T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
EUROPE
İZMİR İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ İZMİR PROVINCIAL DIRECTORATE OF CULTURE AND TOURISM
İzmir
MEDITERRANEAN
TÜRKİYE
Yıl / Year:1 Sayı / Edition:1 Eylül - Ekim / September - October 2009 İmtiyaz Sahibi / Publisher on Behalf İzmir Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına Abdülaziz EDİZ İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism
Tarih kokan büyülü şehir The magical city smelling of history
İZMİR
Genel Yayın Yönetmeni / Publishing Director Cengiz KESKİNER İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Provincial Directorate of Culture and Tourism
60
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Responsible Manager of Editorial Department M. Kaan ERGE İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Provincial Directorate of Culture and Tourism Yayın Kurulu Başkanı / Head of Editorial Board Haluk TUNÇSU Vali Yardımcısı / Lieutenant Governor Yayın Kurulu / Editorial Board Prof. Dr. Füsun SOYKAN Doç. Dr. Gözde EMEKLİ Talat AYDİLEK Hamdi TÜRKMEN Selehattin SERT İsmail GÖÇMEN Güzfent DİLEMRE H. Sinan METE Nalân MELEK Serpil ATAM
46 8.500 yıllık yolculuk! A Journey of 8,500 years!
Danışma Kurulu / Consultative Board Başkan: Güman KIZILTAN Prof. Dr. Öcal USTA Prof. Dr. Alp TİMUR Prof. Dr. İge PIRNAR Necmi ÇALIŞKAN Alex BALTAZZI Haluk NİŞLİOĞLU Yalçın ULUKAYA Veysi ÖNCEL Özer MUMCU
152 Alaçatı’da sörf keyfi Windsurf pleasure in Alaçatı
İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü Tel: +90 232 483 51 17 Faks: +90 232 483 42 70 E-Posta: iktm35@kulturturizm.gov.tr www.izmirkulturturizm.gov.tr Yayın Türü: Yerel, iki aylık Baskı Yeri / Printing: Neşa Ofset Baskı Tarihi / Printing Date: İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’ne internette www.izmir.gov.tr ve www.izmirkulturturizm.gov.tr adresinden e-dergi olarak ulaşabilirsiniz. You can have İzmir Culture and Tourism Magazine as an e-magazine from www.izmir.gov.tr and www.izmirkulturturizm.gov.tr. Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz. Neither, text nor photographs from this publication may be reproduced either in ful lor summary without acknowleding the source and without prior permission from the publisher.
02
YAPIM / PRODUCTION
RK Medya Yapım ve Tanıtım Hizmetleri
Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE
Görsel Yönetmen / Art Director Şule ÖZELCE
Editör / Editor Sabriye MERCAN BOLULU Muhabir / Interviewer Ceyda ADAR İngilizce Editörü / English Editor M. Kaan ERGE Çeviri / Translation Yakamoz Çeviri Hizmetleri
Fotoğraf Editörü / Photo Editor Erhan MUTLUGÜN Fotoğraflar / Photos Ceyda ADAR Şule ÖZELCE İ.B.B. Basın Merkezi Arşivi
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Reklam Direktörü Advertising Director Zeynep Dilek ÇETİN Müşteri Temsilcisi Customer Representative Can SUSUZ
RK Medya Yapım ve Tanıtım Hizmetleri 1464 Sokak No: 2 Park İşhanı 3/302 Alsancak-İZMİR Tel: +90 232 463 75 40 Faks: +90 232 421 92 24 www.rktanitim.com e-posta: bilgi@rktanitim.com
Fotoğraf/ Photo Erhan Mutlugün
İÇİNDEKİLER CONTENTS
04
8.500 yıllık yaşam alanı: İzmir İzmir: A 8,500 year old settlement M. Cahit KIRAÇ İzmir Valisi / İzmir Governor
06
İzmir’den merhaba! / Hello from İzmir! Abdülaziz EDİZ İl Kültür ve Turizm Müdür Vekili Deputy Director of City Culture and Tourism
92
Doğal yaşam çok yakın! Natural life is almost there!
96
Selçuk Yaşar: “İzmir Avrupai bir kenttir” “İzmir is an European city”
102
Altı bin yıllık liman kenti: Liman Tepe A six thousand year old harbour city: Liman Tepe
110
Bergama Dünya Mirası olmalı Bergama should be a world heritage site
116
Karel Dutilh: İzmir layık olduğu yerde değil! İzmir does not get the recognition it deserves!
122
Şifalı plaj! The healing beach!
126
Özel İdare’den kültüre tam destek Full support to culture from the Special Provincial Administration
10
Efes Antik Kenti “Dünya Mirası” oluyor The Antique City of Ephesus is on its way to become a “World Heritage”
12
İzmir Enternasyonal Fuarı 78. kez gerçekleştirildi İzmir International Fair was held for the 78th time
26
Türkiye’nin ilk yavaş şehri olacak The first slow city in Turkey
32
Smyrna’dan İzmir’e! From Smyrna to İzmir
46
Çamurun altından 8.500 yıllık geçmiş çıktı A 8,500 year old history was uncovered under silt
128
Kültür - sanat köprüsü Culture and art bridge
52
8.500 yıllık yolculuk! A Journey of 8,500 years!
132
Çakırağa Konağı Çakırağa Mansion
56
Kentin geçmişi müzelerde yaşıyor City history lives in the museums
136
Lezzetli, hafif ve sağlıklı İzmir mutfağı Delicious, light and healthy İzmir cuisine
60
Tarih kokan büyülü şehir İZMİR The magical city smelling of history İZMİR
142
82
İzmir dünyaya “direkt” bağlandı İzmir is “directly” connected to the world
Agamemnon Kaplıcaları 2.500 yıldır şifa dağıtıyor Thermal Springs of Agamemnon Offer cure for 2.500 years
84
Üç dinin buluşma noktası Meeting point of religions
146
Lidya başkenti Capital of Lydia
90
Eğlencenin kalbi Kordon’da atıyor The heart of entertainment beats in Kordon
152
Alaçatı’da Sörf Keyfi Windsurf Pleasure In Alaçatı
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
03
İzmir: A 8,500 year old settlement İzmir, which is known as the Pearl of the Aegean”, is one of the leading sites of attraction with its natural beauties, rich cultural heritage preserved for thousands of years, favourable climate, touristic opportunities offered all year long in terms of culture, health and coastal tourism, besides the fair and international congresses, universities, museums, cultural and artistic activities. Smyrna – the ancient name of İzmir – which was named after an Amazon queen according to the legend and hosted several civilizations for thousands of years, is also the hometown of the first and great epic poet Homer who is credited with the authorship of the great epics of Iliad and Odyssey. The life has continued without interruption for 8,500 years on the İzmir land, which is compared to a prince by Victor Hugo and mentioned in the accounts of Herodotus as a city with “the most magnificent sky and delightful climate on earth”, where different cultures and religions have coexisted in peace and tolerance for centuries. I consider this publication a significant contribution to the promotion of İzmir both within Turkey and abroad with its historical, cultural and touristic content reflecting the values of İzmir which is Turkey’s gate opening to the west, and I express my thanks to all who contributed to the making of this periodical. M. Cahit KIRAÇ İzmir Governor
04
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
8.500 yıllık yaşam alanı: İzmir “Ege’nin İncisi” olarak da bilinen İzmir, doğal güzellikleri, binlerce yıldan beri günümüze dek gelen zengin kültürel mirası, uygun iklim koşulları, başta kültür, sağlık ve güneş-deniz-kum turizmi olmak üzere tüm yıla yayılabilen turizm olanaklarının yanı sıra, fuar ve kongreleri, üniversiteleri, müzeleri, kültürel ve sanatsal etkinlikleri ile ülkemizin en önde gelen çekim merkezlerinden biridir. Söylenceye göre adını bir Amazon kraliçesinden alan, binlerce yıldan beri çok sayıda uygarlığa ev sahipliği yapan “İliada” ve “Odysseia” isimli muhteşem yapıtları günümüze kadar ulaşmış olan tarihin ilk ve en büyük şairi Homeros’un öz yurdudur İzmir. İzmir, 8.500 yıldan beri yaşamın kesintisiz devam ettiği, ünlü tarihçi Heredot’un, “en yüce gök kubbenin altında ve dünyanın en güzel ikliminde” diye bahsettiği, farklı kültür ve dinlere mensup insanların hoşgörü ve barış içinde yüz yıllardır yan yana yaşadığı, Victor Hugo’nun bir prensese benzettiği kenttir. Türkiye’nin batıya açılan kapısı olan İzmir’in sahip olduğu tarihi, kültürel turistik zenginlikleri konu alan bu derginin kentimizi gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında daha iyi tanıtmak adına önemli bir çalışma olarak değerlendiriyor, derginin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. M. Cahit KIRAÇ İzmir Valisi
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
05
Hello from İzmir! İzmir is one of the most attractive cities in terms of coastal tourism, as it embodies all the characteristics of the Mediterranean climate, possesses a coastline of more than 600 km with several touristic coastal districts like Dikili, Foça, Urla, Karaburun, Çeşme, Seferihisar, Gümüldür and Selçuk. It is the first city in Turkey that offers various cultural and touristic options at once, such as the fascinating combination of sea, sun and sand, the matchless ruin sites like Ephesus and Bergama, the Temple of Artemis which is one of the seven wonders of the world, numerous museums, and unique villages like Şirince and Gödence. İzmir is also a significant centre for Faith Tourism with the House of the Virgin Mary, Basilica of St. John and three of the Seven Churches of Revelation (Pergamon, Smyrna, Ephesus) mentioned in the Bible. In the city centre, Smyrna-Tepekule which has survived since antiquity, Kadifekale (Mount Pagos) built by Alexander the Great, the ancient Agora, Kemeraltı bazaar with its unique architectural structure and cultural atmosphere, as well as the mosques churches, synagogues and inns are the major places of touristic attraction. In order to increase the touristic demand both within Turkey and from abroad by introducing the above mentioned rich historical, cultural and natural values of İzmir and to create attractiveness and a vision in our tourism as well as to further improve our contact and cooperation with non-governmental organizations and private sector, we are publishing the first issue of İzmir Culture and Tourism Periodical in September 2009. I firmly believe that the journal will fill an important gap in our efforts to promote İzmir. I express my thanks to all İzmirians who have contributed to the preparation of the magazine and those who have provided financial and spiritual support in realizing this project, which will help the introduction of our city and the development of our tourism. Abdülaziz EDİZ Deputy Director of Provincial Directorate of Culture and Tourism
06
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
İzmir’den merhaba! İzmir, Akdeniz ikliminin bütün özelliklerini taşıması, Dikili, Foça, Urla, Karaburun, Çeşme, Seferihisar, Gümüldür ve Selçuk gibi turistik yerleşim yerleri ve 600 kilometreyi aşan kıyı bandına sahip olması nedeniyle kıyı turizmi olanaklarının en iyi sunulduğu illerinden biridir. Deniz, güneş, kum üçlüsünün yanı sıra, eşsiz çekicilikteki Efes ve Bergama ören yerleri, dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan Artemis Tapınağı, çok sayıda müzeleri, Şirince ve Gödence gibi köyleri ile kültürel turizm olanaklarını Türkiye’de ilk sunan ildir. Meryemana Evi, St. John Bazilikası ve İncil’de yer alan yedi kiliseden üçünün İzmir’de (Bergama, İzmir ve Efes) bulunması nedeniyle İnanç Turizmi açısından da önemli bir merkez niteliğindedir İzmir. Şehir merkezinde, Antik devirden beri varlığını korumuş olan Smyrna-Tepekule, Büyük İskender tarafından yaptırılmış Kadifekale ve Agora ile kendine has dokuya sahip Kemeraltı çarşısı, camileri, kiliseleri, havraları ve hanları turizm yönünden çekim merkezleridir. İlimizin sahip olduğu ve yukarıda kısaca değindiğimiz zengin tarihsel, kültürel ve doğal değerlerini yurtiçinde ve yurt dışında tanıtarak turistik talebi arttırmak, turizmimizde çekicilik ve bir vizyon yaratmanın yanı sıra yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör ile iletişimi ve işbirliğini daha da geliştirmek amacıyla Müdürlüğümüz sekretaryası ile ilk sayısı Eylül 2009’da çıkan “İzmir Kültür ve Turizm Dergisi”nin tanıtım açısından önemli bir boşluğu dolduracağı inancındayım. İlimizin tanıtılmasına ve turizmimizin gelişmesine olumlu destek sağlayacak derginin hazırlanmasında emeği geçenler ile maddi ve manevi katkılarını esirgemeyen tüm İzmirlilere teşekkür ediyorum. Abdülaziz EDİZ İl Kültür ve Turizm Müdür Vekili
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
07
8500 yıldır yaşayan ve yaşanan şehirde buluşalım
Let’s meet at the city living and being lived for 8500 years
T.C. İZMİR VALİLİĞİ İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ Akdeniz Mahallesi 1344 Sokak No: 2, 35210 Pasaport / İZMİR Tel. : +90 (232) 483 80 86 (Md.) 483 51 17 – 483 62 16 (Sant.) Faks: +90 (232) 483 42 70 www.izmirkulturturizm.gov.tr iktm35@kulturturizm.gov.tr
Güncel / Currnet
10
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Efes Antik Kenti “Dünya Mirası” oluyor İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında Efes Antik Kenti’nin UNESCO Dünya Miras Alanları Listesi’ne girebilmesi için bir işbirliği protokolu imzalandı. İmzayı, İZKA adına Yönetim Kurulu Başkanı ve İzmir Valisi Cahit Kıraç ve Bakanlık adına Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün attı. Türkiye’den dokuz adet kültürel ve doğal eserin bulunduğu listeye katılım için UNESCO’nun adaylık dosya ekinde “Yönetim Planı” zorunluluğu getirmesiyle Türkiye listedeki eser sayısını arttıramadı. Dünya Miras Merkezince 2000 yılında onaylanan ve geçici listede yerini alan Efes Antik Kenti’nin asıl listeye girebilmesi için imzalanan protokole göre, İZKA Yönetim Planı ve Dünya Miras Listesi Adaylık Dosyası’nın hazırlanması için gerekli finansmanı sağlayacak. Bakanlık da bu süreçte teknik destek verecek.
The Antique City of Ephesus is becoming a “World Heritage” İzmir Development Agency (İZKA) and the Ministry of Culture and Tourism signed a cooperation protocol to include the Antique City of Ephesus in the list of UNESCO World Heritage sites. The protocol was signed by Cahit Kıraç, the governor of İzmir and the chairman of the board on behalf of İZKA, and Orhan Düzgün, the General Director of the Department of Cultural Heritage and Museums on behalf of the Ministry. Until today, Turkey could not increase its number of sites in the list due to the requirement imposed by UNESCO in the candidacy file to introduce a “Management Plan” for the site to be included in the list which already consists of nine cultural and natural sites in Turkey. The Antique City of Ephesus was approved by the World Heritage Centre in 2000 and added to the temporary list. According to the protocol signed to enable the Antique City of Ephesus to enter the main list, the İZKA will provide the necessary finance for the preparation of the Management Plan and the Candidacy File for the World Heritage List. The Ministry will contribute to the process by providing technical support. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
11
Güncel / Currnet
İzmir International Fair was held for the 78th time İzmir International Fair, Turkey’s first international trade show, opened its doors to the world for the 78th time. The 78th İzmir International Fair (İEF), in which Ethiopia and Çanakkale were the guest of honour country and city respectively, was inaugurated at Kültürpark Atatürk Open Air Theatre with the theme “Communication Technologies and Telecommunication”.
İzmir Enternasyonal Fuarı 78. kez gerçekleştirildi Türkiye’nin uluslararası nitelikteki ilk fuarı olan İzmir Enternasyonal Fuarı 78. kez kapılarını dünyaya açtı. Onur konuğu ülkenin Etiyopya, onur konuğu ilin Çanakkale, temasının “İletişim Teknolojileri ve Telekomünikasyon” olduğu 78. İzmir Enternasyonal Fuarı (İEF), Kültürpark Atatürk Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenlenen törenle açıldı. Fuarın açılışında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, fuarcılığın Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından İzmir’e bırakılan bir miras olduğunun altını çizerek, “Bu yolda devraldığımız bayrağı, yere düşürmeden, bizden sonrakilere devretmenin sorumluluğunu taşıdığımızın bilincindeyiz.” diye konuştu. İzmir’i fuarcılık alanında çok daha yukarılara taşımak için yaptıkları yatırımlara ilişkin bilgi veren Başkan Aziz Kocaoğlu, Gaziemir’de 330 bin metrekarelik alan üzerinde dünya ölçeğinde yeni bir fuar alanı yaratılacağını ve Kültürpark’taki 23 bin 50 metrekarelik fuar hollerinin ise kongreler için kullanılacağını söyledi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün de, İzmir Enternasyonal Fuarı’nın önemine değinerek, “Fuar, sosyal ve ekonomik alandaki olumlu etkisinin yanı sıra uluslararası arenada da kabul gören bir etkinlik olması sebebiyle dünyanın en önemli fuarları arasında yer almaktadır” diye konuştu. İzmir Valisi Cahit Kıraç, İEF’nin dünyadaki belli başlı fuarlardan birisi olduğunu söyleyerek, “İzmir, köklü fuarcılık tarihi, turizm ve tarih potansiyeli, ulaşım imkanları, otel kapasitesi ve zengin donanımlı insan potansiyeli ile fuarcılık sektörünü besleyecek donanıma sahiptir.” dedi. 61 ülkeden 1003 firma 78. İzmir Enternasyonal Fuarı’na 15 farklı ürün grubunda 1003 firma katıldı. Bu yılki fuara, 61 ülke delegasyon, ticari ve kültürel katılımda bulundu. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı himayesinde düzenlenen fuarı, 10 gün boyunca 1,5 milyona yakın kişi ziyaret etti.
12
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
İzmir Metropolitan Mayor Aziz Kocaoğlu, who delivered a speech in the opening ceremony, highlighted the fact that fair organization was a heritage bequeathed to İzmir by Atatürk, and mentioned further that they were “aware of the responsibility of handing over this flag to the subsequent authorities with the same success”. The Mayor Aziz Kocaoğlu informed the audience about their investigations to further improve İzmir’s success in fair organization stating that a new fairground will be built in Gaziemir in international standards in an area covering 330.000 square meters, and the fair halls covering a total area of 23,050 meters square in Kültürpark will be used for congresses. Industry and Trade Minister Nihat Ergün emphasized the significance of İzmir International Fair and added the following: “As the Fair is an internationally acknowledged activity as well as a motivating factor with its positive effect on social and economic fields, it is among the most important fairs in the world.” İzmir Governor Cahit Kılıç also underlined the fact that İzmir International Fair is one of the leading fairs in the world: “İzmir has the necessary potential to support the fair sector with its rooted history in fair organization, touristic and historical potential, transportation facilities, hotel capacity and qualified human power”. 1003 firms from 61 countries A total of 1003 firms from 15 different product groups took part in the 78th İzmir International Fair. Delegations from 61 countries participated in this year’s fair with their commercial and cultural activities. Approximately 1,5 million people visited the fair, which is organized under the auspices of the Ministry of Industry and Trade.
Advertorial
Asya terapilerinin Batı teknolojileriyle mükemmel buluşması An excellent combination of Asian therapies and Western technology
Amrita Spa & Wellness Swissôtel Grand Efes İzmir’de bulunan, dünyanın lider Spaları’nın Türkiye’deki ilk üyesi olma özelliğiyle onurlandırılan Amrita Spa & Wellness, misafirlerini sağlık ve dinginliğin en son teknolojiyle buluştuğu huzurlu ve ferah ortamında yenilenmeye davet ediyor.
Amrita Spa & Wellness, honoured to be the first member of the Leading Spas of the World in Turkey, is now open in the Swissôtel Grand Efes, Izmir, where it invites its guests to refresh themselves in a peaceful and relaxing atmosphere which combines health facilities with the latest technology.
Her türlü Spa uygulamasının gerçekleştirildiği komplekste teknolojinin son örneği ekipmanlar, 14 bakım odası, çiftler için özel Wellness Suite, hidroterapi odası, rahatlama ve konfor alanları, buhar ve tuz banyosu, özel fitness eğitimleri, geleneksel Türk Hamamı, sauna, açık ve kapalı yüzme havuzu, yoga ve pilates stüdyoları ile tenis kortu gibi birçok hizmeti bünyesinde bulunduruyor.
The complex, which offers all kinds of Spa applications, is equipped with the latest technology and offers full service with its 14 treatment rooms, a special Wellness Suite for the couples, a hydrotherapy room, relaxation rooms, steam and salt bath, special fitness training rooms, traditional Turkish Bath, sauna, indoor and outdoor swimming pool, yoga and pilates studios and tennis court.
Bu cennete girenler, Asya terapileriyle Batı teknolojilerini birleştiren içsel enerjinizi dengelemeye yönelik tedavi ve güzellik formülleriyle buluşuyor.
Our guests who step into this paradise meet special treatment and beauty formulas combining Asian therapies with the latest Western technologies to summon their inner energy.
Konusunda uzman, eğitimli kadrosu ile farkını ortaya koyan Amrita Spa & Wellness, eşsiz Spa deneyimini yaşamak isteyen herkese uzun ve mutlu bir yaşamın anahtarını sunuyor.
With its distinguished specialized and educated staff, Amrita Spa & Wellness offers the key to a long and happy life with a unique Spa experience. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
13
Güncel / Currnet
Samos-Seferihisar feribotu 2010’da
Samos – Seferihisar ferry in 2010
İzmir’in Seferihisar İlçesi ile Yunanistan’ın Samos Adası arasında feribot seferleri Nisan ayında başlayacak. Seferlerle ilgili keşif yapmak amacıyla Samos’tan Sığacık Limanı’na gelen heyete liman inşaatını gezdiren Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, bilgi alışverişinde bulundu, limanın faaliyete geçmesiyle her alanda gelişmeler olacağı müjdesini verdi.
Ferry services between Seferihisar district of Izmir and the Samos Island in Greece will start next April. The Seferihisar Mayor Tunc Soyer exchanged information with the committee from Samos who visited the harbour construction in Sığacık and announced that this project will be useful to the development of the region .
Ekrem Demirtaş
İzmir’e 2.5 milyon turist gelmeli İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, kentin ticaretinin gelişmesinin yolunun turizmin gelişmesinden geçtiğini belirterek, “Türkiye’ye 25 milyon turist geliyorsa, bunun en az 2.5 milyonunu kentimize çekebilmemiz lazım” dedi. İzmir’in yıldızını yeniden parlatmak için turizme ağırlık verilmesinin şart olduğunu anlatan Demirtaş, bu konuda oda olarak ellerinden geleni yaptıklarını, yapmaya devam edeceklerini söyledi. Ticaret ve turizmde taşımacılığın önemine işaret eden Demirtaş, “Kente insanlar gelecek ki, ticaret gelişsin. Bunun için elimizi taşın altına koyduk, hava ulaşımı sağladık. Bugün İzmir’den Anadolu’nun 16 noktasına uçuş var.” dedi.
İzmir awaits 2.5 million tourists GENT’te İzmir heyecanı
İzmir excitement in GENT
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, 12 – 20 Eylül 2009 tarihleri arasında Belçika’nın Gent şehrinde yapılacak olan ACCENTA Fuarı’nın “onur konuğu” olan İzmir’i ziyaret ederek hazırlık çalışmalarıyla ilgili bilgi alan Gent Limanı yetkilisi Peter Van Blanck Enberg’u makamında kabul etti. İzmir Limanı ile Gent Limanı arasında işbirliği yapmak isteklerini ve bu konudaki düşüncelerini Başkan Kocaoğlu ile paylaşan Enberg, Akdeniz’e açılmak için İzmir Limanı’nı üs olarak gördüklerini söyledi.
Aziz Kocaoglu, the Mayor of İzmir Metropolitan Municipality, has welcomed in his office the Gent Harbour executive Peter Van Blanck Enberg who visited İzmir as the “guest of honour” of ACCENTA Fair that will be held in the city of Gent in Belgium between 12 – 20 September 2009 and, and received information about the preliminary works. Enberg shared his opinions with the Mayor Kocaoğlu about their will to initiate collaboration between the İzmir Harbour and the Gent Harbour, and stated that they considered the İzmir Harbour as a base for expanding to the Mediterranean.
14
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Ekrem Demirtaş, the Board Chairman of İzmir Chamber of Commerce, noted that the development of the city trade is closely related to the developments in the tourism sector and emphasized the necessity of drawing to İzmir “at least 2.5 million of the 25 million tourists visiting Turkey”. Demirtaş added that they are doing their best to regenerate tourism in İzmir and will continue to do so. Pointing at the significance of transportation in commerce and tourism, Demirtaş stated as follows: “The development of commerce depends on the arrival of people to the city. We shouldered responsibility to accomplish this objective providing air transportation. Currently, there are available flights from İzmir to 16 destinations in Anatolia.”
Güncel / Currnet
Ziyaretçilere yeni güzergah açılacak
New routes for visitors
Selçuk’taki Ayasuluk Kalesi’nde ve St. Jean Anıtı’nda, 2009 yılı kazı ve onarım çalışmaları başladı. Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Büyükkolancı başkanlığındaki 20 kişilik ekip görev alıyor. Büyükkolancı, 2007’den beri yürüttükleri kazılarda, kaleye yoğunlaştıklarını belirterek, “Yerli ve yabancı ziyaretçilere; Kale, St. Jean Anıtı, İsa Bey Camii ve mümkün olursa Artemision’u da içine alan yeni bir güzergah yaratmayı hedefliyoruz.” dedi.
2009 excavations and restorations have been initiated in the Ayasuluk Castle and St. John Bazilica in Seljuk. A team of 20 people which is supervised by Assist Prof. Dr Mustafa Buyukkolanci from the Archaeology Department of Pamukkale University is involved in the project. Buyukkolanci has stated that the excavations carried out since 2007 focused on the castle and added that their aim is “To introduce a new route for local and foreign visitors which will include the Castle, the St. John Bazilica, Isa Bey Mosque, and if possible, the Artemision.”
Düsturname 544 yıl sonra Türkçe’ye çevriliyor
Çakaloğlu Hanı turizme açılacak İzmir Konak Belediyesi, Kemeraltı Çarşısı’ndaki tarihi Çakaloğlu Hanı’nın sebil ve çeşmesinin restorasyonuna yönelik çalışmalarını hızlandırdı. Başkan Hakan Tatan, geniş ölçüde tahribata uğrayan ve amacı dışında kullanılan hanın, restorasyonunun ardından turizm amaçlı değerlendirileceğini söyledi. Tartan, “Burası, Ege Bölgesi’ne has ürünlerin sergilenip, satılacağı özel bir çarşı olacak. Kumaşlardan baharatlara, incirden üzüme birçok ürün, özel ambalajlarda sunulacak. Mülk sahipleriyle değerlendirme yapıldıktan sonra düğmeye basılacak.” dedi.
Çakaloğlu Hostelry will be opened to tourism İzmir Konak Municipality accelerated its the restoration works of the fountain of the historical Çakaloğlu Hostelry in the Kemeraltı Bazaar. The mayor Hakan Tartan noted that this historical hostelry, which is in ruins and misused until today, will be put into good use by opening it to tourism after its restoration. Tartan also stated that “this building will serve as a special bazaar where products of the Aegean Region will be displayed and sold. A various range of goods from fabric to spice, figs and grapes will be presented in the distinctive and stylish packages. We will push the button to initiate the studies after evaluating the issue with the property owners”.
16
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
İzmir’in Osmanlı öncesi Türk egemenliği dönemini içeren tek eser olan Düsturname-i Enveri, yazılışından 544 yıl sonra Büyükşehir Belediyesi tarafından Türkçe’ye çevriliyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM) tarafından Türkçe’ye çevrilecek olan Düsturname-i Enveri, Aydınoğlu Umur Bey’in seferlerini anlatıyor. İzmir Milli Kütüphanesi’nde bulunan ve Doç. Dr. Oktay Gökdemir yönetimindeki APİKAM ekibi tarafından günümüz Türkçesine kazandırılacak olan eserin, özellikle araştırmacılar tarafından büyük ilgi görmesi bekleniyor. İzmir’in Türk kenti haline gelmesinin bir mesnevi tarzında anlatıldığı “en orijinal yazılı eser” olan Düsturname-i Enveri, Aydınoğulları Beyliği dönemi ile Ege Denizi’ndeki Bizans ve Latin egemenlikleri gibi konularda da birinci dereceden önemli bir kaynak durumunda.
Düsturname is translated into Turkish after 544 years Düsturname-i Enveri, the epic history of Enveri, which is the only work covering the pre-Ottoman period of the Turkish ascendancy in İzmir, will finally be translated into Turkish by the Metropolitan Municipality after 544 years since the manuscript was penned down. Düsturname-i Enveri, whose translation will be undertaken by the İzmir Metropolitan Municipality Ahmet Piriştina City Archive and Museum (APİKAM), narrates the expeditions of Aydinoglu Umur Bey. The work is preserved in İzmir National Library and will be translated by the APİKAM team under the supervision of Assoc. Prof. Oktay Gökdemir, and it is expected draw particularly the interest of the researchers. Düsturname-i Enveri is the “most original manuscript” that narrates in a Mesnevi style the conversion of İzmir into a Turkish city and has a first degree significance regarding to the Aydınoğulları Period, the Byzantine and Latin ascendancy in the Aegean Sea.
Güncel / Currnet
Mask ve Kostüm Müzesi kuruluyor
The Mask and Costume Museum is founded
Konak Belediyesi Türkiye’nin ilk mask ve kostüm müzesini açmaya hazırlanıyor. İzmir’de butik müze girişimini başlatan Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan, önümüzdeki yılın Mayıs ayına yetiştirmeyi planladığı mask ve köstüm müzesiyle birlikte ayrıca mask kurslarının da açılacağını bildirdi.
Konak Municipality is opening the first Mask and Costume Museum of Turkey. The Mayor of Konak Municipality Dr. Hakan Tartan, who has initiated the initiative of the boutique museum in İzmir, stated that they will also open mask courses besides the mask and costume museum which is planned to be put into service next year in May.
Konak’ta gönüllü rehberler işbaşında İzmir’de eğitim yaşamını sürdüren Dokuz Eylül Üniversitesi, Ekonomi Üniversitesi, Yaşar Üniversitesi ve İzmir Üniversitesi’nin Turizm bölümü öğrencilerinden oluşan gönüllü rehberler işbaşı yaptı. Alsancak Limanı’na gelen Poseia ve Arion adlı kruvaziyer gemilerden inen, kenti kendi olanakları ile gezmek isteyenlere İzmir’i tanıtıcı broşürler veren rehberler turistlerin ilgi odağı oldu. İlk uygulamanın başlaması nedeniyle Alsancak Limanı’na gelen Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan ve Belediye Meclis üyeleri, gönüllü rehberlik yapan öğrencilerin İzmir’in ve Ege Bölgesi’nin gelişimine de katkı koyacağını belirttiler.
Kruvaziyer turizminde hedef 400 bin turist
Volunteered guides are at work in Konak
İtalyan Costa Şirketleri’nin Başkanı Pier Luigi Foschi, İzmir Valisi Cahit Kıraç’ı ziyaret etti. Kıraç, 2008’de 320 bin yolcunun kruvaziyer gemilerle İzmir’e geldiğini söyledi. Kruvaziyer turizminin daha ileriye gitmesi için karşılıklı olarak her zaman görüştüklerini kaydeden Kıraç, kruvaziyer turizminin gelişmesiyle İzmir’e gemilerle gelecek turist sayısının 400 binlere ulaşacağını, bununla birlikte Adnan Menderes Havalimanı’nın da gelişeceğini ifade etti. Pier Luigi Foschi de, İzmir’de devlet görevlileri ve İzmir Ticaret Odası’ndan büyük destek gördüklerini, yeni İzmir Limanı’na paralel olarak yatımlarını devam ettireceklerini belirterek, “İzmir’in gelecekte önemli bir kruvaziyer turizmi merkezi olacağını görüyoruz.” diye konuştu.
Volunteered guides consisting of a group of Tourism students from Dokuz Eylül University, Ekonomi University, Yaşar University and İzmir University started to work. The guides have become the centre of attraction when they handed out brochures about İzmir to the passengers getting off the cruises Poesia and Arion to discover İzmir by themselves. Konak Mayor Hakan Tartan and the council members, who came to the Alsancak Port on the occasion of this first trail, emphasized that these volunteered guides will contribute to the development of İzmir and the Aegean Region.
Cruise tourism targets 400 thousand tourists The Chairman of the Italian Costa Corporations, Pier Luigi Foschi visited Cahit Kıraç, the Governor of İzmir. Kıraç stated that passengers of 320 thousand arrived in İzmir by cruise ships in 2008. He also expressed that they always negotiates the issue of improving the cruise tourism sector, and the number of tourists arriving in İzmir will reach 400 thousand by further developments in cruise tourism including Adnan Menderes Airport. Pier Luigi Foschi mentioned the great support they received from the government officials in İzmir and the İzmir Chamber of Commerce, and announced their plans to continue their investments in parallel with the new İzmir Harbour adding that “İzmir will become an important centre of cruise tourism in the future”.
18
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Güncel / Currnet
İzmir-Athens is closer now Paul Schwaiger
İzmir-Atina artık daha yakın Türk Hava Yolları ve Lufthansa’nın ortak kuruluşu SunExpress, 15 Ağustos 2009 tarihinden itibaren, İzmir’le Atina arasında direkt seferlere başladı. Türkiye’nin Ege kıyısındaki en büyük turizm ve endüstri merkezi İzmir ile Yunanistan’ın başkentini birbirine bağlayacak uçuşlar, haftada iki gün, salı ve cumartesi günleri karşılıklı olarak gerçekleştiriliyor. SunExpress’in 4 Ağustos’ta Atina’ya düzenlediği özel uçuş öncesi konuşan Genel Müdür Paul Schwaiger, “Türkiye ile Yunanistan arasındaki kültürel, ticari ve turistik ilişkilerin uzun yıllara dayanan köklü bir geçmişi bulunuyor. Şirketimiz için yeni bir kilometre taşı olacağına inandığımız, güzel Ege’nin iki kıyısını direkt uçuşlarla birbirine bağlayan ilk havayolu olmaktan dolayı son derece mutluyuz. Bu candan karşılama ve destekleri için, Atina Havalimanı Genel Müdürü’ne ve ekibine teşekkür ediyoruz. Kendilerinin de desteğiyle, 20 yıllık tecrübemiz ve uluslararası pazardaki deneyimimizle, iki şehir arasındaki iş ve turizm potansiyelini büyütmeyi amaçlıyoruz.” dedi. Atina Uluslararası Havalimanı Genel Müdürü Yiannis Paraschis de, “Atina için en dinamik pazarlardan biri olan İzmir’le, havalimanımız arasında uçuşların başlamasından dolayı çok memnunuz. Havalimanı yönetimimizin başarılı gelişim politikası sayesinde, Atina’yı İzmir’e bağlayan yeni hatla birlikte, bu yıl uçuş ağımıza 8. yeni destinasyonu eklemiş oluyoruz. SunExpress’e Atina Uluslararası Havalimanı’na hoş geldin diyor, iki merkez arasındaki bağları daha da güçlendireceğine inandığımız bu önemli uçuşlarda başarılar diliyoruz.” dedi. Salı ve cumartesi günleri düzenlenecek seferlerde, İzmir’den 12.15’te kalkan SunExpress uçağı 13.15’te Atina’ya varırken, dönüş uçuşları saat 14.00’te yapılacak. SunExpress’in İzmir – Atina hattında bilet fiyatları, her şey dahil 49 Avro’dan başlıyor. Yolcular biletlerini, SunExpress’in www.sunexpress.com adresindeki internet sitesi, 444 0 797 numaralı çağrı merkezi ve acentelerinden satın alabiliyor.
SunExpress, a joint venture of the Turkish Airlines and Lufthansa, has started direct flights between İzmir and Athens from 15 August 2009. The shuttle flights, which will connect İzmir, the biggest tourism and industry centre on the Aegean coast of Turkey and the capital of Greece, are scheduled twice a week on Tuesdays and Saturdays. The General Director Paul Schwaiger, who delivered a speech prior to SunExpress’s special flight to Athens on 4 August, saying: “The cultural, commercial and touristic relationships between Turkey and Greece have a rooted history. We are happy to be the first airline to connect the two beautiful coasts of the Aegean, which we believe is going to be a new milestone for our company. We would like to express our thanks to the General Directorate of the Athens Airport and to his staff for their cordial welcome and support. With their contribution, we aim to improve the business and tourism potential between the two cities with our 20 years of sectoral practice and our experience on the international market.” In addition, Yiannis Paraschis, the General Director of the Athens International Airport, stated the following: “We are very much pleased about the initiation of the direct flights between our airport and İzmir, one of the most dynamic markets for Athens. Owing to the successful development strategies of our airport management, this year we have added the 8th destination to our flight network with this new line connecting Athens and İzmir. We welcome SunExpress to Athens International Airport, and wish success to both sides in these important flights which we believe will reinforce the links between the two centres.” In these flights, which will be scheduled every Tuesday and Saturday, the SunExpress plane will leave İzmir at 12:15 a.m. and arrive to Athens at 13:15 a.m, and return flights will be at 14:00 a.m. The all-inclusive ticket prices for SunExpress’s İzmir-Athens trip start from 49 Euros. The passengers can book their tickets online at www.sunexpress.com, or by calling SunExpress’s call centre (444 0 797), or through the sales offices and agencies.
20
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Güncel / Curnnet
Agora’da yeni buluntular
Crowne Plaza’da Ramazan bereketi Crowne Plaza İzmir Otel, Ramazan süresince özel dekorasyonu, seçkin atmosferi ve sunduğu zengin iftar büfesine eşlik eden canlı fasıl müziği ile Punta Restaurant & Teras iftar keyfini ikiye katlıyor. İftarda konuklar 101 çeşit lezzetin yanı sıra limitsiz meşrubat, ayran, şerbet, limonata, salep ve çay ikramından yararlanıyor. İş arkadaşları ve sevdikleri ile güzel bir Ramazan akşamını paylaşmak isteyenler için özel iftar davetleri bu yıl da Crowne Plaza İzmir Otel’in sunduğu hizmetler arasında.
Ramadan Abundance in Crowne Plaza Crowne Plaza İzmir Hotel doubles up the joy of iftar meals at Punta Restaurant & Terrace during the Ramadan with it particular decoration, distinguished atmosphere and rich iftar menu accompanied by live classical Turkish music. During the Ramadan the guests are offered 101 different recipes besides limitless beverages, ayran, sherbet, lemonade, salep and tea. Crowne Plaza İzmir Hotel’s services also include special iftar dinners for the ones who wish to share a nice Ramadan evening with their colleagues and loved ones.
Mövenpick’te keyifli bir bayram tatili Göz alıcı günbatımı, Kordonboyu, meltemi ve denizi ile şiirlere konu olmuş Ege’nin incisi İzmir’in merkezinde bulunan Mövenpick Hotel İzmir, Ramazan Bayramı için çok özel bir konaklama paketi hazırladı. Mövenpick Hotel İzmir misafirlerini, 18 -22 Eylül 2009 tarihleri arasında bu şehrin ve çevresindeki eski antik kentlerin bütün güzelliklerini keşfetmeye davet ediyor. Tel: 0 (232) 488 14 15
A pleasant bairam vacation in Mövenpick Located at the centre of the Pearl of the Aegean which has been the subject of poems for centuries with its spectacular sunset view, Kordonboyu, breeze and the sea; Mövenpick Hotel İzmir prepared a very special accommodation package for the Ramadan. Mövenpick Hotel İzmir invites its guests to discover the beauties of the ancient cities in and around the city between 18 – 22 September 2009. Tel: 0 (232) 488 14 15.
22
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Tarihi Agora’daki kazı çalışmaları dört noktada birden sürdürülürken, Büyükşehir Belediyesi’nin kamulaştırma yaptığı alanlarda yeni mozaikler ve kent meclisi ortaya çıkarıldı. Kazı çalışmalarını inceleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na bilgi veren Kazı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy kamulaştırma yapılan batı alanında daha önce mozaik taban bulduklarını, şimdi açarak genişlettiklerini, kent meclisinin bulunduğu noktada geç Roma ve geç antik çağa ait tabaka kazıların sürdüğünü söyledi. Ersoy, “Tabaka kazıları ile bu dönemlere ait kent meclisini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bazalika ikinci galeride grafitili panolar var. Burada konservasyon (korunması ve sağlamlaştırılması) çalışmalarımız sürüyor. Bazalika dördüncü galeride kuzeydoğu kapısının ortaya çıkarılmasına yönelik kazılarımız sürüyor. İki yerde kazı, iki yerde de biri grafiti biri de mozaik olmak üzere konservasyon çalışması ile birlikte dört noktada çalışmalarımızı yürütüyoruz. Mozaik ile kent meclisini, Büyükşehir Belediyesi’nin kamulaştırma yaptığı alanda ortaya çıkardık.” dedi.
Recent findings in Agora During the excavations carried out in four different points in the historical Agora, new mosaics and a city council were uncovered in the areas expropriated by the Metropolitan Municipality. The excavation head Assist. Prof. Akın Ersoy informed the İzmir Metropolitan Mayor Aziz Kocaoğlu about the process and stated that they expanded the excavation site in the expropriated western area where they had previously found a mosaic ground and that they are still pursuing the excavations of the layers belonging to the late Roman and late ancient age where the city council was located. Ersoy further noted the following: “In our layer excavations we are trying to uncover the city council area belonging to these periods. There are panels with graffiti in the second basilica gallery. We are still carrying out the conservation studies on this spot, as well as the excavations to uncover the north-eastern gate in the fourth basilica gallery. Thus, we are pursuing our studies in four different points: excavations in two locations and conservation studies in two places for the mosaics and the panels with graffiti. We unearthed the mosaics and the city council in the area expropriated by the Metropolitan Municipality.”
Güncel / Currnet
Karşıyaka’dan Marsilya’ya kayık armağanı Fransa’daki “Türkiye Mevsimi” etkinliklerine katılan Karşıyaka Belediyesi, 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği’ne yaptırdığı “Karşıyaka Kayığı”nı Marsilya Belediyesi’ne armağan etti. Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, “Karşıyaka’nın turizm kenti olmasını hedefleyerek çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çalışmaların önemli bir kısmını denize yönelik araştırmalar oluşturuyor. Antik liman ve limanda yer alacak M.Ö. 6. yy ticaret gemisi ve İzmir kayıkları bu çalışmaların başlıcası. Tarihe deniz kokusunu katacak olan bu çalışmalarımız bizi hedefimize yaklaştıracak. Ayrıca deniz kentleriyle ilişkiler geliştirmeyi de bu projelerle bağlantılı görüyoruz. Bu nedenle, denizle ilişkisi milattan öncesine dayanan İzmir’in Karşıyaka ilçesinden Marsilya Office de La Mer’e bu armağanı getirdik.” dedi.
A boat as a present from Karşıyaka to Marseille Karşıyaka Municipality, which participated in the “Turkish Season” activities held in France, presented the Marseille Municipality a “Karşıyaka boat” built by the 360 Degrees Historical Research Group. In this context, Cevat Durak, the Mayor of Karşıyaka has stated the following: “We are pursuing our studies with the objective of turning Karşıyaka into a tourism centre. Sea-oriented researches constitute the most significant part of these studies. The essential ones among these studies are the reconstruction of the ancient harbour as well as the merchant ship of a 6th century B.C. merchant ship and İzmir boats which will be located in this harbour. This project will add a touch of sea-smell to history and draw us closer to our objective. Besides, developing relationships with other sea cities is an extension of this project. Thus, we brought this boat as a present from Karşıyaka, whose connection with the sea dates back to pre-historical periods, to Marseille Office de La Mer.”
Karaburun-Foça artık daha yakın Karaburun ve Foça arasında başlayan deniz seferleri ile iki ilçe arasındaki uzaklık 50 dakikaya indi. Karaburun Belediyesi ve Turyol işbirliği ile 5 Haziran 2009 tarihinde başlayan Karaburun-Foça deniz seferleri, karayolu ile üç saat süren ulaşımın 50 dakikaya inmesini sağladı. Yaz sezonu boyunca hizmet veren 600 kişi kapasiteli seferler, salı, çarşamba, cumartesi ve pazar günleri 09.00 ve 19.00’da Foça’dan, 10.00 ve 20.00’de Karaburun’dan kalkan vapurlar ile yapılıyor. Bilet fiyatları tek gidiş tam 8 TL, öğrenci 5 TL, gidişdönüş tam 15 TL, gidiş-dönüş öğrenci 8 TL olarak belirlenen Karaburun-Foça arası deniz seferleri, Eylül sonuna kadar devam edecek. Seferler ile Karaburun’da turizmin hareketlenmesi ve Midilli – Foça arası deniz seferinin de çalışmasından dolayı ilçede günlük turizmin canlanması bekleniyor.
Karaburun and Foça are closer now The distance between Karaburun and Foça is reduced to 50 minutes by sea services initiated between the two towns. Sea trips between Karaburun and Foça began on 5 June 2009 with the collaboration of Karaburun Municipality and Turyol, and reduced the travel duration to 50 minutes, which takes three hours by highway. Sea trips are held throughout the summer season on Tuesday, Wednesday, Saturday and Sunday by boats with a capacity of 600 people departing at 9 a.m. and 7 p.m. from Foça and at 10 a.m. and 8 p.m. from Karaburun. Ticket prices are 8 TL (full fare) and 5 TL (student) for one-way trips and 15 TL (full fare) and 8 TL (student) for round trips. Boat trips between Karaburun and Foça will continue until the end of September. Tourism activities in Karaburun are expected to liven up with this new service as well as the ongoing boat trips between Foça and the Lesbos Island.
24
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
İzmir’in en seçkin ve merkezi yerinde kurulmuş
İzmir Palas Oteli güler yüzlü, titiz, konuksever personeli ile yıl boyu sizi ağırlamaktan kıvanç duyacaktır.
Atatürk Bulvarı 35210 İzmir/TURKEY Tel:+90 232 465 00 30 Fax:+90 232 422 68 70 www.izmirpalas.com.tr info@izmirpalas.com.tr
Şehir merkezinde, her yere yakın bir
butik otelde olmanın
Atatürk Bulvarı 35210 İZMİR TURKEY Tel: +90 232 484 53 40 Fax: +90 232 489 50 70 www.kilimotel.com.tr info@kilimotel.com.tr
konforunu ve ayrıcalığını yaşayın.
Sizin rahatınız bizim mutluluğumuz olacaktır.
Güncel / Current
Türkiye’nin
ilk yavaş şehri olacak 1999 yılında İtalya’da başlayan “Yavaş Şehir Hareketi”ne Türkiye’den ilk olarak İzmir’in Seferihisar Belediyesi başvurdu.
The first slow city
in Turkey
The Seferihisar Municipality in İzmir is the first in Turkey to apply for membership to the “Slow City Movement” which was founded in Italy in 1999.
26
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
İlk olarak İtalya’da başlayan “CittaslowYavaş Şehir Hareketi”ne Türkiye’den ilk resmi başvuruyu Seferihisar Belediyesi yaptı.
The official application from Turkey to the “Cittaslow – Slow City Movement” initiated in Italy was made by the Seferihisar Municipality.
İtalyanca Citta (Şehir) ve İngilizce Slow (Yavaş) kelimelerinden oluşan Cittaslow, “Yavaş Şehir” anlamına geliyor. 1999 yılında İtalya’da Greve (Chianti) şehrinde kurulan Citta Slow, Yavaş Yemek (Slow Food) hareketinden ortaya çıkan bir kentler/kasabalar ağı. “Yavaş Şehir” olabilmek için nüfusun 50 binden fazla olmaması ve 50’den fazla kriteri karşılamak gerekiyor. Sadece şehirler değil kasabalar da “yavaş şehir” unvanını alabiliyor. Avustralya, Güney Kore, Norveç, İspanya, Hollanda, Almanya, İngiltere, İskoçya, İsveç gibi ülkelerde 100’e yakın şehir şu anda “yavaş şehir” sertifikasına sahip. Bu ağa üye şehirler; küreselleşmenin standartlaştırdığı, insana ve çevreye duyarsızlaştırdığı şehirlere alternatif oluyor.
The term Cittaslow, which is the combination of ‘Citta’ (City) in Italian and ‘Slow’ in English, means ‘Slow City’. Citta Slow movement was founded in the city of Greve (Chianti) in Italy in 1999 as the extension of a city/town network inspired by the Slow Food movement organization. Full membership of “Slow City” is only open to towns with a population under 50,000 and which meet at least 50 criteria of the assessment process. Not only cities, but also towns may be granted the title “slow city”. Almost 100 cities in several countries such as Australia, South Korea, Norway, Spain, the Netherlands, Germany, England, Scotland and Sweden have the certificate of “slow city”. The member cities of this network provide an alternative to cities where the standardized globalism has erased the sensitivity towards humans and environment alike.
Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Yavaş şehirler dünyada yeni gelişen bir trend. Teknolojinin hızlı temposundan memnun olmayan insanların arayışıyla başlamış bir trend. Temel olarak doğal enerji kaynakları kullanılıyor, kentler araç trafiğine kapatılıyor, organik veya doğal ürünlerin kullanıldığı restoranlar çalışıyor. Fastfood ve büyük alışveriş merkezleri gibi yapılar bulunmuyor. Dolayısıyla biraz nostaljik, biraz tarihsel, kültürel varlıkların korunduğu ve öne çıkartıldığı ve biraz da basit sade yaşam tarzının öngörüldüğü bir konsept. Seferihisar’ın doğal koşulları ve geleneklerimizin ‘Yavaş Şehir’ için çok uygun olduğunu düşündük ve başvuru yapmaya karar verdik.” dedi. Yavaş şehir başvurusunu Türkiye’de ilk yapan yer olduklarını vurgulayan Soyer, şöyle devam etti:
The Mayor of the Seferihisar Municipality, Tunç Soyer states that “slow cities are a growing trend in the world, which has stemmed from the search of people complaining from the speed of modern day technology. Fundamentally, natural energy sources are used, cities are closed to traffic, and only the restaurants that use organic and natural products are allowed to serve. Such cities do not have fast food restaurants and big shopping malls. Therefore, it is somewhat a nostalgic and historical concept which highlights the protection of cultural properties and the maintenance of a simple way of life. We decided to apply for membership thinking that the natural conditions and social traditions of Seferihisar are very convenient for a “Slow City”. Emphasizing the fact that Seferihisar is the first place in Turkey that has applied for being a slow city, Soyer added the following: “We enjoy being the first. We will pioneer for other towns and cities. In the first place, we will attract native tourists. People will come over with the curiosity of learning what this slow city is. In due time, we will also
attract foreign tourist and the international potential of the town will grow even further. Seferihisar won’t be like Bodrum or Çeşme. Seferihisar will be a brand name of its own. We are taking an important step in making Seferihisar a brand name both in Turkey and international arena. Cittaslow – What is Slow City? - Cities consider their characteristic attributes and develop strategies to protect these characteristics. - Cittaslow is the maintenance of the cultural fabric, colour, music and history of the city in harmony with the demands and tastes of local inhabitants and visitors. -Sharing the local crafts, tastes and arts with the younger generation and visitors, rather than leaving them aside as memorial concepts belonging to the past. - Giving particular importance to human health, and for this purpose, performing a continuous control over air, noise, light and electromagnetic pollution and keeping these at levels that do not threaten human health. Attaching importance to several issues such as garbage collection hours and disinfestations. - Reinforcing alternative and renewable energy sources that are not harmful to environment and human health. - Before anything else, a city’s differentiating itself from thousands of other similar cities in the world. - Cittaslow – Slow City is a chance for Seferihisar for being a first and pioneer in Turkey.
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
27
“İlk olmanın keyfini yaşıyoruz. Birçok yere de öncü olacağız. Öncelikle yurt içinden bir turizm hareketi yaşayacağız. İnsanlar bu yavaş şehir nedir diye gelmeye başlayacaklar. Ardından uluslararası boyutunu görmeye başlayacağız. Seferihisar; Bodrum veya Çeşme gibi olmayacak. Seferihisar kendi özellikleriyle markalaşacak. Markalaşma adına, Seferihisar’ın adını Türkiye ya da uluslararası camiada duyurma adına önemli bir adım atıyoruz.”
tutulmasıdır. Çöp toplama saatlerinden ilaçlamaya kadar birçok konuda önlem almak ve uygulamaktır. - Çevreye ve insana zararlı olmayan alternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesidir. - Belki de en önemlisi bir şehrin, dünyada binlerce birbirinin aynı şehirden kendini farklılaştırmasıdır. - Cittaslow – Yavaş Şehir, Seferihisar için Türkiye’de bir ilk ve öncü olma şansı demektir.
Cittaslow – Yavaş Şehir nedir?
Ne değildir?
- Şehirlerin hangi alanlarda önemli ve özel olduklarını düşünmeleri ve bu özelliklerini korumak için strateji geliştirmeleridir. - Şehrin dokusunun, renginin, müziğinin ve hikayesinin uyum içinde, şehir sakinlerinin ve ziyaret edenlerin zevk alabilecekleri bir hızda yaşanmasıdır. - Yerel zanaatları, tatları ve sanatları sadece eskilerin hatırlayabildiği kavramlar olmaktan çıkarmak için bunları çocuklarımızla ve misafirlerimizle paylaşmaktır. - İnsanların kendi sağlıklarını ön planda tutmalarıdır. Bunu gerçekleştirmek için, hava, gürültü, ışık ve elektromanyetik kirliliklerin sürekli kontrol edilmesi ve sağlığı tehdit etmeyecek boyutta
- Geriye gitmek veya eskide yaşamak değildir. Şehrin, değerlerine, esnafına ve halkına sahip çıkması ve bunu gelecek nesillerle paylaşmasıdır. - Dükkanların kapatılması değildir. Tam tersine şehrin sahip olduğu değerlerin korunması, yenilenmesi ve iyileştirilmesidir. - Arabaya binmeyi yasaklamak değildir. Ancak arabaların girmeyeceği, şehrin ve şehirde yaşayanların, ziyaret edenlerin rahat bir nefes almak için dinlenebilecekleri alanlar yaratmaktır. Hava ve gürültü kirliliğini azaltmak için bisikleti, faytonları özendirmek ve kullanılması için gerekli altyapıyı sağlamaktır. - Teknolojiye karşı çıkmak değildir. Tam
What it is not: - It is not going backwards and living in the past. It is the protection of the values of the city by the local people and tradesmen, and sharing these values with the future generations. - It is not closing the existing shops, but renewing and improving them to protect the values of the city. - It is not prohibiting to drive cars, but creating spaces where cars cannot enter and people living in the city can breathe a sigh of relief away from noise and pollution; encouraging the use of bicycles and coaches, and providing the necessary infrastructure for their efficient use. - It is not opposing and antagonizing technology, but on the contrary, transferring municipality services to the internet environment and training the local people about how to use them. - Using fiber optic cables and wireless connection for internet access in the city. - It is not prohibiting fast-food restaurants, but encouraging the consumption of healthier local food, organic products and meals. - Creating a healthy environment for selling local products. - Organizing education programmes at schools to teach children about taste and nutrition. - This is not a process that can be realized only by doing desk work, but the people living in the city should adopt this process and support it at every step. - It is a long but enjoyable, exciting, yet slow journey which all the inhabitants of the city will take together. How to become a member? In order to become a member of the Cittaslow – Slow City network, a city or town should meet at least 50% of approximately 60 criteria. Some of the criteria are as follows: Attaching importance to energy saving, carrying out studies for protecting and improving centres with cultural and historical value, planning traffic safety, building bicycle roads between state buildings and schools, prioritizing the consumption of local foods and products...
28
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
tersine belediye hizmetlerinin internet ortamına taşınması ve hemşerilerin bu hizmetlerden yararlanabilmeleri için eğitilmeleridir. - İnternet erişimi için şehirde fiber optik kablo ve kablosuz bağlantı kullanmaktır. - Fast Food restoranlarını yasaklamak değildir. Ancak daha sağlıklı olan yerel besinlerin, organik ürünlerin, yemeklerin özendirilmesidir. - Yerel ürünlerin satılabilmesi için sağlıklı bir ortam yaratmaktır. - Okullarda çocuklarımıza tat ve beslenme üzerine eğitim programları düzenlemektir. - Sadece masa başında çalışılarak gerçekleştirilebilecek bir süreç değildir. Halkın bu süreci benimsemesi ve her aşamada desteklemesi gerekmektedir. - Şehir sakinlerinin birlikte çıkacakları uzun ama zevkli, heyecanlı ama acelesiz bir yolculuktur. Nasıl üye olunur? Cittaslow –Yavaş Şehirler ağına üye olmak için 60’a yakın kriterin yüzde 50’sini gerçekleştirmek gerekiyor. Gereken kriterlerin bazıları şöyle: Enerji tasarrufu planlamasına önem verilmesi, kültürel ve tarihi değeri olan tarihi merkezlerin korunması ve geliştirilmesi için çalışmalar yapılması, trafik güvenliğinin planlanması, devlet binaları ve okullar arasında bisiklet yollarının yapılması, kentin yerel bölgesinin yiyeceklerini ön planda tutması...
