DÖRT MEVSİM TARIM Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü
Yıl:5 Sayı:9 Nisan - Mayıs - Haziran 2012
Elmalı
Seracılığın yeni adresi Bakan Mehdi Eker; “Expo bizim için çok önemli”
D繹rt Mevsim Tar覺m
1
2
Dört Mevsim Tarım
Örnek Proje Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı, Cumhuriyet tarihimizin çok güzel bir projesine ortak imza atarak, uygulamaya koydular. Gelişme çağındaki çocuklarımızı süt ile buluşturarak, onların fiziksel ve zihinsel yönden daha sağlıklı, daha yaratıcı ve yetenekli olmalarını sağlamak için Okul Sütü Programını başlattılar. Bu proje desteklenmesi gereken bir çalışma. Okul Sütü Programı ile ilköğretim okulu öğrencilerinin dengeli beslenme suretiyle gelişme oranlarının artırılması ve mevsimsel süt arzı fazlalığının değerlendirilerek üretimde istikrarın sağlanması amaçlanmaktadır.
lunda, 182.714 öğrenciye süt dağıtımıyla gerçekleştirilecektir.
Okul Sütü Programı 2012 yılı içinde ana sınıfından beşinci sınıfa kadar ilköğretim öğrencilerini kapsamakta olup bu proje ile ülke genelinde 32 bin 574 okulda dağıtılacak olan UHT süt, 7 milyon 200 bin öğrenciye 200 mililitrelik kutular halinde ulaştırılacaktır. İlimizde ise Okul Sütü Programı 632 ilköğretim oku-
Doğada yaşayan tüm memeli hayvanlar ve insanların dünyaya geldikleri anda karşılaştıkları ilk yiyecek ve içecek süttür. Yaşamaları ve gelişmeleri için ihtiyaçları olan tüm besin elementlerini, ebeveynden gelecek genetik karakterlerini ve bağışıklık sistemlerinin gelişmesini anne sütüne borçludurlar. Süt insanların sağ-
Program çerçevesinde dağıtılan sütlerin tamamı UHT süt niteliğindedir. UHT süt en az 135 ˚C`de 2-4 saniye arası, uygun zaman ve sıcaklık kombinasyonunda kısa süreli akış altında uygulanan ısıl işlemdir. Bu işlem sonucunda süt oda sıcaklığında saklanabilen steril bir ürün haline gelmiştir ve bünyesinde normal depolama şartlarında bozulmaya neden olacak tüm mikroorganizmalar ve sporları yok edilmiştir. UHT İçme Sütü; oda koşullarında uzun süre saklanabilir, soğuk zincir gerektirmez ve uzak mesafelere sevki kolaydır.
lıklı ve dengeli beslenebilmeleri için hayati öneme sahip hayvansal proteinlerin başlıca kaynaklarından birisidir. Süt proteini hücre ve dokuların oluşmasında yıpranan kısımların onarılmasında rol oynayarak büyüme ve gelişmeyi, daha ileriki yaşlarda ise hücre yenilenmesini sağlar. Saç ve tırnakların oluşumunda önemli rol oynar. Kasların işlevlerini yerine getirmesine yardım eder. Soyut düşünme, kavramlaştırma, genelleme, problem çözme gibi zihinsel faaliyetler açısından büyük önem taşır. Sütün içindeki minerallerin en önemlisi olan kalsiyum ise, çocuklarda kemik ve dişlerin gelişimini önemli ölçüde etkiler. İnsan sağlığı açısından bu kadar önemli olan kalsiyumun süt ve süt ürünleri tüketilmeden doğal yolla alınması çok zordur. Süt sağlıklı ve dengeli beslenme açısından vazgeçilmez olan vitaminlerin birçoğunu içerir. Yaşamsal amino asitleri içeren yüksek değerli süt proteini, yağ asitlerini içeren süt yağı, bir çok mineral madde ve vitamini ile süt, doğanın harika bir gıdası olarak
Dört Mevsim Tarım
kabul edilir. Sütün besin öğesi içeriği elde edildiği hayvan türüne göre farklılık göstermektedir. Ortalama % 88’i su olan inek sütü 100’den fazla farklı bileşen içermektedir. Süt ve süt ürünleri; protein, kalsiyum, fosfor, A vitamini, bazı B vitaminleri (özellikle riboflavin, B12 ) için iyi bir kaynaktır. Süt sadece çocukların değil hamile kadınların ve kemik erimesi olan insanların da temel besini ve tedavi kaynağıdır. Özellikle yaz aylarında alınacak bir bardak soğuk süt serinlemek için insanlara verilecek en güzel ikramlardan biridir.
Sağlıklı bireylerin yeterli ve dengeli beslenmesi için tüketilmesi önerilen süt miktarı yaş, cinsiyet ve fizyolojik duruma (büyüme ve gelişme dönemi, gebelik, emziklilik, yaşlılık) göre değişiklik göstermektedir. Ulusal Süt ve Süt Ürünleri Konseyi’nin yayınladığı Beslenme Rehberi’nde 2-4 porsiyon (bir porsiyon: bir orta boy su bardağı 200 ml) ve Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi’nde yetişkin bireylerin 2 porsiyon, çocuklar, adölesan dönemi gençler, gebe ve emzikli kadınlarla menopoz sonrası kadınların 3-4 porsiyon tüketmeleri önerilmektedir.
Okul sütü programı aslında yeteri kadar süt içmediğimizin, vücudumuzda laktoz enzimi eksikliğinin de bir göstergesi oldu. Kişi başı süt tüketimimiz 24 kg civarında, AB ülkelerinde ise 94 Kg. Bu ve benzeri projelerin bugüne kadar uygulanmamasının sonucunu bugün yaşıyoruz. Çocuklarımızın gazlı ve kolalı içeceklere olan alışkanlığı ve bağımlılığı ile doğal besinlere ne kadar uzak kaldığımızın bir göstergesi bu sonuç.
Her yaş grubu için son derece önemli bir besin maddesi olan sütün geleceğimiz olan çocuklara ulaştırılmasına katkı sağlayan Okul Sütü Programı son derece önemli ve yerinde bir projedir. Daha sağlıklı nesiller için bu önemli besini sizler de tüketmeye özen gösterin ama mutlaka sağlıklı ve güvenilir ürünleri tercih edin.
Bedrullah Erçin İl Müdür V.
3
4
Dört Mevsim Tarım
Antalya Valiliği İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü adına İmtiyaz Sahibi Bedrullah ERÇİN İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Yayın Editörü Derya BİLGİN - Gürsel CİNGÖZ Basın ve Halkla İlişkiler Birimi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet YORAN YAYIN KURULU Ahmet UYMAZ İl Müdür Yardımcısı Ali Ulvi BÜYÜKSOY Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü İzzet KAŞ Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürü Kadri BİLİCİ Hayvan Sağlığı, Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürü Mehmet ŞEN Bitkisel Üretim ve Sağlığı Şube Müdürü Remzi TÜLÜ İdari Mali İşler Şube Müdürü Salih TOROS Tarımsal Alt yapı ve Arazi Değerlendirme Şube Müdürü Veysel ÇELİK Gıda ve Yem Şube Müdürü DANIŞMA KURULU Prof.Dr.Osman KARAGÜZEL Akdeniz Üni.Ziraat Fak.Dekanı Doç.Dr. Yılmaz EMRE Akdeniz Su Ürünleri Arşt. Ürt. Eğt. Enst. Md. Dr.Abdullah Ünlü Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitü Müdür V. Çetin Osman BUDAK Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
YAPIM / PRODUCTION
Ali ÇANDIR Antalya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Faruk KURNAZ İl Kontrol Laboratuvar Müdürü M.Uğur AKA Zirai Karantina Müdürü
Ajans Başkanı Özer KESTANE
Mustafa SATICI Antalya İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı
Yayın Koordinatörü Sibel HEKİMOĞLU
Halil ORDU Ziraat Odası Başkanı
Grafik Tasarım Sibel KAŞIKÇI Neslihan EDİZ
YAYINA HAZIRLIK GRUBU Handan ÖZKAN Selma COŞGUN Reyhan ÇALIK Abdi TÜRKER Serpil KOZAN Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Vatan Bulvarı Sedir Mahallesi Tarım Kampüsü ANTALYA Tel : 0242 345 28 20 (3 Hat) Fax : 0242 346 67 80 www.antalya-tarim.gov.tr Dergimizde yayınlanan yazılar kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Yayınlanan makalelerin kaynaklarına İl Müdürlüğünden ulaşılabilir.
Haber Merkezi Özgür ÖNDER (Antalya Temsilcisi) Derya ŞAHİN Süleyman DUMAN Serap GÜZELCAN Kapak Fotoğrafı: Erden CANTÜRK 3.Tarım ve İnsan Konulu Ulusal Fotoğraf Yarışması
REKLAM / ADVERTISING Reklam Koordinatörü Derya ÇOLAK Müşteri Temsilcileri İrfan IŞIK - Hakan KÜL Dilem ŞANLI Muhasebe Dila Emral AYDIN
Renkli Kalem Medya Grubu Antalya Temsilciliği Elmalı Mahallesi Hükümet Caddesi Sıdıka İş Merkezi Kat:2 No:18 Muratpaşa / ANTALYA 0242.242 03 05 www.renklikalem.com.tr e-posta:bilgi@renklikalem.com.tr Yayın Türü: Süreli Yerel Baskı Yeri : Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı İşl. San ve Tic.Ltd.Şti Tel: 0 232 433 33 55 Baskı Tarihi: 03.07.2012
Dört Mevsim Tarım
5
İÇİNDEKİLER 14
Antalya Tanıtım Filmi Görücüye Çıktı
16
78. Anadolu Sohbetleri Antalya’da yapıldı
18
Uluslararası Un Kongresi
21
Stratejik Plan Lansman Toplantısı
28
Gen Kaynaklarını Korumak
32
Mera ve yaylaklarda otlatma mevsimi
36
Okul Sütündeki Gerçekler
40
Gıda Güvenliği Eylem Kurulu
48
Şarabın Anavatanı Elmalı’dan Bir Dünya Markası Doğuyor
54
2012’de tarıma 41,7 milyon lira ödenek
56
Baraj ve göletlerde kültür balıkçılığı
70
Dondurma yediğinizden emin misiniz?
72
İlk EXPO Organizasyonumuz ‘’EXPO 2016 Antalya’’
84
Seracılığın yeni adresi Elmalı
98
Otelleri için kurduğu Rani Çiftliği ile kaliteyi yükseltti
110
Eski Elmalı Evleriyle Geçmişe Tatlı Bir Esinti
6
Dört Mevsim Tarım
Venlo’da Türk bahçesi…
A
ntalya’da 2016 yılında yapılacak botanik temalı Expo’nun 2012 yılı etkinliği, Hollanda Venlo’nun ev sahipliğinde gerçekleşiyor. Venlo’da düzenlenen Floriade Expo 2012 Sergisi’nde yer alan Türk bahçesinin açılışı, 19 Nisan 2012 tarihinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından yapıldı. Türk bahçesinin açılışına, aralarında
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ile milletvekillerinin de bulunduğu 150 kişilik Antalya heyeti de katıldı. Kraliçe Beatrix, Türk bahçesine hayran kaldı. Orta Anadolu Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Osman Bağdatlıoğlu tarafından Cumhurbaşkanı Gül ve Kraliçe Beatrix’e, Antalya’daki EXPO 2016 ile ilgili sunum yapıldı.
D繹rt Mevsim Tar覺m
7
8
Dört Mevsim Tarım
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
yeni binası hizmete açıldı Açılış törenine katılan Başbakan Erdoğan, ‘’Bakanlığımız kendine ait hizmet binasıyla bundan böyle ülkemizin gıda ve tarım üretimi ve denetiminde inşallah bölgede ve dünyada çok farklı yerini alacaktır’’ dedi.
G
ıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yeni binası, törenle hizmete açıldı. Törene, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız katıldı. Törende konuşan Başbakan Erdoğan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının tarihinde ilk defa kendisine ait bir hizmet binasına kavuştuğunu belirterek, ‘’Bakanlığımız kendine ait hizmet binasıyla bundan böyle ülkemizin gıda ve tarım üretimi ve denetiminde inşallah bölgede ve dünyada çok farklı yerini alacaktır’’ dedi. ‘’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’’ inancıyla sağlıklı gıda ve ürün noktasında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının çok farklı imkan ve teknolojiyle hizmetlerini sürdürdüğünü ifade eden Başbakan Erdoğan, ‘’Bakanlığımızın bundan sonraki süreçte sivil toplum kuruluşlarıyla el birliği içerisinde inşallah insanımızın sağlıklı geleceğine çok daha güçlü adımlar atacağı müjdesini verebilirim’’ şeklinde konuştu. Yeni hizmet binasının
üretici ve tüketici birliği için hayırlı olmasını dileyen Başbakan Erdoğan; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ile kurdelayı kesti.
nı Erdoğan Bayraktar’a yeni hizmet binasını gezdirdi. Bakan Eker, basına kapalı gerçekleşen gezi sırasında Başbakan Erdoğan’a yurdun çeşitli bölgelerinden gelen sebze tohumları ile “Tarım ve İnsan” konulu fotoğraf yarışmasında dereceye giren fotoğraflar hediye etti.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, bina açılışının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile Çevre ve Şehircilik Baka-
Bu gezinin ardından, Başbakan Erdoğan, bakanlar ile birlikte binanın bahçesine ağaç dikti. Başbakan Erdoğan, ağacın dikimi sırasında, ‘’Bu güzel mavi ladin hayırlı olsun’’ temennisiyle ilk toprağı attı.
D繹rt Mevsim Tar覺m
9
10 Dört Mevsim Tarım
Bakan Eker;
“Expo bizim için çok önemli” APIH Bahar Toplantısı ile 11 Uluslararası Çiçek Soğanları ve Çok Yıllık Otsular Sempozyumu Antalya’da yapıldı.
U
luslararası Bahçe Bitkileri Üreticileri Birliği –AIPH Bahar Toplantısı ile Uluslararası Bahçe Bitkileri Bilimi Derneği- ISHS 11. Uluslararası Çiçek Soğanları ve Çok Yıllık Otsular Sempozyumun açılışı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in katılımıyla yapıldı. Sempozyumda, Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, AIPH Başkanı Dooke Faber, Akdeniz Üniversitesi Rektör Yrd. Prof. Dr. Muharrem Certel, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Baktır ile 20 ülke ve 50 uluslararası katılımcı yer aldı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, yaptığı konuşmada, söz konusu iki toplantı için de Antalya’nın doğru bir yer olduğunu belirterek, şunları söyledi:
Dört Mevsim Tarım
‘’Antalya ili sadece tarihin, binlerce yıllık birikimin merkezi değil, Türkiye’nin turizm potansiyelinin de önemli bölümüne sahip olan bir yer. Bu topraklar yeryüzünde hububat başta olmak üzere birçok süs bitkisinin de anavatanıdır. Bu topraklar yeryüzündeki 12 bin endemik bitki türünün 4 binini barındıran bir coğrafya. Tüm Avrupa kıtasında 2 bin 400 endemik bitki türü varken, Türkiye’nin sahip olduğu endemik bitki türü, önemini ve değerini açıkça ortaya koymaktadır. Bu potansiyelin insanlığın gelecekteki gıda güvenliğini teminat altına alma yanında, doğal dengenin korunması ile estetik ihtiyaçları karşılayacağı bir gerçektir. Biz Bakanlık olarak bu potansiyeli daha iyi değerlendirme ve insanlığın yararı yönünde kullanmak için çaba içerisindeyiz.’’
11
Potansiyelimizin farkındayız Türk tarım sektörünün son 10 yıl içinde tarımsal hasıla bakımından dünyada 11. sırada iken dünya 7.’ si düzeyine yükseldiğini hatırlatan Bakan Eker, Türkiye’nin tarımsal hasılasının 23 milyar dolardan 62 milyar dolara yükseldiğini, bunu Birleşmiş Milletler ve OECD’nin rakamlarının söylediğini belirtti. Eker, ‘’Avrupa ülkeleri içerisinde 1. sıraya, 190 dünya ülkesi içinde ise 7. sıraya yükseldik. Sadece önümüzde büyük kıta ülkeleri var. Biz potansiyelimizin farkındayız ve bu potansiyeli her gün biraz daha iyi kullanma gayreti içindeyiz. Endemik bitkilerin insanlık için ne kadar önemli olduğunu da biliyoruz. Bu alanda her gün biraz daha mesafe kat ediyoruz” dedi. Süs bitkileri sektörünün her gün
biraz daha gelişen bir sektör konumunda olduğunu belirten Bakan Eker; “Tüm bunlarla Antalya’nın ve yer aldığı bölgenin bu alandaki kapasite ve imkanlarını kullanıp, bu varlığı dünya ile paylaşmak ve insanlığın ortak kültür mirası içine yerleştirip bunu da sunma çabası içindeyiz. Expo 2016 bizim için aynı zamanda böyle bir amaç ve hedeftir. Hükümet olarak bu kararlığı sizlerle bir kez daha teyit etmek istiyorum. Onun içi bugün buradayım. EXPO 2016 bizim için önemli, teması itibariyle de önemli. Çünkü çocuk temasının ilave edilmesini özellikle biz istedik. Çocuklara bayram ilan eden tek ülke bizim ülkemiz. Çocuk insanlığın ortak geleceği ve umudunu ifade ediyor. Çiçek ise insanın estetik ihtiyaçlarını simgeliyor. Çiçek insanlığın kültür mirası ve biyolojik hayatına değer katan bir varlıktır, bir değerdir” şeklinde konuştu. EXPO ile ilgili Bakanlık nezdinde çalışmaların sürdüğünü kaydeden
12 Dört Mevsim Tarım
Bakan Eker, Antalya’nın yanında olduklarını bildirdi. Bilim insanlarının da akademik perspektif ve evrensel düşünce ve projelerle büyük katkısı olacağına inandığını vurgulayan Eker, ‘’Antalya’yı önemsiyoruz. Burada biz Bakanlık olarak önemli bir araştırma merkezine sahibiz. Batı Akdeniz Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü. BATEM bizim önemli enstitülerimizden birisidir. 2010 yılında Itri ve Tıbbı Bitkiler Araştırma Merkezi’ni de açtık. Tıpta, kozmetikte kullanılan birçok bitki ile hazırlanan birçok preparat olduğunu biliyoruz. Bu araştırmaların daha geniş kapsamda yürütülmesi için bu merkezi kurduk” dedi. Bakan Eker, şöyle devam etti: “EXPO’ya bütün gücümüzle hazırlanıyoruz. Bunun sorumluluğunu taşıyoruz. Çiçek ve çocuk gibi iki kutsal varlığın sembolü ile düzenlenmesi de çok önemli. EXPO tüm dünya ülkelerine de bir imkân sunuyor. Bu dünyada birlikte yaşıyorsak, bu kültürde hepimiz paydaşız. Dünyanın neresinde olursak olalım bu küreyi daha yaşanılır bir hale getirmemiz lazım. Bu faaliyetler böyle bir ulvi amaca hizmet etmekte. Kanunumuz inşallah çok kısa bir süre içinde çıkacak v e hazırlıklarımızı hızla sürdüreceğiz. Bu süreçte dünyadaki organizasyonları da izleyeceğiz. Dünyanın bu alandaki tecrübesinde de istifade edeceğiz.”
2013 yılında Antalya hipodroma kavuşacak Antalya’nın seracılıkta da çok önemli bir yeri olduğunu vurgulayan
Eker : “Bu topraklar yeryüzündeki 12 bin endemik bitki türünün 4 binini barındıran bir coğrafya’’
Bakan Eker; Antalya’nın toplam ihracatının yarısından fazlasını yani 572 milyon dolarlık kısmı tarım ürünlerinden oluşmakta. Gerek sera ürünleri, gerek süs bitkileri var bunun içinde. Bakanlık olarak Antalya’nın tarihi kültürel değerlerinden biri olan atçılığın gelişmesi için Döşemealtı ilçesinde 800 dönüm arazide Hipodrom kurulacak. 2013 yılında arazi tahsisi ve diğer işlemlerin tamamlanmasının ardından Antalya önemli bir müesseseye kavuşacak. Atçılıkta da önemli bir merkez olacak Antalya”. İki etkinliğin de Antalya’da yapılmasının kendileri için çok önemli olduğunu yineleyen Bakan Eker; “Geofitlerle ilgili en önemli projeyi biz yürütüyoruz. Türkiye’deki süs bitkilerinin tespiti, kayıt altına alınması ve tabiatta yabani olan ve miktarı azalan türlerin tekrar bulundukları ortamda yetiştirilmesi
Dört Mevsim Tarım
ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. Hep birlikte daha güzel bir Antalya, hep birlikte daha güzel bir Türkiye ve dünya için çalışmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Cennet il Antalya Antalya’nın üç mevsim bahar, bir mevsim kışı yaşayan cennet bir il olduğunu bildiren Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak ise 2 milyon nüfusu barındıran kentin yılda 11 milyon turist ağırladığını, yaklaşık 5-6 milyon da yerli turistin bulunduğunu söyledi. Vali Dr. Altıparmak, ‘’500 bin yatak kapasitemiz var. Bunu özellikle söyleme nedenim şu. Otellerimizin çocuk temasına sahip olması. Çocuklu aileler büyük oranda bizim otellerimizi tercih etmekte, bu otellerde Türk mutfağının zengin tatlarını deneme şansı bulmaktadır. Keşfedilmemiş onlarca mağaraları ile kumu denizi özel koruma alanları ile cennet bir il Antalya. Doğa güzelliklerinin yanı sıra tarihi güzellikleri ile de öne çıkmakta, Perge, Thermesos gibi yüzlerce tarihi kalıntıya ev sahipliği yapmaktadır’’ diye konuştu. Antalya’nın 500 endemik bitki barındırdığını, örtü altı varlığının %38’inin bu kentte bulunduğunu ifade eden Vali Altıparmak, Türkiye tarımsal ihracatının %20’sinin, kesme çiçek ihracatının ise %80’inin de Antalya’dan yapıldığını bildirdi. Vali Dr. Altıparmak, ‘’Bunları Expo’ya neden talip olduğumuzu ve ilimizi tanıtmak için anlattım. Bu manada heyecanımız çok büyük. Bayrağı Paris’te devraldık. Sayın Bakanın önderliğinde sizlere çok güzel bir Expo’yu sunacağız. Sizlerin de bu Expo’da ülkelerinizi
tanıtmak için aramızda bulunması bizim için çok önemli” diye konuştu.
Antalya bahçe bitkilerinin başkenti Faber şöyle devam etti: ‘’Türkiye geçtiğimiz mali krizleri atlattı. Bitki ve çiçek ihracatında çok önemli bir ülke. Asya ve Avrupa’nın ortasında olan bir ülke Antalya. İstihdamda bu alanda artış yaşıyor. Antalya bahçe bitkilerinin başkenti. Expo 2016’ya ev sahipliği yapacak. Eğer tüm bu
13
söylediklerimiz doğruysa neden yeşil kent gelişiminde önemli rol oynamasın. 2016 ile bunu hep birlikte göreceğiz. Bahçe bitkileri sektörü Türkiye’de bir sistem değişikliğine ihtiyaç duyuyor. Antalya’da bilgi, birikim ve üretim potansiyeli var, artık öncü bir il konuma geçmeli. Antalya’nın önünde zorlu bir yol var ama ben 2016’ının çok başarılı geçeceğine inanıyorum. Bizim tecrübelerimizden bu noktada faydalanmanız çok önemli”.
14 Dört Mevsim Tarım
Antalya tanıtım filmi
görücüye çıktı
Çekimlerinde 90 kişilik bir ekibin çalıştığı ve 120 bin avroya mal olan Antalya tanıtım filmi lansman toplantısı, Vali Altıparmak başkanlığında gerçekleştirildi. yonlarda gösterilmesi gerektiğini söyledi. EXPO 2016’nın kamunun, yerel güçlerin ve basının katkısı olmadan tek başına yürütülebilecek bir organizasyon olmadığını kaydeden Vali Altıparmak; ‘’Bu noktada uyum ve ahenk içinde hareket ediyoruz. Bir gecikme var gibi görünse de, bu yasa tasarısı noktasında beklememizden kaynaklanıyor. Çalışmalarımıza hızlı bir şekilde devam ediyoruz” dedi.
A
ntalya tanıtım filmi lansman toplantısı, Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantıya Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Erdal Celal Sumaytaoğlu, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr. Mustafa Akaydın, Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Kültür ve Turizm Bakanlığı Daire Başkanı Hidayet Memişoğlu, İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür V. Bedrullah Erçin, İl Kültür Turizm Müdürü İbrahim Acar, Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı
Osman Bağdatlıoğlu, Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Çetin Osman Budak, Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sek.Yrd. Cemal Öcal ve çok sayıda basın mensubu katıldı. Çekimlerinde 90 kişilik ekibin çalıştığı ve 120 bin avroya mal olan filmde, yaşları 4 ile 10 arasında değişen çeşitli ülke çocukları, EXPO 2016’yı hazırlıyor. Tanıtım filminin yapımında emeği geçenlere teşekkür eden Vali Dr. Ahmet Altıparmak, filmin amacına ulaşması için kentte düzenlenen tüm organizas-
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Erdal Celal Sumaytaoğlu ise Bakanlığın 639 Sayılı KHK ile yeniden yapılandırılırken, 90 dakikaya kadar kamu spotu yayınlama hakkına yer verdiğini hatırlatarak, Antalya tanıtım filminin Bakanlığın diğer faaliyetlerinin yanında RTÜK’e de kamu spotu olarak gönderileceğini söyledi. Antalya Valisi Dr Ahmet Altıparmak ise Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a ulaştırılmak üzere hazırlanan tanıtım filmini, Kültür ve Turizm Bakanlığı Daire Başkanı Hidayet Memişoğlu’na teslim etti. Memişoğlu filmin farklı platformlarda yayınlanması noktasında gerekli desteği vereceklerini kaydetti.
Dört Mevsim Tarım
lı Marka s a s E e t t e z Lez
Akdeniz Organize Sanayi Bölgesi Akdeniz Bulvarı No:2 Antalya Tel: +90 242 258 18 80 - Fax: +90 242 258 18 85 - www.esasligrup.com.tr
15
16 Dört Mevsim Tarım
78. Anadolu Sohbetleri
Antalya’da yapıldı
Antalya, bu yıl 78’incisi düzenlenen Anadolu Sohbetleri’ne sekizinci kez ev sahipliği yaptı. Toplantıda söz alan konuşmacılar dünyadaki EXPO’lardan örnekler vererek, hazırlık sürecinde Antalya’da yapılması gerekenleri anlattı.
Dört Mevsim Tarım
17
G
aranti Bankası tarafından düzenlenen Anadolu Sohbetleri, EXPO 2016 teması ile Antalya’da gerçekleştirildi. Toplantıya Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, Antalya Milletvekili Sadık Badak, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Erdal Celal Sumaytaoğlu, Uluslararası Bahçe Üreticileri Derneği (AIPH) Başkanı Doeke Faber ve çok sayıda davetli katıldı. AIPH Başkanı Doeke Faber, EXPO’nun tarihi süreci hakkında bilgi verdi. Antalya’nın imajının EXPO ile güçleneceğini vurgulayan Faber; “İnsanların mutlu yaşamak için yeşil alanlara ihtiyacı var. EXPO’lar da yeşil alanların, parkların oluşturulması için bir fırsat. Bu organizasyon Antalya’da yaşayan insanlar için yeşil alanlar, çocuklar için oyun ve spor alanları oluşturulmasına ön ayak olacak. Antalya bu süreçten sonra Türkiye’nin incisi olacak. Organizasyonun başarıya ulaşması için halkın da sürece katılması büyük önem taşıyor” dedi. EXPO için Antalya’nın daha iyi bir altyapıya ihtiyacı olduğunu belirten International Destination Strategies yönetici ortağı Hans Van Driem ise şöyle konuştu; “Gün sizin günün üz, karar vermeniz yeni yollar inşa etmeniz gerekli ve bunlar için Ankara’dan daha fazla ödenek gelmesi gerekiyor. Artık tartışacak vakit yok. Unutmayın ki, 2016 sadece bir başlangıç, sonuç değil. Organizasyon Antalya’da istihdam artışı yaratacak. Örneğin 82.5 milyon avro yatırımla gerçekleşen ve 2 milyon kişi-
nin ziyaret ettiği Hollanda EXPO’sunda bin kişi istihdam edildi.” Bu projenin milli bir proje olduğunu kaydeden Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Erdal Celal Sumaytaoğlu, EXPO Kanunu hazırlanırken 74 kurum ve kuruluştan görüş istendiğini, bunların 24 tanesinin kamu kurumu, 50 tanesinin ise sivil toplum kuruluşu olduğunu söyledi. İstanbul Bilgi Üniversitesi İİBF öğretim üyesi Prof. Dr. Asaf Savaş Akat moderatörlüğünde gerçekleştirilen Anadolu Sohbetleri’nin ikinci oturumunda ise Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr.Mustafa
Akaydın, ATSO Başkanı Çetin Osman Budak katılımcılardan gelen soruları yanıtladı. Soru-cevap bölümünde konuyla ilgili görüşlerini bildiren Antalya Valisi Dr.Ahmet Altıparmak, EXPO’nun ulusal mahiyette bir proje olduğuna dikkat çekti. Vali Altıparmak, organizasyon sayesinde inşa edilecek kalıcı eserlerin Antalya için çok önemli olduğunu belirterek, “Her türlü faaliyet ve yapılaşma il, ilçe ve bölgeyi kapsayacak şekilde yapılmalı. Planlama ve bütçeleme konularına büyük özen gösterilmeli. Bu süreçte şehrin imajını kirletecek herhangi bir olay yaşanmaması için de dikkatli olunmalı” dedi.
18 Dört Mevsim Tarım
Uluslararası
Un Kongresi Bakan Eker: ‘’Ekmek israfını önlemeye yönelik kampanya başlatacağız.’’
T
ürkiye Un sanayicileri Federasyonu –TUDAF 2012 Uluslararası Buğday, Un, Ekmek Kongre ve Sergisinin açılışı, 30 Mart 2012 tarihinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in katıldığı törenle Antalya’da gerçekleştirildi. Yerli ve yabancı 610 kişinin katıldığı kongrenin açılışında konuşan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, ekmek israfının çok ciddi boyutlarda olduğuna ve israfı önlemeye yönelik olarak konunun tarafları ile birlikte kampanya başlatacaklarına dikkat çekti. Buğdayın anavatanının Anadolu olduğunu vurgulayan Bakan Eker, sözlerini şöyle sürdürdü: “Coğrafya tarımı, tarım beslenmeyi tayin
eder ve beslenme ile birlikte birçok unsuru ve kültürü belirler. Meseleye bu açıdan bakıldığında bu topraklar yeryüzünde bugün dünyanın gıda ürünlerinden birini teşkil eden buğday için çok önemli. Güneydoğu Anadolu Bölgesi buğdayın anavatanı. Buğdayın bu topraklarda 27 çeşit yabani akrabası vardır. Buğday bizim kültürümüzün bir parçasıdır. “
Buğdayda kalite ve verim arttı Bundan 9 sene önce 9.3 milyon hektar alanda buğday üretimi yapıldığını ve 19.5 milyon ton buğday üretildiğini kaydeden Bakan Eker, o dönemlerde emgili dane oranının %4’lerde olduğunu, süne ile uçakla mücadelenin kullanıldığını ve ilaçlamada sadece buğday ve süne için 900 ton kimyasal harcandığını, sertifikalı
tohuma destek ve önem verilmemesi nedeniyle 75 bin sertifikalı tohumun kullanıldığını, bunun da %10 oranına denk geldiğini anlattı. Bakan Eker, ‘’Biz her iki konuyla ilgili de tedbirler aldık. Süne mücadelesinde havadan ilaçlamayı sonlandırdık. Otu, suyu, insanı, hayvanı zehirleyen bu 900 ton ilaç miktarı 100 tona düştü. Sertifikalı tohumu destekleme kapsamına aldık ve 2011’de kullanılan miktar 400 bin tonun üzerine çıktı. Buğdayın kalitesi ve miktarı arttı. 2011 yılında 7.9 milyon hektar alanda 21.8 milyon ton buğday üretildi. TÜİK 2011 yılı kesin rakamlarını açıkladı. Buna göre 2011 yılında 35 milyon ton hububat üretilmiş Türkiye’de. Bunun 21.8 milyon tonu buğday diğerleri de arpa ve diğerleri” dedi.
Dört Mevsim Tarım
Un ihracatında dünya birincisiyiz Sektörün 2002 yılında ilk onda bile olmadığını vurgulayan Bakan Eker; bugünkü durumda sanayicilerin büyük gayret ve başarılarının bulunduğunu söyledi. Eker, Türkiye’de tohumluk, yem, ekmek, makarna tüketimi için 18 milyon ton buğday kullanıldığını, geriye kalan 3 milyon tonun ihraç edildiğini belirtti. Eker, ‘’Ama bu yetmiyor, sanayicilerimizin dünya pazarları ile belirli bağlantıları var, üstüne hammadde ithalatı yapılıp, işlenip dünyaya satılıyor. 2005’ ten beri alınan tedbirler ile sektörümüzün de gayretleri ile en çok buğday unu ihraç eden ülke haline geldik. 2011’ de Türkiye 1. oldu. 1.99 milyon ton un, 404 bin ton makarna, 123 bin ton bulgur, 49 bin ton irmik ve 285 bin ton bisküvi ihracatı ile 19, 9 milyar dolar ihracat geliri elde ettik’’ diye konuştu. Birçok sektörde cari açık yaşanırken gıda ve tarım alanında dış ticaret fazlası olduğuna dikkat çeken Bakan Eker, 4 milyar dolar ticaret fazlası olduğunu ve bunun önemli kısmını hububat mamullerinin oluşturduğunu söyledi.
Fındığı geride bırakarak 1. sıraya yükselin Un sanayicilerini bir kez daha kutlayan ve her türlü konuda kendilerine destek vermeye hazır olduklarını kaydeden Bakan Eker, sanayicilerden 2012 yılında fındığı geride bırakarak, 1. sıraya yükselmelerini istedi.
Eker: ‘’Bir yılda Türkiye’nin ihraç ettiği un kadar israf ediyoruz. Bizim inancımızda da, tüm dinlerde de israf men edilen, tavsiye edilmeyen, istenmeyen bir davranıştır. Konuyla ilgili önümüzdeki süreçte daha çok çaba göstermemiz lazım’’
19
mesini istiyoruz. Böylece ürün dolaşımı azalacak, kalite kaybına yol açacak uygulamalardan kaçınılacak ve etkin bir piyasa olacak” dedi. Türk milleti için bir sembol niteliği taşıyan ekmeğin, tüketiciler için oldukça önemli bir besin olduğuna işaret eden Bakan Eker, aynı zamanda ekmeğin çağın insanlarının maruz kaldığı şeker, tansiyon, obezite gibi hastalıklarda da etkili olduğunu düşündüklerini, bu nedenle obezite ile mücadele kapsamında kepek miktarının artırılması, tuz oranın azaltılması ve ekmek satış noktalarında tam buğday ekmeğinin satışının zorunlu hale getirilmesi ile ilgili standartları oluşturduklarını kaydetti.
Yılda 550 bin ton ekmek israf ediliyor
Lisanslı depoculuğun geliştirilmesi Buğday ticaretinde bazı düzenlemeler getirdiklerini, lisanslı depocululuğu hayata geçirdiklerini ve bunu yaygınlaştırmaya çalıştıklarını kaydeden Bakan Eker; ‘’Bu sadece depolama faaliyeti olarak sınırlı kalmamalı. Borsa senetlerinin işlem gördüğü piyasadaki gibi işlem gör-
Ekmekte israfın da çok ciddi boyutlarda olduğuna dikkat çeken Bakan Eker; bunun önlenmesi konusunda bir kampanya başlatacaklarını bildirdi. Eker, konuyla ilgili araştırma yaptırdıklarını, israfın boyutunun günlük 6 milyon adet ekmek olduğunu, bunun 1500 ton ekmeğe denk geldiğini, yıllık israfın 550 bin tonu bulduğunu söyledi. Eker, ‘’Bunun değerine bakıldığında toplam ihraç ettiğimiz un kadar değeri var. Bir yılda Türkiye’nin ihraç ettiği un kadar israf ediyoruz. Karlı bir iş değil. Bizim inancımızda da, tüm dinlerde de israf men edilen, tavsiye edilmeyen, is-
20 Dört Mevsim Tarım
tenmeyen bir davranıştır. Bizim bu konuyla ilgili önümüzdeki süreçte daha çok çaba göstermemiz lazım. Bu kampanyaya tüm paydaşların iştirak etmesini arzu ediyoruz” dedi. TUSAF Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Özmen ise ISO’nun ilk 500’ünde 5 adet, ilk 1000’de 10 adet firması ile dünya un ihracatının lideri konumunda bulunan un sanayicisinin, 2005 yılından beri Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu ve Orta Anadolu İhracatçılar Birliğinin verdiği kurumsal destek ile Türkiye ekonomisinin gösterdiği performansa uyum sağlama içinde olduğunu söyledi. Özmen, Türk
Türk ununun son yıllarda uluslararası marka olma yolunda çok önemli ilerlemeler kaydettiği, dünyadaki lider ülkelerle rekabet eder konuma gelindiği bildirildi.
ununun son yıllarda uluslararası marka olma yolunda çok önemli ilerlemeler kaydettiğini, dünyadaki lider ülkelerle rekabet eder konuma gelindiğini bildirdi. Özmen, ihracat yapan firma sayısının 209’a yükseldiğini, 7 yıl önce aynı miktar un ihraç ederek 425 milyon dolarlık satış elde ederken, 2011 yıl sonu itibariyle bu rakamın iki katının aşılmış olmasının, emtia fiyatlarındaki artışın yanı sıra ihracatın yurt dışı pazar kabiliyetini nasıl geliştirdiğini ortaya koyduğunu bildirdi. Bakan Eker, açılıştan sonra sergi alanını gezerek, stant kuran firmaları ziyaret etti.
Dört Mevsim Tarım
21
Stratejik Plan Lansman Toplantısı Antalya İli Tarım Stratejik Planının Hazırlanması Projesi” toplantıyla tanıtıldı.
A
ntalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı’nın 2011 yılı Doğrudan Faaliyet Desteği Programı kapsamında desteklenmeye hak kazanan “Antalya İli Tarım Stratejik Planının Hazırlanması Projesi” tanıtım toplantısı yapıldı. Proje tanıtım toplantısına Antalya Vali Yardımcısı Mehmet Yavuz, İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür V. Bedrullah Erçin, Antalya İl Kontrol Laboratuvar Müdürü Faruk Kurnaz, Zirai Karantina Müdürü Uğur Aka, ilçe müdürleri ile kamu kurumlarının temsilcileri katıldı. 2011 yılında sektör paydaşları ile birlikte Antalya Tarım Master planının hazırlandığını belirten İl Müdür V. Bedrullah Erçin, 2012 yılında hazırlanacak tarım stratejik planı ile sektörün güçlü ve zayıf yönlerinin ortaya koyulacağını, burada yer alacak bilgilerin yatırımcılara yön vereceğini kaydetti.
Projenin amacını “Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nün 2012-2016 yılı arasındaki hedeflerini belirlemek, gelişmesini ölçmek, stratejik konularını tespit etmek ve bu stratejilerin denetleme mekanizmasını oluşturmak” olarak ifade eden Proje Koordinatörü Ahmet Bakartepe ise proje ile Antalya tarımına yatırım yapmak isteyen girişimcilere ve tarımsal öğretime veri tabanı oluşturulacağını söyledi.
Stratejik planlamanın, stratejik yönetimin bir aşaması olduğunu ifade eden Bakartepe, 67 bin 242 lira olan proje bütçesinin 46 bin 820 lirasının desteklendiğini ve projenin 3 ay süreceğini kaydetti. Bakartepe, proje kapsamında resmi kurum ve kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ihracatçılar, tedarikçiler, üreticiler, tüketicilerden oluşan 622 paydaş kişi ve kuruluşa ulaşılacağını ve yapılacak anketlerin hizmet satın alımı yoluyla özel bir kuruluşça objektif olarak değerlendirileceğini söyledi.
22 Dört Mevsim Tarım
Okul Sütü, Akıl Küpü
S
ütün çocuk gelişimindeki etkisi göz önünde bulundurularak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla başlatılan; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı işbirliğiyle uygulamaya koyulan Okul Sütü Projesi kapsamında süt dağıtımı gerçekleştirildi. Cengiz Topel İlköğretim Okulu’ndaki dağıtım programına katılan Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, proje kapsamında 632 ilköğretim okulunda 182 bin 714 öğrenciye süt dağıtımı yapıldığını kaydetti. Vali Altıparmak, sütün çocukların beslenmesindeki önemi nedeniyle hayata geçirilen uygulamanın özellikle yaz aylarında süt fiyatlarında oluşan istikrarsızlığı da önleyeceğini ve üretimde istikrara katkı sağlayacağını söyledi. Burdur, Isparta ve Antalya bölgesini kapsayan uygulamalarda, Antalya’da faaliyet gösteren Yörükoğlu Süt ve Ürünlerinin yüklendiği program süresince 730 bin 856 litre süt dağıtımı yapıldı. Eğitim yılı sonunda kadar devam eden Okul Sütü Programı, ana sınıfından beşinci sınıfa kadar ilköğretim öğrencilerini kapsıyor.
