Nr37 - 12.2010 - Pusula Gazetesi

Page 1

‘UN KATKILARIYLA

Yarım Milyon Malulden, 240 Dolandırıcı Ortaya Çıktı! İsviçre kamuoyunu son zamanlarda fazlasıyla meşgul eden konulardan biri de haksız yere malul aylığı almak için çeşitli dolandırıcılık yöntemi kullanan göçmenler oldu. Hatta, maluliyet sigortasındaki bir milyarlık açığın bu sorundan kaynaklandığını ileri süren politikacılara bile rastlandı. Ekim ayında açıklanan rakamlar ise bambaşka bir gerçeği gözler önüne serdi.

Sosyal Yardım Azalıyor Bern Üniversitesi tarafından, İsviçre’nin en büyük 13 şehrindeki sosyal yardımlar konusunda yapılan bir araştırma, 2009 yılında sosyal yardımların oldukça azaldığını gösteriyor. Ancak, 2009 yılı sonunda patlak veren ekonomik krizin etkileri, bu yıl içerisinde ortaya çıkacağı da açık bir şekilde ortadadır.

İsviçre’de de Üniversiteye Girişler Sınavla Olacak İsviçre Teknik Üniversitesi ETH’nın, İsviçre dışından gelen öğrenci akınını durdurmak için giriş sınavı (Numerus clausus) yapma kararının ardından, diğer üniversitelerin de aynı yönteme başvurması bekleniyor. Basel kantonu, bu konuda hemen adım atılmasını isterken, Zürih ve Bern kantonları bu konuda henüz karar vermiş değiller

26 SAYFA

Kazaları Önleme Konseyi (BFU) tarafından yapılan bir araştırma, İsviçre’de trafik kazalarının azalmasına karşın, bisiklet kazalarının arttığını gösteriyor. Buna göre, kazaların bölgelere göre değişik oranlarda olması ise dikkati çekiyor.

26 SAYFA

SAYFA

SAYFA

İsviçre Yollarında Güvenlik Arttı

29 SAYFA

04

10

İsviçre Göçmen Düşmanlığına Bir Kez Daha ‘‘Evet’’ Dedi ! 18

28 Kasım 2010 tarihinde yapılan halk oylamasında oy kullananların %52.9’u, suç işleyen göçmenleri sınır dışı etmeyi amaçlayan bir yasa teklifine ‘’evet’’ oyu verdi. Aynı amaçlı; ancak sınır dışı etmeyi gerek İsviçre Anayasası gerekse de uluslarası anlaşmalara uygun halde yapmayı amaçlayan, İsviçre Hükümetinin karşı önerisi ise oy kullananların çoğunluğu tarafından reddedildi.

ya başlanılmasını talep etti. Ancak, İsviçre Hükümeti ve Parlementosu’nun bunu yapma imkanı bulunmuyor. Herşeyden önce İsviçre Anayasası, aynı suça, suçu işleyenin kimliğine göre ayrı ayrı ceza vermeyi kabul eden bir nitelikte değil. Benzer şekilde İsviçre ile Avrupa Birliği arasında yapılan ikili anlaşmalar çerçevesinde, İsviçre’de suç işleyen bir Avrupa Birliği vatandaşını, İsviçre bu nedenle sınır dışı edeOylama sonrası, bu yasayı lanse etmiş olan SVP par- mez. Yine, İsviçre’nin imza attığı pek çok uluslarası tisi, kabul edilen yasanın tam bir katılıkla uygulanma- anlaşmada bu tür uygulamaları yasaklamaktadır.

‘Sultanın Sırrı’ Filminin Galası Zürich’te Yapılacak

14

Pusula gazetesi ve Canan Kredit`in ortaklaşa düzenlediği organizasyon ile Filmin Avrupa galası İsviçre`de yapılacak. 11 Aralık 2010 Cumartesi günü Zürih’te bulunan Arena Filmcity`de gerçekleştirilecek olan Gala akşamına tüm okurlarımızın ilgi göstermesini bekliyoruz. Düzenleyeceğimiz bu önemli Gala akşamına Amerikan aksiyon filmlerinin ünlü oyuncusu Marc Daçascos ve Emanuel

SAYFA

İsviçre Merkez Bankası tarafından yapılan bir hesaplamaya göre, 2009 yılı sonunda kişi başına servet miktarı, 17.000 frank artarak ortalama 333.000 franka yükseldi. Bir yandan borsada hisse senetleri değerlerinin artması, bir yandan yükselen ev fiyatları sonunda, ortalama servet tutarı kriz öncesi 2007 yılı miktarını da geçti.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bütün ülkelere gönderdiği bir uyarıda, gelişmiş ülkelerin üçüncü dünya ülkelerinden yetişmiş sağlık personeli almayı bir an önce durdurmasını talep etti. Bu alanda gerekli personeli yetiştirmek yerine, yetişmiş elemanları başka ülkelerden getirmeyi tercih eden İsviçre gibi ülkelerden acilen gerekli önlemlerin alınması istendi.

06

SAYFA

Kasalar Dolmaya Devam Ediyor

İsviçre’de Sağlık Sektörü Göçmenlerin Omuzunda

SAYFA

İsviçre’nin kurulmasında etkin bir rol oynadığı Göç Politikaları Geliştirme Merkezi (ICMPD) tarafından yapılan bir araştırma, son dönemlerde Avrupa merkezli göçmen politikalarının sonuçlarını inceleyen bir rapor yayınladı. Buna göre İsviçre, ‘’kaçak göçmenlerin’’ en yoğun olduğu Avrupa ülkelerinden biri olarak yer aldı.

29

Bettencourt ile birlikte Türk oyuncular, yönetmen ve projede yer alan diğer önemli isimler katılacaklar. Türk sinemasının en başarılı çalışmalarından biri olarak gösterilen filmde ki senaryo ve aksiyon sahneler izleyicileri büyüleyecek. Dostlarınızla birlikte 11 Aralık 2010 Cumartesi akşamı düzenleyeceğimiz Gala akşamına bekliyoruz.

AZB - 8953 Dietikon 2

Avrupa’daki Kaçak Göçmenler En Fazla İsviçre’de

SAYFA

www.pusulaswiss.ch

Aralık/Dezember 2010


2

EDİTÖR

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

Yeni Hedefler ile Karşınızdayız

REKLAM VE İLANLARINIZ İÇİN: 076 342 90 91 veya 043 322 90 82 ABONE OLMAK İÇİN: 043 322 90 80 PUSULA IMPRESSUM / 2010 Geht an alle Pusula Mitglieder. Verlegeradresse :

KMD Pusula Zeitung Bernstrasse 88 / CH-8953 Dietikon ZH Erscheinungweise: Abonementpreis: Inhaber: QM: Personal & Finanzen: Rechtsberater: Werbe Agentur: Autoren: Redaktionsleiterin:

12 Mal Jährlich CHF 50.- / Jahr Turgut Karaboyun Bülent Atalay Arife Karaboyun Mehmet Akyol Blue Design Media Sunay Akın Asiye Sınıcı Pervin Tekin

Art Direktor: Grafiker: Praktikantin: Druckerei: Adressierung: Anzeigen:

Tamer Karaoğlu Mehmet Polater Fulya Yumak (KV) Sun Print Beorda +41 43 322 90 82 +41 76 342 90 91

Freie Journalisten: Bülent Atalay, Hüseyin Türkkan, Müjgan Olguner, Nermin Dingiloğlu, Yeter Tanrıkulu, Gülay Zengin, Tamer Karaoglu, Nuray Uçar, Mehmet Akyol, Fatih Ertuğrul, Asiye Sınıcı.

Teşekkür : Bu yayının sizlere ulaşmasında maddi-manevi desteklerini bizlerden esirgemeyen, tüm firmalarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Pusula Gazetesi`nin tüm yayın hakları kendisine aittir. Yayınlanan reklamlarda ki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir. Hazırlanan haberlerden ve yazılardan haberi hazırlayan kişiler ya da kaynak gösterilen kurumlar sorumludur. Pusula`da kullanılan tüm Haberlerin, Fotoğrafların ve bilgilerin her hakkı Pusula`ya aittir. İzinsiz olarak kullanılması yasaktır, aksi durumda cezai uygulamalar için hukuki işlemler başlatılır.

EDİTÖR YAZISI

(t.karaboyun@pusulaswiss.ch)

Turgut Karaboyun

2010 yılının son gazetesi ile tekrar sizlerleyiz. Geçen yıl 2009 yılına veda etmiştik. Zaman ne kadar hızlı ilerliyor. İlk gazetemizi 2007 yılının Haziran ayında çıkarmıştık. Dün gibi hatırlıyorum. Bu zaman içinde çok şeyler değişti. Her geçen gün sizlere vermiş olduğumuz hizmetin kalitesini artırarak bugünlere ulaşmaya çalıştık. Önümüzdeki yıl içinde bizi bekleyen bir çok yeni projemiz var. Umarım gerçekleştirmekte sorun yaşamayız. Yeni bir yıla girerken gazetemizde yaptığımız en büyük değişiklik haber merkezimizde oldu. Aramıza katılan yeni arkadaşlar ve gazeteciler var. En iddialı olduğumuz konu olan haber bölümünde yaptığımız stratejik değişiklikler ile daha kaliteli ve içerikli bir gazete sunmaya başladık. Yeni yılda daha etkili ve içerikli haberlerle karşınızda olacağız. Gazetemizde bu gelişmeler devam ederken okurlarımız için düzenlediğimiz organizasyonların sonuncusunu bu ay içinde partnerimiz Canan Kredit`le birlikte gerçekleştireceğiz. Türk sinemasına damga vurması beklenen çok önemli bir filmin galası ile bu yılın son organizasyonuna imza atacağız. Kültür Bakanlığı’nın büyük katkı sağladığı “Sultanın Sırrı” adlı filmin Avrupa galasını 11 Aralıkta düzenleyeceğimiz gala akşamıyla sizlerin beğenisine sunacağız. Zürih’in en güzel sinema salonlarından biri olan Arena Filmcity’de gerçekleştireceğimiz gala akşamına tüm okurlarımızın ilgi göstermesini bekliyoruz. Film ve gala akşamı hakkında tüm ayrıntıları gazetemizin diğer sayfalarında bulabilirsiniz. Gazetemizin kültürel organizasyonlarını önümüzdeki yıl içinde daha da artırmanın hesaplarını yapmaktayız. Gelelim 28 Kasım tarihinde sonuçlanan halk oylamasının sonuçlarına. Oylama sonucunda halkın yaklaşık % 53’ü SVP partisinin getirmiş olduğu yasa teklifine “evet” oyu kullandı. Bundan önce yapılan oylamada katılım % 35 seviyesinde iken bu oylamada katılımın % 53.5 olması hayli dikkat çekici bir noktaydı. Daha evvel yapılan ‘’Minare’’ ile ilgili oylamada da katılım %50’nin üzerine çıkmıştı. Yabancılarla ilgili olan tüm konularda katılımın bu denli yüksek oluşu İsviçre’de artan yabancı düşmanlığının en büyük göstergesi. Bundan sonraki dönemde SVP partisinin daha yeni tekliflerle gelmesi ve yabancı düşmanlığını körüklemesi bekleniyor. SVP’nin getirmiş olduğu teklife göre suç işleyen yabancıların sınır dışı edilmesi isteniyordu. Bu teklif halk tarafından kabul edildi. Oylama sonuçlarını değerlendiren hukuk uzmanlarına göre, mevcut anaya-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

sanın yeni düzenlenmesi gerekiyor. Çünkü farklı bir etnik grubun aynı suçtan dolayı sınır dışı edilmesi anayasada yer almıyor. Hükümetin bu konuda ne zaman bir çalışma yapıp anayasa değişikliğine gideceği bilinmiyor. Anayasa içinde yer almayan sınır dışı edilme konusunda parlamentonun ve hükümetin açık bir tavır sergilememesi de farklı bir eleştiri konusu oldu. Önümüzdeki günlerde İsviçre’yi oldukça zor günler bekliyor. Gerek Avrupa Birliği gerek imza atılan diğer uluslararası anlaşmalara göre ülkede yaşayan farklı etnik gruplara ayrı ayrı hukuk kuralları uygulamak imkansız. Önümüzdeki aylarda konuyla ilgili çıkan haberleri ve gelişmeleri okurlarımıza aktarmaya devam edeceğiz. İsviçre’de artan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı maalesef hepimizi derinden etkiliyor. Son yıllarda SVP partisinin liderliğinde bir araya gelen yabancı düşmanı kişiler sürekli yeni stratejiler üreterek ülkede yaşayan etnik grupları sindirmeye çalışıyorlar. İsviçre’de yapılan uyum çalışmalarını da baltalayan bu faaliyetler toplumların kaynaşmasına da büyük engel teşkil etmekte. Her yıl hükümet tarafından entegrasyon faaliyetleri için yaklaşık 50 milyon İsviçre frankı para harcanıyor. Gelinen noktada bu harcamaların boşa çıktığını görmekteyiz. Kendi içimizde organize olarak lobi faaliyetlerimizi artırmalı, ülkeyi ve politikayı iyi tanıyan uzman kişilerin etrafında birleşerek kendi sesimizi daha iyi duyurabilmeliyiz. Aksi halde bizi daha zor günler ve yeni kanunlar beklemektedir. Avrupa’nın en demokratik ülkesi olarak gösterilen İsviçre’de yaşadıklarımızı anlamak hatta yorumlamakta zorlanıyoruz. Bize karşı düzenlenen karalayıcı kampanyalarla mücadele edebilmenin yollarını bulmalı, daha ince hesaplar yaparak kendi hakkımızı savunmamız gerekiyor. Bu konuda biz üzerimize düşen görev ve yükümlülüklerimizin farkındayız. Saygılar 2078


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


4

İSVİÇRE HABERLERİ

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

Kasalar Dolmaya Devam Ediyor İsviçre Merkez Bankası tarafından yapılan bir hesaplamaya göre, 2009 yılı sonunda kişi başına servet miktarı, 17.000 frank artarak ortalama 333.000 franka yükseldi. Bir yandan borsada hisse senetleri değerlerinin artması, bir yandan yükselen ev fiyatları sonunda, ortalama servet tutarı kriz öncesi 2007 yılı miktarını da geçti. İsviçre’de yaşayanların ellerinde olan para miktarına ek olarak, özel mülklerinin, hisse senetlerinin ve pansiyon kasa gibi sigor-

talarda olan kişisel birikimlerinin toplamı bu hesapla %6.5 artarak 2.590 milyar franka çıktı. Bilindiği gibi 2008 yılında bu miktar, eko-

nomik krizin sonucu olarak hatırı sayılır bir miktarda azalmıştı. Bu artışın en büyük nedeni, İsviçre içinde ve dışında hisse senetlerinin artışı oldu. İsviçre’de yaşayanların ellerindeki hisse senetleri 2008 yılı içinde yaklaşık üçte bir değer kaybetti. Geçen yıl sonunda ise bu hisse senetlerinin değeri 43 milyar artarak 212 milyar franka yükseldi. Ortak yatırımlar ise 19 milyar frank arttı ve 181 milyar frank oldu. Pansiyon kasa ve hayat sigortalarında biriken para miktarındaki artış %8 oranında oldu ve 804 milyar franka ulaştı. Banka hesapları Öte yandan, hisse senetlerinin değerlenmesine karşı İsviçre’de yaşayanlar, 2009 yılında paralarını borsaya yatırmak yerine banka hesaplarına yatırmayı tercih ettiler. Bankalardaki özel hesaplarında biriken para miktarı %4.6 artarak 522 milyar frank oldu. 2005 yılında bu miktar 450 milyar frankın altındaydı. İsviçre’de yaşayan-

ların paraları ise en fazla taşınmaz mallarda, bu malların değeri toplam olarak 2300 milyar frank, 2009 yılındaki artış miktarı ise %2.3 oldu. Ancak, bu gelişmenin diğer bir yanı, ev bütçelerinin toplam borçlarındaki gelişme oldu. 2009 yılında bu borçlar %3.8 oranında artarak 651 milyar franka yükseldi. Başka bir deyişle, borç miktarı son beş yıl içinde %13 artmış durumda gözüküyor. Borçların neredeyse %90’ı taşınmaz malların ipotekleri oluşturdu. Üstelik bu borçlardaki artış miktarı bir yıl içinde %25 olarak arttı. Son iki yıl içinde ipotek faizlerinin şimdiye kadar olmadığı kadar düşük olması, insanları, ipoteklerle borçlanarak konut almaya yöneltti. Açıklanan bu miktarlar, İsviçre’de tek yaşayan kişilere ait olduğu tespit edildi. İsviçre’deki firmaların, kurumların ve devletin ellerindeki servetler elbette bunların dışında kalıyor. 2061

Deutsche Zusammenfassung.

Reinvermögen pro Kopf stieg 2009 um 17‘000 auf 333‘000 Franken. Die pralleren Sparbücher und die Erholung der AktienmärkSchweizer haben wieder mehr Geld in der Kasse te liessen die finanziellen Polster damit wieder auf das VorkrisenDie Schweizer sind im vergangenen Jahr reicher geworden: Das niveau von 2007 steigen.

İsviçre Ekonomisi İyiye Doğru Gidiyor

Eylül ayında yavaşlamaya başlayan İsviçre ekonomisi, ekim ayında yeniden hızlanmaya başladı. Açıklanan en son rakamlar, ekim ayındaki İsviçre ihracatındaki artışın %7.8 gibi oldukça yüksek bir seviyeye çıktığını gösteriyor. ise %2 artarak aylık 16.7 milyar olarak gerçekleşti. Buna ek olarak pahalılık etkeninin de kaldırılması durumunda artış miktarı %12.9 gibi bir orana çıktı. Açıklanan bu rakamla İsviçre, tüm Avrupa’da ekonomisi en yüksek hızla gelişen ülke durumuna geldi. Böylelikle, yaz ayları sonrasında başlayan yavaşlama, ekim ayındaki bu dinamik gelişme ile aşılmış olarak kabul ediliyor.

Gerek ekonomi uzmanları gerekse de iş çevreleri bu gelişmeyi beklemiyorlardı; çünkü değerli İsviçre frankı ihracatı genel olarak olumsuz yönde etkiliyor. İhracattaki artış bir yıl öncesine göre

Benzer gelişmeler ithalat rakamlarına da yansıdı. Rakam olarak %4.2 artarak ayda 14.6 milyar franka çıkan ithalat, diğer etkenler çıkarıldıktan sonra %10’a kadar çıktı, gerçek değerler üzerinden ise %11.5 miktarında oldu. Böylece ithalatta yavaşlama öncesi hızını yakalamış durumda.

Endüstri önde İhracatın hangi iş kollarında arttığına bakılacak olursa, en fazla artışın saat iş kolunda olduğu görülüyor. %18 gibi bir artışla ilk sırada olan bu iş kolunu ise %13.5 ile metal iş kolu, %8.7 ile elektronik aletler izliyor. Öte yandan kimya endüstrisinin %6 ile en son sırada yer alması ise şaşkınlık yarattı. Buna karşın bazı iş kollarında bir gerileme de yaşanıyor, kağıt iş kolu örneğin %6 oranında daha az ihracat gerçekleştirdi. Tekstilde ise %4.2 oranında bir gerileme görüldü.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

Yapılan ihracatın yarıya yakını eskiden olduğu gibi Almanya’ya gitti. Bu ülkeye ihraç artışı %5 olarak gerçekleşti. ABD’ye olan ihracat aynı düzeyde kalmaya devam ederken, Fransa ve İtalya’ya olan ihracatta bir gerileme yaşandı. Bu rakamların gösterdiği gibi ekonomik krizden çıkılıyor gibi olurken, birdenbire bir düşüş yaşanıyor ve bunu yeniden bir hızlanma takip ediyor. Bugüne kadar ihracatta önemli bir engel durumunda olmayan yüksek kur, İsviçre frankının durumundaki gelişmelerde merakla bekleniyor. 2052

Deutsche Zusammenfassung. Schweizer Exportfirmen holen wieder auf Maschinen- und Elektronikindustrie beschleunigt das Tempo. Der Schweizer Aussenhandel zieht wieder kräftig an. Arbeitstagsbereinigt haben die Exporte im Oktober um markante 7,8 Prozent zugenommen. Damit haben die Exportfirmen die Ermüdungserscheinungen des Vormonats wieder überwunden.


5

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Aralık/Dezember 2010

Siyahi Milletvekili Lumengo, Mahkeme Kararıyla Suçlu Bulundu Kasım ayı ortasında iki İsviçreli milletvekili hakkında açılan iki sıradan olay için mahkemeler kararını verdi. İsviçre’nin ilk siyahi milletvekili Ricardo Lumengo, 44 seçmen oyunu kendi el yazısı ile doldurduğu için 1800 franklık para cezasına çarptırıldı. Aargau milletvekili Lieni Füglistaller ise, tefecilik suçlamasından beraat etti. Aşağıda her iki olayın ayrıntıları bulunuyor: Suçlar belli; ancak cezalar belli değil. Lumengo Olayı:

bir ödemeydi.

Angola’dan İsviçre’ye gelerek iltica eden Lumengo, hukuk eğitimini bitirdikten sonra Sosyal Demokrat Parti (SP) saflarında politikaya atıldı. 2007 yılında Bern’den milletvekili seçilen Lumengo, daha önce Biel şehri belediye meclisine seçilmesinden sonra siyahi olması nedeni ile ırkçıların hedef tahtası haline geldi. 2006 yılında yapılan seçimlerde, kendi el yazısı ile 44 oy pusulasını doldurduğu suçlaması ile para cezasına çarptırılmasıyla başta kendi partisi olmak üzere tüm basın ve ilgili ilgisiz kurumlar tarafından istifa etme çağrısı ile karşı karşıya kaldı. Kısacası, politik hayatı el birliği ile bitirilmek istendi.

Borçlu, milletvekiline olan borcunu ödeyemeyince, milletvekili alacağını tahsil etmek için icraya başvurmuştu. İcra dairesi, imzalanan borç sözleşmesini görünce, bu işin tefecilik olduğu kanısına vardı ve mahkemeye suç duyurusunda bulundu. Ancak mahkeme heyeti, milletvekilinin bir suç işlemediği kanaatine varıp, beraat kararı verdi. Kararda, milletvekilinin yaptığının aslında bir tefecilik olduğu; ancak ortada gönüllü olarak yapılan bir borç anlaşması olduğundan, bunun suç sayılamayacağı belirtildi.

Olayın başlangıcı ise oldukça ilginç, 2006 seçimleri sonrası Federal Savcı, seçimde kullanılan oy pusulalarını teker teker inceleyerek, tam 44 oy pusulasının aynı el yazısı ile yazıldığını tespit etti. Tüm İsviçre çapında davalara bakmakla yükümlü Federal Savcı’nın neden bir şehir belediye meclisi için yapılan bir seçimin bütün oy pusulalarını incelemeye ihtiyaç duyduğu ve neden sabırla bunlar arasından 44 oy pusulasını bulduğu ise hiç sorgulanmadı. Federal Savcı, işini tam bir ciddiyetle sonuçlandırdı ve bu oyların Ricardo Lumengo tarafından yazıldığı tespitine vardı. İki yılı aşkın bir süre alan bu inceleme sonunda Federal Savcı olayı 2009 Bern Kantonu Savcılığı’na devretti. Ve bir yıl sonra inceleme bu yılın başında Biel şehri savcısına ulaştı. Savcı soruşturmayı sonuçlandırıp tek hâkimli Biel Mahkemesi’ne devretti ve Bayan Hakim Doris Romano, milletvekilini seçime hile karıştırmaktan suçlu buldu. L. Füglistaller Olayı: Bu kararın ertesi günü ise başka bir milletvekili hakkında, Aargau Bremgarten mahkemesi bir karar verdi. Suçlama tefecilikti! SVP milletvekili Lieni Füglistaller, bir iş yapmak isteyen emekli teknisyene bu işi yapabilmesi için 20.000 frank borç vermişti. Şartları ise % 7.5 faiz ve bu işten kazanç elde edilmeye başlanınca 50.000 frank ek

Bu olay karşısında ne kendi partisinden milletvekilleri ne basın ne de herhangi bir kurum Füglistaller’in milletvekilliğinden istifa etmesini istemedi... Seçim hilesi nedir? İsviçre Seçim Yasası, her seçmenin oy pusulalarını kendi el yazısı ile yazmasını zorunlu kılmaktadır. Başka bir seçmenin oy pusulasını doldurmak suç teşkil eder. Benzer şekilde seçmenin seçim tercihini etkileyecek doğrudan müdahaleler de suçtur. Bu konuda yapılan araştırmalar, genel olarak seçmenlerin “dedeye yardım” gerekçesi ile oy pusulalarının önemli bir bölümünün başkaları tarafından doldurulduğunu gösteriyor. Seçmene yardımcı olmak amacı ile yapılan bu yardımlar için herhangi bir kişi bugüne kadar suçlanarak cezaya çarptırılmamıştı. Yasa, sadece kendisi doğrudan oy pusulasını dolduramayan; örneğin görme yeteneği olmayan birine yardımı kabul ediyor. Seçimler öncesi, SVP gibi partilerin, özellikle yaşlıların evlerinde, kahveli, pastalı toplantılar yaptığı herkesin bildiği bir konu. Bu toplantılara gelenlere, partinin gençleri aktif olarak “yardım etmekte”. İsviçre’de seçim hileleri Seçim hileleri denince akla ilk gelen SVP partisi oluyor. 1994 yılında o zaman SVP milletvekili olan C. Blocher, bir meclis oylamasında hem kendi yerine hem de başka bir milletvekili yerine oy kullanıyor ve bu

Deutsche Zusammenfassung. Fall Lunmengo Er zog als erster Schwarzer in den Nationalrat ein. Ricardo Lumengo (47) ist seit 2007 für die SP im Parlament. Der einstige Asylbewerber schaffte nach seinem Jura-Studium-Abschluss einen steilen politischen Aufstieg. Vom Stadtrat in Biel zum Grossrat und schliesslich Nationalrat in nur drei Jahren. Doch heute könnte die Karriere einen herben Dämpfer erleben. Das Bezirksgericht in Biel muss darüber befinden, ob der gebürtige Angolaner Stimmenfang begangen hat. Konkret: Bei den Grossratswahlen 2006 findet die Bundesanwaltschaft insgesamt 44 Wahl-Zettel, die mit derselben Handschrift ausgefüllt wurden. Es ist die Schrift von Ricardo Lumengo. tespit ediliyor. Ancak, meclis bu milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırmadığından bir ceza almıyor. SVP’nin seçim hileleri listesi epeyce uzun, sadece birkaç örnek vermek gerekirse, Basel’de bir huzur evinde, kendi başına oy kullanamayacak durumda olan 16 yaşlı seçmenin oy pusulası bizzat huzur evinin yöneticisi tarafından doldurup postalanıyor. Mahkeme tarafından mahkum edilen bu yönetici hakkında diğer durumlarda olduğu gibi ne partisi SVP ne de diğer partiler bir girişimde bulunmuyor. Glarus kantonu yöneticisi SVP’li S. Noser, oy pusulaları ile açık bir şekilde oynamasına rağmen mahkeme, olayda bir kasıt olmadığı kanaatine varıyor. Aarau SVP parti

başkanı benzer şekilde 2001 seçimlerinde, kendine ait olmayan oy pusulalarını doldurmaktan mahkeme önüne çıkıyor ve olayda kasıt olmadığı gerekçesi ile beraat kararı çıkıyor! Yine Aarau kantonunda SVP’li bir yönetici bu sefer ceza almaktan kurtulamıyor, alenen 130 oyun üzerinde değişiklik yaptığı için dört ay hapis ve para cezasını çarptırılıyor. Diğer partiler de bu konuda pek parlak değil. Aarau kantonunda CVP’li bir belediye yöneticisi, 100 kadar oy pusulasını toplayıp, doldurduğunu ve bu oy pusulalarına sahte imza attığını itiraf edince 10 ay hapis cezasını çarptırılıyor. Solothurn’da ise SP’li poltikacı bu şekilde oy topladığını itiraf ediyor ve cezalandırılıyor. 2044

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


6

İSVİÇRE HABERLERİ

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

Tren İstasyonları Alışveriş Merkezi Oluyor İsviçre Demiryolları (SBB) idaresi, tren istasyonlarının daha etkin kullanılması için yaptığı yatırımlara önümüzdeki yıllarda hız verecek. 500 milyon frank civarında olması beklenen yatırımlarla birçok büyük şehrin istasyonları alışveriş merkezi haline gelecek. Bugüne kadar 32 tren istasyonunun modernleştirmesi ile birlikte, buralarda aynı zamanda birer alışveriş merkezi oluştu. SBB’den yapılan açıklamalara göre, bu merkezlerde bir yılda tam 1.46 milyar franklık alışveriş yapıldığı bildirildi. 2011 ile 2016 yılları arasında ise, 400 milyonu Bellinzona, Lugano TI, Solothurn ve Baden AG gibi üç büyük tren istasyonuna ya-

pılmak üzere toplam 500 milyon franklık yatırım planlanıyor. SBB, bu yatırımların esas amacının artan yolcu sayısına daha fazla hizmet vermek olduğunu dile getirdi. Ancak, her şehrin en kullanışlı yerlerinde olan tren istasyonları, sadece tren yolcuları için değil, aynı zamanda tüm şehir sakinleri için rahat ulaşılabilecek bir alışveriş yeri oluyor. SBB’nin sadece bu yerlerin kiralarından elde ettiği gelir ise geçen yıl 300 milyon frank oldu. Tren istasyonlarındaki alışveriş yerlerinin diğer bir avantajı ise, mesai saatlerinin normal satış

yerlerinden daha uzun süreli olması. Bu nedenle özellikle, günlük tüketim maddeleri satan dükkanlar ve ayak üstü yiyecek yerleri için oldukça elverişli imkanlar sunuyor. Bugüne kadar bu yönde yapılan yatırımların başarılı olması, SBB yönetimini 23 garı daha alışveriş merkezi yapma yoluna itti. En son Biel şehri tren istasyonu 32 milyon franklık bir yatırımla modernleştirildi. İçinde bir eczane, müzik satış yeri, ayakta yemek yeri, iki gıda satış yeri, iki lokanta, gazeteci ve kitapçının olduğu bu merkez, pek çok ihtiyaca cevap veren bir niteliğe sahip oldu. Benzer bir gelişme, bu yıl Aarau ve Olten tren istasyonlarında yaşandı.

Deutsche Zusammenfassung. 500 Millionen für Shopping-Bahnhöfe Die SBB investieren eine halbe Milliarde in moderne Shopping-Bahnhöfe - mit denen ist richtig Geld zu machen. Moderne Einkaufszentren, mehr trendige Läden und tolle Take-aways in den Bahnhöfen: Damit sie weiterboomen, investieren die SBB 500 Millionen. Die 32 grössten Schweizer Bahnhöfe sind zu Einkaufstempeln mutiert. 2009 erzielten die SBB mit ihren Shoppingcentern 1,46 Mil liarden Franken Umsatz. 300 Millionen Franken Mieteinnahmen flossen an die Bundesbahnen.

Alışveriş cennetleri Bu merkezler içinde en büyüğü bilindiği gibi Zürih tren istasyonundaki Shop Ville. İçinde yüzden fazla satış yeri var, yıllık cirosu ise 409 milyon frank. Metrekare başına düşen alışveriş miktarı açısından ise Bern ilk sırada, her metrekarede yapılan yıllık satış 28.000 frank olarak hesaplandı. Bu merkezlerin geleceği konusunda ise uzmanlar oldukça iyimser düşünüyor. Her gün tren ile seyahat edenlerin sayısı yaklaşık 900.000, bu sayının 2030 yılında iki misline ulaşması bekleniyor. En fazla artışın ise Zürih’te olması bekleniyor, 2020 yılında Zürih tren istasyonunu kullananların sayısının günde 300.000’den 500.000’e çıkması bekleniyor. Ancak, bu gelişmelerin tren yolcuları açısından olumsuz yönleri de var. Örneğin; 2011 yılında Bern tren istasyonunda altı bilet satış yerinden beş tanesi kapanacak ve yerlerini yeni alışveriş dükkanlarına bırakacak. SBB sözcüsü, bunun fazla bir sorun yaratmayacağı görüşünde; çünkü tren yolcuları bugün biletlerinin %65’ini bilet otomatlarından aldığını belirtti. 2048

İsviçre’de Sağlık Sektörü Göçmenlerin Omuzunda Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bütün ülkelere gönderdiği bir uyarıda, gelişmiş ülkelerin üçüncü dünya ülkelerinden yetişmiş sağlık personeli almayı bir an önce durdurmasını talep etti. Bu alanda gerekli personeli yetiştirmek yerine, yetişmiş elemanları başka ülkelerden getirmeyi tercih eden İsviçre gibi ülkelerden acilen gerekli önlemlerin alınması istendi. Bu yılın mayıs ayında WHO tarafından yürürlüğe konulan bir anlaşma, her ülkenin ihtiyaç duyduğu kadar sağlık personeli yetiştirmesini ve bu sektörde çalışan göçmenlere ayrımcılık uygulanmamasını öngörüyor. Ancak, İsviçre’nin de imza attığı bu anlaşma bağlayıcı olmaktan çok bir tavsiye anlamını içeriyor. İsviçre Sağlık Müsteşarlığı tarafından yayınlanan resmi rakamlara göre; 2002 yılında İsviçre’de hastanelerde çalışanların sayısı 104.000 iken, 2008 yılında 119.000’e çıktı. Bu sektörde çalışmaya başlayan 15.000 kişi-

nin %55’i ise göçmen. Aynı yıllarda hastanelerde çalışan doktorların sayısı 16.000’den 20.000’e çıktı. Yeni doktorların %75’i göçmen. İsviçre’ye son yıllarda sağlık personeli en fazla komşu 3 ülkeden Almanya, Avusturya ve Fransa’dan geldi. Bu üç ülkeden gelenlerin oranı ise %84 oldu. Başka bir deyişle sağlık sektörü, göçmenlerin oran olarak en yoğun çalıştıkları bir sektör olmaya devam ediyor. Bu sektörde giderek artan kalifiye personel çoğunlukla, İsviçre dışında yetişen elemanlarla karşılanıyor. Bu durum, İsviçre açısından uzun

Deutsche Zusammenfassung. Schweizer Gesundheitswesen: Ohne Ausländer läuft nichts Schweiz bildet nicht genug Gesundheitspersonal aus und verlässt sich auf die Einwanderung von Fachkräften. Dies kann zu problematischen Engpässen führen Indem das Gesundheitswesen Fachkräfte aus dem Ausland beschäftigt, kann es kurzfristig Personalengpässe beheben. Längerfristig entstehe aber eine problematische Abhängigkeit, warnt das Gesundheitsobervatorium (Obsan). Der Bestand an Gesundheitsfachkräften in Schweizer Spitälern, Alters- und Pflegeheimen wuchs von 2002 bis 2008 von 104›000 auf knapp 119›000.

dönemde belli sorunları da beraberinde getiriyor. Genel olarak, komşu ülkelerden gelen sağlık elemanlarının bu ülkelerde sağlık personeli için daha iyi imkanları yaratmaları halinde geri dönebilecekler. Böylece sağlık sektö-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

rü, çözümsüz bir problemle karşı karşıya kalacak. İsviçre hükümeti bir an önce sağlık personeli yetiştirmek için gerekli girişimleri yapmak zorunda.

Yıllara göre İsviçre’de hastanede çalışanlar 2002

2003

2004

2005

2006

2007

2008

İsviçreli

69384

69573

71871

72006

75220

76491

76196

Göçmen

34226

39314

36001

38079

38433

39921

42333

Toplam

103609

108886

107872

110085

113653

116412

118538


Uygun fiyata kaliteli ürünler! Yunan peyniri

Tavuk salamı

Beyaz peynir, sog˘utucu kısmında, 200 gr.

sog˘utucu kısmında, 400 gr.

2.95

3.75

Böreklik peynir

Argeta sürme • ton balıg˘ı • tavuk eti 95 gr.

1.85 Vitaminka Ajvar sebze karıs¸ ımı • Acısız • Acılı 690 gr.

2.95 Bu ürünler tüm Denner s¸ubelerinde mevcut olmayabilir. Stoklarımız sınırlıdır. www.denner.ch

7.45 Vitaminka doldurulmus¸ biber

Vegeta baharat karıs¸ ımı 500 gr.

Lahanalı, 2,3 kg.

6.95 ˙I svic¸ re’nin Discount Marketi

4.35

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

kutuda, yag˘ oranı % 45, sog˘utucu kısmında, 800 gr.


8

İSVİÇRE HABERLERİ

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

D&C Style’nin Açılışına İlgi Büyüktü Ekim ayında hizmete giren D&C Style, 20 Kasımda Türk gazeteciler ve vatandaşlar için düzenlediği açılışa Pusula gazetesi olarak katıldık. Haber: Fatih Ertuğrul Geçen 1 aylık süre için mağaza sahipleri İbrahim Şahin ve Davut Memiş Bey’lerden görüş ve düşüncelerini aldık. Gördükleri ilgiden oldukça memnun olduklarını söyleyen mağaza sahipleri, bir araya getirdikleri markalarla İsviçre’deki Türk kadınlarına ve diğer ülke vatandaşlarına ciddi bir alternatif oluşturduklarını düşünüyorlar. Tesettür giyimde Tekbir, Aker, Armina, Arancia, Aydan ve Paraf Abiye; çocuk giyimde ise Bücürük markasıyla büyük bir atılıma imza atan mağaza, özellikle tesettür giyimde yıllardır süre gelen boşluğu da doldurmak istiyor. Böylece D&C Style, ilerleyen zamanda konseptlerini daha da genişletebileceklerinin de sinyalini vermiş oluyor.

