeyh, abdest suyu döken çocuk, ellerindeki kaselere içki dolduran insanların olduğu “saki kayığı” ve fil üstünde yolculuk
yapan adam El- Cezeri’nin hareket eden insan otomatlarından yalnızca bir kaçıdır.
Hem hareket eden, hem de düşünen insan otomatını yapmayı başaran ise Wolfgang Ritter von Kempelen adlı Macar asıllı bir mekanikçidir. Kempelen’in 1769 yılında gerçekleştirdiği insan otomatı, bir masaya oturmuş ve karşısındakiyle satranç oynayan bir adamdır! Başı dönen, gözleri oynayan, bir eliyle ucuna sigara takılı uzun çubuğu tutan, öteki eliyle de taşların yerini değiştiren otomat, rakibin şahını tehdit edecek bir hamle yaptığında ses de çıkarmaktadır! Kempelen, Viyana’da, İmparatoriçe Maria Theresia’nın desteğiyle yaptığı otomatına “Satranç Oynayan Türk” adını vermiştir. Dünyanın ilk hareket eden ve daha da önemlisi düşünen adam otomatı Büyük Frederich ile satranç oynar ve Prusya Kralı’nı herkesin gözü önünde bir güzel yener! Yendiği sadece Büyük Frederich olsa iyi!.. Robot Türk, satranç oyununda hiç yenilmemiş olan Napoleon Bonapart’ı da mat etmeyi başarır. Oyuna başlamadan önce, Satranç Oynayan Türk’ün kapakları ve çekmeceleri açılarak, çarklardan oluşan mekanizması tüm izleyicilere gösterilir. İnsanlık tarihinin en çok konuşulan ve en uzun süreli ilgi uyandıran otomatını görenler arasında ünlü yazar Goethe de vardır. Kempelen’in otomatı 1820’de Amerika’ya gönderilir. Makinaya hayran olup, hakkında yazı yazanlardan biri de Edgar Allen Poe’dur. Satranç Oynayan Türk’ün şöhre-
ti tüm dünyayı sarar. Ne var ki, bir gün Johann Allgaier adlı biri çıkar ortaya!.. Allgaier, makinenin içinde kendisinin olduğunu, bir ayna sayesinde oturduğu yerin görülmediğini açıklar. Kempeler’in aslında bir sihirbaz olduğuna herkes inanır. Bunun da nedeni, Allgaier’in iki bacağı da kesik bir cüce oluşudur! Satranç Oynayan Türk’ü görmek isteyenler yine de sergilendiği fuarlara akın ederler. Ta ki, kimi kaynaklara göre Philadelphia, kimilerine göre de Chicago’daki bir yangında Satranç Oynayan Türk kül olana kadar.
Çekoslavak yazar Karel Capek, 1920 yılında kaleme aldığı “Evrensel Yapay İnsanlar Fabrikası” adlı tiyatro eserinde, insan şeklindeki otomatlara “robot” adını verir. O günden beri de hareket eden insan görünümlü makineler bu adla anılır. Hepimizin bildiği Oz Büyücüsü adlı masalda insan şeklindeki adama robot değil de, “teneke adam” denilmesinin nedeni, eserin L. Frank Baum tarafından 1900 yılında yazılmış olmasıdır. Capek’in tüm dillere armağan ettiği “robot” sözcüğü için on yedi yaşında şiir yazan bir şair, bu şiirini yazıldığı 1942 yılından tam 63 yıl sonra, 2005 yılında yayınlanan 3. şiir kitabında sunar okurlarına. Kitabın önsözünde de, “yirminci yüzyılda Robot’u da ilgilendiren başlıca neler olmuş bunları anımsamakta yarar var” diyerek alt alta sıraladığı bilgilerden bazıları şunlardır:”Mekanik robota androit yani düşünen robot boyutu da ve biyanik adam türleri de eklenmiştir. Aya gidilmiştir, gezegenlere de ulaşılmaya başlanmıştır,
uzayda elde edilen olanaklar şimdilik dünya için bazı yararlar sağlasa da çok geçmeden bunlar dünyadaki hedeflere karşı saldırı üsleri olarak kullanılabilecektir.” Dört bölümden oluşan “Robot” şiirinden bir kıta okuyalım: istediğini öldür lüzum yok düşünmene cehennemlerde yanışı ürkme hayattaki acılardan bile voltlarla ölçülüdür bir robotun acıya dayanışı Bülent Ecevit’tir şairin adı!.. Kıbrıs’a yapılan askeri harekatla ünlenecek ve “Karaoğlan” olarak bilinecek olan Bülent Ecevit, robot için şiir yazdığında on yedi yaşındadır. Ne gariptir ki, uzayda elde edilen olanakların ileride dünyaya saldırı üsleri olmasından endişe duyan Ecevit’in, Başbakan olduğu 21. hükümet döneminde Kıbrıs Barış Harekatı yapılırken, Aşık Reyhani bir şiirinde şöyle seslenecektir: Boş kavgayı terk edelim İlim yolunu güdelim Aya beraber gidelim Çağdaş yoldaş dünyasında Kıbrıs Barış Harekatı’nın gerçekleştiği 20 Temmuz 1974, insanın Ay’a adım attığı günün 5. yıldönümüdür!.. 2000’li yıllara gelindiğinde bile Türkiye ve Yunanistan, Ege Denizi’nde, tıpkı Ay gibi üstünde hayatın olmadığı küçük adacıklara bayrak dikme yarışını sürdürmekten vazgeçmeyeceklerdir! 1800
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
18
DÜNYADAN HABERLER
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
Türk Yunan İlişkilerinde Olumlu Adım
Türkiye’nin, Yunanistan’ın kara sularını 12 mile çıkartmasını savaş nedeni sayacağı yolundaki kararını, kamuoyunda “kırmızı kitap” olarak bilinen yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nden (MGSB) kaldırmayı düşündüğü yolundaki haberler, Yunan basını tarafından manşetlere taşındı. Yunan hükümeti yetkilileri, söz konusu habere henüz bir tepki göstermedi. Ancak, Yunan dış işleri ve savunma bakanlıkları kaynakları, “Basında çıkan haber ve iddialar hükümetler tarafından yorumlanamaz. Fakat, bu yönde çıkan haberler doğrulanır ve bir resmiyet de kazanırsa, Türk-Yunan ilişkilerinde olumlu bir adım daha atılmış olur” şeklinde konuşuyor. Türkiye Casus Belli’yi Kaldırıyor Sabah gazetesinde yer alan haberde Yunanistan’ın belli başlı siyasi gazeteleri, haber ve yorumlarında, “Türkiye Yunanistan’a yönelik casus belli’yi kaldırmayı planlıyor” (TA NEA), “12 mile karşı casus belli tehdidine son veriliyor” (ELEFTHEROTYPİA), “Türkiye, Davutoğlu’nun doktrininde
ilerliyor ve komşularıyla sorunlarını sıfırlamak için milli güvenlik stratejisini değiştiriyor” (ETHNOS) gibi görüş ve tespitlere genişçe yer verildi. İlişkilerde Yeni Dönem Yunan radyo ve TV haber bültenlerinde de geniş bir şekilde duyurulan haberlerde, “Türkiye’nin 1995 yılından bu yana Yunanistan’ı savaşla tehdit eden ‘casus belli’yi ortadan kaldırmak istemesi, Erdoğan hükümetinin Yunanistan ile ilişkilerinde attığı yeni ve ciddi bir adım olarak algılanması gerekir” ifadelerine yer verildi. Haber sitesi ZOUGLA.GR ise, “Türkiye’nin attığı bu adım, Türkiye ile Yunanistan arasında Ege kıta sahanlığının belirlenmesi ve petrol arama gibi sürtüşmelere neden olan ko-
nularda görüş birliği sağladıkları izlenimini yaratıyor” yorumunu getirdi. TO VİMA gazetesi de geçen pazar günü yayımladığı haberinde, Türkiye ile Yunanistan arasında süregelen istikşafi görüşmelerde, “Ege kıta sahanlığının belirlenmesi ile ilgili olumlu gelişmeler kaydedildiğini” dile getirmişti. 12 Mil Artık Savaş Nedeni Değil Aralık 2010’daki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında onaylanması beklenen yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde (MGSB), Türkiye ile Yunanistan arasında yıllardır “casus belli” (savaş nedeni) olarak gösterilen 12 mil srunu, artık öncelikli bir tehdit olarak tanımlanmayacak. 1807
Parasız Yaşam Deneyi Devam Ediyor
İngiltere’de bir adam, 2008 yılının Kasım ayından bu yana parasız yaşıyor. İngiliz Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, Bristol yakınında organik tarım yapılan bir tarlada, Freecycle hareketinin kendisine verdiği, park halindeki bir karavanda yaşayan 31 yaşındaki Mark Boyle, kendi yiyeceklerini yetiştiriyor, odun sobası yakıyor ve elektriğini, deneye başlamadan önce aldığı güneş paneliyle üretiyor. Tarlada haftanın üç günü gönüllü olarak çalışan Boyle’un cep telefonu sadece gelen çağrılara açık, bir de güneş enerjisiyle çalışan dizüstü bir bilgisayara sahip. Altı yıldır vejeteryan olan Mark Boyle, 2007 yılında, insanları yetenekleri ve sahip olduklarını paylaşmaya teşvik eden, şu anda 17 bin üyesi olan, justfortheloveofit.org adresli bir serbest ekonomi internet ağı kurmuş. Boyle, her şeyin bir birahanede başladığını belirterek, “Arkadaşımla, düşük ücretle işçi çalıştıran iş yerleri, çevrenin harap edilmesi, endüstriyel tarım, hayvanların denek olarak kullanılması, kaynaklar yüzünden çıkan savaşlar gibi dünyadaki sorunlardan konuşuyorduk. Hepsinin bir biçimde parayla ilişkili olduğunu fark ettim” dedi. O anda paradan vazgeçmeye
karar verdiğini belirten Boyle, Bristol’daki yüzen evini sattığını, organik gıda şirketindeki işinden ayrıldığını, parayla aldığı her şeyin bir listesini yaptığını ve bunların yerine ne kullanabileceğini bulmaya çalıştığını kaydetti. Diş macunu yerine mürekkep balığı kılçığı ve doğada yetişen rezene tohumlarını kullandığı söyleyen Boyle, iPod gibi şeyleri hayatından çıkardığını, bu gibi şeylerin yerini kuş seslerinin aldığını belirtti. Parasız bir dünyada her şeyin daha fazla zaman aldığını ve çaba gerektirdiğini ifade eden Mark Boyle, kıyafetlerini soğuk su dolu lavaboda yıkadığını, çamaşır deterjanı yerine sobasının üzerinde kaynattığı kabuklu yemişlerin suyunu kullandığını, çamaşır yıkamanın 2 saatini alabildiğini söyledi.
Boyle, “Şu anda hayatımdan çok memnunun, böyle yaşamayı sürdüreceğim. Daha önce hiç bu kadar mutlu ve zinde olmamıştım. Çok normal bir çocukluk geçirdim. Sanırım, ailem önce yaptığıma şaşırdı. Ama şimdi beni tam anlamıyla destekliyorlar ve kendilerinin de bunu deneyebileceğini söylüyorlar” dedi.” Kuzey İrlanda’da büyüdüğünü, burada arkadaşlarına bir şeyler ısmarlamanın erkekliğin göstergesi olduğunu belirten Boyle, şimdi bunun yerine onları karavanına davet ettiğini ve burada kamp ateşi çevresinde oturup, evde yapılmış elma şarabı içtiklerini söyledi. “Parasız Adam: 1 Yıllık Ekonomik Yaşam” (The Moneyless Man: A Year of Economic Living) adlı bir kitap da yazan Boyle, internet günlüğü ve kitabı yüzünden çok
az kadının kendisiyle ilgilendiğini, şu anda yalnız olduğuna ifade ederek, sadece vejetaryen olmasının bile, kendisine uygun bir kadın bulma olasılığını azalttığını,
o yüzden parasızlığı hiç kafaya takmadığını, ülkede parasız yaşamak isteyen bir kadın bulursa çok şanslı olacağını belirtti. 1796
Türkiye Yeni Anayasa İçin Referanduma Gidiyor 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi sonrasında şekillenen ve halen yürürlükte olan Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası, tam 30 yıl sonra 12 Eylül 2010’da yeni haliyle referanduma sunulacak. Sadece ülkenin batısındaki Kobe şehrinde nüfusa -hayatta olarak- kayıtlı 100 yaşın üzerindeki 847 kişinin 105’i bulunamıyor. Referandumda “EVET” oyu verenler yeni Anayasanın kabulünü, “HAYIR” oyu verenler ise 1982 Anayasası ile yönetilmeye devam edilmesini oylamış olacak.
ve havaalanı girişlerinde verebilecekler. Konsolosluklarda ise oy verilemeyecek. Bu durum yurt dışında yaşayan 5 milyonun üzerindeki vatandaşın Türkiye sınır kapılarına veya havaalanı girişlerine gelmeden oy kullanamayacağı ve referandum sonucunu etkileyemeyeceği anlamına geliyor.
Yüksek Seçim Kurulu’nun www.ysk.gov.tr internet sitesindeki “Yurt Dışı Seçmen Sorgulama” bölümüne T.C. kimlik numarası girilerek oy kullanma durumunuzu öğrenebilirsiniz. Oy kullanabilmek için pasaportunuzu sandık kurulu başkanına göstermeniz yeterli olacak. Ancak yurt dışında yaşayan T.C. vatandaşları referandumda oylarını sadece Türkiye sınır kapılarında
Yeni Anayasa teklifi, eski Anayasanın 26 maddesi üzerinde yapılan değişiklikler ve eklentilerden oluşuyor. Eski Anayasa ile yeni Anayasa arasındaki farkları madde madde ve birebir görebilmek için Pusula internet sitesindeki aşağıdaki adrese girebilirsiniz. http://www.pusulaswiss.ch/newscontent.aspx?newsId=1816 1816
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
20
SPOR
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
Hem Sporcu Hem İş Adamı
Arslan GmbH’nın sahibi Ali Yıldız ile iş ve spor hayatı üzerine konuştuk... İş adamı ve sporcu kimliğini bir arada sürdüren Ali Yıldız, Basel’da kurmuş olduğu Arslan GmbH bünyesinde çalışma hayatını sürdürürken, katıldığı maraton koşularıyla gençlerimize örnek oluyor. Kendisini ziyaret ettiğimiz Ali Yıldız ile iş ve spor yaşamı üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Söyleşi: Turgut Karaboyun Ali Bey, spor hayatınız nasıl başladı? Spor hayatım, sağlıklı bir birey olarak yaşantımı sürdürebilmek amacıyla başladı. Ben 1985 yılından bu yana koşuyorum. Haftada 40 ile 60 km arasında antrenman yaparak maraton koşularına katılıyorum. Hem türlü imkanın ve güzel bir doğanın mevcut olduğu İsviçre’de spor yapmak oldukça kolay ve zevkli. Size göre atletizmin insan hayatına kazandırdığı şeyler nelerdir? Atletizm, insanın dünyasını zenginleştiren çok özel bir spordur. İsteyen her kişinin rahatlıkla yapabileceği bu spor sayesinde gündelik yaşamın tekdüzeliğinden uzaklaşabilir ve stres atabilirsiniz. Bunun yanı sıra sosyal yönden ve sağlık açısından insanı tatmin eder, huzur ve zindelik kazandırır. Bu sporu yaparken doğa ile başbaşasınız. Dereceye girdiğiniz yarışlar var mı? Benim için dereceye girmek çok önemli değil. Dereceye girmek isteyen yarışmacıların çok küçük yaşlarda spor hayatına girmiş olması gerekiyor. Ben koşmayı ve doğayı seviyorum, maraton koşularına katılmak ise en büyük hobim. İş hayatıyla spor hayatını birlikte sürdürmek kolay mı? Bence çok kolay. İstediğim zaman koşuyorum. Akşam ya da sabah fark etmiyor. İnsanın öncelikle yaptığı işi sevmesi gerekiyor, spor yapmak için hiç bir zaman engel yoktur. Koşmak için de gerekli olan tek şey iyi bir spor ayakkabısı. Yakında katılacağınız maraton koşuları hangileri? Geçtiğimiz haftalarda Davos Maratonuna katıldım. Yakında Basel ve Greifensee yarışlarına katılacağım, sonrasında Türkiye’ye giderek Antalya Maratonuna katılacağım. Gençlerimizin spora yaklaşımlarını nasıl buluyorsunuz? Baktığımız zaman futbol branşında gençlerimizin çok iyi yerde olduğunu görüyoruz. Ancaka atletizm branşına ilgi gerçekten çok az. Örnek verecek olursak, 14 bin atletin katıldığı Basel Maratonuna 4-5 vatandaşımız katılıyor. Ben ilginin artmasından yanayım. Son günlerde Türkiye’nin yabancı milli atletleri tartışılıyor... Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de atletizm yatırımı ve alt yapısı eksik olduğu için yurt dışından getirilen atletlet ülkemiz adına yarışıyorlar. Gönül isterdi ki kendi gençlerimizi yetiştirip, onları büyük organizasyonlarda izleyelim, şimdilik mümkün olmayan bu durumun ilerleyen zamanda farklı olacağını düşünüyorum. Yabancı sporcuların başarısı da hepimizi gururlandırmıştır.
İsviçre’de iş hayatına nasıl başladınız? 1985 yıllarında Basel’da Anadolu Kasabı’yla ticarete başladım. Daha sonra ise Arslan GmbH şirketini kurarak toptancılığa döndük. Ülkemizin ünlü markalarını (Gazi, Ülker, Marmarabirlik v.s) İsviçre’de yaşayan vatanadaşlarımıza ulaştırdık. Son yıllarda ülkemizin tarım ürünlerindeki üretimin azalmış olması bizim ithalatımızı da oldukça etkiledi. Bu sebebten dolayı şu anda farklı alanlarda ticari araştırmalarımız devam ediyor. Bunun yanı sıra sosyal sorumluluk projelerine de önem veren şirketimiz dernekler ve camiler başta olmak üzere farklı organizasyonlara destek sağlıyor. Elimizden geldiği kadarıyla sosyal alanlarda çalışmalar yapmaya gayret gösteriyoruz. Ali Bey, sizce İsviçre’de çalışma hayatını sürdüren esnaflarımız neden bir dernek çatısı altında toplanmıyorlar? İş adamları derneğinin şimdiye kadar kurulmamış olmasında en büyük engel nedir? Bizim şirketlerimizin çok güçlü bir alt yapısı yok. İsviçre’de ticareti bilerek yapan şirket sayısı oldukça az. Genelde işsiz kalan vatandaşlarımızın açtığı şirketlerin daha yoğun olduğunu görüyoruz. Büyük çapta iş yapan şirket sayısının az olması, iş adamları derneğinin kurulmasına en büyük engeldir. İsviçre’de ticaret yapmak isteyen vatandaşlarımıza öncelikle eğitim yapmalarını tavsiye ediyoruz. Eğitimli insanlar sayesinde ticarette daha başarılı yerlere geleceğimize ve her türlü dernek çalışmalarının daha kolay gerçekleşebileceğine inanıyorum. Geçtiğimiz yıl tüm dünyada hissedilmeye başlayan ekonomik kriz sizi nasıl etkiledi? İsviçre pazarına giren ALDI ve LIDL şirketleri bizi gerçekten çok etkiledi. Satışlarımızda belli bir düşüş gözlemledik. Yeni ürünler pazara sürerek krize karşı önlem almaya çalışıyoruz. Gelinen noktada harcamalarda çok dikkatli olmak gerekiyor. Ali Bey, vatandaşlarımıza vermek istediğiniz son bir mesajınız var mı? Malum, içinde bulunduğumuz Ramazan, eylül ayı içinde sona erecek. Tüm vatandaşlarımızın ve müşterilerimizin Ramazan Bayramı’nı en içten dileklerle kutlar, sağlık, mutluluk ve huzur içinde bir bayram geçirmelerini dileriz. Bize vakit ayıran sevgili Ali Yıldız’a sorularımıza verdiği içten yanıtları ve vatandaşlarımıza yürekten dilekleri için çok teşekkür ediyoruz. Biz de Pusula olarak kendisine iş ve spor yaşantısında başarılar diliyoruz. 1803
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
21
SPOR www.pusulaswiss.ch
Eylül/September 2010
FC Galatasaray Zürih
Haber: Fatih Ertuğrul
Sezonun başlamasına kısa bir süre kala, takımlarımız hazırlıklarını sürdürüyor. 1987 yılından bu yana, İsviçre liglerinde mücadele eden FC Galatasaray’ın FC Brüttisellen-Dietlikon’la yaptığı kupa maçını izleyerek, Antrenör Hakan Gürova’dan sezon öncesi takımın durumu ve hazırlıklar hakkında bilgiler aldık. Çocukların Hyperaktif olmalarına yol açtığından şüphe edilen, içinde Azo ve Chinogelb yapay renklendiricileri olan şekerlemeler artık, Migros ve Coop’tan satın alınamayacak. İsviçre’nin bu iki büyük dev süpermarketler zinciri, yapay boya maddeleri ile renklendirilmiş gıda ürünlerini satmama kararını kendi inisiyatiflerini kullanarak aldılar. Oysa, Federal Sağlık Dairesi (BAG) bu önlemi zorunlu bulmuyor. Haber: Fatih Ertuğrul FC Galatasaray Zürih’i kısaca tanıyalım: İsviçre Zürih Bölgesinin 4. Liginde mücadelesini sürdüren FC GS, adını İstanbul takımlarımızdan Galatasaray Spor Kulübü’nden almıştır. Fakat FC Galatasaray’ın bu takımla herhangi bir organik bağı bulunmamaktadır. Geçtiğimiz senelerde kendi kategorilerinde 2. Lige kadar yükselmeyi başaran FC Galatasaray, antrenör ve oyuncu değişiklikleriyle yeniden yapılanma içerisine girdi. 24 kişilik kadrodan oluşan takımda 17 Türk kökenli futbolcunun yanı sıra Arnavut, İspanyol ve İsviçre kökenli 7 yabancı futbolcu bulunuyor. Antrenör Hakan Gürova, yeni sezon öncesi SV Höngg’den 5 futbolcusuyla birlikte FC Galatasaray’a katıldı.