Dört Mevsim Tarım
23
Dünya Süt Günü kutlandı
D
ünya Süt Günü, Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından Özdilek Alışveriş Merkezi’nde düzenlenen bir etkinlikle kutlandı. Kutlamaya İl Müdürü V. Bedrullah Erçin, İl Sağlık Müdürü Adem Bilgin, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Süleyman Eryılmaz ve öğrenciler katıldı. Mehmet Kemal Dedeman İlköğretim Okulu öğrencileri tarafından sergilenen halk oyunları gösterisi ile başlayan etkinlikte konuşan Erçin, Uluslararası Sütçülük Federasyonu’nun 1956 yılında aldığı bir karar gereği 21 Mayıs’ın tüm üye ülkelerde Dünya Süt Günü olarak kutlandığını anımsattı. 1991 yılından itibaren 21 Mayıs’ı izleyen haftanın Türkiye’de “Süt Haftası” olarak kutlandığını ifade eden Erçin, sütün besleyici özellikleri nedeniyle çok önemli bir gıda olduğuna dikkat çekti. Erçin, süt tüketimini artırmak amacıyla üç Bakanlığın Okul Sütü kampanyasını başlattığını hatırlattı. Dünya süt günü etkinlikleri çerçevesinde Mehmet Kemal Dedeman İ.Ö.O. öğrencileri arasında düzenlenen resim yarışmasında dereceye giren öğrencilere ödülleri verilirken resim sergisinin de açılışı yapıldı. Hediye töreninin ardından resim sergisini gezen davetlilere Özdilek AVM girişinde Yörükoğlu, Pınar, Ekici, Algida ve Aynes firmaları tarafından süt ürünleri ikram edildi.
24 Dört Mevsim Tarım
Ulusal Süt Zirvesi 2012 Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Türkiye’nin 2016 Uluslararası Süt Zirvesi’ne talip olduğunu açıkladı.
İ
zmir’de gerçekleşen Ulusal Süt Zirvesi 2012 Süt ve Süt Endüstrisi Konferansı’na katılan Bakan Eker, Bakanlık olarak et ve süt üreticileri ile tüketicilerini koruma amaçlı bir düzenleyici kurumu oluşturma çalışmalarında son aşamalara geldiklerini ifade etti. Bu kurumun piyasayı gerektiğinde regüle edeceğini, ani fiyat değişikliklerinden hem üreticileri hem de tüketicileri koruyacağını söyleyen Bakan Eker, geçmişte ‘üvey evlat’ olarak görülen ve tarım teşviklerinin sadece yüzde 4’ünü alabilen hayvancılık sektörünü geliştirmek için de strate-
ji geliştirdiklerini vurguladı. Bakan Eker, yapılan düzenlemelerle tarım destekleri içinde hayvancılığın oranını yüzde 27-28 düzeyine getirdiklerini bildirerek, son 3 yılda koyun ve keçi sayısında önemli artış olduğunu kaydetti. Anadolu coğrafyasının küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine daha uygun olması nedeniyle, büyükbaş hayvan ıslahına önem verdiklerini anlatan Bakan Eker, saf ırk oranının çoğalmasına paralel verimliliğin de artığını belirtti. Hayvan ithalatı nedeniyle eleştirildiklerini, oysa ırk ıslahı amacıyla ithalatın 1925’te ilk kez yapılmaya başladığını kaydeden Bakan Eker, hayvancılıkta daha da ilerlemek için en öncelikli konunun işletmelerin büyütülmesi olduğunu ifade etti. Son sekiz yılda bu yönde ciddi çalışmaların yapıldığını anlatan Bakan Eker, bu dönemde 50 ve daha fazla büyükbaş hayvanı olan 20 bin yeni işletme kurulduğunu dile getirdi.
Dört Mevsim Tarım
25
Bakan Eker, Türkiye’nin 2016 yılında Uluslar arası Süt Zirvesi’ne talip olduğunu belirterek, “Türkiye’nin bu organizasyona ev sahibi olma hakkını kazanması durumunda, İzmir’in evsahipliği yapması, bu kente yakışacaktır’’ dedi. Toplantıda konuşan Ulusal Süt Konseyi Başkan Yardımcısı ve Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölüm Başkanı Muhittin Özder, Okul Sütü Projesi’nin 36 ülkede uygulandığını, Tayland’da üretilen sütün yüzde 25’inin okullarda dağıtıldığını belirterek, ‘’Türkiye’de üretilen sütün yüzde 5 ile 7’si okullarda dağıtılacak. Bu göz ardı edilmemeli’’ dedi. Ulusal Süt Konseyi olarak Okul Sütü Projesi’ni desteklediklerini, ‘gençlerin sağlıklı gelişimi ile düzenli tüketim alışkanlığına sahip olmalarının’ konseyin temel hedefleri arasında bulunduğunu vurgulayan Özder, süt üretiminde istikrarın sağlanmasını da amaçladıklarını ifade etti. Özder, ‘’Okul Sütü Projesi 85 ülkede uygulandı, 36 ülkede halen uygulanmakta. Tayland’da ülke içi üretilen sütün yüzde 25’i, ABD’de ise yüzde 7’si okullarda dağıtılıyor. Türkiye’de ise bu yüzde 5-7 arasında’’ diye konuştu. Gürcistan Acara Özerk Bölgesi Tarım Bakanı Donari Surmanidze de, çok uygun iklim ve coğrafyaya sahip bölgelerinde hayvancılık, süt ürünleri ve tavukçuluk alanlarında ciddi yatırımlara ihtiyaç duyulduğunu belirterek, Türk girişimcileri, bölgeye yatırım yapmaya davet etti. İzmir Valisi Cahit Kıraç da, İzmir’de
günde 300 bin çocuğa süt içirmeye devam ettiklerini, bu uygulamanın sürmesini istediklerini kaydetti. İzmir’in önemli bir tarım ve hayvancılık kenti olduğuna işaret eden Kıraç, sığır sütünün yüzde 9’nun bu kentte üretildiğini vurguladı.
vam etmesini istediklerini kaydetti. İzmir Ticaret Borsası Başkan Vekili Barış Kocagöz ise bazı sorunların ortaya çıktığı sektörün geleceğine şekil verilmesi gerektiğini belirterek, sektör konseylerinin de güçlendirilmesini istediklerini vurguladı.
İzmir’de günde 3 bin ton süt üretildiğini açıklayan Kıraç, ‘’İzmir, süt üretimi ve endüstrisinin önemli aktörlerinden biridir. 2016 yılındaki Uluslarararası Süt Zirvesi için en uygun kentin İzmir olduğunu düşünüyorum. Buradan aday olduğumuzu ilan ediyorum’’ dedi.
İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş da, sütün temel gıda maddesi olduğunu anlatarak, hükümetin gıda sektöründe birçok yenilik getirdiğini kaydetti. Düzenlenme tarihinin 2013 yılına çekilmesini istediği Uluslararası Dünya Süt Zirvesi’nin İstanbul yerine İzmir’de yapılmasını beklediklerini açıklayan Demirtaş, ‘’Efes Kongre Merkezi iki ay sonra hizmete giriyor. Bu zirveyi burada yapalım. Biz oda olarak buna destek olacağımızı söylüyoruz. Pınar firması da destek olacaktır. En mükemmel zirveyi 2013 yılında sütün başkenti İzmir’de rahatlıkla yaparız’’ diye konuştu.
Ulusal Süt Konseyi Başkanı Harun Çamlı ise Dünya Süt Konferansı’nın 2016 yılında düzenlenmesi için hükümetten destek istedi. Çamlı, bakanlığın, hayvancılığın gelişimi için attığı adımları ve hayata geçirdiği yasal düzenlemeleri desteklediklerini, üreticilerin, Okul Sütü projesinin de-
26 Dört Mevsim Tarım
Süt işleme tesisleri bilgilendirildi Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdür V. Bedrullah Erçin, gıda üretimi yapan işletmelerin, 5996 Sayılı Kanun hükümlerince bir yıl içerisinde kayıt ve onay işlemlerini tamamlamaları gerektiğini belirtti.
A
ntalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne bağlı Gıda ve Yem Şubesi, 17 Nisan’da Antalya’nın Alanya, Elmalı, Gazipaşa, Korkuteli, Manavgat ve Serik ilçelerinde faaliyet gösteren mandıra ve süt işleme tesislerine yönelik bilgilendirme toplantısı düzenledi. 5996 Sayılı kanun hükümlerince bir yıl içersinde kayıt ve onay işlemlerinin tamamlaması gerektiği bildirildi.
Gıda güvenliğinde yeni dönem Son günlerde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından mevzuata aykırı durum- l a r ı n tespitinin kamuoyu ile paylaşılmasını değerlendiren Erçin; “Eskiden tağşiş yapan, sakıncalı ürün üreten firmalar ifşa edilemiyordu. Bu işletmelere cezai işlem uygulanıyordu, ancak ‘kol kırılır yen içinde kalır’ anlayışı vardı. Yeni yasa ile birlikte artık kamuoyuna açıklama yapılabiliyor” dedi.
Onay belgesi almayanların faaliyetleri durdurulabilir Gıda ve Yem Şube Müdürü Veysel Çelik ise şöyle konuştu: “Bu güne kadar yasal olarak üretim izni ve gıda sicili alarak faaliyet gösteren tesislerin yeni yasa ile birlikte yılsonuna kadar belgelerini onay belgesine dönüştürme-
leri gerekmektedir. Bu belgenin tesislere kazandırılabilmesi için yapısal, sistemsel düzenlemelerde bulunması gerekmektedir. Yılsonuna kadar onay belgesi almayan tesislerin faaliyeti durdurulması gündeme gelecektir.”
Sorumluluk işletmeciye ait Açılış konuşmaların ardından katılımcılara süt işleyen tesislerin onay işlemleri ile ilgili bilgi veren Gıda Kontrol Görevlisi Ümit Okudur, denetimlerin tüm işletmelerde aynı sistematikle yapıldığını söyledi. Sorumluluğun öncelikle gıda işletmecisine ait olduğuna dikkat çeken Okudur, gıda güvenilirliğinin gıda zinciri boyunca sağlanması ve soğuk zincirin korunması gerektiğini ifade etti. Okudur, tehlike analizi ve kritik kontrol noktaları/ HACCP ilkelerine dayanan prosedürlerin iyi hijyen uygulamaları ile birlikte uygulanmasından, gıda işletmecisinin sorumluluğu olduğunu vurguladı.
Dört Mevsim Tarım
27
Su ürünleri Doç. Dr. Yılmaz Emre dünyada 144 milyon ton balık üretimi yapıldığına, bunun yüzde 61’inin avcılıktan, yüzde 39’unun ise yetiştiricilikten elde edildiğine dikkat çekti
S
uda Yaşam Dergisi tarafından düzenlenen “Türkiye III. Su Ürünleri Semineri” 7 Mayıs tarihinde Akdeniz Su Ürünleri Eğitim ve Araştırma Enstitüsü’nde yapıldı. Kıbrıs ve Türkiye’de düzenlenen seminerde, sektörün sorunları ve çözüm yolları ele alındı. Türkiye III. Su Ürünleri Semineri’nin açılış toplantısına Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdür Vekili Bedrullah Erçin, Akdeniz Su Ürünleri Eğitim ve Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Yılmaz Emre’nin yanı sıra kooperatif ve birlik başkanları ile çok sayıda şirket yetkilileri katıldı. Seminerde konuşan Akdeniz Su Ürünleri Eğitim ve Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Yılmaz Emre, dünyada 144 milyon ton balık üretimi yapıldığını kaydetti. Bu rakamın yüzde 61’inin avcılıktan, yüzde 39’unun ise yetiştiricilikten elde edildiğine dikkat çeken Emre, “Diğer yandan Avrupa Birliği’nde 6.4 milyon ton balık
üretimi bulunmaktadır. Bunun yüzde 80 ‘i avcılık, yüzde 20’si de yetiştiriciliktir. Ülkemizde 2010 yılı değerlerine bakacak olursak 653 bin ton üretimin yüzde 26’sı avcılıktan, yüzde 74’ü ise yetiştiricilikten elde edilmektedir” diye konuştu.
Üretim avcılığın önüne geçiyor Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdür Vekili Bedrullah Erçin ise Türkiye’deki su ürünleri üretiminin yaklaşık yüzde 50’sini hamsinin oluşturduğunu söyledi. Su ürünlerinin istenilen düzeyde gelişemediğini ifade eden Erçin, şöyle konuştu: “Bakanlığımızın 639 Sayılı yeni teşkilat yasasıyla Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü kuruldu. En önemli hadiselerden bir tanesi, kiralamaların artık il müdürlükleri tarafından yapılıyor olması. Ayrıca balıkçı barınağı ve araştırma gemisi de Antalya açısından olumlu gelişmeler.” Erçin, her geçen yıl üretimin avcılığın önüne geçtiğini belirtti. 1995 yılında yüzde 2 olan balık üretiminin şu an yüzde 26 oranına ulaştığını kaydeden Erçin “Avrupa’da yetiştiricilik sektörleri içerisinde en hızlı büyüyen sektör, su ürünleri sektörüdür” dedi.
28 Dört Mevsim Tarım
Gen Kaynaklarını Korumak Yılda 27 bin bitki ve hayvan türü yok olmakla birlikte yeryüzündeki gen kayıplarının büyük bölümü bitkiler, omurgasızlar, deniz ve tatlı su faunası, sürüngenler, kuşlar ve diğer yaban hayvanlarında meydana gelmektedir. Gökhan Kum/ Ziraat Yüksek Mühendisi-Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü
H
ızlı nüfus artışı ve ekonomik baskı, geleneksel tarım sistemlerindeki değişimi hızlandırırken, yerli
ırkların ıslahı, kültür ırkları ile melezlenmesi yolu ile verimlerinin artırılmasına yönelik çalışmalar hız kazanmıştır. Buna bağlı olarak da varyasyon tür, ırk ve gen kayıpları nedeniyle giderek önemli ölçüde azalmaktadır. Yılda 27 bin bitki ve hayvan türü yok olmakla birlikte yeryüzündeki gen kayıplarının büyük bölümü bitkiler, omurgasızlar, deniz ve tatlı su faunası, sürüngenler, kuşlar ve diğer yaban hayvanlarında meydana gel-
mektedir. Ülkemizde bitkisel gen kaynaklarının yanı sıra tüm dünyada tanınan Ankara Keçisi, Ankara Kedisi, Ankara Tavşanı ve Kangal Köpeği günümüzün en popüler canlıları arasında yer almaktadırlar. Ankara’dan adını alan Ankara Tavşanı artık yok olmuştur. Buna karşılık Fransa’da yetiştirilmesi ve ıslah çalışmaları devam etmektedir. Hayvan genetik kaynakları, biyolojik çeşitliliğin bir unsuru olup, insanların gıda ve tarım alanında ihtiyaç duyduğu talebi karşılamaktadır. Özellikle çiftlik hayvanları genetik kaynakları-
Dört Mevsim Tarım
29
nın yok olması, doğrudan insan yaşamı ile ilişkilidir ve konunun ekolojik yönü yanında sosyo-ekonomik yönü de bulunmaktadır. Yerli ırklar yetiştirildikleri çevrenin özel koşulları sonucu ortaya çıkmış, verimleri düşük olmakla birlikte özgün niteliklere sahip, dayanıklı, kanaatkâr, yetersiz çevre koşullarında yaşamlarını sürdürüp, üreyebilen hayvanlardır. Bu ırkların yok olması, sahip oldukları özgün niteliklerin de yok olması anlamındadır. Gelecekte ortaya çıkabilecek değişikliklerin bu özelliklerin hangisine gereksinme yaratacağını şimdiden tahmin etmek olanaksızdır. Gen kaynaklarının bugün bilinmeyen veya saptanmamış olan olası yararlı özellikleri, ancak bunların varlıklarını sürdürmeleri halinde elde tutulabilir ve gerektiğinde insanlığın hizmetine sunulabilir. Zararlı gibi görünen her canlının ekolojik dengede bir görevi vardır ve korunması gerekir. Hayvansal gen kaynaklarının korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması ile ilgili tüm sorumluluğun Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına ait olduğunu düşünmek, büyük ölçüde kolaycılık olarak nitelendirilebilir. Gen kaynaklarının korunması; kurum, kuruluş, yönetici ve duyarlı yurttaşların iyi niyet ve özverilerine bırakılamayacak kadar önemli bir konu olup, milli bir
dava olarak algılanması gerekir. Bu nedenle konunun önemi ilgili tüm çevrelerce kavranmalı, farklı kaynaklar koruma çalışmaları bağlamında devreye sokulmalıdır. Halk elinde yetiştirilmekte olan ve yok olma tehdidi altında bulunan koyun, keçi, arı, manda ve sığır ırklarının ve bölgesel tiplerinin küçük koruma sürüleri halinde doğal yayılma alanı olan bölge ve illerde koruma altına alınması, 24.02.2011 tarihli ve 27856 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2011/1430 sayılı 2011 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemelere İlişkin kararda yer almıştır. Program, 24/02/2005 tarih ve 25765 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Hayvancılığın Desteklenmesi Hak-
kında Karar (2011/26) gereği 20112015 yılları arasında 5 yıl süre ile uygulanacaktır. Yerinde Koruma ve geliştirme amacıyla destekleme kapsamına alınan ırklar ve doğal yayılma alanı olan iller içerisinde Antalya ilimizde Honamlı keçisi yer almakta olup, farklı bölgelerde yer alan 37 işletmede 6.300 baş Honamlı keçisi, 36 işletmede 6.300 baş kıl keçisi olmak üzere 12.600 baş keçi, Yetiştirici Birliği, Üniversite, Enstitü ve Bakanlık ortaklaşa çalışmasıyla Proje kapsamına alınmıştır. Proje ile ırkın; kendi doğal yayılma bölgesinde korunmasının yanında genetik kaynakların gelecek nesillere aktarılması da sağlanmış olacaktır.
30 Dört Mevsim Tarım
Damızlık hayvan seçim kursu… T
arım Reformu Genel Müdürlüğü, Projeler ve Kredilendirme Daire Başkanlığı tarafından ikincisi düzenlenen Damızlık Hayvan Seçim Kursu, 2427 Nisan 2012 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirildi. Kursun ilki 2-7 Nisan 2012 tarihlerinde gerçekleştirilmişti. Kursun açılışına ziraat mühendisleri ve veteriner hekimler katıldı. Açılışta konuşan Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürü İzzet Kaş,“Zooteknist ve veteriner hekimler olarak buradaki konuların birçoğu sizlerin uzmanlık konusu olabilir, ancak damızlık hayvan seçiminin iyi yönetilmesi halinde diğer parçalar da iyi yönetilecektir. O nedenle bu kurs çok önemli” dedi. Projeler ve Kredilendirme Daire Başkanı Yavuz Er, 1998-2002 yılları arasında 287 kooperatife 87 milyon TL, 2002-2011 yılları arasında ise 1840 kooperatife 1.9 milyar TL kredi desteği sağlandığını ve kredi oranının 20 kattan fazla arttığını kaydetti. Son yıllarda kredi talebi yapan kooperatif-
lerin % 95’inin hayvancılık tesisi kurmak istediklerini belirten Er, 2011 yılında 12 bin damızlık sığır ve 21 bin damızlık koyun alımı gerçekleştirildiğini, % 3 oranında sera ve % 2 oranında da özel projeler için kredi talebinde bulunulduğunu söyledi.
“Kooperatiflerin bilgi ve desteğinize ihtiyacı var”
Kooperatifleri hayvancılığa yönelten nedenlerin neler olduğunun araştırılması gerektiğini ifade eden Er; “ Yüzde 95 oranında hayvancılık tesisi kuran kooperatif ortaklarının ileride sorun yaşamamaları için borçlanarak aldıkları hayvanları seçerken sizlerin desteğinize
ve bilgisine ihtiyaç duymaktadırlar. Burada bulunan ve sizlere sunum yapacak olan uzmanlar, bir işletmenin en kısa zamanda en yüksek gelirin ve sağlıklı ürünlerin elde edilebilmesi için hayvan ölçüleri, hayvan sağlığı, hayvan refahı ve benzeri konularda mevzuat hazırlamakta ve standartlar oluşturmaktadır” dedi. Beş gün süren eğitimde katılımcılara damızlık hayvan seçimi ve tesliminde hayvan hastalıkları yönünden dikkat edilmesi gereken hususlar, sığırlarda dış görünüşe göre değerlendirme ve damızlık düve seçimi, koyun ırkları konularında bilgi verildi.
Dört Mevsim Tarım
31
Hayvancılığa rekor destek Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, 2012 yılı tarımsal destekleme bütçesinin yüzde 28’i olan 2 milyar 113 milyon liranın hayvancılığa ayrıldığını söyledi.
G
ıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, hayvancılıkta uygulanacak yeni teşviklerle ilgili Polatlı Arpaç Besicilik İşletmesi’nde açıklamalarda bulundu. Türkiye’de hayvancılığın geçmişte ‘üvey evlat’ muamelesi gördüğünü belirten Bakan Eker, 2002 yılında toplam tarımsal desteklerin yüzde 4’ünü oluşturan hayvancılık desteklerinin payını yüzde 28’e çıkardıklarını dile getirdi. 2012 yılında ilk defa etçi damızlık sığır başına 350 lira destek verileceğini vurgulayan Bakan Eker, besilik hayvan başına da 300 lira ödeme yapılacağını söyledi. Besicilik desteği için toplam 450 milyon lira kaynak ayrıldığının altını çizen Bakan Eker, “Erkek besi danası kayıtlıysa, kulağına küpe takılmışsa, 3 ay önce beslemeye alınmış ve götürüp kestiriliyorsa, hayvan başına 300 lira destek veriyoruz.’’ dedi. Koyun-keçi desteğinin 15’ten 18 liraya çıktığını anlatan Bakan Eker, arıcılık desteği kapsamında kovan başına 8 lira destek verileceğini dile getirdi. İpek böceğine verilecek des-
teği kutu başına 30 lira olarak belirlediklerini vurgulayan Bakan Eker, tiftik için ise kilogram başına 17 lira destek ödemesi yapılacağını açıkladı. 2011 yılında 335 milyon lira olan süt desteğinin bu yıl da devam edeceğini belirten Bakan Eker,
2009 da 5 bin ton olan süt tozu alım desteği için bu yıl 19 bin 500 ton kota ayrıldığını ifade etti. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, 2012 yılı tarımsal destekleme bütçesinin yüzde 28’i olan 2 milyar 113 milyon liranın hayvancılığa ayrıldığını söyledi.
32 Dört Mevsim Tarım
Mera ve yaylaklarda otlatma mevsimi Biyolojik yaşam çemberinde temel öğe konumundaki mera ve yaylaklarımız, hayvancılık sektörünün hammaddesini oluşturan kaliteli kaba yemin de ucuz ve vazgeçilmez kaynağıdır. Özgün Talan- Ziraat Mühendisi Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü
1998 yılında yasalaşarak yürürlüğe giren 4342 Sayılı Mera Kanunu ile doğal mirasımız, hayvancılığın vazgeçilmezlerinden olan mera ve yaylaklarımızın kullanımları, sürdürebilirlik ve ortak kullanım esasları da göz önünde bulundurularak, koruma altına alınmıştır. Ülkemizin büyük bir bölümünde hayvancılık, meraya dayalı olarak yürütülmektedir Meralarımız ve yaylaklarımız yaşam kültürümüzün bir parçası olmasının yanı sıra kaliteli kaba yemin kaynağı olarak buğdaygil ve baklagilleri bir karışım halinde en güzel şekilde sunan vazgeçilmez doğal kaynaklarımızdır. Mera ve yaylaklarımız, biyolojik yaşam çemberinde temel öğe konumundadır. Öncelikli yaşam alanı olmasının yanı sıra başka bitkisel üretim modelinin mümkün olmadığı alanlarda vazgeçilmez özellikleri ile mera ve yaylaklarımız, hayvancılık sektörünün hammaddesini oluşturan kaliteli kaba yemin ucuz ve vazgeçilmez kaynağıdır. Bu alanlar, hayvanların mide mikroflorası için gerekli maddeleri içermektedir,
ayrıca mineral ve vitamin kaynakları olması nedeniyle hayvanların verim ve üreme performanslarını da olumlu etkilemektedirler. Ülkemizdeki meraların % 65 i zayıf, % 25 i orta, % 10’u ise iyi ve çok iyi vasıflı meralardan oluşmaktadır. Mevcut hayvan varlığımızın şu anda
47 milyon ton kaliteli kaba yem ihtiyacı bulunmaktadır. Ülkemizdeki kaba yem açığı 2000’li yıllarda 16.6 milyon ton iken, son yıllarda bu açık gerek yem bitkileri desteklemeleri gerekse mera ıslahları ile 3.2 milyon tona kadar gerilemiştir. Ülkemizde üretilen kaba yemin yaklaşık 12 milyon tonu ise çayır ve meralarımızdan gelmektedir.
Dört Mevsim Tarım
Çayır, mera ve yaylaklardan maksimum verimin alınabilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasının başında otlatma mevsimine doğru şekilde uyulması gelmektedir. Meralarda otlatma mevsiminin düzenlenmesindeki amaç; vejetasyon, toprak ile diğer doğal kaynakların korunması ve maksimum düzeyde hayvansal ürün elde edilmesidir. Bu amaca ise otlatma mevsimine uyulması, otlatma kapasitesine ve uygun hayvan türleri ile uniform otlatma yapılarak ulaşılabilinir. Mera ve yaylaklarda bulunan bitkilerin, yılın her mevsiminde, büyüme ve gelişme dönemlerinin her aşamasında otlatmaya gösterdikleri direnç farklıdır. Bundan dolayı bitkilerden otlatmadan zarar görmeyecekleri dönemde yararlanılması esastır. Mera bitkilerinin otlatmadan zarar gördükleri (kritik dönemler) ve görmedikleri dönemler (otlatma mevsimi) mevcuttur. Mera ve yaylaklarda bulunan bitkiler, kış dönemlerinde uyku dönemlerindedirler ve yem üretmezler, ayrıca bu alanlar genellikle nemli veya karla kaplıdır. Bu dönemde yapılacak otlatma, bitki örtüsüne ciddi zararlar verir. Bir de kış dönemi haricinde bitki örtüsünün otlatmaya karşı duyarlı olduğu ve otlatmadan etkilendiği dönemler (kritik periyotlar) vardır. Bu dönemlerde kesinlikle otlatma yapılmamalı ve otlatmaya ara verilmelidir. Kritik periyotlar; İlkbahar Kritik periyodu, Yaz Kritik periyodu ve Sonbahar Kritik periyodu olarak 3 döneme ayrılır. İlkbahar kritik periyodunda; Bitkiler uyanmaya başlayarak yeni yap-
rak ve dallar oluştururlar. Bu dönem bitkilerin en duyarlı oldukları dönemdir. Bu dönemde bitkiler yedek besin depolarını kullanırlar ve büyüme döneminde de yedek besin depolarlar. Bu dönemde yapılan otlatmaya erken otlatma denmektedir. Yaz kritik periyodu; Bitkilerin nesillerinin devamı için tohum olgunlaştırmaya başladıkları dönemdir, bu dönemde yapılacak otlatma ile gelecekleri tehlikeye girer. Bu dönemde kesinlikle otlatma baskısı azaltılmalı veya otlatmaya ara verilmelidir. Sonbahar Kritik Periyodu; Bitkiler kış boyunca yaşamlarını sürdürecekleri ve ilkbaharda büyümeyi başlatacakları dönemlerdeki besinleri depolamak zorundadır. Bu işlemlerin gerçekleşebilmesi için bu dönmede otlatmaya ara verilmelidir. Mera bitkilerinin zarar görmeden otlatılabileceği
33
ve yeterli yem ürettikleri, otlatma olgunluğuna ulaştıkları İlkbahar Kritik periyodu sonu ile Sonbahar Kritik periyodunun başladığı dönem arasında kalan kısımdaki zaman dilimine Otlatma Mevsimi demekteyiz. ‘Yaylak ve Meraların Kullanımı, Korunması ve Göçer Hayvan Hareketleri’nin belirlendiği Antalya Valiliğinin 2012/1 Sayılı Genelgesi uyarınca ilimizde otlatma mevsimi, sahil kesimlerindeki mera ve yaylaklarda 20 Nisan’da başlayıp 15 Ekim’de, yayla kesimlerinde ise 20 Mayıs’ta başlayıp 15 Ekim’de sona ermektedir Ekonomik hayvancılığın vazgeçilmezi, gelecek nesillerden emanet aldığımız doğal mirasımız mera ve yaylaklarımızın korunması, sürdürülebilirliğinin sağlanması ile bu alanlardan maksimum verim alınabilmesinin yolu, otlatma mevsimine doğru şekilde uymaktan geçmektedir.
34 Dört Mevsim Tarım
Mera ıslah ve amenajman projeleri değerlendirildi… Antalya’da gerçekleştirilen toplantıda, il genelinde 41 bin 320 dekar mera alanının ıslah edildiği bildirildi.
M
era Islah ve Amenajman Projeleri Değerlendirme Kurulu, İl Müdürlüklerince hazırlanarak gönderilen projeleri değerlendirmek üzere 11-13 Mayıs 2012 tarihleri arasında Antalya’da toplandı. Toplantıya Çayır Mera Daire Başkanı Mesut Akdamar,
Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Yrd. Mehmet Yoran, Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürü Mehmet Şen ile 26 İl Müdürlüğünden konu uzmanı ziraat mühendisleri, 6 üniversiteden birer öğretim üyesi, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdür-
lüğünden uzmanlar katıldı. Antalya’da 2004-2009 yılları arasında 9 mera ıslah ve amenajman projesi hazırlandığını belirten Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Yrd. Mehmet Yoran; Aksu- Yenidumanlar, Döşemealtı-Aşağıoba/ Yağca, Elmalı-Eymir ve Korku-
Dört Mevsim Tarım
35
latma kapasitesinin artırılması, ot kalitesinin iyileştirilmesi amacıyla üniversite ve araştırma enstitüleriyle işbirliği yapılarak, Mera Islah ve Amenajman projeleri uygulandığını ifade eden Akdamar, 4 milyon 238 bin 973 dekar alanda 932 proje uygulandığını söyledi.
teli-Küçükköy projelerinin bitirildiğini, Döşemealtı-Kovanlık, Elmalı-Imırcık, İbradı-Eynif ve Aksu-Yurtpınar projelerinin ise devam ettiğini kaydetti. 8 köy ve beldede Mera Yönetim Birliği kurulduğunu belirten Yoran, 41 bin 320 dekar mera alanının ıslah edildiğini söyledi. Hayvansal üretimde en önemli girdiyi oluşturan kaliteli kaba yemin en ucuz ve en kolay temin edildiği kaynakların çayır ve meralar olduğunu belirten Çayır Mera Daire Başkanı Mesut Akdamar ise bu ihtiyacın karşılanması için çayır mera alanlarının ıslahının yapılması ve yem bitkileri ekiliş alanlarının artırılması gerektiğini vurguladı. Hayvancılığın gelişmesi için kaba yem açığının mutlaka kapatılması gerektiğini belirten Akdamar, şöyle devam etti; “4342 Sayılı Mera Kanunu ile ana amaç, hem mera miktarını artırmak hem de yapılacak ıslah
çalışmaları ile verim ve kaliteyi yakalamaktır. Böylece çayır, mera, yaylak ve kışlak alanlarında ıslah çalışmaları başlatılarak, ot veriminin ve kalitenin artırılması sağlanacaktır. Diğer taraftan kaba yem pahalı girdi olmaktan çıkarılacaktır.”
“932 mera ıslah ve amenajman projesi” Mera kanunu çerçevesinde tespit ve tahdit çalışması biten mera, yaylak ve kışlaklarda ot-
Uygulanan projelerle bitki vejetasyonu, toprak ve diğer kaynakların korunması ve geliştirilmesinin sağlanacağını kaydeden Akdamar; “Meralardaki ot verimi artacak, maksimum hayvansal ürünler elde edilerek, büyükbaş ve küçükbaş hayvanların ihtiyacı olan kaba yem büyük ölçüde karşılanmış olacaktır. Ayrıca ıslah çalışmaları sonucunda meralar erozyon tehlikesinden kurtulacaktır” diye konuştu. Üç gün süren toplantıda illerin uyguladıkları projelerin sunumları yapılarak kurul tarafından değerlendirildi.
36 Dört Mevsim Tarım
Okul Sütündeki Gerçekler Okul sütlerinin sağlıklı olduğu konusunda en küçük bir şüphe dahi yoktur ve çocuklarımızın bu değerli besini mutlaka tüketmesi gerekir. Ümit Okudur/Ziraat Mühendisi-Antalya İl Gıda, Tarım Ve Hayvancılık Müdürlüğü
S
ütün faydalarını yıllardır her ortamda duymuş veya okumuşuzdur, bu faydalar neredeyse saymakla bitirilemez. Ancak buna karşılık az da olsa sütün zararlarının anlatıldığı yayınlar da yok değildir. Özellikle çocuklarımızın beslenmesinde çok önemli olan ve bilinçli ailelerin çok tükettiği bir besin olması nedeni ile ister istemez süt hakkındaki olumsuz yayınlar aşırı ilgi çeker. Halkı sağlıklı ve eğitimli olan ülkeler diğerlerinden kesinlikle daha öndedir. Bu bilinen gerçek nedeni ile bilinçli ülkeler, halklarının sağlığı ve eğitimine en büyük kaynağı ayırırlar. Sağlıklı olmanın temel koşulu ise tartışmasız olarak sağlıklı beslenmedir. Sağlıklı beslenen toplumların bireyleri daha zeki, daha başarılı ve daha yaratıcı olmaktadır. Kısacası bir ülkeye zarar vermek istiyorsanız bunun en kısa ve en kolay yolu, halkının sağlıklı beslenmesini engellemektir. Halkımızın en önemli beslenme sorunlarından birisi hayvansal protein tüketimimizin düşük olmasıdır. Yani sağlıklı beslenebilmek için gerekenden daha az hayvansal protein tüketiyoruz. Peki, en
Okul sütü uygulaması için en uygun süt UHT süttür.
önemli ve kolay ulaşılabilir hayvansal protein kaynağımız nedir? Bu sorunun ilk ve tartışmasız tek cevabı ‘süt’ tür. Doğrudan marketten alınarak birkaç dakikada tüketilebilen en önemli kaynak süt ve ürünleridir. Böylesine önemli ve değerli bir besini yeterli ve doğrulanmış veriler elde etmeden, karalamak veya en azından toplumda şüphe yaratmak, ciddi bir vicdani ve yasal sorumluluk altına girmektir. Süt ve ürünleri çok önemli faydalarının yanında ender de olsa kimi insan vücudunda bazı tepkilere neden olabilmektedir. Örneğin, sütte bulunan süt şekeri laktozun insan vücudunda sindirimini sağlayan laktaz enzimi, bazı insanlarda yeterince salgılanmamaktadır. Bu da laktoz intoleransı denen ve mide bulantısı, karın ağrısı, şişkinlik gibi hafif belirtiler gösterebilen bir duruma neden olur. Birçok insan aç karnına ve hızlıca süt içtikten sonra bu belirtileri hafifçe hissetse de genellikle önemsemez. Bu durumdaki birey sayısı genetik olarak ülkeler arasında farklılık gösterir. Ama bu durumu gıda zehirlenmesi ile karıştırmamak ve belirtiler çok rahatsız edici değilse
Dört Mevsim Tarım
süt tüketmekten vazgeçmemek gerekir. Çünkü süt şekeri laktoz özellikle çocukların beyin gelişimi için önemli bir bileşendir.(Anne sütündeki oranı, inek sütünden çok daha yüksektir.) Çok sorulan sorulardan birisi de beslenme açısından süt ürünlerinin içme sütü yerine geçip geçemeyeceğidir. Süt de, süt ürünleri de çok faydalı ve tüketilmesi çok önemli besinler olmasına rağmen bir engel yoksa süt içmekten vazgeçmemek daha doğru olacaktır. Süt ürünleri süt yerine tüketilebilirse de tam olarak yerine geçemez. Süt, yoğurt ve peynir gibi ürünlere işlenirken fermentasyona uğraması veya üretim prosesleri nedeniyle süt ürünlerindeki laktoz miktarı azalır. Rahatsız edici düzeyde laktoz intoleransı olan kişiler süt ürünlerini tüketebilirler.
Okullarda süt dağıtımı
02.05.2012 tarihi itibarı ile ilimizdeki 632 ilköğretim okulunda 182.700 öğrenciye 200ml’lik kutularda uzun ömürlü UHT tam yağlı süt dağıtılmaya başlanmıştır. Bu sütlerin ve ambalajlarının tüm özellikleri önceden uzmanlar tarafından belirlenmiş ve Bakanlığımızca tedarik şartnamelerinde belirtilmiştir. Burada hemen belirtmek gerekir ki, UHT sütler piyasada genellikle yarım yağlı ve yağlı tiplerde satılmasına rağmen süt yağının yüksek besin değerinden dolayı okul sütleri, tam yağlı olarak üretilmektedir. Okul sütleri üretildiği fabrikada sürekli olarak bakanlık kontrol görevlilerinin gözetiminde üretilmekte ve üretilen her parti okul sütünden numuneler alınarak, mikrobiyolojik ve kimyasal analizleri yaptırılmaktadır. Tüm bu kontrollere rağmen dağıtım yapılan okullarda en küçük bir şüphe durumunda dahi o okuldaki süt gözetim altına alınmakta ve hemen analize gönderilmektedir. Bugüne
kadar ilimizde alınan süt numunelerinin hiçbirinde olağan dışı bir tespit yapılmamış, tüm analiz sonuçları uygun bulunmuştur. İlimizde tedbir olarak sağlık kurumlarına gönderilen öğrencilerimizin hiçbirine doktorlar tarafından yapılan muayene ve tetkiklerden sonra “Gıda Zehirlenmesi” tanısı konmamıştır. Okul sütü programıyla gündemde olan bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak için birkaç tanımı da iyi kavramak gerekmektedir. İki ana grup içme sütü bulunmaktadır. Günlük süt de denen pastörize sütler düşük derecelerde ısıtıldığından içerisindeki zararlı bakteriler yok edilmiş, zararsız olan ancak sütü bozabilen bazı bakterilerin ise bulunabildiği sütlerdir. Bu nedenle pastörize sütlerin soğuk zincir içerisinde yani sürekli 4oC’de tutulup bu sıcaklıkta taşınması gerekir ve bozulmadan ancak birkaç gün dayanabilir. UHT olarak tanımlanan ve soğuk zincir denen buzdolabı sıcaklığında muhafaza edilme zorunluluğu bulunmayan uzun ömürlü sütler ise oda sıcaklığında 6 aya kadar hiçbir bozulma olmadan muhafaza edilebilmektedir. Yine de okul sütlerine önlem olarak 4 ay raf ömrü verilmektedir. Ancak bu kadar uzun süre dayanması herhangi bir katkı içermesinden değil, üretim teknolojisindendir. UHT sütler %100 doğal ve hiçbir katkı maddesi içermeyen son derece güvenilir sütlerdir. Bu sütler, birkaç saniye 135oC üzerindeki sıcaklıklarda tutulup hemen soğutulur ve aseptik, yani mikroorganizmalardan arındırılmış ortamda paketlenir. İçerisinde mikroorganizma kalmadığından ve özel ambalajı içerisine mikroorganizma giremediğinden dolayı son derece doğal olmasına rağmen açılmadığı sürece uzun süre bozulmadan kalabilir. Çok kısa bir süre ısıtıldığı için de besin değerinde önemli bir azalma olmadan dayanıklı hale
37
getirilmiş olur. UHT sütler, pastörize sütler gibi özel muhafaza sıcaklıkları (4oC’) gerektirmez, oda sıcaklığında muhafaza edilebilir. Bu özelliklerinden dolayı okul sütü uygulaması için en uygun süt UHT süttür. Sonuç olarak; Okul sütü birçok ülkenin uzun yıllardır uyguladığı ve halkların sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanması açısından hayati değeri olan çok önemli bir uygulamadır. En önemlisi çocuklarımıza sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırması ile birlikte ülkemiz hayvancılığı ve süt sektörüne de olumlu katkıları olacaktır. Her gün milyonlarca kutu süt dağıtılmaktadır. İlk günlerde rahatsızlandığını belirten öğrencilerimizin sayısı ile dağıtılan süt sayısı birlikte değerlendirildiğinde ve çocuk davranışları ile süte olabilecek hassasiyetleri düşünüldüğünde, oranın ne kadar küçük ve doğal olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bu kadar büyük miktarda süt değil, sadece su dağıtılsa bile birçok öğrencinin içtiği sudan rahatsızlandığını beyan etmesi şaşırtıcı olmaz. Projenin başladığı ilk günlerdeki rahatsızlanma vakalarının sayısı, sonraki günlerde dağıtım devam etmesine rağmen neredeyse yok denecek kadar azalmıştır. Okul sütlerinin sağlıklı olduğu konusunda en küçük bir şüphe dahi yoktur ve çocuklarımızın bu değerli besini mutlaka tüketmesi gerekir. Bu konu, bilimsel platformdan başka platformlara çekilmemesi gereken ve başka amaçlarla istismar edilemeyecek kadar hassas bir konudur. Üretiminden dağıtımına ve kontrolüne kadar bu kadar özen gösterilen bu önemli projeyi eleştirmeden önce mutlaka iyi araştırmak ve çocuklarımızı bu değerli besinden soğutarak onlara zarar vermemek konusunda gerekli hassasiyeti göstermek her kesimin görevi olmalıdır.