İzmir’in şirin ilçesi Seferihisar, 35 bin nüfuslu, çok geniş bir alana yayılmış, 49 kilometre sahili ile Türkiye’nin en uzun sahil şeridine sahip ilçelerinden biri. Sığacık, Doğanbey, Ulamış gibi birbirinden farklı özellikler taşıyan, her biri son derece güzel olan yerleşim yerleri var. Doğanbey’de belki de dünyanın en büyük sağlık turizm merkezi olmaya aday jeotermal rezervler var. Bugüne kadar hiç kullanılmamış bir rezerv. Bölge çok kısa bir süre sonra sağlık turizmi konusunda dünyada en çok tercih edilen bölge haline gelebilir. Sığacık’ta Teos antik kentinin yanı sıra yaklaşık 500 yıl önce Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılmış kale ile kale içerisindeki eski yerleşim alanı, ilçe merkezinde Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’ne ait anıtsal yapılar, yörenin arkeolojik ve tarihi kaynak potansiyelini oluşturuyor.
Lovely town of İzmir Seferihisar, covering a wide area with a population of 35 thousands, is a coastal town with a coastline of 49 kilometres which is one of the longest in Turkey. It has several attractive and distinctive settlements like Sığacık, Doğanbey and Ulamis. There are geothermal reserves in Doğanbey, and these untouched reserves make Seferihisar a possible candidate for being the biggest health tourism centre in the world. The archaeological and historical potentials of the district include the ancient city of Teos in Sığacık, the castle built nearly 500 years ago during the reign of the Ottoman Sultan Süleyman the Magnificent, and the old settlement area situated inside the castle, besides the monumental structures from the Seljuk and Ottoman periods.
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
29
llaları i V m a ş a Y t i l E Çeşme
Konut Özellikleri Çelik kapı Amerikan panel kapı PVC doğrama Sineklik Otomatik panjur Laminant parke Hilton lavabo Jakuzi + Duşakabin Şömine + Barbekü Islak zemin ve holler Birinci sınıf granit seramik
İzmir ili, Çeşme ilçesi, Ilıca-Şifne mevkisine inşa edilecek olan villalarımız kaplıca sıcak sular ve çamur banyolarına 100 metre mesafededir.
Site Özellikleri Sosyal tesis Yürüyüş parkuru Özel site güvenliği Otopark Spor kompleksi Yüzme havuzu Her villaya özel Botanik bahçe
ZEMİN KAT PLANI
1.KAT PLANI
ÇATI KATI PLANI
Çeşme Elit Yaşam Evleri, farklı bir konsept, mimari ve çağdaş ev yaşamının unsurlarıyla, sizlere ayrıcalıklı bir site formasyonu ile güvenli bir yaşam sunuyor.
Arsamızda jeotermal sıcak su etüdü yapılmış olup, Çeşme Elit Yaşam Villaları’nda 24 saat sıcak su bulunmaktadır. S.S. ÇEŞME ELİT YAŞAM VİLLALARI KONUT YAPI KOOPERATİFİ Anadolu Cad. No: 941 K.3 D.301 Çiğli / İzmir Tel: 0 232 376 11 51 Fax: 0 232 329 53 11 www.cesmeelityasam.com info@cesmeelityasam.com
Gezi: İzmir Merkez / Trip: Central İzmir
Smyrna’dan İzmir’e! From Smyrna to İzmir Geçmişi ilk insan yaşamına kadar giden İzmir, binlerce yıl boyunca kralların, imparatorların hep gözdesi oldu. Strabon’un “bütün kentlerin en güzeli” olarak tanımladığı İzmir, pek çok uygarlığa ev sahipliği yaptı.
İzmir, which dates back to primitive human life, has always been the favorite of kings and emperors throughout thousands of years. İzmir, which was defined as “the most beautiful of all cities” by Strabon, has hosted quite a few civilizations.
32
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Yrd. Doç. / Assistant Professor Dr. AKIN ERSOY Az sayıda bulgu ile temsil ediliyor olsa da İzmir’de ilk insan yaşamına ilişkin kanıtlar Paleolitik Çağ’a kadar dayanmaktadır. Takip eden süreçte, insanın üretici de olduğu Neolitik Çağ yaşamının günümüzden 9.000-8.000 yıl önce Ege kıyılarına ulaştığı kabul edilmektedir. Halen arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülen Bornova Yeşilova Höyük, Urla Limantepe ve Kemalpaşa Ulucak Höyük’te bu döneme ilişkin yerleşim izleri ile küçük buluntular tespit edilmiştir. Yaklaşık M.Ö. 5 bin yıllarında tapınakları, konut alanları, sokakları, ilkel sur anlayışı ile tüm kentsel mekan organizasyonlarının tesis edildiği ve/ veya edilmeye başlandığı Kalkolitik dönem yukarıdaki yerleşimler ile birlikte Menderes Tahtalı Baraj Havzası’nda Baklatepe ve Selçuk Çukuriçi Höyükleri ile temsil edilmektedir. İzmir ve körfezi sınırlayan coğrafyada Geç Kalkolitik Dönem’e ilişkin yerleşim ve bulgu sayısı ne kadar azsa, M.Ö. 3.300/3.000 yıllarında başlayan Erken Tunç Çağı’na ilişkin bilgilerimiz bir o kadar fazladır. Yüzey araştırmaları ve arkeolojik kazılarda İzmir ili sınırları içinde Küçük Yamanlar, Bornova İpeklikuyu, Pınarbaşı Tepebağ, Pınarbaşı Yassıtepe, Karaburun ’da Limancıkburnu, Örenyeri, Azmakyalısı, Menemen ’de Helvacıköy, Menengiçsekisi ve Bozköy gibi birçok noktada ve diğer pek çok yerde bu döneme ilişkin yerleşim izleri ve buluntular ele geçirilmiştir. Bu buluntu yoğunluğu bölgede nüfus artışının olduğunu gösterdiği gibi, ele geçirilen buluntular da ticaret, maden işleme ve tarımsal faaliyetlerin geliştiğini işaret etmektedir. Döneme ilişkin en yoğun araştırmaların yapıldığı ve M.Ö. 3.000 – 2.500 yılları arasına tarihlendirilen Erken Tunç I döneminin Urla Limantepe’deki yerleşiminde İç Batı Anadolu ile Balkanlar, Girit, Mısır ve Suriye ile ilişkiler kurulduğu,
bu ilişkiler sayesinde zenginleşen kentin 2.500 – 2.300 yılları arasına verilen Erken Tunç II döneminde daha büyük bir alana yayıldığı tespit edilmiş, kentsel mekânları (liman, saray, tapınak vb.) ile Troia yerleşiminin İzmir’deki eş değeri olarak önerilmiştir. M.Ö. 2000 – 1500/1450 yılları arasına verilen Orta Tunç Dönemi’nin başlaması ile birlikte Batı Anadolu’da sur inşa teknikleri, konut mimarisi, seramik yapım teknikleri, ölü gömme gelenekleri ve benzer konularda büyük değişiklikler yaşandığı Troia VI tabakası ile ortaya çıkarılmıştır. Bu dönemde Anadolu’da hem ulaşım hem de taşımacılıkta at kullanımının başladığı ve yine yazının Asurlu tüccarlar tarafından Anadolu’ya taşındığı bilinmektedir. İzmir’de Orta Tunç Çağı’nı güçlü şekilde Bayraklı-Tepekule, Urla Limantepe ve Menemen Panaztepe yerleşimleri temsil etmektedir. Gediz (Hermos) Nehri’nin denize ulaştığı noktadaki ovaya hâkim bulunan Menemen Buruncuktepe (Larisa) ve Selçuk Ayasuluğ Tepesi surları ve buluntuları ile İzmir kıyılarının siyasi merkezleri olarak değerlendirilmektedirler. M.Ö.
Kadifekale
Kadifekale
Although represented with limited numbers of findings, the evidence for primitive human life in İzmir dates back to the Paleolithic Age. It is accepted that in the following course of time, the Neolithic Age, in which humankinds became producers, reached the Aegean coasts 9.000-8.000 years before the present day. Some traces of settlement and small findings related to that age were detected in Bornova Yeşilova Tumulus, Urla Limantepe and Kemalpaşa Ulucak Tumulus, in which archeological excavations are still being continued. The Chalcolithic Age, in which temples, residential areas, streets, primitive concept of city walls and all urban residence organizations were built and/or started to be built in the years about 5.000 B.C, is represented with above settlements and Baklatepe and Selçuk Çukuriçi Tumuli in Menderes Tahtalı Dam Basin. Although the less the number of settlement and findings related to the Late Chalcolithic Age in the geography surrounding İzmir and the Gulf is, the more information we have about the Early Bronze Age, beginning in the years 3.300/3.000 B.C. The traces of settlement and findings related to this age have been obtained in surface studies and archeological excavations in several spots and in many other places such as Küçük Yamanlar, Bornova İpeklikuyu, Pınarbaşı
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
33
1500/1450 – 1100/1050 tarihleri arasına verilen Geç Tunç Çağı’nda İzmir, Orta Anadolu’da Hitit Devleti ile Ege Denizi ve Girit’te egemen olan Girit-Myken egemenliği arasında bir tampon bölge olarak kaldı. İzmir ve Ege kıyılarındaki diğer yerleşimler sadece Anadolu’dan gelen etkilere açık değildi. Aynı zamanda maddi kalıntıların da gösterdiği gibi Kıta Yunanistanı’ndaki Ahhiyawa Ülkesi’nin de etkisi altındaydılar. Bölgeye Hititlerin ilgisi her zaman olmuş, kimi zaman işgal ederek kimi zaman da yerel krallıklar ve/ veya beylikler aracılığıyla bölgeyi kontrol etmeye çalışmışlardır. Bölgenin Küçük Menderes havzasına hakim, Arzawa ve Gediz havzasına hakim Seha Nehri Ülkesi olarak tanımlanan beyliklerce paylaşıldığı, her iki beyliğin ardından da Mira Kralı’nın egemenliğine geçtiği bilinmektedir. Hitit metinlerinde Tismurna olarak geçen ve Bayraklı-Tepekule’de Erken Tunç Çağı’ndan itibaren kesintisiz iskân gören İzmir’in kendisinin bu gelişmelerden nasıl etkilendiği belirgin değildir. Yaklaşık M.Ö. 1200 tarihlerinde Mısır metinlerinde “Denizden Gelen Kuzeyliler” olarak tanımlanan halkların tüm Anadolu, Suriye ve Filistin’i yakıp yıkarak Mısır’a ulaşmaları ile yine Yunanistan’da Dor adı verilen kavim ülkenin kuzeyinden, güneyindeki Peloponnessos’a (Mora Yarımadası) doğru hareketlenmesi sonucunda Troia Savaşı’na katılan, Yunanistan’ın bu dönemdeki yerleşik kültürünü oluşturan Myken Krallarının saray ve kentlerini tahrip etmişlerdir. Yunanistan’da Dorlardan kaçan Akhaların önemli bir kısmı daha önce ticaret ve benzer nedenlerle tanıdıkları
Kadifekale
34
Tepebağ, and Pınarbaşı Yassıtepe in the borders of İzmir province, Limancıkburnu, Örenyeri, and Azmakyalısı in Karaburun, and Helvacıköy, Menengiçsekisi and Bozköy in Menemen. The intensity of these findings shows that there was population growth in the region. Similarly, the obtained findings indicate that trade, metal working, and agricultural activities developed. In Urla Limantepe settlement of the Early Bronze I Age, in which the most intensive researches related to the age are being conducted and which was dated between 3.000-2.500 B.C, it has been determined that some relations were established with the Central Western Anatolia, the Balkans, Crete, Egypt, and Syria, and the city, which grew rich thanks to these relations, spread through a wider area in the Early Bronze II Age, which was dated between 2.500-2.300 B.C, and it has been suggested that the city with its urban residences (port, palace, and temple etc) was the equivalent of the Troia settlement in İzmir. It has been discovered with Troia VI layer that there were great changes with the beginning of the Middle Bronze Age, which was dated between 2.000-1.500/1.450 B.C, in techniques of building city walls, housing architecture, techniques of making ceramics, burial traditions and similar issues in the Western Anatolia. It is known that horses were used in Anatolia for both transportation and carriage and the calligraphy was brought to Anatolia by Assyrian traders in that age. Bayraklı-Tepekule, Urla Limantepe and Menemen Panaztepe settlements strongly represent The Middle Bronze Age in İzmir. Menemen Buruncuktepe (Larisa) and Selçuk Ayasuluğ Tepesi with their walls and findings commanding the plain at the spot where the Gediz (Hermos) River reaches the sea are regarded as the political centres of İzmir coasts. In the Late Bronze Age, which was dated between 1.500/1.450-1.100/1.050 B.C, İzmir remained as a buffer zone between the Hittite Empire in the Middle Anatolia and Crete-Mycenaean sovereignty, which dominated the Aegean Sea and Crete. The other settlements on the
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
coasts of İzmir and The Aegean Sea were not only open to effects coming from the Anatolia, they were also under the influence of Ahhiyawa country in the continental Greece as material heritages show. There had always been the Hittite’s involvement for the region, and they tried to keep the region under their control either sometimes by occupying it or sometimes through local kingdoms and/or tribes. The district is known to have been divided by the tribes, which are known as the Seha River Country, commanding the Küçük Menderes (Little Maeander) Basin, Arzawa and Gediz Basin and after both of the tribes, it was dominated by the King of Mira. It is not clear how İzmir, which was named as Tismurna in the Hittite texts and which was used as a residential area in Bayraklı- Tepekule from the Early Bronze Age continuously, itself was affected by these developments. In about 1200B.C the peoples that were defined as “the northerners coming from the sea” in Egyptian texts reduced the whole Anatolia, Syria and Palestine to ashes and reached Egypt and a people in Greece called Dor moved towards the north of the country to Peloponnessos in the South(Mora Peninsula) and destroyed the palaces and cities of the Mycenaean Kings, which were once the established culture of Greece in that period and which participated in the Troy War. A substantial part of the Akhas escaping from the Dors in Greece reached the Aegean and Mediterranean coasts of Anatolia, which they had already known because of trade and similar reasons. Among these first immigrants the Aiolles settled in İzmir and the coastline to the north of İzmir and the Ions settled in the coastline from Gediz (Hermos) to the Büyük Menderes (Meandros).
Anadolu’nun Ege ve Akdeniz kıyılarına ulaştılar. Bu ilk göçmenlerden Aioller İzmir ve İzmir’in kuzeyindeki kıyı boyunu, İonlar ise İzmir’de Gediz’den (Hermos) Büyük Menderes’e (Meandros) kadar olan kıyı bölgelerine yerleştiler. “En yüce gök kubbenin altında ve dünyanın en güzel ikliminde” Batı Anadolu’da dört büyük nehir, bölgenin derinliklerinden gelerek Ege Denizi’ne ulaşırken geçtiği noktalarda tarımsal zenginliği ve ürün çeşitliliği sağladığı gibi iç bölgelerden çeşitli tarımsal ürünlerin, yeraltı zenginliklerinin kıyı bölgelere ulaşmasını sağlayan ticari ve kültürel yol akslarının da oluşmasını sağlamıştır. Bunlardan İzmir il sınırları içinde denize ulaşan Kaystros’un (Küçük Menderes) üzerinde Ephesos, Hermos’un (Gediz) üzerinde Smyrna yer almaktadır. Üçüncüsü Kaikos (Bakırçay) ise Pergamon’un yanı sıra Gryneion ve Pitane gibi Aiol kentlerinin kültür ve zenginliğine katkıda bulunmuştur. M.Ö. 5. yüzyılda yaşayan Herodotos, İzmir’in bulunduğu coğrafyayı “Dünyanın en güzel iklimi İonia’dadır” şeklinde tanımlarken, İzmir’in kuzey alanını “Aiolis’in toprakları daha verimli fakat havası daha kötüdür” şeklinde betimler. İlk göçlerin tamamlanmasından sonra uygun iklim koşulları, coğrafik konumu ve bu konumuna bağlı olarak doğu
Tepekule
ve batı kültürlerinin bir araya gelmesi ile İzmir merkezli bölgede kısa sürede göz alıcı bir kültür ortamı ortaya çıkmış, İzmir’deki antik kentlerin her birinin rol aldığı bu uygarlık Helen edebiyatı, bilimi ve felsefesinin temellerini oluşturmuştur. Helen yazınının ve Batı kültürünün temel kaynaklarından olan İlyada ve Odysseia destanları Smyrnalı Ozan Homeros tarafından ilk kez M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısında kaleme alınmıştır. M.Ö. 7. yüzyılın sonunda, tüm varlıkların özünde su bulunduğunu öne süren Miletoslu Thales, M.Ö. 6. yüzyılda her şeyin değiştiğini savunan doğa felsefecisi Herakleitos bölgedeki bilim ve felsefenin güçlü temsilcileri olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bayraklı-Tepekule’deki Smyrna yerleşimi M.Ö.1. Bin’in ilk iki yüzyılında Aioller tarafından iskân edilmesinden hemen sonra İonların eline geçmiştir. Kent sakinleri İon, Aiol, Lyd, Frig, Kar ve Leleg olmak üzere farklı etnik gruplardan ibaretti. Bir kısmı ayağa kaldırılmış olan Athena Tapınağı zengin süslemeleri ve buluntuları ile Smyrna’nın M.Ö. 5. yüzyıla kadar süren zengin kent yaşamının bir simgesi olarak halen ayakta durmaktadır. İzmir’in kendisinde ve diğer İonia kentlerinde, Yunan kaynaklarına göre, kuruluşlarından itibaren Yunanistan’daki kurucu kentlerin siyasi geleneğini sürdürerek önce kralların, sonrasında ise Aristokratların ve hemen ardından Tiranların iktidara geldikleri görülmektedir. M.Ö. 8. yüzyıl boyunca, Smyrna’nın bu sırada etkinliği Ege kıyılarına ulaştığı bilinen Frig Krallığı ile ilişkileri çok fazla bilinmemektedir. M.Ö. 7. yüzyıla gelindiğinde bu krallığın yerini alan Gyges önderliğindeki Lydia’nın, Ege kıyılarındaki İon kentlerini kontrol etme isteği onun Smyrna’ya yönelmesini sağlamış, Smyrna ise bu egemenliğe birçok kez direnç göstermiştir. Bu yüzyılda kent için bir başka tehlike Kimmerler olmuştur.
Tepekule
“Under the noblest firmament And in the sweetest climate” Four major rivers in the Western Anatolia provided not only agricultural productivity and product diversity in the spots where they passed while they were coming from the interiors and reaching the Aegean Sea but also the formation of commercial and cultural intersections which made various agricultural products and underground substances reach the coastal areas. Among these are Ephesus on the Kaystros (Küçük Menderes) and Smyrna on the Hermos (Gediz) within İzmir province borders. The third of these, Kaikos (Bakırçay) contributed to the culture and richness of Aiol cities such as Pergamon, Gryneion and Pitane. Herodotos, who lived in 5. Century B.C, defined the geography in which İzmir is located as “the most wonderful climate is in Ionia” and described the northern area as “the lands of Aiolis are more productive but its weather is worse”. After the completion of the first migrations as a result of suitable climate conditions, geographical location, and eastern and western cultures’ coming together depending on this, a glamorous cultural environment appeared in a short time in the region centered around İzmir. This civilization in which each of the ancient cities in İzmir took a part constituted the Hellenistic literature, science
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
35
M.Ö. 6. yüzyıla girerken Lydia Krallığı’nın başına Alyattes’in geçmesi ile kıyı Ege kentleri üzerindeki Lydia etkisi açıkça görülmektedir. Nitekim Alyattes Smyrna’yı ele geçirmiş, ardından kral olan Kroisos, M.Ö. 6. yüzyılın ortalarında Aiol ve İon kentleri üzerinde mutlak kontrolü sağlamıştır. Kroisos Anadolu’nun Ana Tanrıça kültü ile Helen tanrılarından Artemis’i bir araya getiren ve İonlarla yerli halk arasında uzlaştırıcı ve birleştirici bir kültün, Ephesos Artemisi’nin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Aynı tarihlerde İran merkezli Perslerin Anadolu’da sahne aldıkları görülür. Perslerde iktidara Kyros’un geçmesi ile Lydia’nın M.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında Batı Anadolu’da kurduğu hakimiyet M.Ö. 546’da Kroisos’un yenilmesi ile sona ermiş, Perslerin kontrolüne geçmiştir. Pers egemenliği M.Ö. 4. yüzyılın sonuna kadar yaklaşık 200 yıl boyunca sürmüştür. Perslerin kısa bir süre içinde Phokaia, Teos, Smyrna gibi kıyı kentlerini ele geçirdiği bu dönemde Uzakdoğu’dan Anadolu’ya karayolu ile gelen ipek, baharat ve benzeri malların Anadolu’da en son ulaştığı ve buradan deniz yoluyla Batı’ya aktarıldığı nokta İonia’nın kıyı kentleri olmuştur. Perslerin tesis ettiği imparatorluk yollarından en önemlisi Pers topraklarındaki Susa kentinden başlayarak Sardis’e ve buradan Phokaia, Smyrna ve Ephesos’a ulaşan Kral Yolu idi.
Tepekule
36
and philosophy. The epic poems Iliad and Odyssey, which were the main sources of the Hellenistic literature and the western culture, were written down by a Smyrnian poet Homer for the first time in the second half of the 8.th century B.C. We can meet with the outstanding representatives of science and philosophy in the region such as Thales from Miletos, who suggested at the end of the 7th century B.C. that water constituted the principle of all things, and Herakleitos, a philosopher of nature, who supported the idea in the 6 century B.C. that everything changes. Just after the Smyrna settlement in Bayraklı Tepekule was settled by Aiols in the first two centuries of the 1st thousand B.C, it was captured by Ions. Residents of the city consisted of various ethnic groups such as Ionians, Aiolians, Lydians, Frigians, Carians and Lelegians. The temple of Athene, some of which has been raised upward, has still been standing up as a symbol of the rich urban life of Smyrna, which lasted until the 5th century B.C with its rich ornamentations and findings. In İzmir itself and in the other Ionian cities, according to the Greek resources, it is seen that first of all the kings, then the aristocrats and later tirans came to power as carrying the political tradition of the founder cities in Greece beginning from their foundation. It has not been known much about the relations of Smyrna with the Frigian Kingdom, whose efficiency is known to have reached the Aegean coasts during the 8th century. With the beginning of the 7th century B.C, the desire to control the Ionian cities on the Aegean coasts led Lydia, which took this Kingdom’s place under the leadership of Gyges to run to Smyrna. On the other hand, Smyrna opposed resistance for many times to this hegemony. Another danger for the city in this century was Kimmerians. The Lydian effect on the coastal Aegean cities is clearly seen when Alyattes took the lead of the Lydian Kingdom with the beginning of the 6th century. As a matter of
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Tepekule
fact, Alyattes captured Smyrna, and the following king Kroisos got Aiolian and Ionian cities under absolute control in the middle of the 6th century B.C. Kroisos made it possible for Ephesos Arthemis, which combines the cult of mother goddess of Anatolia with Artemis, one of the Hellenistic gods, and which was a conciliatory and connective cult between Ionians and the indigenous people to appear. Contemporaneously it is seen that Persians, who were of Iran origin, came on to the scene in Anatolia. When Kyros took the lead in Persia, the dominance which Lydia gained in the Western Anatolia in the first half of the 6th century B.C ended with Kroisos’s defeat in 546 B.C and the dominance passed to the Persians’ control. The Persian dominance lasted for about 200 years until the end of the 4th century B.C. In this period in which Persians captured the coastal cities such as Phokaia, Teos, and Smyrna in a short time, the last spot where silk, spices and similar goods coming from the Far East to Anatolia by land reached in Anatolia and the spot from where they were transported to the west by sea was the coastal cities of Ionia. The most important of the empire roads which Persians built was the Royal Road beginning from the city Susa in Persian lands and reaching Sardis and then Phokaia, Smyrna and Ephesos.
İskender kenti Pagos’a taşıdı Perslerin Ege ve Anadolu kıyılarındaki egemenliğine son vermek üzere M.Ö. 334’te Çanakkale Boğazı (Hellespontos) üzerinden Anadolu’ya geçen Makedonya Kralı İskender, Granikos Çayı (Biga Çayı) üzerinde Persleri yenilgiye uğratmış, savaşı takiben Perslerin Satraplık merkezi olan Sardis’i ele geçirmiş ve ardından Ephesos’a ilerlemiştir. İskender’in Ephesos’a ilerlerken Sardis ile Ephesos arasında kalan yolu Bozdağlar üzerinden mi, yoksa Kemalpaşa (Nymphaion) üzerindeki Karabel Geçidi’nden mi, yoksa Smyrna üzerinden mi geçtiği tartışmalıdır. Ancak M.S. 2. yüzyılda yaşayan Pausanias’ın Smyrna’nın şimdiki yerine taşınmasına neden olacak hikayesinde Kadifekale (Pagos) tepesinde avlanan ve yorgun düşen İskender’in buradaki Nemesis Tapınağı’nın kutsal alanındaki bir kaynak ile bir çınar ağacının altında uyurken görmüş olduğu bir düşü anlatması İskender’in bizzat Smyrna üzerinden Ephesos’a yöneldiği şeklinde yorumlanabilmektedir. Ancak hikayenin Smyrna’nın Bayraklı-Tepekule’deki yerinden şimdiki yerine taşınması olayından çok sonra kaleme alınmış olması İskender’in Smyrna’ya uğradığı konusunda şüphe uyandırmaktadır. Her ne güzergâhtan olursa olsun İskender’in askerlerinin Smyrna ve Ephesos’u kontrol altına alarak, buradan Batı Anadolu ve Akdeniz’in kıyı şeridi boyunca bilinen tüm kentleri ele geçirerek Doğu’ya ulaştığı bilinmektedir. İskender’in bölgeden ayrılmasından ve M.Ö. 323’te erken ölümünden sonra Yunanistan’dan Hindistan’a kadar onun ele geçirdiği topraklar kısa süreli bir kargaşa döneminden sonra komutanları tarafından bölge bölge paylaşılmıştır. Buna göre İzmir ve çevresine hakim olan komutanlar Antigonos ve ardından Lysimakhos, kendi paylarına düşen bölgelerde Perslerin büyük ölçekli zengin hazinelerini kullanarak dönemin jeostratejik koşulları çerçevesinde yeni
kentler kurmuşlardır. Yeni koşullarda eski kentlerin bir kısmı önemini kaybetmiş, bazı kentlerin ise önemi artmıştır. Kentler arasında yeni yollar açılmış, eski yolların bir kısmı yeniden onarılmıştır. Yeni yapılanmanın İzmir’de de yansımaları olmuştur. Yeni süreç en fazla Smyrna ve Ephesos’da gözlemlenmektedir. Zira bu iki kent bu tarihe kadar yüzyıllar boyunca yaşadıkları yerlerinden dönemin siyasi ve askeri gerekleri nedeniyle daha organize ve daha stratejik olan yeni yerlerine taşınmışlardır. Smyrna halkı BayraklıTepekule’deki yerlerinden Kadifekale (Pagos) ile şimdiki liman arasında kalan yeni kente, Ephesos ise St. Jean Kilisesi’nin bulunduğu Ayasuluğ Tepesi ve Artemis Tapınağı arasında kalan eski yerinden şimdiki Ephesos’un bulunduğu vadiye taşınmak zorunda kalmıştır. Ephesos ve Smyrna halkının bu yer değişimini olumlu karşılamadıkları bilinmektedir. Ephesos’da Lysimakhos kent halkına bir anlamda zor kullanarak yer değiştirtmiştir. Kral, söylencelere göre halkın direncini, yağmur yağdığında kentin su kanallarını kapattırıp evlerini su basmasını sağlayarak kırmıştır. Lysimakhos’un Teos, Lebedos ve Kolophon’dan gelen göçmenleri de yeni kentte Ephesoslularla birlikte iskân ettiği bilinmektedir. Smyrna’da ise, halkın direncini kırmak için tanrıların yardımı
Agora
Alexander moved the city to Pagos the Macedonian King, Alexander the Great, who went to Anatolia over Dardanelles (Hellespontos) in 334 B.C in order to put an end to the dominance of the Persians on the Aegean and Anatolian coasts, defeated the Persians on the Granikos Stream (Biga Stream), captured Sardis right after the battle, which was the centre of Satrapies of the Persians, and then proceeded to Ephesos. It is controversial whether Alexander passed through the road between Sardis and Ephesos by following either over the Bozdağlar, or over Karabel Geçidi on Kemalpaşa (Nymphaion) or over Smyrna while he was proceeding to Ephesos. However, in Pausanias’s story which led Smyrna to be moved to the present location, the fact that Alexander, who hunted and got tired on Kadifekale (Pagos) hill, slept under a plane tree near a spring in the sacred area of the Nemesis Temple and then he explained the dream he had while he was sleeping can be interpreted as Alexander’s proceeding to Ephesos over Smyrna itself. However, the fact that the story was written down long after the event of Smyrna’s moving from its former location in Bayraklı-Tepekule to the present location raises doubts whether or not Alexander went to Smyrna. Whichever route it was, it is known that Alexander’s soldiers took Smyrna and Ephesos under control and from here they reached the east by capturing all known cities along the coasts of the Western Anatolia and the Mediterranean Sea. After Alexander’s leaving the region and his early death in 323 B.C the lands from Greece to India, which were captured by him were shared region to region by his commanders after a short period of disorder. According to this, Antigones and then Lysimakos, the commanders who dominated İzmir and its vicinity founded new cities within the framework of the geostrategic conditions of the age by using large amounts of rich treasures of the Persians in the regions which fell to their share. In the new conditions some of the previous cities lost their importance, while
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
37
Büyük İskender’i çınar ağacı altında uyurken gösteren Roma sikkesi Philippus Arabs Dönemi ( M.S. 244 -249) Aulock Koleksiyonu, İstanbul A Roman coin showing Alexander sleeping under the plane tree Philippus Arabs Period( 244 -249 A.D) Aulock Collection, İstanbul
gerekmiştir. Smyrnalılar İskender’in Kadifekale’de gördüğü rüyanın ne anlama geldiğini dönemin en önemli kehanet merkezlerinden biri olan Klaros Apollonu’na (Menderes-DeğirmendereAhmetbeyli) danışmışlar ve tanrı Apollon onlara “Kutsal Meles’in ötesindeki Pagos’da oturacak olanların üç dört kat mutlu olacakları” cevabını vermiştir. Bayraklı-Tepekule’de oturan Smyrnalılar ancak bu kehanet üzerine yeni kente yerleşmeyi kabul etmişlerdir. Yeni yerlerine taşınan kentlerde ve diğerlerinde bir Yunan kentinde olması beklenen surlar, tapınaklar, tiyatro, stadium ve agoralar gibi anıtsal mimari yapıların çoğu Lysimakhos döneminde Smyrna’da inşa edilmiştir. Yine her iki kentte de bu yapılar dönemin çağdaş plan anlayışını yansıtan birbirini dik kesen sokaklardan ibaret olan ızgara kent planına göre yerleştirilmiştir. Bu süreçte, kentlere, antik dönemde yaygın bir uygulama olan kraliyet ailesi üyelerinin adları verildiği görülmektedir. Bu çerçevede Lysimakhos ölünceye kadar kısa bir süre için de olsa, isimleri yüzlerce yıldır bilinen Ephesos’un adı Lysimakhos’un eşinin adı olan Arsinoeia, Smyrna’nın adı ise kızının adı olan Eurydikeia olarak değiştirilmiştir.
38
the others gained ground. New roads were opened between cities and some of the previous roads were repaired. The new restructuring had reflections on İzmir too. The new restructuring process is observed most in Smyrna and Ephesos because these two cities have always been moved to more organized and more strategic places from their residential areas for centuries until present day because of political and military requirements of the period. While the people of Smyrna had to move from their residences in Bayraklı-Tepekule to the new city between Kadifekale (Pagos) and the present day port, the people of Ephesos had to move from the former residence between Ayasuluğ Hill on which St Jean Church is located and Artemis Temple to the valley in which Ephesos is located at the present. It is known that the people of Ephesos and Smyrna did not welcome this location change. Lysimakhos in Ephesos in a sense used force against the city people to move. According to the legends, the king broke down the people’s resistance by having the city’s water channels closed and by this way having their houses flooded when it rained. The immigrants of Lysimakhos coming from Teos, Lebedos and Kolophon are known to have settled in the new city together with the people of Ephesus. In Smyrna, gods’ help was needed to break down the people’s resistance. The Smyr-
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Agora
nians consulted Claros Apollon(MenderesDeğirmendere-Ahmetbeyli), which was one of the most important prophecy centers about what the dream Alexander had in Kadifekale meant and the god Apollo answered that the ones who would live in Pagos which was beyond the Sacred Meles would be three or four times happier. The Smyrnians who were residing in BayraklıTepekule accepted to settle in the new city only after this prophecy. Most of the monumantal architectural buildings such as city walls, temples, theather, stadium and agoras in the cities that moved to their new locations and in the others which are expected to be in a Greek city were built in Smyrna in Lysimakhos period. These buildings in both of the cities were placed in accordance with the gridline city plan which consisted of streets intersecting eachother vertically which reflected the period’s contemporary concept of a plan. In this process, it is seen that the cities were named after the members of the royal family, which was a common practice in the ancient period. In this framework, until Lysimakhos died, Ephesos and Smyrna whose names had been known for hundereds of years were changed even for a short time with the names of Lysimakhos’s wife Arsinoeia and his daughter Eurydikeia respectively. Because of its strategical importance, İzmir became the conflict area of Ptolemaios, which was a kingdom of Egypt origin and Seleukos, which was a kingdom of Syria origin during the 3rd century B.C after Lysimakos’s death. After a while Pergamon Kingdom, which was of Bergama origin took part in this conflict. The Pergamon Kingdom first with its own power and then with the Roman’s support held the dominance in the region in its hand for about 100 years. In the 2nd century B.C, Smyrna and Ephesos, the cities which were located within the borders of the Pergamon Kingdom continued their existance as trade and port cities which were independent in their internal affairs and had tax exemption.
Stratejik öneminden dolayı İzmir, Lysimakhos’un ölümünden sonra Mısır merkezli krallık olan Ptolemaioslarla Suriye merkezli bir krallık olan Seleukosların M.Ö. 3. yüzyıl boyunca çatışma alanı olmuştur. Bu çatışmaya bir süre sonra Bergama merkezli Pergamon Krallığı da eklenmiştir. Pergamon Krallığı önce kendi gücü, daha sonra da Roma’nın desteğiyle yaklaşık 100 yıl boyunca bölgede egemenliği elinde tutmuştur. M.Ö. 2. yüzyılda, Pergamon Krallığı’nın sınırları içerisinde kalan kentlerden Smyrna ve Ephesos iç işlerinde özgür, vergi muafiyeti olan, ticaret ve liman kentleri olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Attalos II’nin ölümünden sonra M.Ö. 138’de kral olan Attalos III, beş yıllık iktidarı sonunda vasiyet yoluyla, zaten Roma’nın garantisi ile elinde bulundurduğu krallık topraklarını Roma’ya bırakmıştır.
ve Smyrna’nın da desteğini aldığı anlaşılmaktadır. Ephesos ve Smyrna, Mithradates VI ile savaşmak üzere Anadolu’ya gönderilen Romalı komutan Cornelius Sulla tarafından, verdikleri destek nedeniyle sert bir şekilde cezalandırılmışlardır. Sulla’yı takiben bir süre sonra bölgeye gelen Roma’nın önemli devlet adamlarından Hatip M. Tullius Cicero, Smyrna’ya uğradıktan sonra Roma’ya döndüğünde saygınlık bakımından Smyrna’yı, Pergamon ile eşit saydığını ifade ederek kentin Roma’nın gözünde yitirdiği prestiji geri vermek istemiştir. Cicero’nun çabasıyla yeniden eski prestijini kazandığı anlaşılan Smyrna, İzmir’in kuzeyindeki Aiolis ve Kuzey İonia kentleri ile Magnesia (Manisa) ve Nymphaion’u (Kemalpaşa) içine alan bir idari ve yargı bölgesinin merkezi olmuştur.
Agora
After the death of Attalos II, Attalos III who became the king in 138 B.C, left the lands of the kingdom which he held in his hand by a testament and by the Roman’s guarantee to Rome after his five year reign. The cities that are closer to Rome were free
Bütün kentlerin en güzeli Roma’ya yakın kentler özgürdü M.Ö. 129’da, başta yönetim merkezi Ephesos olmak üzere İonia, Aiolis, Lydia, Mysia, Karia ve Phrygia’nın bir bölümünü kapsayan bölgede Roma’nın Asia Eyaleti tesis edilmiştir. Smyrna, Ephesos ve Pergamon Roma’ya yakın olmanın mükâfatını alarak özgür kent statüsünü korumuş, iç işlerinde özgür bırakılmış, para basma hakları olmuştur. Romalılar başlangıçta Pergamon Krallığı’nın mali ve hukuk sistemine uygun davranmışlardır. M.Ö. 123’te çıkarılan bir kanunla vergilerin mültezimler (vergi tahsildarları) tarafından toplanmasına ilişkin kanunun yürürlüğe girmesi eyalette hoşnutsuzluk yaratmış, mültezimler kendi gelirlerini mümkün olduğunca arttırmak için eyaletin zenginliğini alabildiğince sömürmüşlerdir. Bu hoşnutsuzluk Pontus Kralı Mithradates VI’nın bölgedeki siyasi çıkarları ile örtüşmüş, eyalet halkı onu kurtarıcı ve kahraman olarak karşılamış, M.Ö. 88 yılında Ephesos’da 80 bin civarında Roma vatandaşı katledilmiştir. Mithradates VI’nın Pergamon, Ephesos
M.Ö. 1. yüzyılın ilk yarısında İzmir ve Batı Anadolu’ya Mithradates’in neden olduğu kargaşa imza atmışken, ikinci yarısında bu kez Roma’daki siyasi çekişmeler damgasını vurmuş ve bu çekişmeden bölge etkilenmiştir. Örneğin M. Antonius, M.Ö. 31’de Aktium Savaşı’nda yenilinceye kadar sürecek uzun soluklu iktidar mücadelesinde İzmir’in ve Batı
Agora
In 129 B.C the Roman’s Asia state was established in the region which contains a part of particularly the government center Ephesos and Ionia, Ailois, Lydia, Mysia, Caria and Phrygia. Smyrna, Ephesos and Pergamon took the reward of being closer to Rome and kept the status of free cities, they were left independent in their internal affairs, and had the right to coin money. At first the Romans behaved in accordance with the financial and law system of the Pergamon Kingdom. In 123 B.C putting a law related to the taxes’ being collected by leaseholders (tax collectors)into force created discontent in the state, and the leaseholders exploited the wealth of the state in order to increase their own income as much as possible. This discontent overlapped with the political advantages in VI region of the Ponthus king Mithradates, so the people of the state met him as a rescuer and hero, and about 80 thousand roman citizens were killed in Ephesos in 88 B.C. It is understood that Mithradates VI got the support of Pergamon, Ephesos and Smyrna. Ephesus and Smyrna were severely punished because of their support by the Roman commander Cornelius
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
39
Anadolu’nun zenginliğini kullanmıştır. Roma’daki iktidar mücadelesinin Augustus lehine sonuçlanması ile Roma’da imparatorluk dönemi başlamıştır. Yeni dönemle birlikte Akdeniz coğrafyasında ve diğer tüm imparatorluk topraklarında Pax Romana adıyla bilinen barış ortamının sağlanması Smyrna’nın refah düzeyini de yükseltmiştir. Öyle ki, bu sıralarda yaşamış olan Strabon, Smyrna’yı “bütün kentlerin en güzeli” olarak tanımlayacaktır. Strabon’dan bu sırada Smyrna’da mermer caddelerin olduğu, Homereion, Gymnasion ve Ana Tanrıça Tapınağı gibi yapıların varlığı öğrenilmektedir. İmparatorluğun bu refah ortamında Smyrna’nın yanı sıra Ephesos ve Pergamon’da da gerçekleştirilen anıtsal yapı projeleri ile bu üç kent arasında oluşan bölgenin birinci kenti olma yarışı imparatorluk dönemi boyunca devam etmiştir. İzmir’in İonia ve Aiolis kentleri milattan sonraki ilk yüzyıl içinde ilki M.S. 17 yılında, diğeri Claudius (M.S. 41-54) zamanında iki büyük depremle tahrip olmuştur. İlk depremin İonia kentleri üzerinde yıkıcı bir etkisinin olmadığı, daha çok İzmir’in kuzeyindeki Aiolis kentlerini tahrip ettiği anlaşılmaktadır. Ancak ikinci deprem özellikle Smyrna ve çevresine büyük zarar vermiştir. Bölgede fazla uzun sayılmayacak sürelerle meydana gelen depremlerin halk arasında sürekli bir tedirginlik yarattığı, örneğin M.S. 64’te, son depremden en az on yıl sonra kente gelen Tyanalı Apollonius’un denizden ve depremden gelecek felaketlerden korusunlar diye tanrılara dua ettiği görülmektedir. Smyrna ve İzmir’deki diğer Yunan kentlerinde depremin etkilerinin kısa sürede giderildiği anlaşılmaktadır.
Sulla, who was sent to Anatolia to fight against Mithradates VI. One of the Rome’s outstanding statesmen, public orator M. Tullius Cicero, who came to the region following Sulla after a short time after visiting Smyrna and returning to Rome, expressed that he regarded Smyrna equal to Pergamon in terms of dignity and he wanted to give the prestige back the city lost in the eyes of Rome. Smyrna, which seems to have gained its previous prestige with Cicero’s efforts, became the centre of an administrative and ruling region including Aiolis and Northern İonia cities to the north of İzmir and Magnesia (Manisa) and Nymphaion (Kemalpaşa). The most beautiful of all cities While in the first half of the 1st century B.C the conflict which was caused by Mithradates was effective in İzmir and the West Anatolia, in the second half political conflicts in Rome left a mark on the period and the region was affected by this conflict. For example, M. Antonius used the wealth of İzmir and the West Anatolia in his long lasting government struggle until his defeat in Aktium Battle in 31 B.C. The government struggle in Rome resulted in favour of Augustus and the period of empire started in Rome. With the new period, the peace Agora
İonia kentleri için en sakin ve parlak süreç Traianus ve Hadrianus dönemleridir. Örneğin Traianus zamanında Smyrna’ya bayındırlık işlerinde kullanılmak üzere para gönderilmiş, Nemesisler Tapınağı için heykeller ve resimler satın alınmış, Smyrna-Pergamon yolu onarılmıştır.
40
environment which was known as Pax Romana, was established in the Mediterranean geography and in the other lands of the empire, and this increased prosperity of Smyrna. It was such an extend that Strabon, who lived during that period, would define Smyrna as “the most beautiful of all cities”. It can be learnt from Strabon that there were marble streets and buildings such as Homereion, Gymnasion and Mother Goddess Temple. In this welfare environment of the state, along with Smyrna, with the monumental building projects realized in Ephesos and Pergamon, the race to be the first city of the region among these three cities lasted during the period of the empire.
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Iona and Aiolis cities of İzmir were destroyed by two great earthquakes in the first century A.D: the first was in 17 A.D and the other was in the period of Claudius (41-54 A.D). It is understood that the first earthquake did not have a destructive effect on Ionia cities, but it destructed the cities of Aiolis in the north of İzmir much. However, the second earthquake gave a great damage particularly to Smyrna and its vicinity. The earthquakes which occurred in periods that cannot be regarded much longer created disturbance among people. For example, it is seen that in 64 A.D Apollonius of Tyana, who came to the city at least ten years after the last earthquake, worshipped the gods to prevent him from the disasters to come from the sea and the earthquake. It can be understood that the effects of the earthquake were overcome in a short time in Smyrna and in the other Greek cities. The most peaceful and gorgeous process for Ionian cities was the periods of Traianus and Hadrianus. For example, in the period of Traianus, some money was sent to Smyrna to be used in public works, some statues and paintings were bought for the Temple of Nemesis, and the Smyrna-Pergamon road was repaired. Hadrianus became the emperor after Traianus visited Ephesos and Smyrna. The emperor, who was aware of the rivalry between the two cities, let
Traianus’dan sonra imparator olan Hadrianus, Ephesos ve Smyrna’ya ziyarette bulunmuş, iki kent arasındaki rekabetin farkında olan imparator ayrım yapmamak için her iki kente de kendi adına tapınak yapılmasına izin vermiştir. Böylece her iki kent de ikinci kez Neokoros, yani imparator tapınağına koruyucu olma unvanına sahip olmuşlardır. İmparator Smyrna’ya ayrıca bağışladığı para ile kentte kendi tapınağının yapılmasına mali destek sağlamış, bir tahıl silosu (Granarium) ve Gymnasium inşa edilmiştir. İmparator rekabetteki üçüncü kent olan Pergamon’da da yarım kalmış olan Traianus Tapınağı’nın bitirilmesini sağlayarak her üç kente de eşit mesafede olduğunu göstermek istemiştir. Hadrianus döneminde Asia Eyaleti’nde vali olarak görev yapan İmparator Antoninus Pius (M.S. 138-161) zamanında İzmir yine bir depremle sarsılmıştır. Tarihi kesin olmasa da yaklaşık M.S. 151-160 yılları arasında meydana gelen depremin sarsıntılarının Smyrnalıları ve Ephesosluları tedirgin ettiği, Midilli Adası’nı tahrip ettiği bilinmektedir. Depremin tedirginliği geçmeden İzmir bu kez veba salgınıyla karşı karşıya kalmıştır. İmparatorların bölgeye ve Smyrna’ya ilgisi tarihsel süreçte hep görülmektedir. Nitekim Roma’nın son büyük imparatoru olarak kabul edilen Marcus Aurelius ile oğlu Commodus 175/6’da Doğu eyaletlerine yaptıkları ziyaret sırasında Smyrna’ya uğramışlar, kentin güzelliğine hayran kalan imparator yeni kamu yapılarının inşası için yardımlarda da bulunmuştur. İmparator bu ziyaret sırasında Smyrnalı entellektüel Ailios Aristides ile tanışarak yakın dostluk kurmuştur. Bu ziyaretten kısa süre sonra Smyrna, tarihinin belki de en büyük deprem felaketlerinden birini yaşamıştır. Kentin büyük bölümü harabe haline gelmiş, tapınakları, devlet agorası, tiyatrosu yıkılmış, zeminde büyük yarıklar oluşmuş, yangınlar çıkmış, liman tesisleri
Agora
büyük hasar görmüş ve çok sayıda insan ölmüştür. Aristides imparatorla kurduğu dostluğa güvenerek ona mektup yazarak, kentin durumunu anlatıp yardım istemiştir. İmparator bu istek üzerine kentin imarı için Roma Senatosu’ndan ödenek sağlamış ve 10 yıl süreyle kentin vergilerini ertelemiştir. Liman kenti zenginliği Smyrna’nın zenginliği kendi kırsal alanlarındaki ürün çeşitliliği ve bolluğunun yanı sıra kendi ürünleri ile eyaletin diğer kentlerinin mallarının kentin limanından Akdeniz coğrafyasına ihraç edilmesinden kaynaklanıyordu. Aynı zamanda kent Doğu’dan ve Batı’dan gelen malların diğer bölgelere aktarılmasında da önemli rol oynuyordu. Ephesos ve Smyrna başta olmak üzere eyalet kentlerinin zenginleşmesi bir burjuva sınıfının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kentin deniz ticareti dünyanın çeşitli ülkelerinden tüccarların bu kentlerde iş yapmalarına ve ikâmet etmelerine neden olmuştu. Yine bu kentlerde eskiden beri burada oturan Helenleşmiş yerli halkın yanı sıra, zamanla az çok Hellenize olmuş İtalik kökenli Roma vatandaşları ile azımsanmayacak sayıda Yahudi nüfusu barınmaktaydı.
them build a temple to his own name in both of the cities in order not to make any discrimination. Thus, both of the cities had the appellation of Neokoros, that is to say, a defender of the temple of the emperor for the second time. With the money which the emperor also granted to Smyrna, the emperor provided financial support for the construction of his own temple in the city, and a granary (granarium) and a Gymnasium were built. The emperor wanted to show that he had equal distance to each of the three cities by having the uncompleted Traianus Temple finished in Pergamon, which was the third city in the rivalry. In the period of the emperor Antoninus Pius (138-161A.D), who served as a governor in the state of Asia in the period of Hadrianus, İzmir was greatly weakened by an earthquake again. Although its date is not definite, it is known that the shakings of the earthquake which occurred between the years 151-160 A.D disturbed the Smyrnaians and Ephesusians and destructed the Mytilene Island. Not overcoming the disturbance of the earthquake yet, İzmir this time faced with the plague. The emperors’ interest for the district and Smyrna has always been seen in the historical process. As a matter of fact, Marcus Aurelius, who is regarded as the last great emperor of Rome,
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
41
M.S. 2. yüzyıldan başlayarak toplumun alt tabakalarında imparatorluğun çok tanrılı pantheonuna ilave olarak Mısır’dan gelen mistik dinlerin yanı sıra Hıristiyanlık inancının giderek daha güçlü bir şekilde yayıldığı görülmektedir. İzmir, M.S. 1. yüzyıl boyunca St. Paul ve ardından Ephesos’ta ölen Meryem Ana ile Aziz Yahya’yı (St. Jean) ağırlamıştı. Bu nedenle başta Ephesos olmak üzere Smyrna ve Pergamon’da Antakya’dan sonra en eski Hıristiyan toplulukları oluşmuştu. St. Jean’ın öğretileri doğrultusunda hareket eden bu topluluklar, Roma’nın Asia Eyaleti’ndeki yedi büyük kentte ciddi olarak örgütlenmişler ve Hıristiyanlığın resmi din olmasının ardından anıtsal nitelikte yedi kilise inşa etmişlerdir. Bunlardan üçü ilk Hıristiyan cemaatlerin olduğu Ephesos, Smyrna ve Pergamon’da idi. Havarileri en son gören ve St. Jean’ın öğrencisi de olan Smyrna Piskopos’u Polikarpos, M.S. 2. yüzyılda en önemli Hıristiyan kişiliklerden biri olarak cemaatin önderi durumunda idi. M.S. 155 yılında, Asia Eyaleti Kentleri Birliği’nin Smyrna Stadiumu’nda yapılan şenlikleri sırasında bir grup Hıristiyanla birlikte tutuklanan Polikarpos, Stadium’da Pagan ve Yahudilerin istekleri doğrultusunda öldürülmüştür. M.S. 2. yüzyılın sonunda Septimus Severus’un imparator olması üzerine Smyrnalıların onun adına Severia şenlikleri düzenlediği bilinmektedir. Belki de bu jest nedeni ile Asia Eyaleti’nin ana yollarından biri olan Smyrna-Sardis yolunun onarımı yapılmıştır. Severus yerine imparator olan Caracalla’nın M.S. 214/5 yılında kenti ziyaret ettiği ve kendi adına bir tapınak inşa edilmesine izin verdiği görülmektedir. Böylece Smyrna üçüncü kez Neokoros unvanı alarak bunu rekabet halinde olduğu Pergamon ve Ephesos’a karşı bir övünç kaynağı olarak görmüştür. Caracalla sonrası süreç Asker İmparatorlar veya Anarşi Dönemi olarak adlandırılır. Bu dönemde imparatorluğu, orduları tarafından imparator seçilen komutanlar
42
and his son Commodus visited Smyrna during their visit to the eastern states in 175/6. The emperor, who admired the beauty of the city, helped the city financially for the construction of new public buildings. The emperor met a Smyrnian intellectual Ailios Aristides during this visit and became intimate with him. A short time after this visit, Smyrna lived maybe one of the greatest earthquake disasters in its history. A major part of the city fell into ruin, its temples, state agora, theater were collapsed, deep cracks appeared on the ground, fires scattered all around, its port installations were greatly damaged and many people died. Relying on the friendship that he made with the emperor, Aristides wrote a letter to the emperor explaining the condition of the city and wanted help from him. The emperor granted an allowance from the Roman senate for the construction of the city on this demand and suspended the city’s taxes for 10 years. The wealth of a port city The wealth of Smyrna resulted from exporting its products and the other cities’ goods from its own port to the Mediterranean geography along with the product diversity and fruitfulness in its rural areas. At the same time, the city played an important
Agora
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
role in transferring the goods coming from the east and the west to the other regions. The state cities’ primarily Ephesos and Smyrna’s getting rich caused a bourgeoisie class to appear. The port trade of the city caused traders from various countries of the world to do business and to reside in these cities. Along with hellenized native people who had been living here all along, there were Roman citizens of Italic origin who were a bit hellenized in time and a jewish population at a number which cannot be undervalued. In addition to the empire’s polytheistic pantheon in the bottom layers of the society, it is seen that along with mystical religions coming from Egypt, the belief of Christianity spread more and more powerfully beginning with the 2nd century A.D. İzmir hosted St. Paul and after that the Virgin Mary, who died in Ephesos and St. John during the 1st century A.D. For this reason, there formed the oldest Christian societies in Smyrna, Pergamon, and primarily Ephesos after Antakya. These societies who acted in accordance with St John’s teaching were seriously organized in seven great cities in Asia state of Rome, and after the Christianity’s becoming official religion, they built seven churches of monumental quality. Three of these were in Ephesos, Smyrna, and Pergamon, where official congregations were. Smyrna Bishop Polikarpos, who was the last person to see the Apostles and who was also the student of St John, was in the position of the leader of the congregation as one of the most important Christian people in the 2nd century A.D. In 155 A.D during the festivals of the Association of the Cities of the Asian state held in Smyrna Stadium, Polikarpos, who was arrested with a group of Christians, was killed in the Stadium in accordance with Pagan and Jewish people’s demands. It is known that upon Septimus Severus’ becoming the emperor, at the end of the 2nd century A.D., the Smyrnians organized Severia festivals on behalf of him. Maybe just because of this gesture, the repair of
yönetmiştir. Bu imparatorların sınırlı yetenekleri imparatorluğun idaresinde sorunlar yaratmış olmasının yanında sınırlardaki bitmek bilmez savaşlar başta devletin maliyesinin bozulmasına neden olmuştur. İmparatorluğun yaklaşık iki yüzyıldır koruduğu dengelerin her ne nedenle olursa olsun bozulmaya başlaması, yönetimde çözülme ve gevşemeye neden olmuştur. M.S. 3. yüzyılda Sasaniler ve Germenler arasında sıkışan imparatorluk ancak yüzyılın sonuna doğru imparator olan Diocletianus döneminde ülke topraklarının Doğu ve Batı Roma olarak iki idari bölge şeklinde yapılan düzenlenmeler ve ardından M.S. 324’de imparator olan Constantinus I döneminde yapılan reformlarla bir süre için nefes almıştır. Constantinus I zamanında Hıristiyanlığın resmi din olması, yukarıda ifade edilen dinsel kimlikler ve M.S. 431’de Meryem Kilisesi’nde Konsil toplantısının yapılması Ephesos’u ön plana çıkarmıştır. İustinianus (527-565) zamanında Ayasuluğ Tepesi üzerinde inşa edilen ve çok tanrılı eski kültürün en önemli kutsal merkezlerinden biri olan Artemis Tapınağı’nın karşısına onunla yarışacak kadar anıtsal St. Jean Kilisesi’nin inşa edilmesi de Ephesos’un ön planda olmasının bir sonucuydu. 7. yüzyıldan 8. yüzyılın başlarına kadar Sasaniler ve Emeviler tarafından birkaç kez tehdit edilen İzmir’in, son hedef olan İstanbul’dan önce önemsenmesi gereken bir istasyon durumunda olduğu görülmektedir. Bu iki yüzyılda, Müslümanlığın yükselişine paralel olarak dinsel tasvir ve nesnelere yönelik Tasvir Kırıcılık hareketi toplumsal sorunlar ve kargaşa ortamı meydana getirmiştir. Smyrna Agorası kazılarında bu döneme ilişkin kesinti olmasını bu durumun yarattığı ekonomik koşullarla ilişkilendirmek mümkündür. 9. yüzyılda imparatorluk idaresinde yeniden kısmi bir yükselişin olması ile birlikte İzmir, idari
Agora
olarak yeniden örgütlenen imparatorluk topraklarında kendi bölgesinin idari merkezi konumuna gelmiştir. Bununla birlikte İzmir, Ephesos’un zaten giderek bir liman kenti olarak önemini kaybetmesine bağlı olarak askeri ve ticaret limanı olarak Ege’nin en önemli liman kenti olmuştur. Türklerin Çaka Bey’le İzmir’e girişi Türklerin askeri olarak Anadolu topraklarında sahne aldıkları 1071’deki Malazgirt Savaşı’ndan kısa bir süre sonra 1081’de Çaka Bey karada ve denizdeki başarılarıyla İzmir ve çevresinde ilk kez bir Türk egemenliğini tesis etmiştir. Ancak, Bizans ve Selçuklular arasında kalan Çaka Bey’in egemenliği uzun ömürlü olmayacak, bölgede Haçlıların desteğiyle 1097’de tekrar Bizans egemen olacaktır. Buna rağmen, Türklerin bölgeye ve kıyılara yönelik talepleri devam etmiş, özellikle kırsal alanları kontrol altında tutmuşlar, bazen de Bizans’ın merkezi iktidarının zayıflaması sonucu ortaya çıkan yerel birer derebeyi olan Tekfurlara destek vererek nüfus sahibi olmuşlardır. Nitekim merkezi iktidarın zayıflığı 1204’teki Haçlı Seferi sonrasında devletin parçalanmasına neden olmuş, Bizans’ın soylu ailelerinden Laskarisler
Smyrna-Sardis road which was one of the main roads of Asian State was performed. It is seen that Caracalla, who became the emperor instead of Severus, visited the city in 214/5 A.D., and he gave permission for a temple to be built in his own name. Thus, Smyrna got the appellation of Neokoros for the third time and regarded it as a source of pride against Pergamon and Ephesos, with which it was in rivalry. The processes after Caracalla are called as the Soldier Emperors or the Period of Anarchy. In that period the empire was ruled by the commanders who were chosen as emperors by their armies. The limited capacity of these emperors not only created problems in the administration of the empire but also the everlasting battles at the borders mainly caused the finance of the state to decline. Whatever the reason was, the declining of the balance that the empire protected for about two centuries caused the administration’s dissolution and relaxation. In the 3rd century A.D, the empire which was wedged between Sassanids and Teutons could feel relieved for a while during the period of the emperor Diocletianus at the end of the century only with some arrangements in the lands of the country as two administrative regions: the eastern Rome and the western Rome and then with the reforms during the period of
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
43
İznik merkez olmak üzere bir devlet kurduklarında İzmir bu devletin kontrolü altına girmiştir. Bir süre sonra Laskarisler idari merkezi Kemalpaşa’ya (Nymphaion) taşımış, İzmir devletin en önemli ticari ve askeri limanı olma konumuna gelmiştir. Özellikle İoannes III Vatatzes zamanında imparatorun dindar kişiliğine bağlı olarak çok sayıda manastır inşa edilmiş ve/veya ihya edilmiş, İzmir’de Kadifekale’deki iç kalenin ve Liman Kalesi’nin savunması güçlendirilmiştir. Laskarislerin özellikle İzmir merkezli olarak Akdeniz’de ticareti ellerinde bulunduran Cenevizlilere bu dönemde imtiyazlar verdiği görülmektedir. Bu imtiyazlar İzmir Limanı ve Liman Kalesi’nin ticari kontrolünün tümüyle Cenevizlilerin kontrolüne geçmesini sağlamıştır. Böylece kent idari yönden Laskarislerin elinde olsa da ekonomik yönden Cenevizlilerin eline geçmiştir. 1261’de İstanbul’un Latinlerden geri alınmasıyla tekrar devletin merkezi durumuna gelmesi İzmir’i merkezi idarenin ilgisinden yoksun bırakmıştır. Tüm bunlar olurken Türklerin ilgisi ve nüfusu İzmir ve çevresinde giderek artmıştır. Türklerin nüfusunun artması ile birlikte Birgi’yi merkez seçen Mehmet Bey önderliğindeki Türklerin 1308’den itibaren Aydınoğulları adı altında İzmir ve çevresinde egemenlik oluşturdukları görülmektedir. 1317’de Kadifekale’deki iç kale Aydınoğullarının kontrolüne geçmişse de Liman Kalesi Cenevizlilerden alınamamıştır. Böylece Laskarisler tarafından güçlendirilmiş olan bu iki kale iki ayrı siyasi ve askeri gücün kontrolünde kaldı. 1327’de Umur Bey tarafından Liman Kalesi’nin de alınmasıyla İzmir tümüyle Türk egemenliğine geçmiş oldu. Ulu Bey zamanında beyliğin merkezi konumuna gelen İzmir geleneksel olarak beyliğin en önemli ticari ve askeri limanı olma özelliğini sürdürdü. Ancak Batılı Hıristiyan güçlerin ticari çıkarlarını güçleştiren bu durum karşısında 1344’te bir Haçlı seferi düzenlenmişse de sadece Liman Kalesi ele geçirilmiştir.