Sezon öncesi hazırlık dönemini oldukça yoğun geçiren takım, haftada 3 günlük antrenman programının yanı sıra, 4 hazırlık karşılaşması yaptı. Bunların 2’sini kazanan, 2’sini de kaybeden FC Galatasaray, 13 yeni futbolcusuyla uyum dönemini atlatmaya çalışıyor. 15 Ağustos 2010 Pazar günü sahasında Zürih Bölgesi 3. Lig takımlarından FC Brüttisellen-Dietlikon’la kupa mücadelesi veren FC Galatasaray, tek maç eleme usulü yapılan karşılaşmayı 2-0 kaybederek kupadan elendi. Maçın yağmurlu havada ve günün erken saatinde oynanması taraftarların da az ilgi göstermesine neden oldu. Maçın henüz başlarında mağlup duruma düşen FC GS, her ne kadar rakip takımın ilk devre sonlarına doğru 10 kişi kalmasıyla pozisyonlara girdiyse de, bir türlü aradığı golü bulamadı. Bir topu da direkten dönen FC GS, ikinci yarının sonlarına doğru yediği bir kontra atak golüyle, karşılaşmadan 2-0 mağlup ayrıldı. FC BrüttisellenDietlikon oturmuş kadrosuyla ve tecrübesiyle daha üstün görünse de, maç boyunca oyunu dengede tutmaya çalışan FC GS’nin karşılaşmayı kötü sayılmayacak bir oyunla bitirmesi futbolcu ve taraftar için teselli kaynağı oldu. Maç sonrası konuşma fırsatı bulduğumuz
Antrenör Hakan Gürova, takımının henüz yeni olduğunu ve zamana ihtiyaçları olduğunu belirtti. Başlayacak olan yeni sezon için de hedeflerini anlatan Gürova, futbolcuların uyum sürecini en kısa zamanda atlatıp, ligi iyi yerde bitirmek istediklerini söyledi. Takımını bir üst lige çıkarmayı hedefleyen çiçeği burnunda antrenör FC GS’nin
bunu başaracak güçte olduğunun, 3.Ligde daha güçlü sponsor ve taraftar desteğiyle her şeyin daha farklı olacağının altını çizdi. 22 Ağustos Pazar günü başlayacak olan yeni sezonda FC Galatasaray’a başarılar diliyor ve diğer Türk takımlarımızla birlikte FC GS’yi daha iyi yerlerde görebilmeyi arzu ediyoruz. 1778
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
22
SÖYLEŞİ
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
Basel ve Bern Kantonlarında Göçmenlere Seçme ve Seçilme Hakkı Halkoyuna Sunuluyor 26 Eylülde yapılacak referandumlar arasında Basel ve Bern kantonlarında yapılacak olan reönemli; Basel ve Bern halkı, göçmenlere seçme ve seçilme hakkının verilip verilmesine dair Söyleşi : Turgut Karaboyun 2007 baharında, çoğunluğu SP, Yeşiller ve Basta partililerinden oluşan bir topluluk, Basel kantonunda yaşayan göçmenlere seçme ve seçilme hakkının verilmesini sağlamak amacıyla bir komite kurmuştu. Bu komiteye zamanla üniversite ve sanatçı çevrelerinden de ciddi sayıda katılımlar olmuş ve iki yıllık bir çalışmanın ardından toplanan üç bin imza, 2009 Mart ayında kanton hükümetine sunulmuştu. Bu fikrin çıkmasında, başta Basel kantonunda yaşayan göçmenlerin siyasette aktif oluşlarının, kantonun çok yönlü bir uyum politikası izlemesinin ve İsviçre’nin başka 8 kantonunda da göçmenlerin seçme ve seçilme hakklarının olmasının ciddi bir etkisi oldu. 26 Eylülde yapılacak referandumda Basel halkı, göçmenler adına çok önemli bir karar verecek. Bu konu hakkında daha detaylı bilgiler alabilmek için Basel Parlamentosu milletvekillerinden Mustafa Atıcı ile bir söyleşi yaptık: Turgut Karaboyun: Sayın Atıcı, Basel’de çalışmalarını sürdüren göçmen kökenli milletvekillerinin konuya ilişkin çalışmalarından söz eder misiniz? Mustafa Atıcı: Basel’de göçmen kökenli parlamenterlerin bu halk oylamasının oluşmasında, imza toplanmasında ve Parlamento çalışmalarında kampanya ile ilgili olarak yoğun bir çalışma içinde olduklarını söyleyebilirim. Yerli kurumlar ile birlikte informasyon panelleri düzenliyoruz; halkı kampanyaya karşı duyarlı kılmak için değişik sportif ve kültürel faaliyetler organize edip, posta kutularına broşürler dağıtıyoruz; alışveriş merkezleri veya diğer kalabalık yerlerde standlar kurarak, herkesi bu konuda bilgilendirmeye çalışıyoruz. T.K: Seçme seçilme hakkıyla ilgili olarak daha önceden Basel’de yapılmış bir oylama var mı? Yeni oylamadan nasıl bir sonuç çıkmasını bekliyorsunuz? M.A. : Basel kantonunda en son 1994’te göçmenlerin seçme ve seçilme hakkı ile ilgili halk oylaması yapılmış ve halkın %75`i hayır oyu kullanmıştı. Ancak gelinen noktada, Basel kantonunun son yıllarda uyum konusunda çok ciddi çalışmalar yaptığını görüyoruz. Bunun yanı sıra Basel kantonunda görev yapan göçmen politikacıların yaptığı çalışmalar da göz ardı edilemez. Bu pozitif çalışmaların örnek alınacağını düşünerek iyi bir sonuç çıkacağını ve halkın büyük bir bölümünün ‘Evet’ şeklinde oy kulla-
nacaklarını tahmin ediyoruz. Sonuç ne olursa olsun, Basel’de yaşayan göçmen halkın refah seviyesini yükseltmek ve mutlu olarak yaşayabilecekleri bir İsviçre için mücadelemiz daima sürecektir. T.K. : Sayın Mustafa Atıcı, referandum kabul edilecek olursa seçme ve seçilme hakkından kimler yararlanabilecek? M.A. : Bizim getirdiğimiz öneriye göre, 5 sene Basel kantonunda yaşayan ve ‘C’ oturumuna sahip olan herkes kantonal düzeyde seçme ve seçilme hakkına sahip olabilecek. T.K. : Sayın Atıcı, İsviçre’de göçmenlere seçme ve seçilme hakkı veren başka kantonlar var mı? Bu kantonlar hangi koşullarda bu hakları veriyorlar? M.A. : İsviçre’de bugüne kadar 15 kantonda göçmenlerin seçme ve seçilme hakkı gündeme geldi ve 8 kantonda seçme ve seçilme hakkı var. Bunlardan kısaca söz edecek olursak;
• Kanton Neunburg: Belediyeler düzeyinde 1848 yılından beri ve kanton düzeyinde 2000 yılından beri;
• Kanton Jura: Kantonun kuruluşu tarihi olan 1978’den beri hem belediyelerde hem de kantonal düzeyde;
• Appenzell Ausserrhoden:
1996’dan bu yana üç belediyede;
• Kanton Waadt: 2003`ten bu yana bütün belediyelerde;
• Kanton Graubünden: 2004’ten bu yana 6 belediyede;
• Kanton Freiburg: 2004’ten bu yana bütün belediyelerde;
• Kanton Cenevre: 2005’ten bu
yana bütün belediyelerde olmak üzere, tüm bu kantonlarda yaşayan göçmenler, en azından oy kullanmak suretiyle bulundukları kantonun siyasetinde söz hakkına sahipler.
Bu kantonların içerisinde 5 seneden veya 10 seneden sonra seçme ve seçilme hakkı verenler olduğu gibi, ilk önce sadece seçme hakkı verip sonradan seçilme hakkını anayasasına koyan kantonlar da var.
ferandum göçmenler için karar verecek.
kampanyası yapılmakta ve çıkarılmak istenilen kanunun ret edilmesi istenmektedir. T.K. : Kanton yönetiminin bu konuya bakış açısı nedir? Destek veriyorlar mı? M.A. : Kanton hükümeti Parlamento’ya bizim inisyatifimize ‘karşı öneri’ getirdi ve Parlamentodan, hem bizim hem de hükümetin karşı önerisinin halkın önüne getirilmesi kararı çıktı. Böylece Parlamento iki öneriye de ‘Evet’ demiş oldu. Diğer taraftan hükümetin sağ kanadındaki üç bakanın yabancı karşıtı SVP`nin başını çektiği ‘’Hayır! Komitesi’’ne katılmış olması da büyük bir dezavantaj olarak gözükmektedir. Hükümetin göçmenlerin seçme ve seçilmesine ilişkin referanduma getirdiği karşı önerisi ise şöyle:’’İsviçre’de kesintisiz en az on sene, kantonda ise en az kesintisiz beş sene kalan göçmenler seçme hakkına sahip olabilecek; fakat seçilme hakkı olmayacaktır.’’ T.K. : Sayın Atıcı, önümüzdeki aylarda yapılacak olan bir başka önemli oylama var. Suç işleyen yabancıların sınır dışı edilmesi isteniliyor. Sizce bu oylamada asıl hedef nedir? Bu referandumdan halkın ‘’Evet’ kararı çıkarsa, İsviçre’de yaşayan göçmenleri nasıl etkileyecek? M.A. : Amaç; herhangi bir suça bulaşmış ve 12 aydan fazla ceza almış göçmenleri yurt dışı etmek. Bu, halk tarafından kabul edilirse, birçok göçmen aileyi çok zor durumda bırakacaktır. Burada doğmuş ve büyümüş olan bir genci ele alalım. İşlediği herhangi bir suçtan dolayı burayı terk etmek zorunda kaldığında nereye gidecek, nerede yaşayacak? Bu tamamıyla SVP`nin getirdiği diğer oylamalarda da görüldüğü gibi hem insan haklarına karşı hem de yabancı düşmanlığını körükleyen yanlış bir girişimdir. T.K. : Sizce 28 Kasımda nasıl bir sonuç ortaya çıkar? M.A. : Maalesef, İsviçre halkı son yıllarda göçmenler aleynine getirilmek istenilen yasal düzenlemelere hep ‘Evet’ diyor. Umarım, insanı trajedilere neden olacak bu oylamada hayır çıkar.
T.K. : Seçme ve seçilme hakkına karşı çıkan partiler var mı?
T.K. : Göçmenlerin uyumunu oylama nasıl etkiler?
M.A. : Maalesef, sağ yelpazede yer alan bütün partiler hem bizim hem de hükümetin önerilerine karşı çalışmalar yapıyorlar. Hepimizin de yakından tanıdığı ve göçmen karşıtlığıyla bilinen SVP partisinin önderliğinde ‘’Hayır’’
M.A. : Bu oylamada da en fazla konuşulacak olan aşırı örnekler olacaktır. Uyumda çok küçük bir kesimin karşılaştığı sorunlar bütün göçmenlere mal edilecek ve onların üzerinde gene yabancı düşmanlığının yapıldığı bir propaganda dönemi yaşayacağız.
Basel Parlamentosu milletvekili Mustafa Atıcı T.K. : Göçmenlerin İsviçre’deki geleceğini nasıl görüyorsunuz? M.A. : Aslında, tek kaygı duyduğum konu, göçmen çocuklarının eğitimi. Onun dışındaki konuların zamanla önemsizleşeceğini düşünüyorum. Çünkü her dönem bir göçmen grubuna saldırılmış ve bir süre sonra eski olanlar burada başarılı olmuş ve gündemden çıkmışlardır. T.K. : İsviçre’nin göçmen politikasına Avrupa Birliği nasıl bakıyor, dış eleştiriler? M.A. : İsviçre’nin göçmenler politikası, son yıllarda hem Birleşmiş Milletlerin göçmenler ile ilgili raporlarına hem de Avrupa Birliği’nin raporlarına negatif olarak geçiyor. Bu konudaki eleştiriler bir düzeltme getirmiyor. T.K. : Göçmenler üzerinde oynanan tüm bu oyunlardan nasıl bahsedebiliriz. Birlik olabilmenin yolları nelerdir? M.A. : Bana göre, tek çözüm göçmenlerin kendi gerçeklerini iyi analiz etmeleri, kurban rolu oynayıp bütün İsviçrelileri ve kurumlarını yabancı düşmanı gibi algılamak sadece bir kandırmaca ve günü kurtarma oluyor. Halkın temsilcileri olarak, kurum yöneticilerine yalvarıp, ne olur bizleri ilgilendiren bir konuda kurumunuzda bilgilendirme yapabilir miyiz? diyoruz. Göçmenleri ilgilendiren sorunlarda, geldiğimiz
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
coğrafyadan getirdiğimiz farklılıkların bir engel teşkil etmemesi gerekiyor. SVP, yabancı düşmanı bir öneri getirdiğinde demiyor ki ‘bundan sadece şu kesimler etkilenecek’. Başka bir ülkeden gelenler; eğitimi, geliri, dini, dili, siyasi görüşü ne olursa olsun, herkes zararını görüyor. Bunu görüp bizim haklarımız için mücadele eden kurum ve kişiler ile dayanışma içerisinde olmamız lazım. T.K. : Sayın Atıcı, vatandaşlarımıza vermek istediğiniz son mesajlarınız nelerdir? M.A. : Son olarak 26 Eylülde yapılacak olan ve aynı zamanda Bern kantonundaki vatandaşlarımızı da ilgilendiren, göçmenlerin seçme ve seçilme hakkı için halk oylamasını hatırlatmak isterim. Bu konuda Bern’deki vatandaşlarımızı da duyarlı olmalarını ve oy hakkı olan kişilerin oylarını ‘’EVET’’ şeklinde kullanmalarını rica ediyorum. Ayrıca, 26.Eylülde bütün İsviçre’de işsizlik parasının kesilmesi (4.AWIG Revision) ile ilgili referandum var, buna da herkesin sosyal hakları için kesin ‘’HAYIR’’ demesi gerekiyor. T.K. : Sayın Atıcı, bize vakit ayırıp önemli konularda bilgiler verdiğiniz için teşekkür ediyoruz. 1814
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
24
İSVİÇRE POLİTİKASI
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
İSVİÇRE POLİTİKASI
Aslında İsviçre politikası hiç karmaşık değil ama farklı. Yaşadığımız ülkenin politikasını anlamak ve -mümkünse- bu politik yaşamda gerektiğinde aktif yer alabilmek çok önemli. Değerli okurlar, geçmiş sayılarımızda İsviçre Siyaseti üzerine bir seri yazı yayınlamıştık. Bazı idari sorunlar nedeniyle seri yazımıza ara vermek zorunda kaldık. Bu sayımızdan itibaren bu önemli konuya devam edeceğiz. İsviçre Hükümeti, yürütme erkine sahip olan Bundesrat yani Federal Konsey’in yedi üyesi (bakanlar) tarafından yönetilmektedir. Konsey Başkanı (Federal Hükümet Başkanı) bir yıllığına bu yedi hükümet yönetici arasından seçilir. Başkan bakanlık oturumlarını yönetir ve hükümeti temsil etmek sorumluluğuna sahiptir. 2010 yılının İsviçre Konfederasyonu Başkanlığına Ulusal Ekonomi Bakanı Doris Leuthard seçilmiştir.
Das Parlament / Parlamento (Legislative / Yasama Erki)
Der Bundesrat / Federal Konsey (Exekutive / Yürütme Erki)
Die Bundesverwaltung Federal İdare BK (Schweizerische Bundeskanzlei) Türkçesi: İsviçre Federal Başbakanlığı Bundeskanzlerin: Corina Casanova
Bakanlıklar: 1 - EDA
2 - EDI
3 - EJPD
(Eidgenössisches Departement für auswärtige Angelegenheiten)
(Eidgenössisches Departement des Innern)
(Eidgenössisches Justizund Polizeidepartement)
Türkçesi: İsviçre Konfederasyonu İç İşleri Bakanlığı
Türkçesi: İsviçre Konfederasyonu Adalet ve Polis Bakanlığı
Bakan: Didier Burkhalter (FDP)
Bakan: Eveline WidmerSchlumpf (BDP)
4 - VBS
5 - EFD
6 - EVD
(Eidgenössisches Departement für Verteidigung, Bevölkerungsschutz und Sport)
(Eidgenössisches Finanzdepartement)
(Eidgenössisches Volkswirtschaftsdepartement)
Türkçesi: İsviçre Konfederasyonu Dış İşleri Bakanlığı Bakan: Micheline Calmy-Rey (SP)
Türkçesi: İsviçre Konfederasyonu Savunma, Halkın Korunması ve Spor Bakanlığı
Türkçesi: İsviçre Konfederasyonu Maliye Bakanlığı
Türkçesi: İsviçre Konfederasyonu Ulusal Ekonomi Bakanlığı
Bakan: Hans-Rudolf Merz (FDP)
Bakan: Doris Leuthard (CVP)
Bakan: Ueli Maurer (SVP)
7 - UVEK (Eidgenössisches Departement für Umwelt, Verkehr, Energie und Kommunikation) Türkçesi: İsviçre Konfederasyonu Çevre, Trafik, Enerji ve İletişim Bakanlığı Bakan: Moritz Leuenberger (SP)
İsviçre Hükümetinin Basın duyurusu.
PRESS NEWS
İşsizlik Sigortasında Yapılan Son Revizyona Karşı Referandum! Bern, 13.07.2010 - Zorunlu işsizlik sigortası yasalarında (AVIG, Arbeitslosenversicherungsgesetz), 19 Mart 2010 tarihinde işsizlerin aleyhine yapılmış olan değişikliklere karşı referandum için gerekli şartlar oluşturuldu. Toplanan, 75.874’ü geçerli 76.576 imza Federal Hükümet’e ulaştırıldı. 1711
Deutsche Zusammenfassung: Referendum gegen die Änderung vom 19. März 2010 des Bundesgesetzes über die obligatorische Arbeitslosenversicherung und die Insolvenzentschädigung (Arbeitslosenversicherungsgesetz, AVIG) Bern, 13.07.2010 - Das Referendum gegen die Änderung vom 19. März 2010 des Bundesgesetzes über die obligatorische Arbeitslosenversicherung und die Insolvenzentschädigung (Arbeitslosenversicherungsgesetz, AVIG) ist formell zu Stande gekommen. Von den 76’576 Unterschriften, die bei der Bundeskanzlei eingereicht worden sind, sind 75’874 gültig.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
25
ETKİNLİKLER www.pusulaswiss.ch
Eylül/September 2010
2010 Öğrenim Festivali’ne 7’den 70’e Herkes Davetli İsviçre’de 7’den 70’e bütün yaş kategorilerine eğitim ve öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu güzel ve ilgi çekici programlarla göstermek ve toplumun bireylerini yeni şeyler öğrenmeye teşvik etmek için her sene düzenlenen Öğrenim Festivali (Lernfestival), bu sene 10-11 Eylül, Cuma-Cumartesi günleri, İsviçre’nin çeşitli şehirlerinde yapılacak etkinliklerle gerçekleştirilecektir. İsvicre Türk Toplumu (İTT), İsviçre’de her sene düzenlenen Öğrenim Festivali (Lernfestival) etkinliklerine bu yıl 3. defa katılıyor. İsviçre’deki Türk derneklerinin Çatı Derneği ITT, bu yıl 10-11 Eylül tarihlerinde düzenlenecek olan 2010 İsviçre Öğrenim Festivali (Lernfestival 2010) etkinliklerine, 11 Eylül Cumartesi günü Zürich’te vereceği bir eğitim semineri ile katılacaktır. İsviçre’deki Türk toplumunun geleceği, özellikle 2. ve 3. nesil gençlerimizin ve çocuklarımızın çeşitli tehliklerden korunarak, çok iyi eğitilmelerine bağlıdır. Türk toplumunun, İsviçre cemiyeti içinde saygın bir yer alması gençlerimizin sağlıklı ve iyi yetişmesiyle mümkün olacaktır. ITT, bu sene, İsviçre Eğitim Festivali 2010 etkinliklerine, gençlerimizin ve çocuklarımızın eğitimi ve yetiştirilmesine ilişkin bilimsel açıklama ve tartışmaların yapılacağı bir seminerle katılıyor. ITT, gençlerimizin ve çocuklarımızın eğitiminin ve iyi yetiştirilmesinin öneminin vurgulanacağı seminere çok anlamlı bir başlık seçti: “Sağlam gençlik, güçlü toplum!” İki bölümden oluşan seminerin program akışı şöyle olacak: Gençlerimizin karşılaşacakları çeşitli tehli-
keler (sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılıkları) onların hem sağlığına hem de eğitimine çok büyük zararlar verecektir. İşte, bu konuyu hem gençlerimize hem de velilerimize anlatmak için seminerin birinci bölümünde; ‘’Toplumdaki Muhtemel Tehlikeler, Korunma ve Mücadele Yöntemleri’’ konusu işlenecek. Konuşmacı: Sosyal Pedagog Emine Sarıaslan, ( Forum für die Integration der Migrantinnen und Migranten / FIMM Başkanı) Ayrıca birinci bölümde çeşitli Workshop grupları oluşturularak konu üzerine inceleme ve düşünce alış-verişleri yapılacak. Seminerin ikinci bölümünde, içinde yaşadığımız toplumda çocuklarımızın ve gençlerimizin nasıl yönlendirebileceklerini, hangi konularda kendilerine yardım edilmesi gerektiğini ve bu konuda ailelere (velilere) düşen görevleri anlatan ‘’İçinde Yaşadığımız Toplumda Büyümek ve Yetişmek’’ başlıklı konu üzerine bir konuşma yapılacaktır. Konuşmacı: Matematik Öğretmeni Hürsen Yurtsever (ITT Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Komisyonu Başkanı) Her bölümün sonunda konuşmacılar ve
dinleyiciler arasında sorular müzakere edilecektir. Konuşmalar Türkçe olacaktır. Birinci bölümün sonunda bir mola verilecek ve programın sonunda Ramazan Bayramı (3.Gün) dolayısıyla bayramlaşma yapılacak ve katılımcılara zengin bir APERO verilecektir. Giriş Ücretsizdir.
Tarih : 11 Eylül 2010 Saat : 13:00 - 18:00 Yer : Buckhauserstr. 40 8048 Zürich Üyelerimizi ve ilgi duyan vatandaşlarımızı bu önemli etkinliğimize çok sayıda katılmaya davet ediyoruz. İsviçre Türk ToplumuBaşkanı Dr. Kahraman Tunaboylu 1737
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
26
ETKİNLİK TAKVİMİ
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
Zürih Kantonu Eylül Etkinlik Takvimi
Gazeteniz Pusula, Zürih’te yapılan konser, festival ve diğer çeşitli etkinlikler konusunda sizleri bilgilendiriyor. DİKKAT: Yakında diğer kantonların etkinlikleri de hem gazetemizden hem de internet sayfamızdan verilecektir!
03.09. Cuma günü, Brunch
Kahvaltı yapmaktan hoşlananların biraraya geleceği bu etkinlikte, güzel bir ortamda olmanın keyfini yaşayacaksınız. Başvuru çarşamba öğleden sonra 1.9. Telefon: 044 431 95 08 veya gzgruenau@gz-zh.ch. Saat: 09 -11.00 arası, Ücret: 9 frank (çocuklar 3 franktır.) Yer: GZ Grünau, Grünauring 18. (4 numaralı tramvay veya 78 numaralı otobüsle “Grünaustrasse” durağına kadar.) Genç Frida, Meksika’da bir trafik kazasında ağır yaralanır ve aylarca yatmak zorunda kalır. Ağrılarını resim yaparak hafifletir. Zamanla açılır; resimler doğar ve Frida Kahlo Meksika’nın en yetenekli ressamlarından birisi olur. Almanca alt yazılı film İspanyolca, Saat: 20.30, Giriş:10 frank / Kultur Legisi ile 6 frank’tır. Yer: GZ Loogarten, Salzweg 1.( 36, 67 ve 78 numaralı otobüslerle “Salzweg”durağına kadar) Daha fazla bilgi için: www.kino-etoile.ch
Etnoloji Müzesinde (Völkerkundemuseum) bulunan eski Botanik Bahçesi, Zürih’in en güzel mekanlarındandır. Burada çeşitli halkların ve kültürlerin, el sanatları ve dünyaya bakışlarını öğreneceksiniz. Sergiler, konferanslar, büyülü bir arşiv ve açık kütüphane ile ufkunuzun genişlemesi için sizlere muhteşem bir mekan sunuluyor. Yer: Völkerkundemuseum,Pelikanstrasse 40. (2 veya 9 numaralı tramvayla veya 66 numaralı otobüsle “Sihlstrasse” durağına kadar.9) www.musethno.uzh.ch
05.09. Pazar günü, Atölye Ziyareti
Ünlü heykeltraş Hermann Haller’in atölyesi (1880-1950) eylül ayında sanatseverlerin ziyaretine açıktır. Yizaretçiler sayısız figür, heykel ve alçı modellerini keşfedebilecekler. Pe-Pa Saat: 12.00 -18.00, giriş ücretsizdir. Yer: Atelier Hermann Haller, Höschgasse 6. ( 2ve 4 numaralı tramvaylar veya 33 numaralı otobüsle “Höschgasse” durağına kadar..