Bunun yanı sıra gümüş takı, Fosil, Diesel ve Guess marka saatler de vitrinde alıcılarını bekleyen diğer önemli ürünler arasında yer aldı. Açıldığı günden bu yana, içerisinde bulunduğu Coop Mağazasında çocuk giyim ve takıaksesuar boşluğunu da dolduran D&C Style, hem yabancı hem de

Türk müşterilerin ilgi odağı oldu. Özellikle çocuk giyim, yabancıların ilgisini önemli ölçüde çekmiş durumda gözüküyor. Adını Davut Bey’in kızı Dilara’dan ve İbrahim Bey’in kızı Ceylin’den alan D&C Style mağazasına Pusula gazetesi olarak başarılar ve bol kazançlar diliyoruz. 2063

İsviçre Kitap Ödülü, Macar Kökenli Göçmen Yazara Verildi Bu yılki İsviçre Kitap Ödülü’nü göçmen kökenli yazar Melinda Nadj Abonji’ni kazandı. Macar asıllı romancı Melinda Nadj Abonji, ‘’Güvercinler Uçuyor’’ (Tauben fliegen auf) adlı romanı ile 50.000 frank ödülün de sahibi oldu. Daha önce, ekim ayında Alman Kitap Ödülü’nü alan Abonji, kitabında otobiyografik biçimde göçmen bir ailenin toplumla olan uyum sorunlarını dile getiriyor. Jüri; ‘’Olağanüstü edebi eser’’ olarak değerlendiği bu romana, oylamada %39 oranında oy verildiğini belirtti. Oylamada ilk dörde giren Dorothee Elmiger’in ‘’Einladung an die Waghalsigen’’, Urs Faes’in ‘’Paarbildung’’, Pedro Lenz’in ‘’Der Goalie bin ig’’ ve Kurt Marti’nin ‘’Notizen und Details 1964 - 2007’’ adlı eserlerine 2500 franklık teselli ödülleri verildi. Ödüle aday olarak gösterilen bu eserler arasında tercih yapmanın jüri için hiç de kolay olmadığı belirtildi. Abonji’nin ‘’Alman Kitap Ödülü’’ almasının jüri üzerinde bir etkisinin olmadığı, kitabın değerlendirilmesinin tamamen bağımsız olarak yapıldığına da özellikle dikkat çekildi. İsviçre Kitap Ödülü, İsviçreli yazarları teşvik etmek için 3 yıl önce çeşitli yayın kuruluşlarının biraraya gelmesi ile 2008 yılında ilk defa verilmeye başlandı. Daha önce ödül verilen kitapların, ödül aldıktan sonra birdenbire satışlarının artması nedeniyle bu

ödülün, yayınevleri tarafından tamamen ticari amaçlı olarak verildiği bazı eleştirmenler tarafından dile getirildi. Ancak, ‘’Tauben fliegen auf’’ romanı için bu durum söz konusu değil; çünkü roman ödülü almadan önce de İsviçre’de satış listelerinde en ön sıralarda yer alıyordu. Melinda Nadj Abonji, 1968 yılında Macaristan’da Sırp bir aile-

Deutsche Zusammenfassung. Schweizer Buchpreis an Melinda Nadj Abonji Nach dem Deutschen Buchpreis hat die Zürcher Autorin Melinda Nadj Abonji für ihren Roman «Tauben fliegen auf» auch den Schweizer Buchpreis 2010 erhalten. Er ist ihr am Sonntagmittag im Rahmen der BuchBasel verliehen worden. Die Jury würdigte das Buch als «herausragendes literarisches Werk der diesjährigen Buchproduktion». Mit 39 Prozent der Stimmen gewann die gebürtige Ungarin auch das erstmals durchgeführte Publikums- Voting. Der zum dritten Mal verliehene Schweizer Buchpreis ist mit 50›000 Franken dotiert.

nin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1973 yılında ailesi ile birlikte İsviçre’ye gelen yazar, edebiyat ve tarih eğitimi yaptı. Abonji, üniversite diploma çalışması ise İsviçre Edebiyatı üzerine, yazar ve eğitim görevlisi olarak Zürih’te yaşıyor. ‘’Tauben fliegen auf’’ adlı romanında yazar, 70’li yıllarda Yugoslavya’dan İsviçre’ye gelen bir ailenin hikayesini anlatıyor. Kitapta bir köyün güzellikleri betimlenirken, aynı zamanda köyün çöküşü, çok etnikli eski Yugoslavya’nın bölünmesi, ailelerin köklerinden kopartılması ve İsviçre’de yeni bir hayata zorlanmaları da romanın baş kahramanı olan kız çocuğu İldiko’nun perspektifinden esprili, mizahi bir dille okuyucuya aktarılıyor. Romanın merkezinde ise, anne ve babasının toplumla uyum sağlamak için kendi kimliklerini terk

etmelerine duyulan başkaldırıyı ve ailesinin sadece sorun çıkmasın diye katlandıklarına isyan eden kız çocuğunun, kendi kimliği

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

ile bir hayata başlamayı tercih etmesi anlatılıyor. 2049


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


10

İSVİÇRE HABERLERİ

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

İsviçre, BM’nin ‘’En Yaşanabilir Ülkeler’’ Sıralamasında 13. Sıraya Düştü! İsviçre sıralamada geriledi Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı, yeni İnsani Gelişme Endeksi’ni (İGE) açıkladı. Birleşmiş Milletler’in eğitim, sağlık, gelirler ve makroekonomik değerler sıralamasının belirleyici unsurlar olduğu ‘’En yaşanabilir ülkeler’’ sıralamasında İsviçre, geçen yıla göre gerileyerek 13. sıraya düştü. lar oldu. BM’nin raporunda Norveç, 169 ülke arasında birinci sıraya yerleşti. Avustralya ikinci, Yeni Zelanda üçüncü ülke oldu. Nijerya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Zimbabve son üçte yer aldı.

Listedeki ülkeler; çok yüksek, yüksek, orta ve düşük insani gelişmenin görüldüğü gruplar şeklinde ayrıldı. Eğitim, sağlık, gelirler ve makroekonomik değerler sıralamada belirleyici unsur-

İlk defa 1990 yılında yayınlanan bu raporda, geçen yıla kadar ülkelerdeki ortalama eğitim süresi dikkate alınmıyordu. En uzun eğitim süresi 12.5 yıl ile Norveç’te, İsviçre’de ise bu süre 2.3 yıl daha az. Bu nedenle geçen yıl 9. sırada olan İsviçre, bu yeni kriterlerle dört basamak geriledi. Dünya nüfusunun %90’ının yaşadığı 130

ülke için her yıl yapılan bu araştırma, ülkelerin uzun süreli gelişmeleri konusunda en sağlıklı bilgileri içeriyor. Yayınlanan rapor, dünyadaki en fakir 104 ülkede yaşayan 1.7 milyar insanın, insani bir yaşam için gerekli olan koşullara sahip olmaktan çok uzakta olduğunu gösteriyor. Son 40 yıl içinde İnsani Gelişme Endeksi’nde en çok Çin ve Oman basamak atladı. Güney Kore, Cezayir, Fas, Suudi Arabistan bu ülkeleri takip ediyor. Bu sıralamada durumu en çok kötüleşen ülkeler ise Zimbabve, Sambaya, Kongo oldu.

Deutsche Zusammenfassung. UNO- Entwicklungsbericht 2010 Schweiz gehört weiterhin zu den Ländern mit einer hohen Lebensqualität - doch sie hat laut einer neuen UNO-Erhebung sechs Ränge verloren. Norwegen bleibt an der Spitze. Im Gegensatz zu Norwegen, das seinen Spitzenplatz verteidigen konnte, fiel die Schweiz vom neunten auf den 13. Rang zurück. Dies geht aus dem neuesten UNO- Entwicklungsbericht hervor. Der jährliche Bericht des Entwicklungsprogramms UNDP wurde am Donnerstag in Genf und New York zum 20. Mal vorgestellt. Er wirft erstmals einen analytischen Blick auf eine längere Periode - nämlich die Entwicklung der vergangenen 40 Jahre in 130 der 192 UNO- Mitgliedsstaaten, in denen 90 Prozent der Weltbevölkerung leben.

Türkiye orta sıralarda Dünyada yaşanacak en iyi ülkeler sıralamasında Türkiye ise 83. sırada yer aldı. BM verilerine göre, Türkiye’de ortalama yaşam süresi 72 yıl, ortalama eğitim süresi 6,4 yıl ve kişi başına düşen milli gelir 13 bin 359 dolar olarak tespit edildi. Türkiye, 2009’da 0,674 olan indeks puanını 2010’da 0,679’a yükseltti. 1980’de Türkiye’nin indeks puanı 0,455’le dünya ortalaması civarındaydı. 2010’da dünya ortalaması 0,624 puan oldu. Rusya’nın 65. olduğu listede, Estonya 34, Litvanya 44, Letonya 48, Belarus 61, Kazakistan 66, Azerbaycan 67, Ukrayna 48, Gürcistan 74 ve Ermenistan 76. sıraya yerleşti. Raporun sonuç bölümünde, 1970 verileri ele alındığında tüm ülkelerin halklarının daha sağlıklı, daha zengin ve daha eğitimli olduğuna dikkat çekildi. Açıklamada özellikle, zengin ve fakir ülkeler arasındaki uçurumun devam ettiği de vurgulandı. 2030

Yarım Milyon Malulden, 240 Dolandırıcı Ortaya Çıktı! İsviçre kamuoyunu son zamanlarda fazlasıyla meşgul eden konulardan biri de haksız yere malul aylığı almak için çeşitli dolandırıcılık yöntemi kullanan göçmenler oldu. Hatta, maluliyet sigortasındaki bir milyarlık açığın bu sorundan kaynaklandığını ileri süren politikacılara bile rastlandı. Ekim ayında açıklanan rakamlar ise bambaşka bir gerçeği gözler önüne serdi. İki yıl önce maluliyet sigortasında dolandırıcılığı önlemek için bu sigorta bünyesinde ‘’sosyal dedektiflerden’’ oluşan ayrı bir bölüm açıldı. Yüzden fazla insanın çalış-

insanların maluliyet aylığı kesildi. Böylece, maluliyet sigortası yılda 4.6 milyon daha az maluliyet aylığı ödeyecek. Adeta fıkra gibi, 4.6 milyon tasarruf etmek için 10 milyon masraf ediliyor! Resmi makamlar Söz konusu bölümün açıklamalarına göre, 2009 yılında şüpheli görülen toplam 2550 maluliyet aylığı alan insan hakkında araştırma başlatıldı. Bir önceki yıldan kalan 640 dosya ile bu yıl bakılan dosya sayısı 3190 oldu ve bu dosyalardan 1180’i hakkında incelemeler sonuçlandırıldı.

tığı bu bölüm için yılda on milyondan fazla masraf yapılıyor. 2009 yılında bu bölümün çalışmaları sonucu tam 240 malulün ‘’dolandırıcı’’ olduğu tespit edildi ve bu

10’da kaldı. Öte yandan, İsviçre dışında yaşayan göçmen maluller de gözetim altına alındı. Bu konuda pilot bölge olarak seçilen Kosova’da yapılan takip ve gözlem sonucunda 2009 yılında bir tane dolandırıcılık tespit edildi. Açıklanan rakamlarda, bu konuda ne kadar masraf edildiği ve bu sonuçla ne kadar tasarruf sağlandığı konusunda bir bilgi bulunamadı.

Bu dosyalardan 210’unun incelenmesi için, söz konusu maluller sosyal dedektifler tarafından sürekli bir gözetim ve takibe alındı. Bunun sonucunda 90 dosya kapatıldı; ancak gözetim altına alınanlardan, sadece 30’unda maluliyet aylıklarının kesilmesine neden olacak bir durum tespit edildi. Bu gözetim ve takip sonucu hakkında dava açılanların sayısı ise

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

Maluliyet sigortasının açıklamalarına göre, bu araştırmalara genel olarak, dosyada bulunan tıbbi bulguların neden olduğunu ve malul hakkındaki tıbbı bilgilerin çelişkili veya şüphe uyandırıcı olması araştırmaların başlatılmasına sebep oluyor. Benzer şekilde, belli maluller hakkında yapılan ihbarlarda da bir soruşturma açılıyor. 2029

Deutsche Zusammenfassung. IV-Rente Jeder fünfte Verdachtsfall ein Betrug Erstmals liegen Zahlen zur Betrugsbekämpfung für ein vollständiges Jahr vor. Die Invalidenversicherung hat im vergangenen Jahr 240 Betrugsfälle gezählt. Bei rund jedem fünften Verdachtsfall handelte es sich um einen Fall von Betrug. Im Kosovo wurde ein einziger Betrugsfall aufgedeckt. Die Statistik für das Jahr 2009 bestätige aber, dass der Versicherungsbetrug für das Defizit der IV nicht massgeblich sei. Seit rund zwei Jahren haben alle IV-Stellen ein Management zur Betrugsbekämpfung. Erstmals liegen nun Zahlen über ein vollständiges Jahr vor.


11

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Aralık/Dezember 2010

Gıdalara Sağlık Ayarı

Sağlıklı beslenme için İsviçre hükümetinin ‘’Beslenme ve Hareket için Ulusal Kampanya’’ adı altında 2008 yılında başlattığı çalışmalar geçen yıl ‘’Actionsanté’’ adı altında yapılan bir konferansla sürmüştü. Bu yıl ikincisi yapılan bu konferansın ana konusu, yiyecek malları reklamlarının genç tüketiciler üzerindeki etkileri oldu. İsviçre’nin en büyük 5 yiyecek satıcısı bu çerçevede tüketicilere yeni imkanlar sunmayı da taahhüt ettiler. İsviçre’de yaşayan her üç insandan birinin aşırı kilolu olması nedeniyle İsviçre hükümeti bu çalışmaları başlattı. İsviçre hükümeti öncelikle yasaklama yerine bu alanda üretim yapan firmaları, sağlıklı beslenmeye yönelik üretim yapmaya ikna etme yolunu seçti. İsviçre Sağlık Müsteşarlığı, bu çerçevede en büyük gıda satıcısı olan Migros ve Coop’la birlikte geçen yıl, yoğurtların içindeki şeker miktarını %10 ile %20 arasında azaltma kararı aldı. Yine karşılıklı anlaşma yolu ile Migros 171 hazır yiyecekteki tuz miktarını azalttı ve et mamulleri içindeki

yağ miktarını düşürdü. Mars markası da bu çerçevede satışa sunduğu şekerlemelerin porsiyonlarını küçülttü.

yede. Bu nedenle Selecta, daha az karlı olan bu ürünlerin miktarını kademeli olarak arttırmayı planlıyor.

Bu girişimlerin amacı; aşırı kilo nedeniyle ortaya çıkan kanser, şeker, kalp hastalıklarının önüne geçmek. Özellikle, okul ve iş yerlerindeki içecek otomatları bu konuda çocuklar için bir tehlike oluşturuyor. Bu otomatları işleten Selecta firması da geçen yıl içinde şekerli içeceklerin yanı sıra, meyve, sebze ve süt gibi sağlıklı ürünleri de otomatlara koymaya başladı. Bu tür ürünlerin oranı ise hala %23 gibi oldukça düşük bir sevi-

Ancak bu tür önlemler, uzmanlar tarafından doğru ama yeterli olmayan girişimler olarak değerlendirildi. Toplantıya katılan Adipositas-Stiftung Kurumu sözcüsü Heinrich von Grünigen ise ‘’Bu firmalar sadece tuz miktarını azaltmakla yetiniyorlar; oysa asıl sorun şeker ve hayvansal yağlardır. Aşırı kilo sorunu ancak bunlarla çözülür’’ diyerek düşüncelerini dile getirdi.

Deutsche Zusammenfassung.

Beslenme Konusunda Yapılan Reklamlar: Beslenme konusundaki en önemli sorunlardan birisi de yiyecek ürünleri için yapılan reklamlar. Özellikle, çocuklara ve gençlere yönelik olan bu reklamlar tüketim alışkanlıklarını değiştiriyor. Çocukları şekerli yiyecek almaya ve yemeye teşvik etmenin en az uyuşturucu kadar tehlikeli olduğu da uzmanlar tarafından dile getirildi. Alınan bu önlemlerinin tamamen birbirinden kopuk ve tesadüfi olduğunu belirten uzmanlar, etkin bir sonuç alınması için bilimsel bir

Migros und Coop wollen zu gesundem Essen erziehen Sechs Lebensmittelkonzerne bieten freiwillig gesündere Lebensmittel an. Experten fordern jedoch Verbote, um die Gesundheit ernsthaft zu fördern Grosse Lebensmittelkonzerne wie Migros, Coop, Mars oder Knorr wollen verhindern, dass sich ihre Kunden ungesund ernähren. An einer Tagung des Bundesamtes für Gesundheit (BAG) haben sie sich gestern freiwillig dazu verpflichtet, einen Teil ihres Angebots gesünder herzustellen. Damit möchten sie das Risiko senken, dass ihre Kunden einst an Krebs, Diabetes oder einer Herz-Kreislauf-Erkrankungen leiden. Heute bringt bereits jeder dritte Schweizer zu viel Gewicht auf die Waage.

önlemler paketine ihtiyaç olduğunu belirttiler. Gerek Migros gerekse de Coop yönetimi bu görüşlere hak veriyor. Şeker miktarı azalan bir ürünün, tüketiciyi başka bir ürüne yö-

nelteceği açık. Bu nedenle bu tür ürünlerde yapılan azaltmanın kademeli bir şekilde olacağı ve böylece tüketicinin yeni bir tada alıştırılmaya çalışılması gerekiyor. 2042

Yoksulluk Rizikosu Artıyor! Kasım ayı başında yapılan Ulusal Yoksulluk Konferansı’nda konuşan İçişleri Bakanı D. Burkhalter, İsviçre’de tabu olan yoksulluk konusunda susmaya bir son vermek gerektiğini söyledi. Konferansa yoksulların temsilcisi olarak katılan bir kadın, ‘’Artık bizim hakkımızda konuşmayın, bizimle konuşun’’ diyerek konuyu çarpıcı bir şekilde dile getirdi. Konferansa, resmi makamların dışında yardım kurumları ve sivil toplum kurumları da katıldı. Konferansa sunulan araştırma sonuçlarına göre, İsviçre’de yaşayan her on kişiden biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 2007 yılı rakamlarına göre yoksulluk oranı %8.8 iken bu oran tek başına çocuk büyüten kadınlar arasında %26.3 gibi çok yüksek bir oranda, iki çocuklu ailelerde ise yoksulluk oranı ortalamanın üstünde, %11.4 seviyesinde. Yoksullukla mücadele konusunda konferansa getirilen yoksul ailelere, sosyal yardım yerine ek yardım yapılması önerisi, bakan tarafından incelenmeye değer bir öneri olarak değerlendirildi. SVP ve CVP partilerinin temsilcileri bu öneriyi anlamsız bulurken, SP bu tür önerilerin acilen yürürlüğe girmesi gerektiği görüşünde birleşti. FDP ise, Tessin kantonunun bu uygulamayı başlattığı ve olumlu sonuçlar aldığına değinerek, sosyal yardımla ek yardımın tamamen ayrı anlamlar taşıdığına dikkat çekti. Benzer şekilde, Solothurn kantonunda da bu yılın başından itibaren, gelirleri harcamalarına yetmeyen aileler için ek yardım yapılıyor. Ek yardım için genel olarak kabul edilen prensip, tıpkı malul emeklilere verilen ek yardımlar gibi hesap ediliyor. Bugüne kadar sadece bu

kantonda 1100 aileye bir yıl içinde 15 milyon frank ek yardım yapılacağı hesaplanıyor. Benzer uygulamanın diğer kantonlarda ne zaman yürürlüğe gireceği konusunda ise şu anda somut bir tahmin yapmak ise oldukça zor görülüyor. Yoksulluğun geçmişi 1990 yılına kadar İsviçre’de yoksulluk olmadığı kabul edilmekte. 1992 ile 1996 yılları arasında İsviçre’de ekonomik büyümenin %0.2 gibi çok düşük bir düzeyde gerçekleşmesi ile düşen vergi gelirlerini karşılamak için hükümet sosyal giderleri kısıtlama yoluna gitmişti. Bunu takip eden yıllarda ekonomik büyüme kısa bir süre yükseldi; ancak tekrar düşmeye başladı. En son 2009 krizi ile İsviçre ekonomisi ilk defa %1.5 oranında küçüldü. Bu küçülme işsizliğin artmasında da görüldü. İşsizlik oranı ilk defa %1 seviyesinden önce % 5.2’ye çıktı. 2009’da ise %4.5 civarında oldu. Bunun nedeni 1991 ile 1998 yılları arasında toplam 290.000 işçiye çıkış verilmiş olmasıydı. İsviçre İstatistik Müsteşarlığı rakamları, 2007 yılında 20 ile 59 yaş arasında olan çalışabilir nüfusun 380.000’inin yoksulluk sınırı altında bir geliri olduğunu gösteriyor.

Oysa, aynı yıl sosyal yardım alanların sayısı 234.000. Yoksulluk rizikosu kadın ve erkekler için farklı düzeylerde. 20-59 yaş arası erkeklerde yoksulluk oranı %6.8 iken bu oran kadınlarda neredeyse iki misli, %11.1. Bunun nedeni ise çalışma hayatında kadınların genel olarak düşük ücretli işlerde ve kısmi olarak çalışmaları.

Göçmenler ve Yoksulluk Yoksulluktan en fazla etkilenenler ise yine göçmenler oldu. Toplam nüfus içinde %21 olan göçmen oranı, sosyal yardım alanlar arasında %43.9 oranında. Vasıfsız işlerde çalışma, işsizlikten daha fazla etkilenme, düşük ücret bu sonucu doğuruyor. Göçmenler için yoksulluktan kurtulma genel olarak

daha iyi bir işte çalışmaktan geçiyor. Bunun için ilk şart kuşkusuz bir meslek eğitimi. Açıklanan rakamların gösterdiği gibi tek başına çalışma, yoksulluktan kurtulma yolu değil, hem çalışıp hem de sosyal yardım alanlar arasında yine göçmenler önemli bir yer tutuyor. 2041 Kaynak: Pusula Haber Merkezi/ Özel Haber

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


13

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Aralık/Dezember 2010

Pansiyon Kasalar Tekrar Güvende Geçen yıl patlak veren borsa krizi sonucu, pansiyon kasaların ellerindeki değerli kağıtlar önemli oranda değer kaybetmiş ve bazı pansiyon kasalar oldukça güç durumda kalmıştı. Yıl sonunda ise yeniden değerlenmeye başlayan bu kağıtlar, İsviçre’deki Pansiyon Kasaları 43.2 milyar frank kar ettirdi. miktarın %43’ü çalışanlar tarafından %57’si ise işverenler tarafından ödendi. Pansiyon kasa sayısı da geçen yıllarda olduğu gibi azalmaya devam etti. 2008 yılı sonunda 2435 olan pansiyon kasa sayısı, 2009 yılında 2340’a düştü. Pansiyon kasaların geçmişi

Buna rağmen 2009 yılı sonu itibarı ile pansiyon kasalar hala açıklarını kapatabilmiş durumda değil. Pansiyon kasaların, sigorta ettikleri kişilere karşı tüm sorumluluklarını yerine getirebilmeleri için daha 34.5 milyar franka ihtiyaçları var. 2009 yılı sonunda pansiyon kasaların ellerinde biriken miktar 598 milyar frank, bu miktar hemen hemen 2007 yılı sonundaki miktara yaklaşmış durumda. Pansiyon kasalarda parası olanların sayısında 2009 yılı sonu itibarı ile %0.6 oranında bir azalma oldu. 3.63 milyon çalışan 2009 yılında pansiyon kasalara toplam 44 milyar frank prim ödedi. Bu

Pansiyon kasalar, İsviçre’de resmi emekli sigortasının olmadığı 19. yüzyılda, işverenler tarafından işçiler için kurulan emekli yardım fonları olarak ortaya çıkar. 1972 yılında yapılan bir halkoylaması ile belli gelir grupları için zorunlu hale gelir. Böylece, İsviçre’de emeklilik için üç ayaklı bir sistem ortaya çıkar, resmi emeklilik sigortasının yanı sıra ikinci ayak olarak pansiyon kasa yer alır ve özel hayat sigortası da üçüncü ayağını oluşturur.

Ancak hükümet bu yasayı uygulamak için tam 13 yıl hazırlık yapmak zorunda kalır ve 1985 yılında yasa yürürlüğe girer. Prensip ise, emekli olan bir çalışana zorunlu birinci ve ikinci ayak ile birlikte emekli aylığı olarak, en son gelirinin %60’ı kadar bir gelir sağlamaktır. Başlangıçta bir iş yerinden ayrıldığında, işçi sadece kendi ödediği primleri ve işveren tarafından kendisi için ödenen primlerin belli bir kısmını alıyordu. 1995 yılında yapılan bir değişiklikle bu kural kaldırıldı ve iş yerinden ayrılırken işçiye bu primlerin tamamına yakınını alma imkanı sağlandı. Daha sonra yapılan başka bir değişiklikle pansiyon kasaya sigortalı olmak için gerekli asgari yıllık gelir düşürülerek, daha çok çalışanın bu sigorta kapsamına alınması sağlandı.

2009 yılı sonunda pansiyon kasadan emekli olanların sayısı %2.6 artarak 956.000’e yükseldi. Bu emeklilere bir yılda ödenen emekli aylığı toplamı ise %2.2 artarak 23.1 milyar franka çıktı. 2009 yılında pansiyon kasada biriken paralarını emekli aylığı almak yerine toptan para olarak alanlar ise %2.9 arttı. 41.400 kişi toplam 5.9 milyar frank aldı. Pansiyon kasalarda biriken primler esas olarak devlet tahvillerine yatırılıyor. Pansiyon kasaların ellerindeki devlet tahvillerinin miktarı ise 228 milyar. Borsaya yatırılan miktar ise toplam 157 milyar. Pansiyon kasalara ait olan binaların değeri ise 88 milyar frank değerinde. 2046

Deutsche Zusammenfassung. Pensionkassen ; Bilanzsumme wieder bei 600 Milliarden Franken Die gute Börsenentwicklung in der zweiten Jahreshälfte 2009 führte bei den Vorsorgeeinrichtungen am Jahresende zu einer deutlichen Entspannung der Lage: Der Saldo der Kurs- und Wertgewinne bzw. -verluste stieg auf 43,2 Milliarden Franken, wodurch die Unterdeckung per Ende 2009 spürbar auf 34,5 Milliarden Franken (-40,3%) abgebaut werden konnte. Parallel dazu stiegen die Wertschwankungsreserven auf 24,8 Milliarden Franken (+193,5%) an. Mit 598 Milliarden Franken erreichte die Bilanzsumme nahezu das Niveau von 2007. Dies geht aus den vom Bundesamt für Statistik publizierten provisorischen und mittels Stichprobe ermittelten Ergebnissen der Statistik der beruflichen Vorsorge 2009 hervor. (BFS)

2011 Yılı İsviçre’de ‘’Trafik Yılı’’ Olacak İsviçre hükümetini oluşturan dört koalisyon parti başkanları, her yıl geleneksel olarak yaptıkları görüşmede, 2011 yılının trafik yılı olarak ilan edilmesine karar verdi. Hükümet tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 2030 yılına kadar İsviçre’de demiryolu trafiğinin %50 daha artacağını, bunun sonucu olarak belli noktalarda önlem alınmaması durumunda trafikteki tıkanıklıkların daha da artacağını gösteriyor. Karayollarındaki artışın ise %20 oranında olacağı tahmin edilen bu stratejik araştırmada, trafik konusunda yapılması gereken yatırımların karayolları için 68 milyar frank, demiryolları için 95 milyar frank olması hesaplandı. Wattenwyl görüşmeleri olarak adlandırılan bu görüşmelerde bu yıl partiler arasında en çok tartışma yaratan konunun trafik konusu olduğu belirtildi. Hükümet koalisyonunu oluşturan dört parti, trafik konusunda yatırım yapılmasına yönelik görüş birliğinde olmasına

karşın, bu yatırımların nasıl finanse edileceği konusunda bir görüş bildiremedi. Görüşler farklı Bu konuda basına bir açıklama yapan liberal FDP partisinin başkanı Pelli, hükümet çoğunluğunun, “neden olan öder” prensibini benimsediğini bildirdi. Başka bir deyişle, trafikten kim yararlanıyorsa o ödesin mantığı ön plana çıktı. FDP’ye göre, örneğin tren yolu için yıllık abonenin 5000 frank olması kabul edilemez, bu

Deutsche Zusammenfassung. Bundesrat und Parteien machen 2011 zum «Jahr des Verkehrs» In der ersten Hälfte des kommenden Jahres will der Bundesrat neue Vorschläge gegen die drohenden Verkehrs-Engpässe präsentieren. Bundesrat und Regierungsparteien sind sich einig, dass es für Strasse und Schiene mehr Geld braucht. (sda) «2011 wird ein Jahr des Verkehrs», erklärte FDP-Präsident Fulvio Pelli am Freitag nach dem sogenannten «von Wattenwyl-Gespräch» zwischen dem Bundesrat und den Spitzen der Regierungsparteien. Gemeinsam mit Regierungssprecher André Simonazzi informierte Pelli über die Diskussionen, die dieses Mal dem Thema «Verkehrsinfrastruktur» gewidmet waren.

miktarın en az iki misline çıkarılmasının gerekli olduğunu belirtti. Benzer şekilde İsviçre’de en çok kullanılan ‘’yarım ücret kartı’’ Pelli’ye göre çok ucuz. Bu gerekli olan yatırımların kamu imkanlarından oluşturulacak özel bir fondan sağlanması da pek benimsenmiyor. Bunun ek vergiler anlamına geleceği, hükümetin ise ek vergi konusunda karamsar bir tutum izlediği biliniyor. Hareketlilik vergisi Trafik konusunda geleceğe yönelik hükümetin yapmayı planladığı bir konu ise “hareketlilik vergisi” oldu. Buna göre, kim ne kadar trafikten yararlanıyorsa, buna göre vergi ödemelidir. “Mobility Pricing” olarak adlandırılan bu prensip bugüne kadar pek çok Avrupa ülkesinde uygulanmaya başlandı. Ancak bu hükümet tarafından uzun dönemli bir amaç olarak düşünülüyor, önümüzdeki yıllarda böyle bir verginin yürürlüğe konulması beklenmiyor. 2045

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


14

ORGANİZASYON

MUHTEŞEM GALA

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

‘Sultanın Sırrı’ Filminin Galası Zürich’te Yapılacak Pusula gazetesi ve Canan Kredit`in ortaklaşa düzenlediği organizasyon ile Filmin Avrupa galası İsviçre`de yapılacak. 11 Aralık 2010 Cumartesi günü Zürih’te bulunan Arena Filmcity`de gerçekleştirilecek olan Gala akşamına tüm okurlarımızın ilgi göstermesini bekliyoruz. Düzenleyeceğimiz bu önemli Gala akşamına Amerikan aksiyon filmlerinin ünlü oyuncusu Marc Dacascos ve Emanuel Bettencourt ile birlikte Türk oyuncular, yönetmen ve projede yer alan diğer önemli isimler katılacaklar. “Sultanın Sırrı” filmi oldukça büyük bir bütçeyle çekilmiş. Filmde Topkapı Sarayı, Yıldız Sarayı, Arkeoloji Müzesi, Ayasofya Müzesi gibi tarihi mekanlar kullanılmış. Filmin son sahnesi ise İstanbul’un yeraltı dehlizlerinde geçiyor. Bu sayede seyirci hiç görmediği ve göremeyeceği yerleri “Sultanın Sırrı” filminde görmüş olacak. İstanbul 2010 Av-

rupa Kültür Başkenti (AKB) Ajansı tarafından desteklenen ve 4 milyon TL bütçe ile çekilen filmde dünyaca ünlü aktörler Marc Daçascos ve Emanuel Bettencourt başrollerde oynuyor. İstanbul’un tarihi mekanlarının yoğun olarak kullanıldığı film aynı zamanda “Da Vinci`nin Şifresi” filmine de rakip olarak gösterilmekte. Filmin konusu şöyle; Amerikalı bir profesör, 2. Abdülhamit’in Ortadoğudaki petrollerle ilgili bir sırrını bilmektedir. Topkapı Müzesi’ndeki gizemli bir sandığı ararken karşısına gizli bağlantıları olan bir müze müdürü çıkar. Ardından

İstanbul’un tarihi mekanları Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi, Arkeoloji Müzesi ve 1200 yıllık yeraltı dehlizlerinde aksiyon devam eder. Filmin konusu, Da Vinci Şifresi’ne benzemekle birlikte, aralarındaki en önemli fark ise filmin konusunun gerçek olaylara, tarihi arşivlere ve belgelere dayanması olarak gösteriliyor. Türk sinemasının en başarılı çalışmalarından biri olarak gösterilen filmde ki senaryo ve aksiyon sahneler izleyicileri büyüleyecek. Dostlarınızla birlikte 11 Aralık 2010 Cumartesi akşamı düzenleyeceğimiz Gala akşamına bekliyoruz. 2082

Yapım: 2010 Türkiye Tür: Aksiyon, Macera, Tarih Senaryo ve Yapımcı: Ömer Erbil Yönetmen: Hakan Şahin Oyuncular: Şerif Sezer, Mark Dacascos, Zeynep Beşerler, Burak Sergen, Sinan Albayrak, Başak Dasman, Muhammed Cangören, Altan Akışık, Semih Sergen, Tayfun Sav, Elif Duru, Emmanuelle Betancourt, Zuhal öztürk İnternet Sayfası: www.sultaninsirri.com Gala Tarihi: 11 Aralık 2010 Cumartesi Yer: Arena Filmcity Adres: Kalanderplatz 8, 8045 Zürich Saat: 20:00 Bilet fiyatı: 30.- CHF İnfo Telefon: 043 322 90 80, 076 342 90 91, 076 365 30 60

Din Hizmetleri Müşavirine görkemli uğurlama

Unternehmer Club Schweiz Çalışmalarına Start Verdi

Aralık 2006 da görevine başlayan Bern Büyükelçiliği Din hizmetleri Müşaviri Dr. Şemsettin Ulusal düzenlenen bir törenle görevini Din Hizmetleri Müşaviri Dr. Ahmet Akın’a devretti.

İsviçre`de kurulumunu tamamlayan UCS derneği (Unternehmer Club Schweiz) yönetim kurulu resmen göreve başladı. Başkanlığına işadamı Durali Yılmaz`ın getirildiği işadamları derneği açılış toplantısını Zürich`te bulunan Dolder otelinde gerçekleştirdi.

Federasyonların başkanlarının, İsviçre Türk Diyanet Vakfı genel kurul ve yönetim kurulu üyelerinin ve cami derneklerinin yöneticileri ile çok sayı da bay/bayan misafirin katıldığı törende duygulu anlar yaşandı. Yaptığı veda konuşmasında Dr. Ulusal özetle şunları söyledi: Görev yaptığım süre içerisinde İsviçre Türk Diyanet Vakfını Zürichin vakfı olmaktan çıkartarak İsviçre’de yaşayan tüm vatandaşlarımızın vakfı yapmaya gayret gösterdik. Hiçbir vatandaşımız arasında ayrım yapmadan, hangi siyasi görüşe ve dünyevi düşünceye sahip olursa olsun insanlarımızın tümünü kucaklamaya ve onlara eşit derecede hizmet vermeye özen gösterdik. Yaptığımız faaliyetlerle vakfın görünürlüğünü artırarak İsviçreli sivil ve resmi makamlar nezdinde kabul edilir ve birlikte çalışılabilir bir vakıf imajı oluşturduk. Din görevlilerine, cami yöneticilerine, kadın kollarına ve gençlere yönelik eğitim faaliyetleri ile topluma yön veren kişilerin kaabiliyet ve bilgi kapasitelerini artırdık. Bir taraftan Vakfın maddi gücü kuvvetlendirilirken ve mülk alımları gerçekleştirilirken, diğer yandan tercih edilen şeffaf yönetim ile Türk ve İsviçreli muhatap kitle üzerinde güven tesis edildi; bu ise Vakfın temsil kapasitesinde nisbi bir artış meydana getirdi. Ancak bütün bunlar tek başına bir kişinin gerçekleştirdiği işler elbette değildir. Bir ekip çalışması ve vatandaşlarımızın yoğun güven ve desteği ile elde edilen başarılardır. Bu sebeple hizmete emeği geçen ve yardımını, desteğini esirgemeyen herkese teşekkür ediyorum.