44
Constantinus I, who became the emperor in 324 A.D. The Christianity’s becoming the official religion in the period of Constantinus I, religious identities mentioned above, and the council’s meeting at the Virgin Mary Church in 431 A.D brought Ephesus in the foreground. During the period of İustinianus (527-565) building the St John Church, which was as monumental as the Artemis Temple to compete with it, across the Artemis temple, which was built on Ayasuluğ Hill and which was one of the most important sacred places of polytheistic ancient culture was a result of Ephesus’ being in the foreground. It is seen that İzmir, which was threatened a few times by Sassanids and Umayyads from the 7th century to the beginning of the 8 th century was in the position of a station which would be taken into consideration before İstanbul, which was the last target. In these two centuries in parallel with the rise of Islam, the movement of breaking depiction against religious depictions and objects caused social problems and disorders. It is possible to associate the interruption related to that period in Smyrna excavation with the economical conditions which this circumstance created. With a partial rise in the administration of the empire again in the 9th century, İzmir became the administrative centre of its region in the administratively reorganizing empire. All the same, İzmir, as a military and trade port, has become the most imAgora
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
portant port city of the Aegean, depending on Ephesus’ gradually losing its importance as a port city Turks’ entering İzmir with Çaka Bey A short time after the Turks took their parts as a military force in the lands of Anatolia with Manzikert Battle in 1071, Çaka Bey settled a Turkish sovereignty in İzmir and its vicinity for the first time with his successes on sea and on land in 1081. However, the sovereignty of Çaka Bey, which was between Byzantine and Seljuks, would not be long–living. With the support of the Crusaders, the Byzantine became dominant again in 1097. In spite of this, Turks’ demands for the region and the coasts continued and they kept particularly the rural regions under control. Sometimes, they supported Tekfurs who appeared as feudal lords because Byzantine’s central government weakened and they had an influence in the region. As a matter of fact, the weakness of the central government caused the state’s decline after the Crusade in 1204. When the Laskaris, who was one of the noble families of Byzantine, founded a new state whose center was İznik, İzmir was placed under the control of this state. After a while, Laskaris moved their administrative centre to Kemalpaşa (Nymphaion), and İzmir became the most important trade and military port of the state. Particularly in the period of İoannes III Vatatzes, depending on the emperor’s religious personality, many monasteries were built and/or recreated, and the defence of the inner walls of the castle in Kadifekale, İzmir and the port castle was strengthened. It is seen that Laskaris granted privileges to Genoese, who controlled the trade in the Mediterranean especially in the centre of İzmir. These privileges caused the trade control of İzmir port and the port castle to pass completely to the Genoese control. Thus, although the city was administratively in the control of the Laskaris, it was economically under the control of Genoese. With taking İstanbul back from Latins in 1261, İstanbul became the centre of the state and kept İzmir out of the central government’s
Agora
14. yüzyılın sonuna doğru giderek gücünü kaybeden Aydınoğullarının toprakları giderek büyümekte olan Osmanlıların eline geçerken Yıldırım Bayezid tarafından Liman Kalesi uzun süre muhasara edildiyse de ele geçirilememiştir. Kalenin fethi Aralık 1402’de Timur’a nasip olacaktır. Timur sonrasında bir süre İzmiroğlu Cüneyd Bey tarafından kontrol edilen İzmir ve çevresi kısa süre sonra Çelebi Mehmet zamanında Osmanlıların yönetimine geçmiştir. 1422 yılında II. Murat zamanında İzmir, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olur. 17. yüzyılda İzmir, İmparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biridir. Özellikle Osmanlı idaresinin Avrupa’ya sağladığı kapitülasyonlar nedeniyle yabancı ülkelerin konsolosluklarında artışlar olmuştur. Bu konsoloslukların ticari faaliyetlerde bulundukları ve her birinin kendi rıhtımı olduğu ve bu gemilerin buralara demirledikleri bilinmektedir. Kent 18. ve 19. yüzyıllarda Fransız, İngiliz, Hollandalı ve İtalyan tüccarların gözdesidir. Osmanlı İmparatorluğu’nda çok uluslu bir ticaret şehri olan İzmir I. Dünya Savaşı’ndan sonra 15 Mayıs 1919’da işgal güçleri tarafından işgal edilir. Bu işgal 9 Eylül 1922 yılında sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın 2 milyon 600 bin metrekarelik bir alanda 20 binden fazla ev ve işyerini tahrip eder. Bu yangın ne yazık ki kentin dörtte üçünü tahrip etmiştir. Ancak İzmir, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile birlikte Zümrüdü Anka kuşu gibi kendi külleri içinden yeniden doğar.
interest. While all these were happening, Turks’ interest and population increased in İzmir and its vicinity. With the increase of the Turks’ population, the Turks under the leadership of Mehmet Bey who chose Birgi as the centre, formed dominance in İzmir and its vicinity with the name Aydınoğulları beginning from 1308. Although the inner castle in Kadifekale passed into the control of Aydınoğulları, the port castle could not be taken from the Genoese. Thus, these two castles strengthened by Laskaris stayed under the control of two different political and military forces. With the capture of the port castle by Umur Bey in 1327, İzmir completely passed to the Turkish dominance. İzmir which became the centre of the beylic in the period of Ulu Bey, traditionally continued the characteristic of being the most important trade and military port of the sultanete. However in view of this condition which made the mercantile interests difficult for western Christian powers, a crusade was organized in 1344, but only the port castle was captured. The Aydınoğulları who gradually lost their power towards the end of the 14th century was captured by Ottomans, whose lands were increasing more and more. Although the port Castle was surrounded by Yıldırım Bayezid for a long time, it could not be captured. The capture of the castle would fall to Timur’s share in December 1402.
İzmir and its vicinity, which were controlled by İzmiroğlu Cüneyd Bey for a while after Timur, passed to the Ottomans’ administration in the period of Çelebi Mehmet after a short time. In the period of Murat II in 1422 İzmir became a part of the Ottoman Empire. In the 17th century, İzmir was one of the most important trade centres of the empire. Especially because of the capitulation that the Ottoman administration supplied for Europe, there were increases in the number of the foreign countries’ consulates. It is known that these consulates conducted business activities and each of them had their own docks and their ships were anchored there. The city was the favorite of the French, British, Dutch, and Italian traders in the 18 th and 19th centuries. İzmir, which was a multinational trade city in the Ottoman Empire, was occupied by the occupation powers after the World War I on 15 May 1919. This occupation ended on 9 September 1922. However, İzmir could not get rid of living maybe one of the greatest disasters of its history in the morning of 13 September. The fire beginning in the Basmane district destroyed more than 20 thousand houses and work places in an area of 2 million 600 thousand square meters. Unfortunately, this fire destroyed three fourths of the city. However, with the foundation of The Turkish Republic, İzmir regenerated from its ashes like the phoenix.
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
45
Gezi: İzmir Merkez / Trip: Central İzmir
Çamurun altından 8.500 yıllık geçmiş çıktı Bornova Ovası’nın alüvyonlu toprak tabakasının altında, tesadüfen ortaya çıkan Yeşilova Höyüğü’nde yürütülen kazı çalışmaları, İzmir kent tarihini 8 bin 500 yıl önceye götürdü.
A 8,500 year old history was uncovered under silt We are taken back to a 8,500 year old history by the excavation works pursued on Yeşilova Mound, which was accidentally discovered under the alluvial soil layer of Bornova plain.
46
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
2005 yılından bu yana yürütülen Yeşilova Höyüğü arkeolojik kazı çalışmaları, İzmir kent tarihini üç bin 500 yıl geriye çekerek 8 bin 500 yıl öncesine götürdü. Höyüğün bulunma öyküsü tamamen tesadüflere dayanıyor. 2003 yılında Bornova Yeşilova’daki kamuya ait bölümlerden park ve bahçeler için toprak çeken belediyeler, toprağı kazarak aldı ve alüvyonlu toprak, başta Kültürpark olmak üzere Buca’daki çeşitli parklara taşındı. Metal buluntuların ve blok taşlardan yapılma büyük yapıların olmaması nedeniyle buluntular fark edilmeden toprakla beraber alındı. Buca parkında dolaşan emekli öğretmen Ali Berke Özkan, tesadüfen fark ettiği buluntuların bir kısmını avuçlarıyla toplayıp İzmir Arkeoloji Müzesi’ne götürdü. Burada yapılan ilk incelemeler buluntuların niteliğini ortaya koydu ve toprağın alındığı yer tespit edilmeye çalışıldı. Yeşilova Höyüğü Kazı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Zafer Derin, bu güzel tesadüf sonrası olanları şöyle anlatıyor: “İzmir Arkeoloji Müzesi’nden gelen telefon üzerine Ege Üniversitesi’nin arka kesiminde bulunan alana hemen gitme gereği duydum. İlk gördüğümüz buluntular ova yüzeyinin altında günümüzden sekiz bin yıl öncesine giden bir yerleşimi işaret ediyordu. Bu alandaki hafriyat çalışmalarının acil olarak durdurulması gerekiyordu. İşte bu andan
Yrd. Doç. Dr. Zafer Derin
itibaren İzmir ve Ankara arasındaki yoğun yazışma ve rapor trafiği İzmir 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 13.01.2005 gün ve 257 sayılı kararıyla alanı 1. derece arkeolojik sit ilan etmesiyle son buldu.” Köklü geçmiş Ne kadar kalıntı bulacaklarını tam olarak bilmemelerine ve kazı için hiçbir parasal destek olmamasına rağmen, alan üzerinde bir kurtarma kazısı ısrarları 2005 yılının Haziran ayında sonuçlandı Zafer Derin ve ekibinin. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün onayı ile 2005 yılı Ağustos ayında başlanan Yeşilova Höyüğü kazı çalışmaları, İzmir Arkeoloji Müzesi ile Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün ortak çalışması olarak gerçekleştirildi. Kazı çalışmalarına 2006 yılında da devam edildi, daha geniş alanlarda çalışılarak yerleşimin niteliği ve yayılımı saptanmaya çalışıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin gönderdiği işçilerle ve araç gereç desteğiyle buluntu bakımından zengin, bilimsel açıdan yoğun bir kazı dönemi geçirildi, bu şekilde İzmir Arkeoloji Müzesi’ne sergilenmek üzere birçok eser kazandırıldı. İzmir kent tarihinin köklü ve çok eski bir geçmişe sahip olduğu anlaşıldı.
The archaeological excavations pursued on Yesilova Mound since 2005 have added another 3,500 years to the city history of İzmir and taken it back to 8,500 years ago. The Mound was discovered accidentally. In 2003 the Municipalities in İzmir were conveying soil from the public areas in Bornova-Yeşilova for the parks and gardens, and the alluvial soil dug from the region was transferred to various parks such as the ones in Culture Park and Buca. Since there weren’t any metal findings and stone blocks, the findings were unnoticed during these soil transfers and they were taken up together with the soil. The retired teacher Ali Berke Özkan, who was walking inside the Buca Park, found a group of findings and brought some of them to the authorities in İzmir Archaeology Museum. The first examinations performed in the Museum revealed the character of these findings, and an investigation was initiated to find the place where the findings were
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
47
situated. Assist. Prof. Zafer Derin, who leads the excavations on Yeşilova Mound, tells what happened in the aftermath of this nice coincidence:
Buluntular İzmir’e ilk yerleşen toplulukların günlük yaşamı ve sosyal yapısına ilişkin önemli bilgiler kazandırdı. The findings provide significant information on the daily life and social structure of the first settlers in İzmir. Kısa süreli kazı çalışmalarının yeterli olmayacağı, daha uzun süreli bir kazının gerekli olduğu anlaşılmasıyla Yeşilova Höyüğü’nün 2008 yılından itibaren Bakanlar Kurulu kararı ile Ege Üniversitesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı adına kazılmasına karar verildi. Böylece Yeşilova Höyüğü İzmir’in geçmişinin incelenebileceği tarih öncesi döneme ilişkin bir ören yerine dönüştürüldü. Homeros’un ataları Yeşilova’dan elde edilen bulgular İzmir’deki ilk yerleşimlerin şekillenmesi konusunda da açıklık getirdi. Prehistorik dönemde zengin bitki örtüsü ve hayvan kaynaklarıyla uygun çevre koşullarına sahip Bornova Ovası’nın, İzmir’in ilk yerleşimcilerine ev sahipliği yaptığı anlaşılıyor. Yeşilova Höyüğü ve höyüğün 400 m. kuzeyinde yer alan Yassıtepe Höyüğü ile birlikte Bornova Anadolu Lisesi höyüğünün de aynı alanda yer alması bu durumu kanıtlıyor. Bu höyükler Homeros’un atalarının köklü geçmişini ve kültür zenginliği ortaya koyuyor. Yeşilova Höyüğü’nde yerleşim alanının zamanla derelerin getirdiği alüvyonla kaplanması sonucu burada yaşayan topluluklar yakın çevre içindeki daha yüksek yerlere taşınmak zorunda kalmışlar. Daha sonraki çağlarda savunma ihtiyaçları ve artan nüfusla birlikte İzmir halkı kentlerini sırasıyla M.Ö. 650545’de Bayraklı-Tepekule ve M.Ö. 300’de Symrna-Kadifekale’nin bulunduğu alanlara taşımış, kültürel ve ekonomik gelişimini bu yeni yerleşimlerde sürdürmüş.
48
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
“When we received a call from İzmir Archaeology Museum, I immediately went to the area located behind the Ege University Campus. The findings that we first spotted on the site pointed at a settlement below the plain level dating back to eight thousand years ago. The digging in this area had to be terminated urgently. An intense traffic of written correspondence and reporting between İzmir and Ankara resulted in the decision that the area should be considered an archaeological site as per the declaration no. 257 dated 13.01.2005 by the İzmir 1st Branch Commission of Protecting Culture and Inhabitants of Nature.” A Rooted History Although Zafer Derin and his team were not certain in the beginning about the amount of findings they would unearth on the mound and no financial support was provided for the excavations, their persistence to initiate a rescue excavation on the site ended up with success in June 2005. With the approval of the General Directorate for Cultural Properties and Museums, the excavations on Yeşilova Mound started in August 2005 with the cooperation of İzmir Archaeology Museum and the Department of Archaeology at
Excavations continued in 2006 on a wider area to determine the character and expansion of the settlement. The team left behind a rich and intense excavation period in terms of findings and scientific work with the support of the workers and the equipment provided by the İzmir Metropolitan Municipality, and thus a vast amount of work with archaeological value were obtained to be exhibited in İzmir Archaeology Museum. These excavations have revealed that İzmir has a rooted and very old history.
Yerleşim Neolitik Çağ’da başlıyor Yeşilova Höyüğü, günümüzde ova seviyesinin altında kalmış, üst üste binlerce yıl içinde yerleşilmeye devam edilmiş höyük tipi bir yerleşim. Farklı alanlarda gerçekleştirilen kazı çalışmaları sonucunda yerleşimin boyutları kısmen saptandı. Yrd. Doç. Dr. Zafer Derin, kazı bölgesindeki kültürler hakkında şu bilgileri verdi: “Yeşilova Höyüğü’nde yapılan çalışmalar sonucunda üç farklı kültürün burada en az 4-5 bin yıl süresince yaşadığı anlaşıldı. Buna göre Höyük’teki ilk yerleşim toprak yüzeyinden 4 m. derinde III. kat (1-8. tabakalar) adı verilen tabakada günümüzden en az sekiz bin 500 yıl önce Neolitik Çağ’da başladı. Yeşilova Höyüğü’nde Neolitik kültür olasılıkla doğal nedenlerle M.Ö. 5800 - 5700 yıllarında yerleşimi terk etmiş. Yaklaşık 1000 yıl sonra alan, bu kez dışarıdan gelen yeni bir halk topluluğunun kısa süreli yerleşimine sahne oldu. Kalkolitik Çağ adı verilen günümüzden altı bin yıl önceki bu dönem, höyüğün II. kültür katını oluşturuyor. Kalkolitik Çağ’ın ardından yerleşim alanı tümüyle terk edildikten sonra Yeşilova Höyüğü’nün bir bölümünün günümüzden beş bin yıl önce, Erken Tunç Çağı mezarlığı olarak kullanıldığı anlaşıldı.”
When it was realized that short-term excavation works would not be enough and the team needed a longer period to finalize the excavation works, it was decided by the decree of the Council of ministers that the excavations on Yesilova Mound would continue from 2008 on behalf of Ege University and the Ministry of Culture and Tourism. Thereby, Yeşilova Mound was turned into a pre-historical ruin site where the ancient history of İzmir could be investigated. The ancestors of Homer The findings unearthed in Yeşilova also clarified the first settlement patterns in İzmir. It is understood that Bornova Plain, with its suitable environmental conditions with rich vegetation and abundant animal sources, hosted the first settlers of İzmir in the Prehistoric period. This is proved by the fact that Yeşilova Mound, Yassıtepe Mound located 400 meters in the north of Yeşilova Mound, and the mound of Bornova Anadolu Lisesi (Bornova High School) are all situated in the same region. These mounds reveal the rooted history and cultural richness of Homer’s ancestors. When the settlement area in Yeşilova Mound was covered in the course of time by the alluvial deposits carried by rivers, the communities living here had to move to higher places within the immediate
surroundings. In the following ages, with the increase in population and needs for defence, the settlers in İzmir moved their cities to Bayraklı-Tepekule in 650-545 B.C. and Symrna-Kadifekale in 300 B.C. respectively, and continued to develop their culture and economy in these new settlements. Settlements begin in the Neolithic Age Yeşilova Mound is a mound-type settlement currently under the plain level and consisting of several layers inhabited by settlers for thousands of years. The dimensions of settlement were partly detected at the end of the excavations carried out in different areas. Assist. Prof. Zafer Derin gave the following information about the cultures prevailed in the excavation site: “The excavations on Yeşilova Mound have revealed that three different cultures survived in this region for at least 4-5 thousand years. Accordingly, the first settlement on the mound began in the Neolithic Age dating 8,500 years ago in the 3rd layer (Levels 1-8) at a depth of 4 meters under the surface level. The Neolithic culture in Yeşilova Mound left this settlement in 5800-5700 B.C. probably due to natural reasons. Approximately 1000 years later, the area hosted a short-term settlement inhabited by a new community
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
49
En alt seviyeden itibaren saptanan buluntular, yerleşimin Ege ve Güneydoğu Avrupa kültürünün gelişimine katkıda bulunan topluluk tarafından kurulduğunu gösteriyor. Kazılar sırasında bulunan pişmiş toprak mühürler Yeşilova Höyüğü’nde yaşayanlara ait mülkiyet ve toplumsal organizasyonun birer sembolü niteliğinde. Buluntular İzmir’e ilk yerleşen toplulukların günlük yaşamı ve sosyal yapısına ilişkin de önemli bilgiler kazandırdı. Örneğin bu toplumun, kadını ve doğadaki bazı hayvanları kutsallaştırarak, onların niteliklerini simgesel eşyalar şeklinde tapınma objeleri haline getirdiğini öğreniyoruz. Neolitik zamana yolculuk Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü ve Bornova Belediyesi’nin ortak olarak çalışmalarını yürüttüğü “Zamana Yolculuk” projesi Yeşilova Höyüğü kazısında başladı. İzmir’in tarihini 8 bin 500 yıl öncesine götüren höyükte ilköğretim öğrencileri tarihi yaşayarak öğrenecekler. Proje kapsamında ilk olarak Işıkkent Eğitim Kampusu 6. sınıf öğrencileri höyüğe geldi. Daha sonra eğitimci ağırlıklı kırk kişilik bir yetişkin grubu eğitime katıldı. Proje yürütücüsü Yrd. Doç. Dr. Zafer Derin, “Amacımız, İzmir’in ilk kuruluş yerini ilköğretim düzeyinde öğrencilere görsel özellikleri de katarak anlatabilmek, dahası o ortamı yaşamalarını sağlamak.” dedi. Öğrenciler kazı çalışmalarından sonra üzerlerine deri giysileri giyip günümüzden 8 bin 500 yıl öncesini yaşamaya başladılar. Taşların üzerinde öğüttükleri buğdaydan ekmekleri ve yemeklerini hazırladılar. Günlük yaşam içinde çok heyecan duyarak yaptıkları işlerden biri taşlarla kesici, bıçak, orak gibi aletler yapıp, buğdayları biçmek için kullanmaları, kilden takılar yapıp onları pişirmeleriydi. Neolitik yaşam sembolik bir av töreni ile son buldu. Arkeolojik Park’a dönüştürülecek olan alanda turistlerin de “Neolitik Çağ”a yolculuk yapmalarını sağlayacak çalışmalar devam ediyor.
50
coming from another region. This period is called the Calcolithic Age dating back six thousand years ago and constitutes the 2nd cultural layer of the mound. It is understood that a part of Yeşilova Mound was put to use as an Early Bronze Age cemetery 5000 years ago after the settlement area was totally left following the Calcolithic Age.” The findings uncovered from the very lowest to the upper layers of the mound demonstrate that the settlement was established by a community which contributed to the development of the Aegean and South-eastern European culture. The earthenware seals found during the excavations are a symbol of the property concept and social organization adopted by the people living on Yeşilova Mound. The findings also provide significant information about the daily life and social structure of the first communities settled in İzmir. For example, we learn that this society sacralized women and some animals, and reflected their characteristic features on symbolic worship objects.
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
A Journey to the Neolithic Age The project “A Journey in Time”, which is carried out jointly by Ege University Department of Archaeology and the Bornova Municipality, was initiated by the excavation on Yeşilova Mound. On the mound that takes the history of İzmir back to 8,500 years ago, the primary school students will learn history by self experience and observation. The 6th grade students of Işıkkent Education Campus were the first group of students to be brought to the mound within the scope of the project. Later, an adult group of 40 people consisting mostly of educators participated in this education project. The project leader Assist. Prof. Zafer Derin stated that their objective is “to relate the first settlement area of İzmir to primary school students also by demonstrating the visual features and allow them to feel the historical atmosphere”. The students, after the excavations, put on their leather outfits and began to experience the 8,500 year old history of İzmir. They prepared their bread and meal from the wheat they ground on the stones. One of the activities they performed with outmost enthusiasm was making sharp tools like knives and reaping hooks from stones, using these objects to reap wheat, making clay ornaments and baking them on fire. Finally, the Neolithic life ended with a hunting ritual. In this area which will be converted into an Archaeological Park, studies are pursued to enable also the tourists to make a journey to the “Neolithic Age”.
Müze / Museum
8.500 yıllık yolculuk! Homeros’un da doğduğu kent olan İzmir’in tarihteki yolculuğu günümüzde de hız kaybetmeden devam ediyor. İzmir Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzeleri’nde 8 bin 500 yıllık bir yolculuk sizi bekliyor.
A Journey of 8,500 years! Koşan Atlet Heykeli Running Athlete
52
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
İzmir, the home town of Homer, continues its journey in history without slowing down. İzmir Archaeology Museum and the Ethnography Museum invite you to experience a journey of 8,500 years in history.
İzmir is one of the rare cities in the world that witnessed the chain of civilizations throughout centuries and participated in historical events without breaking its connection with the past.
Günümüz İzmir kenti, görkemli geçmişiyle bağlarını hiç koparmadan tarihi olayları yaşayan, yaşatan, uygarlıklar zincirine kesintisiz olarak katılmış, dünyada çok az sayıdaki kentlerden biridir. Bütün dünya tarihine, mitolojisine ve edebiyatına mal olmuş “İlyada ve Odysseiaı” adlı eseriyle tanınan antik dönemin ünlü şairi Homeros’un da doğduğu kent olan İzmir’in tarihteki yolculuğu günümüzde de hız kaybetmeden devam etmektedir. Son yıllarda İzmir ve çevresinde yapılan arkeolojik kazılar sonucunda, İzmir tarihinin başlangıcının yalnız Homeros’un doğduğu yıllardan ve tarihte bilinen ünlü “Troia Savaşları”ndan da çok daha eski yıllara gittiğini göstermektedir. İzmir’in antik dönemdeki tarihi günümüzden 8 bin 500 yıl gibi çok uzun bir döneme uzanmaktadır. Bu dönemlere ait kültür kalıntılarının sergilendiği yer, bugün Konak’taki İzmir Arkeoloji Bölümü ile İzmir Fuarı’ndaki Kültürpark’taki “Tarih ve Sanat Müzesi’nde” ziyaretçilerinin hizmetine sunulmuştur. Dünyada eşi benzeri olmayan eserlerin sergilendiği İzmir Arkeoloji Müzesi’ni görmemek, en az Homeros’u tanımamış, eseri olan İlyada ve Odysseia’yı da okumamış kadar eksik bilgi sahibi olmakla eş değerdedir.
İzmir Arkeoloji Müzesi içinde sergilenen eserler izleyicilerine günümüzden 8 bin 500 yıl gibi çok uzun bir geçmişin kültürlerini sunmaktadır. “Ege’nin İncisi” olarak görülen İzmir şehrinin kültür tarihi, prehistorik dönem dışında sırasıyla Hititler, İonlar, Lidyalılar, Persler, Helenler, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılara kadar çok değişik halkların uygarlığına tanıklık etmiş, bu dönemlere ait bıraktıkları eserlerin büyük bir kısmı şimdi İzmir Arkeoloji Müzesi ve Tarih Sanat Müzesi’nde sergilenmektedir.
The historical journey of İzmir, which is the hometown of Homer – well-known in the world history, mythology and literature with his epics Iliad and Odyssey, continues today without slowing down. In recent years, the archaeological excavations in and around İzmir have revealed that the history of İzmir is older than the times of Homer and the famous “Troy Wars”. The ancient history of İzmir goes way back to 8,500 years ago. The cultural relics from those periods are taken into service for visitors today in İzmir Archaeology Museum in Konak and the “History and Art Museum” in the Culture Park located inside the İzmir Fair. Missing the opportunity to visit İzmir Archaeology Museum, where unique world treasures are displayed, is equally a misfortune of being ignorant of Homer and his glorious epic works of Iliad and Odyssey. The art works displayed in İzmir Archaeology Museum introduces the visitors a very long history of 8,500 years. The cultural history of İzmir, which is known as the pearl of the Aegean, witnessed several civilizations ranging from the Hittites, the Ionia, the Lydia, the Persian,
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
53
Arkeoloji Müzesi’nin Taş Eserler Salonu ilk ziyaret edilen yerdir. Müze girişinden başlayarak yapılan bu salonda, kendinizi 2 bin 330 yıllık dinsel, mitsel ve sanatsal bir tarihin yolculuğunda bulursunuz. Taş Eserler Salonu’nda sergilenen eserlerin tamamı mermer ve taş heykeltıraşlık eserleridir. Bu salonda M.Ö. 330 - 30 - M.S. 395 Roma dönemlerine ait eserler bulunmaktadır. Taş Eserler Salonu’nda, prehistorik dönemde önemli bir külte sahip olan, Anadolu’nun ana tanrıçası Kybele’nin heykelcikleri ve adak stelleri, Roma dönemine ait eserler bulunmaktadır. İkinci kat İkinci kattaki Ekrem Akurgal Seramik Salonu’nda, kronolojik dönem sırasına göre düzenlenmiş, genelde kazılardan elde edilmiş olan prehistorik dönemden Bizans dönemine kadar olan eserler sergilenmektedir. Bu salondaki seramikler genellikle antik dönem insanının günlük kullanım mutfak kapları, Libasyon kapları, çeşitli delici, kesici aletlerle, geçmişteki insanların mutfak kültürleri hakkında da bilgiler edinmemizi sağlar. Hazine Odası Hazine Odası kısmında Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma, Bizans ve Beylikler dönemine ait elektron, altın, bronz, bakır sikkeler, cam eserler (parfüm şişeleri, takı vb.) Helenistik ve Roma dönemlerine ait mezar buluntuları, altın, diademler, ağız ve göz bantları, altın, gümüş, kıymetli ve yarı kıymetli taşlardan yapılma süs eşyaları sergilenmektedir.
54
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
the Hellene, the Roman, the Byzantium and the Ottoman outside of prehistoric times and a significant part of the artefacts and relics from these periods are now being displayed in İzmir Archaeology Museum and the History and Art Museum. The first room to be visited in the Archaeology Museum is the Stone Works Hall. This hall, which welcomes the visitors at the entrance of the museum, introduces a religious, mythic and artistic journey of 2, 330 years. All the art works displayed in the Stone Works Hall are extinguished examples of marble and stone sculpture. This hall includes works dating from 330-30 B.C. to 395 A.D. The notable works displayed in the Stone Works Hall are the figurines of the Anatolian Goddess Kybele and altar steles from the prehistoric period, and artefacts from the Roman period. The Second Floor Ekrem Akurgal Ceramic Hall located on the second floor displays in chronological order the ceramic art works uncovered in general excavations and dating from the prehistoric times to the Byzantium period. The ceramic works in this hall generally includes kitchen utensils, Libation vessels and various tools for cutting and piercing which provide us with information about the daily lives and cuisine cultures of people from the ancient period. The Treasure Room Among the art works displayed in this room are the electron, gold, bronze and copper coins, glass artefacts (such as, perfume bottles and adornments), burial findings from the Hellenistic and Roman periods, as well as golden diadems, mouth and eye bands, and ornaments made of gold, silver, precious and semi-precious stones.
Gezi: İzmir Merkez / Trip: Central İzmir
Kentin geçmişi müzelerde yaşıyor Arkeoloji Müzesi’nin yanı sıra kent merkezinde yer alan diğer müzelerde de kentin yakın geçmişine dair önemli izler bulacaksınız.
City history lives in the museums You will find significant traces of the past in the Archaeology Museum as well as in other museums located in the city centre.
ETNOĞRAFYA MÜZESİ
ETHNOGRAPHY MUSEUM
Varyant – Konak –İZMİR Tel: (232) 489 07 96 483 72 54
Varyant – Konak – İZMİR Tel: (232) 489 07 96 483 72 54
Etnografya Müzesi, Arkeoloji Müzesi’ne bitişik olup 18. yüzyılda yapılmış Neo Klasik bir yapıdır. Bina 1831 yılında vebaya yakalanan hastalara, daha sonra 1854 yılında yoksul Hıristiyan ailelerine tahsis edilmiş, 1987 yılında ise restoresi yapıldıktan sonra Etnografya Müzesi olarak hizmete sokulmuştur.
The Ethnography Museum is adjacent to the Archaeology Museum, and it is a NeoClassical structure from the 18th century. The building was assigned in 1831 for the treatment of patients with plague, and converted into a care house for poor Christian families in 1854. It was finally put into service as the Ethnography Museum after its restoration in 1987.
Üç katlı müzede, İzmir ve çevresindeki 19. yy. sosyal yaşamına ait eserler sergilenmektedir. Birinci Kat Teşhir Salonu’nun ilk bölümünde misafir odası, hamam takımları, el işlemeleri; ikinci bölümde, kentin ilk Türk eczanesine ait malzemeler ile nalıncılık, keçecilik, teneke işleri gibi el üretimlerinin ürünleri sergileniyor. Üçüncü bölümde, çömlekçi çarkı ve çömlek ürünleri, deve koşumları, Efe giysileri ve aksesuarları bulunuyor.
56
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
The museum with three storeys displays works belonging to the 19th century social life of İzmir and its surrounding regions. The first section of display room in the first floor exhibits a guest room, bath utensils and clothing, handiworks, while the second section includes the equipment used in the first Turkish pharmacy of the city besides the tools and hand-made products of local workmanship such as felt
processing, bath clog production and tin processing. In the third section, pottery gear and products, camel harness, local clothes and accessories used by the Aegean men are exhibited.
İkinci kat salonunun ilk bölümü gelin odası, oturma odası, mutfak, sünnet odası; ikinci bölümü gelin başları, Osmanlı sikkeleri, elyazması kitaplar ve yazı takımları; üçüncü bölüm Osmanlı savaş araçları ile bölgeye ait kilim, halı, heybe ve benzeri dokumalara ayrılmış. İç kısımdaki koridordaki vitrinlerde sergilenen elişleri, çini ve porselen eşyalar ziyaretçileri yüzyıllar öncesine götürmektedir.
The first section of the second floor is reserved for the bridal chamber, living room, kitchen and circumcision room; the second section exhibits the traditional bridal head dress, Ottoman period coins, manuscripts and writing tools; and the third section includes the Ottoman war equipments besides the regional examples of rugs, carpets, saddlebags and similar weaving fabric. The handiworks, chinaware and porcelain objects displayed in the inner corridors take the visitors to a journey through time back to centuries ago. ATATÜRK MUSEUM Atatürk Cad. No: 24, Alsancak – İZMİR Tel: (232) 464 80 85
ATATÜRK MÜZESİ Atatürk Cad. No: 24, Alsancak – İZMİR Tel: (232) 464 80 85
İzmir, 1. Kordon (Atatürk Caddesi) üzerindedir ve 18751880 yıllarında halı tüccarı Takfor Spartalı tarafından ev olarak yaptırılmıştır. 9 Eylül 1922’de sahibi tarafından terkedilmiş ve hazinenin mülkiyetine geçirilmiştir. İzmir’e giren Türk ordusu burasını karargâh olarak kullanmıştır. 17 Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi toplandığında Atatürk çalışmalarını burada yürütmüştür. Kongre bitiminde karargâh bu binadan taşınmış ve hazine binayı Naim Bey’e otel olarak kullanmak üzere kiralamıştır. 16 Haziran 1926’da İzmir’e gelen Atatürk, İsmet Paşa ile birlikte Naim Palas’ta kalmıştır. 13 Ekim 1926’da bina İzmir Belediyesi tarafından satın alınmış ve bazı yeni eşyalar da konularak Atatürk’e hediye edilmiştir. Atatürk 1930-1934 yılları arasında İzmir’e her gelişinde hep bu evde kalmıştır. 10 Kasım 1938’de Atatürk’ün vefatı üzerine, ev kız kardeşi Makbule Baysan’a veraset yoluyla intikal etmiştir. 25 Eylül 1940’ta İzmir Belediyesi binayı müze yapmak üzere istimlâk etmiştir.
The building is located on the 1st Kordon in İzmir (Atatürk Street) and was built in between 1875-1880 by a carpet merchant named Takvor Spartalı as a residence. It was nationalized after being abandoned by its owner on 9 September 1922. After entering İzmir, the Turkish Army used this building as headquarters. During the İzmir Economy Congress Meeting held on 17 February 1923, Atatürk carried out his studies in this building. After the Congress, headquarters were moved from
this building and the Treasury leased it to Naim Bey to be used as a hotel. During their visit to İzmir on 16 June 1926, Atatürk and İsmet Pasha stayed in this hotel named as Naim Palas. On 13 October 1926 this building was purchased by the İzmir Municipality, refurnished and presented to Atatürk as a gift. Atatürk always stayed in this residence during his visits to Izmir between 1930 and 1934. After Atatürk’s death on 10 November 1938, the building was inherited by his sister Makbule Baysan. On 25 September 1940 the İzmir Municipality expropriated the building in order to convert it into a museum.
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
57
İZMİR TİCARET TARİHİ MÜZESİ
İZMİR TRADE HISTORY MUSEUM
İzmir Ticaret Odası, Atatürk Cad. No. 126, 1. Kat Pasaport - İzmir Tel: (232) 441 77 77
İzmir Chamber of Commerce Atatürk Cad. 126, Pasaport - İzmir Tel: (232) 441 77 77
İzmir Ticaret Odası, ticaret ve kültürün birbirini tamamlayan vazgeçilmez iki unsur olduğu bilinciyle, İzmir Ticaret Odası Müzesi’ni kurdu. Müzede Prehistorik, Arkaik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait seramikler, toprak heykelcikler, mühürler, cam eserler, altın, gümüş ve bronzdan sikkeler kronolojik sırayla sergileniyor. Ayrıca duvarda yer alan bilgi panolarında ilk dönemlerinden Bizans dönemi sonuna kadar İzmir’in ticari tarihi, bağlı bulunduğu kara ve deniz ticaret yolları ile antik dönem üretimleri yazı, fotoğraf, harita ve çizimlerle anlatılmaktadır. Müzede, Osmanlı dönemi ticaret hayatına ait kantarlardan hesap makinelerine, son dönem İzmir ticaretine ait fotoğraflara da yer veriliyor. 1923 yılında yapılan İzmir İktisat Kongresi’ne ait fotoğraflar özel bir bölümde sergileniyor. www.iztomuze.org / www.iztomuseum.org
The İzmir Chamber of Commerce has founded the İzmir Chamber of Commerce Museum with the awareness that trade and culture are mutually complementary factors. The museum displays ceramics, earthen figurines, seals, glassware objects, gold, silver and bronze coins from the Prehistoric, Archaic, Hellenistic, Roman and Byzantium periods in a chronological order. The information boards on the walls provides written details about the trade history of İzmir from the first periods to the end of the Byzantium period, the trade routes by land and sea, as well as the production activities carried out in the ancient period together with photographs, maps and drawings. The museum also includes equipments used in trade life in the Ottoman period such as weighers, scales and calculating machines, besides the photographs representing the recent period İzmir commerce. There is also a pictorial display of the İzmir Economy Congress held in 1923.
İZMİR TARİH VE SANAT MÜZESİ
İZMİR HISTORY AND ART MUSEUM
Kültürpark - İzmir Tel. (232) 445 78 76
Kültürpark - İzmir Tel. (232) 445 78 76
İzmir Tarih ve Sanat Müzesi’nde, yeni bir anlayış ve sergileme tekniğinin son örneklerinin kullanıldığı modern bir müze şeklinde düzenlenmiştir. Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan Tarih ve Sanat Müzesi, Kültürpark’ta 13 bin 320 metrekare alan içinde yer almaktadır. Müze üç ayrı binadan oluşmaktadır. Girişte sağda Taş Eserler, ortadaki binada Seramik Eserler, soldaki binada ise Kıymetli Eserler sergilenmektedir. Taş Eserler bölümünde, İzmir ve yakın çevresindeki örenyerlerinden heykeller, kabartmalar sergileniyor. Agora’da gün ışığına çıkartılan Demeter, Poseidon, Artemis Heykel grubu görülmeye değer. Seramik eserler bölümünde, başta Smyrna Tepekule Höyüğü olmak üzere, İzmir çevresindeki Prehistorik Höyüklerden elde edilen parçalar sergilenmektedir. Kıymetli Eserler bölümünde Arkaik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait altın, gümüş ve değerli taşlardan yapılmış takı ve süs eşyalar, cam eşyalar ile sikkeler sergilenmektedir.
İzmir History and Art Museum is organized as a modern museum where the latest examples of display technique are used with a new understanding. The museum was built by the İzmir Metropolitan Municipality, and covers an area of 13,320 square meters inside the Culture Park. The Museum consists of three separate buildings. The Stone Artefacts are displayed in the first building, Ceramic Works are displayed in the building in the middle, and the Treasures are displayed in the building on the left. The Stone Artefacts include the
58
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
sculptures and reliefs uncovered in İzmir and the surrounding ruin sites. The sculptures of Demeter (Ceres), Poseidon and Artemis unearthed in Agora are worth seeing. Pieces uncovered in the Prehistoric Tumulus around İzmir, especially the Smyrna Tepekule Tumulus, are displayed in the section reserved for the Ceramic Works. The Treasures section includes jewelleries and ornaments made of gold, silver and precious stones in the Archaic, Hellenistic, Roman and Byzantium periods, as well as glassware objects and coins.
İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ AHMET PİRİŞTİNA KENT ARŞİVİ VE MÜZESİ (APİKAM)
İZMİR METROPOLITAN MUNICIPALITY AHMET PİRİŞTİNA CITY ARCHIVE AND MUSEUM (APİKAM)
Şair Eşref Bulvarı, No. 1/A Çankaya - İzmir Tel. 0 (232) 441 61 78 - 441 69 39
Şair Eşref Boulevard, No. 1/A Çankaya - İzmir Tel. 0 (232) 441 61 78 - 441 69 39
1932 yılından 2001 yılına kadar itfaiye binası olarak hizmet veren Şair Eşref Bulvarı’ndaki tarihi bina İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilerek, İzmir Kent Arşivi ve Müzesi’ne dönüştürülmüştür. Müze’de, Milli Kütüphane’den getirilen İzmir yerel basınına ait 1440 cilt eski, 8 bin cilte yakın yeni yazı gazete ve beş bin el yazması eser bulunmaktadır. Kent Müzesi sadece teşhir mekânı değil; aynı zamanda kültürel etkileşim ve yönelimin hâkim olduğu bir kamusal alandır. Müzenin farklı konseptler içerisinde yeniden düzenlenebilir olması, sergiye dinamizm katmaktadır. APİKAM, durağan bir obje müzesi olarak değil, sınırsız sayıda ve formda sergi yapılabilmesi olanağına sahip bir “okunur müze” olarak tasarlanmıştır. Bu anlamda, okunur müze kavramı, birbirinden farklı temaların işlendiği sergilerin düzenlendiği müzeye bir hareketlilik alanı sağlamıştır. Açılış sergisinde “Kent ve Ticaret” temasını işleyen müze, İzmir’in EXPO 2015’teki adaylığı dolayısıyla İzmir’in aldığı sağlık temasına uygun olarak “Kent ve Sağlık” temalı bir sergi düzenlemiştir.
This historical building on Şair Eşref Boulevard, which served as a fire station from 1932 to 2001, was renovated by the İzmir Metropolitan Municipality and converted into İzmir City Archive and Museum. The museum includes 1440 volumes of old and about 8 thousand volumes of new copies of newspapers and writings, and five thousand manuscripts belonging to the local İzmir press which were brought from the National Library. This City Museum is not only a display site, but also serves as a public space stimulating cultural interaction. The museum has the potential to be reorganized in different concepts, providing dynamism for the displayed properties. APİKAM was designed as a ‘readable museum’ with possibilities to hold exhibitions in numerous
forms, rather than a stable museum of objects. In this respect, the concept of ‘readable museum’ has provided the museum with a dynamic to display exhibitions with diverse themes. The theme of the opening exhibition of the museum was “City and Commerce”, and another exhibition with the theme “City and Health” was organized with due regard to the health theme adopted by İzmir within the scope of the city’s candidateship for EXPO 2015.
İZMİR PAINTING AND SCULPTURE MUSEUM Mithatpaşa Cad. 94 Konak - İzmir Tel: (232) 482 03 93
İzmir Painting and Sculpture Museum was opened on 9 September 1952 as a gallery inside the Culture Park. Later, it was moved to its new location on Atatürk Boulevard. This gallery happens to be the first governmental service in İzmir on plastic arts, and it both provides opportunities for local artists to display their works and hosts annual state exhibitions in İzmir. Since its foundation, İzmir Painting and Sculpture Museum has also been offering painting courses for amateurs besides exhibition organizations, and making a significant contribution to the art life in İzmir. İZMİR RESİM VE HEYKEL MÜZESİ: Mithatpaşa Cad. 94 Konak - İzmir Tel: (232) 482 03 93
İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzesi, 9 Eylül 1952 yılında Kültürpark içerisinde galeri olarak açıldı. Daha sonra Atatürk Bulvarı’ndaki yerine taşınan galeri, plastik sanatlar alanında devletin İzmir’e yaptığı ilk hizmettir. Galerinin açılmasıyla birlikte hem İzmir’deki sanatçıların eserlerini, hem de her yıl düzenlenen devlet sergilerini İzmir’de de sergileme imkanı doğdu. Kurulduğu yıldan itibaren sergi faaliyetleri dışında, amatörlere yönelik resim kursları da düzenleyen İzmir Resim ve Heykel Galerisi, kentin sanat hayatına canlılık getiren önemli katkılar da sağladı. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
59
Gezi: İzmir Merkez / Trip: Central İzmir
Tarih kokan büyülü şehir The magical city smelling of history Türkiye’nin üçüncü büyük şehri İzmir, 8 bin yılı aşkın tarihi ve yıllara meydan okuyan güzellikleriyle, en içten merhabasıyla selamlıyor konuklarını…
İZMİR
İzmir, the third biggest city in Turkey, welcomes its guests cordially with its more than 8 thousand years of history and its beauties defying the passing years...
60
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Anlatılmaz yaşanır derler ya hani, öyle bir şehir İzmir… 8 bin 5 yüz yıllık geçmişiyle insanlık tarihine ışık tutan kent, yaşayan bir efsane gibi adeta. Tarihin pek çok medeniyetine ev sahipliği yapmış olmanın gururunun yanı sıra günümüze taşıdığı ören yerleri ile de hala yaşatıyor tarihin ayak izlerini. Kentin her noktasında tarihi dokulara rastlıyorsunuz. Yeni modern yapılar arasına saklanmış olsalar da köşkler, taş evler ve tarihi binalar günümüz insanına geçmişin büyüsünü yaşatmayı sürdürüyor. Adına şiirler yazılan, nice şarkılar bestelenen bu büyülü şehre gelip de etkilenmemek elde değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, “Ben, bütün İzmir’i, İzmirlileri severim; güzel İzmir’in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerine eminim” diyerek, tüm içtenliğiyle dile getiriyor İzmir sevdasını. Victor Hugo 1829 yılında yayınlanan “Les Orientales” isimli kitabındaki “La Captive” isimli şiirinde ünü batıya yayılan İzmir’i bir prensese benzetir. Dünya edebiyatında silinmez izler bırakan şair Hugo, İzmir’e gelmemesine karşın kentin ününden efsaneli büyüsünden ve bir amazon kraliçesi tarafından kurulup isimlendirilmesinden etkilenmiştir. Türkiye’nin yüzünü batıya dönmüş kenti İzmir’in her yerinde çağdaş duruşunun izlerine rastlarsınız. Modern ve demokratik yaşam biçimiyle tüm ülkeye örnek olan İzmir insanı, bütün sıcaklığı ve içtenliğiyle karşılar sizi. Denizin verdiği huzur yansır bütün yüzlere. Nereye gitseniz, kimden yardım isteseniz hep aynı sevecenlikle karşılık bulursunuz. İnsanlarının bu içten duruşu kentin yapısını da yansıtır. Her semtinden ayrı bir keyif alırsınız İzmir’in. Kemeraltı’nda kentin tarihiyle iç içe dolaşırken, Alsancak sizi bambaşka rüyalara götürür. Bir başkadır Kordon’da günbatımı. Körfezin güzelliğine eşlik eden kıyı şeridi, palmiye ağaçları eşliğinde boylu boyunca uzanır
bir uçtan bir uca. Söylemiştik ya hani anlatılmaz yaşanır diye; bu satırlar sadece yol gösterici olacak İzmir yolculuğunuza. Gerisi gidip görmekte, yaşayıp hissetmekte… Liman kenti Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir, Ege kıyı bölgesinin tipik bir örneği gibidir. Kuzeyde Madra Dağları, güneyde Kuşadası Körfezi, batıda Çeşme Yarımadası’nın Tekne Burnu, doğuda ise Aydın, Manisa il sınırları ile çevrilmiş İzmir, batıda kendi adıyla anılan körfezle kucaklaşır.
Konak
Just like the things that cannot be told, but are to live... İzmir is just such a city... The city is almost a living legend with its 8,500 years of history shedding light on the history of mankind. Besides the pride it takes in hosting several civilizations, it still bears the footsteps of history in its ruin sites. It is possible to encounter the historical fabric in every corner of the city. Although hidden amidst the new modern buildings; the mansions, stone houses and historical structures continue to make today’s people feel the magical spell of the past. It is impossible to stay untouched by this magical city which inspired numerous poets and composers who produced poems and songs in its name. Mustafa Kemal Atatürk, the founder of the Turkish Republic, expresses his sincere love for İzmir saying “I love İzmir and the İzmirians; I am sure that the truehearted people of İzmir love me too”. Victor Hugo, in his poem “Le Captive” published in his book Les Orientales (1829), illustrates İzmir whose fame has reached the Western World as a princess. The renowned writer Victor Hugo, who has left deep traces in world literature, has never visited İzmir, but he was nevertheless affected by its fame, it magical spell and the fact that it was built and christened by an Amazon queen.
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
61
İzmir ili içinde Ege Bölgesi’nin önemli akarsularından olan Gediz Nehri ile Küçük Menderes Nehri bulunur. Girintili ve çıkıntılı kıyı bandı doğal olarak sayısız güzellikte koy ve plajların oluşumu ile sonuçlanır. Gümüldür, Özdere, Foça, Karaburun, Çeşme sahil ve plajları İzmir için büyük bir turistik önem taşımaktadır. Öte yandan aynı doğal yapı, birçok balıkçı barınağının veya yat yanaşma yerlerinin oluşmasına neden olmuştur. Bu özellikleriyle İzmir doğal bir turizm ve liman kentidir. İlçeleri: Aliağa, Balçova, Bayındır, Bayraklı, Bergama, Beydağ, Bornova, Buca, Çeşme, Çiğli, Dikili, Foça, Gaziemir, Güzelbahçe, Karabağlar, Karaburun, Karşıyaka, Kemalpaşa, Kınık, Kiraz, Konak, Menderes, Menemen, Narlıdere, Ödemiş, Seferihisar, Selçuk, Tire, Torbalı, Urla
İzmir’in merkezindeki ören yerleri Smyrna (Eski İzmir): İzmir Körfezi’nin kuzeydoğusunda Bayraklı Tepekule mevkiinde bulunan yerleşim alanı, Yeşilova’daki buluntular ortaya çıkıncaya kadar İzmir’in ilk yerleşim alanı olarak bilinmekteydi. Kentin M.Ö. 3000 yıllarında kurulduğu arkeolojik bulgulardan anlaşılmaktadır. Bayraklı’nın üst kesiminde 205 m. yüksekliğindeki burun üzerinde mitolojik kral Tantalos’un mezarı olarak bilinen ve M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen yapı bulunmaktadır. Agora
Tepekule
İzmir is acknowledged as the modern city of Turkey with its face turned to the West, and you can come across its modern character wherever you go in the city. The İzmirians, who set an example for the whole country with their modern and democratic way of life, welcome you warmly and cordially. The peace of the sea is reflected on every face you see. Wherever you go and whoever you seek help from, you are received with the same kindness. This sincere approach of its people also reflects the city’s structure. Every single district in Izmir gives you a distinct pleasure. The city history accompanies you during your walk through Kemeraltı, while Alsancak introduces you to totally different dreams. Watching the sunset in Kordon is a matchless experience. The coastline accompanied by the beauty of the bay stretches all along with palm trees adding to this spectacular view. As mentioned above, İzmir cannot be told, but is to live...and these lines will guide you in your journey to İzmir. The rest is up to coming here and experiencing its true nature...