“Praderund knecht” ile Konser
Zürihli müzik grubu; halk, country, Amerikan ve Hint müzikleriyle müzikseverlere uzak ülkelerin sıcak ve egzotik havasını estirecek. Saat: 20.00, giriş serbesttir. Yer: Seebad Enge, Mythenquai 9. ( 5 numaralı tramvay ya da 161 veya 165 numaralı otobüslerle “Rentenanstalt” durağına kadar.) www.seebadenge.ch
07.09. Salı günü (...ve her salı günleri) ‘’Çocuklar Mutfakta’’
Her çocuk yemek yiyebilir; fakat yemeği pişirebilir mi? Bunu görmek isterseniz Karin Affentranger’in rehberliğindeki ‘Çocuklar Mutfakta’ etkinliklerini kaçırmayın! Çocukların, yemek pişirmeyi, kızartmayı ve hamur yoğurmayı nasıl da zevk alarak ve kolayca öğrenebileceklerini izlemek bir hayli zevkli olsa gerek. Başvuru: Her salı yapılan etkinliklere katılmak için bir önceki cumaya kadar, 044 321 06 21 telefonuna müracaat ederek bilgi alabilirsiniz. Saat: 09.30 - 10.30 arası. Yemek dahil olmak üzere ücret 6 frank’tır. Yer: Zentrum Krokodil, Winterthurerstrasse 537.( 7 veya 9 numaralı tramvaylarla “Heerenwiesen” durağına kadar.) www.zentrum-krokodil. ch
“SheilaShe Loves You” ile Konser
Basel’dan dört müzisyen genç, 7.9., 14.9. ve 21.9. Salı günleri gitarla melodik parçalar çalacaklar. Saat: 21.30 - 23.00, Giriş serbest. Yer: La Catrina, Kurzgasse 4. ( 8 numaralı tramvay veya 32 numaralı otobüsle “Helvetiaplatz” durağına kadar) www.lacatrina.ch
08.09. Çarşamba günü “Les Chauffeurs à pieds” den konser.
15.09. Çarşamba 14.00 -17.00 saatleri arasında Oyun Şenliği
“Frida” Sinema Filmi
04.09. Cumartesi Völkerkundemuseum (Etnoloji Müzesi) ve Eski Botanik Bahçe
“Les Chauffeurs à pieds” Québec’den geleneksel melodi ve neşeli, güldürücü şarkılarla konuklarını ağırlayacak. Saat: 20.00, N/F-Kimliği ile 3 franktır. (Fr. 30.-/25.-yerine). Yer: GZ Buchegg, Bucheggstrasse 94, im grossen Saal. (11 veya 15 numaralı tramvazlarla ya da 32 veya 72 numaralı otobüslerle “Bucheggplatz” durağına kadar.) www.folkclubzuri.ch
Zürih şehir polisiyle birlikte gerçekleştirilecek bu etkinliğe herkes davetlidir. Şiddet, yağmalama, öldürme ve ayırımcılığa tanık olanlar ne yapıyor? Böyle bir durumda yetişkinler ve gençler nasıl davranmalıdır? Bu etkinlikte, bir tiyatro canlı olarak sahnelenecek. Ve bu konuda yetişkinler bigilendirilecek. Başvuru: Hugo Schenk, Telefon: 044411 74 61 veya hugo.schenk@stp.stzh.ch. Saat: 8-19.30, katılım ücretsiz. Adres: GZ Loogarten, Salzweg 1. (Otobüsler: 35, 67, 78 durak: “Salzweg”.) www.gz-zh.ch
Çocuk Tiyatrosu,”Konuşan Kirpi”
Tanzhaus’da sezon gösterisi
7 yaş üstü çocuklar ve yetişkinler kirpilerin dünyasında eğlenceli bir oyuna davetliler. Kuklalar hikaye anlatacaklar ve şarkılar söyleyecekler. Saat: 18.30 - 20.00 arası, çocuklara giriş serbest, yetişkinlere 10 frank’tır. Adres: Kulturmarkt, Aemtlerstrasse 23. (Tramvay: 9 veya14, durak: “Goldbrunnenplatz” veya otobüs:32 veya 33 durak: “Zwinglihaus”.) Dansçılar; yeni sezon projelerini, dans sitilini ve çalışma biçimlerini dans gösterileriyle sunacak. Etkinliğin sonunda Apéro var. Saat: 19.00, giriş serbest. TanzhausZürich, Wasserwerkstrasse 129. (Tramvay: 4 veya13 durak: “Dammweg”.) www.tanzhaus-zuerich.ch
Her cuma öğleden sonra, sezonal ucuz çocuk elbise borsası yapılacak. Saat: 14.00 -18.00. Yer: Zentrum Krokodil, Winterthurerstrasse 537. (Tramvay: 7, 9 veya otobüs: 62,63, 79 durak:”Schwamendingerplatz”www.zentrum-krokodil.ch
11.09. Cumartesi günü, ZürcherKnabenschiessen
11.-13.09. tarihleri arasında “ZürcherKnabenschiessen” Zürih’in en eski halk festivalidir. Albisgüetli alanında gerçekleşecek olan festivalde çeşitli oyuncak trenler, standlar ve gösteriler olacaktır. Albisgüetli eğlenceli ve büyük bir alandır. 11-13.09.2010 tarihleri arasında 12 ve16 yaş arası yaklaşık 4000 genç erkek ve genç kız atış yapacaklar. 14.09.2010 Pazartesi günü atış kralı veya kraliçesi ödüllendirilecek. Bu tarihler arasında Zürih’teki bütün okullar tatil olacak. Saat: 11.00 - 24.00. Adres: Albisgüetli.Tramvay 13, durak “Albisgüetli”. www.knabenschiessen. ch
“IProfessionisti” Konseri
Grup, İtalyan-pop müziğini seslendirecek. Bar Rossi’de her ayın ilk cumartesileri. Saat: 21.00, Giriş serbest. BarRossi, Sihlhallenstrasse 3. (Otobüs 31, 32 durak “Militär-/Langstrasse”.) 11.-13.09. tarihleri arasında
14.09. Salı günü, Özel Tarzda Boyama
Boyamak, deney kazanmak ve bizzat denemek ister misiniz? Boya, kağıt, mala, tutkal ile çalışmak ve diğerlerinden ilham almak ne kadar zevkli olur kimbilir? Bunu MalOrt sunuyor. İsteğe göre çeşitli boyama ve çizim teknikleri kullanılıyor. Malzemeler hazırdır. Bilgi için: Ursula Marx, Telefon: 044 276 82 83 veya ursula.marx@gz-zh.ch.Daima Salı günleri, Saat: 14.00 -18.00, Üc-
Wildnis Park’ta Çocuklara Gezi
8-10 yaş arası çocuklara Wildnispark Langenberg’de buradaki vahşi hayvanlar gösteriliyor. Başvuru bir hafta önce yazılı olarak info@wildnispark.ch. Saat:14.30-15.15, katılım ücretsiz. Buluşma noktası Langenberg, ayılar bölümünde. WildnisparkLangenberg. S4 durak”Wildpark-Höfli”. www.wildnispark.ch
Eşekler ve midilli atlarıyla çocuklar ve gençler ormanda gezintiye çıkacak. Önce ateş yakılacak, ardından mola verilecek ve daha sonra evden getirilen yemeklerle piknik yapılacak. Ormandaki sesler dinlenecek. Başvuru Sekretariat des GZ Heuried. Buluşma noktası ahırda. Saat: 18.00 - 22.00, Ücret: 10 franktır. GZHeuried, Döltschiweg 130.Tram 9/14 durak “Heuried”. www.gz-zh. ch Jaz Akşamı Anna Känzig ve grubu çalacak. Konser sonunda DJ’nin gürültülü dans havaları başlıyor. Saat: 21.00, Giriş serbesttir. MehrspurMusic Club, Waldmannstrasse 12.Tram 11/15 durak “Bellevue”. www.mehrspur.ch
18.09. Cumartesi / Bisiklet tamiri-Atölye
Doğru gitmesi için her bisiklet bakım görmelidir! Bunun için bisikleti ve mümkünse kendi tamir takımlarınızı getirin. Tamirde ve bakımda bisiklet tamircisi destek olacaktır. Saat: 10.00 -12.00, Adres: GZ Schindlergut, Kronenstrasse 12. (Tramvay: 11,14 durak: “Kronenstrasse”.)
19.09. Pazar günü, Klasik Konser
Johann Sebastian Bach ve diğer bestecilerin eserleri org ve vurgulu çalgılar orkestrası tarafından yorumlanacaktır. Saat: 17.00, Giriş serbesttir. Kirche Bruder Klaus, Milchbuckstrasse 73.(Tramvay 9 veya 10, durak “Langmauerstrasse”.)
22.09. Çarşamba / Zürich Multimobil
22.- 26.09.2010 tarihleri arasında “Zürih Multimobil” etkinliği yapılmaktadır. “Hareketlilik ve Kültür” parolası altında Zürih şehir merkezinde çeşitli programlar düzenleniyor. Burası arabalara kapatılıyor, sadece çevre koruyucu araçlara izin veriliyor. Bütün program için bilgi adresi: www. multimobil.ch. Ücretsizdir. Zürche Innenstadt zwischen Central und Bellevue.
“Battlefield Band” ile Konser
İskoçya’dan Grup “Battlefield Band” 40 yıldan beri yaşıyor ve geleneksel İskoç müziğini canlı tutuyorlar ve zamana göre seslendiriyorlar. Saat: 20.00, N/F-Kimliği ile Fr. 3.- (Fr. 30.-/25.- yerine). GZ Buchegg, Bucheggstrasse 94, im grossen Saal.Tramvay 11/15 veya otobüs 32/72 durak “Bucheggplatz”.www.folkclubzuri.ch
24.09. Cuma günü,Lew Tolstoy Sergisinin Açılışı
Lew Tolstoy’un 100. ölüm yıl dönümünde Literaturmuseum Strauhof bir sergi ithaf ediyor. Açılışta yazar sesi ve dokümanter filmlerle canlandırılıyor. Film podiumdaki kokteylden sonra Strauhof’daki sergi bir Apéro ile gezilebilir. Saat: 19.30, Giriş serbest. Filmpodium, Nüschelerstrasse 11. Tramvay 6, 7,11,13 durak: “Rennweg”. Adres: Museum Strauhof, Augustinergasse 9. (Tramvay 6,7,11,13 durak “Rennweg”.) www.filmpodium.ch
Filmfestival “Regard Bleu”
Fotoğraflarla Karşılaşma
Dokümanter Film Festivali “Regard Bleu” çeşitli ülkelerden insan, kültür ve toplum konulu parçalar gösteriyor. Öğrencilerin çalışmalarının gösterimi 24.- 26. Eylül.2010 tarihleri arasında yapılacaktır. Gösterim saatleriyle program için: www.regardbleu.ch. web sayfasına bakınız. Bir gösterim bloguna giriş 5 frank - /Tagespass 10 frank / Festivalpass15 frank, N/F-kimliği ile giriş serbest. Yer: Völkerkundemuseum, Pelikanstrasse 40. (Tramvay: 2 ve 9, durak: “Sihlstrasse”.) Fotoğrafçı Christian Schwarz, çalışmalarından örnekler gösteriyor. Sanatçı yıllardan beri Zürcher Kreis 1’de kendi yakın çevresini fotoğraflıyor. Kamerasıyla günlük karşılaşmalardan başlıyor ve insan portreleri çekiyor. Bu akşam izleyicilere çalışmalarından bir bölümünü gösterecek. Saat:19.00, Katılım ücretsiz. Yer: GZ Altstadthaus, Obmannamtsgasse 15.(Tramvay 3 veya otobüs 31, durak “Neumarkt”.) www.gz-zh.ch
25.09. Cumartesi günü, Bina Festivali
10.09. Cuma günü, Çocuk Elbiseleri Borsası
Çocuklar için büyük oyun şenliği yapılıyor. Oyunların yanında çocuklar İsviçre Almancası ile ve üç farklı dilde “Tavşan ve Kirpi” masalını dinleyecekler: Saat: 14.30’da Rusça, Saat: 15.30’da Hollandaca ve Saat:16.30’da Japonca. Daha geniş bilgi için; Telefon: 044436 86 33 veya silvana.kohler@gz-zh.ch. arasında, katılım ücretsiz.er :SchulhausAltstetterstrasse, Altstetterstrasse 171.Tramvay 2 veya otobüs 35/78/80 durak “Lindenplatz”. www.gz-zh.ch
17.09. Cuma günü, Hayvanlarla Orman Gezisi
09.09. Perşembe günü, Şiddet Yerine Gezinti
ret 5 franktır KulturLegi ile 2 frank. Adres; GZ Wipkingen, Breitensteinstrasse 19a. (Tramvay: 13, durak: “Wipkingerplatz”.) www.kunstmarkt-wipkingen.ch
Kültür İstasyonu Affoltern, yıldönümünü kutluyor ve Bina Festivali’ne herkesi davet ediyor! Bütün bina açıktır, konserler, kısa filmler, bar, kresp ve kek gibi yemekler var. Saat 16.00’dan sonra, giriş serbest. Adres: KuBaA, Bachmannweg 16. (Otobüs: 32, durak: “Zehntenhausplatz” veya tren: S6, istasyon “Bahnhof Zürich-Affoltern”) www.kubaa.ch Sandra Rayne ile Konser Besteci ve müzisyen Sandra Rayne’nin, şarkılarını dinlemek isterseniz 25 09 2010 tarihinde saat 21.00’de, Mehrspur Music Club’de olmalısınız, giriş serbestir. Adres:Waldmannstrasse 12. (Tramvaylar: 11 ve15, durak: “Bellevue”.) www.mehrspur.ch
29.09. Çarşamba günü,Çocuk Tiyatrosu
“Lukky’s Kinderzauber Theater”da çocuklar sihirbazlık, palyaçoluk ve karından konuşma sanatı üzerine deneyler yaşayacaklar. Siz de olanlara aktif olarak katılabilirsiniz. Bilgi: Luciano Gerosa, Telefon: 079452 96 86. Saat: 15.00 -16.00, Giriş serbest. GZ Bachwiesen, Bachwiesenstrasse 40. (Otobüs: 67 ve 80, durak: “Untermoosstrasse”) www.gz-zh.ch
Açık Tiyatro Kursu
Quartierzentrum Aussersihl’de 29.09.2010 - 15.12.2010 tarihleri arasında her Çarşamba öğleden sonra 8 -13 yaş grubundaki çocuk ve gençlere tiyatro kursu verilecektir. Bu meşgale önerisiyle çocuklar oyun yoluyla kendi sosyal, yaratıcılık, konuşma ve ilişki yeteneklerini geliştirebilecekler. Katılımcı çocuklar kursta, hikayeler yaratacaklar, doğaçlama yapacaklar, değişik kıyafetler giyecekler ve bir oyun sahneleyecekler. Kursun sonunda herkese açık bir gösteri yapılacaktır. Kurs bütün çocuklara açıktır ve özel olarak Limmattal okul bölgesine yöneliktir.
Bilgi için: Verein für Austausch, Soziokultur und Theater (VAST), Telefon: 044 271 71 37. Saat: 13.4516.45, Kursa katılım ücretsizdir. Quartierzentrum Aussersihl, Hohlstrasse 67. (8 numarlı tramvayla veya 31 numaralı oto büsle “Bäckeranlage” durağına kadar gidilecek) 1811
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
Vitrin
1‘690.- CHF
990.- CHF
Yemek Masası
790.- CHF 1‘590.- CHF
Sideboard
Sandalye
850.- CHF
290.- CHF
160.- CHF Yemek Odası takımı
1
2
3 3‘500.- CHF
2‘290.- CHF
4
Yatak odası takımı
fiyatını sorunuz
Vitrin Lila
fiyatını sorunuz
5 Vitrin
890.- CHF
690.- CHF Sideboard 1‘050.- CHF
1‘990.- CHF 1‘290.- CHF
850.- CHF
Sideboard
Favola deri koltuk takımı 3‘990.- CHF
6
2‘990.- CHF
7
790.- CHF
590.- CHF
Beyaz Vitrin Seti
DİKKAT! Satın aldığınız ürünler en geç 1 ay içerisinde teslim edilir.
info@moebel-thema.ch - www.moebel-thema.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
1‘590.- CHF
28
KÜLTÜR VE SANAT
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
Fazıl Say, Arabesk Dinleyen Türk Halkından “Utanıyor, Utanıyor, Utanıyor!” ...böyle yazıyor Tages Anzeiger’in “Kültür” sayfalarının bir haber başlığında. Haberin altında da Fazıl Say’ın utançla dudaklarını büktüğü bir portresi ve yanında da müzik bilgisini küçümseyip yerdiği Sezen Aksu’nun resmi var. Tages Anzeiger gazetesi, dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say’ın Facebook’unda “abartılı duygusal, kültürsüz müzik” diye adlandırdığı arabesk müzikten ve o müziği dinleyen halkımızdan utandığını “Kültür” sayfasına baş haber yaptı. Fazıl Say sözü geçen Facebook’ta aynen şöyle yazmıştı: “Arabesk müzik, arabesk yaşam tarzının betimlemesidir. Aydınlığın, çağdaşlığın ve öncülüğün, sanatçılığın sırtına külfettir. Emek karşıtıdır, duyarsızlıktır ve yaratamamaktır! Etik dışı “yalan dolanla” doludur. Ortadoğu işi (?!) 3. sınıf acındırmaca, tembellik, yeteneksizlik, rant, çamur, muallaklıklar üzerinden yaşar. Arabesk müziği yapan yapsın! Bu sayfaya tek gık diyeni yukarıdaki sebeplerden hemen atacağım! Türk halkının arabesk yavşaklığından utanıyorum, utanıyorum, utanıyorum!” Fazıl Say’ın yukarıdaki sözlerini aynen yayınlayan TA, Say’ın, “Ortadoğu işi”, “tembellik, etik dışı, yeteneksizlik” gibi kavramları
Türk halkının arabesk yavşaklığı ile bağdaştırdığına dikkat çekti. Ayrıca Sezen Aksu ile ortak yaptığı bir sahne çalışmasından da söz edilen yazıda; Say’ın, Sezen Aksu’nun on tondan yedisini yanlış seslendirdiğini, detone ve kirli müzik yaptığını söylediğini de yazdı. Yazının devamında, Sezen Aksu’nun müziğini kastederek, “Patlıcan pişirmiyoruz, müzik yapıyoruz” dediği de belirtildi. Fazıl Say’ın, arabesk müziğin Doğu ve Batı’nın sentezi şeklindeki iddiayı yalanladığı, “Ben arabesk dinleyen bir Batılıya rastlamadım” sözlerindeki Batılıdan kastedilenin, Kemalist Türk elitleri olduğu yorumu yapıldı. Ayrıca her ay, ‘Ayın Irkçısı’nı seçen Marksist bir web sayfası, Say’ın, sözleriyle halkı arabesk müzik üzerinden aşağıladığını ve elitizmini birkez daha ortaya koyduğunu belirtti ve Ortadoğu halklarına ırkçı bakışıyla “Temmuz Ayı Irkçısı” adayları arasına aldı: Say, bu lis-
tede ikinci sıraya kadar çıktı. Hemen her cepheden ayrımcı ve ırkçı hatta faşist olarak yorumlanan sözlerinin aldığı tepkilere dayanamayan Fazıl Say, 19 Ağustos günü Facebook hesabını kapattı. Bitlerden özür dileyerek gitti... Arabesk müzikle ilgili söylediği sözlerden dolayı büyük tepki toplayan Fazıl Say, Facebook’taki profiline ‘’Bu twitter profili manen ve ruhen kapatılmıştır. Paylaşmayınpaylaşmıyalım. Yaşarız gider.” yazdıktan sonra, ‘Tüm bitlerden, yavrularını arabeskçilerle karşılaştırdığım için özür dilerim. Hata yapmışım’’ dedi ve twitter hesabını kapattı. 1785
FAKİRLİĞE KARŞI EN İYİ ÇARE EĞİTİM” İsviçre’de sosyal yardıma muhtaç insanların üçte birini çocuklar teşkil ediyor. “Fakirliğin çaresi eğitim...” Bu doğru sözler Bern şehrinin Sosyal İşler Dairesi Sosyal Güvenlik Müdürü hukukçu Felix Wolffers’e ait. İsviçre’de sosyal yardım alan muhtaç insanların sayısı sürekli artıyor. Devlet İstatistik Dairesi’nin verdiği bilgilere göre, 1990 senesinde İsviçre halkının %1,3’ü sosyal yardim alırken, bu sayı 2006 senesinde %3,3’e çıktı. Fakirlerin durumu ise işsizlikle bağlantılı olarak sürekli değişiyor (yalnız yaşayan bir kişinin aylık kazancı, 2200 Frank’ın altındaysa ya da dört kişilik bir ailenin aylık geliri 4650 Frank’ın altındaysa bu kişi ve bu aileler fakir kabul ediliyorlar). İşsizlikle bağlantılı olması nedeniyle İsviçre’de fakirlik her çalışanın başına gelebilecek bir durum olarak görülüyor. Felix Wolffers basına yaptığı açıklamada, sosyal yardıma bir kez muhtaç olunduğunda bu durumdan kurtulmanın çok zor olduğunu söyledi. Çünkü bu insanların tekrar iş yaşamına dönebilmelerini sağlayacak en kötü
kartlara sahip olduklarını da sözlerine ilave eden Wollffers mesleki eğitim üzerinde önemle durdu: “Sosyal yardım alan kimselerin genellikle çok az tahsilli olmaları onların genellikle sosyal yardıma muhtaç olmalarının da nedeni oluyor; uzun süre boş yere iş aradıktan sonra bu bürolara muhtaç olan bu insanların genellikle olan dil ve sağlık problemleri durumlarını daha da güçleştiren faktörler. Genel ekonomik durum düzeldiğinde sosyal yardıma muhtaç olanların sayısında da gerileme oluyor” diyen sosyal güvenlik müdürü sözlerine şunları ekledi: “Fakirliğe karşı en iyi sigorta iyi bir tahsil ya da sonradan yapılacak eğitim…“ Ama eğitimi olmayanların ya da bir meslek öğrenmemiş olanların ümitsizliğe kapılmalarına da gerek yok, İsviçre sosyal bir ülke ve yaşamlarına sahip çıkmak isteyen insanlara pek çok olanaklar sunuyor, tüm olanakları zorlamakta ya da denemekte yarar var. Mesela parası az olduğu halde yüksek eğitim yapmak isteyen gençler devletten burs (Stipendien) ve-ya daha farklı eğitim yardımları alabilirler. Sosyal sigortalardan
da bu tarz yardımları almak mümkün. Özellikle de sosyal yardım alan bir ailenin çocuklarının meslek yaşamına hazırlanması çok önem taşıyor. Ayrıca
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
sosyal yardım alınan sosyal bürolar da yeniden iş hayatına başlanabilmesi için sistemli yardımlar yapıyor. 626
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
30
ŞİRKET TANITIMI
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
Aslanlar Group Sizi Didim’de Ev Sahibi Yapıyor! Türkiye’de, Ege kıyılarında gayrimenkul sahibi olmak isteyen okurlarımıza yararlı olacağını düşündüğümüz bir haber hazırladık. Haber: Yılmaz Akan Ege’nin eşsiz doğal güzelliklerine sahip kıyılarında; doğa, deniz ve bol güneş eşliğinde yaşamayı, tatillerimizi geçirmeyi hangimiz istemez ki... Ege’nin dünyanın çok az yerinde rastlayabileceğimiz mükemmel kıyılarında bir eve sahip olmak, istisnasız herkesin isteyeceği bir şeydir. Yaşam standartlarımızı karşılayacak, Ege’nin doğal güzelliklerine uygun bir evin sahibi olmak için satış ve satış sonrası danışmanlık hizmetlerine başvurabileceğimiz pek çok şirket bulunmaktadır. Bir evde, konfor içinde yaşamak güzeldir; ama kişinin içinde rahatça yaşayacağı kendine uygun evi bulması her zaman kolay değidir. Bu yazımızda 2002 yılından beri çalışmalarını başarıyla sürdüren ve uygun fiyatlara konut satışı yapan Aslanlar İnşaat ve Emlak Şirketini sizlere tanıtacağız. Abdullah Aslan ve Nihat Aslan’ın kurduğu ve başta bir aile şirketi olan Aslanlar İnşaat Emlak’a sonradan bir İngiliz vatandaşı olan David Gibbins’da katılmış ve şirket Aslanlar Group ve DMG Construction olarak kısa sürede büyük yol katetmiş. İngiltere’de doğan ve gayrimenkul sektöründe otuz yıllık bir birikime sahip David Gibbins DMG Construction’un dört yıldır işletmeciliğini yapıyor. İngiliz vatandaşlarına Türkiye’nin Ege kıyılarında gayrimenkul satmak için de lisans alan David Gibbins 9 yıldır Türkiye’de yaşıyor. Bünyesinde bir çok temsilcilikler, en kaliteli elemanlar, tasarımcılar ve pek çok iş danışmanları bulunduran Aslanlar Group, Ege kıyılarında kendi sektöründe ilk sıralarda yer almaktadır. Aslanlar Group, müşterilerine satın alma ve inşa etme işlemlerinde; kalitesinden, tutarlılığından ve dürüstlüğünden hiç ödün ver-
meden beklentileri karşılamaya odaklanmış ve daima müşterilerinin memnuniyetini önemsemiştir. Profesyonel ekibiyle fark yaratarak müşterilerilerinin hayatlarına değer katmaya odaklanan Aslanlar Group, müşterilerine zamanında anahtar teslim etmeyi ilke edinmiş bir şirket. Anahtar teslimi başlangıç ve bitiş değil, müşteri ile uzun süreli, yeni, verimli bir ilişki anlamına geliyor. Aslanlar Group DMG Properties’ten bir gayrimenkulu satın aldığınızda, tüm sorunlarınız ve problemleriniz için size ücretsiz danışmanlık hizmeti verilmektedir, ayrıca gayrimenkulünüzle ilgili, avukat, fatura, temizlik, havuz bakımı v.s. gibi tüm soru ve sorunlarınızı sizin adınıza takip edip çözüme kavuşturuyor. Gerektiğinde müşteri ile sözleşmelerin tamamlanması için, düzgün bir geçiş sağlamak için, birlikte hareket etmek, mevduat ödemeleri, sözleşmeler, yerel sözleşmeler, bilgi sorgulama işlemlerini internet üzerinden karşılıklı yapabiliyor.