Görevimi Dr. Ahmet Akın’a devrederken, yönetimleri altında engin tecrübe ve bilgi birikimleri ile hizmetleri daha da ileri seviyeye götüreceğine inanıyor, kendilerine başarılar diliyorum. Din Hizmetleri Müşaviri Dr. Ahmet Akın da İsviçre’de Diyanet hizmetlerinde çıtanın yükselmiş olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, vatandaşlarımızın desteği ile güzel işler yapmaya gayret göstereceğini söyledi ve Dr. Ulusal’a bundan sonraki yaşantısında başarılar diledi. Törende İsviçre Türk Toplumu Başkanı Dr. Kahraman Tunaboylu ve İsviçre Türk Federasyonu Başkanı İrfan Okutan ile İTDV Yönetim Kurulu Sekreteri Emre Özdemir de birer konuşma yaparak, Türk toplumunun sorunları ve İsviçre Diyanetinin gerçekleştirdiği yararlı çalışmaları dile getirdi. Dr. Ulusal törene katılan tüm vatandaşlarla tek tek görüşerek veda etti. Törene çok sayıda da bayan misafirin katılması dikkat çekti. 2081

26 Kasım Cuma akşamı düzenlenen yemekli açılış toplantısına farklı sektörlerde faaliyetlerini sürdüren işadamları ve esnaflar katıldılar. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün program değişikliği sebebiyle son anda iptal ettiği açılış yemeğinde yaklaşık 170 civarında işadamı hazır bulundu. Dernek başkanı Durali Yılmaz yaptığı açılış konuşmasında UCS derneğinin hedeflerini ve işadamlarına verilecek hizmetler hakkında bilgiler verdi. Aynı zamanda Türkiye`nin en büyük işadamları derneği TUSKON`a üye olan UCS derneğinin (Unternehmer Club Schweiz) açılış yemeğinde TUSKON hakkında davetlilere ayrıntılı bilgiler de aktarıldı. Dolder otelin hazırladığı ikramlar ve nefis yemekler eşliğinde devam eden organizasyon oldukça başarılı ve sorunsuz sona erdi. Gecenin sonunda yaklaşık 100 işadamının derneğe üyelik işlemi yaptırdığını öğrendik. Yeni hizmete giren işadamları derneğine tüm faaliyetlerinde başarılar diliyoruz. Yapılan konuşmalar ve aldığımız bilgilere göre İsviçre`de büyük bir boşluğu dolduracak önemli çalışmaların yapılacağını düşünüyoruz. Yeni kurulan UCS işadamaları derneği hakkında önümüzdeki sayılarda daha geniş haberlere yer vereceğiz. 2080

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


15

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Aralık/Dezember 2010

Opfikon Belediye Başkanı Wagner, Görevden Neden Uzaklaştırıldı? İsviçre’de ırkçılığın yaygınlaşmasına karşı tepkiler artıyor. Opfikon Belediye Başkanı Urs Wagner’in, 1 Ağutos 2010 kutlamalarında yaptığı konuşmasında, ‘’Beyaz olmayan göçmenlerin Avrupa’ya yerleşmelerine izin verilmemelidir.’’ ifadesini kullanmasından tam üç ay sonra Belediye Meclisi, almış olduğu bir kararla Wagner’i başkanlık görevinden aldı. Liberal Yeşil Parti Üyesi ve aynı zamanda Üniversite Öğretim Üyesi olan Urs Wagner, daha önce de çevresinde ırkçı söylemlerinden dolayı tepki almıştı. Öte yandan, aynı partinin yöneticileri, Urs Wagner’in bu düşüncelerinden haberdar olmadıklarını ifade ettiler. Ancak, parti adına belediye başkanlığına önerdikleri bir kişinin, bu tür düşüncelerinden haberdar olmaması kamuoyu tarafından inandırıcı bulunmadı. 1 Ağustos kutlamalarında Urs Wagner’in yaptığı konuşma önce pek dikkat çekmedi. Ancak, Opfikon’da otu-

ran ve bu konuşmayı dinleyen bir vatandaşın, bir gazeteciye olaydan bahsetmesi ile konu kamuoyuna yansıdı. Urs Wagner, yaptığı konuşmayı inkar etmeyince, konu Belediye Meclisi toplantısına getirildi. Belediye Meclisi Kararı Bir belediye başkanının kişisel düşüncelerine bir yere kadar tahammül edilebileceğini belirten Meclis Üyeleri, Wagner’in düşüncelerinin bu sınırları aştığı görüşünde birleşti. Bu nedenle, görevinden alınan belediye başkanının yerine göre-

vi bir sonraki seçimlere kadar yardımcısı üstlendi. Ancak, daha önce belediye meclis üyesi de olan Wagner’in meclis üyeliğini düşürme yetkisi olmadığından, görevinden düşürülen Wagner meclis üyesi olmaya devam edecek. Belediye Meclisi’nin bu kararı Meclis’te olan bütün partiler tarafından ortak alınması da dikkat çekiciydi. Bu arada, Liberal Yeşil Parti de daha önce aldığı bir kararla Urs Wagner’i partiden uzaklaştırmıştı. 2015

Deutsche Zusammenfassung. Gemeinderat setzt Präsident ab Der Opfiker Gemeinderatspräsident, der ehemalige Grünliberale Urs Wagner (44), ist wegen rassistischer Äusserungen seines Amtes enthoben worden. In der in Opfikon gehaltenen 1.-August-Rede zum diesjährigen Nationalfeiertag hatte der 44-jährige Wagner wegen rassistischer Aussagen für Aufregung gesorgt. So sprach sich der Gemeindepraesident zum Beispiel gegen die Ansiedlung nichtweisser Menschen auf dem europäischen Territorium aus.

Yeni: 15 Rappen’den* bas ¸layan fiyatlarla 35 ülke Türkiye de dahil! www.yallo.ch SIM kartlar ve cep telefonları buralardan temin edilebilir:

center

. . * 0,15 CHF/dak.’ya yallo kontörlü hat ile Isviçre’den as¸ag˘ıdaki ülkelerde bulunan sabit hatlar aranabilir: . . . Almanya, Avusturya, Fransa, Italya, ABD, Andorra, Belçika, Birles¸ik Krallık, Bosna-Hersek, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Hırvatistan, Hollanda, Irlanda, Ispanya, Isveç, Kanada, Karadag˘, Kosova, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Makedonya, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, San Marino, Sırbistan, Slovakya, Türkiye, Ukrayna, Yunanistan. Mobil hatları arama: 0,25 CHF/dak. Ülke içi aramalar: 0,05 CHF/dak.’dan bas¸layan fiyatlarla. Tüm ülkelere SMS gönderimi: 0,10 CHF/SMS. Tüm bilgileri ve tarifeleri www.yallo.ch adresinde bulabilirsiniz

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


16

İSVİÇRE HABERLERİ

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

Irkçılık, Futbol Sahalarına da Sıçradı! Young Boys ve Grasshopper Club takımları ırkçılığa karşı kampanya başlattı. 31 Ekim Pazar günü, İsviçre 1.Lig takımlarından Young Boys ile Grasshopper Club arasında yapılan futbol maçında Young Boys takımı ‘’Birlikte ırkçılığa karşı’’ pankartıyla çıktılar ve formalarında da aynı sloganı taşıdılar. Tüm Avrupa’da bu yıl yapılan 11. FARE-Action-Week eylem haftasına, geçen yıllarda olduğu gibi sadece Young Boys takımı katıldı. Futbola ırkçılığın karıştırılmasına karşı yapılan bu eylemlerin ardından iki göçmen takımın olaylı bir şekilde oynadıkları ligten atılmaları bu eylemlerin ne kadar haklı olduğunu kanıtlamış oldu. Aarau Futbol Birliği (AFV) bir basın açıklaması ile KF Besa Reinach takımı hakkında soruşturma başlattıklarını ve soruşturma sonuçlanana kadar bu takımın bütün maçlarını iptal ettiklerini açıkladılar. Aarau 3. Liginde oynayan bu takımın 17 Ekim Pazar günü, FC Suhr ile yaptığı maçta olaylar çıkmış; ancak çağrılan polis olay yerine geldiğinde herhangi bir sorun olduğunu görmemişti. İki hafta sonra yine aynı takımın yaptığı maçta olaylar çıktığı gerekçesi ile oyunun tatil edilmesinde de aynı olay yaşandı. Bu sefer kırmızı kart gören bir oyuncunun babası, hakemi tehdit ettiği öne sürüldü. Aynı gün Flums’ta da benzer bir olay yaşandı. FC Flums ile FC Rheineck arasında oynanan maçta, yine kırmızı kart gören Kosovalı oyuncunun babası hakemi tehdit ettiği gerekçesi ile oyuna hakem tarafından son verildi. Doğu İsviçre Futbol Birliği, hemen toplanarak adı tam olarak K.F Bashkimi Flums olan bu takımın

ligden atılmasına karar verdi. Göçmenlerin tavrı

Deutsche Zusammenfassung.

Karar göçmenler arasında da tartışmaya neden oldu. Diğer futbol klüblerinin taraftarları arasında olduğu gibi göçmen takımları taraftarları arasında da şiddet yanlılarının olduğu bir gerçek. Bu taraftarların veya oyuncuların cezalandırılması da herkesin isteği sonucu olmuştur. Ama, bu oyuncunun babasının hakemi tehdit ettiği gerekçesi ile bir takımın tamamının cezalandırılması pek rastlanan bir durum değil.

Verband sperrt ganzen kosovarischen Verein!

St. Gallen kantonunda daha önce de FC Gossau takımının 4. Lig-

Am 17. Oktober kommt es zwischen den A-Junioren des FC Suhr und KF Besa Reinach zur Eskalation. Aargauische Fussballverband ordnet eine «Untersuchung über die Gesamtsituation» beim Fussballclub KF Besa Reinach an. Dies wegen «der gehäuften, gravierenden Vorkommnisse» rund um den Verein. Und der AFV zieht sogar den ganzen Verein aus dem Verkehr: «Bis zum Abschluss dieser Untersuchung werden keine Spiele mehr mit Beteiligung von KF BESA Reinach-Mannschaften ausgetragen», heisst es in der Medienmitteilung. de oynayan takımının bütünü ile ligden çekmesine benzer bir olay neden olmuştu. Bir oyun sırasında dört oyuncusunun kırmızı kart görmesi, oyun sonrası ortamı germiş, takım çalıştırıcısı da

hakeme hakaret etmiş, tehditlerde bulunmuştu. Buraya kadar bir sorun yok, hakeme saldıran kişinin cezalandırılması gerek. FC Gossau yönetimi hem çalıştırıcısı hem de oyuncuları Sırplardan

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

oluşan bu takımı bütünü ile cezalandırma yoluna gitmiş. Olayı duyan bütün göçmenlerin aklındaki soru ise hep aynı, eğer bu oyuncular İsviçreli olsaydı, takım hakkında bu karar alınır mıydı? 2016


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


18

PUSULA ÖZEL HABER

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

Sosyal Yardım Azalıyor

Bern Üniversitesi tarafından, İsviçre’nin en büyük 13 şehrindeki sosyal yardımlar konusunda yapılan bir araştırma, 2009 yılında sosyal yardımların oldukça azaldığını gösteriyor. Ancak, 2009 yılı sonunda patlak veren ekonomik krizin etkileri, bu yıl içerisinde ortaya çıkacağı da açık bir şekilde ortadadır.

2008 yılında İsviçre’de yaşayan göçmenler

Bir yıl öncesine göre 2009 yılında, sosyal yardım alanların sayısındaki düşme oranı %1.7 civarındadır. Zürih, Basel, Luzern, Schaffhasuen gibi şehirlerde sosyal yardım alanların sayısı azalırken, Winterthur, St. Gallen’de ise aynı orandadır. Buna karşın Bern, Lozan, Biel, Zug gibi şehirlerde alınan sosyal yardımlarda artış görülmektedir. Sosyal yardımların en çok arttığı şehir ise Schleiren, artış miktarı ise %6.2’dir. Göçmenler ve sosyal yardım Sosyal yardım alan göçmenler konusunda en son veriler ise 2008 yılına ait. Buna göre göçmenler, tüm nüfusun %21.7’si kadar iken, sosyal yardımların %44.2’sini alıyor. Ancak, bu sayılar sadece sosyal yardım alan kişi sayılarıdır. Yapılan tüm sosyal yardımın ne kadarının göçmenlere verildiğine ilişkin bir rakam bulunmuyor. Fakat,

göçmenlere verilen ortalama sosyal yardım miktarının daha düşük olduğu biliniyor. Sosyal yardım alan göçmenlerin oranı 2005 yılında %43.8 oranında olduğu dikkate alınırsa, bu konuda son yıllarda fazla bir değişme olmadığı da söylenebilir. Alınan sosyal yardımların, hangi göçmen gruplarına gittiği de ilginç bir tablo çıkarıyor. Sırbistan-Montenegro’dan gelen göçmenler, en fazla sosyal yardım grup olmasına karşın, İsviçre’deki tüm göçmenler arasında dördüncü sırada yer alıyor. Yine ikinci sıradaki Türkiyeli göçmenler, İsviçre’deki 6. büyük göçmen grubunu oluşturuyor. En kalabalık göçmen grubu İtalyanlar ise sosyal yardım almada üçüncü sırada yer alıyor. Bu arada sosyal yardım alan göçmenlerin sayısının 2007 ile 2008 arasında

gözle görülür bir azalma olması sadece ekonomik durumla açıklanamıyor. Aynı yıl yürürlüğe giren yeni göçmen yasasında, sosyal yardım alan göçmenlere yönelik maddelerin olması bu gelişmeye neden oldu. Sosyal durum Sosyal yardım alan göçmenlerin toplumsal durumları da İsviçrelilere göre değişiklik gösteriyor. Tek başına sosyal yardım alanlar, İsviçreli olanlarda % 41.5 iken, bu oran göçmenlerde %25.1’e kadar düşüyor. Çocuklu aileler de ise durum tam tersine, sosyal yardım alan çocuklu göçmen aile oranı %41.8 iken, İsviçrelilerde bu oran %18.0 gibi çok düşük bir miktarda. Çocuğuna tek başına bakanlar açısından ise, durum tahmin edilebileceği gibi tam tersi, bu durumda olan İsviçreli aileler, göçmenlerin nereyse iki misli. 2013

1

İtalya

295 066

2

Almanya

251 527

3

Portegiz

205 545

4

Sırbistan-Montenegro

191 655

5

Fransa

90 004

6

Türkiye

74 147

7

İspanya

65 774

8

Mekedonya

60 204

9

Bosna Hersek

39 330

10

Avusturya

37 282

11

Hırvatistan

36 393

12

İngiltere

35 036

13

Sri Lanka

31 165

Sosyal yardım alanların yıllara ve geldikleri ülkelere göre sayıları 2008

Toplam sosyal yardım içinde payı

2007

2006

1

Sırbistan Montenegro

14.438

11,74

14.871

14.511

2

Türkiye

11.491

4,57

12.161

12.291

3

İtalya

8.662

18,18

9.237

9.778

4

Portekiz

7.474

11,42

7.321

7.267

5

Mekadonya

4.076

3,76

4.353

4.797

6

Sri Lanka

3.603

1,82

3.708

3.933

7

Bosna Hersek

3.092

2,46

3.353

3.617

8

Almanya

2.553

12,68

2.405

2.424

9

Fransa

2.495

4,95

2.54

2.719

10

İspanya

2.362

4,11

2.678

2.87

108181

101099

Toplam

96772

2008 yılında Sosyal Yardım alanların sosyal durumları Toplam (%)

İsviçreli (%)

Göçmen (%)

1

Tek kişilik yardım

34,0

41,5

25,1

2

Çocuğunu yalnız yetiştirenler

30,5

36,0

23,9

3

Çocuklu aileler

28,8

18,0

41,8

4

Çocuksuz aileler

6,4

4,3

8,9

5

Bilinmeyen

0,3

0,3

0,3

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


19

PUSULA ÖZEL HABER www.pusulaswiss.ch

Aralık/Dezember 2010

Kantonlara Göre Burs Adaletsizliği

İsviçre’de çeşitli okullarda okuyan öğrencilerin burs alma şartları ve miktarları çoğunlukla bulundukları kantonlara bağlı olarak değişiyor. Diğer konularda olduğu gibi İsviçre’de bu durum oldukça farklı sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Burs almak isteyen bir öğrencinin, anne ve babasının hangi kantonda oturduğu ve bulunduğu kantonun hangi şartlarda burs verdiği, alınacak miktarı belirliyor. Aradaki bu farkları inceleyen İsviçre İstatistik Kurumu’nun bir araştırması ilginç bazı konuları ortaya çıkardı. 2009 yılı için toplanan verilere göre örneğin; Neuenburg kantonunda oturan her 94 kişi için bir burs verilirken, Zürih kantonunda bu rakam 320’ye kadar çıkıyor. Başka bir deyişle, Neuenburg kantonunda burs alma şansı Zürih’e nazaran üç mislinden daha fazladır. Verilen bursların miktarı benzer şekilde büyük farklılık gösteriyor, Schaffhausen kantonu her nüfusu için 17 frank verirken, Jura kantonu neredeyse 6 misli daha fazla 93 frank olarak ödüyor. Yeni Öneri Kantonlar arasındaki bu farklı durumun yarattığı rahatsızlık, öğrenci derneklerinin üst kurumu olan Verband der Schweizer Studierendenschaften’i (VSS) bu konuda bir yasa önerisi hazırlamaya götürdü. Bunun üzerine

kantonların maliye bakanları konferansı (EDK) bu yasa önerisinin İsviçre’deki federatif anlayışı bozabileceğini öne sürdü. Ancak, aradaki farkların giderilmesi için de yasalarda belli değişiklikler yapılmasına karar verildi. Bugüne kadar bu öneriler, üç kanton tarafından kabul edilmiş, diğer üç kanton ise bu yıl karar alacak. Bu değişikliklerin yürürlüğe girmesi için 10 kanton tarafından kabul edilmesi gerekli görülüyor. Öte yandan Kantonlararası Burs Konferansı, bu durumun kantonların eğitim politikalarının bir yansıması olduğu görüşünde birleşiyor. Bazı kantonlarda, orta gelir grubunun bu burslardan daha fazla yararlanması için kanton yönetiminin daha fazla burs vermesi gerektiğine dikkat çekiliyor. Bursların az olması ise sadece alt gelir grubunda olanların burslardan yararlanamaması sonucunu doğuruyor. Zürih kantonunun burs politikası buna güzel bir örnek, her dört burs talebinden birinin ret edildiği bu kantonda, az sayıda öğrenciye İsviçre ortalamasının üstündeki

miktarlarda burs veriliyor. Gerçekten de Zürih kantonu her sömester için ortalama 4450 frank öderken bu miktar Neuenburg kantonunda sadece 2060 frank. Kantonal burslardan yararlanan öğrencilerin oranı İsviçre’de çok düşük düzeyde, sadece her 10 öğrenciden biri burs alabilyor. Oysa, bu oran Almanya’da iki misli daha fazla, hatta İsveç’te burs alanların oranı %80’lere kadar yükseliyor. 2009 yılında verilen tüm bursların toplamı 279 milyon frank ve yapılan hesaplamalara göre, bu miktar 1993 yılından bu yana %25 oranında azalmış durumda. Bir yandan giderek artan öğrenci sayısı, bir yandan hayatın pahalılaşmış olması, burs almanın ne kadar zor hale geldiğini gösteriyor. Öte yandan kantonlar tarafından burs talepleri reddedilenlerin bir kısmı özel kurumların burslarından yararlanıyor. Bu konuda yayınlanmış bir istatistik olmamasına karşın bu bursların kantonal burslarla kıyaslanmayacak kadar düşük olduğu tahmin ediliyor. 2012

Deutsche Zusammenfassung. Stipendienwesen in der Schweiz Die Aussichten auf eine staatliche Unterstützung sind für Schweizer Studierende sehr unterschiedlich. Von Chancengleichheit kann im Schweizer Stipendienwesen keine Rede sein. Da der Anspruch auf Stipendien vom zivilrechtlichen Wohnsitz der Eltern abhängt und die Kantone individuell über die Bedingungen der Stipendienvergabe entscheiden, spielt die Herkunft der Auszubildenden eine ebenso grosse Rolle wie ihre sozialen Verhältnisse.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


20

İSVİÇRE HABERLERİ

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

Nextone Restaurant 1. Yılını Kutladı

Geçtiğimiz yıl hizmete giren Nextone Restaurant 1. yılını kutladı. Zürih’te bulunan Nextone Restaurant’ın başarılı işletmecisi Murat Akaras çok yakın bir zamanda yapacakları yeni yatırımlarla müşterilere daha geniş bir yelpazede hizmet vereceklerini belirtti. Haber: Turgut Karaboyun Zürich-Altstetten merkezinde yıllardır Nextshop Restaurant ile müşterilerine hizmet veren işletmeci Murat Akaras, geçtiğimiz yıl açtığı Nextone adlı restaurantın 1. yıl kutlamasını gerçekleştirdi. 27 Kasım Cumartesi akşamı düzenlenen 1. yıl kutlamasında program saat 18:00’de başladı. Ünlü piyanist Fırat ve arkadaşı Sıtkı iki buçuk saat boyunca sanat müziğin-

den seçme şarkılarla konuklara müzik ziyafeti sundular. Devlet sanatçısı Cavit Tebrizli ve saz arkadaşlarının muhteşem Azeri şarkılarıyla devam eden programda ayrıca Almanya’dan gelen Azeri folklor ekibi de özel bir gösteri sundu. İçeride bulunan İsviçreli müşterilerin de dikkatle izlediği ve beğendiği program oldukça başarılı geçti.

Davetli iş adamları ve müşterilerin katıldığı 1. yıl kutlamalarında gelen konuklara Azeri mutfağının seçkin yemeklerinden ikram edildi. Zengin menünün yer aldığı gecede elde edilen gelirin bir kısmı Iğdır’da bulunan muhtaç ailelere yollanacak. Geçtiğimiz yıl hizmete giren ve ilk yılını dolduran Nextone Restaurant’ın işletmecisi Murat Akaras ve ekibine çalışma ha-

yatında başarılar diliyoruz. Murat Akaras ile yaptığımız görüşmede yakında açmak istediği Fasıl Bar’ın da müjdesini aldık. Vatandaşlarımızın nezih bir ortamda canlı müzik dinleyip seçkin yemeklerin tadına bakabileceği mekanın hazırlıkları çoktan başlamış bile. Zürih’in göbeğinde böyle bir mekanın açılmak istenmesi oldukça gurur verici. 2076

Tansel Çölaşan ve Ümit Kocasakal Zürih’te Konferans Verdi Zürih Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından, 27 Kasım Cumartesi günü, ‘’Türkiye Nereye Gidiyor?’’ konulu konferans düzenlendi. Konferansta Türkiye’de yaşanan son gelişmelerle ilgili değerlendirmeler yapıldı. Haber: Pervin Tekin Volkshaus’ta gerçekleştirilen konferansa derneğin davetlisi olarak Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Tansel Çölaşan, Avrupa Atatürkçü Düşünce Derneği Birliği Başkanı Dursun Arı, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve aynı zamanda İstanbul Barosu Başkanı olan Av. Ümit Kocasakal ile çok sayıda davetli katıldı. Saygı duruşu ve istiklal marşının okunmasının ardından konferansın açılış konuşmasını İsviçre Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Hasan Kemahlı yaptı. Daha sonra AADDB Genel Başkanı Dursun Arı söz aldı. Arı, ‘’Avrupa’da yaşayan Türkler olarak Türkiye’de yaşanan son olaylardan dolayı kaygılıyız. Avrupa’da da durumumuz çok iyi değil, demokrasiyi bize öğreten, Batı hukukunu aldığımız İsviçre’de giderek yabancı düşmanlığı artmaktadır. Avrupa’da İslam fobisi oluşturulmaya çalışılıyor. Bunun en büyük nedeni de Büyük Ortadoğu Projesi’dir. Ulusal birliğimiz ve bağımsızlığımızın, görülür şekilde parçalanma aşamasına geldiği artık somut bir gerçektir. Bu koşullar altında biz Atatürkçüler neler yapmalıyız? Bugün Avrupa’daki Atatürkçü dernekleri küçük aydın dernekler halindedir. Yurtseverlere burdan bir çağrım var. Atatürkçüyüm, yurtseverim diyen herkesin Atatürkçü derneklerinde örgütlenmesini ve üye olmalarını istiyorum, ADD’de örgütlenmeden Atatürkçü, Yurtsever olunmaz’’ dedi. “Türkiye Nereye Gidiyor?” konulu konferansa konuşmacı olarak ka-

tılan ADD Genel Başkanı ve Danıştay eski Başsavcısı Tansel Çölaşan, öncelikli olarak tarih bilinci konusuna değindi. Çölaşan, geçmişten ders almamız gerektiğini, yakın tarihini göremeyenlerin geleceği de göremeyeceğini belirterek, “Her ülke kendi geçmişini kendi kurmuştur. Geleceğini de kendi kuracaktır. Doğru teşhisler yapamazsak yok olmaya mahkumuz” dedi. Çölaşan, 1980 sonrası neslin duyarsız olduğunu, toplumun uyuşturulduğunu, irdelemediğimiz ve ilgilenmediğimiz için ülkemizi kaybetmekle karşı karşıya kaldığımızı dile getiren Çölaşan, 1980 öncesi neslin çok daha özverili ve duyarlı olduğunu sözlerine ekledi. Tansel Çölaşan yaptığı konuşmada şöyle devam etti; “Atatürk’ün ardından Amerika’nın güdümüne girdik böylece siyasi bağımsızlığımızı kaybettik. Amerika, Türkiye’deki yerli iş birlikçileriyle demokrasiyi getirme ayağına Büyük Ortadoğu Projesi’ni gerçekleştirmek istiyor ve içerideki iş birlikçileriyle Türkiye’yi bölünmeye doğru götürüyorlar. Büyük Ortadoğu Projesi’nin Amerika’nın elinde olduğunu bilmezsek çözüm de bulamayız. İçerde ve dışarda bizi yönetenlerin menfaatleri aynı noktada kesişti” dedi. Türkiye’deki eğitim sistemini de eleştiren Çölaşan, “Eğitim sistemi tamamen yozlaştırılıyor ve bilimsel eğitimden uzaklaştırılarak dinselleştiriliyor. Diyanetteki kadroların MEB’e kaydırıldığını, bunun yanı sıra öğretmenlerin ders olarak alması gereken pedagojik formasyonun bundan sonra kaldırı-

lacağını, eğitim sisteminin yanlış bir yöne doğru gittiğini belirtti. Ekonomi çeşitli özelleştirmelerle yabancılara teslim edilmektedir. Medya baskı altında tutularak, güçlü bir yandaş medya oluşturulmaktadır. Halkımızın bütün bu olumsuzluklara dur diyememesi için örgütsüzleştirme politikaları uygulanmakta, medya baskı altında tutularak, güçlü bir yandaş medya oluşturulmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri her fırsatta küçük düşürülmektedir” dedi. Galatasaray Üniversitesi Ceza Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve aynı zamanda İstanbul Barolar Başkanı Doç.Dr. Ümit Kocasakal, “Türkiye Nereye Gidiyor” konulu konferansta, kendisine “aydın” ve ‘’bilim adamı’’ olarak hitap edilmesinden rahatsızlık duyduğunu dile getirdi. Kocasakal, “Türkiye’de iki tür aydın var. Bunlardan birincisi GDA yani genetiği değiştirilmiş aydınlar, ikincisi de GDS yani genetiği değiştirilmiş solcular” dedi. Kendine ‘’aydın’’ diyen bir sürü insan olduğunu belirten Kocasakal, bu kişilere ‘’Genetiği değiştirilmiş aydınlar ve solcular’’ tanımlamasını yaptı. Kocasal, konuşmasının devamında Türkiye’de oynanan oyunların tamamen yalan rüzgarı olduğunu, birinci yalanın Türkiye’de referandum yapıldığı yalanı olduğunu söyledi. Hukukçuların dahi anlayamadığı 27 maddenin referandum olmadığını, Anayasa değişikliğinde 27 maddenin birbirinden farklı olmasına rağmen toptan halkın onayına sunulduğunu, halkımızın belki bunlardan birine evet, birine hayır diyecebileceği-

ni söyledi. Kocasakal, “Bu maddelerin hepsini birden oylamaları Türk halkına saygısızlıktır. Halk iradesine saygı duyulmamıştır” dedi. “İkinci yalan ise yapılan referandumda Türk halkının %57’sinin evet oyu verdiğini söylüyorlar. Geldiğimiz noktada Yargıyı bitirdiler. Biz dahil Türkiye’de hukuk güvenliği yoktur. Sonuç olarak hükümet bağımsız yargıyı yok etmek için de yalanlara başvuruyor” şeklinde devam etti. Kocasakal, “Türkiye’de büyük işgal var, ama bu işgal sinsi bir işgaldir. Düşmanın belliyse sorun değil, ama Türkiye’de şu anda düşman kendini belli ettirmiyor. Hükümetin kıblesi Amerika ve Brüksel’e doğrudur” dedi. Türkiye’de üç kırılma noktasının yaşandığını dile getiren Kocasakal, 1938’de Atatürk’ün ölümüyle kırılma noktasına girdik. İkinci kırılma noktası 1950’lilerde NATO’ya girmemizle milli ordunun yok olması oldu, üçüncüsü ise 24 Ocak 1980’de alınan ka-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

rarlar ile 12 Eylül 1980 darbesinin gerçekleşmesidir” dedi. Kocasakal, “bıkmadan usanmadan herkesle birebir konuşup gerçekleri anlatmak bizim görevimizdir. İlkelerimize, ülkemize sahip çıkmalıyız. Ulusal bir medya yaratmalıyız. Toplumumuz uyuşturulmuş durumdadır. Türk halkının inanılmaz sezgisi vardır. Bu ulus bu sezgisiyle olayı çözecektir, dedi. Son olarak “Gerçekçi ol, imkansızı iste. O da bağımsız Türkiye!” dedi. Kocasakal ve Çölaşan konferansın sonunda dinleyicilerin sorularını yanıtladı. Daha sonra İsviçre Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Hasan Kemahlı kendilerine katılımlarından dolayı teşekkür etti. Not: İsviçre Atatürkçü ve Düşünce Derneği ile ilgili her türlü bilgiye www.iadd.ch web sitesinden ulaşabilir, tüm etkinlikleri takip edebilirsiniz ,2075


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


22

GEZİ VE TATİL REHBERİ

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

TİSAB Üyeleri Güneydoğu Anadolu’yu Turladı ZÜRİH- Türk İsviçre Seyahat Acenteleri Birliği (TİSAB) geleneksel olarak düzenlediği acenteleri bilgilendirme turlarına bir yenisini daha ekledi. Güneydoğu Anadolu’yu kap-

söyledi. Samsunlu, “Yıllardan beri TİSAB’a bağlı acentelerin mesleki bilgilerini arttırmak ve yeni ürün oluşturmak için seminerler ve geziler düzenlemekteyiz. Bu çalışmalarımızın hem üye acenteleri-

rin bu turların gerçekleşmesi için çalışmalar yapması gerekiyor. Biz TİSAB olarak, İsviçre’de tek Türk mesleki örgütü olarak 15 yıllık tecrübemizi kullanmaya hazırız. Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye turist gönderen turizmcilerin de kültür turizmine ağırlık verilmesi neticesinde; ancak kültür turizminin ayağa kalkabileceğini belirtti. Bölgenin de mutlaka tanıtım yapması ve kültür potansiyeline sahip olan illerin mutlaka iş birliklerinin gelişmesi için turizmcilerle ortak çalışmalar yapması gerekiyor.” Kültür varlıkları korunmalı

Türkiye’nin değişik bölgelerine tanıtım amaçlı turlar düzenleyen TİSAB, son gezisini Güneydoğu Anadolu Bölgesine yaptı. Tura katılan seyahat acenteleri gezinin çok faydalı geçtiğini bölgenin kültür turizmi için önemli bir potansiyele sahip olduğunu belirttiler.

sayan ve Batman’dan başlayarak Suriye’nin Halep şehrine kadar devam etti. Batman Valiliği ve İl Kültür Müdürlüğü’nün davetlisi olarak Batman’a gelen TİSAB üyeleri Batman Valisi Ahmet Turhan ile kahvaltıda bir araya geldi. Vali, Batman TİSAB üyelerini Batman’da ağırlamaktan dolayı mutlu olduğunu belirterek, “Yukarı Mezopotamya’nın kutsal topraklarına hoş geldiniz. Bölgemiz her dönemde bir cazibe merkezi olmuştur. İçerisinde çok değişik kültürleri barındırdığı gibi birçok medeniyete de ev sahipliği yapmaktadır. Ziyaretinizin bölgemize yeni kazanımların getirmesini umuyorum” dedi. Kültüre ağırlık verilmelidir TİSAB Genel Başkanı Hüseyin Samsunlu da bölgede olmaktan dolayı mutlu olduklarını belirterek, Güneydoğu Anadolu’nun endişe ve tedirginlikle anılmasının doğru olmadığını gelip gördükten sonra daha farklı olduğunu

mize hem de potansiyel müşterilerimize sunulan hizmetlerin kalitesini arttırdığını tespit ettik. Ayrıca, Türkiye’nin son yıllarda artan turizm potansiyeline kültür turizmini ve turlarını eklemeyi hedefliyoruz. Bu çalışmalarımızla birlikte ülkemizin kültür potansiyelini tanıtacak ve bu varlıkların bulunduğu bölgeye ekonomik getiri sağlayacaktır” dedi. Samsunlu, Güneydoğu Anadolu’da havaalanlarını yenilenmesi, otellerin açılması gibi bazı altyapı çalışmalarının ihtiyaca cevap verdiğini; ancak ileriye dönük mutlaka turizmcilerin yatırım yapması gerektiğini söyledi. Bağlantılı turlar yapılmalı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki kültür turizminin gelişmesi için İstanbul, İzmir, Antalya bağlantılı ilave turların konulması halinde ülkemizin batısındaki ve doğusundaki kültür varlıklarının bir turda sunulmasının yeni bir ürün oluşturabileceğini söyleyen Samsunlu, “Kültür turizmine önem verenle-

TİSAB Üyelerinin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki bilgilendirme gezilerinin ilk gününde Batman tarihi Malabadi köprüsü, Telkari atölyeleri ve yakın bir gelecekte sular altında kalacak olan Hasankeyf’te incelemelerde bulundular. Mardin’in Midyat ilçesi ve bölgenin en önemli Süryani Manastırı olan Mor Gabriel Kilisesi’nde incelemelerde bulunarak restorasyonu tamamlanan kilisenin ziyarete açık olan bölümlerini gezerek yetkililerden bilgi aldılar. Mardin’de Sabancı Müzesi, Kasımiye ve Zinciriye Medreseleri ve Dara bölgesindeki kaya mezarları sarnıçlar ve tahıl ambarları gezilerek şehirde incelemelerde bulundular. Şanlı Urfa’da tarihi ve turistik yerleri gezen TİSAB heyeti, Harran’daki Harran evlerini, Ulu Camii ve Kervan saraylarını gezdiler. Gaziantep’teki ziyaretlerine dünyanın en büyük ikinci mozaik müzesini ziyaret eden TİSAB üyeleri Zeugma tarihi kentinden kurtulan tarihi mozaikleri gezerek yetkililerden bilgi aldılar. Antep’in tarihi mekânlarında ve çarşılarında incelemelerde bulundular. Hatay ve Halep’te de incelemelerde bulunan TİSAB üyeleri bölgeden olumlu intibalarla ayrıldıklarını belirttiler. Bölgenin gerek tarihi eserleri gerekse folkloru ve yemek çeşitleriyle önemli bir potansiyele sahip olduğunu belirten TİSAB üyeleri tarihi eserlerin korunması ve gelecek nesillere taşınmasının insanlık görevi olduğunu söylediler.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

Sıcak ev sahipliği TİSAB’ın Güneydoğu Anadolu bölgesine düzenlediği iş gezisine destek veren kuruluşlara teşekkür eden TİSAB Genel Başkanı Hüseyin Samsunlu, “Bir haftalık gezimizin oluşumunda bize desteklerini esirgemeyen Zürih Başkonsolosluğu’na, Kültür ve Turizm Ataşeliği’ne, gezinin uçuş sponsorluğunu üstlenen Pegasus Hava Yollarına, Batman, Mardin, Şanlı Urfa ve Gaziantep Valiliklerine belediye başkanlıklarına, İl Turizm Müdürlüklerine, Seyahat boyunca bize hizmet veren Glad Tour Gezikutusu şirketine ve mahalli medyaya teşekkür ediyoruz. Çok sıcak bir ev sahipliği gösterdiler. Bölge halkından gördüğümüz ilgi bizi daha da heyecanlandırdı. Çok olumlu düşüncelerle bölgeden ayrılıyoruz. Yaptığımız bu çalışmaların bölge turizmine katkı sağlayacağını umuyoruz” dedi. Başkan Samsunlu, bundan sonra da Türkiye ve Türkiye dışına iş gezilerimizin devam edeceğini söyledi. Güneydoğu Anadolu’nun hem tarihi dokusunun hem de yemek kültürünün turistler için önemli bir potansiyele sahip olduğunu tarihi eserlerin bir an önce turizme kazandırılması gerektiğini vurguladılar. 2067


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


24

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

Zamanını ve Emeğini Gönüllü Harcayanlar Gönüllülük, başlangıçta bireysel farkındalık açısından önemli bir seçimdir. Zorunluluklar dışında kendine; öğrenmeyi, keşfetmeyi, hayata kendisi gibi bakan insanlarla çözüm üretmeyi ve yaptıklarıyla iz bırakmayı sağlayan uğraş alanları oluşturma seçeneğidir. Gönüllülük kısaca; “bir işi isteyerek ve karşılıksız” üstlenmektir. Bir çoğumuz zaten evde, okulda, iş yerinde ve çevremizde birçok işi ‘’gönüllü’’ olarak yerine getiririz. Kimimiz dini inancı, kimimiz etik kuralları, kimimiz arkadaşlık ve dostluk bağları nedeniyle, bilgi ve yeteneklerimize göre, “gönüllü” çalışmalara yöneliriz. Bireyler, kişisel gönüllü çalışmalarını hükümet dışı kuruluşlar, yani dernek veya vakıflar aracılığı ile de yürütürler. Bu tür organizasyonlarda, gönüllü olarak çalışmak, ferdi çalışmalara kıyasla kişiye çok daha büyük bir sorumluluk yükler. Gönüllüğün bireylere diğer açılardan kazandırdıkları şunlardır: . Motive olma ve motive edebilme becerisi kazanmak, . İnsanlara ve çevreye karşı daha duyarlı olmak ve yaklaşmak, . Değişime açık olmak, . Ekip çalışması becerisi kazanmak, . Yaratıcılık becerilerini geliştirmek, . Organizasyon ve liderlik konularında beceri edinmek, . İletişim kurma becerisini kazanmak ve en önemlisi ise olaylar karşısında esneklik ve hoşgörü gösterebilmek, . İster okul çağında ister iş hayatında bireyin liderlik, özgüven ve sosyal özelliklerinin gelişmesine yardımcı olur; bireye yeni beceriler kazandırır; yaratıcılığını destekler. . Kurumun toplum içi imajına olumlu etkisi olur; kuruma olan bağlılık, saygı ve güven artar; bu da uzun vadede kurumun insan kaynağı değerini artırır, kuruma maddi kazanç sağlar. . Kurum çalışanlarına kariyerlerine değer katacak tecrübeler kazandırır. . Bireylerin, özel sektörün ve sivil toplum kurumlarının sürdürdükleri gönüllü çalışmalar sayesinde toplum içi genel gelişim/ kalkınma gözlenir ve bu da uzun vadede tüm toplum için olumlu fark yaratır. Bunların yanı sıra; yeni insanlar tanıma, yeni şeyler öğrenme, var olan yetenekleri geliştirme ve kişinin hedefleriyle ölçüşen konularda karşılıksız yardımcı olmanın getirdiği mutluluğu sayabiliriz. Ayrıca, karşılıksız yardım etme duygusu kişinin psikolojik olarak güçlenmesine, kendine olan güven duygusunun artmasına ve böylece kişiliğinin olgunlaşmasını da katkı sağlamaktadır. Gönüllü çalışmanın toplumsal açıdan da faydaları vardır. Gönüllülük, sadece kişilere yönelik bir yardımlaşma değil, aynı zamanda toplumsal bir yardımlaşmadır ve bir toplumun sağlıklı bir şekilde gelişmesi için olmazsa olmazlarındandır. Gönüllülük, sosyal ilişkilerin ve sosyal kontrolün gelişmesine, ekipsel çalışmaların gelişmesine, ilişkilerin, değer yargılarının ve ikili diyalogların artmasına, sosyal farkındalık yaratılmasında ve sosyal girişimciliğin arttırılmasında ön plana çıkmaktadır. Gönüllülük ayrıca, toplumsal sorunları ortaya çıkararak tartışıp çözümlenmesinde, sosyal çalışmalara ayrılan bütçelerinin gönüllü çalışanlar nedeniyle daha tasarruflu kullanılmasında yardımcı olmaktadır.