Bay in the south, Tekne Cape of Çeşme Peninsula in the west and the provincial borders of Aydın and Manisa in the east, and in its west it embraces the bay known by its own name. Gediz River and Küçük Menderes (Small Menderes) River, which are among the important streams of the Aegean Region, flow through İzmir. The highly indented coastline includes numerous bays and beaches with extreme beauty. Gümüldür, Özdere, Foça, Karaburun and Çeşme coasts and beaches have notable touristic significance for İzmir. Besides, this natural structure offers suitable shelter for several fishing ports and marinas. With these characteristics, İzmir is a distinguished tourism centre and a natural harbour. Districts: Aliağa, Balçova, Bayındır, Bayraklı, Bergama, Beydağ, Bornova, Buca, Çeşme, Çiğli, Dikili, Foça, Gaziemir, Güzelbahçe, Karabağlar, Karaburun, Karşıyaka, Kemalpaşa, Kıniı, Kiraz, Konak, Menderes, Menemen, Narlıdere, Ödemiş, Seferihisar, Selçuk, Tire, Torbalı, Urla
Harbour city The ruin sites in central İzmir As Turkey’s third biggest city, İzmir constitutes a typical example of the Aegean coastal region. İzmir is surrounded by Madra Mountains in the north, Kuşadası
62
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Smyrna (Old İzmir): The settlement, which is located in Bayraklı Tepekule district in the northeast of İzmir Bay, had been known
Kadifekale (Pagos): M.Ö. 4. yüzyılda İzmir’de Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos’un körfeze hakim bir konumda kurduğu kent, bugünkü Kadifekale (Pagos) Tepesi ile tepenin iç limana bakan yamacında gelişmiştir. Kadifekale antik kentindeki Akropol kalıntılarının duvarlarında Roma ve Bizans etkisi görülmektedir. Anadolu ticaretinde büyük potansiyele sahip olan İzmir, gymnasium, stadium, tiyatro ve agoranın yanı sıra büyük su kemerleri ve sarnıçlarıyla son derece düzenli ve gelişmiş bir kent olagelmiştir. Bugün güney duvarları ile batıdaki beş kulesi görülen İçkale, Ortaçağ’a aittir. Agora: İzmir’in Konak ilçesinde, Namazgah-Tilkilik mevkiinde bulunan Agora, Roma Dönemi’ne ait bir devlet agorasıdır. Politik toplantıların ve seçimlerin yapıldığı bir yerdir. Kazılarda agoranın büyük bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. Günümüzde sadece kuzey ve batı bölümleri açıktır. Kuzey yapısında yer alan Roma Dönemi’ne ait Poseidon, Demeter ve Artemis’in kabartmaları İzmir Tarih ve Sanat Müzesi’nde sergilenmektedir. Agorada çıkarılan buluntular ve bazı heykeller İzmir Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
İzmir’in kalbi Konak’ta atar Konak, İzmir’in yönetsel, sanatsal, kültürel ve ticari merkezidir. Yapılışından günümüze bir buluşma noktası olan
Kadifekale
Saat Kulesi
Saat Kulesi Konak Meydanı’ndadır. Antik çağdan günümüze taşınmış eserlerle, Osmanlı döneminden kalan eserlerle, ama en çok Cumhuriyet Dönemi’nin eserleriyle karakterize olur. Konak, İzmir’in kültür, sanat ve eğlence merkezi olması nedeniyle yerli ve yabancı tüm turistlerin uğrak yeri durumundadır. Konak’ta gezilecek çok yer var Saat Kulesi: İzmir denince ilk akla gelen simgelerden biri olan Saat Kulesi, eşsiz mimarisiyle görenleri kendine hayran bırakıyor. 1901 yılında Sultan Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yıldönümü nedeniyle ve padişahın emri üzerine, Sadrazam Küçük Sait Paşa tarafından mimar Raymond Pere’ye yaptırılan Saat Kulesi, zarif görünümüyle Konak Meydanı’nı bir inci gibi süslüyor. Teras yükseldikçe incelen sivri kemerleri, kubbecikleri, mukarnas işçiliği ve geometrik figürlerle donatılmış olan taş işçiliğinin dantele gibi bir zarafet içinde Saat Kulesi’ni çevrelemesi, oldukça zengin bir görüntü oluşturuyor. Saati Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından armağan edilen kulenin altında bulunan odanın dört köşesinde çeşmeler bulunuyor. Hükümet Konağı: 1868-1872 yılları arasında yapılmış olan Hükümet Konağı,
as the first settlement area in İzmir until the discovery of the findings in Yesilova. Archaeological findings reveal that the city was founded in about 3000 B.C. At a point of 205 meters in height at the top of Bayraklı ridges, there lies a historical structure from the 7th century B.C. known as the grave of the mythological king Tantalos. Kadifekale (Pagos): The city on the Pagos hills overlooking the gulf which was founded in the 4th century BC by Lysimachos, one of the generals of Alexander the Great, has developed on the slope situated between today’s Kadifekale and the inner harbour of İzmir. Roman and Byzantine influences can be seen on the Acropolis wall ruins in the ancient city of Kadifekale. Due to its great potential in Anatolian commerce, İzmir has grown into an organized and developed city with its gymnasium, stadium, theatre and agora as well as its big aqueducts and cisterns. The inner fortress, whose southern walls and five towers in the west can be seen today, dates back to the Middle Ages. Agora: Agora, which is located in Namazgah-Tilkilik district of Konak, is a state agora from the Roman Period. It is a place where political meetings and elections were held. The excavations have revealed most of the parts of the agora. Currently only the northern and western parts are open. The high relief of Poseidon, Demeter and Artemis from the Roman Period are displayed in İzmir History and Art Museum. The findings and some statues unearthed in Agora are displayed in İzmir Archaeology Museum.
Konak Meydanı
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
63
ulusal bağımsızlık savaşı olan Kurtuluş Savaşı’nda çok önemli bir yere sahip. Çünkü 9 Eylül l922’de Türk ordusunun İzmir’e gelmesiyle Hükümet Konağı’na çekilen Türk bayrağı aynı zamanda İzmir’in kurtuluşunu simgeler. Bu nedenle Konak, yakın tarihte yandıktan sonra yeniden yaptırıldı. Bunun için düzenlenen mimari proje yarışmasında bayrağın çekilmiş olduğu balkonlu bölümün korunması ön görüldü. İzmir Milli Kütüphane ve Elhamra Sineması: Türkiye’nin milli adını taşıyan ilk kütüphanesi olan İzmir Milli Kütüphanesi, İttihat ve Terakki Fırkası’nın çabalarıyla,1912 yılında okumuş, kültürlü Türk gençlerinin yetiştirilmesi amacıyla, Beyler Sokağı’ndaki Salepçizade Konağı’nın selamlık bölümünde hizmete girmişti. Bugünkü binasının yapımına 1922’den sonra başlayarak, 1926 yılında Elhamra Sineması tamamlanarak hizmete açıldı. Kütüphane binası ise 1933 yılında tamamlanabildi. Bu anıt eserin projesi Mimari Tahsin Servet Bey tarafından NeoKlasik tarzda hazırlandı. Kemeraltı: İzmir’in en uğrak yerlerinden olan Kemeraltı, Mezarlıkbaşı semtinden Konak Meydanı’na kadar uzanan bölgeyi içine alan tarihi bir çarşı. Çarşının bugün ana caddesini oluşturan Anafartalar Caddesi, geniş bir kavis çizer. Bu kavis,
Kız Lisesi
The heart of İzmir beats in Konak Konak is İzmir’s administrative, art, culture and trade centre. The Clock Tower, which has been a meeting point since its construction, is located in the Konak Square. Konak is characterized by its historical structures dating from both the Ancient Age and the Ottoman period, but most of all by the structures from the Republican Period. The district is the meeting point of all native and foreign tourists, as it is the centre of culture, art and entertainment in İzmir. Places to see in Konak
Elhamra
64
Clock Tower: The Clock Tower, one of the landmarks of İzmir, fascinates the viewers with its matchless architecture. It was built in 1901 by the Grand Vizier Sait Pasha the Younger to commemorate the 25th anniversary of Sultan Abdulhamid’s accession to the throne. It was built by architect Raymond Pere. With its elegant profile, the tower glamorises the Konak Square like a pearl. Its sharp vaults tapering as the terrace rises, small domes, muqarnas style of decoration and its stonework ornamented with geometric figures introduce a highly rich spectacle. Below the clock, which
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
was itself a gift from the German Emperor William II, the base is surrounded by four fountains in a circular pattern. Government House: The Government House, which was constructed between 1868-1872, occupies a significant place in the national War of Independence that led to the foundation of the Turkish Republic. The Turkish flag hoisted at the Government House after the arrival of the Turkish army to İzmir on 9 September 1922 also signifies the liberation of İzmir. Therefore, the House was rebuilt after the fire that took place in recent past. In the architectural project competition organized for the reconstruction of the building, it was provided that the balcony where the flag was hoisted was to be maintained. İzmir National Library And Elhamra Cinema: İzmir National Library, which is Turkey’s first library bearing the title ‘National’, was launched in 1912 in the
Kızlarağası
caddenin geçen yüzyıllarda var olan iç limanın etrafını dolaşmış olmasından kaynaklanıyor. Liman, zamanla ağzına doğru dolmaya başladığından, yeni yerleşim ve ticaret sahaları açıldı ve buraları yeni binalarla değerlendirildi. Yakın yıllara kadar, Şadırvanaltı Cami’nden Havra Sokağı’na kadar devam eden sokakların üstü örtülü idi. Çarşı, Kemeraltı adını bu bölümünün üstünün kapalı olması özelliğinden aldı. Çarşı içinde pek çok han yer alıyor. Eskiden olduğu gibi günümüzde de Kemeraltı Çarşısı, İzmir’in en önemli alış-veriş merkezi. Eskinin gizemli tonoz ve kubbeli dükkânlarının sayısı azalsa bile, modern iş merkezleri, mağazaları, sinemaları ve kafeteryaları ile sokakları günün her saati canlı, her türlü alış-verişin yapılabileceği bir site görünümünde. Bu kapalı ve açık mekânlardan oluşan çarşıda geleneksel Türk el sanatlarından seramikler, çini panolar, ahşap ürünler, tombaklar, halı ve kilimler, deri ürünlerinin her çeşidini bulmak mümkün. Kemeraltı’ndaki önemli yapılar: Çakaloğlu Hanı, Hisar Cami, Salepçioğlu Camii, Kestane Pazarı Camii, Şadırvan Camii, Başdurak Camii, Kemeraltı Camii, Faikpaşa Camii, Meserret ve Şükran Otelleri, Salom Sinagogu, Bilkur Halim Sinagogu, Dönertaş Sebili, Kızlarağası Hanı, T.B.M.M. Egemenlik Evi (Eski Belediye)
Önemli yapılar
Borsa Sarayı
Eski dönem zarafetini yansıtan binalardan hoşlanıyorsanız Konak bölgesindeki bu binaları mutlaka görmelisiniz… Kültür ve Turizm Müdürlüğü: 1891’de kurulan İzmir Ticaret Borsası, 1919’a kadar yapıda etkinliğini sürdürdü, işgalden sonra 1921’de ise Yunan Milli Bankası’nın kullanımına ayrıldı. 1922’den sonra İzmir Merkez Postanesi ve Paket Postanesi olan yapı, halen İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne ev sahipliği yapıyor. İzmir’deki 19. yüzyıl başı kâgir mimarisinin tipik bir örneği olan yapının özellikle dövme demir parmaklık ve korkulukları ile kapı saçağı Art Nouveau stilinde. Eski Osmanlı Bankası: Bina 2. Kordon ile Fevzi Paşa Bulvarı’nın kesiştiği köşede bulunuyor. 1926 yılında Mimar C. Mogneri tarafından yapılmış ve zaman içinde Osmanlı Bankası olarak kullanılmış bina, günümüzde hala bu adla anılıyor. Vakıfbank Binası: Fevzi Paşa Bulvarı’nın başlangıcında 1931 yılında yapılmış olup 1. Ulusal Mimari dönemi ve Art Deco tarzının izlerini taşıyor. Ziraat Bankası: 1930 yılında yapılan bina zamanının banka mimarisinin tipik örneklerinden.
İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü
selamlik section of Salepcizade Mansion in Beyler Street by the efforts of the Union and Progress Party with the purpose of raising educated and cultured Turkish youth. The construction of the current building was initiated in 1922 and put into service in 1926 after the completion of the construction of Elhamra Cinema. The construction of the library could only be finalized in 1933. The architectural project of this monumental building was designed in Neo-Classical style by the Architect Tahsin Servet Bey. Kemeraltı: Kemeraltı, which is one of the most crowded meeting points in İzmir, is a historical bazaar covering an area from Mezarlıkbaşı district to Konak Square. Anafartalar Street, which currently constitutes the main street of the bazaar, traces a wide curve, because the street used to circle round the inner harbour in the past centuries. When the harbour began to be silted up over time, new areas for settlement and trade became available and these areas were used to construct new buildings. Until recently, the streets from Şadırvanaltı Mosque to the Havra Street were covered with arches. The bazaar actually receives its name “Kemeraltı” from these covered streets. The bazaar includes several inns. As in the old times, Kemeralti Bazaar is still the leading shopping centre in today’s İzmir. Although the number of old mystic shops with vaults and domes has diminished
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
65
İzmir Ticaret Borsası: Türkiye’nin ilk Ticaret Borsası’nın günümüzde de faaliyetini sürdürdüğü yapı 1928 yılında yapıldı. İnönü Evi: İnönü Sokağı No: 20’de bulunan ev, İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı yıllarında o zamanki İzmir Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz tarafından Belediye adına satın alındı. 1950 sonrasında Ayla Ökmen tarafından satın alınarak İnönü Vakfı’na bağışlandı. Vakıftan sağlanan eşya ve resimler yerleştirilip ziyarete açıldı.
in time; modern business centres, shops, cinemas and cafeterias offer a lively site for all kinds of shopping at every hour of the day. In this bazaar with indoor and outdoor shops, it is possible to find all kinds of Turkish handicraft such as ceramics, chinaware panels, wooden and tombac works, carpets and rugs as well as leather products.
İzmir Devlet Tiyatrosu (Eski Türk Ocağı Binası): 1925 yılında Türk Ocağı İzmir Şubesi binası olarak yapılan eserin mimarı, Yüksek Mimar Necmettin Emre Bey. Yapı 1. Milli Mimarlık tarzının özelliklerini taşıyan, kubbeli, iki katlı zarif bir örnek. Asansör: Mithatpaşa Caddesi ile Halil Rıfat Paşa semti arasındaki yükselti farkından dolayı, iki semt arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak amacı ile 1907 yılında Musevi işadamı Nesim Levi tarafından asansör inşa edildi. 50 metrelik yükseklikte yer alan Halilrıfatpaşa semtine 155 basamaklı merdivenle çıkılıyordu. Buraya inşa edilen asansör kulesi ile iki semt arası birleştirildi. Bu kulede iki asansör bulunmakta, bunlardan soldaki buharla, sağdaki ise elektrik ile çalışmaktaydı. 1985 yılında gerçekleştirilen restorasyonla her iki asansör de elektrikle çalışır duruma getirildi. 1994 yılında yapılan ikinci restorasyonda Asansör Sokağı’nın çevre düzenlemesi yapılarak, hizmete sokuldu. Tarihi Asansör binasının bulunduğu sokakta ayrıca, dünyaca ünlü ses sanatçısı Dario Moreno’nun da yaşamış olması bu bölgeye duyulan ilgiyi daha da artırıyor. Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi:
66
Significant structures You must see these buildings in the Konak district if you like buildings reflecting the elegancy of old times. Directorate of Culture and Tourism: İzmir Trade Exchange, which was founded in 1891, carried out its activities in this building until 1919. After the Greek occupation, the building was reserved for the use of the Greek National Bank in 1921. The building was put to service as the İzmir Central Post Office and Parcel Post Office in 1922, and it currently hosts the Directorate of Culture and Tourism. The structure of this building is a typical example of the masonry architecture from the early 19th century, and especially its iron grates and railings and its porch was built in Art Nouveau style. The Old Ottoman Bank: The building is located on the corner where the 2nd Kordon and Fevzi Paşa Boulevard intersect. It was built in 1926 by the Architect C. Mogneri and was later used as the Ottoman Bank. It is still known with this name. Vakıfbank Building: It was built in 1931 at the entrance of Fevzi Paşa Boulevard, and bears the traces of the 1st National Architectural period and Art Deco style.
Asansör
Significant structures in Kemeraltı: Çakaloğlu Inn, Hisar Mosque, Salepçioğlu Mosque, Kestane Bazaar Mosque, Şadırvan Mosque, Başdurak Mosque, Kemeraltı Mosque, Faikpaşa Mosque, Meserret and Şükran Hotels, Salom Synagogue, Bilkur Halim Synagogue, Donertas Fountain, Kizlarağası Inn, T.B.M.M. Sovereignty House (the former Municipality).
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Ziraat Bank: The building constructed in 1930 is among the typical examples of bank architecture of the time. İzmir Trade Exchange: The building, in which the first Mercantile Exchange of Turkey has carried out its activities today, was built in 1928. İnönü House: The house located in Inonu Street No. 20 was purchased on behalf of the Municipality by the Metropolitan Mayor of the time Dr. Behçet Uz during the
period of the Presidency of Ismet Inonu. The building was later purchased by Ayla Ökmen in 1950 and donated to the İnönü Foundation. The items and paintings obtained from the Foundation were put to display for visitors.
1881 yılında ıslah evi olarak yapılan bina, süreç içinde fonksiyon değişikliği ve ilave yapılarla değişikliğe uğradı. 31 Mart 1997 yılında çıkan yangınla dört duvar kalınca yeniden yapıldı. İzmir Kız Lisesi: 1917 yılında İttihat ve Terakki Mektebi olarak yapılan yapı, 1985 yılında Kız Lisesi olarak öğretimine devam ederken çıkan yangın nedeniyle ana binanın üst katı tamamen yanmış ve geçen süre içerisinde onarılarak 1990-1991 öğretim yılından itibaren tüm binalarda yeniden öğretime başlanmıştır. Sayaç Atölyesi: 1880’li yıllarda Karataş’ta inşa edilen taş bina ilk olarak Belçikalı tranvay şirketinin deposu olarak daha sonra da sayaç atölyesi olarak kullanılmıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 2002 yılında onarılan bina günümüzde kültür merkezi olarak kullanılmaktadır. Halil Rıfat Paşa Köşkü: 19. yüzyılın sonlarında inşa edilen Halil Rıfat Paşa Köşkü’nün ana giriş cephesi taşıt yoluna, yan cephelerinden biri yayalar için düzenlenmiş merdivenli yola, diğer iki cephesi ise arka ve yan bahçeye bakıyor. Köşk aslına uygun onarım ve yeniden düzenleme çalışmalarının tamamlanmasından sonra hizmete açılarak TÜLOV Vakfı tarafından Kültür ve Eğitim Merkezi olarak işlevlendirildi.
Tele-
bir kalkan belediye otobüsleri ile günün her saatinde ulaşabilecekleri bir piknik alanı. Teleferik ile üç dakika süren ve enfes bir İzmir manzarasının eşlik ettiği yolculuk ile tepedeki tesislere ulaşılır. Dileyen et marketten alışveriş yapıp kendin pişir-kendin ye bölümünden yararlanabilir, isteyen de restoranlarda yemeğini yiyebilir. Temiz havada, İzmir manzarasına hâkim dinlenme tesislerinde ailenizle birlikte piknik yapabilirsiniz. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce yeniden düzenlenen teleferik tesislerinde spor ve doğaseverler için geniş imkânlar sunuluyor. Sporseverler tesislerde, yamaç paraşütü ve özel tırmanma şeritleri ile
İzmir State Theatre (the Old Turkish Association Building): The building constructed in 1925 as the İzmir Branch of the Turkish Association was designed by the Architect Necmettin Emre Bey. The two-storey domed structure is an elegant example of the 1st National Architecture style. Elevator: The historical elevator was built in 1907 by the Jewish businessman Nesim Levi in order to facilitate the transportation between Mithatpaşa Street and Halil Rifat Paşa district due to the altitude difference between the two locations. Before its construction, a stairway with 155 steps was used to climb to Halil Rıfat Paşa district situated 50 meters above. With the aid of the elevator tower, the two districts were joined. There are two elevators in this tower, the one on the left worked with steam, while the one on the right worked with electricity. After the renovation in 1985, both elevators work with electricity. In the second renovation in 1994, landscape studies were
Uşakizade Köşkü: Beyaz Köşk veya Latife Hanım Köşkü olarak anılan Uşakizade Köşkü, Uşakizade Muammer Bey’in babası Sadık Bey tarafından yaptırıldı. Gazi Mustafa Kemal Paşa 14 Eylül 1922’den 27 Temmuz 1924 tarihine kadar Uşakizade Latife Hanım Köşkü’ne beş kez geldi ve 91 gün kaldı. Latife Hanım’la nikâhı da bu binada kıyıldı. Körfez’i Teleferik’ten seyredin İzmirliler’in, Balçova’ya her 10 dakikada Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
67
Gündoğdu Meydanı
‘
İzmir, bir prensestir çok güzel küçük şapkasıyla. Mutlu ilkbaharlar durmaksızın onun çağrısına yanıt verir. Nasıl vazo içindeki çiçekler gülümserse, O da denizler arasından ışıldar. Hatta Arşipel’in yaratılışından çok daha tutkulu... Victor Hugo / Les Orientales,1829
Kordonboyu: Şiirlere, şarkılara konu olan İzmir’in ünlü Kordon’u, günün her saatinde cıvıl cıvıl, capcanlı bir mekan. Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği rekreasyon düzenlemesi, yürürlüğe koyduğu “Kordon Yönetmeliği” ile bu ünlü mekan İzmir’in en önemli prestij alanı haline geldi. Pasaport İskelesi: İskele, İzmir Limanı’nın
Pasaport
68
carried out in the Elevator Street and it was put into service. The interest in this region increases by the fact that the house of the world-famous singer Dario Moreno is also located in this street. Mithatpaşa Industrial Vocational High School: The building was built in 1881 as a rehabilitation centre, and it was modified in the course of time by integrating additional structures due to the change in its function. It was reconstructed when only four walls remained of the building after the fire on 31 March 1997. İzmir High School for Girls: The building was constructed in 1917 as the School of Union and Progress. The top floor of the building was completely burnt down in the fire in 1985 while it was being used as the High School for Girls, and after a few years of restoration period, education restarted in all the buildings in 1990-1991 school year. Counter Workshop: The stocky stone building which was built in 1880 at Karataş was once the Belgian tram company’s depot, and was later used as the domestic electric meters repair shop. The building that was restored by İzmir Metropolitan Municipality in 2002 is now used as a culture centre.
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Victor Hugo / Les Orientales, 1829
‘
heyecanlı anlar yaşayabilirler. İzmir’in simgesi: Alsancak Eski adı Punto olan Alsancak, yıllardan beri İzmir’in simgesi. Dünyaca ünlü birçok seyyah ve yazarın şiir ve eserlerinde yer aldı. Eski zamanda Alsancak’ta Levantenler Rumlar, Ermeniler, zengin diğer batılı kesimler oturmaktaydı. Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nin iki tarafında uzanan bu dönemlerden kalma yapılar değişik ve özgün mimarileriyle halen bir inci gibi dizilir.
İzmir is a princess with her most beautiful little bonnet. Happy springs ceaselessly answer her calls. Like the flowers smiling from a vase, She twinkles through the waves. Even more passionately than the creation of Archipelago...
Halit Rıfat Paşa Mansion: The facade of Halit Rıfat Paşa Mansion, which was built at the end of the 19th century, faces the street, one of the flank fronts faces the road with stairs for the pedestrians and the rest two fronts face the yard at the back and on the side. The mansion was put to service after the completion of the restoration and renovation of the structure in accordance with its original design, and it is still used as a Culture and Education Centre by TÜLOV Foundation. Uşakizade Mansion: The mansion, which is also known as the White Mansion or Latife Hanım Mansion, was built by Sadık Bey, the father of Uşakizade Muammer Bey. Gazi Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) visited the Latife Hanım Mansion five times and stayed here for 91 days between 14 September 1922 and 27 July 1924. Atatürk and Latife Hanım’s marriage ceremony was also performed in this mansion.
sadece bir bölümünü oluşturuyor. 1952 yılında bu iskelenin yetersiz kalması nedeniyle Bayındırlık Bakanlığı’nca bugünkü Alsancak Limanı kuruldu. Pasaport İskelesi bugün hala körfez ulaşımında aktif rol oynuyor.
a wide range of possibilities for sports and nature lovers. Sports lovers may take the opportunity to spend their time paragliding and climbing the special lanes.
Alsancak Garı: “İzmir’den Aydın’a Osmanlı Demiryolu”nun başlangıcında yer alan Alsancak Garı, o günkü adıyla Punta Garı’nın temeli 1857’de Vali Mustafa Paşa döneminde atıldı, 1858 yılında hizmete girdi.
Previously known as Punta, Alsancak has long been the symbol of İzmir. It has been described in great detail in the works of many travellers and writers of international fame. In the old times, the Levantines, Greeks, Armenians and other rich western people used to live in Alsancak. The buildings dating from those times line up on both sides of Kıbrıs Şehitleri Street like pearls with their different and authentic architectural styles.
The symbol of İzmir: Alsancak
Kentin ortasında bir vaha: Kültürpark İzmir’in kent içinde yeşilin en yoğun olduğu alanlarından biri olan Kültürpark, Akdeniz’in tipik palmiye ağaçları ve yeşil bitki örtüsüyle, spor ve eğlence tesisleriyle İzmirlilerin başlıca rekreasyon alanı. Kültürpark’ta büyük kısmı yurtdışından getirilmiş 200’den fazla değerli ağaç ve çalı türü ile sekiz binden fazla ağaç bulunuyor. Kültürpark, 1936 yılından bu yana İzmir Enternasyonel Fuarı’na da ev sahipliği yapıyor. Kültürpark içinde koşu yolu, yüzme havuzu, kapalı spor salonu, tenis kortu, nikâh salonu ile 13 bin 500 metrekarelik alanda kurulu Lunapark da yer alıyor. Bu haliyle Kültürpark eğlence, dinlence ve spor amaçlı olarak bütün yıl kullanılabilme olanağı sunuyor.
Watch the Izmir Bay from the cable car You can take the municipality buses to Balçova every ten minutes at every hour of the day to visit the picnic place. The facilities on the hill are only three minutes away by a cable car journey accompanied by the magnificent İzmir view. If you like, you can shop from the meat market and barbeque in the “do it yourself” section, or you can enjoy your meal in the restaurants. You can also picnic in fresh open air with your family in the recreation site overlooking the spectacular İzmir view. Teleferik (cable car) facilities, which were recently rearranged by the İzmir Metropolitan Municipality, offer
Kordonboyu: İzmir’s famous Kordon, which has been the theme of many poems and lyrics, is full of life and culture at every hour of the day. With the recreation project initiated by the Metropolitan Municipality and the “Kordon Regulation” put into force, this famous location has become a significant place of prestige. Pasaport Port: The port constitutes only a part of the İzmir Harbour. When this port fell behind to meet the needs, the current Alsancak Port was built in 1952 by the Ministry of Public Works. The Port of Pasaport still plays an active role in today’s bay transportation. Alsancak Central Railway Station: Previously known as Punta Railway Station, Alsancak Central Railway Station is the starting point of the “İzmir - Aydın Ottoman Railway”. Its foundation was laid in 1857 by the Governor Mustafa Paşa and it was put to service in 1858. An oasis in the middle of the city: Kültürpark (Culture park)
Kültürpark
Kültürpark(Culture park) is one of the greenest spots within the city, and among the leading recreation sites in İzmir with its Mediterranean palm trees and rich flora
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
69
besides sports and entertainment facilities. Kültürpark (Culture park) includes a total of more than eight thousand trees with more than 200 kinds of valuable trees and bushes having been order from abroad. It has been hosting the İzmir International Fair since 1936. Kültürpark (Culture park) also includes a jogging track, a swimming pool, a gymnasium, tennis courts, a wedding office and an amusement park covering an area of 13,500 square meters. As it is, Kültürpark (Culture park) offers year-round available facilities for entertainment, recreation and sports. Karşıyaka
Güzel İzmir’in güzel karşı yakası İzmir Körfezi’nin kuzeyinde bulunan Karşıyaka, körfezi bir gerdanlık gibi süsler. Eski Karşıyaka’dan günümüze fazla eser kalmasa da, tarihi yalılarından hala ayakta olanları tüm görkemiyle sahil boyunca sizi karşılamaya hazır bekler. Karşıyaka bir efsanedir aynı zamanda ve efsaneye göre Zeus’un; oğlu Tantalos’u Yamanlar Dağı’ndaki bir yarıktan içeri attırarak yarığı kapattığı söylenir. Tantalos’un mezar kalıntıları da Bayraklı sırtlarındadır. Zeus’un Tantalos’u attığı yarığın ise, Karşıyaka’ya 24 kilometre uzaklıktaki Karagöl olduğu söylenir. Karşıyaka, bugünkü adını almadan önce Cordelio olarak anılırdı. Haçlı ordularının baskınları sırasında Aslan Yürekli Richard’ın askerlerinin, komutanlarına olan sevgilerini göstermek için buraya “Cour de Lion” adını verdikleri, Çakabey döneminde de “Karşı Sahil” anlamında “Karşı - Yaka” haliyle son şeklini aldığı söylenir. Karşıyaka gezisinde, güzel mimari örneklerin sergilendiği tarihi yapıları görme şansını yakalamanın yanı sıra, Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği sahil bandı düzenlemesi de yaşanılası bir mekân olarak sizleri karşılayacak.
70
Dönemin zarif örnekleri Durmuş Yaşar Köşkü: İzmirli Alyotiler tarafından 1914 yılında yaptırıldı. Alyotiler kurtuluştan sonra köşkü Durmuş Yaşar’a karşılıklı olarak verdi. Köşk, Çamlık Caddesi’nin girişinde Karşıyaka yalısında yer alıyor. İplikçizade Köşkü: 10 Eylül 1922 gecesi Atatürk’ün kaldığı evdir. Uzun süre Karşıyaka’nın ünlü ailesi İplikçizadeler’in mülkü olarak kaldı. Bir ara “Narik Pansiyon” ismi ile bir Fransız tarafından işletildi. Geceleri bahçesinde balo düzenlenirdi. Van Der Zee Köşkü: Alt katı “Eski Ev Restoranı” olarak tanınan binadır. Ünlü Türk dostu Heinrich Van Zee tarafından yaptırıldı. Zübeyde Hanım Anıt Mezarı ve Parkı: Ulu önder M. Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın kabri Karşıyaka İstasyon’dan Soğukkuyu tarafına giden Zübeyde Hanım Caddesi üzerindeki bir parkta bulunuyor. Kabir, Ferik Osman Paşa Camii avlusu içinde. Mevcut şekli bizzat Atatürk tarafından belirlenen mezar anıt şeklinde olup, 1940 yılında İzmir Belediyesi tarafından yaptırıldı. Latife Hanım Köşkü: Latife Hanım Köşkü’ne ait mülkiyet, 2005 yılında Karşıyaka Belediyesi’ne kazandırıldı.
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Beautiful Karşıyaka of beautiful İzmir Karşıyaka, which is located in the north of the İzmir Bay, glamorizes the bay like a necklace. Although not many structures from the old İzmir have remained until today, the surviving historical waterside residences are ready to welcome you with all their glamour by the coastline. Karşıyaka also embodies a legend. According to the legend, Zeus is said to close off a cleft in Yamanlar Mountain by throwing his son Tantalos into the cleft. The remains of Tantalos’ grave are preserved in the ridges of Bayraklı. Karagöl, which is located 24 kilometres away from Karşıyaka, is to be the original site of this ravine into which Zeus pushed Tantalos. Karşıyaka used to be known as Cordelio. According to the accounts, during the Crusade attacks, the soldiers of Richard the Lionhearted named this place as “Cour de Lion” to show their affection for their commander, and the district’s name took
“Narik Pansiyon” it was used to host balls at nights and its management was assumed by a French gentleman. Van Der Zee Mansion: The first floor of this building is known as the “Old House Restaurant”. It was built by Heinrich Van Der Zee, a famous friend of the Turks.
Dünya Barış Anıtı
Toplam alanı 2 bin 958 metrekare olan alan içindeki köşkün bahçesinde sergi alanları ile bir kafeterya bulunuyor. Ulu önder Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın yaşadığı ve annesi Zübeyde Hanım’ın hayatını kaybettiği köşkte, Zübeyde Hanım’ın vefat ettiği oda, anı odası olarak düzenlendi. Bu odada ve diğer odalarda, köşkün varislerince bağışlanan ve Latife Hanım ile Atatürk’e ait olan bazı eşyalar sergileniyor. Köşkün içinde Prof. Yılmaz Büyükerşen’in balmumundan yaptığı Atatürk, Latife Hanım ve Zübeyde Hanım’ın heykelleri bulunuyor. Dünya Barış Anıtı: Orgeneral Nafiz Gürman Mahallesi üzerinde yer alan rekreasyon alanının zirvesinde kurulan ve İzmir’in iç ve dış körfezine gökyüzünden bakıyor hissini uyandıran Dünya Barış Anıtı içerisindeki ekvator seyir terasıyla İzmir’i panoramik seyretme imkanı verirken, kafeteryası, restoranı ve piknik alanıyla da çevresindeki doğa güzelliklerini dinlence olanağıyla birlikte sunuyor.
Kenardaki güzellik Adı Rumca “Köşede, kenarda kalan köy” anlamındaki “Bovios” sözcüğünden gelme Buca’nın ilk kuruluşu İ.Ö. 630 yılına kadar uzanıyor. 17. yüzyıl sonlarında bir sayfiye yeri olan Buca, tarihin izlerini günümüze dek taşıyan yapılara sahip. Eski dönemlerde üzüm bağları ile de ünlü Buca; hipodromu ve haraları ile de İzmir’in önemli ilçelerinden biri. Buca aynı zamanda sivil mimari örneklerinin hala ayakta olduğu bir yerleşim birimidir. Dutlu Sokak ve çevresindeki yapılar buna örnek gösterilebilir.
its final form “Karşı-Yaka” meaning “the Opposite Coast” during the period of Cakabey. In your visit to Karşıyaka, you will not only get the opportunity to see the historical structures with attractive architectural styles, but also enjoy the beauty of the coastline whose landscape has recently been rearranged by the Metropolitan Municipality. Old Elegant Mansions Durmuş Yaşar Mansion: The mansion was built in 1914 by the Aliotti family and was later exchanged in 1920s with the property of Durmuş Yaşar in Rhodes where the family moved after the Independence War. The mansion is located at the entrance of Camlik Street in Karşıyaka overlooking the bay. İplikçizade Mansion: It is the house where Ataturk stayed on the night of 10 September 1922. It remained as the property of the well-known Iplikcioglu family of Karşıyaka for a long time. At one stage, with the name
Zübeyde Hanım’s Monumental Grave and Zübeyde Hanım Park: The grave of Zübeyde Hanım, the mother of the great leader Atatürk, is located in a park on Zübeyde Hanım Street which leads from Karşıyaka Train Station to Soğukkuyu. The grave is situated inside the courtyard of Ferik Osman Paşa Mosque. Its current form, which was determined by Atatürk himself to be monumental grave, was finalized in 1940 by the İzmir Metropolitan Municipality. Latife Hanım Mansion: The property of Latife Hanım Mansion was assigned to Karşıyaka Municipality in 2005. The garden of the mansion, which covers an area of 2,958 square meters, includes a display section and a cafeteria. In the mansion where Atatürk’s wife Latife Hanım lived and his mother Zübeyde Hanım died, the room in which Zübeyde Hanım had passed away was organized as a memorial room. In this room as well as in others, the belongings of Latife Hanım and Atatürk which were donated by the inheritors of the mansion are displayed. The displayed items also include
Kızılçullu Su Kemerleri / Aqueduct Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
71
Kızılçullu Su Kemeri: Eski adı Kızılçullu olan Şirinyer’de bulunan su kemerleri Meles Çayı üzerindedir. Kadifekale’de kurulan şehre su getirmek için yapılmış ve geç Roma dönemine aittir. Yapımında taş tuğla ve Roma harcı kullanılan kemerler zamanla Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından onarılarak uzun süre kullanılmıştır. Hasanağa Bahçesi: 107 bin 615 metrekarelik alana yayılan Hasanağa Bahçesi’nin ilk sahibinin İtalyan Levanten işadamı Aliotti olduğu söylenir. Daha sonraları Ödemiş eşrafından Hasan Ağa bahçeyi satın almış. O dönemde bile düzenli bir altyapıya sahip oluşu, yeraltında bulunan su kanalları, bahçedeki havuz şelalesinin çalıştırılmasıyla tepeden bakıldığında gözlemlenebilen bir kadın silueti ile hayret uyandırır. Bahçe öyle dizayn edilmiştir ki gökyüzünden bakıldığında ağaçların dizilişi bir haç şeklini verir. Bahçede bir arada bulunan 12 selvinin ise 12 havariyi simgelediğine inanılır. Buca İstasyonu: Yakın tarihe kadar Buca’da Hıristiyanlar, Museviler ve Türkler bir arada yaşıyorlardı. Bunun yanı sıra İngiltere, Fransa, İtalya ve Hollanda ile ticari ve giderek sanayi ilişkileri çerçevesinde oluşan Levanten grubu bir sayfiye yeri olarak kullandıkları
Buca’ya yerleştiler, 1872 yılında da kendi yaşamlarını kolaylaştırmak için bu istasyonu inşa ettiler. Protestan Kilisesi: 1838 yılında yapılan kilise Protestan İngiliz şapelidir. 1961’de Buca Belediyesi’ne devredildi. Hacvari planı ile her zaman büyük ilgi gören kilisenin neogotik pencerelerinde büyük değer taşıyan cam vitraylar, devir işleminden sonra Alsancak’taki St. John Evangelist şapaline nakledildi. Belediye uzun süre kültür sanat etkinlikleri için kullandığı yapıyı 2001’de, kilise olarak kullanılmak üzere devretti. Forbes Köşkü: Buca’daki levanten malikaneleri arasında en çarpıcı ve mimari yönden en görkemlisi olan Forbes Köşkü, halen Buca Hastanesi bahçesinde bulunuyor. 1908 yılında onarılan köşk bir yıl sonra yandı ve 1910 yılında yeniden bugünkü haliyle inşa edildi. De Jongh Malikanesi: 1800’lü yıllarda yapıldığı tahmin edilen malikane De Jongh ailesinin Buca’dan ayrılmasından sonra bir işadamına satıldı. Daha sonraları tenis kulübü ve senatoryum olarak kullanıldı. Ardından sağlık meslek lisesi olarak yıllarca hizmet veren bina bu okulun kapatılmasını takip eden yıllarda boş tutuluyor.
Hasanağa Bahçesi
72
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
the wax statues of Atatürk, Latife Hanım and Zübeyde Hanım made by Prof. Yılmaz Büyükerşen. World Peace Monument: The World Peace Monument, which was erected at the top of the recreation area over Orgeneral Nafiz Gürman Neighbourhood, makes you feel as if you are overlooking the whole of Izmir Bay from the sky. Its equator observation terrace offers the visitors a panoramic view of Izmir, while its cafeteria, restaurant and picnic area provides an opportunity for leisure with the natural beauties around.
The beauty on the side The foundation of Buca district, whose name derives from the Greek “Bovios” meaning “a village that remains on the corner or on the side”, dates back to 630 B.C. Buca had been a summer resort area since the 17th century, and it still preserves structures that bear the traces of history. Buca was famous with its vineyards in old times, and it occupies an important place among İzmir’s districts with its hippodrome and stud farms. It is a region where the examples of civil architecture still survive. Dutlu Street and the structures around this street constitute a good example of this architectural heritage.
Rees Malikanesi: Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen malikaneyi Rees ailesinin inşa ettirdiği ve burada yaşadığı biliniyor. 1930’lu yıllar sonunda istimlak edilen malikanede halen Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi hizmet veriyor. Baltacı (Baltazzi) Malikanesi: Buca’nın en eski yapılarından biridir. Kayıtlara göre 1863’te Osmanlı şehzadelerinden Abdülaziz’in bu köşkte kaldığı biliniyor. 1922 yılına kadar yetimhane olarak kullanıldıktan sonra, Amerikan Kızılhacı tarafından yetimlerin Yunanistan’a nakledilmesiyle Türk Devleti’ne geçen ve bugün Güzel Sanatlar Lisesi olarak kullanılan Demosten Baltacı Malikanesi’nin avlusundaki kadın heykeli halen yapıyı süslüyor.
Levantenlerin tercihi: Bornova Verimli toprakları ile Bornova Ovası tarihte değişik kültürleri konuk etti ve bunların izleri günümüze kadar gelebildi. Çoklukla Levantenlerin yaşadığı Bornova’da bugün hala birçok köşk ve tarihi yapı dimdik ayaktadır. Bunlara örnek olarak “Maltass Evi, Belhomme Evi, Paterson Köşkü, Steinbüchel Evi, Murat Evi, Bari Evi, Donald Giraud Evi, Kanalaki Evi, Aliotti Evi, Bari Evi, Pandespanian Köşkü, Pagy Köşkü, Yeşil Köşk, Bornova Büyük Cami, St. Maria Magdelana Protestan ve Santa Maria Katolik Kiliseleri” gösterilebilir. Yeşil Köşk
De Jongh Malikanesi
Kızılçullu Aqueduct: Previously known as Kızılçullu, the aqueducts are located in on Meles Brook in Şirinyer. They were constructed in the late Roman period to carry water to the city built in Kadifekale. Stone bricks and Roman mortar were used in the construction of these aqueducts, which were repaired and used for a long time by the Byzantines, Seljuks and Ottomans. Hasanağa Garden: The first owner of Hasanağa Garden, which covers an area of 107,615 square meters, is said to be Aliotti, an Italian Levantine businessman. It was later bought by Hasan Ağa, one of the tradesmen in Ödemiş. It arouses amazement with its well-arranged infrastructure, underground water channels, and the silhouette of a woman that can be observed from above by running the waterfall in the pool inside the garden. The garden was arranges in such a way that the arrangement of trees reveals the shape of a cross when looked from the sky. The assemblage of 12 cypresses in the garden is believed to represent the 12 apostles. Buca Train Station: Until recently, the Christians, Jews and Muslims lived together in Buca. Besides, the group of Levantines who used Buca as a summer resort finally settled here as a consequence of the commercial and industrial relationships with England, France, Italy and the Netherlands; and in order to facilitate their lives here they built this railway station in 1872.
Protestant Church: The church, which was built in 1838, is a Protestant English chapel. It was handed over to the Buca Municipality in 1961. The valuable stained-glasses on the neo-gothic windows of the church, which has always drawn great attention with its cross-shaped plan, were then transferred to St. John Evangelist Chapel in Alsancak. After it was used for a long time for culture and art activities, the Municipality turned over the building in 2001 to be used as a church. Forbes Mansion: Forbes Mansion is one of the most striking and architecturally the most majestic buildings among the Levantine manors in Buca, and it is situated in the garden of Buca Hospital. The mansion was repaired in 1908, burnt down a year later, and reconstructed in 1910 in its current form. De Jongh Manor: The manor, which is assumed to be built in the 19th century, was sold to a businessman after De Jongh family had left Buca. It was later put to service as a tennis club and sanatorium. Thereafter, it served as a vocational school of health for years; and it has been kept empty since the school was closed down. Rees Manor: The manor, whose exact date of construction is unknown, was built and inhabited by the Rees family. It was expropriated in late 1930s and it currently serves as Buca Faculty of Education of Dokuz Eylül University.
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
73
Baltacı (Baltazzi) Manor: It is one of the oldest structures of Buca. According to the records, the Ottoman prince Abdülaziz lived in this mansion in 1863. After it had been used as an orphanage until 1922, it was taken over by the Turkish Government when the orphans were transferred to Greece by the American Red Cross. Today it is used as the School of Fine Arts, and a woman’s statue in the courtyard of Demosten Baltaci Manor still glamorizes the building.
Levantines’ Preference: Bornova Murat Köşkü
Paterson Köşkü: İngiliz tacir John Paterson tarafından 1859 yılında inşa edilmeye başlanan ve bugünkü Mustafa Kemal Caddesi üzerinde bulunan 38 odalı köşkün birçok yapı malzemesi Avrupa ve İngiltere’den getirildi. Santa Maria Katolik Kilisesi: Bornova Cumhuriyet Meydanı’nda Kars İlköğretim Okulu yanındaki kilisenin yapım tarihi 1797. Franciskan Mezhebi’nce inşa edilen yapı, Bizans tarzında ve halen misyonunu sürdürüyor. Pagy Köşkü: Ege Üniversitesi Rektörlük binasının karşısında bulunan köşk, 1800 yıllarında Fontan d’Escalon tarafından inşa edildi. Restore edilen köşk halen canlılığını koruyor. Pandespanian Köşkü: Eski tren istasyonu son durağı ve üniversite kampusu girişindeki köşk, 1880 yılında Pandespanian ailesi tarafından inşa edildi. Ege Üniversitesi tarafından restore edilen köşk, enfes mimari tarzı ile bugün üniversitenin sosyal tesisi olarak kullanılıyor. Murat Evi (Perili Köşk): Halk arasında ‘Perili Köşk’ olarak bilinen Murat Evi, Fevzi Çakmak Caddesi ile Gençlik Caddesi’nin
74
kesiştiği yerde bulunuyor. 1880’de İngiliz ailesi olan Edwards tarafından yaptırılan binanın büyük bahçesinin arka kısmında yıkılmaya yüz tutan bir hamam bulunur. Rivayate göre uzun yıllar köşke geceleri bakire bir kız uğrayıp bir şeyler taşımış. Dilden dile dolaşan bu rivayet nedeniyle köşkün adı halk arasında; “Perili Köşk” olarak anılır. Belhomme Evi: Aliberti House’nin evini yapan İngiliz mimar Clark tarafından 1880 yılında inşa edilen ev, yakın geçmişte Belhomme Ailesi’nden gelen ve UNESCO’da görev yapan Helene Armand tarafından restore ettirildi. Gösterişli dış cephesi ve girişte muhteşem kolonlara sahip olan binanın röleve ve restorasyonu 1997 yılında dönemin Belediye Başkanı Prof. Dr. Aysel Bayraktar tarafından yapıldı. Fevzi Çakmak Caddesi İş Bankası’nın yanında No: 34’te bulunan bina, bugün Bornova Belediyesi Kitaplığı (Atatürk Kitaplığı) olarak kullanılıyor. Steinbuchel Evi: Hürriyet Caddesi üzerinde halen Ege Üniversitesi Rektörlük binasının karşısında yer alan köşk, İngiliz John Maltass tarafından 1860 yılında inşa edildi. Kurtuluş Savaşı’nda ise bu muhteşem köşk Atatürk’ün karargahı olarak kullanıldı.
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
With its fertile soil, Bornova Plain hosted several cultures in history and their traces have survived until today. Many mansions and historical buildings still stand in Bornova which used to be inhabited mostly by the Levantines. “Maltass House, Belhomme House, Paterson Mansion, Steinbuchel House, Murat House, Bari House, Donald Giraud House, Kanalaki House, Aliotti House, Bari House, Pandespanian Mansion, Pagy Mansion, Yeşil Mansion, Bornova Great Mosque, St. Maria Magdelana Protestant and Santa Maria Catholic Churches” may be given as examples to these surviving structures. Paterson Mansion: Its construction was initiated in 1859 by the English merchant John Paterson. Most of the building materials of the mansion with 38 rooms, which is located on Mustafa Kemal Street, were brought from Europe and England. Santa Maria Catholic Church: The church, which is situated next to Kars Primary School on Bornova Cumhuriyet Square, was constructed in 1797 by the Franciscans Sect in the Byzantine style. The Church still carries out its mission. Pagy Mansion: The mansion located across the Rectorship building of Ege University was built in 1800s by Fontan d’Escalon. The structure still preserves its charm after its renovation.
Giraud Evleri: Bugünkü Sanat Sokağı’nın yanında Dokuz Eylül İlköğretim Okulu’nun karşısında Fevzi Çakmak Caddesi üzerinde bulunan köşk, 1860 yılında William Giraud tarafından inşa edildi. William Giraud’nun babası Türkiye’de ilk tekstil fabrikasının kurucularından. Bina uzun yıllar Lui Cortazzı tarafından Venedik Konsolosluğu olarak kullanıldı. Botanik Bahçesi: Ege Üniversitesi Botanik Bahçesi, ülkemizin en yetkin ve uluslararası nitelikteki tek botanik bahçesi. Bahçe yapay koşullarda, tropik bölgelerden Alp Dağları’na kadar çok geniş bir coğrafyaya ait pek çok bitki türünü barındırıyor. Yaklaşık üç bin bitki çeşidi mevcut olan bahçede yüzlerce ağaç ve çalı türü yetiştiriliyor. Kurutulmuş bitki örneklerinin korunduğu ve üzerinde bilimsel araştırmaların yapıldığı bir Herbaryum Merkezi de yer alıyor.
Pandespanian ( Bardesbanian) Mansion: The mansion, which is located at the last stop of the old train station and at the entrance of the university campus, was built in 1880 by the Pandespanian family. It was renovated by Ege University and it is currently used as a social facility of the university. Murat House (Haunted Mansion): Murat House, which is also known as the ‘Haunted Mansion’ among people, is located at the intersection point of Fevzi Çakmak Street and Gençlik Street. It was built in 1880 by the English family Edwards, and it includes an almost ruined bath in its garden. Rumour has it that a maiden was visiting the mansion and carried over some things at night for long years. Because of this rumour, the mansion is known as the “Haunted House” among the locals. Belhomme House: The house was built in 1880 by the English architect Clark who also designed the Aliberti House. It was recently renovated by Helene Armand who comes from the Belhomme Family and works for UNESCO. The restoration of the building with a grandiose facade and magnificent columns at the entrance was
‘
Modern ve demokratik yaşam biçimiyle tüm ülkeye örnek olan İzmir insanı, bütün sıcaklığı ve içtenliğiyle karşılar sizi. The İzmirians, who set an example for the whole country with their modern and democratic way of life, welcome you warmly and cordially.
‘
Charlton Whittal (Büyük Ev): Gençlik Caddesi üzerinde bulunan ve günümüzde Ege Üniversitesi Rektörlük binası olarak kullanılan köşk, tarih içinde Hollandalı rahibelerin manastırı olarak kullanılmış.
initiated in 1997 by Prof. Aysel Bayraktar, the Mayor of the period. The building, which is located at No. 34 on Fevzi Çakmak Street next to Is Bankasi, is currently used as Bornova Municipality Library (Atatürk Library). Steinbuchel House: The mansion was built in 1860 by the English John Maltass and it is located across the Rectorate building of Ege University on Hürriyet Street. During the Independence War, this magnificent mansion was used as the headquarters of Atatürk. Charlton Whittall (The Big House): The mansion on Gençlik Street, which was used as a monastery for Dutch nuns in the old times, currently serves as the Rectorate building of Ege University. Giraud Houses: This mansion is located on Fevzi Çakmak Street across Dokuz Eylül Primary School and next to today’s Arts Street, and it was built in 1860 by William Giraud whose father is among the founders of the first textile factory in Turkey. The building was used as the Venice Consulate for a long time by Lui Cortazzi.
Küçükpark
Botanic Garden: Ege University Botanic Garden is the only botanic garden in Turkey with international standards. The garden accommodates several types of plants from a wide range of geographies from the tropics to the Alps. Hundreds of kinds of trees and bushes are grown in the garden which includes approximately three thousand plant types. It also includes a Herbarium Centre where dried plants are preserved and scientific research is carried out. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
75
Tarihi Havagazı Fabrikası
İzmir’in altın kumsalları
Kültür-sanat yaşamı hareketli
İzmir’s golden beaches
İzmir’in Ege’ye olan 629 km kıyısının 101 km’si doğal plaj (kumsal) niteliğinde. İzmir kıyıları yarımada ve koylardan oluşan coğrafyası nedeniyle, plaj kullanımı dışında su sporlarına da olanak veriyor. İldeki plajlardan Selçuk-Pamucak, Urla ve Gülbahçe, Çeşme-Ilıca ve Altınkum, Gümüldür ve Özdere plajları ile kuzeyde Dikili ve Çandarlı, Foça-Yeni Foça plajları, kumsal özellikleri bakımından öne çıkıyor. Plajlara ulaşım son derece kolay ve yakın… İzmir merkez garajdan ve Üçkuyular garajından hemen her ilçeye günün her saatinde araç temin etme imkanı bulunuyor.
Kozmopolit ve kültür şehri olarak ün yapan İzmir, yılın her döneminde kültürsanat etkinliklerine, tiyatro, opera ve bale gibi görsel sanatların yanı sıra konserler, fuarlar, festivaller ve sergiler gibi sanatsal faaliyetlere ev sahipliği yapıyor. İzmir ve İzmir insanının sanata verdiği değer, beraberinde birçok kültür-sanat merkezinin kente kazandırılmasına da neden oluyor. İzmir Sanat, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV), Atatürk Kültür Merkezi, Fransız Kültür Merkezi gibi önde gelen sanat merkezleri ile yakın dönemde İzmir’e kazandırılan Adnan Saygun Kültür Merkezi ve Tarihi Havagazı Fabrikası gibi merkezler, kenti sadece yerel değil, ulusal ve uluslararası alanda da isminden söz edilir hale getiriyor. Bu anlamda her yıl Ağustos ayında açılan İzmir Uluslararası Fuar’ı da ayrı bir öneme sahip. Fuar kapsamında düzenlenen etkinlikler, İzmir’in dışa açılan yüzü adeta. Her yıl bir şölene dönüşen İzmir Fuar’ı, kentin kültür-sanat ayağına önemli katkılar sağlıyor.
İzmir has a coastline of 629 km by the Aegean Sea, and 101 km of this coastline is in the form of natural beaches. Due to its geography mostly consisting of peninsulas and bays, the coasts of İzmir provide opportunities for water sports besides their use as beaches. Selçuk-Pamucak, Urla and Gülbahçe, Çeşme-Ilıca and Altınkum, Gümüldür and Özdere beaches as well as Dikili and Çandarlı, Foça-New Foca beaches in the north stand out with their favourable characteristics. These beaches are within easy reach... It is possible to take buses to each of these districts from the İzmir central terminal and Ückuyular terminal at every hour of the day.
Yaylalar Ödemiş ilçesinin Bozdağ Gölcük Yaylası, yine aynı bölgedeki Subatan Yaylası, Karşıyaka ilçesinin kuzeyindeki Yamanlar Dağı üzerinde bulunan Karagöl, Bergama ilçesini çevreleyen dağlardan kuzeydeki Madra Dağı’nda bulunan Kozak Yaylası günübirlik rekreasyon ve yayla turizmine elverişli alanlar.
76
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Plateaus The locations available for daily recreation tours and plateau tourism include Bozdağ Gölcük Plateau and Subatan Plateau in Ödemiş, Karagöl located on Yamanlar Mountain in the north of Karşıyaka, and Kozak Plateau on Madra Mountain in the north which is one of the mountains surrounding the district of Bergama.
Yapmadan dönmeyin!
Things you must do before you leave!
Güzelbahçe’de kahvaltı etmeden, Boyoz yemeden, İnciraltı ya da Kordon’da balık yemeden, Kızlarağası’nda fincanda pişen Türk kahvesi içmeden, Hisarönü’nde şambali yemeden, Bostanlı’da kumru yemeden, Kemeraltı’nda alışveriş yapmadan, Kordon’da günbatımını izlemeden, Karşıyaka ve Kordon’da fayton turu yapmadan, Asansör’de körfez manzarası izlemeden dönmeyin.
Having a breakfast in Güzelbahçe, Eating Boyoz, Eating fish in İnciraltı or Kordon, Tasting the Turkish coffee being made in coffee cup in Kızlarağası, Eating şambali in Hisarönü, Eating kumru in Bostanlı, Shopping in Kemeraltı, Watching the sunset in Kordon, Taking a fayton (cab) tour in Karşıyaka and Kordon, Watching the bay view from the Elevator (Asansör).
Nasıl gidilir?
How to go?