daire ve villa projelerinde müşterilerinin taleplerini ve beklentilerini ekip çalışanları ile paylaşmalarına önem veriyor.
İçinde rahatça yaşayacağınız bir evin beklentilerinizi tam karşılayabilmesi için profesyonellerce yapılmış olması şart. Kullanıma tümden hazır bir evin yapılması için tasarım, deneyim, bilgi ve hayal gücü gereklidir. Aslanlar Group DMG Properties, müşterilerine en kaliteli hizmeti vermek için projelerini gerçekleştirecek mimarları, mühendisleri ve müşteri beklentilerini aşan tasarımlar hazırlamak için hizmet ve teknik personel oluşturmaya çok önem veren bir anlayışı benimsemiş. Aslanlar Group DMG Properties’ın profesyonel ekibi tüm kontrol ve denetimlerini, inşaat sitelerinde, detaylı ve projeye uygun bir şekilde müşterilerinin hayatlarını kolaylaştırmak için yaparlar. Avrupa Standartlarını aşan, en iyi malzemeleri kullanarak modern ve geleneksel standartları dikkate alarak, tüm lüks
Aslanlar Group DMG Properties’in mevcut projelerini incelemeden konut satın almayın. İsviçre’den birçok vatandaşımızın uygun fiyatlarla konut satın aldığı ve memnun kaldığı Aslanlar Group DMG Properties, sizleri Didim’de bekliyor. Şirketin internet sayfasına girip mevcut projeler hakkında bilgiler alabilir, satış ofisini arayarak seyahat tarihinizi belirleyebilirsiniz.
Aslanlar Group DMG Properties yalnız evinizi inşaa etmekle kalmıyor, ihtiyaç duyulan, mobilya, mutfak peketleri, perde, ev tekstil, beyaz ve elektronik eşya vb. eşyaları da satıyor. Hayatı kolaylaştırmak için neredeyse her şeyi içeren paketler hazırlayan Aslanlar Group DMG Properties, müşterilerini hiçbir konuda yormayan ve her türlü detayı en ince ayrıntısına kadar düşünen profesyonel bir şirket.
Sizi en iyi şekilde karşılayıp ağırlayacak olan şirket yetkililerinin ne kadar profesyonel çalıştıklarını kendi gözlerinizle görün.
Aslanlar Group / Didim/Aydın Telefon: +90 256 813 85 95 Abdullah Aslan:+90 5332448370
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
www.aslanlaremlakofisi.com info@aslanlaremlakofisi.com 1813
31
SAĞLIK www.pusulaswiss.ch
Eylül/September 2010
WHO: “Sünnet AIDS’in Bulaşma Rizikosunu Azaltıyor!” WHO’nun, Dünya AIDS Konferansı’nda yaptığı, heteroseksüel erkeklerin, Müslüman dünyasında sünnet adı verilen bu küçük operasyon sayesinde HIV virüsündan %60 oranında korunabileceklerine ilişkin açıklamaları, sünnetin yayılma alanını genişletmeye başladı. Güney Afrika’da Yasa dışı yapılan sünnetler nedeniyle 20 erkek çocuğu yaşamını kaybetti. Cenevre / Kapstadt - 20 Güney Afrikalı erkek çocuğu, Eastern Cape Provinz’inde yapılan yasa dışı sünnetlerden sonra yaşamlarını kaybettiler. WHO uzmanlarının yaptığı açıklamaya göre her yıl sünnet sezonu başladığında pek çok erkek çocuğu kaçak yapılan sünnetler sonucunda yaşamını kaybediyor. Bugüne kadar kaçak sünnet nedeniyle hayati tehlike geçiren 60 erkek çocuğu sağlık çalışanları tarafından kurtarılabildi. WHO’nun Üreme Sağlığı Araştırma Anabilim Dalından Dr. Tim Farley, “Güney Afrika’nın bu kırsal bölgelerinde yapılan sünnet ayinlerindeki sorun yapılan kesimden kaynaklanmıyor. Çocuklar kesimden sonra susuz ve gıdasız olarak izole ediliyorlar. Bunun sonucu ise ölümcül oluyor...” dedi. Bugüne kadar bu bölgede hayatları kurtarılan 60 çocuğun arasından dört tanesinin üreme organlarının komple olarak ampute (kesmek) edilmesi gerekti. WHO’nun açıklamalarına göre, erkek sünnetinin AIDS hastalığına karşı güçlendirmesi ve bu hastalığın yayılmasını azaltması, Güney Afrika’da eğitimsiz sünnetçilerin ve “operatör doktor”ların ortaya çıkmasına ve kaçak sünnetlerin artmasına neden oldu. Güney Afrika Hükümeti bu eğitilmemiş “sünnet uzman(?)”larına sert bir savaş başlattı. Farley’in açıklamasina göre hükümet, bu kaçak sünnetleri engellemek, ayin-
lere abartısız bir standartla izin vermek ve sünnet sonrası tedavi uygulanması gibi önlemler getirecek. Kim kaçak sünnet yaparsa hapsi boylayacak. Tim Farley, “Bilimsel araştırmalar sonucunda, sünnetin HIV bulaşma rizikosunu oldukça azalttığı tespit edildi.” dedi. Bu müdahalenin tıp eğitimli medisyenler tarafından ve hijyen faktörlerine titizlikle uyularak yapılmasının şart olduğu da vurgulandı. Sünnette “Gelenek” ve “Modern” tartışmaları... Güney Afrika’nın kırsal bölgelerinde bugüne kadar yasal olmayan yollarla ve eldeki olanaklarla yapılan sünnet ayinlerinde pek çok çocuk yaşamını kaybetti; yalnızca geçtiğimiz yıl ölen çocukların sayısı 91’di, yüzlercesi de hastanelere getirilerek kurtarıldılar. Bu bölgede haziran ve temmuz sünnet sezonu ama kasım ve aralık aylarında da sünnetlerin ve ayinlerin yapıldığı oluyor. En büyük problem de anne ve babaların, bu ayinleri yasa dışı olarak düzenleyenler tarafından baskı görmesi. Ayrıca Farley, Güney Afrika’da, tüm dünya ülkelerinde yasak olan ve tıbbi olarak hiçbir şekilde haklı açıklaması olmayan kız sünnetinin de yapılmakta olduğunu açıkladı. Sünnet Doğu Avrupa’da da yayılıyor... 20.07. 2010 tarihinde Birleşmiş Milletler ve çok sayıda uzman kişi erkek sünnetinin Doğu Avrupa ve Güney Afrika’da yayılmaya
devam ettiğini açıkladılar. Heteroseksüel erkeklerin, Müslüman dünyasında sünnet adı verilen bu küçük operasyon sayesinde HIV virüsundan %60 oranında korunabilecekleri açıklamaları, sünnetin yayılma alanını genişletmeye başladı. Dünya Sağlık Organizasyonu WHO’dan David Okello’nun Viyana’daki Dünya AIDS Konferansı’nda yaptığı açıklamaya göre, “Bu metotun (sünnet derisi kesimi) HIV’ya karşı korunma sağladığına ilişkin yeterince kanıt” var. Buna rağmen sünnetin “doğal bir kondom” olarak görülmemesi konusunda da ikaz etti. Bu metotun şimdiye kadar hep tavsiye edilmiş olan korunma önlemleri ile tamamlanmasının gerektiğini de belirtti. Yani “Ben sünnetliyim, bana AIDS bulaşmaz” rahatlığına katiyen düşmemek gerekiyor. Uluslararası
Nüfus
Hizmetleri
Deutsche Zusammenfassung. WHO - Mit Beschneidung gegen HIV-Infektionen Studien zeigen laut den Fachleuten, dass dieser Eingriff das Risiko einer HIV-Infizierung bei heterosexuellen Männern um 60 Prozent verringern kann. «Es gibt genügend Beweise dafür, dass die Methode wirksam ist», sagte David Okello von der Weltgesundheitsorganisation (WHO) bei der Weltaidskonferenz in Wien. Gleichzeitig warnte er davor, die «Zirkumzision» als Alternative zum Kondom anzusehen: «Natürlich ist diese Methode kein , sondern muss mit anderen Präventionsmassnahmen kombiniert werden.»
Organizasyonu’ndan (Population Services International / PSI) Krishna Jafa, 2015 yılına kadar Afrika ve Sahara ülkelerinde yeni doğan erkek bebeklerin ve yetişkin erkeklerin %80’inin sünnet edilmesi önlemiyle, 2025 yılına kadar 4 milyon kişinin HIV’ya yakalanması engellenebilir.
korkunun ve olayın kriminalleştirilmesinin hastalıkla mücadeleyi zorlaştıracağına dikkat çekildi. Daha sonra, “Hastalığa yakalanan kişiler ve yakınları toplumun anlayışsız tavırları nedeniyle durumlarını gizliyorlar, danışmanlık olanaklarından yararlanmıyorlar, test yaptırmıyorlar denildi.
Doğu Avrupa ülkelerinde Aids süratle yayılıyor...
Doğu Avrupa ve Santral Asya ülkelerinde hastalığa yeni yakalananlar sürekli artıyor. Hastalığa yakalananların %80’i 30 yaşın altında. Unicef raporlarına göre, 2006 yılından beri Rusya’nın bazı bölgelerinde hastalığın 700 oranına kadar yükseldiği kaydedildi.
Unicef’in açıklamasına göre, Doğu Avrupa ve Santral Asya ülkelerinde çocuklar, gençler ve kadınlar arasında Aids süratle yayılmaya başladı. Şu anda bu iki bölgenin dünyada Aids’in yayılmaya devam ettiği tek bölgeler oldukları da belirtildi. Bu ülkelerde özellikle de toplumun dışında yaşayan genç insanlar Aids hastalığına yakalanıyorlar. Dünya AIDS Konferansı’nda, yetimler evlerinde büyüyerek, normal bir yaşama yeterince hazırlanamamış olan genç insanların, sokak çocuklarının, küçük yaştaki fahişelerin ve daha çok genç yaşlarda ümitsizlik nedeniyle uyuşturuculara alışanların arasında bu hastalığın son derece süratle yayıldığı belirtildi. Bu çocukların ve gençlerin suçlanmalarının, itilmelerinin, yok sayılmalarının haksızlık olduğu, bu kişilerin yardıma ve anlayışa ihtiyacı oldukları vurgulanarak, yardım ve anlayış yerine
Altı gün süren Viyana’daki Dünya Aids Konferansı’na 20.000 araştırmacı, doktor, politikacı ve çeşitli organizasyonların temsilcileri katıldılar. Konferansın ana amacı; hastalıkla savaşa devam edilmesiydi. Ayrıca uzman kişiler, virüse karşı savaşta nerede olunduğunun ve bunun daha da iyileştirilmesinin ve mümkün olduğunca çok hastaya yardım ve ilaç sağlanabilmesinin açıklama ve tartışmalarını yaptılar. Şu anda 33 milyon kişinin Hi- virusü taşıdığı, bunların 22 milyonunun Güney Afrika’da olduğu ve yılda yaklaşık 2 milyon insanın Aids’den öldüğü de konferansta verilen bilgiler arasındaydı. 1738
Ölmüş Hayvanları Klonlayıp, Satıyorlar!
ABD’de gıda olarak tüketilecek sığırlar, ölü sığırlardan klonlanıyor. Et kalitesini ölçmek üzere uzmanlar, kesilmiş ineklerden örnekler ve klonlama için kullanılmak üzere en iyilerinden hücreler aldı. Geçenlerde İngiltere’de klonlanmış ineklerin yavrularının ve bunlardan elde edilen sütün satıldığı, çiftliklerde klonlanmış onlarca hayvanın yaşadığı ortaya çıkmıştı. ABD’de uygulanan ve ‘diriltme’ adı verilen teknik, önde gelen hayvan klonlama şirketi J.R. Simplot tarafından gerçekleştiriliyor. Idaho merkezli şirketten Bradey Hicks, “İstediğimiz belli karakteristiklere sahip hayvan ölülerini belirliyoruz; ama o hayvan için artık çok geç olmuş oluyor. Ama klonlama ile onu diriltebiliyoruz” diyor. ABD’de klonlanmış hayvan eti besin zincirine küçük ölçekte girdi. 100 milyon çiftlikte aşağı yukarı 1000 klon var. ABD Gıda ve İlaç Yönetimi’nin, klonlanmış hayvanların etinin ve sütünün tüketilmesinin gü-
venli olduğunu söylese de, süpermarketler ve klonlanmış ürünlere gizli bir yasak uyguluyor. ABD’nin önde gelen hayvan klonlama şirketi ViaGen’nin başkanı Mark Walton, tarımda klonlamanın eninde sonunda tüm dünyada yaygın hale geleceğini savunuyor. Klonlanmış hayvanın etinden ya da klonlanmış hayvanın yavrularından elde edilen ürünlerin zararlı olduğuna dair bir kanıt yok; ancak Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu bu konuda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini söylüyor.
Uzmanlar, laboratuvarda üretilen yapay etin de 10 yıl içinde raflardaki yerini alaca-
ğını düşünüyor. 1781
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
32
SİNEMA
Eylül Ayı Sinema Filmlerinden Seçtiklerimiz
Eylül/September 2010
Avatar
02 Eylül 2010 sinemalarda 3 boyutu sinema severlerle buluşturan ve büyük ilgi gören Avatar, Oscar kazanarak bu başarısını perçinlemişti. Hayranları filmin Blu-Ray versiyonu için beklerken yönetmen James Cameron’dan ilginç bir haber geldi. Avatar: Special Edition adıyla filmin yenilenen bir versiyonun vizyona gireceğini söyleyen Cameron, 8 dakikalık ekstra bölüm ile Pandora gezegeninde yeni aksiyon sahneleri ve yeni yaratıkları göstereceklerini belirtti.
www.pusulaswiss.ch
The Last Exorcism
Peder Cotton Marcus Louisiana’da Sweetzer’ın çiftliğine vardığında, her zaman yaptığı şeytan kovma ayinlerinden birini gerçekleştireceğini düşünmektedir. Marcus, cemaatindeki insanlar için ayini görüntülemeye karar vermiştir. Sweetzer’ın kızı Nell’in ruhu, kötü bir iblisin eline geçmiştir. Genç kız, kötü ruhun esiri haline gelmiştir. Marcus, ayine başladığında, daha önce karşılaşmadığı türden bir kötülükle karşı karşıya kaldığını anlayacaktır. Ne var ki, bırakmak için artık çok geçtir.
Diyarbakır Çocukları The Town/ Kasaba 23 Eylül 2010 sinemalarda
Doug, istedikleri ne varsa çalan ve ortalığı silip süpüren bir hırsız çetesinin ismi konmamış lideridir. O güne kadar Doug ve takımı arasında herhangi bir sorun yaşanmamıştır. Ancak yaptıkları son banka soygunu tüm dengeleri değiştirecektir; çünkü aralarında rehine aldıkları banka müdürü Claire vardır. Claire, kaçırılmasından dolayı ilk başta büyük endişe duyar. İlk korkuyu atlattıktan sonra ise Doug ile tanışır ve ondan hoşlanmaya başlar. Birbirleri arasında bir çekim alanı başlayan Doug ve Claire’in ilişkisi çetenin huzurunu kaçıracaktır.
9 Eylül 2010 sinemalarda
Miraz Bezar’ın yönettiği ve Şenay Orak, Muhammed Al, Hakan Karsak ile Berivan Ayaz’ın oynadığı “Min Dit” bir aile dramını anlatıyor. Filmin konusu şöyle: “DiyarbakırBatman yolunda, karanlık bir mayıs gecesinde, 10 yaşındaki Gülistan ve kardeşi Fırat’ın hayatı acı bir şekilde değişir. Gazeteci olarak çalışan baba ve anneleri çocukların gözleri önünde öldürülür. Geriye sadece 6 aylık kız kardeşleri Dilovan kalır. Kısa bir süre sonra teyzeleri de kaybolunca Gülistan ve Fırat kendi başlarına kalır, Diyarbakır’ın sokaklarında yaşamaya başlar ve onlara yardımcı olan Zelal ile dedesiyle tanışırlar. Gülistan, hayatını bir fahişe olarak sürdüren Dilan’la arkadaş olup,ona eşlik eder. Bir gün ise Gülistan`nın müşterilerinden biri anne ve babasının katili olduğunu anlar ve Diyarbakır çocukları ile birleşip intikam almaya karar verir.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
Resident Evil Afterlife / Ölümden Sonra 16 Eylül sinemalarda Dünya virüsün etkilerinden sarsılıp insanlar zombilere dönüşürken, Alice (millaJovovich) sağ kalanları bulup onları kurtarma macerasına devam ediyor. Umbrellayla olan savaşı yeni boyutlar kazanıyor, fakat Alice beklenmedik eski bir arkadaşından yardım alıyor. Yeni bir yol buluyorlar ve bu yol zombilerden uzak Los Angeles’daki bir sığınağa gidiyor. Fakat şehre vardıklarında şehir binlerce zombi ile dolu olmaktadır. Alice ve arkadaşları ölümcül bir tuzağa doğru adım atmaktadır.