Bunların yanında, büyük bir artı değer sağlayan nokta ise insanların birbirleri arasında koordine olmadan verdikleri desteklerdir. Komşularımız, dostlarımız ve ailemiz bizlere defalarca gönüllü hizmetlerde bulunmuşlardır. Bunun topluma kazandırdığı artı değerin topluma katkısı çok büyüktür. Gönüllü çalışma konusunda derneklerin de rolü büyüktür. İsviçre’de bir çok göçmen organizasyonu gönüllü hizmetler sunmaktadır. Bunlardan bazıları; İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (http://www.türkfrauenverein.ch), Reinach Türk Kadınlar Derneği (http://www.reinach-kadınlarderneği.ch), İsviçre Türk Kültür Dayanışma Derneği (http://www.itkdd.ch) vs. Bu derneklerin amaçlarından bazıları şunlardır: . Çevresinde yardıma muhtaç hemcinslerinin problemlerine yardımcı olmak. . Okuma yazma kursları açıp, kanunlar çerçevesinde ilköğretim diplomasının (okuryazarlık belgesinin) alınmasında yardımcı olmak. . Bayram günlerinin birlikte kutlanmasını tertip etmek. . Topluca geziler ve eğlence günleri tertip etmek. Konu hakkında Benovol Winterthur Yöneticisi Bayan Ohninger görüştük. Yaşamakta olduğumuz ülke olan İsviçre’de gönüllü çalışmalar daha profesyonel bir şekilde koordine edillmekte. Bu yazı vesilesiyle sizlere ‘’Benevol’’ adındaki gönül-

lü çalışma olanaklarını koordine ve aracılık eden kurumu sizlere tanıtmak istiyoruz. Benovol Winterthur Şube Yöneticisi Bayan Sylvia Oehninger, sorduğumuz sorulara içtenlikle cevap vererek bizleri kurum hakkında bilgilendirdi. Oehninger ile yapmış olduğumuz söyleşiyi sizinle paylaşmak istiyoruz. Pusula Gazetesi : Benovol’i bize tanıtır mısınz? Sylvia Oehninger : Benevol, İsviçre’nin bir çok değişik şehrinde şubesi bulunan, gönüllü çalışmak isteyenlere bu tür çalışma yerleri organize eden bir danışma ve aracılık merkezidir. Benovol dernekleri, sosyal ve topluma faydalı organizasyonları gönüllü çalışan bulma konusunda desteklemektedir. Örneğin; internet sayfamız aracılığıyla gönüllü çalışmak isteyenler kendilerine uygun bir yer bulabiliyorlar. P. G. : Göçmenlerden gönüllü olarak çalışmak için size başvuruda bulunuyorlar mı? Bunlar arasında Türk vatandaşları da var mı? S. O. : Bize başvuranlar arasında göçmenleri de gözlemliyoruz. Ancak, insanları milliyetlerine göre kaydetmediğimiz için size köken konusunda rakamlar veremeyeceğim. Göçmenlerin de gönüllü çalışmalara katıldıklarını göz ardı edemeyiz. Özellikle, yaşlılar bakım evinde aktif görev alan Türk gönüllülerin olduğunu biliyorum. Mutlaka, belirtilmesi gereken ve bizim dışımızda gelişen gönüllü çalışmalar ise özellikle göçmenlerin özel ilişkileri çerçevesinde akrabalarına ve arkadaşlarına verdikleri desteklerdir. Bu tür dayanışmaların kattığı artı değer çok önemlidir. P. G. : Gönüllü çalışabilmek için ne gibi şartları yerine getirebilmek gerekiyor?

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

S. O. : Gönüllü hizmet vermek için birinci şart insanın bunu gönülden yapmak istemesi, ikinci şart ise sunabileceği bir birikimi veya yeteneği olması gereklidir. Konuyu göçmenleri ele alarak değerlendirirsek gönüllü çalışabilmek için göçmenlerden uyum sürecini büyük oranda tamamlamış olması ve o bölgede konuşulan dili iyi bir derecede konuşabiliyor olması gerekmektedir. Bu şartları yerine getiremeyen birisinin verimli olmasını bekleyemeyiz. P. G. : Ne gibi hizmetlerden ve birikimlerden bahsediyorsunuz? S. O. : İhtiyacı olan insanların işine yarayacak ve başvuran kişinin ehli olduğu hizmetlerden bahsediyorum. Örneğin; bizim Winterthur’da Schreibdienst adında bir hizmetimiz var. Burada ihtiyacı olan kişilere yazışmaları konusunda yardımcı oluyoruz. Bu alanda bizimle çalışmak isteyen gönüllülerin yazışma konusunda belirli bir birikimi olması gerekli. P. G. : Gönüllü çalışmanın uyum sürecine ne gibi bir katkısı olabilir? S. O. : Gönüllü çalışma entegrasyon amaçlı yapılmamalıdır. Adı da üzerinde olduğu gibi gönüllü olarak yardım edilmek istendiği için yapılmalıdır. Bu amaçla yapılan gönüllü çalışmalar esnasında göçmenler hem yardım ettikleri kişilerle hem de diğer gönüllülerle iletişime geçecektir ve bunun uyum sürecine şüphesiz katkısı olacaktır. Ancak, daha önce de belirttiğim gibi göçmenlerin hem dil seviyesi açısından hem de uyum süreci açısından, belirli bir seviye de olması şarttır. P. G. : Neden gönüllü çalışmalı? S. O. : Gönüllü çalışma masraflardan dolayı normalde mümkün olmayan bazı şey-


25

www.pusulaswiss.ch leri mümkün kılmaktadır. Gönüllü çalışanlar sayesinde birçok toplumsal etkinlikler ve bireysel hizmetler mümkün olmaktadır. Gönüllü çalışmak kişiye yaşam sevinci vermektedir. Diğer insanlarla birlikte birşeyleri gerçekleştirme olanağı sunmaktadır. P. G. : Gönüllü çalışanların ne gibi hakları ve olanakları vardır? S. O. : Biz, bizimle çalışan organizasyonlara gönüllü çalışanlara şunları sunmalarını tavsiye etmekteyiz: İyi bir giriş, belirli bir sorumlu kişi, yazılı bir sözleşme ve sigorta. Özellikle, şu hususa önem vermekteyim: ‘’Hiç bir gönüllü çalışan eve giderken cebinde işe başladığı zamankinden daha az parayla eve dönememeli’’. Gönüllü çalışanın bu iş için yaptığı bütün masrafların karşılanması gerekmektedir. Örneğin; Kızıl Haç’ın sunduğu taşıma servisinde arabası olmayan ya da artık araba kullanamayan kişiler, gönüllüler tarafından şahsi arabalarıyla bir yerden diğer bir yere taşınmaktadır. Bu gönüllü çalışma esnasında arabalarının masrafları gönüllülere ödenmektedir ve araçları sigortalanmaktadır. P. G. : Gönüllü çalışmaya karar veren okuyucularımız ne yapmalıdır? S. O. : Web sayfamızda (http://www. benevol-winterthur.ch) arama sistemi sayesinde yeteneklerinize uygun olan ve istediğiniz bölgede sunulan gönüllü çalışma olanakları bulabilirsiniz. Her ilanda sizlerden beklenenler ve kiminle nasıl iletişi-

Aralık/Dezember 2010 Deutsch

Gib deine Zeit, Energie und dein Herz Freiwilliges Arbeiten ermöglicht der Gesellschaft und dem Individuum Mehrwert zu schaffen und sich weiterzuentwickeln. Die Freiwilligenarbeit hat ihren eigenen Wert und verpflichtet sich in erster Linie dem Karitativen. Viele von uns üben täglich in der Schule, zu Hause, an der Arbeit freiwilliges Arbeiten aus. Dies tätigen wir aus religiösen, ethischen, freundschaftlichen oder familiären Gründen. Hier ein paar Beispiele zu den Vorteilen der freiwilligen Arbeit: · Entwicklung der Sensibilität sich selber und der Gesellschaft gegenüber · Fähigkeit zur Kommunikation erwerben

me geçebileceğiniz açıklanmıştır. P. G. : Sizden başka bu tür hizmetler sunan kurumlar var mı?

· Entwicklung oder Verbesserung des eigenen Selbstbewusstseins · neue Fähigkeiten · usw. Neben der freiwilligen Arbeit, die wir in unserem privaten Umfeld leisten, gibt es professionell organisierte Freiwilligenarbeit, welche von Vereinen oder anderen Organisationen durchgeführt und vermittelt wird. Verschiedene Aktivitäten werden durch mehrere türkische Vereine veranstaltet. BENEVOL Winterthur ist die Vermittlungs- und Beratungsstelle für Freiwilligenarbeit der Region Winterthur und unterstützt soziale, gemeinnützige Organisationen und Vereine bei der Suche von freiwilligen Mitarbeiterinnen und Mitarbeitern. In einem Gespräch informierte Frau Oehninİsviçre genelinde bizden başka bu tür hizmetlerde bulunan birçok kurum vardır. Web sayfamızda (http://www.benevolwinterthur.ch) bu kurumların iletişim bilgi-

ger uns ausführlich über Benevol und dessen Angebote, dass Freiwilligenarbeit einen eigenen Inhalt und eine eigene Existenzberechtigung hat. Integration ist dabei ein positiver Nebeneffekt. Dadurch, dass man sich an Projekten beteiligt und mehr Einheimische trifft, wird der Integrationsprozess automatisch angetrieben. Dass der freiwillige Arbeitnehmer aber nicht Geld verliert, ist Frau Oehninger sehr wichtig. Es wird darauf geachtet, dass die Spesen von Organisationen, die einen Auftrag erteilen, übernommen werden. Interessante Angebote der Benevol sind hier zu finden: (http://www.benevol-winterthur.ch).

leri bulunmaktadır. Vermiş olduğu değerli bilgiler için Bayan Oehninger`e teşekkür ediyoruz. 2036

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


26

İSVİÇRE HABERLERİ

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

İsviçre Yollarında Güvenlik Arttı

Kazaları Önleme Konseyi (BFU) tarafından yapılan bir araştırma, İsviçre’de trafik kazalarının azalmasına karşın, bisiklet kazalarının arttığını gösteriyor. Buna göre, kazaların bölgelere göre değişik oranlarda olması ise dikkati çekiyor. Genel olarak, trafik kazalarının azalmasına karşın motosiklet kazalarında artış görülüyor. Almanca konuşulan kantonlarda bu kazalarda artış olmazken, Tessin’de bu tür kazaların son on yılda iki misline çıktığı görülüyor. Trafik kazalarında ağır yaralananların yarıya yakınının motosiklet kazası sonucu olması, söz konusu konseyi bu konuda özel önlemler almaya yöneltti. Öte yandan, alkolün neden olduğu kazalar, Fransızca konuşulan kantonlarda hatırı sayılır oranda daha fazla, Almanca konuşulan kantonlarda tüm kazaların %11’i alkol sonucu ortaya çıkarken bu kantonlarda oran %21’e kadar çıkıyor. Tessin’de ise durum pek farklı değil, kazaların %19’u alkol yüzünden. Kaza yapanların üçte birinin güvenlik kemeri takmadığı; ancak bu oranın Almanca konuşulan kantonlarda %20’lere kadar düştüğü yapılan tespitler arasında.

Önlemler değişik Bu durumdan hareketle, hükümet kazaları önlemek için ‘’Via Sicura’’ adı altında bir dizi önlemler almak istiyor. Ancak, bu önlemlerin bölgelere göre değişiklik öngörmemesi, pek çok kurum tarafından eleştiriliyor. Bizzat trafikten sorumlu yetkili makamlar bu tür önlemlerin gerekliğini dile getiriyor. Sadece aşırı hız nedeni ile meydana gelen ağır kazaların Fransız kantonlarında, Tessin kantonuna göre iki misli olması, bu tür önlemleri gerekli kılıyor. Bu arada kanton yönetimlerinin, kendi kantonları için güvenlik kemeri kullanılması için bir kampanya açmaları ise olumlu bir gelişme olarak kabul edildi. Lozan’da ise, sürücülerin çarpışma testlerine katılmaları teşvik ediliyor. Kanton yönetimlerinin bu konuda özel önlem almalarının sevindirici olduğuna dikkat çeken Kaza-

ları Önleme Konseyi (BFU), Tessin kantonunun yayaları trafik kazalarına karşı uyarma kampanyasını buna örnek olarak gösterdi. Ayrıca, yolların bakım ve yenilenme çalışmaları sırasında, kazalara neden olabilecek yerlerin özel olarak tespit edilmesi ve buna uygun olarak değiştirilmesi çalışmalarının artması da örnek olarak gösteriliyor. Kanton yönetimlerinin, kazaların önlenmesi için trafik kontrollerini arttırmaları da olumlu bir gelişme olarak görülüyor. 2014

Deutsche Zusammenfassung. Schweizer Strassen werden immer sicherer - aber nicht überall. Velofahrer etwa leben nirgends gefährlicher als in der Deutschschweiz. Eine Studie der Beratungsstelle für Unfallverhütung (bfu) hat markante regionale Unterschiede beim Unfallgeschehen ergeben. So ist etwa in der Deutschschweiz die Zahl der schweren Motorradunfälle in den letzten zehn Jahren stabil geblieben, während sie sich im Tessin fast verdoppelt hat.

İsviçre’de de Üniversiteye Girişler Sınavla Olacak

İsviçre Teknik Üniversitesi ETH’nın, İsviçre dışından gelen öğrenci akınını durdurmak için giriş sınavı (Numerus clausus) yapma kararının ardından, diğer üniversitelerin de aynı yönteme başvurması bekleniyor. Basel kantonu, bu konuda hemen adım atılmasını isterken, Zürih ve Bern kantonları bu konuda henüz karar vermiş değiller. Avrupa Birliği ile yapılan ikili anlaşma sonrası, Almanya gibi üniversiteye girişin zor ve sınırlı olduğu ülkelerde yüksek eğitim imkanı bulamayanların, İsviçre’de eğitim imkanı aramaları ile İsviçre’deki üniversiteler zor durumda kaldılar. Buna ek olarak, eğitimde Bologna kriterlerinin Almanya’da uygulanmaya başlanması sonucu, Almanya’da lise eğitiminin kısalması ile bir seferde iki dönemin birden bitirilmesi bu durumu daha da zorlaştırdı. Güncel Durum Zürih Üniversitesi Psikoloji ve Medya Fakültelerinde bu yıl bir yığılma yaşandı. Bu nedenle, İsviçre’de liseyi bitirenlerin eğitim imkanı bulabilmesi için, giriş sınavlarının diğer ülkelerdeki düzeyde olması isteniyor. Öte yandan Basel Üniversitesi, Almanya’dan gelen öğrencilerden, Almanya’daki giriş sınavını kazanmış olmasını istiyor. Bern Üniversitesi ise, bugüne kadar yapılan değişikliklerde sürekli olarak bir giriş sınavı konulmasını tartıştı; ancak bu konuda bir karar alınamadı. Zürih’te ise en son belli fakültelere 2003 yılında giriş sınavı konulması önerisi, yoğun protestolar sonucu geri çekilmişti. Numerus clausus Bu Latince deyim genel olarak üniversitelerde ‘’sınavla giriş’’ anlamında kullanılıyor. Başka bir deyişle, üniversiteye giriş için sadece bir lise diploması yeterli değil. Gerek İsviçre’de gerekse de diğer Avrupa ülkelerinde bu konuda de-

ğişik sistemler var. Bazı ülkeler, sadece belli üniversite ve fakültelere girişi sınavla yaparken, Türkiye gibi ülkeler, merkezi ve tüm üniversiteler için bir giriş sınavı uyguluyor. İsviçre’de ilk defa 1998 yılında üniversiteye giriş sınavı Tıp Fakültesi için konuldu. Bunu daha sonra, 1999 yılında Veteriner Fakülteleri, 2004 yılında Diş Hekimliği Fakülteleri izledi. Basel; Bern, Zürih ve Frieburg Üniversiteleri ortak bir ‘giriş havuzu’ (NC-Pool) oluşturdular. Buna karşın Neuenburg, Lozan ve Cenevre Üniversitelerinde bu fakülteler için giriş sınavı yapılmıyor. Her yıl bu üniversiteler, öğrenci kapasitelerini Üniversiteler Arası Rektörler Konferansı’na (CRUS) bildiriyor. Bu fakültelere girmek için yapılan müracaatların bu kapasitenin %120’sini aşması durumunda, giriş sınavı yapılması kararı alınıyor. Kapasitenin beşte birinden fazla öğrenci alınmasının nedeni ise ilerleyen yıllarda öğrenimini yarıda bırakanların olması. Böylece eğitim daha sonra tam kapasite ile sürdürülebiliyor. Sınavlar genel olarak, bu fakültelerde okumaya uygunluk sınavı olarak adlandırılıyor. Başka bir deyişle, her fakülte kendi sınavını yapıyor. Örneğin; Tıp okumaya uygunluk sınavı gibi. İsviçre’de buna ek olarak bazı kantonlarda, liselere giriş sınavları yapılıyor. İlk defa 2004 yılında Graubünden kantonu, lise okuyanların sayısının belli bir oranın üzerine çıkmaması için giriş sınavı getirdi. Bir yıl

sonra bunu kanton Glarus izledi. Bu imtihana girip gerekli notu alan bir öğrencinin, alınacak öğrenci sayısında bir sınırlama olması nedeni ile liseye girmemesi üzerine konu, İsviçre Anayasa Mahkemesi’ne kadar götürüldü. Mahkeme, bu tür giriş sınavlarının mevcut yasalara göre yapılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle hükümetin bu konuda

bir yasa çıkarması gerektiği kararını verdi. Ancak, bu yasa hala hükümet tarafından çıkarılmış değil. Mevcut eğitim yasaları ise, bir üniversitenin giriş sınavı yapmasını engellemiyor, üniversite yönetiminin bu konuda karar alması ve bunun kanton yönetimi tarafından kabul edilmesi yeterli. Öte yandan, Federal Teknik Üniversitesi’nin Zürih ve Lozan’daki okullarına sı-

navla öğrenci alınması için yasal bir değişiklik gerekiyor. Bunun nedeni ise, bu üniversitenin federal bir yasa ile kurulmuş olması. Aralık ayında, Üniversiteler Arası Üst Kurulun yapacağı toplantıda bu konu gündeme alındı. Bu toplantıda hangi üniversitelerin nasıl bir giriş sınavı koyacağı konusunda önemli kararlar alması bekleniyor. 2027

Deutsche Zusammenfassung. Der Numerus clausus ist auch an den kantonalen Unis kein Tabu mehr ETH-Rats, lässt gegenüber der Presse mitteilen, dass die Hochschule bis voraussichtlich ende Jahr über einen entsprechenden Antrag abstimmen wird. Nach dem ETH-Entscheid steigt der Druck, das Problem der steigenden Studierendenzahlen zu lösen. Die Kantone sind sich nicht einig: Basel will eine verschärfte Selektion, Bern und Zürich bleiben skeptisch.Nach den Unirektoren will nun die Schweizerische Universitätskonferenz, das gemeinsame Organ von Bund und Kantonen, zu einer konsolidierten Meinung kommen. Sie hat das Thema für Anfang Dezember traktandiert Numerus clausus In der Schweiz gibt es seit 1998 einen Numerus clausus für Studierende der Medizin (Humanmedizin seit 1998, Veterinärmedizin seit 1999, Zahnmedizin seit 2004) für die Universitäten Basel, Bern, Fribourg und Zürich, die einen gemeinsamen Zulassungs-Pool bilden. In Neuenburg, Lausanne und Genf ist der Zugang im ersten Jahr unbeschränkt, es wird allerdings eine verschärfte inneruniversitäre Selektion durch die Prüfung nach dem ersten Jahr vorgenommen.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


28

RÖPORTAJ

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

Perfection IPL Epilasyon Salonu Bern’de Açıldı!

Günümüzde binlerce insan, yüzlerindeki ve vücudunun çeşitli bölgelerindeki tüylerden şikayet etmektedir. Özellikle, 18-25 yaş arasındaki kadınların %15’inde yoğun olarak tüylenme görülmektedir. Bunun yanı sıra vücudundaki tüylerden şikayet eden erkeklerin sayısı da her geçen gün artmaktadır. Bugüne kadar istenmeyen tüylerden kurtulmak için uygulanan ağda, tıraşlama, çekme, tüy dökücü krem gibi yöntemler kişiye sadece geçici bir rahatlık verip, kesin çözüm olamamaktadır. Tabii ki, tüm bu sorunlarla baş etmenin kolay yolları da var. Gültekin Erdoğan ve kardeşi Melike Erdoğan’ın bir araya gelerek açtıkları Perfection Epilasyon Merkezi geçtiğimiz haftalarda Bern’de hizmete girdi. Perfection güzellik salonuna gelen müşteriler kaliteli hizmetin yanı sıra uygun fiyat avantajlarıyla epilasyon yaptırabilecekler. Yeni açılan güzellik merkezinde müşterilere %20 indirim de yapılıyor. İşletmenin uygulama sorumlusu olan Melike Erdoğan ve Gültekin Erdoğan’la kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Perfection epilasyon merkezi hangi hedefler doğrultusunda açıldı? Yeni açtığımız güzellik salonunda ilk hedefimiz müşteri memnuniyetidir. Hem yaptığımız işlerle hem de sunacağımız uygun fiyatlarla gelecek olan tüm müşterilerimize kaliteli bir hizmet vermeyi hedefliyoruz. Yıllardır tekstil sektöründe hizmetler verdik. Güzellik sektörüne yeni giriş yapıyoruz, ticari deneyimlerimiz sayesinde müşterilerimize en iyi hizmeti vereceğimizi düşünüyoruz. İstenmeyen tüylerden kurtulmanın süresi nedir? Öncelikle şunu belirtmemiz gerekiyor, istenmeyen tüylerden kurtulmanın %100 garantisi yoktur. Kişinin hormonal yapısı bu konuda belirleyici olan ilk faktördür. Vücudumuzdaki kıllar büyüme, duraklama ve dökülme olarak üç farklı evrede bulunurlar. Kılların lazere en duyarlı olduğu büyüme evresini bulabilmek için lazer uygulaması genelde birden fazla seansı gerektirir. Bazen tek seans bile tatmin edici so-

nuç verebilmekle birlikte genelde 4-6 seans yeterli olabilmektedir. Yukarda bahsettiğimiz kıl büyüme evrelerinin vücudun farklı yerlerinde farklı oranlarda bulunmasından dolayı ayrıca yüzde bulunan hormonlara duyarlı reseptörlerin daha hassas olmasından dolayı, yüz bölgesi daha dirençli olup 8-10 seans gerekebilir. Seans aralıkları 4-6 haftada bir olacak şekilde ayarlanır. İPL lazer ve diğer lazer sistemleri ile istenmeyen tüyler nasıl yok edilir? İPL ve diğer lazer sistemlerinden çıkan belli dalga boyundaki ışık, kıl köklerinde yer alan ve melanın denilen bir madde tarafından tutulur. Böylece kıl kökünün ısısı artar ve kıl kökü yanarak tahrip olur. Bu kıl kökünden bir daha kıl çıkmaz. Her İPL veya lazer epilasyon uygulamasında kıl köklerinin yaklaşık %30’u bu şekilde etkilenir. Bu nedenle epilasyon tedavisi birkaç seans sürer. İPL lazer epilasyon uygulaması güvenli midir, etkisi kalıcı mıdır? İPL lazer sisteminden çıkan ışığın vücuda hiçbir zararı yoktur. Sadece koruyucu gözlük takılması yeterlidir. İPL sistemleri ile yapılan tüylerin yok edilmesi uygulamasının sonuçları %80, %90 oranında kalıcıdır. %10, %20 hastada tedavi bittikten bir süre sonra tekrar seyrek olarak tüyler çıkabilir. Bu yeni çıkan tüylere de 1-2 seans uygulama gerekebilir. Ayrıca, hormon bozukluğu tedavisi için verilen ilaçların düzenli kullanılmaması da tedavi sonrası yeni tüylerin çıkmasına yol açabilir.

İstenmeyen tüylerle mücadele etmekte zorlanan ya da eski teknikleri devam ettiren okurlarımıza Perfection İPL Epilasyon Merkezini tavsiye ediyoruz. Bu konuda bilgi almak ya da tedavi görmek isteyen okurlarımız, uygulama sorumlusu Melike Er-

doğan ile randevu yaparak gerekli bilgileri alabilirler. Perfection İPL Epilasyon, Käfiggässchen 26, 3011 Bern, Telefon: 031 311 43 38

Zug Türk Derneği, İsviçre’deki Seçim Sistemini Anlatan Seminer Düzenledi Bölgede önemli görevler üstlenmiş olan derneğin yöneticileri geçtiğimiz günlerde dernek lokalinde bir seminer düzenlediler. Seminerin amacı, 3 Ekim 2010 tarihinde yapılan yerel seçimlerde CVP partisinden Zug Büyükşehir Belediye Meclisi’ne aday olan Nevzat Altınlaş ile Grünliberale partisinden Zug Parlamento seçimlerine Kantonsrat adayı olan Atilla Çilingir’i vatandaşlarımızla buluşturmak ve İsviçre’deki seçim sistemini tanıtmaktı. Haber: Nermin Dingiloğlu Adaylar doğrudan demokrasinin olduğu İsviçre’de devlet yönetimini, seçim sistemini, seçimlerin nasıl yapıldığını, oy kullanma şekillerini ve kantonların yönetim kurallarını anlatan açıklayıcı bir konuşma gerçekleştirdiler. Programın sonunda salonda bulunan konukların konuyla ilgili kendilerine yönelttikleri sorulara açıklık getirdiler. Pusula gazetesi olarak biz de adaylara neden siyasete atıldıklarını ve hedeflerini sorduk. 1983 yılından itibaren kanton Zug’ta ikamet eden ve yıllarca Zug Fatih Camii Derneğinde görev yapmış olan, halen Zug İntegrationsnetz Yönetim Kurulu’nda görev yapmakta olan Nevzat Altıntaş sorularımızı cevapladı: Neden hep Türk vatandaşlarının siyasete sıcak bakmadığını, neden siyasete girmediklerini düşü-

nüyordum. Halbuki, İsviçre’de söz sahibi olabilmek, toplumsal sorunlara çözüm bulabilmek için aktif siyasetin içinde olmak bir zorunluluk haline gelmiştir. Ben de bu amaçla, Türk gençlerinin önünü açıp onların bu yaşadığımız ülkede hak ettikleri yerlere gelebilmelerine yardımcı olabilmek ve başta kendi yurttaşlarımızın, genelde ise bütün göçmenlerin sosyal, siyasal ve kültürel haklarını korumak, sıkıntıya düştükleri konularda yardımcı olmak üzere CVP partisinden Zug Büyükşehir Belediye Meclisi’ne aday oldum. Zug’taki Parlamento seçimlerine kantonsrat adayı olarak katılan Atilla Çilingir bu ülkede doğup büyüyen 21 yaşında bir gencimiz ve Luzern Üniversitesi Hukuk Fakültesi ögrencisidir. Neden siyasete atıldığını ve hedeflerini şöyle açıklıyor: “Daha küçük yaşlarımda İsviçre politikasına ilgi duyuyordum, bu ilgimi hayata geçirmek istedim. Zug Türk Derneği

Başkanı Yunus Renda beni siyaset camiasından gerekli kişilerle tanıştırdı. Bana sunulan bu imkanı değerlendirip siyasi partilerden hangisinin benim düşünceme en yatkın olduğunu araştırmaya başladım. Sonuçta Zug’ta yeni kurulan Grünliberale Partisine üye oldum ve seçimimin doğru bir karar olduğuna inanıyorum. Grünliberale çok genç bir parti ve dinamik. Geleceğe yönelik düşünen bir organizasyon ve entegrasyon politikası gerçekten göz ardı edilemez. Entegrasyon deyince bende kırmızı alarmlar çalıyor. Bu ülkede yaşayan Türkler olarak azımsanacak bir durumda değiliz, bunun yanı sıra çok eksiğimiz var, bunları gidermemiz gerekiyor ve onları temsil edecek kişilere gereksinim var. Kendi adaylığımla diğer Türklerin ve özellikle Türk gençlerinin ilgisini uyandırmak istedim.

si anlayışı içinde bizlere verdiği seçme ve seçilme hakkımızı çok iyi kullanmamız birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde sesimizi duyurmamız gerekiyor. Ancak, böyle büyük işlerde başarılı olabiliriz.

Bu ülkede yerleşik düzene geçen ve çifte vatandaşlık hakkına sahip olan bizlerin İsviçre’nin demokra-

Pusula gazetesi olarak biz de kendilerini yürekten destekliyor, çıktıkları bu uzun maratonda ba-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

şarılar diliyoruz. Tabii, dileğimiz bu örneklerin çoğalması. Böyle yürekli ve başarılı gençlerimizin ellerinden tutup çalışmalarına destek verdikleri için Zug Türk Derneği yetkililerini ayrıca kutluyoruz. 2072


29

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Aralık/Dezember 2010

İsviçre Göçmen Düşmanlığına Bir Kez Daha ‘’Evet’’ Dedi 28 Kasım 2010 tarihinde yapılan halk oylamasında oy kullananların %52.9’u, suç işleyen göçmenleri sınır dışı etmeyi amaçlayan bir yasa teklifine ‘’evet’’ oyu verdi. Aynı amaçlı; ancak sınır dışı etmeyi gerek İsviçre Anayasası gerekse de uluslararası anlaşmalara uygun halde yapmayı amaçlayan, İsviçre Hükümetinin karşı önerisi ise oy kullananların çoğunluğu tarafından reddedildi. Oylama sonrası, bu yasayı lanse etmiş olan SVP partisi, kabul edilen yasanın tam bir katılıkla uygulanmaya başlanılmasını talep etti. Ancak, İsviçre Hükümeti ve Parlementosu’nun bunu yapma imkanı bulunmuyor. Herşeyden önce İsviçre Anayasası, aynı suça, suçu işleyenin kimliğine göre ayrı ayrı ceza vermeyi kabul eden bir nitelikte değil. Benzer şekilde İsviçre ile Avrupa Birliği arasında yapılan ikili anlaşmalar çerçevesinde, İsviçre’de suç işleyen bir Avrupa Birliği vatandaşını, İsviçre bu nedenle sınır dışı edemez. Yine, İsviçre’nin imza attığı pek çok uluslarası anlaşmada bu tür uygulamaları yasaklamaktadır. Başka bir deyişle, tescilli yabancı düşmanı SVP’nin önerisinin, onun istediği gibi hayata geçirilmesi için, öncelikle bizzat İsviçre Anayasası’nın değiştirilmesi, daha sonra Avrupa Birliği ile yapılmış ikili anlaşmaların iptali ve sonuç olarak pek çok uluslararası anlaşmadan çıkılması gerekiyor. İsviçre Hükümeti ve Parlementosu’nun bütün bu işlemleri yapma imkanı neredeyse yok gibi gözüküyor.

Oylama sonuçları Bu yasa teklifine genel olarak şehirlerde daha az, kırsal alanlarda daha çok ‘’evet’’ oyu çıktı. Oylamanın dikkat çekici bir yönü, oylamaya katılım oranının oldukça yüksek düzeyde olmasıydı. Katılım %53.5 gibi alışılmadık kadar yüksek bir orandaydı. Oylama sonucunu değerlendiren uzmanlar, SVP’nin hemen hemen tüm taraftarlarının oylamaya katıldıklarını tahmin ediyor. Milyonlarca franklık yatırım yapan SVP bu sonuçla hedefine ulaşmış gözüküyor. En son eylül ayında yapılan bir halk oylamasında katılım oranı %35 civarında olmuştu. Yine bir yıl önce yapılan minarelerin yasaklanması önerisi ile ilgili oylamada da katılım oranı %50’nin üzerinde olmuştu. Oylama sonucu pek çok açıdan düşündürücüydü. Bu oylamaya kadar göçmenleri hedef alan 14 yasa teklifi seçmen çoğunluğu tarafından reddedilmişti. On beşinci oylama olan minare yasağı, kabul edilen ilk göçmen karşıtı yasa teklifi oldu. Aradan bir yıl geçmeden, benzer içerikli bir yasanın daha kabul edilmesi, minare ya-

sağını bir istisna olarak görenleri yanılttı. Artık İsviçre halkı, kendisine ırkçı denilmesine aldırmadan bu tür teklifleri kabul etmeye başlamıştır. Şimdi ne olacak?

ı rın k la ku ç u nu h s o iren a m nd , y la e r l e lar ı O ğ n t in ni de ma me ’da ği z a e u kü as b u a - e c ç ı hü nay lan in n bil sa ldu A r a en lana r ya a o er. ye add gu bi und ktil m l uy ren zor t çe sı ste ak ka g ö r m di k ka na ğu

Bu oylama sonrası, SVP’nin ırkçı politkalarını daha da arttırması söz konusu olacak, sırada vatandaşlık hakkı almış olan göçmenlerin, bu haklarının iptalini öngören yasa önerileri var. Ama bundan daha önemlisi, ırkçılığın artık yaşamın bir parçası haline gelmiş olması ve halkın çoğunluğu tarafından kabul görmesidir. Göçmenlerin yaşamını önemli ölçüde etkileyecek bu duruma karşı mutlaka bir şeyler yapılması gerekiyor.

hayata geçirlimesi 40 yıldan daha fazla sürdü.