Havayolu: İzmir’in 20 km doğusunda bulunan Uluslararası Adnan Menderes Hava Limanından yurt içi ve yurtdışı uçak seferleri her gün periyodik olarak yapılıyor. Adnan Menderes Havalimanı İç Hatlar Tel : (+90-232) 274 26 26 Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Tel: (+90-232) 455 00 00
Airway: The International Adnan Menderes Airport located 20 km in the east of İzmir schedules regular domestic and international flights every day. Adnan Menderes Airport Domestic Terminal Tel : (+90-232) 274 26 26 Adnan Menderes Airport International Terminal Tel: (+90-232) 455 00 00
Karayolu: İzmir ve çevreleri arasındaki ulaşım son derece rahat ve gelişmiş durumda. İzmir Işıkkent Otogarı’ndan Türkiye’nin diğer tüm illerine gece ve gündüz düzenli otobüs seferleri yapılıyor. Üçkuyular Otobüs Terminalinden Çeşme, Karaburun, Seferihisar ve Gümüldür ilçelerine yaz kış düzenli olarak otobüs ve dolmuş seferleri yapılıyor. Işıkkent Otogar Tel : (+90-232) 472 10 10 Üçkuyular Otogar Tel : (+90-232) 259 88 62
Highway: Transportation between İzmir and its surrounding regions is very easy and comfortable. There are regular day and night bus trips from İzmir Işıkkent Terminal to all the other cities in Turkey. All through the year, there are regular bus and minibus services from Üçkuyular Bus Terminal to Çesme, Karaburun, Seferihisar and Gümüldür. Işıkkent Bus Terminal Tel : (+90-232) 472 10 10 Üçkuyular Bus Terminal Tel : (+90-232) 259 88 62
Demiryolu: İzmir’den Ankara, İstanbul ve Ege Bölgesi’ndeki Denizli, Aydın gibi şehirlere düzenli tren seferleri yapılıyor. Diğer şehirlere ise Ankara ve İstanbul bağlantılı olarak ulaşmak mümkün. Basmane Garı : +90.232.484 86 38
Railway: Railway services provide train trips at regular intervals from İzmir to Ankara, İstanbul as well as other cities in the Aegean Region such as Denizli and Aydın. It is possible to reach other cities by transit trains from Ankara and İstanbul. Basmane Central Train Station: +90.232.484 86 38
Pasaport
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
77
Sportif etkinlikler Av Turizmi: Av için İzmir ve çevresinde (Özellikle Çeşme çevresinde) yabandomuzu avlakları bulunuyor. Karaburun Yarımadası’nda da yabandomuzu avlakları mevcut olup, yabankeçisi gibi hayvanlar avlanmakta. Av turizmi için belirlenen avlaklarda avlanacak hayvanlar önceden Avcılar Derneği’nce tespit edilerek, ilan ediliyor. Dağcılık: İzmir’de, özellikle gençlik ve öğrenci kesimi arasında son yıllarda gelişen dağcılık, bir spor olarak ele alınıyor ve geliştiriliyor. Balçova teleferiğinin bulunduğu Balçova Tepesi ile Yamanlar Dağı, dağ sporlarının amatör düzeyde yapıldığı yerler. Bunun ötesinde İzmir Körfezi’ne dik inen dağ silsileleri içinde kuzeydeki Madran Dağları iki bin metreyi geçen yüksekliği ile dağcılık açısından son elverişli imkanlar sunuyor. Yürüyüş (Trekking): İzmir ve çevresi tarihi zenginlikleri ve doğal güzellikleriyle, trekking yapmaya elverişli parkurlarla dolu. Karagöl ve Balçova Behzat Tepesi’nden, Bergama Kozak Yaylası’na, Yeni Şakran’ın Köseler Köyü’nden Aigai antik kentine, Tire Kaplan Yaylası’ndan Ödemiş Beydağ ve Bademiye Cevizli dağa kadar uzanan İzmir’in enfes doğası içindeki bu serüvene katılmanız için yapmanız gereken tek iş ise, kentte çok sayıda bulunan dağcılık ve doğa sporları kulüplerinden birine çok düşük bir bedelle üye olmak. Ayrıca, hareket yerleri olan Karşıyaka ve Konak Vapur iskeleleri ile Bornova merkez ve Sabancı Kültür Merkezi önünde sabah saat 07.30 ile 08.00’de hazır bulunup misafir olarak da yol masrafı dışında küçük bir ücret ödeyerek bu yürüyüşlere katılmanız mümkün.
78
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
A lively centre for cultural and artistic activities İzmir has built a reputation for it cosmopolite atmosphere and cultural activities, and throughout the year it hosts several artistic activities like concerts, fairs, festivals and exhibitions besides theatre, opera and ballet performances. İzmir’s and Izmirians’ appreciation of art has brought along the foundation of several culture and art centres in the city. The city has gained both national and international reputation with its art centres such as the İzmir Art, İzmir Foundation for Culture Art and Education (İKSEV), Atatürk Cultural Centre and the French Cultural Centre as well as the recently founded Adnan Saygun Cultural Centre and the Historical Gas Factory building. In this respect, the İzmir International Fair held annually in August plays a significant role in this cultural dynamic. The activities organized within the scope of the Fair create an international platform. The Fair introduces an atmosphere of carnival and contributes to the improvement of art and culture in the city.
Sports Activities Hunting Tourism: There are boar hunting grounds in İzmir and its surrounding (especially the surroundings of Çeşme). Karaburun Peninsula also has hunting grounds for boar as well as chevrotain. The animals to be hunted in these prescribed hunting grounds in the hunting season are determined and announced by the Hunters Association. Mountaineering: Mountaineering has developed as a favourable sport in Izmir especially among young people and university students. Mountain sports at amateur level are performed on Balcova Hill where Balcova cable cars are found as well as on Yamanlar Mountain. Besides, Madran Mountains in the north, which steeply descend down to the İzmir bay, provide very adequate possibilities for mountaineering with its height of more than 2000 meters. Trekking: With its historical richness and natural beauties, İzmir and its surrounding is abundant with track routes suitable for trekking. In order to join this adventure in the magnificent nature of İzmir extending from Karagöl and Balçova Behzat Hill to Bergama Kozak Plateau, from Koseler Village in Yeni Şakran to the ancient city of Aigai, and from Tire Kaplan Plateau to Odemis Beydağ and Bademiye Cevizli mountain, all you have to do is to become a member of one of the several mountaineering and natural sports clubs in the city by paying a very low membership fee. Moreover, you can join the trekking group as a guest by being ready in front of Karşıyaka and Konak Ports and Bornova centre and Sabancı Cultural Centre at 7:30 and 8:00 in the morning and paying a small amount of fee besides transportation expenses.
Bunları biliyor muydunuz?
Did you know that?
İzmir’in en az 8000 yıllık bir tarihe sahip olduğunu, İliada ve Odysseus’un yazarı Homeros’un İzmirli olduğunu, İncil’de sözü edilen “Yedi Kilise”den üçünün İzmir ili sınırları içinde olduğunu, Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan Artemis Tapınağı’nın Selçuk’ta olduğunu, Parşömen kağıdının Bergama’da keşfedildiğini, Eski dönemlerde Foçalıların 50 kürekli ve 500 yolcu taşıyan tekneler inşa ettiklerini, Eski Foçalıların Batı Akdeniz’de bir çok koloni kurduklarını, bunlardan bazılarının İtalya’da“Velia”, İspanya’da “Ampurias” ve Fransa’da “Marsilya” olduğunu, Tanrıça Athena adına inşa edilen ilk tapınağın İzmir’de inşa edildiğini, Filozof ve şair olan Xenophanes’in İ.Ö. 6. yy’da Kolofon’da yaşadığını, “Bir nehirde iki kez yıkanılmaz” diyerek her şeyin değiştiğini söyleyen ünlü filozof Heraklit’in (İ.Ö 540-480) Efes’te yaşadığını, Filozof Anaxagoras’ın (500-428 B.C) Clazomenae’de (bugünkü Urla) yaşadığını, Eski çağın ünlü hekimi Galen’in (131210.İ.S.) Bergama’da yaşadığını,
İzmir has a history of more than 8000 years, İzmir is the hometown of Homer, the author of Iliad and Odyssey, Three of the “Seven Churches” of the Revelation are within the borders of İzmir, The Temple of Artemis, one of the Seven Wonders of the World, is in Selçuk, Parchment paper was invented in Bergama, The old inhabitants of Foça built boats with 50 oars capable of carrying 500 people, The old inhabitants of Foça built several colonies in Western Mediterranean, among which are “Velia” in Italy, “Ampurias” in Spain and “Marseille” in France. The first temple in the name of the Goddess Athena was constructed in İzmir, The philosopher and poet Xenophanes lived in Kolofon in the 6th century B.C., Heraclitus (540-480 B.C.), who told that everything is subject to constant change in his famous saying “you cannot step in the same river twice”, lived in Ephesus, The philosopher Anaxagoras (500-428 B.C) lived in Clazomenae (today’s Urla), Galen (131-210 A.C.), the famous physician of the ancient age, lived in Bergama,
Pasaport Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
79
Meryemana için yapılan ilk kilisenin Efes’te olduğunu, İncil’in dört yazarından biri olan St. John’un Selçuk’ta öldüğü ve burada gömüldüğünü, Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın 188 yılının kışını Antonious ile birlikte Efes’te geçirdiğini, Fransız yazar ve şairlerden Lamartine, Chateubriand, Theophile Gautier, Gustave Flaubert’in İzmir’i ziyaret ettiklerini, Papa VI. Paul’un 1967, Papa II. John’un 1979 ve Papa XVI. Benedict’in 2006 yılında Meryemana Evi’ni ziyaret ettiklerini, Dünyanın üçüncü büyük Heykeli olan Mevlana Heykeli’nin Buca- İzmir’de olduğunu, Uluslararası İzmir Festivali” kapsamında Ray Charles, Paco De Lucia, Joan Baez, Martha Graham Dance Company, Tanita Tikaram, Jethro Tull, Leningrad Philarmony Orchestra, Christ De Burg, Sting, Moscow State Philarmony Orchestra, Julio Iglesias, Jan Garbarek, Red Army Chorus, Academy of St. Martin in the Field, Kodo, Chick Corea, New York City Ballet, Nigel Kennedy, Bryan Adams, Elton John ve James Brown’un İzmir’e geldiklerini, Ünlü şarkıcı Dario Moreno’nun Izmir’de yaşadığını, Bademler Köyü’nün Türkiye’de tiyatroya sahip ilk ve tek köy olduğunu biliyor muydunuz?
80
The House of the Virgin Mary is located in Ephesus, St. John, one of the four evangelists, died in Selçuk and was buried here, The Egyptian Queen Cleopatra spent the winter of 188 in Ephesus with Antonious, French writers and poets like Lamartine, Chateubriand, Theophile Gautier and Gustave Flaubert visited İzmir, The House of the Virgin Mary was visited by Pope Paul VI in 1967, by Pope John II in 1979 and by Pope Benedict XVI in 2006. Mevlana Statue, the third biggest statues of the world, is located in BucaIzmir, Ray Charles, Paco De Lucia, Joan Baez, Martha Graham Dance Company, Tanita Tikaram, Jethro Tull, Leningrad Philarmony Orchestra, Christ De Burg, Sting, Moscow State Philarmony Orchestra, Julio Iglesias, Jan Garbarek, Red Army Chorus, Academy of St. Martin in the Field, Kodo, Chick Corea, New York City Ballet, Nigel Kennedy, Bryan Adams, Elton John and James Brown performed in Izmir within the scope of the International İzmir Festival. The famous singer Dario Moreno lived in İzmir, Bademler Village is Turkey’s first and only village with a theatre.
İzmir Rehberler Odası’ndan tur önerisi
Tour suggestions from İzmir Union of Guides
1. Gün (Efes Turu): Meryemana, Efes, Öğle Yemeği Şirince’de, Müze, St. Jean, Yedi Uyuyanlar, Artemision Demo ve Alışveriş: Kuyum ve Deri 2. Gün (İzmir Turu): St. Polikarp Kilisesi, Kemeraltı ve Havra Sokağı, Agora, Öğle Yemeği, Bayraklı-Tepekule-Smyrna, İzmir Tarih ve Arkeoloji Müzesi Demo ve Alışveriş: Halı 3. Gün (İzmir Çevresi): Klazomenai, Limantepe, Nekropol, Teos, Klaros, Notion, Öğle Yemeği (en uygun yerde)
Day 1 (Ephesus Tour): House of the Virgin Mary, Ephesus, Lunch in Sirince, Museum, St. John, Seven Sleepers, Artemision Demonstration and Shopping: Jewellery and Leather Day 2 (İzmir Tour): St. Policarpe Church, Kemeraltı and Havra Street, Agora, Lunch, Bayraklı-Tepekule-Smyrna, İzmir History and Archaeology Museum Demonstration and Shopping: Carpet Day 3 (Surroundings of İzmir): Clazomenai, Limantepe, Necropolis, Teos, Claros, Notion, Lunch (wherever suitable)
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Güncel / Current
İzmir dünyaya “direkt” bağlandı TAV İzmir’in işlettiği İzmir Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nden yapılan direkt uçuş sayılarının yükselmesiyle, İzmir’in turizm potansiyeli de artmaya devam ediyor.
İzmir is “directly” connected to the world İzmir’s tourism potential is gradually improving with the increase in the number of direct flights from the International Terminal of İzmir Adnan Menderes Airport operated by TAV İzmir. TAV Havalimanları Holding, İzmir Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nin işletmesi ile Ege Bölgesi’nin turizm ve ticaret hacmine yeni bir boyut kazandırarak, bölgeyi uluslararası arenada en iyi şekilde temsil etmek için güçlü deneyimini Türkiye’nin üçüncü büyük şehri İzmir’e taşıdı. İzmir’in gerçek uluslararası ve trafik potansiyelinin değerlendirilerek, doğrudan uçuş seferlerinin artması yolunda aktif roller üstlenen TAV İzmir, Ulaştırma Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve havayolu şirketlerinin her zaman yanında yer alarak, yeni pazarlama ve iş modelleriyle tanıtım stratejileri geliştirilmesinde iş birliği yapmaya devam ediyor. Ağırlıklı olarak turizm olmak üzere, iş amaçlı yurtdışı uçuşlarda da tercih edilen bir nokta haline gelen İzmir Adnan Menderes Dış Hatlar Terminali’nden gerçekleştirilen direkt uçuşlar ile artan yolcu trafiği, İstanbul’un yolcu yükünü hafifletirken aynı zamanda enerji kaynakları ile zaman kullanımında ciddi tasarruflar sağlayarak da ülke verimliliğine katkıda bulunuyor.
82
TAV İzmir Genel Müdürü Erkan Balcı, İzmir’den tarifeli uçan British Airways, Lufthansa, Finair gibi havayollarının dışında, uçuş noktası olarak ağırlıklı İzmir’i destinasyon olarak kullanan Sun Express’in, ayrıca Pegasus ve Onur Air’in da İzmir’den yurtdışına direkt uçuşları bulunduğunu söyledi. Balcı, yolcuların İzmir’den gerçekleştirilen direkt uçuşlarla ilgili farkındalığını artırmak için çalıştıklarını belirterek, “Tanıtım ile ilgili yeni yaklaşımlarla bu farkındalığın artırılmasını sağlamak mümkün. Sonuçta ülkemize ve bölgeye hem ekonomik hem sosyal açılımlar getirecek bir konu bu ve gerek Kültür ve Turizm Bakanlığı gerekse Ulaştırma Bakanlığı çeşitli seviyelerde farkındalık yaratmak için çalışmalar yürütüyor. Biz de TAV İzmir olarak bu çalışmalarda her zaman işbirliğine hazırız ve İzmir’de büyük bir havalimanı olduğunu ve buraya direkt uçuşlar yapıldığını yurtiçi ve yurtdışında daha fazla duyurmak için pek çok etkinliğin içinde yer alıyoruz.” dedi.
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
TAV Airports Holding has added a new dimension to the touristic and economic capacity of the Aegean Region by undertaking the management of the International Terminal of İzmir Adnan Menderes Airport, and transferred its experience to the third biggest city of Turkey to represent the region in the international area in the best possible way. TAV İzmir has assumed an active role in increasing the number of direct flights by assessing İzmir’s true international potential, and continues to cooperate with the Ministry of Transportation, Ministry of Culture and Tourism and airline companies in order to develop new strategies for promotion as well as marketing and business models. The direct flights from the International Terminal of İzmir Adnan Menderes Airport, which has become a point of preference for international touristic and business flights, reduces the passenger load in Istanbul airports and contributes to the development of the country by providing serious savings in the use of energy sources and time.
Modern mimarisi ve zengin altyapı özellikleri ile Eylül 2006’da TAV Havalimanları Holding’in iştiraklerinden TAV İzmir tarafından işletmeye alınan İzmir Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminali ile turizm ve ekonomi alanında son iki yıldır büyük bir ivme kaydeden İzmir, Ege turizminin merkezi olma yolunda hızla ilerliyor. İzmir’den direkt uçuş noktaları Türk Havayolları ve Lufthansa’nın ortak kuruluşu olan SunExpress, İzmir’den direkt olarak Frankfurt, Düseldorf, Köln, Münih, Amsterdam, Stuttgart, Berlin, Hanover, Oslo, Nürnberg, Zürih, Vienna ve Stockholm olmak üzere toplam 13 noktaya uçuyor. Türkiye’nin yeni turizm destinasyonu ve markası olma yolunda emin adımlarla ilerleyen ve her yıl binlerce turist ağırlayan Ege’nin incisi İzmir’den yapılan diğer dış hat uçuşları arasında; Bristol, Bükreş, Brüksel, Cidde, Dublin, Ercan, Hamburg, Liege, Lille, Lyon, Minsk, Nantes, Nümberg, Medine, Moskova, Paris, Tahran, Toulouse, Barcelona, London Gatwick, London Heathrow ve Manchester bulunuyor. İzmir’den yapılan direkt uçuşlara son olarak; Thomas Cook Airlines’ın U.K Birmingham, Finnair’ın Helsinki, Sunexpress’in Rostock, Leipzig, Erfurt, Dresden, Athens ve Tenerife, Pegasus’un Lisbon ve Basel, Kish Air’in da Tabriz seferleri eklendi. Bunların yanı sıra New Axis Airways’ın Marseille, Lyon ve Nantes, Monarch Air’in Manchester ve Dublin, Redwings Havayolları’nın Vnukova, Tailwind Havayolları’nın Tahran, XL Airways France’in Lille, B&H Airlines’ın Sofia, Zagros Airlines’ın Tahran, Brussel Airlines’ın Brussel, Skyexpress’in de Vnukova seferleri de İzmir’den gerçekleştirilen direkt uçuşlar arasında yerini almaya hazırlanıyor.
Erkan Balcı, General Director of TAV İzmir, stated that SunExpress which uses İzmir usually as the destination point, Pegasus and Onur Air besides other airways such as the British Airways, Lufthansa and Finnair have direct international flights to and from İzmir. Balcı mentioned their efforts to increase the passengers’ awareness about the direct flights from İzmir: “It is possible to increase this awareness by using new promotional approaches. Both the Ministry of Culture and Tourism and the Ministry of Transportation pursue their studies at every level to create such an awareness, which will eventually offer new economic and social insights to our country and region. We are always ready to provide cooperation for these studies, and we participate in several activities to further introduce both in Turkey and abroad that İzmir has a big airport with a capacity of direct international flights. İzmir has made a significant progress in the last two years in the fields of tourism and economy with the improvements in the International Terminal of İzmir Adnan Menderes Airport with its modern architecture and rich infrastructure whose management was taken over in September, 2006 by TAV İzmir, one of the associates of TAV Airports Holding, and this progress paves the way for making İzmir the centre of Aegean tourism.
Destinations of direct flights from İzmir SunExpress, a joint venture of the Turkish Airlines and Lufthansa, schedules direct flights to a total of 13 points including Frankfurt, Dusseldorf, Köln, Munich, Amsterdam, Stuttgart, Berlin, Hanover, Oslo, Nurnberg, Zurich, Vienna and Stockholm. Bristol, Bucharest, Brussels, Jeddah, Dublin, Ercan, Hamburg, Liege, Lille, Lyon, Minsk, Nantes, Numberg, Medina, Moscow, Paris, Tehran, Toulouse, Barcelona, London Gatwick, London Heathrow and Manchester are among the other points of departure for direct flights from İzmir, the pearl of the Aegean which welcomes thousands of tourists every year and takes firm steps on the way to become Turkey’s new tourism destination and brand. The destinations recently added to the direct flights from İzmir are: UK Birmingham by Thomas Cook Airlines; Helsinki by Finnair; Rostock, Leipzig, Erfurt, Dresden, Athens and Tenerife by SunExpress; Lisbon and Basel by Pegasus; Tabriz by Kish Air. Furthermore; direct flights to Marseille, Lyon and Nantes by New Axis Airways, Manchester and Dublin by Monarch Air, Vnukova by Redwings Airlines, Tehran by Tailwind Airlines, Lille by XL Airways France, Sofia by B&H Airlines, Tehran by Zagros Airlines, Brussel by Brussel Airlines, and Vnukova by Skyexpress will be launched in the near future.
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
83
İnanç Turizmi / Belief Tourism
Üç dinin buluşma noktası Farklı kültür ve dinlerin bir arada hoşgörü ve barış içinde yaşadığı İzmir’de camilerin yanı sıra, çok sayıda kilise ve sinagog kentin kültürel kimliğine zenginlik katmaktadır.
Meeting point of religions
Several churches and synagogues enrich the cultural identity of İzmir, where different cultures and religions have coexisted in tolerance and peace for centuries.
84
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Yüzyıllardır cami, kilise ve sinagogları ile üç farklı ilahi dinin kutsal mekânlarına hoşgörü ve saygı ile ev sahipliği yapan İzmir, sahip olduğu değerlerle İnanç Turizmi kapsamında da çok özel bir konuma sahiptir. Hıristiyanlar için dini açıdan çok önem taşıyan ve Papa VI. Paul’un 1967’de, Papa II. John Paul’un 1979’da ve Papa XVI Benedict’in 2006 yılında ziyaret ettiği Meryemana Evi, Efes antik kentinde yer alan ve Meryem Ana adına yapılmış ilk kilise olan “Çifte Kiliseler” ve Hz. İsa’nın en sevdiği havarisi olan St. John’un mezarının da içinde bulunduğu St. John Bazilikası, Yedi Uyuyanlar Mağarası’nın yanı sıra İncil’de yer alan ve Anadolu’da Hıristiyanlığı yaymak için kurulan Yedi Kiliselerden üçünün Ephesus (Efes), Smyrna (İzmir), ve Pergamon (Bergama) İzmir il sınırları içinde bulunması kenti İnanç Turizmi açısından önemli kılmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki, İncil’de sözü edilen kiliseler gerçek anlamda kiliseler olmayıp, Romalıların zulmünden kaçıp ibadet yapan ilk Hıristiyan topluluklarını ifade etmektedir. Günümüzde yedi kilise topluluğunun bulunduğu yerlerde göze çarpan kilise kalıntıları Hıristiyanlık resmi din olarak kabul edildikten sonra inşa edilmiş yapılara aittir.
St. Helen Kilisesi
Camiler HİSARÖNÜ CAMİİ: 16. yüzyılın sonlarında yapılan cami kayıtlara 1592 ve 1598 olarak iki farklı şekilde geçirilmiştir. Ortasında merkezi büyük bir kubbe ile iki yanda uzunlamasına üçer büyük kubbesi vardır. Daha geride de üç küçük kubbesi bulunmaktadır. Osmanlı süsleme sanatının güzel örneklerine sahip olup, kentin en büyük ve merkez camiidir. Yalı Camii
İzmir has long been hosting the holy places of three religions with tolerance and respect, and occupies a special place in belief tourism with diverse values it embodies within its cultural identity. İzmir is home to various significant monuments, such as The House of Virgin Mary, which is of capital importance to Christians and which was visited by Pope Paul VI in 1967, Pope John Paul II in 1979 and Pope Benedict XVI in 2006; the “Double Churches” in Ephesus which happens to be the first church built in the name of Virgin Mary; the Basilica of St. John which stands over the believed burial site of St. John – one of Jesus’s most favourite apostles; the Cave of the Seven Sleepers; and three of the Seven Churches of Revelation located in Ephesus, Smyrna and Pergamon. It should be kept in mind that the churches mentioned in the New Testament are not churches in real terms as we understand it today, but signify the first Christian communities that fled from the Roman oppression to carry out their religious activities and worship in freedom. Church ruins found today in places where the communities of the seven churches of revelation used to survive are the structures built after the adoption of Christianity as an official religious. Mosques HİSARÖNÜ MOSQUE: The mosque was built at the end of the 16th century, and historical records reveal two different dates, namely 1592 and 1598, for the exact date of its construction. There is a big central dome in the middle, three domes on both sides, and three small domes at the back. The mosque, which represents one of the most striking examples of the Ottoman style of decoration, is the biggest and central mosque in the city. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
85
Kestane Pazarı Camii
YALI (KONAK) CAMİİ: Konak Meydanı’nda, çinileri ve sekizgen planıyla dikkatleri çeken, İzmir’in en zarif camilerinden Yalı (Konak) Camii, Mehmet Paşa kızı Ayşe Hanım tarafından 1755 yılında yaptırılmış, I. Dünya Savaşı’nda onarılmıştır. Dışı Kütahya çinileri ile kaplı olan caminin 1964’de geçirdiği onarımdan sonra yalnız kapı ve pencere kenarlarında çiniler bırakılmıştır. Klasik Osmanlı mimarisi tarzında tek kubbeli ve tek minareli şirin bir yapıdır. KURŞUNLU CAMİİ: Namazgah Meydanı’ndaki cami, kentin en eski camilerinden olup, Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Önünde küçük avluda ezan okunması için yapılan üç metre yükseklikte bir platform vardır.
KESTANE PAZARI CAMİİ: Kemeraltı’nın en ilgi çekici yerlerinden birisidir. Kare planlı ana kubbeyi destekleyen dört kubbeli Kestane Camii 1677 yılında yapılmıştır. Güzel mihrabının Selçuk’taki İsa Bey Camii’nden getirildiği sanılmaktadır. SALEPÇİOĞLU CAMİİ: Son derece zarif bir yapı tarzına sahip olan cami, Salepçioğlu sokağında bulunmaktadır. 1906 yılında Salepçizade Hacı Ahmet Efendi tarafından İzmir’in en büyük kubbeli camisi olarak yaptırılan cami, ince yapılı, zarif bir minareye sahiptir. İzmir’in en nadide camileri arasında yer almaktadır. ŞADIRVAN CAMİİ: Ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi’ye göre caminin yapılış tarihi 1636’dır. Adı yan tarafında ve altında bulunan şadırvandan gelmektedir. Doğu yönünde tek şerefeli minaresi, batı yönünde de kütüphanesi vardır. BAŞDURAK CAMİİ: Anafartalar Caddesi’ndeki cami 1652 yılında yapılmıştır. Son cemaat yeri camekanlı olan caminin minberi mermerdendir. KEMERALTI CAMİİ: Anafartalar Caddesi kenarında zamanın iç limanında yer alan caminin 18. yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. Medrese, kütüphane ve sebili ile bir külliye oluşturan cami tek kubbelidir.
86
FAİKPAŞA CAMİİ: 16. yüzyıl başlarında yapılmış olan camii 1842 yılında onarım görmüştür. 965 ve 967. sokaklardaki caminin kâgir kubbesi kurşunla kaplıdır. ŞEYH CAMİİ: 964-961 sokaklar arasında olup, adını yanındaki türbede yatan Aziz Mahmud Hüdai Efendi’nin halifelerinden ve Halvetiye tarikatından Şeyh Mustafa Efendi’den almaktadır. Evliya Çelebi bu camiden bahsetmekte ve bu zatın o zaman sağ olduğunu söylemektedir. Camii’nin 17. yüzyılın ortalarında yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. FETTAH CAMİİ: 1297 ve 1298. sokakların köşesinde olup 17. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Evliya Çelebi “Abdülfettah Çavuş” dediği bu camiden “Kiremitli Amma Mamur” olarak bahseder. HATUNİYE CAMİİ: Anafartalar Caddesi’nde 17. yüzyıla ait yapıyı Yusuf Çavuş oğlu Ahmet Ağa’nın annesi Tayyibe Hatun’un yaptırdığı bilinmektedir. Caminin ilk bölümünde ana mekânı örten kubbe 12 köşeli kasnağa oturmaktadır. ALİAĞA CAMİİ: 1672’de Gediz Ali Ağa tarafından yaptırılmış olan cami, kare planlı ve sekiz köşeli ahşap sütunların üzerinde tek kubbelidir. Sütun başlıklarının altın yaldız süslemeleri ve kubbenin kalem işleri 19. yüzyıldandır.
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
KESTANE PAZARI MOSQUE: It is one of the most attractive places in Kemeraltı. It was built in 1677 with a square plan consisting of four domes supporting the main dome in the middle. The gorgeous niche is believed to have been brought from the İsa Bey Mosque in Selçuk. SALEPÇİOĞLU MOSQUE: Located in Salepçioğlu street, this mosque has a very elegant style. It was built by Salepçizade Hacı Ahmet Efendi in 1906 as the mosque with the biggest dome in İzmir. It is among the most precious mosques of the city with its svelte minaret. ŞADIRVAN MOSQUE: According to the famous Turkish traveller Evliya Çelebi, the mosque was built in 1636. It takes its name from the fountain on its side and below. It has a minaret with a single balcony in the east side and a library in west. BAŞDURAK MOSQUE: Located in Anafartalar Street, the mosque was built in 1652. Its narthex is lighted by windows from bottom to top, and the pulpit is made of marble. KEMERALTI MOSQUE: Located in Anafartalar Street where the old inland port used to be, the mosque is thought to be built in the 18th century. It has a single dome, and creates a complex with its madrasah (Muslim theological school), library and public fountain. Salepçioğlu Camii
İKİÇEŞMELİK CAMİİ: İkiçeşmelik semtinde, 1893 yılında yapılan caminin ana mekânı, iki ayak ve dört sütuna dayanan kubbe ile örtülüdür. Kubbe, kalem işiyle bezelidir. Doğusunda küçük bir avlu bulunmaktadır. ÇORAKKAPI CAMİİ: Basmane Garı karşısında yer alan cami, 1747 yılında yaptırılmıştır. Ana mekân, sekizgen kasnağa oturan tek kubbe ile örtülüdür. Yanlarda üçer kubbeli mekânlarla genişletilmiştir. Minberi mermer, minaresi kesme taştandır. Kiliseler SAİNT POLİKARP (POLYCARPE) KİLİSESİ: Necatibey Bulvarı üzerindeki İzmir’in en eski kilisesi Aziz Yuhanna’nın ilk öğrencilerinden olan Aziz Polikarp’a adanmıştır. Romalı yöneticilerin inancından vazgeçirmek için çok baskı yapmalarına rağmen Polikarp inancından vazgeçmemiş, bunun üzerine 23 Şubat 155’de Kadifekale eteklerindeki Roma Stadyumu’nda yakılarak öldürülmüştür. Adı verilen bugünkü kilise 1625 yılında Sultan Süleyman’ın izni ile yapılmıştır. SAİNT JOHN ANGLIKAN KİLİSESİ: Alsancak Garı’nın karşısındaki kilise Anglikan mezhebine aittir. 7 Nisan 1902’de ibadete açılmış ve İncil yazarı Saint Jean’e adanmıştır. SAİNT JOHN DOM KATEDRALİ: Şehit Nevres Bulvarı üzerindeki kilisenin yapımına 1862’de başlanmış 1874’te ibadete açılmıştır. Dönemin Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz kilisenin yapımı için büyük miktarda altın bağışlamıştır. Kilise halen hem katolik hem de protestan Amerikalılar tarafından kullanılmaktadır. SANTA MARİA KİLİSESİ: Halit Ziya Bulvarı’ndaki kilise İtalyan Katolik Kilisesi olup Fransisken rahipler görev yapmaktadır. NOTRE DAME DE ST. HOLY ROSARY KİLİSESİ: Alsancak semtinde 1481 numaralı sokakta bulunmaktadır. AYA FOTİNİ: 1793 yılında ibadete açılan kilise Alsancak 1374 sokakta bulunmaktadır. NOTRE DAME LOURDES KATOLİK KİLİSESİ: Göztepe Semti’nde 81. sokakta yer alan kilise yapısal özelliklerini hala korumakta olup, hatta bulunduğu sokak hala halk arasında “Kilise Sokağı” adı ile anılmaktadır.
YALI (KONAK) MOSQUE: The mosque, which draws attention with its ceramic tiles and octagonal structure, is located in Konak Square as one of the most elegant mosques in İzmir. It was built by Mehmet Pasha’s daughter Ayşe Hanım in 1755 and renovated during the First World War. The outside of the mosque used to be covered with Kütahya ceramics, but after the renovation in 1964 only the ceramics on its door and window frames were preserved. It is a pretty architectural structure with a single dome and single minaret built in classical Ottoman style. KURŞUNLU MOSQUE: Located in the Namazgah Square, it is one of the oldest mosques in the city. It is believed to be built by Sultan Selim the Stern. There is a 3 meters high platform which was built for the purpose of reciting the azan in the small courtyard in the front. FAİK PASHA MOSQUE: It was built at the beginning of the 16th century and repaired in 1842. It is located in 965 and 967 streets, and its masonry dome is covered with lead. SEYH MOSQUE: The mosque is located between 964 and 961 streets and takes its name from Şeyh (Sheik) Mustafa Efendi, one of the caliphs of Aziz Mahmud Hüdai Efendi and a member of Halvetiye sect whose is buried in the shrine next to the mosque. Evliya Çelebi mentions this mosque and notes that this person was alive at the time of the construction of the mosque. The mosque is thought to be built in the middle of the 17th century. FETTAH MOSQUE: Located on the corner of 1297 and 1298 streets, it is assumed to be built in the 17th century. Evliya Çelebi names this mosque “Abdulfettah Cavus” and refers to it as a mosque “thriving with tile”. HATUNİYE MOSQUE: The mosque from the 17th century, which is located in Anafartalar Street, is known to be built by Yusuf Cavuş’s son Ahmet Ağa’s mother Tayyibe Hatun. The dome covering the central space of the mosque stands on a belt pulley with 12 corners. ALİAĞA MOSQUE: The mosque, which was built by Gediz Ali Ağa in 1672, has a single dome standing on a square-plan and octagonal structure with wooden columns. The gold decorations on column heads and the hand drawn ornamentations are from the 19th century. İKİÇEŞMELİK MOSQUE: The central space of the mosque, built in 1893 and located in İkicesmelik district, is covered with a dome supported by two pillars and four columns. The dome is decorated with hand drawn ornamentations. There is a small courtyard in the east side. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
87
Bikur Holim Sinagogu
Algazi Sinagogu
ÇORAKKAPI MOSQUE: The mosque located across the Basmane Station was built in 1747. The central space is covered with a dome standing on an octagonal belt pulley. It was expanded to the sides by constructing spaces with three domes each. The pulpit is made of marble and the minaret is made of ashlar stone. Churches
BETH İSRAEL SİNAGOGU: Mithatpaşa Caddesi üzerinde 265 numarada bulunan sinagog Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit’in fermanı ile Karataş semtinde yapılmıştır. 1905 yılında yapımına başlanıp 1907 yılında ibadete açılmıştır. 1200 altın liraya mal olan sinagog İzmir’deki en büyük Musevi ibadethanesidir. İzmirli Musevilerin nikâh törenleri de burada yapılmaktadır. ST. JOHN BAPTİST KİLİSESİ: Kemalpaşa Caddesi 15 numarada bulunan ve yıl boyunca açık olan kilise ziyaret edilebilmektedir. SANTA MARIA KATOLİK KİLİSESİ: Bornova Cumhuriyet Meydanı’nda Kars İlköğretim Okulu yakınındaki kilisenin yapım tarihi 1797’dir. Franciscan Mezhebi’nce inşa edilen yapı, Bizans tarzında olup, günümüzde de ibadete açıktır. Bahçesindeki mezarlık da koruma altındadır. ST. HELEN KATOLİK KİLİSESİ: Bir zamanlar “Kordelya” olarak bilinen Karşıyaka’daki St. Helen Kilisesi, Karşıyaka’nın ilk Katolik Kilisesi olup yapımı 1904 yılında tamamlanmıştır. St. Helen Kilisesi’nin planını çizen ve yapı işini idare eden mimar, Konak Saat Kulesi’nin ve St. Polycarp Kilisesi’nin ünlü kemerini çizen Raymond Pere’dir. PROTESTAN KİLİSESİ: 1838 yılında yapılmış bir Protestan İngiliz kilisesidir. 1961 yılında Buca Belediyesi’ne devredilmiştir. Haç planlı kilisenin Neo-Gotik pencerelerindeki değerli cam vitraylar devirden sonra Alsancak’taki St. John Evengelist Kilisesi’ne nakledilmiştir. Sinagoglar
88
SHAAR ASHAMAYAN SİNAGOGU: Musevi cemaate ait sinagog Alsancak’ta 1390 numaralı sokakta bulunmaktadır. BİKUR HOLİM SİNAGOGU: İkiçeşmelik Caddesi’nde bulunan Bikur Holim Sinagog’u ilk kez İzmir’de yaşayan Hollanda asıllı Salomon de Ciaves tarafından yaptırılmıştır. Şehri kavuran bir yangında (1772) yok olan bu ilk sinagogun yerine yenisi 1800 yılında Manuel de Ciaves tarafından yaptırılmıştır. Bugün İzmir’in en güzel sinagogu olan Bikur Holim o günlerdeki görüntüsünü günümüzde de korumaktadır. Günümüzde Havra Sokağı ve İkiçeşmelik civarında altı sinagog daha bulunmaktadır. Bunların pek çoğu cemaat azlığı nedeniyle kullanılmamakta olup yine de varlıklarını korumaktadırlar. Bir dönem Yahudi nüfusun yoğun olarak yaşadığı yöre inanç turizmi açısından Musevilerce ziyarette tercih edilen bir yöredir. Bu sinagoglar ve bulundukları yerler şöyledir: Sinyora (Giveret ) Sinagogu 927 Sokak No: 7 Şalom Sinagogu 927 Sokak No: 38 Algazi Sinagogu 927 Sokak No: 8 Etz Hayim Sinagogu 937 Sokak No: 5 Hevra Sinagogu 927 Sokak No: 4/17 Bet İllel Sinagogu 920 Sokak No: 23
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
SAINT POLYCARPE CHURCH: It is the oldest church in İzmir and it is located on the Necatibey Boulevard. It is dedicated to Saint Polycarpe who is among the first students of John the Apostle. Saint Policarpe resisted to the religious oppressions of Roman rulers and he was eventually martyred by being burnt to death on 23 February 155 in the Roman Stadium in the skirts of Kadifekale. The present day church was built in 1625 with the permission of Sultan Süleyman. SAINT JOHN ANGLICAN CHURCH: The church, which is located across the Alsancak Station is an Anglican Church. It was opened to worship on 7 April 1902 and dedicated to Saint Jean the Evangelist. SAINT JOHN DOME CATHEDRAL: The construction of this church on Şehit Nevres Boulevard was initiated in 1862 and it was opened to worship in 1874. The Ottoman emperor Sultan Abdulaziz donated a great amount of gold for the construction of the church. The church is still used by both the Catholic and Protestant Americans. SANTA MARIA CHURCH: This Italian Catholic church is located on Halit Ziya Boulevard and it is run and maintained by Franciscan priests. NOTRE DAME DE ST. HOLY ROSARY CHURCH: It is located in 1481 street in Alsancak. AGIA FOTINI CHURCH: The church, which is located in 1374 street in Alsancak, was opened to worship in 1793 as Dutch Protestan Church now is Greek Orthodox Church.
Bin din adamı İzmir’de buluşacak Yüzyıllar boyunca üç büyük dine hoşgörüyle ev sahipliği yapmış olan İzmir, “2. İnanç Turizmi –İzmir” projesi kapsamında Müslüman, Hıristiyan ve Musevi din adamlarını konuk edecek. İzmirliler Derneği, birincisini 2001 yılında yaptığı “1. İnanç Turizmi İzmir” projesini sekiz yıl aradan sonra ikinci kez 2009 Ekim veya Kasım aylarında gerçekleştirecek. İzmir’de Müslüman, Hıristiyan ve Musevilerden oluşan yaklaşık bin din adamı bir araya gelecek. Kentteki havra, kilise ve cami gibi ibadet yerleri ve tarihi yapılar gezilecek. Yaklaşık bir hafta sürecek organizasyonla kentteki tarihi doku dünya kamuoyuna tanıtılacak. One thousand ecclesiastics will meet in İzmir İzmir, which has been hosting three divine religions with tolerance for centuries, will welcome Muslim, Christian and Jewish ecclesiastics within the scope of the project of the “2nd Belief Tourism – İzmir”. After the “1st Belief Tourism” project organized in 2001, the Society of İzmir People will organize the second one in October and November 2009. Approximately one thousand Muslim, Christian and Jewish ecclesiastics will come together in İzmir. They will visit religious and historical places like synagogues, churches and mosques. The organization, which will last about a week, will introduce the historical characteristics of İzmir to the world.
La Sinyora Sinagogu
NOTRE DAME LOURDES CATHOLIC CHURCH: Located in 81 street in Göztepe district, the church still maintains its structural characteristics. The street where the church is located is referred to as the “Church Street” among the local people.
PROTESTANT CHURCH: It is a Protestant and Anglican church built in 1838. It was handed over to Buca Municipality in 1961. The valuable stained-glass windows in Neo-Gothic style were later transferred to St. John Evangelist Church in Alsancak.
ST. JOHN BAPTIST CHURCH: It is located on Kemalpaşa Street No.15 and it is open to visitors all the year around.
Synagogues
SANTA MARIA CATHOLIC CHURCH: The church, which is located next to Kars Elementary School in Bornova Republic Square, was built in 1797. It was built by the Franciscan Communion in Byzantium style. It is still open to worship today, and the cemetery in the garden is under protection. ST. HELEN CATHOLIC CHURCH: St. Helen Church in Karşıyaka, which used to be called “Cordelia”, is the first Catholic Church of Karşıyaka and its construction was completed in 1904. The church was designed and its construction was conducted by the architect Raymond Pere, who also designed the plan of Konak Clock Tower and the famous arch of St. Polycarp Church.
BETH-ISRAEL SYNAGOGUE: Located on Mithatpaşa Street No. 265, the synagogue was built in Karataş district by the command of the Ottoman Sultan Abdulhamit II. Its construction was initiated in 1905 and it was opened to worship in 1907. This biggest Jewish synagogue in İzmir cost 1200 gold coins. The wedding ceremonies of the Jews in İzmir are held in this synagogue. SHARR ASHAMAYAN SYNAGOGUE: It is located in 1390 Street in Alsancak. BIKUR HOLIM SYNAGOGUE: This synagogue, which is located in Ikicesmelik Street, was first built by the Dutch Salomon de Ciaves living in İzmir. This first synagogue was destroyed in the big city fire in 1772 and replaced by a new one built
in 1800 by Manuel de Ciaves. This most beautiful synagogue in İzmir still preserves its appearance in the old days. Today, there are six synagogues around Havra Street and Ikicesmelik. Most of these synagogues are out of use as the jewish community members decreased considerably, yet they still maintain their existence. This region, which used to be intensely populated by the Jewish community, is a significant site for belief tourism and frequently visited by the Jewish people. These synagogues and their locations are listed below: Senyora (Giveret ) Synagague 927 Street No: 7 Shalom Synagague 927 Street No: 38 Algazi Synagague 927 Street No: 8 Etz Hayim Synagague 937 Street No: 5 Hevra Synagague 927 Street No: 4/17 Bet İllel Synagague 920 Street No: 23
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
89
Eğlence / Entertainment
Eğlencenin kalbi Kordon’da atıyor İzmir’in hemen her bölgesinde her bütçeye uygun eğlence ve yeme-içme seçenekleri bulabilirsiniz. Ama Kordon’da gün batımını izlemeden İzmir’den dönmeyin.
The heart of entertainment beats in Kordon In almost every district in İzmir you can find entertainment and food & beverage options for every budget. Yet, above all, you should not leave İzmir before watching the sunset in Kordon.
90
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
İzmir eğlence hayatı denildiğinde ilk akla gelen yerdir Kordon. Günün her saati keyifli vakit geçirebileceğiniz kafeleri, geceleri bambaşka bir renge bürünerek İzmir eğlencesinin nabzını tutar. Sıcak yaz gecelerinde lodos eşlik eder size misafir serinliğiyle. Birbiri ardı sıra dizilmiş mekanların özenle hazırlanmış bahçelerinde eşsiz deniz manzarasının ve seyrine doyum olmaz günbatımının tadını çıkarırken, sohbetinize İzmir’in özel lezzetleriyle de anlam katabilirsiniz. Gece saat 04.00’e kadar açık olan mekanlarda, alternatif de oldukça fazla. Dilerseniz Türk kültürünün vazgeçilmez müziği Türk sanat müziğini, fasıl eşliğinde dinleyebileceğiniz mekanlardan birini tercih edebilir ya da Türk ve yabancı pop ağırlıklı canlı müzik yapan seçkin barlarda gece geç saatlere kadar eğlenebilirsiniz. Balığın en taze ve lezzetlisini rakı eşliğinde yiyebileceğiniz balık lokantaları ve Osmanlı kültürünü günümüze taşıyan kafelerde nargile ve Türk kahvesi ikilisi keyfi de diğer alternatifler arasında. Sadece Kordon’daki mekanlar değil, rüzgarın en tenha sokaklara bile serinliğini taşıdığı Alsancak’ın hemen her sokağında aradığınız tarzda eğlence mekanları bulabilirsiniz. Misafirlerine en sıcak yüzüyle gülümseyen Alsancak kadar İzmir eğlence dünyasının nabzını tutan Karşıyaka ve Bornova semtleri de ön sıralarda yerini alıyor. Karşıyaka yolu üzerindeki Turan’da hizmet veren gece kulüplerinde sabahın ilk ışıklarına kadar, seçkin mekanlarda eğlenebilirsiniz. Karşıyaka’nın körfezi kucaklayan kafe - barları ve özellikle gençlerin uğrak yeri olan Bornova’nın farklı tarzlardaki mekanları da en iyi seçeneklerden. Eğlence hayatı denildiğinde uğramadan geçilmeyecek mekanlardan biri de Karataş’ta bulunan Tarihi Asansör elbette. 1907 yılında inşa edilen Asansör, Belediye tarafından 1992 yılında restore edilerek eğlence ve kültür mekanına dönüştürüldü. Dört ayrı bölümden oluşan Asansör’de Türk ve dünya mutfağının en seçkin mönülerini, canlı müzik ve muhteşem İzmir manzarası eşliğinde yiyebilirsiniz.
Asansör
Kordon Kordon is the first thing that comes to mind when entertainment life in İzmir is mentioned. The cafes, where you can have a good time in every hour during the day, are wrapped up in a different colour in the evenings reflecting the dynamism of the entertainment life in İzmir. South-eastern wind (Lodos) accompanies you with its cooling effect in hot summer nights. You can add meaning to your conversations by the special flavours of the İzmir cuisine while enjoying the spectacular sunset and seascape from the elaborate gardens of adjacent cafes and restaurants. There are also several alternative entertainment options in places which are open until 4 a.m. You can prefer to listen to live classical Turkish music, or enjoy the live performances of the bands playing Turkish and foreign pop & rock music in distinguished bars till the late hours. Among other alternatives are the fish restaurants where you can taste the freshest fish while sipping your raki, or traditional Turkish cafes where you can have Turkish coffee and smoke water pipe. Besides these places in Kordon, you can also find entertainment venues appealing to your taste almost in every street in Alsancak where the cool wind reaches even into the most secluded streets. The districts of Karşıyaka and Bornova also offer entertainment options as attractive as in Alsancak which welcomes the visitors with its warmest smile. You can enjoy yourself till the small hours in distinguished nightclubs in Turan on the way to Karşıyaka. Cafes and bars overlooking the bay in Karşıyaka, and different entertainment places in Bornova that mostly attracts young people are also among the most alluring options. Your experience of the entertainment life in İzmir wouldn’t be complete without visiting the Historical Elevator in Karataş. This historical elevator was built in 1907, and converted into a cultural venue after its renovation in 1992. The elevator tower, which consists of four different sections, offers the most exclusive menus from the Turkish and world cuisine, live music, and a magnificent view overlooking the whole İzmir. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
91
Gezi: İzmir Merkez / Trip: Central İzmir
Doğal yaşam çok yakın! Doğa ve hayvan dostları için İzmir’in kuzeyinde iki önemli merkez bulunuyor: Hayvanların doğal ortamda özgürce yaşadıkları Doğal Yaşam Parkı ve yılda 50 bin kuşun uğradığı Kuş Cenneti…
Natural life is almost there! On the north of İzmir, there are two important centers for animal and nature lovers: Natural Life Park where the animals live freely in the habitat and the Bird Paradise where annually 50 thousand birds come by…
92
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Çiğli Sasalı’da 425 bin metrekare alana kurulan İzmir Doğal Yaşam Parkı, 2008 yılında dünyanın sayılı tesislerinden biri olarak Kasım 2008’de hizmet vermeye başladı. Kültürpark’taki mevcut Hayvanat Bahçesi’nde toplam 18 dönüm alanda yaşayan hayvanlar Doğal Yaşam Parkı’na aktarıldı. Farklı türlerde çok sayıda hayvan yurtdışından getirildi. Avrupa standartlarında projelendirilen alana 65 bin ağaç dikilerek yeşil dokusu güçlendirildi. Barınaklar yapıldı, çevre düzenlemesi de tamamlandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Avrupa Hayvanat Bahçeleri ve Akvaryumlar Birliği’ne (EAZA) üyelik başvurusunda bulundu. Parka yurtdışından da destekler gelmeye başladı. Doğal Yaşam Parkı’nda ziyaretçilerin, hayvanları doğal ortamlarında rahatça izleyebilmeleri için gezinti bantları, gözetleme kuleleri yapıldı. Parkın giriş kısmında, içinde çok sayıda su kuşunun yaşayacağı 8 bin 450 metrekare büyüklüğünde gölet de oluşturuldu. Çocukların ata binebileceği manej, ahırlar ve kümes bölümlerinin bulunduğu oyun alanları inşa edildi. Ziyaretçilerle hayvanların aralarında kafes, tel gibi yapay görsel ayıraçlar da bulunmuyor. Bu ayıraçların yerine, doğaya uygun bir şekilde su ve hendek gibi doğal engelleyiciler kullanıldı. Ulaşım İzmir Doğal Yaşam Parkı’na Karşıyaka Vapur İskelesi’nden kalkan 777 numaralı otobüsler ile ulaşabilirsiniz. Parka özel araçlarıyla gelenler, giriş alanında yer alan otoparktan ücretsiz yararlanabilir. İzmir Doğal Yaşam Parkı hafta içi 09.00 - 19.00, hafta sonları ise 09:00 - 20:00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. Giriş ücretleri öğrenci (indirimli) 50 Kuruş, tam bilet ise 1.50 TL…
İzmir Natural Life Park established on an area of 425 thousand square meters in Çiğli, Sasalı by İzmir Metropolitan Municipality began to render service in November 2008 as one of the special facilities of the world in 2008. The animals living on an area of 16560 square meters in total in the Zoo inside the Culture Park have been transmitted to Natural Life Park. A large number of animals from different species have been brought from abroad. 65 thousand trees have been planted on the area designed in compliance with European standards and its green texture has been strengthened. Shelters have been founded and the landscaping has been completed. İzmir Metropolitan Municipality applied for a membership of European Association of Zoos and Aquaria (EAZA). Park is also being supported from abroad. For the visitors of Natural Life Park to be able to easily watch the animals in their natural habitat, stroll band and observation towers have been established. On the entrance part of the park, a pond of 8 thousand 450 square meters has also been built in which a large number of water birds can live. Playgrounds have been built, where children can ride horses and horse training, barns and poultry houses are available. There are not artificial visual separators between visitors and the animals such as cages and wires. Instead of these separators, natural deterrents have been used appropriate for nature such as water and ditch. Transportation You can reach to İzmir Natural Life Park by buses numbered 777 that depart from Karşıyaka Ferry Port. Those who come to the park by their own private vehicles can benefit from the parking area available on the entrance area free of charge. İzmir Natural Life Park can be visited between 09.00 – 19.00 in the week days and between 09:00 – 20:00 at the weekends. Entrance fees are 50 Kuruş (reduced) for students and the ticket at a full fare costs 1.50 TL… Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
93
Gezi: İzmir Merkez / Trip: Central İzmir
İZMİR
KUŞ CENNETİ
BIRD PARADISE
Doğal bir ortamda geçirdiğiniz bu günü birkaç kilometre kuzeydeki İzmir Kuş Cenneti’ni ziyaret ederek tamamlayabilirsiniz.
You can finish this day you spent in a natural environment by visiting the İzmir Bird Paradise which is couple of kilometers on the north.
Orman Genel Müdürlüğü’nce koruma altına alınmış olan Kuş Cenneti, Çiğli’deki Çamaltı Tuzlası sahası içinde sekiz bin hektarlık bir alana yayılmaktadır. Dünyada nesli tükenmekte olan tepeli pelikanları, pembe kanatlı flamingoları, 2005 yılında İzmir’de yapılan Dünya Üniversite Spor Oyunları’nın maskotu olan yalıçapkını, gri ve siyah leylekler ile 205 kuş türünün yaşadığı bu cennet, sahip olduğu doğal şartlar bakımından ülkemizin en önemli sulak alanlarından biri olduğu gibi, dünyadaki benzerleri ile kıyaslanamayacak derecede de mükemmeldir. Doğaseverler ve fotoğraf hobisi bulunanlar için Çamaltı Tuzlası ile Kuş Cenneti bulunmaz bir nimettir. Sekiz bin hektarlık alan, 1982 yılında Su Kuşları Koruma ve Üreme Sahası olarak tescil edilmiştir. Çiğli’den 10, Karşıyaka’dan 26 kilometre uzaklıktadır. Yılda 50 bin kuşun uğradığı bölge, kuşların göç yolu üzerindedir ve aynı zamanda arkeolojik sit alanıdır. Günümüzde sur izlerinin dışında fazla bir buluntuya rastlanamayan Leukai antik kenti Üçtepeler denilen bölgede yer alır. Kuş Cenneti’nde ziyaretçi merkezi, kuş gözlem kuleleri, dürbün ve gezi bisikleti bulunmaktadır.
Bird Paradise taken under protection by the General Directorate of Forestry, is spread on an area of eight thousand hectare within the Çamaltı Saline field in Çiğli. As well as being one of the most important wetlands of our country thanks to its natural conditions, this paradise where 205 different species of birds live with endangered dalmatian pelicans, crimson winged flamingos, gray and black storks and the king fisher which was the mascot of World University Games organizes in İzmir in 2005 is so perfect that it can not be compared to the likes in the world. For nature lovers and those who take photography as a hobby, Çamaltı Saline and Bird Paradise is a golden opportunity. The area of eight thousand hectare has been registered as the Water Birds Protection and Production Field in 1982. Its distance from Çiğli is 10 kilometers and from Karşıyaka is 26 kilometers. The area where annually 50 thousand birds come by is on the immigration route of the birds and is also an archeological site. The antique city of Leukai where currently nothing more is found except wall traces is within the region called Uctepeler. Visitors’ Center, bird observation towers, binoculars and tour bicycle are available in the Bird Paradise.
94
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Röportaj / Reportage
Selçuk Yaşar:
“İzmir Avrupai bir kenttir” Başarılarıyla sadece kendi yaşamını değil İzmir’i de taçlandıran işadamı Selçuk Yaşar, büyüdüğü ve geliştiği kenti “iyi bir okul” olarak tanımlıyor. 84 yaşındaki Yaşar, hala ilk günkü heyecanını taşıyor ve deneyimlerini paylaşmaya devam ediyor.
Selçuk Yaşar:
“İzmir is an European city” Selçuk Yaşar, who has crowned not only his own life but also the city of İzmir with his success, defines his hometown as “a good school”. The 84 year old Yaşar maintains his enthusiasm as fresh as ever and continues to share his experiences.
96
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Dedesi Mustafa Kaptan, Rodos ticaretinde söz sahibi olan önemli bir kişiydi. Rodos’ta ticaret yapan Selçuk Yaşar’ın babası Durmuş Yaşar, adada siyaset nedeniyle Türklerin yaşadığı sıkıntıların had safhaya varması üzerine ailesiyle birlikte Karşıyaka’ya geldi. Babası Durmuş Yaşar, 1930 yılında Karşıyaka İstasyonu karşısındaki Atatürk’ün kayınpederi Uşşakizade Muammer Bey’in köşkünün dibindeki küçük evi kiraladı. Yaşar ailesi, Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın da vefat ettiği bu evde birkaç sene yaşadıktan sonra yine istasyon civarındaki Musavat Sokağı’nın başındaki eve taşındı. Selçuk Yaşar, ilkokulu Saint-Polycarpe Fransız Okulu’nda okudu. Bu okulda Fransız kültürünün tüm özelliklerini ve yaşam boyunca uygulayacağı tüm çalışma ilkelerini bu okulda öğrendi. Saint-Polycarpe’ta üç yıl okuduktan sonra okulun kapatılması nedeniyle Alsancak’taki Saint-Joseph’e gitmek zorunda kaldı. Okulu nedeniyle ailesi de Alsancak’taki Bornova Sokağı’na taşındı. Selçuk Yaşar beş yıl İzmir SaintJoseph’te okuduktan sonra liseye İstanbul Saint-Joseph’te devam etti. Bu okulda da atılımcı bir kişilik sergiledi. Sanki gelecekteki başarısının sinyallerini veriyordu: “Saint-Joseph’te 12 sene eğitim aldım. Hocalarımız değerli insanlar oldukları için doğruluk, dürüstlük, iyilik ve arkadaşlık gibi kavramlar, yani insanlık bakımından dünyada kötülüğü kınayan düşünce biçimi eğitimin temeliydi. Branşlarda da matematik, coğrafya gibi dersler vardı. İlmi bakımdan da çok kuvvetli hocalarımız vardı. Kadıköy’deki SaintJoseph Lisesi’ni birincilikle bitirdiğimde
‘
Fransız eğitiminin yaşamım üzerinde büyük etkisi olmuştur.
The French education had a considerable impact on my life.
‘
O sıralar İtalyan egemenliğinde bulunan Rodos’ta 17 Ocak 1925 tarihinde başlayan yaşamı, beş yaşından bu yana Karşıyaka’da devam ediyor. Gerçek bir İzmir sevdalısı, memleket aşığı… Büyüdüğü topraklara yaptığı her yatırımla bir ilki gerçekleştirmiş başarılı bir iş adamı. Ekonomik gelişmeye önem verirken eğitim ve sosyal alanda da önemli işlere imza atmış bir duayen: Selçuk Yaşar.