38 Dört Mevsim Tarım
Antalya birincisi Korkuteli’nden
Kadın Çiftçiler Yarışıyor Bilgi ve Proje Yarışması Antalya il finali yapıldı.
G
ıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından bu yıl 9.’su düzenlenen “Kadın Çiftçiler Yarışıyor” Bilgi ve Proje Yarışması Antalya il finali, 28 Mart 2012 tarihinde Yenimahalle Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Programa, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Antalya Valisi Dr.Ahmet Altıparmak, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Celal Sumaytaoğlu, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri ile çok sayıda kadın çiftçi katıldı.
İl finalinde dereceye girenleri kutlayarak ödüllerini veren Bakan Eker, ‘’Üreticilerimizle iftihar ediyoruz. Eğer bunlar bir de başımızın tacı kadınlar ise o zaman daha çok iftihar ediyoruz. Bu program ile bir kez daha üretimin gelişmesine katkı sağladığımızı görmekteyiz. Eğitime verdiği ivme de bu yarışma programının ne kadar doğru bir proje olduğunu ortaya koymaktadır. Bakanlık olarak kadın çiftçilerin bilgi düzeyinin yükselmesini, daha verimli üretim
yapmalarını ve ekonomik olarak gelirlerinin artmasını önemsiyoruz. Her zaman kadın çiftçilerin yanındayız’’ diye konuştu.
Kadınlara pozitif ayrımcılık Tarih, turizm ve tarımda Antalya’nın öncü bir il olduğuna dikkat çeken Eker, tarımda meydana gelen büyümede kadın çiftçilerin önemli bir paya sahip olduklarını söyledi. Kadınların toplumun sigortası olduğu-
nu vurgulayan Eker, “O nedenle onları ne kadar çok sayar, destek verirsek Türkiye’ye de o kadar destek vermiş oluruz’’ dedi. Bakan Eker, kadın çiftçilerin çoğunlukta ortak olduğu kooperatiflere ve kadınların hazırladığı kırsal kalkınma projelerine ayrıca destek verdiklerini ifade ederek, “Pozitif ayrımcılık diyorlar ya, biz Bakanlık olarak kadın çiftçilere pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Onlara daha çok destek veriyoruz. Sizlerin yardı-
Dört Mevsim Tarım
39
mı ile Antalya tarımı daha iyi noktaya gelecek inşallah” diye konuştu.
Kadınlar tarlada erkekler kahvede Programda konuşan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Antalya İl Müdür V. Bedrullah Erçin, toprağı, havayı, suyu kirletmeden güvenilir ve sürdürülebilir gıda arzı sunmanın yolunun eğitimden geçtiğini söyledi. Yaptıkları eğitim faaliyetlerinde, tarım faaliyetlerine katılan kadın oranını yüzde 70 olarak tespit ettiklerini belirten Erçin, şöyle devam etti; “Kadınların yeniliğe daha yatkın olduklarını, kanunlara erkeklerden daha çok riayet ettiklerini, gıdanın gerçek sahibi ve yöneticisi olduklarını tespit ettik. Kadın Çiftçiler Yarışıyor Bilgi ve Proje Yarışması kapsamında kadın çiftçilerimiz iki defa Türkiye birinciliği, 4 defa da bölge birincisi oldu. Antalya tarımda bir marka ve en büyük sahibi de kadınlarımız. Çünkü ben onları hiç kahvede görmedim. Onlar üretimdeyken erkekler kahvedeydi.” 8 yıllık süre içinde bin 425 kadın çiftçinin yarışmaya katıldığını açıklayan Erçin, bu sayının kadınların yeniliğe açıklığının göstergesi olduğunu kaydetti. Antalya Vali Yardımcısı Hakkı Loğoğlu da, Antalya’daki tarımsal kalkınmada en büyük emek sahibinin kadınlar olduğunu söyledi. Törende katkı veren kurumlara plaketlerini veren Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, birinci olan kadın çiftçiyi kutladı.
Bakan Eker’e Döşemealtı halısı Yarışmada 8 kadın çiftçi hayvancılık,
Bakan Eker: ‘’Pozitif ayrımcılık diyorlar ya, biz Bakanlık olarak kadın çiftçilere pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Onlara daha çok destek veriyoruz.’’
meyvecilik, sebzecilik ve gıda alanlarında yöneltilen 15 soruyu yanıtladı. Yarışmanın birincisi 15 sorudan 13 soruyu doğru yanıtlayarak, 130 puan alan Korkuteli’nden Döne Kocabey oldu. Konyaaltı’ndan Adile Kök 120 puanla ikinciliği, Elmalı’dan Ayşe Çoban üçüncülüğü elde etti. Bakan Eker birinciye 2 bin, ikinciye bin 500, üçüncüye ise bin TL’lik hediye çeklerini verdi. Yarışmanın birincisi Döne Kocabey de, Bakan Eker’e Döşemealtı halısı hediye etti.
40 Dört Mevsim Tarım
Gıda Güvenliği Eylem Kurulu Antalya’nın Türkiye’nin en güvenli gıdasını tüketen illerden birisi olduğu bildirildi.
A
ntalya İli Gıda Güvenliği Eylem Kurulu 2012 yılının ilk toplantısı, Antalya Vali Yardımcısı Hakkı Loğoğlu başkanlığında kurul üyelerinin katılımıyla yapıldı. Toplantının açılışında konuşan Antalya Vali Yardımcısı Hakkı Loğoğlu; “Gıda güvenliğinde en ufak problemde Antalya akla gelmektedir. Gıda üretimi ve ihracatında Antalya çok önemli bir il. O nedenle gıda güvenliğine Antalya’da çok daha önem vermeliyiz. Gıda ile ilgili problem çok hızlı biçimde yayılabiliyor. Antalya ülkenin en güvenli gıdasının tüketen illerinden birisidir. İstisnai olarak ufak tefek olumsuz şeyler yaşanabiliyor ama bunun da tedbirini alıyoruz. Bal konusunda da akla gelen illerden biri Antalya” dedi. Gıda konusunun ulusal öncelik olarak gündemde yer aldığına dikkat çeken Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür V. Bedrullah Erçin ise Türkiye’nin diğer illerinde olmayan Gıda Güvenliği Eylem Kurulunun, 2005 yılından
Dört Mevsim Tarım
41
itibaren düzenli olarak toplandığını ve önemli kararlar aldığını bildirdi. Erçin; “6 yılda 37 toplantıda 145 karar aldık. 5996 Sayılı kanunun uygulamaya girmesiyle birincil üretim ve tüketim yerlerinin, yani tarladan sofraya olan zincirin iyi biçimde tamamlandığını görmekteyiz’’ dedi. Okul kantinlerine yönelik olarak 2011 yılında 154 okul kantin ve yemekhanesine hijyen eğitimi verildiğini belirten Erçin, okul denetimleri kapsamında ise 2011 yılında 606 denetimde 5, 2012 yılındaki 2 ay içinde ise 185 okul kantini denetiminde 5 cezai işlem uygulandığını söyledi. Yeni kanunla birlikte hizmetiçi ve sektöre yönelik eğitimlerin devam edeceğini vurgulayan Erçin; “6 hizmetiçi eğitimde 453 personele eğitim verdik. 2 ay içinde 10 sektör toplantısı düzenledik ve bu toplantılara 372 kişi katıldı. Bu bir başlangıç aslında. Bu eğitimler artarak devam edecek” diye konuştu.
Alo Gıda şikayetleri arttı 2 ay içinde Bevex ve Food Product fuarlarının düzenlendiğini ve her ikisine de kurum olarak katılım sağlandığını kaydeden Erçin, genel kapsamda 2011’de 1637 denetimde 139 cezai işlem uygulandığını bildirdi. Erçin, Alo Gıda hattına ise 2 ay içinde 597 şikayet geldiğini belirterek, ‘’Geçtiğimiz yıl ise yaklaşık 2000 şikayet gelmişti. Bu yılın ilk 2 ayını geçtiğimiz yıla göre oranlarsak çok daha fazla şikayet gelmiş.
Bu rakam bu yıl şikayetlerde artış yaşanacağının şimdiden göstergesi” dedi. Beyaz bayrakla ilgili patent enstitüsüne müracaatta bulunduklarını ifade eden Erçin, 6 aylık süreci beklediklerini, süre sonunda itiraz gelmezse beyaz bayrağın patent almış bir belge olacağını kaydetti. Bal denetimleri ile ilgili olarak ülke çapında 3 internet ve TV üzerinden satış yapan firmalarla ilgili gerekli duyurunun Bakanlık tarafından yapıldığına dikkat çeken Erçin, İl Müdürlüğü olarak da internet aracılığı ile satış yapan firmanın balından numune alındığını, ancak herhangi bir olumsuzluk çıkmadığını söyledi. Erçin, şöyle devam etti; “Antalya’da 2011 yılında balla ilgili 936 dene-
timde 57 numune alındı, 18 numune olumsuzdu. 2012 de ise 101 denetim ve 9 numune alındı ve olumsuz numune çıkmadı”. Pestisitlerle ilgili çalışmalara da değinen, Erçin 2011 yılında 12 bin 405 numuneden 135’inde olumsuzluk yaşandığını, gerekli cezai işlemin uygulandığını, üzümle ilgili AB’den herhangi bir bildirim almadıklarını kaydetti.. Toplantıda, Gıda ve Yem Şube Müdürü Veysel Çelik, 5996 sayılı mevzuat kapsamında yayınlanan yönetmelikler, Ziraat Mühendisi Ahmet Arslan Ekmek Tebliği, Antalya Börekçiler, Yufkacılar Esnaf ve Sanatkar Odası Başkanı Hüseyin Şimşek odanın sorun ve çözüm önerileri ile ilgili katılımcılara bilgi verdi.
42 Dört Mevsim Tarım
Tohumculuğun sorunları ele alındı Türkiye Tohumcular Birliği İstişare Toplantısı’nda sahada yaşanan sorun ve aksaklıklar ile çözüm yolları ele alındı.
T
ürkiye Tohumcular Birliği İstişare Toplantısı 9-11 Mayıs 2012 tarihleri arasında Antalya’nın Manavgat ilçesinde gerçekleştirildi. Toplantının açılışında konuşan Birlik Başkanı Hakkı Şafak Ses, tarımda çok önemli bir alt sektör olan tohumla ilgili kamu nitelikli birliklerin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından çıkarılan Tohumculuk Kanunu ile Bitki Islahçı Hakları Kanunu’nun ardından kurulduğunu söyledi. Bu düzenlemelerin ardından 7 kamu nitelikli alt birlik kurulduğunu ifade eden Ses, “Kamunun şu anda kullandığı yetkileri devralmak üzere yetkilendirilen bir birliğiz. Bakanlık ana stratejisinde ve vizyonunda ufku açıcı rol oynarken, STK’lar da belirleyici rol üstlendi” dedi. Ses, tohumlara etiket verilmesi işlemini Birlik olarak kendilerinin devraldığını, saha denetimleri ala-
nındaki devirle ilgili ise protokol aşamasında olduklarını kaydetti. Çıkan yönetmelikler ile sahada önlerinin açıldığını ifade eden Ses, yanlış anlaşmalardan dolayı zaman zaman Bakanlık, İl Müdürlükleri ve üreticiler arasında sıkıntılar yaşandığını, bu sorunların bazen Bakanlığın ve İl Müdürlüklerinin düzenlemeleri ile bazen de Birliklerin uygulamaları ile ortadan kalktığını söyledi.
Birliğe üye olmayan satış yapamaz Bitkisel üretimde uluslararası güç ve kuvvet kazanmanın bu üç birimin birlikte çalışması ile mümkün olabileceğini vurgulayan Ses, “Hepimizin temel ortak paydası milletimiz için kendi sahamızda güçlü olmak için çalışmalar yapmak. 5553 sayılı yasadan önce uluslararası zemine çıkacak gücümüz yoktu. Bu kanunla artık bunu gerçekleştirilebiliyoruz. Türkiye topraklarına dikilen fide, fidan, tohum üretenler, eğer alt bir-
Dört Mevsim Tarım
43
liklere üye değilse satış yapma hakkı yok. Bu kanuni bir zorunluluk” diye konuştu. Fide, tohum, fidan üreten ve dağıtımı ile satışını yapanlara ilişkin denetimle ilgili yetki devrini aldıktan sonra yaptıkları tespitleri gereği için İl Müdürlüklerine, bilgi için ise Bakanlığa göndereceklerini belirten Ses, “Bu sektörün birliği, dirliği ve gücü alınacak karar ve tedbirlere bağlı. Yönetmelikler çıkıyor, ancak sahada anlaşılması ile ilgili sıkıntılar yaşanıyor. Aynı zamanda sahada çalışan her arkadaşımız, kavramlar konusunda aynı bilgiye sahip değil” dedi. Ses, medyada zaman zaman GDO ve kalıntı ile ilgili çıkan haberlerin insanlarda önyargıya ve yiyip içtiklerine şüpheyle yaklaşmalarına neden olduğunu belirterek, “Bu durumda üretim düşüyor. Yatırımcılar yatırım yapmaktan vazgeçiyor. Yeni sermayeler girmekten vazgeçiyor. Bununla ilgili hepimiz çalışmalar yapmalıyız çünkü hepimiz aynı gemideyiz. Bu sektörün bir adım daha ileri gitmesi için sorumluluklarımız var” diye konuştu.
Amaç kaliteli bir sistem Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğünden Koordinatör Alper Şahin, son yıllarda tarım sektörünün tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de daha aktif bir hale geldiğini belirtti. Şahin, “Bakanlığımız eskiden eğitim ve yayım ağırlıklı çalışmalar yaparken son yıllarda piyasa denetimleri ön planda tutulmakta ve bu yönde çalışmalar yapılmakta. Son 10 yılda çıkarılan 14 kanunun 4 tanesi tohumculuk-
la ilgili. Tohumculuk sektörü sürekli üreten, dinamik, hareketli ve kanunu olan bir sektör. Ancak devlet hiçbir zaman denetim yetkisini tam olarak devretmez. Üst denetim mekanizmasında yerini alır. Bu yapılan çalışmalar özel sektörün kendi içinde oto kontrolünü sağlaması ve iş yükünüzü hafifletmek içindir. Yetki devrinden sonra da denetimi yapanların denetimi yine Bakanlığımız tarafından gerçekleştirilecek. Burada amaç, kaliteli
bir sistem kurmak” diye konuştu. Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürü Mehmet Şen de, üyelikteki %0,3 oranının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini, bu oranın üreticileri üye olmaktan alıkoyduğunu söyledi. Katılımcılar, üç gün süren toplantıda sahada yaşanan sıkıntıları, problemler, aksaklıklar ve çözüm önerileri ile ilgili olan görüşlerini dile getirdi.
44 Dört Mevsim Tarım
Sahte içki ile mücadele Kemer’de yapılan toplantıda, şüpheli görülen alkollü içkilerin tüketilmemesi uyarısında bulunuldu.
K
emer İlçe Gıda,Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile Kemer Turistik İşletmeciler ve Otelciler Birliğinin (KETOB) ortaklaşa düzenlediği “Sahte içki ile Mücadele” konulu toplantı, Kemer Rose Resort Otel’de gerçekleştirildi. Toplantıya, KETOB Başkanı Tayyar Gül, Kemer İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Veteriner İbrahim Zeytinciler ile gıda kontrol görevlileri, Kemer ve bölgesinde hizmet veren otellerin gıda yetkilileri katıldı. Turizmin insan odaklı bir sektör olduğunu belirten KETOB Başkanı Tayyar Gül, “ Bu nedenle eğitim diğer sektörlere göre bizim sektörümüzde daha büyük önem taşımakta ve yeni gelen uygulamalara çok hızlı bir şekilde geçilmesi gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında eğitim, turizmin en büyük ihtiyaçlarından birisidir” diye konuştu. Antalya Valiliği ve İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından hazırlanan broşür hakkında bilgi veren Kemer İlçe Müdürü İbrahim Zeytinciler, ‘’Şüpheli görülen ambalaja sahip alkollü içkileri tüketmeyin’’ uyarısı yer alan broşürde, kapağın üzerinde Gelir İdaresi Başkanlığı ve TAPDK logolarını taşıyan bandrol
bulunmayan, bandrolü yırtık veya yıpranmış olan şişelerin alınmaması gerektiği söyledi. Bandrol üzerindeki logoların yukarı aşağı hareket ettirildiğinde ve farklı açılardan bakıldığında mavi, turkuvaz renk dönüşümü olduğuna dikkat çeken Zeytinciler; şu uyarılarda bulundu: ‘’Kapağı açık olan alkollü ürünü satın almaktan kaçının. Kapağı kapalı olan, ancak daha önce açılmış ve bir şekilde yapıştırılarak tekrar kapatılmış izlenimi veren şişelerdeki alkollü ürünleri kesinlikle tüketmeyin. Kapağında enjektör deliğine benzer delik bulunan şişeleri almayın. Şişenin daha önce kullanılmış olup olmadığına veya bu izlenimi verip vermediğine bakın. Üzerinde kirli, yırtık, yıpranmış etiket bulunan şişeli ürünleri almayın. Şişesinin arka yüzünde tüketiciyi bilgilendirme amaçlı Türkçe etiket bulunup bulunmadığına dikkat edin. Etiket üzerinde üretici veya ithalatçı firma adı veya adresini kontrol edin.’’
‘’Mutlaka fiş ve fatura alın’’ Alkollü içki satın alırken mutlaka fiş veya fatura edinilmesi gerektiğini vurgulayan Zeytinciler; alkollü içki ile enerji içeceklerinin birlikte tüketilmemesi gerektiğini kaydetti. Zeytinciler, şöyle devam etti; “Ürün kapak kodu ve boyun kodu birbirini tutmalıdır. İçki şişesinin üzerinde mutlaka hologram bulunmalıdır. İçki dağıtımcılarının toptan dağıtım ruhsatlarının olup olmadığını kontrol ediniz. İthal içkilerin ithalat izin belgelerini, kontrol belgelerini ve analiz raporlarını isteyiniz.’’ Zeytinciler, bal ve tereyağını tüketime sunan iş yerleri ve otellerde de numune alınıp ilgili laboratuara gönderileceğini söyledi.
Dört Mevsim Tarım
45
Tarımın kalbi yine Antalya’da atacak Türk tarımının nabzının attığı, yabancı alım heyetleri ile iş anlaşmalarının imzalandığı, Growtech Eurasia bu yıl 5-8 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek.
T
ürk tarım sektörünün buluşma noktası olan ve bu yıl 12.’si düzenlenecek olan Avrasya’nın en etkin tarımsal ihtisas fuarı Growtech Eurasia Uluslararası Sera, Tarım Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı, bu yıl 5 -8 Aralık 2012 tarihleri arasında gerçekleşecek. Antalya Expo Center’da düzenlenecek olan fuara, Türkiye’nin yanı sıra dünyanın dört bir yanında tarım alanında faaliyet gösteren firmaların katılması bekleniyor. Geçen yıl fuara 156’sı uluslararası olmak üzere 630 yerli ve yabancı firmanın katıldığı fuarda, 66 bin 324 ziyaretçi, sektördeki son gelişmeleri yakından takip etme imkânı bulmuştu. Growtech Eurasia bu yıl, 40 bin metrekarelik alanda 30 ülkeden 650’nin üzerinde ulusal ve uluslararası katılımcıya ev sahipliği yaparak, önemli iş fırsatları sunacak. Almanya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İspanya gibi katılımlara ek olarak, İran ilk kez fuara katılacak. Bu yıl 70 binin üzerinde ulusal ve uluslararası profesyonel ziyaretçi ağırlamaya hazırlanan Growtech Eurasia; tohumculuk, fidecilik, örtü altı sebzecilik, modern meyvecilik, sera teknolojileri, sulama sistemleri, bitki besleme, bitki koruma, projelendirme ve ambalajlama gibi katılımcı profili ile tarım sektörünün en son ürün ve hizmetlerini bir araya getirecek.
Alım heyetleri de geliyor
Fuar bünyesinde Ekonomi Bakanlığının desteği ve Antalya İhracatçı Birlikleri, Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Cezayir, Fas, Gürcistan, Irak, İran, Kazakistan, Kırgızistan, Kuveyt, Macaristan, Mısır, Polonya, Romanya, Sudan, Tacikistan, Tunus, Türkmenistan, Ürdün ile alım heyeti organizasyonu düzenlenecek. Bu heyetler Türkiye’de işbirliği olanaklarını araştırmak ve fırsatları yerinde incelemek için Growtech fuarı sırasında Türk firmalarıyla ikili görüşmeler gerçekleştirecek. Tarım sektörüne yenilikler getirecek ve tarımsal üreti-
min katma değer kazanmasına fayda sağlayacak çalışmalara yönelik olarak, Growtech Eurasia 2012 kapsamında bu yıl beşinci kez, Growtech Tarım Ödülleri verilecek. Fuar ziyaretçilerinin son model traktör, telefon, televizyon kazanma şansını yakalayacağı Growtech Eurasia, Türk tarım sektörünün başarılarını sergileyeceği bir gövde gösterisine hazırlanıyor. Girişte kayıt yaptıranlara verilecek kupon ile çekilişe katılabilecek olan Growtech ziyaretçilerinden şanslı bir kişi, fuar alanında sergilenecek traktör ile birçok hediyenin sahibi olma fırsatını elde edecek.
46 Dört Mevsim Tarım
Çilek Yetiştiriciliği Çilek, ülkemizde yakın bir geçmişe kadar sadece sınırlı bölgelerde yetiştirilirken, günümüzde üzümsü meyveler içerisinde önemli paya sahip ürünlerin başında gelmektedir. Fazilet SARI/Ziraat Mühendisi-Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü
Ç
ilek dünyada ve ülkemizde ekonomik olarak yetiştiriciliği yapılan, alan ve üretim miktarı açısından her geçen gün artış gösteren meyve türlerinden birisidir. Dünyada önemli çilek yetiştiriciliği yapan ülkeler ve bu ülkelerin yıllara göre üretim miktarları Tablo 1’de verilmiştir. Bu tablodan, yıllara göre üretim miktarları incelendiğinde; ABD’nin ilk sırada yer aldığı, Türkiye’nin ise 2009 ve 2010 yıllarında İspanya’yı geride bırakarak üretim bakımından ikinci sıraya yükseldiği görülmektedir. Çilek, ülkemizde yakın bir geçmişe kadar sadece sınırlı bölgelerde yetiştirilirken, günümüzde üzümsü meyveler içerisinde önemli paya sahip ürünlerin başında gelmektedir. Ülkemizin iklim koşulları göz önüne alındığında özellikle erkenci yetiştiricilik açısından Akdeniz Bölgesi önemli bir potansiyele sahiptir. Akdeniz Bölgesi’nde ise Antalya ve çevresi özelikle örtü altı çilek yetiştiriciliği bakımından büyük bir avantaja sahiptir. Üretim bakımından ise son beş yıllık veriler incelendiğinde;
Türkiye’de üretilen toplam çileğin yıllara göre değişmekle birlikte % 9-11’nin ilimizden karşılandığı Tablo 2’de görülmektedir. İlimizde ise çilek yetiştiriciliği yoğun olarak Gazipaşa, Aksu ve Kepez ilçelerinde yoğunlaşmıştır. 2010 yılı TUİK verilerine göre; Gazipaşa İlçesi’nde 27.825 ton, Aksu İlçesi’nde 3.150 ton, Kepez İlçesi’nde 340 ton çilek üretimi yapılmaktadır.
Çilek Çeşitleri Çilek yetiştiriciliğine başlamadan önce, pazar durumu iyi incelenmelidir. Amaca uygun olarak, sofralık veya sanayiye yönelik çeşitlerden pazar şansı yüksek olan çeşitlerle yetiştiriciliğe başlanmalıdır. Çeşit seçiminde, kullanım amacı yanında, bölgeye uygunluğu, verimliliği, hastalık ve zararlılara dayanıklılığı, taşımaya elverişli olması dikkate alınmalıdır. Adaptasyon açısından örtü altı yetiştiriciliğine uygun çeşit düşünülüyorsa erkencilik ön plana çıkmalıdır. Bazı bölgeler için ise son turfanda hasat önemlidir. Çeşit yanında, ismine doğru, hastalık ve zararlılardan ari fide materyali kullanımı da verim ve kaliteyi direkt olarak etkileyen önemli faktörlerden birisidir. Ülkemizde yetiştiriciliği yapılan çeşitlerin başında Camarosa gelmektedir. Bunun yanında, Chandler, Dorit, Douglas, Sweet Charlie, Selva, Festival, Camino Real, Kabarla Ventana ve Albion, yetiştiriciliği yapılan diğer bazı yabancı çeşitlerdir. Yabancı çeşitler yanında, ülkemizde Araştırma Enstitüleri, Çukurova Üniversitesi
Dört Mevsim Tarım
ve özel sektör tarafından geliştirilen ülkemiz ekolojisine uygun bazı yerli çilek çeşitleri de bulunmaktadır. Bunlar arasında, Kaşka, Sevgi, Ebru, Ata, Eren, Doruk, Hilal, Bolverim, Yalova, Seyhun, Ceyhun’u sayabiliriz.
Dikim Zamanları 1- İlkbahar Dikimi: Kışları soğuk geçen bölgelerde genellikle nisan ayında yapılan dikim şeklidir. Bu dikimde, frigo fideler veya fidelikte bekletilen fideler kullanılır. Bu bitkilerden, dikimin ilk yılında çok az meyve elde edilmekte ve esas ürün ertesi yıl alınmaktadır 2-Yaz Dikimi: Temmuz-Ağustos aylarında frigo fidelerle yapılır. Dikimden hemen sonra açan çiçekler ve kollar bitkinin daha kuvvetli büyümesini sağlamak için koparılır. Bölgenin ekolojisine göre değişmekle birlikte, bu bitkiler Şubat-Mart aylarında bol çiçek açar ve meyve vermeye başlar. Akdeniz kıyı kesiminde ürün Haziran- Temmuz ayına kadar devam eder. Bu dikim sisteminde dekara 5.000-7.000 fide kullanılmaktadır. 3- Sonbahar Dikimi: Fidelikten sökülen taze fidelerle Eylül ayında yapılan dikim şeklidir. Bu dikimde erken meyve elde edilmesine karşın, meyve verim frigodan daha düşük olur. Bu dikim örtü atı yetiştiriciliği için uygundur. Bitkilerin erken açan çiçeklerin kış aylarında meydana gelen donlardan korunması için sera üstünden yağmurlama, sera içini ısıtma, ısı perdeleri çekilmesi gibi önlemlerin alınması gerekmektedir. 4-Kış Dikimi: Kışları ılık geçen yö-
47
Tablo 1. Dünya’da çilek yetiştiriciliği yapan ülkeler ve yıllara göre üretim miktarları (ton) Yıllar 2006 1.090.436 211.127 330.485 128.349 205.307 191.843 190.700 193.666
Ülkeler ABD Türkiye İspanya Mısır Güney Kore Meksika Japonya Polonya
2007 1.133.703 250.316 263.900 174.414 203.227 176.396 193.000 174.578
2008 1.148.530 261.078 263.900 200.254 203.227 207.485 193.000 200.723
2009 1.270.640 291.996 263.700 242.776 203.772 233.041 184.700 198.907
2010 1.292.780 299.940 275.300 238.432 231.803 226.657 177.500 176.748
Tablo 2. Türkiye ve Antalya’da çileğin yıllara göre üretim miktarları (ton) Yıllar 2006 2007 2008 2009 2010
Türkiye Üretim 211.127 250.316
Antalya Üretim 20.180 22.595
Antalya /Türkiye 9
261.078
26.020
291.996
27.439
10
299.940
31.851
relerde Ekim-Kasım aylarında taze fidelerle yapılan dikim şeklidir. Verim oldukça düşüktür, birinci yıl 1-1.5 ton, ikinci yıl kültürel önlemlerin iyi yapılması, hastalık zararlı ve yabancı otlarla iyi mücadele edilmesi halinde 4-5 ton ürün alınabilir. Akdeniz Bölgesi’nde kış dikimi için en uygun zaman Ekim 15 - Kasım 15 arasıdır. Açıkta Mart ortasından itibaren ürün alınmaya başlanır, alçak ve yüksek tüneller altında üretim yapılırsa, açıkta yetiştiriciliğe göre yaklaşık 15 -30 günlük erkencilik sağlanır. 5- Tüplü Taze Fide Dikimi: Bu yöntemle fidelikte Mayıs-Haziran aylarında ilk oluşan kollardan elde edilen yavru bitkiler steril yetiştirme ortamlarında küçük plastik torbalarda mistleme altında köklendirilir ve Temmuz-Ağustos aylarında esas
9 9 11
yerlerine dikilir. Erkencilikte birinci sırayı alır, verim yönünden de yaz dikimi kadar verimlidir. Ülkemiz koşullarında çok geniş ekolojilerde üretme şansı olan çileğin, amaca uygun çeşit seçildiği takdirde, sahilden yayla kesimine kadar tüm alanlarda yetiştirilmesi mümkündür. Bu nedenle özellikle yayla kesimlerinde nötr gün çeşitleri, sahil kesimlerinde ise kısa gün çeşitlerinin yaygınlaştırılması ile üretim alanları ve miktarının artacağı düşünülmektedir. Ülkemizde kısa gün çeşitlerinden yaygın olarak Camarosa kullanılmaktadır. Bunun yanında Chandler, Oso Grande, Sweet Charlie, Festival çeşitleri de kısa gün bitkisi olarak pazarda yer bulmaktadır. Nötr gün çeşitleri olarak; Seascape, Selva, Albion, Aromas, Kabarla dikkat çekmektedir.
48 Dört Mevsim Tarım
Şarabın anavatanı Elmalı’dan bir dünya markası doğuyor Kaliteli şarap üretmek için 10 yıl bekleyen Özkan Şarapçılık, bugün Likya ve kentlerinin adlarını taşıyan 6 alt markada 20 çeşit şarapla lüks otel ve restoranlarda sofraları süslüyor.
A
ntalya Finikeli bir narenciye üreticisi olan Burak Özkan tarafından alınan bir kararla temelleri atılan Likya Şarapları, tarihte şarap üretim merkezi konumunda olan Elmalı’nın uygun iklim koşullarında ve bereketli topraklarında filizlenerek, önemli bir konuma yükseldi. Elmalı’yı eski günlerinde olduğu gibi yine şarapçılığın merkezi konumuna getirmeyi amaçlayan Özkan Şarapçılık Yönetim Kurulu Başkanı Burak Özkan’ın göl kenarında satın aldığı 400 dekar araziyle atılan ilk adım, Likya şaraplarının doğuşunu hazırladı. Satın aldığı arazide dünyaca ünlü cinslerde üzüm üretmeye başlayan Özkan, 10 yıl süren çalışmaların ardından 1999 yılında ilk üzüm
bağlarını dikti. Likya markasıyla üretilen şaraplar ilk 3 yılda Avrupa’da 53 madalya kazanarak, Antalya’nın ve Türkiye’nin yüz akı oldu. İngiltere ve ABD’de ekonomi ile işletme eğitimini tamamladıktan sonra memleketi Antalya’nın Finike ilçesine geri dönen Burak Özkan, narenciye üretiminin yanı sırsa “farklı ne yapabiliriz” sorusuna cevap aramaya başladı. Antalya bölgesinin tarihte bağcılık ve şarapçılık merkezi olduğunu bilen Özkan, bu yönde yerel bir lezzetin oluşturulması gerektiğine karar verdi. Şarap üretiminde karar kılan Özkan, 1998 yılında Antalya ile özdeşleşecek, sofrayı dolduracak kaliteli bir şarap üretmek amacıyla üzüm yetiştirebileceği arazi aramaya başladı.
Dört Mevsim Tarım
En uygun yer Elmalı Kaliteli üzüm yetiştirebilmek için ikliminden toprak yapısına, yağış miktarından yüksekliğe kadar nasıl bir araziye ihtiyaç duyulduğunu araştıran Burak Özkan, elde ettiği veriler sonucu 1999 yılında aradığı yerin Elmalı ilçesi olduğuna karar verdi. Elmalı’da Bayralar Köyü’ndeki Avlan Gölü kenarında ve Kışla Köyü’nde ki Karagöl kenarında 400 dekar arazi satın alan Özkan, dünyanın en iyi üzüm cinslerinin dikimini yaptı. Ekonomi ve işletme eğitimi alan Özkan, başarılı olabilmek için üzüm ve şarap konusunda da eğitim alması gerektiğine inanarak, yeniden İngiltere’nin yolunu tuttu.
Likya Şarapları’nın ünü tüm dünyaya yayıldı. İngiltere Kraliçesi’nin baş şarap danışmanı, Financial Times’te Likya şarapları ile ilgili bir makale kaleme alarak, bu şarapların gelecek vaat ettiğini yazdı.
49
Önce bilimsel araştırma sonra yatırım İngiltere’de şarap eğitimi alan Özkan, Antalya’ya döndükten sonra çalışmalarına ağırlık verdi. Şarap üretimi öncesinde işi şansa bırakmayan Özkan, toprak, su ve yağış analizlerini içeren her türlü bilimsel çalışmayı da yaptırdı. Göl kenarındaki arazilerine 1999 yılında üzüm bağlarını diken Burak Özkan, aldığı eğitim sonucu üzümün kaliteli olabilmesi için 7 yaşını aşmış olması gerçeğinden yola çıkarak, 2007 yılına kadar bekledi. 2007 yılı hasat mevsimine gelindiğinde topladığı üzümlerle ilk şarabını yaptı. Ancak şarabın olgunlaşması için bu kez 2 yıl daha beklemesi gerekti. 2009 yılına gelindiğinde Burak Özkan’ın Likya şarapları piyasada yerini aldı.
50 Dört Mevsim Tarım
Kalite için 10 yıl bekledi Üzüm bağı dikeceği alanı aylarca araştıran ve ilk şarap için 10 yıl bekleyen Özkan, sonunda sabrının ve emeğinin karşılığını almaya başladı. Dünyaca tanınır bir Antalya markası oluşturma yolundaki çabalarının karşılığında Likya şarapları ilk 3 yılında İngiltere, Fransa, Belçika ve Avusturya’da 53 madalya kazandı. Anadolu markaları yarışmasında gelen üçüncülük ise şirketi birinciliğe ulaşma yolunda hırslandırdı. İngiltere Kraliçesi’nin baş şarap danışmanının Finansal Times’deki yazısında gelecek vadeden şaraplar arasında Likya’yı da göstermesi, manevi anlamda emeklerin karşılığı oldu.
Eskiden şarap merkeziydi Özkan Şarapçılık Yönetim Kurulu
Başkanı Burak Özkan, “Elmalı tarihte şarapçılığın merkezi konumundaydı. Ancak Cumhuriyet tarihinde Akdeniz’de, şarapçılık, bağcılık yok. Antalya’ya özgü yerel bir lezzetin olması gerektiğine inandık. Sofrayı dolduran, kaliteli bir şarap üretmemiz gerektiğini düşündük ve bunun için yola çıktık. Sıcak olduğu için sahil kesimi, şarap bağcılığı için uygun değildi. Biz de yüksek rakımlı ilçelerde araştırma yaparak en uygun yerin Elmalı olduğunu gördük. En uygun üzüm cinsini de tespit ettikten sonra Fransa’dan siparişini verdik ve Elmalı’da bağını oluşturduk” dedi.
“Elmalı’nın en büyük özelliği yazın gece gündüz sıcaklık farkının 30 dereceye kadar ulaşması. Yazın gündüzleri yeterince güneşli ve sıcak oluyor. Geceleri ise serin geçiyor ve sıcaklık 10 derece civarında seyrediyor. Kış aylarında ise bölgede kar yağışı gerçekleşiyor. Kar nedeniyle asma soğuk ihtiyacını da gideriyor. Kar toprakta su olarak depolandığı için sulamaya gerek kalmıyor. Yağmur da aşırı yağmadığı için şarap bağcılığı için uygun bir ortam oluşuyor. Tüm bunlar üzümün aromasını daha güzel yapıyor. Şarabın kalitesini olumlu yönde etkiliyor” diye konuştu.
Şaraplık üzümün adresi
Lüks otel ve restoranlarda
Elmalı’nın coğrafi ve iklimsel olarak şarap bağcılığı için pek çok avantajı bulunduğunu ifade eden Özkan
Üzüm bağının sulanması halinde şıra konsantrasyonunun düştüğünü kaydeden Burak Özkan, üzümün kaliteli
Dört Mevsim Tarım
olabilmesi için 7 yıl beklemek gerektiğini, kendilerinin de bunu yaptığını söyledi. Özkan, şöyle devam etti: ‘’Beklememiz bununla da sınırlı kalmadı. 7 yıl aradan sonra ilk üzümü yetiştirdik ve ilk şarabımızı ürettik. Bu kez şarabın olgunlaşması için 2 yıl daha bekledik. İyi şarap üretmek için tam 10 yıl bekledik. Ardından 2009 yılında piyasadaki yerimizi aldık. Şu an lüks otellere ve restoranlara satış yapıyoruz. Likya markasıyla 6 alt markada 20 çeşit şarabımız var. Şaraplarımıza Likya ve kentlerinin isimlerini verdik.”.
Bu yıl 300 bin şişe şarap üretilecek Yılda 200 bin şişe şarap ürettiklerini kaydeden Özkan, bu yıl yeni üretim alanlarının ve artan pazar paylarıyla
Anadolu markaları yarışmasında üçüncülükle ödüllendirilen Likya Şarapları, Avrupa’da 53 madalya kazanarak başarısını tescilletmiş oldu.
51
üretim miktarını 300 bin şişeye çıkaracaklarını söyledi. Bugüne kadar 6 milyon avro tutarında yatırım yaptıklarını kaydeden Özkan, toplam istihdam sayısının ise 30 olduğunu ifade etti. Hasat döneminde iş verilen günü birlik işçilerle birlikte istihdam sayılarının 100’e yaklaştığını belirten Özkan, Likya şaraplarının Antalya, Bodrum ve İstanbul’un yanı sıra İngiltere’de de sofraları süslediğini söyledi.
Elmalı yine şarap merkezi olacak Tarihte şarap üretim merkezinin Anadolu olduğuna dikkat çeken Özkan şöyle dedi: “Elmalı ve çevresi dünyada ilk kez şarap üretimi ile anılan bölge. Bu nedenle Anadolu şarap üretiminde hak ettiği yere gel-
52 Dört Mevsim Tarım
meli. Bunun için çalışıyoruz. Kalecik Karası, Öküzgözü, Boğazkara yerli kaliteli cins üzümlerimiz. Biz de bu cinslere büyük önem veriyoruz. Bir çoban dağda tek kalmış bir üzüm bağı gösterdi. Cinsinin Acıkara olduğunu, Elmalı’da tek olduğunu ve eskiden Elmalı’da şarap üretiminde kullanılan ve bölgede yaygın olarak yetiştirilen bir cins olduğunu öğrendik. Tek asmadan 15 dönüm alanda şimdi Acıkara üzümü yetiştiriyoruz. Amacımız Anadolu’ya özgü yeni bir tat oluşturmak” dedi.
