Yıl / Year: 2 Sayı / Issue:13
Eylül - Ekim / September - October 2012
www.antalya.gov.tr - antalyakulturturizm.gov.tr
DEMRE
Işığın ülkesinde yükselen kent The city that rises from the country of light Öğrenci gezisinden Türkiye’nin Oscar’ına: Altın Portakal Film Festivali From a student trip to Turkey’s Oscars: The Golden Orange Film Festival
ISSN 977-1309-890X
ALABİLİRSİNİZ YOUR COMPLIMENTARY COPY
KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ / CULTURE & TOURISM MAGAZINE
ANTALYA
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
1
İÇİNDEKİLER / CONTENTS
ANTALYA KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ ANTALYA CULTURE & TOURISM MAGAZINE
www.antalya.gov.tr - antalyakulturturizm.gov.tr
Antalya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına İmtiyaz Sahibi / Genel Yayın Yönetmeni
Publisher / Executive Editor
İbrahim ACAR İl Kültür ve Turizm Müdürü Provincial Director of culture and Tourism
Yayın Editörü ve Yayın Kurulu Başkanı
Publication Editor and Chairman of Editorial Board
Serdal KURT İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Managing Editor Birsen ÇEÇEN İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate
DANIŞMA KURULU / CONSULTATIVE BOARD İlknur SELÇUK KÖKER İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism
Prof.Dr.Burhan VARKIVANÇ Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Akdeniz University, Faculty of Fine Arts, Dean
Prof.Dr.Nevzat ÇEVİK Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Akdeniz University, Faculty of Archeology
gezisinden Türkiye’nin Oscar’ına: 76 Öğrenci Altın Portakal Film Festivali
Yrd. Doç. Cemali SARI Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Akdeniz University, Faculty of Education
From a student trip to Turkey’s Oscars: The Golden Orange Film Festival
Sururi ÇORABATIR AKTOB Başkanı Chairman of AKTOB
Osman AYIK TÜROFED Başkanı Chairman of Türofed
Hüseyin ÇİMRİN Kent Tarihçisi, Araştırmacı ve Yazar Urban Historian, Researcher and Author
YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD Melike GÜL Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü Director of Regional Committee of Cultural
Emine TUĞRUL İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate
Mesut ÖZEN İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate
Aysun ÇOBANOĞLU İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate
Mustafa DEMİREL Antalya Müzesi Müdür V. Deputy Director of Antalya Museum
Selvihan KÖLEOĞLU Kültür ve Turizm Uzm./Mimar (Ant.Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü) Culture and Tourism Spe./ Architect-(Mon.Rel. and Monuments Dir.)
S.Hakan SEVEN İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Enformasyon Memuru Inf. Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate
Serel ALPAY İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Mütercimi Translator of Provincial Culture and Tourism Directorate
ISSN: 977-1309-890X
2
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
YAPIM / PRODUCTION Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE
Renkli Kalem Medya Grubu Antalya Temsilciliği
Grafik Tasarım / Graphic Design Rahşan AKSOY-Neslihan EDİZ Sibel KAŞIKÇI
Elmalı Mahallesi Hükümet Caddesi Sıdıka İş Merkezi Kat:2 No:18 Muratpaşa / ANTALYA 0242.242 03 05 www.renklikalem.com.tr e-posta:bilgi@renklikalem.com.tr
Haber Merkezi / Interviewer Özgür ÖNDER - Derya ŞAHİN Çeviri / Translation Roxanne Yurchak
REKLAM / ADVERTISING Reklam Koordinatörü Advertising Coordinator Derya ÇOLAK Müşteri Temsilcileri Customer Represantatives İrfan IŞIK
Yayın Türü: Süreli Yerel Baskı Yeri / Printing : Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı İşl. San. Tic. Ltd. Şti. Tel: 0 232 433 33 55 Baskı Tarihi / Printing Date: 1-10-2012
8 14 16 18
Fuar sezonu başlıyor Fair season begins
Altınbeşik Mağarası güneş enerjisiyle aydınlanacak
Altınbeşik Cave will be illuminated with solar power
Lara sahilinde kumdan şaheserler
Magnificent artworks of sand at the shores of Lara
Aspendos’ta Carmina Buruna’lı kapanış Aspendos closes with Carmina Burana
20
Akseki’de 11 yeni mağara keşfedildi
22
Beydağlarının arasında gizlenen kent
32 38
Gökyüzü bayramı
46 72
Işığın ülkesinde yükselen kent: Demre
88 106 116 124 134
11 new caves found in Akseki
The secret city behind Beydağları: Arykanda A holiday in the sky
Antalya’ya bir de dağlarından bakın Look at Antalya from its mountains
The city that rises from the country of light
Büyük zafer için kıyasıya yarıştılar A race for the ultimate victory
Antalya Müzesi’nin gözdesi: Dansöz heykeli
!
The favorite of the Antalya Museum: The Dancer Statue
Mavi sulardan yeşil tepelere From blue waters to green hills
Yaylaların beyi: Beydağı Yaylası
The master of plateaus: Beydağı Mountains
Balıkçıların hamamı The bath of fishermen
Antalya’daki Selçuklu mirası: Karamolla Mescidi A Seljuk heritage in Antalya: Karamolla Mosque ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
3
EDİTÖRDEN
Işığın ülkesinde
In the country of light
Dalgaların dövdüğü sahilin hemen ardındaki bereketli ova, uzanışını kilometrelerce sonra yemyeşil ormanlara bıraktı. Ovaya bakan tepenin üzerindeki kalenin altında ise kelimelerle anlatılamayacak güzellikte bir şehir kuruldu. Bu dünyadan göç edenlere olan saygı, sabırla kayalara oyulan mezarlarda gösterildi. Üzerlerine doğan güneşin ışığı geceyi gündüze dönüştürmekten öte kültürel anlamda aydınlanmayı da sağladı ışığın kenti Myra’da.
The fruitful plain right behind the shore that was beaten down by waves gave way to green forests after hundreds of kilometers. A beautiful city was built under the fortress that sits on a hill that overlooks the plain. Tolerance for the deceased was shown by tombs carved into rock with patience. While the light that shone on them turned the night into day, it also established a cultural enlightenment in Myra, the city of light.
Sayılı gün çabuk geçti. Dergimizin 13. sayısı, uzun uğraşların, geç vakitlere kadar süren çalışmaların sonucunda hazırlandı. Her sayısında Antalya’nın bir ilçesini tanıtan dergimiz, bu sayıda sayfalarını açık hava müzesi, Noel Baba’nın şehri Demre’ye ayırdı.Yeni sayımızda Demre’nin köklü tarihinde, eşsiz coğrafyasında büyüleyici bir yolculuk yaptık. Beymelek’in taş evlerinin verandasından Dalyan’ı izledik. Dalyan’da mavi yengecin tadına baktık. Myra kaya mezarlarının büyüleyici güzelliği karşısındaki şaşkınlığımızı, Kekova koylarında derin hayallere bıraktık. Günün yorgunluğunu bir gün Çayağzı, bir gün Sülüklü plajında attık. Şehrimizin kültür ve turizm potansiyelini tanıtmayı kendine görev edinen dergimiz bu sayısında yine dopdolu. Turizmci söyleşisi bölümünde ICF Airports Yönetim Kurulu Üyesi Abdullah Keleş ile Antalya turizmi üzerine keyifli bir sohbet yaptık. Aynı zamanda Antalya Kongre Bürosu Yönetim Kurulu Üyesi olan Abdullah Keleş, Antalya turizmini kongre alanında bekleyen parlak günleri anlattı. Aktüel röportaj bölümüne ise Dağcılık Federasyonu Antalya İl Temsilcisi Ömer Faruk Gülşen’i konuk ettik. Ömrünü zirvelere adayan Ömer Faruk Gülşen, Antalya’nın hiç bilinmeyen güzelliklerini gözler önüne serdi. Yerel lezzet bölümünde patlıcan reçelini tanıtırken, gezi bölümünde Tünektepe’ye çıkıp, Antalya’yı kuşbakışı izledik.
Time has flown by. The 13th issue of our magazine was prepared after long nights and relentless efforts. Our magazine, which opens up its pages to a different borough of Antalya with each issue, has chosen Demre, the city of Santa Clause, in this issue. We took a journey into the profound history and amazing geography of Demre. We watched Dalyan from the terraces of stone houses in Beymelek. We sampled the blue crab in Dalyan. We were amazed by the immense beauty of the rock tombs in Myra and daydreamed in the bays of Kekova. We lounged at Çayağzı and Sülüklü beaches.
Antalya Kültür ve Turizm Dergisi olarak şehrimizin kültür ve turizm potansiyelini dünya kamuoyuna tanıtırken, kentlilik bilinci oluşturma yönünde sayfalarımızı Antalya kanaat önderlerine açmaya devam edeceğiz. Katkıda bulunan ve destek verenlere teşekkür ediyoruz. 4
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
Our magazine, which aims to advertise the cultural and touristic potential of our city, is again filled with surprises. In our tourism professional interview section, we spoke to ICF Airports Board Member Abdullah Keleş about tourism in Antalya. Abdullah Keleş, who is also a board member of the Antalya Congress Bureau, told us about the congress tourism potential of Antalya. In our actual interview section, we spoke to Ömer Faruk Gülşen, the Antalya representative of the Mountaineering Federation. Ömer Faruk Gülşen, who has dedicated his life to climbing, showed us the beauties of Antalya that we didn’t know. While we showed you how to make eggplant jam in our local delicacies section, we went up to Tünektepe and looked at Antalya from above. While advertising the cultural and touristic potential of our city to the world through our magazine, we will continue to open up our pages to the opinion leaders of Antalya in order to create awareness for urban life. We thank all of our contributors.
Altın Portakal heyecanı başlıyor Altın Portakal Film Festival begins Türkiye’nin en köklü festivallerinden olan ve bu yıl 49.’su düzenlenen Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, 6-12 Ekim tarihleri arasında düzenleniyor. Festival, 6 Ekim tarihinde Cam Piramitte düzenlenecek olan açılış töreni ile başlıyor. Sanatçılarla halkın kucaklaştığı geleneksel kortej ise festivalin ikinci gününde düzenlenecek. Festival 12 Ekim tarihinde Cam Piramitte düzenlenecek olan ödül töreni ile sona erecek. Türk sinemasının kalbinin 1 hafta Antalya’da atacağı festival, film gösterimleri, paneller, sergiler, söyleşiler ile dolu dolu bir programa sahip. Türk sinemasının önde gelen isimlerinin katılacağı festivalde jürinin yaptığı ön değerlendirme sonrasında 11 filmin ulusal uzun metraj dalında yarışmasına karar verildi. Amerikalı akademisyen, film yapımcı ve dağıtımcısı, Oscar Akademi üyesi Barbara Boyle, 49. Altın Portakal’da jüri üyesi olarak
görev yaparken, jüri başkanlığını ise Hülya Avşar yapacak. Bu yıl 16. kez verilecek Yaşam Boyu Onur Ödülleri ise Duygu Sağıroğlu, yapımcı Necip Sarıcı, usta oyuncular Güler Ökten, Salih Güney ve Meral Zeren oldu. İlyas Salman, özel ödüle layık görülürken, Yıldırım Önal ödülü Işık Yenersu’ya, Emek Ödülü Erol Batıbeki’ye, Sanatta Sosyal Sorumluluk Ödülü ise Türkan Şoray’a verilecek.
The International Antalya Altın Portakal Film Festival, which is being organized for the 49th time this year, will take place on October 6-12, 2012. The festival will begin on October 6 with the opening ceremony that will take place at the glass pyramid. The traditional parade where artists will meet with the crowd will be organized on the second day of the festival. The festival will end
with the award ceremony on October 12 at the glass pyramid. The festival, where the heart of Turkish cinema will beat for a week, will include film showings, panels, exhibitions and conferences. After the preliminary evaluations of the festival judges, 11 films will compete in the national film category. American academic, producer and Academy member Barbara Boyle will be one of the judges of the festival while famous Turkish artist Hülya Avşar will be heading the judging panel. This year’s lifetime achievement awards were presented to Duygu Sağıroğlu, producer Necip Sarıcı, veteran actors Güler Ökten, Salih Güney and Meral Zeren. İlyas Salman will receive the special award while Işık Yenersu will be presented with the Yıldırım Önal Award. Erol Batıbeki will be given a special award for his contribution to the sector and Türkan Şoray will receive the Social Responsibility in Art Award.
Perde açılıyor The curtain is opening Antalya Devlet Opera ve Balesi, yeni sanat sezonu için perdelerini 1 Ekim’de Carmina Burana konseri ile açacak. Geçtiğimiz günlerde 19. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali’nin kapanış konserini Carmina Burana ile gerçekleştiren ve görkemli bir konserle izleyenlere unutulmaz bir gece yaşatan Antalya Operası bu kez de kendi sahnesinde sanatseverlerle buluşacak. Alman besteci Carl Orff tarafından oluşturulan sahne kantatı Carmina Burana, 1 Ekim Pazartesi günü saat 20.00’da Haşim İşcan Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. Antalya Devlet Opera ve Balesi, Ekim ayı boyunca Carmina Burana konserinin yanı sıra modern dans gösterisi Güldestan, Lucia Di Lammermoor operası, Mevlana’nın
Çağrısı balesi, La Traviata operası, Satılmış Nişanlı operası, Bir Yaz Gecesi Rüyası balesi, Türküyem müzikali ve Cumhuriyet konseri ile sanatseverlerin karşısında olacak. Çocukları da unutmayan Antalya Devlet Opera ve Balesi, onlar için Haydi Çocuklar Operaya adlı tiyatro oyununu sahneleyecek.
The Antalya State Opera and Ballet will open its doors for the new season on October 1 with Carmina Burana. The Antalya Opera and Ballet, which ended the 19th International Aspendos International Opera and Ballet Festival with the same concert, will be meeting the crowds on
home turf for the opening of a new season. Carmina Burana, an epic piece created by German composer Carl Orff, will be performed on October 1, Monday at 20.00 at Haşim İşcan Cultural Center. The Antalya State Opera and Ballet will be performing a modern dance piece called Güldestan, the Lucia Di Lammermoor opera, a ballet called Mevlana’nın Çağrısı, La Traviata, Satılmış Nişanlı opera, A midsummer night’s dream ballet, a musical called Türküyem and a concert to celebrate the establishment of the Turkish Republic during October. The Antalya State Opera and Ballet hasn’t forgotten the kids as well, they are going to perform a special opera for shildren. ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
5
Golfün yaşayan efsanesi Belek’e geliyor A golf legend in Belek
Turkish Airlines World Golf Final turnuvası, 9-12 Ekim tarihleri arasında Antalya Belek’te bulunan Antalya Golf Kulübü’nde gerçekleşecek. Dünyanın gözünün
Belek’e çevrileceği turnuvaya golfün yaşayan efsanesi, bir numaralı oyuncusu Tiger Woods’ta katılacak.Tiger Woods’un yanı sıra Charl Schwartzel, Lee Westwo-
Tiyatro sezonu başlıyor Theatre season begins Tüm Türkiye’de olduğu gibi Antalya’da da Antalya Devlet Tiyatrosu, yeni sezonu 2 Ekim tarihinde sahneleyeceği ‘Pişti’ ile açıyor. Mustafa Nogay Kesim’in kadın haklarına ve kadın erkek eşitliğine dikkat çektiği oyununun provaları, yeni sezon öncesi aralıksız sürüyor. Antalya Devlet Tiyatrosu Müdürü Selim Gürata, Antalyalı sanatseverlere çağrı6
ANTALYA
da bulunarak, yeni sezonu hep birlikte açmaya davet ediyor. Antalya Devlet Tiyatrosu, Ekim ayı boyunca Pişti’yi sahnelerken, ilerleyen aylarda yeni oyunlarla sanatseverlerin karşısına çıkacak. Sezon boyunca 5 yerli oyun ve 2 çocuk oyunu sahnelenecek. Yeni sezonun sona ermesinin ardından 3 yıldır sanatseverlerin yoğun ilgisiyle karşılaşan Antalya Ti-
Eylül / Ekim - September / October 2012
od, Rory Mcilroy, Hunter Mahan, Matt Kuchar, Justin Rose ve Webb Simpson gibi dünyanın en iyi 7 oyuncusu da turnuvaya katılacak. Turnuvada birinci olan sporcu 1,5 milyon dolarlık ödülün sahibi olacak. Turnuvayı izlemek için başta Avrupa ve Rusya olmak üzere birçok ülkeden çok sayıda golf tutkununun Antalya’ya geleceği belirtildi. Belek’te bulunan Kempinsky Otel’in villasında kalacak olan Tiger Woods, basın toplantısında 3 şanslının toplarını da imzalayacak. The Turkish Airlines World Golf Final tournament will take place at the Antalya Golf Club in Belek
yatro Festivali’nin dördüncüsü düzenlenecek. Yine uluslararası katılıma sahne olacak olan festival, dünyaca ünlü oyunları ve toplulukları Antalyalıyla buluşturacak. Antalya Devlet Tiyatrosu Müdürü Selim Gürata, “Dünyada ilgiyle takip edilen tiyatro festivalinin bu yıl dördüncüsünü yapacağız. Yerli oyunları Antalyalı sanatseverlerle buluşturacağız. Üçüncüsünü gerçekleştirdiğimiz tiyatro festivalinin getirisi çok oldu. Seyirci artık daha kaliteli oyun istiyor. Bizim artık çıtayı ve performansı daima yüksek tutmamız, oyunları titizlikle seçmemiz ve oyunu estetik bir şekilde seyirciyle buluşturmamız gerekiyor. Bunu gerçekleştireceğiz. Yeni sezonda sanatseverleri salonumuza bekliyoruz” diye konuştu. The Antalya State Theatre begins the new season on October 2, just like all the other theaters in Turkey with a play called ‘Pişti’. Rehearsals for the play, written by Mustafa Nogay Kesim about women’s rights, continue in full swing before the opening.
on October 9-12, 2012. Tiger Woods, the sport’s living legend, will also attend the important tournament in Belek. Besides Tiger Woods, Carl Schwartzel, Lee Westwood, Rory Mcilroy, Hunter Mahan, Matt Kuchar, Justin Rose and Webb Simpson will also be attending the tournament. The champion of the tournament will receive the 1, 5 million dollar award. Many golf enthusiasts from all over the world, mainly Europe and Russia will come to Antalya to watch the tournament. Woods, who will stay at Kempinski Hotel, will sign the golf balls of three lucky fans.
The director of the Antalya State Theatre Selim Gürata is inviting the people of Antalya to come to the opening of the new theater season. The Antalya State Theatre will be performing Pişti until the end of October and they will be performing 5 new plays and 2 children’s plays throughout the season. At the end of the season, the 4th Antalya Theatre Festival will be organized. The international festival will host foreign and local theatre troops during the 4th installment of the festival. The director of the Antalya State Theatre Selim Gürata said, “We will organize the 4th international theatre festival at the end of the season. We will perform local plays for the people of Antalya. We have gained so much from the 3rd theatre festival. The audience now wants to see more quality plays. We need to raise the bar and choose which plays to perform carefully. We will make that happen. We are inviting all theatre enthusiasts to our plays in the new season.”
ANTALYA
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
7
Fuar sezonu başlıyor Fair season begins G
ıdadan inşaata, turizmden tarıma, spordan sağlığa onlarca sektörün nabzı bu yıl yine Antalya’da düzenlenen fuarlarda atacak. Sektörlerde yaşanan yeni gelişmeler, son teknoloji ürünleriAntalya EXPO Center’de düzenlenecek fuarlarda tanıtılacak.Ekim ayında başlayıp, gelecek yıl Ekim ayında sona erecek olan sezon boyunca Antalya’da 13 fuar düzenlenecek. Antalya fuarları, Türkiye’nin yanı sıra dünyanın dört bir yanından sektörlerindeki gelişmeleri yakından takip etmek isteyen ziyaretçileri ağırlayacak.İlk kez spor fuarı düzenlene-
cek Antalya’da düzenlenen fuarlar çerçevesinde bu yıl yine ilkler yaşanacak. Spor turizminde önemli bir yere sahip olan Antalya, bu alandaki potansiyelini 1-3 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek ANFAŞ Spor Turkey Fuarı’nda gözler önüne serecek. Fuara yurt dışından da çok sayıda bu alanda faaliyet gösteren firma katılacak. Antalya EXPO Center, aynı tarihte 4. Sağlık SPA WellnessThalasso Termal ve Medical Turizmi Fuarı’na da ev sahipliği yapacak. Sezon boyunca fuarları 400 bine yakın sektör temsilcisinin ziyaret etmesi bekleniyor.
T
he hearts of many sectors such as food, construction, tourism, sports and health will beat at Antalya during fairs in the city. The new developments in these sectors and new technological instruments will be presented during these fairs which will take place at Antalya EXPO Center. 13 fairs will take place in Antalya, beginning in October and ending in October 2013. The fairs in Antalya will welcome sector representatives from all over the world. A sports fair for the first
time Antalya, which has an important place in sports tourism, will show its potential to the world during ANFAŞ Spor Turkey, a fair that will take place on November 1-3. Many international firms from the sports sector will be attending the fair. Antalya EXPO Center will also host the 4th Health, SPA, Wellness and Thalassic Thermal and Medical Tourism Fair on the same dates. Nearly 400 thousand sector representatives are expected to attend the fairs during the fair season.
Fuar Takvimi
Fair Calendar
18-21 Ekim BauconYapex: Yapı Malzemeleri ve İnşaat Teknolojileri Fuarı 18-21 Ekim YapexWindoor: Kapı Pencere Sistemleri Fuarı 18-21 Ekim Yapex Tadilat: Restorasyon Koruma ve Yenileme Fuarı 18-21 Ekim Seramik Mutfak Banyo Fuarı: Seramik Vitrifiye Ürünler Banyo Armatürleri ve Aksesuarları Fuarı 1-3 Kasım Anfaş HETEX 2012: 4. Sağlık SPA WellnessThalasso Termal ve Medical Turizmi Fuarı 1-3 Kasım ANFAŞ Spor Turkey 2012: Spor Turizmi Fuarı 15-17 Kasım ANFAŞ Freesh Antalya 2012: 6. Uluslararası Meyve Sebze Lojistik ve Teknolojileri Fuarı 5-8 Aralık GrowtechEurasia 2012: 12. Uluslararası Tarım Fuarı 23-26 Ocak ANFAŞ Hotel Equıpmen: 24. Uluslararası Konaklama Ağırlama İkram Sektörü Ekp. Dek. İhtisas Fuarı, 20-23 Şubat ANFAŞ BEVEX: 2. İçecek İhtisas Fuarı 20-23 Şubat ANFAŞ FOODPRODUCT: 20.Uluslararası Gıda İhtisas Fuarı 17-19 Nisan ANFAŞ CİTY EXPO: 4. Şehircilik Teknolojileri Fuarı 3-5 Ekim MEX 2013: Uluslararası Akdeniz Eğlence Ürünleri Hizmet Ekipmanları Fuarı
October 18-21 BauconYapex: Construction materials and Technologies Fair October 18-21 Yapex Windoor: Door and Window Systems Fair October 18-21 Yapex Renovation: Restoration, Preservation and Renovation Fair October 18-21 Ceramic, Kitchen and Bathroom Fair: Ceramic products and bathroom fixtures and accessories fair November 1-3 Anfaş HETEX 2012: 44th Health, SPA, Wellness and Thalassic Thermal and Medical Tourism Fair November 1-3 ANFAŞ Spor Turkey 2012: Sports tourism fair November 15-17 ANFAŞ Fresh Antalya 2012: The 6th International Fruit, Vegetable Logistics and Technologies Fair 6. December 5-8 Growtech Eurasia 2012: 12th International Agriculture Fair January 23-26 ANFAŞ Hotel Equipment: 24th International Accommodation and Service Sector Equipments Specialty Fair February 20-23 ANFAŞ BEVEX: 2nd Specialty Beverage Fair February 20-23 ANFAŞ FOODPRODUCT: 20th International Food Specialty Fair April 17-19 ANFAŞ CITY EXPO: 4th Urban Technologies Fair October 3-5 MEX 2013: International Mediterranean Entertainment Products Service Equipments Fair
8
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
ANTALYA
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
9
Vali Dr. Altıparmak
taş evleri gezdi Vali Dr. Altıparmak, yayla cenneti Korkuteli’yi ziyaret etti. Burada restore edilerek alternatif turizme kazandırılan taş evleri gezen ve yöre halkıyla sohbet eden Vali Altıparmak, tarihi medresenin etnografya müzesine dönüştürüleceğini açıkladı.
10
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
Governor Dr. Altıparmak visited the stone houses Governor Dr. Altıparmak visited Korkuteli, a plateau paradise. The governor, who toured the stone houses that were renovated for alternative tourism and spoke to the locals, said that the historical madrasah would be turned into an ethnography museum.
A
ntalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, serin ve tertemiz havasıyla Antalyalının sıcak yaz günlerinde rahat bir nefes aldığı yayla cenneti Korkuteli’yi ziyaret etti. Vali Dr. Altıparmak’a Korkuteli’de gerçekleştirdiği incelemeler sırasında Vali Yardımcısı Recep Yüksel, Korkuteli Kaymakam Vekili ve Elmalı Kaymakamı Mehmet Murat Çekmen, Antalya Rehberler Odası Başkanı Hasan Uysal, TÜROFED Başkanı Osman Ayık, INTOURİST Türkiye Koordinatörü Şehmus Yüksekses, İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Aykut Tanrıverdi, Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Yaşar Güvenç, İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Acar, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Faruk Karaçay ve Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı Antalya Koordinatörü Alaattin Özyürek ile turizmciler eşlik etti.
Korkuteli’nin Beyiş Susuzu Köyü’nde alternatif turizm amaçlı restore edilen evleri gezen Vali Dr. Altıparmak, yetkililerden taş yapılarla ilgili bilgi aldı. Turizmciler tarafından restore edilerek alternatif turizme açılan evleri beğenen Vali Dr. Altıparmak, köylülerle sohbet de etti. Taş evlerin yanı sıra Hamitoğulları Beyliği döneminde 14. yüzyılda yaptırılan ve restore edilen Sinaneddin Medresesi’ni de gezen Vali Dr. Altıparmak, yapının etnografya müzesi olarak düzenleneceğini açıkladı. Vali Dr. Altıparmak ayrıca ilçe merkezinde bulunan 18. yüzyıldan kalma Osmanlı hamamının restore edilerek ilçeye kazandırılmasını istedi. Vali Dr. Altıparmak, Türkiye’nin kültür mantarı üretiminin yarısının gerçekleştiren tesislerde de incelemelerde bulundu.
T
h e governor of Dr. Ahmet Altıparmak visited Korkuteli, a cool haven to escape to during the hot days of Antalya. The governor was accompanied by his aide Recep Yüksel, the proxy to the kaimakam of Korkuteli and the kaimakam of Elmalı Mehmet Murat Çekmen, The President of the Antalya Chamber of Tour Guides Hasan Uysal, President of TÜROFED Osman Ayık, Turkish Coordinator of INTOURİST Şehmus Yüksekses, Lieutenant Aykut Tanrıverdi, The city director of environment and urban works Yaşar Güvenç, city culture and tourism director İbrahim Acar, city special directorate general secretary Faruk Karaçay, Antalya coordinator of the Western Mediterranean Development Agency Alaattin Özyürek and tourism professionals.
The governor, who toured the stone houses that were opened to alternative tourism in the village of Beyiş Susuzu in Korkuteli, received information about these historically important houses. The governor, who said he liked the houses, also spoke to the villagers. The governor, who also visited the newly renovated Sinaneddin Madrasah that was built in the 14th century, said that the structure would be reorganized as an ethnography museum. The governor also wanted the Ottoman bath in the center of the borough to be restored. Governor Dr. Altıparmak also toured cultivated mushroom factories which produce half of Turkey’s entire cultivated mushroom production. ANTALYA 11
Eylül / Ekim - September / October 2012
Konsolos Köller
Vali Dr. Altıparmak’ı ziyaret etti Consul Köller visited Governor Dr. Altıparmak
A
lmanya’nın Antalya Konsolosu Frank Urbschat’in görev süresinin sona ermesinin ardından yerine Karin Köller atandı. Konsolos Karin Köller, göreve atanmasının ardından Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak’ı makamında ziyaret etti. Konsolos Köller’e görevinde başarı dileyen Vali Dr. Altıparmak, oluşabilecek sorunların çözüm noktasında işbirliğine en üst seviyede devam edeceklerini bildirdi. Antalya’nın Konsolos Köller için en rahat çalışacağı görev yeri olacağını kaydeden Vali Dr. Altıparmak, ALO 179 Turizm Hattı ve 112 Acil 12
ANTALYA
Çağrı Merkezi’nin başka dillerin yanında Almanca da hizmet verdiğini belirtti. Vali Dr. Altıparmak, Konsolos Köller’e emniyet, jandarma ve sağlık gibi kurumlarla da sıcak temas içinde bulunmasını önerdi. Yoğun programı arasında kendisini kabul ettiği için Vali Dr. Altıparmak’a teşekkür eden Konsolos Köller, Vali Altıparmak’tan Antalya’daki tüm birimlerin işbirliğine hazır olduğu bilgisini duymaktan mutlu olduğunu ve kentte büyük bir keyifle çalışacağını hissettiğini belirtti. Konsolos Köller, Vali Dr. Altıparmak’ı 4 Ekimde gerçekleştirilecek Almanya’nın birleşmesini kutlama törenine davet etti.
Eylül / Ekim - September / October 2012
K
arin Köller was appointed consul after Frank Urbschat ended his post in Antalya. Consul Karin Köller visited Governor Dr. Altıparmak at his office after starting her new assignment. Governor Dr. Altıparmak, who wished consul Köller the best of luck, said that they would continue cooperating with the consul’s office to find solution to problems that might arise. The governor, who pointed out that Antalya would be the easiest place to work for Consul Köller, said that emergency numbers such as ALO 179 Tourism Line and 112 Emer-
gency services were providing services in a number of languages including German. The governor advised Köller to be in close contact with the police department, gendarmerie and health facilities. Consul Köller, who thanked the governor for seeing her despite his busy schedule, said that she was happy to hear that all the units in Antalya were ready to cooperate and added that she felt that she would be happy working in Antalya. Consul Köller invited the governor to attend the ceremony on October 4 to celebrate the uniting of Germany.
ANTALYA 13
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Altınbeşik Mağarası güneş enerjisiyle aydınlanacak Altınbeşik Cave will be illuminated with solar power
A
ntalya’nın İbradı İlçesi’ne bağlı Ürünlü Köyü’nde bulunan doğa harikası Altınbeşik Mağarası’nın turizm potansiyelinin artırılması için proje hazırlandı. Antalya İl Özel İdaresi tarafından hazırlanan veBatı Akdeniz Kalkınma Ajansınınmaddi destek sağladığı proje çerçevesinde Altınbeşik Mağarası, güneş enerjisi kullanılarak aydınlatılacak. Ayrıca kurulacak ahşap stantlar ile yöresel ürünlerin satıldığı birde alan oluşturulacak. Burada doğadan toplanan organik bitki çayları ve organik reçel, pekmez, salça, erişte gibi gıda ürün14
ANTALYA
leri misafirlerin beğenisine sunulacak.
Klasik müzik eşliğinde mağara turu
Altınbeşik Mağarası’nın turizm potansiyelinin artırılması için çalışmalar sürerken yerli ve yabancı misafirlerin bu doğa harikası mağaraya olan ilgisi her geçen gün artıyor. Düzenlenen etkinlikler çerçevesinde sanatçılar mağara girişinde klasik müzik dinletisi sunuyor, hayatlarını birleştirmiş çiftler Altınbeşik Mağarası’na gelerek, mutluluklarını mağara girişinde bot üzerinde gerçekleşen klasik müzik dinletisini dinliyor.
Eylül / Ekim - September / October 2012
A
project has been prepared to increase the touristic potential of Altınbeşik Cave located in the village of Ürünlü in Antalya. Altınbeşik Cave will be illuminated with solar power through a project initiated by the Antalya City Special Directorate and sponsored by the Western Mediterranean Development Agency. In addition, an area where tourists can buy souvenirs and local products will be estab-
lished. Organic teas, jams, tomato paste and noodles will be sold to visitors at this market.
Touring the cave with classical music
As works continue to increase the cave’s touristic potential, the people who visit the cave increases with each passing day. Tourists are greeted with classical music at the entrance of the cave while newlyweds arrive at the cave by boats.
ANTALYA 15
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Lara sahilinde kumdan şaheserler Magnificent artworks of sand at the shores of Lara
B
u yıl altıncısı düzenlenen Uluslararası Antalya Kum Heykel Festivali, Hollywood 2 temasıyla ziyaretçi akınına uğruyor. Toplam 7 bin metrekarelik alanda 10 bin ton kum kullanılarak yapılan heykeller, Hollywood’un unutulmaz filmlerinin kahramanlarından oluşuyor. Yerli ve yabancı misafirlerin yanı sıra Antalyalıların da yoğun ilgi gösterdiği festival, 29 Ekim’de sona eriyor. 12 ülkeden 25 heykeltıraşın yaptığı kum heykellerin arasında Gotfather, Forest Gump, Gladyator, Fifth Element, Apocalypto, Indiana Jones, Predator, Yüzüklerin Efendisi, Wall-e, Mask, Conan, Shrek, Ninja Kaplumbağalar gibi filmlerin kahramanlarının da yer aldığı 100’den fazla eser bulunuyor. Heykellerin yapımına katılan sanatçı sayısı, alan genişliği, kullanılan kum miktarı ile dünyanın en büyük kum heykel festivalleri arasında gösterilen etkinlik, led ışıklarla sağlanan aydınlatma sayesinde gece de ziyaret edilebiliyor. Festivalin sona ermesine sayılı günler kalırken, gelecek yılın temasıyla ilgili çalışmalar da hız kazandı. Lara sahilleri gelecek yıl imparatorlara ev sahipliği yapacak. 2 bin metrekare alanda ise Türk imparatorlukları işlenecek. Tarihe damgasını vurmuş imparatorlar en çarpıcı sahneleri ve kişilikleriyle ele alınacak. 16
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
T
he International Antalya Sand Sculpture Festival, which is being organized for the 6th time this year with the Hollywood 2 theme, is being swarmed by visitors. The sculptures, which are being produced with 10 thousand tons of sand on a 7000 square meter area, depict Hollywood’s most famous action figures and films. The festival, which is visited by both locals and foreign tourists, ends on October 29. 24 artists from 12 different countries made over 100 sculptures that include films like the Godfather, Forrest Gump, Gladiator, The 5th element, Apocalypto,
Indiana Jones, The Predator, The Lord of the Rings, Walle, Mask, Conan, Shrek and the Ninja Turtles. The festival, which is considered one of the biggest sand sculpture festivals in the world with the amount of sand used and the number of participants, can be visited at night thanks to led lighting. As the festival nears the end, works for next year have already begun. The shores of Lara will welcome emperors next year. Turkish empires will be built on a 2000 square meter area. Emperors who have made a mark in history will be sculpted with intricate detail.
ANTALYA 17
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Aspendos’ta
Aspendos closes with Carmina Burana
Carmina Buruna’lı kapanış
A
spendos Antik Tiyatrosu’nun büyüleyici atmosferinde gerçekleşen ve dünyanın önde gelen festivalleri arasında yer alan 19. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali’nin ikinci yarısı 3 Eylül’de başladı. Bu yıl bir ilke imza atılarak Antalya’ya tatile gelen yerli ve yabancı misafirlerin en az bir temsili izleyebilmesi için geniş bir takvime yayılan festivalin ikinci yarısında sahneye ilk olarak Çin Pekin Operası çıktı. 2012 yılının Türkiye’de Çin Kültür Yılı ilan edilmesi nedeniyle Türkiye’ye davet edilen Çin Pekin Operası, Samsun Devlet Opera ve Balesi Orkestra Korosu ile birlikte Madam Butterfly’ı sahneledi. Antalyalı sanatseverlerin yanı sıra yerli ve yabancı misafirlerin de büyük ilgi gösterdiği festival çerçevesinde Çin 18
ANTALYA
Pekin Operası’ndan sonra 6 Eylül’de Antalya Devlet Opera ve Balesi sahne aldı. Topluluk Lucia Di Lammermoor operasını sahneledi. Ardından 10 Eylül tarihinde Türk Devlet Opera ve Bale Toplulukları, Kuğu Gölü balesi ile sanatseverlerin karşısına çıktı. Ankara Devlet Opera ve Balesi, 15 Eylül tarihinde Tannhauser operasını sahneledi. Festivalin bu temsil ile kapanması planlanırken sürpriz bir değişiklik yapıldı ve 19. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali’nin, 17 Eylül tarihinde ev sahibi Antalya Devlet Opera ve Balesi’nin temsili ile sona ermesi kararlaştırıldı. Bu çerçevede Antalya Devlet Opera ve Balesi’nin sanatçıları dev kadro ile Carl Orff’un Carmina Buruna adlı eserini sahneleyerek, festivalin kapanışını yaptı.
Eylül / Ekim - September / October 2012
T
he second part of the 19th Aspendos International Opera and Ballet Festival, organized at the amazing atmosphere of the Aspendos antique theatre, began on September 3. The second part of the festival, which took place at another date for foreign tourists that come to the city to be able to watch the festival, began with a performance by the Beijing Opera. The Beijing Opera, which was invited to Turkey because 2012 was named The Chinese Cultural Year in Turkey, performed Madame Butterfly with the Samsun State Opera and Ballet. On September 6, the Antalya
State Opera and Ballet took to the stage during the festival which was attended by locals and tourists. The group performed the Lucia Di Lammermoor opera. On September 10, the Turkish State Opera and Ballet Ensemble performed Swan Lake. The Ankara State Opera and Ballet took the stage on September 15 to perform the Tannhauser opera. It was originally planned that the festival would end with this performance but on September 17, the Antalya State Opera and Ballet took to the stage and performed Carl Orff’s Carmina Burana with a giant cast and ended the festival.
ANTALYA 19
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Akseki’de 11 yeni mağara keşfedildi 11 new caves found in Akseki
G
ölleri, yaylaları, düğmeli evleri, tarihi ticaret yolu, zengin kültürü ve mağaralarıyla ekolojik turizmin en doğru adresidir Akseki. Torosların karlı zirvesinin hemen altında, tertemiz havasıyla sakinlerine ve misafirlerine huzur verir. Engin dağların içerisinde bin bir güzelliği saklar. Sanki kendisinden başka kimsenin görmesini istemez onları. İşte bu güzellikleri gün yüzüne çıkarmak ve Akseki’nin doğa turizmde daha büyük bir potansiyele sahip olabilmesi için aylardır hummalı bir çalışma yürütülüyor. Mağaracılar, eşsiz güzelliklere sahip Akseki dağlarını karış karış gezerek, yeni 20
ANTALYA
mağaralar keşfediyorlar. Çalışmalar mağara turizmine büyük önem veren Antalya Valiliği’nin desteği ve Akseki Kaymakamlığı, Anadolu Speleoji Grubu Derneği (ASPEG), Akseki Eğitim Hayratı Derneği işbirliği ile yürütülüyor. İstanbul, Antalya ve Konya’dan ASPEG üyesi profesyonel mağaracılarınGeyran Yaylası, Aşağı Alan, Yukarı Alan, Isırganlı, Orta Yolak ve İrmasan mevkiilerinde yaptığı araştırmalar sonucunda 11 yeni mağara keşfedildi. 2014 yılına kadar devam edecek keşif çalışmaları tamamlandığında mağara envanterinin hazırlanması ve belgeselinin çekilmesi planlanıyor.