Selçuk Yaşar
1943 senesiydi. O tarihlerde SaintJosephli olmak bir meziyetti.” Mühendis olacaktı! Aslında mühendislik okumak istiyordu ama hem kendi hem de ülke ekonomisinin geleceğini şekillendirecek bir yönlendirme aldı o sırada: “Ben mühendis olacaktım, dayım Prof. Dr. İsmet Alkan geleceğe yönelik kararımın değişmesinde etkili oldu. Amerika’da mühendislik okuyacakken dayım, baban tüccar senin, dedi. Ekonomi okumama vesile oldu. Yüksek ticaret okulu vardı Sultanahmet’te. Saint-Joseph’i bitirince oraya kaydettirdi beni. Dayım orada işletme ekonomisi profesörüydü. Maalesef erken kaybettik. Benim üzerimde önemli bir etkisi olmuştur. Hem talebesiydim hem dayımdı. Babam da memleketini seven bir işadamıydı. O da bu kararı destekledi. Okul, babam ve dayım: Başarımın temellerini onlar attı diyebilirim. Bu karardan hiç pişman olmadım.” Babasının Kemeraltı’ndaki küçük boya dükkanında başlayan işadamlığı yolculuğunun sonunda bugün yaklaşık 10 bin kişiye iş olanağı sağlayan Selçuk Yaşar, 40’ı aşkın şirket ve üç vakıftan oluşan Yaşar Holding’in Onursal Başkanlığı’nı yürütüyor.
His life started on 17 January 1925 in Rhodes that was still under Italian rule back then, and he has been living in Karşıyaka since he was five. He is a true admirer of İzmir and a lover of his hometown... A businessman who has broken a new ground with every investment he made in his homeland... A doyen who put his signature under significant successes in educational and social fields while placing emphasis on economic development: Selçuk Yaşar. His grandfather Captain Mustafa was a significant character who had a say in the commercial life of Rhodes. Selçuk Yaşar’s father Durmuş Yaşar used to merchandise in Rhodes, and moved to Karşıyaka with his family because of the exorbitant oppression imposed on the Turkish people in the wake of the political developments on the island. Durmuş Yaşar rented a small house in 1930 across the Karşıyaka railway station, right next to the mansion of Atatürk’s father-inlaw Uşşakizade Muammer Bey. The Yaşar family, after living a few years in this house where Atatürk’s mother Zübeyde Hanım passed away, moved to a house at the head of Musavat Street again in the vicinity of the railway station. Selçuk Yaşar attended the primary school at Saint-Polycarpe French School. At this school, he learned about all the particulars of the French culture and adopted the
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
97
İlk özel sektör bira fabrikası, ilk matbaa mürekkepleri üretim fabrikası, ilk UHT dayanıklı süt üretimi, ilk sağlıklı su fabrikası, ilk özel sektör entegre et tesisi, ilk bin yataklı tatil beldesi gibi 11 alanda ilkleri başarmış olan Selçuk Yaşar hala ilk günkü heyecanını koruyor ve bunu ülkesini çok sevmesine bağlıyor: “Ülkemi ve halkımı, insanımızı çok seviyorum. Türk insanı değerli… Türk milletinde bir üstünlük ve başarı var.” Bu kadar başarıyı yaşamına sığdırmış birine “Yapmak isteyip de yapamadığınız var mı” diye sormak haksızlık olacağı için geriye baktığında ne hissettiğini soruyoruz: “İstediklerimin çoğu oldu tabii. Süt sanayi, et sanayi,… Türkiye’ye hep benim getirdiğim ilkler. Türkiye’ye getirdiğim entegre süt sayesinde Türkiye’de çocuklar sağlıklı süt içebilir hale geldiler. Bundan 25-30 yıl öncesini düşündüğümüz zaman karayolu bu kadar yaygın değil, soğutma tesisleri bu kadar fazla değildi Türkiye’de ve doğal olarak elde edilen sütler hijyenik olarak muhafaza edilemiyor. Gerçekleştirdiğimiz bu ilkle Hakkari’den Edirne’ye kadar Türkiye’nin bütün her yerinde çocuklar doğal ve sağlıklı süte kavuştular. Hatta Pınar’ın çok güzel bir sloganı vardır, Bir nesil Pınar’la büyüdü, diye. Şimdi bu inşallah ikinci, üçüncü nesillere geçecek. Eğitime önem verdim. Spora önem verdim. Bizim bu kuruluşlar öğretmenlik yaptı. Bizden görüp de örnek alanlar da yapıyor. O bakımdan biz öncülük yapmakla birçok şeyi Türkiye’ye öğretiyoruz grup olarak. Bundan da ben mutlu oluyorum. Herkesin yapmasından da memnun oluyorum. İşte bu da bize Saint-Joseph’te verilen terbiyedir.” Eğitime verdiği önem nedeniyle geçtiğimiz günlerde TBBM Üstün Hizmet Ödülü’nü hak eden Selçuk Yaşar, bilgi ve deneyimlerini de Arabanın Frenleri, Türkiye’nin Baş Ağrıları, Sanayide Devlet gibi yazdığı kitaplarla genç kuşaklara aktardı:
98
Selçuk Yaşar, büyük katkılar koyduğu Karşıyaka Spor Kulübü’nün 100. yaşına yaklaşılması nedeniyle hazırlanan kitabı imzalayarak armağan etti. Selçuk Yaşar signed and presented the book prepared for the approaching centenary of Karşıyaka Sports Club to which he has made considerable contributions.
principles that he would apply in his business life throughout his life. After studying at Saint Polycarpe for three years, he had to continue his education at SaintJoseph in Alsancak when Saint Polycarpe closed down. His family then moved to a house in Bornova Street in Alsancak, which was closer to his new school. After attending İzmir Saint-Joseph for five years, Selçuk Yaşar continued his high school education in İstanbul Saint-Joseph. He exhibited an entrepreneurial personality also in this new school. He was in a way giving the signals of his future success. “I received a 12-year education in SaintJoseph. As our teachers were all valuable persons and educators, our education was based on concepts such righteousness, honesty, kindness and friendship, the way of thinking which disapproves evil throughout the world for all humankind. We took branch lessons such as mathematics and geography from teachers who were highly qualified in scientific terms. I graduated from Saint-Joseph in Kadıköy in 1943 ranking first in class. In those times, being a student at SaintJoseph was a virtue and qualification.”
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
He was to become an engineer! He indeed wanted to become an engineer, but at that time he received a guidance which would shape both his own future and the future of national economy: “I was to become an engineer, but my uncle Prof. İsmet Alkan was influential in changing my mind about my future plans. I would study engineering in the United States, but my uncle told me that my father was a merchant, and encouraged me to study economics. There was a school of business in Sultanahmet. He enrolled me there when I graduated from Saint-Joseph. My uncle was a professor of business economics at this school. We unfortunately lost him very early. He had a considerable influence on me. I was both his student and nephew. Since my father was businessman who loved his country, he also supported this decision. I can say that the school, my father and my uncle have laid the foundations of my success. I have never regretted this decision.” At the end of his journey that started in his father’s little paint shop in Kemeraltı, today Selçuk Yaşar is the honorary president of
“İletişim Danışmanım Gazeteci Hakan Atis Bey’le birkaç gün önce ‘Tarihten Bir Yaprak’ isimli bir kitapçığı baskıya hazırladık. Söz konusu eserim iş deneyimlerimden yola çıkarak kaleme alındı. Satış ve pazarlama ile ilgili. Hayat tecrübelerimi aktardığım bir eser oldu. Ayrıca biliyorsunuz gazetecilik de yaptık; Ege Ekspres, Gazete Ege’yi çıkardım. Yani memleket meseleleri, memleket sorunlarıyla hep yakından ilgilendim. Halen de yazıyoruz, çiziyoruz. Üniversitemiz de çok iyi gidiyor. Yaşar Üniversitesi de İzmir ‘in geleceği için son derece önemlidir. Bunu da özellikle vurgulamak istiyorum.”
Yaşar Holding which provides employment for about 10 thousand people with its more than 40 companies and three foundations.
healthy milk. Pıinar has a very favourable slogan saying ‘A generation has grown up with Pınar’. Now this will hopefully pass on to the second and third generations.
Selçuk Yaşar has been a pioneer in 11 fields by establishing facilities such as the first private sector beer factory, the first printing ink production factory, the first UHT durable milk production, the first healthy water factory, the first private sector integrated meat plant and the first holiday resort with a capacity of a thousand beds, and he still maintains his enthusiasm as fresh as ever and relates this motivation to his intense love for his country:
I have always attached great importance to education as well as sports. Our institutions have provided guidance. Others take us as an example and follow the same approach. In his respect, we as a group teach new things to Turkey by pioneering also in these fields. And I feel happy about that. I also feel happy when I see others doing the same. This is exactly the reflection of the discipline and education we were given in Saint-Joseph.”
“I love my country and my people. The Turkish people are valuable... Turkish nation has the spirit of quality and success.”
“İzmirliler medenidir” Selçuk Yaşar’ın art arda temellerini sıraladığı yatırımlar öncelikle İzmir’in ve İzmirlilerin yüzünü güldürmüş elbette. İzmir’i çok seviyor Yaşar: “İzmirliler medeni insanlardır. İzmir’de Avrupai bir ortam var. İzmir’de bir zamanlar Levantenler ve Museviler yarı yarıyaydı. Biz okurken sınıfın yarısı Türk, Müslüman yarısı da Musevi ve Levanten’di. Çok Levanten vardı İzmir’de bizim zamanımızda. Şimdi azaldı. Hakikaten İzmir yarı Avrupalı şehir gibiydi. Sonra tabii kalmadı. Yani o zaman İzmir yarı Avrupa gibi bir şehirdi. Şimdi öyle bir şey yok ama onun etkileri var. Geçimli bir toplumdur İzmir. Aynı konuda iki dükkan olmasına rağmen rakip, piyasada bu rekabeti kötü kullanmıyorlar. Yani birbirlerinin aleyhinde yorum yapmazlar. Kardeş gibidirler. Sektörler bazında, sanayi bazında böyledir bu.
Selçuk Yaşar, who was recently granted the TBMM Outstanding Service Award for the particular importance he has given to education, passed on his knowledge and experience to younger generations by his books such as Arabanın Frenleri (Breaks of the Car), Türkiye’nin Başağrıları (Headaches of Turkey) and Sanayide Devlet (The State in Industry):
Since it would not be fair to ask the question “Is there anything that you had wanted to but could not do?” to such a person who have achieved so many successes in a life time, we asked him what he felt when he looked back in his life-long journey:
“A few days ago my communication consultant the Journalist Hakan Atis and I finalized a booklet titled “A Leaf from History” for publication. In this work, I penned down my work experiences about sales and marketing. In a way, I conveyed my life experiences. As you know, we were also active in journalism sector. We published the Ege Express (Aegean Express) and Gazete Ege (Aegean Newspaper). That is, I was always closely interested in the national issues and problems in Turkey. We are still spilling ink over these issues and making publications. Our university is also doing well. Yaşar University holds a significant place for İzmir’s future. I would like put a special emphasis on this.”
“I was able to realize most of the things I had wanted to. Milk industry, meat industry, etc... I have initiated the first private sector enterprises in all these fields. The Turkish children got the opportunity to drink healthy milk owing to the integrated milk plant I established in Turkey. Highway transportation and refrigeration plants in Turkey were not so common 25-30 years ago, and thus the obtained milk could not be preserved under hygienic conditions. With our pioneering enterprise, the children all over Turkey from Hakkari to Edirne got the opportunity to drink natural and
“İzmirians are civilized people”
İzmir’de birlik ve beraberlik olduğu sürece kent her alanda ileri gidecektir. İzmir will develop even further in many fields as long as unity and solidarity is maintained in the city.
‘
‘
The investments that Selçuk Yaşar initiated one after another have of course improved Izmir and made the Izmirians happy. Yaşar loves İzmir very much: “İzmirians are civilized people. İzmir has a European atmosphere. The Levantines
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
99
Selçuk Yaşar’ın büyüdüğü Karşıyaka’daki evi bugün Yaşar Kültür ve Eğitim Vakfı olarak kullanılıyor. The house in Karşıyaka, in which Selçuk Yaşar grew up, is currently used as the Yaşar Culture and Education Foundation.
Mesela kaç tane sanayici ve işadamı derneği var, Sanayi Odası, Ticaret Odası var. Bakın, bilhassa sivil toplum örgütleri iyi bir uyum içinde. Yani ilgi var, bu da benim hoşuma gidiyor. Çünkü burası bir okul gibi, bir eğitim gibi. İzmir’de birlik ve beraberlik olduğu sürece kent her alanda ileri gidecektir.” Peki, hiç mi günahı yok İzmirlilerin, kentin hak ettiği noktaya gelememesinde? “İzmirlilerin payı var tabii. Mesela bizim vakıflarımız var. Eğitim, spor, kültürsanat alanlarında faaliyet gösteriyor. Karşıyaka Kulübü’ne yaptığımız katkı, maddi-manevi çok büyük. Ama bakın bugün sporda İzmir’de bir tane takım kalmadı. Yani benim demek istediğim, İzmirlerin kendilerindedir kabahat. Sivil toplum örgütleri, şirketler başarılı olmazsa tabii ki ne spor kalır ne başka şey kalır.”
100
and Jews used to constitute half of the population in İzmir. While I was at school, half of the class were Muslim Turks and the other half included the Jewish and Levantine students. In those times there were many Levantines in İzmir. Their number diminished today. İzmir was literally a semiEuropean city. It is not the same today of course. We no longer have that atmosphere today, but its enduring effect can be felt. İzmir has a compatible society. For example, although there are two shops selling the same product, those two rivals do not misuse this rivalry. That is, they do not speak out against one another. They behave rather like brothers. It is the same thing on the basis of sectors and industries. For instance, just look how many industrial and businessman associations, Chambers of Industry or Chambers of Commerce there are in İzmir. Especially the non-governmental organizations work in harmony. They show interest, and that is
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
what I appreciate because like a school, it provides a space for education. İzmir will develop even further in many fields as long as this unity and solidarity is maintained in the city.” Are the İzmirians totally innocent about the current situation of İzmir’s that it has not come into its own? “Sure, the İzmirians have a share in it. For example, we have foundations that are active in the fields of education, sports, culture and art. We are making significant contributions both materially and spiritually to the Karşıyaka Sports Club. However, we can no longer see a single team from İzmir in the world of sports. What I want to say is that İzmirians are to blame for that. If the non-governmental organizations and companies cannot be successful, you cannot expect sports and other things to survive and prosper.” CEYDA ADAR
Ören Yeri / Excavation site
Altı bin yıllık liman kenti:
Liman Tepe Liman Tepe kazı çalışmaları, yörenin en eski yerleşimine ait önemli bilgilere ışık tutarken, İzmir arkeolojisine de yeni boyut kazandırıyor.
A six thousand year old harbour city:
Liman Tepe
Excavation works in Liman Tepe light the way for significant information on the oldest settlement of the region and bring a new dimension to archaeology in İzmir.
102
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
İzmir’in sevimli ilçesi Urla’nın asfalt yolunda, sağ yanınızda Ege’nin mavisini seyrederek yol aldıktan sonra vardığınız İskele Mahallesi’nde dikkatten kaçmayan arkeolojik kazı alanlarından biri Liman Tepe. Günümüzden altı bin yıl öncesine uzanan Liman Tepe, Urla’nın en eski yerleşimi olarak tarihe geçiyor. Antik Klazomenai Kenti’nin limanlarından biri olan Liman Tepe, M.Ö. 3 bin yılında Ege’nin en önemli liman kentlerinden aynı zamanda. İlk olarak 1950’li yıllarda Prof. Dr. Ekrem Akurgal tarafından ortaya konan Liman Tepe Klasik Çağ öncesi kültürlerinin varlığının keşfi, bu önemli tespitin ardından, 1979 yılında başlayan kurtarma kazılarıyla devam etti. Bu çalışmalar sırasında Prof. Dr. Güven Bakır’ın tarih öncesi kültürlere ait ilk mimari kalıntıları açığa çıkarmasının ardından 198081 yıllarında kazı çalışmaları Ankara Üniversitesi Sualtı Arkeolojik Araştırma ve Uygulama Merkezi (ANKÜSAM) tarafından yürütüldü. Bazı bürokratik ve malî nedenlerle 10 yıl ara verilen kazı çalışmaları, 1992 yılında ikinci dönem çalışmalarıyla yeniden başladı. Liman Tepe kazı alanına vardığınızda Ankara Üniversitesi Dil-Tarih-Coğrafya
Vasıf Şahoğlu
Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayat Erkanal başkanlığındaki kazı ekibi karşılıyor sizleri. Erkanal ve ekibinin çalışmaları, Batı Anadolu sahil kesiminin tarih öncesi kültürlerinin araştırılmasına yönelik önemli bir dönemin açılmasını sağladı ve takip eden yıllarda bölgede birçok yeni kazı çalışmasının yapılmasına da önayak oldu. Çoğunluğu öğrencilerden oluşan kazı ekibinin yaz aylarında İzmir’in insanı yakan güneşine inat yürüttükleri çalışmalar sonucu, Ege arkeolojisi yeni boyutlar kazanıyor. Zaman içerisinde Liman Tepe üzerine inşa edilen yazlık evlerin höyük üzerindeki arkeolojik açıdan değerlendirilebilecek alanları büyük ölçüde daraltmasından yakınıyor Ankara Üniversitesi Sualtı Arkeolojik Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Vasıf Şahoğlu ve şöyle devam ediyor: “Ayrıca İzmirÇeşmealtı yolu da Liman Tepe’yi doğubatı istikametinde kat ediyor. Bu anayol sadece mevcut kazı alanlarını daraltmıyor, aynı zamanda kazı çalışmalarını da büyük çapta engelliyor.”
Liman Tepe is one of the archaeological excavation sites that cannot escape from your attention when you arrive to the Iskele District after heading on the asphalt road of Urla, a nice coastal town of İzmir, with the accompany of the blue of the Aegean Sea on your right. Liman Tepe, whose past reaches back to six thousand years ago, is recorded in history as the oldest settlement of Urla district. It was one of the harbours of the Ancient Klazomenai City, and among the most significant harbour cities in the Aegean in the 3rd millennium B.C. The exploration of prehistoric cultures in Liman Tepe, which was discovered in 1950’s by Prof. Ekrem Akurgal, continued with rescue excavations initiated in 1979. After the first architectural ruins belonging to prehistoric cultures were uncovered by Prof. Dr. Güven Bakır, the studies on the site were undertaken in 1980-81 by Ankara University, Research Centre for Maritime Archaeology (ANKUSAM). The studies were suspended for 10 years due to some bureaucratic and financial reasons, and finally restarted by second-term studies in 1992.
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
103
Liman Tepe’de deniz aşırı ilişkiler Her şeye rağmen, Liman Tepe her yıl yoğun bir şekilde araştırılıyor ve bu araştırmalar sonucunda tüm dünya tarihi açısından önem taşıyan veriler elde ediliyor. Bugüne kadar yürütülen çalışmalar sonucunda Liman Tepe’de en eski kültür olarak Neolitik Çağ’ın tespit edildiğini belirten Hayat Erkanal, elde edilen verilerle ilgili şu bilgileri veriyor:
The excavation team under the leadership of Prof. Hayat Erkanal from Ankara University Faculty of Languages, HistoryGeography meets you when you arrive to Liman Tepe excavation site. The works of Erkanal and his team provided a significant gateway to the exploration of prehistoric cultures of the coastal region of Western Anatolia and pioneered the execution of several new excavations in the region in the following years.
“İnsanlığın ilk olarak tüketicilikten üreticiliğe geçtiği ve ilk köy kültürünün ortaya çıktığı bu çağın, Liman Tepe özelliklerini ortaya koymak henüz mümkün olamadı. M.Ö. 6. ve kısmen 5. bin yıllarına tarihlenen Neolitik Çağ’ın varlığı ancak bazı seramik buluntularla ortaya konabildi. Son yıllarda Kanada McMaster Üniversitesi uzmanları ile birlikte Ege Denizi içerisinde gerçekleştirdiğimiz sualtı haritalandırma çalışmaları sırasında kıyıdan yaklaşık 400 metre içeride Neolitik döneme ait olabilecek sahil şeridi tespit edildi. Bu konuda önümüzdeki yıllarda sualtı çalışmaları yapılması planlanıyor. Büyük ölçüde M.Ö. 4. bine tarihlenen Kalkolitik Çağ, maden endüstrisini hazırlayan ve bu nedenle de ekonomik açıdan önem taşıyan bir dönem. Liman Tepe’de bu dönemin varlığı bir yandan Klasik Çağ kuyuları içinde, kuyu tabanlarını delerek tespit edilebildi, diğer yandan da özellikle 2005 yılında yerleşmenin kuzey ucunda, topografik olarak en yüksek noktada, Orta ve Geç Kalkolitik olarak adlandırılabilecek tabakalar detaylı bir şekilde incelenebildi. Bu alanda, anakaya üzerinde yerli seramik ve buluntularla birlikte özellikle Doğu Ege adaları ve Kiklad Adaları ile bağlantılı seramik, taş ve obsidiyen malzemeler ele geçti. Bu durum, Liman Tepe’nin daha ilk dönemlerden itibaren yoğun deniz aşırı ilişkiler içerisinde olduğunu kanıtlıyor.”
104
explored archeologically on the mound, and adds that “İzmir-Çeşmealtı highway intersects Liman Tepe in the east-west direction. This highway not only restricts the current excavation areas, but also prevents the ongoing excavation works to a great extent.” Overseas relations in Liman Tepe Despite all obstacles, Liman Tepe is explored intensively every year, and these explorations provide important data for all world history. At the end of the studies carried out until today, Prof. Hayat Erkanal notes that the Neolithic Age is the oldest culture detected in Limantepe, and adds the following regarding the data collected so far: “It has not been possible yet to reveal the Liman Tepe characteristics of this age, when humanity transitioned from the consumption phase to the production phase, and developed the first village culture. The existence of the Neolithic Age dated back to the 6th and partly the 5th millennium B.C. could be exposed only by some ceramic findings. During the underwater mapping investigations we carried out in recent years in the Aegean Sea jointly by the specialists from McMaster University in Canada, we detected a coastline about 400 meters off the shore that may belong to the Neolithic period. Underwater researches are planned to be done on this subject in the forthcoming years.
The Aegean archaeology gains new dimensions at the end of the studies carried out stubbornly despite the hot İzmir sun all summer long by the excavation team which mostly consists of students. Vasıf Şahoğlu, the Director of Ankara University Research Centre for Maritime Archaeology, complains that the summer houses built over Liman Tepe will in time considerably narrow down the areas that may be
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Chalcolithic Age mostly dated back to the 4th millennium B.C. is a period that makes the way to mining industry, and thus have economic significance. The traces of this period in Liman Tepe could be detected by drilling the bottoms of wells from the Classical Age, as well conducting a detailed investigation especially in 2005 on the layers that may be dated as Middle and Late Chalcolithic, at the topographically highest
Gelişmiş tarım, tekstil ve madencilik Gerçek maden ekonomisinin toplumların gelişiminde büyük rol oynadığı ve bu nedenle de ilk kentleşmenin başladığı Erken Tunç Çağı, Liman Tepe’de çeşitli yönleriyle araştırıldı ve farklı boyutlarıyla ortaya konuldu. Ankara Üniversitesi Sualtı Arkeolojik Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin kurucu müdürü olan Liman Tepe Kazıları Başkanı Prof. Dr. Hayat Erkanal, genel olarak M.Ö. 3. binin ilk yarısına tarihlenen Erken Tunç Çağı I. döneminde, yerleşim yerinin çok farklı bir teknikle inşa edilen bir savunma sistemiyle çevrili olduğunu dile getiriyor. Erkanal, sözlerine şöyle devam ediyor: “Savunma sisteminin üzerinde yerleşmenin giriş kapısı tespit edildi. Savunma sisteminin kuzeyinde, bu sisteme dayanan ve uzun evler olarak tanımlanabilecek bir mimari düzenleme, aynı dönemde Kuzey Ege ve Doğu Ege adalarından da tanınan bir mimari şemayı yansıtıyor. Yaklaşık 25 metre uzunluğunda dikdörtgen planlı olan bu yapıların içi çeşitli mekanlara bölünmüş. Bu yapılar, devrin ekonomik yapısı hakkında önemli bilgiler veriyor. Tarımsal üretimin yanında tekstil ve madencilik kollarında büyük aşama kaydedilmiş.
Özellikle maden teknolojisi çok gelişmiş, döküm ve dövme tekniğiyle her türlü eşya üretimine geçilmiş. Ele geçen seramik örnekler dikkate alınırsa, Liman Tepe’nin bu devirde tüm Ege Adaları ve Yunanistan anakarası ile bağlantı içinde olduğu görülüyor.” İlk kentleşme Liman Tepe’deki ilk kentleşmeyle ilgili bilgiler veren Erkanal, daha çok M.Ö. 3. binin 2. yarısı içinde yer alan Erken Tunç Çağı II. devri yerleşiminin, çok daha geniş bir alana yayıldığını dile getiriyor. Hayat Erkanal, “Bu devirde savunma sistemi daha da geliştirilmiş ve güçlendirilmiş, bu savunma sistemi içinde kalan yerleşim alanı bir iç kale şeklinde düzenlenmiş. Kuzey-güney istikametinde oval bir görünüme sahip olan yeni savunma sisteminin güney kesiminde kalan bir bölümü açığa çıkarılmış. Burada ana girişi batıdan sınırlayan büyük bir kule yer alıyor. At nalı şeklindeki bastiyon ve kuleler gerek Ege’de, gerekse Anadolu’da oldukça yaygın. Fakat mevcut teknik özellikler ve boyutlar dikkate alınacak olursa, bu kule şimdiye kadar bilinenler arasında en büyük ve en görkemli örneği oluşturuyor.” diyor.
point located in the northern end of the settlement. Among the findings obtained in this region are local ceramics and other findings, as well as ceramic, stone and obsidian equipments associated especially with the Eastern Aegean islands and Cyclades Islands. These findings prove that Liman Tepe was in close contact with overseas countries from the very early periods. An improved stage of agriculture, textile and mining In the Early Bronze Age mining economy played an important role in the development of societies and thus produced the first urban settlements. In this respect, the traces of the Early Bronze Age were investigated in Liman Tepe from diverse aspects and brought to light in multiple dimensions. Prof. Hayat Erkanal, the founding director of Ankara University Research Centre for Maritime Archaeology and the leader of Liman Tepe Excavations, mentions that the settlement from the Early Bronze Age I generally dated the first half of the 3rd millennium B.C. was surrounded by a fortification system constructed with a different technique. Erkanal continues as follows: “The access gate of the settlement was located on the defence system. In the north
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
105
Siyasi merkez Bu güne kadar yürütülen çalışmalar sonucunda kuzeybatı-güneydoğu istikametinde uzanan önemli bir merkezi yapının dış duvarı kısmen açığa çıkarılmış. İki metre yüksekliğinde korunan bu duvarın kalınlığı 1,50-2,20 metre arasında değişiyor. Antik liman kentindeki yolculuğumuza eşlik eden Hayat Erkanal, duvar ve altındaki gizemle ile ilgili şu bilgileri veriyor: “Bu duvara paralel inşa edilen ikinci bir duvar sayesinde dikdörtgen planlı bazı mekanlar tespit edildi. Bu mekanların içinden çıkan seramik malzeme, bu dar mekânların depo olarak kullanıldığı gösteriyor. Seramik örnekler arasında bulunan İç Anadolu ve Kiklad Adları ile bağlantılı ithal malzeme, bölgeler arası kronolojik karşılaştırmalar açısından önem taşıyor. Bu önemli yapı büyük olasılıkla siyasi yapıyı ve ekonomik düzeni yönetenlerin bulunduğu bir binayı temsil ediyor. Aynı yapı içinde bulunan en anlamlı buluntu grubunu phallos örnekleri oluşturmakta. Bugüne kadar ele geçen yedi örnekten bir tanesi sadece dini açıdan değil, sanat açısından da önem taşır. Gre taşından yapılan bu örneğin başı maymun kafası şeklinde. Bu maymun kafası gerçekçi stiliyle özel bir durum arz ediyor. Liman Tepe, Erken Tunç Çağı II devrinde bilinen tüm Ege yerleşmeleri içinde çok farklı özellikler gösteriyor. Burada liman tesisleriyle bağlantılı bir iç kale ve bir aşağı şehir tam olarak oluşmuş. İç kale aynı zamanda daha eski tabakaların oluşturduğu höyüğü de çevrelediğinden, aşağı şehre göre yüksek
Kazı evine ilk adım attığınızda, yemyeşil bir alan, çeşitli sebzelerin yetiştirildiği bir bahçe, kazı ekibine bu alanda eşlik eden, sevimli dostlardan oluşan mini bir hayvanat bahçesi karşılıyor sizi. When you first step in the excavation site, you come across a very green area, a garden where various vegetables are grown, and a small zoo hosting little cute friends accompanying the excavation team on the site.
bir konuma sahip. Liman Tepe bu kentsel özellikleriyle siyasi bir merkez olarak değerlendirilebilir.” Gelişmiş ekonomik düzen M.Ö. 2. bin başlarında Liman Tepe’de oval planlı yapılar tespit edilmiş. Bu yapılardan bugüne kadar yedi tanesi açığa çıkarılmış. Kazı alanında bu yapılar hakkında bize bilgi veren Erkanal, evlerin genel karakterleri, planları, iç düzenlemeleri ve içlerinden çıkan buluntular dikkate alındığında, daha çok atölye veya işyeri işlevine sahip oldukları görüldüğünü söylüyor ve ekliyor: “Bu dönemde karşımıza çıkan önemli bir buluntu grubu da kurşun halkalar. Bu halkaların büyük bir bölümü 2,5 cm çapında olup ağırlık farklılıkları bulunmamakta. Bu halkalar olasılıkla bir çeşit para birimi olarak değerlendirilebilir. Böylece Orta Tunç Çağı’nda Liman Tepe’de üretim zenginliği yanında, çok gelişmiş bir ekonomik düzenin varlığı ortaya çıkıyor.” Liman Tepe’de Miken varlığı Höyük yüzeyindeki tahribat sonucu, M.Ö. 2. binin ikinci yarısına tarihlenen Geç Tunç Çağı’na ait tüm mimari kalıntılar yok olmuş. ANKÜSAM’ın hummalı çalışmaları sonucu bu kültür tabakasına ait çeşitli
106
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
of the defence system, an architectural arrangement, which is based on this system and which may be called as corridor houses, reflect an architectural plan known to the people of the Northern Aegean Region and Eastern Aegean islands in the same period. This rectangular structures measure approximately 25 meters in length and their interior is divided into several sections. These formations provide significant information about the economical structure of the age. Great progress was made in textile and mining besides agricultural production. Especially the mining technology thrived, and all kinds of articles and objects were started to be produced by casting and forging techniques. When the obtained ceramic examples are considered, it is apparent that Liman Tepe was in contact with the Aegean islands and the mainland of Greece in this age. The first urban settlements Erkanal gives information about the first urbanization in Liman Tepe, and points out that the Early Bronze Age II settlements which are mostly dated the second half of the 3rd millennium B.C. actually expand to a much wider area. He adds that “in this age, fortification system was further developed and strengthened, and the settlement that remained inside this fortification system was arranged as an inner fortress. A portion in the southern part of the new for-
sokaklar ve bu sokakların çevresinde yer alan yapılarla bir su kuyusu açığa çıkarılmış. Bunun yanında çok sayıda buluntu bu dönemin karakteristik özelliklerini yansıtıyor. Erkanal, yerli seramik yanında yüzde 15 oranında Miken seramiği görüldüğünü belirtiyor: “Miken örnekleri Geç Hellas III A-B ve II A dönemleri özelliklerini yansıtır. Ele geçen bir Miken idol başı ile idole ait bir gövde, dini aktivitelerin varlığına işaret ediyor. Anadolu’da nadiren görülen bu örnekler, Liman Tepe’nin Geç Tunç Çağı’ndaki kozmopolit yapısını ortaya koyuyor.” Kültürel birikim Liman Tepe’nin insanı binlerce yıl öncesine götüren büyüleyici atmosferinde geçen günümüz, Hayat Erkanal’ın bu önemli liman kentiyle ilgili değerlendirmeleriyle son buluyor: “Görüldüğü gibi Liman Tepe M.Ö. 6. binden 2. bin sonuna kadar tüm kültürleri kesintisiz olarak yansıtıyor. Antik Klazomenai kenti de dikkate alınacak olursa, Klasik Çağ’ın sonuna kadar kültürel süreklilik devam ediyor. Bu özellik Batı Anadolu’da sadece Liman Tepe’de görülüyor. İzmir bölgesinde tespit edilen ve kazılan prehistorik merkezler Liman Tepe ile birlikte büyük bir kültürel birikimi ortaya koydu. Bu kültürel birikim batı ilişkilerinde alıcı değil, daha çok verici durumda. Aynı zamanda güçlü bir ekonomik yapıya sahip olan bu birikim Ege dünyasını aşarak tüm Doğu Akdeniz’le, Balkanlar’la ve hatta Kafkasya
tification system, which has an oval shape lying in the north-south direction, was unearthed. This portion includes a big tower bordering the main entrance from the west. Horseshoe-shaped bastion and towers are quite common both in the Aegean Region and Anatolia. Yet, when the technical characteristics in the period and the dimensions are taken into consideration, this tower constitutes the biggest and most majestic example of them all.” Political centre At the end of the studies carried out so far, the outer wall of an important central structure stretching in the northwest-southeast direction was partly uncovered. The thickness of this wall of two meters height measures between 1.50 and 2.20 meters. Hayat Erkanal, who accompanied us in our journey through the ancient harbour city, provided the following information about the wall and the mystery lying beneath: “Some places with rectangular plans were detected by means of a second wall constructed parallel to this wall. The ceramic objects found inside these spaces indicate that these narrow spaces were used as storage rooms. Among these ceramic examples, the imported objects associated with Central Anatolia and Cyclades Islands are essential for inter-regional chronological comparisons. This important structure most probably represents the political structure of the settlement and hosted the ones managing the economic order. The most significant group of findings unearthed inside this structure are the phallus examples. One of the seven examples obtained until today has not only religious but also artistic significance. This example was made of gre stone and has a head in shape of a monkey. This monkey head deserves special attention with its realistic style.” Liman Tepe demonstrates very distinctive characteristics among other known Aegean settlements from the Early Bronze Age II. In this settlement, we observe an
inner fortress connected to the harbour and a fully developed lower city. As the inner fortress also surrounds the mound formed by earlier layers, it has a higher stand compared to the city below. Liman Tepe may be considered a political centre with such urban characteristics.” A developed economic order The investigations in Liman Tepe have revealed oval-planned structures from the 2nd millennium B.C. Seven of these structures were uncovered until today. Prof. Erkanal informed us about these structures stating that the general features of the houses, their plans and interior arrangements as well as the findings recovered inside these houses indicate that these structures were mostly used as workshops or working places. He adds the following: “Lead rings constitute another significant group of findings from this period. Most of these rings measure 2.5 cm in diameter and do not differ in weight. It is likely that these rings were used as some kind of currency. Therefore, Liman Tepe in the Middle Bronze Age apparently possessed a wealth of production and established a very developed economic order.” Mycenaean existence in Liman Tepe As a consequence of the damage on the surface of the mound, all the architectural remains from the Late Bronze Age dated the second half of the 2nd millennium B.C. disappeared. Persistent studies carried out by ANKUSAM revealed several streets belonging to this cultural layer, structures located around these streets and a well.
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
107
ile bağlantı içinde. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gerçekleştirilecek olan kazı ve araştırmalar, aynı doğrultuda daha somut veriler ortaya koyacak, Anadolu’nun büyük kültürel potansiyeliyle beslenen İzmir bölgesinin arkeolojik zenginliğine yeni boyutlar kazandıracak.” Deniz altındaki Liman Tepe ilk 10’da Ankara Üniversitesi Sualtı Arkeolojik Araştırma ve Uygulama Merkezi (ANKÜSAM) tarafından Prof. Dr. Hayat Erkanal’ın başkanlığında yürütülen Liman Tepe kazıları, dünyanın en popüler arkeoloji dergisi olan Archaeology’nin Temmuz sayısında dünyanın en önemli ilk on sualtı kazısı arasında gösterildi. ABD’de yayınlanan derginin listesinde Türkiye’den iki, ABD’den üç, Yunanistan, İspanya, Vietnam, Arnavutluk ve Mısır’dan birer kazı bulunuyor. Dergide kazıyla ilgili yayınlanan yazıda kazıların, sualtı arkeolojisi konusunda çok önemli sonuçlar ortaya koyduğu ve kazılarda açığa çıkarılan liman tesisinin dünyada bu güne kadar araştırılan en erken örneklerden birisi olduğu vurgulandı. 1995 yılında ilk kez bir hava fotoğrafı sayesinde Liman Tepe’nin hemen kuzeyinde sualtında kalmış bazı mimari kalıntılar tespit edildi. 2000 yılından itibaren İsrail Haifa Üniversitesi ile ortaklaşa gerçekleştirilen kazılar sonucunda bu kalıntıların bir mendirek yapısı ve liman tesisine ait olduğu ortaya çıkarıldı. Şu ana kadar gerçekleştirilen çalışmalarda, limanın M.Ö. 4. yüzyıl ve M.Ö. 6. yüzyıllarda liman tesisi olarak kullanıldığı anlaşıldı. Önümüzdeki yıllarda gerçekleştirilecek çalışmalarla liman tesisinin Tunç Çağları’nda da kullanılıp kullanılmadığı anlaşılmaya çalışılacak.
108
Besides, many findings uncovered in this area have reflected the characteristics of this period. Prof. Erkanal mentions that around 15 % Mycenaean ceramics were found besides local ceramic works. “Mycenaean examples reflect the characteristics of Late Hellas III A-B and II A periods. The obtained Mycenaean idol head and the body belonging to this idol point at the existence of religious activities. These examples, which are rarely seen in Anatolia, indicate the cosmopolitan structure of Liman Tepe in the Late Bronze Age” Cultural Accumulation After an enchanting journey in Liman Tepe which took us back to thousands of years ago in history, our day ends with Prof. Hayat Erkanal’s final accounts about this ancient harbour city: “As you can see, Liman Tepe reflects all cultures from the 6th millennium to the end of the 2nd millennium B.C without any interruptions. If the Ancient Klazomenai City is also taken into consideration, cultural continuity is not interrupted until the end of the Classical Age. This characteristic is observed only in Liman Tepe in Western Anatolia. Together with Liman Tepe, the excavated prehistoric centres in the İzmir region have revealed a great cultural accumulation. This cultural background demonstrates that the region assumed the position of a giver rather than a receiver in its relationships with the west. Moreover, this cultural background with a strong economic structure is in contact with not only the Aegean world, but also the whole Eastern Mediterranean, the Balkans and even Caucasia. Future excavations and researches will reveal even more concrete data supporting the existing ones, and add new dimensions to the archaeological richness of the Izmir region which feeds from the immense cultural potential of Anatolia.”
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Liman Tepe under sea is in world’s first ten Liman Tepe excavations carried out by Ankara University Research Centre for Maritime Archaeology (ANKUSAM) under the supervision of Prof. Hayat Erkanal were included in the July issue of The Archaeology, the most popular archaeological journal in the world, as one of the first ten most important underwater discoveries. The list in the journal, which is published in the United States, included two excavations in Turkey, three in the United States, one each in Greece, Spain, Vietnam, Albania and Egypt. In the content of the writing on Liman Tepe discoveries, it is emphasized that the excavations have provided very important results in terms of underwater archaeology and that the harbour recovered during the excavations is one of the earliest examples investigated throughout the world until today. Some parts of the architectural remains under water in the north of Liman Tepe were first discovered by an aerial photograph taken in 1995. At the end of the excavations carried out since 2000 jointly by Haifa University in Israel, it was concluded that these remains belonged to a pier and a harbour construction. According to our current knowledge, the harbour was apparently used as a harbour facility in the 4th and 6th centuries B.C. Future studies will hopefully clarify whether the harbour facility was also used in the Bronze Age
Kültür / Culture
Bergama
Dünya Mirası olmalı Türkiye sahip olduğu doğal ve kültürel değerlere oranla UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’nde hak ettiği payı bulamıyor. Bergama da o merkezlerden sadece biri…
Bergama
should be a world heritage site Turkey could not find its due level in World Heritage List of UNESCO compared with its own natural and cultural values. Bergama is just one of these centres...
110
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Doç. Dr. GÖZDE EMEKLİ, Ass.Prf. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Ege University, Faculty of Arts, Department of Geography
Günümüzde eski kaynaklı, belirgin farklılığı olan, gurur duyulan ve korunmasına karar verilen unsurlar miras olarak kabul edilir. Miras; doğal miras ve kültürel miras şeklinde sınıflandırılmaktadır. Son yıllarda kültür mirası (kaynakları) turizmin odak noktalarından biri haline gelmiştir. 1959 yılında Mısır Hükümeti’nin, Nil üzerindeki Nubian bölgesinde Nasır Barajı’nın dolması ile su altında kalacak Abu Simbel ve Philia mabetlerinin kurtarılması için Birleşmiş Milletler-UNESCO’dan yardım istemesiyle başlayan “Dünya Mirası” kavramı giderek önem kazanmaktadır. Bu olay; tüm insanlığa bazı yerlerin ‘Dünya Mirası’ olduğu ve buna sahip çıkmanın sınır tanımadığını göstermiş, dünyadaki diğer yerleri tespit ve koruma altına alma fikrinin doğmasına neden olmuştur. Bu doğrultuda, UNESCO, 1972 yılında Dünya Kültür ve Tabiat Mirası’nın korunmasına dair bir sözleşme hazırlayarak BM’e üye devletlerin imzasına açmış, üye 191 ülkeden 180’i bu ilkeleri benimsemiştir. Bu sözleşmede “Miras geçmişten geleceğe armağandır, gelecek nesillere bırakılan varlıklardır” şeklinde bir tanımlama yapılmıştır. Türkiye sözleşmeyi 1983 yılında imzalamıştır. Komite ilk defa 1978 yılında 12 yeri ‘Dünya Mirası’ ilan etmiştir. Düzenli olarak yenilenen listede 2009 yılı itibariyle 134 ülkede 689 kültürel, 176 doğal, 25 tane hem doğal hem kültürel mirasa ait eser bulunmaktadır.
Nowadays , elements which are old-originated , proud , distinctive and protection of them is seen as a requirement assumed as a heritage . Heritages are classified as natural and cultural heritages. In recent years, cultural heritages (resources) have become one of the focal points of tourism. The term of “World Heritage” which was first brought to agenda when the Egyptian Government asked for help from the United Nations – UNESCO in 1959 for the rescue of Abu Simbel and Philia temples in the Nubian region which would submerge under the waters of Nasir Dam on the Nile River due to filling is increasingly gaining significance. This event has shown the whole humanity that some locations on earth should be considered as “World Heritage” and their protection knows no limits, and led to the idea that other similar places in the world should be detected and taken under protection. In this respect, UNESCO prepared a convention in 1972 on the protection of the World Cultural and Natural Heritage, and it was opened to accession by all members of the United Nations and its principles were adopted by 180 of 191 countries. This convention defined world heritages as “a gift from the past to the future and what we pass on to future generations”. Turkey signed the convention in 1983. The Committee first declared 12 locations in the world as “World Heritage” in 1978. 689 cultural, 176 natural and 25 artifacts belonging to both natural and cultural heritages are available in the list, updated regularly, in 134 countries as of 2009. Although Anatolia has hosted numerous civilizations for centuries, Turkey has 9 permanent sites (Historic Areas of Istanbul, the town of Safranbolu, Hattusha: the Hittite Capital, Nemrut Mountain, Xanthos-Letoon, Great Mosque and Hospital of Divrigi, Archaeological Site of Troy, Hierapolis-Pamukkale, Goreme National Park and the Rock Sites of Cappadocia) and 23 temporary sites in the World Heritage list. It is evident that this number does not match the actual number of natural and cultural values in Turkey. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
111
Cultural heritage and tourism in Bergama World famous historical and cultural resources in Bergama have initiated the birth of a tourism sector in the region. Asklepieion, Acropolis, Red Basilica, Bergama Archaeological Museum, the Mosque from the Seljuk and Ottoman period, and structures like the bath, bridge and inn have constituted a ground for the tourism in Bergama, yet it has not an expected level of development. In addition, there are other touristic attractions, such as the local traditions of Bergama, the international kermes (fair), traditional flavours, music and dance, Bergama parchment, handiworks (Kozak and Yunt weavings). In this respect, the cultural heritages and touristic attractions in Bergama do not draw the attention and income they deserve, and touristic activities do not pass beyond daily tours. Anadolu asırlar boyunca sayısız uygarlığa ev sahipliği yapmış olmasına rağmen, ülkemizin Dünya Kültür Miras Listesi’nde (daimi) 9, (İstanbul tarihi yarımada, Safranbolu, Boğazköy, Nemrut Dağı, Xanthos-Letoon, Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, Troya, Pamukkale, Göreme-Kapadokya), geçici listede ise 23 eseri bulunmaktadır. Bu sayının Türkiye’nin sahip olduğu doğal ve kültürel değerlere oranla yetersiz olduğu açıktır.
Bergama’da kültür mirası ve turizm Bergama’da dünyaca ünlü tarihsel ve kültürel zenginliklerin varlığı turizmin doğmasına neden olmuştur. Asklepion, Akropol, Kızılavlu, Bergama Müzesi, Selçuklu ve Osmanlılardan kalan cami, hamam, han, köprü gibi yapılar yıllar önce Bergama’da turizmin başlamasına zemin hazırlamış ancak beklenen gelişme
henüz sağlanamamıştır. Bunlara ek olarak, Bergama’nın gelenek ve görenekleri, uluslararası kermesi, geleneksel tatları, müzik-dans türleri, Bergama parşömeni, el sanatları (Kozak ve Yunt dokumaları) turistin ilgisini çekebilecek diğer turistik kaynaklardır. Bu bağlamda dikkat çekici ve çeşitli kültür mirasına sahip Bergama turizmi ve kültür mirası hak ettiği ilgiyi ve geliri elde edememenin sıkıntılarını yaşamakta, turizm günübirlik kültür turlarının ötesine geçememektedir. Uluslararası turizm hareketlerinde tartışmasız önem ve ayırt edici özellikler sunan kültür mirasının turizm aracılığı ile değerlendirilmesine, koruma-kullanma dengesinin sağlanmasına ilişkin strateji çalışmaları artmaktadır. Bu strateji çalışmaların başında kuşkusuz başlı başına bir marka ve çekicilik yaratan Dünya Kültür Miras Listesi yer almaktadır. Dünya Kültür Miras Listesine seçilebilmek için on kriter bulunmaktadır ve bunlar düzenli olarak güncellenmektedir. Bu kriterlerden beş tanesi Bergama için değerlendirilebilir ve öneriler geliştirilebilir: 1) Yaratıcı insan dehasını gösteren bir şahaser olmalı: BERGAMA: Akropol, Asklepion (İlk telkin tedavi sağlık yurdu), Allianoi, Kızılavlu 2) Bir zaman diliminde veya bir bölgede;
112
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Strategic studies are gradually gaining speed to appraise and reclaim the cultural heritage which offers significant and distinguished features in international tourism activities, and provide a balance between the use and protection of these values. The most important strategic study in this context is the attempt to include Bergama in the World Cultural Heritage List which provides a brand name and attraction in itself. There are ten criteria to be included in the World Cultural Heritage List and these selection criteria are regularly updated. Five of these criteria may be evaluated for Bergama and suggestions may be developed: 1) to represent a masterpiece of human creative genius: BERGAMA: Acropolis, Asklepieion (the first treatment centre), Allianoi, Red Basilica. 2) to exhibit an important interchange of human values, in a period of time or within a cultural area of the world, on developments in architecture or technology, monumental arts, cityplanning or landscape design: BERGAMA: Acropolis, Asklepieion, Red Basilica (one of the first seven churches
(ilk kent tiyatrosu, en dik tiyatro), Zeus Sunağı (Almanya’da bulunuyor), Kızılavlu 5) Halen yaşayan geleneklerle içiçe olabilmeli, edebi veya artistik açıdan ayrıcalıklı uluslar arası bir anlam taşıyabilmeli: BERGAMA: Kozak çevresi, Uluslararası Bergama Kermesi Görüldüğü gibi, Dünya Miras Listesi’ne girebilmek için kullanılan kriterlerden büyük kısmı Bergama’ya uyarlandığında, Bergama’nın listeye aday olabilmesinin hiç de uzak olmadığı ortaya çıkmaktadır. of Christianity in Ancient Period), Seljuk Minaret, The Great Mosque (Turkish period).
Çalışmalara başlanmalı
mimaride, teknolojide, anıtsal yapılarda, şehir planlamasında veya toprak kullanımında insani değerlerin gelişimini gösterebilmeli: BERGAMA: Akropol, Asklepion, Kızılavlu, Selçuklu Minaresi, Ulu Cami (Türk dönemi). 3) Yaşayan veya ortadan kaybolmuş bir medeniyete veya bir kültür geleneğine ait eşsiz bir örnek olmalı: BERGAMA: Antik dönem eserleri, Allianoi, geleneksel ve folklorik özellikler (Kozak ve çevresi el sanatları-dokumaları, düğün, nişan, fıstık toplama şekilleri vb), yerel tarımsal ürünler (zeytin ve zeytinyağı, çam fıstığı, Kozak elması ve üzümü, tulum peyniri vb) 4) Teknolojik bir yapı veya mimari açıdan insanlık tarihinin önemli bir dönemini resmedebilmeli ya da anlatabilmeli: BERGAMA: Asklepion, Bergama Antik tiyatrosu
UNESCO Dünya Miras Listesi kriterleri ve Kültürel Miras Tüzüğü dikkate alınarak planlanan bu çalışmada; Bergama’nın evrensel ve yerel kültür ürünlerinin birbirini tamamladığı, Bergama coğrafyasının bu değerleri turistik ürün oluşturmaya olanak sağlayarak ilçeye ayrıcalık kazandırdığı görülmektedir. Dünya kültürlerinin ortak mirasına sahip çıkarak, uluslararası ilişkileri, geçmiş ve gelecek bağları güçlendirmek, kalıcı kültürel işbirliği sağlamak, kültürel özelliklerden yararlanarak ekonomiyi canlandırmak, bölgelerarası dengesizlikleri gidermek ve yerel kimliği korumak amacıyla Bergama’nın Dünya Kültür Miras Listesi’ne aday olabilmesi için gerekli çalışmalara bir an önce başlanmalıdır. Öncelikle kamu-üniversite-yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte ve aktif çalışması için koordinasyon çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
3) to bear a unique testimony to a cultural tradition or to a civilization which is living or which has disappeared: BERGAMA: Art works from the Ancient period, Allianoi, traditional and folkloric properties (e.g. handiwork-weavings in Kocak and its surrounding, wedding and engagement ceremonies, peanut picking, etc.), local agricultural products (olive and olive oil, pine nut, Kozak apple and grape, tulum cheese, etc.). 4) to be an outstanding example of a type of building, architectural or technological ensemble or landscape which illustrates significant stage(s) in human history BERGAMA: Asklepieion, the Ancient theatre (the first city theatre, the steepest theatre), the Zeus Temple (currently in Germany), the Red Basilica 5) to be associated with events or living traditions, with ideas, or with beliefs, with artistic or literary works of outstanding universal significance BERGAMA: Kozak surrounding, International Bergama Kermes (Fete) Evidently, Bergama is not far from meeting most of the criteria to be included in the World Heritage List when most of the used criterions are adapted to Bergama.
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
113
Küresel miraslar Dünya Mirası Listesi’ne alınan yerler için bir tanıtıcı amblem geliştirilmiştir. Bu amblem dünyanın doğal ve kültürel farklılıklarının dayanışmasını ifade eder. Ortadaki kare insanın ustalık ve ilhamlarının sonucunu gösterir. Daire, doğanın bize verdiği armağanları temsil eder. Amblemin yuvarlak oluşu bize bırakılan bu mirasların küresel olduğunun simgesidir. Bu amblemin görüldüğü yerlerde UNESCO tarafından çok titiz bir incelemeden geçirildikten sonra kabul edilmiş bir Dünya Mirası ile karşı karşıya olduğumuzu anlarız. Biliriz ki bu yer tüm Dünya devletlerince bir miras olarak tanınmakta ve koruma altındadır. Bu simgeyi kullanmak en büyük hedefimiz olmalıdır.
Studies should be initiated In this study, which is planned in accordance with UNESCO World Heritage List criteria and the Cultural Heritage Regulations, it is revealed that the local culture of Bergama adds to international values, and the geography of Bergama provides the distinction with touristic opportunities. Necessary studies should be initiated for the candidateship of Bergama for the World Cultural Heritage List in order to protect the common heritage of world cultures, strengthen international relations and the bonds between the past and the future, establish a permanent cultural cooperation, enliven economy by making use of cultural properties, eliminate inter-regional disequilibrium and protect local identity. In the first place, public-university and the local government should concentrate on working in active collaboration with non-governmental organizations.
Cultural heritages An identification emblem has been developed for the sites included in the World Heritage List. This emblem represents the interdependence of the world’s natural and cultural diversity. The central square symbolizes the results of human skill and inspiration, while the circle celebrates the gifts of nature. The emblem is round, a symbol of global protection for the heritage of all humankind. The sites which bear this emblem have been subjected to a strict investigation by UNESCO and have been granted the right to be accepted as World Heritage. The emblem indicates that this site is recognized and protected by all world states as a world heritage. Gaining the right to use this emblem should be our chief goal.
114
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Röportaj / Reportage
Karel Dutilh:
İzmir layık olduğu yerde değil!
İzmir does not get the recognition it deserves!
İzmir sevdalısı olarak kente karşı sorumluluğunu yerine getirmeye devam eden vergi rekortmeni Karel Dutilh, İzmir’in hak ettiği yerde olmayışından üzüntü duyuyor.
As a lover of İzmir, the tax champion Karel Dutilh continues to fulfil her responsibility towards this city, and regrets that İzmir does not get the recognition it deserves.
116
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
İzmir’de vergi rekortmenliğini yıllarca kimseye bırakmayan, turizm sektörünün duayen ismi Karel Dutilh, ağabeyi Hendrik Dutilh’le ortak oldukları denizcilik ve turizm şirketlerini sattıktan sonra da turizme olan ilgisini kaybetmemiş. Doğup büyüdüğü İzmir’e olan sevgisi ve duyarlılığını turizm sektörünün yeni firmalarına danışmanlık yaparak da gösteren Dutilh, İzmir’in hak ettiği yerde olmamasından yakınırken, gerekli yatırımların yapılması halinde bu karamsar tablonun değişeceğine inancını yitirmiyor. Denizcilik ve turizm sektörlerinde faaliyetlerinize devam ediyor musunuz? DUTİLH: 2000 senesine kadar biz tek bir şirkettik. Hem denizcilik hem turizm yapıyorduk. O şirketi biz 2000 senesinde sattık. Ama gemicilik de devam etti, turizm de... Ancak şartlar müsaade etmedi ve 2005’te tamamıyla sona erdi hem denizcilik hem turizm faaliyetlerimiz. Bir tür emeklilik denilebilir mi? DUTİLH: Emeklilik değil de… İki ortaktık ağabeyimle ben. Aramızda 10 yaş fark var. Ağabeyim 70’e gelince durmak istedi. O sırada şirketimizde 125 memurumuz vardı. İzmir, İstanbul, Kuşadası ofislerimiz faaliyetteydi. Ağabeyim her sabah saat 5 buçuk - 6’da işe giderdi. Ben 7 buçuk - 8’de giderdim. Akşam ben daha geç çıkardım, o daha erken. Yorulduğu için durmak istedi. Tek başıma da hem denizcilik hem turizmi üstlenmek bana yük geliyordu. Onun için kabul etmedim.
‘
Her şey dahil sistemi turizmi baltalıyor. All inclusive system ruins the tourism sector.
‘
1600’lü yıllarda Fransa’nın Bordeaux kenti yakınlarında yaşayan Protestan bir aile olan Dutilhler, Fransızların bir kararname ile ülkedeki bütün Protestanları yok etme düşüncesi ortaya çıkınca, tümü Hollanda’ya göç etmiş, 1762’de de İzmir’e gelmişler. Önceleri aile ticaretle uğraşırken, baba Dutilh, 1958 yılında büyük oğlu Hendrik ile ortak bir şirket kurarak deniz ticaretine girmiş.1960 yılında vefat edince de, annesi ile kardeşi Karel, ortak olarak şirkete alınmış. Annenin de vefatının ardından, şirkette iki kardeş kalmış. Ve bu birliktelik, şirketin Anadolu Deniz Ticaret’e devrine, yani 2000 yılına kadar başarıyla sürmüş.