Acıkara üzümünden ilk şarap bu yıl üretilecek Acıkara üzümünden ilk şarabın bu yıl hasat döneminden sonra üretileceğini kaydeden Özkan, “Dünyada sadece bizim ürettiğimiz, Antalya’ya
özgü bir şarap olacak. Bu tarz üzümleri keşfetmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Merzifon’da yok olmaya yüz tutmuş Merzifon Karası üzümünden de şarap üreteceğiz. Bağların dikimini yaptık. Anadolu şarapçılığına 2 tür kazandırsak bizim için kardır. Bağlarımız ve fabrikamız sayesinde Elmalı’da turizm hareketliliği de sağladık. Günü birlik turlarla turistler bağlarımızı görmeye, şarabımızı tatmaya geliyor” dedi. Likya şarapları Elmalı’nın adını dünyaya duyurmanın yanı sıra bölgedeki kıraç toprakların değerlenmesini de sağladı. Yıllardır boş duran araziler, Likya şaraplarının üretime geçmesiyle birlikte değerlenmeye ve üretimde kullanılmaya başladı. Burak Özkan, “Kıraç topraklar bağcılık
potansiyeli nedeniyle en değerli araziler oldu. Ayrıca bağcılık sayesinde bu topraklar erozyona karşı da korunuyor. Başarılı bir projeyle Elmalı’da şarapçılık gelişebilir. Böylece Elmalı 30-40 yıl sonra dünyaca tanınan bir ilçe olabilir” diye konuştu.
Kraliçe bile beğendi Burak Özkan, elde edilen başarılarla ilgili olarak “İlk 3 yılımızda Fransa, İngiltere, Belçika ve Avusturya’da 53 madalya kazandık. Anadolu markaları yarışmasında üçüncü olduk. İngiltere Kraliçesi’nin baş şarap danışmanı Likya Şarapları ile ilgili olarak Finansal Times’ta bir makale yazarak, şarabımızdan övgüyle söz etti. Likya şaraplarının gelecek vaat ettiğini ifade etti. Bu bizim için büyük övünç kaynağı oldu” dedi.
D繹rt Mevsim Tar覺m
53
54 Dört Mevsim Tarım
2012’de tarıma 41,7 milyon lira ödenek Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, Antalya Valiliği İl Koordinasyon Kurulu 2. Dönem toplantısında 2012 yılı yatırım programında tarıma 41,7 milyon lira ödenek ayrıldığını açıkladı.
A
ntalya Valiliği İl Koordinasyon Kurulu 2. Dönem toplantısı, Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak başkanlığında yapıldı. Toplantıya belediye başkanları, kaymakamlar ve kurum müdürleri katıldı. Tarım ve Turizmin Antalya’nın baş aktörü olduğunu kaydeden Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, yaptığı konuşmada, havayolu ile 26 milyon turistin geldiği 2011 yılı sezonun başarılı geçtiğini belirtti. Tarım ve turizmi Antalya’nın baş sektörleri olarak nitelendiren Altıparmak, “Bu sezonda rezervasyonlar geçen yıla göre daha yüksek. Ancak bir türlü müşteriye güvenli bir ortam sağlayamadık. Bunu sağlamak için turizm tesislerine yönelik denetimlerimiz devam edecek. Gayemiz kimseye ceza yazmak değil, gayemiz tesislerin yasalara uygun işlemlerini yürütmelerini sağlamak” dedi. 2011 yılı yatırımlarının genel değerlendirilmesini yapan Vali Altıparmak,
hizmetleri sektörüne de 111 milyon lira ödenek ayrıldı.”
2012 yılı yatırım programı hakkında da şu bilgileri verdi: “Kesinleşen 51 proje için 5 milyar lira ödenek ayrıldı. Bütçenin sektörlere dağılımı ise şöyle; tarım sektörüne 41,7 milyon lira, enerji sektörüne 3,1 milyon lira, ulaştırma sektörüne 45,1 milyon lira, turizm sektörüne 6 milyon lira, eğitim sektörüne 24 milyon lira, sağlık sektörüne 34 milyon lira, diğer kamu
Toplantıda, Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür V. Bedrullah Erçin de, müdürlüğün faaliyetleri, projeleri ve yatırımları hakkında kurul üyelerine bilgi verdi. Erçin, tarım sektörünün 73 milyon nüfus ile 30 milyon turistin ihtiyacını karşılamanın yanında bin 525 ürün ile 184 ülkeye 12.7 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini kaydetti. Antalya ilinin tarımsal üretim değerinin 8 milyar 774 milyon TL’ye ulaştığını belirten Erçin, kentin ihracatında tarımın payının yüzde 53 olduğuna dikkat çekti. 2011 yılı genel bütçe yatırımları kapsamında 88 milyon liraya mal olan 51 projenin gerçekleştirildiğini söyleyen Erçin, yürütülen projeler hakkında bilgi verdi. Erçin, ayrıca 3 AB projesi, 2 BAKA projesinde yer aldıklarını ve sonuçlanmasını bekledikleri 2 proje olduğunu ifade etti.
Dört Mevsim Tarım
55
Üniversitede gıda güvenliği paneli Akdeniz Üniversitesi, AISESEC ve Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından düzenlenen Gıda Güvenliği ve Tarım Zirvesi, Akdeniz Üniversitesi’nde yapıldı. dikkat çekti. Türkiye’de organik üretimin ilk olarak 1984-1985 yıllarında incir ve üzümde gerçekleştirildiğini belirten Calayer, 2010 yılı verilerine göre Türkiye’de 42 bin 97 üreticinin, 216 üründe 510 bin hektar alanda organik tarım yaptığını kaydetti.
P
anelin oturum başkanlığını yapan Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdür V. Bedrullah Erçin, üretim sürecinde havayı, suyu ve toprağı kirletmeden gelecek nesillere ulaştırmanın önemine dikkat çekti. İnsanlara sunulan ürünün gıda güvenliği koşullarının tam olarak sağlanmış olması gerektiğine vurgu yapan Erçin, toplumun her kesiminin farklı beklentiler içinde olduğunu, bakanlığın ise üretimin sürdürülebilirliği ve güvenilir gıda
için çalışmalar yaptığını kaydetti. Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürlüğü’nden Peyzaj Yük. Mimarı Başak Calayer ise organik tarımın gelişimi hakkında bilgi verdi. Organik tarımın çevreye zarar vermeden üretim yapmak olduğunu belirten Calayer, organik tarım uygulamalarının ilk olarak Avrupa ve ABD’de başladığına, 2009 yılında 160 ülkede 37.2 milyon hektar alanda organik üretim yapıldığına
Calayer, organik tarım üretiminde artış yaşanmasına rağmen istenilen düzeyde olmadığını belirtti. Antalya’da 1999 yılında 19 kişinin organik üretim yaptığını söyleyen Calayer, 2010 yılında bu sayının 48’e yükseldiğini ve 100’e yakın üründe organik üretimin gerçekleştiğini ifade etti. Organik tarım yapabilmek için kontrol ve sertifiksayon kuruluşlarına başvurulması gerektiğini belirten Calayer üretici ile organik tarım sözleşmesi imzalanmasının ardından bir geçiş sürecine ihtiyaç duyulduğunu, bu sürenin ise ürüne göre değiştiğini söyledi. Bioglobal Teknik Koordinatörü Songül Çetin, firma olarak kalıntısız üretimi desteklediklerini belirtti.
56 Dört Mevsim Tarım
Baraj ve göletlerde kültür balıkçılığı Barajlarda kurulacak yüzer ağ kafeslerde alabalık çiftlikleri; yatırım maliyeti ve yem değerlerinin düşüklüğü, üretim sezonunun kısalığı, taşınabilir olması ve birim alandan daha (derinlik) fazla üretime imkan sağlaması açısından avantajlı bir su ürünleri yetiştiricilik yöntemidir Yazı: Yaşar ÖZKAN/Su Ürünleri Mühendisi Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü
B
arajlar genelde enerji ve sulama amacıyla inşa edilmektedir. Ancak bunların dışında balıkçılık amacıyla da kullanılmaktadır. Ülkemizde elektrik üretimi ve sulama amaçlı yapılan baraj ve göletlerin su ürünlerine kazandırılması hedefiyle 08.06.2004 tarihinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü arasında protokol imzalanmıştır. Barajların balıkçılıkta kullanılmasında iki yöntem uygulanmaktadır. Birinci yöntem bu rezervuarların uygun türlerle balıklandırılması, diğer yöntem ise yüzer ağ kafeslerde su ürünleri yetiştiriciliğidir. Balıklandırma çalışmaları uzun yıllardan bu yana yapılmaktadır. Ancak barajların kafes
balıkçılığında kullanılması, 1980’li yıllarda başlamıştır. Barajlarda kafes balıkçılığında; ilk kuruluş maliyetinin karada kurulan beton havuzlarda su ürünleri yetiştiriciliğine göre düşük olması, birim alandan elde edilen ürünün yüksek olması (derinlikten dolayı), taşınabilir olması gibi özellikleri nedeniyle üstünlük sağlamaktadır. Kafes balıkçılığı maliyeti, karada kurulan beton havuz balıkçılığı maliyetinin 1/3’ü kadardır. Baraj göllerinde yapılan su ürünleri yetiştiriciliğinde, özellikle alabalık yetiştiriciliğinde, su sıcaklığının (su sıcaklığının 20 ºC altında 15-18 ºC ‘ye yakın) periyot döneminde hızlı bir büyüme performansı sağlaması, bu metodu barajlarda avantajlı bir
yöntem haline getirmiştir. Dolayısıyla barajlarda 4’er aylık dönemler halinde 20-30 gr. ağırlığında kafeslere atılan balıklar rahatlıkla 250 gr porsiyonluk balık haline gelmektedir. Karada beton havuzlarda yılda bir dönem üretim yapılırken, barajlarda yılda 2 dönem balık üretimi yapılabilmektedir. Kafes işletmelerinin inşaat sürelerinin kısa ve yapım maliyetinin, karada kurulan tesis inşaat maliyetine göre daha düşük olması ve balıktaki yem değerlendirmesinin yüksek olması nedeni ile baraj - göletlerde balık üretimine talep artmaktadır. İlimizde yapılan baraj ve göletlerin minimum su alanları yaklaşık 273 hektardır. Barajı besleyen kaynakların debisi, baraj alanı, derinliği vb. kriterler göz önüne alındığında ilimizde yaklaşık
Dört Mevsim Tarım
5000 - 7000 ton /yıl kapasitede balık üretimi potansiyeli oluşmaktadır. Bu potansiyelin hayata geçirilmesi durumunda ilimizde istihdam sahası ve milli ekonomiye 30 milyon ve 42 milyon TL katkı sağlanacaktır. Sonuç olarak barajlarda kurulacak yüzer ağ kafeslerde alabalık çiftlikleri; yatırım maliyeti ve yem değerlerinin düşüklüğü, üretim sezonunun kısa olması, taşınabilirliği ve birim alandan daha (derinlik) fazla üretime imkan sağlaması açısından avantajlı bir su ürünleri yetiştiricilik yöntemidir.
Antalya ilinde yetiştiricilik yapılan baraj ve göletler Rezervuar Adı
Minimum Baraj Alanı ( ha)
Maksimum Baraj Alanı ( ha)
Alakır Barajı
130,00
452,00
Korkuteli Barajı
49,00
266,00
Çay boğazı Barajı
17,80
226,00
Ekşili Göleti
1,60
45,30
Koz ağacı Göleti
7,40
38,00
Dikenli Göleti
2,40
14,00
Yelten Göleti
5,10
14,70
Hatipler Göleti
2,00
15,80
Yeşil Yayla Göleti
6,50
24,50
Osman Kalfalar Göleti
37,60
72,00
Hacı bekar Göleti
9,00
30,00
Toptaş Göleti
4,56
11,91
TOPLAM 272,96
1210,21
57
58 Dört Mevsim Tarım
Gündoğmuş balları
Torosların kokusunu taşıyor Torosların en yüksek platosunda bulunan Gündoğmuş, yıllık 78 tonluk kaliteli çam ve çiçek balı üretimi ile dikkat çekiyor.
A
ntalya’nın kuzeydoğusunda bulunan ve ormanlarla kaplı, dağlık engebeli bir arazi yapısına sahip olan Gündoğmuş, tarım arazisi bakımından kısıtlı olması nedeniyle arıcılık ve hayvancılık ile ön plana çıkıyor. Tarımsal üretimin teras şeklindeki alanlarda yapıldığı ilçede tarım arazileri ağırlıklı olarak Alara Çayı çevresindeki düzlüklerde yer alıyor. Bölgede Akdeniz ikliminin hâkim olmasına karşın kış ayla-
rında karasal iklim hüküm sürüyor. Gündoğmuş’ta kış aylarında hava sıcaklığı sıfırın altına iniyor ve şiddetli don görülüyor. Antalya genelinde tarımsal gelirin en düşük olduğu ilçe olan Gündoğmuş, hayvancılık ve arıcılık alanında ön plana çıkıyor.
Alara Çayı üzerindeki 3 ayrı balık çiftliğinde yılda 200 bin adedin üzerinde alabalık üretiliyor. Toplam 105 bin 915 dekar tarım arazisi bulunan Gündoğmuş’ta, üretim yapılan alanların yüzde 95’i, 5 dekarın altında.
Gündoğmuş’ta 2 bin 600 koyun, 2 bin 100 sığır, 21 bin 500 keçi, 6 bin 500 de arı kovanı bulunuyor. İlçenin yıllık bal üretim miktarı ise 78 ton.
Tarım arazilerinin yetersiz olması nedeniyle ilçede arıcılık önemli bir yere sahip. İlçe genelinde 2011 yılı itibariyle 6 bin 500 arı kovanı bulunuyor
Çam ve çiçek balının merkezi
Dört Mevsim Tarım
59
ve üretilen bal miktarı 78 ton. Gündoğmuş Bal Üreticileri Birliği, il genelinde 102 üyeyle en fazla üyesi olan birlik olarak faaliyet gösteriyor. Ormanlarla kaplı olan Gündoğmuş’un arıcılık için uygun olması nedeniyle özellikle yaz aylarında ilçeye Alanya, Manavgat gibi ilçelerden de arıcılar geliyor. Toroslara kovanlarını yerleştiren arıcıların sayısı yaz aylarında 15 bin kovana kadar ulaşıyor. Toroslar’da 2 bin metre yüksekliğe kadar çıkan ve kovanlarını yerleştiren arıcılar, Geyik Dağları’nın yaz aylarında doğaya renk katan endemik bitkilerinden çiçek balı elde ediyor.
Yiyenin boğazını yakan hakiki çiçek balı Kışın sona ermesi ve yaz mevsiminin kendini iyiden iyiye hissettirmesiyle birlikte arıcılar da çalışmalarına hız veriyor. Yaz boyunca Gündoğmuş’un çamlarla kaplı ormanlarındaki tüm boşluklar arı kovanlarıyla doluyor. Yörenin endemik bitkileri, Gündoğmuş dağlarının güzelliğine güzellik katarken, arılar da çiçekleri dolaşmaya başlıyor. Arılar, çiçekler kadar çam ağaçlarına da konarak bal yapıyor. Yaz aylarında Gündoğmuş’ta, kış aylarında ise Alanya’da arıcılık yapan 52 yaşındaki Hüseyin Akın, baharın gelmesiyle birlikte arılarını Gündoğmuş’a getirdiğini söylüyor. Arıcılığı babasından öğrenen ve küçük yaşlardan bu yana arıcılık yapan Akın, “Kış aylarında arılarıma Alanya’nın Çakallar köyünde bakıyorum. Baharın gelmesiyle birlikte Gündoğmuş’a geliyorum. Bir müddet sonra arılarımı Toroslar’ın zirvesindeki Geyik Dağı’na götüreceğim. Geyik Dağı’nın 2000-2400 metre yüksekliğinde bulunan Yenice Yaylası’na. Yaylada her yer çiçek olur.
Arılarım o çiçeklerden hakiki çiçek balı yapar. Geçimimi bu balı satarak sağlıyorum” diye konuştu.
Yaylada hayvancılık Tarım arazilerinin yetersiz olması, arıcılığın yanında hayvancılığın da yaygın olmasına neden oluyor. Gündoğmuş ekonomisinde hayvancılık önemli bir yere sahip. İlçenin dört bir yanında arı kovanlarının yanı sıra ağılları da görmek mümkün. Gündoğmuş’ta hayvancılıkla uğraşan İbrahim Özdemir, “Sebze meyve yetiştirecek arazim yok. Bu nedenle hayvancılıkla uğraşıyorum. 50’nin üzerinde damızlık koyunum var. Burası Senir Çaltı mevkisi, Gündoğmuş’un merası. Hayvanların otlamasına imkan olduğu için bura-
dayız. Toroslar’daki karlar eridiğinde Çaşır Yaylası’na çıkacağız. Hayvanlarımıza yaz ayları boyunca orada bakacağız. Yaylada karlar eridiğinde her yer yemyeşil olur. Koyunlarımız otlakta yayıldığı için yem masrafımız olmaz. Biz de sıcak havaları yaylada geçiririz. Ekim ayı geldiğinde havalar yaylada soğumaya başladığında, yeniden Gündoğmuş’a geliriz” dedi.
Balın kalitesini artıran tesis Gündoğmuş Kaymakamlığı ve Antalya İl Özel İdaresi, 300 bin lira yatırımla Gündoğmuş’a bal paketleme tesisi kurdu. Tesiste işlenen bal, Gündoğmuş markasıyla tüketiciye sunuluyor. Burada işlenen bal hem donmuyor hem de kalitesi artıyor. 2008 yılında hizmete giren tesis,
60 Dört Mevsim Tarım
Gündoğmuşlu arıcıların yanı sıra diğer ilçe ve illerin arıcılarına da hizmet veriyor. Tesise gelen bal, paketlenmeden önce analiz için laboratuara gönderiliyor. Tahlillerin sorunsuz çıkmasının ardından balın paketleme işlemi başlıyor. Bal paketlenmeden önce kazanlarda 43 derecede ısıtılıyor. Isıtılmış bal süzgeçten geçiyor ve diğer kazana aktarılıyor. Süzgeçten geçen balın içindeki polenler ve köpüğü makine aracılığıyla el değmeden alınıyor. Polenlerinin alınması balın ilerleyen dönemlerde donmamasını sağlıyor. Isıtıldıktan sonra süzme işlemiyle polenleri alınan bal, bu kez farklı bir kazana alınıyor. Bal burada 24 saat dinlendirildikten sonra paketleniyor. Paketlenen bal Gündoğmuş markasıyla tüketiciye sunuluyor.
30 ton işleme kapasiteli Gündoğmuş Bal Üreticileri Birliği Başkanı Hasan Eren, bal paketleme tesisinin Antalya İl Özel İdaresi ve Gündoğmuş Kaymakamlığı tarafından hizmete açıldığını kaydetti.
Yaz mevsimi ile birlikte Gündoğmuş’un çamlarla kaplı ormanlarındaki tüm boşluklar arı kovanlarıyla doluyor. Yörenin endemik bitkileri Gündoğmuş dağlarının güzelliğine güzellik katarken, arılar da bal yapmak için çiçekleri dolaşmaya başlıyor.
Tesisin 300 bin liraya yapıldığını bildiren Birlik Başkanı Hasan Eren, “Yılda 30 ton bal işleme ve paketleme kapasitesine sahibiz. Ancak tesis arıcılardan yeterli ilgiyi göremedi. Yılda 30 ton paketleme kapasitemiz olmasına rağmen, geçen yıl 3 ton bal paketleyebildik. Arıcılar, tesisin önemini tam olarak kavrayamadığı için gereken ilgiyi göstermiyorlar. Bizde arıcılara tesisin önemini anlatarak, paketlenen bal miktarını artırmaya çalışıyoruz” dedi. Yapılan işlemin önemini bilenlerin her yıl ballarını paketlettirmek için tesise geldiğini kaydeden Birlik Başkanı Hasan Eren, “İstanbul’dan tüccar geliyor. Yöreden satın aldığı balları paketlettiriyor. Gündoğmuş markasıyla İstanbul’da satıyor. Ancak biz kendi yöremizden bu ilgiyi göremedik. Arıcıları tesise alıştırmaya çalışıyoruz. Henüz tesis beklenen oranda çalışmıyor. Bunu aşmaya çalışıyoruz. Bölgede çok sayıda arıcı olmasına rağmen ballarını paketlettiren arıcı sayısı 15” diye konuştu.
Dört Mevsim Tarım
Mehmet Özeren Gündoğmuş Belediye Başkanı “Gündoğmuş, sahildeki ilçelerde seracılık başlamadan önce bölgeyi besleyen yayla ilçelerinden birisiydi. Burada yetişen sebze ve meyveler, sahildeki insanlara gönderiliyordu ve Gündoğmuş, sebze meyve deposu olarak görülüyordu. Ama kapalı ekonomiye uygun bir üretim modeli gelişmişti. Yani herkes kendi ihtiyacını karşılayacak şekilde üretim yapıyordu. Bir alanda uzmanlaşmak yerine arazisinde her türlü ürünü yetiştirmeye çalışıyordu. Gündoğmuş’ta orman arazisinin çok olması, geriye kalan arazilerin de tarıma çok müsait olmaması en büyük sıkıntıdır. Bu nedenle yeterince tarımsal üretim yapılamıyor. Buna rağmen ilçemizde meyvecilik yapılıyor. İnsanlar kazandığı parayla geçimini sağlayamayınca göç etmek zorunda kalıyor. Biz bu durumu tersine çevirmek için Gündoğmuş Belediyesi olarak çalışmalar yapıyoruz. Halkımızı, arazisinde her ürünü yetiştirmek yerine bir üründe uzmanlaşmaya yöneltmeye çalışıyo-
ruz. Ayrıca ilçenin güneybatısında 1300 dönüm büyüklüğünde bir arazi var. Çok verimli bir arazi ama su olmadığı için meyvecilik yapılamıyor. Belediye olarak bu araziyi değerlendirmek için suya ihtiyaç olduğunu DSİ Bölge Müdürlüğüne ve Antalya Milletvekilimiz Sadık Badak’a aktardık. Onlar da araziye teknik eleman gönderdi ve sulama projesi için ön inceleme yaptırdı. Sonuç olumlu çıktı ve sulama sağlandığı zaman üretimin olacağı, kısmen de olsa göçün duracağı görüşüne varıldı. Bu arazinin su ihtiyacını karşılayacak bir gölet yapılacak. Göletin nereye yapılacağı belirlendi. İlçenin güneyinde 400 bin metreküp su toplayacak ve araziyi damlama sulama ile sulayacak gölet için uygunluk raporu verildi. Gölet şu an proje aşamasında. Projenin 2012 yılında tamamlanmasını ve 2013 yılında ihaleye çıkmasını bekliyoruz. Bu arazi sulanırsa burada meyvecilik yapılabilir. Kayısı ve üzüm yetiştiriciliğine uygun bir arazi. Bu sayede ilçeden göç bir nebze olsun engelleneceği gibi göç edenlerin bir kısmı da geri gelebilir. Sulama göleti
61
Gündoğmuş için son derece faydalı bir proje olacak. Sulama göleti kadar önem verdiğimiz bir projemiz de arıcılık. Dünyada çam balı sadece Yunanistan ve Türkiye’de üretiliyor. Türkiye, çam balının yüzde 90’nını üretiyor. Muğla ve Aydın bölgesinde çam balı çok üretiliyor. Gündoğmuş da orman varlığı açısından çok zengin. ‘Biz de neden olmasın’ dedik. Muğla Üniversitesinden gelen hocalarımız ile çalışma yaptık. Çam balının yapımını sağlayan bir böcek çeşidi getirttik. Bu böcekler deneme amacıyla ağaçlara asıldı ve olumlu sonuç alındı. Bu böceklerin sayısını artırmak istiyoruz. Çam ağaçlarına yerleşen böceklerin dışkılarını yiyen arılar, çam balının oluşmasını sağlıyor. Bölgede daha fazla çam balı üretilmesi ve arıcılığın daha da gelişmesi için bu projeyi de destekliyoruz. Her iki projeyle ilçede tarımı geliştirmek istiyoruz. Halkımızın geçimini sağlamasından ziyade hayat standartlarını yükseltecek oranda kazanç sağlamasını amaçlıyoruz. Bu sayede ilçemizin göç vermesini engellemek, Gündoğmuş’ta tarımı geliştirmek en büyük hedefimiz.”
62 Dört Mevsim Tarım
İbrahim Özkan Gündoğmuş Kaymakamı Antalya’nın doğusunda ve iç kesimlerde yer alan Gündoğmuş, Geyik Dağları’nda bulunur. Or-
manlık ve dağlık bir coğrafyaya sahip olan Gündoğmuş’ta engebeli arazi yapısı nedeniyle tarım alanları sınırlıdır. Gündoğmuş’un tarım arazilerinin yüzde 95’i 0 ila 5 dekar büyüklüğündedir. Bu nedenle tarım teras şeklindeki küçük alanlarda yapılır. Köylerdeki 2 bin 372 dekar arazide kısmi olarak sebze yetiştirilmektedir. Sebze üretimi de çiftçinin kendi ihtiyacını karşılamaya yöneliktir. İlçemizdeki 5 bin 361 dekar tarım arazisinde ise meyve üretimi yapılmaktadır. Meyvecilikte ekonomik açıdan önemli yer tutan ürünler üzüm, zeytin ve kirazdır. Gündoğmuş köylerinde hayvancılık önemli yer tutmaktadır. Arıcılık da ilçe ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Arıcılık ve bal Gündoğmuş halkının geleneksel geçim kaynaklarından birisidir. Önceki yıllarda
Rakamlarla Gündoğmuş Tarımı Ürün adı
Üretim Alanı (Dekar)
Domates 550
Üretim Miktarı (Ton)
1595
Biber 140
116
Hıyar 5
7
Patlıcan 27
Zeytin 1996
Ceviz 110
Badem
3650 (Ağaç)
Armut
5280 (Ağaç)
Şeftali-Nektarin
3500 (Ağaç)
Elma 108
Kiraz 387
Buğday
3541
Kekik
5 (Hektar)
Arpa 185
54
216
180
62
274
79
60
70
4209
156
20
arıcılık amatör olarak yapılır ve üretilen bal pazara çıkartılmadan evlerde tüketilirdi. Ancak 1980’li yıllardan sonra bal pazara arz edilmeye başlandı ve geçim kaynağı olarak daha fazla ilgi görmeye başladı. Buna paralel olarak sektör, bir taraftan modernize olurken, bir taraftan da il çapında ağırlığını hissettirmeye başladı. Gündoğmuş’ta 6 bin 500 arı kovanı ve yıllık 78 ton bal üretimi vardır. Rakamlar kıyaslandığında arıcılığın ilçe için önemi daha iyi anlaşılacaktır. İlçemizde arıcıların ballarını el değmeden paketlemesi için 2010 yılında bal paketleme tesisi yapıldı. Gündoğmuş Bal Üreticileri Birliğine ait tesiste üreticilerimiz ballarını el değmeden paketleyerek, satışa sunmaktadır. Tesisten ilçedeki arıcıların yanı sıra çevre ilçelerde bulunan arıcılar da faydalanmaktadır.
D繹rt Mevsim Tar覺m
63
64 Dört Mevsim Tarım
Balıkçı Barınağı’nda 366 tekne barınacak Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdür Yardımcısı Mehmet Yoran, hayvansal protein ihtiyacı dikkate alındığında su ürünlerinin alternatif bir gıda kaynağı olarak öneminin giderek artacağını söyledi.
A
ntalya İl Balıkçılık ve Su Ürünleri Koordinasyon Kurulu’nun 30’uncu toplantısı, 3 Mayıs 2012 tarihinde Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nde Vali Yardımcısı Hakkı Loğoğlu’nun başkanlığında yapıldı. Toplantının açılışında konuşan İl Müdür Yardımcısı Mehmet Yoran, dünyada insan tüketiminde kullanılan hayvansal proteinin yüzde 25’inin su kaynaklı olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “Önümüzdeki ilk on beş yıl içerisinde dünyadaki ihtiyaç duyulan proteinin yüzde 40’ının su ürünlerinden temin edileceği tahmin edilmektedir. Uzmanlarca yapılan analizler, dünyada gıda üretiminin yılda yüzde 1,2 oranında, talebin ise yüzde 1,3 oranında artacağını göstermektedir. Hayvansal protein ihtiyacı dikkate alındığında su ürünlerinin alternatif bir gıda kaynağı olduğu, bulunduğu yerden çok ileri gi-
deceği görülmektedir. Tarımın diğer kollarına nazaran kar oranı yüksek olmakla birlikte su ürünleri avcılığı ve yetiştiriciliği riskli ve zahmetli bir sektördür”.
893 ana mendirek Yüksek Mimar Mevlüde Dönmez, Antalya balıkçı barınağı ile ilgili çalışmaların kamuoyunun takibinde devam ettiğini söyledi. Barınağın yerinin özel olması nedeniyle çalışmaların çok dikkatli bir biçimde sürdürüldüğünü vurgulayan Dönmez, “Balıkçı barınağımızda 893 metre ana mendirek ve 310 metre tali mendirekle korunan 11,17 hektar su alanı ve 5,65 hektar dolgu ile kazanılan geri saha alanı bulunmaktadır” dedi. Balıkçı barınağının kullanım amacının her tip ve tonajda gemiye hizmet vermek olduğunu belirten Dönmez, barınakta 160 metre uzunluğunda, 4 metre eninde, minimum 4 metre derinlikte, 4 adet yüzer iskele bulunacağını ve bu hizmetten karada 220 adet
Dört Mevsim Tarım
65
ve denizde 366 adet balıkçı teknesinin faydalanacağını kaydetti. Hayvan Sağlığı Yetiştiriciliği ve Su ürünleri Şube Müdürlüğünde görevli Su Ürünleri Mühendisi Erkan Biçer ise Akdeniz’de belirtilen yerler dışında kalan karasularında, sahilden itibaren 2 mil içerisinde dip trolü ile su ürünleri avcılığının yasak olduğunu belirtti. Konu ile ilgili olarak Müdürlüğün görüşünün bu mesafenin 3 mil olması gerektiği yönünde olduğunu ifade eden Biçer bütün avcılık gemileri için bölgesel av yasaklarının tespit edilmesi ve bölgesel avcılığın zorunlu hale getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Av yasağı 1 Şubat-1 Haziran arasında olmalı Ülke genelinde uygulanan 15 Nisan -31 Ağustos tarihli yasağın, Akdeniz’de 1 Şubat -1 Haziran olarak uygulanması gerektiğine dikkat çeken Biçer, “Avlanmanın serbest olduğu dönemde bölgemizdeki balık türleri havyarlıdır. Bu şekilde uygulanan yasaklar bölgemizde sürdürülebilir balıkçılığı olumsuz etkilemektedir. Bölgesel avcılık getirildiğinde av baskısını dengede tutmak için balıkçı gemilerine bölgesel avcılık zorunluluğu getirilmelidir. Kolyoz balığı Mart ayı içerisinde, Sarıkuyruk balığı ise Mayıs-Haziran döneminde yumurtalıdır” diye konuştu. Hayvan Sağlığı Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü’nde görevli Su Ürünleri Mühendisi Yaşar Özkan da, su ürünleri yetiştiriciliği yatırımlarında ihtiyaç duyulan su ve
su alanları ile deniz ve iç sulardaki su ürünleri istihsal hakkı kiralama işlemlerinin, İl Müdürlükleri tarafından yürütüldüğünü söyledi. Özkan, ‘’Projeye dayalı olarak su ve su alanları on beş yıla kadar kiraya verilir. Kira süresi ve bedelleri; üretim yerinin özellikleri dikkate alınarak, İl Müdürlüğü’nce tespit edilir. İl
Müdürlüğü ile kiracı arasında, şartname ve kira sözleşmesi düzenlenir. Projenin onayını müteakip otuz gün içerisinde müteşebbis tarafından kiralama işleminin yapılması esastır. Bu süre içerisinde kiralamanın yapılmaması durumunda proje Bakanlık veya İl Müdürlüğünce iptal edilir” dedi.
66 Dört Mevsim Tarım
Bakan Eker: “Küçükbaş hayvancılıktan vazgeçmemeliyiz” Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, ‘’Sığırcılığı geliştireceğiz verimli, dünyayla yarışabilir hale getireceğiz ama asla küçükbaş hayvancılıktan da vazgeçmemeliyiz’’ dedi.
T
ürkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği’nin 6. Olağan Genel Kurulu toplantısına katılan Bakan Eker, burada yaptığı konuşmada, birliğin 15-16 yıllık bir geçmişi bulunduğunu ifade etti. Bakan Eker, sığırcılıkta ıslah ve verim çalışmalarında birliklerin belirleyici rolüne dikkati çekti.
Dünyayla rekabet edecek verimlilikte üretim yapmak, süt, et verecek hayvanlar yetiştirmek için ölçek ekonomisine ihtiyaç duyulduğunun altını çizen Bakan Eker, “Bunun için öncelikle hayvanın verim kayıtlarının, soy kütüklerinin tutulması lazım. Bütün bunlar için 1995-96’lara kadar Türkiye bekledi. 1995-96 yıllarında
başlayan çabayla yavaş yavaş bir organizasyon oluştu. Bugün bu organizasyon 130 bin üyeye ulaştı.’’ diye konuştu. Soy kütüğüne kayıtlı sığır sayısının göreve geldikleri dönemde 178 bin dolayında olduğunu, 8-9 yıl içinde rakamın 2 milyon 556 bine ulaştığını ifade eden Bakan Eker, 3 milyon 118 bin hayvanın da ön soy
Dört Mevsim Tarım
kütüğüne kayıtlı hale geldiğini kaydetti.
Sığır sayısı ve süt verimliliğinde artış Kültür ırkının taşıdığı öneme işaret eden Bakan Eker, göreve geldiklerinde kültür ırkının toplam sığır varlığı içindeki oranının yüzde 18 civarında olduğunu, oranın bugün yüzde 40’lara ulaştığını belirtti. Hayvancılıkla ilgili teşviklerin de bu süreçte artış gösterdiğini ifade eden Bakan Eker, Türkiye’de geçmişte tarımın diğer sektörler arasında, hayvancılığın da tarım içinde ‘üvey evlat’ muamelesi gördüğünü, ancak bu algıyı değiştirdiklerini söyledi. Bakan Eker, tarımsal destek içinde hayvancılığın payını yüzde 4’ten yüzde 28’e çıkardıklarını belirterek, 2012 yılı için belirlenen 7,6 milyar liralık tarımsal desteğin, 2 milyar 160 milyon lirasını hayvancılık desteklerinin oluşturdu-
ğunu kaydetti. 2012 yılında ilk defa etçi damızlık sığır başına 350 lira destek verileceğini, besilik hayvan başına da 300 lira ödeme yapılacağını ifade eden Bakan Eker, sektöre yönelik diğer destekler ve projeler hakkında bilgi aktardı. Sığır sayısı ve süt verimliliğinde de artış meydana geldiğini anlatan Bakan Mehdi Eker, tarımda ölçek ekonomisine doğru yol alındığını, 2002’de 50’den fazla büyükbaş hayvan bulunan işletme sayısının 4 bin olduğunu, rakamın bugün 24 bine ulaştığını kaydetti. Bakan Eker, üzerinde çalıştıkları konular hakkında bilgi verirken de, meraların hayvancılık işletmelerine kiraya verilmesinin gündemlerinde yer aldığını söyledi. Küçükbaş hayvancılığın önemine de değinen Bakan Eker, küçükbaş hayvancılığın Türkiye’nin vazgeçemeye-
67
ceği, vazgeçmemesi gereken bir alan olduğunu vurguladı. Kentleşmenin, köyden kente göçün en fazla zarar verdiği alanların başında küçükbaş hayvancılığın geldiğini dile getiren Bakan Eker, ‘’Biz koyun ve keçi yetiştiricilerinin de hem örgütlenmelerine yardımcı olmak hem destekleme kapsamına almak suretiyle üretimin kalitesinin artırılması çabasını ortaya koyduk. Türkiye’de geçtiğimiz yıl 23 milyon anaç koyun kaydedildi, küpe takıldı. Bu bir ara 16-17 milyonlara düşmüştü. Burada da önemli bir gelişme sağlandı’’ dedi. Anadolu coğrafyasında küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin sadece üretim kaynağı olarak değil, çevre dengesi, erozyonla mücadele açısından da önem taşıdığını belirten Bakan Eker, ‘’Sığırcılığı geliştireceğiz, verimli, dünyayla yarışabilir hale getireceğiz ama asla küçükbaş hayvancılıktan da vazgeçmemeliyiz’’ dedi
68 Dört Mevsim Tarım
Bakanlık temsilcileri eğitimi Antalya’da gerçekleştirilen toplantıda, bakanlığın tarım politikaları ele alındı.
B
akanlık Temsilcileri Eğitimi, Antalya’da gerçekleştirildi. Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür V. Bedrullah Erçin, toplantıda yaptığı konuşmada, “Isparta, Burdur ve Antalya illeri et ve kemik gibidir. O nedenle bu toplantıyı birlikte yapmaya karar verdik” dedi. Antalya’da kooperatiflerle ilgili yeterli ve istenen noktada çalışma ve projeler yapılamadığını belirten Erçin; “282 kooperatif ve Antalya’da sadece 15-20’si ile proje uyguluyoruz. Geriye kalanların ise sadece yıllık genel kurullarını yapıyoruz. Kooperatifleri nasıl aktifleştirebiliriz bunu tartışmalıyız” diye konuştu. Toplantı düzenlenmesi fikrinin Antalya’dan çıktığını ve kendilerinin bunu memnuniyetle kabul ettiğini belirten Isparta İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Sıdık İpek ise kooperatiflerin insanların bir araya gelip birlikte iş yapabilme kabiliyeti olduğunu belirtti. Isparta’da 46 kooperatif projesi uyguladıklarını ifade eden İpek, ‘’20 tanesi 2011 yılında. Kooperatif üyeleri, yönetim ve denetim arasında zaman zaman gü-
vensizlikler ortaya çıkmakta. Bunu gidermek bizim görevimiz. Bakanlık çalışmaları hakkında bilgilendirmek de bizim görevimiz. Mevzuata hakim olma noktasında bu eğitimin yararlı olacağına inanıyorum” dedi. Bakanlığın yeniden yapılanması ile birlikte genel müdürlüğün görev alanının genişlediğini ve kompleks bir hal aldığını belirten Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Özgün de şunları kaydetti: “Şubelerinize ismini veren örgütlenme ile yeniden yapılanma sürecine girdik. Eski Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü altında
çalışmalarımızı yürütürken, şimdi Tarım Reformu Genel Müdürlüğü çatısı altında daha kompleks bir yapı içerisinde çalışmaktayız. Ülke genelinde 16 bin tane ziraat odası, vakıf, dernek ve kooperatif var. Bunların genel kurullarına bakanlık temsilcisi olarak katılmaktasınız. Bakanlık adına çok önemli bir görev yapmaktasınız. (Derya içindedir, deryayı bilmezler) sözü çok doğru bir söz. Bu işin içindeyiz, ancak bunun öneminin farkında değiliz. Burada verilecek bilgileri can kulağı ile dinleyin. Genel kurul tutanaklarını eksiksiz tutun, aksi takdirde ticaret sicilinde onayını yaptıramazsınız.”
Dört Mevsim Tarım
69
Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Çalıştayı Antalya Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Abdullah Ünlü, artan pazar ihtiyacı nedeniyle tıbbi bitkilerin tarımında ciddi gelişmeler yaşandığını ifade etti.
B
atı Akdeniz Bölgesinde Tıbbi ve Aromatik Bitkilerin Korunması ve Üretiminin Yaygınlaştırılması projesi kapsamındaki başlangıç çalıştayı, 14-16 Mayıs 2012 tarihleri arasında Antalya’da yapıldı. Antalya Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Abdullah Ünlü, Türkiye’nin coğrafi konumu nedeniyle zengin bir floraya sahip olduğunu belirterek, dünyada tedavi amacıyla kullanılan bitki sayısının 20 bin adet olduğunu kaydetti. Bu bitkilerden 4 bininin yaygın şekilde kullanıldığını ifade eden Ünlü, “Avrupa’da ise 2 bin tıbbi bitkinin ticareti yapılmaktadır. Tıbbi ve aromatik bitkilerin ticaretinde doğadan toplanan bitkiler, önemli bir yer tutmaktadır. Bu bitkilerin bir kısmı çeşitli ülkelerde nesli tükenen bitkiler olarak ilan edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Bu bitkilerin ticareti için çeşitli uluslararası anlaşmalar yapılmıştır. Artan pazar ihtiyacının karşılanması amacıyla tıbbi bitkilerin tarımı ilgi görmeye başlamış ve özellikle ilaç sanayinde hammadde olarak kullanılan bitkilerin tarımında ciddi gelişmeler yaşanmıştır” diye konuştu.
Türkiye 12’inci sırada
Dünyada tedavi amacıyla kullanılan bitki sayısının 20 bin adet olduğu kaydedildi.
Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Abdullah Ünlü, Türkiye’nin tıbbi aromatik bitki ihracatı yapan ülkeler arasında yüzde 5’lik payla 12’inci sırada yer aldığını söyledi. Dr. Ünlü, Bu bitkiler arasında Türkiye’nin ihracatında önemli yer tutan bitkilerin yüzde 42,4 ile kekik, yüzde 22,1 ile defneyaprağı, yüzde 10,3 ile anason, yüzde 7,5 ile kimyon ve %4,2 ile rezene olduğunu ifade etti.