Eylül / Ekim - September / October 2012
Yazı/Article: Özgür Ön
A
kseki is the right address for ecotourism with its lakes, plateaus, buttoned houses, historical trade route, rich culture and caves. It gives its visitors and locals serenity with its clean air. It harbors thousands of beauties within its grand mountains. It is as if it wants to hide its beauties from other people. A relentless effort has been going on for months to unearth these beauties and increase Akeseki’s tourism potential. Speleologists are roaming through the mountains of Akseki, looking for new
der
caves. Works are being conducted jointly with the governorship of Antalya, the kaimakam of Akseki, the Anatolian Speleologist Group and Akseki Educational Foundation. Eleven new caves were discovered at Geyran Plateau, Aşağı Alan, Yukarı Alan, Isırganlı, Orta Yolak and İrmasan by speleologists from İstanbul, Antalya and Konya. Works will continue until 2014 and an inventory of the caves will be established and documentaries will be shot to advertise the caves.
ANTALYA 21
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Yazı / Article: Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu
22
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
Beydağlarının arasında gizlenen kent:
Arykanda Ünlü gezgin Charles Fellows tarafından keşfedilen Arkykanda, Likya’nın en ilgi çekici yamaç kentlerinden biridir. Sırtının Beydağları’nın sarp kayalıklarına dayayan bu gizemli antik kent ismini de konumundan almıştır.
The secret city behind Beydağları: Arykanda Arykanda, which was discovered by famous traveler Charles Fellows, is one of the most interesting Lycian hilltop cities. This mysterious antique city, which rests its back to the steep cliffs of Beydağları, has taken its name from its location.
A
rykanda, Elmalı-Finike karayolunun tam ortasında, Arif köyünün Aykırıçay veya Aykırtça olarak anılan mahallesi yakınında bir ören yeridir. Bey Dağları’nın güney tarafında, kenti bir duvar gibi kuzeyden sınırlayan Şahinkaya isimli sarp kayalığın eteğinde yer alır. İsmi de konumundan kaynaklanır. Öyle ki Luwice’de “Arykawanda” “Yüksek Kayalığın Yanındaki Yer” anlamına gelir. Bu isim zamanla Arykanda’ya dönüşmüştür. İngiliz araştırmacı-gezgin Charles Fellows, mezar yazıtlarına ve yüzeyde bulduğu sikkelere dayanarak 1838 yılında Arykanda’yı keşfetmiştir. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında birçok gezgin tarafından görülmüş olmasına rağmen Arykanda, ulaşım güçlüğü nedeniyle uzun
süre unutulmuştur. 1971’den itibaren kazı çalışmalarının sürdürüldüğü kentte, bu 42 yılın sonunda hemen hemen hepsi uzman olmayan kişilerce de rahatlıkla anlaşılabilir durumda ve ufak restorasyon ve konservasyon çalışmaları ile sağlama yakın boyutta korunmuş yapılar ortaya çıkarılmıştır.
Klasik kentlerdeki tüm yapılara sahip
M.Ö. 2. bine tarihlenebilecek buluntu vermesine karşın, Arykanda’nın erken tarihiyle ilgili bilgiler sınırlıdır. Kent özellikle Hellenistik ve Roma döneminde yoğun bir şekilde iskân edilmiştir. Lykia tarihinde, siyasi olaylarda etkin bir rol oynamamış olmasına ve bazı antik yazarlarca ahalisinin tembellik ve safahata düşkülükleriyle
A
rykanda is an antique city located in the middle of the Elmalı-Finike highway in the village of Arif. It is located on the slope of a steep cliff called Bey Şahinkaya and takes its name from its location. “Arykawanda” means “the place next to the high cliff’ in the Luwian language. This name has been transformed into Arykanda in time. British traveler Charles Fellows discovered Arykanda in 1838 based on the tomb stones and coins he found on the surface. Although Arykanda was spotted by many other travelers at the end of the 19th century and the beginning of the 20th century, it was quickly forgotten because of difficult access. In the city where excavations began in 1971, many partially preserved structures were unearthed.
Has all the classic structures of a city
There is little information about the early history of Arykanda. The city was densely inhabited during the Hellenistic and Roman eras. Although it didn’t have any importance in the political history of Lycia and its locals were portrayed as lazy by historians, Arykanda had all the classic structures that could be found in a full blown city. The city, which was located on the most important main road in Eastern Lycia, grew richer thanks to cedar wood trade. During the Roman era, the city became a safe haven and an important rest stop with its rich water resources.
Its most glorious period: 2nd and 3rd century A.D. 2nd and 3rd century A.D.
ANTALYA 23
Eylül / Ekim - September / October 2012
were the most glorious periods for Arykanda. Such so that the devastation of the earthquake in 141 was short lived thanks to financial support from a rich businessman called Opramoas and the earthquake in 240 A.D. was quickly recovered from after Emperor Gordianus III granted the city permission to mint coins. The turmoil within the Roman Empire had spread to the states and locals who feared for their safety began to immigrate to other places. In addition to all these negative events and the addition of fires and bad management that could be seen in all Lycian cities, recession began in Arykanda after the 3rd century. During the spreading of Christianity, another devastating earthquake hit the city and the city had to be moved to its current location near Çatallar neighborhood.
An antique city within the forest
tanındığı bildirilmesine karşın Arykanda klasik bir kentte bulunması gereken her tür yapıya sahiptir. Doğu Lykia’nın ana yollarından en önemlisi üzerinde yer alan kent, sedir kerestesi ticareti ile zenginleşmeye başlar. Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyetiyle birlikte Arykanda da ana yol üzerinde gerek kıyıdan içeriye, gerekse iç kesimdeki yerleşimden 24
ANTALYA
kıyıya giden bir günlük yol mesafesinde olduğu için, su zenginliğinin de etkisiyle güvenli bir konaklama, dinlenme yeri olma özelliği kazanmıştır.
En parlak dönemi M.S. 2. ve 3.yüzyıl
M.S. 2. ve 3. yüzyıllar Arykanda’nın en parlak dönemidir. Öyle ki 141 yılındaki büyük depremin
Eylül / Ekim - September / October 2012
yaraları Rhodiapolisli zengin Opramoas’ın maddi desteği ile kısa sürede sarılmış; 240’daki yine tüm bölgeyi yerle bir eden deprem, İmparator III. Gordianus’un Arykanda’ya sikke basma yetkisini vermesiyle atlatılabilmiştir. Roma İmparatorluğu’nun idari yönden zaafa uğraması yankılarını eyaletlerde de göstermiş, can ve mal em-
The east and west of the typical hilltop city is surrounded by cliffs and its north is bordered by Şahinkaya. The southern part, which looked vulnerable, was surrounded by terrace walls. The city, which is already difficult to spot because it is located inside a forest, had a watch tower on the southwestern slope of Şahinkaya and it could detect danger from far away.
Exemplary city planning
The city’s acropolis is located on the northwestern corner of the settlement area. The acropolis was bordered by cliffs and terrace walls. The trade agora within the acropolis was made from carved rocks and had rows of shops. These shops, a stoa carried on wooden
niyetinin ortadan kalkması halkı daha güvenli yerlere göçe zorlamıştır. Tüm bu olumsuzluklara yangın gibi felaketlerin de eklenmesi ve M.S. 3. yüzyıldan sonra pek çok Lykia kentinde karşılaşıldığı gibi, yönetimde gevşeme ve bunu izleyen eşkıya yağmaları sonucu Arykanda da gerilemeye başlamıştır. Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı dönemde Arykanda bir kez daha şiddetli bir depremle yıkılmış ve kent bugünkü Çatallar Mahallesi yakınındaki geç dönem yerleşim yerine taşınmak zorunda kalmıştır.
Orman içinde bir antik kent
Tipik bir yamaç yerleşimi olan kentin doğusu ve batısı sarp falezlerle; kuzeyi ise Şahinkaya ile sınırlanmaktadır. Savunma yönünden zayıf görünen güney yönünde de arazi kot farklarından da yararlanılarak, yapıların teras duvarları ile sur yapımına gerek duyulmayacak
tarzda savunması sağlanmıştır. Zaten orman içinde olduğu için algılanması zor olan kent; Şahinkaya’nın güneybatı eteğindeki gözetleme kulesiyle tehlikeyi çok uzaklardan izleme olanağına sahip olduğu için sur inşa etme gereğini duymamıştır.
Şehir plancılığına örnek
Yapıların dağılımı ve tertiplenişi ile inanılmayacak kadar başarılı bir şehir plancılığı örneği sunan kentin akropolü yerleşim alanının kuzeybatı köşesinde bulunmaktadır. İki yandan falez, güneyden ise hem falez hem de çok kaliteli işçilikli bosajlı rektagonal teras duvarı ile sınırlanan Akropolde en geniş alanı kaplayan Ticaret Agorası yer yer doğal kayanın tıraşlanmasıyla yapılmış ve yan yana sıralanmış dükkânları; bunların önünde ahşap dikmelerle taşınan bir stoa ve buradan iki basamakla inilen tabanı rektagonal plaka taşlarla
columns and a ground made from plaque stones made up the agora square. The Bouleuterion made from carved rocks is located to the northwest of the agora and is only partially intact. The plan of the structure and the remains of terracotta ballots prove that the structure was a Bouleuterion.
A temple bathed in sunlight
You can reach the Temple of Helios via a stairway that climbs towards the north from the east of the Bouleuterion. The temple is accessed via specially constructed doors in the east and west of the temple. We don’t have sufficient information about the upper level of the temple because of lack of evidence. We know that the temple was dedicated to Helios from an epigraph that reads and two paintings that depict Helios with his healing crown. Its façade overlooks south as opposed
to the east in other temples. Because of its height, it is the first place that sees the sunset and sunrise.
Has a theatre and a stadium
The Temple of Helios and the north and eastern part of the Bouleuterion were heavily populated areas. A road with a stairs that starts at the west of the trade agora provided access to both the temple and the houses. The Sebasteion which was built on the western corner of the temple’s terrace was turned into a villa with an atrium after 4th century A.D. Its square planned floor in the west, the holy room that includes an altar decorated with a Medusa head mosaic and the front hall in the east is preserved up to the arch level. There is a well insulated cistern carved into the main rock to the south of the Bouleuterion at the western corner of the terrace. There is also a structure called the
ANTALYA 25
Eylül / Ekim - September / October 2012
cliff bath to the southeast of the acropolis. The structure is a typical Lycian structure built in the middle of 3rd century A.D. The stadium and theatre which were built during the late Hellenistic and early Roman periods were probably constructed by the same architect and crew.
The stadium was built in the 1st century
kaplı bir agora meydanından oluşmaktadır. Agoranın kuzeybatısında yerli kayanın yontulmasıyla elde edilmiş ancak ön kısmı göçük veya başka nedenlerle tıraşlanarak ortadan kaldırılmış Bouleuterion yer alır. Yapının planı ve şekli kadar kazısı 26
ANTALYA
sırasında pişmiş topraktan oy pusulaları bulunması da bir Bouleuterion olarak tanımlanabilmesinde etken olmuştur.
Güneşin üzerinden eksik olmadığı tapınak
Bouleuterion’un doğusun-
Eylül / Ekim - September / October 2012
dan kuzeye doğru tırmanan merdiven şeklindeki bir yol aracılığıyla Helios Tapınağı’na ulaşılmaktadır. Tapınak alanına doğu ve batısında yine özel olarak inşa edilmiş kapılardan girilmektedir. Antik yazarların gemi şeklinde bir kaya
The stadium is half the length of usually period structures; it has a single entrance and stands that are formed with three stairs. Taking into account the structure of the running course, it is comprised of two trapeze formed areas. What makes the stadium unique is its northwestern wall that gives the structure a Dorian temple that includes eight niches. After excavations, it was concluded that this structure was built before the stadium. The stadium, which was built in 1st century A.D., was renovated after the earthquakes in 141 and 240. Its Hellenistic period wall is partially preserved at the western end. The wall that connects to the theatre with a stairway must have been built after the earthquake in 240. The theatre, which was built at a lower terrace, must have been planned and constructed at the same time with the stadium. The profile harmonization at the stands and measurements verify this theory. The theatre, which is a typical Greek style structure, was built in the beginning of the 1st century and was renovated after earthquakes which we can verify by looking at the different era decorations. There are remains of a temple on the main terrace between
üzerinde olduğunu doğrulukla tarif ettikleri tapınağın krepidomasının üç basamağı, batıda tam, doğuda bir sıra eksik olarak ele geçmiştir. Ele geçen az sayıda buluntu nedeniyle yapının üst yapısı hakkında bir fikir sahibi olmak henüz oldukça güçtür. Tapınağın Helios’a atfedilmiş olduğu cellasında ele geçen biri yazıtlı; diğeri ise Helios’u şua’lı tacıyla tasvir eden iki bomos ile tespit edilmiştir. Cephesi antik tapınakların doğuya bakma kuralının tersine güney yönüne dönüktür. Böylece etraftaki büyük yükseltilere rağmen güneşi ilk gören ve son batıran yer olmasıyla da tapınak Helios ‘a aittir.
Tiyatrosu ve stadı var
Helios Tapınağı ve Bouleuterion’un kuzey ve doğu kesimi ağırlıklı olarak özel konutların bulunduğu bir alandır. Ticaret Agorasının batısından başlayan merdivenli bir yol hem Helios Tapınağına, hem de konutlara ulaşımı sağlamaktadır. Tapınağın terasının batı ucunda inşa edilmiş olan Sebasteion da M.S. 4. yüzyıldan sonra eklentilerle atriumlu bir villa haline dönüştürülmüştür. Batıdaki kare planlı tabanı ortasında Medusa başı tasvir edilen mozaik döşeli sunaklı kutsal odası ve doğusunda öndeki salon, tonoz seviyesine kadar korunmuştur. Ticaret Agorasının yer aldığı terasın batı ucunda ve Bouleuterionun güneyinde ana kayaya oyulmuş, basık tonoz örtülü ve tabanı tuğla plakalarla çok iyi yalıtılmış bir Sarnıç yer almaktadır. Akropolün güneydoğusunda yine Lykia tipi plana sahip; M.S. 3. yüzyıl ortalarına doğru inşa edilen ve kısa süre sonra onarılarak kulla-
nılan “Yamaç Hamamı” diye isimlendirilen yapı bulunmaktadır. Arykanda’da Geç Hellenistik ve Erken Roma Dönemi’nde Şahinkaya’nın eteğinde, kentin zenginleşmesiyle de bağlantılı olarak iki önemli yapı, yani Stadion ve Tiyatro’nun inşası belki de aynı mimar ve ustalarca yapılmıştır.
Stadion 1. yüzyılda inşa edildi
Stadion, normal stadion ölçülerine göre yarı uzunlukta; tek yönlü, üç basamaktan oluşan tribunalisi bulunan ve koşu pisti arazinin yapısı dikkate alınarak birbirine dar kısımlarından birleştirilmiş iki trapez formlu alandan oluşmaktadır. Stadionu ünik bir yapı haline getiren yarı uzunlukta olması değil batı ucunda tribunalisin gerisinde sekiz nişten oluşan ve Dor fasatlı bir tapınak görüntüsü veren kuzeybatı duvarıdır. Burada yapılan kazılar sonucu oturma sıralarını oluşturan alt yapının
Arykanda, yapıların dağılımı ve tertiplenişi ile inanılmayacak kadar başarılı bir şehir plancılığı örneği sunar. Arykanda, with the placement of the structures, displays an amazingly successful city planning.
these two structures. This area has been added to the courtyard of a house in 5th century A.D.
U planned theatre
On the terrace below the theatre is the state agora that has an upside down U shape and has a portico that was decorated with mosaics and the odeon on the northwestern corner of the portico. Architectural pieces and statues found in this area suggest that the structure was built at the end of the first quarter of 2nd century A.D. Remains of the Tykhe Temple were found in the middle of the state agora. The Prytaneion is located to the west of the agora near a street with a staircase and the Nymphaeum, built in 2nd century A.D. is located to the southwest. There are private residences in the west of the city. The western tip is bordered with a villa with a mosaic floor that belonged to a wealthy ANTALYA 27
Eylül / Ekim - September / October 2012
bu duvara dayanmasıyla nişli yapının Stadion’dan daha eski olduğu anlaşılmaktadır. M.Ö. 1. yüzyılda inşa edilmiş Stadion 141 ve 240 yılındaki depremlerden sonra özellikle güney duvarı yönünde büyük onarım görmüştür. Hellenistik Dönem duvarı batı uçta kısmen korunmuştur. Payeli ve merdivenle tiyatroya bağlantılı duvar ise M.Ö. 240 depremi sonrası olmalıdır. Stadion’a göre bir alt terasta caveası yerli kayaya oyulmuş Tiyatro, Stadion ile aynı zamanda planlanmış ve yapılmış olmalıdır. Oturma sıralarındaki profil uyumu ve ölçüler bu kanıyı büyük ölçüde doğrulamaktadır. Tipik Grek planlı olan Tiyatro da Stadion gibi M.Ö. 1.- M.S. 1. yüzyıl başlarında inşa edilmiş olup; zarar gördüğü depremler son28
ANTALYA
Luwice’de “Arykawanda”, “Yüksek Kayalığın Yanındaki Yer” anlamına gelir. “Arykawanda” means “the place next to the high cliff’ in the Luwian language.
rasında onarım geçirdiği, özellikle Skene Binası’ndaki farklı dönemlere ait mimari süslemelerden anlaşılmaktadır. Her iki yapı arasındaki ara teras denilebilecek yerde, kuzeydoğuda tiyatronun en üst oturma sırası seviyesinde, kime ait olduğu anlaşılamayan bir tapınak kalıntısı mevcuttur. Bu alan M.S. 5. yüzyılda büyük bir konutun avlusu içerisinde kalmıştır.
U planlı tiyatro
Tiyatronun bir alt terasında köşeli ters “U” planlı, tabanı geç devirlerde mozaik döşeli
Eylül / Ekim - September / October 2012
portikoya sahip Devlet Agorası ve portikonun kuzeybatı ucunda da Odeon bulunmaktadır. Ele geçen mimari parçalar ve heykeltıraşlık eserleri yapının M.S. 2. yüzyılın ilk çeyreği sonunda inşa edildiğini göstermektedir. Devlet Agorası’nın ortasında temel kalıntıları görülebilen, altarı hala yerinde duran Tykhe Tapınağı kalıntısı mevcuttur. Agoranın batısındaki kuzeygüney doğrultusunda merdivenli bir sokağın yanında Prytaneion ve güneybatısında M.S. 2. yüzyılda inşa edilmiş tonoz başına kadar korunmuş
businessman. To the east of this villa, there are houses of poor or middle class people which the ground floors were used as warehouses. In the east, there is another villa that was used for a long time. Some of the rooms of the villa were carved from the main rock and the additional rooms had mosaic floors. This villa was used by a nomad family in the 19th century but was abandoned again after a fire.
Destroyed by earthquakes
In the south, on a flat surface, there is an early Byzantine basilica that was built in the late 5th century or early 6th century and it is the biggest religious structure in Arykanda. Its south and north naves are
Nymphaion yer almaktadır. Kentin batı kesiminde özel konutlar bulunmaktadır. Batı uç zengin bir Arykandalıya ait mozaik tabanlı mekânları olan bir villa (Batı Villası) ile sınırlanmaktadır. Bu villanın doğusunda, Bouleuterion’a ulaşan merdivenli yolun kenarında orta halli veya fakir denilebilecek Arykandalıların alt katları depo şeklinde değerlendirilen evleri yer alır. Doğuya doğru yine uzun süre kullanım görmüş bir başka villa (Doğu Villası) bulunmaktadır. Villanın bazı odaları yerli kaya üzerine yontularak yapılmış; eklenti odalarının bir kısmı da yapım zamanlarındaki farklılıklardan kaynaklanan farklı tür mozaik tabanlara sahip kılınmıştır. Bu konut 19. yüzyılda bir Yörük ailesi tarafından yeniden kullanılmış ve bir yangın sonucunda tekrar terk edilmiştir.
Depremler yok etti
Güneyde eğimin neredeyse kalmadığı düzlükte, Arykanda’da bulunan en büyük dini yapıyı oluşturan geç 5. yüzyıl ya da 6. yüzyıl başlarında inşa edilmiş üç nefli bir Erken Bizans Bazilikası bulunmaktadır. Güney ve kuzey neflerinde iyi korunmuş geometrik süslemeli mozaik tabana sahiptir. Bu bazilika olasılıkla 560 depremi esnasında büyük ölçüde tahrip olmuş ve orta nefin içerisine ufak bir şapel inşa edilmiştir. Bazilikada İmparator Traian için inşa edilen ve Hadrian zamanında yapımı tamamlanan tapınağın birçok mimarı parçası devşirme malzeme olarak kullanılmıştır. Bazilikanın batısındaki alanda ise yazıtlardan ve antik kaynaklardan bilinen İmparator Traian’a adanmış Traianeum
well protected and have mosaic floors decorated with geometric shapes. This basilica was probably heavily damaged during the earthquake in 560 and a small chapel was built inside the middle nave. Many architectural elements that were used in the construction of a temple dedicated to Emperor Traian were taken out and used in the construction of the basilica. The Traianeum, an area dedicated to Emperor Traian, is located in the west of the basilica. What is unique about this area that has a temple with a podium in the middle is that it resembles the Traian formation in Rome with its latrine at a lower terrace. There are the remains of another temple with a podium on
the north of the basilica. The iron ring that was used to tie sacrificial animals in front of the eastern exterior is still intact.
The Big Bath complex is well preserved
The Big Bath- Gymnasium complex located at nearly the same level as the basilica is quite well preserved. With its 75 x 25 meter measurements and 7 meter walls, it is one of the most glorious structures in Arykanda. The structure was originally planned as a bath but was probably turned into a bath-gymnasium after the earthquake in 141. The structure, which is a typical Lycian style bath with its half circle window in the ANTALYA 29
Eylül / Ekim - September / October 2012
yer almaktadır. Ortasında podiumlu bir tapınağı bulunan kutsal alan tapınağının farklı yönü, bir alt terastaki Latrinası ile Roma’daki Traian forumunu andırmaktadır. Traianeum ile aynı terasta doğusunda ve Bazilika’nın kuzeyinde ise yalnızca krepidoması korunmuş Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait podyumlu bir başka tapınak kalıntısı daha mevcuttur. Tapınağın doğu cephesi önündeki atlarının hemen yanında kurban hayvanının bağlandığı demir halka da korunmuştur.
caldarium, was renovated after the earthquake in 240 A.D.
Still rich despite earthquakes
Below the terrace of the big basilica, there are private residences and workshops with mosaic decorated floors and remains of three different baths. The bathgymnasium complex which was operational until the 7th century was not used after this period and services were carried out at three smaller baths. The multi storey houses and workshops show us that the city was still rich and thriving despite the earthquake in 240 A.D. The north of the stone decorated street on the east-west axis of this area was probably the workshop of a family that produced glass.
Büyük Hamam Kompleksi iyi korunmuş durumda
Bazilika ile yaklaşık olarak aynı kotta, Arykanda kentini kuzeyden güneye doğru bölen sel yatağının doğusunda, günümüze kadar oldukça iyi koruna gelmiş “Büyük Hamam-Gymnasion Kompleksi” bulunmaktadır. 75 x 25 metre boyutları ve tabandan tonoz başlangıcına kadar yani yaklaşık 7 metre yükseklikteki duvarları ile Arykanda’nın en görkemli yapılarından biridir. Yapı önce hamam olarak planlanmış, daha sonra olasılıkla 141 depreminin ardından ise bir HamamGymnasion şekline dönüştürülmüştür. Caldariumundaki yarım daire penceresi ile tipik bir Lykia türü hamam örneği sergileyen Arykanda’nın bu en büyük yapısı, M.S. 240’da yine deprem sonrası onarım görmüştür.
Refah seviyesini deprem bile azaltamadı
Büyük Bazilika’nın bir alt terasında büyük bir kısmının tabanı mozaikli olan özel konutlar ve işliklerle, farklı boyutlarda üç ayrı hamamın kalıntıları yer alır. VI. yüzyıla değin onarılarak hizmet vermiş Büyük HamamGymnasion, bu tarihten sonra 30
ANTALYA
Has water channels that will make modern cities envious
kentteki gerileme ile kullanım dışı kalmış, aynı işlevi bir tanesi devşirme olarak çok sayıda yazıtlı blok kullanıldığından dolayı “Yazıtlı Ev” olarak adlandırılan, daha küçük boyutlu olan bu üç hamam üstlenmiştir. Çoğu birkaç katlı konutlar-işlikler ise Arykanda’nın M.S. 2.-3. yüzyıldaki zenginliğini, yine aynı çevre özellikle M.S. 240 depremi sonrasında bile kentin refah seviyesinin yüksekliğini yansıtmaktadır. Bu konut alanında doğu-batı doğrultusundaki taş döşeli sokağın kuzeyi cam üreticisi bir ailenin işliği olmalıdır.
Modern kentleri kıskandıracak su kanallarına sahip Naltepesi olarak adlandırılan ufak tepe, Lykiarkhlık yapan
Eylül / Ekim - September / October 2012
Arykandalı Hermaios’un anıt mezarının bulunduğu yerdir. Büyük olasılıkla M.S. 240 depremi sonrası yıkılınca aynı yerde anıt mezarın blokları kullanılarak doğuya doğru uzatılarak Naltepesi Hamamı, hamamın kuzeyine de “demirci atölyesi” inşa edilmiştir. Kente girişte sağdaki ilk yapı kalıntısı olan “Şaraphane”, içinde zeytin veya üzüm sıkmaya yarayan yerleri ve havuzcukları belirli, pres taşları ev içinde duran “Ezim Evi”ne aittir. Arykanda antik kenti çevresinde pek çok doğal su kaynağı bulunmaktadır. Bunlar kayalara oyulan suyolları ile şehre ulaşmaktadırlar. Kentteki temiz su - kirli su kanallarının düzenlenişi de bugün pek çok modern yerleşimi kıskandıracak kadar titizlikle yapılmıştır.
The small hill called Naltepesi is the place where the monumental tomb of Hermaios of Arykanda is located. Most probably, after the earthquake in 240, the blocks used to build the tomb were taken and used to build the Naltepesi bath and the blacksmith workshop in the north of the bath. The winery, the first architectural remains at the entrance of the city on the right, belongs to the pressing house that includes pressing sites for olives and grapes and pools. There are many natural water sources around Arykanda. These reach the city via water channels that were carved into stones. The arrangement of the clean waterwaste water channels in the city have been built meticulously enough to make a modern city jealous.
Bu yolda
emin adımlarla ...
FASDAT GIDA DAĞITIM SAN.TIC.A.Ş. Emirhan Cad. Atakule No: 145/A Kat: 16 Dikilitaş / Beşiktaş - İstanbul Tel: 0 212 381 49 00 Faks: 0 212 381 49 49 FASDAT SEBZE DOĞRAMA PAKETLEME SAN.TIC.A.Ş. Organize Sanayi Bölgesi 1.Kısım 1.Cadde No: 9 Döşemealtı / Antalya Tel: 0 242 258 03 15 (pbx) Faks: 0 242 258 03 19
www.fasdat.com.tr
ANTALYA 31
Eylül / Ekim - September / October 2012
Gökyüzü bayramı Saklıkent’e kamp kuran gökbilim meraklıları, bu yıl 15.’si düzenlenen TÜBİTAK Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenliği çerçevesinde 2 bin 500 metre yükseklikteki gözlemevinden gezegenleri izledi, renkli etkinlikler şenliği gökyüzü bayramına çevirdi.
32
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
A holiday in the sky Astronomy enthusiasts who camped at Saklıkent watched the planets from the 2500 meter high observatory during the 15th TÜBİTAK National Sky Observation Festival and turned the festival into a holiday in the sky with colorful events.
M
avinin bütün tonlarına sahip Akdeniz’in kıyı ile kucaklaştığı noktanın hemen ardından başlar Bey Dağları. Çam ve sedir ağaçlarıyla kaplı ormanlarıyla, sarp kayalıklarıyla gökyüzüne doğru uzanır gider. Engin dağların zirvelerinden Antalya’nın tüm güzellikleri göz alabildiğince izlenir. 2 bin 500 metre rakımlı Bakırlıtepe’ye gelindiğinde ise Antalya’nın eşsiz coğrafyasının yanı sıra izlenen güzelliklere gizemli gökyüzü de eklenir. Dünya üzerinde gökyüzünü izlemek için sayılı noktalar arasındadır Bakırlıtepe. Bu nedenle Bakırlıtepe’ye kurulan teleskoplar ile yıl boyu gökyüzü izlenir ve gökyüzünün gizemleri çözülmeye çalışılır. TÜBİTAK tarafından uzayın derinliklerinin, gezegenlerin ve gök olaylarının izlendiği Bakırlıtepe, aynı zamanda her yıl ‘Gökyüzü Bayramı’na da ev sahipliği
B
ey Dağları Mountains begin at the back of the spot where the blue of the Mediterranean meets the land. The mountains reach toward the sky with forests filled with pine trees and steep cliffs. You can see all the beauties of Antalya from the summits of these mountains. When you reach Bakırlıtepe, a hill which is 2500 meters above sea level, you can also see the mysterious sky in addition to the unique geography of Antalya. Bakırlıtepe is one of the rare places on earth where you can clearly watch the activity in the sky. That is why the sky is under watch throughout the year with the telescopes set at Bakırlıtepe and the mysteries of the sky try to be solved. Bakırlıtepe is also the venue of the annual Sky Holiday. As it is the custom, astronomy enthusiasts who camped
ANTALYA 33
Eylül / Ekim - September / October 2012
yapar. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenliği çerçevesinde 2 bin rakımlı Saklıkent’e kamp kuran gökbilim meraklıları, 3 gün boyunca gezegenleri gözlemledi, bilimsel deneylere katıldı, renkli aktiviteler gerçekleştirdi.
Şenlik gökbilim meraklılarının akınına uğradı
Türkiye’nin gökbilim kamplarının en eskisi olan 15. TÜBİTAK Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenliği, bu yıl 24-26 Ağustos tarihleri arasında 2 bin metre yükseklikteki Saklıkent’te gerçekleştirildi. Katılımcıların ‘Gökyüzü Bayramı’ olarak nitelendirdiği şenliğe, Antalya Vali Yardımcısı Recep Yüksel günübirlik misafirler ve yöre halkıyla birlikte 34
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
at Saklıkent watched the planets for 3 days during the National Sky Festival and participated in colorful activities.
Swarmed with astronomy enthusiasts
The 15th TÜBİTAK National Sky Observation Festival, the oldest astronomy camp in Turkey, was organized this year on August 2426 at Saklıkent, which is 2000 meters above sea level. Over 750 astronomy enthusiasts attended the festival, which is also known as the Sky Holiday. 137 tents were set up for accommodation while 7 teachers, 10 experts, 11 aides and 12 workshop managers worked to make the festival a memorable event. Stands about astronomy
750’yi aşkın gökbilim meraklısı katıldı. Konaklama alanına 137 çadır kurulurken, çeşitli kurumlardan ve amatör gökbilimcilerden 7 eğitmen, 10 uzman ve 11 uzman yardımcısı ile 12 atölye sorumlusu büyük özveriyle görev yaptı. Şenlik alanına astronomi içerikli stantlar kuruldu, gökevi gösterisi düzenlendi. Çok iyi hava koşullarında gerçekleşen üç günlük şenlik süresince düzenlenen gökbilim konulu resim, maket, model yapımı gibi etkinliklere ve ‘Küçük Prens’ adlı drama oyununa çoğu zaman aileleri ile birlikte katılan çocuk yaştaki katılımcılar hoşça vakit geçirdiler. Atölyeler sırasında teleskop aynası yapımı her zaman olduğu gibi büyük ilgi çekti.
were set up at the festival site. During the event where the sky was clear for the entire 3 days, activities such as painting and building models attracted attention from children and their families. Kids especially liked the telescope lenses building workshop.
They watched the planets
During the festival, the sun spectrum experiment, the observation of sun spots and the traditional water rocket launch were activities that drew the most participants. Children swarmed the workshop called Following a Meteorite. Participants watched the planets and stars through telescopes until the wee hours of the morning. During the ANTALYA 35
Eylül / Ekim - September / October 2012
Gezegenleri izlediler
Şenlikte güneş tayfı (renkleri) deneyi, güneşin ışıkküre tabakasındaki lekelerin gözlemleri ve çizimleri, renkküre tabakasındaki güneş fışkırmalarının gözlemleri ve gelenekselleşen ‘su roketi’ fırlatma deneyleri katılımcılardan büyük ilgi gördü. Bu yıl ilk kez yer verilen ‘Göktaşının izinden’ adlı atölye çalışması çocukların en çok ilgi gösterdiği etkinlik oldu. Şenlik süresince geceleri uzmanlar eşliğinde gökyüzünü tanımaya yönelik çıplak göz ile takımyıldız gözlemleri ve teleskoplarla gerçekleştirilen gözlemler sabahın ilk ışıklarına kadar devam etti. Teleskopla yapılan gözlemlerde Ay, Venüs, Mars, Jüpiter gezegenleri, M31, M33, M110 gökadaları,M2, M3, M4, M5, M12 ve M13 küresel kümeleri, 36
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
M27, M57 gezegenimsi bulutsuları ve M8, M16, M17 ve M20 bulutsuları gözlendi. Bazı amatör gökbilimciler beraberlerinde getirdikleri teleskoplar ve sayısal fotoğraf makineleri ile astrofotoğrafi çalışmaları ve çeşitli gözlemler yaptı.
TUG kapılarını meraklılara açtı
Gözlem şenliğinin ayrılmaz bir parçası olan TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) gezisine de katılımcılar büyük ilgi gösterdi. Bakırlıtepe’de kurulu ve ülkemizin en büyük optik teleskobunu ve astronomi donanımlarını barındıran TUG, kapılarını şenlik çerçevesinde gökbilim meraklılarına açtı. Katılımcılar TUG yerleşkesini ve teleskopları gezerek uzmanlardan bilgi aldılar, merak ettikleri soruların cevaplarını öğrendiler.
Teleskopla yapılan gözlemlerde Ay, Venüs, Mars, Jüpiter gezegenleri incelendi. The telescope observations, participants watched the moon, Venus, Mars, Jupiter.
telescope observations, participants watched the moon, Venus, Mars, Jupiter, the M31, M33, M110 sky islands, M2, M3, M4, M5, M12 and M13 spherical clusters, M27, M57 planet like clouds and the M8, M16, M17 and M20 clouds. Some amateur astronomers brought their own equipment and conducted their own research and took photographs.
TUG opened its doors
Many of the participants also attended the trip to the TÜBİTAK National Observatory (TUG). TUG, located at Bakırlıtepe, which has Turkey’s biggest optical telescope and astronomical equipments, opened its doors to astronomy enthusiasts during the festival. Participants received information about the observatory and telescopes from experts.
ANTALYA 37
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Antalya’ya bir de dağlarından bakın Ömer Faruk Gülşen, derin mavi denizi ve altın kumsallarıyla ünlü Antalya’nın sırtını dayadığı, heybetli Toroslar’da 40 yılı aşkın süredir zirve yapıyor. Gülşen, doğal yaşam açısından oldukça zengin kaynaklara sahip bu dağların, deniz-kum-güneş turizmi ile anılan kent için önemli bir potansiyel taşıdığına dikkat çekiyor.
38
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
Yazı/Article: Özgür Önder
Look at Antalya from its mountains Ömer Faruk Gülşen has been climbing the Taurus Mountains for the past 40 years. Gülşen says that these mountains, which are rich in natural life, have great potential for the city’s tourism.
D
W
Akdeniz’in mavi sularına paralel uzanan dağların güzelliklerini sizler için Türkiye Dağcılık Federasyonu Antalya İl Temsilcisi Ömer Faruk Gülşen’den dinledik. 40 yılı aşkın süredir Antalya dağlarına zirve yapan Ömer Faruk Gülşen, Bey Dağları’nı ve Akdağlar’ı anlattı; profesyonel dağcılara tüyolar verdi, teknik tırmanış bilgisi olmayan doğa tutkunlarına da önerilerde bulundu.
We learned more about the beauties of these mountains from the Antalya City Representative of the Turkish Mountaineering Federation Ömer Faruk Gülşen. Ömer Faruk Gülşen, who has been climbing these mountains for the past 40 years, told us about Bey Dağları and Akdağlar; he gave tips to professional climbers and amateurs.
ünyada bu kadar güzellik bir arada Antalya’dan başka nerede bulunabilir ki? Mavi ile yeşilin buluştuğu kıyılar, kilometrelerce uzanan kumsallar, zengin doğal yaşam alanlarıyla dikkat çeken engin dağlar. O dağlar ki Akdeniz’i selamlarcasına yükselir tüm heybetiyle, tepeleri bulutların arasında gizli.
here can you find so many beauties in the world but in Antalya? Shores where the blue and green meet, kilometer long beaches and grand mountains that attract attention with their rich natural habitats… Those mountains salute the Mediterranean with all their grandeur, hidden amongst clouds.
ANTALYA 39
Eylül / Ekim - September / October 2012
Öncelikle sizi tanıyabilirmiyiz? Ömer Faruk Gülşen: 11 Mayıs 1954 Muş doğumluyum. Dicle Üniversitesi mezunuyum. 1969 yılında dağcılık sporuna başladım. O tarihten bu yana aralıksız olarak dağcılıkla uğraşıyorum. Türkiye’nin önemli dağlarının yanı sıra İran, Tacikistan, Ermenistan Dağlarına tırmanış yaptım. Dağcılık Federasyonu’nda iki dönem yönetim kurulu üyeliği yaptım. İki dönemdir de Federasyonun il temsilciliği görevini yürütüyorum.
Antalya’nın dağları hakkında bilgi verirmisiniz?