Oylama sonuçlarını değerlendiren hukuk uzmanları, hükümetin Anayasa’da yer alan bu maddenin nasıl uygulanabileceğini gösteren bir yasa çıkarmak zorunda olduğuna dikkat çektiler. Parlemento’nun böyle bir yasa hazırlamasının oldukça uzun sürmesi bekleniyor. Bir halk oylaması sonucu kabul edilen, ücretli doğum izni gibi bir Anayasal hakkın

Bu arada, gerek hükümetin gerekse de Parlemento’nun, Anayasa’ya göre açık bir şekilde aykırı olan bir yasa teklifini, geçersiz ilan etme cesaretinin gösterememiş olması da ilginç bir durum olarak değerlendiriliyor. Seçimler öncesi SVP’nin eline bir propaganda malzemesi vermemek için önce Hükümet daha sonra Parlemento, uzmanların bu konuda-

ki uyarılarına kulak asmayıp, getirilen bu teklifi geçersiz ilan etmek yerine karşı bir öneri hazırlmayı tercih etmişlerdi. Bu korkak davranış o zaman, kamuoyunda pek bir tartışma yaratmadı. Oylama sonucunu değerlendiren uzmanlar, Hükümetin ve Parlemento’nun bu konuda daha açık bir tavır almak zorunda olduğu görüşünde birleştiler. 2077

Avrupa’daki Kaçak Göçmenler En Fazla İsviçre’de İsviçre’nin kurulmasında etkin bir rol oynadığı Göç Politikaları Geliştirme Merkezi (ICMPD) tarafından yapılan bir araştırma, son dönemlerde Avrupa merkezli göçmen politikalarının sonuçlarını inceleyen bir rapor yayınladı. Buna göre İsviçre, ‘’kaçak göçmenlerin’’ en yoğun olduğu Avrupa ülkelerinden biri olarak yer aldı. İsviçre, resmi makamlarına göre, 2009 yılında İsviçre’de yaşayan göçmen nüfusu 1.69 milyon, başka bir deyişle tüm nüfusun %21.6’sını oluşturuyor. Aynı yıl İsviçre’ye ilticacı başvuranların sayısı ise, geçen yıla göre hemen hemen aynı 16’005’tir. Bir önceki yıl ise bu sayı %50 daha az olmuştu. (2007: 10884) 2002 yılında ise iltica başvuruları ise 26’987 gibi çok yüksek bir düzeydeydi. Bu rakamlardan yola çıkan ICMPD araştırması, İltica Yasası’nda yapılan değişikliklerin, iltica başvurularında önemli değişikliklere neden olduğunu gösteriyor. Ancak, bu değişim beraberinde ‘kaçak’ veya ‘kağıtsız’ göçmen olarak adlandırılan, bir ülkede oturma izni olmaksızın yaşayan insanların sayısında da hemen değişime neden oluyor. Başka bir deyişle, iltica talebinde bulunmasına imkan verilmeyen insanlar veya iltica talebi ret edilenler, çoğu zaman o ülkeyi terk etmek yerine, orada kaçak olarak yaşaması sonucunu doğuruyor. Araştırma, diğer ülkelerden farklı olarak İsviçre’de kaçak olarak yaşayan göçmenlerin sayı-

sı konusunda sadece tahminlerde bulunulduğuna dikkat çekiyor. Resmi makamlar 50’000 civarından kaçak göçmen tahmininde bulunurken, bazı kaynaklar bunun 300’000 civarında olabileceğine dikkat çekiyor. Bu göçmenlerin, ağırlıkla Güney Amerika, Doğu Avrupa ve Türkiye’den geldikleri ve genel olarak 20 ile 40 yaş grubunda oldukları kabul ediliyor. Ülke nüfusunun %2.4’ünü oluşturduğu tahmin edilen kaçak göçmenlerin sayısının yıllara göre önemli değişimler geçirdiği de tahmin ediliyor.

Portekiz’de ise bu oran %1 civarındadır. Doğu Avrupa ülkelerinde ise kaçak göçmenler, en az düzeyde bulunuyor. İsviçre gibi diğer Avrupa ülkelerinin iltica politikalarının değişmesi, bu ülkelerde iltica taleplileri ile kaçak göçmenlerin sayılarında hemen kendini gösteriyor. 1997 yılında Yunanistan’a 372’000 iltica talebinde bulunulurken, bu sayı 2005 yılında 96’000’e kadar düşüyor. Benzer bir gelişme Fransa’da yaşanıyor, 1997 yılında 144’000 olan iltica talebi dokuz yıl sonra 34.000’e iniyor.

Avrupa’da Kaçaklar

Aynı dönem İtalya ve İspanya’da tam tersi bir gelişme yaşanıyor. İtalya’da örneğin; 1998 ile 2006 arasında iltica talebi %50 artarak yarım milyon sınırına dayanıyor. İspanya’da artış ise çok daha fazla, 1996 yılında 25’000 olan iltica talebi 2005 yılında 27 misli artarak 692’000 kadar yükseliyor.

Nüfusuna göre en fazla kaçak göçmenin olduğu ülkeler arasında sadece Kıbrıs ve Yunanistan İsviçre’nin önünde yer alıyor. 40’000 civarından kaçak göçmenin yaşadığı Kıbrıs’ta bu oran %5.6’ya kadar yükseldi. Yunanistan’da ise kaçak göçmenlerin sayısının 150’000 ile 400’000 arasında olduğu, yani ülke nüfusunun %.2.5’inin kaçak göçmenlerden oluştuğu belirtiliyor. Kaçak göçmenlerin daha az olduğu ülkeler; İtalya, İspanya, ve

İltica taleplerinin kabulü konusunda da bu araştırmada, aynı değişimi görmek mümkün. İngiltere, her yıl yaklaşık 10’000 iltica talebini kabul ederken, bu rakam 2005 yılında 5’000’e kadar düştü. Fransa ise bu konuda en katı dav-

Deutsche Zusammenfassung. «Sehr hoher» Anteil Illegaler in der Schweiz Eine internationale Studie untersucht die Asylpolitik in europäischen Ländern. Die Schweiz gehört dabei zu jenen mit dem höchsten Anteil illegaler Immigranten.Die Schweiz zählt damit zu den einzigen drei Ländern, die gemäss der Studie einen «sehr hohen» Anteil an illegalen Einwanderern aufweist. Nur auf Zypern und in Griechenland ist die Zahl der vermuteten illegalen Bevölkerung noch höher. Spanien, Portugal und Italien gehören mit je rund 1 Prozent Anteil an der Gesamtbevölkerung zu den Ländern mit einem «hohen» Anteil an illegalen, sogenannten «third country nationals». Wenige Immigranten weist die ICMPD vor allem osteuropäischen Ländern zu. ranan ülke, 2006 yılında sadece 5 iltica talebinden birini kabul etti. ICMPD tarafından yapılan araştırmaya göre, 1997 ile 2006 yılları

arasında 16 Avrupa ülkesinde altı milyondan fazla insan iltica talebinde bulundu. 2026 Kaynak: http://www.icmpd.org

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


30

POLİTİKA

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül İsviçre’yi Ziyaret Etti

Bild: news.ch

Uçağı Zürih’e inen Abdullah Gül, ardından trenle sıkı güvenlik önlemleri altında başkent Bern’e geçti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e temasları sırasında ABD Başkanı Barack Obama için öngörülen güvenlik kodu uygulandı. Güvenlik gerekçesi ile başkent Bern’de değil, Zürih’te resmi olarak karşılanan Gül, havadan ve karadan alınan önlemlerle korundu.

Cumhurbaşkanı Gül, İsviçre Konfederasyonu Başkanı Doris Leuthard’ın daveti üzerine 25-26 Kasım tarihlerinde İsviçre’ye bir devlet ziyareti gerçekleştirdi. İsviçre ziyaretinde Gül’e İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, milletvekilleri, akademisyenler, resmi görevliler ve medya mensupları eşlik etti.

Binalara keskin nişancılar yerleştirilirken, Zürih’ten Bern’e giderken heyetin bindiği hızlı trende de kar maskeli özel güvenlik timi görev yaptı. Başkent Bern’de de Türk heyetinin geçtiği güzergahlarda kontrol noktaları oluşturuldu. Bu, cumhurbaşkanı düzeyinde Türkiye’den İsviçre’ye yapılan ilk ziyaret olması açısından büyük önem taşıyordu. Gül: Sarkisyan cesaretini kaybetmemeli Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsviçre parlamentosunda yaptığı konuşmada, Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesini istediklerini söyledi. İsviçre’nin bu konudaki arabuluculuğunun çok değerli olduğunu söyleyen Gül, geçen yıl Zürih’de iki ülke arasında imzalanan protokollerin hayata geçirilmesi gereği üzerinde durdu. Gül, “Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesini hedefleyen protokollerin hayata geçirilmesine yönelik güçlü irademizi kararlılıkla muhafaza ediyoruz ve Kafkaslar’da kalıcı ve kapsamlı bir barışın hakim olması için samimiyetle çabalarımızı sürdürüyoruz. Bu noktaya gelinmesinde önemli rol oynayan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın da bugüne kadar sergilediği liderlik ve devlet adamlığını sürecin başarıyla tamamlanması için aynı cesaretle sürdürmesini bekliyoruz” diye konuştu. Leuthard’dan Marmaray’a övgü Gül’ün temaslarında Türkiye ve İsviçre arasında olası ortak projeler gündeme geldi.

İsviçre Cumhurbaşkanı Doris Leuthard, Gül’ün ziyareti ile ilgili olarak parlamentoda yaptığı konuşmada, İsviçre’de yapımı devam eden dünyanın en uzun tüneli “Gotthard” dikkat çekerek İstanbul’da yapılması planlanan üçüncü Boğaz köprüsüne işaret etti. Konuşmasında iki kıtayı birleştirmesi bakımından Boğaz’daki köprülerin önemine değinen Leuthard, Marmaray projesini “Gotthard Tüneli”ne benzeterek “teknik şaheser” tanımını kullandı. Minare referandumu Daha sonra düzenlenen basın toplantısında da İsviçre’deki minare referandumu gündeme geldi. Cumhurbaşkanı Doris Leuthard, bir soru üzerine “Minare yasağı sadece bir inşaat yasağıdır, kimsenin dini inançlarını yerine getirmesini, camiye gitmesini engellemiyor. Bu bir halk oylamasıdır ve herkesin saygı duyması gerekir” dedi Abdullah Gül ise “Minareden korkmamak gerekir” şeklinde konuştu. Gül, “İsviçre’de herkes istediği şekilde ibadetini yapabiliyor. Sonuçta referanduma gidilmesi ve çıkan karar tartışılıyor. Korkulacak bir şey yoktu aslında. Bu kilise de olabilir, cami de olabilir, sinagog da olabilir. Gerçekten o dinin mensupları orada varsa, tabii ki mimari tarzlar şehirle bütünleşecek şekilde oluşabilir. Minareden korkulacak bir şey yok” dedi. Cumhurbaşkanı Gül ile birlikte İsviçre’de bulunan Bayan Gül, Parlamento Binasında düzenlenen törenin ardından İsviçre Konfederasyonu Başkanı Doris Lothard’ın eşi Roland Hausin ile birlikte yürüyerek Eski Bern Şehri’ni gezdi. Tarihî mekânların yanı sıra Bern Saat Kulesi’nde incelemelerde bulunan Bayan Gül, ünlü fizikçi Albert Einstein’ın yaşadığı evi de ziyaret etti. Daha sonra Bay Hausin ile birlikte Bern Müzesi’ne giden Bayan Gül’ü, müze müdürü ve yetkililer karşıladı. Müze hakkında bilgi aldıktan sonra Einstein’ın çalışmalarının sergilendiği bölümleri de gezen Bayan Gül’e, Einstein’ın kullandığı pasaportun bir örneği hediye edildi. Bayan Gül, İsviçre ziyaretinin ikinci gününde İsviçre Konfederasyonu Başkanı Lothard’ın eşi Bay Hausin ile birlikte, Zürih’te bulunan, 1760’lardan bu yana üretilen çeşitli saatlerin sergilendiği Beyer Saat Müzesi’nde incelemelerde bulundu.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

“Türkiye ile İsviçre Temiz Enerjide İş Birliği Yapabilir” Zürih’te Cleantech Forumu’na katılan Cumhurbaşkanı Gül, “Diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığı zaman Türkiye’nin geriye dönüşebilir enerji üretme oranı yüksektir” dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsviçre Cumhurbaşkanı Doris Leuthard ile birlikte Zürih’te düzenlenen Cleantech Forumu’na katıldı. Forumda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’de gerçekleşmekte olan çok önemli teknolojik gelişmelere dikkat çekerek bundan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. CUMHURBAŞKANI LEUTHARD: “TÜRKİYE İLE İŞ BİRLİĞİ YAPMAK İSTİYORUZ” İsviçre Cumhurbaşkanı Doris Leuthard yaptığı konuşmada, Türkiye, Hindistan, Çin gibi ülkelerin büyüme oranının çok yüksek olduğunu, dünyada büyüyen ve gelişen ülkelerde enerji kaynaklarının kullanımının öneminin arttığını vurguladı. Leuthard, rezervlerin azalmasıyla birlikte enerjinin maliyetinin de artacağını belirtti. Teknoloji ve kaynakların kullanımı konusunda maliyetlerin artışı nedeniyle de ‘’parası olanın’’ enerjiye ulaşabileceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Leuthard, bunun da önemli bir sorun olarak ülkelerin önünde durduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Leuthard, temiz enerji üretimi ve yeni kaynaklar bulunmasıyla ilgili ülkesinin çalışmalarının devam ettiğini, bu pazarda Türkiye ile iş birliği yapmak istediklerini sözlerine ekledi. ZÜRİH GÖLÜ GEZİSİ Forumun ardından Cumhurbaşkanı Gül ve Bayan Gül, İsviçre Konfederasyonu Başkanı Lothard ve eşi Bay Roland Hausin ile birlikte Zürih Gölü’nde tekne turu gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Gül, daha sonra Dolder Grand Hotel’de, İsviçre’de yaşayan Türklerle bir araya geldi. Türk büyükelçiliğinin organize ettiği resepsiyona iş adamları, dernek yöneticileri ve diğer davetliler katıldılar. Düzenlenen resepsiyonun ardından temaslarını tamamlayan Cumhurbaşkanı Gül, Zürih’ten ayrıldı. 2079


31

ORGANİZASYONLAR www.pusulaswiss.ch

Aralık/Dezember 2010

Cumhuriyet Balosu, Coşku İçinde Geçti İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin düzenlemiş olduğu 32. Geleneksel Balosu, 13 Kasım Cumartesi günü, Zürih Swiss Otelde geniş bir katılımla kutlandı. Bu yıl ‘’Cumhuriyet Balosu’’ olarak adlandırılan etkinliğe Zürih Başkonsolosu Hakan Kıvanç, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eski Bakanı Dr. İmren Aykut, Ticaret Ataşemiz Zekeriya Erdem, THY Müdürü Levent Selvili ve ITT Dernek Başkanı Kahraman Tunaboylu katıldı. Balonun açılış konuşmasını yapan Zürih Başkonsolosu Hakan Kıvanç, İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğini başarılı çalışmalarından dolayı tebrik etti ve kendisinin de aktif üyesi olduğu derneğin üye sayısının geçen yıla göre %25 arttığına dikkat çekerek henüz üye olmayanları üyeliğe davet etti. Hakan Kıvanç’ın konuşmasının ardından söz alan Kadınlar Derneği Başkanı Hacer Doğan, öncelikle kız çocuklarının okutulması için yapılan bu anlamlı baloya katılan herkese teşekkür etti. Konuşmasının devamında Doğan, bu yıl yapılan ve tüm etkinliklerden elde edilen gelirle her ay 5 genç kızımızın okutulduğunu ve

benzer yardımların davetlilerin katkılarıyla devamlı büyüyeceğini de vurguladı. Geçen yıl yapılan baloda elde edilen gelirlerin tümünü ÇESAV Vakfı’na bağışlandığını da sözlerine ekledi. ÇESAV Vakfı’nın Başkanı Dr. İmren Aykut, tüm davetlilere yardımlarından dolayı teşekkür ederek, bu güzel davranışlarından dolayı tebrik etti. Aykut, sivil toplum kuruluşlarının ve bilhassa kadınlar arasındaki iletişim ağlarının önemini de vurguladı. Ayrıca ÇESAV Vakfı’nın,Terkedilmiş Kız Çocuklarını Koruma ve Kurtarma Projesi ile hayata kazandırdıkları kız çocuklarından da söz etti. Balo, müzik eşliğindeki danslarla ve lezzetli yemek servisi ile devam etti. Balo süresince sponsorların hediye ettiği uçak biletleri ve diğer hediyeler yapılan çekiliş ile baloya katılan davetliler arasında dağıtıldı. Bu yıl baloya katılan gençlerin sayısının diğer yıllara göre çok daha fazla olması tüm davetlilerin dikkatini çekti. Son olarak Dernek

Başkanı Hacer Doğan yakında kız çocuklarının okutulması için yapılacak kahvaltı ve kermes etkinliklerine İsviçre’de yaşayan

tüm vatandaşlarımızı davet etti. İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ilgili her türlü bilgiye web sitesin-

den ulaşabilir ve tüm etkinliklerin resimlerini görebilirsiniz. Dernek Adresi : http://www.turkfrauenverein.ch/ 2053

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


32

RÖPORTAJ

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

İTT’nin Faaliyetleri Üzerine Kahraman Tunaboylu ile Söyleşi 2002 yılından bu yana İTT’nin başkanlığını yürüten Kahraman Tunaboylu ile derneğin çalışmaları, faaliyetleri ve projeleri hakkında bir sohbet gerçekleştirdik. Kendisiyle yaptığımız görüşmede İTT’nin yapmak istediği daha birçok faaliyetin olduğunu; ama bütün bunların gerçekleşebilmesi için İsviçre’deki Türk toplumunun birlik içinde üzerine düşen görevleri yapmasıyla mümkün olacağını dile getirdi. Tunaboylu, daha sıkı diyaloglar kurmamız halinde ise İsviçre’de üstesinden gelemeyeceğimiz herhangi bir sorunun olamayacağını ve toplumumuzun daha saygın bir yere gelebilmesi için herkesin çalışması gerektiğini vurguladı. Kahraman Bey’le aynı düşünceleri paylaşıyor ve gerçekleştirdiğimiz bu söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz. Pervin Tekin: Kahraman Bey, İTT ne zaman ve hangi amaçla kuruldu? Kahraman Tunaboylu: İsviçre Türk Toplumu, Haziran 2000 tarihinde İsviçre’deki Türk dernek ve federasyonlarını bir çatı altında toplamak amacıyla kurulmuş bir Sivil Toplum Örgütüdür. En önemli amaçlarımız arasında şunlar yer almaktadır: - İsviçre’de yaşayan Türklerin ihtiyaç ve problemlerini tespit etmek ve bunlara Türk ve İsviçreli kuruluşlarla birlikte çözüm üretmek. - Özellikle, İsviçre’deki ikinci ve üçüncü nesil çocuk ve gençlerimizin eğitim düzeyinin yükseltilmesi için katkıda bulunmak. - Türkler ve İsviçreliler arasındaki kültürel ilişkileri kuvvetlendirmek. - İsviçre’de yaşayan Türklerin kendi değerlerine bağlı kalarak, İsviçre toplumu ile uyum içinde saygın bir yere gelmeleri (Entegrasyon) için çalışmak. - İsviçre’deki Türk toplumunu İsviçre ve Türk makamlarına karşı temsil etmek. P.T. : Derneğinizde kaç üyeniz var? K.T. : İTT’nin halen 48 dernek ve 12 federasyondan oluşan 60 üyesi bulunmaktadır. Federasyonlarımıza bağlı derneklerimizi de göz önünde tutarsak, yaklaşık 130 derneğimiz bulunmaktadır. Bu sayıdaki üyelerimizle, yaklaşık olarak, İsviçre’deki Türklerin yarısının, yani 50-60 bin kişinin İTT’nin çatısı altında olduğunu kabul edebiliriz. P. T. : Derneğinizde kimler aktif olarak faaliyet gösteriyor? K. T. : İTT’nin aktif organları İTT Yönetim Kurulu ve Çalışma Komisyonlarıdır. İTT sadece bu organlarıyla değil, bu organlarının da katılımıyla bazı projelerde İTT`ye üye olan dernek ve federsayonlarla birlikte de çalışmaktadır. Diğer bir deyimle üyelerimiz İsviçre Türk toplumuna faydalı olabilecek projelerini İTT`ye teklif ederek bu projelerini İTT’nin organlarıyla birlikte gerçekleştirebilirler. P.T. : Derneğe üye olmak için neler yapmak gerekiyor? K.T. : İTT’ye üye olmak için dernekler İTT YK`na müracaat ederek, katılmak istediklerini ‘’Üyelik formu’’nu doldurarak gerçekleştirebilirler. Dernekler yılda 100. - frank, federasyonlarımız yılda 300. - frank aidat ödemeleri gerekmektedir. P.T. : Derneğinizin faaliyetleri konusunda genel olarak bilgi verebilir misiniz? Her yıl düzenli olarak düzenlediğiniz organizasyonlar var mı? K.T. : İTT amaçlarında belirtilen konularda çalışmalar yapmaktadır. Her yıl organize ettiğimiz faaliyetleri şöyle özetleyebiliriz: a) Milli bayramlarımızı (19 Mayıs, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramları) kutlamak. b) İsviçreli kuruluşlarla 2008’den bu yana birlikte düzenlediğimiz Öğrenim Festivali (Lernfestival). c) 2007-2009 yıllarında Büyükelçiliğimiz ve Konsolosluklarımızla birlikte organize ettiğimiz Türk Günlerini düzenlemek. P. T. : İsviçrede yaşayan vatandaşları-

mızın uyumu (entegrasyonu) konusunda çalışmalarınız var mı? Bu konuda İsviçre’deki derneklerle iş birliği halinde misiniz? Ortak çalışmalarınız varsa bunlar nelerdir? K. T. : Bu konu, en fazla ağırlık verdiğimiz konulardan biridir ve bu konuda ZH Kantonu (Kantonale İntegrationstelle ZH) ile iyi bir iletişim ve iş birliği içindeyiz. Bu İş birliği dolayısıyla ZH Kantonu için hazırlanan Entegrasyon Kanunu’nda, Türk toplumunu ilgilendiren konularda fikir ve düşüncelerimizi de ilgili makamlara bildiriyoruz. Bu konuda İTT Hukuk ve Sosyal Çalışma Komisyonlarımızın değerli bilgi ve tecrübelerinden faydalanıyoruz. Bu konuda çalışmalarımıza katılan derneklerimizle de fikir alışverişinde bulunuyoruz. P.T. : İsviçre’deki vatandaşlarımızın karşılaştıkları en büyük sorunlardan biri de eğitim, bu konuda yapmış olduğunuz çalışmalar var mı? K.T. : Eğitim konusu İsviçre’deki toplumumuzun en önemli (hayati önem taşıyan) konusudur. İsviçre’deki çocuk ve gençlerimizin eğitim seviyesi İsviçreli ve hatta diğer yabancı azınlıkların çocuk ve gençleriyle karşılaştırılırsa çok zayıf bir düzeydedir. Bunu değiştirmek için, bu konuyla ilgili olan bütün kuruluşlarımızın (İTT, Okul Aile Birlikleri, Türk Öğretmenler ve Eğitim Müşavirliğimizin) birlikte çalışmaları gerekmektedir. Tabii, bu konuda ilgili İsviçre kurum ve kuruluşlarıyla da iş birliği hem önemli hem de faydalıdır. Bu konuda İTT`nin çalışmaları henüz istediğimiz düzeyde değildir. Öğrenim festivallerinde yaptığımız çalışmaların yanı sıra eğitim konusunda toplantı ve konferanslar da düzenliyoruz. İTT YK olarak bir ‘’”Eğitim Seferberliği Projesi” hazırlıyoruz. Bu proje içinde yukarda belirttiğim kurumlar arası iş birliğini de tanımlamaya çalışacağız. P. T. : ‘’Çifte vatandaşlarıın envanterinin çıkarılması projesi’’ hakkında bilgi verir misiniz? K. T. : Proje kısaca aşağıda olduğu gibi özetlenebilir: “İsviçre’de yaklaşık 120. 000 Türk yaşamakta ve bunların arasında 45.000 civarında çeşitli sektörlerde çalışmakta olan, Türk ve İsviçre pasaportuna sahip vatandaşımız bulunmaktadır. İTT’nin amacı, bu vatandaşlarımız arasındaki iletişimi güçlendirmek ve bir iletişim ağı oluşturmaktır. Böylece, İsviçre’de yaşayan tüm vatandaşlarımız arasında yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamayı amaçlıyoruz. Ayrıca, onların bilgi ve tecrübelerinden yararlanarak vatandaşlarımızın çeşitli konulardaki sorunlarını çözmek ve İsviçre toplumuna daha iyi entegre olmaları konularında faydalanabiliriz. İşte, bu hedefe ulaşabilmek için İTT 2010 2011 Faaliyet Programına, İsviçre’deki “Çifte Vatandaşlarımızın Enventerini Çıkarma Projesi” ni başlatmıştır. İTT`nin 2010 ve 2011 yılları için planladığı Inventar Projesi İTT’nin Sosyal Çalışma Komisyonu Dr. Selamet Köşe ve Dr. Hasan Belevi tarafından yürütülmektedir. Ayrıca, projenin hukuki boyutunu da İTT Hukuk

Komisyonu Üyesi Erkan Metschli aydınlatmaktadır. Bu Projenin önemi, İsviçre’deki Türk toplumunun daha güçlü ve daha saygın bir duruma gelmesini temin etmek içindir. Konunun önemi dolayısıyla, bu projemizi gelecek sayılarımızda daha detaylı olarak ele almak ve tanıtmak istiyoruz. Bütün çifte vatandaşlarımızı bu projeye destek vereceğini umuyor ve değerli katkılarını bekliyoruz. P.T. : İsviçreli vatandaşlara ya da kurumlara, Türk toplumunun kültürünü, yapısını anlatan çalışmalarınız var mı? K. T. : Türk toplumunun kültürünü İsviçrelilere tanıtmak ve İsviçrelilerle kültür alışverişini geliştirmek için çeşitli çalışmalarımız olmaktadır. Bunu aşağıda belirtildiği gibi gerçekleştirmekteyiz: a) Türkiye’yi ve Türk kültürünü tanıtan konferanslarla, b) İsviçreli kuruluşlarla (SVEB: Schweizerischer Verband für Weiterbildung) 2008’den bu yana birlikte düzenlediğimiz Öğrenim Festivali (Lernfestival). Bu çalışmalarla ilgili bilgileri, davetleri faaliyetler öncesinde ve sonrasında Pusula gazetesinden toplumumuza bildiriyoruz. Tabii İsviçrelileri de gerek yerel İsviçre gazetelerinde, gerekse davetiyelerle bilgilendiriyoruz. c) Ayrıca entegrasyon hedefli kuruluşlarla Dinlerarası Diyalog (İnterreligioser Dialog) konusunda yapılan çalışmalara katılarak, kültürümüzün büyük bir bölümünü oluşturan dinimizi İsviçrelilere daha iyi tanıtmaya çalışıyoruz. Çünkü dinimiz hakkında var olan ve medya tarafından da yaygınlaştırılan önyargılar, sadece İslam dininin yanlış anlaşılmasına değil, aynı zamanda Türklerin imajının da zarar görmesine sebep olmaktadır. d) Biz ayrıca, İsviçre Türk Toplumunun karşılaştığı sorunları AGİT`in (Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı; OSCE/ OSZE) organize ettiği konferanslarda da belirtiyoruz. P.T. : Dernek olarak faaliyetlerinizle ilgili sorunlar oluyor mu? Varsa karşılaştı-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

ğınız en büyük sorunlar nelerdir? K.T. : En önemli sorunlarımızdan birisini iletişim teşkil etmektedir. İyi bir dayanışmanın oluşması için iletişimin iyi işlemesi gerekmektedir. Biz, İTT olarak iletişimi, üyelerimize gönderdiğimiz mektuplar, seri e-mailler ve yerli basınımız Pusula sayesinde sağlıyoruz. Bu vesileyle Pusula gazetesine burada en içten teşekkürlerimi sunmak isterim. Üyelerimiz ve İsviçre’de yaşayan vatandaşlarımız bize WEB sayfamız (www. itt-tgs.ch) kanalıyla veya direkt e-maille ulaşabilirler. Diğer bir sorun da üyelerimizin çok az olan yıllık aidatlarını ödemek konusunda gereken ilgiyi ve titizliği göstermemeleridir. Üyelerimizin büyük bir bölümü aidat ödememektedir. İTT’nin aidatlar dışında geliri sadece ürettiği faaliyetlerde elde ettiği cüzi miktarda gelirdir. İTT YK üyeleri tamamen fahri çalışmakta ve kendi masraflarını kendileri ödemektedirler. İTT’nin amaçlarında belirtilen faaliyetlerini daha geniş kapsamda ve daha efektif olarak gerçekleştirebilmesi; ancak vatandaşlarımızın hem maddi hem de işgücü (Manpower) olarak İTT`ye daha fazla destek vermeleriyle mümkündür. Ayrıca, yaptığımız faaliyetlerimize aktif ve pasif olarak daha fazla katkıda bulunmalarını da rica ediyoruz. İTT`nin yapacağı çok şeyler vardır. Ama bütün bunlar İsviçre’deki Türk toplumunun birlikte gayret göstermesi ve herkesin üzerine düşeni yapmasıyla mümkündür. İTT (İsviçre Türk Toplumu) sadece 9 üyeden oluşan bir dernek değildir. İTT hepimizdir. Herkes bulunduğu yerde, gücünün yettiği kadar, Türk toplumunun daha saygın ve güçlü bir yere gelmesi için çalışmalıdır. İTT bu gayretleri koordine etmek için çalışmaktadır. P.T. : Kahraman Bey, yoğun işleriniz arasında bize vakit ayırıp önemli konularda bilgiler verdiğiniz için Pusula gazetesi olarak teşekkür ediyoruz. K. T. : Ben de size, görüşlerimizi halkımıza iletmek konusunda bize verdiğiniz destek için teşekkür ediyor, İsviçredeki Türk toplumunu saygı ve sevgiyle selamlıyorum. 2070


Direk fabrikadan evinize! En uygun fiyatlarla mobilya çeşitlerini bizden temin edebilirsiniz

1

2‘990.- CHF

1790.- CHF

Panda Yatak Odası takımı

BÜYÜK İNDİRİMLİ AÇIK KAPI GÜNLERİ 12 - 19 ARALIK PAZAR GÜNLERİ SAAT 10:00 - 16:00 ARASI Vitrin

890.- CHF

690.- CHF

2

Sideboard 1‘050.- CHF

990.- CHF

Vitrin

850.- CHF

Sideboard

3

Pepper deri koltuk takımı 3+2 3‘290.- CHF

1‘990.- CHF

4

790.- CHF

590.- CHF

Beyaz Vitrin Seti

DİKKAT! Satın aldığınız ürünler en geç 1 ay içerisinde teslim edilir.

info@moebel-thema.ch - www.moebel-thema.ch

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

İNDİRİM • İNDİRİM • İNDİRİM • İNDİRİM • İNDİRİM • İNDİRİM • İNDİRİM


34

ETKİNLİK TAKVİMİ

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

Zürih Kantonu Aralık Ayı Etkinlik Takvimi 02.12.10 (Salı)

Doğu Masalları: Çocuklar, Doğu’nun masallarını dinleyecekler. Bu etkinlikte söz dinlemek istemeyen küçük koyun ‘’Lu’Lu’’nun öyküsü anlatılıyor. 4 yaş üstü çocuklar için animasyonlu anlatım olacak. Saat: 15.00 -16.00 arası, giriş ücretsiz. Yer: Pestalozzi-Bibliothek Sihlcity Kalanderplatz 5. 5/13 nolu tramvay veya 33 nolu otobüs ile ‘’Sihlcity Nord’’ veya 89 nolu otobüs ile ‘’Sihlcity’’ye ulaşabilirsiniz. www.pbz.ch 04.12.10 (Cumartesi)

Urania Rasathanesi: Urania Rasathanesinden teleskopla gökyüzünü izleyebileceksiniz. Rasahtaneyi rehber eşliğinde gezebilirsiniz. Her perşembe, cuma ve cumartesi günü rasathane açıktır. Program 20.00’de başlayacak ve yaklaşık 1.5 Saat sürecektir. Kötü hava şartlarında ilginç alternatif programlar da sunuluyor. Giriş, yetişkinler için 15 frank, KulturLegi ile 10 franktır. 4 Aralık tarihinde Saat 15.00, 16.00 ve 17.00’de 6 yaş üstü çocuklar için ücretsiz gezi vardır. Noel tatilinde rasathane, 20.12.10 - 03.01.11 tarihleri arasında kapalıdır. Yer: Sternwarte Urania, Uraniastrasse 9. 6/7/11/13 nolu tramvaydan “Bahnhofstrasse” de ininiz. www.sternwarteurania.ch

tensteinstrasse 19a. 13 nolu tramvaydan “Wipkingerplatz”’da inebilirsiniz. www. abendsfrueh.ch 13.12.10 (Pazartesi)

Çocuklar Noel Şarkıları Söylecek: Werdmühleplatz’da çocuk korosu

hergün Noel şarkıları söyleyecek. Burası kentin en küçük Noel pazarıdır. Etkinlik, 23 Aralıka kadar hergün devam edecek. Saat: 16.00 - 21.00 arası. Koronun programı: www.singingchristmastree.ch. Werdmühleplatz. 6/7/11/13 tramvaylardan “Bahnhofstrasse”’de inebilirsiniz.

14.12.10 (Salı)

“Aliev Bleh Orkestar” ile Konser:

Grup, balkan çingene müziklerini coşkuyla çalacak. Saat: 20:00, giriş N/FKimliği ile 3 franktır (Fr. 25.-/20.-yerine). Club Hey, Freieckgasse. 2/4/5/8/9/11/15 tramvaydan “Bellevue”’de ininiz. www. clubhey.ch 15.12.10 (Çarşamba)

yeni dönem İsviçre piyano eserlerini çalacak. Saat: 19:30’da. Giriş ücretsizdir. Yer: Zürcher Hochschule der Künste, Florhofgasse 6. 3 nolu tramvay veya 31 nolu otobüsten “Neumarkt”’da ininiz. www.hdkz.ch

“Jim Knopf” Müzikali: Çocuklara yönelik müzikalde “Jim Knopf ve Lukas der Lokomotivführer” adlı iki arkadaşın heyecanlı macerası anlatılıyor. Onlar ülkelerini terk etmek zorunda kalırlar ve büyük bir yolculuğa çıkarlar. Yolda inanılmaz yaratıklara rastlarlar ve heyecan verici olaylar yaşarlar. MAPS Bürosu 10 tane bilet hediye ediyor.15 Aralıkta Saat 16:00’da. Ücretsiz bilet için bize telefon edebilirsiniz. Telefon 044 445 67 72 ya da mail gönderebilirsiniz maps@aoz.ch. Yer: Bernhard-Theater, Falkenstrasse 1. 2/4 nolu tramvayla “Opernhaus”’a ulaşabilirsiniz. www.bernhard-theater.ch

07.12.10 (Salı)

16.12.10 (Perşembe)

06.12.10 (Pazartesi)

Piyano Konseri: See Siang Wong,

“Mothers Pride” ile Konser: Ara-

lık ayı boyunca her salı akşamı “Mothers Pride” melodik pop ile dinleyenlere hoş bir müzik ziyafeti sunacak. Saat: 21.30, Giriş ücretsiz. Yer: La Catrina, Kurzgasse 4. 8 nolu tramvay veya 32 nolu otobüsle “Helvetiaplatz”. www.lacatrina.ch 08.12.10 (Çarşamba)

Resimli Kitap Sineması: Hikaye

dinlemeyi ve resimli kitaplara bakmayı seven 6-9 yaş arası çocuklar için yapılan bu etkinlikte “1001 Gece” hikayelerinin en ünlü masalı “Ali Baba ve Kırk Haramiler”i izleyecekler. Saat: 14:30 ve 16:00 arası, giriş ücretsiz. Yer: Kulturmarkt, Aemtlerstrasse 23. 9/14 nolu tramvaydan “Goldbrunnenplatz”’ta veya 32/33 nolu otobüs ile “Zwinglihaus”da inebilirsiniz. www.kulturmarkt.ch 11.12.10 (Cumartesi)

“Kater Figaros Zauber” Çocuk Konseri: Genç sanatçılar, Figaro adlı

bir kedinin hikayesini mizah dolu ve müzik eşliğinde anlatıyorlar. Figaro, dişi bir kediye aşık olacak ve “Baba Jaga”’yı bile büyüleyecektir. Saat: 15.00 -16.00, giriş ücretsiz. Yer: GZ Wipkingen, Brei-

Yüzen Işıklar: Yüzlerce mum büyülü

bir atmosferde küçük gemiciklerle Limmat Nehri’ne yollanacak. Weinplatz’da ücretsiz sıcak içecek ve tatlı da dağıtılacaktır. Saat 18:00’de, katılım ücretsiz. Yer: Rathausbrücke. 4/15 nolu tramvaydan “Rathaus”da ininiz. www.zuerich. com 17.12.10 (Cuma)

Anadolu’dan Müzik: 13 kişilik “Kar-

şım duygusunu yansıtmayı amaçlıyor. Zürih’te binlerce mum ile Josefwiese ve Viaduktbögen aydınlatılacak. Bu mum denizi büyük-küçük herkesi mutlu edecek. Saat 16:00’da, katılım ücretsiz. Yer: Josefwiese/Viaduktstrasse. 4/13 nolu tramvay “Dammweg”. www.caritas.ch

Zürih Paten-Diskosu: Dolder’daki

buz pateni pisti bir buz diskosuna dönüşecek. Ziyaretçiler patenleriyle buz pisti üzerinde disko temposu ile dans edecek ve baharatlı sıcak şarap ile içlerini ısıtacaklar. Saat 17:00 - 23:00 arası, giriş ücreti yetişkinler için 8 frank,16 yaşa kadar olan gençler için 6 frank, 6 yaş altı çocuklar içinse 4 franktır. Yer: Dolder Kunsteisbahn, Adlisbergstrasse 36. Dolderbahn ile “Dolder”a kadar. www.doldersports. com 19.12.10 (Pazar)

“C.G. Jung” Sergisi: Meşhur Psi-

kolog C.G. Jung (1875-1961)’un gizem dolu günlüğü kısa bir süre önce halka açıldı. Öncesinde “Kırmızı Kitap” yıllarca bir banka kasasında saklanıyordu. Sergide Jung’un yazıya döktüğü hayalleri ve vizyonu görülmeye değer. Bilinçaltı ile ilgili düşüncelerinin resme yansıması, çalışmalarına alışılmadık bir bakış sağlıyor. Sergi 20 Mart 2011’e kadar sürecek. Saat: 10.00 -17.00 arası, giriş N/F-Kimliği veya KulturLegi ile ücretsiz (Fr. 16.-/12.-yerine).Yer: Museum Rietberg, Gablerstrasse 15. 7 nolu tramvaydan “Museum Rietberg”te veya 33 nolu otobüsten “Hügelstrasse”’de inebilirsiniz. www.rietberg.ch 20.12.10 (Pazartesi)

Zürih Hayvanat Bahçesi: Zürih Hayvanat Bahçesi yılın her mevsiminde ziyaret edilmeye değer, tabii ki kışında. Hava sıcaklığının 10 derecenin altına düştüğü günlerde penguenler Saat 13:30’da hayvanat bahçesinde gezintiye çıkarılıyor. Pek çok hayvanın yavrularını görebilmek hayvanat bahçesinin diğer sevilen bir yanıdır. Saat 09.00 -17.00, giriş 22 franktır. N/F-Kimliği ile her pazartesi 5 frank /KulturLegi ile 11 frank. Yer: Zoo Zürich, Zürichbergstrasse 221. Tram 6 “Zoo”. www.zoo.ch

deş Türküler” grubu “Basak Schweiz” Derneği’nin davetiyle İstanbul’dan gelip Volkshaus’ta gösteri yapacak. Grup, Anadolu halklarının çok kültürlü türkü geleneğini yaşatacak. MAPS Bürosu 10 ücretsiz bilet veriyor, bilet temin etmek için telefon edilebilirsiniz. Tel. 044 445 67 72 ya da mail yollayabilirsiniz: maps@aoz.ch. Konser 20:30’da başlayacak, kapı açılışı 19:30’da olacak. Yer: Volkshaus, Stauffacherstrasse 60. 2/3/9/14 nolu tramvayla “Stauffacher”’da ininiz. www.vereinbasakschweiz.ch

18.12.10 (Cumartesi)

“Bir Milyon Yıldız” Eylemi: 18

Aralıkta İsviçre’nin tamamında “Bir Milyon Yıldız” eylemi gerçekleşecek. Caritas, bu eylemiyle dayanışma ve payla-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

Kaynak: Maps Zürich Agenda

21.12.10 (Salı)

Film “Night on Earth”: Rejisör

Jim Jarmusch’un bu klasiği ABD ve Avrupa’nın beş kentinde taksi şöförlerinin yolcularla ilişkilerinin portresini çıkarıyor. İzleyiciler, taksi şöförü ve müşteriler arasındaki sosyal ve kültürel çelişkileri, çatışmaları ve empatiyi anlatıyor. İngilizce, alt yazılar Almanca. Saat 20:00, giriş 5 franktır. Yer: Filmstelle VSETH, Universitätsstrasse 6/CAB, ETH Zentrum. 6/9/10 nolu tramvaydan “ETH/ Universitätsspital”’da ininiz. www.filmstelle.ch

23.12.10 (Perşembe)

“Pippi Langstrumpf” Çocuk Tiyatrosu: Pippi Langstrumpf, atı “Klei-

ner Onkel” ve maymunu “Herr Nilsson” ile Villa Kunterbunt’da yaşar. Ne isterse onu yapar. Genç kız; küstah, güçlü ve heyecan vericidir. MAPS Bürosu 23 Aralık Saat 15:30’da gösterim için 5×2 ücretsiz giriş bileti hediye ediyor. Telefon 044 445 67 72 veya mail adresi maps@aoz. ch. Yer: Theater am Hechtplatz, Hechtplatz 7. 2/4/5/8/9/11/15 nolu tramvaydan “Bellevue”’de inin. www.theaterhechtplatz.ch 27.12.10 (Pazartesi)

Orkide Sergisi: Çiçek severler 27 Aralık 2010 - 2 Ocak 2011 tarihleri arasında sergide aradıklarını bulabilecekler. Serginin yanı sıra orkide pazarı da kuruluyor. Hergün Saat 09.00 -17.00 arası. Giriş ücretsiz. Yer: Stadtgärtnerei Zürich, Sackzelg 25/27. 3 nolu tramvay veya 72/89 nolu otobüsten “Hubertus”’da ininiz. www.stadt-zuerich.ch/stadtgärtnerei 31.12.10 (Cuma)

Göl kıyısında Yılbaşı Kutlaması. Zürih gölünde yeni yılı selamlayın!