70 Dört Mevsim Tarım
Dondurma
yediğinizden emin misiniz? Günümüz dondurmalarında süt oranı gittikçe azaltılıp, daha uzun ömürlü olan diğer katkı maddeleri ve aromalar, özellikle de çikolata adı altında pralin oranı artırılmaktadır. Sevgi ÇEVİK / Ziraat Mühendisi - Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü
D
ondurmanın ilk olarak 3000 yıl önce Çinliler tarafından üretildiği tahmin edilmektedir. Kesin olmamakla beraber Azteklerin 15. yüzyılda dağların tepelerinden aldıkları karları, yemeklerini ve içeceklerini soğutmak için kullandıkları düşünülmektedir. Portekizlilerin ve İtalyanların, Latin Amerika’ya gelmesi ile kar ve şekeri karıştırarak, bir çeşit dondurma yapmayı öğrenen bu ülkeler, vanilyalı ve çikolatalı dondurmanın bulunuşuna da yol açarlar. 17. yüzyılda Fransa ve Büyük Britanya’da buzlu ürünler yaygınlaşmış; 19. yüzyılda Londra, Paris ve New York gibi kentlerde, caddelerde dondurma üretimi ve tüketimi artmıştır. 1920’li yıllarda Avrupa’da endüstriyel dondurma üretimi başlamış, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra endüstriyel dondurma üretimi, Avrupa’da hızlı bir gelişim göstermiştir. Anadolu’da ise Osmanlı İmparatorluğunun ilk yıllarında yüksek düzlüklerinden toplanan karın, üzüm suyu ile karıştırılarak dondurma
Gerçek dondurmanın ayırt edilmesinin tek yolu, etiket bilgilerinin içindekiler kısmının okunması ve bizim ne satın almak istediğimizdir. Kısacası, dondurma yemek isteyen tüketici ürün etiketinde ‘DONDURMA’ ifadesini aramalıdır.
benzeri buzlu tatlılar yapıldığı bilinmektedir. 17. yüzyılda Anadolu’nun birçok yerlerinde dondurma yeme alışkanlığı artmıştır. Bunun nedeni, klasik yöntemlerle ve kol yardımı ile Maraş dondurması ve buna benzer dondurma üretiminin gelişerek, bu ürünü satan pastanelerin ve küçük dondurma üretim yerlerinin sayısının artmasıdır. Günümüzde dondurma; süt ve/veya süt ürünlerini, içme suyu, şeker ve izin verilen katkı maddelerini bulunduran, istenildiğinde salep, yumurta ve/veya yumurta ürünlerini, aroma maddeleri ve çeşni maddeleri gibi bileşenleri içerebilen bir karışımın (dondurma miksi), pastörizasyon sonrası, tekniğine uygun olarak işlenmesi ve dondurulması ile elde edilen yumuşak halde ya da sertleştirildikten sonra tüketime sunulan üründür. Dondurmada çeşni olarak kuruyemiş, meyve püresi, meyve konsantresi, bal, kahve, kakao ve çikolata kullanılır. Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği’ne göre “Dondurma Tebliği” ve “Yeni-
Dört Mevsim Tarım
lebilir Buzlu Ürünler Tebliği” olmak üzere iki ayrı tebliğ mevcuttur. Çocukluğumuzun dondurması süt, şeker ve salepten oluşurdu. Piyasada satılan değişik marka dondurmalarının etiket bilgileri incelendiğinde; ürün adı, firmanın adı ve “ICE CREAM” adı altında satılan ürünler, dikkat çekici bir şekilde yazılmaktadır. Ambalajlarının üzerinde bulunan ürünlerin içindekiler kısmında: su, şeker, süt kreması, glikoz şurubu, yağsız süttozu, peyniraltı suyu tozu, bitkisel yağ, tatlandırıcı, kıvam artırıcılar (guar gam, karboksimetil selüloz), sahlep, emülgatör (mono ve digliseridler), aroma (vanilin) vb girdiler mevcuttur. Günümüzde piyasada satışa sunulan bu ürünlerin bir kısmının aslında dondurma değil, içinde süt bile barındırmayan ‘yenilebilir buzlu ürünler’ olduğu etiket bilgilerinden görülebilmektedir. Günümüz dondurmalarında süt oranı gittikçe azaltılıp, daha uzun ömürlü olan diğer katkı maddeleri ve aromalar, özellikle de çikolata adı altında pralin oranı arttırılmaktadır. Gerçek dondurmanın ayırt edilmesinin tek yolu, etiket bilgilerinin içindekiler kısmının okunması ve bizim ne satın almak istediğimizdir. Kısacası dondurma yemek isteyen tüketici, ürün etiketinde ‘DONDURMA’ ifadesini aramalıdır. Dondurma da diğer gıdalar gibi teknolojiden ve piyasa rekabetinden nasibini almıştır. Son yıllarda özel sektör ve Avrupa’nın büyük şirketleri bir yandan endüstriyel dondurma üretimi için ülkemizde yaptıkları yatırımlar ve reklamlar sonucunda sektörde gelişmeyi sağlarken, diğer yandan küçük üretici ve pastanecilerin rekabet gücünü kırmıştır. Ancak yerli üreticiler ge-
Dondurmayı tüketirken dikkat etmemiz gereken en önemli nokta, sağlık ve hijyen kurallarına uygun hazırlanmış olmasıdır.
leneksel Maraş dondurma üretimi ile önemli bir başarı sağlayabilmiş, sağlıklı üretimin yanında ihracatı da geliştirebilmişlerdir. Gelişmiş ülkelerin, modern dondurma üretim tesisleri
71
sayesinde dünyada ve ülkemizde pazara olan hâkimiyetleri artarak devam etmektedir. Endüstriyel dondurma üreticileri bu kadar gelişme sağlarken, bazı firmalar, işletmelerine hiç taze süt alımı olmadan dondurma adı altında sütlü buz ve buzlu dondurmaları, ucuza üretim sağladığı gibi paketleme, pazarlama, dağıtım olanakları sayesinde lider konumuna gelmişlerdir. Dondurma, yalnızca çocukların değil, 7’den 70’e her yaş grubunun sevdiği bir tatlı çeşididir. Dondurmanın esas yapısını süt oluşturur. Bu nedenle sütlerin içermiş olduğu besin öğelerine benzer oranda kalsiyum, fosfor, protein, riboflavin (B2), A vitamini ve diğer esansiyel amino asitlerin besin öğelerini içerir. 100 gr sütlü dondurma yaklaşık olarak 148 mg kalsiyum içerir. Çocuklar dondurma yiyerek, günlük kalsiyum gereksinmelerini karşılayabilirler. Çocuklar için, yaz aylarında kalsiyum gereksinmelerini karşılamak genellikle bu aylarda az süt tükettikleri için daha zordur. Süt ve türevleri (peynir, yoğurt vb.) gibi “en iyi kalsiyum kaynağı” olarak bilinen besinlerin yanı sıra sütten hazırlanmış olan dondurmayı tüketmek, çocukların kalsiyum gereksinmesine katkı sağlayacaktır. Dondurmayı tüketirken dikkat etmemiz gereken en önemli nokta, sağlık ve hijyen kurallarına uygun hazırlanmış olmasıdır. Özellikle dondurmanın yapıldığı karışımın pastörize edilmesi ve hazırlanırken mikrobiyolojik bulaşmanın önlenmesi gereklidir. Süt içerdiğinden dolayı, dondurma, mikroorganizmaların gelişmesi için çok iyi bir ortamdır. Bu nedenle çok kolay bozulabilir ve sağlığı tehdit edecek duruma gelebilir.
72 Dört Mevsim Tarım
İlk EXPO Organizasyonumuz
‘’EXPO 2016 Antalya’’ Çiçek ve Çocuk temalı uluslararası EXPO 2016 Antalya Botanik Organizasyonu bir marka olan Antalya için büyük bir sınav olacaktır. Şule Özkan /Ziraat Mühendisi-Antalya İl Gıda, Tarım Ve Hayvancılık Müdürlüğü
H
er türlü çağdaş teknoloji ve altyapı hizmetleri kullanılarak oluşturulan EXPO organizasyonları ve bu organizasyonlarda gösterilen başarı, ülkelerin gelişmişlik düzeyini ortaya koymaktadır. Çiçek ve Çocuk temalı uluslararası EXPO 2016 Antalya Botanik Organizasyonu bir marka olan Antalya için büyük bir sınav olacaktır. EXPO 2016 Antalya Botanik Organizasyon şeması ortaya çıktıkça yelpazesinin ne kadar geniş olduğu görülmektedir. Bizim kendimize soracağımız soru; ulusal ölçekte bu kadar büyük bir organizasyon için nasıl katkıda bulunabiliriz ve organizasyonun neresinde olabileceğimiz olmalıdır. EXPO 2016 Antalya Botanik Organizasyonu için çıkması beklenen EXPO Kanunu ile belirlenen görevler dışında toplum olarak EXPO bilincinin oluşması ve benzer örnekler incelenerek görevler üstlenilmesi faydalı olacaktır. Resmi Kurumların çalışmalarına, toplum olarak, bir marka olan Antalya için katkı sağlanması gerekmektedir. Sı-
incelendiğinde temaya uygun anıtsal yapılar, o ülke ve kentlerle hatırlanmaktadır.
navı geçebilmek için dersimizi iyi çalışmamız faydalı olacaktır, zira bu Türkiye’de ilk defa yapılacak uluslararası ölçekte çok büyük bir sınav. EXPO, organizasyonlar sonrasında kentin simgesi anıtsal yapılar bırakır. Antalya şehrinin uluslararası simgesi olacak anıtsal bir yapı, EXPO organizasyonu ile şehrimize kazandırılacaktır. Geçmişteki EXPO örnekleri
İngiltere Kraliçesi Victoria’nın eşi olan Prens Albert tarafından ortaya atılmış olan uluslararası organizasyon fikri, 1851 yılında Londra’da tüm ulusların ve her türlü sektörün davet edildiği “Büyük Sergi” adıyla başlamış ve devamında insanlığa her düzenlendiğinde farklı bir tema ile ekonomi, bilim, teknoloji ve kültürel paylaşım imkânını sunan en büyük platform özelliğini koruyarak bugünlere ulaşmıştır. Ünlü Crystal Palace Binası, EXPO için özel olarak inşa edilmiştir. En çok bilinen örnek, Paris’teki Eiffel Kulesi’dir. Eiffel Kulesi 1887 ile 1889 yılları arasında Gustave Eiffel’in firması tarafından, Paris fuarı için inşa edilmiştir. Bugün Fransa’nın simgesi, turizm merkezi olarak gelir kaynağıdır. Birçok film ve romana konu olmuş bir simgedir. 1939 New York Dünya Fuarı, 1939 ile 1940 tarihleri arasında New York şehrinin Queens bölgesinde yer alan
Dört Mevsim Tarım
73
toplam 492 hektar alan da bugüne kadar dünyada gerçekleşmiş en büyük dünya fuarıdır. Dünyanın dört bir yanından farklı ülkeler bu fuara katılmış ve yaklaşık 44 milyon kişi bu fuarı gezmiştir. Sloganı “Yeni Günün Doğuşu” olan bu fuar, dünya fuarları arasında teması gelecek odaklı olan ilk fuar olmuştur. Expo’58 veya Brüksel Dünya Fuarı, 17 Nisan 1958 ile 19 Ekim 1958 tarihleri arasında Belçika’nın başkenti Brüksel’de gerçekleşmiş bir dünya fuarıdır. Brüksel şehrinin yedi kilometre kuzey batısında yer alan Heysel Plateau adı verilen bölgesinde yaklaşık 15.000 işçinin üç yıl boyunca çalışmasıyla 2 km²’lik alana yayılmıştır. Brüksel’de gerçekleşmiş olan Expo’35’den kalma birçok yapı, bu dünya fuarı için de kullanıldı. Atom Anıtı, bu organizasyon için yapıldı. 1986 Vancouver EXPO organizasyonu ise Kanada’da yapılmış ve teması “Dokunmak İstediğimiz Dönen Dünya” olmuştur. 1970 Osaka Japonya EXPO organizasyonunun teması ise “İnsanlığın Uyum ve Gelişmesi.” Japonya’da ilk defa yapılan bu EXPO, 6 ay açık tutulmuştur. Güneş Kulesi Binası, Osaka Expo için yapılmış ve halen şehrin simgesi olmaya devam etmektedir. 1992 Sevilla Dünya Fuarının teması “Keşif Çağı“olmuştur. Bu uluslararası EXPO’ya 108 ülke katılmış, 6 ay açık kalmıştır. Kristof Kolomb’un Amerika Yolculuğu’nun 500. yılı kutlanmıştır. Sevilla Expo Organizasyonu için yapılmış olan köprü, şehrin sembolü haline gelmiştir. 2000 Hanover Almanya EXPO organizasyonunun teması “İnsanoğlu, Doğa, Teknoloji ve Gelişme” olmuştur. 1600 dönüm
üzerine kurulan EXPO 5 ay açık kalmış, 187 ülke katılmıştır. 2010 Shanghai EXPO organizasyonu ise ‘’Şehir Yaşamı Daha Güzelleştiriyor’’ temasıyla düzenlenmiştir. Dünya fuarlarında insanlığın birçok buluşu ile bilim ve teknoloji alanlarındaki başarılar sergilenmiştir. EXPO organizasyonları sonrasında kentimizin
simgesi olacak anıtsal yapının, daha önceki örnekler dikkate alınarak değerlendirilmesi faydalı olacaktır. Antalya şehrinin uluslararası simgesi haline gelecek anıtsal bir yapının, “Çiçek ve Çocuk” temasına uygun olmasına ve bir marka olan Antalya şehrini temsil etmesine dikkat edilmesi gerekmektedir..
74 Dört Mevsim Tarım
Üreticinin en büyük destekçisi:
ELMİSKO Kurulduğu 1971 yılından bu yana üreticilere önemli hizmetler veren ve geçtiğimiz yıl üyelerine 500’er TL pay dağıtan ELMİSKO’nun hedefi, yeni bir soğuk hava deposu ve plastik ambalaj fabrikası kurmak.
E
lmalı’nın en büyük üretici örgütlerinden olan S.S. Elmalı ve Çevresi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi (ELMİSKO), 41 yıldır ilçenin dört bir yanındaki üreticiyi güçlendirmek, desteklemek ve ürünlerini değerlendirmek için faaliyetlerini sürdürüyor. Yaptığı çalışmalarla kâr eden bir kooperatif haline gelen ELMİSKO, geçtiğimiz yıl üyelerine elde ettiği kazançtan kişi başı 500’er lira olmak üzere toplam 760 bin lira kâr payı dağıttı. ELMİSKO, kuruluşunun ardından ilk olarak elma üreticisinin, ürünlerini koruyup muhafaza
edeceği, raf ömrünü ve pazara arz süresini uzatacağı bir soğuk hava deposu kurdu. O dönemki adıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yatırım programından alınan destek ile soğuk hava deposunun yapımına Beyler Köyü’nde başlandı. Takvimler 1984’ü gösterdiğinde ELMİSKO’nun Elmalı’nın tüm köylerinde tarımsal faaliyette bulunan 515 üyesine hizmet vereceği yılda 5 bin ton kapasiteli soğuk hava deposu hizmete girdi.
Salih Kurubaş
Zaman içerisinde artan talebe cevap veremez hale gelen soğuk hava deposunda kapasite artırımı gerekli hale geldi. Yapılan
Dört Mevsim Tarım
75
yeni yatırımlarla birlikte soğuk hava deposunun kapasitesi yılda 10 bin tona çıkarıldı. Bakanlığın rehabilitasyon programından da yararlanan ELMİSKO, 2009 yılında 850 bin lira kredi kullanarak soğuk hava deposunun makine ve ekipmanını rehabilite etti ve günümüz şartlarına uygun hale getirdi.
Süt üretimine ELMİSKO desteği Sadece elma üreticilerine hizmet vermekle sınırlı kalmayan ELMİSKO, ilçenin süt üretim kapasitesi doğrultusunda da önemli adımlar attı. İlçenin güney girişine kurulan fabrika ile süt ürünleri işlenmeye, ELMİSKO markasıyla ayran, tereyağı, yoğurt ve peynir üretilmeye başlandı. Pazarlama ağı yerine kendi satış mağazalarını açmayı tercih eden ELMİSKO, Elmalı’nın yanı sıra Antalya kent merkezinde 14, Fi-
nike, Kumluca, Hasyurt, Demre, Kaş ve Kalkan’da birer satış noktası ile süt ürünlerini tüketiciyle buluşturdu. Bu sayede yılda 300 ton süt işlenerek, hem üreticinin ürünü değerlendirildi hem de bölgede süt üreticiliği teşvik edildi. Sütler, bölgenin muhtelif yerlerine kurulan modern cihazlar ile donatılmış toplama mer-
kezlerinden alınıyor. Toplama merkezlerinden alınan sütler teknolojik koşullarda pastörize süt mamulüne dönüştürülüyor ve pazara sürülüyor.
Yeni soğuk hava deposu yolda ELMİSKO Başkanı Salih Kurubaş, amaçlarının bölge üreticisine her alanda destek sağlamak olduğuna dikkat çekiyor. 515 üyesi bulunan kooperatifin üyelerine 12 yıldan bu yana mazot ve gübre desteği gibi ayni yardım yaptığını ifade eden Kurubaş, şunları kaydetti: “Soğuk hava depomuzda üyelerimizin elma ve armutları depolanıyor. Soğuk hava depomuz sayesinde ortaklarımızın daha düşük fiyata bu hizmetten yararlanmasını sağlıyoruz. Aynı zamanda fiyat politikamız ile piyasayı dengeliyoruz. Elmalı’da elma ve armut üretim miktarının her geçen yıl artması nedeniyle
76 Dört Mevsim Tarım
yeni soğuk hava deposuna ihtiyaç duyuyoruz.Bu çerçevede Kışla Köyü’nde yeni soğuk hava deposu yapmayı planlıyoruz. Yeni soğuk hava depomuz ilk etapta 3 bin tonluk olacak. Yaklaşık olarak 1.5 milyon liraya mal
olacak. Şu anda soğuk hava de-
Plastik ambalaj fabrikası da yapılacak
etütleri yapılıyor. 2014 yılında
Beyler Köyü’ndeki soğuk hava deposunun bulunduğu alanda meyve boylama ve paketleme tesislerinin de olduğunu kaydeden ELMİSKO Başkanı Salih Kurubaş, “Üyelerimizin plastik ambalaj ihtiyacını karşılayacak yeni bir tesis daha yapmayı planlıyoruz. Meyve üreticisi her yıl plastik ambalaj yani üreticiler arasındaki yaygın adıyla kasa alıyor. Şu an en çok kullanılan kasanın tanesi 2 lira 20 kuruş. Kasalar bir daha geri dönmediği için üyelerimiz her yıl küçümsenemeyecek oranda plastik ambalaja para ödüyor. Biz bu tesisi hayata geçirerek ortaklarımıza daha düşük fiyata plastik ambalaj sağlamak istiyoruz” dedi.
posunun imar planları ve zemin inşaatı tamamlamayı ve soğuk
hava deposunu hizmete açmayı planlıyoruz” diye konuştu.
D繹rt Mevsim Tar覺m
77
78 Dört Mevsim Tarım
Monosodyum Glutamate (MSG)
Lezzet artırıcı MSG, üreticilere ürün formülasyonundaki temel bileşenlerin miktarını azaltma imkânı verir. Günümüzde Monosodyum Glutamate, dört temel tada (tatlı, tuzlu, acı ve ekşi) ek olarak beşinci tat olarak kabul edilir. Tülin EROL/Gıda Mühendisi-Manavgat Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü
D
ünyada en çok bilinen ve kullanılan lezzet artırıcısı olan monosodyum glutomat (MSG), L-glutamik asitin bir sodyum tuzudur. Et, tavuk, peynir ve bazı sebzeler gibi proteince zengin gıdalarda bulunan glutomat, insan vücudunda doğal olarak üretilmekte, beyin gibi çeşitli organlarla kaslarda önemli roller oynamaktadır. Besinlerde doğal olarak bulunmasının yanı sıra, sonradanda birçok gıdaya eklenebilmektedir. Monosodyum glutamatın ticari üretimi 1909 da başladı. Geçmişte doğal proteinlerin, mesela buğday gluteni, hidrolizi yolu ile üretiliyordu. Şimdi ise bakteriyel fermantasyon yolu ile üretilmektedir. Bakteri (Corynebacterium Glutamicus) fermantasyon substratı olarak şeker, melas ya da nişasta içeren sıvı bir ortamda üretilir. Bakteriler, fermantasyon yoluyla glutamik asit üretir ve ortama ve-
rirler. Glutamik asit ortamda birikir ve daha sonra filtrasyonla ayrıştırılır, saflaştırılır ve nötralizasyon ile MSG’ a dönüştürülür. Daha sonra ekstra bir saflaştırma, kristalizasyon ve kurutma ile beyaz bir toz haline gelir. Bu haliyle MSG, gıda sanayinde E 621 kodu ile kullanılan bir gıda katkı maddesidir.
WHO ve FAO tarafından monosodyum glutamat, güvenli bir katkı maddesi olarak kabul edilmektedir.
MSG, üreticilere ürün formülasyonundaki temel bileşenlerin miktarını azaltma imkânı vermektedir. (Örneğin tavuk çorbasında daha az tavuk kullanılarak, istenilen tada ulaşma gibi…). Günümüzde Monosodyum Glutamate, dört temel tada (tatlı, tuzlu, acı ve ekşi) ek olarak beşinci tat olarak kabul edilir. MSG; et, balık, tavuk, hazır çorbalar, salata sosları ve cipslerde yaygın olarak kullanılan bir aroma artırıcıdır. Çorbalar, sosis ve diğer et ürünleri, balık ve diğer su ürünleri, sebzeler, süt ürünleri ve baharat karışımları gibi birçok işlenmiş
Dört Mevsim Tarım
gıdada kullanılmaktadır. Yiyeceklerin lezzetinin ağız papillalarından alınmasını düzenler. Kendisi tatlı-tuzlu lezzettedir. Acılığı azaltmaz, antioksidan etkili değildir. Ürünlere kendi tat ve kokusunu aşılamaz, zaten var olan tat ve kokuyu yükseltir. pH 5-7 değerleri arasında etkisi yüksektir ve asitlik arttıkça bu etkide azalma görülür. Baharatın sucukta neden olduğu keskin lezzeti hafifletir. Ayrıca sucuk içerisindeki baharatın aroma ve lezzetinin düzeltilmesinde glutamatın katkısı vardır. Ürünlere genel olarak %0,1-0,8 oranları arasında katılır. Türk Gıda Kodeksi Renklendiriciler ve Tatlandırıcılar Dışındaki Gıda Katkı Maddeleri Tebliği’nde izin verilen maksimum kullanma dozu ise 10 g/ kg’dır.
olmadığı açıklanmıştır. 2003 yılında Avustralya Yeni Zelanda Gıda Standartları (FSANZ) MSG’nin güvenli olduğunu sistemik reaksiyonlarla sonuçlanan herhangi bir hastalığa ya da ölüme sebep olmayacağını açıklamıştır. Özellikle astım hastası olan çok az sayıda insanın glutamata karşı duyarlı olabileceği belirtilmiştir.
MSG’nin sağlık üzerine etkileri pek çok bilim adamı tarafından araştırılmıştır. Yapılan araştırmalarda görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır.
MSG’ın sağlığa etkilerini değerlendiren birçok farklı deneyin bir özeti Raif ve arkadaşları tarafından 2000 yılında yayınlandı. Bu yayınların sonuçlarına bakacak olursak; MSG güvenli bir gıda katkı maddesi olarak sayılabilir. Ne epidemiyolojik ne de karşıt fikirli çalışmalar MSG’ın istenmeyen bir reaksiyona neden olduğu şeklinde bir sonuca ulaştılar. Bazı deneyler göstermiştir ki; MSG’ye karşı reaksiyon verdiğini söyleyen insanlarda, başka bir gıda olmadan tek başına yüksek doz-
70’li yılların ortasında Chinese Restaurant Syndrome /Çin Restoranı Sendromu” isminde bir mit ortaya çıkmıştır. Bu iddianın savunucuları, Çin yemeklerinde ekstra lezzet kazanmak için harici olarak bolca kullanılan MSG’nin müşteriler üzerinde, özellikle de ertesi gün baş dönmesi, halsizlik, ishal, ateşlenme gibi yan etkileri olduğunu ileri sürerek, günümüze kadar olan süreçte geniş bir kamuoyu yaratmıştır. Ancak daha sonra bu tür şikâyetleri olan insanların alerjik bünyeli insanlar olduğu ve ortaya çıkan rahatsızlıklardan MSG’nin tek başına sorumlu
Dünya Sağlık Örgütü WHO ve FAO tarafından monosodyum glutamat, güvenli bir katkı maddesi olarak kabul edilmektedir. Ancak, kimi bilim adamlarına göre, özellikle çocuk, yaşlı ve hasta insanların gıdalarda doğal olarak bulunan glutamat dışında ilave olarak vücuda almasının sakıncalı olduğu savunulmaktadır.
79
da MSG alındığı zaman bazı kişisel semptomlar ortaya çıkmıştır. Ancak gerçek şu ki, bu semptomlar çok enderdir, ne ciddi ne de ısrarcıdır ve bu reaksiyonlar monosodyum glutamat gıdalarla birlikte alındığında ortaya çıkmamaktadır. Şu sonuca varılabilir ki, glutamat alımı genel çoğunluk için güvenlidir. Ancak doğru hazırlanmış etiketler, MSG eklenmiş gıdaları tercih etmeyen insanlara bu tür gıdalardan korunma olanağı sağlar.
80 Dört Mevsim Tarım
Sevimli dostlarımızdan geçen hastalık:
Kist Hidatik Cysticercosis
(Taenia Hydatigena)(Echinococcus) Güven duygusu ve sadakatleriyle özellikle çocukların gelişiminde büyük rol oynayan hayvanlar, son yıllarda insanlara da bulaşan hastalıklarıyla gündeme gelmeye başladılar. Ancak gerekli önlemler alınırsa korkmamıza gerek yok. Reşat YILMAZ/Veteriner Hekim-Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü
V
ar olduklarından bu yana verdikleri güven duygusu ve sadakatleriyle dost olan, özellikle çocukların gelişiminde büyük rol oynayan hayvanlar, son yıllarda sıkça insanlara da bulaşan hastalıklarla gündeme gelmeye başladı. Hayvanlar telef olurken, onlardan bulaşan hastalıklar nedeniyle de insanlar risk altında bulunuyor.
adı geçen hayvanların mesenika ve peritonunda 5 cm’ye kadar çapta içi su ile dolu şeffaf bir zarla sınırlı olarak bulunurlar.
Kist Hidatik Nedir? Köpeklerde bulunan bir parazittir. İnsanlara bulaştığı takdirde karaciğer, akciğer, beyin gibi organlarda içi su dolu keseler oluşturması ile meydana gelen bir hastalıktır. Morfoloji: Bu parazitin olgun şekli köpeklerin en uzun, silahlı tenyası olan Taenia hydatigena’dır. Ruminantlardaki (geviş getiren hayvan) larvası ise içeriye dönük tek scolxli sycticercus şeklinde olup, halk arasında buna su kesesi denir. Bunlar
Kedi ve köpekler yılda en az iki üç defa veteriner hekim kontrolünden geçirilerek, uygun ilaçla uygun zamanda ve uygun dozda iç ve dış parazit mücadelesi yapılmalıdır.
Biyolojisi: Köpeklerin dışkısı ile dışarı atılan yumurtaların sayısı 15 günde toplam 600’e ulaşır. Toprakta, suda, idrarda ve bitkiler üzerinde haftalarca canlılığını yitirmeden canlı kalan ekinokok, serbest kalan onkosfer bağırsak cidarını delip, kanla karaciğere geçer. Bilhassa genç hayvanların karaciğerinde yumurtaları ara konakçıları olan koyun, sığır ve insan tarafından ağız yoluyla alınarak, ara konakların midelerinde bulunan asit salgısı ile yumurtanın kabuğu eriyerek serbest hale gelir. Semptom olarak daha çok görülen parazitin geçtiği yerlerde cerahatlanmış (irinleşmiş) izler ve zikzaklardan kolayca tanınabilir. Daha sonra karaciğeri terk edip, yukarda özeliklerini belirttiğimiz şekilde içi su dolu kese-
Dört Mevsim Tarım
cikler halinde periton boşluğundaki ebatlarına ulaşırlar. Su keselerinin köpekler tarafından alınması ile keseler içinde bulunan larva tekrar olgun hale geçer. Semptomlar: Karaciğerden geçerken miktarları fazla olduğundan burada bozukluklar yapabilirler ve buna bağlı olarak da araz görülebilir. Orayı terk ettikten sonra hiçbir araz görülmez, ancak parazitin varlığı otopside belli olur. Patojenitesi: Larva şekilleri karaciğerden geçiş anında çok sayıda olduklarında tehlikelidir, mikropların girmelerini ve bunun sonucunda akut hepatisten ölümleri hazırlayabilir. Karaciğeri terk edip su kesesi
haline gelenlerin patojen bir durumu yoktur. Profilaksi (Korunma): Hijyen şartların yeterli düzeyde sağlanamadığı durumlarda sağlığımız açısından sorunlar yaşayabiliriz. Eve alınan hayvanlar mutlaka veteriner kontrolünde alınmalıdır. İlaçlamalar ve aşılamalara kesinlikle veteriner hekim önerisi doğrultusunca devam edilmelidir. Kedi ve köpekler yılda en az iki, üç defa veteriner hekim kontrolünden geçirilerek, uygun ilaçla uygun zamanda ve uygun dozda iç ve dış parazit mücadelesi yapılmalıdır. Parazit taşıma ihtimali olan ev hayvanlarının, ilaçlanmalı temizliklerine dikkat edilmelidir. Bazı durumlarda dış ortamların ve evlerin de ilaçlan-
81
ması gerekebilir. Parazitten ari olan ev hayvanları kakası ile yumurtaların etrafa bulaşmasının önüne geçilmiş olunur. Kedi ve köpekler 6 haftalık olduktan sonra veteriner hekime müraacat edilerek, sırası ile aşılamaları yapılmalıdır. Kedi ve köpeklere çiğ ve enfekte et ve sakatat yedirilmemelidir. Enfekte ruminantların et ve sakatatları, kedi ve köpeklere verilmediği zaman su keseleri içindeki larvalar da imha edilerek kedi ve köpeklerin enfeksiyonu almasının önüne geçilmiş olur. Kedi ve köpeklerimizi doğada sahipleri tarafından dolaştırılırken dışkılama olduğu durumlarda bunun ortamda bırakılmaması, eldiven giyilerek toplanması uygundur. Kaka-
82 Dört Mevsim Tarım
da bulunan yumurtaları ara konakçı olan ruminantlar tarafından ve insanlar tarafından alınmasının önüne geçilebileceği gibi aynı zamanda çevremizin kirlenmesini de önlemiş oluruz. Kapalı ortamlarda bu hayvanlar eşyalar üzerine kaka ve çişlerini yaptıkları zaman temizlenerek, uygun bir dezenfektanla dezenfekte edilmelidir. Yine arakonakçı olan ruminantlar, yılda en az iki defa veteriner hekim kontrolünden geçirilerek erken ilkbahar ve geç sonbaharda iç ve dış
parazit mücadelesi yanında sırası ile
koruyucu aşılamaları yapılmalıdır. Mecbur kalmadıkça mezbaha dı-
şında kesim yapılmamalıdır. Kurban
bayramı ya da mecburi kesimlerde uygun bir kesim yeri seçilmeli, kesimden sonra atıklar uygun bir şekilde imha edilerek, kesim yeri yıkanmalı, uygun bir dezenfektanla temizlenmelidir. Kedi ve köpeklerin gezindiği yerlerde parazit bulaşık olacağı göz önünde bulundurularak, ruminantlar otlatılmamalıdır. Yine sebze ve meyvelere parazit bir şekilde bulaşabileceği düşünülerek, çok dikkatli yıkanarak tüketilmelidir.
Kedi ve köpek gibi hayvanların anüs bölgesini kaşıntı dolayısıyla ağızlarını sürüp paraziti bulaştırabileceği düşünmeli, hayvanlarla dostluğumuz sırasında kendi sağlığımızı da korumaya özen göstererek, bize parazitin bulaşmasının önüne geçebiliriz. Onların yemek yedikleri kapların ayrı olmasına dikkat etmeliyiz. Kedi ve köpeğe ellerimizi temas ettirdiğimiz zaman ellerimizi temizce yıkamalıyız. Dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri de, bir sorunla karşılaşmadan hayatımızın içinde olan bu dostlarımızın yaşantısına daha yakından ilgi göstermek ve gerekli tedbirleri almaktır. Yukarda saydığımız önlemleri aldıktan sona sevimli dostlarımız olan kedi ve köpekten hastalık ya da parazit geçer diyerek kesinlikle korkmamıza gerek yoktur.
Hastalık insanlara nasıl bulaşır? • Paraziti taşıyan köpeklerin dışkısı ile parazitin yumurtaları etrafa saçılır. • Kurumuş köpek dışkısı içindeki yumurtalar toz halinde uçuşur ve rüzgar ile dağılarak yiyecek ve içeceklerinin üzerine konabilir.
• Meyve sebze gibi yiyecekler ve içecekler bu dışkılarla kirlenir. • Bu şekilde kirlenmiş yiyecek ve içeceklerin tüketilmesi, • Parazitli köpeklerin sevilmesi sırasında ellere bulaşan parazit yumurtalarının ağızdan alınması, • Havaya karışan parazit yumurtalarının solunumla alınması ile hastalık insanlara bulaşabilmektedir.
Kist hidadikten nasıl korunulur? • Hastalıktan korunmanın temel şartı, köpeklere çiğ gıdaların kesinlikle verilmemesidir. • Kişisel temizlik ilkelerine dikkat edilmeli, • İçme ve kullanma suları temiz olmalı, • Çiğ yenen sebze ve meyveler bol su ile iyice yıkandıktan sonra tüketilmelidir. • Kesilen veya ölen hayvanların içi su dolu keseleri bulunduran organları etrafa gelişigüzel atılmamalıdır. • Bu organlar köpeklerin ve diğer etçil hayvanların ulaşamayacağı şekilde gömülerek bertaraf edilmelidir. • Özellikle Kurban bayramlarında bu hususlar daha çok önem kazanmaktadır.
Dört Mevsim Tarım
16 ton kaçak süt ürünü imha edildi Yapılan denetimde işyerinde üç odalı bir binada çuvallara peynir basıldığı ve hijyenik koşullar sağlanmadan insan sağlığını tehlikeye sokacak ürünler üretildiği tespit edildi.
A
ntalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ve Muratpaşa Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri ile birlikte 25 Nisan 2012 tarihinde Topçular Mahallesi’nde kaçak peynir üretim yerinde denetim yapıldı. Yapılan denetimde işyerinde üç odalı bir binada çuvallara peynir basıldığı (üretim faaliyetinde) ve hijyenik koşullar sağlanmadan insan sağlığını tehlikeye sokacak ürünler üretildiği tespit edildi. Bu üretimlerin İl Müdürlüğünden herhangi bir onay belgesi almadan yapıldığı, pazarlardan toplanan bozuk tarihi geçmiş süt ürünlerinin işyerinde işlenerek tekrar piyasaya verildiği belirlendi. İşletmenin 5996 sayılı kanun gereği onaysız faaliyet göstermesi ve üretilmiş ürünlerle, tüm girdilerinin insan tüketimine uygun olmaması nedeniyle tüm ürünlerine el koyularak 16 ton süt ürünü imha edildi. İşyeri hakkında 5996 sayılı Kanun gereği işlem yapıldı.
83
84 Dört Mevsim Tarım
Seracılığın yeni adresi
Elmalı
Verimli topraklara ve geniş bir tarımsal üretim yelpazesine sahip Elmalı’da tarla bitkilerinden meyveciliğe, açıkta sebze üretiminden hayvancılığa, arıcılıktan kültür balıkçılığına tüm tarımsal üretim türleri bulunuyor
Dört Mevsim Tarım
A
ntalya’nın kuzeyinde yer alan ve ekonomisi tarıma dayalı olan Elmalı’nın verimli toprakları geniş bir tarımsal üretim yelpazesine sahip. Elmalı’da tarla bitkilerinden meyveciliğe, açıkta sebze üretiminden hayvancılığa, arıcılıktan kültür balıkçılığına kadar tüm tarımsal üretim türleri bulunuyor. Ancak son yıllarda Elmalı’nın tarımsal üretimi, Kaymakamlığın öncülüğünde başlatılan seracılık girişimleri ile yeni bir soluk kazandı. Elmalı Kaymakamlığı tarafından 2001 yılında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığıyla 12 üreticiye ücretsiz dağıtılan sera demirleri, ilçenin tarımsal üretim zincirine yeni bir halka daha ekledi. Sahil şeridine ve hava sıcaklığının yüksek olduğu bölgelere özgü olduğu sanılan seracılığın yaylalarda da yapılabileceğinin görülmesi, Elmalı’da örtü altı sebze üretiminin her yıl katlanarak artmasını sağladı. 2001 yılında dağıtılan
demirler sonrasında kurulan seraların başarılı olması, 2006 yılında 256 kişiye daha demir dağıtılarak yeni seraların yapılmasına neden oldu. 2008 yılına gelindiğinde ise dağıtılana yeni demirlerle sera yapan üretici sayısı 984’e ulaştı. Günümüzde Elmalı’da 3 bin üreticinin 5 bin dekar serası oluştu.
10 bin kişi istihdam ediliyor Elmalı köylerindeki üreticilerin yanı sıra tarım alanında faaliyet gösteren firmalar da ilçede 30 ila 50 dönüm büyüklüklerde seralar yaparak üretime başladı. Yıllar önce tarla bitkilerinin yetiştiği, açıkta sebzeciliğin yapıldığı topraklarda bugün artık seralar yükseliyor. Seracılık Elmalı’nın 42 köyü ile 2 beldesinde de yapılıyor. Ancak seralar çoğunlukla Eskihisar, Gölova, Bozhöyük ve Zümrütova köylerinde bulunuyor. İlçenin dört bir yanındaki seralarda yaklaşık 10 bin kişinin istihdam edildiği ifade ediliyor. Seracılığın bölgeye en büyük katkısının ise seralarda çalışmak üzere sahil kesimine göç eden Elma-
85
lılıların, geri dönerek kendi arazilerinde bu işi yapmaya başlamaları olduğu belirtiliyor. Tersine göçün yaşanmaya başladığı bölgede, sahil ilçelerinde seracılık yapan üreticiler yazın kendi topraklarına kurdukları seralar ile yaz-kış tarım sektöründen kazanç elde etmeye de başladı. Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü yetkilileri, yaz aylarında açıkta sebze üretiminin yapıldığı Elmalı’da seralarda sebze üretimi gerçekleştirilmesinin nedeninin seralarda, bilimsel teknikler uygulandığında açıkta yetiştirilen sebzelerden 2-3 kat daha fazla verim alınması olduğunu söyledi. İlçe genelindeki 5 bin dekar seranın 4 bin 500 dekarında domates yetiştiriliyor ve üretilen 58 bin 500 ton üründen 23 milyon 400 bin lira gelir elde ediliyor. Elmalı’daki 450 dekar serada 2700 ton hıyar, 50 dekar serada da 150 ton biber yetiştiriliyor. Elmalı’daki seralardan hıyar üretiminden 1 milyon 80 bin lira, biber üretiminden ise 105 bin lira kazanç sağlanıyor.
86 Dört Mevsim Tarım
Türkiye’nin meyve fidanları Elmalı’dan Verimli topraklara sahip Elmalı’nın tarım yapılan arazilerinin beşte biri meyve bahçeleri ile kaplı. İlçede meyve üretiminin bu derece yaygın olması meyve fidancılığının gelişmesi sonucunu da doğuruyor. Seracılığın yaygın olduğu bölgelerdeki fide tesisleri gibi Elmalı’da da fidan yetiştiren tesislerin sayısı her geçen gün artmaya başladı. Elmalı Belediyesinin de bodur meyve fidanı
üretme tesisinin bulunduğu ilçedeki fidan yetiştiren işletme sayısı kısa sürede 18’e ulaştı. Tesislerde ağırlıklı olarak bodur elma ve bodur armut fidanı yetiştirilmekle birlikte her türlü meyve fidanı bulunuyor. Bodur meyve fidanı yetiştirmede marka olan Elmalı, Türkiye’nin üretim potansiyelinin yüzde 80’ini elinde bulunduruyor. Özel firmalar tarafından Elmalı’da yılda 1 milyon 200 bin adet bodur meyve fidanı yetiştiriliyor ve ilçe ekonomisine bu sektörden yılda 3.5 milyon liralık bir katkı sağlanıyor. İlçede yetiştirilen bodur meyve fidanları Türkiye’nin her yerine gönderilirken, başta Türki Cumhuriyetler olmak üzere yurt dışına da ihraç ediliyor.
tirmek için çalışmalarını sürdürüyor. Bu çerçevede geçtiğimiz yıl uygulanan bir proje çerçevesinde Elmalı’da ilk kez siyah havuç üretimi yapıldı. Elmalı’nın Gökpınar Köyü’nde gerçekleşen siyah havuç üretimi başarıyla sonuçlandı ve herhangi bir sorunla karşılaşılmadan ürünün hasadı yapıldı. Gökpınar Köyü’nün 5 farklı bölgesinde gerçekleşen siyah havucun pazarlanmasında da sorun yaşanmadı. Boya üretimi yapan firmalar, siyah havuçları bekletmeden satın alarak üreticinin emeklerini boşa çıkarmadı. Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü, projeyi bu yıl da sürdürmeyi planlıyor.