İkisini de aynı anda sattık. İkimiz de bir ara danışman olarak kaldık. Ancak yeni satın alanlarla aynı düşüncede olmadığımız için 2004’te tamamen ayrıldım danışmanlıktan da. Deneyimlerinizden yola çıkarak İzmir’deki turizm sektörünün içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? DUTİLH: İzmir’in turizmine üzülerek bakıyorum. Benim zamanımda İzmir’de otel yok diyorduk, şimdi bol bol otel var. Ancak daha fazla İstanbul, Kuşadası ve kuzey tarafta oteller var, oralara gidiliyor. İzmir’de geceleme normal olarak azaldı. Yeni büyük oteller yapıldı. Swiss Otel geldi, Hilton geldi, Mövenpick var. Ne oldu? Fiyat yarışına girdiler. Bu dayanmaz ki. Kriz de geldi. Çeşme ve Alaçatı gibi yerlerdeki butik otellerin fiyatları yüksek. Butik oteller bu durumda satış yapamıyor. Çünkü büyük oteller şimdi fiyat kırdı. Tabii bir handikap daha var şimdi. Sahildeki otellerin yerli müşterileri de fazla olamayacak, çünkü Ramazan ayı artık yaza denk geliyor. O, birkaç sene yerli turizmi vuracak. Karşı çıktığım bir nokta daha var. Her şey dahil sistemi. Her şey dahil sistemi bana göre turizmi
Dutilhs, who are a Protestant family which used to live close to the city of Bordeaux in France in 1600s, migrated to the Netherlands as a consequence of the possibility of the massacre of all Protestants in France by law, and they later came to İzmir in 1762. In the beginning Dutilh the elder was engaged with trade and later started maritime commerce by founding an associated company with his eldest son Hendrik in 1958. After the death of his father in 1960, Hendrik’s mother and sister Karel joined the company as partners. When their mother also passed away, the responsibility of the company was assumed by the two siblings, and this association continued successfully until the transfer of the company to ‘Anadolu Deniz Ticaret’ in 2000. Karel Dutilh, doyenne of the tourism sector and the tax champion for long years , has not lost heis interest in tourism after selling out the maritime and tourism companies co-partnered by her brother Hendrik Dutilh. He has demonstrated her love and sensitivity towards her hometown İzmir by mentoring new companies in the tourism sector. He complains that İzmir does not receive the recognition it deserves, and still keeps heis hope that this negative tableau may change if necessary investments are made. Dou you continue your activities in maritime and tourism sector? DUTILH: We used to be a single company until 2000 and the company was active in both maritime and tourism sector. We sold that company in 2000, but our activities both in maritime and tourism continued... Yet, the conditions didn’t allow us to proceed further and our activities in maritime and tourism sector completely came to an end in 2005. Can we consider this a kind of retirement for you? DUTILH: Not really... My brother and I were two partners. There is 10 years of age difference between us. My brother wanted to put an end to his business life when he was 70. At that time, we had 125 employees working in our company. Our offices in İzmir, İstanbul and Kuşadası were active.
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
117
My brother used to go to work at 5:30 or 6 o’clock every morning, while I went to work at 7:30 or 8 o’clock. But he left work earlier in the afternoon, while I worked till later hours. He eventually got tired and wanted to stop. It was an extra burden for me to handle alone both maritime and tourism activities. That’s why we sold them both at once. We stayed there for a while as consultants, but I quit my position as consultant altogether in 2004 since I did not share the same views with the new owners of the company.
Çözüm öneriniz ne? DUTILH: Buna çare olarak İzmir Ticaret Odası’nın ve Başkanı Ekrem Demirtaş Bey’in kruvaziyercilikle ilgili yaptığı çalışma çok değerlidir. Ancak bana göre asıl çare, İzmir’e yabancı havayollarının gelmesi. Şu anda İzmir’e sadece Lufthansa geliyor. Türk Hava Yolları’ndan memnunum ama THY ile İstanbul’dan aktarmalı gelmek, delilik. Yabancı yapmaz onu. 1975 senesinde THY’nin İzmir çıkışlı Roma-Paris, Frankfurt, Münih, Zürih, Londra direk seferi vardı. Şimdi nerede? Kalktı çünkü her şey İstanbul üzerinden yürütülüyor. Bu yanlış, acıklı bir durum… Bunun için bir yaptırım yapılması mümkün değil mi peki? DUTİLH: Artık ipin ucu kaçtı. Çünkü benim zamanımda belli başlı tur operatörleri vardı. Şimdi, kuralları tur operatörleri koyuyor. Yapmıyor musun her şey dahil? Ben gelmiyorum o zaman, diyor. Bu şartlarda, ben şahsen diyebilirim ki turizmin en iyi zamanını yaşadım. Bizim Anadolu turları vardı, normal uçak seferleriyle Fransızlar gelirdi. 14-15 günlük tur. Aşağı yukarı biz senede onlarla 30 tane Anadolu turu yapıyorduk. Şimdi bu turlar, gülünç bir rakama satılıyor.
118
‘
İzmir’den yurtdışına direkt uçuşlar arttırılmalı The number of direct flights from İzmir to abroad should be increased
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
‘
baltalayan başka bir şey. Gelen turist, genelde aileler. Her şey dahil olduğu için anneler çocukları bir şey istediğinde dışarı çıkmaya gerek duymuyorlar. O zaman ne geliri oluyor Türkiye’nin bu hareketten?
Depending on your experiences, what do you think about the current status of tourism sector in İzmir? DUTILH: I regret to say that I follow the developments in the tourism sector in İzmir with despair. We used to complain about the lack of hotels in İzmir, but now there are plenty of hotels in the city. Yet, most of the hotels are in locations like Istanbul, Kuşadası and northern regions, and people prefer to go there. Overnight stays have normally become less and less in time in İzmir. New and big hotels were built, such as Swiss Hotel, Hilton and Movenpick. Then what? These hotels started to compete for better prices. How can this endure, especially when the economic crisis knocked on the door? The prices are high in boutique hotels in places like Cesme and Alaçatı. In these circumstances, boutique hotels cannot make sales; because big hotels lowered their prices. Now we are face to face with another handicap. The hotels in coastal regions won’t be able to attract
native tourists, because the Ramadan recently coincides the summer season. This will be a stroke for local tourism in the next few years. There is another point I disagree... The all-inclusive system. This is another factor that undermines the tourism sector. The incoming tourist groups generally consist of families, and the parents don’t need to go out at all when their children want something, because all their needs are met in the all-inclusive system. In this case, what does Turkey gain from this approach? What are your suggestions for solution? DUTILH: The studies carried out by the İzmir Chamber of Commerce and its President Ekrem Demirtaş on cruise tourism is very valuable. Yet, the main solution would be the arrival of foreign airways to İzmir. At the moment only Lufthansa airways has flights to İzmir. I appreciate the services of the Turkish Airlines, but it is absurd to arrive in İzmir through a connected flight from Istanbul. A Foreigner wouldn’t accept this. In 1975 there were direct flights from İzmir to Rome, Paris, Frankfurt, Munich, Zurich and London. We don’t have that anymore. Everything is planned and organized on the basis of Istanbul. This is wrong and even pathetic... Is it possible to impose sanction against this situation? DUTILH: It is a little too late now, for things are somehow out of control. In my time, there used to be only a few tour operators. Now, rules are determined by tour operators. If the tours are not all-inclusive, they don’t prefer to come. In this respect, I can say that I witnessed the best times of tourism. There were 14-15 days tours to the Anatolia and the French groups arrived by planes. We used to organize approximately 30 tours to Anatolia every year. Nowadays these tours are organized with ridiculous prices. And they don’t attract many people, because very low prices do not attract normal tourists. Therefore, I was very sorry to quit the tourism sector, but I did so at the right time. But, doyennes like you should guide the way for new entrepreneurs, right? DUTILH: I share my opinions and
Ve müşteri yok artık. Çünkü çok ucuza normal müşteri de gelmez. Onun için bir yerde turizmi bıraktığım zaman çok üzüldüm ama zamanında bıraktım. Ancak sizin gibi duayenlerin yol göstermesi gerekmez mi? DUTİLH: Ben rahatlıkla, kim gelirse, fikrimi söylüyorum ama şartlar o kadar zorlaştı ki... Benim eski memurlarım İstanbul’da kendi şirketlerini kurdular, İzmir’de şube açtılar. Onlar yürütüyorlar, ben onlara yardımcı oluyorum. Problem olunca gelip soruyorlar bana, bunu böyle mi yapalım, öyle mi yapalım diye. Onun için bir yerde yine turizmin içinde varım. Turizmi dışarıdan takip ediyorum. İzmir güzel şehir Turistler neden İzmir’i tercih etsinler, neden İzmir’e gelsinler? İzmir hangi yönleriyle öne çıkmalı? DUTİLH: Neden İzmir? İzmir rahat bir şehir, güzel bir şehirdir. Tabii ben İzmir’de doğma büyüme olduğum için eski İzmir daha güzeldi diyebilirim. Şimdi İzmir betonlaştı. Ama yine de İzmir güzel yer, her şeyi müsait durumda. Bizim zamanımızda bir Fransız tur operatörü bir program çıkardı: Valizsiz Türkiye. Neydi bu? Turist bir yere geliyordu, misal olarak İzmir. İzmir’den Bergama, İzmir’den Sart, İzmir-Efes, İzmir-Pamukkale gibi turlar
oluyordu. Bir hafta kalıp, bavulu açıp, bir daha kapatmıyordu. Bu imkanı veriyor İzmir. 8500 yıllık tarihi olan bir şehir İzmir. Biz İzmirliler olarak kendi değerlerimize sahip çıkabiliyor muyuz? DUTİLH: İzmirli’nin kabahati çok. İzmirli İzmir’de para harcamaz. İzmirli gider İstanbul’da ya da Avrupa’da para harcar. Ama İzmir için bir şey isteyin yapmaz maalesef. İzmir’in tanınması için üzerlerine düşeni yeteri yapmıyorlar. Hazır bekliyorlar. Ben inanıyorum ki bazı şeyler yapılırsa İzmir layık olduğu yerini alacak. Mesela kongre merkezi olarak olabilir. Karamsar bir tablo çizdiniz. Peki bir çözüm yolu yok mudur? DUTİLH: Öncelikle inanacaksınız. Problemler olacak, biz problemleri çok gördük. Bütün o benim 40 küsur senelik çalışma hayatımda, kolerası geldi, depremi geldi, Kıbrıs meselesi geldi, ihtilaller geldi. Turizm durdu, tekrar canlandı. Ama inanılırsa yapılır. Karamsar olmaya gerek yok. İzmir’de yapılacak çok şey var. Turisti İzmir’de tutmak için çok imkan var. Mesela Hilton’un eski müdürü, şöyle bir fikir sunmuştu: Havai fişekleri körfezin ortasına koyacaksın, dünya çapında da duyuracaksın bunu. Bütün Avrupalı gelir buraya o zaman. Körfez
experiences with anyone, but the conditions are more challenging now... My old employees founded their own companies in Istanbul and opened offices in İzmir. I sometimes consult them and give advice when they experience problems. Thus, I am still involved in the tourism sector. I follow the tourism from outside İzmir is a beautiful city Why would tourists prefer İzmir? Which aspects of İzmir should be emphasized? DUTILH: Why İzmir? Because İzmir is a beautiful and comfortable city. I can of course claim that the old İzmir was more beautiful, because I had the chance to witness the old times since I was born and raised in here. İzmir has recently become full of reinforced concrete constructions. Yet, it is still beautiful and available for tourism. In my time, a French tour operator started a programme called “Turkey without suitcases”. Tourists arrived at a place, for example İzmir, and joined the tours to Bergama, Sardes, Ephesus, Pamukkale, etc. They opened their suitcases once they arrived and stayed for a week without having to close them again. İzmir provides the tourists with this opportunity. İzmir has a history of 8500 years. Do you think that we as İzmirians appreciate and protect its cultural and historical values? DUTILH: İzmirians are to be blamed for many things. İzmirians don’t spend their money in İzmir. They go to Istanbul or European cities to spend their money. But when they are asked to do something for İzmir, they are unfortunately unwilling to spend their money for İzmir. They do not do their part for introducing İzmir outside its borders. They expect everything to be done by others. I believe that İzmir will achieve the recognition it deserves if necessary steps are taken. For example, making it a congress centre may contribute a lot to the process. You displayed a pessimistic vision. Aren’t there any solutions? DUTILH: You first have to believe. Of course there will always be problems to be overcome, but we unfortunately encountered numerous problems. In my
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
119
Turizm sektörüne yeni girecek yatırımcılara neler söylemek istersiniz? DUTİLH: Bazen yeni işe atılacak gençler bana geliyor, danışıyorlar, yapalım mı yapmayalım mı diye. Diyorum ki, ne bir ne iki ne beş senede zengin olacaksınız. İkincisi saat mevhumu yok, gece, gündüz, bayram çalışacaksınız. Yaptığınız işi seveceksiniz. İlle para kazanmak için yapmayacaksınız. Evet, amaç para kazanmak, muhakkak o olacak. Rahmetli babam, 1960’da öldü. Ağabeyimle babam şirketi kurmuşlardı. Babam ölünce, ağabeyimle beraber ortak olduk. Şirket yeni. Peki, dışarıya nasıl tanıtacaksın kendini? Bedava uçak bileti hakkım vardı. Her sene tatil zamanında alıyordum çantamı, kapı kapı dolaşıyordum. Öyle başladım. 1967 senesinde beş hafta Amerika’yı dolaştım. Uğraşmak lazım, öyle kendiliğinden gelmiyor. Turizm acentesi açtım, buyur gel, demekle olmaz. Ancak gerçek olan bir olay var: O zamanlar iş daha kolaydı, şimdi çok daha zor.
120
‘
Öncelikle İzmirliler kentleri için daha çok çaba göstermeli. Especially the İzmirians should show more effort for their city.
40 years of business life, we witnessed cholera, earthquakes, the Cyprus issue, military coups, etc. Tourism occasionally stopped and livened up again. But success can be achieved if it follows belief and commitment. There is no reason to be pessimistic. There are so many things to be done in İzmir. There are many opportunities and a considerable potential in İzmir to attract tourists. For example, the former manager of Hilton introduced such an opinion: Setting off fireworks in the middle of the İzmir Bay and advertising this all over the world. Such an event would attract the Europeans to İzmir. The Bay is very convenient for such organizations. The Venetians organize a special day annually on the second Saturday of July and set off fireworks on the sea. It attracts a huge crowd. Why wouldn’t we do the same here?...We have the potential here, but the İzmirians do not take initiative for such attempts. I spent so much effort for this. I found a ship in İzmir and attempted to rent it for touristic purposes. I wanted to start cruise tours from İzmir to the Greek islands. Everything was ready. Then my brother discouraged me, he gave up and I did the same. There are facilities to realize this project in İzmir. Why wouldn’t Turkey start cruise tourism? We have skilled personnel who work on foreign ships. Besides, our personnel are cheaper. Any cruise ship in Turkey would be successful. If someone
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
‘
müsait çünkü buna. Venediklilerin bir günleri var, Temmuz’un 2. Cumartesi’si zannedersem, denizin üstünde havai fişek patlatıyorlar. Nasıl kalabalık oluyor orası. Biri kalkıp burada yapsa o işi… Demek ki imkanlar var ama İzmirli bunu yapmıyor. Ben çok uğraştım. İzmir’den gemiyi buldum, gemiyi kiralamaya geldim. İzmir’den Yunan adalarına kruvaziyer başlatmak istedim. Her şey hazır vaziyetteydi. Ondan sonra ağabeyim korkuttu beni, o durdu, ben de bıraktım. Ama bunu yapacak imkan var. Türkiye niye kruvaziyercilik yapmıyor? Bizim iyi personelimiz var, yabancı gemilerde çalışıyor. Hem daha ucuzdur bizim personel. Hangi kruvaziyer gemisi başlarsa Türkiye’de muvaffak olacak. Biri böyle başlasın, ben onlara danışman giderim memnuniyetle, bir şey de istemem.
initiates this project, I would be pleased to give consultancy services without asking anything in return. What would you like to say to the new investors in tourism sector? DUTILH: Young people sometimes visit me to ask for advice. I first tell them that they cannot be rich in just a few years. The second issue is the working hours. You should work day and night including the holidays. You should love your work without commercial concerns. Sure, the aim is to earn money, and you will eventually achieve that by all means. My late father died in 1960. He founded the company together with my brother. When my father passed away, my brother and I became partners. The company was relatively new. So we had to introduce ourselves abroad, but how? I had the right to get free plane tickets. In every holiday season, I went from door to door to introduce the company abroad. I started like that. I travelled the United States for five weeks in 1967. You have to show some effort, nothing comes by itself. I opened a travel agency, but you cannot attract tourists just by sitting there waiting. Yet, I should mention one fact: Tourism business was easier in those days, it is much harder today.
İzmir sevimli bir şehir
İzmir is a pleasant city
Sizin gözünüzle İzmir’i biraz anlatır mısınız? DUTİLH: İzmir’de doğdum. Bütün hayatım boyunca İzmir’deydim. İzmir, küçük bir yer olduğu için sevimli oluyor. Tabii büyüdü şimdi. Ama İzmir’i her bakımdan çok seviyorum. Eşim İstanbullu, o İzmir’e her zaman köy diyor. Ben de İstanbul’a mega köy diyorum.
Can you describe İzmir from your perspective? DUTILH: I was born in İzmir. I spent my whole life in İzmir. Small cities like İzmir are cosy and pleasant. It has now developed into a bigger city of course, but I love İzmir in every aspect. My wife is from İstanbul and considers İzmir a village compared to İstanbul. And I define Istanbul as a mega-village.
Kızlarınız sizin sektörünüzde çalışmayı tercih etmemişler. Bu noktada sizin bir yönlendirmeniz olmadı mı? DUTİLH: Ben istedim devam etsinler diye ama istemediler. Büyük kızıma işi öğrenmen lazım biz çalışırken dedim ama o memurların yanında “babanın kızı” olmak istemedi.
Your daughters did not prefer to work in your sector. Did you have any influence on them in this choice? DUTILH: As a matter of fact, I wanted them to take over the business, but they didn’t want to. I told my elder daughter that she had to learn the business by working with us, but she didn’t want to be “her father’s daughter” in the office among other employees.
İzmir’de de yaşamıyorlar sanırım… DUTİLH: Hayır. İkisi de okumaya İsviçre’ye gittiler. Büyük kızım orada konservatuarın piyano bölümünü bitirdi. Öteki kızım üniversiteyi bitirdi, bankacı oldu. İkisi de İsviçre’de evlendi. Büyük kızım bir Türk’le evlendi, küçük kızım da bir İsviçreli ile evlendi. Küçük kızın iki çocuğu, büyük kızın bir kızı var.
They do not live in İzmir I guess... DUTILH: No, they both went to Switzerland for their education. My elder daughter graduated from the piano department of the conservatory there. My other daughter graduated as a banker. They both married in Switzerland. My elder daughter married a Turkish man and has a daughter now, and my younger daughter is married to a Swiss man and has two kids. CEYDA ADAR Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
121
Plajlarımız / Beach
Şifalı plaj! Çeşme’nin 3 km doğusundaki Ilıca Plajı, 2 km uzunlukta geniş, ince beyaz kumuyla, dünyanın sayılı plajları arasında olup, nitelikli konaklama tesisleri ve deniz içinde kaynayan ve kükürt bakımından zengin termal suyu ile de Çeşme’nin en büyük ve tanınmış turizm merkezlerinden biridir.
The healing beach! The Ilıca Beach, which is located in 3 km east of Çeşme, is among the most special beaches in the world with its fine white sands extending approximately 2 km. It is also the biggest and most popular tourism centre of Çeşme with its qualified accommodation facilities and its sulphur-rich thermal springs bubbling up in the sea.
122
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Denizin içinden kaynayan sıcak termal suları, Ilıca Plajı’nı ve yöredeki diğer plajları büyük birer termal havuz haline getirir. Ilıca’daki büyük, küçük konaklama tesisleri, yoğun bir turist kapasitesinin ihtiyacını karşılayabilecek durumdadır. Ilıca’nın önemini arttıran en önemli özellik, termal olanaklarıdır. Birçok küçük, otel ve pansiyonlarda bile kaplıca suyu vardır. Çeşme plajlarının ve özellikle Ilıca Plajı’nın en önemli özelliklerinden biri de, kıyıdan denize doğru yaklaşık yüz metrelik bir şeridin insan boyunu geçmeyecek derinlikte olmasıdır. Sığ sularda, özellikle termal kaynaklarla beslenen sularda ultraviyole ışınlarının insan sağlığına çok daha fazla yararlı olduğu bilimsel bulgularla kesinleşmiştir. Bunların yanı sıra, bu plajlar yüzmeye yeni başlayanlar ve çocuklar için son derece elverişlidir. Ilıca’da sıcak deniz ve rüzgârın güzel bir karışımını bulabilirsiniz. Yazın sıcak günlerinde bile öğleden sonra çıkan İmbat rüzgârları, serinliğiyle havayı rahatlatır. Ne kadar kalabalık olsa da, bu plajda rahatça güneşlenmek, yürümek ve spor yapmak her zaman mümkündür. Tatilde dinlenmenin yanı sıra eğlenmek isteyenlere de çeşitli bar, disko ve beach cluplar sabahın ilk ışıklarına kadar hizmet vermektedir.
Ilıca is the biggest and most popular tourism centre of Çeşme with its qualified accommodation facilities and thermal opportunities as well as wide and white sandy beaches extending 2 km long. Warm thermal waters boiling from inside the sea become the Ilıca Beach and other beaches in the region into a big thermal pool. Small and big accommodation facilities in Ilica are capable of meeting the needs of the intensive tourist capacity. The most notable characteristic that increases the significance of Ilica is its thermal facilities. Even small hotels and pensions have thermal water. One of the most important features of the beaches in Çeşme, especially the Ilica Beach, is the shallow water reaching out approximately a hundred meters offshore. Scientific findings have confirmed the fact that ultraviolet rays in shallow waters, especially in waters feeding from thermal sources, are recuperative for human health. Moreover, these beaches are favourable in terms of health and safety as well as the facilities offered to children. The biggest accommodation facility in Ilıca, which is also certificated by the Ministry of Tourism, is located next to this beach. Moreover, these beaches are favourable also for inexperienced swimmers who just started learning how to swim and children. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
123
You can find a nice mixture of sea and wind in Ilica. The on shore wind blowing in the afternoons even in warm summer days cools and refreshes the air. No matter how crowded the beaches are, it is always possible to getting around freely, sunbathing, taking walks and sporting. There are also several bars, discos and beach clubs open until the early hours of the morning for those who wish to have fun in addition to rest. Offers cure for centuries
Yüzyıllardır şifa dağıtıyor Ilıca’nın şifalı suları Osmanlılar zamanında keşfedilmiş. Yörenin tarihi ile ilgili iki rivayet var. Bunlardan ilkine göre Mısır Valisi Tosun Paşa çaresi olmayan bir hastalığa yakalanır. Paşayı tedavi etmeyi başaramayan doktorlar sonunda methini duydukları Ilıca’ya gitmesini tavsiye ederler. Tosun Paşa Ilıca’ya gelir ve amansız denilen hastalıktan kurtulur. İyileşmesinin verdiği sevinçle de Ilıca’ya bir çeşme yaptırır. Ilıca’nın tarihine ilişkin ikinci öyküye göre ise, Osmanlı donanması, uzun süren deniz seferlerinden sonra teknelerin altına yapışan midye ve yosunlardan kurtulabilmek için Ilıca açıklarındaki Yıldız Burnu’na gelir ve gemileri burada demirlermiş. Tepelerden inen sular yeraltında ısınıp, kazandığı minerallerle birlikte tekrar denizin içinden kaynar ve bu kükürtlü sular teknelerin dibindeki yosunları da, midye kabuklarını da çözermiş.
124
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Ilıca’s healing waters were discovered in the period of the Ottomans. There are two versions of the story told about the history of the region. According to the first story, the Egyptian governor Tosun Pasha caught an incurable disease. The doctors, who failed to treat the Pasha, finally recommended him to visit the famous Ilıca. Tosun Pasha comes to Ilıca and gets rid of his incurable disease. He was so happy about his recovery that he built a fountain in Ilıca. According to the second story regarding the history of Ilıca, the Ottoman navy used to come to the Yıldız Cape off shore Ilıca and anchored here in order to get rid of the mussels and algae sticking under the ships after long sea expeditions. The waters coming down from the hills penetrated underground becoming rich with minerals, and flows to the sea. Thus, these sulphurous waters dissolved cockleshells and algae from the bottom of ships.
How to go? You can reach Ilıca easily by using the İzmir – Çeşme Highway. It is also possible to get to Ilıca by getting off 7 kilometres before Çeşme. The centre is 800 metres away from the highway.
Nasıl gidilir? İzmir – Çeşme Otobanı’ndan kolaylıkla gidebilirsiniz. Çeşme’ye gelmeden 7 km önce inerek de Ilıca’ya ulaşabilirsiniz. Merkezin yoldan uzaklığı 800 metre.
Ne yenir? Ilıca tam bir “kumru” yuvası… Nohut mayalı simit hamurundan yapılan Çeşme kumrusu yöreye özgü meşhur sandviçtir. Tercihe göre içine peynir, sucuk ve salam gibi malzemeler konulup kömür ateşinde pişirilen tadına doyum olmaz “Kumru”nun olmazsa olması ise içine konan domates dilimleridir. Ilıca’da “kumru” büfeleri yaz sezonunda müşterilerine 7 gün 24 saat hizmet vermektedir. Yöreye özgü sakız ağacından elde edilen sakızla yapılan “Sakızlı dondurma” ile şifalı “karadut dondurma”sı yoğun talep gören tatlardan bazılarıdır. Yıl boyu açık birçok balık lokantasında çipura, levrek, barbun, ahtapot, kalamar ve ıstakoz gibi çok çeşitli ve lezzetli deniz ürünlerini tadabilirsiniz. Sevdiklerinize yörenin ünlü sakız reçelinden de götürebilirsiniz.
Nerede kalınır? Ilıca her zevke ve bütçeye uygun çok çeşitli konaklama seçeneklerini ziyaretçilerine sunmaktadır.
Where to stay? Ilıca offers several alternatives for all kind of tastes and budgets in terms of accommodation to its visitors.
What to eat? Ilıca is a typical “kumru” centre. Kumru is a famous local sandwich indigenous to Çeşme, it is made of dough for Turkish bagels with the chickpea yeast. ‘Kumru’ is cooked on charcoal and preferably stuffed with all kinds of ingredients from sausage to salami and cheese, but tomato slices is a must to complete the flavour. Snack bars serving “kumru” are open 7 days and 24 hours in the summer season. Ice-cream with gum’ obtained from gumwood and the healing ‘ice cream with black mulberry’ are among the local flavours receiving heavy demand from the customers. You can taste a great variety of delicious seafood, such as sea bream, bass, red mullet, octopus, calamaris and lobster in several fish restaurants that are open all year long. You can bring locally famous gum jam to your beloveds. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
125
Güncel / Current
Özel İdare’den kültüre tam destek İzmir İl Özel İdaresi, kültür ve turizme katkılarını geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da sürdürüyor.
Bademli Evliyabaşı Mescidi
Full support to culture from the Special Provincial Administration The Special Provincial Directorate of Administration of İzmir continues to contribute to culture and tourism as in previous years.
İzmir’deki kültürel değerlerin tanıtımı, doğal, tarihsel, sosyal ve kültürel çevreyi korumak, kentteki turizm hareketlerinin gelişmesi hizmetlerini yürütme misyonuyla hizmet veren İzmir İl Özel İdaresi Kültür, Turizm ve Spor Daire Başkanlığı, 2009 yılında da kültür ve turizme katkılarını sürdürüyor. Kültür, Turizm ve Spor Daire Başkanı Hasan Ordu, ayrılan bütçe kısıtlı olsa da tüm imkanlarıyla turizme ellerinden
Hasan Ordu
126
gelen desteği vermeye çalıştıklarını dile getirdi. Ordu, “Geçtiğimiz yıl, özellikle kültür varlıklarının yaşatılmasına yönelik önemli çalışmalar gerçekleştirdik. Bu yıl da elimizde oldukça fazla proje var. Bütçemiz elverdiğince hepsini gerçekleştirmeye çalışacağız.” dedi. Kültür, Turizm ve Spor Daire Başkanı Hasan Ordu, yapılan hizmetleri şöyle anlattı: “İzmir İl Özel İdaresi olarak tarihi dokuları korumak için çeşitli projeler geliştiriyoruz. Bu kapsamda, Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nı ayağa kaldıracak cephe düzenleme projesi, Latife Hanım Köşkü’nün onarımı gibi faaliyetler, kültür ve tabiat varlıklarını korumak adına gerçekleştirdiğimiz önemli projelerden. Ayrıca İzmir İl Özel İdaresi’nin İzmir’e kazandırdığı Aquacity Balçova Su Parkı Türkiye’nin sayılı tesislerinden biri. Aquacity, İzmirlilere yaz aylarında serinlemek ve eğlenmek için kent merkezindeki ilk ve tek aquapark olarak hizmet veriyor.”
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
With its mission to promote the cultural values of İzmir, protect the natural, historical, social and cultural environment and improve local tourism; the Special Provincial Directorate of Administration of İzmir, the Department of Culture, Tourism and Sports continues to provide support to improve culture and tourism in 2009. Hasan Ordu, the Director of the Department of Culture, Tourism and Sports, stated that they do their best to support tourism despite their limited budget. Ordu further mentioned that in the last year they realized significant studies especially for the maintenance of cultural properties, and that they will try to materialize all the projects included in their programme this year. Hasan Ordu further added the following: “As the Special Provincial Administration of İzmir, we are developing various projects to protect the historical structure of our city. Important projects in this context include
2008 faaliyetleri Kültür Turizm ve Spor Daire Başkanlığı’nın 2008 yılı faaliyetlerinden 32’si yıl içinde tamamlandı. Faaliyetler arasında, Çeşme Kalesi Müştemilatındaki Cami ve Minarenin Restorasyon Projesi, Ildırı Kazı Alanına Beton Çit ve Kafes Yapımı, İzmir Tarih ve Sanat Müzesi Bakım Onarım İşi bulunuyor. Ayrıca 2863 sayılı Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 12. maddesine dayanarak çıkarılan “Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Ait Katkı Payına Dair Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde belediyelere yapılan kaynak aktarımı ile gerçekleşen projeler ise şöyle: Nazarköy’e tanıtım desteği, Kemeraltı cephe düzenleme projesi, Latife Hanım Köşkü onarımı ve Kirazoğlu Konağı restorasyonu. 2009 faaliyetleri Geçtiğimiz yıllarda kültür ve turizme verdikleri desteği 2009 yılında da sürdüren İzmir İl Özel İdaresi, bu yıl gerçekleştirdiği restorasyon çalışmalarıyla İzmir’in kültürel miraslarına sahip çıkıyor. Restorasyon çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Hasan Ordu, şöyle konuştu: “İl Özel İdaresi olarak geçmişimizden miras kalan, kültürel zenginliğimiz yapıları da unutmadık. Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Ait Katkı Payına Dair Yönetmelik”e dayanarak Belediyelerimize kaynak aktarımı yapıp verdiğimiz desteklerle tarihi eserlerimize sahip çıkıyoruz. 1886 yılına tarihlenen Ayavoukla Kilisesi, Kentsel üçüncü derece arkeolojik sit alanı içinde yer alıyor. 2008 Haziran ayında değerlendirmeye alınan kilisenin restorasyonu için 2009 yılında da çalışmalar sürüyor. Aliağa Belediyesi Çarşı Cami Rölöve, Restitüsyon-Proje çizimi, Göçbeyli Belediyesi Göçbeyli Merkez Camii Restorasyonu, Bademli Belediyesi Evliyabaşı Mescidi Restorasyonu da bu alanda yapılan diğer çalışmalar arasında.”
Aliağa Çarşı Camii
İl Özel İdaresi verdiği desteklerle tarihi eserlerimize de sahip çıkıyor. The Special Provincial Directorate of Administration provides support also for the protection of our historical heritage.
the renovation of the facade of the Historical Kemeraltı Bazaar and the restoration of Latife Hanım Mansion. Besides, Aquacity Balçova Water Park, which was constructed within the scope of these activities, is one of Turkey’s distinguished facilities. Aquacity is the first and only aquapark in the city centre which serves the İzmirians and visitors as an entertainment facility.”
2009 activities
2008 activities
“As the Special Provincial Administration of İzmir, we retain our historical structures reflecting the richness of our cultural heritage. As per the Regulation about the Contribution for the Protection of Immovable Cultural Properties, we protect our historical structures by providing our municipalities with financial resource support. Ayavoukla Church dating back to 1886 is located within the third degree archaeological ruin site. The church was evaluated in June 2008, and the studies to initiate its restoration still continue in 2009. Other studies include Aliağa Municipality’s building survey and Restitution-Project drawing of Çarşı Mosque, Göçbeyli Municipality’s restoration studies of the Central Mosque, and Bademli Municipality’s restoration studies of Evliyabaşı Small Mosque.”
32 projects were completed in 2008 by the Department of Culture, Tourism and Sports. These activities include the restoration of the mosque and minaret in the outbuildings of Çeşme Fortress, the construction of the concrete barrier and lattice in Ildırı Excavation Site and the maintenance of İzmir History and Art Museum. In addition, within the framework of the provisions of the “Regulation about the Contribution for the Protection of Immovable Cultural Properties” enacted as per Article 12 of the Code of Protection of Natural Properties with law no. 2863, the projects realized by the financial resource contribution to municipalities include the following: promotion support given to Nazarköy, the project of the facade renovation in Kemeraltı, the restorations of Latife Hanım Mansion and Kirazoğlu Mansion.
The Special Provincial Directorate of Administration of İzmir continues to contribute to the protection of İzmir’s cultural heritage by the restoration studies carried out in 2009 as in previous years. Hasan Ordu provided the following information about the restoration studies:
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
127
Kültür - Sanat / Culture - Art
Kültür - sanat köprüsü İzmir’in tarihi değerleri ile sanatı bir araya getiren Uluslararası İzmir Festivali, 23 yıldır dünyaca ünlü sanatçılara ev sahipliği yapıyor.
Culture and art bridge The International İzmir Festival, which brings together İzmir’s historical values and art, has been hosting world-famous artists for 23 years.
128
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV) tarafından düzenlenen ve uluslararası alanda da kendini kanıtlanmış olan Uluslararası İzmir Festivali, bu yıl 23. defa kapılarını açtı. Her yıl birbirinden ünlü sanatçıları sanatseverler ile buluşturan Festival, İzmir’in yurtdışında tanıtımında da önemli bir rol sahip. İKSEV Yönetim Kurulu Başkanı Filiz Eczacıbaşı Sarper, Festival’in dünya sanat platformunda önemli bir yere geldiğini vurguluyor. Geçmişten günümüze Uluslararası İzmir Festivali nereden nereye geldi? SARPER: Uluslararası İzmir Festivali, başladığı ilk yıllarda İstanbul Festivali ile çok sıkı bir işbirliği içindeydi. İstanbul Festivali’ne katılan sanatçı ve topluluklar İzmir Festivali’ne de geliyordu. Ama zaman içinde İzmir Festivali kendini kanıtladı. Bugün Uluslararası İzmir Festivali Avrupa Festivaller Birliği’nin prestijli bir üyesidir; yalnız ülkemizin değil dünyanın saygın festivalleri arasında yer almaktadır. Bunun en önemli nedeni, amatör bir ruhla, heyecanını hiç kaybetmeden, programlarının niteliğinden asla ödün vermeden çalışmalarını sürdürmesidir. Uluslararası İzmir Festivali, İzmir’in adının geçmişte olduğu gibi “kültür ve sanat kenti” olarak anılmasını sağlayan en önemli etkinliklerden biridir. Festival sayesinde pek çok önemli ismi konuk etti İzmir, değil mi? SARPER: Festivalimizde dünyaca tanınan, alanının en iyi isimlerini ağırlamanın gururunu yaşadık. Hepsini saymak zor tabii ama ilk anda Leningrad Filarmoni Orkestrası - Şef: Yuri Temirkanov, Çek Dokuzlusu, Martha Graham Dans Topluluğu, Gheorghe Zamfir, Tanita Tikaram, Jethro Tull, Kızıl Ordu Korosu Şef: Alexandre Poustovalov, Kodo, İdil Biret, Suna Kan, Fazıl Say, Güher & Süher Pekinel, Jan Garbarek & Hilliard Ensemble, Joan Baez, James Brown, Bryan Adams, Chris de Burg, Paco de Lucia, Ray Charles, Sting, Elton John, Ian Anderson, Chick Corea, Zubin Mehta sayılabilir.
Tokyo Bale
Filiz Eczacıbaşı Sarper
The International İzmir Festival, which is organized by the İzmir Foundation for Culture, Arts and Education (İKSEV), has proved its success also in the international arena and opened its doors for the 23rd time. The Festival brings together famous artists every year, and assumes an important role in İzmir’s promotion abroad. Filiz Eczacıbaşı Sarper, the Board Chairman of İKSEV, emphasizes that the Festival has gained a significant place in the international platform of arts. How has the story of the International İzmir Festival developed from past to present? SARPER: In the first years of the International İzmir Festival, it worked in close collaboration with the İstanbul Festival. The artists and groups participating in the İstanbul Festival also performed in the İzmir Festival. But the İzmir Festival proved itself in time. Today, it is a prestigious member of the European Festivals Association; and it is considered one of the respectable festivals not only in our country but also in the world. The most important reason for this reputation is that the quality of the Festival’s programmes maintained without losing its enthusiasm and amateur spirit. The International İzmir Festival is one of the most important activities that enable İzmir’s reputation as the “city of culture and art” as in old times. İzmir has welcomed several famous names thanks to the Festival, hasn’t it? SARPER: In our festival, we had the honor of hosting world-famous names that are the best in their fields. It is impossible to name all of them at once, but the first names that come to mind are Leningrad Philharmonic Orchestra –Conductor: Yuri Temirkanov, Czech Nonet, Martha Graham Dance Group, Gheorghe Zamfir, Tanita Tikaram, Jethro Tull, The Russian Red Army Choir - Conductor: Alexandre Poustovalov, Kodo, İdil Biret, Suna Kan, Fazıl Say, Güher & Süher Pekinel, Jan Garbarek & Hilliard Ensemble, Joan Baez, James Brown, Bryan Adams, Chris de Burg, Paco de Lucia, Ray Charles, Sting, Elton John, Ian Anderson, Chick Corea, and Zubin Mehta. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
129
Glorious Shows in Historical Places You are bringing together the historical places and art by the activities of the Festival as you did in the past. What kind of reactions do you get? SARPER: The Festivals high-quality programmes as well as its success in using historical places for performances have been praised and considered a significant justification for granting a membership to the İzmir International Festival in the European Festivals Association. Ephesus Antique Theatre, the Library of Celsus, Odeon in Ephesus, Bergama Asklepion Theatre, Metropolis, Bayraklı Ruins, Kadifekale, İzmir Agora, House of the Virgin Mary and St. Polycarp Church, which hosted many activities in the İzmir Festival, are historical places with worldwide reputation. Every year, several great artists convey us their requests for giving a concert in Ephesus. The magnificent history of İzmir, which has always been the intersection point for different religions and cultures, contributes to the international credit given to the Festival and has its significant place in the international art platform. The professional organization of the Festival, and its meticulously prepared programme plays a great role in this success.
Royal Filarmoni / Ephesus
Festival aracılığıyla İzmir’in tarihi mekanlarını da geçmişte olduğu gibi sanatla buluşturuyorsunuz. Nasıl tepkiler alıyorsunuz? SARPER: Uluslararası İzmir Festivali’nin Avrupa Festivaller Birliği üyeliğine kabul gerekçesinde, kurulduğundan bu yana hazırladığı nitelikli programların yanı sıra tarihi mekânları sanatla buluşturması da övülüyordu. İzmir Festivali’nin etkinliklerinin yapıldığı Efes Antik Tiyatro, Celsus Kütüphanesi, Efes Odeon, Bergama Asklepion, Metropolis, Bayraklı Ören Yeri, Kadifekale, İzmir Agora, Meryemana Evi, St. Policarp Kilisesi dünyanın tanıdığı, bildiği tarihi mekânlar. Her yıl pek çok büyük sanatçı Efes’te konser verme isteğini bize iletiyor. Dinlerin, kültürlerin kesişme yeri İzmir’in görkemli tarihi geçmişi, bu kentin adıyla anılan Festivali tabii ki büyük övgüler alıyor ve dünya sanat platformunda önemli bir yer işgal ediyor. Bunda tüm Festival organizasyonunun profesyonel bir anlayışla, hiçbir aksaklığa meydan vermeyecek şekilde özenle programlanıp, yürütülmesi de rol oynuyor. Bu büyük ve önemli organizasyonun perde arkası nasıl? Dünyaca ünlü bu isimleri davet etmekte güçlük çektiğiniz oluyor mu? SARPER: Uluslararası İzmir Festivali kendisini kanıtlamış bir festival. Sanatçılar, orkestralar, şefler kendileri başvuruyor zaten. Biz de gelişmeleri, yeni projeleri yakından izliyoruz.
130
‘
Uluslararası İzmir Festivali, Avrupa Festivaller Birliği’nin prestijli bir üyesidir; yalnız ülkemizin değil dünyanın saygın festivalleri arasında yer almaktadır. The International İzmir Festival is a prestigious member of the European Festivals Association; it is among the reputable festivals not only in our country but also in the world.
Zubin Mehta / Celsus
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
‘
Tarihi mekanlarda görkemli gösteriler
How is the backstage of this great and important organization? Do you experience difficulties in inviting these world-famous names?
The International İzmir Festival is one of the most important activities that maintains İzmir’s reputation as the “city of culture and art” as in old times.
Franguolis / Celsus
İzmir’de en iyi sanatçıları, toplulukları, orkestraları ağırlamak için çalışıyoruz. İzmir Festivali’nin yurt dışında çok olumlu bir imajı var. Bizde konser veren sanatçıların menajerleri, ajansları hakkımızda çok olumlu ve iyi referanslar veriyorlar. Tanınmış isimler bizimle çalışmak, İzmir’e gelmek için istekli oluyor.
SARPER: The International İzmir Festival has proved itself. Artists, orchestras and conductors sometimes apply themselves for participating in the Festival. And we follow the developments and new projects closely. We do our best to host the best artists, groups and orchestras in İzmir. The İzmir Festival has also a positive image in abroad. The managers and agencies of the artists, who have participated in our festival, give very positive and good references about us. Well-known names are willing to come to İzmir and work with us. It is an activity requiring a serious amount of finance. How do you overcome the budget problem? SARPER: We overcome our budget problems by the contributions and support of our sponsors. Many institutions and agencies especially the Prime Ministry Promotion Fund Committee, the Ministry of Culture and Tourism, İzmir Metropolitan Municipality and Konak Municipality provide contribute to us since our establishment. There are also many friends and young people who voluntarily offer their support and service to us.
Ciddi maliyetler gerektiren bir etkinlik… Bütçe sorununu nasıl çözüyorsunuz? SARPER: Bütçe sorunumuzu katkılarla, sponsorlarla çözüyoruz. Başbakanlık Tanıtma Fonu Kurulu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Konak Belediyesi başta olmak üzere kuruluşumuzdan bu yana bizi destekleyen pek çok özel kurum ve kuruluş katkı sağlıyor. Ayrıca gönüllü olarak bize hizmet veren pek çok dostumuz var, gençlerimiz var. Festivalin 25. yıldönümü yaklaşıyor. 25. yıla özel bir çalışmanız var mı? SARPER: Henüz görüşmeler aşamasındayız ve kesinleşmeden programı açıklamak istemiyoruz. Ancak Uluslararası İzmir Festivali’nin 25. yılı için çok özel bir program hazırlığı içindeyiz.
‘
‘
Uluslararası İzmir Festivali, İzmir’in adının geçmişte olduğu gibi “kültür ve sanat kenti” olarak anılmasını sağlayan en önemli etkinliklerden biridir.
Robin Gibb
The 25th Anniversary of the Festival is approaching. Are you planning a special organization for the 25th anniversary? SARPER: We are still engaged with negotiations and we do not want to announce the programme before it becomes definite. But suffice it to say that we have started the preparations of a very special programme for the 25th Anniversary of the International İzmir Festival. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
131
Mimari / Architecture
ÇAKIRAĞA Ödemiş-Birgi’de yaklaşık 250 yıldır ayakta duran Çakırağa Konağı, Türk evlerinin en güzel örnekleri arasında yer alıyor.
Konağı Mansion
Çakırağa Mansion, which has been standing for about 250 years in the Ödemiş-Birgi, is among the most impressive examples of the Turkish houses.
132
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
MÜMTAZ SAYGI
Sanat Tarihçi / Art Historian
18. yüzyılın ikinci yarısında Birgi Deresi’nde deri imalathaneleri bulunan, zeytinlikleri olan, tüccar Çakıroğlu sülalesinden Şerif Ali Ağa, işi nedeniyle yaptığı İstanbul gezilerinde yalı konaklarına özenip, Birgi’de ailesi için bir konak yaptırmak ister. 1771-1774 yılları arasında Birgi Deresi kıyısında üç katlı, dış sofalı, U planlı yapının zemin katı hizmetlilere, birinci kat kışlık, ikinci kat yazlık olarak düşünülmüştür. Konağın zemin katı taş duvar örgülü, diğer katlar ahşap çatkı içine dolma kerpiç malzemeyle yapılmış, duvarlar keçi kılı karıştırılmış sıvayla örtülmüştür. Zemin kata konağın batısındaki dar sokağa açılan iki kapıdan girilir. Birinci kapının sağında kapıcı odası, gelen konukları buyur edecek kadar yakındır. Tam karşıda merdiven bitişiğinde hizmetli odaları, girişin solunda ise, konuk bekleme bölümü ahşap kemerleri ile dikkat çeker. İkinci kapı binek hayvanların girişine ayrılmış olup, hemen yanında samanlık damı ve karşısında ahır bulunur. Zemin katın oda pencereleri doğrudan iç avluya açılır. Dik bir merdivenle açılan birinci katın girişinde ahşap kepenk gece kapatılmak amacıyla yapılmıştır. Bu katın tavanları alçak, pencereler çift pencere olup kışın ısınmaya uygun yapılmıştır. Planı dış sofalı, üç eyvanlı, eyvanlar arasında ikisi büyük ikisi küçük olmak üzere dört odası bulunur. Sofanın ortasındaki ana eyvanın cephesi, ortada Bursa tipi (yayvan-basık) her iki yanında yuvarlak olmak üzere üç kemerle taçlandırılmıştır. Odalarda bulunan şömineler alçı dekorasyonla kaplı olup, ısınma gereksiniminden öte süslemecilik açısından son derece zengindir. Ahşap tavanlar çıtalarla baklavalara bölünmüş her birinin içi boyama meyve örnekleriyle dekore edilmiştir. Sofada küçük eyvanın solunda el yıkamak, abdest almak için kafesli bir bölüm yer alır.
Şerif Ali Agha from the Çakıroğlu family of merchants, who owned leather plants at Birgi River as well as olive groves in the second half of the 18th century, emulated the waterside mansions in Istanbul where he occasionally visited for business purposes and decided to build a mansion for his family at Birgi. The mansion was designed and built between 1771-1774 at the coast of Birgi River as a three-storey building with an exterior hall and U-plan. The ground floor was reserved for the servants and other employees in the house, while the first floor was thought for winter use and the second floor was thought for summer use. The ground floor of the mansion has stone walls, while other floors are made of timber framing filled with adobe material and the walls are bonded using plaster mixed with goat hair. The ground floor opens to the narrow street by two doors in the west of the mansion. The doorkeeper’s room on the right of the first door is close enough to welcome the guests. Servants’ rooms are located next to the stairs right across the door, and the waiting room for the guests attracts attention with its wooden arches. The second door is reserved for the entrance of mounts and there is a hayloft right next to it and a barn across. Windows of the ground-floor rooms open directly to the inner court. At the entrance of the first floor introduced by steep stairs, there is a wooden shutter made to be used at nights. The ceilings of this floor are low, and the double windows are suitable for keeping warm the inside in winters. Its plan includes an exterior hall, three iwans, and four rooms including two large and two small rooms between these iwans. The front of the main iwan in the middle of the hall is crowned with three arches including a Bursa-style (broad and flat) arch in the middle and a round one at two sides. The fireplaces in the rooms are covered with rich gypsum decorations emphasizing its ornamental design rather than its heating function. Wooden ceilings are divided with lathes into diamond shapes, inside of each one of which is decorated with painted fruit designs. There is a latticed section on the left of the small iwan in the hall for washing hand and performing ablution. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
133
İkinci kat yazlık Merdiven kepeneğini kaldırarak ikinci kata (yazlık) çıktığımızda aydınlık, yüksek tavanlı bir sofa bizi karşılar. Plan aynen kışlık katın planına uyar. Sofaya bakan duvar frizlerinden yöresel bitki ve meyve resimleri dikkati çeker. Bu katın en önemli özelliği “İstanbul” ve “İzmir” odalarıdır. Söylenildiğine göre Çakıroğlu Şerif Ali Ağa’nın biri İzmirli diğeri İstanbullu iki eşi varmış. Eşlerinin sıla hasretlerini gidermeleri için sofanın güneybatısındaki İstanbul odasına, içinde yelkenlilerin yüzdüğü Haliç, İzmir odasına ise, Kadifekale’den Konak panoramik manzaralarının yer aldığı duvar süslemeleri yaptırmıştır. Bu resimlerin en önemli özelliği minyatür üslubunun fresk tekniğiyle birleştirilmiş olmasıdır. Yani duvar yüzeyi üzerine derinliği ve ışık gölgesi olmayan, estetiği, çizgilerin uyumu ve renklerin canlılığında arayan bir anlayışla yapılmış olması izleyiciyi büyüler. Her iki odanın tavanları geçme geometrik süslemeyle sergenli, boya bezemeli, pencereler vitraylı olup, Türk Rokoko (mimari dekorasyonda aşırı süsleme ) mimarlığın en güzel örneklerindendir. Çakırağa Konağı 1977-1993 yılları arasında restore edilmiş olup,15 Kasım 1995 günü ziyarete açılmıştır.
İzmir Odası / İzmir Room
134
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
İstanbul Odası / İstanbul Room
The second floor for summer use The stairs lead to the second floor (summer suit) through a shutter which opens to a bright hall with high ceilings. The plan of this second floor matches with the plan of the first floor used in winters. The wall friezes facing the hall attract attention with the paintings of local plants and fruits. The most important characteristic of this floor is its “İstanbul” and “İzmir” rooms. According to the rumours of people, Çakıroğlu Şerif Ali Agha had two wives, one from İzmir and one from istanbul. In order to satisfy their homesickness, the walls of the İstanbul room situated in the southwest of the hall were decorated with the illustration of the Golden Horn with sailing boats, while the walls of the İzmir room were decorated with panoramic views of Konak from Kadifekale. The most significant characteristic of these paintings is the fresco technique of miniature style used to conjoin these paintings. In other words, the wall surface fascinates the viewers with its aesthetic lacking depth and light and shade, and with the harmony of lines and vigour of colours. The ceilings of both rooms are covered with insert geometric decorations and paintings and the windows are leaded, representing one of the most attractive examples of the Turkish Rococo architecture (extreme ornamentation in architectural decoration). Çakırağa Mansion was renovated between 1977 - 1993 and opened to visitors on 15 November 1995.
Mutfak Kültürü / Cuisine Culture
Lezzetli, hafif ve sağlıklı
İzmir mutfağı
Geçmişten bugüne farklı kültürlerin lezzetleriyle harmanlanan İzmir mutfağı, lezzetli olduğu kadar sağlıklı yapısıyla da günümüzde dünyanın en zengin mutfakları arasında yer alıyor.
Delicious, light and healthy
İzmir cuisine
Izmir cuisine, which has been blended with the tastes of different cultures from past to present, is among the richest cuisines in the world with its delicious and healthy menu.
136
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Sebzelerinden otlarına, reçellerinden balık çeşitleri ve baharatlarına kadar pek çok lezzeti içinde barındıran İzmir mutfağı, topraklarında yaşamış pek çok ulusun zenginlikleriyle de bugünlere gelmiş. Türkiye’nin İzmir mutfağıyla ilgili en zengin arşive sahip olan kişisi unvanına sahip yemek yazarı ve araştırmacısı Gökçen Adar, İzmir mutfağının zenginliğine dikkat çekerken diğer yandan da bu zenginliğin yeterince tanınmıyor olmasından dem vuruyor. Kaybolmaya yüz tutmuş yemekler olduğuna da vurgu yapan Adar, İzmir mutfağının bilinmeyen yönlerini ve farklı lezzet tariflerini bizlerle paylaştı. Aslında makine mühendisisiniz… ADAR: Evet. Alarko’da 20 sene yöneticilik yaptım ama yöneticilik yaparken aynı zamanda oranın sanat danışmanıydım. Her sene sergiler düzenliyorduk.
Gökçen Adar
Yemeğe olan ilginiz nasıl ve nerede başladı? ADAR: Hobim yalnızca yemek değil aslında, Anadolu kültürüydü. Ben Türk kültürüyle ilgileniyorum. Oyalar topluyorum, el sanatlarıyla ilgili de çok çalışmam var. Resim yapıyorum, seramik yapıyorum. Tabii yemek de bunun bir parçasıydı. Ben emekli olduktan sonra “Mutfak Sofra Gereçleri” diye bir sergi açmıştım. O zaman Feriye Lokantası’nın sahibi Vedat Başaran benimle tanışmak istemiş. Eve davet ettim, birlikte yemek yedik. Kalçunya yapmıştım, çok beğendi. Dedi ki, “N’olur kitap yazın”. Bu şekilde bir başlangıç oldu diyebilirim. Ayrıca bizim evde herkes yemek yapmasını bilir. Çünkü benim baba tarafı Girit’ten gelme. Onlar da yemek yapmayı sever. Yani yemek yaşamın bir parçasıydı.
The multicultural history of Izmir has added many riches to its cuisine which includes diverse flavours from vegetables to herbs, jams, fish and spices. Gökçen Adar, the famous food writer and researcher with the richest archive on İzmir cuisine, calls attention to the richness of the İzmir cuisine and complains that it has not gained the recognition it deserves. He also mentions that there are several dishes fading into oblivion. He shared with us the unknown aspects of İzmir cuisine and recipes with different flavours.
İzmir mutfağı nasıl bir mutfak? ADAR: İzmir mutfağı deyince, esasında İzmir, bileşke mutfak. Çok değişik kültürleri içinde barındırmış. Yerleşik Türkler, Rumlar, Museviler, İtalyanlar, Ermeniler yıllar boyunca birlikte yaşamışlar ve birbirlerinden etkilenmişler. Tabii bir de Girit ve diğer Yunan adalarından gelen Müslüman Türkler birbirlerinden etkilenmişler ve bir bileşke mutfak çıkmış ortaya. Bence İzmir mutfağı dünyanın en zengin mutfağı ama bilinmeyen bir mutfak… Ancak içinde
How and where did your interest in food begin? ADAR: Food is not my only hobby. I have an interest in Turkish culture, specifically Anatolian culture. I collect embroideries and needle works, and also have several studies on handiworks. I produce paintings and ceramic works. Food is of course a part of this wide interest in culture. After I retired, I opened an exhibition titled “Kitchen and Table Utensils”. Back then, the owner of Feriye Restaurant Vedat Başaran has asked to meet me. I invited him home, and we had a meal together. I cooked Kalcunya which he liked a lot. He insisted that I write a book on food. It was a start. Besides, everyone in our house knows how to cook, because my father side ancestors are from Crete. They were also fond of cooking. That is, cooking was an integral part of their life.
You are actually a mechanical engineer... ADAR: Yes indeed. I worked at Alarko as a manager for 20 years, but I was also the art consultant there. We organized exhibitions every year.
What is peculiar about the İzmir cuisine? ADAR: İzmir cuisine is indeed a resultant cuisine, a mixture of diverse cultures. The Turkish inhabitants have lived together with the Greeks, Jews, Italians and Armenians for centuries, and influenced one another’s culture in many ways. And of course, the Muslim Turks coming from Crete and other Greek islands influenced one another, fusion in a resultant cuisine. I believe that İzmir cuisine is the richest cuisine in the world, yet it is not sufficiently recognized... Only the local inhabitants are familiar with this diversity. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
137
‘
İzmir mutfağı denildiğinde ilk akla gelen otlar ve balıklardır.