İsviçre’deki en büyük yılbaşı kutlamasıdır. Yemek standları, müzik ve büyük bir havai fişek gösterisi de olacak. Kutlama Saat 20.00’den itibaren başlayacaktır. Havai fişek gösterisi Saat 00:20’de. Tramvay ve otobüsler sabah Saat 04.00’e kadar çalışacak. Yer: Seebecken Zürichsee. 2/4/8/9/11/15 nolu tramvayla “Bellevue”’ye ulaşabilirsiniz. www.silvesterzauber.ch 2071


35

UNIA www.pusulaswiss.ch

Aralık/Dezember 2010

İsviçre Eğitim Politikasında Farklılıklar Ortadan Kalkıyor Pisa ya İsviçre’nin cevabı HarmoS: İsviçre eğitimi konusunda hükümetin aldığı, HarmoS adı altında ‘’temel eğitimin uyumlaştırılması’’ 1 Ağustos 2009 tarihinde yürürlüğe girdi. Buna göre, temel eğitim konusunda farklı uygulamaları olan kantonlar, 2015 yılına kadar bu farklılıkları ortadan kaldıracak uygulamaları hayata geçirmek zorunda kalacak. Bu uygulama ile İsviçre’deki temel eğitim farklılıklarının ortadan kaldırılması amaçlanıyor. Öncelikle, okul öncesi iki yıllık çocuk yuvası eğitiminin tüm İsviçre için zorunlu hale getirilmesi öngörülüyor. Bunu takiben temel eğitimi süresince tüm okullarda hangi derslerin zorunlu olarak ders programına gireceğinin belirlenmesi gerekiyor. Benzer şekilde HarmoS çerçevesinde hangi yabancı dillerin temel eğitim programına gireceği de belirleniyor. Amaç, temel

eğitimi süresince iki yabancı dil öğrenimi, temel eğitimin üçüncü yılında ilk yabancı dil daha sonra beşinci sınıfta ikinci yabancı dil öngörülüyor. Bu yabancı dillerden birinin İsviçre resmi dillerinden biri olması gerekli görülüyor. Ancak, HarmoS gibi bir uygulamanın bütün İsviçre’de zorunlu hale gelmesi için en az 18 kantonun bunu uygulamaya başlaması gerekiyor.

luşların katılımı ile hazırlandı ve İsviçre’de eğitimin daha etkin hale getirilmesi için gerekli değişikliklerin yapılmasına olanak sağlıyor. Başlangıçta HarmoS konusunu destekleyen SVP partisi, kendine yeni bir muhalefet alanı bulmak için, bu uygulamanın çeşitli kantonlarda yürürlüğe konmaması için gereksiz bir çalışma içine girdi.

HarmoS uygulaması, hükümet tarafından, bütün kanton yönetimleri, siyasi partiler ve ilgili kuru-

Yine ayrımcılık Irkçılığın dozunu gün geçtikçe

13. Aylık ve Yıllık İkramiye Nedir? Soru: 13. aylık ile yıllık ikramiye arasında ne gibi farklar vardır? Cevap: Yıllık ikramiye veya prim esas olarak zorunlu olmayan, işverenin isteğine göre verilen, miktarı kesin olmayan veya belli şartlarda verilmesi öngörülen (yeterince çalışma, iş yerinin durumu, çıkış almış olmamak gibi) esas olarak yıl sonunda verilen ek bir ücrettir. Yıl sonundan önce iş yerinden ayrılma durumunda, sadece iş sözleşmesinde belirtilmişse, çalışılan süre kadar ödenir. 13. aylık ise ücretin ayrılmaz bir parçasıdır, yıl içinde iş yerinden ayrılma durumunda bile, çalışılan süreye göre ödenmek zorundadır. Bazı iş sözleşmelerinde yer alan, ‘’yıllık ikramiye olarak 13. aylık’’ gibi tanımlamalar, mahkemeler tarafından kabul görülmemektedir. Yıllık ikramiye ve 13. aylık ise yasalara göre bir zorunluluk değildir.

Bu konuda belirleyici olan iş sözleşmesidir. Sözleşmede bu konuda bir belirleme yoksa, ödenmesi zorunlu değildir. Bu konuda tek istisna ise, bir iş yerinin üstüste 3 yıl ve herhangi bir şart öne sürmeden yıllık ikramiye ödemesi halinde bu ücretin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilir ve daha sonraki yıllarda ödenmesi zorunluluk haline gelir. Soru: Fazla mesai ile ilgili olarak bir soru sormak istiyorum. Bir iş yerinde aylık ücretle çalışıyorum ve yıl sonunda 13. aylık alacağım. Son iki ayda sürekli olarak fazla mesai yaptım. İş yeri yönetimi bu fazla mesailerin yıl sonunda hesaplanarak bana verileceğini bildirdi. Fazla mesailer için ne kadar ücret alacağım? Yıl sonunda alacağım 13. aylık buna ne kadar etki edecek? Cevap: 13. aylık ücretin ayrıl-

maz bir parçası olduğundan, diğer ücretlerden tek farkı ödendiği zamandır. Gerek fazla mesailerin gerekse de hastalık ve benzeri nedenlerle çalışamama durumlarında ücret, 13. aylık hesaba katılarak ödenmelidir. Fazla mesainin hesaplanması için aşağıdaki formül geçerlidir. 125%* Yıllık ücret(13. aylık dahil) / (haftalık çalışma süresi X 52) Örneğin; 5000 frank aylık ücretle çalışan bir işçi 1 saatlik fazla mesai için şu kadar ücret alma hakkına sahiptir.

arttıran SVP partisinin bu konuda gerçekleri çarpıtmaktan kaçınmadığı biliniyor. Schaffhasuen kantonunda bu konuda yapılan halkoylamasında, ‘’HarmoS ile Arnavutça dil eğitiminin ne ilgisi var’’ veya ‘’Vergi paraları ile Arnavutça eğitime hayır’’ gibi sloganlar kullanıldı. Gerçekten de HarmoS’un bu konu ile bir ilgisi yok, ama SVP’lilerin kafasında kuşkusuz başka şeyler var. Halkoylaması sırasında ‘’Göçmen çocuklar, ayrı okullarda eğitim görmelidir’’

diyenlerin sayısı da bir hayli arttı. Onların hayalinde kuşkusuz, 30 yıl önce Güney Afrika’da olduğu gibi sınıfları, çocukların renklerine göre ayırmak yatıyor olsa gerek. Oysa, bugün İsviçre’nin eğitim sorunları bambaşka konularda, bütün Avrupa’da eğitim konusunda yapılan Pisa adlı araştırma, İsviçre’nin eğitim konusundaki eksikliklerine dikkat çekiyor, fırsat eşitsizliğini gidermek en önemli sorunlardan biridir. 2059

Milyarlık Kârları Cebe İşçiler Sokağa Bir süre önce, yıllık kârlarını rekor düzeye çıkardığını açıklayan kimya tekeli Roche, ekim ayı sonunda 4800 işçiye çıkış verme kararı aldı. Bu işten çıkarmaların 770’i İsviçre’deki iş yerlerinden. Unia Sendikası ve çalışanlar, iş yerinin aldığı bu tek taraflı kararı ve Burgdorf’taki üretim biriminin kapatılmak istenmesinin kabul edilemeyeceğini bildirdi.

125%* 65000 / 2080 = 39.10 frank Yıllık ücret : 5000 X 13 = 65000 Haftalık çalışma süresi ; 40 İş sözleşmesinde fazla mesai konusunda başka bir belirleme yoksa fazla mesai bu şekilde hesaplanır. 2058

2011 Yılı Ücret Zamları Açıklandı

Kasım ayı ortasında basın toplantısı yapan İsviçre Sendikaları, bu yıl sürdürülen ücret zammı görüşmeleri konusunda ilk bilgileri açıkladılar. Unia Sendikası eş Başkanı A. Rieger yaptığı konuşmada, bugüne kadarki ücret zammı görüşmelerinden olumlu sonuçlar elde ettiklerini ve ücretlerin pahalılıktan daha fazla artmaya başladığını söyledi. Sendikalar daha önce yaptıkları açıklamalarda, gerek son yıllarda sendikaların ücret zammı konusunda kriz nedeni ile fazla ücret talep etmemeleri, gerekse de son yıllarda artan üretkenliğin sonucu, ücretlerin pahalılığın gerisinde kaldığını belirtmişlerdi. Ekonomik durumun iyiye gitmeye başlaması sonucu, sendikalar artık ücret zammı konusunda çekingen tutumlarından vazgeçtiklerini açıklamışlardı. Ücret zammı görüşmelerinde elde edilen ilk sonuçlar, sendikaların bu konudaki tutumlarının doğru olduğunu gösteriyor. Bugüne kadar kararlaştırılan ücret zamları ise genel olarak pahalılık oranının daha üstünde. Basın toplantısında açıklanan bazı ücret zammı sonuçları ise şu şekilde: Çimento iş yeri Holcim ile yapılan

anlaşma sonucu; ücretlerin 2011 yılı başından itibaren 100 ile 150 frank artmasını öngörüyor. Buna ek olarak asgari ücretlerde %2.3 oranında artacak. Saat iş kolundaki MPS iş yerinde ise ücretlerin ayda 90 frank artması kararlaştırıldı. Yine olumlu örnek olarak gösterilen Coop’ta ise çalışanlar en az %3 oranında ücret zammı alacaklar. Bu ücret zammı, uzun süredir bu iş yerinde çalışanlar için %4.3’e kadar çıkıyor. Bu iş yerinde çalışan 40.000 işçi bu zamlardan yararlanacak. İş kolu düzeyinde ilk sonuçlanan ücret zammı görüşmeleri ağaç iş kolunda gerçekleşti. On yıldan fazla bu iş kolunda çalışanlar 80 ile 120 frank arasında ücret zammı alacaklar. Daha az çalışanlar için ücret zammı ise en az %1.8 oranında. Ayrıca asgari ücretle-

rinde ayda 74 frank arttırılması kararlaştırıldı. Bu iş kolunda çalışanların sayısı ise 12.000 civarında. Fransızca konuşulan kantonlardaki yapı yan iş kolunda çalışan 15.000 işçi için kararlaştırılan ücret zammı herkes için 100 frank oldu. Ayrıca, her yıl en az pahalılık zammı kadar ücret zammı yapılması toplu iş sözleşmesinde yer alacak. Öte yandan asgari ücretlerdeki artış ise 250 franka kadar çıkıyor. Diğer iş kollarında sürdürülen ücret görüşmelerinin pek çoğunda olumlu yönde gelişmeler görülüyor. Bu konudaki gelişmelerin tümünü ocak ayında sizlere aktaracağız. 2055

Geçen yıl kârlarını, 5 yıl öncesine göre %80 arttırarak 8.5 milyar franka çıkaran Basel kimya tekelinin, iş yerlerinin toplam kârı, diğer giderler düşürülmeden hesaplandığında ise 2009 yılında 15 milyar frank oldu. Roche bilindiği gibi geçen yıl domuz gribine karşı ürettiği aşının satışlarının patlaması ile aşırı bir kâr miktarı elde etmişti. İş yeri, işten çıkarma nedeni olarak, işletmelerin daha kârlı hale getirilmesini hedeflediğini söylüyor. Anlaşılan yılda 15 milyar franklık bir kâr onlara az geliyor. İsviçre’de çalışanların %7’sine denk düşen 770 işçiye bu nedenle çıkış verilmek istenmesi ise sadece sendika ve çalışanlar açısından değil, aynı zamanda tüm toplum için anlaşılacak bir durum değil. Üstelik son ekonomik kriz sonucu, önemli ölçüde çalışma alanları kaybı ile karşı karşıya olan Bern kantonunda bir iş yerinin daha fazla kâr için kapatılmak

istenmesi oldukça düşündürücü. Çalışanların talepleri İş yerinde çalışan işçiler, Burgdorf’ta bir araya gelerek durum ile ilgili ilk tartışmayı başlattılar ve Unia Sendikası ile birlikte aktif bir mücadele verme kararı aldılar. Çalışanlar, taleplerini şu şekilde dile getirdiler: - Burgdorf’taki iş yerinin kapatılması kabul edilemez. - İşten çıkarmaların asgari düzeye düşürülmesi gereklidir. - Bu konuda çalışanlara bu yıl sonuna kadar alternatif çözüm önerileri için zaman tanınmalıdır. - Çalışma süresinin kısaltılması, kısa çalışma ve benzeri imkanlar kullanılarak işten çıkarılmalar önlenmelidir. 2057

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


36

UNIA

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

İsviçre Sendikalar Birliği 2010 Kongresi Yapıldı 5 ve 6 Kasım tarihlerinde Bern’de düzenlenen Kongre’ye çeşitli sendikalardan 225 delege katıldı. Sendikaların önümüzdeki on yılda izleyecekleri sosyal politikaların belirlenmesi tartışmaların merkezinde yer aldı. Kongre, üç dönemdir başkanlık yapan Paul Rechsteiner’i dördünce sefer başkanlığa oy birliği ile seçti. Kongrenin açılış konuşmasında Başkan Rechsteiner, ekonomik kriz sonuçlarının çalışanlara yüklenmesi ve sosyal hakların her adımda kısıtlanmak istenmesine karşı çıktı. Başkan Rechsteiner’in, gerek işverenlere gerekse de hükümete bu konuda çağrıda bulunması karşılıksız kalmadı. Kongre’ye katılan İçişleri Bakanı, sendikalara bu konuda bir sosyal diyalog başlatılması önerisinde bulundu. Kongrenin gündemindeki asgari ücret yasa teklifi, çalışanların mesleki eğitimleri; çalışma hayatı ile aile, tatil ve sağlık gibi dört önemli konuda hazırlanan karar tasarıları ve bu konularda çeşitli sendikaların verdikleri 40 civarında öneri, delegeler tarafından tartışıldı. Ayrıca, emekli sigortalarının geleceği, çalışma güvenliği sağlayacak bir ekonomik düzen ve göçmen politikalarının konuları tartışmalarda öne çıktı. Kongre tartışmaları Bu konularda görüşlerini dile getiren delegelerin, emekli sigortaları konusunda yoğunlaşması dikkat çekti. Sosyal Sigortaların geleceği konusunda hazırlanan karar tasarıları en çok tartışılan konulardan biri oldu. Diğer kongrelerde olduğu gibi kadınların çalışma hayatındaki sorunlar tartışılırken dikkatler en üst düzeye yükseldi. Dört yıl önce yapılan kongrede konulan, sendikaların üye sayısının yüz binin üzerine çıkarılması hedefine varılmış olması bu konuda yeni hedeflere yönelmesi sonucunu doğurdu. İsviçre Anayasası’na ‘eşit işe eşit ücret’ prensibinin geçişinin 40. yılını kutlamak için, 14 Haziran 2011’de ikinci bir kadın grevi yapılması önerisi de büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Mevcut emeklilik sigortası çalışanların ihtiyaçlarına cevap vermediği noktasından hareketle, yasalarda yapılması düşünülen değişiklikler konusunda ise ‘’AHVplus’’ adı altında bir dizi öneri kabul edildi. Bu öneriler içinde en önemlisi ise, düşük gelirlilerin emekli aylıklarını arttırılması oldu. Öte yandan, tartışmaya açılan öneriler konusunda delegeler arasındaki görüş farklılıkları da

ortaya çıktı, ‘’Pansiyon Kasa’’ konusunda verilen bir önerge 69’a karşılık 70 oyla kabul edildi. Kongre’ye İsviçre dışından misafir sendika temsilcileri de katıldı. Çin temsilcisi Wong bir konuşma yaparak, iPhone gibi tüketim araçlarını yapan büyük fabrikalardaki çalışma koşulları ve bu konuda çalışanların mücadelesini anlattı. Her Kongre’de verilen ‘’İşçi Kültür Ödülü’’ ise bu sefer Bernli yazar Pedro Lenz’e verildi. Göçmen Politikası İsviçre Sendikalar Birliği Kongresi’de göçmen politikaları konusunda getirilen bir dizi önerilerin kabul edilmesi sendikaların göçmen politikalarını daha da netleştirdi. Bu öneriler genelde, göçmelere yönelik ayrımcılıkların ortadan kaldırılmasını hedefliyor. Bu arada, İsviçre’de yaşayan ancak oturma izni olmayan göçmelerin durumlarının yasalaştırılması da önemli bir talep olarak öne çıktı. Vatandaşlık hakkı konusunda ise, İsviçre’de doğup büyümüş olmalarına karşın ikinci ve üçüncü kuşak göçmelerin vatandaşlık hakları hala engellerle doludur denilerek, bu göçmenlere, doğrudan vatandaşlık hakkı tanıyacak bir yasal düzenleme talep edildi.

rekse de mesleki eğitim konularında eşit şans ve imkanlar sağlanması, göçmenlerin ihtiyaçlarına cevap verecek eğitim programları yaratılması, bu konuda karar altına alınan diğer maddeler arasında yer aldı.

Toplumla uyum konusunda kabul edilen bir karar önerisinde ise şunlar yer aldı: ‘’Göçmenlerin toplumla kaynaşmasında en önemli engel olarak gösterilen, dil sorunu da benzer şekilde bir çözüm beklemektedir. Göçmenlere sadece dil öğrenin demek yeterli olmamaktadır, göçmenlere dil öğrenme hakkı ve imkanı sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. Örneğin; toplu iş sözleşmelerine, çalışma zamanı içinde, çalışma zamanı olarak tanınacak dil öğrenme imkanları yaratacak maddeler eklenmelidir. Ancak, hükümet tam tersi bir anlayışla, dil bilmeyen göçmenleri cezalandırma yoluna gitmekte, onları sınır dışı etme ile tehdit etmektedir. Bu kuşkusuz toplumla kaynaşmayı engelleyici bir etki yaratmaktadır.’’

Kongrenin sonunda yapılan seçimlerde başkanlığa yeniden Paul Rechsteiner’in

Ayrıca, göçmenlere gerek temel eğitim ge-

Yeni Yönetim Kurulu

seçilmesini takiben, Vania Alleva (Unia) ve Giorgio Tuti (SEV) genel başkan yardımcıları olarak seçildi. Eski Yürütme Kurulu üyelerinden Alain Carrupt (GeKo), Stefan Giger (VPOD) ve Andreas Rieger (Unia) yeniden seçilirken Renzo Ambrosetti (Unia), Daniele Lenzin (GeKo), Katharina Prelicz de (VPOD) yeni üyeler olarak SGB yürütme kurulunda yer aldılar. 2025

Deutsche Zusammenfassung. SGB Kongress 2010 In seiner Eröffnungsansprache geisselte Präsident Paul Rechsteiner die Verweigerung der bürgerlichen Parteien, den (UBS-) Finanzskandal und die so verursachte Krise aufzuarbeiten. Gegen dieses laisser faire und den andauernd visierten Sozialabbau brauche es nun genau jene Politik, die sich am Motto dieses Kongresses orientiere: gute Löhne - gute Renten. Bundesrat Burkhalter präsentierte den Delegierten eine sozialpolitische Tour d›horizon der Regierung. Die 225 stimmberechtigten Delegierten, die über 4 Positionspapiere, ein gutes Dutzend Resolutionen und 40 Anträge die Weichen für das gewerkschaftliche Handeln der nächsten vier Jahre stellen werden, beschlossen für den 14. Juni 2011 einen landesweiten Aktionstag «Achtung. Fertig. Frauen los!».

Unia Sendikası Olağanüstü Kongresi

İki yıl önce yapılan Unia Sendikası’nın kuruluşundan sonraki ilk kongresi oldukça tartışmalı ve hareketli geçmişti. Kongrenin en çok tartışılan konusu, sendika temsilcilerinin sendika içinde ve iş yerlerinde daha etkin rol oynamaları gerekliliği olmuştu. Kongre sonrası bu konuda yapılan çalışmalar, belli konularda sendika yapısının düzenlenmesini, bu nedenle belli tüzük değişikliklerini zorunlu hale getirmişti. Olağanüstü kongre ise bu konuda gereken adımları atmak için toplanmaktadır. Eylül ayında 400 sendika temsilcisi ve sekreteri ile Olten’de yapılan ‘’Unia.Forte’’ toplantısı bu gelişmelerin güzel bir özeti oldu. ‘’Hep birlikte daha güçlü bir Unia’’ sloganı ile yapılan toplantı, kongre hazırlığı açısından olumlu bir adım oldu. 3 ve 4 Aralık tarihlerinde Lozan’da yapılacak olan Olağanüstü Kongre’de, sendika temsilcilerinin güçlendirilmesi için somut adımlar atılması bekleniyor. Kongre gündeminde ayrıca, Lugano’da yapılan ilk kongrede tartışılması mümkün olmayan tüzük değişiklikleri bulunuyor. Ge-

rek konuların önemi gerekse de bu konuda sendika organlarından gelen önerilerin çoğunluğu, bir günlük olarak planlanan bu kongrenin iki günde yapılması gerekliliğini ortaya çıkardı. Bu nedenle, 16 Ekimde toplanan Unia Sendikası genel delege meclisi, kongrenin iki güne çıkarılmasına karar verdi. Sendika temsilciliği Kongrede tartışmaya sunulan, sendika temsilcileri ile ilgili görüşlerde, sendikanın sadece üyeleri için değil, üyeleri ile birlikte mücadele etmesi temel alınıyor. Bunun

için, her kesimden tüm çalışmaların, İsviçreli olsun göçmen olsun, kadın olsun erkek olsun birlikte mücadelesi gerekli. Unia Sendikası Tüzüğü’nün amaç maddesinde belirtildiği gibi ‘’Unia Sendikası daha adil bir dünya için, sermayenin değil; ama çalışmaların çıkarlarını ön planda tutar’’ tespiti bu düşüncenin kaynak aldığı yer olarak görülüyor. Unia Sendikası’nın profesyonel yapısının son yıllarda bu mücadele için daha etkin hale getirilmesi ile pek çok başarıya imza atıldı. Ancak bu yeterli değil, Unia Sen-

dikası üyelerinin ve temsilcilerinin de bu mücadele içinde bizzat yer alması, bu süreci belirleyecek bir konumda olması gerekiyor. Oysa son dönemde, gerek sayı gerekse de etkinlik açısından bir gerileme yaşandı; emekli olan, ülkesine geri dönen, ölen temsilcilerin yerine yenileri gelmedi. Bunun sonucu olarak Unia Sendikası çoğu zaman, çalışanların yerine, onları temsilen bir mücadele içinde oldu. Ancak bu durum sendikanın sınırlarını zorladı. Artık sendikal mücadelede işçilerin bizzat katılımı olmadan yürütüle-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

meyecek bir hale geldi. Unia Sendikası’nın geleceği bu anlamda, işçileri doğrudan temsil edecek sendika temsilcilerinin, hem sendika içinde hem de mücadele içinde belirleyici hale gelmesine bağlıdır. Bu prensip elbette geçmişte de doğru idi. Bugün gelinen noktada ise sendikanın geleceğini belirleyecek bir konuma yükselmiştir. Unia Sendikası Kongresi bu sorunlara çözümler getirecek ilk somut adımları atma görevi ile karşı karşıyadır. 2054


37

PUSULA ÖZEL HABER www.pusulaswiss.ch

Aralık/Dezember 2010

Hastalık Sigortası Neden Pahalı?

Yıllardır sürekli olarak artan hastalık sigortası primleri, İsviçre’de yaşayanlar için tam bir baş belası oldu. Diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak İsviçre’de yaşayan her insanın hastalık sigortası yaptırma zorunluluğu var. Bu sigorta primleri ise, gelir düzeyi ne olursa olsun herkes için aynı düzeydedir. Oysa diğer ülkelerde, hastalık sigortası, ücretin belli bir oranında doğrudan ücretlerden kesiliyor, başka bir deyişle her insan gelir düzeyine göre prim ödüyor. Bu çarpık durumu düzeltmek için, hükümetin gelir düzeyi düşük olanlara, prim ödemeleri için yardım yapmaya başlaması, sorunu kısmen de olsa düzeltti; ancak ortadan kaldıramadı. Yapılan araştırmalar, sigorta primlerinin artmasının temel nedeninin, sağlık hizmetlerinin pahalılaşması ve çalışma hayatının insan sağlığını bozduğunu gerekçe olarak gösteriyor. Ancak, sağlık hizmetleri için yapılan sigortanın, özel sigorta şirketleri tarafından yapılması ve bu sigorta şirketlerinin, insanların sağlığından çok kendi karlarını düşünmeleri de sürekli eleştiri konusu oluyor. Bu konuda Saldo isimli bir derginin yaptığı araştırma, konunun ne kadar önem kazandığını gösteriyor. Bilindiği gibi her yıl, primlerin artmasını takiben, her insan daha ucuz bir hastalık sigortası arıyor ve bulduğunda sigortasını değiştiriyor. Yapılan araştırma her yıl yaklaşık 1.2 milyon kişinin hastalık sigortasını bu nedenle değiştirdiğini gösteriyor. Aracıların kazancı Hastalık sigortası değiştirmek için insanların önemli bir bölümü, aracılara başvuruyor, bu konuda bil-

gi alıp, kendine en uygun sigortayı bulmaya çalışıyor. Son yıllarda aracılık yapan özel kurumlar giderek arttı. Hastalık Sigortaları 2009 yılında, reklam ve aracılık için 137 milyon frank harcadığı dikkate alındığında, aracılık olayının boyutları daha iyi anlaşılıyor. Başlangıçta sigorta değiştirmek isteyenlere bu konuda gerçekten yararlı olan bu aracı kurumların bazıları, daha fazla aracılık ücreti almak için, sigorta olmak isteyenlere bilerek yanlış bilgi vermeye başladı. Bunun nedeni hastalık sigortalarının, aracılara verdikleri aracılık giderlerinin oldukça farklı olması. Saldo dergisi bu konuda birçok örnek veriyor, yeni bir sigorta yapan bir aracıya Swica 250, CSS 240, Helsana 220, Sanitas 150, Groupe Mutuel 100 ve Concordia 75 frank aracılık ücreti veriyor. Temel hastalık sigortasına ek olarak yapılan her sigorta içinde ayrı bir aracılık ücreti veriliyor. Bu nedenle bazı aracıların, sigortalının ihtiyacı olmadığı hale, sırf aracılık ücreti almak için bu ek sigortaları da yapıyor. Bu ek sigortalar için ödenen aracılık ücretleri ise şu şekilde Visana 400, Concordia 310, Swica 270, Sanitas 200, Assura 160, Helsana 140,

CSS 38 frank civarındadır. Bu durumun yarattığı sakıncaları ortadan kaldırmak için parlamentoya verilen bir öneri ise, kasım ayı sonunda birdenbire geri çekildi. Bu öneri, hastalık sigortalarının reklam ve aracılık giderlerini kısmayı ve özellikle telefonla yapılan anlaşmaları geçersiz saymayı öngörüyor. Bu öneriye ne kadar ihtiyaç duyulduğunu Saldo dergisi şu gerçeklerle açıklıyor. Hastalık Sigortası Sanitas, 10.000 franktan daha fazla aracılık ücreti alanlara buna ek olarak %40 daha prim veriyor, 50.000 frankı geçme halinde bu prim %60’a çıkıyor. Gruppe Mutuel ise 20.000 frankı geçenlere %20, Helsana %14 ek prim ödüyor. Gruppe Mutuel bununla da yetinmemiş, en fazla aracı getirene yeni bir Volvo araba hediye etti. İkinci ve üçüncüye ise 16.000 ve 14.000 frank değerinde hediye verildi. Bu durumda aracıların nasıl hizmet vereceğine artık siz karar verin. Yanlış anlaşılmasın, aracıların hepsi kuşkusuz bunların peşinde değil; ama şeytana uyanların olduğu da bir gerçek. 2066 Kaynak: Özel Haber / Pusula Haber Merkezi

Deutsche Zusammenfassung. Das grosse Geschäft mit den Prämiengeldern Rund 1,2 Millionen Versicherte wollen die Kasse wechseln, fast so viel wie vergangenes Jahr, als die Prämienerhöhung ähnlich ausfiel. Im Hinblick auf den Kündigungstermin Ende November setzen die Krankenkassen wieder bezahlte Makler auf Versicherte an. ie viel Geld dabei die Hand wechselt, kann lediglich geschätzt werden. Die Krankenkassen weisen diesen Betrag nicht separat aus. Für Werbung und Marketing insgesamt gaben die Krankenkassen vergangenes Jahr 137 Millionen Franken aus. Darüber, dass dieses Geld im Gesundheitswesen sinnvoller eingesetzt werden könnte, sind sich die Vertreter der meisten Parteien einig. Fast alle Krankenkassen spannen indes Vermittler ein, wie «Saldo» schreibt. Mit Hilfe eines Brancheninsiders hat die Zeitschrift Maklerprovisionen errechnet.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


38

İSVİÇRE TARİHİ

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

İsviçre Tarihi 31. Bölüm 2. Dünya Savaşı’nın Başlaması ve Yayılması Almanya-Polonya Savaşı ve Polonya’nın Paylaşılması Almanya, Sovyetler Birliği ile saldırmazlık paktı imzaladıktan sonra, Polonya üzerindeki baskısını arttırmıştır. 29-30 Ağustos 1939’da Dantzing serbest şehrinin kendisine verilmesini, Koridor bölgesi için halk oylaması yapılmasını, seferberliğin kaldırılmasını ve bu konuları görüşmek üzere bir Polonya temsilcisinin 30 Ağustos günü Berlin’de bulunmasını istemiştir. Polonya, bu istekleri kabul etmekle birlikte, temsilcisinin istenilen tarihte Berlin’e gitmemesi üzerine Almanya harekete geçmiştir. Alman birlikleri, 1 Eylül 1939’da savaş ilan etmeksizin Polonya’yı işgale başlamıştır. İngiltere ve Fransa, Almanya’dan işgalin sona erdirilmesini ve birliklerini Polonya’dan geri çekmesini istemiştir. Ancak, bir yanıt alamadıkları için 3 Eylül 1939’da Almanya’ya savaş ilan etmek zorunda kalmışlardır. Böylece dünyayı altı yıl boyunca kasıp kavuracak İkinci Dünya Savaşı başlamıştır. Almanya, 28 Eylül’de Polonya’nın en önemli kentlerinden biri olan Varşova dahil olmak üzere ülkenin büyük bölümünü ele geçirmiştir. Polonya’nın işgale uğraması Sovyetler Birliği’ni harekete geçirmiştir. Bu ülke, Almanya ile yaptığı saldırmazlık paktında kendisine ayrılan Polonya topraklarını işgale başlamıştır. Bunun üzerine Almanya ve Sovyetler Birliği, 28 Eylül 1939’da Moskova’da ek bir antlaşma yaparak, Polonya’yı aralarında paylaşmışlardır. Sovyetler Birliği, Polonya’nın doğusunu, Almanya’da Varşova dahil batısını almıştır.

Sovyetler Birliği’nin Baltık Ülkelerini Ele Geçirmesi Sovyetler Birliği, Birinci Dünya Savaşı sonunda kaybettiği Baltık topraklarını tekrar ele geçirmek için bu bölgeye yönelmiştir. 27 Eylül 1939’da Estonya’dan kendisine deniz ve hava üsleri verilmesini istemiştir. Bu isteğin geri çevirilmesi halinde, ülkenin işgal edileceğini bildirmiştir. Bunun üzerine, Estonya, Sovyetler Birliği ile 28 Eylül 1939’da karşılıklı yardım antlaşması imzalamak zorunda kalmıştır. Sovyetler Birliği, bu antlaşmayla Estonya’da deniz, kara ve hava üslerine sahip olduktan sonra, 5 Ekim’de Letonya, 12 Ekim 1939’da Litvanya ile imzaladığı karşılıklı yardım antlaşmalarıyla, bu ülkelerde de üsler elde etmiştir. Baltık Denizi’nin doğu kıyılarını nüfuzu altına alan Sovyet Birliği, Finlandiya’dan da üsler istemeye başlamıştır. Sovyetler Birliği, Finlandiya’nın istekleri kabul etmemesi üzerine, 30 Kasım 1939’da bu ülkeye saldırmıştır. Finliler, ülkelerini başarıyla savunmuşlardır. Ancak, Finlandiya, uluslararası alanda yalnız kaldığından barış görüşmelerini kabul etmek zorunda kalmıştır. 12 Mart 1940’da Sovyetler Birliği-Finlandiya Barış Antlaşması imzalanmıştır. Finlandiya bağımsızlığını korumakla birlikte, Sovyetler Birliği, bu ülkeden önemli ölçüde toprak kazanmış, üs kurma hakkı elde etmiştir. Bu olayla, Sovyetler Birliği, Baltık kıyılarına iyice yerleşmiştir.

Almanya’nın Danimarka ve Norveç’i İşgal Etmesi

Almanya, Fransa’ya saldırmadan önce, stratejik yönden önemli olan Danimarka ve Norveç’i ele geçirmeye çalışmıştır. Hitler Almanyası, İngiliz donanmasının Norveç kara sularında bulunan bir Alman gemisine saldırmasını bahane ederek, 9 Nisan 1940’da Danimarka ve Norveç’i işgal etmeye başlamıştır. Danimarka kısa bir direnmeden sonra teslim olmuş, Norveç de, nisan ayının sonuna kadar karşı koymasına rağmen, Almanların işgalinden kurtulamamıştır. Böylece Norveç Kralı ve hükümeti Londra’ya kaçar. Hitler, bu işgallerle, Büyük Alman Devleti’nin yanı sıra büyük bir Cermen İmparatorluğu amacına da yönelmiştir.