İlk kez siyah havuç üretildi
Kendi yemlerini kendileri üretiyor
Geniş bir tarımsal üretim potansiyeline sahip olan Elmalı, hem çiftçisi hem de arazi ve iklim yapısıyla yeni ürünlere de açık bir bölge olarak dikkat çekiyor.Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü, tarımsal üretim çeşitliliğini zenginleş-
Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü tarafından Elmalı’da ilk kez üretimi yapılan ürünler arasında yem bitkisi tritikale de yer alıyor. İlçede hayvancılığın gelişmiş olması, üreticiler için yeme ulaşmayı önemli kı-
Dört Mevsim Tarım
lıyor. Üreticinin hayvanlarını beslemesi ve yeme harcadığı parayı en aza indirmesini amaçlayan Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü, bu çerçevede ilk kez tritikale ekimi yaptırdı. Geçtiğimiz yıl sonbaharda ekimi yapılan yem bitkisinin bu yıl yaz aylarında ilk hasadı gerçekleştirilecek. Buğday ve çavdarın melezi olan yem bitkisi, suyun olmadığı fakir tarım alanları için en uygun ürünlerin başında geliyor. Buğday ve arpanın kaliteli olmadığı bölgelerde kaliteli sonuç veren bu bitkiler, büyük ve küçükbaş hayvanlara yediriliyor. Elmalı köylerinde Müdürlük tarafından 350 dekar alana tritikale dikimi yapıldı. Temmuz ayında biçimi yapılacak yem bitkisinden dekarda 500 kilograma yakın verim elde edilmesi bekleniyor. Hayvancılıkla uğraşan üreticinin en büyük gider kalemlerinden olan yem sorununu çözmek ve hayvancılıkla uğraşan üreticinin giderlerinin azaltılması için sula-
87
namayan, verimsiz arazilerde yem bitkisi tritikale üretilmesi öneriliyor.
Elmanın başkenti Tarımsal üretim yelpazesi oldukça geniş olan ve adını üretilen elmanın bolluğundan ve kalitesinden alan Elmalı’da, elma üretimi kent ekonomisinde önemli bir yere sahip. 2011 yılı verilerine göre Elmalı’da, 93 bin 539 dekar arazide üretilen 96 bin 840 ton elmadan 58 milyon 104 bin lira gelir elde edildi. Elma üretiminin halen büyük önem taşıdığı ilçede son yıllarda bodur meyve fidancılığının gelişmesiyle birlikte yeni dikim yapılan alanlardaki türler de değişmeye başladı. Artık ilçede onlarca yıl önce dikilen starking ve golden cinsi elma ağaçlarının yerini bodur elmalar alıyor. Starking ve golden cinsi elma ağaçlarının ekonomik ömrünü doldurması nedeniyle sökülerek yerine bodur elma fidanları dikiliyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü verilerine göre, ilçedeki elma
bahçelerinin yüzde 40’ı bodur ve yarı bodur ağaçlardan oluşuyor. Bodur elma fidanlarının klasik türlere göre tercih edilmesinin en önemli nedeni olarak veriminin yüksek olması gösteriliyor. Klasik türlerden dekara 20 tane, bodur fidandan ise 200 - 250 tane dikilebiliyor. Bodur elma fidanları ikinci yıldan sonra meyve vermeye başlıyor ve dördüncü yılında verimli dönemine ulaşıyor. Artık sökülmeye başlanan klasik türlerde ise verim almak için 10 yıl beklemek gerekiyor.
88 Dört Mevsim Tarım
Elmalı’da Meyvecilik İstatistiği Ürünün Adı
Elma
Üretim Alanı (da)
Armut Üzüm
Erik
Kayısı Kiraz
Vişne
Şeftali Ayva Ceviz
Badem Toplam
Meyvecilik gelişmeye devam ediyor Elmalı’nın verimli ovalarında bitkisel üretim ve açıkta sebze üretiminin yanı sıra meyve üretimi gerçekleşiyor. Meyvecilikte elma üretimi ilk sırada yer alsa da armut, üzüm, erik, kayısı, kiraz, vişne, şeftali, ayva, ceviz ve badem de üretilen meyveler arasında yer alıyor. Elma üretiminden sonra armut, üzüm ve ceviz üretimi listenin üst sıralarında yer alırken, diğer mey-
Üretim Miktarı (ton)
93.539
96.840 58.104.000
2.100
8.000 8.000.000
4.330
5.228
700
365 365.000
220
210 630.000
330
354 212.400
1.400
800 800.000
650
500 400.000
10
103.939
5.228.000
480 480.000
340
320
Üretim Değeri (TL)
260 1.300.0000 1,3 6.500
113.882 82.019.400
ve türlerinin üretimi de her yıl artıyor. Elmalı’da 103 bin 939 dekar alanda üretilen 113 bin 882 ton meyveden yılda 82 milyon 19 bin 400 lira gelir elde ediliyor. Bodur meyve bahçelerinin sayısının artmasıyla birlikte bu rakamın her yıl artması bekleniyor.
Leblebinin sırrı kaliteli nohut Elmalı, meyve ve sebze üretiminin yanı sıra tarla bitkisi üretimi
ve özellikle de kaliteli leblebisi ile tanınan bir ilçe. Elmalı leblebisinin kalitesi, ustalarının yeteneği kadar verimli topraklarında yetişen nohudun kalitesinden de kaynaklanıyor. Tarla bitkisi üretiminin en az meyvecilik ve seracılık kadar önemli olduğu ilçede 407 bin dekar alanda 234 bin 488 ton tarla bitkisi üretimi gerçekleşiyor ve bu üretimden yılda 114 milyon 696 bin lira gelir elde ediliyor.
Dört Mevsim Tarım
89
Elmalı’nın Bitkisel Üretim İstatistiği Ürünün Adı
Buğday
Üretim Alanı (da)
Arpma Nohut
K.fasulye Ş.Pancarı
Anason Patates
Yulaf Ayçiçeği (Yağlık)
Fiğ (Dane)
Fiğ (Yeşil Ot) Soğan (Kuru)
Sarımsak (Kuru)
Mısır (Hasıl) 1. Ekiliş Mısır (Hasıl) 2. Ekiliş Mısır (Silaj) 1. Ekiliş
Mısır (Silaj) 2. Ekiliş Yonca (Yeşil Ot)
Toplam Elmalı’da üretilen tarla bitkilerinin başında nohut geliyor. 105 bin dekar alanda yılda 14 bin 250 ton nohut yetişiyor ve bu üretimden 42 milyon 750 bin lira kazanç sağlanıyor. Nohuttan sonra Elmalı’da bitkisel üretim olarak buğday ikinci sırada yer alıyor. 170 bin dekar alanda üretilen 59 bin 500 ton buğday ve elde edilen 29 milyon 750 bin lira gelir, buğdayın ilçe ekonomisi için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. İlçede buğday, arpa ve nohudun dışında şeker pancarından anasona, sarımsaktan soğana, silajlık mısırdan patatese kadar onlarca tarla bitkisi yetişiyor.
Üretim Miktarı (ton)
170.000 105.00 95.00
3.000
13.300
3.000 1.500
200
Üretim Değeri (TL)
59.500 29.750.000 31.500 15.750.000 14.250
42.750.000
690 3.450.000
96.640 10.410.000 300 1.200.000
6.000 3.000.000 60 30.000
1.000
150
10
1,3
320
105.000
260
1.300.0000
103.939
113.882
82.019.400
300
900
540.000
900 100
900 230
6.500
3.600.000
138.000
3.500
12.250
1.225.000
1.000
600
180.000
2.000
407.000
6.000
600.000
234.488 114.696.000
Biyolojik mücadele başladı Elmalı Gıda Tarım Hayvancılık İlçe Müdürlüğü, zirai ilaç kalıntısına neden olmamak ve zararlıların biyolojik mücadeleyle de yok edilebileceğini göstermek için bir çalışma başlattı. Başarıyla sonuçlanan çalışma çerçevesinde zararlılar ilaç kullanılmadan yok edildi. Üreticinin dikkatini çeken uygulamanın tüm seralara yayılması amaçlanıyor.Elmalı’da seracılığın hızla gelişmesiyle birlikte örtü altı tarım alanlarında biyolojik mücadele başladı. Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü, seracılığın yaygın olduğu yerlerde meydana gelen zirai ilaç kalıntısı sorununun Elmalı’da da yaşanmaması için üreticileri biyolojik mücadeleye yönlendirmeye çalışıyor.
Bu çerçevede geçen yıl Yuva ve Akçay beldeleri ile Zümtürova, Bozhöyük ve Eskihisar’da bulunan 240 dekar serada biyolojik mücadele uygulandı. Beyazsinek, kırmızı örümcek ve tuta için gerçekleşen biyolojik mücadelede başarılı sonuç alındı.
Başarıyla sonuçlandı Üreticiyi bilinçlendirme ve ilaç kullanmadan da zararlılarla mücadelenin gerçekleşebileceğini göstermeyi amaçlayan uygulama çerçevesinde birçok zararlı yok edildi ve zirai ilaç kullanılmadan sezon kapatıldı. Biyolojik mücadele hakkında bilgi veren Elmalı Gıda Tarım Hayvancılık İlçe Müdürü Veteriner Hekim Celal Çelik, “Biyolojik mücadeleden çok iyi sonuç aldık.
90 D繹rt Mevsim Tar覺m
Dört Mevsim Tarım
Hüseyin Altıntaş
Elmalı Belediye Başkanı
“Soğuk hava deposu açığını kapatacağız” “Adından da anlaşılacağı gibi Elmalı, elma üretiminin yoğun olduğu bir ilçedir. Ancak Elmalı’da elmanın yanı sıra akla gelen her türlü sebze ve meyve yetişir. Elmalı’nın verimli topraklarında her türlü tarımsal üretim gerçekleşir. Belediye olarak biz de ilçemizin tarımsal üretimine destek olmak için ‘Bodur Fidan Üretim Çiftliği Projesi’ni
Mehmet Murat Çekmen
Elmalı Kaymakamı
“Elmalı’nın tarım ve hayvancılıkta yakaladığı ivme sürecek” “Antalya’yı sadece deniz ve sahil kıyılarından ibaret bir tarım şehri olarak görmek, büyük bir yanılgı ve haksızlık olur. Antalya’da tarım denince bilgi ve birikime sahip herkes Elmalı’yı işaret edecektir. Elmalı’nın 1 milyon 630 bin
91
hayata geçirdik. Projemizin başarıya ulaşması sonucu Türkiye’de ilk kez bir belediye kurduğu çiftlik ile bodur meyve fidanı yetiştirmiş oldu. 2002 yılında İsrailli bir firma ile ortak kurduğumuz çiftlikte ağırlıklı olarak bodur elma fidanı yetiştiriyoruz. Fidanlığı kurup, fidan yetiştirmeye başlamamızla birlikte ilçemizde bodur meyve üretimi de gelişti. Bayralar Köyü’ndeki 100 dekar alana kurulu olan fidan üretim tesisimiz sayesinde ilçemizde modern meyvecilik hızla gelişmeye başladı. İlçe genelindeki elma bahçelerinin yüzde 40’ı tesisi kurduktan sonra yenilendi. Klasik elma ağaçlarının yerini bodur elma fidanları aldı. Fidan üretme tesisini kurduktan sonra belediyenin bu girişimi özel sektöre örnek oldu ve birçok firma ilçemizde fidan yetiştirmeye başladı. Şu anda yılda 500 bin fidan üretiyor ve ilçemizin yanı sıra Türkiye’nin dört bir yanına bu fidanları satıyoruz. Fidan
yetiştiriciliği asli görevimiz olmasa da halkımıza örnek olmak için böyle bir girişimde bulunduk. Bodur meyve fidanı üreterek destek olduğumuz halkımıza tarımsal anlamda destek olmaya devam edeceğiz. Elmalı’ya 10 bin ton kapasiteli bir de soğuk hava deposu kurmak istiyoruz. Çünkü ilçede çok sayıda soğuk hava deposu olmasına rağmen bu alanda hala açık var. Derdimiz diğer tesis işletmecileri ile rekabet ederek, bu alandan da kazanç elde etmek değil, ilçemizdeki soğuk hava deposu açığını bir nebze de olsa kapatmaktır. Soğuk hava depomuz atmosfer kontrollü olacak ve depoya konulan meyve burada 2-3 yıl kalabilecek. Bu sayede üretici, ürünü o sezon para etmese de satmak zorunda kalmayacak ve beklediği şartlar oluşuncaya kadar ürününü depoda tutabilecek. Köylü ve çiftçi bir belediye başkanı olarak ilçe tarımına verdiğimiz destek sürecek.”
dekarlık yüzölçümünün 593 bin 350 dekarı tarım arazisidir. 40 bin 41 olan ilçe nüfusunun ise 25 bin 408’i tarımsal nüfustur. Tarım alanlarımızın 407 bin dekarında tarla bitkisi yetiştirilir. 103 bin 939 dekar arazide meyvecilik, 67 bin 390 dekar arazide ise sebzecilik yapılır. Elmalı ekonomisi her yıl tarımsal faaliyetlerden 337 milyon 155 bin 400 lira gibi küçümsenmeyecek bir oranda gelir elde etmektedir. Bereketli topraklar üzerinde kurulmuş olan Elmalımız bugünlerde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından projelendirilen 5 bin dekar alana kurulu seralarla, alabildiğine uzanan elma bahçeleri, üzüm bağları, çeşitli meyve türleri, büyükbaş hayvancılığa yönelik projeleri, Çayboğazı barajı, modern soğuk hava tesisleri ve meyve üretim tesisleri ile büyük bir
ivme kazanmıştır. Öte yandan üretimde bilimsel yöntemleri kullanmaya başlayan, organik tarıma, biyolojik mücadeleye önem veren, damlama sulamaya geçiş sürecindeki bilinçli çiftçileri tarım ve hayvancılık alanında elde ettiği bu ivmeyi artırma eğilimindedir. Likyalılara kadar uzanan bereketin merkezi topraklarıyla asırlar boyu dünyanın en güzel ve en görkemli bağlarının yetiştiği Elmalımız; tarım ve hayvancılıkta uygulanan yeni teşvik ve tekniklerle çok önemli bir potansiyele sahip olmuştur. Bugünlerde sorun olarak karşımızda bulunan tarımda sulamaya dönük aksaklıklar, tasnif ve paketleme sorunları, kaliteli sunum ve pazarlama sıkıntısı da el ve güç birliği ile aşıldığı takdirde, bu yükseliş trendi sürecek ve kısa sürede meyvelerini vermeye başlayacaktır.”
92 Dört Mevsim Tarım
Zirai ilaç kullanmadan sezonu kapattık. Uygulamanın başarı ile sonuçlandığını gören üreticilerimiz biyolojik mücadele ile ilgilenmeye başladılar” dedi.
Bitki strese girdi Çelik, “Gözlemlerimiz sonucunda ilaç kullanmadığımız seralarda bitkinin daha çabuk büyüdüğünü gördük. İlaç kullanılan seralarda kimyasallar nedeniyle bitki strese giriyor ve biyolojik mücadele yapılan seralardaki bitkiler
Hayvan Ürün Üretim İstatistiği Sıra
Ürün
No 1 Süt 2
Bal
3
Kırmızı Et
4
Yumurta (Adet)
5
Deri (Adet)
6
Beyaz Et (Kültür Balığı)
Toplam
Üretim
Üretim Değeri
(Kg) 17.200.000
(TL) 13.760.000
88.800
132.200
300.000
3.600.000
3.600.000
468.000
9.000
90.000
12.250
61.250
21.210.050
18.111.450
kadar çabuk büyümüyor. İlçemizdeki seralarda üretilen domateslerde zirai ilaç kalıntısı olmaması, halkımızın sağlıklı ürün tüketmesi ve ihracatta sıkıntı yaşanmaması için biyolojik mücadeleyi tüm seralarda gerçekleştirmeye çalışacağız” diye konuştu.
Hayvansal üretimden 8 milyon gelir Tarımsal üretim alanında çeşitliliğin yaşandığı Elmalı’da hayvancılık da önemli bir yere sahip. İlçede 70 bin kıl keçisi, 35 bin koyun,13 bin 500 sığır, 16 bin500 kanatlı ve 23 bin 331 adet de arı kovanı bulunuyor. İlçede hayvancılığın bu kadar gelişmiş olması nedeniyle, hayvansal ürün üretim miktarı da küçümsenemeyecek bir orana ulaşmış durumda. Süt üretimi hayvansal ürünlerin arasında 17.2 ton ile ilk sırada yer alıyor. Süt üretimini 3 milyon 600 bin adet ile yumurta üretimi izliyor. İlçede hayvansal üretimden geçen yıl 18 milyon 111 bin 450 lira gelir elde edilmesi sektörün ne kadar gelişmiş olduğunu gösteriyor.
Dört Mevsim Tarım
Doğal, katkısız haliyle tüm satış noktalarında!
93
94 Dört Mevsim Tarım
Halk sağlığının ve ihracatın garantisi Çağın gereksinimlerine göre yenilenen ve uzman teknik personelin yanı sıra modern cihazlarla donatılan Antalya Gıda Kontrol Laboratuarı ihracatın garantisi, halk sağlığının koruyucusu oldu.
S
on yüzyılda inanılmaz bir şekilde sanayileşen ve kentleşen dünyanın en büyük sorunları arasına beslenme ihtiyacının karşılanması girdi. Gıda maddelerinin üretimi ve temini kadar son dönemde güvenli ve sağlıklı olması da hayati önem taşımaya başladı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının halk sağlığına verdiği önem, Antalya’nın ihracat potansiyelinin her yıl artması, çağa uygun bir laboratuar gereksinimini gündeme getirdi. Antalya’da 1968 yılında kurulan ve Güllük Caddesi üzerindeki binasında hizmet veren laboratuardan daha kapsamlı ve modern bir laboratuara ihtiyaç duyuldu ve bu çerçevede çalışmalar hız kazandı. Antalya Toptancı Hal Kompleksi içinde yer bulunmasının ardından inşaat çalışmala-
rına başlandı ve 2006 yılı sonunda 2500 metrekare kapalı alana sahip, çağın gereksinimlerini karşılayan modern Antalya Gıda Kontrol Laboratuarı hizmete açıldı.
En gözde laboratuarlardan Toplam 55 teknik personeli ile hizmet veren Antalya Gıda Kontrol Laboratuarı; işlenmiş ya da işlenmemiş her türlü gıda maddesinin, yem
Dört Mevsim Tarım
95
ve yem maddelerinin, işletme sularının analizini yapabiliyor. Antalya Gıda Kontrol Laboratuarının alt birimleri arasında ise fiziksel analiz laboratuarı, kimyasal ve yem analiz laboratuarı, biotekni laboratuarı ve kalıntı laboratuarı, mineral analiz laboratuarı, katkı laboratuarı, mikrobiyoloji ve mikro toksin laboratuarı ve tohumluk kontrol laboratuarı yer alıyor. Antalya Gıda Kontrol Laboratuarı, Türkiye’deki 41 laboratuar arasında numune sayısı ve teknik donanım açısından ilk 5 laboratuar arasında yer alıyor. Çağa uygun, modern cihazlarla donatılmış laboratuar, Antalya ve komşu illerin yanı sıra Türkiye’nin 4 bir yanından numune alıyor ve kısa sürede analizlerini yaparak sonucunu teslim ediyor.
7 gün 24 saat iş başındalar Antalya Gıda Kontrol Laboratuarı Müdürü Veteriner Hekim Faruk Kurnaz, laboratuarın 7 gün 24 saat esasına göre çalıştığını kaydetti. Kentin yaş sebze meyve ihracat potansiyeli nedeniyle laboratuarda mesai saatleri dışında sürekli nöbetçi teknik eleman olduğunu kaydeden Kurnaz, şunları kaydetti: “Bize gelen numunenin analizini en kısa zamanda yapıp sonucu ilgiliye teslim ediyoruz. Normalde bir numunenin analizini yarım saatte yapıyoruz. Ancak ilimizde sebze meyve ihracatının gelişmişliğinden dolayı yoğunluk var. Ama bu yoğunluğa rağmen aynı gün içerisinde sonuçları teslim ediyoruz. İhracat nedeniyle gıda denetimi ağırlıklı
Faruk Kurnaz
çalışıyoruz. Pestisit, yani zirai ilaç kalıntısı analizi yapıyoruz. Pestisit analizinde numune sayısı olarak Türkiye’nin ilk 5 laboratuarı ara-
sındayız.”
Her türlü analiz yapılıyor Laboratuardaki cihazların çağın teknolojisine göre sürekli yenilendiğini bildiren Kurnaz, son olarak döner sermayeden elde ettikleri gelirle pestisit analizinde kullanılan 550 bin liraya LC-MS-MS cihazı alındığını kaydetti. Laboratuarda gerçekleşen analiz sayıları ile ilgili de bilgi veren Kurnaz, “2011 yılında 12 bin 298 gıda numunesi geldi. Bu numunelere toplam 41 bin 675 analiz yapıldı. Ayrıca 198 yem numunesi geldi ve 478 analiz yapıldı. Toplam 351 su numunesine yapılan analiz sayısı ise 3 bin 636. Ayrıca Antalya’da et ve GDO analizinin yapıldığı tek laboratuar burası. Ama Antalya’nın sebze meyve ihracatındaki potansiyelinden dolayı ağırlıklı olarak pestisit alanında analiz yapıyoruz” dedi.
Kalıntının zararı çok Halk arasında zirai ilaç kalıntısı olarak bilinen pestisitin
96 Dört Mevsim Tarım
zararlarına da değinen Kurnaz, “Pestisitin insan sağlığına iki tür etkisi var. Bunlardan birincisi akut etki, ikincisi kronik etki. Akut etki aşırı ilaçlı gıdanın tüketilmesinden kaynaklanıyor. Aşırı ilaçlı gıdadan zehirlenilebiliniyor. Kronik etkide ise sürekli ilaçlı gıda tüketen kişinin vücudunda kimyasal madde birikiyor. İlerleyen zamanda kanser gibi rahatsızlıklar yaşanabiliyor’’ dedi. Bu olumsuzlukların yaşanmaması için denetimlerin gerektiğini bildiren Kurnaz, ‘’Biz de Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ile çalışmalar yaparak, sürekli denetimi sağlıyoruz. Hasattan sonra numunenin analizini yaptığımız gibi ihraç edilecek ürünün de analizini yapıyoruz” şeklinde konuştu.
Domatesteki kalıntı sorunu büyük ölçüde çözüldü Halk sağlığını korumak, ihracatta sorun yaşanmaması için özverili bir şekilde çalıştıklarını kaydeden Kurnaz, Rusya’ya ihraç edilen her ürünü analiz ettiklerini bildirdi. Kurnaz, ‘’Avrupa’ya giden her 20 tırdan 1 numune alarak analiz ediyoruz. Ciddi çalışmalar sonucunda domatesteki kalıntı sorunu büyük ölçüde çözüldü. Geçmişe göre ciddi yol alındı. Kalıntı değerleri Avrupa oranlarının altına inmeye başladı. Şuan domateste pestisite rastlanan numune yüzde 1’in altına düştü. Daha önce her yüz numunenin yüzde 10-15’inde pestisite rastlanıyordu. Şimdi bu oran yüzde 1” dedi.
2006 Yılı Numune Cinsi NumuneMiktarı Resmi 840 İthalat-İhracat 1.049 Özel İstek 556 Diğer 30 TOPLAM 2.475
2009 Yılı Analiz Sayısı 20.718 86.932 4.175 66 11.891
2007 Yılı Numune Cinsi Numune Miktarı Resmi 1.239 İthalat-İhracat 1.984 Özel İstek 665 Diğer 15 TOPLAM 3.903
Analiz Sayısı 13.210 16.847 3.620 54 33.731
2010 Yılı Analiz Sayısı 5.992 8.221 2.065 15 16.293
2008 Yılı Numune Cinsi Numune Miktarı Resmi 2.492 İthalat-İhracat 3.216 Özel İstek 1.057 Diğer 10 TOPLAM 6.775
Numune Cinsi Numune Miktarı Resmi 4.289 İthalat-İhracat 4.022 Özel İstek 1.091 Diğer 13 TOPLAM 9.415
Numune Cinsi Numune Miktarı Resmi 3.271 İthalat-İhracat 5.473 Özel İstek 1.257 TOPLAM 10.101
Analiz Sayısı 11.534 18.251 3.491 33.276
2011 Yılı Analiz Sayısı 11.335 17.000 2.919 78 31.332
Numune Cinsi Numune Miktarı Resmi 6.418 İthalat-İhracat 5.409 Özel İstek 1.011 TOPLAM 12.838
Analiz Sayısı 17.691 24.707 3.391 45.789
Dört Mevsim Tarım
97
Güneşin lezzetini işliyorlar Entegre tesislerinde yağlı tohumları işleyerek dünya standartlarında yağ üreten Antalya Yağ Sanayi ve Gençer Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Gençer, bölgede ayçiçeği üretiminin katlanarak artacağını belirtti. “Güneşin kenti Antalya’da güneşin lezzetini işliyoruz’’sloganı ile yarım asra yakın zamandır faaliyette bulunan Antalya Yağ Sanayi, artan kapasitesi, yeni kurulan rafine tesisi ve sözleşmeli tarım uygulamalarıyla bölgeye ve ülkeye hizmet vermeye devam ediyor. Antalya’nın ilk sanayi tesislerinden olan kuruluş, 40 bin metrekare kapalı alanda ayçiçeği, soya ve yağlı tohumları işleyerek, OECD ve EEC standartlarında ham yağ, nötr yağ, rafine ve vinterize yağ üretiyor. Günde 350 ton yağlı tohum işleme kapasitesine sahip modern tesislerde, Antalya Yağ Sanayi ve Gençer Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Gençer’le sohbet ettik. Yatırımlara devam ettiklerini, yeni rafine tesisinin kurulmakta olduğunu belirten Orhan Gençer, şunları kaydetti: ‘’Tesisimiz modern, üretim kapasitemiz oldukça yüksek. Tek sıkıntımız bölgemizde yağlı tohum üretiminin yapılmıyor olması. Geçtiğimiz yıllarda fabrikamızın ihtiyacı olan ayçiçeğinin tamamına yakınını yurt dışından ithal ettik. Ülkemizde üretilen yağlı tohumlar, maalesef toplam ihtiyacımızın yarısını karşılamaya ancak yetiyor.
alanı sıfırken, geçen yıl Adana da 140 bin, Konyada 150 bin ton ayçiçek üretildiğini ifade eden Gençer, ‘’Çünkü yüksek ayçiçeği fiyatları, fark ödeme desteği, sertifikalı tohum desteği gibi avantajlar sayesinde artık ayçiçeği ve soya yetiştirmek tahıl üretmekten çok daha karlı’’ diye konuştu.
Ancak bu oran Akdeniz Bölgesi’nde daha da düşük. Bu konuyu artık milli bir mesele olarak değerlendirip, 2012 yılında hem kendi ihtiyacımızın bir bölümünü sağlamak hem de çiftçilerimizi alışılageldik tahıl üretiminden kurtarmak için yoğun bir çalışma başlattık.’’ Adana ve Konya bölgesinde her yıl daha fazla çiftçinin Ayçiçek tohumu ürettiğini, 6 yıl önce ayçiçeği ekim
2011 yılı boyunca, çiftçilerle birebir yapılan görüşmeler sonucu 2012 yılında 30 bin dekarın üzerinde alanda ayçiçeği yetiştirilmesini sağladıklarını belirten Orhan Gençer, Antalya Yağ Sanayi ve Gen Bio olarak, çiftçilere tohum desteği ve üretecekleri mahsule alım garantisi verdiklerini söyledi. Gençer, ‘’Bu sayede çiftçilerimiz, masrafını dahi çıkartmayan tahıl üretiminden, karlı ayçiçek üretimine geçmiş oldular. Emeğinin karşılığını alan, yüzü gülen çiftçiler sayesinde; bölgedeki ayçiçek üretiminin her geçen yıl katlanarak artacağına eminiz. Böylelikle tüm Antalya bölgesi, kendi toprağından yetişmiş, kendi fabrikasında üretilmiş ve şişelenmiş eski güvenilir markası Aylin Ayçiçek yağına kavuşacak. Aylin yağlarını tekrar raflarda görmek hepimiz için büyük bir sevinç ve gurur kaynağı olacak” dedi.
98 Dört Mevsim Tarım
Otelleri için kurduğu Rani Çiftliği ile kaliteyi yükseltti Turizmci Yılmaz Sezer’in, sahip olduğu otellerin süt, peynir ve sebzemeyve ihtiyacını karşılamak amacıyla Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı Evrenseki beldesinde kurduğu Rani Çiftliği, kısa süre içerisinde kuruluş amacını aşarak, diğer otellerin ihtiyacını da karşılar hale geldi.
A
ntalya Dört Mevsim Tarım Dergisi olarak bu sayımızın ‘Başarı hikâyesi’ bölümünde turizmci Yılmaz Sezer’e yer verdik. Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde 1938 yılında dünyaya gelen Sezer, Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra avukatlık yapmaya başladı. Avukatlığa bir türlü ısınamaması ve aklının hep ticarette olması nedeniyle 10 yıllık meslek hayatına son veren Sezer, iş yaşamına atıldı. Manifatura, gayrimenkul, inşaat ve otobüs yapımı gibi birçok alanda faaliyet gösteren Sezer, Eskişehir’de satın aldığı otel ile turizm sektörüne adım attı. Ardından bir otel de İstanbul’da alan Sezer, 1986 yılında turizmin hızla gelişmeye başladığını görünce Manavgat bölgesinde otel yatırımlarına başladı. Turizmin büyümesi ile birlikte artan sorunlar çerçevesinde misafirlerine sağlıklı ve kaliteli yiyecekler sunabilmek için 1994 yılında tarım sektörüne de yatırım yaptı.
200 bin dekar araziye kuruldu Evrenseki beldesinde satın aldığı
mandalardan ise 1 buçuk ton süt alınıyor. Veteriner hekim kontrolünde bilimsel olarak hayvancılık yapılan çiftlikte, süt üretiminin ardından peynir üretimine de başlandı. Öte yandan çiftlikteki 21 bin adet meyve ağacı ile seralarda organik ürünler yetiştiriliyor.
Otelleri için kurdu,örnek oldu
Yılmaz Sezer
yaklaşık 200 bin dekar arazi üzerine Rani Çiftliği’ni kuran Yılmaz Sezer, burada her türlü et, süt, peynir çeşitleri, sebze ve meyveleri doğal yollarla üretmeye başladı. Bugün Rani Çiftliği’nde, 2 bin küçükbaş, binin üzerinde büyükbaş, 105 manda ile süt üretimi yapılıyor. Rani Çiftliği’nde küçükbaş hayvanlardan haftada 3 buçuk ile 4 ton, büyükbaş hayvanlardan 4 buçuk ile 5 ton,
Çiftliği ve çalışmaları hakkında bilgi veren Yılmaz Sezer, “Otellerimizin tüm süt, peynir, et, sebze ve meyve ihtiyacını çiftlikten karşılıyoruz. Ayrıca sera atıkları ve hayvan atıklarını değerlendirmek için biogaz tesisi kurduk. Elde edilen biogazdan elektrik enerjisi ve sıcak su üretiyoruz. Ayrıca biogaz tesisinden organik gübre elde ediyoruz” dedi. Sağmal küçük ve büyükbaş hayvanlardan alınan sütten çiftliğe kurdukları mandıra ile peynir de ürettiklerini belirten Sezer, “Mandırada İtalyan, Fransız, Hollanda ve Almanya kökenli peynirler üretiyoruz. Bu peynirler ithal ediliyordu. Bizim üretime başlamamızla birlikte ithalatı bitti” dedi.
Dört Mevsim Tarım
Artık Antalya’da üretiliyorlar Sezer’in otelinde konaklayan misafirlerine daha kaliteli ve sağlıklı ürünler yedirmek için üretmeye başladığı yabancı kökenli peynirlerin arasında Hollanda’nın Gouda, Edam, Maasdam, Fransa’nın Camembert, Brie, Mimolette, İsviçre’nin Emmental, İtalya’nın Mozzarella, Mascarpone, Permasan, İngiltere’nin de Cheddar peynirleri yer alıyor. Sezer “Günde 600 kilo peynir üretiyoruz. Otellerimizde bu peynirlerin sadece 60 kilosu tüketiliyor. Biz de arz fazlası peynirleri diğer otellere pazarlıyoruz. Bizim sayemizde oteller kalite yükseltti” diye konuştu.
Avrupalı ustalar Yıllık 250 ton Avrupa kökenli peynir ürettiklerini kaydeden Sezer şöyle konuştu: “Üretilen peynirin rakamsal değeri 5 milyon dolar. Bizim sayemizde Türkiye, 5 milyon dolarlık peynir ithalatından vazgeçti. Bu rakamı daha da artırmayı hedefliyoruz. Ustalarımızı yetiştirmek için Avrupa’dan peynir ustaları getiriyorum. 75 yaşındayım, hala ‘Türkiye için ne yapabilirim’ diye uğraşıyorum. Alt yapı yatırımlarını tamamladık. Bundan sonraki aşamada çevre köylerdeki üreticilerle sözleşmeli üretim yapmayı planlıyoruz.”
Hayvan dışkısından elektrik üretimi Rani Çiftliği’nin faaliyetleri sadece sebze, meyve, et, süt ve süt ürünleri üretiminden ibaret değil. Çiftlikte hayvanların ve tarım alanlarının atıklarından
Rani Çiftliği’nde Avrupa’ya özgü peynir türleri üretmeye başlayan Yılmaz Sezer, bu ürünlerin ithalatının önemli oranda azalmasını sağladı.
99
elektrik enerjisi de üretiliyor. Hayvanların dışkıları, bitkisel atıklar, çiftliğe kurulan tesiste önce biogaz haline getiriliyor. Ardından elde edilen biogazdan elektrik üretiliyor. Hayvan varlığının fazla olduğu tesiste elektrik üretimi de küçümsenmeyecek oranda. Rani Çiftliği, saatte 500 kw elektrik enerjisi üretiyor. Ayrıca biogaz tesisinde işlenen hayvansal ve bitkisel atıklar organik gübreye dönüşüyor. Günlük 150 ton organik gübre, çiftlikteki bahçelerde kullanılıyor. Elektrik üretimi sırasında jeneratörün ısısından yararlanılarak sıcak su da elde ediliyor.
Kaliteli kaymak için manda yetiştiriliyor Rani Çiftliği, Antalya’nın tek manda yetiştirilen çiftliği olarak da dikkat çekiyor. Yaklaşık 30 yıl önce Afyonkarahisar’da 20 bin manda olduğunu kaydeden Sezer, “Şimdi bu sayı yok denecek kadar az. Eskiden halk kaymak yerdi. Şimdi krema yiyor. Çünkü manda kalmadı. Bizim 150 mandamız var. Antalya’da bizden başka manda yetiştiren yok. Angusları da ilk biz getirdik. Şimdi Sakız Adası’ndan Sakız koyunu getiriyoruz. Süt verimi fazla olan bir koyun bu. Ayrıca Osmanlı sarayından Sakız koyunundan başka koyun eti yenmezdi. Bu türün yetiştiriciliğini de yaygınlaştıracağız” dedi.
100 Dört Mevsim Tarım
Tarım Sigortaları ve Doğal Afetler Eğitimi yapıldı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Tarım Sigortaları ve Doğal Afetler Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen Tarım Sigortaları ve Doğal Afetler Eğitim Semineri Antalya’da yapıldı
E
ğitim seminerinin açılışında konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdür V. Bedrullah Erçin, afetlerin ardından kamu görevlilerinin halkın yanında olması gerektiğini ifade etti. Her konuda hazırlıklı olmanın önemine dikkat çeken Erçin “Doğal Afet biriminde çalışan arkadaşlarımızın görev ve sorumluluğu çok önemlidir. Birinci sorumluluğumuz, afetin meydana geldiği yerde olmaktır. Orada olmanız sizin çalıştığınızı, Bakanlığın çalıştığını gösterir”dedi. Tarım Sigortaları ve Doğal Afetler Daire Başkan V. Bekir Engürülü, Tarım Sigortaları, Afet İşleri, Küresel İklim Değişikliği ve Kuraklık birimlerinin bir araya getirilerek, Tarım Sigortaları ve Doğal Afetler Daire Başkanlığının kurulduğunu söyledi. Engürülü, başkanlığın amacının tarım sigortası çalışmalarını koordine etmek, meydana gelen afetlerde 2090
Sayılı kanunu uygulamak ve küresel iklim değişikliği ile ilgili uyum çalışmalarını yürütürken kuraklıkla mücadele stratejisi eylem planının gereklilikleri yapmak olarak açıkladı. İki gün süren eğitimde, katılımcılara 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu Uygulamaları, 2090 sayılı Tabii
Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun Uygulamaları, 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun, Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi ve Eylem Planı Faaliyetleri ile Küresel İklim Değişikliği ve Tarıma Etkileri hakkında bilgi verildi.
D繹rt Mevsim Tar覺m
101
102 Dört Mevsim Tarım
Üreticinin imdadına faydalı böcekler yetişti Turunçgil ve nar üreticilerinin kâbusu olan unlu bit, BATEM tarafından üretilen faydalı böceklerle ortadan kalkıyor.
U
nlu bit, turunçgil ve nar üreticisinin kâbusu olmaktan çıkıyor. BATEM, unlu bit düşmanı 3 milyon 600 bin adet faydalı böceği Haziran ila Kasım ayları arasında üretici ile buluşturacak. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü (BATEM), Antalya’da 1965 yılında başlattığı biyolojik mücadeleyi, 47 yıldır aralıksız bir şekilde sürdürüyor.BATEM, 1965 yılından bu yana turunçgilde ve narda görülen zararlı böcek unlu bite karşı faydalı böcek predatör ve parazitoit üreterek, düşük fiyatla üreticiye satıyor. Bu şekilde bir yandan nar ve turunçgil üreticisi desteklenirken, bir yandan da biyolojik mücadelenin gelişmesine katkı sağlanıyor. BATEM tarafından yürütülen ça-
lışmalar çerçevesinde biyolojik mücadelede kullanılmak üzere bugüne kadar 36 milyon 300 bin 13 predatör, 48 milyon 209 bin 800 adet de parazitoit üretildi. Üretilen faydalı böcekler, Antalya’nın yanı sıra Fethiye’den Hatay’a kadar olan bölümdeki tüm turunçgil üreticilerine satılacak. BATEM, biyolojik çalışma çerçevesinde bu yıl Antalya İl Özel İdaresi ile faydalı böcek üretmek için ortak bir çalışma başlattı. Antalya İl Özel İdaresi’nin maddi, BATEM’in ise teknik desteği ile narenciye ve narda görünen unlu bite karşı biyolojik mücadelede kullanılmak üzere faydalı böcek üretimine başlandı. BATEM’in Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Kampusu içindeki tesislerinde ürettiği faydalı böcekler, üreticiye teslim edilme aşamasına geldi.
3 milyon 600 bin böcek üretildi BATEM, Antalya İl Özel İdaresi ile gerçekleştirdiği çalışma çerçevesinde bu yıl 1 milyon 600 bin adet faydalı böcek predatör, 2 milyon adet de zararlı parazitoit üretecek. Mart ve Haziran ayı arasında yoğun bir şekilde üretilen bu böcekler, Haziran ayından itibaren Kasım ayı sonuna kadar küçük rakamlar karşılığı üreticilere satılacak. BATEM Müdür Vekili Dr. Abdullah Ünlü, nar ve narenciye biyolojik mücadelesinde kullanılan faydalı böceklerin zirai ilaç kalıntısını önlediği gibi, zararlıların neden olduğu verim kaybına da son verdiğini söyledi. Ünlü, faydalı böceklerin doğada bulunduğuna ve zararlı böceklerin baş düşmanı olduğuna dikkat çekerek, “Eğer zararlı böceklere karşı
Dört Mevsim Tarım
tur. Antalya’da 1965 yılından bu yana turunçgil unlu bitine karşı faydalı böcek üretilmektedir. Turunçgilde görülen unlu bit, narda da görüldüğü için bu faydalı böcekler nar bahçelerinde de kullanılmaktadır.”