The American/ Amerikalı 16 Eylül 2010 sinemalarda
Kiralık katiller arasında Jack, yıllar içinde usta mertebesine yükselmiş, acımasızlığıyla tanınan birisi olmuştur. İsveç’deki işi beklediğinden farklı bir şekilde sonuçlanır. Sıradaki işi onun son işi olacaktır. Her görevden sonra yaptığı gibi küçük bir İtalyan kasabasında kendine yarattığı “vaha”da inzivaya çekilir. Bu kasabada “ölüm”den bir süreliğine de olsa uzaklaşmaktadır. Kasabanın rahibi Peder Benedetto’yla bir dostluk kurar. Aynı sırada, kasabada tanıştığı Clara isimli genç kadınla da yakınlaşır.Yeni görevini ona Belçikalı bir kadın bildirecektir. Jack, Clara’yla başlayan ilişkisi yüzünden konsantrasyonunu kaybetmektedir ve bir tetikçi için en tehlikeli şey açık vermektir.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
34
BİLİM & TEKNOLOJİ
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
Apple’ı Kurtaran Türk
Apple, iPhone 4’teki sinyal problemini çözmek için Boğaziçi Üniversitesi mezunu Türk fizikçinin projesini kullanacak. Apple, marka itibarını zedeleyen ve 175 milyon dolar ek maliyet çıkaran iPhone 4’teki anten sorununu tekrar yaşamamak için Boğaziçi Üniversitesi mezunu Türk fizikçi Atakan Peker’in geliştirdiği “esnek metal”i kullanmayı düşünüyor. Geçen hafta ABD’de Liquidmetal Technology şirketiyle kontrat imzalayan ve tüketici elektroniği ürünlerinde bu materyali kullanma adına özel bir anlaşma yaparak bu alanda tüm hakları kullanma hakkını alan Apple, iPhone 4’ün yeni sürümlerinde ve iPhone 5’in anteninde metali kullanacak. Şirket bunun yanı sıra diğer ürün gruplarında da (iPad, Macbook) bu metalle tasarıma ağırlık verebilecek. iPhone’un yeni modellerinde kullanılacak olan yeni form verilmiş metal, GSM anteninin bulunduğu bölüm kapatıldığında esneyerek antenin kapanmasının önüne geçerek sinyal problemi yaşanmasına engel olacak. Atakan Peker, “güçlü plastik” olarak adlandırdığı bu materyalin gö-
rünüm olarak diğer metallerden farkı olmadığını söyledi. Milliyet gazetesinin haberine göre, Peker’in geliştirdiği ürün titanyum veya paslanmaz çelik gibi metallerden 10 kat daha esnek yapıda, çok daha hafif ve iki kat dayanıklı. Diğer metallere göre en önemli dezavantajı ise yoğun kullanım alanı olmadığından fiyatının pahalı olması. Atakan Peker, esnek metalin orjinal formülünü geliştiren biri olarak Apple’un bu teknolojiyi kullanacak olmasından dolayı gurur duyduğunu belirtti. Patentlerle 40 milyon dolar kazandı Esnek metal teknolojisini keşfeden Peker, 13 yıl Liquidmetal firmasın-
da çalıştı. Master tezini hazırlarken şirkete adım atan ardından ürün geliştirme aşaması sonraki yıllarda da şirkette teknolojiden sorumlu Başkan Yardımcılığı pozisyonuna kadar yükselen Peker, şu anda Washington State Üniversitesi’nde “İleri Düzeyde Materyaller” dalında bölüm başkanı olarak görev yapıyor. Elinde “esnek metal” teknolojisi dışında 30’a yakın patenti bulunduran ve bunların çoğunu endüstrinin kullanımına sunan Atakan Peker, son 5 yılda bu patentlerden 40 milyon doları aşkın gelir elde etti. Peker’in geliştirdiği bu materyal, lüks saat markalarının yanı sıra NASA ve savunma sanayi, uzay araçları ve zırh delici kurşun alanında da kullanılıyor. 1812
Atakan Peker
Canlılar Yerine Makinelerle Karşılaşabiliriz
Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması (Seti) projesinde yer alan üst düzey bir gökbilimci, dünya dışı varlıkların izini süren insanların beklenenin çok dışında bir ihtimali de göz önünde bulundurmaları gerektiğini belirtti. Seti projesinde yer alan gökbilimci Seth Shostak, insanların uzayda “bilince ve duygulara sahip makinelere” rastlayabileceğini belirtti. SETI, uzayda Dünya benzeri gezegenlerden gelecek radyo sinyallerini yakalamayı amaçlayan bir proje. Ancak Shostak, uzaylıların radyo teknolojisini çoktan aşarak, yapay zeka teknolojisine geçmiş olabileceğini öne sürdü. Shostak, Acta Astronautica isimli dergideki akamedik yazısında, uzayda “biyolojik” yaşama rastlamaktan çok yapay zekaya sahip varlıkları tespit etme olasılığının daha yüksek olduğunu savundu. SETI kapsamında hayata geçirilecek Allen projesi toplam 350 teleskoptan oluşuyor. FARKLI BİR SENARYO SETI projesinde yer alan gökbilimcilerin çoğu, uzaylı varlıkların bulundukları doğal ortam sayesinde çok farklı kimyasal özelliklere sahip olabileceğini, hatta insanlara
kıyasla biyolojik seviyelerinin çok değişik olabileceğini savunuyor. Bilim insanları çok uzun bir süre uzaylı varlıkların evrim sürecinin basamaklarına tabi olduğunu ve biyo-kimyanın sınırları içinde gelişen, belli bir süre canlı kalan, üreyerek çoğaldığını kabul etti. Shostak’a göre, evrim süreci uzaylı varlıklara bulundukları gezegenin dışına çıkabilmelerini sağlayan iletişim yeteneklerini sağlayacak yeterli zamanı verdiği gibi, bu süreçte teknoloji onu geliştiren ırkları gölgede bırakacak noktaya gelmiş olabilir. Shostak BBC’ye yaptığı açıklamada, teknolojinin gelişim gösterdiği zaman ölçeklerine bakıldığında radyoyu keşfeden insanlığın bu icadından birkaç yüzyıl sonra düşünen makineler üretme noktasına geldiğini belirtti. İnsanlığın ortaya koyduğu bu örneğe dayanıldığında, uzayda düşünen makinelerin evrimini sağlamış olan bir süreç gerçekleşmiş ise
insanlık ilk olarak onları keşfeden “biyolojik” varlık değil ancak onların ürünü makinelerden gelen sinyallerle karşılaşabilir. Samanyolu Galaksisi’nin bilinmeyen köşelerinde makineler yaşıyor olabilir. HAREKETLİ HEDEF İngiltere’nin Leeds kentindeki Metropolitan Üniversitesi’nde akademisyen olan bir başka SETI araştırmacısı John Elliott, 50 yıldan beri uzaydan gelecek radyo sinyallerini yakalamak için faaliyet gösteren SETI’nin, insanların teknolojik gelişim süreciyle uzaydaki diğer medeniyetlerin gelişme sürecini takip etmek açısından iyi bir gösterge olduğunu belirtti. Elliott, “Kesinlikle peşinde olduğumuz şey evrimsel hareketli bir hedef” diyerek teknolojik gelişim sürecinde olan uzaylı medeniyetlerin izinde olduklarını belirtti. Shostak ve Elliott, düşünebilen uzaylı makinelerden elde edile-
cek sinyallerin biyolojik varlıklarınkine kıyasla deşifre edilmesinin daha güç olabileceğini, ancak böyle bir şey elde edilmesi halinde çok önemli yeni keşif yollarına sahip olacaklarını belirtti. Shostak, yapay zekâya sahip uzaylı varlıkların, makinelerin enerji ihtiyaçlarını karşılayacağı madde ve enerjinin bulunduğu bölgelere göç
etmesinin bekleneceğini söyledi. Bu da, SETI’nin galaksilerine merkezinde veya sıcak, yeni oluşmuş yıldızlarda yapay zekâlı uzaylıların izine rastlayabileceği anlamına geliyor. Her iki gökbilimci de biyolojik varlıkların araştırıldığı yerler yerine uzayda makinelerin bulunuyor olabileceği yerlerin incelenmesi gerektiği görüşünde. 1798
Türk Araştırmacılar, 7. Nötron Yıldızını Keşfetti
Dünya’dan 40 bin ışık yılı uzakta, bugüne kadar varlığı uzayda bilinmeyen, patlama özelliğine ve yüksek manyetik enerjiye sahip “7. Nötron Yıldızı” Türk araştırmacılar tarafından keşfedildi.
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Ersin Göğüş, liderliğini yürüttüğü ve aralarında aynı üniversitenin öğretim üyesi Dr. Yuki Kaneko’nun yer aldığı ekibin yeni bir nötron yıldızı keşfettiğini bildirdi. Göğüş, bu nötron yıldızının bugüne kadar keşfi yapılan 7. nötron yıldızı olduğunu söyledi. Dünya’ya uzaklığı 40 bin ışık yılı mesafede olan 7. nötron yıldızının adının, “SGR J1833 0832” olduğunu bildiren Göğüş, yıldızın çok hızlı bir dönme periyodunun bulunduğunu, (ekseni etrafında
7,5 saniyede bir kez) belirterek, yıldızın bu özellikleriyle diğer nötron yıldızları arasında farklı bir yeri olduğunu da sözlerine ekledi. Yeni nötron yıldızının saniyenin onda biri süresinde gerçekleşen patlama nedeniyle fark edildiğine işaret eden Göğüş, keşfe ilişkin şu bilgileri verdi: “Ekibimiz, ilk olarak NASA’nın Swift uydu teleskobu ile patlamayı keşfetti. Yine NASA’nın Chandra ve RXTE uydu teleskopları ile takip ederek yeni keşfettikleri nötron yıl-
dızının genel özelliklerini ortaya çıkardı. Keşfettiğimiz 7.nötron yıldızının manyetik alanı, güneşin manyetik alanının 18 milyar katına eşit. Saniyenin onda birinden de kısa süredeki patlamada yaydığı enerji güneşin 1 saniyede yaydığı enerjiden on milyon kat daha fazla.”
güneşten 10 bin kat daha fazla olduğunu kaydeden Göğüş, “Evrendeki en kuvvetli mıknatıslar olan nötron yıldızlarındaki patlamalar, saniyenin onda biri kadar sürüyor. Bu kadar kısa sürede, güneşin neredeyse bir yılda yaydığına eşit miktarda eşit enerjiyi yayıyor” dedi.
Göğüş, maddenin en yoğun halde bulunduğu yapılar olan nötron yıldızlarının çok kuvvetli manyetik alanlara sahip olduğunu belirtti.
Astrofizikçilerin şimdiye kadar 6 tane çok kuvvetli manyetik alana sahip ve yüksek patlama özelliği gösteren nötron yıldızını keşfettiğini dile getiren Göğüş, bu yıldızların ilk üç tanesinin 1979’dan beri bilindiğini,
Bu yıldızlardan manyetik alanları en düşük olanların bile çekim gücünün
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
dördüncüsünün 1998’de, beşincisinin 2008’de, altıncısının 2009’da bulunduğunu söyledi. Böylece Türkiye, bu keşifle, evrenin gelişim sırlarının çözümü için uzayı gözlemleyen pek çok ülkenin bilim gündeminde yer aldı.Türk araştırmacılar, yıldız keşfinin ardından pek çok araştırma merkezinden astrofizikte ortak araştırmalar yapma teklifi aldı. Keşif, önümüzdeki ay “The Astrophysical Journal” dergisinde yayımlanarak literatürdeki yerini alacak. 1633
BİLİM & TEKNOLOJİ www.pusulaswiss.ch
35
Eylül/September 2010
İsviçreli Profesörün Enerji Üreten Pencere Buluşu
İsviçre Lozan Federal Teknoloji Enstitüsü’nden Profesör Michael Gratzel, geliştirdiği sistem sayesinde Milenyum Teknoloji Ödülü’nün sahibi oldu. Elektrik üretebilen pencere yapımında işe yarayabilecek türde güneş panelleri geliştiren Gratzel, 800 bin euro tutarındaki ödülünü Helsinki’de düzenlenen bir törenle aldı. Pil şarj eden sırt çantası gibi çeşitli ürünler de geliştiren Profesör Gratzel, kazandığı ödülün, yeni araştırmalarına katkı sağlayacağını söyledi. Profesör Michael Gratzel’in geliştirdiği sistem, bitkilerin ışığı enerjiye dönüştürme biçimlerini yani doğal fotosentez sürecini temel alan, tek güneş enerjisi üretim modeli olduğu belirtiliyor. Finlandiya Teknoloji Akademisi’nden yapılan açıklamaya göre, Profesör Gratzel’in geliştirdiği ‘Gratzel Hücreleri’ güneş enerjisi elde etmeyi daha ekonomik bir hale getiriyor. Akademi Başkanı Dr. Ainomaija Haarla, bu icadın yenilenebilir enerji için ekonomik açıdan, büyük ölçekli çözümler sunma potansiyeli olduğunu söyledi. Panelde nano teknolojiden yararlanıldığı belirtildi. Yeni teknolojide kullanılan nanokristal filmlerdeki parçacıkların çok küçük olması, ışığın kırılmasını önlediğinden pencerelerde kullanılabilmesini sağlayan bir özellik olarak sunuldu. Profesör Gratzel, bu teknoloji ile -mesela- New York’taki yüksek gökdelenlerin birer güneş jeneratörüne dönüştürülebileceğini söyleyerek buluşunun önemini açıklıyor. 1632
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
36
İSVİÇRE TARİHİ
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
İsviçre Tarihi 28. Bölüm 1. Dünya Savaşı Sonrası Dönemi Yirminci yüzyıl, milyonlarca insanı yeni özgürlüklere ve daha iyi bir yaşama doğru taşırken, birçoklarına da görülmemiş acılar tattırdı. İnsanlık, yüzyılın başında patlak veren Birinci Dünya Savaşı’yla tarihte görülmemiş yıkıntı ve acılarla karşılaştı. Ancak insanlık bu korkunç faciayı unutma olanağı bulamadan aynı şeyleri İkinci Dünya Savaşı’nda bir kez daha yaşamak zorunda kaldı. Bu olaylar sonucu dünyamız temelden sarsıldı ve barışcıl duygular büyük yara aldı. Nitekim, ünlü İngiliz tarihçi Eric Hobsbawm “Kısa 20. Yüzyıl (1914-1991)” adlı kitabında iki dünya savaşını ve sonrasını şöyle değerlendirmiştir: “1914’ten İkinci Dünya Savaşı’nın ertesine kadar yaşanan bir ‘’Felaket Çağı’’nı, yirmi beş ya da otuz yıl süren bir olağanüstü ekonomik büyüme ve toplumsal dönüşüm izledi. Bu dönüşüm insan toplumunu muhtemelen kıyaslanabilir, kısalıkta herhangi bir başka dönemden daha derin bir biçimde değiştirdi. Geriye bakıldığında bu dönem bir ‘’Altın Çağ’’ olarak görülebilir. Bu dönemin 1970’lerin başında sona erdiği neredeyse dolaysız biçimde görüldü. Yüzyılın son bölümü, yeni bir dağılma, belirsizlik ve kriz, Afrika, eski SSCB ve Avrupa’nın önceki sosyalist bölümleri gibi dünyanın geniş bölgeleri için bir ‘’Felaket Çağı’’ oldu”. İnsanlığın yeni “felaket çağları” yaşamaması için olayların bilinmesinde ve yorumlanmasında büyük yarar vardır. Olaylardan ve özellikle iki dünya savaşından gerekli “derslerin” çıkartılmasının, kıyısında bulunduğumuz üçüncü bin yılın şekillenmesinde katkısı olacaktır. İtalyan tarihçi Leo Valiani’nin dediği gibi, “Yüzyılımız, adalet ve eşitlik fikirlerinin kazandığı zaferin daima kısa ömürlü olduğunu, ama özgürlüğü korumayı başarırsak her şeye her zaman yeniden başlayabileceğimizi de kanıtlıyor”. Dünya Barışının Sağlanması Girişimleri 1919 -1939 yılları arasında yaşanan olaylar dünyamızı adım adım bir dünya savaşına doğru sürüklemiştir. Zira, Birinci Dünya Savaşı sonunda yapılan antlaşmalar Avrupa’nın ve dünyanın güçler dengesini yeniden düzenlemişti.
Hazırlayan: Hüseyin Türkkan
Avusturya-Macaristan, Alman ve Osmanlı İmparatorluklarının dağılması uluslararası alanda önemli boşluklar yaratmıştı. Bu imparatorlukların paylaşılması için yapılan antlaşmalar ve kurulan statü bir düzen sağlamamıştı. Barış antlaşmalarındaki haksızlık ve adaletsizlikler, başka bir büyük savaşın gerekçesi olarak görülmüştür. Bu nedenle antlaşmaların ilk yıllarından itibaren barışın sürekliliğini sağlamak üzere çeşitli önlemler alınmak istenmiştir. Milletler Cemiyeti’nin Kurulması Birinci Dünya Savaşı sırasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Wilson, barışın korunması için bir uluslararası örgütün kurulmasını gündeme getirmişti. Nitekim, savaştan sonra toplanan Paris Barış Konferansı’nda uluslararası örgütlenmeyi gerçekleştirmek üzere gerekli girişimler başlatılmıştı. Konferansın 15 Ocak 1919 tarihli oturumunda Milletler Cemiyeti’nin kurularak barış antlaşmalarında yer alması kararlaştırılmıştır. Bu oturumda ayrıca oluşturulacak bir komisyonun da Milletler Cemiyeti’nin sözleşmesini hazırlaması istenmiştir. Böylece uluslararası barışın, kurulacak bir örgütle korunması konusunda önemli bir adım atılmıştır. Oluşturulan komisyonun hazırladığı sözleşme (misak) 28 Nisan 1919’da Konferansın Genel Kurulu’nda kabul edilmiştir. Bu çalışma sonucu Milletler Cemiyeti kurulmuştur. Cemiyet’in sözleşmesinin başlangıç bölümünde genel amaçlar ve üyelerin yüklendikleri sorumluluklar sıralanmıştır. Buna göre: • Savaşa başvurulmaması konusunda birtakım yükümlülüklerin kabul edilmesi • Gizlilikten uzak, adaletli ve onurlu uluslararası ilişkilerin sürdürülmesi • Hükümetlerin bundan böyle uluslararası hukuk kurallarına kesinlikle uyması • Örgütlenmiş halkların karşılıklı ilişkilerinde adaletin korunması ve antlaşmalardan doğan bütün yükümlülüklerin yerine getirilmesi. Sözleşmenin diğer maddelerinde de üyelik, cemiyetin yapısı, barışın sürekliliğinin
Briand-Kellogg Paktı sağlanması, antlaşmalar, uluslararası ilişkiler vb. konulara yer verilmiştir. Bu sözleşme, Paris Barış Konferansı’nda yenilen devletlerle yapılan antlaşmalara “Birinci Bölüm” olarak konulmuştur. Buna göre, Cemiyet’in sözleşmesi ilk olarak Versailles Barış Antlaşması’na sokulmuştur. Merkezi Cenevre olan Milletler Cemiyeti, uluslararası sorunların çözümlenmesinde bir odak olarak düşünülmüştür. Ancak, Cemiyet büyük devletlerin etkisi altında kaldığından karşılaşılan uluslararası sorunları çözememiştir. Bu nedenle 1930’lu yılların başlarından itibaren durumu sarsılmış ve güven duyulan bir kurum olmaktan çıkmıştı. Locarno Antlaşması Almanya, Versailles Antlaşması’nca belirlenmiş tamirat ve tazminat konusunda birtakım kolaylıklar sağlamak için Fransa’yla iyi ilişkiler kurmak istemiştir. Bu nedenle Alman Hükümeti, 1925 yılının Şubat ayında Fransa’ya bir nota vererek, bir karşılıklı güvenlik paktı kurulmasını önermiştir. Bunun üzerine, 5 Ekim 1925’te Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Belçika, Polonya ve Çekoslovakya Locanro’da bir araya gelerek görüşmeler yapmışlardır. Görüşmeler sonucunda, 16 Ekim 1925’te hazırlanan Locarno Antlaşması, 1 Aralık 1925’te Londra’da imzalanmıştır. Locarno Antlaşması’yla Almanya, batı sınırlarının, diğer bir ifadeyle Fransa ve Belçi-
ka sınırlarının kesin ve sürekli olduğunu kabul etmiştir. Bunun yanında, antlaşmaya imza atan devletlerin savaştan korunması ve bu devletler arasında çıkacak her türlü anlaşmazlığın barış yoluyla çözümlenmesi amaçlanmıştır. Locarno Antlaşması, kısa vadede Avrupa’daki siyasi gerginliği azaltmasına rağmen, uzun vadede Versailles Antlaşması’nın “öngördüğü düzenin” iflasına yol açmıştır. Briand-Kellogg Paktı Fransız Dışişleri Bakanı Aristide Briand, ABD’nin Birinci Dünya Savaşı’na girişinin 10. yıldönümünde (1927) Avrupa’da, Fransa’ya özel bir prestij sağlamak amacıyla, ABD ile Fransa arasındaki ilişkilerde savaşı yasa dışı ilan eden karşılıklı bir taahhütte bulunulmasını önermiştir. ABD Dışişleri Bakanı Kellogg ise, Fransa’ya verdiği yanıtta, Amerika’nın sadece Fransa ile değil, bütün dünya devletleriyle böyle bir taahhüdün yapılmasından ve savaşın yasa dışı ilan edilmesinden yana olduğunu bildirmiştir. Kellogg’un bu önerisini kapsayan Briand-Kellogg Paktı, 27 Ağustos 1928’de ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Polonya, Belçika ve Çekoslovakya arasında imzalanmıştır. Briand-Kellogg Paktı ile savunmaya dayanmayan savaş kanun dışı ilan edilmiş ve ülkelerarası ilişkilerde barışçı yollara başvurulması esas alınmıştır. Ancak, Pakt uzun ömürlü olmamış 1930’lardan sonra Almanya, İtalya ve Japonya’nın saldırgan tutumları, Pakt’ın işlevini
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
ortadan kaldırmıştır. İtalya’da Faşist Rejimin Kurulması İtalya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra büyük bir ekonomik çöküntü içine girmiş. Ülkede sosyalizm ve komünizm gibi akımlar güçlenmiştir. Bunun yanında toplumsal ve ekonomik sorunların giderek artması, 1919’da Benito Mussolini önderliğinde kurulan Faşist Parti’nin büyümesine de yol açmıştı. Paris Barışı’nda küçük düşürüldüğü öne sürülen İtalya’yı güçlendireceği, Roma İmaparatorluğunu yeniden kuracağını ve ülkedeki sol muhalefetle mücadele edeceğini belirten Faşist Parti, 28 Ekim 1922’de Napoli’den Roma üzerine yürüyerek büyük bir atılım gerçekleştirmiştir. Faşist Partisi’nin “Kara Gömleklileri” tarafından gerçekleşen bu olay üzerine hükümet, istifa etmiş başkanlığa Mussolini getirilmiştir. Mussolini’nin kurduğu faşist yönetim, aşırı ulusalcılığı (milliyetçiliği) esas aldığından, kısa bir süre sonra demokrasiyi ortadan kaldırmıştır. Ülkedeki diğer ırklardan olan kişileri zorla İtalyanlaştırmaya çalışmıştır. Roma İmparatorluğu’nun yeniden kurulması için de, Akdeniz çevresinde sömürgeler elde etmeye yönelmiştir. Mussolini’nin Anadolu’yu da içine alan bu yayılma politikası, Türk-İtalyan ilişkilerinde gerginlik yaratmıştır. Ancak, İtalya’daki faşist yönetim 1930’lu yıllarda taleplerini arttırarak saldırgan politikasını sürdürmüştür. 1810
Uygun fiyata kaliteli ürünler! Denner Hindi Salamı
Sucuk
500 gr.
2 x 2240 40 gr.
4.95
3.30
Argeta ekmek üstü
Kore Strudel hamuru
• Ton balıg˘ı • Tavuk eti 95 gr.
2.95
1.85
Vegeta baharat karıs¸ ımı Yes¸ il zeytin çekirdeksiz, 400 gr.
Macaristan’dan biber ezmesi acı, 160 gr.
500 gr.
! t a y fi l e z Ö
3.20 yerine
2.50
% 21 tasarruf Kampanyalar 25 ile 31 Ag˘ ustos tarihleri arasında geçerlidir. Bu ürünler tüm Denner s¸ubelerinde mevcut olmayabilir. Stoklarımız sınırlıdır. www.denner.ch
1.95 ˙I svic¸ re’nin Discount Marketi
4.35
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
500 gr.
38
UNİA
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
14 Haziran 2011’de Hizmet İş Kolu Konferansı Kadınlar Greve Gidecekler Asgari ücret gerekli
Unia Sendikası Hizmet İş Kolu Konferansı, yaz öncesi yaptığı toplantısında, asgari ücretlerin yasa düzeyinde belirlenmesinin bir gereklilik haline geldiği ve yüksek kazanç sağlayanlardan daha fazla vergi alınması gerektiği kararını aldı.