Ömer Faruk Gülşen: Antalya’nın doğusunda 40
ANTALYA
Klikya ve Psidya Dağları bulunur. Batısında ise Bey Dağları. Bey Dağları, merkezi Bey Dağları, Kıyı Bey Dağları ve Akdağlar olarak kendi içinde üçe ayrılır. Merkezi Bey Dağları, Alakır Vadisi’nin batısından yükselen ve Elmalı Ovası’na kadar uzanan dağlardır. Antalya’nın en yüksek dağları Merkezi Bey Dağları’ndadır. Kızlar Sivrisi Dağı (Akdağ) 3 bin 70 metre yüksekliği ile Merkezi Bey Dağları’nın en yüksek dağdır. Kızlar Sivrisi dışında Merkezi Bey Dağları’nın diğer önemli dağları; 2 bin 930 metre yüksekliğindeki Ahırcık Dağı, 2 bin 700 metre yüksekliğindeki Bağlıca Dağı, 2 bin 870 metre yüksekliğindeki Çankaya
Eylül / Ekim - September / October 2012
First of all, can you tell us a bit about yourself? Ömer Faruk Gülşen: I was born in Muş on May 11, 1954. I started this sport in 1969. Besides Turkey’s important mountains, I climbed in Iran, Tajikistan and Armenia. I was a board member at the Mountaineering Federation for two terms. I have been the city representative of the federation for the past two years. Can you tell us about the mountains of Antalya? Ömer Faruk Gülşen: Klikya and Pisidia Mountains are located in the east of Antalya. Bey Dağları Mountains are in the west. Bey Dağları are divided into three among themselves;
central Bey Dağları, Kıyı Bey Dağları and Akdağlar. Central Bey Dağları starts from the west of Alakır Valley and stretch all the way to Elmalı Plain. These are the highest mountains in Antalya. Kızlar Sivrisi Mountain (Akdağ) is this chain’s highest mountain with 3,070 meters. Besides Kızlar Sivrisi, the other important mountains of this chain are; Ahırcık Mountain at 2930 meters, Bağlıca Mountain at 2700 meters, Çankaya Hill at 2870 meters, Çeştepe at 2930 meters, Eren Mountain at 2774 meters, Göçük Başı at 2304 meters, Kanlıca Mountain at 2654 meters and Kartal Hill at 2625 meters.
Tepesi, 2 bin 930 metre yüksekliğindeki Çeştepe, 2 bin 774 metre yüksekliğindeki Eren Dağı, 2 bin 304 metre yüksekliğindeki Göçük Başı, 2 bin 654 metre yüksekliğindeki Kanlıca Dağı, 2 bin 625 metre yüksekliğindeki Kartal Tepesi’dir.
Akdağlar silsilesinde bulunan göller bölgenin fauna ve florasını zenginleştiriyor.
Kıyı Bey Dağları ise, Antalya’nın hemen batısından yükselir. Alakır Vadisi’ne kadar uzanan dağlardır. Teke Torosları, Bakırlı Dağlar ve Termossos Dağları olarak üç bölüme ayrılır. Dağların bir kısmı milli parklar içinde kalır ve zengin bir flora ve faunaya sahiptir.Sedir, ardıç, kızılçam, karaçam ve çınarlardağlardaki ormanların asil ağaçlarıdır. Üzerinde ağaç olmayan çıplak dağlar da vardır. Feslikan Dağı olarak da adlandırılan Tunç Dağı (2 bin 647 metre), Doyran Dağı olarak da adlandırılan Bakırlı Dağ (2 bin 649 metre), Eren Dağı (2 bin 422 metre), Geyik Sivrisi (bin 715 metre), Çal Balı Dağı (bin 615 metre),Tahtalı Dağı (iki bin 366 metre), Kızlar Dağı (bin 486 metre), Kavak Dağı (bin 440 metre), Katran Dağı (bin 463 metre), Girlevit Dağı (808 metre), Delik Dağ (bin 200 metre), Çam Dağı (bin 361 metre) Kıyı Bey Dağları’nı oluşturur. Akdağlar, Elmalı ovasından başlar ve batıya doğru gider. Akdağlar da dağ silsilesidir. Antalya bölgesinin en yüksek ikinci büyük dağı olan Gömde’deki Akdağ bu silsilededir. 3 bin 14 metre yüksekliğe sahip olan Akdağlar, Aksivri Dağı (2 bin 490 metre), At Kuyruğunu Sallamaz Tepesi (2 bin 879 metre), Bulanık Dağı (2 bin 336 metre), Pancarlıdağ (2 bin 42 metre), Salur Dağı (2
The lakes at Akdağlar chain enrich the fauna and flora of the region.
bin 598 metre), Yumru Dağı (2 bin 609 metre), Eren Tepesi (2 bin 734 metre), Kohu Dağı (2 bin 409 metre) Bu dağların isimlerinin kaynağı hakkında bilgi sahibi misiniz? Ömer Faruk Gülşen: Dağların adları değişik renklerden, dini inançlardan, otsu ve odunsu bitkilerden ve özelliklerinden geliyor. Mesela Kızılca Dağ, Ala Belen, Kara Dağ, Akdağ isimlerini renk yapısından almıştır. Sarp Dağ, Kızlar Sivrisi, At Kuyruk Sallamaz Tepesi, Bulanık Tepe, Kiremit Dağı isimlerini şekillerinden almıştır. Eren Dede, Gelincik Ana Dağı, Sultan Ala ise isimlerini dini inançlardan almıştır. Şal Balı Dağı, Çalbalı Dağı, Kabak-
Kıyı Bey Dağları is in the west of Antalya and they stretch all the way to Alakır Valley. They are divided into three as Teke Torosları, Bakırlı Mountains and Termessos Mountains. Some parts of the mountains are located inside national parks and have a rich flora and fauna. Cedar, juniper, Turkish red pine, torch pine and plane are the main trees in the forests. There are also bare mountains that don’t have any trees. Feslikan Mountain, also known as Tunç mountain (2647 meters), Doyran Mountain also known as Bakırlı Mountain (2649 meters), Eren Mountain (2422 meters), Geyik Sivrisi (1715 meters), Çal Balı Mountain (1615
meters),Tahtalı Mountain (2366 meters), Kızlar Mountain (1486 meters), Kavak Mountain (1440 meters), Katran Dağı (1463 meters), Girlevit Mountain (808 meters), Delik Dağ (1200 meters) and Çam Mountain (1361 meters) make up Kıyı Bey Dağları. Akdağlar start at Elmalı plain and stretch towards the west. Akdağlar is also a chain. Akdağ, which is Antalya’s second highest mountain, is in this chain. Akdağlar, which is 3.014 meters, include Aksivri Mountain (2490 meters), At Kuyruğunu Sallamaz Hill (2879 meters), Bulanık Mountain (2336 meters), Pancarlıdağ (2042 meters), ANTALYA 41
Eylül / Ekim - September / October 2012
tepe, Pancarlı Dağı, Feslikan Dağı, Sulu Andız gibi dağlar ise isimlerini otsu ve odunsu bitkilerden almıştır. Antalya dağları fauna ve flora açısından zengin mi peki? Ömer Faruk Gülşen: Evet, dağlarımız zengin doğal yaşam alanlarına sahip. Anıt ağaçlar bu zenginliğin en önemli öğelerinden biri. Merkezi Bey Dağları’nda, Alakır Vadisi üzerinde Dibek mevkiinde 2 bin yaşında ambar katranını ile Akdağlar’da Çığlıkara Ormanı içinde 2 bin yaşındakoca katran ağaçları bulunuyor. Kıyı Bey Dağları’nda ise sedirin yanı sıra anıt çınar ağaçları da var. Bey Dağları’nda Gürkavak Vadisi, Gökdere Vadisi, Alakır Vadisi, Sinan Değirmeni Vadisi, Çandır Vadisi bulunur. Vadilerimiz ormanlık alanlardır ve içerisinden akarsular geçer. Flora ve fauna açısından zengindir. Ayrıca eşsiz manzarası ile ziyaretçilerini büyüler. Akdağlar silsilesinde bulunan göller bölgenin fauna ve florasını zenginleştiriyor. Karagöl, Yeşilgöl, İkizgöl, Kartal Gölü, Uçan Şelale, Girdev Gölü, Bulanık Gölü, Kohu Gölü, Sarı Göl, Köpek Gölü bu dağlarda yer alıyor. Çok büyük olmayan bu göllerde yılın belirli dönemlerinde su vardır. Kıyı Beydağları ile Merkezi Bey Dağları’nda ise su değirmenleri bulunur. Toplam 12 adet su değirmeninin en eskisi 400 yıllıktır. Kıyı Beydağlarında da irili ufaklı onlarca mağara bulunur. Mağaraların çoğunluğu küçük olup, 20-30 metrekare büyüklüğündedir. Dağlarımız ayrıca zengin bir 42
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
Salur Mountain (2598 meters), Yumru Mountain (2609 meters), Eren Hill (2734 meters) and Kohu Mountain (2409 meters) Do you know how these mountains got their names? Ömer Faruk Gülşen: The mountains of Antalya get their name from various colors, religious beliefs and herbs. For example Kızılca Dağ, Ala Belen, Kara Dağ and Akdağ got their names from colors. Sarp Dağ, Kızlar Sivrisi, At Kuyruk Sallamaz Tepesi, Bulanık Tepe, and Kiremit Dağı got their names from their shapes. Eren Dede, Gelincik Ana Dağı and Sultan Ala got their names from religious beliefs. Şal Balı Dağı, Çalbalı Dağı, Kabaktepe, Pancarlı Dağı, Feslikan Dağı and Sulu Andız got their name from herbs and woody plants. Are the mountains of Antalya rich in flora and fauna? Ömer Faruk Gülşen: Yes, our mountains are rich in natural habitats. Monumental trees are the most important elements of plant diversity on the mountains of Antalya. There are two thousand year old monumental trees in the Dibek region and within Çığlıkara Forest. There are monumental plane and cedar threes at Kıyı Bey Dağları. There are Gürkavak, Gökdere, Alakır, Sinan Değirmeni and Çandır valleys on Bey Dağları. Our valleys have forests that have rivers. They are rich in flora and fauna. In addition, they have magnificent views. The lakes at Akdağlar enrich the flora and fauna
canlı varlığına sahiptir. Ayı, kurt, tilki, karakulak, tavşan, domuz, keklik, kartal ve akbaba bu dağlarda yaşamını sürdürür. Antalya dağları endemik bitkiler açısından da oldukça zengindir. Toros Lalesi bu türlere örnek verilebilir. Beydağları da pek çok tıbbi ve aromatik bitkiye ev sahipliği yapar. Kekik, adaçayı, çalba, geven, sütleğen, sahlep, keçiboynuzu, zeytin, mantar bölgede bol miktarda bulunan bitkilerdendir. Bey Dağları’ndaki Çakmaklı, Bozan ve Müren Yaylaları kekiğin merkezidir. Son yıllarda doğal yaşama ilginin artmasıyla yayla turizmi oldukça popüler oldu. Antalya dağları turizmin bu türüne hizmet edebilecek yaylalara sahip mi? Ömer Faruk Gülşen: Dağlarımız yayla bakımından oldukça zengin. Her dağda hatta dağlarınhemen hemen her yakasında bir yayla bulunuyor. Yaylalarda, geleneksel çadırların yanı sıra yöresel taş yapılar var.Stabilize yada patika yollardan ulaşılan yaylalarda genellikle çoban yaşamı sürdürülüyor. Karapınar, Sıcakyurt, Taşçı Ağız,Üç Söğüt, Ali Pınarı, İn Pınarı,İn Önü, Tülek Palas, Karabayır, Çakmak, Sımandır, Belen, Üç Oluk, Kavacık, Güzelçam, Karabel, Kızıl Alan, Bey Dağı Yaylası, İmecik, Beycik, Çukuryayla, Orseki, Kirazlı, Sinan Değirmeni, Koz Dağı, Çukur Ardıç, Harım Yurt, Kara Tufan, Baranda, Sıçak, Girdev ve Elma Yanığı, Antalya’nın turizm potansiyeli taşıyan yaylalarıdır. Yayla turizminin yanı sıra neler yapılabilir peki? Ömer Faruk Gülşen: Bey Dağları, doğa fotoğrafçılığı için de müthiş bir coğraf-
yadır. Fotoğraf çekmek için yürüyüşe çıkanlar doğanın tüm renklerini bu bölgede bulabilir, farklı kuş türlerini gözlemleyebilir. Sayıları az da olsa dağlarımızın bazı bölümlerinde hala akbaba ve kartal görülebilir. Ayrıca antik kent açısından da zengin olan dağlarımız misafirlerine farklı deneyimler yaşatır. Bey Dağları’nda yürürken bazen bir antik kent bazen de antik bir yerleşim alanıyla karşılaşılabilir. Ayrıca dağ bisikletçileri orman yollarında ya da patikalardan geçerek, doğanın güzelliklerini yaşayabilir. Bey Dağları’ndaki patika ve orman yolları ultra maraton için de uygundur. Bunca zenginliğe sahip dağlar, yurtiçi ve yurt dışından dağcıların ilgisini çekiyor mu? Ömer Faruk Gülşen: Elbette. Öyle ki her yıl sayıları 700’ü bulan yerli ve yabancı dağcı tırmanış için Antalya’ya geliyor. Ayrıca şenlikler
of the region. Karagöl, Yeşilgöl, İkizgöl, Kartal Lake, Uçan Şelale, Girdev Lake, Bulanık lake, Kohu Lake, Sarı Lake and Köpek Lake are located on these mountains. There is water at specific periods in these small lakes. There are watermills at Kıyı Beydağları and Central Bey Dağları. The oldest of these 12 watermills is 400 years old. There are hundreds of caves of all sizes on Kıyı Beydağları. Most of them are small, mostly 20-30 square meters. Our mountains also have a rich fauna. Bear, fox, wolf, rabbit, boar, eagle and condors live in the mountains. The mountains of Antalya are also rich in endemic plants. The Taurus Tulip is a good example. Beydağları hosts many medicinal and aromatic
plants such as thyme, linden, Jerusalem sage, wild liquorice, carob, olive and mushroom. The Çakmaklı, Bozan and Müren plateaus at Bey Dağları are thyme centers. Plateau tourism has become quite popular in recent years after interest has increased for natural life. Does Antalya have plateaus that can be added to this type of tourism? Ömer Faruk Gülşen: Our mountains are rich in plateaus. There is a plateau on each mountain. There are regional stone structures in addition to tents on these plateaus. Shepherds usually live on these plateaus that are reached via stabilized roads or pathways. Karapınar, Sıcakyurt, Taşçı Ağız, Üç Söğüt, Ali Pınarı, İn Pınarı, İn Önü, Tülek Palas, Karabayır, Çakmak, Sımandır, Belen, Üç Oluk, Kavacık, Güzelçam, ANTALYA 43
Eylül / Ekim - September / October 2012
Do these rich mountains attract foreign climbers? Ömer Faruk Gülşen: Of course. Every year, 700 local and foreign mountain climbers come to Antalya. In addition, climbers who come to Antalya for the festivals climb Kıyı Beydağları, Merkezi Beydağları and Akdağlar. The most popular climb site is Kıyı Beydağları because it needs technical expertise. Kızlar Sivrisi at Central Beydağları is popular during the summer and winter, so is Gömbe Akdağ at 3014 meters.
için Antalya’ya gelen dağcılar, Kıyı Beydağları, Merkezi Beydağları ve Akdağlar’a tırmanıyor. En önemli tırmanış yeri Kıyı Beydağları, çünkü bu bölgeye teknik tırmanışla çıkılıyor. Bu nedenle profesyonel dağcılar Kıyı Beydağları’nı tercih ediyor. Merkezi Beydağları’ndaki Kızlar Sivrisi (3 bin 70 metre yüksekliğinde) yaz-kış tırmanış için tercih ediliyor. Akdağlar silsilesinde bulunan 3 bin 14 metre yüksekliğe sahip Gömbe Akdağ da yaz kış dağcıları ağırlıyor. Tırmanış için en çok tercih edilen Kıyı Beydağları’nda dağcılar hangi rotayı izlemeli? Ömer Faruk Gülşen: Bütün zirvelere tırmanmak için teknik ve teknik olmayan rotalar var. Antalya’ya bakan Yörüklerin pos bıyığına benzeyen yükseltilerin hepsine çıkış ancak teknik tırmanışla mümkündür, diğer zirvelere 44
ANTALYA
ise rahat çıkılabilir. Bu bölgelerin hepsinde kamp alanı bulunur. Bölgeye, Altınyaka yolu, Geyikbayırı yolu ve Saklıkent yolundan ulaşılabilir. Kamp alanlarında bol miktarda su bulunur. Amatör dağcılar için önerileriniz neler? Ömer Faruk Gülşen: Bey Dağları, doğa yürüyüşü için müthiş ve rahat bir parkurdur. Zirveye çıkmak için teknik tırmanış bilgisi ve eğitimi olmayanlar da Bey Dağları’nda yürüyüş yapabilir, kamp kurabilirler. Kamp kurulacak alanlar doğal güzelliklerinin yanı sıra içme suyu açısından da zengindir. Kamp alanlarında pek çok dağ evi de vardır. Bölge yaz aylarında olduğu gibi kış aylarında da kamplı doğa yürüyüşü için idealdir. Likya Yolu’nun bulunduğu Kıyı Beydağları’nda Hisarçandır’dan Gelidonya Feneri’ne kadar yürünebilir. Bu da amatörler için antik yolda farklı bir etkinliktir.
Eylül / Ekim - September / October 2012
Karabel, Kızıl Alan, Bey Dağı Plateau, İmecik, Beycik, Çukuryayla, Orseki, Kirazlı, Sinan Değirmeni, Koz Dağı, Çukur Ardıç, Harım Yurt, Kara Tufan, Baranda, Sıçak, Girdev and Elma Yanığı are the plateaus that have potential for this type of tourism.
What route should climbers follow at Kıyı Beydağları? Ömer Faruk Gülşen: There are technical and nontechnical routes for climbing all summits. Mountains in the shape of big moustaches are only for expert climbers; some peaks are easier. There are camping sites in all of them. You can reach the region via Altınyaka road, Geyikbayırı road and Saklıkent. There is plenty of water at the camp sites.
What else can be done besides plateau tourism? Ömer Faruk Gülşen: Bey Dağları is a great geography for nature photography. Those who take a walk to take pictures can find all the colors of nature in this geography and can watch various birds. You can still see condors and eagles on some of the mountains. There are many antique cities on our mountains which tourists can visit. In addition, mountain bikers could unite with nature by passing from forests and pathways. These roads are also suitable for marathons.
What are your suggestions for amateur climbers? Ömer Faruk Gülşen: Bey Dağları is an easy course for nature hikes. Those who don’t have the technical expertise to reach the summit can also hike easily and set up camp. The camp sites are rich in natural beauties and water resources. There are many mountain lodges at the camp sites.The region is an ideal hiking site both in the winter and summer. You can walk from Hisarçandırı to Gelidonya Lighthouse at Kıyı Beydağları which is located on the Lycia road.
ANTALYA 45
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Işığın ülkesinde yükselen kent:
Demre
Antalya’nın batısında yer alan Demre, tarih ile doğanın kucaklaştığı eşsiz bir cennettir. M.Ö. 3. yüzyıla uzanan köklü bir tarihin bekçisi olan ilçe, üzerinden güneş eksilmeyen Likya’nın ışığını günümüze taşır tüm parlaklığıyla…
46
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
The city that rises from the country of light Demre, which is located in the west of Antalya, is a unique haven where history and nature embraces. The borough, which has a profound history that dates back to 3rd century B.C., carries the light of Lycia into the 21st century.
D
algaların dövdüğü sahilin hemen ardından başlar verimli ova. Yemyeşil ormanla kaplı dağlara kadar bereketini sunarak uzanır. Bereketli ovaya bakan dağın eteğinde ise üzerinden ışığın hiç eksik olmadığı bir kent uzanır. Likya kültür ve sanatının en güzel örneklerini taşıyan bu kent eşsiz mimarisi kadar büyüleyici bir coğrafyaya sahiptir, kilometrelerce uzanan bakir plajları, birbirinden güzel koylarıyla. Sura Vadisi’nden gelen sular salına salına buluşur Akdeniz’in engin mavilikleriyle. Rüzgârın şişirdiği yelkenli, usulca yol alır suyun altındaki gizemli şehre. Antalya’nın batısında yer alan Demre, Likya’nın en önemli şehirlerinden birisidir. M.Ö. 3. yüzyıla kadar uzanan köklü bir tarihin yanı sıra eşsiz doğal güzelliklere sahiptir. Bereketli toprakları Türkiye’nin turfanda sebze ve narenciye deposudur. Bugün yüz binlerce misafirin ziyaret ettiği önemli bir inanç merkezidir aynı zamanda. Demre, kaya mezarları, 11 bin kişilik antik tiyatrosu, antik limanı ve batık şehri ile bir açık hava müzesidir adeta. Felaketlerin peşini bırakmadığı kentte toprağın üzeri gibi altı da tarihin derin izleriyle doludur.
Orta Bizans Dönemi’nin en seçkin örneği Aziz Nikolas Kilisesi
M.S. 3. yüzyılın ikinci yarısında Likya’nın önemli kentlerinden birisi olan Patara’da doğan Aziz Nikolas, doğduğu yer gibi yine Işık Ülkesi’nin önemli kentlerinden birisi olan Demre’deki Myra’da başpiskoposluk yapmıştır. Aziz Nikolas’ın saygın din kişiliği yaşamını yitirmesinden sonra onu aziz mertebesine ulaştırmıştır. Başta eski Rus Çarlığı olmak üzere Avrupa’nın en popüler azizidir. Avrupa’nın kuzeyinde ise çocukları seven ve koruyan aziz olarak bilinir. Aziz Nikolas yaşamını yitirdikten sonra Myra halkı bu saygın din adamı adına önce bir anıt, ardından da bazilika inşa ettirmiştir. Bugün hala ayakta olan ve restore edilen Noel Baba Müzesi, her yıl yüz binlerce misafir tarafından ziyaret edilmektedir. Noel Baba Müzesi, Bizans sanat tarihi döneminin önemli bir anıtı, mimari üslubu ve süslemeleriyle Orta Bizans döneminin en seçkin örneğidir. Depremlerde ve şehre yapılan akınlar sonucu büyük zarar gören bazalika, 8. ve 9.yüzyıllarda kubbeli kilise olarak yeniden inşa edilmiş, 11. yüzyılda
T
he fruitful plain starts right after the shores beaten by waves. The plain stretches all the way to the mountain covered with green forests. There is a city filled with light on the slope of the mountain that overlooks this fruitful plain. This city, which hosted the most beautiful examples of Lycian culture and art, had an amazing geography just like its magnificent architecture. Demre, which is located in the west of Antalya, is one of the most important Lycian cities. It has amazing scenic beauties in addition to a profound history that dates back to 3rd century B.C. Its fruitful lands are the citrus warehouses of Turkey. The city is also an important pilgrimage center, visited by thousands each year. Demre is like an outdoor museum with its rock tombs, 11 thousand people antique theatre, antique port and sunken city. The underground of the city often plagued by disasters is filled with important historical artifacts.
The Church of Saint Nicholas: The most elite example of the Mid Byzantine Era
Saint Nicholas, who was born in Patara in the second half of 3rd century A.D., was an archbishop in Demre, ANTALYA 47
Eylül / Ekim - September / October 2012
Noel Baba’nın mezarı
Yıl boyu Demre’yi ziyaret eden yüz binlerce misafir, Noel Baba Müzesi’ne mutlaka uğrar, dualar eder. Thousands of people who come to Demre visit the museum and pray.
kiliseye ilaveler gerçekleşmiştir. İmparator IX Konstantin ve karısı Zoe tarafından yaptırılan onarım, döneminin en önemli onarımları arasındadır. Kilisenin bugün bile net olarak görülebilen taban mozaikleri ve duvar frenklerio döneme aittir. Zaman içerisinde çeşitli nedenlerden dolayı tahrip olan kilise, Rus Çarı I.Nikolay tarafından da geniş kapsamlı bir onarım çalışma48
ANTALYA
sından geçirilmiştir. Onarım sırasında orijinal plandan büyük ölçüde sapılmış ve çan kilisesi ile omurgalı yeni orta kubbe bu dönemde yapılmıştır. Bugünkü kilisenin özgün temelleri üzerinde birçok yapı bulunur. Bu nedenle kilise çeşitli zamanlarda inşa edilmiş bir kompleks görünümündedir. Kompleks, ana hatlarıyla avluya açılan iki narteks (iç avlu), iki yan koridorun arasında yer
Eylül / Ekim - September / October 2012
also an important city in Lycia. A respected clergyman, he was anointed saint after his death. He is one of the most popular saints in Europe. In Northern Europe, he is known as the protector of children. After his death, the people of Myra first built a monument and then a basilica for him. Thousands of visitors who come to Demre throughout the year visit the Santa Claus Museum. The Santa Claus Museum is the most elite example of Byzantine art history with its architecture and decorations. The basilica, which was greatly damaged during earthquakes and attacks, was rebuilt as a domed church in 8th and 9th century and new parts were added to the church in the 11th century. The renovations, commissioned
by Emperor Constantine IX and his wife Zoe, are the most important renovations for that era. The floor mosaics and wall frescoes of the church are from that period. The church, which was damaged in time for various reasons, was widely renovated by Russian czar Nikolai I. The original plan was changed during these renovations and the bell tower and middle dome was constructed during this period. Today, there are many structures on the original foundations of the church. This is why the church looks like a complex that was built in time. The complex includes two narthexes that open up to the courtyard, a mid section covered with a dome, bema and apses. The outer narthex was rebuilt in 1862. The inner narthex
alan kubbeli orta mekânla (naos), bema ve önündeki syntranonlu (koro basamaklı) apsisten ibarettir. Dış narteks, 1862 yılı onarımında yeniden inşa edilmiştir. İç narteks ise çoğunlukla özgün temeller üzerinde olup, tonozlarda peygamber ve konsül toplantılarının resmedildiği kilisenin en eski duvar freskleri bulunur. Güney koridorunun Aziz’in lahdini korumak için uygun yer olduğu düşünülmekte, doğu köşedeki nişin içinde ise Aziz’in lahdinin korunduğuna inanılmaktadır. Ayrıca kuzey - doğu ve batı köşelerde kubbeleri freskli iki oda daha yer almaktadır. Yıl boyu Demre’yi ziyaret eden yüz binlerce misafir, Noel Baba Müzesi’ne mutlaka uğrar,Aziz Nikolas’ın mezarının başında dualar eder, onun figürlerinin bulunduğu ikonları mezarına dokundururlar. Aziz Nikolas’ın mezarı korsanlar tarafından kırılmış ve kemiklerinin büyük bölümü İtalya’nın Bari kentine kaçırılmıştır.
Parlak metropol Myra
Likya Birliği’nin 3 oy ile en önemli 6 kentinden birisidir Myra. Demre şehir merkezinin kuzeyindeki tepe ve altındaki bereketli ova üzerinde yer alır. Kaya mezarları, Likçe yazıtlar ve sikkeler Myra’nın M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren varlığını sürdürdüğünü göstermektedir. Likya sanat ve kültürünü nitelikle temsil eden ve döneminin parlak bir metropolü olan Myra, aynı zamanda birliğin din merkezidir. Myra, Likya konfederasyonuna ait sikkelerin yanında kendi adıyla basılmış sikkelere de sahiptir. Bu sikkelerde şehrin ana tanrıçası Artemis’in Anadolu’nun en eski tanrıçası Kybele formunda temsil edilmiş olması ayrı bir önem
Myra Kaya Mezarları
taşımaktadır.Myra’nın sırtını yasladığı akropolün güney eteğinde, oturma sıraları ve sahne binası iyi korunmuş 11 bin kişilik bir tiyatro yer alır. Sahne binasının ikinci katın yarısına kadar ayakta olduğu tiyatro, Roma
is built on mainly original foundations where council meetings and the prophet was depicted on walls. It is believed that the niche in the eastern corner was built to accommodate the sarcophagus of the saint.
There are also 2 other rooms in the northeast and western corners with domes adorned with frescoes. Thousands of people who come to Demre visit the museum and pray by the saint’s grave. The tomb of Saint Nicholas was ANTALYA 49
Eylül / Ekim - September / October 2012
Dönemine ait özellikler taşır. Tiyatronun her iki yakasında ise kabartmalı, düz kaya mezarları bulunur. Myra kaya mezarları, Likya ahşap ev mimarisinin kaya mezarlarına uyarlandığı en iyi örneklere sahiptir. Myra’nın güneyinde ise Aziz Nikolas’ın yaşamını yitirdikten sonra adına yapılan Noel Baba Kilisesi yer almaktadır. Tiyatro yakınındaki hamam kalıntıları Roma Dönemi tuğla mimarisinin erken ve ilginç örneklerindendir. Myra’nın içme suyu, doğusundaki vadi boyunca oyulan kayalardan, kayanın olmadığı yerlerde ise taş ve harçla örülen kanallarla 20 kilometre öteden getirilmiştir. Hamamın ve kentin su ihtiyacı buradan karşılanmıştır. Bu kanal Myra’dan
sonra Andriake’ye de su taşımıştır. Myra, Aziz Nikolas’ın piskoposluk yaptığı, St. Paul ve arkadaşlarının uğradığı bir kent olması nedeniyle Hıristiyanlık dini açısından önemli bir inanç, hac merkezidir. Ayrıca Myra, Likya’nın baş tanrısı ApollonSurios’un kehanet tapınağı olan Artemis Tapınağı’na da ev sahipliği yapar. Myra, II. Theodosious (M.S. 408-450) döneminde Likya’ya başkentlik de yapmıştır. Yaklaşık 2 kilometre yarıçapında bir alana kurulu olan Myra, yaşadığı felaket sonrası doğusundaki Myros çayının dev kanyondan taşıdığı 8 metre yüksekliğe sahip alüvyonlarla kaplanmıştır. Likya’ya piskoposluk ve başkentlik yapan Myra,
Andriake Limanı, arkeolojide çok özel bir yeri bulunan ve Akdeniz sahillerinde sadece 2 benzeri bulunan Granarium’a sahiptir. The Port of Andriake has a granary that can only be found in two other places in the Mediterranean.
Mikail Duggan - Andriake Limanı
50
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
raided by pirates and most of his bones were taken to Bari in Italy.
Myra: A shiny metropolis
Myra, which had 3 votes, was one of 6 most important cities of the Lycia Union. It is located on the hill to the north of Demre city center. Rock tombs, epigraphs in the Lycian language and coins show that Myra was established in 5th century A.D. Myra, which was a shining metropolis that represented Lycian art and culture, was also a religious center. Myra also had coins minted with its own name. In these coins Artemis, the main Goddess of the city, was depicted as Kybele, the oldest Goddess of Anatolia. There is a well preserved, 11 thousand people capacity theatre on the southern slope of the acropolis of Myra. The roman era style theatre is partially intact. There are flat rock tombs with bas reliefs on either side of the theatre. These rock tombs were built like the wooden houses of Lycia. To the south of Myra is the
Saint Nicholas Church dedicated to Saint Nicholas. The bath ruins near the theatre are good examples of Roman era brick architecture. Drinking water for Myra was carried by stone channels from 20 kilometers away. This channel also carried water to Andriake after Myra. Myra is a very important pilgrimage site for Christians because of Saint Nicholas and St. Paul. In addition, Myra also hosts the Temple of Artemis, the prophecy temple of Apollo. Myra was the capital city of Lycia during the reign of Theodosius II (408-450). Myra, which was built on a 2 kilometer radius, was filled with alluvium from Myros Stream. Myra, which was a capital city and episcopacy center in Lycia, lost its importance in 7th century after earthquakes, floods and Arab invasions. Myra, which was a metropolis for centuries, became a village as of 12th century. Today, Myra is buried under greenhouses and citrus gardens. Excavations continue to unearth this antique city.
depremler, su baskınları, çaydan gelen alüvyonlar, Arap akınları nedeniyle 7. yüzyıldan itibaren önemini yitirmiştir. Asırlarca metropol bir kent olan Myra, 12. yüzyıldan itibaren köy hüviyetine bürünmüştür. Bugün Myra’nın günümüze kadar gelen kaya mezarları, Noel Baba Kilisesi ve tiyatrosu dışında kalan çok sayıda yapısı sera ve narenciye bahçelerinin altındadır. 2009 yılından bu yana devam eden kazılarla bu antik yapılar gün yüzüne çıkartılmaya çalışılmaktadır.
Likya’nın dünyaya açılan kapısı Andriake Limanı
Denize akan suyun taşıdığı alüvyonlar, binlerce yılın sonunda yanı başındaki adaya karasal bir bağlantı oluşturmuş, daha sonra bu bağlantı derin bir koya dönüşmüştür. Bu güzelim koyun korunaklı, denizden saklı, girintili yapısında Myra’nın liman mahallesi Andriakekurulur. Akdeniz seferlerinin Likya’yla buluştuğu, Likya’nın dünyaya açıldığı bir nokta olan Andriake Limanı, Roma Dönemi’nde büyük ün kazanır. Zorlu dağ
yolları nedeniyle güçlükle ulaşılan komşu kentlere rahat bir ulaşım sağlar. Andriake Limanı, Myra’nın ulaşımını kolaylaştırmanın yanı sıra ticarette de önemli bir yere gelmesine etki eder. Roma Dönemi’nde ve öncesinde depoların, ticari alanlarınla ticari yapıların bulunduğu Andriake Limanı, Bizans Dönemi’nde ise artan konutlarla, kiliselerle ve sinagoglarlaküçük bir yerleşim yerine dönüşür. Andriake Limanı’nın tarihi, Myra’ya bağlılığı nedeniyle onunla birlikte gelişir. Andriake Limanı, arkeolojide çok özel bir yeri bulunan ve Akdeniz sahillerinde sadece 2 benzeri bulunan Granarium’a sahiptir. Çok iyi korunan Andriake Granarium’u 8 bölümden oluşur ve 64,24x38,65 metre ölçülerindedir. Duvar yüksekliği 6,40 metre olan Andriake Granarium’u, toplam 2 bin 307 metrekare alan üzerine oturmaktadır. Yapının her bölümünün ayrı kapısı olmasına rağmen, bölümler arasında içeriden de kapılarla bağlantı kurulmuştur. Limanın çevresinde, liman yerleşimine ilişkin pek
Andriake Port: Lycia’s door to the world
Alluviums which were carried by water from the sea had created a terrestrial connection to the island next to it and that connection turned into a deep bay with time. Andriake was built in this beautiful and well protected bay. Andriake Port, Lycia’s door to the world became quite famous during the Roman period. It provides easy access to neighboring cities. The port also made Myra an important trade center. The port, which had warehouses, trade buildings and areas during the Roman era, turns into a small settlement during the Byzantine era with the addition of houses, churches and synagogues. The history of the port develops parallel to Myra because of its alliance to the city. The Port of Andriake has a granary that can only be found in two other places in the Mediterranean. The well preserved granary consists of 8 parts and has 64,24x 38, 65 meter measurements. The granary, which has 6, 40 meter high walls sits on a total of 2307 square meters.
Even though each part has a separate door, doors inside the building connect the different parts. There are many ruins around the port regarding the port settlement. The most important one is the agora of the port. Two storey buildings surround the agora which overlooks the international mall and is accessed through a monumental door. There is a cistern in the middle of the agora underground. The top of the cistern which is called plakoma because its roof is covered with large rectangular stones creates a square center in the middle of the agora. The large, bare space to the east of the agora was used as a parking space for caravans. In the 6th century, the agora was used as a murex workshop. Valuable red and purple paints were manufactured here. Baths were built in the area to cater to the needs of traders and shoppers. The baths, which are believed to have been built in 2nd century A.D., are well preserved. There are buildings on the shore before the granary. A shop, warehouse and a
ANTALYA 51
Eylül / Ekim - September / October 2012
Çayağzı Plajı
çok yapı kalıntısı bulunmaktadır. Bunların en önemlisi görkemli liman agorasıdır (Plakoma). Ticaret limanının uluslararası alışveriş merkezine bakan ve ortadan açılan anıt kapısıyla girilen agorayı iki katlı mekanlar çevrelemektedir. Agoranın ortasında, yerin altında ise 23.62x12.09 metre ölçülerinde bir sarnıç bulunmaktadır. Tavanı büyük dikdörtgen taşlarla örtüldüğü için Plakoma denilen bu sarnıcın üst alanı, agoranın orta52
ANTALYA
sında bir meydan merkezi oluşturmaktadır. Agoranın doğusundaki büyük, yapısız alan ise yük kervanlarının park yeri olarak kullanılmıştır. 6. yüzyılda agora murex işlik alanıdır. Burada çok değerli kırmızı ve mor boyalar üretilmekteydi. Andriake Limanı’nda buraya alışverişe gelenlerin fazlalığından dolayı hamamlarda yapılmıştır. M.S. 2. yüzyılda yapıldığı düşünülen hamamlar bugün iyi korunmuş durumdadır. Granariumun
Eylül / Ekim - September / October 2012
önündeki sahilde yapılar uzanmaktadır. Kazılan bir bölümde dükkân, işlik ve depo kompleksi açığa çıkmıştır. Dükkanların içinde işlevlerine paralel terazi, ağırlık ve paralar bulunmuştur. 2010 sezonu kazılarında bu dükkanların batı bitişiğinde 2 anıt keşfedilmiştir. Anıta ait 9 yazılı bloktan, anıtların üzerinde Augustus, Gaius Sezar, Julia Augusta, LiviaAugusta, Germanicus, Agrippina, Drusus ve Tiberius’un bronz heykellerinin durduğu anlaşılmaktadır. Burası limandan granariuma anıtsal çıkış alanıdır.2009 sezonu kazılarında bulunan sinagog, en önemli keşiflerden biridir. Sinagogdan toplam 282 parça eser ve eser parçası ele geçmiştir. AndriakeGranariumu’nun yakın zamanda özgün bir Likya Müzesi’ne dönüşmesi planlanmaktadır.
workshop have been unearthed during excavations. Weights, scales and coins have been found in shops. At the end of the 2010 dig season, 2 monuments were found at the western corner of these shops. From the 9 engraved blocks belonging to the monument it is believed that the bronze statues of Augustus, Gaius Caesar, Julia Augusta, Livia Augusta, Germanicus, Agrippina, Drusus and Tiberius were placed here. This is the monumental exit from the port to the granary. The synagogue unearthed in 2009 is an important find. 282 artifacts were found in the synagogue. The granary in Andriake will be turned into a unique Lycia museum in the near future.
Eşsiz doğal güzellikler
Her karışında tarihin derin izlerini taşıyan, bereketli toprakların cömertliğini hiç esirgemediği Demre’de birbirinden güzel plajlar, kilometreler boyunca bu eşsiz coğrafyanın gerdanlığı gibi uzanır.