100 ton ürünü yok ediyor
Dr. Abdullah Ünlü
zirai ilaçla mücadele edilirse faydalı böcekler de ölüyor. Böylece zararlı böceği yok edeceğiz derken, onların baş düşmanı faydalı böcekleri de yok ediyoruz. Bir sonraki yıl zararlı böcekler yine oluşuyor. Ama faydalı böcek oluşmuyor. Çünkü kış aylarını doğada geçiremiyor. Doğal dengeyi yok etmemek için faydalı böcekleri kullanmalıyız. Biyolojik mücadele yöntemlerini tercih etmeliyiz” dedi.
Üreticinin yanında Faydalı böceklerin tarihi ile ilgili bilgi de veren Ünlü, şunları kaydetti: “Biyolojik mücadele, zararlı ile mücadelede doğal düşmanların kullanılmasıdır. Dünyada biyolojik mücadele 1700-1800 yıllarda, ülkemizde ise 1900’lü yıllarda Sultan Abdülhamit’in emriyle başlamıştır. Cumhuriyet döneminde Antalya’da Biyolojik Mücadele Araştırma Enstitüsü kurulmuş-
BATEM Müdür Vekili Dr. Abdullah Ünlü, il genelinde bulunan 50 bin dekar alanda 4 milyon 413 bin 307 adet turunçgil ağacından toplam 552 bin 289 ton ürün elde edildiğini kaydetti. Turunçgilin en önemli zararlısının unlu bit olduğunu ifade eden Ünlü, “Önlem alınmazsa bu zararlı yüzde 30 oranında verim kaybına neden oluyor. İlimizde sadece turunçgilde, zamanında ve
103
tekniğine uygun biyolojik mücadele gerçekleşirse yaklaşık 100 ton ürünün kaybı engellenebilir. Bu nedenle mücadele, özellikle biyolojik mücadele şart” dedi. Sebzede de biyolojik mücadele çalışmaları olduğunu bildiren Ünlü, “Üreticimiz bu alanda biyolojik mücadeleye alışık olmadığı için yaygınlaştıramadık. Talep oluştuğunda sebzeye yönelik de faydalı böcek üretimini yaygınlaştıracağız” diye konuştu.
Unlu bitin doğadaki düşmanları BATEM tarafından üretilen faydalı böcek predatör 4-5 milimetre boyunda ve 3-4 milimetre enindedir. Baş ve vücut sonu kırmızımsı kahverengi, diğer kısımlar ise parlak siyahtır. Vücudu küçük sarımsı kıllarla kaplı bir gelin böceği türüdür. Predatör böceğin ergin ve larvaları unlu bit yumurtası yiyerek beslenir. Yaklaşık 3 ay yaşayan predatör, ömrü boyunca 27 bin 493 adet unlu bit yumurtası yer. Bu sayede turunçgilde verim kaybına neden olan unlu bite yaşam şansı tanımaz. Yine BATEM tarafından üretilen faydalı böcek parazitoit, 1-2 milimetre boyunda arıcıklardır. Erginleri sarımsı esmer bal rengindedir. Genelikle sıçrayarak hareket eden parazitoit, tatlımsı madde ile beslenir. Dişiler yumurtalarını unlu bitin üzerine bırakır. Bu sayede üzerine yumurta bırakılan unlu bit ölür. Ömrü 1 ay olan parazitoit, yaşamı boyunca üzerine yumurta bıraktığı 250-300 unlu biti öldürür. Bu böcek de doğada kış ayını geçiremez.
104 Dört Mevsim Tarım
Entegre ve Kontrollü Ürün Yönetimi Çalıştayı 2017 yılına kadar tüm bitkisel üretimde %20 entegre mücadeleye geçmenin hedeflendiği bildirildi.
G
ıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü koordinasyonunda tarladan sofraya güvenilir gıda arzının sağlanması, taze meyve ve sebzede ihracat ve iç tüketimde kalıntı sorununun yaşanmaması, bitki, insan ve çevre sağlığı hedefi doğrultusunda yapılan yasal düzenlemelerin sistemli bir şekilde ve program halinde uygulamaya aktarılması amacı ile 2010 yılında baş-
layan “Entegre ve Kontrollü Ürün Yönetimi” çalışması kapsamında Antalya’da 9- 11 Nisan 2012 tarihleri arasında geniş katılımlı bir çalıştay düzenlendi. 2012-2013 yıllarında yürütülmek üzere Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından kabul gören ve desteklenen proje kapsamında düzenlenen çalıştaya, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda
ve Kontrol Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Erol, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürü Abdullah Kutlu, Bitki Sağlığı ve Karantina Daire Başkanı Dr.Nevzat Birişik, Antalya İl Müdür V. Bedrullah Erçin ile araştırma enstitüleri ve il müdürlüklerinde EKÜY projesinden sorumlu personel katıldı. Beslenirken zehirlenmeyi kimsenin istemeyeceğini belirterek sözlerine
Dört Mevsim Tarım
başlayan Bitki Sağlığı ve Karantina Daire Başkanı Dr.Nevzat Birişik, ‘’Ürettiğiniz ürünü hastalık ve zararlılardan koruma çabamız tarihin başından beri var. İnsanoğlu toplayıcılık yaptığı dönemde de böcek ve hastalıklarla mücadele ediyordu, bugün de bunu yapmak zorunda. Fakat bunu yaparken gelecek nesillerin üretim yapacağı alanı imha etmek, doğmamış nesillerin sağlığını bozmak hiç kimsenin hakkı değildir. İşte bu sorunu çözmek için üretilmiş bütüncül yaklaşımın adı entegre mücadeledir’’ dedi. Bitki hastalıkları ile mücadele için kültürel ve biyolojik mücadele yöntemlerinin, en sonda da kimyasal mücadele yöntemlerinin kullanılması gerektiğini bildiren Birişik, entegre mücadelenin, bunun bütün halinde değerlendirildiği, bilgi esaslı hastalık ve zararlının alanda sürekli kontrol edilerek, zarar vermeyecek seviyenin altında tutulmasını ifade ettiğini kaydetti.
“Kalıntı sorununun çözümü için önemli bir adım”
“İlaçlama yapmakbu işin kolay yolu” Birişik, şöyle devam etti: “Diğer canlılarla bir arada yaşamak durumundayız ve onlara zarar vermeden üretim yapmamız gerekiyor. Yoğun bilgi ve işbirliği gerektiren bir uygulama entegre mücadele ve o nedenle zor. Hastalık ve zararlı ile mücadelede çok kolay uygulanan ilaçlama. Gidip ilaç alırsınız ve ilacı uygularsınız, bu kolay olanı. Zor olanı ise hastalık ve zaralılar ile ilgili bilgi sahibi olup, her gün onları takip ederek bilinçli bir mücadeleyi yapmak. Ürünlerimizin imajının her gün piyasada eksik ve yanlış beyanlarla zedelenmemesi için işbirliği şart. Bu pro-
105
Prof. Dr. İrfan Erol
jede hedefimiz 2017 yılına kadar tüm bitkisel üretimde %20 entegre mücadeleye geçmek. Bakanlık olarak bu projenin dışında da tedbirler alıyoruz. Biyoteknik mücadele yöntemleri kullanmak ve biyolojik mücadele destekleri olmak üzere çok önemli destekler veriyoruz. Yarın geç olmadan nesillerimize bırakmak üzere teslim aldığımız emaneti daha fazla kirletmeden üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek zorundayız” diye konuştu.
Çevreye duyarlı, doğal kaynakları korumayı hedefleyen, gıda güvenilirliğini sağlayan uygulamayı önemsediklerini bildiren Kutlu; ‘’Bu uygulamanın kısa ve orta vadede yaygınlaşacağı aşikârdır. Üretimi artıracak, doğaya dost üretim metotlarının yaygınlaşması noktasında desteğe devam edeceğiz. Bu projenin halk sağlığına katkısı çok büyük olacaktır. Bu proje ile kalıntı sorunu için de büyük bir adım atılmıştır” dedi.
“Gıda stratejik bir alandır” Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Prof.Dr. İrfan Erol ise Türkiye’de stratejik yaklaşım kelimesinin pek yerini bulmadığını, gıdanın stratejik bir alan olduğunu kaydetti. Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunda gıda, su ve enerjinin stratejik olarak tanımlandığını, TÜBİTAK nezdinde bir rapor hazırlandığını ifade eden Erol, gıda ile ilgili kısa, orta ve uzun vadede yapılacak çalışmaların çerçevesinin
106 Dört Mevsim Tarım
çizildiğini söyledi. Erol, ‘’Gıda kaynaklı hastalıklar tüm dünyada önemli yer tutmakta. Dünya Sağlık Örgütüne göre 1.8 milyon insan, çoğu 6 yaşın altındaki çocuklar olmak üzere gıda kaynaklı hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirmekte. Ürün güvenliği tüm dünyanın gündeminde ve bu çalışmanın sonuçları insanlık için çok önemli. Biyolojik mücadele ön plana çıkmalı, aksi halde kirletmeye devam edeceğiz” dedi.
“İhracat ve iç tüketime uygun olmayan ürüne müsamaha şansımız yok” Genel Müdür Erol, şöyle devam etti; “5996 Sayılı kanunda temel yaklaşım, çiftlikten sofraya gıda güvenliği. Asıl kontrol edilmesi gereken yer tarladır. Çünkü son ürün kontrolü ile sorunu engelleyemezsiniz. Bunun için sorumluluk sahamız çok büyük ve bunu yerine getirmek durumundayız. İhracat ve iç tüketime uygun olmayan ürüne müsamaha şansımız yok. Eğer bunu yaparsak gıda güvenliği kelimesi bizim için bir şablon bir klişe olarak kalır. O nedenle bu pro-
jeyi önemsiyorum. Bu projenin yaygınlaştırılması ve benimsenmesi çok önemli. Bu projenin FAO ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin de iştiraki ile yürütülmesi, projenin başarısını artıracaktır.”
Biyolojik mücadele uygulayan çiftçiye ziyaret Çalıştay nedeniyle Antalya’da bulunan katılımcılar, Manavgat ilçesinde topraksız tarımda domates üretimi yapan bir üreticinin serasında incelemelerde bulunarak, üretim hakkında bilgi aldı. Katılımcılar, Aksu ilçesi Kurşunlu köyünde biyolojik mücadele uygulayan üreticinin serasında düzenlenen “Entegre ve Kontrollü Ürün Yönetimi ile Biyolojik Mücadele’’ etkinliğine de katıldı. Antalya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür V. Bedrullah Erçin, Kurşunlu köyünde 2 yıldır biyolojik mücadelenin uygulandığı Musa ve Bayram Dönmez kardeşlere ait 25 dönümlük serada, çalışmalarla ilgili bilgi verdi. Erçin; “Sezon boyunca 15 kez ilaçlama yapılacakken, örne-
ğin bu serada iki kez ilaçlama oldu. İlaç ve işçilik maliyetleri göz önüne alındığında çok daha az maliyetli bir uygulama. Sonuç ise kalıntısız ve güvenilir ürün” dedi. Nevzat Birişik ise Türkiye’de tarımsal üretimdeki biyolojik mücadeleyi en iyi yapan ilin Antalya olduğunu belirtti. İlaç kalıntısı nedeniyle tarımsal ürünlerde zaman zaman ihracat sıkıntısı yaşandığını ve tüketicinin de satın aldığı meyve sebze ile ilgili kaygılar taşıdığını aktaran Birişik, ilaç kalıntısını önlemek amacıyla biyolojik mücadelenin yaygınlaşması gerektiğini söyledi. Biyolojik mücadelede Bakanlık tarafından yapılan desteklemenin çiftçiler açısından yeterli olmadığını dile getiren Birişik, “Sayın Bakanımız detaylı biçimde açıklayacaktır. Ama bu sene geçen yıla göre ayırdığımız para 5 kat artmış durumda. Yani geçen yıl devlet olarak biz 3 milyon lira destek verirken, bu yıl bunu 15 milyon liraya çıkardık” dedi.
D繹rt Mevsim Tar覺m
107
108 Dört Mevsim Tarım
Akdeniz’in Kalbinde Yaş Sebze Meyve Pazarlama Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdür V. Erçin, ‘’2011 sonunda kalıntı oranı yüzde 1 seviyesinde. Her şeyden önce insanımıza daha sağlıklı gıdalar yedirmiş olduk’’
A
kdeniz’in Kalbinde Yaş Sebze Meyve Pazarlama konulu eğitim programının ikincisi, Antalya’nın Kumluca ilçesinde yapıldı. Kumluca Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya, eğitimin açılış konuşmasında, kalıntı konusunun dünyanın her yerinde sorun olduğunu belirterek, ‘’Bulgaristan’da yapılan görüşmelerde bilinen gerçeği size aktarmak istiyorum. Bulgaristan’a giren ürünler içerisinde kalıntı miktarı en az olan ülke Türkiye’dir, % 1’i bile bulmamaktadır’’ dedi. Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdür V. Bedrullah Erçin ise dünyada insanların iki tane temel sorunu bulunduğunu ifade ederek, ‘’Bunlardan bir tanesi yeterli gıda meselesi, 1900’lü yılların sonundan 2000’li yılların başına kadar
dünyanın temel sorunu yeterli gıdaya sahip olmamaktı. 2000’li yıllardan itibaren dünyadaki sistem değişti. Afrika gibi ülkelerde yeterli gıda meselesi sorun olmaya devam etmekle birlikte, Türkiye ve AB gibi ülkelerde yeterli gıda kavramı yerini güvenilir gıdaya bırakmaya başladı. Dolayısıyla 2000’li yıllardan sonra bizim AB ile yaşadığımız problemlerin odak noktası, yeterli ürün kavramının yerine güvenilir ürün kavramının bırakmasından kaynaklanan meseledir’’ diye konuştu. 2002 yılı Nisan ayını Türkiye ve AB için milat olarak nitelendiren Erçin, Almanya’daki bir marketteki biberlerde çıkan metamidofoz maddesinden sonra bir sürecin başladığını, bu süreçle birlikte Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca birçok tedbir ve kararlar alındığını belirtti.
Erçin, şöyle devam etti: ‘’Antalya olarak EUROPGAP protokolü ve HACCP eylem planı hazırladık. 2004 yılında Resmi Gazete’de belki Türkiye’de İTU karaları yayınlanmamıştı Antalya’da YMS ve kesme çiçek yetiştirirciliğinde iyi tarım uygulamaları kararlarını 2004 yılında Resmi Gazete’de yayımlayarak, 1 Şubat 2004 yılında uygulamaya koyduk. Bununla ilgili bir takım projeler yapmaya başladık, özellikle tarımsal ürünlerdeki zirai ilaç kalıntılarının önlemesi ile ilgili projeleri uygulamaya başladık ve Bakanlığımız 2004 yılında zirai ilaç bayilerinde barkot uygulamasıyla ilgili karar aldı. O tarihten itibaren kontrollü örtü altı üretime geçiş konusunda ürün oluşum merkezinin uygulanması, bombus arısı desteklemesi gibi desteklemeler, geçmişe
Dört Mevsim Tarım
109
gittiğimiz zaman 2004 yılında uygulanmaya başladı.’’ Antalya Valiliği, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, İl Özel idaresi ve Üniversite işbirliği ile coğrafi bilgi sistemlerini uygulayarak, seralardaki sera kurallarının tespiti ile ilgili bir çalışmanın başlatıldığını ifade eden Erçin, daha sonra Organik Tarım Kanunu’nun yayınlandığını, bu konuda çalışmalar yapıldığını belirtti. Erçin, ‘’2004 yılında tarım gönüllüleri projesini başlattık. Bu proje bugün Targel projesi adını almıştır. Türkiye genelinde 7500 tane Targel personeli, köylerde istihdam edilmiştir. Antalya’da 156 tane Targel personeli arkadaşımız bizzat köylerde çalışmakta olup, yaklaşık 350 köyden sorumludur’’ dedi. İki tane AB projesi uyguladıklarını belirten Erçin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kaliteli ve Standardizasyon Ürün Projesi ve kalıntısız güvenli örtü altı üretimi için kurumsal altyapının güçlendirilmesi ile ilgili 2005-2006 yıllarında iki proje uyguladık. Tarımsal Yayım ve Danışmanlık sistemi yeni yönetmelikle birlikte 2006 yılında devreye girdi. 2008-2009 yılında bir takım kararlar ve uygulamalar başladı. Özellikle bitki koruma ürünlerinin reçete ile satılması ile ilgili bir konu yeni yönetmelikle yasal zorunluluk haline geldi. Zirai ilaç satmanın yanı sıra uygulayanlara da sertifika verilmesi sürecini başlattık. Bitkisel ürünlerde kullanılan kimyasalların kayıt altına alınması ve izlenmesi ile ilgili 2009-2010 yıllarında AB projesini Antalya’da uyguladık. Özellikle AB de yasaklanan 73 tane riskli etken maddenin kaldırılması ile ilgili kararlar aldık. 2010 yılında örtü altı üretimin kayıt altına alınması desteklemeleri genişletildi. Entegre kontrollü ürün yönetimi projesini pilot bölge
olarak Kumluca’da başlattık ve uygulamaya koyduk.’’. ‘’Bu kadar çalışma sonrasında neredeydik nereye geldik’’ diyen Erçin, 2002 Nisan ayında 158 numuneden 35’inde kalıntı çıktığını, bunun oranının % 22 olduğunu, 2011 sonunda 12405 numuneden 135 tanesinde kalıntıya rastlandığını, bunun oranının ise %1 seviyesinde bulunduğunu anlattı. Erçin, ‘’O tarihlerde ihracatımız 81 milyon 712 bin liraymış, bugün ise 458 milyon TL’ye çıktı. Her şeyden önce kendi insanımıza daha güvenli ve daha
sağlıklı gıdalar yedirmiş olduk. Bu süreç devam edecek, devam etmesi gerekiyor’’ diye konuştu. Projede iştirakçi olarak yer aldıklarını belirten AÜ Kumluca MYO Müdürü Doç.Dr. Sahriye Sönmez ise herkese katılımlarından dolayı teşekkürlerini sundu. Eğitimde, katılımcılara proje tanıtımı, AB ve ortak tarım politikası üzerine genel bilgi, AB’de perakendecilik ve tüketici talebi, AB’de güvenilir gıda koşulları ve kuralları hakkında bilgiler verildi.
110 Dört Mevsim Tarım
Eski Elmalı Evleriyle Geçmişe Tatlı Bir Esinti Elmalı Antalya’nın en eski medeniyetine sahip ve dolayısıyla en zengin kültürel motiflerini barındıran ilçelerinden biri. Birikerek ve devrederek gelen bu zenginlik, duygularda ve duyguların bir yansıması olarak evlerde de kendini gösteriyor. Reyhan ÇALIK/ Ekonomist - Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü
E
v lafzı içimi ısıtan bir kavramdır. Paylaşımın, sıcaklığın, aile olmanın, saygı ve sevgiye ait tüm tecrübelerin ilk örneklerinin yaşandığı, edebe dair ilk derslerin alındığı, sorunların paylaşım içerisinde büyümeden çözüldüğü, 2. ve 3. kuşak ile aynı mekan içerisinde, doğal bir öğretim mekanizmasının yaşatıldığı sıcak bir yuva. Ya eski evler… Cumbalı, sardunya, gül, karanfil, fesleğenler ile süslü, belki fakir, ancak huzur ve mutluluk kokan bahçesi ile ev sakinlerini barındıran, onların, o zamanki haleti ruhiyelerini günümüze yansıtan canım evler…
Şu aralar koruma altına alınan eski Osmanlı ev dokusunun birer yansıması olarak görebileceğimiz; cumbaları, eski tip pencereleri ve parlak renkleri ile ilçeyi süsleyen, süslemelerindeki stilize ağaçları, çiçek motifleri ve altı köşeli yıldızlarıyla Anadolu kültürünü yansıtan eşsiz örnekleri ile ahşap Elmalı evleri… Elmalı Antalya’nın en eski medeniyetine sahip ve dolayısıyla en zengin kültürel motiflerini barındıran ilçelerinden biri. Birikerek ve devrederek gelen bu zenginlik, duygularda ve duyguların bir yansıması olarak evlerde de kendini gösteriyor. Eski Elmalı evlerine her
Dört Mevsim Tarım
111
bakışımda; görünüşün bu sıcaklığı beni arkadaki duygulara götürür. Bundan dolayı Elmalı özel bir ilçedir benim için. Bu eşsiz motifleri barındıran evler, şüphesiz eşsiz duyguları yaşayan, yaşatan manevi bir birikimin yansımasıdır. Elmalı bölgesi toprakları, içerisinde pek çok ereni barındırarak yöreye manevi bir aşk kaynağı olmuştur. Elmalıyı Elmalı yapan zahirdeki muhteşemliğin arka planındaki bu manevi aşk erenleridir. Aşka aç bir kalp sürekli kendini doyuracak bir sığınak arayarak, onun peşinden koşar, onun ekmeğinden, suyundan ru-
hundan beslenir. Ortaya eşsiz derecede mütevazı, iç dünyası zengin, erdemi sonsuz, Kamil Allah aşıkları çıkar. Evler bu güzelliği barındırır. Onlara ev
sahipliği yapar. Onlarla ağlar, onlarla güler, onlarla dertleşir, onlarla büyür, olgunlaşır ve onlar gibi olur. Onların ruhunu, duygusunu, samimiyetini
112 Dört Mevsim Tarım
ve onların her birini bir motif olarak alır bünyesine ve bize sunar. Karşımıza, tüm bunları içinde barındıran, baktığımızda zahir ile batıni güzelliği bir arada bize yansıtan muhteşem yapılar çıkar. Zaman geçtikçe ev içerisinde yaşayan birey sayısı azaldı. Geniş ailelerden, çekirdek aileye bir geçiş yaşadık. Gelirler arttı geçmişe göre, ama evlerimizdeki muhabbetlerimiz, paylaşımlarımız, azaldı mı ne? Kabımız, kacağımız, eşyalarımız elektronikleşti, modernleşti ama ninelerimizin yaptığı sütlacın tadını hiçbir tatlıdan alamaz olduk. TV’lerimiz, kameralarımız, videolarımız arttı ama dedelerimizin radyolardan dinlediği ajansın verdiği o tılsımlı hava yok artık. Lüks otellerde, yurt dışında bayram tatilleri geçiriyoruz belki, ancak mütevazı evlerimizin bahçesinde, lavanta kokuları arasında semaverin dumanı altında hazırlanan kahvaltı masasında, evin erkeklerinin bayram namazından çıkıp gelmelerini beklediğimiz kadar mutlu muyuz? Ayrıntılara boğularak yorgunlaştırılmış, strese gark edilmiş, bize biçilmiş bir hayatı yaşarken, asıl mutluluk kaynaklarını geçmişe gömüyor ve böylesi yazılarda anıp iç geçiriyoruz. Her şeyin anlamı muhabbet ve sevgide odaklanıyor. Ve bunları içerisinde barındıran ley-
lak kokulu eski evlerimizde. Elmalı evlerinin bu çağrıştırmaları, sıcak paylaşımların yaşandığı bir yuvaya olan özlem, insanımızın ve toplumumuzun özlemi, geçmişe olan özlem.
Dedelerimizin mirasına ve ölmez değerlerimize sahip çıkarak, onurlu bir gelecek için onu çocuklarımıza teslim edelim. Ta ki, onlar da kendi çocuklarına teslim etsinler..
Dört Mevsim Tarım
113
“Kontrolsüz İlaçlamaya İnat Yaşasın Hayat”
A
vrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı tarafından desteklenen “Kontrolsüz İlaçlamaya İnat Yaşasın Hayat” isimli projenin açılışı, düzenlenen törenle yapıldı. Gençlik Projeleri Eylem 1.2 gençlik girişimleri kapsamında Elmalı Eskihisar Köyü Çevre Gönüllüleri Gençlik Grubu tarafından sunulan proje, geniş bir katılımla tanıtıldı. Projenin bütçesinin 4200 Avro olduğu ve 6 ay süreceği bildirildi. Elmalı Belediye Başkanı Hüseyin Altıntaş, zirai ilaçların kullanımının önemine dikkat çekti. Eskihisar köyünde yaşayan 3’ü kız 5’ i erkek genç bireyden oluşan proje grubu, törende projenin amacı ve faaliyetler hakkında bilgi verdi. Proje grubunu temsilen söz alan Aziz Bircan, eğitimlerde zirai mücadele uygulayıcısı çiftçilere, ilaç uygularken maske, gözlük, tulum ve eldiven kullanmaları gerektiğini anlatmayı ve kullanım alışkanlığını kazandırmayı amaçladıklarını söyledi. Proje grup üyelerinden Hatice Yurtseven ve İpek Sarıca ise proje ile örtü altı ve tarımsal işletmelerde çalışanların, insanların ve gelecek nesillerin sağlığını korumak için üreticileri bilinçlendirmeyi istediklerini bildirdi.
“Zirai mücadele ilaç ambalajları toplanıp imha edilecek” Proje grup üyelerinden Hanife Bircan da, kimyasal ilaç kalıntılarının hemen her türlü çevresel objede bulunabildiğini ifade ederek, ‘’Amacımız çevre boyutu ile ilgili farkındalığı sağlamak, eğitimler vermek. Eskihisar İlköğretim Okulu ziyaret edilerek, öğrencilere bilgi verilecek. Tarımla uğraşan tüm evlere mektuplar yazılıp, zirai mücadele ilaçlarının kontrolsüz kullanımının insana, çevreye ve hayvanlara zararları anlatılacak, grup üyeleri ve katılımcılarla il merkezine tiyatroya gidilecek, Eskihisar köyü tarım arazileri dolaşılacak. Atık durumda bulunan boş zirai mücadele ambalajları toplanıp imha edilecek ve eğitimler verilecek” dedi.
“Üreticilere maske, tulum hediye edildi” Etkinlik kapsamırda 3 çiftçiye zirai mücadele uygulaması yaparken kullanılacak filtreli koruyucu maske, 11 çiftçiye ilaçlama tulumu ve özel bir ilaç firmasından hediyeler verildi. Ayrıca program kapsamında düzenlenen İnsan ve Çevre konulu kompozisyon yarışmasında birinci olan Eskihisar İlköğretim Okulu 8. Sınıf öğrencisi Hayriye Fidan’a ödülü olan diz üstü bilgisayarı, Elmalı Belediye Başkanı Hüseyin Altıntaş tarafından hediye edildi. Zirai Mücadele İlaçları ve Çevre konulu resim yarışmasında birinci olan Eskihisar İlköğretim Okulu 5 .Sınıf Öğrencisi Akın Karaca da, ödülü olan fotoğraf makinesini Yuva Belediye Başkanı Hüseyin Şahin’den aldı.
114 Dört Mevsim Tarım
Sera varlığının büyük bölümü eski teknoloji Eski seraların acilen modernize edilmesi, bunun için de üreticiye faizsiz kredi verilmesi gerektiğini belirten Antalya Ziraat Odası Başkanı Halil Ordu’ya göre, depremde yıkılma riski taşıyan binalar kentsel dönüşümle nasıl yenilenecekse, aynı sistem seralarda da olmalı.
D
ört Mevsim Tarım Dergisi olarak bu sayımızda Antalya Ziraat Odası Başkanı Halil Ordu ile söyleşi yaptık. Antalya’nın tarım potansiyelini değerlendiren Ordu, odanın çalışmaları hakkında da bilgi verdi. Son 3 yıldır 100 binin üzerinde zeytin fidanı dağıttıklarını kaydeden Ordu,
bu sayede sulanamayan, seracılığa, meyveciliğe uygun olmayan arazileri ekonomiye kazandırdıklarını kaydetti. Depremde yıkılma riski taşıyan binaların kentsel dönüşüme tabi tutulacak olmasına değinen Ordu, aynı sistemin çağın teknolojisine ayak uyduramayan seralarda da uygulanmasını istedi.
Sayın Başkan Antalya’nın tarım potansiyelini değerlendirebilir misiniz? ORDU:Akdeniz kuşağında yer alan Antalya, ılıman iklimi nedeniyle 4 mevsim tarımın yapıldığı bir kent. Türkiye’nin örtü altı sebze üretim merkezidir. Antalya’daki seralarda yetiştirilen sebzeler, Türkiye’nin yanı
Dört Mevsim Tarım
115
sıra dünyanın dört bir yanındaki kentlere gönderiliyor. Bizim oda olarak ağırlıklı çalışmalarımız da örtü altı üretimine yönelik. Eskiden Antalya denince akla narenciye üretimi geliyordu. Şimdi narenciyenin yanına bir de turfanda sebze üretimi eklendi. Herkesin de bildiği gibi Demre, Kumluca, Kaş, Finike, Antalya, Manavgat, Serik, Alanya ve Gazipaşa örtü altı tarımın yoğun yapıldığı yerler. Sahilde seracılık hâkim. İç kesimlerde durum nasıl? ORDU:Sahilden iç kesimlere gidildikçe meyvecilik, hayvancılık yaygınlaşıyor. Son dönemde Elmalı’da da küçümsenmeyecek oranda örtü altı üretimi başladı. Örtü altı üretim ile ilgili çalışmalarınız nelerdir? ORDU:Örtü altı sebze üretiminde iyi tarım uygulamaları ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. Üreticilerin sağlıklı, ilaç kalıntısı olmayan, kaliteli ürün yetiştirmelerini sağlamaları için çalışıyoruz. Üreticilerin, tüketicinin talebine karşılık verecek şekilde üretim yapmalarını sağlamaya çalışıyoruz. İhracatla ilgili bir sorun olduğunda üretici ile Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü arasında köprü olmaya çalışıyoruz. Tüketicinin neyi talep ettiği çok önemlidir. Bu yönde yaşanan gelişmeleri üreticiye aktarıyoruz. İl Müdürlüğü ve diğer odalarla koordineli bir şekilde çalışıyoruz. Oda olarak zeytin fidanı dağıtıyorsunuz. Bu konuda da bilgi verir misiniz? ORDU:Antalya’da 3 yıldır zeytin fidanı dağıtıyoruz. Bu güne kadar
dağıttığımız zeytin fidanı sayısı 100 bini geçti. Çalışmalarımız sonucunda 5 bin dekarın üzerinde alana fidan dikimi yaptık. Zeytin fidanı dikimi için özellikle sahil kesimini değil, kırsalı tercih ettik. Sulanamayan, seracılığa, meyveciliğe uygun olmayan arazileri tercih ettik. Buradaki amacımız da, kullanılmayan arazileri ekonomiye kazandırmak. Hangi tür zeytin fidanı dağıtılıyor? ORDU:Zeytin fidanlarını Balıkesir ve Bursa’dan getirtiyoruz. Üreticiye dağıttığımız zeytinlerin yüzde 80’i Gemlik, yüzde 20’si ise Ayvalık. Gemlik, sofralık ve yağlık zeytin çeşididir. Ayvalık ise yağ çeşidi. 3 yıldır zeytin dikiliyor ürün alınmaya başladı mı? ORDU:3 yıl önce dikilen zeytinlerden bu yıl ürün alınmaya başlanır. Tam verim için birkaç yıla daha ihtiyaç var. Dikilen fidanlardan ağaç başına 1 kilogram zeytin alınsa 100 ton yapar. Bu da sezonda piyasaya ekstradan 100 ton zeytin girecek anlamını taşır.
Bu yıl ne zaman ne kadar fidan dağıtılacak? ORDU:Ekim ayından itibaren üreticiler sipariş vermeye başlar. Kasım ve Aralık ayında da fidanlar dağıtılmaya başlar. Bu yıl 20 bin fidan dağıtırız. Yaklaşık olarak bin dönüme yakın araziye dikimi yapılır. Her yıl aynı oranda hedeflediğimiz toprak yapısında boş yer kalmayıncaya kadar fidan dikimini gerçekleştireceğiz. Antalya’yı zeytincilik bölgesi mi yapacaksınız? ORDU:Antalya tarihi boyunca hep zeytin yetiştirilen bir bölgeydi. Termessos’tan, Olimpos’a zeytinyağı nakledilen ahşap bir kanal olduğunu öğrendik. Termessos’tan, Olimpos’a nakledilen zeytinyağları gemilerle başka yerleşim bölgelerine götürülüyordu. Bu yağlar sofrada ve kandillerde kullanılıyordu. Zeytin bölgenin ürünü zaten. Termessos kavşağını geçtikten sonra Yenice gelir. Yenice’de zeytinlikler rahatça görülebilir.
116 Dört Mevsim Tarım
Antalya’da tarım yapılabilecek hala boş araziler var. Buralar nasıl değerlendirilebilir? ORDU:Özelikle Kepez ve Döşemealtı’nda tarıma uygun arazi miktarı fazla. Buralarda nar bahçeleri var, zeytinlikler var. Hayvancılık da yapılıyor. Boş arazilerde hava sıcaklığının birkaç derece düşük olması nedeniyle seracılık uygun olmayabilir. Ama buralarda meyvecilik, zeytincilik, hayvancılık yapılabilir. Nar üretimi arttı. Bu nedenle kayısı yetiştirilebilir. Buralarda piyasası olan her türlü ürün yetiştirilebilir. Antalya tarımının en önemli çözüm bekleyen konusu nedir? ORDU:Sera varlığımızın büyük bölümü eski teknolojiye sahip. Bu seraların acilen teknolojiye uygun hale getirilmesi gerekiyor. 1980’li, 1970’li yıllardan kalma seralarımız var. Bu seralar yüksek değil. Çok basıklar bu nedenle acilen modernize edilmesi gerekiyor.
Çözüm öneriniz nedir, ne yapılabilir? ORDU:Yasal bir düzenleme ile çağın gerisinde kalmış seraların modernizasyonu için üreticiye kredi verilebilir. Faizsiz kredi ile üretici seralarını yeniler. Son teknoloji seraları tarıma kazandırmamız lazım. Kırcami ve Aksu’da 1980’lerden, 1970’lerden kalma seralar var. O zamanki teknoloji geriydi. Alçak tavanlı, havalandırması az seralar yapıldı. Bu hastalıklara, hastalıkla mücadele için atılan ilaçlarda kalıntıya neden oldu. Bu nedenle acilen seraların modernize edilmesi lazım. Bunun için de üreticiye faizsiz kredi verilmeli. Kentsel dönüşüm gibi seralarda dönüşüm istiyorsunuz öyle mi? ORDU: Deprem riski taşıyan binalar kentsel dönüşüm çerçevesinde yenilenecek. Bu seralar da çürük bina gibi insanlar için teh-
likeli. Üretici sağlıklı ürün istiyor. Bunun için çağın şartlarına uygun yeni seralar yapılmalı. Yasal düzenleme ile eski seraları söküp, daha düzgün seralar yaparsak üretici de kazanır. Benim çok önce yaptırdığım 3 dönüm bir seram var. Havalandırması sorunlu, tavanı basık. Sürekli bitkilerde hastalık oluyor. İlaçla mücadele ediyoruz. Yeni yaptırdığım bir seram daha var. Tavanı yüksek ve tavanından havalandırmalı. Eski sera kadar hastalıkla mücadele etmediğim gibi daha çok verim alıyorum. Beklentinize yönelik bir çalışma var mı? ORDU: Antalya Ticaret Borsası bu yönde bir çalışma yapıyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü de çalışma yapıyor. Üreticinin seralarını modernize etmesi için 0 faizli krediye yönelik bir çalışma bu.
Dört Mevsim Tarım
Antalya’da 6 ton 596 kg biber imha edildi…
A
ntalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile İlçe Müdürlükleri tarafından Antalya’nın Kumluca, Aksu, Kepez, Konayaltı, Serik, Alanya ilçelerinde 18 üreticinin 6 ton 596 kg biberi imha edildi. Domates, elma ve turunçgillerde ruh-
satlı olan Pyridaben aktif maddeli pestisitin tavsiye dışı olarak biberde kullanılması ve laboratuar analiz sonuçlarına göre maksimum rezidu limitlerinin üzerinde kalıntı tespit edilmesi üzerine 6 ton 596 kg biber imha edildi. Üreticilere 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı Gıda ve Yem Kanununa göre yasal işlem uygulandı.
117
118 Dört Mevsim Tarım
Gıda Kontrol Laboratuarı kalitenin adresi Sanilab adıyla kurulduktan sonra SGS bünyesine katılan ve SGS Antalya
Gıda Kontrol Laboratuarı adını alan kuruluş, bugün ülkenin en büyük gıda kontrol zincirine sahip. Bu zincirin operasyonları ise 130’u aşkın uzman tarafından yürütülüyor.
A
ntalya’da 3 yıl önce Sanilab adıyla kurulan ve 2011 yılında 140 ülkede faaliyet gösteren SGS bünyesine katılan SGS Antalya Gıda Kontrol Laboratuarı, bugün konusunda uzman personeli ve en son teknolojiye sahip cihazları ile bir çok alanda hizmet veriyor. SGS Antalya Gıda Labo-
ratuarı Müdürü Necati Altındiş ile laboratuarın çalışmaları konusunda söyleşide bulunduk. SGS Antalya Gıda Kontrol Laboratuarı ne zaman kuruldu? Bünyesinde kaç kişiyle hizmet veriyor? ALTINDİŞ:2009 yılında Sanilab adıyla kurulan laboratuarımız, 2011
yılında SGS bünyesine katıldı ve SGS Antalya Gıda Kontrol Laboratuarı adını aldı. SGS bugün Türkiye’nin en büyük gıda kontrol laboratuarı zincirine sahip ve bu zincirin operasyonlarını 130’u aşkın uzman yürütmekte. 7 teknik, 4 idari toplam 11 personeli ile Antalya ve çevresine hizmet veren laboratuarımız, ülke gıda kontrol labo-
Dört Mevsim Tarım
119
ratuarı zinciri kurma vizyonunun bir parçası olarak Antalya dışında İstanbul, Mersin ve Hatay illerinde 4 gıda kontrol laboratuarına daha sahip. Gıda endüstrisine sunduğu özel testler var mı? Varsa bunlardan bahsedebilir misiniz? ALTINDİŞ:Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından izinli olarak, Rusya Federasyonu ve Avrupa Birliğine ihraç edilen yaş meyve ve sebzelerin analizlerini yapmaya yetkili olan SGS Antalya Gıda Kontrol Laboratuarı, 400’den fazla pestisit kalıntısı analizi yapma yetkisine sahiptir. Kapsam anlamında lider olduğumuz bu alanda, pestisit etken madde analiz sayısını 500’e çıkarmayı hedefliyoruz. “Gıda Mikrobiyolojisi” ve “Havuz Suyu Analizleri” için de yetki alma çalışmalarımız devam etmekte. Mikrobiyolojik analizlere başladığımızda, gıda sektörü analizlerinin yanında turizm sektörünün ihtiyaç duyduğu içme-kullanma suyu, havuz suyu ve gıda ürünlerinin tüm analizlerini de laboratuarımızda yapıyor olacağız. SGS Antalya Gıda Kontrol Laboratuvarlarını (teknoloji, insan kaynağı, test çeşitliliği, vb.) diğer laboratuvarlardan ayıran özellikleri nelerdir? ALTINDİŞ:SGS Antalya Gıda Kontrol Laboratuvarı, alt yapı ve teknolojik olarak en üst düzeyde cihazlara sahip. Teknolojik gelişmeleri sürekli takip ediyor ve hedeflerimizi bu gelişmelere göre revize ediyoruz. Antalya’da yapılamayan analizler için, SGS bünyesindeki İstanbul, Mersin, Hatay ve hatta yurtdışı laboratuarlarımızdan da yararlanabiliyoruz. SGS olarak gıda laboratuarları zincirine
sahip olduğumuz için müşterilerimizin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek hizmetleri, paket halinde veya ihtiyaca uygun şekilde tek kaynaktan çözebiliyoruz. Örneğin; gıda güvenliği analizleri yanında, hijyen denetimi, gözetim, belgelendirme gibi hizmetleri tek bir noktadan sunabiliyoruz. SGS Antalya Gıda Kontrol Laboratuarı olarak Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı gibi otoritelerin oluşturduğu yönetmeliklere, Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) gibi özerk kuruluşların akreditasyon kurallarına ve bunlara ek olarak SGS’nin global standartlarına uygun hizmet sunuyoruz. SGS’nin tüm bu otoritelerin yanı sıra kendi standartlarını da gözeterek
120 Dört Mevsim Tarım
hizmet sunması, hizmet kalitesini artırıyor. Örnek olarak, Bakanlıklar ya da TÜRKAK, Uluslararası Karşılaştırma Testleri’ne yılda bir kez katılmayı yeterli görürken, SGS standartları gereği biz, yılda 2, 3 hatta zaman zaman 4 kez Uluslararası Karşılaştırma Testleri’ne katılıyoruz. SGS insan kaynakları politikaları gereğince, uzman gücü önemlidir, çalışanların uzmanlığı, SGS’nin asıl gücüdür. Personel alımları, SGS İnsan Kaynakları Bölümü tarafından, titizlikle gerçekleştirilir. SGS ailesine katılan çalışanlar, düzenli olarak hem uzmanlığına hem de kişisel gelişimine yönelik eğitimlere katılır. SGS’nin Antalya’da olma nedeni ve hedefleri nelerdir? ALTINDİŞ: Antalya ve yakın çevresinin ağırlıklı olarak hizmet ticareti yaptığını göz önüne aldığımızda bizim öncelikli hedef sektörümüz olan gıda ve turizm sektörü ile örtüşmekte.