Batı Cephesi’nin Açılması Almanya, Norveç ve Danimarka’yı işgal ederek doğusunu ve kuzeyini güvenlik altına aldıktan sonra, Batı’ya, Fransa üzerine yönelmiştir. Nitekim, 10 Mayıs 1940 sabahı Alman Orduları Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’a saldırmaya başladılar. Lüksemburg hemen işgal edilmiştir. Hollanda ve Belçika kendilerini savunmalarına rağmen, Hollanda 15 Mayıs 1940’da, Belçika da 28 Mayısta teslim olmak zorunda kalmıştır. Bu başarılardan sonra Almanlar, bir yandan İngiliz ve Fransız güçlerini Manş kıyılarında çember içine alırken, bir yandan da Paris üzerine yürümeye başlamışlardır. Bu arada, Almanya’nın kesin olarak başarılı olacağına inanan İtalya da, 10 Haziran 1940’da Fransa’ya savaş ilan ederek, İkinci Dünya Savaşı’na katılmıştır. Almanya, bu olumlu gelişmeler sonucunda 14 Haziran 1940’da Paris’e girmiştir. Bunun üzerine Fransa’da hükümet değişikliği olmuş, Mareşal Petain başkanlığında kurulan yeni hükümet, 22 Haziran 1940’da Compiegne’de Almanlarla mütareke imzalamıştır. Bu mütarekeye göre; Fransız Ordusu silahsızlandırılarak tutsak edilmiş, Fransa’nın bütün batı kıyıları, kuzeyi ve doğusu Alman işgaline bırakılmıştır. Vichy’ye taşınmış olan yeni Fransız Hükümeti, Almanya yanlısı bir politika izlemiştir. Ancak, Londra’da askeri ateşe olarak bulunan General de Gaulle, Fransız Hükümeti’ni tanımadığını açıklayarak, anavatan toprakları dışında bir direniş gücü oluşturmaya çalışmıştır. Nitekim de Gaulle, Fransa’nın Alman işgalinden kurtarılması için büyük çaba harcayacaktır. Almanya, Fransa’yı savaş dışı bıraktıktan sonra İngiltere’ye yönelmiştir. Ancak, Almanların, çetin İngiliz direnişi karşısında, İngiliz adalarında hava üstünlüğünü ele geçirememesi ve kış mevsiminin gelmesi üzerine bu ülkenin işgalinden vazgeçmişlerdir. Bundan sonra, Batı cephesinde Normandiya çıkarmasına kadar, hava savaşları ve Fransız direniş gruplarının eylemleri etkili olmuştur.

Kuzey Afrika Cephesi İtalya’nın 10 Haziran 1940’da Fransa’ya savaş ilan ederek İkinci Dünya Savaşı’na katılması, İngiltere’nin güç durumda kalmasına yol açmıştı. Zira, İtalya, Kuzey Afrika’da stratejik bir öneme sahip olan Libya’yı elinde bulunduruyordu. Ayrıca, Akdeniz’de bulundurduğu donanma ile İngiltere’nin sömürgeleriyle bağlantısını önemli ölçüde kesmekteydi. Bu bakımdan, stratejik ve ekonomik yönlerden önemli bir alan

Hazırlayan: Hüseyin Türkkan

olan Kuzey Afrika’nın tümüyle ele geçirilmesi, savaşın gidişatını değiştirilebilecekti. Kuzey Afrika’yı ısrarla ele geçirmek isteyen İtalya, Libya’da topladığı 200 bin kişilik bir orduyla, 13 Eylül 1940’da Mısır’a saldırmıştır. Ancak, kısa bir ilerlemeden sonra durdurulmuştur. Mısır’daki İngiliz kuvvetleri takviye alarak güçlendikten sonra 8 Aralık 1940’da karşı saldırıya geçmiştir. Nitekim, Şubat 1941’de Bingazi, Nisan 1941’de de İtalya’nın elinde bulunan Eritre ve Habeşistan’ı işgal etmiştir. İtalya’nın ard arda başarısızlığa uğraması üzerine, Almanya, 1941 yılının Mart ayında Kuzey Afrika savaşlarına katılmıştır. General Rommel komutasındaki Alman orduları, İngilizler karşısında başarı kazanarak İskenderiye yakınlarına kadar ilerlemişlerdir. Ancak, 1942 yılının Ekim ayından itibaren İngiliz karşı saldırısı üzerine Mihver devletleri gerilemeye başlamışlardır. Müttefik devletlerin de Kuzey Afrika’ya asker göndermeleriyle yapılan savaşlar sonucu, Mihver devletleri yenilmişler ve 1943 yılının Mayıs ayında teslim olmuşlardır. Böylece, Müttefikler, Kuzey Afrika savaşlarında başarı kazanarak Akdeniz’in güney kıyılarına egemen olmuşlardır.

Balkan Cephesi Fransa’nın yenilmesinden sonra, 27 Eylül 1940’da İtalya, Japonya ve Almanya arasında Üçlü Pakt denilen bir ittifak antlaşması imzalanmıştı. Bu Pakt’la, Almanya ve İtalya Avrupa’da; Japonya’da Uzak Doğu’da istilaya dayalı “yeni düzenler” kuracaklardı. Nitekim, Almanya, Avrupa’daki bazı küçük devletleri anlaşmalarla egemenliği altına almaya başlamıştır. Bununla birlikte, Almanya, kısa vadede Sovyetler Birliği ile bir çatışmayı da göze almamıştır. Hatta, bu ülkeyi Üçlü Pakt’a alarak dünyanın paylaşılmasına onları da ortak etmek istemiştir. Bu amaçla, 12-13 Kasım 1940’da Sovyet Dışişleri Bakanı Molotov, Berlin’e davet edilmiştir. Ancak bu görüşmelerde, Hitler, Sovyetlere İran ve Hindistan’ı alarak Hint Okyanusuna çıkmalarını önermiştir. Oysa, Sovyetler Birliği; Finlandiya, Bulgaristan ve Boğazlar’a dayalı olarak çeşitli isteklerde bulunmuştur. Görüşmelerin başarısızlığa uğraması nedeniyle Sovyetler Birliği ve Almanya’nın arası açılmaya başlamıştır. Öte yandan Almanya, İngiltere’yi kısa sürede yenemiyeceğini anlamış, bu nedenle, geniş doğu topraklarını ele geçirerek, hammadde stoklarını arttırmanın yollarını aramaya başlamıştır. Bu yolla, İngiltere’yi yıpratmayı hedeflemiştir. Almanya, bu amaçlarına ulaşmak için öncelikle, Orta Avrupa ve Güney-Doğu Avrupa topraklarını ele geçirmeye çalışmıştır. 20 Kasım 1940’ta Macaristan’ı, 23 Kasım 1940’ta Romanya’yı ve 24 Kasım 1940’ta da Slovakya’yı zorla Üçlü Pakt’a almıştır. Bulgaristan da, karşı koymasına rağmen 1 Mart 1941’de Üçlü Pakt’a katılmak zorunda kalmıştır. Tüm bu gelişmeler üzerine, Yugoslavya, 6 Nisan 1941’de Sovyetler Birliği ile bir dostluk antlaşması imzalamıştır. Ancak, Almanya, antlaşmanın yapıldığı gün Yugoslavya’yı işgal etmeye başlamış ve 17 Nisan 1941’de de teslim almıştır. Almanya; Yugoslavya’yı, İtalya, Macaristan ve Bulgaristan arasında paylaştırmıştır. Fakat, Tito’nun önderliğindeki komünistler ile Mihailoviç’in önderliğindeki

ulusalcılar, Almanlarla şiddetli bir gerilla savaşına girişmişlerdir. Bu arada, Mussolini de, Hitler’e bilgi vermeden Yunanistan’ı işgal etmek istemişti. Bunun için, 28 Ekim 1940’da Yunanistan’a ultimatom vererek, bu ülkeden üsler istemişti. Ancak, red edilince Arnavutluk’taki İtalyan kuvvetlerini Yunanistan’a saldırtmıştır. Fakat, İtalyan kuvvetleri başarısızlığa uğramıştır. İşte, bu gelişmelerden sonra, 6 Nisan 1941’de Almanya’nın Bulgaristan’daki kuvvetleri Yunanistan’a girmeye başlamıştır. Yunanlılar, kendilerini savundularsa da, 25 Nisanda Atina, 31 Mayıs 1941’de de Girit paraşütcü Alman birlikleri tarafından işgal edilmiştir. Daha sonra da bütün Ege Adaları ele geçirilmiştir. Böylece, Almanlar, Balkanlar’da kısa süre içinde önemli başarılar elde etmişlerdir.

Almanya - Sovyetler Birliği Savaşı Almanya’nın kısa bir süre içinde çeşitli cephelerde büyük başarılar elde etmesi, Hitleri daha büyük amaçlar belirlemesine ve gerçekleştirmeye yöneltmiştir. Nitekim, Almanlar, 22 Haziran 1941’de savaş ilan etmeksizin Sovyetler Birliği’ne saldırmıştır. Alman Ordusu, üç koldan Sovyetler Birliği’ne taarruz etmişti. Güney kolu kısa bir süre içinde Odesa’yı ve Kiev’i almış, Kırım ve Sıvastopol’u kuşatmış ve Rostov’a ulaşmıştı. Orta kesim ordusu ise, Smolensk’i ele geçirerek Moskova’ya yönelmişti. Kuzey ordusu da, Baltık ülkelerinden hareket ederek Leningrad üzerine yürümüştü. Ancak, Sovyet halkının direnişi üzerine Almanlar, Leningrad’ta durdurulmuştur. Almanlar yoğun bir saldırı düzenlemesine rağmen Moskova’yı alamamışlardır. Bunda kış mevsiminin gelmesi ve Alman ordusunun kış koşullarına göre organize edilememesi de etkili olmuştur. Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne saldırması üzerine, Sovyetler ile İngilizler arasında 12 Temmuz 1941’de Ortak Hareket Antlaşması imzalanmıştır. Bununla iki devlet, Almanya’ya karşı birbirini desteklemeyi, bütün güçleriyle birbirlerine yardım etmeyi ve Almanya ile ayrı ayrı mütareke ve barış antlaşması imzalamamayı kararlaştırmışlardır. Bununla birlikte, 4 Aralık 1941’de Sovyetler Birliği ve Polonya arasında Dostluk ve Yardım Paktı adı verilen bir antlaşma imzalanmıştır. Bu antlaşmaların yapılması ve ABD’nin savaşa girmesinden sonra, İngiltere ve Sovyetler Birliği arasında 26 Mayıs 1942’de bir ittifak antlaşması yapılmıştır. Antlaşmada; İngiltere ve müttefiklerinin Sovyetler Birliği Almanya Savaşı’na katılması, savaş sonunda barışın korunması için birlikte hareket edilmesi, ABD ile sıkı iş

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

birliği yapılması ve karşılıklı her türlü yardım yapılması gibi noktalara yer verilmişti. Bu antlaşmayla müttefikler, Sovyetlerin Doğu Avrupa’da Almanları durdurması ve baskı altına almasını hedeflemişlerdir. Sovyetler Birliği de, Alman saldırılarına karşı önemli sayılacak siyasi ve askeri destek sağlamıştır. Bununla birlikte, Sovyet lideri Stalin de, Alman saldırılarını durdurmak için kapitalist ülkelerdeki düzeni yıkmayı hedefleyen Üçüncü Enternasyonelin Lağv edilmesini sağlamış, Bolşevik İlkeleri bir yana bırakmış, ulusalcılığı ve dini ön plana çıkarmıştır. Halkı da, Faşizm’le mücadeleye çağırmıştır. Sovyet yöneticileri, içte ve dışta sağladıkları destekle uzun süre Alman kuşatmasına karşı koymuşlardır.

ABD’nin Savaşa Girmesi ABD, Avrupa’da başlayan savaş karşısında tarafsız kalmıştı. Ancak, müttefik devletlere değişik zamanlarda askeri yardımlarda da bulunmuştur. Bununla birlikte, İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla ABD ve Japonya arasındaki ilişkiler de gerginleşmeye başlamıştı. Uzakdoğu’daki Japonya, ABD’nin çıkarıyla çatışmaktaydı. Japonya, 1937’de başlattığı Çin Savaşı’nı sürdürmekte kararlı idi. ABD, Çin’e mali yardımda bulunarak, Japonya’nın yayılmacılığını önlemek istemiştir. Tüm bu gelişmelerin yanında, Japonya’daki militarist yönetim, Almanların Rusya’da ilerlemesinden ve Anglo-Saksonların Pasifik’te zayıf bulunmasından cesaret alarak, eskiden beri özlemini duyduğu Büyük Pasifik İmparatorluğu’nu kurmak için harekete geçmiştir. Nitekim, Japonya, 7 Aralık 1941’de Hawaii Adalarında Pearl Harbour’da demirli bulunan Amerikan Pasifik donanmasına saldırmış ve bu donanmanın büyük kısmını yok etmiştir. Bu olayın sonucunda Japonya, 8 Aralık günü ABD ve İngiltere’ye, 11 Aralıkta da Almanya ve İtalya, ABD’ye resmen savaş ilan etmiştir. Hatta, dünyanın değişik bölgelerinde bulunan birçok devlet de, içinde bulundukları bloklara uygun, birbirleriyle savaşa girmişlerdir. Böylece, savaş tam bir dünya savaşına dönüşmüştür. Japonya, savaşın ilk anlarında büyük başarılar kazanmıştır. Pasifik’te birçok bölgeyi ve Hindistan’ı Çin’i işgal etmişlerdir. Ancak, müttefikler, 1942 yılının sonlarında Japonya’nın yayılmasını durdurmuşlardır. ABD, 1213 Kasım 1942’de Salomon Adaları açıklarında Japonya donanmasını ilk büyük yenilgiye uğratmıştır. Bu olayla, Uzakdoğu’da savaş Japonya’nın aleyhine dönmeye başlamıştır. 2062


39

EĞİTİM www.pusulaswiss.ch

Aralık/Dezember 2010

NOEL BABA NASREDDİN HOCA’YA KARŞI

T.C. Bern Büyükelçiliği, Eğitim Üzerine Önemli Bilgiler Verdi

2010-2011 eğitim-öğretim yılında İsviçre genelinde görevli 34 Türkçe ve Türk Kültürü öğretmeni 22 kantonda bulunan 194 okulda, zorunlu eğitim çağındaki çocuklarımıza ders vermektedir. Bu çerçevede İsviçre’de toplam 3341 öğrenciye anadilde eğitim imkanı sunulmaktadır. 2008-2009 eğitim-öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığınca hazırlanan 7000 adet Türkçe ve Türk Kültürü ders kitabı ve öğrenci çalışma kitabı 3500 öğrenciye dağıtılmıştır. 2009-2010 öğretim yılında “ilk ve ortaöğretim öğrencilerine ücretsiz ders kitabı temini projesi” kapsamında Türkçe ve Türk Kültürü Dersi Öğretim Programı yenilenmiştir. Yenilenen taslak kitapların okullarda pilot uygulaması T.C. Bern Büyükelçiliği Eğitim Müşavirliği görev bölgesinde yapılmıştır. Bu çerçevede çeşitli kantonlarda görev yapan 6 öğretmenin 35 okulunda taslak kitaplar kullanılmıştır. Söz konusu öğretim materyallerinin yurt dışındaki öğretmen, öğrenci ve velilerle paylaşımına yönelik eşzamanlı olarak http:/uzaktakiyakinlarimiz. meb.gov.tr internet sitesi oluşturulmuştur. Öğretmenlerimiz söz konusu internet sitesi aracılığıyla kitapları internet ortamında içinde bulunduğumuz eğitim öğretim yılında kullanmaya başlamışlardır. Öğretmenlerimizin görüş ve değerlendirmeleri çerçevesinde hazırlanan kitapların basılı nüshaları Büyükelçiliğimize ulaştığında İsviçre genelinde görev yapan öğretmenlerimize dağıtılacaktır. 2008 yılından itibaren bazı kantonlarda (Zürih, Basel, St.Gallen, Thurgau, vb) 01.01.2008’de yürürlüğe giren yeni yabancılar kanununa atıfla, görev yapacak öğretmenlerin en az B1 düzeyinde Almanca bildiklerine dair sertifika ibraz etmeleri talep edilmeye başlanmıştır. Yabancı dili yetersiz olan öğretmenlerin göçmenler dairesine giderek Almanca kurslarına yazılmaları ve kursun sonunda tanınmış bir enstitüden dil bilgisi seviyelerini gösteren belge almaları istenmiş ve gelecek öğretim yılına kadar dil bilgilerini kendilerinden istenen seviyeye yükseltmeleri için zaman tanınmıştır. Sözkonusu kantonlarda görev yapan öğretmenlerimiz katıldıkları dil kursları neticesinde yerel makamlara istenen belgeyi ibraz edebilmişlerdir. Öte yandan diğer kantonların da bu uygulamayı yavaş yavaş başlattığı gözlemlenmektedir. Esasen öğretmenlerimizin

İsviçreli karşıtlarıyla arzu edilen şekilde temas kurmaları ve görevlerini verimli olarak yerine getirebilmeleri için görev bölgelerinde konuşulan yerel dile hakim olmaları büyük önem taşımaktadır. Bu gelişmelere paralel olarak Milli Eğitim Bakanlığımız da hizmetin kalitesinin arttırılması için öğretmenlerimizden yabancı dil bilgilerini geliştirmelerini talep etmektedir ve anılan Bakanlık bu çerçevede İsviçre’de göreve başladıktan bir yıl sonra B2 seviyesinde dil bilgisi sertifikası alamayan öğretmenlerin gelecek öğretim yılında görev sürelerinin uzatılmayacağına dair bir genelge yayınlamıştır. Dil kurslarına katılabilmek için maddi destek talebinde bulunan öğretmenlerin durumu Bakanlık yetkililerinin dikkatine getirilmiştir. 21 Haziran 2010’da İsviçre’ye gelen Milli Eğitim Bakanlığı heyeti İsviçre Federal Eğitim Direktörleri Konferansı yetkilileri, Zürih, Basel-Şehir, Vaud ve Cenevre Kantonu Eğitim Birimlerini ziyaret ederek temaslarda bulunmuştur. Ayrıca 24 Haziran 2010 tarihinde Büyükelçiliğimizde düzenlenen toplantıda MEB heyeti İsviçre’de görevli koordinatör öğretmenler ve okul aile birlikleri temsilcileriyle biraraya gelmiştir. Toplantıda, öğrencilerin karşılaştıkları güçlükler ve ihtiyaçlarının yanı sıra, öğretmenlerimizin ihtiyaçları, karşılaştıkları sorunlar ve görevlerini daha iyi yerine getirebilmek için beklentilerini doğrudan Milli Egitim Bakanlığı yetkililerine iletme imkanı sunmuştur. T.C. Bern Büyükelçiliği’nde Eğitim Müşavirliği kadrosu olduğu halde, 05.12.2007 tarihinden bu yana Müşavir ataması yapılamamıştır. Anılan tarihten itibaren öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin sorunlarına Büyükelçiliğimiz mensuplarının özverili çabalarıyla çözüm bulunmaya çalışılmaktadır. Bu çerçevede, yukarıda sıralanan sorunların çözümlenmesi, Türkçe anadili derslerinde verilen notların karnelere geçirilmesi, pilot proje kapsamında Türkçe’nin seçmeli dil dersi olarak müfredata dahil edilmesi ve Türkçe dersleri için tahsis edilen sınıfların ücretsiz kullanıma sunulması gibi konularda ilerleme kaydedilmesi için İsviçre eğitim makamları ile Büyükelçilik düzeyinde temaslar sürdürülmektedir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. T.C. Bern Büyükelçiliği 2064

Sunay AKIN

KÖŞE YAZISI

İsviçre eğitim makamları ile Büyükelçilik düzeyinde temaslarını sürdüren Bern Büyükelçiliği mensupları, eğitimdeki sorunların çözülmesi için özverili bir şekilde çalışmaktadır. Böylesine önemli bir konuda göstermiş oldukları çaba ve hassasiyet için Pusula gazetesi olarak teşekkür ediyor ve Büyükelçiliğimizin eğitim konusunda basına sunduğu önemli açıklamaları okurlarımıza aktarıyoruz.

Antalya Müzesi’nde sergilenen bir kutunun kapağında Myra Başpiskoposu’nun resmi vardır. Bu kutu, bir İtalyan kadın tarafından 1925’te, Bari’den getirilmiştir ve kutuyu değerli kılan da, içinde taşınan kemiklerdir. 1087 yılında, Demre’den çalınan Myra Başpiskoposu’nun beş kemiğinin ait olduğu topraklara, yani Antalya’ya sözünü ettiğimiz kutunun içinde geri getirilmesi Barilileri çok kızdırmıştır. Çünkü kemikler, Bari’de sergilendiği 838 yıl boyunca, İtalya’nın bu kentine hac ziyareti nedeniyle pek çok insan çekmeyi başarmıştır... Ama artık bir rakip vardır karşılarında: Antalya, Demre’de bulunan Myra Başpiskoposu Aziz Nicolaus’un kilisesi!.. MS 6. yüzyılda I. İustinianos altın ve gümüş işlemeli eşyalardan oluşan bir hazineyi Demre’deki kiliseye adak olarak gönderir. Yüzyıl sonra kiliseye saldıran Arap korsanlar hazineyi ele geçirirler. Ne var ki, hazineyle beraber kaçamayacağını anlayan çapulcular, sonradan geri dönüp alma düşüncesiyle hazineyi gizli bir yere gömerler... Hürri Nine adlı bir kadın çoban hazineyi bulduğunda takvim yaprakları 1965’i göstermektedir... Ne var ki, Aziz Nicolaus Kilisesi’nin hazinesi bu sefer başka korsanların, tarihi eser kaçakçılarının eline geçer. Zavallı Noel Baba’nın yalnızca kemikleri değil, ona adanmış hazine de işte bu yüzden dünyaya dağılmış durumdadır. Myra Başpiskoposu Aziz Nicolaus her yılbaşı, çocuklara armağan olarak oyuncak götüren Noel Baba’dan başkası değildir. “Santa Claus” olarak da bilinen bu güzel insan, yoksul kızların çeyizini sağlaması ve çocukları sevmesiyle ünlenmiştir. Tüm dünyanın tanıdığı ve sevdiği en ünlü ihtiyar olan Noel Baba’nın Antalya’da yaşadığını söylerken, elbiselerinin Akdeniz ikliminde giyilecek türden olmadığının da altını çizmeliyiz. Bizim bildiğimiz Noel Baba, rengeyiklerinin çektiği kızağıyla kuzeyden gelen, üşümemek için kırmızı elbisesinin kol ağızlarına ve başlığının etrafına beyaz kürkler diken, ak sakallı bir dede değil midir? Akdeniz ikliminde, mevsim kış da olsa, böylesine kalın bir kıyafetle gezinmek olası değildir. Öyleyse, nedir bu işin sırrı? İskandinav ülkelerinde, kutuplarda yaşayan, torbasında taşıdığı oyuncakları mutlu olsunlar diye çocukların evlerinin kapılarından içeri atan bir adamın öyküsü yıllardır anlatılır durur... Bu masal, göçmenler tarafından Amerika’ya taşınır. İskandinav ülkelerinde, Eskimolardaki gibi evlerin kapıları yukarda olduğu için, öyküde çocuklara armağan dağıtmanın yolu Amerika’da bacaya dönüşür! Kış, insanların yüzlerinin asıldığı ve neredeyse gülmenin unutulduğu sert bir mevsimdir. Amerikalı İlahiyat Profesörü Clement Clarke Moore, kışın da neşeli bir yanının olabileceği düşüncesiyle Noel Baba’yı anlatan şu dizeleri kaleme alır:

Gözleri nasıl da parıldar Gamzeleri ne kadar şen Yanakları güle benzer, burnu ise kiraza Geniş yüzüyle kahkaha attığında Hop hop oynar yuvarlacık göbeği Tombul ve tıknazdır Yaşlı, neşeli bir cin gibi Ve ben onu gördüğümde gülmekten alamam kendimi Hepimizin yakından tanıdığı, biblolarda, balonlarda, hediyelik eşyalarda, oyuncaklarda gördüğümüz Noel Baba, kışa bir gülümseme katmak amacıyla Clement Clarke Moore tarafından yazılan bir şiirden doğmuştur. Yanakları “güle”, burnuysa “kiraza” benzeyen Noel Baba ne Demre’ye, ne de Bari’ye aittir. O, Şiir Cumhuriyeti’nin bir vatandaşıdır!.. Evet, çocukların sevgilisi olan bu sevimli karakter bir şiir kahramanıdır. Noel Baba, rengeyiklerinin çektiği kızağını bir ressama borçludur: Amerikalı ressam Thomas Nast, Moore’un şiirinden etkilenerek Noel Baba’nın resmini yapar ve onu rengeyiklerinin çektiği bir kızağa oturtur. “Tombul ve tıknaz” olan Noel Baba, kahkaha attığında “hop hop” oynayan “yuvarlacık göbeği”yle tüm dünyada tanınmasına neden olan turuna 1930’larda çıkar. Kurumsal renkleri olan kırmızı ve beyazdan Noel Baba’ya bir elbise diken CocaCola, “yaşlı, neşeli bir cin”e benzeyen ve Haddon Sundblom’un çizdiği bu sevimli ihtiyarı, düzenlediği reklam kampanyasının kahramanı olarak tüm dünyaya tanıtır. Yılbaşı kutlamalarının vazgeçilmez bir parçası olan çam ağacı süsleme geleneği de, Aziz Nicolaus gibi Anadolu kökenlidir! Yazılı dinler öncesinde yeni yıl, doğanın yeniden doğuşu olarak kutlanırdı. Günlerin geceye göre daha aydınlık olması, havaların ısınması, toprağın canlanması ve ekin mevsiminin başlaması demekti. Hititler, bu dönemde kutsal saydıkları çam ağaçlarını, içleri yemişler ve tahıllarla dolu küçük torbacıklarla süslerlerdi!.. Anadolu halkının kahramanı Nasrettin Hoca ile Noel Baba arasında bir bağ kurabilir miyiz?.. Kurarız elbette!.. Çocuklar, pazara giden Nasrettin Hoca’dan düdük isterler. Hoca köye geri döndüğünde bir tek çocuğa düdük getirdiği anlaşılır. Çocuklar hayal kırıklığı içinde, “Hani bizim düdüğümüz?” diye sorduklarında şu yanıtı alırlar: “Parayı veren düdüğü çalar...” Noel Baba çocuklara ücretsiz oyuncak taşırken, bizim Nasrettin Hocamız para hesabı yapmaktadır!.. Vay be!.. Yooo!.. Nasrettin Hoca’ya haksızlık yapmamalıyız; Noel Baba yılda bir kez oyuncak taşıyor çocuklara... Bizim Hoca ise haftada en az iki kez çarşıya gidiyordur. Her seferinde, parasını almadığı oyuncaklarla köye dönmeyi, eşeğini satsa başaramaz!.. 2073

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


40

MUTFAK KÖŞESİ

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

Kışa Girerken Tipik İsviçre Yemekleri

İsviçre’de havalar yavaş yavaş soğurken mutfaklarda pişirilen yemekler de buna ayak uyduruyor. Kışın yapılan bazı tipik İsviçre yemekleri ise sadece karınları doyurmakla yetinmiyor, aynı zamanda vücudu ve ruhları da ısıtıyor. İşte, bu yemeklerden bazılarının yapılışlarını Almanca ve Türkçe olarak siz Pusula okurlarının beğenisine sunuyoruz.

Graubünden Arpa Çorbası Bündner Gerstensuppe Malzemeler :

• • • • • •

200 gr. arpa 200 gr. pastırma 2 havuç 1 kereviz 1 pırasa

• 1 su bardağı beyaz şarap

• Tuz, karabiber ve hindistan cevizi

• Tereyağı • maydanoz ve frenk soğanı gibi taze otlar

1.5 litre et suyu

Yapılışı :

Sebzeleri küp şeklinde doğrayın, pastırma ile birlikte tereyağında kızartın. Üzerine beyaz şarabı ilave edin, arpayı katın ve pişirmeye bırakın. Bir saat piştikten sonra; tuz, karabiber ve hindistan cevizini, kıyılmış taze baharatları ilave edin. Eğer isterseniz üzerine biraz kaymak da koyabilirsiniz. Not: Speckwürfeli’yi, pastırma yaptım, bir deneyin bakalım nasıl olacak, ayrıca isterseniz beyaz şarap yerine üzüm suyunu da deneyebilirsiniz.

Zutaten :

• 200 Gramm Rollgerste • 200 Gramm Speckwürfeli

• 2 Rüebli • 1 Stück Knollensellerie • 1 Lauch

• • • • •

1,5 Liter Bouillon 1 Glas Weisswein Salz, Pfeffer und Muskat Butter frische Kräuter wie Petersilie und Schnittlauch

Zubereitung:

Gemüse in Würfel schneiden und mit den Speckwürfeln in etwas Butter anbraten. Mit dem Wein ablöschen, die Bouillon dazugiessen, die Gerste beigeben und aufkochen lassen. Ca. 1 Stunde kochen lassen, würzen mit Salz, Pfeffer und Muskat, vor dem Servieren frische, gehackte Kräuter dazugeben, nach Belieben mit etwas Rahm verfeinern

Elma ‘Rösti’si Apfelrösti Malzemeler :

• Ekmek • elma

• tereyağı • tuz • biraz elma şırası

Zutaten :

• Brot • Äpfel

• Butter • Salz • ein wenig Süssmost

Yapılışı :

Zubereitung:

Elma ‘Rösti’si her zaman sütlü kahve, sosis ve hardal ile servis edilir. Ayrıca, elma röstisi tatlı olarak da hazırlanabilir. Tereyağı içine tuz konmaz, elmalar kuru üzümle birlikte pişirilip, şeker ve tarçın ile servis edilirse güzel bir tatlı olur.

Apfelrösti wird immer mit Würstchen und Senf und mit Milchkaffee serviert. Apfelrösti kann aber auch als Süssspeise zubereitet werden. Hier kommt kein Salz in die Butter. Die Apfelschnitze werden mit einer Handvoll Rosinen gekocht und die Apfelrösti mit Zucker und Zimt bestreut.

Ekmeği, ince ve elma dilimlerine benzer şekilde kesin. Bir tavada tereyağını eritin ve tuzu ilave ettikten sonra ekmekleri bunun içinde hafifçe kızartın. Elmaları soyup dilimleyin, tereyağı içinde hafifçe kızartıp, üzerine elma şırasını ilave edip birkaç dakika pişirin, dilimler pişmeli; ancak yumuşamamalıdır. Kızarmış ekmekleri, elmaları karıştırıp servis yapın.

Das Brot in dünne Schnipsel schneiden, Butter in einer Bratpfanne schmelzen und salzen, das Brot in der salzigen Butter goldgelb und knusprig braten. Äpfel schälen, in Schnitze schneiden und in Butter andünsten, mit Süssmost ablöschen und wenige Minuten kochen, bis die Apfelschnitze gekocht, aber nicht allzu weich sind. Das geröstete Brot und die Apfelschnitze mischen.

Pizzoccheri Pizzoccheri Malzemeler : • Tereyağı • Birkaç adaçayı yaprakları • 1 diş sarımsak • 1 büyük patates, soyulmuş ve küp şeklinde kesilmiş • şeritler halinde 1 küçük

• • • •

yeşil lahana 500 gr. Pizzoccheri 150 gr. rendelenmiş peynir, 150 gr. rendelenmiş Sprinz 100 gr. fırından ekmek kırıntısı

Yapılışı :

Kısık ateşte kaynayan tuzlu suya Pizzoccheri makarnasını, patatesi, yeşil lahanayı atın ve kaynatın. Tereyağlı fırın tepsisine makarnaları dizin, üzerine peynir ve ekmek kırıntılarını serpiştirin. Bir tencerede tereyağını kızartın, adaçayını ve sarımsağı ilave edin, biraz kızartın. Sarımsağı alın, tereyağlı ada çayını ekmek kırıntıları üzerine dökün. 180 derece sıcaklıktaki fırına atıp, 15-20 dakika peynir eriyene ve ekmek kırıntıları gevreyene kadar pişirin. (Sebzelerle birlikte servis yapın.) PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

Zutaten :

• • • •

Butter einige Salbeiblätter 1 Knoblauchzehe 1 grosse Kartoffel, geschält und in Würfel geschnitten

• 1 kleiner Grünkohl in

Zubereitung:

Streifen geschnitten

• 500 Gramm Pizzoccheri • 150 Gramm Bergkäse geraspelt

• 150 Gramm Sprinz geraspelt

• 100 Gramm Paniermehl vom Bäcker

Im siedenden Salzwassser, Pasta, Kartoffelwürfel und Grünkohl al dente kochen. In einer ausgebutterten Gratinform die Pasta lagenweise mit dem Käse hineingeben. Die Pizzoccheri am Schluss mit Paniermehl bestreuen.In einer Pfanne die Butter schmelzen, die Salbeiblätter und die zerquetschte Knoblauchzehe beigeben und sanft andünsten. Knoblauch herausnehmen, die Salbeibutter über das Paniermehl giessen. Im auf 180 Grad vorgeheizten Ofen ca.15-20 Minuten backen, bis der Käse geschmolzen und die Paniermehlkruste knusprig ist.


ahci_tr_ilan_250x350.pdf

1

27.10.2010

11:24

17,9 milyon sık uçan yolcuya göre Dünyanın En İyi Ekonomi Sınıfı İkramı

C

M

Y

CM

MY

CY

K

Dünyanın en prestijli ve güvenilir sivil havacılık örgütü Skytrax, 100 farklı ülkeden 17.9 milyon sık uçan yolcuya dünyanın en iyi yemeğini sunan havayolunu sordu. Cevap: Türk Hava Yolları. 2010 Skytrax Dünyanın En İyi Ekonomi Sınıfı İkram ödülünü aldığımız için gururluyuz. turkishairlines.com | 0848 444 849

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

CMY


42

KÜLTÜR VE SANAT

Aralık/Dezember 2010

www.pusulaswiss.ch

Kunsthaus Zürih, Picasso Sergisi ile 100. Yılını Kutluyor! 1910 yılında Zürih Belediye yönetiminin kararı ile kurulan Zürih şehrinin ünlü sanat kurumu ‘’Kunsthaus Zürih’’, pek çok etkinliğin yanı sıra büyük yankı uyandıran Picasso sergisi ile yüzüncü kuruluş yılını kutladı. Gerek elinde bulundurduğu çok değerli sanat eserleri gerekse de tüm dünyada yankı uyandıran sergileri ile tanınan bu kurum, bir yandan sanatseverlerin desteği bir yandan da devletin sanata verdiği destekle ayakta duruyor. Kunsthaus Zürih’in kuruluşu çok eskilere dayanıyor. 1787 yılında ‘’Künstlergesellschaft’’ adı ile kurulan ‘’Sanatçılar Topluluğu’’ Zürih’te ilk defa sanat eserlerini toplamaya başladı. 1818’de dönemin ünlü ressamı Salomon Gessner’in tablolarını toplamayı başaran bu dernek, ilk defa ününü sınırların dışına taşırmaya başlar. Daha sonra özellikle, İsviçreli sanatçıların eserleri sistemli bir şekilde toplanır. 1847 yılında Villa Tobler olarak bilinen binada ilk defa bu toplanan eserler sergilenmeye başlar. 1852 yılında kurulan ‘’Zürcher Kunstverein’’ ise öncelikle sanat eserlerinin toplanması için gerekli parayı bulmayı hedefler.

Zürih bugünkü sanatevine kavuşur. Bugün 20.000’den fazla üyesi olan Zürcher Kunstgesellschaft Avrupa’nın en büyük sanat kurumu olmaya devam etmektedir.