Çayağzı Plajı
Antik Andreake Limanı’yla, Sura Vadisi’nden çıkan soğuk kaynak suları, salına salına ilerleyerek Akdeniz’in mavi sularına karışır. Ve arkasında, yaklaşık bir kilometre uzunluğunda, incecik kumların rüzgârlarla dans ettiği Çayağzı Plajı’nı bırakır. Sabahın erken saatlerinde Çayağzı Plajı’nın ince kumlarının üzerinde yengeçler dolaşır. Bir o yana bir bu yana koşuşturarak, doğan günü karşılar. Günün ilerleyen saatlerinde ise Çayağzı Plajı’nı geride bırakan tekneler, misafirleri Kekova’nın büyüleyici atmosferine taşır. Çayağzı Plajı’nın dalgasız sığ suları, Andreake Limanı’ndan ve Sura Vadisi’nden gelen buz gibi suları akıntılarla bir diyardan başka bir diyara taşır. Sürprizlerle doludur Çayağzı Plajı. Liman tarafındaki köprüden geçip, plajı baştan sona yürüdükten sonra Sura Vadisi’nden gelen çaya ulaşılır. Çayın buz gibi suları, deniz ile akarsu keyfini bir arada yaşamak isteyenlere keyifli dakikalar sular. Çayın içerisinde ilerleyerek ulaşılan Sura Vadisi’nde ise dönemin en önemli kehanet merkezlerinden birisi olan Apollon Tapınağı karşılar ziyaretçilerini.
Sülüklü Plajı
Sülüklü Plajı, Taşdibi Plajı’nın batısındaki tepenin hemen arkasında yer alır. Sülüklü Plajı’nın her iki yanında çam ağaçlarıyla kaplı alçak birer tepe bulunur. Bu
Sülüklü Plajı
Demre’de birbirinden güzel plajlar, kilometreler boyunca bu eşsiz coğrafyanın gerdanlığı gibi uzanır. Beautiful beaches on the shores of Demre are like necklaces that decorate this unique geography.
iki tepenin arasında yaklaşık 1.5 kilometre uzunluğundaincecik kumlardan oluşur Sülüklü Plajı. Sahilin doğusundaki çam ağaçlarıyla kaplı küçük tepe, Sülüklü Plajı’nın eşsiz güzelliğini özellikle akşam saatlerinde gün batarken izlemek için en ideal noktadır. Plajın batı yakasında ise kayalıklar başlar. Bu kayalıklarda yapılan kısa süreli yürüyüş, dalgaların kayalarla binlerce yıldır süregelen mücadelesi sonucunda oluşan güzellikleri sergiler. Sülüklü Plajı’nın batı ucu diğer tarafların aksine çakıllıdır. Buradaki rengârenk çakıl taşları sabah erken saatte, güneşin yükselmeye başlamasıyla birlikte oluşan yansıma sonucunda adeta gökkuşağını andırır. Sülüklü Plajı’nın arka kısmında geniş kumul alanları bulunur. Bu kumul-
Unique scenic beauties
Beautiful beaches on the shores of Demre are like necklaces that decorate this unique geography.
Çayağzı Beach
The cold waters that originate from the antique port of Andriake and Sura Valley meet with the blue waters of the Mediterranean and stop at Çayağzı Beach where thin sands dance with the winds. Crabs walk on these thin sands in the early hours of the morning. Later in the day, boats that leave the beach behind sail towards the magnificent atmosphere of Kekova. The shallow water of Çayağzı Beach carries the waters of Andriake and Sura valley to other lands. The beach is full of surprises. After you walk to the end of the beach, you will reach
the stream that comes from Sura valley. The cold waters of the stream offer great times for those who want to simultaneously enjoy the sea and the river. The Temple of Apollo, one of the most important prophecy centers of the era, greets its visitors in Sura valley.
Sülüklü Beach
Sülüklü beach is located behind the hill to the west of Taşdibi beach. There are two low hills on either side of the beach filled with pine trees. There is a 1, 5 kilometer long area between these two hills covered with thin sands. The small hill to the east of the shore covered with pine trees is an ideal place to watch the sunset. Cliffs begin at the western side of the beach. Hiking among these cliffs will let ANTALYA 53
Eylül / Ekim - September / October 2012
Çağman Narı
lar, rüzgârla oluşan yapısıyla ziyaretçilerine çölde safari yapıyormuş havası uyandırır. Kumullarda açan zakkumlar, Sülüklü Plajı’na renk katar.
Taşdibi Plajı
Demre’nin eşsiz güzelliğe sahip bir diğer plajı da Taşdibi’dir. Taşdibi, adını aldığı tepenin altındaki taşlardan Finike’ye doğru uzanır gider. Sahili çakıllardan oluşan Taşdibi Plajı, hemen yanı başında yükselen tepenin denize dik ilerlemesi sonucu aynı zamanda doğal bir limandır. Denizin dalgalı olmaması nedeniyle yöre halkının en çok ilgi gösterdiği plajların başındadır. Taşdibi Plajı, doğal bir akvaryumdan farksız yapısıyla çok sayıda deniz canlısına da ev sahipliği yapar. Plajdan, denize dik uzanan tepede ilerledikçe bu deniz canlılarının birçoğu tertemiz sularda rahatlıkla görülebilir. Derin yapısı ve tertemiz suyuyla Antalya’nın en güzel plajlarının arasında yer alan Taşdibi Plajı, sahildeki sosyal tesisler ile de keyifli bir tatil imkânı sunar.
Çağman Narı
Demre’nin 27 kilometre kuzeyinde, denizden 704 metre yükseklikte yer alan 54
ANTALYA
Çağman Köyü’nün çevresi çam ağaçlarının oluşturduğu ormanlarla kaplıdır. Ormanların çevirdiği sınırlı miktardaki tarım arazisi nar bahçeleriyle kaplıdır. Antalya’nın dört bir yanında nar yetişir ama Çağman Köyü’nde yetişen nar farklıdır. Rengi daha canlıdır, dayanıklılığı fazladır. Sıkı kırmızı toprağında mantar ve benzeri hastalıklar oluşmaz. Dağın içerisinden çıkan kaynak suyu ile sulanır. Çağman’da yetişen kaliteli nar meyveleri Türkiye’nin yanı sıra dünyanın dört bir yanında alıcı bulur. Demre Kaymakamlığı’nın girişimleri sonucunda köyde 5 yıl önce başlayan ve bugün bin dekara ulaşan nar bahçelerinin miktarı, lezzetine daha fazla kişi ulaşsın diye hızla artmaktadır. Anadolu geleneklerinin hala yaşatıldığı Çağman’da derin tarihin izlerine tanıklık eden bir de anıt olarak nitelendirilebilecek çınar ağacı bulunur. Bin 500 yıllık olduğu rivayet edilen çınar ağacısıcak yaz günlerinde gölgesinde serinletir.
Burguç
Demre-Kaş karayolunun alt kısmında, tarihi Andreake Limanı’nın tam karşısında, yer altından tuzlu ve kükürtlü soğuk bir su çıkar.
Eylül / Ekim - September / October 2012
Burguç
Demreliler bu suyu Burguç olarak adlandırır. Yıl boyu yer altından çıkan ve kaynağın az ilerisinde çaya dönüşen bu su Çayağzı Plajı’nda denize karışır. Adale ağrılarına, cilt hastalıklarına ve romatizmaya iyi geldiği ifade edilen bu su gün boyu ziyaretçilerle dolar taşar. Demreliler ile ilçeye gelen yerli ve yabancı misafirler, Burguç’un soğuk sularında şifa arar. Sıcak yaz günlerinde bir nebze de olsa serinler. Burguç’un buz gibi tuzlu ve kükürtlü suyunun yanı başında yine şifalı olduğuna inanılan çamur havuzu bulunur.
Aşıklar Mağarası
Kekova ve Simena’nın dar sokakları her köşe başında
you see the scenic beauties that were formed after the struggle between the waves and the rocks. The western tip of the beach is covered with pebbles. These pebbles look like rainbows in the wee hours of the morning just as the sun comes out. There are wide sand dunes at the back of the beach which make the visitors feels like they are in the desert. Oleanders that bloom from the dunes bring additional color to the beach.
Taşdibi Beach
Taşdibi is another beautiful beach in Demre. It stretches all the way to Finike. The beach, which is comprised of pebble stones, is also a natural port. Because the
Aşıklar Mağarası
yeni bir sürprizle karşılar misafirlerini. Dar sokaklarda başlayan bu sürprizler Akdeniz’in mavi sularında ilerledikçe birbirini takip eder. Bazen ıssız bir koy, bazen sular altında kalmış bir şehir, bazen engin maviliklerin tadını çıkaran yunus balıkları, bazen de dalgaların kayalarla binlerce yıldır süre gelen mücadelesi sonucu oluşmuş mağara olarak karşımıza çıkar hoş sürprizler. Bunlardan biri de Aşıklar Mağarası’dır. Aşırlı Adası’nın güneyinde küçük bir teknenin girebileceği dar girişi ile selamlar mavi yolculuğa çıkmış misafirleri. Asırlar önce bu sularda korsanların hüküm sürdüğü anlatıldığından Korsan Mağarası olarak da anılır Aşıklar Mağarası. Küçük
teknelerle mağaranın içine giren misafirler, bu eşsiz güzellikte yüzmenin keyfini çıkarır.
Salyangoz Koyu
Demre’nin saymakla bitmeyen güzelliklerinden birisi de Kekova Adası’nın Akdeniz’e bakan güney kısmında bulunan Salyangoz Koyu’dur.Kekova Adası’nın koynuna gizlenmiş gibidir. Salyangoz Koyu’nun yerini bilmeyen, dar bir kapıdan geçip, labirenti andıran suyolunun sonundaki bu güzelliği kolay kolay bulamaz. Üçağız ve Kaleköy’den uzunca bir deniz yolculuğunu göze almak gerekir bu koya ulaşmak için. Önce Batık Şehir, ardından Aşıklar Mağarası geçilir. Kekova Adası’nın en doğusuna gidil-
sea is flat here, it is a popular beach with the locals. It hosts many sea creatures and resembles a natural aquarium. As you walk towards the hills, you can see these creatures clearly. The beach, which is considered one of the best beaches in Antalya thanks to its crystal clear waters, also has social facilities for an enjoyable vacation.
The pomegranate of Çağman
The vicinity of Çağman village, 27 kilometers to the north of Demre, is filled with forests with pine trees. The limited agricultural lands surrounded by forests are filled with pomegranate gardens. Pomegranate is grown all over Antalya but the ones in
this village are quite different. Their color is more vibrant and they are more durable. The gardens are irrigated with water that originates from a water source in the mountain. The pomegranate that is grown here is exported to the entire world. The number of pomegranate gardens is growing with each passing day to cater to the overwhelming demand. There is also a monumental sycamore tree in the village which is thought to be 1500 years old.
Burguç
Salty and sulfuric water comes from the underground across Andriake port. The people of Demre call this water Burguç. This water, which comes from ANTALYA 55
Eylül / Ekim - September / October 2012
diğindedurgun denizin yerini açık denize bıraktığı burna ulaşılır. Burnu döndükten sonra adanın diğer tarafında gelinen istikamette bir yolculuk başlar. Yolculuk teknenin önüne çarpan dalgaların oluşturduğu su zerreciklerinin iç ferahlatması eşliğinde devam eder. Adanın Akdeniz’e bakan kısmında batıya doğru bir müddet gittikten sonra vadiyi andıran bir geçide ulaşılır. Buradan içeri girip yola devam ettikçe sanki bir labirentin içinde gibi hissedersiniz kendinizi. Suyun kayalarda oluşturduğu etkileyici manzara farklı dünyalara alır götürür ziyaretçilerini. “Buradan daha güzel bir yer var mıdır?” diye düşünmeye başladığımızda Salyangoz Koyu çıkar karşınıza. Ne bir uygarlığın, ne de bir insanoğlu elinin değdiği tek bir yapı yoktur burada. 56
ANTALYA
Lovers Cave
Salyangoz koyu
Sadece siz ve eşsiz doğal güzelliklere sahip Salyangoz Koyu vardır. Dalganın ulaşamadığı koy, her zaman sakindir. Balıklar özgürce yüzer, adeta dans eder suyun hemen birkaç metre altında.
Gökkaya Koyu
Anakarayı çevreleyen irili ufaklı 18 adanın koynuna sokulmuş birbirinden güzel koylarıyla mavi yolculuk-
Eylül / Ekim - September / October 2012
the ground all year long and turns into a stream, reaches the sea via Çayağzı beach. The water, which is good for muscle pains, skin conditions and rheumatism, is visited by hundreds of people every day. The locals of Demre and tourists seek treatment in the cold waters of Burguç. There is also a mud pool near the water which has healing abilities.
The narrow streets of Kekova and Simena are filled with surprises at every turn. These surprises continue as you advance in the blue waters of the Mediterranean. Sometimes you will see an abandoned bay, sometimes a sunken city, sometimes dolphins that enjoy the vast blue waters and sometimes caves that were formed after thousands of years. One of them is called the Lovers Cave. It is located in the south of Aşırlı Island and greets its visitors with a narrow opening. It is also known as Pirates Cave. Swimming is a treat in this small cave which is accessed with little boats.
Salyangoz Bay
One of the many scenic beauties in Demre is
Kilise-Noel Baba duvar resimleri
ların vazgeçilmez durağıdır Kekova. Mavi suların, tarihin derin izlerini taşıyan topraklarla kucaklaştığı bu coğrafyaya gelen ayrılmak istemez. Ayrılmak zorunda kalanlar ise en kısa zamanda bir daha gelmek, o eşsiz günleri bir daha yaşamak ister. Ziyaretçilerini büyüleyen Kekova koylarından birisi de Gökkaya’dır. Etrafı küçük adacıklarla çevrili koy Simena’nınhemen doğusunda yer alır. Akvaryumu aratmayan berraklıktaki mavi suları, teknelerle dolar taşar. Mavi suların hemen ardından başlayan kayalıklar üzerindeki makilik alan, içerisinde tarihin derin izlerini taşır. Binlerce yıllık antik kalıntılar, Gökkaya’nın mavi sularına daha büyük bir anlam katar.
Simena (Kaleköy)
“Doğanın tarihle kucaklaştığı, adaların Akdeniz’in güzelliğine güzellik kattığı bu eşsiz coğrafyayı izleyecek en iyi yer neresidir” diye sorulsa cevap hiç şüphesiz Simena’dır (Kaleköy). Simena, Kekova Adası’nın tam karşısında bulunan yarımada üzerindedir. Günümüzde Kaleköy olarak anılan Simena, küçük bir Likya kıyı kentidir ve tarihi M.Ö. dördüncü yüzyıla kadar uzanır. Karadan ulaşımın olmadığı Simena’ya sadece denizden gidilebilir. Dik bir yamaca kurulu olan Simena şehrinin hakim tepesindeki kalesi günümüze kadar ulaşan yapılar arasındadır. Kaleye sahilden dik patikalarla ve antik çağdan kalma merdivenlerle ulaşılır. Kalenin en ilgi çekici yeri ise kayaya oyulmuş 7 oturma sıralı, 300
Salyangoz Bay, located to the south of Kekova Island. It is as if it is hidden in the bosom of Kekova Island. It is not easy to find the bay if you don’t know where it is. You need to be prepared for a long journey if you want to get there. First, you pass by the sunken city and then the Lovers cave. You will reach the tip at the easternmost point of Kekova Island and arrive at the open sea. After you turn from the tip, you start circling the island. After sailing for a while towards the west at the part of the island that overlooks the Mediterranean, you will reach a passageway that looks like a valley. As you enter the passageway, you will feel like you’re inside a maze. As you start daydreaming, amazed by the immense natural beauties, you are faced with
Salyangoz Bay. There are no manmade structures here; just amazing nature. The bay is always calm. The fish swim freely as if dancing under the water.
Gökkaya Bay
Kekova is the ultimate blue voyage destination with beautiful bays nestled into 18 islands. No one wants to leave this amazing geography filled with blue waters and lands that host thousands of years of history. And those who have to leave promise to come back. One of the most beautiful bays in Kekova is the amazing Gökkaya Bay. The bay, which is surrounded by small islands, is right to the east of Simena. Its crystal clear waters are always filled with boats. The maquis filled area on top of cliffs at the end of ANTALYA 57
Eylül / Ekim - September / October 2012
Yusuf İzzet Karaman Demre Kaymakamı
The District Governor of Demre
“Demre Türkiye’nin önemli bir turizm merkezi olma yolunda” “Batı Antalya’nın saklı cenneti, doğayla tarihin zenginliklerini yarıştırdığı bir ilçemiz olan Demre, görkemli tarihi, keşfedilmeyi bekleyen koyları ve sahilleri ile mükemmel bir coğrafi yapıya sahiptir. Binlerce yıldır medeniyetlerin tarihini şekillendiren Demre Çayı’nın getirdiği verimli alüvyonlarla oluşan ovada kurulu bulunan Demre’nin ayrı bir tarihi dokusu bulunmaktadır. Ortodoks Hıristiyanlar tarafından kutsal sayılan St Nicholas Kilisesi ilçe merkezinde yer almakta olup aynı zamanda çocukların ve denizcilerin koruyucusu olduğundan Noel Baba olarak bilinen St. Nicholas’ın mezarı da burada yer almakta ve her yıl 600 binden fazla turist burayı ziyaret etmektedir. Yine Noel Baba Kilisesi’ne 2 kilometre mesafede M.Ö. 5. yüzyılda kurulduğu bilinen ve Likyalılara başkentlik yapmış olan önemli antik şehirlerden Myra kalıntıları yer almaktadır. Kaya mezarları ve günümüze kadar sağlam kalmayı başarmış 11 bin kişilik tiyatrosuyla Myra çok özel bir yere sahiptir. Geçmişte önemli bir ticaret merkezi olan Myra’nın limanı olan Andriake’de yer alan tahıl ambarı görülmeye değer bir yapıdır. Çayağzı mevkiinden binilecek teknelerle Demre koyları birbir keşfedilerek Kekova’ya varılır 58
ANTALYA
Akdeniz’in zümrütüankası Kekova Adası, Kaleköy ve Üçağız hafızalarda ömür boyu yer alacak kadar büyüleyici bir güzelliğe sahiptir. Bu kadar önemli tarihi ve doğal zenginliklere sahip olan ilçemiz aynı zamanda verimli toprakları sayesinde örtü altı tarım dediğimiz seracılıkta da Antalya’nın önde gelen üretim merkezlerindendir. Yıllık 20 milyon dolardan fazla ihracatın yapıldığı düşünülecek olursa Demre için tarım tartışmasız önemli bir yer tutmaktadır. Bugün bir turizm beldesinden çok tarım ilçesini andıran Demre bir dönüşüm sürecindedir. Turizm altyapı çalışmaları hızla devam etmektedir. 2014’te tamamlanması beklenen Demre Yat Limanı’nın ilçe turizmine büyük katkı sağlaması beklenmektedir. Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Ertuğrul Günay’ın büyük destekleriyle Myra ve Noel Baba ören yerlerinde kazı ve restorasyon çalışmaları yılın 12 ayı devam etmektedir. İlçe merkezinde kapsamlı bir kentsel dönüşüm planı ve tarihi dokuyla uyumlu rekreasyon alanlarının proje çalışmaları devam etmektedir. Demre’nin 2023 yılına Antalya’nın ve Türkiye’nin önemli bir turizm merkezi olarak gireceğine olan inancımla tüm okurlarımızı ilçemize davet ediyorum.”
Eylül / Ekim - September / October 2012
“Demre is becoming one of Turkey’s most important touristic centers” “Demre, with its natural and historical riches, has an amazing geography that includes secret bays and amazing beaches. Demre, which was established on a plain that was formed with alluviums brought by Demre Creek, has a profound history. The Church of Saint Nicholas, an important religious center for Orthodox Christians, is located in the borough center as well as the tomb of Santa Claus, the protector of children. Over 600 thousand tourists visit the grave each year. The remains of Myra, an important Lycian capital is also located in Demre, just 2 kilometers from the Church of Saint Nicholas. Myra is a very important place with its rock tombs and 11 thousand people capacity antique theatre. The granary at Andriake, the ancient port of Myra, is also a must see. You can reach Kekova after discovering the bays of Demre with boats. Kekova Island, the phoenix of the Mediterranean, is amazingly beautiful. Our borough, which has these amazing
natural and historical riches, is also an important greenhouse center in Antalya thanks to its fruitful lands. More than 20 million dollars worth of exports are realized in Demre which proves the importance of agriculture for our borough. Demre, which looks like an agricultural borough rather than a touristic borough today, is going through a transition. Tourism infrastructure works still continue in our borough. The Demre Marina, which will be completed in 2014, will contribute greatly to our economy. The excavations at Myra and Santa Claus ruin site continue in full swing throughout the year thanks to support from the Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay. An extended urban renewal plan and the construction of recreational areas in harmony with the historical structure is the works. I want to invite all our readers to Demre with the belief that Demre will become one of the most important touristic centers in Turkey by 2023.” Batık Şehir
Demre aşığı Bakan Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay tam bir Demre aşığı. Demre’de evi bulunan Bakan Günay, yoğun programına rağmen her fırsatta Demre’ye geliyor. Myra’da, Andreake’de devam eden kazı çalışmalarını yakından takip ediyor, kazı ekibinin her ihtiyacını karşılamak için imkanları seferber ediyor. İlçenin eksikliklerinin gidermek yolunda canla başla çalışan Bakan Günay’ın yaptıkları bunlarla da sınırlı değil. Kazı çalışmaları için ayrılan bütçeyi artırması, kütüphanesindeki kitapları ilçeye göndermesi, yat limanı projesini yakından takip etmesi Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’ın Demre’ye olan aşkının göstergelerinden bazıları. Özellikle Günay’ın kendi kitaplarını göndererek oluşturduğu kütüphane Demreliler için büyük anlam taşıyor. Noel Baba Meydanı’nda bulunan kütüphaneye 5 bin kitap hediye eden Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın Demre’ye gönderdiği kitapların arasında tarih, arkeoloji ve sanat kitaplarının yanı sıra, roman, öykü ve şiir kitapları da yer alıyor. Ertuğrul Günay Kütüphanesi, inşaatı süren Demre Belediye Sarayı ve Kültür Merkezi binasının içine taşınacak.
A Minister in love with Demre The Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay is in love with Demre. The Minister, who owns a house in Demre, comes to the borough often despite his busy schedule. He follows up on the excavations in Myra and Andriake and helps the excavation team with their needs. The minister also increases the budget of the digs, sends his book collection to the library in Demre and follows up on the marina project. The library that was formed with the books donated by the Minister is especially important to the people of Demre. The Minister has donated 5000 books to the library on Santa Clause Square which includes novels, poetry books and books on archeology, history and art. The Ertuğrul Günay Library will be located in the Demre Municipality Palace and Cultural Center which is being constructed.
kişi kapasiteli tiyatrosudur. Su sarnıçları, önce tapınak, ardından kilise, son olarak da cami olarak kullanılmış yapı kalenin kalıntıları arasındadır. Kaleden eşsiz manzaranın yanı sıra kıyıda su içinde kalan yapı kalıntıları, Likya mezarı ve mendirek net olarak görülebilir. Simena’da kalenin kuzey doğusunda ise ev tipi Likya mezarlarının bulunduğu nekropol yer alır. Ev tipi bir mezarda bulunan Likya dilindeki yazıt dikkat
çekicidir. Likya mezarlarının hemen karşısında uzanan deniz ve üzerindeki adalar Simena’nın güzelliğine güzellik katar. Simena ile Üçağız arasında lahitler için taşocağı olarak kullanılmış küçük adacıklar arasından kıyıya doğru uzanan ve su altında kalan yol ile rıhtımı izlemek mümkündür. Simena’da bulunan birbirinden şirin pansiyonlar, eşine benzerine bir daha rastlanmayacak, unutulmaz bir tatilin
gerçek adresidir. Rıhtımdaki restoranlar ise menüsündeki deniz ürünleri ile tadı damağınızda kalacak lezzetleri sunar.
Üçağız
M.Ö. IV yüzyıla kadar iner Theimussa’nın, bugünkü ismiyle Üçağız’ın tarihi. Doğal bir liman görünümündeki koyu, rengarenk teknelerin, mavi yolculuğa çıkmış yatların barınağıdır. Rıhtımı çevreleyen iki katlı taş-ahşap karışımı evleri
ve hemen arkasındaki antik yapılar, Üçağız’ın dikkat çeken özelliklerindendir. Tarihi evlerin çevrelediği sokakta incir, keçiboynuzu, frenk yemişi ağaçlarının altından ilerleyerek ulaşılır Theimussa antik kentine. Şehrin tarihi hakkında pek bilgi yoktur ama bir kitabeden tarihinin M.Ö. IV yüzyıla kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Mezar kalıntıları, söveleri hala yerinde bir kapı ve alçak kayalıklar üzerindeki kule ANTALYA 59
Eylül / Ekim - September / October 2012
“Türk turizminin parlayan yıldızı Demre”
“Antalya’nın 150 kilometre batısında, doğanın tarihle kucaklaştığı eşsiz güzelliklere sahip şirin bir ilçedir Demre. Demre-Kaş karayolundan geriye dönüp baktığınızda üç renk görürsünüz bu kusursuz coğrafyada. Seraların beyazı, narenciye bahçelerinin yeşili ve Akdeniz’in engin mavisi. Kaş’a bağlı bir köy iken Kale ismini alarak ilçe olan yöremiz, 2005 yılında halk arasındaki gerçek ismi Demre’yi almıştır. Uçsuz bucaksız bereketli ovaları kaplayan seralar ve narenciye bahçeleri nedeniyle ilçemizin ekonomisi tarıma bağlıdır. Ancak iki bin yıldan fazla geçmişi bulunan Myra Antik Kenti, Andriake Limanı, Noel Baba Kilisesi, bakir plajları, tarifiimkansız doğal güzelliklere sahip Kekova Adası, Simena ve Üçağız ile aynı zamanda Türk turizminin parlayan yıldızıdır Demre. İncecik kumların, dalgaların şekil verdiği çakıllarla kaplı bakir plajlarımız, kaya mezarlarımız, antik tiyatromuz, tarihi limanımız, suların altına gömülü batık şehrimiz, Hıristiyanların önemli bir hac merkezi olan Noel Baba Kilisemiz ve teknelerin demirlediği koylarımız ilçemizin görülmesi
60
ANTALYA
gereken zenginlikleridir. Antalya’da doğal ortamlarında yetişen mavi yengeçler bir tek Demre’de bulunmaktadır. Protein deposu mavi yengeçler, doğanın tarihle kucaklaştığı eşsiz bir turun sonunda, günün yorgunluğunun atılacağı akşam yemeğinde mutlaka tadına bakılması gereken bir lezzettir. Bu kadar önemli tarihi ve doğal zenginliklere sahip olan ilçemiz, aynı zamanda verimli tarım alalarına da sahiptir. Öyle ki Demre, Antalya’nın önde gelen seracılık ve narenciye merkezidir. Yıllık 20 milyon dolardan fazla yaş sebze meyve ihracatının yapıldığı düşünüldüğünde, tarımın Demre ekonomisindeki yeri daha iyi anlaşılmaktadır. Ancak Demre, gerçekleşen yatırımlarla bir dönüşüm içerisindedir. Myra-Andriake kazılarının, yat limanı inşaatının, ilçe merkezini kapsayan kapsamlı kentsel dönüşüm planının, tarihi dokuya uygun rekreasyon alanlarının Demre’ye turizm açısından çağ atlatacağı aşikardır. Hemşerimiz olan Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’ın destekleriyle ilçemizde önemli çalışmalar gerçekleşmektedir.”
Eylül / Ekim - September / October 2012
Süleyman Topçu
Demre Belediye Başkanı The Mayor of Demre
“Demre; the shining star of Turkish tourism”
“Demre is a cute borough 150 kilometers to the west of Antalya, filled with unique natural and historical beauties. When you look back from the Demre-Kaş highway, you will see three colors in this geography; the white of the greenhouses, the green of citrus gardens and the vast blue of the Mediterranean. Our borough, which was once a village in Kaş, received its true name in 2005. The economy of our borough depends on agriculture because of its many greenhouses and citrus gardens. But Demre is also the shining star of Turkish tourism with Myra antique city, Andriake Port, the Church of Saint Nicholas, untapped beaches, Kekova Island, Simena and Üçağız. Our untapped beaches with thin sands and pebbles, rock tombs, antique theatre, historical port, sunken city, the Church of Saint Nicholas and our beautiful bays are places to see
in Demre. Blue crabs that live in the natural habitat of Antalya can only be spotted in Demre. Blue crabs, which are full of protein, must be tasted at dinner. Our borough, which has this many historical and scenic riches, also has fruitful lands. In fact, Demre is the greenhouse and citrus garden center of Antalya. Over 20 million dollars worth of exports further proves the importance of agriculture for Demre. But Demre is in a transition period thanks to recent investments. The excavations at Myra, the construction of the marina, the urban renewal plan and the construction of recreational areas that are in harmony with the historical structure will help Demre become an important touristic destination. Important works are being carried out in the borough with the support of the Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay.”
Batık Şehir
kalıntısı bu döneme aittir. İskelenin arkasında ev tipi mezar görenleri hayran bıraktığı gibi, Üçağız’ın köklü tarihini en iyi şekilde ifade eder. Üçağızlı misafirlerini ahşap taş karışımı evlerden oluşan pansiyonlarda ağırlar. Rıhtımda yer alan restoranlar, yöre mutfağı ve su ürünlerinden oluşan leziz bir menü sunar. Üçağız’da yemek denince akla ilk olarak deniz ürünleri, deniz ürünleri denince de çocukluğundan beri mutfaktan hiç çıkmayan Hasan Yazır’ın, eşi ve kızıyla birlikte hizmet verdiği Hassan Restoran gelir. İskelenin hemen ardında, Üçağız’ın eşsiz manzarasına sahip bu restoran, zengin mezeleri, ızgara deniz ürünleri eşliğinde sunar. Kendine has üslubuyla leziz deniz ürünleri sunmanın yanı sıra
gönüllü bir turizm elçisi olarak misafirlerinin her türlü işlerini halletmeye de koşan Hasan Yazır, zengin menüsünü tadanlara şapka çıkartır. Nitekim Hassan Restoran, bu eşsiz lezzeti tattıktan sonra çıkartılmış şapkalarla doludur.
Batık Şehir
Çağlar boyu yıkıcı depremler meydana geldi Likya’nın eşsiz coğrafyasında. Bu depremler sonucu Kekova Adası’nın bir bölümü de sulara gömüldü. Yalnızca toprak ve kayalar değildi Kekova Adası’nda suya gömülen. Toprak ve kayayla birlikte adanın Simena’ya bakan tarafındaki kent de suya teslim oldu. Yaşanan felaketten geriye yok olmuş bir medeniyet ile suya gömülü bir kent kaldı. Akdeniz’de mavi yolculuğa
the blue waters carries the traces of a profound history. Antique remains add more meaning to the blue waters of Gökkaya.
Simena (Kaleköy)
Simena is the place where you can see nature, history and an amazing geography all at the same time. Simena is located on the peninsula across Kekova Island. Simena, which is now called Kaleköy, is a small Lycian city and its history dates back to 4th century B.C. You can only reach Simena by sea. The fortress of Simena, situated on a steep cliff, is still intact. The fortress is accessed via a steep pathway and an antique stairway. The most important aspect of the fortress is its 300 capacity theatre carved into a rock. Water cisterns and a
structure that was initially a temple, then a church and then a mosque are important remains of the fortress. You can see the remains of a structure underwater, Lycian tombs and the jetty along with an amazing panorama from the fortress. There is the necropolis of the city located to the northeast of the fortress which hosts home style Lycian tombs. An epigraphy written in Lycian language in one of the tombs chambers is interesting. The sea across the tombs and islands add more beauty to Simena. Between the small islands used as mines for the tombs located between Simena and Üçağız you can watch the underwater road and pier. The cute motels in Simena are ideal places for vacationing. There are great restaurants at the pier. ANTALYA 61
Eylül / Ekim - September / October 2012
popular restaurant in Üçağız is Hassan Restaurant, owned by Hasan Yazır and his family. This restaurant, which has an amazing view, offers grilled fish and enticing appetizers. Hasan Yazır, who serves delicious dishes, is also a voluntary tourism ambassador who tries to help his guests in any way he can.
Sunken City
Üçağız
Demre’ye hakim bir tepeden kilometrelerce uzanan ovaya baktığınızda beyaz ve yeşil olmak üzere iki renk görürsünüz. When you look at the plain in Demre from a hilltop you will see white and green.
çıkanların, günü birlik tekne turlarının uğrak yeridir Batık Şehir. Batık Şehir’e yaklaştıkça sular altında kalan yapılar net olarak görülmeye başlar. Batık Şehir’in üzerinde ilerledikçe suya inen merdivenler, yarısı suyun altında yarısı karada kalmış yapılar, suya gömülmüş evler, anforalar ve yapı parçacıkları ziyaretçilerinin keşif arzularını güçlendirir.
Seralar ve narenciye bahçeleri
Demre’ye hakim bir tepeden kilometrelerce uzanan ovaya baktığınızda beyaz ve yeşil olmak üzere iki 62
ANTALYA
renk görürsünüz. Beyaz renkte olanlar seralar, yeşil renkte olanlar ise narenciye bahçeleridir. Türkiye’nin en kaliteli domatesi, biberi, salatalığı, portakalı, mandarini, limonu yetişir Demre’de. Yalnızca Türkiye’yi değil, ihraç edilen sebzeleri ve meyveleriyle Avrupa ve Asya’yı da besler. Bereketli toprakları ve kış aylarındaki ılıman iklimi seracılık için idealdir. Dünyanın dört bir yanında sebze yetiştirmek için yaz mevsimi beklenirken, Demre’deki seralarda kış aylarında da sebze yetişir. Portakalının tadı ise dünyaca ünlüdür.
Eylül / Ekim - September / October 2012
The history of Üçağız, formerly known as Theimussa, dates back to 4th century B.C. The bay, which looks like a natural port, is the shelter of boats on blue voyage. Stone and wooden houses and the antique structures behind the houses are the interesting aspects of this bay. You can reach the historical city of Theimussa after passing the houses on streets filled with trees. There isn’t enough information about the history of the city but from an epigraphy we know that its history dates back to 4th century B.C. Tomb remains, a door with doorjambs and the remains of a fortress on top of low cliffs are from this period. The tomb chamber behind the pier is amazing and it gives us clues to the profound history of Üçağız. The bay accommodates its guests in motels that were once homes made with stone and wood. The restaurants at the pier offer a delicious menu of fish and local delicacies. The most
For centuries, the gorgeous Lycian geography was devastated by earthquakes. Because of these earthquakes, a part of Kekova Island is submerged in water; including a city. Those who are on a blue voyage often stop at this spot. As you near the sunken city, the structures under water become more visible. You can see steps that lead to the sea, half submerged houses, houses completely under water and amphorae as you sail above the sunken city.
Greenhouses and citrus gardens
As you look at the vast plain from a hilltop that overlooks Demre, you will see two colors; white and green. The white ones are greenhouses and the greens are citrus gardens. Turkey’s most delicious tomatoes, peppers, cucumbers, oranges, tangerines and lemons are grown in Demre. Demre not only feeds Turkey but Europe and Asia through exports. Its fruitful lands and agreeable weather in the winter are ideal for green housing. As the world waits for summer to grow vegetables, produce is grown in Demre during the winter too. Its orange is famous throughout the world.
ANTALYA 63
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Doğal cennet:
Beymelek Antalya’nın Demre ilçesine bağlı bir belde olan Beymelek’in, tarım ve hayvancılığa dayalı ekonomisi şimdilerde turizme ile canlanıyor. Beymelek Belediyesi tarafından hazırlanan turizm amaçlı imar planı beldeyi turizme kazandırmayı amaçlıyor.
National paradise Beymelek, a town affiliated with Demre, is now being revitalized through tourism, the zoning plan administered by the Municipality of Beymelek aims to turn the town into a touristic center.
64
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
Taş evler
Dalyan’ın yanı başında yükselen Gülmez Dağı’nın yamacında bulunur taş evler. Ahşap hatıllı kesme taşlardan yapılmıştır ve tarihi günümüzden 130 yıl öncesine dayanır. Yukarı Beymelek olarak adlandırılan bugünkü Beymelekbeldesinin ilk yerleşim yeridir. Burada dönemin sivil mimarisini en iyi şekilde yansıtan 45 taş ev bulunur. İki katı olan taş evlerin önünde su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmış kuyular yer
alır. Verandalı taş evlerin pencereleri cam yerine ahşap kepenklerle kapalıdır. Bu evler kilometrelerce uzananAkdeniz ve Dalyan’ın eşsiz manzarasıyla alternatif turizmin Antalya’da ki örneklerinden birisidir. Bu çerçevede Beymelek Belediyesi ve BAKA işbirliğiyle hayata geçirilen proje ile taş evlerin 10 tanesi restore edilmeye başlandı. Restorasyonu tamamlanan taş evler pansiyona dönüştürülerek, misafirlerin hizmetine açılacak. Taş evler; tarihi yapısı ve eşsiz manzarasının yanı sıra, bölgedeki birçok güzellikle iç içe. Taş evlerin 600 metre ilerisinde Likya döneminden kalan İsion Kalesi bulunuyor. Likya Yolu ise taş evlerin üzerinden geçiyor.
İsion Kalesi
Yukarı Beymelek’te bulunan İsion Kalesi, Likya döneminden kalmıştır ve Myra kentinin savunma sisteminin bir parçasıdır. Bugün kuleleri dahil bir çok parçası ayakta olan kale, Yukarı Beymelek’te bulunur. Doğu-batı yönünde dikdörtgen bir alana yayılan İsion Kalesi’nin varlık nedeni Myra’nın toprak bütünlüğünün, tarım arazilerinin, yol ağının, ticaretin ve halkın korunmasıdır. Kalenin doğu ve batı köşelerinde kuleleri bulunmaktadır ve 3 katlı bu kuleler hala ayaktadır. Her katında ışıklandırma için pencereler açılan kalenin doğu tarafında başka yapıların duvarları, batı yanında ise ana kayalara açılmış en az 10 adet zeytinyağı işliği bulunur. Kalenin kuzey kulesinin içinde ise yine ana kayaya oyulmuş bir su sarnıcı bulunur. Kale ve çevresindeki kalıntılar, bölgede oldukça korunaklı bir çiftlik bulunduğunu,
Stone houses
Stone houses are located on the slope of Gülmez Mountain. They were made with cut stones 130 years ago. It is the first settlement of Beymelek town. There are 45 stone houses in this area which perfectly exhibit the architecture of the era. There are wells in front of these two storey houses. The windows of the stone houses with terraces are covered with wooden shutters instead of glass. These houses that overlook the amazing panorama of the Mediterranean are important examples of alternative tourism in Antalya. 10 of these stones houses are already being renovated by the Municipality of Beymelek and BAKA. After these restorations, the houses will be turned into motels. The stones houses, besides their historical qualities and amazing view, are very close to other beauties in the region, including the Ision Fortress from the Lycia period. The Lycian Road passes through the stone houses.