Unia Kadın Konferansı yeniden iş bölümü istedi. Haziran ayında 100 delege ile Murten’de toplanan Unia Sendikası 5. Kadın Konferansı, çalışma süresi politikası çerçevesinde, ücretli ve ücretsiz çalışma, yeniden iş bölümünün gündeme getirilmesi gibi konuları görüştü. ‘kadınların işleri bitmez; ama kadınlar olmadan da işler yürümez’ diyerek konuşmasına başlayan Unia Sendikası kadın sorumlusu sekreteri Corinna Schaerer, çalışan kadınların ayrıca ücretsiz Unia Sendikası üyesi olan 42.000 çaolarak, yemek yapma, alışveriş, ev temizliği, çocuk bakımı gibi ev işlerini de lışanın 82 temsilcisi ile toplanan konyaptıklarının unutulmaması gerektiğine dikkat çekti. Her cephede grev Gelecek yıl, 14 Haziran 2011’de kadın grevinin 30. yılının kutlanacağını dile getiren kadın delegeler, bu tarihte yeniden, ücretli ve ücretsiz işlerde bir iş bölümü için, bir kadın grevi örgütlenmesi çağrısında bulundular. Bir gün sürecek olan bu grevde, kadınların hem ücretli hem de ücretsiz işlerini tam veya kısmi olarak bırakması teklif edildi. ‘2011 Kadın Grevi’ adı altında başlatılacak çalışmalar için sendikanın çalışmaları başlatması kararlaştırıldı. Bu çerçevede Unia Sendikası’nda çalışan kadınların çalışma sorunları da ele alındı. Gerek toplantı saatlerinin kadınların ihtiyacına göre yeniden düzenlenmesi gerekse de çocuk bakımı imkanlarının art-
tırılması gibi konular gündeme getirilerek, kadınların sendikal çalışmalara daha etkin katılmasının teşvik edilmesi istendi. 65 yaşında emekliliğe hayır! Kadın Konferansı ayrıca iki ayrı kararnameyi de tartışarak kabul etti. Bunlardan ilki, kadınların ihtiyaçlarına tam olarak cevap verecek çocuk bakım imkânlarının ve bunların kalitesinin yükseltilmesi oldu. Diğeri ise hükümet tarafından, kadınların emekli olma yaşını 65’e çıkarmak isteyen yasa değişikliğine karşı mücadele oldu. Emekli sigortasında yapılacak 11. değişiklik çerçevesinde hükümetin yaptığı bu hazırlıkları başlatmak için sendikanın faaliyete geçmesi talep edildi. 1806
Bonservisle İlgili Sorular Çalışmakta olduğum iş yerinden bonservis verilmesini talep ettim. Talebime cevap olarak bonservisin; ancak iş yerinden ayrıldıktan sonra verilebileceğini söylediler. Bu konudaki yasaların belirlemesi nedir? Bonservis, sizin şu anki iş yerinizde nasıl çalıştığınızı, daha sonraki iş yerine göstermeniz için size verilen bir belgedir. Bu konuda Yasa (İsviçre Borçlar Yasası Madde 330a) işverenin, işçinin istemesi halinde her zaman böyle bir belge vermesinin zorunlu olduğunu belirtiyor. Başka bir deyişle, işveren iş yerinden ayrılmadan da böyle bir belgeyi vermek zorundadır. Bu genel olarak bir ‘ara bonservis’ olarak adlandırılır. İş yeri bana, çalışmam hakkında kötü bir bonservis verdi. Buna karşı ne gibi haklarım vardır ve neler yapmalıyım? Bir bonservis, sadece gerçekleri yansıtmak, tam ve anlaşılır bir şekilde, başka bir anlama çekilmeyecek şekilde net bir şekilde yazılmak zorundadır. Yasaya göre, bu belgenin iyi niyetli olarak yazılmış olması, yani başka bir iş bulma konusunda size sorun çıkarmayacak bir şekilde olması gereklidir. Verilen bu bonserviste değişiklik istendiğinde öncelikle, bunu hazırlayan kişi ile bu konu görüşülmelidir. Bir anlaşma sağlanamadığında, ne gibi değişiklikler istendiği belirtilerek İş Mahkemesi’ne müracaat edilebilir.
Bonserviste neler yer almalıdır? Bonservis, bir çalışanın nasıl çalıştığı ve neler yapabildiğini gösteren bir belge olarak anlaşılır. Bir iş yerinde çalışıldığı süre içinde bu konularda işçinin davranışlarının belirtilmesidir. Aşağıdaki konular bir bonserviste mutlaka olmalıdır. • Çalışanın kimliği ile ilgili tam bilgiler • İşverenin adı ve adresi • İş yerinde çalışma süresi (giriş ve çıkış tarihleri) • Çalışanın görev ve sorumluluklarının tam olarak neler olduğu • İş yeri hiyerarşisi içinde işçinin tam olarak nerede olduğu • İş değiştirme ve terfi durumları ve bunların tarihleri • Çalışanın yaptıkları: Tam olarak belirtilmeli, gerçekleri yansıtmalı, tarafsız ve tam anlaşılır olmalıdır. • Çalışanın davranışları: İş yerindeki üstüne karşı, çalışma arkadaşları ve varsa kendi altında çalışanlara ve müşterilere karşı davranışlar belirtilmelidir. Bunlardan bir tanesi hakkında bir bilgi yoksa bu olumsuz anlamda anlaşılır. İş yerinden ayrılırken verilen Bonservis’te ise, çıkış gerekçesi, eğer işçi tarafından belirtilmesi istenmiyorsa yazılmaz, bu gerekçe, işçinin istemesi halinde yazılabilir. 1804
ferans, sendikaların lanse ettikleri Asgari Ücret Yasa teklifinin, bu iş kolu için önemine dikkat çekti. Otel, lokanta ve satış iş kollarında ücretlerin, ortlama ücretlerin altında olduğu biliniyor. Buna ek olarak bu iş kolunda genel olarak, toplu iş sözleşmesi ile belirlenmiş bir bağlayıcı asgari ücret bulunmuyor. 4000 frank asgari ücret Sendikaların bu konuda bugüne kadar verdikleri mücadele, bu hedefe ulaşmanın ancak bir yasa önerisi ile mümkün olacağını göstermektedir. Bu yasa teklifinde yer alan asgari saat ücretinin 22 frank veya aylık ücretin 4000.frank olması da delegeler tarafından olumlu olarak kabul edildi. Bu yasa teklifinin hayata geçirilmesi ile bu iş kolunda çalışan 400.000 işçinin, in-
sanca bir yaşama yetecek bir düzeye yükselmesi mümkün olacak. Servet vergisi
İş kolu düzeyinde pek çok sorunun da tartışıldığı konferansta, ayrıca yine sendikalar tarafından lanse edilmesi beklenen, yüksek kazançların da vergilendirilmesini amaçlayan yasa önerisi de tartışmaya açıldı. Konferans öncesi Unia Sendikası, diğer sendika ve kurumlara bir çağrı yaparak, geniş bir birlikle bu yasa önerisini tartışmaya açmıştı. Unia Sendikası, dünya çapında derin bir ekonomik krizin çıkmasında büyük sorumluluğu olan üst düzey yöneticilerin, bu sorumluluğu yüklenmek yerine kendilerini mükafatlandırmak için aldıkları ücret ve primleri kriz süresinde de arttırdıklarını tespit etmişti. Buna karşın gerek İsviçre’de gerekse de diğer ülkelerde son yıllarda yapılan değişikliklerle, yüksek kazanç sağlayanların vergilerinin düşürülmesi sağlandı. Bu şekilde krizin sorumlulusu olanlar bir sefer değil iki sefer mükafatlandırılmış olmaktadırlar. Tartışmaya açılan bu yasa önerisi ise yüksek kazanç sağlayanlardan, daha fazla vergi alınmasını talep etmektedır. 1805
Yabancı Düşmanlığı ve Irkçılığa Karşı
Haziran ayı sonunda sendikalar, göçmen kuruluşları ve diğer ilerici kurumların çağrısı ile 5000’den fazla insan, Bern’de yapılan mitinge katılarak, İsviçre’de artan ırkçı saldırıları protesto ettiler. Miting için yapılan çağrı bildirisinde, göçmenlerin bazı hakları istismar ettikleri iddia edilerek, göçmenlerin temel haklarına saldırıldığına dikkat çekilmekteydi. ‘’Herkes için Özgürlük, Eşitlik ve Onur’’ sloganı ile yapılan mitinge katılanların talepleri de bu doğrultuda oldu. Mitinge katılanlar taşıdıkları pankartlarda, ‘kağıtsız’ göçmenlerin yasallaştırılmasını, ilticacılara saldırıların durdurulmasını, ırkçı şiddetin önlenmesini talep ettiler. Kosova ile İsviçre arasındaki sosyal sigortalar anlaşmasının yeniden yürürlüğe konulması da talepler arasında yer aldı. Göçmenlerin en büyük kurumu olarak da anılan Unia Sendikası, gerek mitingin hazırlıklarında gerekse de katılımda önde gelen örgütlerden biri oldu. Mitingin bittiği Bundesplatz’da Unia Sendikası adına bir konuşma yapan C. Anliker, eylül ayında işsizlik sigortası konusunda yapılacak halk oylamasının göçmenler açısından önemine dikkat çekerek, oy hakkı olanları oy kullanmaya çağırdı. Bu yıl içinde yine halk oylamasına sunulması beklenen, suç işleyen göçmenleri sınır dışı etme yasa teklifi de pek çok konuşmacı tarafından eleştirildi. SVP tarafından tamamen oy avcılığı için lanse edilmiş olan bu yasa pek çok açıdan uluslararası anlaşmaları ayaklar altına alıyor. Mevcut Ceza Yasası’nda bu konuda yeterinden fazla cezalandırma imkânı varken, sadece göçmenler için ek bir madde getirilmek istenmesi de eşitlik prensibine ters düşmektedir. Bir suç işleyen insanın, ce-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
binde nasıl bir pasaport olduğuna bakılmadan cezalandırılması gibi temel hukuk ilkeleri bile bu yasa önerisi tarafından dikkate alınmamaktadır. ‘’Yasal dışlama’’ Pro Integra kurumu sözcüsü Faton Topalli’de yaptığı konuşmasında, ırkçılığın artık İsviçre’de normal karşılanmaya başladığına dikkat çekerek, değişik düşünenlerin baskı altına alınması ve ayrımcılığa tabi tutulmasının da arttığını dile getirdi. Öte yandan herkesin sürekli olarak bir entegrasyondan bahsetmesine karşılık, bunun tam tersi sonuçlar yaratacak yasa önerilerine tavır almamasının anlaşılacak yanı olmadığı da konuşmacı tarafından vurgulandı. Kağıtsızlar yasallaştırılsın SP Milletvekili Ada Marra ise öncelikli çözülmesi gereken sorunların başında kağıtsız göçmelerin durumlarının yasallaştırılması olduğuna dikkat çekti. Bugün ikinci hatta üçüncü kuşak kağıtsız göçmenlerin olmasının, sorunun acil bir çözüm beklediğinin bir göstergesi olduğuna dikkat çeken Marra, Parlamento’nun bir an önce bu konudaki önerileri dikkate alarak, yeni bir yasa çıkarması gerektiğini belirtti. Yaklaşık 100’e yakın kuruluş tarafından desteklenen bu miting, herhangi bir olay çıkmadan sonuçlandı. 1802
39
SAĞLIK www.pusulaswiss.ch
Eylül/September 2010
Yiyeceklerdeki Renklendiriciler Çocuklarımızın Sağlığını Tehdit Ediyor! Kimisi kıpkırmızı bir kalp şeklinde, kimisi sapsarı limon, kimisi küçücük bir portakal... Hele o iştah açıcı rengiyle muz şekli verilmiş olanları! Dairesi’ne müracaat ederek, Avrupa Birliği’nin konuya ilişkin yasalarının İsviçre’ye de uyarlanmasını talep ettiler.
19 Temmuz 2010 - Sevimli ve iştah açıcı motifler verilmiş şekerlemelerin bir renk cümbüşüne çevirdiği şekerci vitrinlerini seyretmekten zevk almayan var mı? Marketlerin şekerleme köşelerinin önünden sevgili çocuklarımıza bir külah renkli şekerleme almadan geçivermek kolay mıdır, hele çocuğumuz da yanımızdaysa? Bir de çocuğumuzun eline tutuşturduğumuz külahtan hiç değilse bir tanesini ağzımıza atmamak hiç mümkün değildir. Kiosktan sadece bir sigara ya da sadece bir gazete almayı kim başarabilmiştir, o yaldızlı paketlerdeki ya da şeffaf kavanozlardaki renkli renkli ekşili, tatlılı pestilimsi şekerlemeleri göre göre... En tatlı sevmeyenlerin bile baştan çıkmasını sağlayan en birinci neden de bu parlak bonbon renkleridir. Ne var ki bu çekici bonbon renklerini veren renklendirici maddeler sayesinde bu yiyecekler bazen de gerçek bir kimyasal boya kokteylidir.
15 yıldır İsviçre’de yasak olan Tatrazin isimli Azo renklendirici maddesinin bazi belirli durumlardaki kullanımı, 2002 yılından beri serbest bırakıldı. Oysa Azo renklendiricileri ne üreticiye ne de tüketiciye bir fayda sağlıyor. Bunlar, şekerlemelerin, şekerli içeceklerin ve hamur ürünlerinin çocukların dikkatini çekici şekilde renkli hazırlanmalarından başka hiçbir işe yaramıyor.
Tüketicilerin Dikkatine! Şekerli içecekler ve şekerlemeler satın alırken içindekilere dikkat ediniz! Azo renklendirici maddelerini numaralarından tanıyabilirsiniz: E 102: Tatrazin E 110: Sunsetgelb, Gelborange (Sunset sarısı, Sarı portakal)
Üç tüketici koruma organizasyonu (SKS, FRC ve ACSI) satın aldıkları 55 çeşit üründen 19’unda Azo renklendiricileri tespit ettiler. Avrupa Birliği 20 Temmuzdan itibaren gıda ürünlerinde bulunan Azo boya maddelerini tehlike işareti ile belirtmeye başlamasına rağmen, İsviçreli yetkililer bunu gereksiz buluyorlar. Avrupa Birliği ülkeleri içeriğinde Azo boya maddeleri ya da Chinolingelb (Chinolin sarısı) olan şekerlemelerin üzerine tehlike işaretiyle birlikte; “Çocukların aktivitelerini ve dikkatlerini olumsuz etkileyebilir” yazısı koymaya başladılar. Avrupa Parlamentosu yiyecek maddelerinde kullanılan katkı maddeleriyle ilgili yasalarda büyük değişiklikler yaparak, ürünün içindeki katkı maddelerinin 20 Temmuz 2010 tarihinden itibaren bir “ikaz işareti” ile birlikte belirtilmesine karar verdi. Renkli ve dikkat çekici ürünlerin en birinci tüketicisi olan çocuklar ve gençler aynı zamanda da sağlık açısından kolayca etkilenen çok hassas tüketiciler olarak belirtildiler. Hatta tüketici koruma organizasyonları bu ürün-
E 122: Azorubin, Carmoisin E 124: Ponceau, Cochenlinerot A (Cochenline kırmızısı A) E 129: Allurarot AC
lerin yasaklanmasını istiyor; SKS Yöneticisi Sara Stalder, “ Özellikle genç tüketicilerin sağlıklarını tehlikeye soktuğu bilinen bu şüpheli katkı maddelerinin herşeye rağmen kullanılıyor olması anlaşılır bir şey değil.” diyor. Oysa üreticiler sentetik katkı maddeleri yerine doğal maddeler kullanabilirler. Şu anda doğal katkı maddeleri ile üretilmiş pek çok şekerleme mevcut. Yukarıda sözü edilen üç tüketici koruma organizasyonu, Azo renklendirici katkı maddelerinin hala ne kadar yaygın olarak kullanıldığını ortaya çıkarmak için bir piyasa araştırması yaptılar. Perakende satış yapan marketlerden (Coop, Migros, Denner, Aldi ve Kiosklar), çoğunlukla gençle-
Deutsche Zusammenfassung. In der EU müssen Süssigkeiten mit Azofarbstoffen ab morgen mit einem Warnhinweis versehen werden Sie sind süss, bunt aufgemacht und enthalten ab und zu einen wahren Farbstoffcocktail: Eine Markterhebung der drei Konsumentenschutz-Organisationen SKS, FRC und ACSI zeigt, dass von 55 gekauften Produkten immerhin 19 sogenannte Azofarbstoffe enthalten. Einen Warnhinweis, wie ihn die EU auf den 20. Juli hin einführt, erachten die Schweizer Behörden weiterhin als unnötig. Produkte, welche Azofarbstoffe oder Chinolingelb enthalten, müssen in der EU ab morgen Dienstag mit einem Warnhinweis gekennzeichnet werden: „Kann Aktivität und Aufmerksamkeit bei Kindern beeinträchtigen“. Das EU-Parlament hat die EU-Gesetzgebung zu Lebensmittelzusatzstoffen entsprechend geändert und verfügt, dass die Lebensmittel mit diesen Zusatzstoffen ab dem 20. Juli 2010 mit dem Hinweis gekennzeich-
rin ve çocukların müşteri oldukları 55 ürün satın aldılar: Bu ürünlerin paketleri rengarenk, süslü ve özellikle çekici renklerle hazırlanmış olup, çocuklarla gençleri özellikle çeken çizgi kahramanların figürleri ile süslenmiş, etc. Gençleri ve çocukları çeken bu özellikleri taşıyan 55 üründe çok yüksek oranda Azo renklendirici katkı maddeleri tespit edildi. 19 ürünün içinde ya da orantı olarak söylemek gerekirse, ürünlerin %35’inde Azo renklendiricileri ile Chino sarısının bulunduğu görüldü. Bu ürünlerden 10 tanesinin içindeki Azo renklendiricilerin iki, üç hatta dört adet olduğu belirtildi. Bir ikaz işaretine ise ürünlerin hiçbirisinde rastlanmadı. Tüketici koruma organizasyonlarından bir de iyi haber vardı: Üze-
rinde “Sentetik Katkı Maddeleri Yoktur”, “Şekersizdir” ya da “Doğal Tatlandırıcılar Kullanılmıştır” yazısı olan ürünlerde Azo renklendiricileri ile Chinogelb maddesi bulunmadı.
Tüketici Koruma Organizasyonlarının Talepleri var... SKS, FRC, ve ACSI Tüketici Koruma Organizasyonları İsviçre’nin Avrupa Birliği yiyecek maddeleri yasalarına neden uyması gerektiği ve nerelerde istisna uygulayabileceği konularında aynı düşüncedeler. Organizaszonların ortak düşüncelerine göre, ‘Önleyici Prensip’ olarak İsviçre’de de yiyecek maddelerinin üzerine ikaz işareti ve açıklaması konulmalıdır. Bu nedenle bu üç tüketici organizasyonu Federal Sağlık
net werden müssen. Die bunten und auffälligen Produkte sprechen in erster Linie Kinder und Jugendliche an - eine sehr sensible Konsumentengruppe. Sinnvoll ist nach Meinung der Konsumentenschutz-Organisationen ein Verbot: „ Es ist nicht nachvollziehbar, weshalb diese Stoffe weiterhin eingesetzt werden, solange sie im Verdacht stehen, die Gesundheit der meist jungen Konsumentinnen und Konsumenten zu beeinträchtigen“, hält SKS-Geschäftsleiterin Sara Stalder fest. Die Hersteller können anstelle der synthetischen auf natürliche Farbstoffe umstellen. Es gibt mittlerweile eine ganze Reihe von Süssigkeiten, welche auf dieser Basis gefärbt werden. Markttest Wie verbreitet Azofarbstoffe noch immer sind, zeigt der Markttest der drei KonsumentenschutzOrganisationen. In verschiedenen Schweizer Detailhandelsgeschäften (Coop, Migros, Denner, Aldi, Kioske) wurden 55 Produkte gekauft, welche sich von der Aufmachung her meist besonders an Kinder und Jugendli-
E 104: Chinolingelb (Chinolingelb bir Azo renklendiricisi değildir; ama çocuklarda allerjilere neden olduğundan ve Hyperaktif olmalarına yol açtığından şüphe edilmektedir.) Yiyecek ürünlerinizi satın alırken bunların meyve veya bitki konsentratlarıyla renklendirilmiş olmalarına dikkat etmelisiniz. Bio ürünlerde Azo renklendiricileri ve Chinolingelb kullanılmadığından bunları gönül rahatlığıyla satın alıp yiyebilirsiniz. Dipnot: Tüketici organizasyonlarının yaptığı testlerde hangi ürünlerin Azo renklendiricileri içerdiğini görmek için aşağıdaki adrese bakabilirsiniz: www.pusulaswiss.ch/dosya/321731.pdf
kaynak: www.konsumentenschutz.ch 1731
che richten: Sie sind sehr bunt, benutzen für die Verpackung besonders grelle Farben, werben mit Comicsfiguren oder sprechen sonst durch Verpackung und Aufmachung Kinder besonders an. Die 55 gekauften Produkte, welche anhand dieser Kriterien eingekauft wurden, zeigen, dass der Anteil an Süssigkeiten mit Azofarbstoffen hoch ist. 19 Produkte oder knapp 35 Prozent enthalten Azofarbstoffe oder Chinolingelb. 10 Produkte enthielten zwei oder drei Azofarbstoffe, eines sogar vier. Ein Warnhinweis war auf keinem Produkt zu finden. Positiver Aspekt: Kein Produkt, welches gesundheitsbezogene Anpreisungen wie „Ohne künstliche Konservierungsstoffe“, „Ohne Zucker“ oder „Mit natürlichen Aromen“ aufgedruckt hat, enthält Azofarbstoffe oder Chinolingelb. Die drei Organisationen haben sich an das Bundesamt für Gesundheit gewandt und verlangt, dass die Gesetzgebung auch in diesem Teilbereich den EU-Vorschriften angepasst werden soll.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
40
KİTAP DÜNYASI
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
Kitapların Dünyasından Seçkilerimiz Bin Muhteşem Güneş
1699
İstanbul Hatırası
Khaled Hosseini / Everest Yayıncılık
Ahmet Ümit / Everest Yayıncılık Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan’ın Khaled Hosseini’de yaşadığı gibi. Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı’yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini’nin ikinci romanı. Yazar, bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor.
Roman, Afganistan’ın 1980 ile 2005 arasındaki döneminde geçiyor Kısaca, içerdigi tarih diliminde, Sovyetler’in yıkılışı, Afganistan’ın özgürlüğü, Taliban yönetimine geçişi, ABD’nin harekatı ve bu harekat sonucunda ortaya çıkan Afganistan’ı içeriyor. Kitabın içerisinde dikkatimizi iki önemli karakter çekiyor; Meryem ve Leyla. Kitabın tamamı bu iki kadının gözüyle anlatılıyor, cümleleriyle okuyucuya ulaştırılıyor. İşte kitabı da güzel yapan, okunması gerektiğini gösteren de bu özellik. Kadınların gözünden anlatılan bu kitap, orada yaşanmış olayları gün ışığına seriyor. Yıllarca süren savaşlar, kıtlıklar, katliamlar, yağmalar. Hepsini bu bakış açısından görmek, körelen ve tekrar yeşeren umutların farkına varmak ve tabii ki de annelik duygusunun nasıl fedakarlıklar yaptırabileceğini fark etmek, bazen okurken gözlerinizin yaşarmasına sebep oluyor. Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar. Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem. Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla “beklenen” bir roman.