Zürih Sanatevinin kurulmasına giden gelişme ise 1895 yılında kurulan ‘’Künstlerhaus Zürich’’ olur. Bir sonraki yıl ise her iki dernek Zürcher Kunstgesellschaft adı altında birleşir ve bir sanatevi kurulması için çalışmalara başlar. Zürih Belediyesinin bu amaçla bir arazi tahsisi etmesinin ardından

Ünlü İspanyol ressamın dünyadaki ilk sergisi 1932 yılında Zürich Kunsthaus’ta gerçekleşiyor. O dönem tüm dünyada büyük yankı uyandıran bu sergi, bizzat sanatçının kendi seçtiği eserlerden oluşuyor. Yüzüncü yılını, bu serginin tekrarı ile kutlanması, serginin hem sanatevi açısından önemini

Kunsthaus Zürich kuruluşundan sonra sistemli olarak dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış İsviçreli sanatçıların eserlerini toplamaya başlar. Bu çalışma 2. Dünya Savaşı sonrası hız kazanır ve 1957 yılında bu sayı 450’ye kadar yükselir. Daha sonra başta Fransız sanatçılar olmak üzere Monet gibi ünlü ressamların tabloları sanatevine kazandırılır. Bunu Rodin, Richer, Chagall gibi isimler takip eder. Picasso Sergisi

hem de sanat dünyasında uyandırdığı yankının bir sonucu olarak görülüyor. Bu sergide Picasso, kendi sanat gelişimini Kubizm’den başlayarak Avangard’a oradan Surrealizm’e geçişini anlatıyor. 1932 yılında açılan sergide bizzat bulunan Picasso, yüz tablosu ile sanat dünyasını deyim yerinde ise sallamıştı. Dokuz haftada 34.000 kişi tarafından ziyaret edilen, o döneme kadar en fazla insanın izlediği sergi olmuştu. 2010 yılı sergisi ise 3.5 ay olarak öngörülüyor. İlk sergideki tüm tabloların biraraya getirilmesi ise büyük bir uğraş sonucu olmuş ve bu çaptaki bir sergiyi bir daha görmek neredeyse imkansız. Kunsthaus Zürich, Heimplatz 1, CH-8001 Zürich Tel. +41 (0)44 253 84 84, www. kunsthaus.ch Cumartesi, Pazar, Salı 10.00 18.00 arası, Çarşamba, Perşembe, Cuma 10.00 - 20.00 arası, Giriş 22.- Frank 2043

İsviçre Filmi ‘Sennentuntschi’ Rekora Doymuyor Ekim ayı başında gösterime girmesinin hemen ardından üç hafta içinde 100.000 seyirci sınırını aşan Michael Steiner’in başarılı filmi, sadece 2010 yılının değil, tüm zamanların en fazla seyredilen filmi olmaya da aday olarak gösteriliyor. Gerek çekimler sırasında gerekse de gösterime girmeden önce film hakkında çıkan söylentiler, filmin yapımcılarını çok zor durumda bırakmıştı. Haksız olarak devlet desteği aldığı iddiaları, sadece film yapımcısını değil, kültüre destek veren resmi kurumları da zor du-

rumda bırakmıştı. İsviçre’de yakaladığı başarıdan sonra ‘Sennentuntschi’ önümüzdeki aylarda Almanya ve Avusturya’da da gösterime girecek. Bir sanat filmi olmamasına karşın, bu filmin önümüzdeki dönemde pek çok film festivaline katılması da bekleniyor. ‘Sennentuntschi’ aslında bilinen İsviçre filmlerinden çok ayrı bir özellik taşıyor. İsviçre’nin Stefan Spielberg’i olarak da anılan Michael Steiner, bu fantastik filmi kapsamlı bir bütçe ile çekmiş. Film, 1975 yılında İsviçre Alplerindeki ufak bir kasabada, birdenbire ortaya çıkan genç ve güzel bir kızın, köyde neden olduğu olayları anlatıyor. Köyün çok kısa bir zamanda, hiç kimsenin tahmin bile etmeyeceği kadar olaylara sahne olması ve hiç beklenmedik bir biçimde hikayenin bitmesi filmi pek çok açıdan ilginç kılıyor. Bir İsviçre Masalı

Deutsche Zusammenfassung. ‹Sennentuntschi› Was für ein Erfolg: Regisseur Michael Steiner (41) jubelt - seine Alpen-Saga «Sennentuntschi» macht den diesjährigen Kinorekord eines Schweizer Films! «Sennentuntschi» knackt heute Sonntag die 100 000-Zuschauer-Grenze. Und das nach nur drei Wochen auf der Leinwand. Und es kommt noch besser: Zurzeit wird «Sennentuntschi» auf Hochdeutsch synchronisiert - der Film soll auch in Deutschland und Österreich in die Kinos kommen.

Film, konusunu bir İsviçre masalından almış. Alp dağlarında yaşayan köylü gençler, zaman geçirmek için kendilerine samandan, genç bir kız büyüklüğünde bir oyuncak yaparlar. Gençler, bu oyuncağa yemek yedirmek ve kendileriyle konuşmasını isterler. Bir gün bu oyuncak, birdenbire canlanır ve gençlerden intikamını alır. Bu masal, değişik biçimlerde de olsa Avusturya ve Almanya Alplerindeki köylerinde de anlatılır. Bir oyuncak bebeğin canlanması, ayrıca mitolojilerde de vardır. Günlük sıkıcı yaşamı renklendirmek için kurulan fantazilerden biri olarak kabul edilir. Söz konusu film, bu masalı alarak bir korku-fantazi hikayesi yapıyor. Film

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

ayrıca, bu masalın ötesinde, günümüzde küçücük bir köyde gizlenen pek çok toplumsal gerçekleri de yansıtıyor. Film, sinema eleştirmenleri tarafından genel olarak olumlu karşılandı. Hatta bazı eleştirmenler, ‘’film en az iki sefer izlenmelidir’’, dediler. Ayrıca, hükümetin kültürel çalışmaları destekleme politikasının, ticari alanlara da kaymasıyla sanat dünyasında yeni bir tartışma yarattı. 2028 Kaynak: http://www.sennentuntschi.com


43

PSİKOLOJİ www.pusulaswiss.ch

Aralık/Dezember 2010

Çocuklarda Kardeş Kıskançlığı Kıskançlık, sevilen birinin başkası ile paylaşılmasına katlanamama durumudur. Kıskançlığın içgüdüsel, yani doğuştan getirdiğimiz genlerimize şifrelenmiş olduğu ileri sürülmektedir. Yaşamın her döneminde görülebilir; ancak çocuklukta biraz daha yoğun yaşanabilir. Bu duyguyla ilk tanışma iki yaş civarındadır. Doğal, evrensel ve insanı oldukça mutsuz eden bir duygudur. Önemli olan ne boyutta yaşandığıdır. Çocuk, herkesin kendisinden daha iyi olduğunu ve kendisinin herkesten daha az sevildiğini düşünmeye başlar. Özellikle, küçük çocuklarda yeni doğan kardeşi kıskanma kimi zaman yaşamı etkileyecek ve davranış bozukluğuna neden olacak derecede yoğun yaşanabilen bir duygu olabilmekte ve yardım gerektiren bir hal alabilmektedir. Kıskançlığın belirtileri: Çocuk o güne kadar evde kendisi ilgi ve sevgi odağıyken birden ikinci plana itilmiş gibidir. Artık, annesinin, babasının ve diğer yakınlarının sevgi ve ilgisini kardeşiyle paylaşmak durumundadır. Sevilmediği düşüncesiyle anneden tamamen uzaklaşır, içe kapanır, yemek yememeye ve zayıflamaya başlayabilir. Kabus gördüklerini, çişlerinin geldiğini bahane ederek ilgiyi kendi üzerlerine çekmeye çalışırlar. Altını ıslatma, parmak emme gibi davranışlarla önceki gelişim evresine gerileme görülebilir. Hem gün içinde hem de geceleri aşırı sinirli olurlar. Huzursuz bir görünümleri vardır, sakinleşmekte zorlanır ve kimi zaman çevrelerindeki insanlara öfkeli davranabilirler. Kendine ya da eşyalara yönelik saldırgan davranışlarda bulunabilirler. Evden ayrılmayı reddetmeyle birlikte (Örn: okula gitmek istememe) baş ağrısı, mide bulantısı gibi psikosomatik belirtiler, (emin olmak için fiziki muayene yaptırılmalıdır) huzursuzluk, isteksizlik ve diğer stres belirtileri sık sık gözlenebilir. Yeni bir kardeşin doğumu çocukta ilgi ve koruyuculuk, sıkıntı ve kıskançlık gibi çelişkili duygular yaşanmasına neden olur. Artık, eskisi kadar sevilmeyeceği korkusu daha anne hamileyken başlayabilir. Son aylarda annenin yorgun, isteksiz ve yeni gelecek kardeşin hazırlıkları ile uğraşıyor olması çocuğun huysuzlaşıp, anneden ayrılmak istememesine neden olabilir. Bazı çocuklar kıskançlık duygularını açıkça ortaya koyarak kardeşine vurma, onun oyuncağını kırma, “ondan nefret ediyorum” deme gibi davranışlar gösterirken bazıları da bu duygularını bastırır ve aşırı sevgi gösterir, bu davranışın altında çoğu zaman anababanın sevgisini kaybetme, tepki görme korkusu yatar. Anne babaya sık sık onu sevip sevmediklerini sorma ve sevgilerinden bir türlü emin olamama gibi duygular yaşanabilir. Öneriler: Kardeşi doğmadan önce ona anlayabileceği bir dilde aileye yeni bir üyenin geleceği, evdeki ortamın her zamankinden daha heyecanlı ve karışık olabileceği; örneğin eve sık sık misafirlerin gelip gideceği, annenin hem yorgun olacağı hem de bebekle daha çok vakit geçirmek zorunda kalacağı, çünkü küçük bir bebeğin gereksinimleri olduğu; ama

aynı şeylerin o doğduğunda da yaşandığı ve her şeyin zamanla tekrar düzene gireceği anlatılabilir. Böylece çocuk, psikolojik olarak daha hazırlıklı olacaktır. Bunları anlatmak için son ana kadar beklenmemelidir. Öncelikle rahatlayın, çocuklar etraflarındaki yetişkinlerin davranışlarından etkilenirler. Çocuğa somutlaştıramayacağı sözler söylemeyin. “Sakın endişelenme seni de bebek kadar seveceğiz” cümlesi iyi niyetli olsa da çocuğun anne babanın sevgisi için kardeşle yarışmasına yol açar. Hamilelik döneminde babası ya da başka bir aile üyesi (anneanne, babaanne) büyük çocuğun bakımıyla ilgili yemek yedirme, banyo yaptırma, uyutma gibi işlere başlayabilir. Böylece ann,e hastanedeyken ya da bebekle meşgulken çocuk kendini ihmal edilmiş hissetmez ve yaşantısının değiştiği fikrine kapılmaz. Anne baba aralarında iş bölümü yaparak, anne yeni bebekle ilgilenirken babanın diğer çocukla ilgilenmesi çocukta kendisiyle de ilgilenildiğini hissetmesini sağlar. Anne babanın çocuğa ‘’kardeşin doğdu; ama senin dünyanda değişen bir şey yok, sana olan sevgimizde bir azalma yok’’ mesajını, sadece sözcüklerle değil davranışlarla da iletmelidirler. Bu da; ancak çocuğa zaman ayırmaya devam ederek onunla konuşarak, onunla ortak faaliyetlere girerek ve ona sorumluluk vererek olur. Kıskanan çocukla mümkün olduğunca nitelikli zaman geçirilmeye çalışılmalı, daha önce yapmaktan hoşlandığı alışkanlıklarını gerçekleştirmesine olanak verilmelidir. Yeni gelen kardeşle birlikte önceden gerçekleşen oyun parkına gitme, akşam yemeğinden sonra hikaye okuma gibi etkinlikler birdenbire son bulmamalıdır. Bu sayede çocuk statü kaybına uğramadığını farkederek özgüvenini yitirmeyecektir.  Yeni doğan bebeğe aşırı sevgi gösterisinde bulunmak yerine, var olan sevgiyi ilk andan itibaren paylaştırabilmeyi hedeflemek daha doğru olacaktır. En iyi niyetli misafirler bile sadece bebekle ilgilenip büyük çocuğu unutma eğilimi içindedirler. Yakınların yalnızca bebekle ilgilenmemelerini, büyük çocuğa da alışık olduğu tarzda ilgi ve sevgi göstermelerini söylemek, “Kardeşin doğunca senin pabucun dama atıldı” gibi sözler söylememeleri konusunda uyarmak işe yarayacaktır.

 Bebek için söylenen “Ne kadar yaramaz, sürekli ağlıyor ve beni yoruyor; oysa ben seni daha çok seviyorum” gibi bir cümle çocuk tarafından inandırıcı bulunmayıp, tam tersine onu kandırmayı istediğiniz inancı verebilir. Bu da en başta çocuğun size olan güvenini zedeleyecektir. Bebeğe sürekli “bebek” demek yerine doğrudan adını söylemeye başlamak bebeğin bir nesne değil de canlı bir varlık olduğunu anımsatacaktır. Bebeğe, “benim” değil “bizim” diye başlayarak hitap etmek ve “Sessiz ol, kardeşin uyuyor” gibi sözlerle çocuğun yaşantısını bebeğe göre ayarlamak kıskançlığı tırmandıracaktır. Aşırı kaygı içeren tavırlarla çocuğu bebekten uzaklaştırmaya çalışmak, yapılabilecek en büyük hatalardan biri olacaktır. Kıskanmasın diye, çocuğa aşırı hoşgörü göstermek durumu kötüleştirecektir. Örneğin; önceden yalnız yatan çocuğun anne babasıyla yatmasına izin verilmemelidir. Çocuğa kıskanmasın diye gösterilen aşırı ilgi, bu seferde kardeşinin onu kıskanmasına neden olabilir. Bebeğe zarar vermesine izin verilmeyeceği kesin bir dille anlatılmalıdır. Çocuk, kardeşinin canını yaktıysa, görünüşte çok kötü olan bu davranışın gerçekte bebeğe zarar vermek için değil, bir parça düşmanlık içeren bir incelemeden başka bir şey olmadığını bilin. Burada önemli olan aşırı tepki göstermemek, kibarca reaksiyon gösterip sinirlenmeden (yoksa sizi sinirlendirmek için bu davranışı tekrarlayabilir) uyarıda bulunmaktır. Çocuk, mesajı alsa da almasa da iki kardeşi yalnız bırakmamak doğru olacaktır. (Beş yaşına gelene kadar çocuklar zarar verip vermediklerini kavrayamazlar.) Kardeşe yönelik olumsuz duyguları reddedip, önemsememek yerine, onları kabul edip, tanımaya çalışın; “Anne, hep bebekle ilgileniyorsun”,”Hiç de değil, daha biraz önce sana kitap okumadım mı?” demek yerine “Bebeğe bu kadar zaman ayırmam pek hoşuna gitmiyor” diyerek “Hayır, hiç hoşuma gitmiyor” diyerek duygularını ifade etmesini sağlayabilirsiniz. Kardeşler arasındaki karşılaştırmalardan kaçının. Ancak, çocuğunda bir zamanlar küçük bir bebek olduğu, aynı bakım ve özenin kendisine de gösterildiği çocuğa anlatılabilir. Çocuğun küçülmüş giysileri, bebeklik fotoğrafları gösterilerek, o bebekken yaşanan

anılardan ve onun sevimli hallerinden bahsedilerek kendini daha iyi hissetmesi sağlanabilir. Kardeşiyle ilgili karışık duyguları olan çocukların konu edildiği öyküler anlatmak, anne ya da babanın kendi kardeşiyle ilgili ilk hislerini paylaşması, çocuğun duygularını anlaması ve ifade etmesinde fayda sağlayabilir. Kardeşini sevmek zorunda olduğu söylenmemeli, “Sen artık ablasın” diyerek, yaşının üzerinde olgunluk bekleyip onun da hala çocuk olduğu unutulmamalıdır. Bebeğin gelişiyle birlikte 4-5 yaşlarındaki çocuğu anaokuluna göndermek doğru değildir. Bu durum kardeş kıskançlığını körüklediği gibi çocukta okul sendromunun gelişmesine ve çocuğun içine kapanık ya da saldırgan olmasına yol açabilir. Sevginizin eşit olduğunu göstermeye çalışmak yerine; her çocuğa, birbirinden ayrı olarak, sadece kendisine özel bir sevgi duyulduğunu göstermek daha doğru olacaktır. Her şeyin eşit olmasına değil, adil olmasına çalışılmalıdır. Örneğin, üç kardeşten ortanca çocuğun “Ahmetlere kardeşim gidiyor, ama ben gidemiyorum, bu adil değil” şeklinde gösterdiği tepkiye “Kız kardeşinle geçimsizliği sürdürdüğün ve ona vurduğun için Ahmetlere sadece ağbin gidebilir” biçiminde bir yaklaşım uygun olabilir. Kardeşinin giyebileceği, ona küçük gelen giysileri ve oynayabileceği oyuncakları beraber ayırmak işe yarayabilir; fakat vermek istemediği şeyler konusunda zorlanmamalıdır. Ailenin bütün olduğu duygusu herkes tarafından hissedilmelidir. Bunun için bütün ailenin birlikte yapabileceği, gezinti, piknik, alışveriş, film izleme gibi etkinliklere yer verilmelidir.

duğu her fırsatta birebir iletişime geçerse, birlikte ortak faaliyetlerde bulunurlarsa, çocuğa kardeşiyle ilgili ve evle ilgili küçük sorumluluklar verilirse çocuk kendini hala güvende ve hala sevilen, önem verilen bir kişi olarak hissedecektir. Kardeşler arasında kıskançlık hissettiğinizde onları birbirinden uzaklaştıracak değil, yakınlaştıracak ortamlar yaratın. Çocukların kavgalarında hakem rolünü almayın. Fiziksel şiddetin olmadığı durumlarda, ana babanın araya girmemesi sorunun çözümünü kolaylaştırır. Dikkatinizi hemen, sorun çıkaran çocuğa yönetmek yerine, zarar gören çocukla ilgilenmek, kardeşi “mağdur, ezilen” olarak nitelendirmemek gerekir.  ‘’Kim başlattı’’ sorusunu sormaktan kaçınılmalıdır. Çünkü, olayı kimin başlattığını öğrenmeye çalışmak çocukların birbirini suçlamasına neden olur. Her bir çocuğun kavganın çıkmasında aynı derecede suçlu olmasından yola çıkarak sonuçlarına eşit şekilde katlanmaları sağlanmalıdır.  Çocukların kavga etmelerine mümkün olduğunca izin verilmemelidir. Çünkü, çocuklar kavga ettikçe deneyim kazanırlar. Kavga ettiklerinde de seçenekler sunulabilir yada iyi geçinme kuralları koyulabilir. Kardeş çatışmasına engel olmanın tek yolu tek çocuk sahibi olmaktır. Çünkü, iki yada daha çok çocuğun aynı ortamı paylaşması kaçınılmaz olarak çatışma yaratır. Kardeşler arasındaki kıskançlık ve geçimsizlik ne kadar yoğun olursa olsun birbirlerinden ayrı kaldıklarında birbirlerini çok özlerler. Bu durum, ilişkilerinin bazen çok bozuk olduğunu düşünseniz de aslında birbirlerini çok sevdiklerini açıklar. 2034

Anne-baba çocukla mümkün ol-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


44

ÇOCUK SAYFASI

Aralık/Dezember 2010

Rüzgar Gülü Yapalım Malzemeler: - Resim kağıdı - 25-30 cm’lik bayrak çıtası - 2 adet yuvarlak boncuk - Çekiç - Makas - Cam çivisi - Pastel boya, sulu boya, gazlı kalemler

www.pusulaswiss.ch Penguenlerin Buzları Erimesin; Doğa Kurtaranlar Kitap dünyasından

Yapılışı: Resim kağıdı, kare şeklinde katlanarak, fazlası kesilir. Elde edilen karenin diğer iki köşesi de üst üste konularak katlanır. Köşelerden oluşan dört çizginin üzerinden orta noktaya doğru makasla kesilir. Kağıt, istenilen şekillerde boyanır, desenler çizilir. Ardından bayrak çıtası da istenilen şekilde boyanır. Boyama bittikten sonra kağıt, köşelerinden ortaya doğru katlanır. Çiviye, önce boncuk takılır. Ardından boyamış olduğumuz kağıdın dört köşesinde teker teker çivinin ucu batırılır ve kağıdın ortasından geçirilir. Pervane biçimi elde edildikten sonra çivini ucuna bir boncuk daha takılır. Küçük bir çekiçle pervanenin iğnesi sopaya tutturulur. Boncuklar, pervanenin dönmesini kolaylaştırır.

Kathryn Lamb / Hayy Kitap

Lola ve Evie dünyanın haline çok üzülüyor ve doğayı kurtarmaya çalışıyorlar. Küresel ısınma, su ve enerji israfı, nesli tükenen hayvanlar, organik olmayan yiyecekler, geri dönüştürülemeyen çöpler... Bu uzayıp giden korkutucu liste onları gerçekten çok endişelendiriyor. Sıcak mı sıcak, bunaltıcı bir günde bahçelerinde bir penguen bulunca endişeleri daha çok artıyor. Yoksa küresel

ısınma yüzünden buzlar tamamen eridi ve penguenler kendilerine yeni bir ev aramaya mı başladı? Neyse ki durum o kadar da vahim değil. Meğer bu tatlı penguen, nesli tükenmek üzere olan bitkiler, kuşlar ve küçük hayvanların yaşadığı Ekoloji Parkı’ndan kaçırılmış. Peki bir pengueni kim ve neden kaçırır? Bu, kötü bir planın parçası olabilir mi? Doğa-Kurtaranlar iş başında! Bu işin sırrını çözmeye kararlılar... 1947

Farklı Olanı Bul

İki resim arasındaki 10 farkı bulmak için 5 dakika süreniz var! 2035

FIKRA

2033

Nasreddin Hoca Fıkrası

Tekerlemeler- 2 OYUN • Oooo..... • İğne battı, • Canımı yaktı, • Tombul kuş, arabaya koş, • Arabanın tekeri, • İstanbul’un şekeri, • Hop hop altın top, • Bundan başka oyun yok. TAVUK • Pazara gidelim, • Bir tavuk alalım, • Pazara gidip, • Bir tavuk alıp ne yapalım? • Gıt gıdak diyelim. • Happur huppur, • Happur, huppur yiyelim. 1946

Sen de Haklısın! Nasreddin Hoca’nın kadılık yaptığını bilmeyen yoktur, herhalde.

Dünya Masalları

Dünya Masalları / Çirkin Ördek Yavrusu Anne ördek, sabırla yumurtalarının kırılmasını bekliyordu. Vakit tamamlanınca ördek yavruları yumurtalarından çıkmaya başladılar. Fakat, en son ve en büyük yumurta bir türlü kırılmıyordu. Sonunda yumurtanın beyaz kabuğu çatladı. Diğerlerinden daha gri ve farklı olan ördek yavrusunun küçük kafası göründü. Anne ördek, yeni doğan yavruya bakarak; “Umarım değişir...” dedi, şevkatle. Zaman ilerliyordu; ama ördek yavrusunun rengi hala griydi. Kümesin bütün hayvanları onunla alay ediyorlar, ona “çirkin ördek yavrusu” diye sesleniyorlardı. Zavallı yavru, o kadar mutsuzdu ki sonunda uzaklara gitmeye karar verdi. Gün boyunca yürüdü, gece olunca ise çok yorulmuştu. Mola verdi. Bir yanda açlık, bir yanda korku...Ama yapabileceği hiç birşey olmadığından derin bir uykuya dalmakta gecikmedi.

Geçen Ayın Çözümü

Ertesi sabah su sesleriyle gözlerini açtı. Geceyi yaban ördeklerinin çılgınca eğlendiği küçük bir göl kıyısında geçirdiğini anladı. Bu gürültücü arkadaşlarına kendini tanıtmaya hazırlanıyordu. Birden bir tüfek sesi ile irkildi ve hiç zaman kaybetmeden ordan uzaklaştı. Çok geçmemişti ki küçük ördek kendini bir çiftlikte buldu. Çiftliğin sahibi yaşlı kadın, onu doyurdu. Ateşin yanında uyumasına izin verdi. Fakat yavru ördek, bir göl bulabilme umuduyla oradan da uzaklaştı. Günlerce bir göl bulabilmek için rastgele yoluna devam etti. Sonunda bir göl kıyısına ulaştı. Bu arada yanlız başına yaşamayı öğreniyordu, zavallı yavru. Bu göl kıyısında yavru ördek gün geçtikçe büyüyordu. Kendisi farkında olmadan görüntüsü değişiyordu. Geçen kuğuları gördükçe onların asil duruşları ve güzel görünüşlerinden dolayı iç çekiyordu. İlkbaharda bir kuğu sürüsü gölün kıyısına yuva yapmaya geldi. Çirkin ördek yavrusuyla tanışmak için yaklaştılar. Fakat, kendisini bu zarif kuşlarla arkadaşlık etmek için çok çirkin ve kaba buluyordu. Birdenbire suda aksini gördü. O da ne!... Kendisini güzel bir kuğuya dönüşmüş olduğunu farketti. Kuğu sürüsüne katıldı ve ömür boyu mutlu oldu. 2024

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

(Kadı: Eskiden evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanlarına denilirdi.) İşte, o günlerden birinde adamın birisi Hoca Efendi’nin yanına gelir. Adam komşusundan şikayet eder. Nasrettin Hoca’ya derdini anlatır, uzun uzun komşusundan yakınır. Nasreddin Hoca, adamı bir güzel dinledikten sonra ona dönerek: - Haklısın! diyerek, gönderir. Bir süre sonra bu kez adamın hakkında şikayetçi olduğu komşusu Nasreddin Hoca’nın huzuruna çıkagelir. O da az önce gelen komşusundan şikayet eder. Uzun uzadıya derdini Nasreddin Hoca’ya anlatır ve hakkının kendisine verilmesini diler. Nasreddin Hoca bu ikinci adamı da güzelce dinler ve ardından ekler: - Haklısın! diyerek, onu da diğeri gibi yollar. O sırada bu olaylara ve konuşulanlara kulak misafiri olan karısı Hoca’ya şaşar kalır. Karısı, Nasreddin Hoca’ya: - İlahi Hoca Efendi! Sen ne biçim kadısın? Birbirinden şikayetçi olan iki adamın ikisi birden hiç haklı olur mu? diye sorar. Karısının bu sözleri üzerine Nasreddin Hoca, bir süre düşündükten sonra karısına döner ve şöyle der: - Hatun, sen de haklısın! der.


45

GÜLELİM - DÜŞÜNELİM www.pusulaswiss.ch

Aralık/Dezember 2010

‘’Dua Eden Eller’’ On beşinci yüzyılın başlarında, Nurnberg yakınlarında oldukça fakir bir aile yaşardı. On sekiz çocuklu ailenin reisi oldukça mütevazı kazancını çocuklarına yetirmek için günde on sekiz saate yakın çalışırdı. Gerektiğinde konu komşudan yardım da gelirdi.

anlattı. Albrecht, Albert sayesinde hayallerini gerçekleştirmişti. Sonra sözlerini şöyle tamamladı: ‘’Ve şimdi, benim fedakâr kardeşim Albert, sıra senin. Şimdi Nurnberg’e gidip hayallerini gerçekleştirebilirsin. Masraflarını ben karşılayacağım.”

Durer’in o günkü yemekten sonra yaptığı karakalem çalışması kadar ünlü olmadı. Bugün yeryüzünde birçok çalışma masasının üzerini süsleyen, birçok duvarda asılı duran bu resim Durer’le eşleştirildi; hatta Durer’den daha çok bilinir oldu.

On sekiz kardeşten ikisi, Albrecht ve Albert, bu umutsuz durumlarına rağmen, kalplerinde gizliden gizliye bir hayâli büyütürlerdi. Her ikisi de usta bir ressam olmak istiyordu; ama babalarının kendilerini şehirdeki sanat akademisine gönderemeyeceğini gayet iyi biliyorlardı.

Herkesin gözü Albert’e döndü. Albert, oldukça solgun yüzünü yıkayan gözyaşlarını gizlemeye gerek görmeden, başını “hayır, hayır!” anlamında sağa sola sallıyordu. Albert, sonunda kalktı ve gözyaşlarını sildi. Kardeşlerinin, anne ve babasının yüzlerinde gezdirdi gözlerini. İki elini de sağ yanağına yapıştırıp yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya başladı:

Albrecht Durer, kardeşi Albert’in kendisi için gösterdiği feragati resmetmeye niyetlendi. Kardeşinin maden ocağında çalışmaktan eğri büğrü olmuş parmaklarını ve kırış kırış avuçlarını bütün detaylarıyla çizdi. Resimde Albert’in ince parmakları göğe doğru yönelmişti. Avuçların içi sanki gökten bir yağmur bekliyormuşçasına açıktı. Durer, bu çalışmasına basitçe “Eller” adını verdi. Fakat insanlar, böylesine açık avuçlara ve göğe yönelmiş parmaklara her kalbin içini ısıtan bir sırrı doldurdular.

Genç sanatçı mezun olup köyüne döndüğünde, kalabalık ailesi evlerinin verandasında yemekteydi. Uzun sohbetlerin ardından, Albrecht ayağa kalktı, kardeşi Albert’in elinden tutup kendisine yaptığı eşsiz iyiliği

FIKRA Bardak

Delinin biri, bir gün doktoruna gider ve iyileştiğini söyleyerek serbest bırakılmasını ister. Bunun üzerine doktor: - Sana bir soru soracağım doğru bilirsen burdan çıkarsın, der. Deli: - Peki anlaştık sor sorunu, der. Doktor: - Sen, 10 katlı bir binanın

* Tatile Ucak biletleri dahil değildir. Yüksek sezon haricinde geçerlidir.

‘’Ne oldu? Ne istiyorsun?’’ diye sorar: ‘’Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.’’ Adam, gökyüzüne bakar ve cevap verir: ‘’Bunun için mi uyandırdın beni? Baktım işte. Bir sürü yıldız, ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.’’ Karısı tekrar sorar: ‘’Peki bu neyi gösteriyor?’’ Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve cevap verir: ‘’Teolojik olarak, Allah’ın kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum.

Astronomik olarak; galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin 3 olduğunu görüyorum. Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olduğunu görüyorum. Niye sordun bunu bana? Sana neyi gösteriyor? -Necati, çadırımızı çalmışlar!... 2051

tepesine çıksan ben de aşağıda bir bardak su tutsam. Aşağıya atlar mısın, atlamaz mısın? Deli: - Niye atlayayım ben deli miyim? der. Doktor, içinden adamın gerçekten iyileştiğini düşünür. Ve neden? diye sorar. Deli: - Ya bardağı çekersen... diye cevap verir. 2017

Mantık Sorusu

Öğrencinin hocasına sorduğu mantık sorusu: Üniversite son sınıf öğrencisi yazılı sınavından kalınca doğru hocasına gider. -Siz, beni sınıfta bırakarak hayata atılmamı önlüyor ve cezalandırıyorsunuz. İşin bu yanını hiç düşündünüz mü? -Tabii ki, düşündüm. Hocanın görevi bilgiyi ölçmek, yeterli olmayanı sınıfta bırakmak değil mi? der. -İyi... O zaman size bir teklifim var.

Bir soru da ben size soracağım. Doğru cevabı verirseniz, ben kötü notumu kabul edip sınıfta kalacağım. Bilemezseniz, notumu düzeltecek ve sınıfımı geçirteceksiniz. Hocanın keyfi yerinde... Teklifi kabul eder ve öğrenci sorar: -Yasal olup, mantıklı olmayan nedir? Mantıklı olup, yasal olmayan nedir? Ve de ne mantıklı ne de yasal olmayan nedir? diye sorar.

Sonunda sınıfın en iyi öğrencisini çağırır, olayı anlatır ve sorunun yanıtını bilip bilmediğini sorar. Öğrenci, hemen cevap verir: -Siz 65 yaşındasınız ve 23 yaşında bir kadınla evlisiniz. Bu yasal; ama mantıklı değil. Karınızın 25 yaşında bir sevgilisi var. Bu mantıklı; ama yasal değil. Ve siz, karınızın sevgilisini,

İddia gereği öğrencisine iyi not

Bize yazın eğlence köşemizde yayınlayalım ve hep birlikte eğlenelim: eglence@pusulaswiss.ch Hayatınızdaki ilginç ve komik olayları, başkalarına söyleyemediğiniz itiraflarınızı okuyucularımızla paylaşmak istiyorsanız bize yazın.

SUDOKU 4

8 Çengel Bulmacanın çözümünü adresimize yollayarak şansınızı deneyin, Sisus Otel Çeşme’de tatil kazanın!

vererek sınıfı geçirir. Ama aklı da soruda kalır.

sınıfta bırakmanız gerekirken iyi not verip mezun ediyorsunuz. Bu ise ne mantıklı ne de yasal. 2019

Hoca, uzun uzun düşünür; ama cevabı bulamaz.

2

5 7

2

2

9

6 8

7 2

8 5 1

5

4 7

9 6

9 9

5

8

3

8

5 6

3 4

6

9 4 3

ANAHTAR KELİME: İYİ BAYRAMLAR

6

2

1 5

1

1 8

6 3

7

Katılma Adresi: Pusula Gazetesi, Bulmaca köşesi, Bernstr. 88, 8953 Dietikon 11.2010

Adam uyku sersemidir; güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır:

Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum.

3 9 2

SUDOKU VE BULMACA ÇÖZÜMLERİ

Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını uyandırır.

Bu buruk konuşmanın üzerinden 450 yıldan uzun bir süre geçti. Bugüne kadar Albrecht Durer’in yüzlerce portresinin yanı sıra karakalem, suluboya, yağlıboya resimleri dünyanın sayılı müzelerinin duvarlarını süsledi. Fakat bunlar içinde hiçbiri Albrecht

Cengel bulmacamızı çözen bir okurumuza 2 kişilik Sisus Otel Çeşme`de tatil hediye ediyoruz. *

GEÇEN AYIN

Tatillerinin ikinci günü, akşam güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.

Bozuk para yere düştüğünde, Albrecht’in sanatçı olma duası, Albert’in de bir sanatçının en ünlü eserine model olma duası kabul edilmişti. Durer’in “Eller”i, böylece, “Dua Eden Eller” olarak anıldı. 2050

ZOR

Bir sabah fısıltılı dualar eşliğinde yazı tura attılar. Yazı turayı Albrecht kazandı ve Nurnberg’deki sanat akademisinin yolunu tuttu. Albert ise maden ocağının yolunu tuttu. Dört yıl boyunca kardeşine para gönderdi. Albrecht’in karakalem ve yağlıboya resimleri akademide hemen herkeste hayranlık uyandırmıştı. Öyle ki daha mezun olmadan hatırı sayılır paralar kazandı.

“Hayır, kardeşim. Nurnberg’e gidemem. Benim için artık çok geç. Dört yıllık maden işçiliği ellerime neler yapmadı ki! Her parmağım en az bir kere ezilip kırıldı. Son zamanlarda, sağ elimde dayanılmaz romatizma ağrıları da başladı. Bir bardağı bile zor tutuyorum. Nasıl olur da karakalem, yağlıboya çalışırım ki? Parmaklarım fırça tutacak inceliği çoktan kaybetti. Hayır, kardeşim, hayır... Benim için artık çok geç.”

Karıkoca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar.

KOLAY

Günler, geceler süren tartışmalardan sonra iki kardeş ortak bir karar aldılar. Yazı tura atmaya karar verdiler. Yazı turada kaybeden maden ocağında çalışacak, kazandığı ile kazanan kardeşinin sanat akademisindeki masraflarını karşılayacaktı. Sonra da kazanan kardeş, dört yıl sonra mezun olduğunda, ya resimlerini satarak ya da gerekirse madende çalışarak diğer kardeşi okutacaktı.

Bilgi Küpü Koca!

2

4

1 5

İki sudoku bulmacamızdaki her satır, her sütun ve 3x3’lük her kutuya, 1’den 9’a kadar rakamlar yerleştirilecektir. Her satır, her sütun ve 3x3’lük kutu bölümlerinde 1’den 9’a kadar sayılar bir kez kullanılacaktır. PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch

2

Bir soru takısı

Yasaklama

13

Geçit, derbent

Jimnastik ayakkabısı

Satrançta bir taş

Pozitif elektrot

Göz rengi

Avrupa'da bir ülke

1

Gökyüzü

Küçük mağara

2

1

Somali'nin plakası

Fıtır sadakası

Kız evlat

Üvey olmayan

Hoşluk, güzellik

Deniz yeli

Ticaret eşyası Eski bir Türk sazı

Yazım

9

Senaryo taslağı

Güç, kudret

Kayak

Beyaz

Osmanlılarda gece bekçisi

ANAHTAR KELİME

Bir bağlaç

Haberci

İffet, namus

7

Servi ağacı

Vilayet

Roma'nın eski adı

3

Ünlü Osmanlı tarih yazarı

Küçük limon

Katranlı düzgün yol

4

Pamuk veya ipek sicim

Mesafe

5

Kızıl tüylü bir kuş

Sağır (yöresel)

Avuç içi

6

Hitit

Maden parlaklığında kumaş

Kopça

Anahtar

Sodyumun simgesi

Anlatım

Bilimsel niteliği olan

Yumuşak deri

Sebze fidesi

Emayla kaplanmış

Özerklik

Basketbol kalesi

Kiloamper (kısa)

Güreşte bir oyun

Bisiklet ayaklığı

5

İnce yapılı

Sert, katı

7

Kemiklerin yuvarlak ucu

Kâtibiadil

Eş, zevce

İstemsiz kas hareketi

Kısa çizme

Eli açık, cömert

Tembih sözü

Safra

Bebeklerde gaz giderici bitki

Yayımcı

Kendini beğenmiş (alaylı)

Küçük akarsu

Köylü iş yardımlaşması

Titanın simgesi

6

Sıtma ilâcı

Su

8

Antalya'nın bir ilçesi

Topraktan çıkıp büyüyen

Bir tür yarış teknesi

Genişlik

9

10

Arapçada “ben”

12

11

Dolaşma, devir

Tantalın simgesi

Voltamper (kısa)

Basit şekerlerin genel adı

Lokmanruhu

Bir nota

Mukavele

Toprak Mahsulleri Ofisi (kısa)

Açıklama

En kalın erkek sesi

Parça

Süzgeç, kevgir

Tütün sergisi

Kur'an'da sure

İstif edilmiş mal

Fakülte başkanı

3 Romanya'nın plaka işareti

Orman ağacı

Cennet bahçesi

Yankı

12

Hızlı keşif gemisi

Başkasının zararını ödeme

13

At üretilen çiftlik

Yönetici

8

Oksijenin simgesi

Bir soru sözü

Kolay karşıtı

Hayvan yiyeceği

Voltamper (kısa)

Anlamlı işaret Lenf düğümü iltihabı

Bir nota

Jeneratör, üreteç

Süs ve gösteriş

10

Takunya

Hasır otu

Yeşil abanoz

Sigaradaki sağlığa zararlı madde

4

Arıtımevi

Çökelek

Bir renk

Aynı biçimde, sürekli

Örnek, kalıp

Kur'an'ın 6. suresi

Kalsiyumun simgesi

İşçi

11

Menteşe

Aralık/Dezember 2010

Koç burcu

Papağan

Üstteki aktris

Soy

Tavır, davranış

Akdeniz anemisi

Ülkemizin simgesi

Yat limanı

Adak

Yardım

Uzay

Gömü

Kekemelik

Yer fıstığı

Alttaki şarkıcı

Çengel Bulmaca

46 BULMACA

www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2010 - www.pusulaswiss.ch



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.