Ision Fortress
The fortress which is located in Yukarı Beymelek is from the Lycia period and was one of the defensive structures of Myra. The fortress, which is partially intact including its towers, was built to protect the lands of Myra, its agricultural areas, its transportation network, its trade and its people. There are towers on the east and west corners of the fortress and these three storey towers are still intact. There are the walls of other structures on the east of the fortress that has windows on each floor for lighting and 10 olive oil workshops carved into rock on the west. There is a cistern inside the northern towers carved into
the main rock. The remains in and around the fortress suggest that there was a well protected farm in the region. The fortress which was used during the Roman era doesn’t have any traces from the Byzantine period. It is planned to leave the fortress to future generations through restoration and renovation projects.
Dalyan
Lake Dalyan was formed after a bay nestled inside Gülmez Mountain was covered with alluviums and its connection to the Mediterranean was cut off. It is the only natural lagoon in Western Turkey. Dalyan, which has an amazing natural beauty, is also the reproduction spot of sea creatures and the home of migrating birds. Dalyan, which feeds from surface and underground waters on a 40 square kilometers area, is 225 hectares. There are 18 species of fish living in Dalyan. Blue crabs and loggerhead sea turtles frequent the lagoon. Gray mullet, bream, stripped coral, eel and sea bass are some of the valuable fish that can be found in the lagoon. Small cormorant, large cormorant, wild goose, kingfisher, flamingo, seagull and duck are birds that can be seen at the lagoon. There is a facility affiliated with the Mediterranean Water Products Research, Production and Education Institute near the area where culture fishing is available. Even though Dalyan feeds from the fresh water source that comes from above, its water is salty because of the seeping sea water.
Blue Crab
You know you are in Beymelek at the end of the winding ANTALYA 65
Eylül / Ekim - September / October 2012
“Beymelek turizme kazandırılıyor” “Beymelek beldesi Antalya’nın Demre ilçesine bağlı, Teke Yarımadası’nın güneyinde, Likya uygarlık yolu üzerinde yer alan, 18 kilometrelik kumsalı, 3 bin 500 dekarlık Dalyan Gölü (Lagün) ve deniziyle bir doğa harikasıdır. Antalya merkeze 130 kilometre uzaklıkta olan belde nüfusunun yüzde 80’ninin geçim kaynağı örtü altı tarıma dayalıdır. Türkiye’nin kilometre kareye göre en verimli bölgesi burasıdır. Serada turfanda sebze ve meyve yetiştiriciliği hem bölgeye hem ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır. Ayrıca hububat zeytinyağı, kekik gibi aromatik bitkiler, harnupçuluk (keçi boynuzu), küçük baş hayvancılık, arıcılık, balıkçılık, mavi yengeç (pavurya), yılan balığı önemli gelir kaynakları arasındadır. Geçmişi çok eski tarihlere dayanan bir yerleşim olan Beymelek beldesi turizm açısından da önemli bir potansiyele sahiptir. 1530’lu yılların kayıtlarına göre bölgeye ilk yerleşenlerin Beymelik cemaatidir. Zaman içerisinde Beymelik adı Beymelek olarak değişmiştir. O tarihlerde ünlü Dalyan Gölü, gemilere yanaşma yeri olarak hizmet ettiğinden ticari bir alan olarak gelişmiştir. Bu gelişmenin kalıntıları M.Ö. 250-200’de, Likya dönemini de kapsayan yıllarda yapılan, Anadolu’da ve Yunanistan’da mimari açıdan tek örnek olan İssion (Beymelek) Kalesi halen ayaktadır. Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onayla66
ANTALYA
nan proje doğrultusunda Beymelek Kalesi’nin onarımı tamamlandığında turistik ziyaretçi sayısı artacaktır. Günümüzde Likya kalıntıları,lahitler,su sarnıçları ve kümbetler halen ayaktadır. Diğer taraftan St. Nicholaus kilisesi, Myra kaya mezarları ve Üçağız-Kekova batık şehri de beldenin yakınında olan tarihi yerlerdir. 1880’li yıllarda Nabizade Nazım tarafından yazılan ve Türk edebiyatının ilk realist köy romanı olan Karabibik’in konusunun Beymelek’de geçmesi, beldenin tarihi ve kültürel önemini bir kat daha arttırmaktadır. Yörenin bugünkü turizm potansiyelini, yörenin sahip olduğu antik çağ yerleşimleri ile ilgili tarihi buluntular ve Akdeniz’in henüz bozulmamış sahilleri oluşturmaktadır. Yurt içinden ve yurt dışından yüzlerce insan, bu tarihi yerleri görmek ve doğal güzelliklerinden yararlanmak için bu beldeye akın etmektedir. Bu bölgede, doğal ve iklimsel şartların yaşamaya uygun olması nedeniyle 200 bin yıldır yaşam kesintisiz sürmektedir. Bizim için güzel tarafı da bu konudaki tüm bulguların gezilip görülmeye müsait olmasıdır. Beymelek günümüz şartlarında doğallığını korumuş, bakir bir cennet parçasıdır. İçinden geçerken insanları büyüleyen eşsiz bir doğal dokuya sahiptir. Kentlerin kargaşasından uzaklaşıp gerçekten tatil yapmak isteyenleriBeymelek’e bekliyoruz.”
Eylül / Ekim - September / October 2012
Osman Güngör
Beymelek Belediye Başkanı The Mayor of Beymelek
“Beymelek is becoming a touristic destination” “The town of Beymelek, affiliated with the borough of Demre in Antalya, is located to the south of Teke Peninsula along the Lycian Road and it is a wonder of nature with its 18 kilometer shoreline, Dalyan lagoon and sea. The town, which is 130 kilometers from the city center of Antalya, derives 80% of its income from agriculture. Vegetable production in greenhouses contributes greatly to the economy of the town and Turkey. In addition, grain, olive oil and aromatic herbs such as oregano production, live stock breeding, beekeeping, fishing, blue crab and eel are important revenues for our town. Beymelek, which has a deep rooted history, has an immense potential in terms of tourism. According to the records of the 1530’s, the first people who settled here were the Beymelik tribe. In time, the name Beymelik became Beymelek. Back in those days, Dalyan lagoon was a trade spot where ships docked. This development led to the construction of many important structures, such as Ision Fortress during the Lycian period. When the renovation of Beymelek Fortress
is complete, it will draw more tourists to the region. Today, Lycian remains, sarcophagi, cisterns and the tombs are still intact. On the other hand, important historical assets such as the Church of Saint Nicholas, Myra rock tombs, and the Üçağız-Kekova sunken city are close to our town. The fact that the first Turkish novel Karabibik is about our town increases the historical and cultural importance of Beymelek. The untapped touristic potential of the area includes antique settlements and the virgin shores of the Mediterranean. Hundreds of tourists come to the region to visit these historical places and spend their vacation in untapped nature. Life has been going on continuously in this area for the past 200 thousand year thanks to its agreeable weather and geography. We are lucky to have such beautiful assets that are easily accessible. Beymelek is an undisturbed piece of heaven which has preserved its natural beauty. It has an amazing structure that fascinates everyone. We are inviting those who long for a peaceful vacation to Beymelek.”
olasılıkla yakınlardaki köyün korunaklı merkezi olduğunu gösterir. Roma döneminde kullanılan kalede Bizans dönemine ilişkin herhangi bir ize rastlanmaz. İsion Kalesi’nin hazırlanan rölöve ve restitüsyon projesi ile gelecek kuşaklara aktarılması planlanmaktadır.
Dalyan
Dalyan lagünü, uzun yıllar boyunca Gülmez Dağı’nın koynuna sokulan bir koyun önünün zaman içerisinde alüvyonlarla kapanıp, Akdeniz ile bağlantısının kesilmesi sonucu oluşmuştur. Türkiye’nin batı kıyısındaki tek doğal lagündür. Dalyan, içerisindeki iki küçük adacığın oluşturduğu eşsiz doğal güzelliğinin yanı sıra deniz canlılarının üreme sahası, göçmen kuşların konaklama alanıdır. Yaklaşık 40 kilometrekarelik bir alandaki yüzey ve yer altı sularından beslenen Dalyan, 255 hektarlık bir alana sahiptir. Dalyan’da 18 tür balık bulunur. Mavi yengeçler zamanla Dalyan’ın ev sahibi olurken, carettacarettalar lagünün sürpriz misafirleridir.Deniz kefali, mendil, çipura, mırmır, çizgili mercan, yılan balığı ve deniz levreği Dalyan’dan yıl boyunca çıkan ekonomik değeri en yüksek balıklardır. Küçük karabatak, büyük karabatak, sakar meke, gece balıkçılı, alacalı balıkçıl, erguvani balıkçıl, küçük balıkçıl, flamingo, martı, dalgıç kuşu, yalıçapkını, su tavuğu ve ördek, lagün kıyılarında görülen kuş türleridir. Dalyan’ın çevresini ve kaynak gölünü kapsayan bin 800 dekar alanda Akdeniz Su Ürünleri Araştırma Üretim ve EğitimEnstitüsü’ne bağlı olarak 1993 yılında kurulan müdürlük faaliyet göstermektedir. Lagünün batı tarafında bulunan tesislerde
kültür balıkçılığı yapılır. Dalyan, yukarısındaki tatlı su kaynağından beslenmesine rağmen suyu acıdır. Bunun nedeni ise kaynak suyuna yer altından tuzlu deniz suyu karışmasıdır.
Mavi yengeç
Dağın denizle kucaklaştığı virajlı yolların sonunda Beymelek’eulaşıldığı mavi yengeç ile anlaşılır. Dalyan’ın acı sularında yaşayan mavi yengeçler Beymelek ile özdeşleşmiştir adeta. mavi yengeçler. Öyle ki beldenin her köşesinde mavi yengeç restoranları yer alır.Kıskaçlarının mavi renkte olması nedeniyle onlara bu isim verilmiştir. Bu bölgenin canlısı olmamasına rağmen gemilerin su tanklarına gire-
rek Akdeniz’e geldiği ifade edilmektedir. Dalyan’ın canlı dokusuna zenginlik katan mavi yengeç aynı zamanda protein deposudur, göğüs ve kıskaç etlerinde yüzde 14-16 oranında protein bulunur. Bu nedenle son 30 yıldır dünya mutfaklarında büyük talep görmektedir. Kabuğu temizlendikten sonra mangalda kızartılarak yenen beyaz etli mavi yengeç zengin protein miktarının yanı sıra aynı zamanda sağlıklı bir gıda maddesidir. Bu nedenle yolu buraya düşen yerli ve yabancı misafirler, lagün kıyısında bulunan restoranlara uğrayıp, mavi yengeç yemeden beldeden ayrılmazlar.
Koylar
Beymelek’i geride bırakıp
road after seeing the blue crabs. Blue crabs, which live in the salty waters of Dalyan, are the symbols of Beymelek. In fact, there are restaurants all over town that serve blue crab. Even though they don’t originate from this geography, it is believed that they arrive in the Mediterranean through the water tanks inside the ships. Blue crabs, which enrich the lively habitat of Dalyan, are full of protein. Their chest and clips have 14 to 16% of protein and that is why they have been a popular item in cuisines in the last 30 years. The crabs, which are first cleaned and grilled, are considered very healthy. That is why tourists who come to Dalyan don’t return before sampling this delicacy.
Bays
As you leave Beymelek and head towards Antalya, there are immensely beautiful places that will make you turn around. Stone houses, Ision Fortress, Dalyan, blue crabs and fruitful lands are ANTALYA 67
Eylül / Ekim - September / October 2012
Antalya’ya doğru yol alırken, belde sanki ‘gitme’ dercesine eşsiz güzelliklerini birbiri ardına sıralamaya başlar. Taş evler,İsion Kalesi, Dalyan, mavi yengeçler ve verimli topraklar geride kalmıştır artık. Demre-Finike karayolunun virajlı yolları başladığında, Beymelek’in güzelliklerinin sadece bunlarla sınırlı olmadığı gerçeği de ortaya çıkar. Dönülen her virajın sonunda bir koy karşılar yolcularını. Hırçın dalgaların dağlarla giriştiği mücadelenin sonunda oluşan birbirinden güzel koyların yarattığı manzara karşısında büyülenmemek elde değildir. Deniz burada sanki daha bir mavidir. Tertemiz sularında küçücük balıklar yüzer. Çakıl taşlarıyla kaplı plajların her iki yakasında da denize dik kayalar yükselir. Kayaların doğu yakasında yer alan küçük mağara ise güzelliğiyle övünen plajları kıskandırır. Dalgaların yılmadan usanmadan kayaları oyarak oluşturduğu bu küçük mağara, yoldan gelip geçenleri Beymelek’e çağırır.
Karabibik Romanı
Türk edebiyat tarihinde köyü konu alan ilk roman olan Karabibik, Beymelek için ayrı bir önem taşır. Çünkü Karabibik’in hikayesi Beymelek’te geçmektedir. Beymelek’in tarihi Karabibik ile daha da zenginleşmektedir. Askerlik karşılığı vergi için gerekli parayı ödemek için tarlasının bir kısmını satarak karşılamıştır Karabibik. Tarlasının geriye kalan kısmıyla yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Bir yandan da tek geçim kaynağı tarlasını Yosturoğlu’na kaptırmama mücadelesi verir. Elinde kalan son 8 dönüm tarlayı sürmek için her yıl Koca İmam’ın öküzlerini kiralamaktadır. Karabibibk, 68
ANTALYA
kızı Huri’yi Sarı İmam’ın kayınçosu Sarı İsmail’e vererek, öküzleri bedava kullanmanın hayalini kurar. Sarı İsmail’in başka bir kızla evleneceğini duyunca Rum Bakkal Yani’den faizle borç alır. Bu parayla da bir çift öküz satın alıp, tarlasını bu şekilde sürer. Hayalleri yıkılan Karabibik, toprak ağası Yosturoğlu’nun yeğeninin kızıyla evlenmek istediğini öğrenince çok mutlu olur. Bir süre sonra hastalanır ama kızının mürüvvetini gördüğü için mutludur. Nabizade Nazım, Beymelek’te incelemeler, gözlemler yaparak yazmıştır Karabibik’i. Beldede her yıl bahar aylarında Karabibik Şenlikleri düzenlenir. Şenlik boyunca belde kültürel etkinliklerle renklenir. Tiyatro oyunlarının sahnelendiği, konserlerin verildiği, fotoğraf sergileriyle beldenin güzelliklerinin yansıtıldığı, film gösterimlerinin gerçekleştiği şenlik, Karabibik’in belde için öneminin göstergesidir.
Eylül / Ekim - September / October 2012
all behind you now. As the winding roads of the DemreFinike highway begin, you will realize that Beymelek has more to offer. You will be greeted by a beautiful bay every time you turn a corner. The sea seems even bluer here. Fish swim in these crystal clear waters. There are steep cliffs on either side of the beaches covered with pebbles. The small cave on the eastern shore of the cliffs is even more beautiful than the beaches. This small cave, formed by waves crashing into the rocks, invites people to Beymelek.
The story of Karabibik
Karabibik, the first Turkish novel about a village, is very important to Beymelek because the story was set in this town. Karabibik was a man who had sold a part of his land in order to avoid doing his military service. He tries to make do with what is left from his land. In the meantime, he tries to hang on to his land which Yosturoğlu wants to buy.
Each year, he rents the ox of Koca Imam to plough his land. Karabibik dreams of giving his daughter Huri to the brother in law of the Imam, Sarı İsmail, in order to get the ox for free. When he hears that Sarı İsmail is going to marry another girl, he gets a loan from the Greek merchant Yanni. With the money, he buys two oxen. Karabibik is happy when he learns that the nephew of Yosturoğlu wants to marry his daughter. He gets sick after a while but he is able to see his daughter get married. Nabizade Nazım wrote this novel after researching his topic in Beymelek. Each year in springtime, Karabibik Festival are organized in town. During the festivals, the town is jazzed up with various activities. Plays and concerts are organizes along with various exhibitions during these festivals which are important for the people of Beymelek.
ANTALYA 69
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
ADVERTORİAL
Tantur’la golf 2011 yılında Belek’te 62 farklı milletten 500 bin round’dan fazla golf oyunu oynanmıştır. Bunun yaklaşık 40 bin round’ u Tantur tarafından gerçekleşmişti.
Tee-off with Tantur In 2011 in Belek more than 500.000 golf rounds were played by golfers from 62 different countries all over the world. Tantur handled around 40.000 of them. 70
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
B
elek golf oyuncularının Türkiye’deki cennetidir. 11 adet golf kulübü ve uluslararası standartlarda 14 golf sahası bir bölgede toplanmıştır. İki adedi 27 delik olmak üzere bütün diğer sahalar 18 deliktir.NickFaldo, ColinMontgomerie gibi ünlü golf oyuncuları tarafından dizayn edilmiş güzel sahalardır. Bunlardan iki tanesi deniz kenarına konumlandırılmıştır. Antalya bölgesinin golfe uygun iklimi sayesinde golf sahaları neredeyse 10 ay golf oynamaya uygundur. Kaliteli golf sahaları, sahaların birbirine olan yakınlığı, Akdeniz’in ılıman iklimi, beş yıldızlı lüks konaklama seçenekleri bu bölgeyi golf oyuncuları için cazip hale getirmektedir. Tantur’un golf serüveni bundan 10 yıl önce TUI AG ile başlamıştır. Amaç misafirlere yüksek kalitede servis sunmaktır. Böylelikle misafirler golf organizasyon işini Tantur’ a bırakarak sadece golf oynamamın keyfini sürebileceklerdir. Başlangıçtan günümüze kadar Tantur 195 bin rounds (oyun) için hizmet sağlamıştır. Mevcut tecrübesi ile Tantur misafirlerine çok uygun fiyatlara değişik saha kombi-
nasyonlarından oluşturduğu transfer dahil golf paketi hizmetleri sunmaktadır. Sahip olduğu garantili teetime’lar ile de misafirlerine en iyi şartları sunmaktadır. Ayrıca verilen bu hizmet ve avantajların tamamına misafirler, tatilleri esnasında da, sahip olabilmektedir. Müşterilerimiz Tantur Golf ekibimize 0533 689 01 89 GSM numarasından veya golf@tantur.com.tr mail adresinden ulaşabilirler. Tantur satış süreci boyunca en yüksek memnuniyeti yakalayabilmek adına golfçüler ile diyalog halinde olur ve mevcut rehberleri ile misafirlerin bölgeye ulaşmasından itibaren her türlü soru ve sorunları için misafirleri ile ilgilenir. Tantur bölgedeki mevcut bütün golf kulüpleri ile çalışmaktadır, bu da daha uygun fiyatlar, grup indirimleri ve tur liderleri için birçok indirim ve avantajı beraberinde getirmektedir. Ayrıca yine prime time uygulamaları ve her seviyede golf dersi imkânları da mevcuttur.2011 yılında Belek’te 62 farklı milletten 500 bin round’dan fazla golf oyunu oynanmıştır. Bunun yaklaşık 40 bin round’ du Tantur tarafından gerçekleşmiştir. Tantur’ un hedefi devamlı misafirlerini elinde tutmak ve yeni misafirleri cezbederek kazanmaktır.
B
elek is the golfers paradise in Turkey. 11 golf clubs and 14 golf courses of international standard are concentrated in one area. They all offer 18-holes, two of them even 27-holes. They are all beautifully designed by famous golfers like Nick Faldo, Colin Montgomerie and others. 2 courses are situated directly by the sea. The golf season runs almost 10 months a year because of the good weather conditions in the Antalya region. The quality of the courses, their closeness to each other, the mediterrean climate and the 5-Star luxury accomodations are the main reasons to make this area so attractive for golfers. Tantur’s golf adventure began more than 10 years ago in partnership with the TUI AG. The idea was to provide the golfers with a high quality full service, so that they just can enjoy playing golf and leave the organization to Tantur. Since the beginning till today Tantur served more than 195.000 golf rounds. With these experiences Tantur is serving the client’s by handling golf reservations with attractive mixed golf packages from different golf clubs including the trans-
fers. The clients will get the best golf rounds by guaranteed tee times arranged by Tantur, It’s also possible to get this full service and the advantages while you’re on spot. The team is always available for the customers by a special contact mobile number O533 689 01 89 or via e-mail address belekgolf@tantur.com.tr. Tantur golf department correspond with the golfers during the whole sales process and their representatives are taking care of them when they arrive at the destinatons in Belek.Tantur has got contracts with all the golf clubs in the area. Due to that they can offer competetive prices, discounts for groups, incentives for tour leaders as well as prime tee times at all golf courses in Belek. It is also possible to book golf lessons for all levels from Tantur. In 2011 in Belek more than 500.000 golf rounds were played by golfers from 62 different countries all over the world. Tantur handled around 40.000 of them. Tantur aims to continue the high quality service to increase the golfers numbers in Belek as well as reaching the repeat clients and attract new ones. ANTALYA 71
Eylül / Ekim - September / October 2012
Büyük zafer için kıyasıya yarıştılar Antalya’nın Kaş’tan Gazipaşa’ya kadar uzanan kıyı şeridi su sporları için ideal adres olma özelliğini taşırken, düzenlenen yarışlarda tekneler rüzgârın şişirdiği yelkenleriyle kıyasıya mücadele veriyor.
T
akvimler 30 Ağustos’u her gösterdiğinde Türkiye’nin dört bir yanını ayrı bir coşku kaplar. Çünkü 30 Ağustos, bu topraklar üzerinde yaşayanlar için kelimelerle anlatılamayacak duyguların kaynağıdır. Antalya’da ise her 30 Ağustos arifesinde Zafer Bayramı’nın coşkusu Akdeniz’in engin mavilikle72
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
O
n August 30 of each year, a different kind of excitement fills the country because this date is when the Turkish War of Independence was won. Each year in Antalya, a day before August 30, the excitement of this important event is reflected on the crystal clear waters of the Mediterranean. All kinds of sail boats compete for
the big trophy during a race which is organized by the Antalya Chamber of Commerce and Industry. Competitors inflate their sails with wind during this event. They compete to reach the finish accompanied by an amazing panorama. The same was true for this year’s competition. On the
A race for the ultimate victory While the shores of Antalya are ideal spots for water sports, boats struggle to win the races organized at these locations.
Yelkencilerin uğrak yeri Antalya sahilleri su sporları için en ideal noktalar arasında yer alıyor. Kaş’tan Gazipaşa’ya kadar uzanan 640 kilometrelik sahil ve içerisindeki koylar, yelkencilerin uğrak yerleri arasında yer alıyor. Antalya’da faaliyet gösteren 4 yelken kulübü sürekli yarış düzenlerken, sporcu yetiştirme yönünde de önemli bir görev üstleniyor. Antalya Yelken Kulübü, Kemer Yelken Kulübü, Alanya Yelken Kulübü ve Muratpaşa Belediyesi Yelken Kulübü, resmi bayramlarda düzenlenen yarışlarda kıyasıya bir mücadeleye girişiyor.
f avi spot o
d sail
ors
for wa e spots l a d e an th e id reline lya ar o a re a h t a s n ş r A a azip s of mete e G o r il o o k t h 40 aş s in The s The 6 rom K yacht club orts. way f 4 e cate h e t u h ter sp e all d ed rs. T n id o r a s il a s in s e Keme vid rac bays Club, s for a ly organize t g a o in ş p il a s a p hot stant alya S and Murat a con e Ant uring d Antaly rtsmen. Th ailing Club ly ierce f o S ys. p e a t s y e holida new Alan omp l , c a b n b lu io lu C at gC ring n ailing Sailin ality S ganized du ip ic n Mu re o r that a races
o The h
t
ANTALYA 73
Eylül / Ekim - September / October 2012
rine yansır. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) tarafından düzenlenen Zafer Kupası’nda yelkenliler, optimistler ve lazerler, 30 Ağustos’un coşkusunu denize taşır. Sporcular, bu anlamlı günün anısına düzenlenen yarışta yelkenlerini Antalya’nın içimizi ferahlatan rüzgârı ile şişirir. Konyaaltı Sahili’ne, falezlere paralel uzanan eşsiz manzara eşliğinde bitiş noktasına ilk ulaşan olmanın mücadelesini verir. ATSO tarafından bu yıl düzenlenen Zafer Kupası da aynı görüntülere sahne oldu. İki gün süren organizasyonun ilk gününde optimist ve lazer sınıfında 74
ANTALYA
Antalya bölgesinin sporcuları mücadele etti. Konyaaltı Boğaçayı önünde yapılan yarışlarda 8-18 yaş arası 40 sporcu mücadele etti. Yarışın ikinci gününde ise yelkenli yarışları yapıldı. Öğle saatlerinde rüzgârla birlikte liman ağzından yelken basan 13 tekne Boğaçayı - Lara parkurunda mücadele etti. Çekişmeli geçen yarış sırasında yelkenciler Konyaaltı Sahili ve falezlere paralel olarak eşsiz coğrafya eşliğinde yol aldı. Yarış denizdeki teknelerin yanı sıra Konyaaltı Sahili, Atatürk ve Karaalioğlu Parkı’nda falezler üzerinden de izlendi. Yarışta dereceye giren sporcular düzenlenen törenle ödüllerini aldı.
Eylül / Ekim - September / October 2012
first day of the two day organization, sportsmen from Antalya competed in the optimist and laser categories. 40 people between the ages of 8 and 18 competed in the race that began at Konyaaltı Boğaçayı. 13 boats that started from the
port at lunchtime completed the Boğaçayı - Lara course. The race was watched from other boats, Konyaaltı shore, and Atatürk and Karaalioğlu Parks on top of cliffs. Those who placed in the top three got their awards at the ceremony.
ANTALYA 75
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Öğrenci gezisinden Türkiye’nin Oscar’ına:
Altın Portakal Film Festivali Avrupa ve Asya’nın en köklü film festivallerinden biri olan ve bu yıl 6-12 Ekim tarihleri arasında 49’uncu kez misafirlerini ağırlamaya hazırlanan Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin temeli 1953 yılında bir grup tiyatro öğrencisinin Aspendos’a düzenledikleri gezide atıldı.
From a student trip to Turkey’s Oscars: The Golden Orange Film Festival The foundations of the International Golden Orange Festival, one of the most prestigious film festivals in the world, were laid in 1953 by a group of theatre students during a trip to Aspendos. The festival will be organized for the 49th time this year and will take place on October 6-12.
T
ürkiye’nin Oscar’ı olarak nitelendirilen ve 1964 yılından bu yana düzenlenen Altın Portakal Film Festivali’nin geçmişi 1953 yılına kadar uzanır. Öyle ki Ankara Konservatuarı’ndan bir grup tiyatro öğrencisi 1953 yılı Mayıs ayında Antalya’ya bir gezi düzenler. Hocaları, Antalya’ya hareket edecek olan öğrencilerine, “Orada Aspendos Antik Tiyatrosu var mutlaka görün” önerisinde bulunur. Öğrenciler bunun üzerine belki gösteri de yaparız diyerek kostümlerini de yanlarına alıp Aspendos’un yolunu tutarlar. 76
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
Tiyatronun sapasağlam ayakta durduğunu gören tiyatro öğrencileri, “Gösteri yapsak halkın katılımını sağlayabilir miyiz” düşüncesiyle dönemin valisi İhsan Sabri Çağlayangil, belediye başkanı Seyit Ali Pamir ve Antalya’yı Tanıtma ve Turizm Derneği Başkanı Osman Batur ile görüşürler. Hepsi bu düşünceyi destekler ve Aspendos’ta tiyatro gösterisi için hazırlıklara başlanır. İlk olarak antik tiyatro çalılardan ve otlardan temizlenir. Kent merkezinde tiyatro gösterisinin duyurusu yapılır. Son olarak tiyatroya ahşap bir sahne inşa edilir.
T
he history of the Golden Orange Film Festival dates back to 1953. The vent, which is dubbed the Oscars of Turkey, is being organized since 1964. In 1953, a group of students from the Ankara conservatory organize a field trip to Antalya in May 1953. Before their departure, one of their teachers advises them to see the Aspendos antique theatre. The students take their costumes with them in case they perform at the antique venue. The students, upon seeing the magnificent venue,
1800 yıl sonra tiyatro gösterisi
Gösteri günü gelip çattığında herkeste aynı endişe ve merak vardır. “Acaba kaç kişi gelecek” diye düşünedursunlar, 50 bin nüfuslu Antalya’da tiyatroya 10 bin kişinin geldiğini görünce adeta şok geçirirler. İnsanlar otobüslerle ve yürüyerek akın akın Aspendos’a gelir. Oyun başlamadan önce, hayatlarında ilk kez tiyatro izleyecek olan kasketli, yaşmaklı Antalyalılara “tiyatro nasıl izlenir” dersi verilir. Ardından Ankara Konservatuarı öğrencileri sahneye çıkarak Romeo ve Juliet’i sahneler ve bin 800 yıl sonra Aspendos’ta tarih canlanır.
10 bin kişi ayakta alkışladı
Tiyatro gösterisi sona erdiği zaman 10 bin kişi öğrencileri dakikalarca ayakta alkışlar. Antik tiyatroda müthiş coşkuyu gören vali, belediye başkanı ve turizm derneği başkanı, bunu gelecek yıl da düzenleyelim dercesine öğrencilerin gözlerinin içine bakarlar. Öğrencilerden gelecek yıl
tekrar gelmeleri istenir. Bir yıl sonraki gösterilere Ankara Senfoni Orkestrası’nı da davet ederler. 1954 yılında organizasyonun adı Antalya Belkıs Tiyatro ve Müzik Festivali olur.
Kalacak yer bulunamadı
Festival üçüncü yılında konaklama engeline takılır. Bugün yüzlerce birbirinden lüks otelin hizmet verdiği Antalya’da o dönem gelen konukları ve oyuncuları ağırlayacak yer bulunamadığı için festivale ara verilir. Bu sırada gelecek yılki festival için hazırlıklara da başlanır. Tarihi Büyük Otel’in temeli atılır ve Aspendos restore edilir. Ara verilen festival 1956’da tekrar başlar ve 1960’lı yıllara kadar, öğrencilerin gösterilerde rol aldığı, esnaf derneklerinin katıldığı bir şenlik havasında devam eder. Bu nedenle halktan kopuk tartışmalarına o dönemde hiç rastlanmaz.
Ünlü olma heveslileri akın etti
Festival 1963 yılında Dr. Avni Tolunay’ın belediye başkanı seçilmesiyle farklı bir formata bürünür ve orga-
wonder if they could perform there and contact to local authorities for to ensure audiences. All local authorities support the idea and preparations begin. First of all, the antique venue is cleaned and the show is announced at the city center. Finally, a wooden stage is constructed at the theatre.
A performance after 1800 years
The troop is worried about attendance before the show but to their surprise, 10 thousand people show up. People flock to the theatre. People who will be watching a play for the first time are educated on how to watch a performance. The troop goes on stage to perform Romeo and Juliet and the venue comes alive after 1800 years.
Standing ovation from 10 thousand people After the show, the group receives a standing ovation from 10 thousand people. The local authorities, who are amazed by the outcome, ask the students to return next year. The follow-
ing year, they also invite the Ankara Symphony Orchestra. In 1954, the name of the event becomes Antalya Belkıs Theatre and Music Festival.
No place to stay
In its third year, the festival comes to a halt because of lack of accommodation for guests and theatre troops. In the meantime, works for the upcoming year begin. The construction of the historical Big Hotel begins and Aspendos is restored. The festival resumes in 1956 and continues until the 1960’s as a festival that includes students.
Everyone wants to be famous
The format of the festival changes in 1963 when Dr. Avni Tolunay is elected chief magistrate and the event begins to be organized by the municipality. Finally, the event turns into the Antalya Golden Orange Festival in 1964 with the addition of a film competition. Those who want to become famous flock to Antalya. With the involvement of these
ANTALYA 77
Eylül / Ekim - September / October 2012
nizasyon belediye tarafından yapılmaya başlanır. Ve nihayet, Antalyalı sinema sanatçısı Behlül Dal’ın da etkisiyle 1964 yılında film yarışmasını da içine alan organizasyon Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne dönüşür. Ünlü olma heveslileri akın akın Antalya’ya gelmeye başlar. Artist adaylarının ünlü olmak için yaptıkları ve bunların gazetelerde yer alması, gözleri Altın Portakal’a çevirir.
Müzik yarışmasını içine aldı
1985 yılına kadar Antalya Belediyesi önderliğinde gerçekleşen festival, o yıl dönemin Belediye Başkanı Yener Ulusoy öncülüğünde kurulan Antalya Kültür Sanat Turizm Vakfı (AKSAV) tarafından organize edilmeye başlanır. Aynı yıl festivale “Akdeniz Akdeniz” adlı Uluslararası Müzik Yarışması”nı da ekleyerek yeni bir boyut katan Yener Ulusoy, Akdeniz ülkelerini kapsayan bu yarışmayı 1985- 1988 yılları arasında Altın Portakal Film Festivali ile birlikte gerçekleştirir.
Festivali artık dünya tanıyor
Türkiye çapında elde ettiği deneyim ve başarıyı, 2005 yılından itibaren uluslararası platforma taşıyarak büyük bir sinema etkinliği haline gelen Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, Antalya’yı ve Türk sinemasını kucaklarken, dünya sinema platformunda iddialı bir film festivali olma yolunda sağlam adımlarla ilerler. Aynı yıl Avrasya Film Festivali düzenlenmeye başlanır. Uluslararası bir kimlik kazanan Altın Portakal’a yurtdışından Hollywood yıldızları da katılmaya başlar. *Bilgi, belge ve fotoğraflar konusundaki desteğinden dolayı Hüseyin Çimrin’e teşekkür ederiz.
78
ANTALYA
new artists and press, all eyes turn to the vent.
A new addition: the music competition
The festival, which continued to be organized by the municipality until 1985, begins to be organized by the Antalya Culture and Art Foundation that same year.
Eylül / Ekim - September / October 2012
Chief Magistrate Yener Ulusoy, who added an international music competition to the festival that same year, implements this competition to the film festival between 1985 and 1988.
The festival is recognized all over the world The International Antalya
Golden Orange Film Festival, which became an international event in 2005 after its success in Turkey, is quickly becoming one of the most important film festivals in the world while embracing Turkish cinema. Hollywood starts are now attending this prestigious film festival.
Yepyeni bir termal otel anlayışı
Güral Afyon Wellness & Convention hizmete girdi
A brand new thermal hotel concept
Güral Afyon Wellness & Convention is now open
NG Hotels & Resorts’un yeni oteli Güral Afyon Wellness & Convention hizmete girdi. Güral Afyon Wellness & Convention, Türk turizminin parlayan yıldızı olmaya aday. Üstelik Güral Afyon, “Türkiye’nin En Başarılı Turizm Yatırımları Araştırması 2012” çerçevesinde verilen “En İyi Sağlık Turizmi İşletmesi” ödülüyle hizmet kalitesindeki mükemmelliğini de taçlandırdı.
The new hotel of NG Hotels & Resorts Afyon Wellness & Convention is now open for services. Güral Afyon Wellness & Convention is a candidate to become the shining star of Turkish tourism. In fact, Güral Afyon has crowned its perfection in services with the “Best Health Tourism Facility” award after the results of the “Best Turkish Tourism Investments 2012” poll.
Güral Afyon Wellness & Convention 428 oda ile aynı anda 1.028 kişiye hizmet sunabiliyor. Toplam 9.500 metrekare alana sahip spa merkezi bulunan tesis, bir tanesi 1.500 kişi kapasiteli olmak üzere toplam 13 toplantı salonu, yaz kış aynı sıcaklıktaki şifalı termal suyu ve 2.200 metrekareye yayılan eğlence ve sosyal alanlarıyla dikkat çekiyor.
Güral Afyon Wellness & Convention can serve 1.028 people at the same time with 428 rooms. The facility, which has a spa center with a total of 9500 square meters, attracts attention with its 13 meeting rooms- one of them with a capacity of 1500 people- healing thermal water that is at the same temperature both in the winter and summer and entertainment areas spread to 2200 square meters.
Yepyeni bir termal otel anlayışı Güral Afyon, termal tatili yeni bir anlayışla sunarak ülkemizde ve dünyada daha geniş kitlelere yayılmasını sağlayacak özelliklere sahip. Örneğin, Güral Afyon’da çocuklu ailelerin rahatı için özel aile odaları, açık ve kapalı havuzlar, su kaydırakları, çocuk restoranı ve çok büyük bir eğlence merkezi bulunuyor. Spa ve termal merkezinde ise neredeyse yok yok: Termal jakuziler, Türk hamamı, aile hamamları, saunalar, buhar odaları, buz çeşmesi, dinlenme alanları, macera duşları, su kaydırakları, dışa açılabilen sıcak su havuzu gibi alanlar sadece bir kısmı. Termal özelliklerin yanı sıra bir kongre merkezi olarak da hizmet veren Güral Afyon’un farklı kapasitelerde toplam 13 toplantı salonu bulunuyor. Otelin toplam 1.500 kişi kapasiteye sahip balo salonuna araç alınması ve bu sayede otomobil lansmanı gibi aktivitelerin rahatlıkla yapılması da mümkün olacak.
A brand new thermal hotel concept Güral Afyon has characteristics that will present thermal tourism through a brand new concept and present this type of tourism to more people throughout the world. For example, there are special family rooms, indoor and outdoor pools, water slides, a children’s dining area and a huge entertainment venue at the facility. The hotel’s spa and thermal center are equipped with thermal hot tubs, Turkish bath, family baths, saunas, steam rooms, ice fountain, resting areas, adventure showers, water slides and hot water pools that open up to the outside. The hotel, which also serves as a congress center, has 13 meeting rooms with various capacities. The 1500 people capacity grand ball room can accommodate cars allowing car launch activities possible. ANTALYA 79 Eylül / Ekim - September / October 2012
Turizmde kongre zamanı IC Holding Antalya Bölge Müdürü ve ICF Airports Yönetim Kurulu Üyesi Abdullah Keleş, 2014 yılında Antalya’nın ev sahipliği yapacağı IKKA Genel Kurulu’nun kentte kongre turizmi açısından önemli bir hareketlilik yaratacağını belirtiyor. agencies from Britain, the US and India. Keleş, who also evaluated the 2012 tourism season, says that the season was no worse than 2011 and adds that Antalya has enough capacity to grow.
I
CF Airports Yönetim Kurulu Üyesi ve IC Hotel Antalya Bölge Müdürü Abdullah Keleş ile Antalya turizmi üzerine keyifli bir söyleşi yaptık. Aynı zamanda Antalya Kongre Bürosu Yönetim Kurulu Üyesi olan Abdullah Keleş, 2014 yılında gerçekleşecek olan IKKA Genel Kurulu ile İngiltere, ABD ve Hindistan seyahat acenteleri birliği genel kurullarının kentte kongre turizmi açısından büyük bir ivme yaratacağını söylü80
ANTALYA
yor. 2012 turizm sezonunu da değerlendiren Keleş, geçen yıla oranla negatif bir durumun söz konusu olmadığını belirtip, Antalya’nın daha da büyüme kapasitesine sahip olduğuna dikkat çekiyor. Turizm sektörüne ne zaman ve nasıl adım attınız? Abdullah Keleş: Erzurum Atatürk Üniversitesi İktisat Bölümü mezunuyum. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde master
Eylül / Ekim - September / October 2012
e spoke to ICF Airports Chairman and IC Hotel Antalya Regional Manager Abdullah Keleş about tourism in Antalya.