Ateşle Oynayan Kız & Milenyum II Stieg Larsson / Pegasus Yayıncılık
Serinin ilk kitabı olan ‘Ejderha Dövmeli Kız’ büyük yankı uyandırmıştı ve şimdi Steig Larsson ikinci kitabı olan Ateşle Oynayan Kız’la okuyucularının karşısında! İkinci kitapla ilgili yorumlar: ‘’İlkinden daha etkileyici ve şaşırtıcı... Bu roman okurları esir edecek.’’ Sunday Times ‘’Eğer hala Ejderha Dövmeli Kız’ı okumadıysanız, bu övgüyü okumayı bırakın ve bir tane alıp okumaya başlayın. Eğer Ejderha Dövmeli Kız’ı bitirdiyseniz, o zaman hiçbir şey ikincisini almaktan sizi alıkoyamaz.’’ Erica Marcus ‘’Ateşle Oynayan Kız az bulunan bir şey.. Serinin ilk kitabından daha iyi olan bir roman.’’ Louise Fraace, Observer ‘’Etkileyici.. Bu kitap için sabahlamaya değer.’’ Entertainment Weekly ‘’Bu kitabı bitirene kadar uyumayı unutacaksınız.’’ Dallas Mornıng News ‘’Zekice.. Beni esir etti ve gözümü kırpmadan okudum.’’ Alan Cheuse, San Francısco Chronıcle’ ‘’Dünyanın en başarılı suç yazarı olarak memnuniyetle Larsson’u gösterebilirim.’’ Slate
Yaşadığın şehir özgür değilse, sen de özgür kalamazsın!.. Byzantion’dan İstanbul’a uzanan heyecan yüklü, tarihsel bir serüven... Yedi hükümdar, yedi kadim mekân, yedi gizemli olay ve yalın bir gerçek! Ahmet Ümit’in beklenen romanı... Romanlarında zengin arka planı polisiye kurgu içinde vermekteki ustalığı ile bilinen Ahmet Ümit’in bu romanı da yine peş peşe işlenen cinayetlerin çevresinde kurgulanmış. Ancak bu kitabı sıradan bir polisiye romandan ayıran birçok özellik var. Her şeyden önce zengin kadrosu ile İstanbul Hatırası, çeşitli kesimlerden İstanbulluyu bir araya getirerek içinde barındırdığı alt öykülerle zengin bir yapı sunuyor. Birbirine bağlanan bu alt öyküler bir yandan gerilimin etkisini artırırken bir yandan da romanı şenlikli ve çok yönlü bir yapıya ulaştırıyor. Kitabın bir başka önemli özelliği de İstanbul hakkında son derece detaylı bilgi içermesi. Kurgunun içine yerleştirilen bu bilgiler hem okumayı daha meraklı hale getiriyor hem de tarih aracılığıyla günümüzün dışındaki öykülerin de kurguya yerleşmesine imkan tanıyor. Böylece Ahmet Ümit’in İstanbul Hatırası adlı romanı, başka başka dönemlerin öykülerinin eşliğinde, günümüz İstanbul’unun geniş bir panoramasını oluşturuyor. Tutucusundan modernine, eski İstanbullusundan yeni göç etmişine, milliyetçisinden gayrı Müslim’ine varana dek İstanbullu diye adlandırılabilecek herkes bu kitabın içinde kendi öyküleriyle birlikte İstanbul’un devasa çarklarının dişlilerini dile getiriyor. Binlerce yıllık tarihiyle İstanbul başrolü oluştururken romana girip çıkan her karakter de İstanbul’un nasıl İstanbul olduğunu aktarıyor.
Bir Gün
Harem
David Nicholls / Pegasus Yayıncılık
Aslı Sancar / Timaş Yayıncılık Benjamin Franklin Ödüllü Yazar Aslı Sancar’dan ‘Harem’ Romanı Benjamin Franklin Ödüllü Yazar Aslı Sancar’dan ‘Harem’ Romanı Üzerinde 20 yıl çalıştığı “Osmanlı Kadını” adlı araştırmasıyla ABD’de Benjamin Franklin ödülüne layık görülen Aslı Sancar, Osmanlı kadınını, sarayı ve harem hayatını anlatan Harem romanını kaleme aldı. Timaş yayınlarından çıkan kitap İngilizce Türkçe olarak iki ayrı dilde raflardaki yerini aldı. Yıllarca “Fantastik, egzotik, baştan çıkarıcı” nitelemelerine maruz kalan Harem, Aslı Sancar’ın kaleminden bambaşka boyutlarıyla aktarılıyor. Romanda Harem Kafkasya’daki köyünden kaçırılıp saraya satılan, yüksek Harem eğitiminden geçen Didenur ve Saray hekimi Kamil’le yaptığı evlilik akdine daha 1850’lerde tek eşlilik maddesi koyduran, bu maddeye kocasının ihanet etmesinden sonra eşinden boşanan bir İstanbul hanımefendisi Cemile’nin gözlerinden aktarılıyor. Romanın başkahramanı Didenur gibi Kafkasya’dan kaçırılıp saraya satılan Servetseza, güzelliğiyle Padişahın ilgisini çekmektedir. Padişah ona defalarca evlenme teklifinde bulunacak fakat Servetseza Padişahı her seferinde reddedecektir. Çünkü, kendisine koca olacak kişinin kesinlikle tek eşe sahip olmasını arzu etmektedir. Kitap ayrıca harem kadınlarının Harem’den istifa edebilme hakları var mıydı? gibi ilginç soruların da cevabını arıyor.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
15 Temmuz 1988... Emma ve Dexter mezuniyet gecelerinde tanışırlar. Sabah olduğunda gidecekleri yollar ayrıdır. Peki gelecek yıl aynı günde nerede olacaklar? Ve bir sonraki yıl? Ve sonraki yıllar?.. Yirmi Yıl İki İnsan Bütün hayatınızı, aradığınızın tam önünüzde olduğunu fark etmeden yaşayabilirsiniz. “Seni kırkında hayal edebiliyorum,” dedi sesinde bir imayla. “Şu an bile gözümde canlandırabiliyorum.” Genç adam, gözlerini açmadan gülümsedi. “Devam et.” ‘’Bu kitabı sevmeyecek bir kişi dahi düşünemiyorum. Herkes bu kitaba âşık olacak! Ve her yazar bu kitabı kendilerinin yazmış olmasını dileyecek.’’ Tony Parsons “Yıllardır okuduğum en iyi roman. Korkunç derecede ve yüzde yüz dürüst; gerçek hayatı yansıtıyor. Her sayfayı yaşadım.” Jenny Colgan “En yakın kitapçıya gidin, Bir Gün romanını alın ve 2010’u edebiyat dünyasında fırtına yaratan bu kitabı okumadan geçirmeyin.” Daily Record “Enfes bir aşk hikâyesi.’’ Sunday Herald “Bu yazın okunmazsa olmaz’ı olmayı hak ediyor.’’ News of the World
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
42
KADIN VE MODA
Eylül/September 2010
www.pusulaswiss.ch
Uyurken Güzelleşin! Mükemmel bir uykudan sonraki sabahlarda ne kadar güzel ve canlı göründüğünüzü fark etmişsinizdir, mutlaka. Gerçekten de iyi bir uykunun etkisi kaliteli kozmetiklerle bile kıyaslanamaz. Uykudan maksimum faydayı sağlamaksa artık elinizde, işte uyurken güzelleşmenin sırlarını sizler için araştırdık. Gün içerisinde çeşitli nedenlerle yıpranan cildimiz, aynı vücudumuz gibi iyi bir gece uykusuna ihtiyaç duyar. Cildimizi uykuya ne kadar iyi hazırlarsak o kadar parlak, canlı ve genç bir cilde sahip oluruz. Gece uyuduğumuzda cildimiz kendini yeniler, onarır ve kırışıklıklarla savaşır. Cildimizi koruyan kolajen ve elastin dokuları geceleri yeniden oluşur. Cilt kendi çabasıyla yenilenirken bizim de ona en doğru takviyelerde bulunmamız gerekir. Bu yüzden gece kremleri gündüz kremlerinden daha farklı ve güçlü bir yapıya sahiptir. Gençlik dönemlerinde cilt 28 günde tümüyle yenileniyor, genç ve sağlıklı hücreler yüzeye rahatlıkla çıkıyor. Oysa yaşlandıkça cildin yenilenmesi için 50 günden daha da uzun süreye ihtiyacı vardır. İster genç olalım, ister daha ileri yaşlarda cildimize iyi bakmamız daha da ileriye bir yatırım aslında. Bunun için gece bakım kremlerine 30’lu yaşlardan itibaren başlamakta yarar var. Cildiniz için gece bakımı önemilidir. Gece bakımı için en önemli önerimiz; uykuya yatmadan önce mutlaka cildinizi temizleyin. Asla ve asla temizlemeden uyumayın. Çünkü gece uyurken aynı zamanda güzelleşiyoruz. Uykuya daldığımızda cildimiz kendini 23.00’ten itibaren yenilenmeye başlıyor. Bu yenileme süreci 04.00’e kadar devam ediyor. Cilt bu çabayı gösterirken saat 01.00-03.00 arası cilt daha fazla kuruyor. Çünkü müthiş bir performans gösteriyor kendini tedavi için. Ama bütün çabayı da cilde bırakmamak, bu işlevini daha da hızlandırmak bizim elimizde. İşte tüm bu nedenlerden dolayı biyolojik saatimize uygun geliştirilen gece kremleri, gün-
düz kremlerinden farklı olarak daha etkili ve daha tedavi edici ürünlerdir. Bu kremler kırışıklık, leke gibi olumsuz faktörlerle ciltle birlikte gece boyunca mücadele eder, cildin çabuk iyileşmesini sağlar. Bu nedenle gece kremlerini bir uzmana sorarak bilinçli satın alın. Hücre yenileyiciler, Retinol, A vitamini gibi kolajen üretimini destekleyen, kırışıklıkların giderilmesine yardım eden maddelerle zenginleştirilmiş gece kremleri siz uyurken sizi güzelleştirecek, gençleştirecektir. Tüm bunlar için mutlaka pahalı gece kremleri almanıza da gerek yok. İşte size birkaç küçük öneri: Cilt gece bu mücadeleyi sürdürürken kuruduğu için mutlaka gece yatarken ve sabah kalkınca su içmekte yarar var. Cildinizi mutlaka çok iyi temizleyin, gece hava alsın. Sonra da önce şu maskeyi uygulayın: 3 kahve kaşığı dövülmüş badem, 1 kahve kaşığı badem yağı, 1 kahve kaşığı taze krema, 1 yumurta sarısını iyice karıştırın ve temiz yüzünüze (göz kenarları hariç) sürün. 15 dakika sonra yıkayın. Maskeyi yıkadıktan sonra cildinizi kurulayın ve 50 gram vazelin, 1 çay kaşığı tereyağ, 1 çay kaşığı havuç suyunu karıştırarak hazırladığınız kremi yüzünüze sürün. Göreceksiniz sabah uyandığınızda cildiniz taptaze ve canlanmış, pırıl pırıl bir görüntüde olacak. Aynı karışımı ellerinize de uygulayın. Bu uygulamadan sonra pamuklu bir eldiven giyerek uyuyun. Elleriniz de yumuşacık olacak. Daha uzun ve huzurlu bir uyku için yapma-
nız gerekenler: Günde 8 saat uyuyun. Yeterli uyku, stres hormonunuzu azaltırken canlı görünmenizi sağlar. Yatak odanızda gürültüyü uzaklaştırın. En ideal odalar; ses olmayan, karanlık, iyi havalandırılmış ve maksimum 18 derece olan odalardır. Uyuduğunuz odada mavi rengin hakim olmasına özen gösterin. Çünkü mavi insanı dinlendirir. Kuş tüyü gibi rahat edebileceğiniz bir yastık kullanın. Kendinize sıkı bir uyku programı hazırlayın. Gece yatacağınız ve sabah kalkacağınız saatler belli olsun. Geceleri daha rahat uyumak istiyorsanız, yatmadan önce bir kaç ısınma hareketi yaparak kaslarınızın gevşemesini sağlayın. Uyumadan önce yorucu egzersiz yapmayın. Bir yemek kaşığı balı ılık süte katarak yatmadan önce için. Çok fazla kahve, çay, kola, nikotin ve çikolata tüketmemeye çalışınız. Aldığınız kafein, sizi 12 saat boyunca etkilemektedir.
Akşam çok fazla karbonhidrat içeren yiyecekler yemeyin. Fazla kafein ve şekerden uzak durun. Yatak odanızda tv ve bilgisayar bulundurmayın. Sadece uyumak için kullanın. Aşırı aç ya da tok yatağa girmeyin. Uykudan önce bir melisa ya da papatya çayı için ve yastığınıza lavanta spreyi sıkabilirsiniz. Yatağınıza yattıktan kısa bir süre sonra uykuya dalamıyor ve sürekli bir yandan bir yana dönüyorsanız, yatmadan önce bir şeyler okumayı deneyin. Hatta kısık seste klasik veya slow müzik de hiç fena olmaz Yatmadan önce ayak tabanlarınıza, saç derinize ve alnınıza masaj yapabilirsiniz. Ne kadar rahatladığınızı ve gece daha iyi uyuduğunuzu fark edeceksiniz. Gece rahat uyumak istiyorsanız, size bir önerimiz daha var, bir kasenin içine 2-3 gül ve 5 damla gül yağı koyun ve başucunuza alın. Sabah ne kadar huzurlu uyandığınızı fark edince, siz de şaşıracaksınız. 1779 / 85
Evde Fön Nasıl Çekilir? Ahenkli ve düzgün saçlara sahip olmak için artık kuaförlere gitmenize gerek yok... Hem zamandan hem de nakitten tasarruf etmek için evde kendi kendinize fön çekmeye ne dersiniz? Her işin bir tekniği olduğu gibi fön çekmenin de bir tekniği vardır. Öncelikle iyi bir fön için, profesyonel bir ekipmana sahip olmalısınız. Profesyonel fön makinesi ve fırça fönün en gerekli unsurlarıdır. Ancak sadece fön makinesi ve fırça iyi fön için başlı başına yeterli değildir. Fön öncelikle saçın yıkanması ile başlar. Burada doğru şampuan ve kremin kullanılması büyük önem arzeder. Saçın yapısıyla uyumlu olmayan şampuan ve saç kremleri saçın yapısı üzerinde olumsuz etki bırakarak fönün kalıcılığını bozar. Saçlar ılık suyla yıkanmalıdır, ne çok sıcak ne de soğuk su fönden önce saça faydalı olmaz. Fön öncesi saçın nemlenmesi çok önemlidir. Soğuk su saçların parlak görünmesine neden olsa da saçlar soğuk su ile yeterince yumuşamaz ve nem tutamaz. Fön, saçtaki suyun buharlaştırılarak saçın zorlandığı şekle sokulması işlemidir. Bu noktada yıkanmış, kremlenip durulanmış bir saç fön işlemine hazırdır. Ancak fönden önce saçın bir miktar kurutulması ya da doğrudan ıslak saçla föne başlanması profesyoneller arasında tartışma konusudur. Kuaförler hangi işlemde daha iyi performans alırlarsa o şekilde uygularlar. Ancak kıvır-
cık ve kabarık saçlar için ıslak saçla, düz ve itaatkar saçlar için havlu ile nemi alınarak föne başlanması uygun olur. Profesyonel Fön Makinesi Yukarıda da bahsettiğimiz gibi fön işlemi kesinlikle profesyonel bir fön makinesi ile yapılmalıdır. Fön makineleri saç kurutma makinelerinden farklıdır. Havayı daha basınçlı ve yüksek ısı ile üflemek için tasarlanmıştır. Ev fön makinelerinde bulunan termik ısı koruması bulunmaz. Yani makine belli bir ısının üzerine çıksa da ısısı asla kapanmaz. Saç kurutma makineleri motoru korumak için uzun süreli çalışmalarda rezistansını kapatan özel bir sisteme sahiptir. Kuaför fön makinelerinin ömrü saç kurutma makinelerine göre daha kısadır. Ayrıca fön makinelerinin üzerinde yazan 3200, 4000, 4200 gibi rakamlar model numaralarıdır. Bu rakamlar profesyonel olmayan kullanıcıları yanıltabilir. Kuaförler bilirler ki 2000 watt üzerinde fön makinesi bulunmaz ya da seyrek olarak bulunur. Piyasada bulunabilecek en güçlü motor 2200 watt gücüne sahiptir. Daha fazla güç için motorun büyümesi gerekmektedir ve daha büyük motorlar fön makinesine sığamayacakları için 3200, 4000 watt
gibi fön makineleri üretilmemektedir. Fön çekimi için ideal fön makinesi doğru pervane ve rezistans yapısı ile yüksek ısılı ve basınçlı hava üfleyen 2000 Watt gücünde fön makineleridir Kaliteli fırça Fön işleminde kullanılacak fırçanın boyu ve cinsi de çok önemlidir. Kaliteli polyamid kıllı ısıyı iyi iletebilen saçın uzunluğuna uygun bir fırça saçilmelidir. Fön performansının en önemli etkenlerinden biri fırça seçimidir. Saçın uzunluğuyla uyumlu olmayan fırçalar saçın doğru şekli almasına engel olur. Fön ve fırça birbirine paralel kullanılmalıdır. Ve fön makinesi fırça ve saça kararlı olarak aynı açı ve uzaklıkta tutulmalıdır. Farklı açı ve mesafeden üflenen hava saçın homojen olarak yatıştırılmasını engeller. Fön işlemi için kullanılan ekstra kolaylaştırıcı ürünler de bulunmaktadır. Bu ürünler fönün kalıcılığına katkıda bulunurken fön süresini de oldukça kısaltmaktadır. Fön suyu, mavi su olarak bilinen bu ürünlere ek olarak, son zamanlarda özel fön serumları da piyasada bulunmaktadır. İşte adım adım evinizde fön çekme ..... Elektriklenmeyi önlemek için sa-
çınızı bir havlu yardımıyla, ovalamadan kurutmayı deneyin. Başınızı öne atarak sadece saç uçlarınızı kurutun. Saçınızın yüzde 70’i kuruduktan sonra başınızı geri atın ve üst kısımları tepeden toplayın. Yumuşak bir hava için geniş ağızlı bir fırçayı, bukleli bir görünüm için yuvarlak bir fırçayı saçınızın geri kalan tutamlarının altına denk getirin. Saç kurutma makinesini bu fırçanın üzerine tutarak ve saç diplerinden uçlarına kadar kurutun. Tepenize tutturduğunuz saçlardan parça parça serbest bırakarak bu hareketi o tutamlara uygulayın. Bitirdiğiniz zaman saçlarınızı güzelce
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
fırçalayın. Saçınızı ağırlaştırmayacak spreyler tercih edin. İpek yastıkta uyumanın saçları parlatmaya yardımcı olacağı biliniyor. Parlaklık veren serumlar saçlarınızı yağlandırabileceği için bunları kullanmanız tavsiye edilmiyor. Saçlarınızı çok sık yıkamayın. Yağlandığını hissettiğinizde bir saç pudrasıyla saçlarınızı yağdan arıtmanız mümkün. Gözünüzün önüne gelen saçlarınıza sürekli dokunmak yerine başınızı arkaya atarak düzeltmeye çalışın
1770 / 85
43
ÇOCUK PSİKOLOJİSİ www.pusulaswiss.ch
Eylül/September 2010
Çocuklarda Korku Birçok ebeveyn ve eğitimci, çocukların korkularının olduğunu bildikleri halde, bu korkular hakkında yeteri kadar bilgi sahibi değildirler. Korku, çocukların görünen ve görünmeyen tehlikeler karşısında gösterdikleri doğal bir tepkidir. Korku bir nesneye, kişiye ya da bir olaya bağlıdır. Korkunun en önemli özelliği, korku veren uyaranın ani ve beklenmeyen bir durumda ortaya çıkmasıdır. Korkunun oluşumu, kişinin içinde bulunduğu çevrenin koşullarına, uyaranın şiddetine, geçmişteki yaşantılarına, o andaki fizyolojik ve psikolojik durumuna bağlıdır. Korkunun nedenleri: Çocuğa kendisi için yeni olan ve bilinmeyen her şey korku verir. 2-3 yaş çocukları yüksek seslerden, elektrik süpürgesinin çıkardığı sesten, gök gürültüsünden korkarlar. 3-4 yaşlarında bu korkulara annenin desteğini kaybetme, yalnızlık, yangın, kaza vb. olaylardan korkma eklenir. Bu yaş çocuğu için somut olayların yanı sıra hayal edilen şeyler de korku kaynağı olmaya başlar. Bunun nedeni çocuğun gelişmekte olan hayal gücüdür. Bu nedenle zeki ve üstün yetenekli olan çocukların korkuları daha çok ve çeşitlidir. 4 yaş civarında çocuğun korkularında yavaş yavaş azalma görülür. 5-6 yaşlarındaki bir çocuk masalların etkisi ile imgelemeye (zihinde canlandırma) dayanan nesnelerden korkar. Bu yaşta çocuğun çevre ile etkileşimi ve deneyimi artmıştır. Böylece tehlikeli olayları, durumları ve toplumun değer yargılarını öğrenmiştir. Hangi davranışlarının başkaları tarafından kabul edilmeyeceğini ya da onaylanmayacağını tahmin edebilir. Bu nedenle çocuk zaman zaman davranışlarının başkaları tarafından beğenilmeyeceği korkusunu taşır. 6. yaşla birlikte korkularda tekrar artma görülür. Çocuk korkusunu ağlayarak, annesine sarılarak, bir yetişkinle birlikte bulunmak isteyerek, eşyaların arkasına saklanarak ya da sözel olarak açıkça belirtebilir. Çoğu kez iştahsızlık, uykusuzluk, gruba katılmak istememe, inatçılık, içe kapanma vb. davranışların altında yatan temel neden korkudur. Korku anında yüz sararır, nabız ve kalp atışları hızlanır, mide kasılır, kusma olabilir. Bazı çocuklar ise konuşurken kekelemeye başlarlar. Çocuk, korkuyu anne-babasını örnek alarak öğrenebilir. Annesinin köpekten korktuğunu gören çocuk, annesi gibi köpekten korkmaya başlar. Ayrıca çocuğa anlatılan korkulu masallar, eğitimde korkunun etkin bir araç olarak kullanılması, çocuğun aşırı derecede korunması, çocuğun geçirmiş olduğu kaza, deprem, sel, kavga, yaralanma, ölüm vb. yaşanmışlıklar da çocukta korku başlatabilir ya da mevcut korkuların uzamasına neden olur. Anne bablara ve eğitmenlere öneriler:
Çocukta korkunun uzamasını ve olumsuz etkilerini önlemek için korkunun nedenleri araştırılmalı ve bu nedenler ortadan kaldırılmalıdır. Anne-babalar çocukların korkularını yok saymamalı, asla küçümsememeli ve alay etmemelidirler. Korkuları olan çocuğa sabırlı davranmalı, korkularını yenmesi için zaman tanınmalıdır. Aşırı koruyucu bir tutum ile çocuğu her şeyden korkar hale getirmemelidir. Çocuğa “Aman düşersin!”, “Sen tek başına karşıya geçemezsin” vb. sözlerle çevrenin tehlikelerle dolu bir yer olduğu duygusu aşılanmamalıdır. Fiziksel temasın çocuğun korkusunu kontrol altına almasında yardımcı olacağı unutulmamalıdır. Çocuğun arkadaş grubuna girmesine ve öz güven duygusunu geliştirmesine yardımcı olunmalıdır. Çocuk korkuları konusunda, konuşmaya hazır olduğu zaman onunla açıkça konuşulmalıdır Çocuk korktuğu şeye yavaş yavaş alıştırılmalıdır. Örneğin; denizden korkan bir çocuğun
önce uzaktan denizi ve deniz kenarında oynayan çocukları izlemesine imkân verilmelidir. Daha sonra çocuğun önce deniz kenarında oynaması, sonra ayaklarını ıslatması ve yavaş yavaş denize girmesi sağlanmalıdır. Çocuklara korkulu masallar anlatılmamalı, korkulu filmler izletilmemelidir. Korkuyu hafifletmek amacıyla “Erkek adam hiç korkar mı?”, “Sen artık kocaman oldun” gibi sözlerden kaçınılmalıdır. Korku asla bir disiplin aracı olarak kullanılmamalıdır. Korkuların yararı da vardır... Korku çocuğu uyarır ve tehlikelerden uzaklaşmasını sağlar. Böylece çocuk birçok tehlikeden kendisini korur. Ancak korkunun çok olması ve yoğun yaşanması çocuğu rahatsız eder. Anne-babanın alacağı eğitsel önlemlerle çocukluk korkularının azalması beklenir. Ancak anne-baba ve öğretmenin hatalı yaklaşım ve davranışları çocukluk korkularının ergenlik hatta yetişkinlik dönemine kadar uzamasına neden olabilir. Korku çocuğun yaşamını engelleyecek düzeyde ise davranış bozukluğu olarak değerlendirilir. Bu durum uzman tedavi-
si gerektirir. Korku, tehlikeli rahatsızlıklara neden olabilir! Korku, küçük yaşlarda yenilmediği zaman çocukta, zeka geriliği, aşırı sinir, hiperaktiflik veya içine kapanıklık (otistik), uyumsuzluk ve hassasiyet gibi tehlikeli rahatsızlıklar başlayabiliyor. Korkuyu besleyici davranışlardan kaçının: Uzmanlar, aileleri, korkularından dolayı çocuklarını ayıplamaktan kaçınılması ve korkunun üzerine ‘çivi çiviyi söker’ yaklaşımıyla gidilmemesi konusunda uyarıyor. Çocuklarda korkunun, bebeklik döneminden başlayıp 4 yaşında doruğa ulaştığını belirtilerek ‘erkek çocuk korkar mı, koskoca adam olacaksın’ gibi sözlerin korkuyu beslediğine dikkat çekildi. Bebeklik dönemine dikkat: Uzmanlar, çocuğun bebeklik döneminde her şeyin ürküntü verici olduğunu dile getirerek, alışılmamış bir nesne, yabancı bir yüz, yanına getirilen bir bebek, acıkma, susama veya altının ıslanması gibi nedenlerin çocukta korku duygusunu geliştirdiğini kaydetti.