Gıda analizlerinin yanı sıra hijyen servis denetim hizmetlerimizle bölgedeki ihtiyaca cevap veriyoruz. Ayrıca yeni fırsatları yakından takip ediyor ve sektörlerin ihtiyaç duyduğu test, gözetim ve denetim hizmetlerini tek kaynaktan sunuyoruz. Sektör açısından bakıldığında bir liman şehrinde hizmet veriyor olunması önemli mi? ALTINDİŞ:SGS hizmetleri ile uluslararası ticareti kolaylaştırıyor. SGS Türkiye Tüketici Ürünleri Bölümü, hizmet verdiği markaların etkinliğini artıracak, riskini azaltacak, tüm imalat ve tedarik aşamalarında firmaların karşısına çıkacak sözleşmeye bağlı ya da yasal gereksinimlere uygunluğunu sağlayacak tek ve konsolide bir kaynak sağlayarak, uluslararası ticareti hızlandırıyor, süreci kolaylaştırıyor. Hizmetlerimizi göz önüne alırsak liman şehrinde olmak ve hizmeti ihtiyaç
duyulan noktada sunabilmek, gıda ve turizm sektörü açısından büyük avantaj sağlıyor. Ayrıca laboratuarlarımız Avrupa’daki laboratuarlara göre maliyet avantajına sahip. Avrupalı üretici tarafından da tercih ediliyoruz. Dolayısıyla liman şehrinde olmak bu konuda müşterilerimize fiyat ve zaman avantajı sağlıyor. Türkiye dışında hizmet verilen ülkeler var mı? ALTINDİŞ:SGS, Türkiye dâhil olmak üzere toplam 140 ülkede faaliyet gösteriyor. Ancak zaman zaman SGS’nin ofis ve laboratuarlarının bulunduğu ülkelere dahi hizmet ihracatında bulunuyoruz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi fiyat ve zaman avantajı nedeniyle SGS Türkiye Tüketici Ürünleri Bölümü, Avrupalı üreticilere de hizmet sunuyor. Farklı ülkelerdeki SGS kuruluşları düzenli olarak SGS Türkiye Tüketici Ürünleri Bölümünden hizmet alıyor.
Dört Mevsim Tarım
121
Televizyon Programları İle Tarımın Nabzını Tutuyoruz…
İ
l Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürlüğü Enformasyon Birimi ulusal olarak yayın yapmakta olan televizyon kanalında hazırladığı TV programı ile tarım ve gıda sektörünü, tarım kesimini ilgilendiren birbirinden farklı birçok konuyu, tarım kesimiyle, üreticilerle ve tüketicilerle buluşturuyor. Programlarda yetiştiricilik tekniklerinden, yeni teknolojilere, gıda sağlığı ve gıda güvenliğinden denetimlere, Bakanlığın desteklemelerinden projelerine kadar çok geniş yelpazede pek çok konuya değinilerek üreticilere ışık tutuluyor.
Eğitim ve yayım çalışmalarının vazgeçilmez bir parçası olan görsel basınının üretici bilgilenmesi ve bilinçlenmesinde çok büyük önemi olduğunun bilincinde olan İl Müdürlüğü yıl boyunca hazırladığı TV programları ile üreticilere yeni ufuklar açıyor. İl Müdürlüğü’nde çalışan konu uzmanları, öğretim üyeleri, tarım kuruluşları ve özel sektör temsilcilerinin, üreticilerin
ve ihracatçıların konuk olarak katıldığı programlarda izleyicilerden telefon ve SMS yoluyla gelen sorulara da yanıt veriliyor. Akdeniz TV’de her hafta salı günü, Gürsel Cingöz ile Tarımvizyon (canlı) saat 19:15’da.
122 Dört Mevsim Tarım
HABER
HABER
HABER
HABER
Gübre Denetçileri Eğitimi Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Bitki Besleme ve Teknoloji Geliştirme Dairesi Başkanlığı tarafından üçüncüsü düzenlenen Gübre Denetçileri Eğitim Toplantısı, Antalya’da yapıldı. Tarım denildiğinde herkesin kendi penceresinden farklı bir şey algıladığını belirten Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdür V. Bedrullah Erçin, şöyle devam etti: “Tarım, Türkiye’nin uluslar arasında rekabet şansının olduğu tek sektördür. Bu anlamda bakıldığında tarım sektörünü ihracatın yapıldığı sektör olarak görüyorum. Gayri Safi Milli Hasıla ile ülke ekonomisinin en dinamik sektörüdür” dedi. Erçin, üretim yerlerinde kullanılan girdilerin sağlıklı ve güvenli olmasıyla ilgili çok geniş bir sorumluluk sahalarının bulunduğunu belirtti. Eğitimde katılımcılara, organik ve kimyevi gübre yönetmeliği, bayi denetimleri ve denetimden sonra yapılacak olan işlemler hakkında bilgi verildi.
Mera Kanunu uygulamaları Mera Kanunu Uygulamalarına İlişkin Mevzuat Çalışma Toplantısı, Antalya’da gerçekleştirildi. Mera ile ilgili metot birliği toplantıları yapılmasının, talimat ve tebliğlerin daha gerçekçi çıkması anlamında faydalı olacağını düşündüğünü kaydeden İl Müdür V. Bedrullah Erçin, “Bunu tohumculukta çok güzel başardık. Bu toplantı ile merada neleri başardık, neleri yapamadık bir swot analizi gerektiğini düşünüyorum. Ot bedeli ile ilgili iller arasında farklı uygulamalar var. Bu toplantıda spesifik konular bazında tartışılmalı” dedi. Mera kiralamalarına sıcak baktığını ifade eden Erçin; kiralamaların profesyonelleşmesi gerektiğini, halkın ve kullanıcıların katılımının önemli olduğunu söyledi. Sonuca odaklı bir toplantı olmasını planlayarak katılımcı sayısını sınırlı tuttuklarını belirten Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Çayır Mera Daire Başkanı Mesut Akdamar ise “Biz mera ailesiyiz. Ortak akıl bulmak için buradayız” dedi.
Son kale… Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü çalışanlarına yönelik olarak ‘’Son Kale’’ adlı seminer düzenlendi. TOÇBİRSEN Antalya Şube Başkanlığı tarafından organize edilen eğitimde, Sosyolog Yusuf Özkan Özburun tarafından katılımcılara aile içi iletişim konusunda bilgi verildi. Sosyolog Yusuf Özkan Özburun, eğitimin başlığının Son Kale olarak adlandırılmasındaki sebebi şöyle açıkladı: ‘’Atalarımız için Çanakkale son kaleydi. Bizler için ise son kale ailemiz olmalı. Bilindiği üzere toplumun temel direği olan ailedeki bireyler, gelişen teknoloji ile birbirlerinden uzaklaşmaya başladı. Ruhumuzu tedavi edebileceğimiz tek yer ailedir. O nedenle aile içi iletişim çok önemlidir.’’
Dört Mevsim Tarım
HABER
HABER
HABER
123
HABER
“40’tan fazla ülkeye sebze tohumu ihraç ediyoruz” Tohum Kontrolörlük Eğitimi 12-17 Mart 2012 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirildi. Eğitimin açılışına Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Tohumculuk Daire Başkanlığından Musa Kozan, Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdür V. Bedrullah Erçin ve 108 teknik personel katıldı. Açılışta konuşan Musa Kozan, “Tohumculuk sektöründe son 10 yılda çok büyük gelişmeler oldu. Rakamlara baktığımızda tohumluk üretimimiz 145 bin tondan 635 bin tona yükselmiştir. İhracatımıza baktığımızda 17 milyon dolardan 109 milyon dolara yükseldiğini görüyoruz” dedi. Erçin ise Türkiye’nin son yıllarda sebze tohumu ithal eder hale geldiğini belirterek, “Antalya’daki sebze tohumu üretimini dikkate aldığımızda ithalat yapmaya gerek kalmamıştır. 40’ın üzerinde ülkeye sebze tohumu ihraç etmeye başladık. Bir zamanlar bizim için İsrail ve Hollanda ne ise, bugün Orta Asya’daki ülkeler için Türkiye aynı konuma gelmiştir. Bunu hep beraber başardık. Bakanlık olarak en başarılı olduğumuz sektörlerden birisi tohumculuk sektörüdür. Bu noktada sizler çok önemlisiniz” diye konuştu. Beş gün süren eğitimde katılımcılara, Tohumluk Kontrolör Yönetmeliği Uygulaması, Tohum Veri Yönetim Sistemi, Tohumluk Beyannameleri Verilmesi ve Kabul İşlemleri, Sertifikasyon Sistemi, Bitki Çeşitlerinin Kayıt Altına Alınması, Bitki Sağlığı Standartları gibi konularda bilgi veridi.
Su ürünleri değerlendirme toplantısı yapıldı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Su Ürünleri Değerlendirme Toplantısı’’, Antalya’da yapıldı. 2011 yılı çalışma ve faaliyetlerinin değerlendirildiği ve 2012 yılında yapılması planlanan faaliyetlerin ve hedeflerin belirlendiği toplantıya, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Dr. Durali Koçak, ilgili daire başkanları, İl Müdürleri, Antalya İl Müdür Yardımcısı Mehmet Yoran, Hayvan Sağlığı ve Su Ürünleri Şube Müdürleri ile uzman personel katıldı. Dr. Durali Koçak, açılışta yaptığı konuşmada, yeni kurulan Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğünün yasadışı avcılıkla mücadele konusunda etkin denetimler yapması gerektiği yönünde kamuoyunda bir beklenti oluştuğunu söyledi. Artan beklentiler nedeniyle İl Müdürleri ve Şube Müdürlerinin konuya daha fazla önem vermeleri gerektiğini vurgulayan Koçak, çözüme yönelik davranılması gerektiğini belirtti.
124 Dört Mevsim Tarım
HABER
HABER
HABER
İl Tarım Müdürlüklerinde görev alan 81 avukat Antalya’da Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüklerinde görev alan 81 avukat, Belek’te bir araya geldi. Kabahatler Kanunu, Adli ve İdari Dava Takibi, 639 Sayılı KHK, 659 Sayılı KHK,44483 Sayılı Kanun ve Genel Müdürlükler çalışmalarının ele alındığı eğitim toplantısının açılışına, Personel Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Ünal Yılmaz, Antalya İl Müdür V. Bedrullah Erçin ve illerde görev yapan 81 avukat katıldı. İl Müdür V.Bedrullah Erçin, yaptığı konuşmada, yıllardır İl Müdürlükleri bünyesinde ihtiyacı duyulan avukatların göreve başlamasının, birçok hukuki konunda yaşanan sorunların çözümünde yarar sağlayacağını belirtti. Erçin, “Kanunu bilmek yetmiyor, yönetmelikleri, talimatları da bilmek gerekiyor ama tüm bunları bilmek de yetmiyor, çünkü uygulamanın içinde olmazsan, kanun, yönetmelik ya da talimatları bilmenin de bir önemi kalmıyor” dedi. Personel Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Ünal Yılmaz ise ‘’İlk etapta 81 İl Müdürlüğünde bir avukatla başladık. İlerleyen dönemlerde bu sayıyı arttırmak istiyoruz’’ dedi. Yılmaz, avukatların hukuki her türlü konuda illerde tek yetkili olacaklarını vurguladı.
Çiftçi eğitimleri devam ediyor Antalya’nın ilçelerinde tarımsal konularda bilgi vermek üzere düzenlenen eğitimler devam ediyor. İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün tüm şubelerinden konu uzmanı teknik personelin katımlıyla gerçekleştirilen eğitimlerde, kırsal kalkınma yatırımlarından desteklemelere, yetiştiricilikten mücadeleye kadar pek çok önemli konuda bilgilendirme yapılıyor. İlçelerde TARGEL projesi kapsamında görev yapan ziraat mühendisi ve veteriner hekimlerin de katıldığı toplantılar kapsamında Mart-Nisan-Mayıs ayları içersinde 16 ilçede 32 köyde çiftçi toplantıları düzenlendi. İl Müdürlüğü ile İlçe Müdürlüklerinin birlikte organize ettiği toplantılarda, arı hastalık ve zararlıları ile mücadele, meyve ağaçlarında budama ve ceviz ağaçlarında aşılama, meyve yetiştiriciliği, hastalık ve zararlıları ile mücadele, sulama, gübreleme ve budama, hayvan besleme, hastalık ve zararlıları ile mücadele, sera konstrüksiyonu, sera yerinin seçimi, iklimsel özelliklerin sera tasarımında etkinliği, elmada karaleke mücadelesi ve yöntemleri, EKÜY projesi, pestisit kalıntısı, solarizasyon, sera artıklarının değerlendirilmesi, organik tarım metodu ile üretim, organik tarımda sertifikasyon ve organik tarımda kullanılabilecek kimyasallar ile Bakanlık Kayıt Sistemleri konularında bilgi verildi. Toplantılarda üreticilerden gelen sorular da yanıtlanarak, yanlış uygulamalara dikkat çekildi.
HABER
Dört Mevsim Tarım
HABER
HABER
HABER
Damızlık koyun- keçi yetiştiriciliği başkanları bir araya geldi TÜDKİYEB Türkiye Damızlık Koyun- Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği’nin Mevzuat ve Muhasebe ile ilgili eğitim toplantısı, üç gün süreyle Antalya’da gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdür V. Bedrullah Erçin, Türkiye’de koyun keçi yetiştiricileri birliklerinin önemine değinerek, “Ülkenin sütünü büyük baş hayvandan, etini ise küçükbaş hayvandan sağlarız. Türkiye’de sorunlara baktığınız zaman süt sorunu var mı, yok. Türkiye’de et sorunu var. Bu sorunu çözmek için yurtdışından et ithalatları yapıyoruz. Büyük baş hayvan ithal ediyoruz. Aslında bunun çözümü ülkemizdeki küçükbaş hayvan varlığıyla, sizlerin ve bizlerin yapacağı ortak çalışmalarla giderilecek” dedi.
Antalya’da bir araya geldiler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı kuruluş müdürlükleri, idari ve mali işler şefleri hizmet içi eğitim toplantısı için Antalya’da bir araya geldi. Eğitimin açılışında konuşan İdari İşler ve Koordinasyon Daire Başkan V. Mustafa Aktaş, her kademedeki personelin teknik eğitimler yanında kişisel gelişim, motivasyon konularında önümüzdeki süreçte de eğitime tabi tutulacağını ve hedeflerinin personele çok yönlü bir hizmet içi eğitim vermek olduğunu söyledi.
Süs Bitkileri Üretimini Artırma Projesi Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünün 2012 yılı hedefleri içerisinde yer alan Süs Bitkileri Sektöründe Üretimi Artırma Projesi kapsamında toplantı düzenlendi. Toplantıya Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdür V. Bedrullah Erçin, BATEM, Orta Anadolu Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçı Birlikleri, Antalya Ticaret Borsası, T.C. Ziraat Bankası Antalya Tarımsal Bankacılık Şubesi, Akdeniz Süs Bitkileri Üreticileri Derneği yetkilileri ile özel sektör temsilcileri katıldı. Toplantıda firmalar, sektörün sıkıntılarını anlatarak özellikle arazi tahsisleri, kredi sistemleri konularında taleplerini dile getirirken, sorunların çözümü için sektörün birlikte hareket etmesi, bölgesel ürün desenlerinin belirlenmesi, AR-GE çalışmalarına ağırlık verilmesi, Biyolojik Çeşitlilik Parkı’nın oluşturulması ile ilgili çalışmalar yapılması gerektiği konusunda fikir birliğine varıldı.
HABER
125
126 Dört Mevsim Tarım
HABER
HABER
HABER
HABER
Et ürünleri hijyen kontrolü eğitimi verildi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 yılı programı kapsamında düzenlenen “Et Ürünleri Hijyen Kontrolü Eğitimi” Kemer’de gerçekleştirildi. Eğitime Burdur, Denizli, Diyarbakır, Eskişehir, Isparta, Kastamonu, Kırşehir, Konya illerinden ve İl/ İlçe Müdürlüklerinden et ürünleri hijyen kontrolünde görevli veteriner hekim ve mühendisler katıldı. İl Müdürlüğü Gıda ve Yem Şube Müdürlüğü kontrol görevlileri Murat Gökçek, Ümit Okudur ve Ziya Günal tarafından verilen eğitimin birinci bölümünde; 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’ndaki gıda güvenilirliği yaklaşımı, hayvansal gıdalara ilişkin yasal düzenlemeler, et ürünleri ve et ürünleri üretim tesislerindeki hijyen kriterleri, resmi kontroller ve gıda güvenilirliğini sağlamada gıda güvenlik sistemlerinin yeri, önemi ve yasal zorunluluklar konusunda bilgi verildi. Eğitimin üçüncü gününde ise et ürünleri üretim tesisinde yapılan çalışmada verilen teorik bilgiler pratiğe geçirildi.
Palmiye kırmızı böceği uyarısı Kemer İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün işbirliği ile Kemer’de Palmiye Kırmızı Böceği eğitim toplantısı düzenlendi. Toplantıya Kemer İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü İbrahim Zeytinciler, Ulusal Tarım Enstitüsü Yetkilisi Fransız Uzman Mr. Michel Ferry, Antalya Gıda Tarım Hayvancılık Müdürlüğünde görevli Palmiye Kırmızı Böceği konusunda çalışma yapan Ziraat Mühendisi Nesrin Çağırgan, Handan Özkan ve konusunda uzman teknik personel katıldı. Uzun yıllardan bu yana Palmiye Kırmızı Böceği hakkında araştırma yapan Ferry, bu böceğin başta hurma ağacı olmak üzere birçok palmiye türüne en çok zarar veren canlı olduğunu söyledi. Yumurtadan çıkan larvaların, ağacın gövdesini zayıflatarak bir yıl içinde ölümüne neden olduğunu söyleyen Ferry “Bu zararlı böceklerle savaşmak için buradayız. Kemer ilçesinde de her turizmcinin ve otel sahibinin bu işe el atması gerekiyor. Sadece bir otelin bu konu ile ilgili mücadele vermesinin pek bir anlamı olmaz. Entegre bir mücadele verilmesi gerekiyor” dedi.
Dört Mevsim Tarım
HABER
HABER
HABER
127
HABER
MÜSİAD üyelerine gıda mevzuatı eğitimi… Antalya MÜSİAD tarafından organize edilen 5996 Sayılı Kanunla ilgili yönetmeliklerin tanıtımı ve yeni gıda güvenilirliği yaklaşımı toplantısı, Antalya MÜSİAD Şube Başkanı Abdullah Aykut ve MÜSİAD üyelerinin katılımıyla yapıldı. Katılımcılara Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, Gıda ve Yem Şube Müdürlüğünde görevli Veteriner Hekim Ziya Günal tarafından 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ve bu kanun kapsamında yayınlanan yeni yönetmeliklerle ilgili bilgiler verildi. Bilgilendirme toplantısı üyeler tarafından, işyerlerinin kayıt ve onaylarını yaptırmaları, merdiven altı üretimin önüne geçilmesi, gıda işletmelerinin resmi kontrollerinde uyulan kurallar, risk esaslı denetim uygulaması, ürün kriterleri, tüketicinin korunması, gıdaların etiketlenmesi, tüketicilerin bilgilendirilmesi, gıdalarda tespit edilen uygunsuzluk durumunda Bakanlıkça kamuoyunun bilgilendirilmesi ve yönetmeliklerde bildirilen geçiş süreleri ve bu sürelerde gıda işletmelerinin sorumluluklarıyla ilgili sorularının cevaplanmasıyla sona erdi.
Yem Toplantısı Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından 2012 yılı Hizmetiçi Eğitim Programı kapsamında Manavgat ilçesinde Yem Mevzuatı ve Yem Kontrol Faaliyetleri konulu toplantı yapıldı. 4 gün süren toplantıya, 41 ilin şube müdürleri ve konusunda uzman personel katıldı. Yem Daire Başkanlığından konu uzmanları ile Gıda Kontrol Laboratuarlarından teknik personelin katılımıyla iki grup halinde yapılan toplantıda, mevcut sorunlarla ilgili bilgi alışverişinde bulunuldu. Katılımcılara, yeni yayınlanan yem mevzuatı, yemlerde GDO, Biyogüvenlik Mevzuatı, HACCP, etiketleme konuları hakkında bilgi verildi.
Veteriner hekimlere eğitim Hayvan Sağlığı, Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü çalışanları ile Antalya Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu üyeleri, düzenlenen bilgi alışverişi toplantısında bir araya geldi. Toplantıya İl Müdür Yardımcısı Mehmet Yoran, Şube Müdürü Kadri Bilici ile Veteriner Hekimler Odası Başkanı Muammer Saygılı katıldı. Toplantıda 5996 Sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu” hakkında değerlendirme yapıldı. Veteriner Hekimler Odası Başkanı Muammer Saygılı, bu tür toplantıların Antalya hayvancılığı açısından çok önemli katkıları olduğunu belirtti. Hayvancılıkla ilgili düzenledikleri eğitimlerin oldukça verimli geçtiğini belirten Şube Müdürü Kadri Bilici ise 2012 yılında daha fazla eğitim düzenleyeceklerini söyledi. Toplantıda, Antalya’da serbest olarak çalışan veteriner hekimlerin 5996 Sayılı Kanun gereğince yeni yayınlanan yönetmelikler hakkında 4 merkezde düzenlenecek eğitimler ile bilgilendirilmesi karara bağlandı.
128 Dört Mevsim Tarım
HABER
HABER
HABER
Zabıtalara organik tarım eğitimi İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürlüğü tarafından belediyelerde görevli zabıtalara yönelik organik tarım eğitimi düzenlendi. Kemer Belediyesi toplantı salonunda organize edilen eğitime, Kemer Belediyesi Zabıta Müdürü İsmail Ceylan ve 25 zabıta memuru katıldı. Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürlüğünde görevli ziraat mühendisleri Başak Calayer ve Hakan Eski tarafından verilen eğitimde, zabıtaların özellikle pazar yerlerinde yaptıkları denetimlerde dikkat etmeleri gereken konular hakkında bilgi verildi. Pazar yerlerinde organik ürünlerin ayrı bir bölümde satışa sunulması gerektiğinin vurgulandığı eğitimde, organik tarım nedir, ürünler nasıl organik sertifika alabilir, organik ürünlerin satışında tüketicileri yanıltıcı noktalar ve bunları önlemek için neler yapılması gerektiği anlatıldı. Zabıta Müdürü İsmail Ceylan, “Böyle bir eğitim bizler için çok önemli, bizler de nihayetinde birer tüketiciyiz. Kemere bağlı Çıralı’da organik ürünler yetiştirilmesi ve bu ürünlerin bizlere ulaşması noktasında bizler de her türlü desteği vermeğe hazırız” dedi. Tüm katılımcıların ilgiyle dinlediği eğitim sonunda zabıtaların soruları yanıtlandı.
Tüketiciler organik tarım konusunda bilinçlendiriliyor Organik tarımla ilgili tüketici bilincinin oluşturulması amacıyla Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından düzenlenen eğitimlerin ilki, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’nde yapıldı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlaması nedeniyle bir araya gelen dernek üyelerine yönelik olarak yapılan sunumda, organik tarımın ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı, tüketicilerin organik ürünleri alırken nelere dikkat etmesi gerektiği gibi konularda bilgi verildi. Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şubesi Organik Tarım Biriminde görevli Ziraat Mühendisi Dr. Nurdan Topakçı ve Gıda ve Yem Şubesinden Ziraat Mühendisi Hürriyet Atçakarlar tarafından verilen eğitimde katılımcıların soruları da yanıtlandı.
HABER
Dört Mevsim Tarım
HABER
HABER
HABER
Sera Ürünlerinde Güvenilir Gıda Sempozyumu 13.Geleneksel Tarım ve Seracılık Festivali etkinlikleri kapsamında, “Sera Ürünlerinde Güvenilir Gıda” konulu sempozyumu Antalya’nın Kumluca ilçesinde yapıldı. Kumluca Kaymakamı Salih Işık, seracılığın Kumluca’nın bel kemiği olduğunu belirterek, ilçenin büyük bölümünü tarımın ve örtü altı üretimin oluşturduğunu kaydetti. Kumluca’daki üretimin birçok ülkeye örnek olduğunu bildiren Işık, bunun ilçedeki tarım sektörü paydaşlarının değişime çabuk ayak uydurması ve dünya standartlarında üretim yapılmasından kaynaklandığını söyledi. Sempozyum, iki oturum halinde gerçekleştirildi. A.Ü.Kumluca M.Y.O. Müdürü Doç. Dr.Sahriye Sönmez başkanlığında başlayan birinci oturumda Prof. Dr. Mustafa Erkan Örtüaltı Yetiştiriciliğinde İyi Tarım Uygulamaları ve Kalıntısız Yetiştiricilik, Koppert Genel Müdürü Ali Eroğlu Biyolojik Mücadele, Yrd. Doç. Dr.Bülent Şık Pestisitler ve Gıda Güvenliği konularında bilgiler verdi. Oturum başkanlığını Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Arslan’ın yaptığı sempozyumun ikinci bölümünde, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Çiftçi Eğitimi ve Yayım Daire Başkan V.Selman Eren “Tarım Danışmanlığı”, Ziraat Mühendisi Kadir Melan “Entegre üretim yönetimi”, ziraat mühendisleri Yalçın Ocak ve Mehmet Sena Turabi de “Zirai mücadelede yeni yasal düzenlemeler”, Zirai Mücadele İlaçları Üreticileri Derneği Başkanı Murat Kantarcı ise “Bitki koruma ürünleri ve gıda güvenliği” konularında bilgiler verdi. Sempozyum sonunda 13. Geleneksel Tarım ve Seracılık Festivali etkinlikleri kapsamında düzenlenen Sebze Teşvik Yarışması’nda dereceye giren çiftçilere ödülleri verildi.
Tarımsal danışmanlık eğitimi Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şubesi tarafından düzenlenen Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmetleri konulu eğitim toplantısı, 9 Mayıs 2012 tarihinde yapıldı. Eğitim toplantısına, Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü Ali Ulvi Büyüksoy, Tarımsal Yayım ve Danışmanlık belgesi alan 18 kişi ve merkez ilçelerden gelen 43 personel katıldı. Toplantıda konuşan Büyüksoy, tarımsal danışmanlık desteği başlamadan önce verilen eğitim çalışmaları sonucunda Antalya’da 500 kişinin sertifika aldığını, ancak yetki almış 18 danışman bulunduğunu söyledi. Büyüksoy, “Bakanlığın asıl yapmak istediği, eğitim ve yayımı danışmanlık sistemine, yani serbest tarım danışmanlarına bırakmak. İllerde yapmış olduğum çalışmalarda çiftçilere serbest tarım danışmanlarıyla sözleşme yapmalarını ve ilaç bayilerinden daha bilinçli ilaç alabileceklerini söylüyorum” diye konuştu.
HABER
129
130 Dört Mevsim Tarım
HABER
HABER
HABER
Tarım ve İnsan konulu fotoğraf sergisi… Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Eğitim Yayım ve Yayınlar Dairesi Başkanlığı tarafından geçen yıl üçüncüsü düzenlenen “Tarım ve İnsan” temalı fotoğraf yarışmasında dereceye giren fotoğraflar ile sergilenmeye değer görülen fotoğraflar, 8-9-10 Mayıs 2012 tarihlerinde Özdilek Park AVM’de sergilenmeye başladı. Bu yıl dördüncüsü düzenlenen 4.Ulusal Fotoğraf Yarışmasına katılmak isteyenler ise 13 Temmuz 2012 tarihine kadar müracaatta bulunabilecek. Yarışma genel, öğrenci, çiftçi, Bakanlık çalışanları, Denizbank çalışanları olmak üzere beş kategoride düzenleniyor. Genel kategoride birincilik için 4 bin TL, ikincilik ödülü 3 bin TL, üçüncülük ödülü 2 bin TL, çiftçi kategorisi, öğrenci ve Bakanlık çalışanı özel ödülü 2 bin TL olmak üzere 15 bin TL ödül dağıtılacak. Denizbank çalışanları özel ödülü olarak ise yayın seti hediye edilecek. Yarışma ile ilgili detaylı bilgiye ve başvuru formuna www. tarimyayin.gov.tr adresinden ulaşılabilir.
Arı yetiştiriciliği eğitimi yapıldı Azize Kahraman Halk Eğitim Merkezi ve Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün ortaklaşa düzenlediği Arı Yetiştiriciliği Eğitimi, 02 -19 Nisan 2012 tarihlerinde Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünde yapıldı. Eğitimin açılışında konuşan Hayvan Sağlığı Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürü Kadri Bilici, “Arıcılık ve arıcılığın ürünü olan bal, hepinizin bildiği gibi çok değerli bir besin maddesidir. Bakanlık olarak bizim sorumluluğumuz, tarladan sofraya olduğu gibi petekten sofraya kontrolü sağlamaktır. Bu sebeple burada göreceğiniz eğitimden sonra daha güvenli bal üretimi konusunda bilgi sahibi olmanızı temenni ediyorum” dedi. 39 kursiyerin katıldığı eğitimde kursiyerlere; Hayvan Sağlığı Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğünde görevli Ziraat Mühendisi Selma Coşgun ve Veteriner Sağlık Teknikeri Abdullah Kaya tarafından; arıcılığın tarihçesi, ekonomideki yeri ve önemi, bal arısının zoolojik sistemdeki yeri, dünyada ve Türkiye’de bal arısı ırkları anlatıldı. Eğitimde ayrıca, arılarda yaşam düzeni, arı ürünleri, arılarda ilkbahar ve yaz bakımı, ballı bitkiler, gezginci arıcılık, arılarda sonbahar bakımı ve kışlatılması, arı hastalık ve zararlıları konularında bilgi verildi.
HABER
Dört Mevsim Tarım
HABER
HABER
HABER
Ekonomi bölümü öğrencileri İl Müdürlüğünde… Akdeniz Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğrencileri, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdür V. Bedrullah Erçin ve Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürü Mehmet Şen ile bir araya geldi. Bedrullah Erçin, yaptığı konuşmada, ziraat mühendislerinin üretimden, sağlıklı ve güvenilir ürün elde edilmesinden sorumlu olduklarını kaydetti. Üreticilerin özellikle kayıt tutma noktasında bazı eksiklikler bulunduğunu hatırlatan Erçin, ‘’Hiçbir şeyin evrakını tutmuyoruz. İstatistikî verilerin tutulması da sizinle alakalı. Hangi ürünü ektik, ne kadar ilaç kullandık, ne kadar ürün hasat ettik bilmiyoruz. Yabancılar bunu çok iyi yapıyor. Sizler işin içine girince bunları iyi tutmanız lazım. Bu önünüzdeki 3-5 yıl, planlama yapma noktasında büyük önem taşımaktadır” dedi.Erçin, öğrencilere sistemli çalışmaları noktasında tavsiyelerde bulundu.
Ana arı denetimleri Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Hayvan Sağlığı, Su ürünleri ve Yetiştiriciliği Şube Müdürlüğü tarafından kayıtlı ve gezginci olarak Antalya’ya gelen ve sezonun ilk ana arılarını bölgede üreten 13 ana arı üretim işletmesinde, 2-4 Mayıs 2012 tarihleri arasında denetim yapıldı. Denetimlerde, ana arıların yetiştirileceği koloninin damızlık özellikleri, aşılanan larva yaşı, ana arının yetiştirilme yöntemi, başlatıcı ve bitirici kolonilerin popülâsyonu, bir koloniye transfer edilen larva sayısı, ana arı yetiştirme mevsimi, erkek arı popülâsyonu varlığı, kolonilerin beslenmesi konularında incelemelerde bulunuldu.
GGBS Eğitimi Gıda Güvenliği Bilgi Sistemi Eğitimi (GGBS) Antalya’da yapıldı. Gıda Güvenliği Bilgi Sistemi (GGBS) ve 5996 Sayılı Kanun kapsamında yayımlanmış olan Gıdanın ve Yemin Resmi Kontrolüne İlişkin Yönetmeliğin ve bu yönetmelik kapsamında hazırlanmış olan prosedürlerin GGBS’de uygulanması ile ilgili olarak Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen eğitime, 81 İl Müdürlüğünde konusunda uzman personel, bazı kamu ve özel gıda laboratuarlarının temsilcileri katıldı. Bakanlık temsilcileri, GGBS’ye verilerin doğru olarak kaydedilmesinin büyük önem arz ettiğini, çok yakında mevzuat gereği sistemdeki bazı bilgilerin kamuoyuna da sunulacağını ifade etti. Ayrıca Bakanlığın yürüttüğü gıda, yem ile ilgili her türlü işlemlere ve istatistiklere sistem sayesinde ulaşılabileceği kaydedildi. Toplantıda, GGBS ile ilgili olarak genel bir eğitimin ardından onay/kayıt işlemleri, yem, bitkisel ve hayvansal ürünler ithalat-ihracat konularında mevzuat ve sistem hakkında katılımcılara bilgi verildi.
HABER
131
132 Dört Mevsim Tarım
HABER
HABER
Gönüllü gıda müfettişi sayısı 650’ye ulaştı Gıda Güvenliği Eylem Kurulu’nun almış olduğu kararla “En İyi Denetçi Tüketicidir” ilkesiyle yaşama geçirilen Gönüllü Gıda Müfettişliği Eğitimi’nin 26’ıncısı düzenlendi. Üç ayrı grup halinde yapılan eğitimde katılımcılara 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu, Gıda Güvenliği Eylem Kurulu Yönergesi ve Gönüllü Gıda Müfettişliği Görev ve Çalışma Yönergesi, TGK Genel Etiketleme, Ambalajlama Kuralları Yönetmeliği, Güvenli Gıda Depolama ve Sergileme, personel hijyeni ve gıda hazırlama konularında bilgi verildi. Ayrıca mikroorganizmalar ve önemi, gıda zehirlenmeleri, okul kantinlerinde aranan teknik ve hijyenik şartlar, Alo Gıda 174, gıda müfettişinin taşıması gereken şartlar ve gıda müfettişinin görevleri ile ilgili olarak da eğitim verildi. Proje uygulamaya girdiği günden itibaren 26’ıncısı düzenlenen eğitimle birlikte Antalya’da Gönüllü Gıda Müfettişi sayısı 650’ye ulaştı.
Tiyatroda buluştular İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, İl Kontrol Laboratuvar Müdürlüğü, Akdeniz Su Ürünleri Eğitim ve Araştırma Enstitüsü çalışanları, aileleri ile birlikte Kepez Belediyesi Tiyatrosu tarafından Erdem Bayazıt Kültür Merkezi’nde sahnelenen ‘’Hacıyatmaz’’ oyununda bir araya geldi. Cevat Fehmi Başkut’un yazdığı, Abdullah Sürekli’nin yönettiği ve KBT oyuncularının rol aldığı iki perdelik “Hacıyatmaz” oyununu izlemek için bir araya gelen çalışanlar, hoşça vakit geçirdi.
HABER
HABER
Dört Mevsim Tarım
133
Tarımspor
şampiyonluğu kutladı
T
arımspor 2011-2012 futbol sezonunda Birinci Amatör Küme B Grubu’nda oynadığı 14 maçta 11 galibiyet 2 beraberlik ve 1 mağlubiyet sonucunda elde ettiği 35 puanla birinci olarak Süper Amatör Küme’ye yükseldi. Tarımspor şampiyonluğunu, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Sosyal Tesisleri’nde düzenlenen bir geceyle kutladı. Geceye, Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdür V. Bedrullah Erçin, Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdür V. Abdullah Ünlü, Zirai Karantina Müdürü Uğur Aka, şube müdürleri, ASFK Başkanı Metin Bulut, İl Hakem Kurulu Başkanı Ahmet Akyurt, Futbol İl Temsilcisi İsmail Şener, Antalyaspor Alt Yapı Koordinatörü Saadettin Sincalıoğlu, Antalya’nın önde gelen tarım firmalarının sahipleri ve yetkilileri ile Tarımspor delegeleri katıldı.
Gecede konuşan Tarımspor Başkanı Mehmet Özdöl, takımı başarısından dolayı kutlarken, Tarımspor Antrenörü Hakan Bodur’a özverili çalışmalarından, İl Müdür V. Bedrullah Erçin’e desteklerinden ve kuruluşlara ise sağladıkları katkıdan dolayı teşek-
kür etti. Gecenin sonunda Erçin, ASFK Başkanı Metin Bulut’a, Tarımspor Başkanı Mehmet Özdöl ise futbolculara madalyalarını verirken, Tarımspor kalecisi Onur Alkan kendileri için düzenlenen gece için teşekkür ederek, formasını Erçin’e hediye etti.
134 Dört Mevsim Tarım
Tadı damaklarda kalan çörek helva Elmalı’nın yerel lezzetlerinin başında çörek helva geliyor. Tadı damaklarda kalan çörek helva, Elmalılı ustaların hünerli ellerinde ayrı bir gevrekliğe ve kıvama ulaşıyor.
E
lmalı mutfağının yerel tatlarından çörek helvanın ünü, eşsiz lezzeti ile ilçe sınırlarını aşıyor. Çöven suyu, şeker, beyaz ve kavrulmuş kırmızı susamdan yapılan ve ilçenin hediyelik ürünleri arasında yerini alan çörek helvayı bir tadan bir daha unutamıyor. Likyalılara kadar uzanan köklü geçmişi ve her türlü tarım ürününün yetiştirildiği bereketli toprakları ile Antalya’nın kuzeyinde yer alan bin 80 rakımlı Elmalı, kültürü, sanatı, dini ve mimari özelliklerinin yanı sıra mutfağı ile de dikkat çekiyor. Elmalı mutfağında önemli bir yere sahip olan yerel lezzetlerin başında ise çörek helva geliyor. Çörek helva, Afyonkarahisar, Manisa ve İzmir’de de yapılıyor, ancak Elmalılı ustaların
ellerinde bambaşka bir tada sahip oluyor. Hünerli ustaların ellerinden çıkan çörek helva, ilçenin hediyelik
ürünleri arasına girmiş durumda. İlçeyi ziyarete gelenler mutlaka yanlarında çörek helva götürüyor.
Dört Mevsim Tarım
Dede mesleği Elmalı’nın tarihi çarşısında dedesinden ve babasından aldığı ustalık bayrağını 1984 yılından bu yana başarılı bir şekilde taşıyan Ahmet Millioğlu, yöreye has çörek helva imalatının inceliklerine dikkat çekiyor. Şeker, çöven suyu ve susamdan yapılan çörek helvanın yapımına şeker ve çöven suyunun karıştırılması ile başlandığını söyleyen Millioğlu tarifine şu şekilde devam ediyor: “Bu karışım katılaşıncaya kadar kaynatılır. Çörek helvamızın karışımı katılaştığı zaman içine bu kez kavrulmuş kırmızı susam eklenir. Daha sonra katılaşan karışım elle şekillendirilir ve üzerine beyaz susam serpilir. Son olarak helvalar tepsiye yerleştirilerek soğumaya bırakılır.”
Sırrı kavrulmuş kırmızı susamda Elmalı’da yapılan çörek helvanın diğer bölgelerdekine göre daha lezzetli bulunmasının sırrının kavrulmuş susamda olduğunu ifade eden helva ustası Millioğlu “Çörek helvaya lezzet veren içindeki kavrulmuş kırmızı susamdır. Eğer kırmızı susam kavrulmadan çörek helvaya konulursa lezzetli olmaz. Tadı yavan olur, yiyen tadına varamaz’’ diyor.
Mide dostu çöven Çörek helvanın, yapımında kullanılan malzemeler nedeniyle sağlıklı bir yiyecek olduğuna vurgu yapan Ahmet Millioğlu, özellikle çövenin mide hastalıklarına çok iyi geldiğini söylüyor ve şunları ekliyor: “Bölgemizde mide hastalığı bulunan ya da
135
İlçeyi ziyarete gelenler mutlaka yakınlarına çörek helva götürüyor.
verem, kanser gibi hastalıklara yakalananlar çöven suyu içer. Uzmanlar, çövenin özellikle mide için çok faydalı olduğunu söylüyor. Havuç gibi bir bitki olan çövenin otu toprağın üzerinde, kendisi ise toprağın altında olur. Çöven, Elmalı dağlarında, yükseklerde yetişir. Bahar aylarında dağ köylerinde yaşayanlar çöven toplar.”
136 Dört Mevsim Tarım
BASINDA BİZ