How and when did you become involved in the tourism sector? Abdullah Keleş: I graduated from Erzurum Atatürk University business school. I completed my master’s degree at İstanbul Bilgi University. I have been in Antalya since 1995, dealing in tourism. I worked at various levels at the İC Group. I am a board member since 2005 at the IC Hotel Group. I am also a board member at ICF. Also, I am on the board of the Antalya Congress Bureau and Kundu Tourism Investors. I am trying to contribute to tourism in the city as best as I can.
Abdullah Keleş, who is also a board member of the Antalya Congress Bureau Executive Board, says that the IKKA General Assembly which will be organized in Antalya in will mobilize congress tourism in the city along with the general assembly’s of travel
Can you evaluate tourism in Antalya as of August 2012? Abdullah Keleş: I think we’re doing great. When you look at the numbers in the first 4-5 months of 2012 it looks like there is a decrease compared to 2011 but let’s not forget that there was a surplus
W
Congress time in tourism IC Holding Antalya Regional Manager and Executive Board Member of ICF Airports Abdullah Keleş says that the IKKA General assembly that will take place in Antalya in 2014 would generate important mobility in the city in terms of congress tourism.
yaptım. 1995 yılından bu yana Antalya’dayım ve turizmle ilgileniyorum. İC Grubu’nun bütün kademelerinde görev aldım. 2005 yılından beri IC Hotel Grubu’nun yönetim kurulu üyesiyim. Aynı zamanda ICF Yönetim Kurulu Üyesiyim. Ayrıca Antalya Kongre Bürosu ve Kundu Turizm Yatırımcıları Birliği yönetimindeyim. Elimden geldiğince Antalya turizmine katkı sağlamaya çalışıyorum.
Ağustos ayı sonu itibariyle Antalya turizmini değerlendirir misiniz? Abdullah Keleş: Bence gayet iyi gidiyor. 2012’nin ilk 4-5 ayında gelen turist sayısına bakıldığında, bir önceki yıla göre gerileme var gibi gözükse de 2011 yılında Arap baharından kaynaklanan ekstra bir katkı olduğu unutulmamalı. Bu yıl dönem dönem 2011 yılının üstünde devam eden bir turizm hareketi var.
because of the Arab spring last year. This year, from time to time, we have recorded increases compared to last year. July and August are better than 2011. As of the first 7 months of this year, there is a 3, 5% decrease. Data show us that we will be closing the year with last year’s numbers. Tourist numbers are not bad. A destination cannot always grow, there is a tipping point. Antalya has capacity to grow even more.
What are your thoughts about tourism in Antalya in 2023? Abdullah Keleş: We are working on numbers but it wouldn’t be right to make an assumption now. Tourism in Antalya and Turkey has grown between %5 and 20 since 1999. We didn’t suffer through the global crisis. We are talking about a 50 billion dollar market in 2023. Antalya will receive an important share from this market. ANTALYA 81
Eylül / Ekim - September / October 2012
Kongre turizmi Antalya için tıpkı deniz- kum- güneş, spor, tarih ve kültür turizmi gibi olmazsa olmazlardan biri. Congress tourism is vital for Antalya just like sports, history, culture and sea, sand and sun tourism.
Temmuz,Ağustos ayları2011 yılından çok daha iyi durumda. Ama yılın ilk 7 ayı sonu itibariyle rakamlarda yüzde 3.5 oranında gerileme var. Veriler bu yılın en az 2011 yılı rakamlarıyla kapatılacağını gösteriyor. Turist sayısında da negatif bir durum söz konusu değil. Sürekli yükseliş zaten kendi içinde sorgulanmalı. Her destinasyon sürekli büyümez, bir yerden sonra doyum noktasına gelinir. Kaldıki Antalya daha da 82
ANTALYA
büyüme kapasitesine sahip. 2023 yılı için Antalya turizmine dair öngörünüz nedir? Abdullah Keleş: Rakamlar üzerinde çalışıyoruz ama bunu telaffuz etmek doğru olmaz. Antalya ve Türk turizminde 1999’dan beri yüzde 5 ile yüzde 20 arasında değişen oranlarda büyüme yaşandı. En ciddi krizlerde bile büyük kayıplar olmadı.
Eylül / Ekim - September / October 2012
You are on the board of the Antalya Congress Bureau. Can you evaluate the past, present and future of congress tourism? Abdullah Keleş: Congress tourism is vital for Antalya just like sports, history, culture and sea, sand and sun tourism. When you talk about tourism, you have to take into account all the elements. Antalya used to concentrate on sea tourism and congress tourism was forgotten. Only %2 of the total capacity was being used. The rest needed to be put to good use. We got together and established the congress bureau.
the bid to host the 2014 General Assembly of the World Congress Association in Antalya. Also, the general assembly’s of travel agencies in Britain, the US and India will take place in Antalya. We received a lot of support from our ministry and governorship. In Frankfurt, where the bid took place to host the general assembly of the World Congress Association, we showed everyone how much we wanted this and that we were fully prepared. We competed with Houston, a city that has been hosting medical congresses for the past 27 years and we won.
Can you tell us where we are now in congress tourism after your efforts? Abdullah Keleş: After a lot of hard work, we secure
The fact that these congresses will be held in Antalya should be very important for winter tourism? Abdullah Keleş: First of all,
2023 yılı için çok ciddi bir turizm portföyünden, 50 milyar dolar tutarında bir turizm pastasından bahsediyoruz. Antalya’nın bu pastadan önemli bir pay alacağına inanıyorum. Kentte şu anda çok iyi bir turizm hareketliliği yaşanıyor, turizmciler gayet iyi diyaloglar içinde. Valilikten, Kültür Turizm Müdürlüğüne bütün kurumlarda herkes çok iyi çalışıyor. Antalya Kongre Bürosu’nun yönetimindesiniz. Kongre turizminin dünü, bugünü ve yarınını değerlendirir misiniz? Abdullah Keleş: Kongre turizmi Antalya için tıpkı deniz- kum- güneş, spor, tarih ve kültür turizmi gibi olmazsa olmazlardan biri. Bunlar zaten turizmin bütününü oluşturuyor. Turizmi konuştuğumuzda bütün unsurları dikkate almalıyız. Antalya’da deniz turizmine hizmet eden bir yapı vardı, kongre turizmi ihmal edildi. Toplam kapasitenin sadece yüzde 2’si kullanılıyordu. Geri kalan yüzde 98’lik atıl kapasitenin değerlendirilmesi gerekiyordu. Bir araya gelindi ve kongre bürosu oluşturuldu. Kongre turizmine yönelik girişimler sonucu gelinen nokta hakkında bilgi verir misiniz? Abdullah Keleş: Yoğun çalışmalarımız sonucunda Dünya Kongreler Birliği’nin 2014 yılında yapılacak olan genel kurulunu Antalya’ya kazandırdık. Ayrıca İngiliz, Amerika ve Hindistan seyahat acenteleri birliği yönetim kurulu üyelerinin toplantıları da Antalya’da gerçekleşecek. Bakanlığımızdan, Valiliğimizden bu konuda büyük destek aldık. ANTALYA 83
Eylül / Ekim - September / October 2012
Dünya Seyahat Acenteleri Birliği’nin 2014 yılı genel kurulunun nerede yapılacağının belirlendiği Frankfurt’taki toplantıda organizasyonu ne kadar istediğimizi ve buna hazır olduğumuzu gösterdik. 27 yıldır tıp kongrelerinde başarılı olan ABD’nin Huston kentiyle yarıştık ve kongreyi biz aldık. Bu kongrelerin Antalya’da yapılacak olması kış turizmi için çok önemli olsa gerek? Abdullah Keleş: Öncelikle bu çok büyük bir başarıdır. Süreci 2016 EXPO ile değerlendireceğiz. IKKA Genel Kurulu’na bin 200 ila bin 800 arasında katılımcı bekliyoruz. Bir kentte kongre yapılmasına karar veren ve yılda 40’a yakın kongre düzenleyen isimleri ağırlayacağız. Genel kurula katılıp Antalya’da kongre 84
ANTALYA
düzenlemeye karar veren bir katılımcı çok daha büyük bir potansiyeli Antalya’ya taşıyacak.Olayı böyle değerlendirince bu organizasyonun önemi daha iyi anlaşılıyor. Kongreler önümüzdeki yıllarda özellikle kış turizmine büyük katkı sağlayacak ancak artık kongrelerden değil, kongre ve kongreler merkezinden bahsetmeliyiz. Dev bir kongre merkezi ile ilgili gelişme var mı? Abdullah Keleş: Antalya’nın siyasi önderlerini, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı, Antalya Valiliği’ni ve yerel yönetimleri konuyla ilgili dokümanlar hazırlayarak ziyaret ediyoruz. Ancak bu bugünden yarına gerçekleşecek bir iş değil. Çok geç kalmış sayılmasak da yavaş hareket etmemiz gelişmeyi yavaşlatıyor. Otellerimizdeki 2-3
Eylül / Ekim - September / October 2012
this is a great victory. We will evaluate the process with EXPO 2016. We are waiting 1200 to 1800 people to attend the IKKA general assembly. We will be hosting important names who decide the majority of the congress locations. They will bring a lot of potential to Antalya. This is an important organization. These events will greatly contribute to winter tourism in the upcoming years but we need to build congress centers. Is there any development regarding the construction of a big congress center? Abdullah Keleş: We are visiting the local authorities of Antalya, the Ministry of Culture and Tourism and the Governorship of Antalya with projects. But this is a long term
plan. Even though we are not late, we need to move quicker. The meeting rooms in our hotels can accommodate 2-3 thousand people or congresses can be held at the three hotels that are close to each other but that is not the point. We need to integrate ourselves into the city. There are tourism fairs all around the world. A country that has 30 billion dollars of tourism revenue must organize a tourism fair. How would a tourism fair organized in the city affect the sector? Abdullah Keleş: Fairs and congresses contribute greatly to the economy of a city. We have trouble finding rooms when we go to a fair abroad.
bin kişilik salonlar ihtiyacı görebilir, birbirine yakın 3 otelin salonlarında kongre düzenlenebilir ama amaç bu değil. Şehirle bütünleşmeyi sağlamalıyız. Dünyada turizm fuarları var. 30 milyar dolar turizm geliri olan bir ülkenin de turizm fuarı olmalı. Antalya’da turizm fuarı olmaması yadırganıyor. Antalya’nın bir turizm fuarına ev sahipliği yapması sektörü nasıl etkiler peki? Abdullah Keleş: Kongre ve fuarlar şehrin kalkınmasına inanılmaz katkı sağlıyor. Yurtdışındaki turizm fuarlarına gittiğimizde otel bulmakta sıkıntı çekiyoruz. Fuar katılımcıları restoranlara gidiyor, dönüşte yakınlarına hediyelik eşya alıyor. Turizm esasında budur. Fuarlar ve kongreleri bu şekilde kanalize etmek lazım. Antalya’da bir turizm fuarı düzenlenmesi için AKTOB ve TUROFED ile birlikte çalışma yapıyoruz. Kongre bürosu da bunun için çaba sarfediyor. EXPO 2016’ya her gün biraz daha yaklaşıyoruz. Antalya ve Türkiye için çok önemli olan bu organizasyon hakkındaki görüşleriniz neler? Abdullah Keleş: EXPO 2016 çok önemli bir organizasyon. EXPO 2016 için yapılacak yatırım geçici değil kalıcı olacak, bu çok önemli. İyi kurgulanıp sıfır hatayla gerçekleştirilmesi gerekiyor. Dünyanın farklı yerlerinde gerçekleşen EXPO’ların 8 milyon ziyaretçisi var. Biz bu ziyaretçilerin 2 milyonunu kentimize getirmeyi ve yıl boyunca EXPO alanını, ören yerlerimizi ve turistik yerlerimizi gezdirmeyi başarırsak, onları turizm elçimiz yapmış oluruz. En iyi tanıtım en iyi şekilde hizmet verilen kişilerce yapılır.
Participants eat at restaurants and buy souvenirs. This is tourism. We are working with AKTOB and TUROFED to organize a tourism fair in Antalya. The congress bureau is also working on that. We are nearing EXPO 2016. What do you think about this important organization? Abdullah Keleş: EXPO 2016 is a very important event. The investments for EXPO 2016 will be permanent. We need to plan and execute perfectly. EXPOs around the world have 8 million visitors. If we can get just 2 million of them to our city and show them our touristic sites, we can make them our tourism ambassadors. The best advertisement comes from people who serve our guests. Not everyone will believe your ads but those who travel to your country can persuade others. Do you think Antalya’s EXPO 2016 theme is right? Abdullah Keleş: Yes; the flower and child theme is very important. We have a plan to bring 100 thousand children to Antalya in 2016 for a festival. Children between the ages of 7 and 12 will come to the festival. In upcoming years, they will be our potential customers. There is no other country in the world that organizes events geared towards children and this makes the theme all the more special. There is a striking development in recent years in Antalya in terms of sports and nature sports tourism. ANTALYA 85
Eylül / Ekim - September / October 2012
Kimse sizin söylemlerinizin yüzde 100 gerçek olduğuna inanmaz ama seyahat edenin anlatımının tamamı gerçek olarak algılanır. Peki,Antalya’nın EXPO 2016 temasını doğru buluyor musunuz? Abdullah Keleş: Evet, “çiçek ve çocuk” temasının çok önemli buluyorum. 2016’da yüz bin çocuğu Antalya’ya getirmek ve şenlik yapmak gibi bir düşünce var. Şenliğe 7-12 yaş arasında çocuklar gelecek. 5 yıl sonra onlar potansiyel müşterimiz olacak. Dünyada çocuklara yönelik aktivite yapan ülke bulunmaması da temayı daha özel kılıyor. Antalya’da son yıllarda özellikle spor ve doğa sporları turizminde büyük gelişmeler yaşanıyor. Bu çalışmalar sektöre ne gibi katkılar sağlayacak sizce? Abdullah Keleş: İnsanlar bir noktadan sonra doğayla baş başa kalmak istiyor. Doğa sporları turizminin rağbet görmesinin nedeni doğayla baş başa kalıp fiziksel ve ruhsal anlamda rahatlama isteğinden kaynaklanıyor. Kentimizde bu yönde önemli işler yapılıyor. Değerli dostumuz Nuri Ülker triatlon yarışları gerçekleştirdi. Muratpaşa Belediyesi bu yönde çalışıyor. Bu çok önemli.Türkiye’ye ilk Rus turist kafilesi doğa sporları için geldi. Dolayısıyla doğa sporları turizmi sektör için çok önemli. Antalya’nın bu yönde gelişmesinin önünde engel yok. Avrupa’nın en güzel golf sahalarına sahibiz. Dünyanın en iyi golfçüsü Taygır Woods Belek’e gelecek ve düzenlenecek turnuvanın açılışına katılacak. Futbol turizmi de çok önemli. Hedef 86
ANTALYA
aslında dünyanın sayılı takımlarını Antalya’ya getirmek olmalı. Bu konuda da çalışmalarımız var. Dubai büyük takımları aldı götürdü ancak doktorlar Dubai’de oksijen depolama seviyesinin azlığı nedeniyle performans düşüklüğü olduğunu belirtiyor. Antalya denizden 40 metre yüksekte ama yakınlarında Feslikan, Geyikbayırı, Saklıkent gibi inanılmaz kamp alanları var. Mevcut potansiyeli iyi tanıtırsak çok büyük başarılara imza atacağımıza inanıyorum. Kentte pek çok yeni otel yatırımı dikkat çekiyor. Turizmin gelişmeye başladığı ilk yıllarda yapılan otellerin son durumu nedir? Abdullah Keleş: Lara, Kundu ve Belek bölgesindeki oteller çok yeni ve güzel. Alanya ve Kemer’de yıllar önce yapılan oteller de sürekli kendini yeniliyor. 3 yılda bir çarşaf ve yataklar, 5 yılda bir demir aksamlar, ardından milyonlarca Avro harcamayla oteller tepeden tırnağa yenileniyor.
Eylül / Ekim - September / October 2012
What do you think these works will contribute to tourism? Abdullah Keleş: At some point, people want to be alone in nature. That is why nature sports tourism has become popular in recent years. There are important works being done in our city regarding this type of tourism. Our good friend Nuri Ülker organized triathlon races here. The municipality of Muratpaşa is working on this angle. The first Russian group came to Turkey for nature sports. So, nature sports tourism is very important. There is no reason why Antalya shouldn’t improve in this type of tourism. We have Europe’s best golf courses. Tiger Woods is coming to Belek to attend the opening of a tournament. Football tourism is also very important. Our goal should be to bring Europe’s best teams to Antalya. We are working on that. Dubai has lured all
the big teams but doctors say that teams cannot perform well because of weather conditions and lack of oxygen storage levels. Antalya is 40 meters above sea level but we have amazing camping areas such as Feslikan, Geyikbayırı and Saklıkent nearby. If we can advertise our existing potential, I believe that we will be very successful. Many hotels are being built in the city. What is the condition of the hotels that were built in the beginning? Abdullah Keleş: The hotels in Lara, Kundu and Belek are new and very beautiful. Those in Alanya and Kemer that were built years ago are always in renovation. Every three years the beds and every 5 years the iron accessories are renewed. Hotels are renovated from head to toe and the owners are spending millions of Euros for renovation.
ANTALYA 87
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Antalya Müzesi’nin gözdesi:
Dansöz heykeli Antalya Müzesi İmparatorlar Salonu’nda sergilenen Dansöz heykeli, Perge heykeltıraşlık buluntuları arasında tek olması açısından önem taşıyor. Vücudunun çıplak yerleri beyaz mermerden, giysi ile örtülü yerleri ve saçları ise siyah mermerden yapılan eser, malzeme, işçilik ve üslup bakımından üstün sanat özelliklerine sahip.
The favorite of the Antalya Museum: The Dancer Statue The Dancer Statue, on display at the Emperors Hall in the Antalya Museum, is the only statue found among the ruins of Perge. The naked parts of the body of the statue are made from white marble and the covered parts and clothes are made from black marble. The statue has high class art features in terms of materials, manufacturing and style.
B
inlerce yıl önce mağaralarda başlayan yaşam, insanoğlunun bilgi ve birikiminin artmasıyla Antalya’nın verimli topraklarında devam etti. Mağaraların duvarlarına çizilen resimler, günün birinde ilk Antalyalıların sanat ve kültür anlamında ne kadar ileri olacaklarının habercisiydi. Mağaralardan çıkıp Antalya’nın verimli topraklarında şehirler kurmaya başlayan ilk Antalyalılar, dönemin en modern şehirlerinde çok önemli sanat eserlerine imza attılar. Perge’de ise heykeltıraşlık adına bugün bile eşi benzeri olmayan heykeller yaptılar. Buna en güzel örnek 88
ANTALYA
ise şüphesiz üslup ve işçilik açısından üstün sanat özellikleri taşıyan Dansöz heykelidir.
İmparatorlar Salonu’nda sergileniyor
Antalya Müzesi İmparatorlar Salonu’nda sergilenen Dansöz heykeli, İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından 1980 yılında Perge’de yapılan kazılar sırasında şehrin güney hamamında,‘Klaudios Peison’ Galerisi’nde bulunmuştur. ‘Dansöz’ olarak adlandırılan heykel, Perge heykeltıraşlık buluntuları arasında tektir. Siyah ve beyaz renkte ince gözenekli mermerden yontul-
Eylül / Ekim - September / October 2012
L
ife that began thousands of years in caves continued on the fruitful lands of Antalya once humanity increased its knowledge and know-how. The paintings that were drawn on cave walls were the harbinger of quality art pieces that would later on be produced by the artists of Antalya. The first locals who came out of caves and built cities on the fruitful lands of Antalya created many important artworks in the modern cities back in the day. They made unmatched sculptures in Perge. The best example of these sculptures is the
Dancer statue which has unique qualities in terms of style and craftsmanship.
On display at the Emperors Hall
The statue was unearthed at the southern bath during the excavations in Perge in 1980 by the University of Istanbul’s Archeology Department. ‘The statue which is called the dancer, is the only statue found among the ruins of Perge. It is carved from black and white densely pored marble. The naked parts of the body of the statue are made from white
‘Dansöz’ olarak adlandırılan heykel, Perge heykeltıraşlık buluntuları arasında tektir. The statue which is called the dancer, is the only statue found among the ruins of Perge.
muştur. Heykelin vücudunun çıplak yerleri beyaz mermerden, giysi ile örtülü yerleri ve saçları ise siyah mermerdendir. Heykel, gerek malzeme, gerek işçilik, gerekse üslup bakımından üstün sanat özelliklerine sahiptir. Yapılan araştırmalarda Perge’de bulunan Dansöz heykelinin bir benzerine daha rastlanmamıştır. Eser, Roma heykel sanatı çizgilerine sahip olmakla beraber, Pergeli yerel sanatçıların kendine özgü tarzını da yansıtır.
Dinsel bir ritüel
Bazı Aphrodite heykellerinde de görülen baştaki fiyonk,
eğik boyun ve kendinden geçmiş bir ifade dansçıyı bir tanrıçaya dönüştürerek, onun tanrısal, kozmik bir dans yaptığını, dinsel bir ritüeli gerçekleştirdiğini düşündürmektedir. 103 parça halinde bulunan heykel, parçaların birleştirilmesiyle ve metal destekler yardımıyla ayağa kaldırılmıştır. Heykel, güzelliğinin yanı sıra dönemin üstün heykeltıraşlığı hakkında verdiği bilgiler bakımından da önemlidir. Kolunun, sağ bacağın ve elbisesinin bir parçası eksik olan heykelin yüksekliği 2.38 metre, genişliği 1.50 metre, derinliği ise 0.75 metredir. Figür kalça hizasında kuşakla sıkılmış
marble and the covered parts and clothes and hair are made from black marble. The statue has high class art features in terms of materials, manufacturing and style. No other statues resembling the dancer were found during researches at Perge. The artwork reflects the unique style of Perge artists while having Roman style lines.
A religious ritual
The bow that can be seen at some Aphrodite statues, a cocked head and a hazy expression turns the dancer into a Goddess and it feels like the dancer is performing some
kind of religious ritual. The statue, which was found in 103 pieces, was reassembled and stood with the support of metals. The statue, besides its beauty, is important because it gives us clues to the expert sculpturing during that era. A piece of its arm, left leg and clothes are still missing. The statue is 2, 38 meters high, 1, 50 meters wide and 0, 75 meter in depth. The figure is wearing a thin cloth supported by a belt at the hip and a sleeveless Khiton. The curve system demonstrates the fierce movement of the figure while accentuating the curves of the body. The ANTALYA 89
Eylül / Ekim - September / October 2012
ince kumaş, kolsuz bir Khiton giymiştir. Kıvrım sistemi hem figürün şiddetli hareketini dile getirmekte hem de vücudun şekillerini tüm plastikliğiyle yüzeye yansıtmaktadır. Katlanarak kalınca kuşak durumuna getirilmiş himation arkada kalçaya dolanarak iki yandan öne alınmıştır. Sol yanda bileğe dolandıktan sonra serbest ucu hareketin şiddetinden dalgalanmakta, sağ yanda eliyle kavranmış himationun diğer ucu yine açılarak dalgalanmaktadır. Himationun bu motifi figürün merkezkaç hareketini dile getirir. Başın özellikle boynun şiddetli bir şekilde sağa çevrilmesi bu hareketi doruğa ulaştırır. Heykel bu hareketine dayanılarak dansöz olarak tanımlanmıştır. Bazı uzmanlarca orijinalliği Hellenistik Rokoko sanat eğilimine mal edilen heykelin kalitesinin üstünlüğü zarafeti ve özellikle iki renk mermerin kullanılmasıyla çekiciliği seyirciyi büyüleyici niteliktedir.
2 yüzyılda yaşayan Claudios Piso tarafından adandı
Dansöz heykelinin de bulunduğu güney hamamının Klaudis Peison Galerisi olarak adlandırılmış bölümünün fikir ve sanat eğitimine ayrıldığı öngörülmektedir. Antik çağın ünlü heykeltıraşlarına mal edilen eserlerin repliklerinden oluşan heykel repertuarının yanı sıra yazıtlar, bezemeli kaide ve sunaklar, mozaikle bezeli taban, kaplama levhalarıyla süslü duvarlar, mekanın oldukça görkemli olduğunu kanıtlamaktadır. Dansöz heykelinin yanı sıra burada bulunan heykellerin 2. yüzyılda yaşayan ve Helenistik sanata hayran olduğu düşünülen Claudios Pisoisimli bir kişi tarafından adanmış olduğu bilinmektedir. 90
ANTALYA
himation, which is folded and turned into a belt, encircles the waist and finishes at the front. Its free tip wavers with the force of the movement after being wrapped around the left wrist and the tip of the himation in the right hand also surges freely. This motif represents the centrifugal movement. The head’s fierce curving movement to the right maximizes this movement.
Eylül / Ekim - September / October 2012
The statue was called the dancer because of this movement. Some experts think that this originality is based in Hellenistic art. The high quality statue is amazing with the usage of two different color marbles.
Dedicated by Claudios Piso in the 2nd century
It is believed that the Claudius Peison Gallery in the south-
ern bath where the statue was found was allocated to art education. The statue replicas, epigraphs, decorated columns and altars, the mosaic base and walls decorated with plaques proves that the space had been quite magnificent. We know that the statues found in this area were donated by an art lover called Claudios Piso who lived during the 2nd century.
ВСЕ, ЧТО КАСАЕТСЯ ОТДЫХА – ПЕГАС ТУРИСТИК!
TУРЦИЯ ЕГИПЕТ ИНДИЯ ТАИЛАНД ТУНИС ИНДОНЕЗИЯ КИТАЙ ИСПАНИЯ ГРЕЦИЯ АНДОРРА ДОМИНИКАНА ИТАЛИЯ ВЬЕТНАМ КЕНИЯ МЕКСИКА ОАЭ ИЗРАИЛЬ КИПР
www.pegast.com
ANTALYA 91
Eylül / Ekim - September / October 2012
Nazlı nazlı titreyen göl Her rüzgâr esişinde nazlı nazlı titreşirTitreyengöl. Sayısız canlı türüne ev sahipliği yapan bu göl misafirlerini de farklı hayallere yelken açtırır.
Yazı-Fotoğraf/Article-Photographs: Özgür Önder
92
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
The lake that shakes gently Titreyengöl shakes gently every time the wind blows. This lake, which is home to many living organisms, makes its visitors daydream.
U
zun yıllar önce, belki binlerce, belki de milyonlarca yıl önce Beyşehir Gölü’nün güneyinde bulunan Akdağlar’dan küçük bir su kaynağı yola çıktı. Salına salına Akdeniz’e akan bu küçük kaynak suyu geçtiği her yerde çoğalıp kısa sürede ırmağa dönüştü ve coşkuyla akmaya başladı. Önüne geçen haşmetli dağları dövüp görkemli kanyonlar oluşturdu. Sonunda Torosları aştı ve menderesler oluşturarak Manavgat Ovası’na indi. Uçsuz bucaksız ovaya hayat verdikten sonra, her yıl Antalya’ya akın eden milyonlarca misafir gibi Akdeniz’ine kavuştu. Dağlardan kopardığı koca kayalar, denize gelene kadar un ufak oldu ve Akdeniz’in dalgalarıyla kumsallara dönüştü. Akdağlar’dan çıkan kaynak suyu Akdeniz ile bir olma yolculuğunda zamanla yatak değiştirip bugün Antalya’nın eşsiz güzellikleri arasında yer alan bir göl oluşturdu. Her rüzgâr esişinde nazlı nazlı titreşen bu göl,Titreyengöl’dür. Rivayet odur ki gölün titreyişi bir yasın dile gelişidir. Efsaneye göre gölün kenarında yaşayan ve kuşları
A
small water source came out of Akdağlar millions of years ago. This small source which flowed hazily to the Mediterranean grew bigger and turned into a river in a short time. It beat grand mountains that passed its path and made glorious canyons. Finally it climbed over the Taurus Mountains and stopped at Manavgat Plain. After it gave life to the vast plain, it reached the Mediterranean like the millions of visitors that come to Antalya each year. The big rock it tore away from the mountains became smaller as they reached the sea and turned into beaches. This source that initiated at Akdağlar sometimes changed course and formed a beautiful lake in Antalya. This lake is Titreyengöl; a lake that shakes gently every time the wind blows. It is said that the lake shakes because of a sad event. According to legend, there is an old fisherman that lives by the lake and feeds the birds. When the birds see him, they flow to his side. One day, the hunters around the lake shoot the ducks on the ANTALYA 93
Eylül / Ekim - September / October 2012
besleyen yaşlı bir balıkçı vardır. Kuşlar yaşlı balıkçıyı gölün kenarında gördüklerinde kanatlarını çırparak ona doğru gelirlermiş. Bir gün bu gölde avlanan avcılar su üstündeki ördekleri vurur. Yaşlı balıkçı avcıları bundan vazgeçirmek için üzerlerine yürür. Avcılar yaşlı adamı iter ve su üstündeki vurdukları ördekleri almaya çalışır. Bu sırada diğer ördekler hep birlikte havalanarak kanatlarıyla bir hortum oluşturur ve avcıları kaçırırlar. Bu olaydan sonra göl titremeye başlar. Yöre halkı bu titremeyi kuşların yaşlı balıkçıya ağlayışı olarak yorumlar.
Doğanın bahşettiği cennet
Titreyen Göl, yanı başındaki Sorgun Ormanları ile birlikte eşsiz bir güzellik oluşturuyor. Lake Titreyen Göl forms an unmatched beauty with the Sorgun forests next to it.
94
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
Titreyen Göl, Manavgat Side Antik Kenti’nin doğusunda, Manavgat Nehri’nin denize döküldüğü yerin ise batısında ve ilçe merkezine 2.5 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Yanı başındaki Sorgun Ormanları ile birlikte eşsiz bir güzellik oluşturuyor. Manavgat Nehri’nin yatak değiştirmesi sonucu oluşan Titreyengöl’ün eskiden denizle olan bağlantısı zamanla ortadan kalkmış. Manavgat Nehri’ne 390 metre uzaklıkta bulunan Titreyengöl’ün denize uzaklığı ise 200 metredir. Denizden yüksekliği 2.4 metre olan gölün yüzölçümü 8.2 hektar, çevresi 8.7 hektar, en derin noktası 6 metre ve genel su derinliği 1-2 metredir.
Doğal yaşam alanı
Antalya’nın gözde tatil bölgelerinden biri olan Titreyengöl, asırlardır göçmen kuşları ağırlıyor. Akdeniz’i aşarak gelen onlarca kuş türü, kış aylarında Titreyengöl’de konaklıyor. Barınma ve beslenme ihtiyacını burada gideren kuşlar
water. The old man intends to stop them. The hunters push him and kill the ducks. At that moment, the other ducks start flying and form a tornado with their wings and scare away the hunter. After this incident, the lake starts to shake. The locals say that this shaking is the birds’ cry for the old man.
Nature’s heaven
Lake Titreyen Göl is located to the east of Manavgat Side antique city and 2, 5 kilometers from the borough center. Lake Titreyen Göl forms an unmatched beauty with the Sorgun forests next to it. The connection of the lake, which was formed after Manavgat River changed course, to the sea, was cut off in time. The lake, which is 390 meters away from the river, is 200 meters from the sea. It is 2, 4 meters above sea level, its area is 8, 2 hectares and its deepest point is 6 meters. The average depth is 1-2 meters.
Natural living area
Titreyengöl, which is one of Antalya’s most popular resorts, has been welcoming immigrant birds for centuries. Hundreds of birds that cross the Mediterranean spend the winter at Titreyengöl. Birds that stay and feed at the lake jazz up this magical area. Research that has been conducted in this area by the Akdeniz University shows that birds that stay at the lake during the winter come from all over the Middle East and Europe. 55, 411 birds from 121 different species have been tagged and their immigration routes have being watched. 71 bird types that were captured in 18 different countries came
Eşsiz bir doğal güzelliğe sahip olan Titreyengöl’ün çevresi pek çok sürprizle dolu. The vicinity of the amazing lake is full of surprises.
ANTALYA 95
Eylül / Ekim - September / October 2012
böylece bu benzersiz doğa harikasına canlılık katıyor. Akdeniz Üniversitesi tarafından bölgede yapılan incelemeler kış aylarını Titreyengöl’de geçiren kuş türlerinin Ortadoğu ve Avrupa’nın dört bir yanından geldiğini ortaya koyuyor. Öyle ki çalışmalar kapsamında Titreyengöl’de tespit edilen 121 kuş türünün 55 bin 411’i halkalandı ve göç yolları izlenmeye başladı. Farklı coğrafyalardaki 18 ülkede yakalandıktan sonra halkalanan 71 kuş türünün kış aylarını Titreyengöl’de geçirdiği görüldü. Step incirkuşu ve kuzey kamışçını kuşlarının Türkiye’de sadece Titreyengöl’de yaşadığı belirlendi. Kuşların yanı sıra 25 canlı türünün yaşamını sürdürdüğü, orman, maki, otsu ve mevsimsel sulak alan olmak üzere 4 farklı habitatı barındıranTitreyengöl’de 66 96
ANTALYA
familyaya ait 2’si endemik 382 bitki türü bulunuyor.
Her adımı sürprizlerle dolu
Eşsiz bir doğal güzelliğe sahip olan Titreyengöl’ün çevresi pek çok sürprizle dolu. Atılan her adımda farklı bir güzellik karşılıyor ziyaretçilerini. Rüzgâr nedeniyle Titreyengöl nazlı nazlı salınırken, sazlıkların arasında açan bir sarmaşık, hemen önünüzden havalanan bir yalıçapkını, yürüyüş esnasında farklı dünyalara yelken açmanıza neden oluyor. Titreyengöl çevresinde uçan kelebekler, suya dalan mavi yengeçler, bir dala konmuş rengârenk canlılar, eşlik ediyor size. Gölün etrafında sayısız canlının yaşamına tanık olarak gerçekleşen yürüyüş, Sorgun Ormanı’na açılan köprüden geçişle son bulsa da Titreyengöl’ün sayısız güzellikleri hafızalardan asla silinmiyor.
Eylül / Ekim - September / October 2012
Akdeniz’i aşarak gelen onlarca kuş türü, kış aylarında Titreyengöl’de konaklıyor. Hundreds of birds that cross the Mediterranean spend the winter at Titreyengöl.
to Titreyengöl for the winter. The step pipit and the northern sedge warbler can only be found in the lake in Turkey. In the lake, where 25 different species of animals besides birds live, there are 4 different habitats. There are 382 types of plants – 2 of them endemicbelonging to 66 families at the lake.
A surprise at each step
The vicinity of the amazing lake is full of surprises. Visitors are faced with a different beauty at every step. While the lake shivers gently because of the winds, you cannot help but daydream when you see ivy between the reeds or a kingfisher that starts flying. Butterflies, blue crabs and colorful birds accompany your trip at the lake. Although the trip ends after you pass the bridge that opens to Sorgun forest, you cannot forget the amazing scenery at Titreyengöl.
ANTALYA 97
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Ercüment Tüzken’in anılarıyla:
Bir zamanlar Kaleiçi Antalya tarihinin izlerini günümüze ulaştıran yerlerin başında Kaleiçi gelir kuşkusuz. Her köşe başında ayrı bir hikâye saklayan dar sokakları ve özgün bir mimariye sahip evleriyle dikkat çeken Kaleiçi aynı zamanda eskinin yaşam izlerini taşır. Kaleiçi’nin bir asra yakın geçmişine tanıklık eden Ercüment Tüzken o günlerin canlı şahitlerinden. Yazı ve fotoğraflar / Article and Photographs: Özgür Önder
98
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
From Ercüment Tüzken’s memories: Once Upon a Time Kaleiçi Kaleiçi is no doubt one of the most important historical areas in Antalya. Kaleiçi, which attracts attention with its narrow streets and architecturally unique houses, reeks of history. Ercüment Tüzken is a living witness of Kaleiçi’s century old history.
D
aracık sokaklarda sağlı sollu sıralanan taş ve ahşaptan yapılı birbirinden güzel evler…Kapı önünden üst katların pencerelerine kadar uzanmış rengarenk begonviller…Cumbanın açık penceresinde denizden esen rüzgara eşlik edercesine salınan perdeler... Ve taş kaldırımlarında yürürken insanın büyülendiği, farklı hayallere daldığı Kaleiçi…Çocukluğu, gençliği ve ömrünün tamamına yakınını tarihi kentte geçen Ercüment Tüzken’den dinledik Kaleiçi’ni. Her cümlesinde Kaleiçi’nin ayrı bir güzelliğini keşfettik. Sonra da birlikte dolaştık taş kaldırımlı dar sokakları.
Bahçede arkadaşlarla geçen bir çocukluk
Kaleiçi’nin bir asra yakın geçmişine tanıklık eden 77 yaşındaki Ercüment Tüzken, İskele Sokak’ta bulunan surların hemen arkasındaki evlerini anlatarak başladı söze. Anlatırken o günleri tekrar yaşıyordu adeta; “Sol tarafta küçük bahçe, sağ tarafta ise evin önündeki surlara kadar uzanan büyük bahçe vardı. Her iki bahçe de meyve ağaçlarıyla doluydu. Burçların önündeki boşluk alandan denizi, limanı izlerdik arkadaşlarımla. Bahçede oynar,
mevsim meyvelerini yerdik gün boyu. Sokak kapısından girince her iki tarafta da havuzlar vardı. Kanlı havuz dediğimiz havuzda balıklar yaşardı. Çok güzel günlerdi. Şimdi anlatırken bile çok duygulanıyorum.”
B
eautiful houses made of stone and wood in narrow streets…Colorful bougainvilleas that stretch all the way from the front door to the upper windows… Curtains that sway gently from the breeze that seeps
in through the balcony window… This is Kaleiçi that will make you feel as if you’re living in a dream world. We listened to Kaleiçi from Ercüment Tüzken, a person who was born and lived most of his life here. We discovered a different side of Kaleiçi with his every sentence. Afterwards, we toured its stone covered streets together.