Uzmanlar, şu önerilerde bulunuyor; ‘Ailelerin ve eğitimcilerin, çocuğun korkuları karşısında sert tepki göstermekten uzak durmaları gerekir. Genellikle korku duygusu ortaya çıktığında ailelerin ‘erkek çocuk korkar mı, koskoca adam olacaksın’ gibi sözleri, korkuyu azaltmaz, aksine besler. Korkularından dolayı çocuğu ayıplamaktan, utandırmaktan kaçınılmalı, korkularla alay edilmemelidir. Korkunun üzerine gitmektense mutlaka kaçınılmalıdır. Ev içinde korkutucu bir nitelik, araç veya gereç olup olmadığı iyice araştırılmalı, çocuk eğer oyundan ve arkadaştan yoksun ise bunlara olanak yaratılmalıdır. Aşırı kollayıcı davranmamalı, çocuğun kendi işini kendisinin görmesine katkı sağlamalıdır ‘Çivi çiviyi söker’ mantığıyla harekete geçip korkuları bastırmaya, bir korkuyu başka bir korkuyla yenmeye çalışılmamalıdır. Karanlıktan korkan bir çocuğu, karanlık odaya sokmaya kalkmamalı, karanlık odaya birlikte girilmelidir. Köpekten korkan bir çocuğa, çoban köpeğini okşatmak korkuyu artırır; ama işe yavru bir köpekle başlarsanız, çocuktaki korku duygusunu en başından yenmiş olursunuz. 1718
Korkularla alay etmeyin:
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
44
ÇOCUK SAYFASI
Eylül/September 2010
El Becerisi Kelebek Buketi Malzemeler:
• Eski kartpostallar • 25 cm uzunluğunda kesilmiş ince teller
• Yapıştırıcı bant • Ağzı mantarlı bir şişe • Makas • Yorgan iğnesi
www.pusulaswiss.ch
yararlanabilirsiniz. Çizdiğiniz kelebekleri dikkatlice kesin. Telleri kelebeklerin sırtlarına bantla tutturun. Son olarak da şişenin ağzındaki mantarları bastırarak ya da keserek, şişenin ağzıyla bir düzeye getirin. Yorgan iğnesiyle mantara kelebek sayısınca delikler açın. Telleri bu deliklerden geçirerek, kelebekleri bir çiçek buketi biçimine getirin. İşte size kelebek buketi... 1769
Yapılışı:
Dergi veya ansiklopedilerden en güzel kelebek resimlerini bulun. Bunları kartpostalların arka yüzlerine çizin. Bu çizimde ince pelür kağıdından
Bize Yazın... Sevgili Çocuklar, önümüzdeki aydan itibaren artık sizler de sesinizi duyurabileceksiniz. Gazetemiz aracılığıyla yayınlanmasını istediğiniz yazı (öykü, anı), resim, şiir ve bilimsel projelerinizi, p.tekin@pusulaswiss.ch ya da; PusulaZeitung, Cocuk Köşesi, Bernstr. 88, 8953 Dietikon adreslerinden birine gönderebilirsiniz. 1716
La Fontaine Masalları
Kurt ile Köpek
Bir köpek ormanda gezerken kurtla karşılaşmış. Hasta ve çok zayıflamış olan kurt, ayakta zor durabiliyormuş. Köpek, kurdun bu haline çok üzülmüş. “Ne kadar kötü görünüyorsun böyle kurt kardeş?” demiş. “Herkes bizi düşman bilse de, biz uzaktan akrabayız. Doğrusu sana yardım etmek isterim.” “Hiç sorma.” demiş kurt. “Ağır bir hastalığa yakalandığım için uzun süre avlanamadım. Şimdi iyileştim; ama bir av yakalayacak kadar gücüm kalmadı artık. Ben de böyle aç susuz dolaşıyorum artık” demiş. “Sen hiç üzülme, ben sana yardım edeceğim. Bu akşam sahibimin düğünü var. Akşam olunca köyün dışındaki çalılıklara gel. Ben sana düğün yemeklerinin artıklarını taşırım” demiş köpek. Birkaç gün boyunca köpek tarafından beslenen kurt, sonunda kendini toparlayıp eski kuvvetine kavuşmuş. Teşekkür edip, vedalaştıktan sonra da ormana gitmiş. Aradan yıllar geçmiş, bu sefer köpek iyice yaşlanınca sahibi onu dışarı atmış. Ormanda aylak aylak gezen köpek, eski dostu kurtla karşılaşmış. “Hayrola?” demiş kurt. “Çok perişan görünüyorsun”
Kim Eksik?
Sinemaya gelenlerden bazıları içeri girememiştir. Acaba kimler içeri girememiş? İşaretleyiniz. 1768
Köpek içini çekip; “Yaşlandım artık!” demiş. “Sahibimin işine yaramadığım için beni kovdu.” Kurt; “biz eski dost değil miyiz?” demiş. “Şimdi yardım etme sırası bende. Hatırlasana, benim hayatımı nasıl kurtarmıştın? Hemen bir plan yapmalıyız. Kurt, ‘’Tamam buldum!’’ demiş. Senin sahibinin küçük bir çocuğu vardı değil mi? Şimdi ben gidip onu kaçıracağım, sen de geri götüreceksin. Böylece sahibin seni el üstünde tutacak.” Bu sözleri söyleyen kurt, kaşla göz arasında gidip, çocuğu ormana getirmiş. Köydeki herkes silahlanıp ormana koşmuş; ancak daha ormana girmeden, yaşlı ve işe yaramaz diye evden kovdukları köpeğin çocuğu geri getirdiğini görmüşler. Bu olaydan sonra yaşlı köpeğin itibarı öyle artmış ki, insanlar onun kahramanlığını yüzlerce yıl çocuklarına anlatmışlar. Ana fikir: Muhtaç durumdaki insanlara mutlaka yardım etmeliyiz, zamanı geldiğinde biz de muhtaç duruma düşebiliriz. Siz de bu hikayeden yola çıkarak tanık olduğunuz ya da yaşadığınız bir olayı bize yazabilirsiniz. 1764
Tekerlemeler
Karga
Karga karga “gak” dedi, “Çık şu dala bak” dedi, Karga seni tutarım, Kanadını yolarım.
FIKRA Nasreddin Hoca Fıkrası
Kedi İğnem düştü yakamdan, Kedi geldi arkamdan, Gelme kedi gelme, Annem bakıyor balkondan. 1765
Geçen Ayın Çözümü Kitap ny dü asından
Farkı bulmak
Ece ile Arda Çanakkale’de Derman Bayladı
Bulut Yayınları / 112 sayfa
‘Ece ile Arda Efsaneler’ dizisinin üçüncü kitabında, Çanakkale’nin güzelliklerini merak eden iki kardeşin rotası Çanakkale yöresidir. İki kardeşin Çanakkale merakını tetikleyen dayıları Serkan Bey ‘dir: Serkan Bey, Çanakkale yöresinin doğal güzelliklerini ve tarihsel zenginliklerini anlata anlata bitiremiyor. Onun böyle ballandıra ballandıra anlatması Ece ile Arda’nın da merakını kamçılamaktaydı. Çocuklar, gerçi anne ve babalarıyla daha önce de Çanakkale’den gelip geçmişlerdi; ama yıllar önceydi bu. Ece, o zaman altı, Arda da dört yaşındaydı. Ece’nin o zamandan aklında kalanlar bölük pörçüktü. Arda ise hemen hemen hiçbir şey hatırlamıyordu. Bu üç dört günlük geziye çocukların annesi Çiçek Hanım da katılır. Bir tarih ve mitoloji uzmanı olan Serkan Bey’in de onlara rehberlik edecek olması gezinin heyecanını artırır. 6-9 yaş grubunu hedefleyen kitap, çocukların tarihe ilgi duymalarını sağlayabilir. 1766
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
Elalemin Ağzı Torba Değil ki Büzesin
Nasrettin Hoca, oğlunu okuldan almak için eşekle gelmiş. Oğluyla eşeğin üzerinde evin yolunu tutmuşlar. Bir grup insan önlerine çıkmış. Gruptan biri: “Hoca, ayıp değil mi, zavallı eşek o kadar yükü nasıl taşısın?” demiş. Hoca da oğulunu eşekten indirip yoluna devam etmiş. Aradan bir zaman geçmiş... yoldan geçen biri:”Ayıp ulan ayıp. Küçücük çocuğu yürütüp, koca adam eşeğin sırtında gidiyorsun!” demiş. Hoca, bu sefer çocuğu eşeğe oturtmuş. Kendisi yürüyerek yoluna devam etmiş. Aradan yine zaman geçmiş, yine yolda karşılaştıkları bir başkası: ‘’Bu zamane çocukları böyle işte! ihtiyar babaları yürür, kendileri de eşeğe biner’’ demiş. Bu söz çocuğun ağrına gitmiş ve eşekten inmiş. Hoca ve oğlu yollarına yayan devam etmişler. Yanlarından geçen gevezenin birisi : ‘’Enayilere bakın! Eşek önde, bunlar yayan gidiyorlar’’ demiş. Bunun üzerine Nasreddin Hoca: ‘’Görüyorsun ya oğlum elalemin ağzı torba değil ki büzesin’’ demiş. 1767
45
GÜLELİM EĞLENELİM www.pusulaswiss.ch
Klozet Anne dışarıda alışverişteydi. İki buçuk yaşındaki bebeğe babası göz kulak oluyordu. Aslında bu pek de zor bir şey değildi. Yavrucak halının üzerinde ‘çay seti’ oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okuyor, ara sıra da bebeğinin kendisine -çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla- ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak ediyordu. Derken anne, eve
Fıkra: Wilson Çivileri
Wilson adında birinin bir çivi fabrikası vardır. Wilson’un aynı zamanda reklama ihtiyacı da vardır. Pazarlamacı arkadaşı ile konuşurken arkadaşı “Wilson Çivileri” diye bir reklam ayarlayabileceğini ifade eder: - Bana bir hafta zaman ver, sana bir kasetle döneceğim, der arkadaşına. Bir hafta sonra pazarlama uzmanı Wilson’u görmeye gelir. Kaseti videoya koyar ve çalıştırır. Romalı bir asker İsa’yı çarmıha çivilemekle meşgul... bir ara yüzünü kameraya çevirir ve; -Wilson çivileri kullanın, onlar her şeyi taşır! der. Wilson çılgına döner ve bağırır; -Senin problemin ne? Bunu asla TV’de göstermezler, sana ikinci bir şans veriyorum, ama kesinlikle Romalıların İsa’yı çarmıha germesi gibi şeyler istemiyorum! İkinci hafta pazarlamacı elinde başka bir kasetle gelir. Yine kaseti videoya koyar ve çalıştırır. Bu sefer kamera Roma’nın dışından merkeze doğru yakınlaşır ve çarmıha asılmış İsa’nın önünde durur. Romalı
* Tatile Ucak biletleri dahil değildir. Yüksek sezon haricinde geçerlidir.
olarak yaptığını...
• Deve kuşlarının beyinlerinin, gözlerinden küçük olduğunu...( “Kuş beyinli” tabirini muhtemelen deve kuşları sayesinde kullanıyoruz)
geldi. Baba, anneye sus işareti yapıp, bebeği izlemesini istedi. Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini istiyordu. Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi içmesini seyretti. Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi: ‘Uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi?’
1791
• Timsahların fındık kadar beyinleri olduğunu... • Sümüklü böceklerin dört tane burunları olduğu-
-Wilson çivileri, her şeyi taşır, der. Wilson bu defa kendini tutararak der ki; -Sen beni anlamıyorsun, çarmıhta bir İsa istemiyorum. Sana son bir şans veriyorum, bir hafta içinde yayınlanabilecek bir reklamla gelmeni istiyorum. Bir hafta daha geçer... Wilson sabırsızlıkla beklemektedir. Pazarlama uzmanı yeni kasetiyle gelir: Saçları uzamış bir adam nefes nefese kaçmaktadır. Bir düzine Romalı asker de peşinden kovalamaktadır. Tepenin başına gelirler ve askerlerden biri kameralardan birine dönerek,
Hindistan’da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş.Ve onu “Renklerin Ustası” anlamına gelen ‘Ranga Çeleri’ olarak tanısa da; kısaca ‘Ranga Guru’ derlermiş.
Ranga Guru ise; “Sen artık ressam sayılırsın Racaçi. Artık senin resmini halk değerlendirecek” diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış. Ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor. Çok üzülmüş tabiî. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki. Alıp resmi götürmüş Ranga Guru’ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş.
Fıkra: Develer
Genç deve, annesine sormuş: “Anne niye bizim ayaklarımız bu kadar büyük?”
Zeka Sorusu
Anne cevap vermiş: “Çölde kuma batmamak için.” Genç deve tekrar sormuş: “Peki
bıraktıkları yumurtaların tamamından sinek çıksa idi, dünyayı 14 metre kalınlığında bir sinek tabakası kaplayacağını... 1793
Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru. Ama bu defa yanına birkaç fırça ile birlikte bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya koymasını ve bunların yanına, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış. Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da, boyalar da kullanılmamış. Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru’ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış. Ranga Guru ise; “Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladılar. Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi. Sevgili Raciçi, mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın.
kirpiklerimiz niye bu kadar gür?” Anne tekrar cevap vermiş: “Çölde kum fırtınalarında kum kaçmasın diye.” Merakı yatışmamış olan genç deve bir soru daha sormuş: “Bizim niye hörgüçlerimiz var?”
“Çölde çok uzun süre susuz idare edebilmek için suyu hörgüçlerimizde depolarız.” Sonunda dayanamayan genç deve sormuş: “Peki anne, bu hayvanat bahçesinde ne işimiz var?” 1790
Anne deve sabırla yanıtlamış :
Bize yazın eğlence köşemizde yayınlayalım ve hep birlikte eğlenelim: eglence@pusulaswiss.ch Hayatınızdaki ilginç ve komik olayları, başkalarına söyleyemediğiniz itiraflarınızı okuyucularımızla paylaşmak istiyorsanız bize yazın.
SUDOKU
2
Katılma Adresi: Pusula Gazetesi, Bulmaca köşesi, Bernstr. 88, 8953 Dietikon
2 1
7
3 2
9 8
3
6
7 6 2
9 2
4 1
6
8 3 5
3
3
1
9 7
ANAHTAR KELİME: ZİYARET
1 9
7 5
Çengel Bulmacanın çözümünü adresimize yollayarak şansınızı deneyin, Sisus Otel Çeşme’de tatil kazanın!
5
6
8
08.2010
• Bir çift sineğin sadece nisan-mayıs aylarında
Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Onlara göre senin emeğinin hiç bir değeri yoktur. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma” demiş. 1792 / 8p
Raciçi yeniden yapmış resmi ve gene Ranga Guru’ya götürmüş.
-Keşke Wilson çivileri kullansaydık... der. 1789
ğunu ve hiç tuvaletinin olmadığını...
‘’Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın!’’
O’nun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi artık eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak Ranga Guru’ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş.
bir asker yukarı bakar ve
• Paris’teki Versailles Sarayı’nın 1300 odası oldu-
nu... (Aslında gayet normal)
4
SUDOKU VE BULMACA ÇÖZÜMLERİ
rum” demek olduğunu... (Avustralya’yı keşfeden denizciler, karaya çıktıklarında bir kanguru görürler ve yerlilere adını sorarlar. Onlar da bilmedikleri için “kanguru” derler)
• Ünlü besteci Beethoven’in son bestesini, sağır
3 6 7
GEÇEN AYIN
• “Kanguru” kelimesinin, Aborjincede “bilmiyo-
kaynağına kadar ulaşabildiklerini...
Tersine davayı kaybederse bu kez de davayı kaybettiği için hocasına yine ödeme yapmak zorunda kalacaktır. 1795
Cengel bulmacamızı çözen bir okurumuza 2 kişilik Sisus Otel Çeşme`de tatil hediye ediyoruz. *
çıkabildiğini...
• Som balıklarının şelaleleri tırmanarak suyun
Bu davayı öğrenci kazanırsa ilk davasını kazanmış olacağı için davayı kaybeden hocasına parayı ödemek zorunda kalacaktır.
Dört nala giden ve dört nalından biri altın olan altı altın nallı atın kaç nalı altındır?
arkası olduğunu... Diğer yerleri kurşun dahi geçirmez.
• Sırtlanların çene kuvvetinin 450 kg’a kadar
KOLAY
Dersin bitiminden hemen sonra herhangi bir dava almayan öğrenciden ses seda çıkmaz. Sabrını yitiren
• Bir timsahın en yumuşak yerinin kulağının
Bunları Biliyor muydunuz?
4
3 2 4 6
4
5 6
ZOR
Yunanlı ünlü avukat Protogras, verdiği özel dersin ücreti ile ilgili olarak öğrencisiyle bir anlaşma yapar. Bu anlaşmaya göre öğrencisi aldığı ilk davayı kazanırsa bu ücreti avukata ödeyecek, kazanamazsa ödemeyecektir.
avukat, bir dava açarak bu ücreti öğrencisinden talep eder. Yeni avukat olan öğrenci bu ilk davasında kendini savunmayı üstlenir.
Cevap: 6
Avukat Paradoksu
Eylül/September 2010
5
9 8
6
İki sudoku bulmacamızdaki her satır, her sütun ve 3x3’lük her kutuya, 1’den 9’a kadar rakamlar yerleştirilecektir. Her satır, her sütun ve 3x3’lük kutu bölümlerinde 1’den 9’a kadar sayılar bir kez kullanılacaktır. PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
Trabzon'un bir ilçesi
Zayıf, kuru, cılız
Rusçada evet
Bir sayı
Kürek kemiği
6
Hak olan Müslümanlık yolu
ABD'nin para birimi
Hac'da Arafat'ta duraklama
İhtiyaca yetmeyen
ANAHTAR KELİME
Karagöz oyunu tiplemesi (altta)
Gömü
Bir deniz kuşu
Sergen
Suriye'nin başkenti
Bir nota
1
Saldırgan
Sarp geçit
Gösteriş, göz kamaştırma
Su
İstem dışı kas hareketi
4
En kalın erkek sesi
Tutanak
Avusturya parası
Daha sonra
2
Nağme, melodi
1
Letonya'nın para birimi
3
“… fien” (aktör)
Rütbesiz asker
Bir spor dalı
Deriyi kestirerek kan aldırma
3
Çok hızlı giden bir deniz taşıtı
Hayat arkadaşı
Litre (kısa)
Yararlılık
4
Oturum
Elma, armut kurusu
Lityumun simgesi
Kas teli
5
Okul, kışla büfesi
6
Demirin simgesi
Gençliği, körpeliği kalmamış
Müslüman ibadethanesi
Huzur
7
Nikelin simgesi
5
Boksörlerin taktığı başlık
Bir çeşit kekik
Lâhza
8
İşlenmemifl tarla
Gemi barınağı
Dağkırlangıcı
Buhran
Matem
Usta
9
Adet
Sıhhat
Cefa, işkence
Bir nota
Tecrübeli, kurnaz (yöresel)
Deniz generali
Japon çiçek düzenlemesi
Naylon olta ipi
Ekşi bir baharat
Vitrin
8
Kafkasya'da yaşayan bir halk
Genel
Allah'ın (cc) adlarından biri
Namaz çağrısı
Obur (yöresel)
Sızlanma
10
Toryumun simgesi
Afrika'da bir ırmak
Meta
Mekke ve Medine'nin ortak adı
Soyluluk
BM Gıda Tarım Örgütü
Pamuk kozası
11
Yararlı, iyi işler
Kilometre (kısa)
Uşak'ın bir ilçesi
12
Dişin en üst tabakası
Hükümet üyesi
Kaynak, pınar
En büyük
Kabuklu bir baharat
Otomobil (kısa)
12
Köpekbalığının bir türü
Bir röntgen tekniği
Notada durak işareti
Kitap indirmemiş peygamber
Asya'da bir ülke
Tiyatroda seyirciye doğru yapılan konuşma
Zencefilgillerden ıtırlı bitki
Manisa'nın bir ilçesi
Geminin rüzgâr alan yanı
“fievval …” (şarkıcı)
Yayla evi
Bir renk
Bir ırk
7
Peru'nun plaka işareti
Baryumun simgesi
Çok fındıklı dal
Atın tüylerini temizleme
Deney hayvanı
2
9
Pekmez toprağı
İnce yapılı
Eylül/September 2010
Köpek
Güneş
Gereçler, malzemeler
Namzet
Bağışlama
Nişastayı şekere çeviren enzim
Bir göz hastalığı
Hizip
“… Safa” (Hikâyecimiz)
Kovuşturma
Kâbus
10
Sayı gösteren işaret
Haftanın bir günü
Avuç içi
11
Karşılıklı yer değiştirme
Rüzgâr
Yanlış
Müslümanlığın bir şartı
Kur'an'ı Kerim'in diğer adı
Karagöz tiplemesi (üstte)
Hastalıkta iyileşme dönemi
Çengel Bulmaca
46 BULMACA
www.pusulaswiss.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2010 - www.pusulaswiss.ch