A childhood spent in the garden with friends
Ercüment Tüzken, 77, who witnessed Kaleiçi’s century old history, began by telling us about his home in İskele Street, right behind the walls. As he told us his story, it was as if he was reliving those days: “There was a small garden in the left and a big one on the right that stretched all the way down to the walls. Both gardens were full of fruit trees. We used to watch the sea and the port from the gap in front of the walls. We used to play in the garden and ate the fruits from the trees all day long. There were pools on both sides of the street filled with fish. Those were great times. It makes me sad talking about it.” ANTALYA 99
Eylül / Ekim - September / October 2012
Kipronoz’da yüzme, Mermerli’de futbol
Swimming in Kipronoz, football in Mermerli
Ahali hep bir arada
The locals were always together
Tüzken, insanın başında kavak yelleri estiren gençlik yıllarında da kopamamış Kaleiçi’nden. Dar sokaklar, evlerin bahçeleri şahit olmuş yine o yıllarına; “En büyük keyfimiz Mermerli’de, Mermerli’nin ilerisinde bulunan Kipronoz’da denize girmekti. İyi yüzücü arkadaşlar daha ileride olan Deliklitaş’a kadar giderdi. Denizden çıkınca bizim eve gelirdik. Kuyumuzdan suyumuzu içer, bahçedeki meyvelerden yer ve sohbet ederdik. Futbol oynadığımız saha da Mermerli’deydi. Bugün surlar ile sokak arasında kalan park 1950’li yıllarda bizim futbol oynadığımız sahaydı.”
O yıllarda insanların birbirine sevgi ve saygı ile yaklaştığını, Kaleiçi’nde sosyal yaşamın da çok kuvvetli olduğunu ifade eden Ercüment Tüzken, o zamanki komşuluk ilişkilerini de özlemle anıyor. Tüzken, Kaleiçi sakinlerinin önemli günlerde bir araya geldiğini, akşamları misafirlikte bağlarını güçlendirdiğini anlatıyor; “Yılbaşı akşamları bütün komşular bizim evde toplanırdı, yaklaşık 50 kişi olurduk. Evimiz çok büyük olduğu için bize gelinirdi. Düğünler, kına geceleri de bizim evimizde yapılırdı. Kabotaj Bayramı’nda evimizin limana bakan kısmı dolar taşardı. Hep birlikte yüzme yarışlarını izlerdik.” O dönemde Kaleiçi dışında az da olsa yerleşim olduğunu kaydedenTüzken, “Talya Otel’den sonrası, Antalya Lisesi’nin arka kısımları o dönemde portakal bahçesiydi. Zamanla bugün belediye binasının olduğu yere Vatan Kahvesi, onun ilerisine Elhamra Sineması açıldı. Karaalioğlu Parkı yapıldıktan sonra aileler akşamları orada yürüyüşe çıkardı. Hafta sonları parkta piknik yaparlardı” diyerek Antalya’nın eski günlerine ışık tutuyor. 100
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
Tüzken was also living in the area during his teenage years. Narrows streets and the gardens of houses were witnesses of his youth: “Our greatest enjoyment was swimming in Kipronoz, just a little further from Mermerli. Better swimmers used to go all the way to Deliklitaş. After swimming, we used to go to my house. We drank water from our well, ate fruits from the trees and talked. The field where we played soccer was also in Mermerli. The park, located today between the city walls and the street, was the place where we used to play soccer in the 1950’s.”
Ercüment Tüzken, who says that people were kind to each other back then and that social life was very much alive, adds that he misses the neighborly environment. Tüzken tells us that the locals would come together on important holidays and strengthen their bonds: “On New Year’s Eve, all our neighbors would come to our house because our house was big. Weddings and bachelorette parties were also organized at our house. During Cabotage Day, our house was filled with people that watched the swimming competition.” Tüzken, who says that there were just a few settlements outside Kaleiçi back then, adds, “The area behind the Antalya High School was an orange garden. First, Vatan Café opened at the area where the municipality building stands today and the Elhamra Cinema. After Karaalioğlu Park was built, families would go take walks there and organize picnics during the weekends.”
Kalite ve kusursuz hizmet... The Maxim Resort Hotel Atatürk Bulvarı 07980 No:31 Kemer / ANTALYA Tel: +90 242 814 70 00(pbx) Fax: +90 242 814 70 70 e-mail: info@themaximhotels.com
w w w.t h e m a x i m h o t e l s . c o m
ANTALYA 101
Eylül / Ekim - September / October 2012
Kaleiçi’nin son butik oteli:
Puding Marina Residence Puding Marina Residence, Kaleiçi’nin tarihi yapılarını, geleneksel mimari ile buluşturdu. Tarihi kentin kısa süre önce hizmete açılan butik oteli, eski kent dokusunda, tarihi yapıların gölgesinde, Mermerli plajının sessizliğinde hafızalardan silinmeyecek bir tatilin adresi oldu.
Kaleiçi’s last boutique hotel: Puding Marina Residence Puding Marina Residence has brought together the historical structures of Kaleiçi and modern architecture. The newest boutique hotel in this historical region has become the address of an unforgettable holiday in the shadow of historical buildings. 102
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
K
ilometrelerce uzanan sahilin oluşturduğu güzelliğin yanı başından, ‘Sıra bende’ dercesine uzanmaya başlıyor falezler. Akdeniz ile falezlerin binlerce, belki de yüz binlerce yıldır süregelen mücadelesinin oluşturduğu koy ayırıyor bu güzelliğinin iki yanını. Falezleri tam bu noktada ikiye ayırıyor bu koy ama ayrı bir güzellik katıyor eşsiz coğrafyaya. Koyun hemen ardında ise daracık sokaklarıyla, yığma taş, ahşap karışımı evleriyle, rengârenk begonvil çiçekleriyle, derin tarihi ve kültürüyle bir şehir başlıyor. Bu şehir Antalya’nın incisi, tarihi şehri Kaleiçi...
Kaleiçi yaşayarak ayrı bir güzel
Yüzyıllar boyu sayısız medeniyete ev sahipliği yapan Kaleiçi, bugünde hala ilk günlerindeki güzelliğini sür-
dürüyor. Tarihi kentin önemi her geçen gün artarken, kendine özgü mimarisi ile de dikkatleri üzerine çekmeyi sürdürüyor. Dünyanın dört bir yanından gelerek tatillerini Antalya’da geçiren misafirler,burayı ziyaret etmeyi de ihmal etmiyor. Kaleiçi’nin dar sokaklarında büyüleyici bir yürüyüşün ardından, bu eşsiz güzelliği uzun süre konaklayarak yaşama isteğinin önüne geçilemiyor. Bu nedenle tarihi evlerin oluşturduğu butik oteller zincirine her gün bir yenisi ekleniyor.
Tarihi konaklarda oluşan butik otel
Kaleiçi’nin büyüleyici ortamında yer alan Puding Marina Residence, kapılarını 10 Nisan 2012 tarihinde misafirlerine açtı. Puding Marina Residence, geleneksel mimari ile çağdaş
T
he cliffs begin right next to the beauties formed by kilometer long beaches. A bay separates this beautiful panorama that was formed by the struggle of the Mediterranean and the cliffs. This bay also adds another kind of beauty to this amazing geography. Just behind these cliffs a city with narrow streets, stone and wood houses, colorful bougainvilleas and a profound history and culture begins. This city is the pearl of Antalya; this is the historical city of Kaleiçi...
You have to live in Kaleiçi to really appreciate it
Kaleiçi, which has been home to many civilizations for centuries, is still as beautiful as the day it was built. While its importance grows, it also attracts attention with its unique architecture. People who come to Antalya on vacation
don’t leave without visiting this historical city. Because people want to stay in the city after their short visit, more and more boutique hotels are being constructed.
A boutique hotel made up of historical mansions
Puding Marina Residence, which is located inside the breathtaking ambiance of Kaleiçi, opened on April 10, 2012. The newest boutique hotel in this historical region has become the address of an unforgettable holiday in the shadow of historical. The hotel, which is made up of 5 historical mansions, has made traditional sun-sea tourism an unmatched experience with its pool in the courtyard. Puding Marina Residence has become the address of an unforgettable vacation with its architecture, ambiance and unique cuisine. ANTALYA 103
Eylül / Ekim - September / October 2012
çizgileri buluştururken, Kaleiçi’nin eski kent dokusunda, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait anıtsal yapılarının gölgesinde ve Mermerli plajının sessizliğinde farklı bir tatilin adresi oldu. Tarihi 5 konaktan oluşan Puding Marina Residence, konakların ortasındaki yüzme havuzuyla, tarihin gölgesinde serinlemeyi ve güneşe doymayı eşine az rastlanır şekilde sundu. Puding Marina Residence, mimarisi ve büyüleyici ortamının yanı sıra eşsiz mutfağıyla da tadı damaklarda kalacak, keyfi hafızalardan silinmeyecek bir tatil deneyiminin Kaleiçi’ndeki adresi oldu.
Mutfağıyla da eşsiz
Puding Marina Residence’ninmutfağı, Patiorestoran ise şimdiden büyük başarılara imza attı. Menü, İtalyan şefMicheleSerafini’nin, tüm Akdeniz ülkelerinin mutfaklarından yaptığı özel seçimle 104
ANTALYA
hazırlandı.Tatlı sürprizlerin yer aldığı menüdeki tüm ürünlerin el yapımı olması yemeklere ayrı bir tat katarken, zengin menüde İtalyan ‘Gelato’ya da (dondurmasına) yer verildi.
Eylül / Ekim - September / October 2012
A unique cuisine The Patio restaurant at Puding Marina Residence is already a hot spot. The menu was prepared by Italian chef Michele Serafini and includes
dishes from all Mediterranean countries. Every item on the menu is handmade and you can also find Italy’s famous Gelato ice cream at the restaurant.
ANTALYA 105
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Mavi sulardan yeşil tepelere Çamlarla kaplı dik yokuşu ağır ağır çıktıktan sonra ulaştık Tünektepe’ye. Antalya’nın dillere destan güzelliği 618 metre yüksekliğe sahip Tünektepe’de ayaklarımızın altına serildi. Bir yanda masmavi deniz, diğer yanda yemyeşil ormanlar selamladı bizi. Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs: Özgür Önder
106
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
From blue waters to green hills We reached Tünektepe after slowly climbing the steep road surrounded by pine trees. The unmatched beauty of Antalya was laid before our feet at the 618 meter high Tünektepe. Blue waters and green forests greeted us.
M
uhteşem doğasıyla çağlar boyunca insanoğlunu büyüleyen Antalya her mevsim farklı bir yüzünü gösterir ziyaretçilerine, sakinlerine. Bu eşsiz güzelliklere sınırsız bir şekilde şahit olmak için en iyi adres ise şüphesiz yükseklerdir. Denize paralel yükselen dağların zirveleri hayal bile edemeyeceğiniz bir manzarayı gözler önüne serer. Biz de Antalya’nın insanı esir alan kuşbakışı görüntüsüne şahit olabilmek için Tünektepe’nin yolunu tuttuk. Liman kavşağından sağa dönüp çam ağaçları ile kaplı yoldan 6.5 kilometre ilerideki 618 metre rakıma sahip zirveye doğru tırmanmaya başladık. Zirve yolunun ilk metreleri eşsiz bir manzaranın sarhoşluğunun uzunca bir süre yaşanacağının habercisi gibiydi. Bir tarafta narenciye bahçelerinin yanı başına yükselen engin dağlar, bir tarafta masmavi Akdeniz ve Konyaaltı Sahili. Yaklaşık
20 dakikalık bir yolculuğun ardından çam ağaçları ile çevrili dik bir yokuşun sonundaTünektepe karşıladıbizi. Aracımızdan iner inmez bir yorgunluk çayı içmek ve manzaranın keyfini doyasıya yaşatmak için 360 derece dönen, bu nedenle adı halk arasında döner gazino olan tesise attık kendimizi.
Gözetleme kulesiydi turizme açıldı Dönemin Antalya Valisi Yılmaz Türktekin tarafından 1983 yılında hizmete açılan tesiste Akdeniz’in mavi sularına karşı oturup bu soluk kesici manzarayı seyre daldık. Tesis altındaki sistem yavaş yavaş dönerken biz bir taraftan çayımızı yudumlayıp, bir taraftan devrialem yaptık. Döner gazinoda oturduğumuz yer Sıçan Adası ve Kemer’e bakıyordu. Nem oranının düşük olması manzarayı müthiş kılmıştı ve inanılmaz bir görüş mesafesi vardı. Deniz her zamankinden daha maviydi sanki;
A
ntalya, which has amazed humanity with its beauty for centuries, shows its visitor a different side each season. Undoubtedly, the best way to see these beauties is to go higher. The peaks of mountains that are parallel to the sea provide an unimaginable panorama. We headed out to Tünektepe to witness this captivating panorama. After taking a right from the port exit, we started climbing to the 618 meter summit through a 6, 5 kilometer road surrounded by pine trees. The first meters of the road to the summit were the harbinger of an amazing panorama. There were grand mountains next to orange groves on one side and the amazing shores of the Mediterranean on the other. After a 20 minute drive Tünektepe greeted us at the end of a steep road. As soon as we stepped off our vehicle, we
ANTALYA 107
Eylül / Ekim - September / October 2012
cause of low humidity. The sea seemed bluer somehow; Küçük Çaltıcak, Büyük Çaltıcak, Beldibi, Tekirova, Kemer, Adrasan and Üç Adalar were below our feet. Boats were docking at Sıçan Island. While the restaurant continued to rotate, we said goodbye to the beauties in the west and continued our journey to the east.
Türkiye’nin turizm başkenti ve dünyaya açılan penceresi Antalya’nın kuşbakışı izlendiği Tünektepe, her köşesinde farklı sürprizler sunuyor.
We were first greeted by Sarısu, then the marina, then Konyaaltı beach and finally an amazing geography that stretched all the way to Silyon antique city. Tünektepe, which used to
Tünektepe, where you can see the entire tourism capital of Turkey, provides different surprises at every corner.
Küçük Çaltıcak, Büyük Çaltıcak, Beldibi, Tekirova, Kemer, Adrasan, Üç Adalar ayaklarımızın altındaydı. Sıçan Adası’nın önüne demirleyen bir tekneyi diğerleri izledi. Kısa sürede adanın çevresine demir atan onca tekne manzarada kendilerine ayrılan yerleri dolduruyordu adeta. Döner Gazino dönüşünü sürdürürken Antalya’nın batısında kalan güzelliklere usulca veda edip, saat yönünün tersine, doğuya doğru ilerleyişimizi sürdürdük. Önce Sarısu karşıladı bizi, ardından marina, Konyaaltı Sahili ve nihayet doğuda Silyon 108
ANTALYA
be a watch tower centu-
Antik Kenti’ne kadar uzanan eşsiz coğrafya. Asırlar önce gözetleme kulesi vazifesi gören Tünektepe, bugün Antalya’nın tüm güzelliklerini gözler önüne seriyordu. Tünektepe’de 618 metre yükseklikten Antalya’nın doğusunu izlerken insan farklı hayallere dalmaktan da kendini alamıyordu. Konyaaltı Sahili, Falezler, Aksu Sahilleri Tünektepe’denbambaşka görünüyordu. Bu seferki durağımız Antalya İl Özel İdaresi tarafından işletilen Tünektepe tesisleri oldu. Yorgunluk çaylarımızı keyifle yudumladıktan sonra Antalya’nın kuzeyinin ve
Eylül / Ekim - September / October 2012
headed for the revolving restaurant to have some tea and enjoy the view in full.
Once a watch tower… We began watching this amazing view from the facility which was opened in 1983 by Yılmaz Türktekin who was the governor back then. While the mechanism below the facility rotated slowly, we drank our tea and took in the panorama. Our seats overlooked Sıçan Island and Kemer. We had a great and clear view be-
ries ago, was displaying all the beauties of Antalya today. We couldn’t stop daydreaming while watching the east of Antalya at 618 meters. Konyaaltı Beach, the cliffs and the shores of Aksu looked so much different from up here. Our next stop was the Tünektepe facilities managed by the Antalya City Special Directorate. After sipping our tea, we headed for the observation terraces to clearly see the north and northeast of Antalya. Tünektepe, where we could see the entire tourism capital of Turkey, provided different surprises at each corner. We found ourselves staring at Antalya’s grand mountains after its crystal clear waters. Bey Dağları, Kızlar Sivrisi, Geyikbayırı and Saklıkent rose across the terraces. The vast blueness had given way to
kuzey doğusunun net olarak görüldüğü seyir teraslarınadoğru ilerledik. Türkiye’nin turizm başkenti ve dünyaya açılan penceresi Antalya’nın kuşbakışı izlendiği Tünektepe, her köşesinde bize farklı sürprizler sunmaya devam ediyordu. Biraz önce Akdeniz’in masmavi sularını izlerken, bir anda kendimizi Antalya’nın heybetli dağlarının arasında bulmuştuk. Tünektepe’nin arka kısmında kalan seyir teraslarının karşısında Bey Dağları, Kızlar Sivrisi, Geyikbayırı ve Saklıkent yükseliyordu. Engin mavilikler yerini derin yeşilliklere bırakmıştı. Yönümüzü biraz kuzey doğuya
çevirdiğimizde ise Döşemealtı Ovası, Güver Kanyonu, Düzlerçamı Milli Parkı bizi selamladı. Antalya’nın yanı başında bulunan Tünektepe, kısa zamanda inanılmaz bir görsel şölen sunmuştu.
Zirve yolunun ilk metreleri eşsiz bir manzaranın sarhoşluğunun uzunca bir süre yaşanacağının habercisi… The first meters of the road to the summit were the harbinger of an amazing panorama…
Teleferik projesi tüm hızıyla sürüyor
Antalya İl Özel İdaresi tarafından işletilen Tünektepe tesisleri bu eşsiz güzelliği tüm Antalyalıların ve tatil tercihini kentten yana kullanan misafirlerin beğenisine sunuyor. Döner gazinoda günün her saati ziyaretçilerine uygun fiyatlarda yiyecek, içecek ve kahvaltı servisi veriyor. Öte
deep greens. When we turned north, we were greeted by Döşemealtı Plain, Güver Canyon, and Düzlerçamı National Park. Tünektepe, located right next to Antalya, has provided an amazing visual festival.
The cableway project continues in full swing The facility offers these amazing beauties to all locals and tourists vacationing in Antalya. The revolving restaurant serves breakfast, lunch and beverages at rea-
ANTALYA 109
Eylül / Ekim - September / October 2012
yandan Antalya Valiliği’nin, Tünektepe’ye ulaşımı daha da kolaylaştırmak için yürüttüğü teleferik projesinin çalışmaları hızla devam ediyor. Bu çerçevede açılan ihaleye katılan 4 firma tekliflerini Antalya İl Özel İdaresi’ne verdi. İhale sürecinin tamamlanması ve işi alan firmanın belirlenmesinin ardından teleferik projesi için inşa çalışmalarına başlanacak. Sarısu Plajı’ndan hareket edecek olan teleferik Tünektepe’ye ulaşımı kolaylaştıracak. Antalya turizmine farklı bir soluk kazandıracak olan proje, ihale sonuçlandıktan sonra 1 yıl içinde hayata geçirilecek. Teleferik 8 kişilik kabinlerle tek yöne saatte bin 200 kişi taşıyacak. Sarısu Plajı’ndan Tünektepe’ye bin 685 metre yatay uzunlukta seyredecek ve 604 metrelik bir kot farkına sahip olacak. 110
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
sonable prices throughout the day. In the meantime, the cableway project initiated by the governorship of Antalya to provide easy transportation to Tünektepe continues in full swing. After the conclusion of the public bid attended by 4 companies, the construction of the cableway will begin. The cableway which will depart from Sarısu beach will make transportation to Tünektepe easier. The project will come to life one year after the completion of the public bid. The cableway will carry 1200 people an hour with 8 people capacity cabins. A 1685 meter cable will be laid between the beach and Tünektepe and the cableway will be 604 meters high.
ANTALYA 111
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Yazı-Article : Özgür Önder Fotoğraflar / Photographs: Hip-notic
Serin sularda akrobasi Spor turizmi yelpazesini her geçen gün genişleten Antalya’da, Akdeniz’in mavi sularının yanı sıra, Toroslar’ın zirvesinden gelen temiz kaynaklarla beslenen doğal ve yapay göllerde de su sporları yapabilirsiniz.
Acrobatics on cool waters You can practice water sports on natural or manmade lakes besides the blue waters of the Mediterranean in Antalya where sports tourism is improving with each passing day.
112
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
A
kdeniz’in turkuaz mavisi sularına paralel uzanan birbirinden lüks otellerin sahilleri her yıl dünyanın dört bir yanından gelen misafirlerle dolar taşar. Yerli ve yabancı misafirler gün boyu tertemiz sularda yüzerek tatilin keyfini çıkartır ya da su sporları yaparak hafızalardan silinmeyecek günlere adrenalini de ekler. Su sporları denince akla ilk olarak su kayağı, su kayağı denince de Antalya-Manavgat Karayolu Köprülü Kanyon Kavşağı’nda bulunan Hip-Notics Cable Park gelir. Toros Dağları’nın zirvesinden salına salına Akdeniz’e dökülen tertemiz suların doldurduğu göllere sahip olan Hip-Notics Cable Park, 3 ayrı gölünde başlangıç seviyesinden
uluslararası seviyede sporculara kadar kablolu su kayağı yapma imkânı tanır.
Her seviyedeki sporcuya hitap ediyor
Hip-Notics Cable Park’ta 3 adet doğal ve yapay göl bulunuyor. Köprüçay’ın tertemiz sularının doldurduğu göllerde wakeboard, su kayağı, mono-trick-jump ski, kneeboard ve disc sporları yapılabiliyor. Tesiste çevresi 730 metre ve 6 direkli ilk gölolan L-1 ileri derece su kayağı yapanlara hitap ediyor. Kablonun su seviyesinden 9 metre yükseklikte bulunan bu gölde slalom yapan sporcular, hünerlerini de sergileme imkanı buluyor. L-1 gölüne göre daha kısa olan L-2 gölünde kablo yüksekliği fazla. İleri derece kayan-
T
he beaches of luxury hotels that are parallel to the crystal clear waters of the Mediterranean are filled with tourists from all over the world each year. Local and foreign tourists spend their days swimming in clean waters or engage in water sports to add excitement to their vacations. When one mentions water sports, the first thing that comes to mind is water skiing and when one mentions water skiing, the first place that comes to mind is the HipNotics Cable Park located on the Köprülü Canyon junction on the AntalyaManavgat Highway. The park, which as lakes filled with clean water from rivers, accommodates amateur and expert sportsmen in its 3 lakes.
For sportsmen of all levels
There are 3 lakes at Hip-Notics Cable Park. Wakeboard, water skiing, mono-trickjump ski, kneeboard and disc are popular sports at the park. The L 1 Lake at the facility which is surrounded by 6 poles is for expert water skiers. L 2, which is shorter than L-1, has higher cables. There are ramps at the lake for adrenaline junkies. The third lake at the park is for beginners. The first of the easy start system is used by boarders and the second is used by wake skaters.
Antalya is the most ideal address for water skiing While the beautiful weather of Antalya makes the city an ideal address for cabled water skiing, the beautiful
Kentte kış aylarının soğuk geçmemesi ve göllerin su seviyesinin yaklaşık 170 santimetre gibi bir derinlikle olması su ısısının hep korunmasını sağlıyor. The water temperature is always at a desired level because the winters are not cold and the lakes are only 170 centimeters deep. ANTALYA 113
Eylül / Ekim - September / October 2012
Antalya’nın güzel iklimi kablolu su kayağı için yöreyi ideal kılarken, kış aylarının baharı aratmaması spor sezonunu neredeyse 12 aya çıkartıyor. While the beautiful weather of Antalya makes the city an ideal address for cabled water skiing, the beautiful weather in winter extends the sports season to 12 months.
lar için göle yerleştirilen rampalar ile adrenalini hat safhaya ulaştıran atlayışlar yapılabiliyor. Hip-Notics Cable Park’ın 3. Gölü ise ilk kez su kayağı yapacaklar ve başlangıç seviyesinde olanlar için tasarlanmış. Kolay başlangıç sisteminin ilki boardcular, ikincisi ise wakeskate yapanlar için kullanılıyor.
Su kayağı için en ideal adres Antalya
Antalya’nın güzel iklimi kablolu su kayağı için yöreyi ideal kılarken, kış aylarının baharı aratmaması spor sezonunu neredeyse 12 aya çıkartıyor. Kentte kış aylarının soğuk geçmemesi ve göllerin su seviyesinin yaklaşık 170 santimetre gibi bir derinlikle olması su ısısının hep korunmasını sağlıyor. Hip-Notics Cable Park’a gelen ve daha önce hiç su kayağı yapmamış olanlar bile temel eğitim sonrası 2 saat içinde kayabilir pozisyona geliyor. Rampaların bulunduğu büyük gölde ise 114
ANTALYA
profesyoneller wakeboard ile keyifle izlenen atlayışlar gerçekleştirebiliyor. Kablolu su kayağında ileri dereceye gelenlerin tercihi ‘Slalomda üstüme yoktur’ gölü. Bu gölde her çeşit kayak denenebiliyor. Mono ski ile slalom parkuru tamamlanırken, uzun kayaklar ile ski jump yapılabiliyor, kneeboard ve disc ile sporcular etrafında 360 derece dönüp, bu sporun keyfini çıkartabiliyor.
Doğayla baş başa tatil
Su sporlarının her çeşidinin kolaylıkla yapılabildiği tesiste, farklı dallarda da spor yapmak mümkün.HipNotics Cable Park’ta öğle saatlerinde plaj voleybolu turnuvasına katılabilir ya da kaykay parkında zevkli dakikalar yaşayabilirsiniz.Göl ve doğa manzaralı bungalov ve çadırlarda tabiatla baş başa kalıp, kamp yaparak tatilinize daha fazla keyif katabilirsiniz.
Eylül / Ekim - September / October 2012
weather in winter extends the sports season to 12 months. The water temperature is always at a desired level because the winters are not cold and the lakes are only 170 centimeters deep. Those who have never tried water skiing can get some basic training and be in the water in two hours. In the big lake with the ramps, professional wake boarders can execute enjoyable jumps. The second lake is ideal for cabled water skiing experts who like to slalom. You can try any type of skiing in this
lake. You can complete the slalom course with Mono ski, try ski jumping with long skis and sportsmen can perform 360 degree turns with kneeboard and discs.
A vacation in nature
You can also engage in other sports at the facility. You can participate in a beach volleyball tournament at lunchtime or skateboard. You can also stay at the bungalows that overlook the lake or set up camp and enjoy your alone time with nature.
ANTALYA 115
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Yaylaların beyi:
Beydağı Yaylası Antalya sahillerine yaz mevsimi gelince bunaltıcı sıcaklar da kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlar. Kavurucu sıcaklar yayla ve Yörük geleneğini yaşatan Antalyalıların, Beydağları’nda bulunan Beydağı yaylasına yola düşme vaktinin de habercisidir. Bol su kaynakları ve bozulmamış doğal yapısıyla bölge halkına nefes aldıran yayla, Yörük geleneklerini yarınlara aktaran şenliklerle renklenir.
116
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
The master of plateaus: Beydağı Mountains During the summer, the shores of Antalya become very hot and humid. The scorching heat is the harbinger of the time for the locals who keep nomad traditions alive to go to Beydağı at Beydağları Mountains. The plateau, which is a breath of fresh air with its abundant water resources and untapped natural structure, comes alive with festivals that detail nomad culture.
A
kdeniz’e paralel olarak uzanan ve onun hemen karşısında yükselen Beydağları, kanyonları, mağaraları, akarsuları ile gizli bir cennettir adeta. Beydağları’nın eşsiz güzelliklerinden birisi de yaylalarıdır. Yaylalar, tertemiz havası, buz gibi suları, yemyeşil ormanlarıyla Antalya’nın sıcak yaz günlerinde nefes almak için ideal adresidir. Asırlardır kavurucu yaz sıcaklarında bölge halkı, dağlardaki yaylalara göç eder. Yöre halkının göç ettiği yaylalardan bir tanesi de Erendağı ile Bakırlıdağı arasında, Alakır Çayı’nın çıktığı yerde bulunan 2 bin 300 metre yükseklikteki Beydağı Yaylası’dır. Kumluca ilçesi sınırlarında yer alan yayla, çayırlarla kaplıdır ve su kaynakları açısından oldukça zengindir. Rengârenk çiçeklerin açtığı yaylada kuşların özgürce uçuşu ve cıvıltısı yöreye keyif katar. Beydağı Yaylası, her yıl yaz aylarında Antalya, Kumluca, Korkuteli ve Finike sakinlerini ağırlar.
Çadırlarda, ahşap yapılarda konaklayan yaylacılar, düzenledikleri şenliklerle de Beydağı Yaylası’na renk katar. Havaların soğuması ise kış mevsiminin sahil kesimlerinden önce kendini gösterdiği yayladan dönüş vaktinin geldiğinin habercisidir.
Yola çıkma zamanı
Takvimler nisan sonu ile mayıs başını gösterdiğinde asırlardır yayla geleneğini sürdüren Antalya, Kumluca, Korkuteli ve Finike sakinleri yola koyulur. Kumluca ve Finikeliler, Altınyaka köyünden sonra Gölcük köyü ile Söğütcuması Yaylası’nı aşar. Ardından Antalya’dan gelen yolu takip ederek Beydağı Yaylası’na ulaşır. Antalya’dan Beydağı Yaylası’na doğru yola çıkanlar ise Altınyaka yoluna girip önce Hisarçandır ve Üçoluk köylerini geçer, Kuzca Köyü ve Söğütcuması Yaylası’na ulaşır. Kuzca Köyü’ne Çakırlar ve Yarbaşçandır’dan da gidilebilir. Kuzca Köyü’nden sonra
B
eydağları, which run parallel to the Mediterranean, are secret heavens with their canyons, caves and rivers. One of the most important beauties of these mountains is the plateaus. With their clean air, cold water and green forests, plateaus are ideal places during the hot summer days of Antalya. For centuries, locals who are bothered by this heat flock to the pla-
teaus. One of these plateaus is the Beydağı Plateau, located between Erendağı and Bakırlıdağı at 2300 meters. The plateau, which is located within the borders of Kumluca borough, is covered with meadows and is rich in water resources. The sounds of birds add extra warmth to the plateau filled with colorful flowers. Beydağı Plateau welcomes ANTALYA 117
Eylül / Ekim - September / October 2012
Plateau. Beydağı Plateau is 75 kilometers from Antalya and Kumluca.
Sheep graze in the meadows
yaylacıları Büyükalan Köyü karşılar. Büyükalan Köyü’nü geçen yaylacılar, Beydağı Yaylası’na ulaşır. Beydağı Yaylası hem Antalya’ya hem de Kumluca’ya 75 kilometre uzaklıktadır.
Çayırlarında kuzular otluyor
Mayıs ayının sonlarına doğru yayladaki nüfus artmaya başlar. Yaylacılar, çadırların yanı sıra çakma adı verilen ahşap yapılarda konaklar. Su kaynağı açısından zengin olan Beydağı Yaylası’nın her köşesi çayırlarla ve rengarenk çiçeklerle kaplıdır. Bu nedenle hayvancılıkla uğraşanlar küçükbaş hayvanlarını yaz aylarında Beydağı Yaylası’na getirir. Yayla arıcıların da uğrak yeridir. Yaz aylarını yaylada geçiren arıcılar, burada kaliteli bal elde ederler. Beydağı Yaylası arıcıların ve hayvancıların yanı sıra Kumluca ve Finike’nin bunaltıcı sıcaklarında rahat nefes alabilmek için insanların akın ettiği bir yerdir. Tertemiz havada geçen serin yaz günleri yerini yavaş yavaş 118
ANTALYA
soğuk günlere bıraktığında dönüş için hareketlilik de başlar. Ekim ayı başlarına kadar dönüş tamamlanır ve bu tarihten sonra yaylada kimse kalmaz.
Şenlikler yaylayı renklendiriyor
Yörük kültürünün yaşandığı Beydağı Yaylası’nda her yıl renkli görüntülere sahne olan şenlikler de yapılır. Bu şenliklerde geçmişe duyulan özlem giderilir ve gelenekler gelecek kuşaklara aktarılır. Şenlikler sırasında Yörük kültürüne ait oyunlar oynanır, yarışmalar yapılır, ritüeller sergilenir. Bu dönemde Antalya ve ilçelerinden binlerce kişi etkinlikleri izlemek için Beydağı Yaylası’na çıkar. Kumluca Beydağı Dereköy Derneği öncülüğünde, Yukarı Dereköylüler tarafından Temmuz ayı sonunda düzenlenen şenliğe 3 bine yakın, İmecikliler Sosyal-Kültürel, Dayanışma Kalkınma ve Yardımlaşma Derneği tarafından organize edilen şenliğe ise 5 bine yakın kişi katılır.
Eylül / Ekim - September / October 2012
the locals of Antalya, Kumluca, Korkuteli and Finike every summer. Visitors, who stay in tents or wooden houses, jazz up the plateau with the festivals they organize. When the air gets cooler, it is time to return to the shores.
Time to head out
When calendars show the end of March or the beginning of May, the people of Antalya, Kumluca, Korkuteli and Finike head for the plateaus. People from Kumluca and Finike pass from Altınyaka and Gölcük villages and Söğütcuması Plateau. After that, they follow the road from Antalya and reach Beydağı Plateau. Those who set out from Antalya take the Altınyaka road, pass the villages of Hisarçandır, Üçoluk and Kuzca and reach Söğütcuması Plateau. You can reach Kuzca village from Çakırlar and Yarbaşçandır. After Kuzca village, there is Büyükalan village and then Beydağı
The population of the plateau increases by the end of May. Visitors stay in tents or wooden houses. The plateau is surrounded by meadows and flowers and that is why live stock breeders come to the plateau during the summer. The plateau is also frequented by beekeepers. Beekeepers, which spend the summer at the plateau, produce high quality honey. The plateau is also frequented by people who want to escape from the scorching heat. People start returning to the shores in early October and the plateau is virtually empty after this date.
Festivals azz up the plateau
Each year, festivals geared towards nomad culture are organized at the plateau. Nomad traditions are remembered and transposed to future generations during these festivities. During the festivals, traditional nomad plays are performed, competitions are organized and rituals are exhibited. During this period, thousands of people go to the plateau from Antalya to take part in the festival. Nearly 3000 people attend the festival at the end of July organized by the people of Dereköy village and nearly 5000 people attend the festival organized by the İmecikliler SocialCultural Development and Assistance Foundation.
ANTALYA 119
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Bey Dağları’nın doğa harikası:
Peynir Deliği Mağarası Elektriğin, haliyle buzdolabının olmadığı dönemde köylüler peynirlerini sıcak yaz günlerinde bozulmaması için bu mağarada saklardı. Asırlar boyu bu gelenek devam etti ve sarkıtlarla, dikitlerle, travertenlerle, sütunlarla kaplı mağaranın ismi Peynir Deliği olarak kaldı.
120
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
A wonder of nature on Bey Dağları Mountains: Peynir Deliği Cave During a time when there was no electricity, the villagers used to store their cheese in caves in the summer. This continued for centuries and the cave covered in stalactites, travertines, columns and stalagmites became known as Peynir Deliği (cheese hole).
Y
emyeşil ormanların, masmavi deniz ile kucaklaştığı Kemer’de kıyının hemen ardından yükselen Bey Dağları, sahillerdeki güzellikleri aratmayacak doğa harikalarına ev sahipliği yapar. Kanyonlar, dereler, sarp kayalıklar, zamana meydan okuyan çınar ağaçları ve antik yerleşim alanları dağların ihtişamına ihtişam katar. Bey Dağları’nda bulunan Gedelme Köyü’nde ise eşine az rastlanır bir güzellik gizlidir; travertenleriyle, sarkıtlarıyla, dikitleriyle ve sütunlarıyla ziyaretçilerinde hayranlık uyandıran Peynir Deliği Mağarası.
Eşsiz manzaranın sonu Peynir Deliği’ne çıkıyor
Gedelme Köyü’nde bulunan Peynir Deliği Mağarası, Kemer’e 14 kilometre uzaklıktadır. Ziyaretçilerini mağaraya ulaştıran yol, içinden dere akan bir kanyondan ve ormandan geçer. Mağara yolunun her metresi farklı bir sürprizi barındırır. Eşsiz manzara eşliğinde çabucak tükenen yolun sonunda Peynir Deliği Mağarası çıkar karşınıza. Denizden 720 metre yükseklikte bulunan mağaranın derinliği yaklaşık 20 metredir. Kuzey-güney doğrultusunda bir çatlak sis-
teminin eriyerek genişlemesi sonucu oluşan mağaranın uzunluğu yaklaşık 100 metredir.
Sarkıt ve sütunlarla kaplı
Tabanı büyük kaya bloklarıyla kaplı olan Peynir Deliği Mağarası, güney ucundaki bir sifonla son bulur. Büyük bir ağzı bulunan mağara sıcak yaz günlerinde hem serinlemek hem de doğayla baş başa vakit geçirmek isteyenler için en doğru adrestir. Mağaranın ağzından aşağıya doğru ilerledikçe sarkıtlar, dikitler, bloklar ve travertenler karşılar ziyaretçilerini. Her köşesinde doğanın yüzlerce, binlerce yılda oluşturduğu ayrı bir güzelliği barındıran mağara, merdivenler ve yeterli aydınlatma sayesinde rahatça gezilebilir.
Köylü peynirini saklıyordu Peynir Deliği Mağarası’nın bulunduğu Gedelme Köyü halkı asırlarcageçimini hayvancılıktan sağladı. Hayvanlardan elde edilen süt, bu sütlerden yapılan peynirler, bozulmaması için sıcak yaz günlerinde mağarada saklandı. Kavurucu yaz günlerinde bile sıcaklığı düşük olan mağara, yöre halkının süt
B
ey Dağları Mountains, which are located right behind the shoreline of Kemer, hosts unmatched wonders of nature. Canyons, springs, steep cliffs, old plane trees and antique settlements add more grandeur to the mountains. There is a unique beauty hidden in the village of Gedelme on Bey Dağları; Peynir Deliği cave is a must see with its stalagmites, stalactites, travertines and columns.
The cave at he end of an amazing view
The cave, located in Gedelme village, is 14 kilometers from Kemer. The road that takes its visitors to the cave passes through a canyon and a forest. Every meter of the cave road is filled with surprises. At the end of the short road, you will see the amazing cave. The cave, which is 720 meters above sea level, is 20 meters deep. The cave, which is 100 meters long, was formed after a break system in the north-south axis.
Covered with stalactites and columns
The cave, where the base is covered with large rock blocks, ends with a culvert at the southern tip. The cave, which has a wide mouth, is ANTALYA 121
Eylül / Ekim - September / October 2012
ve süt ürünlerini bozulmaktan korudu. Bu nedenle mağaranın ismi Peynir Deliği olarak kondu ve bu güne kadar da bu şekilde geldi. Yöre halkının anlatımlarına göre yıllar önce mağaranın içinde bir de su kaynağı vardı. Geçmişte su kaynağının olduğu alan şu anda göçükler nedeniyle kapanmış durumda. Mağaradaki su kaynağı net olarak görünmese de o bölgedeki ıslaklıktan bu rahatlıkla anlaşılabiliyor.
Kaleye çıkan gizemli tünel
Gedelme, sadece Peynir Deliği Mağarası ile değil farklı güzellikleriyle de ziyaretçilerine alternatifler sunuyor. Mağaranın 75 metre kuzeyinde Ro122
ANTALYA
ma-Bizans döneminden kaldığı sanılan bir de kale bulunuyor. Bugün bu kalenin surlarının, ana yapılarının bir bölümü hala ayakta duruyor. Yöre halkının ifadelerine göre mağaranın yanı başındaki kaleye gizli bir tünel de bulunuyor. Ancak mağaranın son bölümünde bulunan bu tünele girilmesine güvenlik nedeniyle izin verilmiyor. Mağaranın aşağısındaki derenin etrafında ise zamana meydan okuyan bir çınar ağacı bulunuyor. Çınar ağacının kaç yaşında olduğu bilinmiyor ancak yöre halkı ağacın etrafında 9 kişinin el ele tutuşarak bir tur dolaşabildiğini ifade ediyor.
Eylül / Ekim - September / October 2012
an ideal place to be during hot summer days. As you move inside the cave, you are greeted by stalactites, stalagmites, blocks and travertines. The amazing beautiful cave can be easily visited thanks to sufficient lighting and steps.
The villages used to store their cheese
For centuries, the people of Gedelme village made their income from live stock breeding. The milk and dairy products from these animals were stored in the cave during the summer. This cave, which was even cool during hot summer days, helped the villagers preserve their dairy products. This is why the cave was named Peynir Deliği (cheese hole). According to the villagers, there was a water source inside the cave many
years ago. Even though the source is now covered, you can still see that it was there once because of the wetness.
The mysterious tunnel that leads to the fortress
Gedelme also offers other alternative touristic activities. There is a fortress 75 meters to the north of the cave which is thought to have been built during the Roman-Byzantine era. A part of its walls and main structures are still intact. According to the villagers, there is a secret tunnel that leads to the fortress but the tunnel is closed for safety purposes. There is an old plane tree by the stream located down the cave. The age of the tree is unknown but the villagers say that 9 people can circle the tree while holding hands.
ANTALYA 123
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Balıkçıların hamamı Anadolu kültüründe önemli yere sahip olan hamamlar, temizlik işlevinin yanı sıra birçok kültürü de beraberinde yaşatırdı. Kaleiçi’nde bulunan Balık Pazarı Hamamı da bunlardan biriydi.
The bath of fishermen Turkish baths which were important in Anatolian culture, were not only places for cleansing but they were places where a lot of traditions were carried out. The Balık Pazarı Bath in Kaleiçi was one of them.
124
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
A
ntalya’nın incisi Kaleiçi’nin daracık sokakları, asırlık bir tarihin ve derin bir kültürün izlerini taşır. Bu kültürün vazgeçilmez unsurlarından bir tanesi de temizlenmenin ötesinde, bazen politik kararların alındığı, bazen de eğlencelerin düzenlendiği hamamlardır. Kaleiçi’ndeki Balık Pazarı Hamamı da bunlardan biridir. Kaleiçi, Balık Pazarı Sokak’ta bulunan hamamın 13. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Hamamın adının, bulunduğu sokakta balık pazarı kurulmasından ve mahallenin aşağısında yaşayan balıkçıların temizlik ihtiyaçlarını karşılamak için burayı tercih etmesinden kaynaklandığı varsayılmaktadır. Zamanın yıkıcı özelliklerine direnemeyen Balık Pazarı Hamamı, kubbeleri-
nin bir kısmı çöktükten sonra 2000’li yıllarda restore edilmiştir. Yapıldığı döneme ait özellikleri korunan hamam, uzun yıllardır restore edilmiş haliyle hem kadınlara hem de erkeklere hizmet etmeyi sürdürmektedir.
Asırlar sonra restore edilerek yeniden hizmete girdi
20. yüzyılın ilk yarısında Sultan Hatun Vakfı’na ait olan Balık Pazarı Hamamı, 1955 yılında hazineye geçmiş, daha sonra da hazine tarafından Kaleiçi’nde yaşayan bir aileye satılmıştır. Restore edilen hamamda kadınlara ve erkeklere ait özel bölümler bulunmaktadır. Balık Pazarı Hamamı da diğer Türk hamamlarıyla aynı özellikleri taşır. Hamam; soyunma yeri, yıkanma yeri ve külhan
The narrow streets of Kaleiçi, the pearl of Antalya, carry the traces of a century old history and a profound culture. One of the indispensible elements of this culture is baths which were not only used as places for cleansing. Sometimes, political decisions were made here and sometimes festivities would be arranged. The Balık Pazarı Bath in Kaleiçi was one of them. It is believed that the bath in Kaleiçi, Balık Pazarı Street was built in the 13th century. It is also believed that the bath got its name because of a fish market that was set up in the street and the fishermen preferred this bath for cleansing. The bath’s dome was partially destroyed in time and was restored in the 2000’s. The bath, which
remains at its original state after renovations, serves both men and women.
Reopened after centuries thanks to renovations
Balık Pazarı bath, which was owned by the Sultan Hatun Foundation in the first half of the 20th century, was acquired by the Treasury in 1955 and then sold to a family living in Kaleiçi. There are separate parts for men and women in the bath. Balık Pazarı bath has the same characteristics as other Turkish baths. The bath consists of 3 parts; the locker room, the bathing area and the boiler room. The person who enters the bath first visits the locker room to change. Then he passed by the cold area and arrives at the hot room for his bath. There is also ANTALYA 125
Eylül / Ekim - September / October 2012
olmak üzere 3 bölümden oluşur. Külhan hamamın altında bulunan ve yakılan ateş aracılığıyla hamamın ve suyun ısıtıldığı bölümdür. Adından da anlaşılacağı gibi hamamda yıkanacak kişi soyunma bölümünde kıyafetlerini çıkarır ve peştamala bürünür. Ardından soğukluktan geçilerek, yıkanılan sıcaklık bölümüne gelinir. Sıcaklıkta topluca yıkanılan bölümün yanı sıra halvet olarak adlandırılan, kapalı ve yalnız yıkanılan bölüm de bulunur. Halvet, külhana yakınlığı nedeniyle hamamın en sıcak yeridir. Üzerine uzanarak terlenen göbek taşı da sıcaklık bölümünde bulunur.
Göbek taşı külhanın üzerinde
Külhan hamamın altında bulunun ayrı bir bölmedir. Bu bölmede hamamı ısıtmak için büyük bir kazan bulu126
ANTALYA
nur. Kazandaki su, altında yakılan ateş ile ısıtılır. Hamama gelenler bu bölümü genelde bilmezler. Külhanın hamama açılan pencereleri vardır. Buraya cehennemlik adı verilir. Ateşten yükselen alev ve duman mermer zeminin altındaki özel yollardan geçer ve tüteklik adı verilen bacadan çıkar gider. Külhanda ısınan suyun hamamdaki yolculuğunun ilk durağı sıcaklıktır. Bu bölüm suyun yüksek ısıda altına gelmesi nedeniyle sıcaktır. Ateşten uzaklaşan ve ilerleyişini sürdüren su zamanla soğur. Soğukluk bölümüne geldiğinde sıcaklığından eser kalmaz. Hamamın olmazsa olmazı göbek taşı da sıcaklıkta bulunur. Külhanın tam altında bulunan göbek taşı, üzerine uzanarak terlemek isteyenlerin vazgeçilmezidir. Göbek taşında terleyen, sıcaklıkta yıkanan kişi, soyunma bölümündeki sekide uzanarak dinlenebilir.
Eylül / Ekim - September / October 2012
an area for private bathing called halvet. Halvet is the hottest part of the bath because it is close to the boiler room. The central massage platform called göbek taşı is also located in the bathing area.
Göbek taşı is above the boiler room
The boiler room, called külhan, is located under the bath. There is a big cauldron in this area to heat the bath. The water in the cauldron is heated by a fire under the cauldron. Those who come to the bath never see this area. The boiler room has windows that open up to the bath. This area is called cehennemlik. The smoke and flames that come from the fire travel through special roads under the marble floor and exit from a chimney called tüteklik. Water that
Kaleiçi, Balık Pazarı Sokak’ta bulunan hamamın 13. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. It is believed that the bath in Kaleiçi, Balık Pazarı Street was built in the 13th century.
heats up in the boiler room first travels to the bathing area which is quite hot. Water that drifts away from the fire cools in time. When it reaches the cold area, the water is no longer hot. The main element of the bath, göbek taşı, is located in the bathing area. If you want to sweat, this is the place to be. You can rest in the locker room after your bath.
ANTALYA 127
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Fotoğraflar / Photographs: Özgür Önder
Geçmişe ışık tutan koleksiyon 41 yıldır biriktirdikleriyle Teke Yöresinde gündelik yaşamın izlerini süren Salih Yön, şimdilik kendi resim atölyesinde sergilediği koleksiyonun bir etnografya müzesinde, daha geniş kitlelerle buluşacağı günü iple çekiyor.
A collection that sheds light on the past Salih Yön, who follows the traces of daily live with the things he has collected in the past 41 years in Teke, hopes that the collection he now exhibits in his own studio will one day be on display in a museum and be seen by masses.
128
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
E
mekli olduktan sonra yaşamını memleketi Antalya’da sürdürmeye başlayan Salih Yön, yıllardır topladığı Teke Yöresi’ne özgü eşyaları resim atölyesinde oluşturduğu özel bölümde sergilemeye başladı. Etnografya müzesi kurma hayali ile Teke Yöresi kültürüne özgü eşyaları toplamaya devam eden Yön, geçmişi 200 yıl öncesine uzanan eşyaları görmek isteyenlere kapılarını sonuna kadar açtı. Salih Yön ’ün 41 yıllık koleksiyonunda dokuma tezgâhından kılıca, beşikten gaz lambasına, tarım aletlerinden bakır kaplara yüzlerce eşya bulunuyor.
41 yılda topladı
Çocukluğundan beri resme ilgi duyan ve 1971’den itibaren bu alandaki çalış-
malarını profesyonel olarak sürdüren Salih Yön, bir yandan da manevi değeri olan eşyaları toplamaya başladı. Antalyalı olması nedeniyle özellikle Teke Yöresi ’ne özgü eşyalara yönelen Yön, 41 yılda yüzlerce tarihi değere sahip olan eşyaya ulaştı. Bu eşyaları resim atölyesinin alt katındaki özel bölümde sergilemeye başlayan Yön, yer sıkıntısından dolayı çok sayıda eşyayı atölyesine getiremedi. Onun en büyük hedefi sahip olduğu eşyaların tamamını hayalini kurduğu etnografya müzesinde bir araya getirterek, Antalyalıların ve yerli yabancı turistlerinziyaretine açmak.
Gündelik yaşamda kullanılıyordu
Salih Yön ’ün sahip olduğu
S
alih Yön, who continues his life in his hometown of Antalya after retirement is displaying his collection of traditional Teke items in his painting studio. Yön, who continues to collect traditional items in order to establish an ethnography museum, has opened his doors to those interested in seeing these 200 year old items. There are hundreds of items in this 41 year old collection ranging from weaving benches to swords, from cradles to oil lamps, from agricultural tools to copper pots.
It took him 41 years
Salih Yön, who has been interested in painting since his childhood and turned professional in 1971, began collecting items that had
spiritual value. Yön, who concentrated in the Teke region because he was from, collected hundreds of historically important items in 41 years. Yön, who began displaying these items on the ground floor of his studio, couldn’t bring hundreds of items to his studio because of lack of space. His biggest goal is to exhibit these items in an ethnography museum and serve local and foreign tourists.
Used in daily life
Salih Yön ’s unique collection includes weaving benches, items used in weaving, wooden agricultural tools, ploughs, sledges, copper, wood and terracotta kitchen utensils, scales, oil lamps, lanterns, wooden cradles, guns and tools used in live
Salih Yön, Akdeniz bölgesinin en büyük etnografya müzesini kurmayı hedefliyor. Salih Yön aims to build Mediterranean’s biggest ethnography museum.
ANTALYA 129
Eylül / Ekim - September / October 2012
41 yıllık koleksiyonda dokuma tezgâhından kılıca, beşikten gaz lambasına, tarım aletlerinden bakır kaplara yüzlerce eşya bulunuyor. There are hundreds of items in this 41 year old collection ranging from weaving benches to swords, from cradles to oil lamps, from agricultural tools to copper pots.
stock breeding. Yön, who says that his goal is to build Mediterranean’s biggest ethnography museum, adds “Museums, art galleries and libraries are spaces that develop societies. That is why I collect items from our history and wish to build a museum where they could be exhibited.”
There are 200 year old items ve bugün kullanımını bir yana bırakın birçok kişinin varlığından haberdar olmadığı eşyaların arasında dokuma tezgâhları, dokumacılıkta kullanılan eşyalar, ahşap tarım aletleri, sabanlar, düvenler, bakır, ahşap ve çömlekten mutfak aletleri, tartı aletleri, gaz lambaları, fenerler, su kabağından yapılmış saklama kapları, ahşap beşikler, silahlar, hayvancılıkta kullanılan eşyalar yer 130
ANTALYA
alıyor. Hedefinin Akdeniz Bölgesi’nin en geniş etnografya müzesini oluşturmak olduğunu ifade eden Yön, “Müzeler, sanat merkezleri ve kütüphaneler toplumu olgunlaştıran mekânlardır. Bu nedenle geçmişimizi, bu günlere nasıl geldiğimizi göstermek için eşya topluyorum ve bu eşyalardan müze kurmak istiyorum” diyor.
200 yıllık eşyalar var
Eşyaların Teke Yöresi ’ne
Eylül / Ekim - September / October 2012
ait olduğunu ifade eden Yön, “Antalya’nın Kovanlık Köyü ve Burdur’un Çeltikçi ile Ağlasun köylerinden topladığım eşyaların tarihi 50 ile 200 yıl arasında değişiyor. Örneğin kılıçlar 150-200 yıllık, ahşap eşyalar 200 yıllık, küpler 100 yıllık, müzik pikabı 50 yıllık ve hala çalışıyor. Bir zamanlar toplumun kullandığı eşyaları görmek isteyenlere kapım her zaman açık” diyor.
Yön, who states that the items come from the Teke region, says “The dates of the items I collected from villages such as Kovanlık, Çeltikçi and Ağlasun range between 50 and 200 years. For example, the swords are 150-200 years old, wooden items are 200 years old, amphorae are 100 years old and the jukebox is 50 years old and they still work. My door is always open for those who wish to see these items which were once used by our people.”
ANTALYA 131
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Antalya Olgunlaşma Enstitüsü:
Geçmişle gelecek arasında köprü kuruyor Asırların oluşturduğu kültürün yansıması el sanatları, gelenek ile çağdaş tasarımların harmanlandığı Antalya Olgunlaşma Enstitüsü’nde yeniden hayat buluyor.
Antalya Maturement Institute: Builds a bridge between the past and future Handicrafts, which are the reflections of centuries old customs, are revitalized at the Antalya Maturement Institute where traditional and modern designs are blended.
A
nadolu’nun her yöresi asırların birikimi zengin bir kültürün mirası olan sayısız el sanatlarına sahiptir. El emeği, göz nuru el sanatlarının en seçkin örnekleri Anadolu insanının kıyafetlerinde, takılarında ve yaşam alanlarında vücut bulur. Bu zengin kültür mirası bazen üçetek, bindallı, nakış, atlas kumaş, telkari, üzerlik, bazen de yöresel bebek olarak çıkar karşımıza. Emek emek işlenen her bir nakış asırlara meydan okuyan bir kültürü gelecek nesillere aktarır aynı zamanda. Antalya’da bunu en iyi şekilde yerine getiren ise tarihi Kaleiçi’nde eğitim 132
ANTALYA
çalışmalarını sürdüren Antalya Olgunlaşma Enstitüsü. Çeyrek asırdır Türk giyim ve el sanatlarını araştıran, geliştiren, tanıtan ve çağdaş tasarımlarla asılları bozulmadan gelecek kuşaklara aktaran enstitü geçmiş ile gelecek arasında köprü kuruyor. Anadolu’nun doku ve kokularını yansıtan çağdaş tasarımlar ile birçok başarılara imza atan Antalya Olgunlaşma Enstitüsü, el sanatları üzerine yaptığı araştırmalar sonucu elde ettiği bilgi, birikim ve tecrü-
Eylül / Ekim - September / October 2012
E
very part of Anatolia has numerous handicrafts that are the heritage of a rich culture. The most elite examples of handicrafts come to life on the clothes and jewelry of Anatolian people. This rich cultural heritage sometimes presents itself as traditional clothing or a regional doll. Each embroidery also transfers this century long tradition to upcoming generations. In Antalya, the organization which does this best is the Antalya Maturement Institute. The institute, which has been researching, develop-
ing and advertising Turkish clothing and handicrafts for a quarter of a century and has been transferring this heritage to future generations, builds a bridge between the past and the future. The institute, which has gained many accolades with its modern designs that reflect Anatolia’s textures and smells, adopts its expertise to traditional and modern designs. The institute also educates people to create experts in the field. The traditional and modern handicrafts that are produced
beyi geleneksel ve çağdaş tasarımlara uyarlıyor. Aynı zamanda bu alanda eğitim vererek, mesleki yeterliliğe sahip elemanlar yetiştiriyor. Üretilen geleneksel ve çağdaş çizgilere sahip el sanatları, eğitim yılı sonunda düzenlenen defilelerde, sergilerde görücüye çıkıyor. Uzun çalışmalar sonucunda yarınlara aktarılacak otantik kıyafetler, takılar, örtüler ve bebeklerden meydana gelen geniş bir koleksiyon oluşuyor. Osmanlı saray kıyafetleri ile yöresel giysiler koleksiyonu ise enstitünün görülmeye değer çalışmaları arasında yer alıyor.
Göz kamaştıran çintemani koleksiyonu
Enstitü tarafından hazırlanan ve koleksiyona dahil olan Osmanlı saray yaşamının görkemini, itibarı temsil eden kaftanlar ile Türk kadınının yöresel kıyafetleri arasında önemli yer tutan üç etek ve bindallı görülmeye değer çalışmalar arasında yer alıyor. Osmanlı sarayında yaşayan kadınların giysilerinin model, kalıp, desen, kumaş ve süsleme özellikleri incelenerek yürütülen çalışmalar sonucu oluşturulan çintemani koleksiyonu göz kamaştırıyor. Koleksiyon adını, dönemin en eski Türk motiflerinden, birbirine paralel iki dalgalı, çizgi ve üç yuvarlak benekten meydana gelen desenden alıyor.
are exhibited during fashion shows and exhibitions at the end of the educational year. At the end of the year, a large collection that includes authentic clothes, jewelry, tablecloths and dolls is formed. Ottoman palace clothes and regional attires are the most popular collections of the institute.
A dazzling collection
The robes that reflect the grandeur of Ottoman palace life, regional Turkish traditional dresses and garments made from purple velvet and embroidered with silver threads are artworks that must be seen. The çintemani collection, which was made by viewing the models, design, pattern and decorations of women who lived in Ottoman palaces, is dazzling. The collection takes its name from an old Turkish motif that includes two parallel wavy lines and 3 round spots.
Antalya Olgunlaşma Enstitüsü, çeyrek asırdır Türk giyim ve el sanatlarını asılları bozulmadan gelecek kuşaklara aktarıyor. Antalya Maturement Institute has been transferring original Turkish clothing and handicrafts to future generations for a quarter of a century. ANTALYA 133
Eylül / Ekim - September / October 2012
Antalya’daki Selçuklu mirası:
Karamolla Mescidi Antalya’da Anadolu Selçukluları’nın izini taşıyan tek kubbeli ve kare planlı mescitlere gösterilecek en güzel örnek Karamolla Mescidi’dir. Kaleiçi Civelek Sokak’ta bulunan mescit, sade yapısına rağmen güzelliği ile göz kamaştırır.
134
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
A Seljuk heritage in Antalya: Karamolla Mosque The Karamolla Mosque is the best example of Seljuk heritage in Antalya when it comes to single domed, square planned mosques. The mosque, which is located at Kaleiçi Civelek Street, is magnificent despite its simple structure.
S
elçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu’nun dört bir yanına bugün bile mimari şaheser olarak nitelendirilen camiler inşa edildi. Görkemli camilerin yanı sıra kare ve kareye yakın planlı, tek kubbeli ve sade dış görünüşlü mescitler de yapıldı. Selçukluların Konya ve Akşehir’de başlattıkları tek kubbeli mescit inşasına Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu’nun farklı illerinde devam edildi. Antalya’da tek kubbeli mescitlere gösterilecek en güzel örnek Kaleiçi Barbaros Mahallesi Civelek Sokak’ta bulunan Karamolla (Makbule) Mescidi’dir. 13. yüzyıldan kalma Kitabesinin bulunmaması nedeniyle yapım yılı tam olarak bilinmeyen Karamolla (Makbule) Mescidi’nin13. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmektedir. Makbul Ağa (Mukbil) tarafından yaptırıldığı bilinen mescit, kare planlı, alaturka kiremit ile kaplı ve kasnaksız tek kubbe ile örtülüdür. Minaresi ile son cemaat yeri bulunmayan ve kubbe kasnağı olmayan yapının kubbe geçişi
M
agnificent mosques were built all over Anatolia during the Seljuk, Seigniory and Ottoman periods. Besides magnificent mosques, square planned, single domed smaller mosques with plain features were also built. Single domed mosques, which were built in Konya and Akşehir by the Seljuk Empire, continued to be built during the Ottoman period in different cities. The best example of single domed mosques in Antalya is the Karamolla Mosque located at Kaleiçi Barbaros neighborhood, Civelek Street. Built in the 13th century Even though we don’t know the exact date of the construction because the structure doesn’t have an epigraph, it is believed that the Karamolla Mosque was built in the 13th century, the small mosque, which was commissioned by Makbul Ağa (Mukbil), has a square plan, is covered with Turkish tiles and covered with a dome without a hoop. The structure doesn’t have a last congregation area and dome ANTALYA 135
Eylül / Ekim - September / October 2012
Karamolla (Makbule) Mescidi, kare planlıdır ve moloz kesme taştan yığma teknikle inşa edilmiştir. The Karamolla (Makbule) Mosque is square planned and was built with rubble cut stones.
Türk üçgeni ile sağlanmıştır. Tam bir yarım küre şeklindeki mescidin kubbe çapı 7,40 metre, kubbe başlangıcı 6 metre, kubbe yüksekliği ise 9,70 metredir. Karamolla (Makbule) Mescidi’nin güney ve doğu cephesinde komşu binalar, batı cephesinde ise sokaktan girilen ufak bir bahçe ve abdest alma yeri bulunur.
Sade ama güzel
Çok uzun süredir bu tarz mescitler hakkında araştırma yapılmasına rağmen fazla dikkat çekmeyen bu basit planlı ve sade görünüşlü yapılar hakkında yeteri kadar bilgi sağlanamamıştır. Karamolla (Makbule) Mescidi, kare planlıdır ve moloz kesme taştan yığma teknikle inşa edilmiştir. Suna İnan Kıraç Vakfı tarafından restore ettirilip yeniden ibadete açılan tarihi mescit, sade görünüşüne rağmen yinede göz kamaştırıcı bir yapıdır.Mescidin kuzey ve batı cephelerindeki pencere düzeni en altta dikdörtgen formlu iki büyük pencerenin üstünde sivri kemerli iki pencere ve en üstte sivri kemerli tepe penceresi şeklindedir. Alt pencerelerde lokma demir kafes bulunur. Kuzey cephesindeki ahşap çift kanatlı kapının yer aldığı kapı nişi dıştan basık, kemerli ve profilli söve ile çevrelenmiştir. Bu kapının üstünde kitabe nişi olabileceği izlenimi veren niş yer alır. 136
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
hoop and the dome transition was made possible with a Turkish triangle. The radius of the dome is 7, 40 meters; the dome starts at 6 meters and the height of the dome is 9, 70 meters. There are neighboring buildings in the southern and eastern exteriors, a small garden that is accessed via a street on the western exterior and a place to clean up before prayers.
Simple yet beautiful
Even though research has been extensive on these types of small mosque, we don’t have much information about these simple planned structures. The Karamolla (Makbule) Mosque is square planned and was built with rubble cut stones. The structure, which was renovated by the Suna İnan Kıraç Foundation and reopened for religious services, is magnificent despite its simple appearance. The window system on the north and west fronts of the mosque include two large rectangular windows at the bottom, two steep arched windows above them and a single steep arched window at the top. The windows at the bottom are encircled with an iron cage. The door niche at the double door window at the northern exterior is surrounded by a low, arched doorjamb. There is a niche above the door that suggests that the epigraph could have been stored here.
ANTALYA 137
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
Antalya’nın ağız tadı patlıcan reçeli Antalya’s special delicacy: Eggplant jam
T
arihi, doğal güzellikleri ve kültürü kadar verimli topraklar açısından da zengindir Antalya. Bire bin veren bu verimli topraklarda mevsimlere özgü sebze ve meyveler rahatlıkla yetişir ve bolca bulunur. Antalya’nın bereketli topraklarında yetişen ve kentin mutfak kültüründe özel bir yeri olan sebzelerden biri de patlıcandır. Üstelik patlıcan Antalya’da alışılageldiği üzere birçok yemeğin ana malzemesi olmasının yanı sıra damakları şenlendiren bir lezzetin de kaynağıdır. Patlıcan reçelinden bahsediyoruz. “Patlıcandan reçel mi olur” diyecekseniz acele etmeyin, önce tadına bakın, bu ilginç lezzeti keşfedin.
A
Cevizli patlıcan reçelinin tadı bir başka
Antalya’nın yöresel lezzetleri arasında önemli bir yere sahip olan patlıcan reçeli, çekirdeksiz küçük patlıcanlardan yapılır. Patlıcanlar fazla büyümeden, 5-6 santimetre boyundayken toplanır. Sap kısmı kesilen patlıcanın kabuğu soyulur ve içi oyulur. İsteğe bağlı olarak oyulmuş patlıcanın içine ceviz de doldurulur. Bu işlemlerin ardından patlıcan sertleşmesi için yarım saat süre ile kirece yatırılır, aksi takdirde dağılır. Kirece yatırılmış patlıcan ise çıtır çıtır olur.
Güzel kokunun sırrı karanfilde
Kireçten alınan patlıcan 138
ANTALYA
bu kez yumuşayıncaya kadar haşlanır. Sonra su dolu kapta birkaç kez kireci gidinceye kadar bekletilir. Patlıcanlar bu kez tatlanması için şekerli su olan bir kapta kaynatılır. Kaynama işlemi devam ederken kabın içine birkaç damla limon damlatılır. Kaynama işleminin sonuna doğru kabın içine patlıcan reçeli güzel kokulu olsun diye karanfil atılır. Ve patlıcanlar kabın içinden alınarak servis öncesi soğumaya bırakılır. Soğuyan patlıcan reçeli afiyetle yenir.
Eylül / Ekim - September / October 2012
ntalya is rich in history, natural beauties, culture and fruitful lands. Many vegetables and fruits are grown here on these fruitful lands. One of the most popular vegetables in Antalya is eggplant. Eggplant is used in many dishes in the city and one of them is eggplant jam. If you are surprised to hear about eggplant jam and find this strange, you will change your mind after you taste it in Antalya.
Eggplant jam with walnuts is even tastier This special jam is made with small eggplants that don’t have pits. The vegetable is picked when it is still young. The insides
are carved and the skin is peeled. Sometimes, walnuts are stuffed inside the eggplant. The eggplant is immersed in quicklime for half an hour for hardening. If this process is skipped, the eggplant will be soft.
The secret of the scent is in the clove
Once the eggplant is taken out from the quicklime, it is boiled until it is soft. It is then immersed in a bowl full of water. Then the eggplant is boiled in water with sugar. While the eggplant boils, a couple of drops of lemon are added. Near the end of the boiling process, clove is added to the mixture and then the eggplant is left to cool.
ANTALYA 139
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
INFO İtfaiye / Fire Department Acil Servis / Medical Emergency Service Trafik / Traffic Polis İmdat / Police Department Jandarma / Gendarmerie Orman Yangını / Forest Fires ANTALYA MERKEZ / CENTER Valilik / Governorship Turizmden Sorumlu Vali Yardımcısı / Deputy Governor for Tourism İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü / Provincial Culture & Tourism Directorate Antalya Büyükşehir Belediyesi / Antalya Metropolitan Municipality İl Emniyet Müdürlüğü / Provincial Security Directorate İl Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şubesi / Provincial Security Directorate Passport Department Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi / Antalya Training And Research Hospital Akdeniz Turistik Otelciler Birliği (AKTOB) / Mediterranean Association of Touristic Hoteliers DHMİ Santral / Central AKSEKİ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital
110 112 154 155 156 177
(242) 243 97 91 (242) 243 97 98
(242) 249 50 00 (242) 345 41 00
(242) 227 96 00 (242) 249 44 00
(242) 321 59 26 (242) 330 30 30
(242) 678 10 21 (242) 678 10 08 (242) 678 22 28 (242) 678 10 25 (242) 678 10 29
(242) 426 30 52 (242) 426 30 49 (242) 426 26 77 (242) 426 30 32
ALANYA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital
(242) 512 57 17 (242) 513 21 11 (242) 511 23 12 (242) 513 10 09 (242) 513 48 41
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
(242) 513 12 40 (242) 511 94 98 (242) 514 34 74
DEMRE Kaymakamlık / District Governorship Jandarma / Gendarmerie Sahil Güvenlik / Coast Guard Emniyet Amirliği / Security Chief Office Belediye / Municipality Devlet Hastanesi / State Hospital
(242) 871 53 53 (242) 871 51 89 (242) 874 42 28 (242) 871 42 21 (242) 871 50 51 (242) 872 16 10
DÖŞEMEALTI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie
(242) 421 44 41 (242) 421 30 55 (242) 421 27 56 (242) 421 30 07
ELMALI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital
(242) 618 10 08 (242) 618 67 01 (242) 618 62 51 (242) 618 63 01 (242) 618 83 00
FİNİKE Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital
(242) 855 10 05 (242) 855 13 92 (242) 855 10 21 (242) 855 10 07 (242) 855 20 00
GAZİPAŞA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital
(242) 572 28 84 (242) 572 10 13 (242) 572 50 14 (242) 572 10 15 (242) 572 15 62
GÜNDOĞMUŞ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie
(242) 781 20 06 (242) 781 20 11 (242) 781 21 88 (242) 781 20 14
(242) 247 76 60
AKSU Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie
140
Turizm Danışma / Tourism Information Liman Başkanlığı / Port Authority Alanya Turistik İşletmeciler Derneği ALTİD / Alanya Touristic Hoteliers Association
ANTALYA 141
Eyl端l / Ekim - September / October 2012
İBRADI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie
(242) 691 22 94 (242) 691 20 04 (242) 691 23 01 (242) 691 20 15
KAŞ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital Kaş Turizm Danışma
(242) 836 10 04 (242) 836 10 99 (242) 836 10 24 (242) 871 51 89 (242) 836 32 15 (242) 836 12 38
KEMER Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital Liman Başkanlığı / Port Authority Turizm Danışma / Tourism Information
(242) 814 44 81 (242) 814 15 03 (242) 814 15 46 (242) 814 10 16 (242) 814 15 50 (242) 814 52 62 (242) 814 11 12
KEPEZ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie
(242) 335 41 11 (242) 310 58 58 (242) 344 44 75 (242) 221 28 02
KONYAALTI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie
(242) 229 94 90 (242) 245 55 00 (242) 229 63 81 (242) 238 22 07
KORKUTELİ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital
(242) 643 60 01 (242) 643 60 11 (242) 643 22 38 (242) 643 62 60 (242) 643 64 44
KUMLUCA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital
(242) 887 10 01 (242) 887 27 00 (242) 887 73 00 (242) 887 10 05 (242) 887 14 80
MANAVGAT Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital Turizm Danışma / Tourism Information
(242) 746 10 04 (242) 746 10 82 (242) 746 30 44 (242) 746 10 06 (242) 746 44 80 (242) 753 12 65
142
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012
MURATPAŞA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate
(242) 244 75 50 (242) 324 46 46 (242) 243 90 68
SERİK Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital
(242) 722 10 04 (242) 722 19 70 (242) 722 10 88 (242) 722 10 08 (242) 722 13 40
SANAT GALERİLERİ / ART GALLERIES Devlet Güzel Sanatlar Galerisi / State Fine Arts Gallery (242) 248 70 76 Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kültür ve Sanat Evi – Kütüphane / Metropolitan Municipality Atatürk Culture and Art House– Library (242) 243 15 43 Muratpaşa Belediyesi Aydın Kanza Sanat Galerisi / Muratpaşa Municipality Aydın Kanza Art Gallery (242) 248 48 93 AKM Sanat Galerisi / AKM Art Gallery (242) 238 54 44 Büyükşehir Belediyesi Karikatür Sokağı - Sanat Galerisi / Metropolitan Municipality Comics Street - Art Gallery (242) 249 54 00 Olbia Sanat Galerisi / Olbia Art Gallery (242) 310 21 92 ANSAN Sanat Galerisi / ANSAN Art Gallery (242) 248 00 08 Orkun - Ozan Sanat Galerisi / Orkun - Ozan Art Gallery (242) 248 38 52 Salih Yön Sanat Galerisi / Salih Yön Art Gallery (242) 313 19 13 2000 Plaza Sanat Galerisi/2000 Plaza Art Gallery (242) 312 48 69 Haşim İşcan Kültür Merkezi Sergi Salonu / Haşim İşcan Cultural Centre Exhibition Hall (242) 247 87 27 Büyükşehir Belediyesi Yenimahalle Semt Evi Sergi Salonu / Metropolitan Municipality Yenimahalle District House Exhibition Hall (242) 325 91 31 Antalya Müzesi Sergi Salonu / Antalya Museum Exhibition Hall (242) 238 56 88 AHK Sanat Galerisi / AHK Art Gallery (242) 316 53 00 Desti Sanat Galerisi / Desti Art Gallery (242) 311 40 82 Sezen Sanat Merkezi / Sezen Art Center (242) 322 77 23 Mimarlar Odası Sanat Galerisi / Chamber of Architects Art Gallery (242) 237 86 94 Fırçakeş Sanat Evi / Fırçakeş Art House (242) 247 62 37 Lara Sanatevi / Lara Art House (242) 248 87 70 Fuat Ali Koç Atölyesi / Fuat Ali Koç Workshop (242) 244 37 26 Tömer Sanat Galerisi / Tömer Art Gallery (242) 312 50 14 Bohem Sanat Galerisi / Bohemia Art Gallery (242) 243 84 77 MÜZELER VE ÖNERİLEN DİĞER GEZİ MEKANLARI Antalya Müzesi / Antalya Museum (242) 238 56 88 Alanya Müzesi / Alanya Museum (242) 513 12 28 Side Müzesi / Side Museum (242) 753 10 06 Atatürk Evi Müzesi / Museum of Atatürk’s House (242) 241 15 27 Suna İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi / Suna Inan Kıraç Kaleiçi Museum ( 242) 243 42 74 Minicity (242) 230 46 30 Elmalı Müzesi (242) 618 44 42 Alanya Atatürk Evi (242) 513 32 54 Oyuncak Müzesi (242) 248 49 33-34 Antalya Akvaryum (0242) 245 65 65 Kum Heykeller (Mayıs - Ekim Dönemi) / Sand Sculptures (May - October)
ANTALYA GUIDE
KEMER RESORT HOTEL Atatürk Bulvarı Kemer - ANTALYA Tel: +90 242 814 31 00 Faks: +90 242 814 55 30 info@kemerresort.com www.kemerresort.com
BEST WESTERN KHAN HOTEL Elmalı Mah. Kazım Özalp Cad. No: 55 ANTALYA Tel: +90 242 248 38 70 Faks: +90 242 248 42 97 info@khanhotel.com www.khanhotel.com
MIRACLE RESORT HOTEL Güzeloba Mevkii Tesisler Cad. No:174 Lara / ANTALYA Tel:+90 242 352 21 21 Faks:+90 242 352 21 11 info@miracleotel.com www.miracleotel.com
KAYI ŞİRKETLER GRUBU Kayı Plaza Güzeloba Mah. Ay-1 Sok.No: 1 Lara / ANTALYA Tel: +90 0242 310 88 00 Fax: +90 0242 310 88 24 info@kayıgroup.com.tr www.kayıgroup.com.tr
TÜRKİZ KEMER Yalı Cd. No:3 Kemer - ANTALYA Tel:+90 242 814 41 00 Faks:+ 90 242 814 28 33 info@turkiz.com.tr www.turkiz.com.tr
Bulmacanın Çözümü
ANTALYA ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ Antalya-Burdur Karayolu 26. Km Tel: +90 242 258 11 00 Pbx Faks: +90 242 258 11 04 akorsan@antalyaosb.org.tr www.antalyaosb.org.tr
SEVGİ HASTANESİ Antalta Cd. Eski Side Kavşağı Manavgat - ANTALYA Tel: +90 242 746 55 99 Fax: +90 242 742 83 53 info@sevgihospital.com www.sevgihospital.com
ÖZDİLEK ALIŞVERİŞ MERKEZİ Fabrikalar Mah. Fikri Erten Cd.No:2 Kepez - ANTALYA Tel : +90 242 334 33 99 Fax : +90 242 34 33 60 www.ozdilekpark.com
OLYMPOS TELEFERİK Fajos A.Ş. Tahtalı 2365 m. Pk.96 Tekirova - Kemer 07995 ANTALYA Tel: +90 242 242 22 52 www.olymposteleferik.com
ÖZEL MEMORIAL HASTANESİ Zafer Mahallesi Beyazıt Cd. No.91 Kepez / ANTALYA Tel: +90 242 444 7 888 www.memorial.com.tr
ADOPEN
Organize Sanayi Bölgesi 2. Etap ANTALYA Tel: 444 24 24 Fab. Tel: +90 242 258 18 00 www.adopen.com
ANTALYA KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ’NE SİZ DE ABONE OLUN !
1 YILLIK ABONELİK 60 TL YURTDIŞI ABONELİK 180 TL
Tarih:
/
/ 20..........
AD,I SOYADI
ADIMA FATURA EDİNİZ ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ
KURUMU
GÖREVİ
ADRESİ ŞEHİR
ÜLKE
POSTA KODU
TELEFON
VERGİ DAİRESİ
FAX VERGİ NO
.........Yıllık abonelik bedeli olan............................TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod. 0731 Hesap No.10260253 RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Tic. Ltd. Şti. hesabına havale ettim. Not : Lütfen havale dekontunuzu doldurduğunuz abone formu ile birlikte aşağıdaki faks numarasına gönderiniz.
ABONE TELEFON
(0232) 463 75 40
ABONE FAX
(0232) 421 92 24
bilgi@renklikalem.com.tr ANTALYA 143
Eylül / Ekim - September / October 2012
Fulya OMAÇ / e-mail: medyapuzzle@yahoo.com
144
ANTALYA
Eylül / Ekim - September / October 2012