Then, its roots go way back to old times... ADAR: Sure, the Aegean region is the cradle of many civilizations. It is impossible to assume that the food culture deriving from those civilizations have disappeared. It came down to this day through modifications.
Lezzetli yemekler Aynı zamanda da çok sağlıklı bir mutfak İzmir mutfağı… ADAR: Evet, dünyanın en sağlıklı mutfağı. Şimdi bütün dünyanın gözü Akdeniz, Ege mutfağına çevrilmiş vaziyette. Bizler yemekleri pişirirken lezzetli pişiriyoruz. Tencere yemeği bilmez Batı mutfağı. Aynı anda üstünkörü bir şeyler yapar, soslarla zenginleştirmeye çalışırlar. Onlar aynı anda hem tereyağı hem peynir hem de krema koyuyorlar; hem de miktarları çok. Zaten tek başına her biri bir lezzet… Zannediyorlar ki böyle daha lezzetli olacak. O kadar sağlıksız ki...
Delicious Meals İzmir cuisine is at the same time a very healthy cuisine... ADAR: Yes, it is the healthiest cuisine in the world. Now everyone turned their gaze to the Mediterranean and Aegean cuisine. We cook delicious meals. The Western cuisine is not very much familiar with pot meals. They prepare superficial recipes enriched and flavoured with sauces. They use big amounts butter, cheese and cream at once. Each of these ingredients has a flavor of its own...They think that they altogether will result in a more delicious taste, but it is so unhealthy.
İzmir mutfağını lezzetli kılan nedir? ADAR: Zeytinyağı. Zenginliği, otları, balıkları, farklı bir coğrafyası olmasından kaynaklanan o zeytinyağlı yemeklerin güzelliği… Baklavalar bile zeytinyağlı bizim burada.
What makes the İzmir cuisine so delicious? ADAR: Olive oil... The different geography of the region, its herbs and fish besides the dishes cooked with olive oil...Even baklava is cooked with olive oil here.
138
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Herbs and fish are the first thing that comes to mind when you hear the name of İzmir.
It is also healthy because the cuisine is especially based on herbs and vegetables, isn’t it? ADAR: It results from the characteristics of the region. To begin with, there are three kinds of herbs which grow only in the Mediterranean region: wheat, olive and grape. In addition, the region is abundant with all kinds of vegetables and herbs. My book on herbs includes 135 types of herb.
‘
‘
Gökçen Adar
‘
olan bilebilir. Kökeni çok eski dönemlere dayanıyor bu durumda… ADAR: Tabii, medeniyetin beşiği Ege. Siz zannediyor musunuz ki oradaki yemekler, o kültür yok oldu. Hayır. Değişime uğraya uğraya bugünlere kadar geldi.
Can we have a little talk about your books? ADAR: I have written 12 books generally on the Aegean and Mediterranean cuisine. Because, I am a native of this region. I occasionally visit a village, ask the women about local recipes. I note down what they tell. There are no measurements in the recipes they give. Then I try these myself and collect them in a book. That’s how I wrote down those books.
Kitaplarınızdan biraz bahsedebilir misiniz? ADAR: Benim 12 kitabım var. Kitaplarımda genel olarak hep Ege ve Akdeniz mutfağı. Çünkü ben buralıyım. Gidiyorum bir köye, hanımlara soruyorum. Onlar anlatıyor ben not alıyorum. Ama ölçü falan yok. Sonra kendim yapıyorum. Böylelikle toparladım.
Aşçılar kültürünü tanımalı Aşçıları nasıl buluyorsunuz? ADAR: Türkiye’de benim yaptığım işi yapan başka kimse yok. Restoranlarda çalışan ticari aşçılar, çıraklıktan yetişiyorlar, onu öğreniyorlar. Genelde hep batı mutfağı taklitçisi… Kendi mutfaklarını, kültürünü bilmiyorlar. Bu yüzden bir tane genci alacağız, ben altı ay eğitim vereceğim. Hatta Ayvalık’ta ve İstanbul’da birer yer kuracağız. Adam yetiştireceğiz. Çok zengin bir mutfak halbuki… ADAR: Çok zengin bir mutfak ama dünyada yeri yok. Bunu tanıtacak olan da kendi aşçılarımız. Aşçılar da kendi mutfağını bilmiyor. İnsanlar lanse edilmiş markalar peşinden gidiyor. Sen tanıtmazsan, nereden bilecek?
Sakız yahnileri ve otlar İzmir mutfağı denildiğinde ilk akla gelen yemekler neler? ADAR: Sakız yahnileri. Sakız yahnileri, bol arpacık soğan, et, sakız, portakal kabuğu ile yapılan yahnilerdir. Ahtapotla olur, tavukla olur, kırmızı etle olur. Bir de tabii deniz ürünleri. Ayrıca İzmir mutfağı denilince otlar da gelir. Sakız yahnisi gibi yemekler günümüzde çok da bilinmiyor… ADAR: Bilinmiyor çünkü dünyanın nüfusu, ilk 5 milyon yılda 1 milyara çıkmıştı. Son 60 yılda ise 5 milyara dayandı. 5 milyon yıl nerede, 50-60 yıl nerede. Bu kadar kısa sürede bu kadar hızlı nüfus artışı, beraberinde çok büyük değişimi de getirdi. Günümüzde hep kültür savaşı var. Kültür savaşı nedir? Toplumları sahip olduğu kendi değerlerinden koparmak, kendi değerini ona aşılamak ki pazar oluşsun. İşte bizi kendi değerlerimizden bilinçli bir şekilde kopartıyorlar. O
‘
İzmir mutfağını lezzetli kılan, zeytinyağıdır. Olive oil is the secret that makes İzmir cuisine so tasteful.
‘
Genelinde ot ve sebze ağırlıklı olduğu için de sağlıklı değil mi? ADAR: Coğrafyasından kaynaklanıyor. Bir kere, üç bitki var. Bunlar sadece Akdeniz bölgesinde yetişiyor: Buğday, zeytin ve üzüm. Artı, bizde hem sebzeler çok hem de otlar. Bbenim ot kitabımda yaklaşık 135 çeşit ot sofralarımıza konuk oluyor.
The cooks should be familiar with the culture What do you think about the cooks? ADAR: There isn’t anybody else in Turkey who does what I do. The professional cooks working in restaurants learn the profession through apprenticeship. They usually imitate the practices of the Western cuisine. They are unfamiliar with the particulars of their own cuisine and culture. That’s why we are going to find a young volunteer and give an education of six months. We will even open two places, one in Ayvalik and the other one Istanbul, where we will train new personnel. Evidently, this rich cuisine has a lot of potential... ADAR: It is very rich cuisine, but it is not sufficiently recognized in the world. Our cooks are the ones who will introduce this cuisine to the rest of the world, but they unfortunately do not know much about their own food culture. People follow advertised brands. If we do not introduce our own culture properly, how can we expect them to know?
Gum stew and herbs What comes to mind first when the İzmir cuisine is mentioned? ADAR: Gum stews...Gum stews are cooked with plenty of shallots, meat, gum and orange peel. It may be cooked with octopus, chicken or red meat. And of course we should mention the sea food and herbs which are peculiar to the İzmir cuisine. Meals like gum stew are not known much today... ADAR: It is not known, because the world population increased to 1 billion in the first 5 million years, but it reached to 5 billion only in the last 60 years. This rate of increase in such a short time has brought along a great change. The clash of cultures are going on everywhere in the world. What is this clash of cultures? It mans snatching societies from their own values, and imposing your own to create a market. That’s how and why we are consciously pulled apart from our own cultural values. There are so many cultural values disappearing in this process... Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
139
kadar çok yok olan değer var ki... Unutulmaya yüz tutmuş yemekler de var… ADAR: Mesela kalçunya, bize has bir çeşit börek. El açması. Eski Rumlar bilirler. Ayrıca “Tuzlu” yok. Tuzlu, Kemeraltı’nda satılırdı. İnce ince küçük sandviçler beşi bir arada, üzerinde kaya tuzu vardır, pişmiş yumurtayla satılır. O yok oldu. Boyozlar yok oldu. Satılanlar boyoz değil. Boyozlar aslında Musevi hanımlar evlerinde yaparlardı, kocaları satarlardı.
And there are also meals passing into oblivion... ADAR: For example, kalcunya is a kind of pastry pertaining to this region. It is made of home-made phyllo. It is known to old Greeks. Besides, there are no “salty pastries”. Salty pastries used to be sold in Kemeralti. There used to be slim sandwiches in fives with rock salt on which were sold together with boiled egg. That disappeared for example. The real ‘boyoz’ disappeared. The ones that are sold today are not ‘boyoz’ indeed. They originally used to be cooked at home by Jewish women and sold by their husbands.
İzmir’e gelen biri mutlaka ne yesin, ne önerirsiniz? ADAR: Izgara çipurası meşhurdur ama her yerde layık olduğu lezzette pişirilmiş olarak bulamayabilirsiniz.
What would you recommend to newcomers to eat in İzmir? ADAR: Grilled sea bream is famous, but it may not be cooked everywhere the way it deserves.
Lezzetli tarifler
Delicious recipes
Bize hemen aklınıza gelen bir yemek tarifi verebilir misiniz? ADAR: Mesela Sütlü Balık’ı vereyim. Eski İzmir yemeğidir. Levreği al, unla. Tavaya az bir zeytinyağı koy. Balığı yağda kızart. O kızgın yağa önce biraz limon suyu dök, bir kaşık kadar. Sonra bir çay bardağı süt dök kızgın yağa. Hemen altını kapat sonra. Sonra biraz üzerine dereotu kıy. Al sana sütlü balık. Çok lezzetli olur.
Can you give us a quick recipe now? ADAR: I can give the recipe of fish with milk. It is an old İzmir meal. Take a sea bass and cover it with flour. Spill a little amount of olive oil into a pan. Fry the fish. Add a small amount – approximately a teaspoon – of lemon juice into the hot oil, then add a tea glass of milk and turn off the heat immediately. Then put a little amount of minced dill over the cooked dish. Here you have a delicious meal of fish with milk.
İzmir mutfağında farklı lezzetlerden örnek verebilir misiniz? ADAR: İzmir mutfağında yakıştırma isimler de vardır. Süzme yoğurda yavaş yavaş zeytinyağı damlatılır, bir yandan da çırparsın, ona Saksağan Beyni denir. Kuru soğanı ve sarımsağı atarsın fırına, sonra onu çıkartıp üzerine sirke, tuz koyarsın, zeytinyağı gezdirirsin. Buna kuzu dolması denir. Soğan, domates, fıstık, üzüm, tarçın pişirirsin bir arada. Onun adı da Balık Uçtu’dur ama içinde balık yoktur. Sonra, sebze balıkları vardır. Ispanak balığı, semizotu balığı, maydanoz balığı… Sebzelerin bulamaca batırılıp, kızgın yağda kızartılmasıyla yapılan çıtır çıtır şeylerdir. Onlar da da balık yoktur ama Sebze Balıkları denir.
Can you give examples of different flavours from the İzmir cuisine? ADAR: There are also made up recipes in the İzmir cuisine. Olive oil is added slowly drop wise into condensed yoghurt and whisked simultaneously. This is called Saksağan Beyni (Magpie Brain). Cook Onion and garlic in the oven, take them out and spill an adequate amount of vinegar, salt and olive over them. This meal is called ‘kuzu dolması’ (stuffed lamb). There is also a meal called ‘Balık Uçtu’ (The Fish Has Flown) which indeed does not include any fish and prepared by cooking onion, tomato, peanut, grape and cinnamon all together. Then, there are vegetable fish. Spinach fish, purslane fish, parsley fish...etc. They are crispy food prepared by frying floured vegetables in hot oil. They also do not include any fish, but called Vegetable Fish anyway.
140
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Sağlık Turizmi / Health Tourism
Agamemnon Kaplıcaları 2.500 yıldır şifa dağıtıyor Agamemnon’un, Troya’yı yakıp yıktıktan sonra yaralanan askerlerini bir kahinin önerisi üzerine getirdiği kaplıcaların üzerinde bugün binlerce hastaya şifa dağıtan Balçova Termal Tesisleri yükseliyor.
Thermal Springs of Agamemnon Offer cure for 2.500 years Over the springs, where Agamemnon brought his wounded soldiers upon the advice of a prophet after he ravaged Troy, rises the Balçova Thermal Springs Resort that offers cure to thousands of sick people.
142
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Kardeşi Melelaos’un karısı güzeller güzeli Helen’i, Troyalı çapkın Paris’e kaptıran Agamemnon, 10 yıl süren savaşlardan sonra Troya’yı yakıp yıkmıştır ve Bergama yöresindeki Anadolulu kavimlerle çarpıştıktan sonra, yaralı ve hasta askerlerini bir kahinin önerisi üzerine Smyrna (İzmir) yakınlarındaki ılıcalara getirmiştir. Binlerce askerin tedavi edildiği ve daha sonra hamam ve mikropları yok etmek için etüvlerin inşa edildiği bu kaplıcalar Antikçağ’dan Osmanlılara kadar ününü sürdürmüştür. 2 bin 500 yıldır şifa dağıtan o kaplıcaların üzerinde modern bir tesis yükseliyor. Balçova Termal Oteli ve bünyesindeki Kaplıca ve Kür Merkezi; profesyonel elemanları, hijyeni, mimari yapısı, doğayla iç içe olan yerleşimi ve tedavi kapasitesi bakımından uluslararası standartları sağlayan Türkiye’nin en büyük Termal Otel ve Kaplıca – Kür Merkezi olarak hizmet veriyor.
dışında da zayıflama, kondisyon artırma, dinlenme gereksinimi olanlara tedavi ünitelerinin yanında yeni eklenen bitki ve çamur banyoları ile hizmet veriyor. Merkezdeki tedavi süresi iki ile dört hafta arasında değişmekle birlikle günlük banyo-sauna-jakuzi-havuzlardan da yararlanma imkanı sunuyor. Alanındaki tek merkez Balçova Termal Tesisleri bünyesindeki Kaplıca ve Kür Merkezi, modern dünyamızın ve tıbbın insanoğluna sağladığı imkanlara sahip olduğu doğal güzelliklere kaynaştırarak hizmet veriyor.
Today, a modern facility rises on these warm springs which have been offering cure for 2,500 years. The thermal springs and the spa centre within the structure of Balçova Thermal Hotel, which is the biggest Thermal Hotel and Spa Centre in Turkey, gives service in international standards with its professional personnel, hygiene, architectural structure, treatment capacity and its location nested in nature.
Her yıl binlerce yerli ve yabancı hastanın sağlıklarına kavuşmak için başvurduğu Balçova Termal Tesisleri’nin zengin mineralli suları şifa dağıtıyor. Maden Tetkik Arama’nın (MTA) ve İstanbul Üniversitesi Hidroklimatoloji Ana Bilim Dalı’nın yaptığı analiz sonuçlarına göre suyun içeriği ve ısısı nadir bulunan bu birleşim, bilimsel yöntemlerle hizmete sunulunca değeri daha da artırıyor. Merkezde uzman doktorlarının yanı sıra fizyoterapist, masör, masöz, hemşire, laboratuar ve röntgen teknisyenlerinden oluşan 70 sağlık personeli görev yapıyor. Sağlık ekibi, her yıl bin 500’ü Norveçli olmak üzere 2 bin 500 yabancı ve Türk hastaya kür tedavisi veriyor. Balçova Termal Tesisleri ve Tedavi Merkezi, başta kireçlenmeler olmak üzere her türlü romatizmal hastalığa, bel ve boyun ağrı ve fıtıklarına, nörolojik ve ortopedik rehabilitasyon gerektiren hastalıklara, kasların ve yumuşak dokuların ağrı ve yaralanmalarına şifa oluyor. Hastalıklar
As the reference to the Greek hero Agamemnon indicates, the springs are well-known since antiquity. Agamemnon, who lost his brother’s wife Helen to the philanderer Paris, ravaged Troy when the ten years Trojan wars came to an end; and after fighting with the Anatolian clans in the Bergama region, Agamemnon brought his wounded soldiers to the springs close to Smyrna (İzmir) upon the oracle of a prophet. Thousands of soldiers were cured in these warm springs where baths and fumigation systems were built in later periods; and these springs preserved its fame from antiquity to the Ottoman period.
Sağlık turizmi açısından Türkiye’nin en önemli ve en kapsamlı görevini üstlenmiş olan Balçova Termal Tesisleri, şu anda ülkemizde bu işi yapan ilk ve tek merkez. Merkezde, Norveç Sağlık Bakanlığı ile yapılan anlaşma gereği son 16 yıldır her yıl 1100-1300 romatizmalı hasta tedavi alıyor. 1997, 1999 ve 2000 yıllarında düzenlenen uluslararası katılımlı bilimsel kongrelerde de sonuçları sunulan tedavi başarı oranı yüzde 90-95. Kaplıca ve Kür Merkezi’nde uzman doktor muayenesi ile şu hastalıklar tedavi edilebiliyor:
The rich mineral waters of Balçova Thermal Facilities offer cure to thousands of native and foreign people every year. According to the analysis results of the Mine Research Directorate (MTA) and İstanbul University Department of Hydroclimatology, the composition and temperature of water in these springs constitute a rare combination, and its value increases when it is put to service using scientific methods. 70 health personnels serve in this centre, including physiotherapists, masseurs and masseuses, nurses, laboratory and roentgen technicians besides doctors. The
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
143
health team gives curing treatment to approximately 2,500 native and foreign people every year, about 500 of which are Norwegians.
- Inflamatuar romatizmal hastalıklar, - Dejeneratif eklem hastalıkları (Kireçlenmeler), - Romatizmal kas ve yumuşak doku hastalıkları, - Bel – boyun fıtık ve ağrıları, - Kemik – metabolizma hastalıkları (Osteoporoz, Paget Hastalığı, Gut vb.), - Ortopedik ve nörolojik rehabilitasyon, - Spor sakatlıkları ve rehabilitasyonu, - Moral motivasyon ve kondisyon artırma egzersiz programları.
Several health conditions are treated in Balçova Thermal Springs and Treatment Centre, including rheumatic diseases like arthritis, back and neck pains and hernia, diseases that require neurologic and orthopaedic rehabilitation, and pain and injuries in muscles and soft tissues. Apart from such treatments, the facility also offers newly included herbal and mud baths for the ones who need to lose weight, increase their condition or refresh themselves. Although the treatment period in this health centre varies from two to four weeks, the visitors may benefit from baths-sauna-jacuzzipools on daily basis. Matchless in its field
Balçova Termal Tesisleri’nde Balneoterapi, Hidroterapi, Elektroterapi, Parafin&Çamur, Kineziterapi, Masaj, iş uğraşı tedavisi, diş tedavisi üniteleriyle hizmet veriliyor. Tesislerin otel kısmı ve yedi blokta toplam 204 adet (4 suit) 408 yatak kapasiteli oda, 24 adet özürlüler için özel dizayn edilmiş oda bulunuyor. Odalarda split klima, kalorifer, termal banyo, telefon, TV, radyo ve minibar yer alıyor. İleri romatizmalı ve felçli hastalara uygun tasarımlı oda ve eşyalar, tekerlekli sandalyeli hastalara uygun dizayn edilmiş tuvaletler bulunuyor. Koşu ve orman yürüyüş yolları, solaryum sistemli kapalı yüzme havuzu ile biri olimpik ölçülerde iki adet düzenli dezenfeksiyon ve filtrasyon uygulanan açık yüzme havuzu, Sağlıklı Yaşam Merkezi’nde (Fitness Center) aerobik, step, aletli jimnastik, sauna, masaj, jakuzi ile değişik paket alternatifleri ile hizmet verilen tesisler İzmir şehir merkezine 8 km, havaalanı 25 km, Efes-Bergama-Kuşadası-Çeşme 90 km uzaklıkta bulunuyor.
144
The Thermal Springs and Spa Centre in Balçova Thermal Facilities combine the opportunities provided by the modern world and medicine with its natural beauties and wonderful setting. Balçova Thermal Springs assumes the most extensive and most important role in health tourism in Turkey, and it has the privilege of being the first and only centre offering this multi-dimensional service in our country. Approximately 1100-1300 patients with Rheumatic Diseases are treated annually for the last 16 years as per the agreement made with the Norwegian Ministry of Health. The rate of treatment success is 90-95%, which has also been presented along with treatment results in international scientific congresses held in 1997, 1999 and 2000. The following diseases are treated in the Thermal Springs and Curing Centre under the supervision of specialist doctors:
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
- Inflammatory Rheumatic Diseases, - Degenerative Joint Diseases (arthritis), - Rheumatic Muscle and Soft Tissue Diseases, - Spinal and cervical disc hernia and pains, - Bone-Metabolism Diseases (Osteoporosis, Paget’s Disease, Gout, etc.), - Orthopedic and Neurological Rehabilitation, - Sport defects and rehabilitation, - Physiological motivation and body health exercise programs. Balçova Thermal Facilities offer health service in several branches such as Balneotherapy, Hydrotherapy, Electrotherapy, Paraffin & Mud Baths, Kinesitherapy, Massage, Occupational Therapy and Dental Treatment Units. The hotel section covering seven blocks includes 204 rooms (4 suites) with capacity of 408 beds and 24 specially equipped rooms for the handicapped. Room facilities include split air-conditioner, radiator, hot spring water, telephone, television, radio and minibar. The specially equipped rooms for paralyzed patients and patients with severe rheumatism include toilets designed for patients using wheel chair. Hotel facilities include jogging and walking tracks, indoor swimming pool with a solarium system, two outdoor swimming pools – one in Olympic standards – disinfected and filtrated regularly, as well as Aerobic, Step, apparatus exercises, sauna, massage and jacuzzi alternatives offered in the Fitness Centre. Balçova Thermal Springs is only 8 km from İzmir City Centre, 25 km from the airport, and about 90 km from Ephesus, Bergama, Kuşadası and Çeşme.
Günübirlik / Day-Trip
Lidya başkenti İzmir’e gelmişken günübirlik uzaklıktaki birbirinden değerli tarihi yerler ve doğal güzellikleri de görmelisiniz. Lidya uygarlığına başkentlik yapmış olan Sardes Antik Kenti de İzmir’e sadece bir saat uzaklıkta…
Capital of Lydia During your visit in İzmir, you should see the worthy historical places and natural beauties that are only a day-trip away from the city centre. The ancient city of Sardis, which once was the capital of the Lydian civilization, is only an hour away from İzmir...
146
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
İzmir – Ankara karayolu üzerinde, İzmir’e yaklaşık 80 km kadar uzaklıkta bulunan Sardes, Lidya Devleti’nin başkenti idi ve M.Ö. VI. ve VII. yüzyıllarda, ekonomik ve politik büyük bir güce sahipti. Lidyalılar servetlerinin önemli bir kısmını şimdi Sart Çayı adıyla anılan Paktolos Nehri civarındaki altın madenlerini işleterek elde etmişlerdir. Kral Midas da her dokunduğu şeyi altına çevirme gücünden bu nehirde yıkanarak kurtulmuştur. Helenistik döneme ait Artemis Tapınağı, Mermer Avlu- Gymnasion Kompleksi ve M.S. 17 yılındaki depremden sonra yapıldığı sanılan Sinagog, Sart ören yerindeki görülmeye değer kalıntılardan bazılarıdır. Lidya Krallığı’nın başkenti olan Sardes kenti, M.Ö. 6.yüzyılda Perslerin Lydia Krallığı’na son vermelerinden sonra bir Pers satraplık (valilik) merkezi haline gelmiştir. Helenistik ve Roma Dönemi’nde de önemini koruyan, Bizans Dönemi’nde önemli bir piskoposluk merkezi haline gelen kent, Salihli yakınındaki Sart kasabası ile adını günümüzde de yaşatmaktadır. Birinci Dünya Savaşı öncesinde başlatılan Sardes kazıları, 1958 yılından bu yana Harvard ve Cornell üniversiteleri ile
Amerikan Doğu Bilimleri Araştırma Enstitüsü’nün ortak kalıtımları ile aralıksız devam etmektedir. Söz konusu kazılarda, kentin değişik dönemlerine ait önemli bilgiler veren buluntular ele geçirilmiştir. Lidya Krallığı’nın zenginliğinin kaynaklarından biri olarak gösterilen altın madeninin, Sart Çayı (Paktolos) kumlarından çıkarılıp arıtılarak işlendiği “Lydia Dönemi altın arıtma ve işleme atölyeleri”, 1968 yılında Kuzey Paktolos bölgesinde ortaya çıkarılmıştır.
The city of Sardis, located on the İzmir – Ankara highway and about 80 km away from İzmir, was the capital of Lydia and possessed a great economic and political power in the 6th and 7th centuries B.C. The Lydians earned a significant portion of their wealth by working the gold mines around the Paktolos River which is also known as the Sart Brook. According to the legend, King Midas recovered from the curse of turning everything he touches into gold by washing in this river. The Temple of Artemis, the Marble Courtyard – the Gymnasium Complex, and the Synagogue assumed to have built after the earthquake in 17 A.D are among the ancient remains that are worth seeing in Sardis. The city of Sardis, the capital of the Lydian Kingdom, became a centre of Persian satrapy after the destruction of the Lydia Kingdom by the Persians in the 6th century B.C. The city maintained its significance in the Hellenistic and Roman periods, became an important episcopal centre during the Byzantium period, and still preserves its existence owing to the Sart town located near Salihli. The excavations in Sardis, which were initiated before the First World War, are continued without interruption since 1958
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
147
Lidya kral mezarlarının bulunduğu “Bintepe” bölgesi, büyüklü küçüklü onlarca tümülüsün bulunduğu alanlardır. Herodotos’un Mısır piramitleri ile mukayese ettiği bu tümülüsler, antik dönemde de ünlüydü. Kentin akropolü, yüksek ve dik yamaçlı bir tepe görünümündedir. Burada M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen ve Lidya taş işçiliğinin özelliklerini yansıtan sur duvarlarının yanı sıra, Bizans Dönemi’ne ait bir kale kalıntısına da rastlanmıştır. Bu buluntular, akropolün savunma amacıyla uzun süre kullanılmış olduğunu göstermektedir.
Artemis Tapınağı Helenistik Dönem’de yapımına başlanan tapınak, muhtemelen eski bir Kybele kültünün kutsal alanında yer almaktaydı. Tapınak İon tarzında olup, pseudodipteros planlıdır. Başlangıçta Artemis adına yapılmıştır. Daha sonraki dönemlerde tapınağın cellası dört bölüme ayrılmış, bu bölümlerde Artemis, Zeus Polieus, Roma İmparatoru Antoninus Pius ve karısı Faustina’ya ait heykel başları bulunmuştur. M.S. 17 yılındaki depremde yıkılan tapınak, İmparator Tiberius zamanında eski plana
with the joint contributions of Harvard and Cornell Universities and the American Schools of Oriental Research. Findings that reveal significant information about the different periods of the city were uncovered in these excavations. The “Lydian Period gold refining and processing workshops”, where the gold extracted from the sands of Sart Brook (Paktolos) was refined and processed – one of the sources of the wealth of the Lydian Kingdom, was uncovered in 1968 in the Northern Paktolos region. The “Bintepe” (Thousand Hills) region, where the Lydian royal cemetery is located, includes tens of large and small tumuli. These tumuli, which Herodotus compared with the Egyptian pyramids, were famous also in the ancient period. The city acropolis has the appearance of a high and sheer slope. Besides, the city walls dating back to the 6th century B.C. and reflecting the characteristics of the Lydian stonework, the remains of a Byzantium period fortress were found in this region. These findings indicate that the acropolis was used for a long time with the purpose of defence. The Temple of Artemis The temple was started to be built in the Hellenistic Period and was probably located in the holy area of an ancient Kybele cult. The temple has an Ionic style with a pseudodipteral plan. It was initially built in the name of Artemis. In later periods, the cella of the temple was divided into four parts, and sculpture heads belonging to Artemis, Zeus, Polieus, the Roman Emperor
148
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Synagogue The building in the form of a basilica, which is located in the south of the palaestra of the bath – gymnasium complex in the city, was converted into a synagogue in the period of the Roman Empire (3rd century). It consists of a forecourt with columns and a main section. The floor in the forecourt and the main section, which is thought to have a capacity of approximately one thousand people, is covered with mosaics, and the walls are covered with coloured marbles. A big hall belonging to the bath – gymnasium complex in the south of the training ground was assigned to the Jewish community of the city in the late Roman period and subsequently converted into a synagogue. It is understood from an uncovered Yiddish epigraph that the building might have been assigned to the Jewish community by the Emperor Lucius Verus. göre tekrar inşa edilmiştir. 4. yüzyılda tapınağın güneydoğu köşesine bir şapel eklenmiştir. Hamam-Gymnasion Kompleksi Antik kentin merkezi bir kesiminde bulunan yapının planı, “İmparatorluk tipi” denilen bir gruba girmektedir. Bu tipin özelliği, oda ve salonların düz bir eksen üzerinde simetrik olarak yerleşmiş olması ve merkezde tek bir halvette birleşmesidir. Hamam-gymnasion kompleksinin doğu yarısını kaplayan sütunlarla çevrili palaestra (kare avlu), spor etkinlikleri için, bu mekânın batısındaki tonozlu salonlar ise hamam olarak kullanılmaktaydı. Palaestradan hamam bölümüne geçişi sağlayan iki katlı ve sütunlu mekân, mermer avlu olarak adlandırılmaktadır. 2. yüzyılın ortalarında tamamlandığı düşünülen yapı, farklı dönemlerde birçok onarım geçirmiştir. Sinagog Kentteki hamam-gymnasion kompleksinin palaestrasının güneyinde bulunan bazilika formundaki yapı, Roma
Antoninus Pius and his wife Faustina have been found in these divisions. The temple, which was destroyed in the earthquake in the 17th century A.D., was reconstructed during the reign of Tiberius in accordance with the old plan. A chapel has been added to the south-eastern corner of the temple in the 4th century. Bath – Gymnasium Complex The plan of the building, which is situated in a central section of the ancient city, belongs to a group named as the “Empire type”. The characteristic of this type of architecture is that the rooms and halls are situated symmetrically on a linear axis and they unite at a single room in the centre. The palaestra (square courtyard) surrounded by the columns covering the eastern half of the bath – gymnasium complex was used for sports activities, while the vaulted halls in the west were used as baths. The two-storey section with columns providing access to the baths from the palaestra is called the marble courtyard. The construction of the building is assumed to have been completed in the middle of the 2nd century and it has undergone several repairs in various periods. Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
149
İmparatorluk Dönemi’nde (3. yüzyıl) bir sinagog haline getirilmiştir. Sütunlu bir giriş avlusu ile bir ana mekândan oluşmuştur. Yaklaşık bin kişilik bir kapasiteye sahip olduğu düşünülen ana mekânda ve giriş bölümünde zemin mozaiklerle duvarlar ise renkli mermerlerle kaplıdır. Antrenman sahasının güneyinde yer alan hamamgymnasion kompleksine ait büyük bir salon, geç Roma döneminde kentin Musevi cemaatine verilerek sinagog haline getirilmiştir. Bulunan İbranice bir kitabeden, binayı kentin Musevi cemaatine veren imparatorun İmparator Lucius Verus olabileceği anlaşılmaktadır.
Dokunduğu her şeyi altına çeviren Midas Efsaneye göre; şarap tanrısı Dionisos’un yoldaşı Satiros, Frigya’yı gezerken Midas’ın gül bahçesinde uyuyakalmış. Satiros’u bulup, on gün on gece sarayında ağırlayan Midas’ın konukseverliğinden etkilenen Dionisos, kralın bir dileğini gerçekleştireceğini söylemiş. Kral Midas da her dokunduğunun altına dönüşmesini ve böylece daha zengin olmayı istemiş. Ancak yemek için dokunduğu yiyecekler, içecekler ve ünlü gül bahçesi bile altına dönüşünce, kral Dionisos’dan bu uğursuz gücü geri almasını istemiş. Midas’ın durumuna acıyan tanrı Dionisos, krala Paktalos Irmağı’nda yıkanmasını söylemiş. Bu ırmakta yıkanan Midas, her tuttuğunun altına dönüşmesinden kurtulmuş. Ve o günden bugüne bu ırmakta bulunan altın parçacıkları bu efsaneye bağlanmıştır.
Midas with the Golden Touch According to the legend, Silenos, the attendant of Dionysus, the god of wine, fell asleep wandering in Midas’ rose garden. Dionysus was very much delighted by the hospitality of Midas who found Silenus and hosted him in his palace for ten nights, and he offered Midas his choice of whatever reward he wanted. Midas asked that whatever he might touch would turn into gold and thus he would be richer. When the food and drink he touched at dinner table and even his rose garden turned into gold, he understood the folly of his choice and prayed to Dionysus begging to be delivered from this malignant power. Dionysus heard his prayers and consented, and he told Midas to wash in the river Paktolos. Midas did so, and recovered from the curse of his golden touch. From that day on, the golden sand particles in this river have been associated with this legend.
150
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Spor / Sport
Alaçatı’da sörf keyfi
Yılın 300 günü rüzgarın eksik olmadığı Alaçatı, dünyanın en iyi sörf merkezlerinden biri olarak biliniyor.
Windsurf pleasure
in Alaçatı
Alaçatı, where the wind never stops blowing 300 days a year, is known as one of the best windsurf centres in the world.
152
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Türkiye’nin batı kıyılarının en iyi rüzgara sahip koyu olan Alaçatı, her yıl dünyanın dört bir yanından gelen sörf tutkunlarının akınına uğruyor. Başta güneydoğu Avrupa ve Rusya olmak üzere tüm Avrupa kıtası için önemli bir merkez olan Alaçatı, hem başlangıç seviyesindeki hem de profesyonel sporculara hitap ediyor. Alaçatı koyu, Ege kıyılarında yer alan pek çok koydan biri ama iki önemli özelliği onu windsurf yapanların cenneti haline getirmiş. Biri, hiç dinmeyen rüzgârı, diğeri, denizin kıyıdan altmışseksen metreye kadar bir buçuk metreyi geçmeyen derinliği. 1990’ların başında bireysel olarak gelişen Alaçatı’daki sörf sporu, koya gelip sörf yapan kişilerin burada kazandıkları deneyimleri başkalarına öğretmesiyle gelişmeye başladı. Günümüzde başlangıç seviyesinden, freestyle windsurf tutkunlarına kadar her seviyedeki sörfçüler için doğal bir oyun alanı olan Alaçatı, bu spora yeni başlayanlara da kendilerini güvende hissedebilecekleri düz ve sığ bir deniz sunuyor. Sörf cenneti Alaçatı’daki sörf okulları ile hem koyda hem Alaçatı’nın içindeki otel ve pansiyonlar, rüzgâr ve deniz tutkunlarını ağırlıyorlar. Yaz boyunca kuzeyden esen rüzgar, başta Avrupa Freestyle Şampiyonası (EFPT) olmak üzere, çeşitli windsurf organizasyonlarının yapılmasına da imkan sağlıyor. Her hafta çeşitli etkinlikler ve yarışların düzenlendiği plajda, sörf meraklıları hem güneşlenip denizin tadını çıkarıyor, hem de eğleniyor. Sörf öğrenmek isteyenlere de ders veriliyor. Plajda yer alan dükkânlarda ise sörf için gerekli her türlü malzemeyi bulmak mümkün.
Alaçatı has the best wind in the entire western coast in Turkey, and every year it is flooded with windsurf enthusiasts coming from all over the world. Being an important windsurf centre for Europe, especially for the south-eastern Europe and Russia, Alaçatı appeals to both beginners and professional surfers.
The Times: Alaçatı sörf cenneti İngiliz The Times gazetesi, “Bir zamanlar çok sakin bir balıkçı köyü olan Alaçatı, keşfedilince sörfçü cenneti oldu” dediği haberinde, “Rüzgar sayesinde Alaçatı, dünyanın başlıca sörf destinasyonlarından biri haline geldi” ifadesini de kullandı. İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden The Times, “Rüzgarı yakalamak için Türkiye’de” başlıklı haberinde Alaçatı için “Bir zamanlar çıplak bir körfeze bakan, rüzgarlar çok güçlü estiği, çok sakin bir balıkçı köyü olan Alaçatı, rüzgarlarının sayesinde keşfedilince bir sörfçü cenneti” haline geldiğini yazdı. “Rüzgar sayesinde Alaçatı, dünyanın başlıca sörf destinasyonlarından biri haline geldi” ifadesinin de kullanıldığı haberde Alaçatı’nın, başlıca sörf merkezleri Canary Adaları ve Cape Verde’ye yakın bir konumda bulunduğuna dikkat çekildi. The Times: Alaçatı surf paradise The English newspaper The Times used the expression “Alaçatı has become one of the top surf destinations owing to its constant wind” in the news where it is mentioned that “Alaçatı, which had once been a quiet fishing village, became a paradise for surfers after its discovery”. In the news with the headline “in Turkey to catch the wind” which appeared in The Times, one of the leading newspapers in England, Alaçatı was introduced with the following note: “Alaçatı, which had once been a quite fishing village overlooking the naked bay where strong winds blew, became a paradise for surfers after its discovery owing to its constant wind”. In the news which promoted Alaçatı as “one of the top surf destinations in the world with its constant wind”, Alaçatı is compared to the leading surf centres like Canary Islands and Care Verde.
Although Alaçatı is only one of numerous bays on the Aegean coast, it has two distinct features that turn it into a paradise for windsurfers: its never-ending wind and shallow waters that do not exceed the depth of one and a half meters off the shore for approximately sixty-eighty meters. Windsurfing developed as an individual attempt in Alaçatı at the beginning of 1990’s and the people who came here to windsurf started sharing their experiences with other people. Today, Alaçatı offers a playground for surfers of all levels from beginners to free-style windsurf enthusiasts, and a smooth and shallow sea where beginners can feel safe. Windsurf paradise The surf schools in Alaçatı as well as the hotels and pensions located both in the bay and the centre of Alaçatı welcome wind and sea lovers. The wind blowing from the north all summer long provides the suitable environment for several windsurf organizations, especially the European Freestyle Pro Tour (EFPT). Windsurf enthusiasts enjoy the sun and the sea and have fun in this unique beach, where various activities and surfing competitions are held every week. The beginners are also provided with the opportunity to take surf lessons. It is possible to find all kinds of surfing materials in the shops located on the beach.
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
153
İnfo ACİL TELEFONLAR / EMERGENCY TELEPHONE NUMBERS İtfaiye / Fire Department
110
AKS / Emergency Rescue (AKS) Hızır Acil / Medical Emergency Service
Pasaport 484 22 56 Göztepe 224 20 22 Üçkuyular 259 40 13
110
112
Polis İmdat / Police Department 155 Cenaze Hizmetleri / Funeral Services
188
TÜRK TELEKOM
Sahil Güvenlik / Coast Guard 158 Orman Yangınları / Forest Fires 177
Arıza / Breakdown 121
Hava Ambulans / Air Ambulance
Bilinmeyen Numara / Unknown Numbers
463 33 22
11811
Danışma / Information Service 161
HASTANELER / HOSPITALS
Uyandırma / Wake Up Service 135 Fono Tel / Fono Phone 141
Üniversite Hastaneleri / University Hospitals Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi / Ege University Medical Faculty Hospital
343 43 43
TİYATROLAR / THEATRES
9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi / 9 Eylul University Medical Faculty Hospital
412 22 22 Devlet Tiyatroları / State Theatres
Dokuz Eylül. Ü. İlaç ve Zehir Danışma / 9 Eylul U. Drug and Poison Information Center
412 39 39
Konak Sahnesi / Konak Stage 483 50 35 Karşıyaka Sahnesi / Karşıyaka Stage
369 64 87
369 30 40
Bornova Sahnesi / Bornova Stage
343 04 33
Ege Doğumevi / Ege Maternity Hospital
449 49 49
Özel Tiyatrolar / Private Theatres
Ege Ü. Kadın Doğum / Ege U. Maternity Hospital
388 19 63
Konak Belediye Tiyatrosu / Konak Municipality Theatre
246 63 93
Ege Sanat Merkezi / Ege Art Centre
Dokuz Eylül Üniversitesi Karşıyaka Polikliniği / 9 Eylul University Karsiyaka Polyclinic Doğumevleri / Maternity Hospitals
381 64 06
Hamle Tiyatrosu / Hamle Theatre
446 70 18
Kızılay / The Red Crescent 421 47 89
Tansaş Çocuk Tiyatrosu / Tansaş Children’s Theatre
483 48 28
Çocuk Has. Kan Bankası / Children’s Hospital Blood Bank
483 61 33
Pınar Çocuk Tiyatrosu / Pınar Children’s Theatre
463 15 15
Ege Ü. Has. Kan Bankası / Ege U. Hos. Blood Bank
388 28 61
Kan Merkezleri / Blood Centers
Tepecik / Tepecik Blood Center 433 38 74
SANAT GALERİLERİ / ART GALLERIES ULAŞIM / TRANSPORTATION
İzmir Sanat Merkezi / İzmir Art Centre
483 63 34
İZFAŞ Sanat Galerisi / IZFAŞ Art Gallery
482 12 70
Denizyolları / Maritime Lines 464 88 64
Çetin Emeç Sanat Galerisi / Cetin Emec Art Gallery
445 20 34
THY Rezervasyon / Turkish Airlines Reservation
444 08 49
Akbank Sanat Galerisi / Akbank Art Gallery
484 16 66
Basmane Rezervasyon / Basmane Reservation
484 86 38
Aphrodite Sanat Galerisi / Aphrodite Art Gallery
482 33 02
TCDD Santral / Turkish State Railways Central
464 31 31
Adnan Franko Sanat Galerisi / Adnan Franko Art Gallery
464 41 86
Alsancak Gar / Alsancak Railway Station
464 77 95
TCDD Sanat Galerisi / TCDD Art Gallery
433 58 97
Otogar / Bus Station 472 10 10
Yapı Kredi Sanat Galerisi / Yapı Kredi Art Gallery
463 56 28
Selçuk Yaşar Sanat Galerisi / Selcuk Yasar Art Gallery
422 65 32
İskeleler / Piers
Rotary Sanat Galerisi / Rotary Art Gallery
421 56 61
Konak 484 98 56
Leonardo Sanat Galerisi / Leonardo Art Gallery
422 13 95
Karşıyaka 368 00 42
Vakıfbank Sanat Galerisi / Vakifbank Art Gallery
441 59 00
Alsancak 464 78 31
İzmir Resim Heykel Müzesi /
Bostanlı 330 50 71
İzmir Art and Sculpture Museum
441 41 92
Bayraklı 345 77 53
GF Sanat Galerisi / GF Art Gallery
421 29 95
154
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
KÜLTÜR MERKEZLERİ / CULTURAL CENTRES
TURİZM SEKTÖR TEMSİLCİLİKLERİ / REPRESENTATIVES OF TOURISM SECTOR
Atatürk Kültür Merkezi / Atatürk Cultural Centre Konak
483 85 20
Sabancı Kültür Merkezi / Sabancı Cultural Centre Konak
441 90 09
İzmir Tanıtma Vakfı 465 28 90
Alman Kültür Merkezi / German Cultural Centre
489 56 87
TURSAB İzmir Bölgesel Yürütme Kurulu /
İZFAŞ Sanat Galerisi Kültürpark / İZFAŞ Art Gallery Kulturpark 482 12 70
TURSAB İzmir Regional Executive Committee
421 45 24
Amerikan Kültür Merkezi / American Cultural Centre
464 20 95
ESAD (Ege Seyahat Acenteları Derneği)
484 87 02
İngiliz Kültür Merkezi / British Cultural Centre
446 01 31
ETİK (Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği)
489 47 77
İtalyan Kültür Merkezi / Italian Cultural Centre
421 52 42
Ege Turizm Derneği / Aegean Tourism Association
441 46 12
Fransız Kültür Merkezi / French Cultural Centre
463 61 42
TUREVS (Turistik Ev Pansiyoncular Birliği)
425 72 73
Kıbrıs Türk Kültür Derneği /
TURING 421 71 49
Cyprus Turkish Cultural Association
421 13 40
Rehberler Odası / Chamber of Guides
463 21 53
Otelciler Derneği / Hotels Associations
425 45 85
TURİZM BÜROLARI / TOURISM OFFICES İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü / Provincial Directorate of Culture and Tourism
483 62 16
Turizm Danışma / Tourism Information
445 73 90
Adnan Menderes Havalimanı Turizm Dan. / Adnan Menderes Airport Tourism Inf.
274 22 14
İZMİR’DE HAVA DURUMU
Bergama Turizm Danışma / Bergama Tourism Information
633 18 62
Çeşme Turizm Danışma / Çeşme Tourism Information
712 66 53
Foça Turizm Danışma / Foça Tourism Information
812 12 22
Selçuk Turizm Danışma / Selçuk Tourism Information
892 63 28
Tire Turizm İrtibat Bürosu / Tire Tourism Contact Office
512 66 14
Akdeniz iklim kuşağında kalan İzmir’de yazları sıcak ve kurak kışları ılık ve yağışlı geçmektedir. Dağların denize dik uzanması ve ovaların İç Batı Anadolu eşiğine kadar sokulması, denizel etkilerin iç kesimlere kadar yayılmasına olanak vermektedir. Ancak, İl bütününde yükseklik, batı ve kıyıdan uzaklık gibi fiziksel coğrafya farklılıkları, yağış, sıcaklık ve güneş açısından önemli sayılabilecek iklim farklılıklarına da yol açmaktadır. Yıllık ortalama sıcaklık, kıyı kesimlerde 14-18 ºC arasında değişmektedir. En sıcak aylar Temmuz (27.3 ºC ) ve Ağustos (27.6 ºC ), en soğuk aylar ise Ocak (8.6 ºC) ve Şubat (9.6 ºC)’tır. Yazın kıyı kesiminde sıcaklık, deniz melteminin (İmbat) etkisiyle iç kesimlere göre 1-2 ºC daha düşük olmaktadır. Kış mevsiminde ortalama 7 ºC olan sıcaklık zaman zaman kuzey ve kuzeybatıdan sokulan denizel hava kütlesi nedeniyle düşmektedir. İzmir’de yağışın aylara ve mevsimlere göre dağılımında önemli farklar vardır. İzmir’de yıllık ortalama yağış miktarı 700 mm. olup yıllık yağışın yüzde 50’den fazlası kış mevsiminde yüzde 40- 45’i ilkbahar ve sonbaharda, yüzde 2-4’ü ise yaz aylarında düşmektedir. Kar yağışlı günler sayısı, alçak kesimlerde yok denecek kadar azdır. Yüksek kesimlerde gerek kar yağışlı günler sayısı, gerekse karın yerde kalma süresi artmaktadır.
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
155
İnfo BAŞKONSOLOSLAR / CONSULATE GENERALS
Lüksemburg / Luxembourg
421 48 82
Macaristan / Hungary
421 28 61
Almanya / Germany
488 88 88
Malta 422 31 38
Romanya / Romania
465 04 63
Meksika / Mexico
327 32 63
Yunanistan / Greece
421 69 92
Moğolistan / Mongolia
478 50 15
Moldova 472 18 13
FAHRİ BAŞKONSOLOSLAR / HONORARY CONSULATE GENERALS
Norveç / Norway
421 92 80
Pakistan /
459 16 16
Bangladeş / Bangladesh
421 23 32
Portekiz / Portugal
483 80 31
Endonezya / Indonesia
421 81 77
Rusya Federasyonu / Russian Fed.
461 51 86
Güney Afrika / South Africa
376 84 45
Sırbistan / Serbia & Montenegra Rep
441 91 81
Hindistan / India
46146 60
Slovakya / Slovak Rep.
486 11 75
Makedonya / F.Y.R.O.M.
421 41 92
Slovenya / Slovenia Rep.
425 99 83
Malezya / Malaysia
445 05 46
Şili / Chile 446 93 01
KONSOLOSLAR / CONSULATES Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti/
489 77 89
İngiltere / United Kingdom
463 51 51
İtalya / Italy
463 66 76
Türkmenistan / Turkmenistan
484 77 75
Ukrayna / Ukranie
421 21 41
Ürdün / Jordan
482 24 45
FAHRİ KONSOLOSLAR / HONORARY CONSULATES WEATHER CONDITION in İZMİR ABD / U.S. Of America
464 87 55
Arnavutluk / Albania
483 33 76
Avusturya / Austria
347 66 76
Belarus 482 31 82 Belçika / Belgium
463 47 69
Bosna Hersek / Bosnia&Herzogovina
328 18 90
Brezilya / Brazil
463 86 07
Çek Cumhuriyeti / Czech Rep.
422 10 80
Danimarka / Denmark
489 54 01
Estonya / Estonia Rep.
469 79 69
Etiyopya / Ethiyopia
388 25 57
Fas / Morocco
421 23 32
Fildişi Sahili Cumhuriyeti / Ivory Coast
479 07 09
Filipinler / Philippines Rep.
472 13 75
Finlandiya / Finland
877 02 35
Fransa / France
421 42 34
Gürcistan / Georgia
425 93 53
Hırvatistan / Croatia Rep.
446 28 70
Hollanda / Netherlands
464 02 01
İspanya / Spain
441 66 99
İsveç / Sweden
422 01 38
İsviçre / Switzerland
421 42 39
İzlanda / Iceland
446 57 00
Kazakistan / Kazakhstan
482 22 11
Kore / Korea Rep.
479 04 04
Litvanya / Lithuania
371 51 50
156
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
In İzmir, while summers are hot and dry, winters are mild and rainy due to its location in Mediterranean climatic zone. The fact that mountains run perpendicular to the sea and plains edge in with threshold of the Inland Western Anatolia allows marine effects spread through inner regions. However, physical geography differences such as altitude throughout the Province, or distance from the west and the coast cause climate differences that can be assumed as important in terms of rainfall, temperature and sun. On the basis of the Province, annual average temperature changes between 14-18 ºC in coastal regions. While the hottest months are July (27.3 ºC) and August (27.6 ºC), the coldest months are January (8.6 ºC) and February (9.6 ºC). In summer, temperature at the coastal regions is approximately 1-2 ºC lower in comparison with inner regions by the effect of sea breeze. Temperature which is average 7 ºC in winter season decreases occasionally due to maritime air mass coming from the north and the northwest. In İzmir, significant differences are seen in rainfall distribution according to the months and seasons. Annual average rainfall amount in İzmir is 700 mm ; while more than 50 % of the annual rain falls in winter season and the 40-45 percentage falls in spring and autumn, as for 2-4 %, it falls in summer months. While number of snowy days is not almost existed in lower regions, both number of snowy days and snow’s residence time on the ground increase in higher regions.
İZMİR GUIDE
SWISSOTEL GRAND EFES IZMIR (*****) Gaziosmanpaşa Bulvarı No: 1 35210 Alsancak / İzmir Tel: +90 232 414 0000 Faks: +90 232 414 1010 www.swissotel.com.tr izmir@swissotel.com.tr
MÖVENPİCK HOTEL IZMIR (*****) Cumhuriyet Cad. No: 138 35210 Pasaport / İzmir Tel: +90 232 488 14 14 Faks: +90 232 484 80 70 www.moevenpick-hotels.com hotel.izmir@moevenpick.com
CROWNE PLAZA (*****) İnciraltı Caddesi No: 67 35340 Balçova - İzmir-TURKEY Tel: +90 232 292 13 00 Faks: + 90 232 292 13 13 www.crowneplaza.com www.cpizmir.com info@cpizmir.com
HİLTON İZMİR (*****) Gaziosmanpaşa Bulvarı No:7 35210 İzmir Tel: +90 232 497 6060 Faks: +90 232 497 6000 izmir.hilton.com sales.izmir@hilton.com
RİCHMOND EPHESUS RESORT (*****) Pamucak Selçuk 35920 İzmir Tel: +90 232 893 10 60 Faks: +90 232 893 10 54-55 www.richmondhotels.com.tr ephesus@richmondhotels.com.tr
ILICA HOTEL SPA & WELLNESS RESORT (*****) Boyalık Mevkii 35940 Çeşme- İzmir- TÜRKİYE Tel : +90 232 723 31 31 Faks : +90 232 723 34 84 www.ilicahotel.com rezervasyon@ilicahotel.com
GRAND OTEL ONTUR (*****) Cumhuriyet Mah. 4330/3 Sokak No: 63/A Çeşme- İzmir- TÜRKİYE Tel : +90 232 724 00 11 Faks: +90 232 724 79 80 www.onturcesme.com/anat.htm info@onturcesme.com
SHERATON ÇEŞME (*****) Şifne cad. no:35 35940 Ilıca- Çeşme- İzmir- TÜRKİYE Tel: +90 232 723 12 40 Faks: +90 232 723 18 56 www.sheratoncesme.com info@sheratoncesme.com
AQUA FANTASY HOTEL (*****) Ephesus Beach (Pamucak) Selçuk / İzmir Tel: +90 232 893 11 11 Faks: +90 232 893 11 10 www.aquafantasy.com info@aquafantasy.com
EFES SÜRMELİ OTELİ (*****) Pamucak Mevkii Selçuk / İzmir Tel: +90 232 893 10 96 (pbx) Faks: +90 232 893 10 95 www.surmelihotels.com salesefes@surmelihotels.com
HOTEL EPHESUS PRİNCESS (*****) Pamucak Selçuk-Izmir Tel: +90 232 893 1011 pbx Faks: +90 232 893 1038 -39 www.princess.com.tr ephesusrez@princess.com.tr
DENİZATI TATİL KÖYÜ (*****) Yeşillik Cad. No:8 Gümüldür-İzmir-TÜRKİYE Tel: +90 232 798 91 91 Faks: +90 232 798 91 90 www.denizati-hv.com info@denizati-hv.com
ALTINYUNUS RESORT & THERMAL HOTEL Tatil Köyü Kalemburnu Mevkii Çeşme / İzmir - Türkiye Tel : +90 232 723 12 50 Faks: +90 232 723 22 52 http://www.altinyunus.com.tr info@altinyunus.com.tr
EGE PALAS (****) Cumhuriyet Bulvarı No:210 35220 Alsancak-İZMİR Tel: +90 232 463 90 90 Faks: +90 232 463 81 00 http://www.egepalas.com.tr
BALÇOVA TERMAL OTEL (****) Balçova Termal 35330, Balçova / İzmir Tel: +90 232 259 01 02 Faks: +90 232 259 08 29 www.balcovatermal.com info@balcovatermal.com
OTEL MARLA İZMİR (****) Kazım Dirik Cad. No: 7 Pasaport / İzmir Tel: +90 232 441 40 00 Faks: +90 232 441 11 50 www.otelmarla.com info@otelmarla.com
BEST WESTERN KONAK (****) Mithatpaşa Cad No: 128 Konak / Izmir Tel: +90 232 489 15 00 Faks: +90 232 489 17 09 www.bestwestern.com.tr
OTEL KAYA PRESTİGE (****) Şair Eşref Bul. 1371 Sokak No: 7 Çankaya – İzmir Tel: +90 232 483 03 23 pbx Faks: +90 232 489 22 99 www.kayaprestige.com.tr info@kayaprestige.com.tr
KORDON OTEL (****) Akdeniz Caddesi No: 2 Pasaport / İzmir Tel: +90 232 425 04 45 Faks: +90 232 425 02 08 www.kordonotel.com.tr info@kordonotel.com.tr
PALM CİTY HOTEL İZMİR (****) Mürsel Paş. Bulvarı No: 149 Kahramanlar / İzmir Tel: +90 232 445 80 80 Faks: +90 232 425 48 48 www.palmcityhotel.com
BLANCA HOTEL (****) Mürselpaşa Bul. 1397 Sk. No:2 Kahramanlar / İzmir Tel: +90 232 441 84 14 Faks: +90 232 441 86 78 www.blancahotel.com info@blancahotel.com
KARACA OTEL (****) Necatibey Bul. 1379 Sk. No:55 Alsancak / İzmir Tel: +90 232 489 19 40 Faks: +90 232 483 14 98 www.otelkaraca.com.tr info@otelkaraca.com.tr
BABAYLON HOTEL (****) Ali Ören Mevkii- Çiftlikköy- Çeşmeİzmir- TÜRKİYE Tel: +90 232 722 14 85 Faks: +90 232 722 13 90 http://www.babaylon.com.tr info@babaylon.com.tr
FRAMİSSİMA BEACH BOYALIK (****) Boyalık Mevkii-Çeşme İzmir-TÜRKİYE Tel: +90 232 712 70 81
ERYTHRAİ NOBLE OTEL (****) Ildır-Çeşme-İzmir-TÜRKİYE Tel: +90 232 725 15 00 Faks: +90 232 725 15 01 http://www.erythrai-noble.com info@erythrai-noble.com
158
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Telephone: International code for Turkey: +90 İzmir area code: 232
OTEL AKSAN (****) Gaziler Cad. No: 214-216 Kapılar / İzmir Tel: +90 232 441 70 61 Faks: +90 232 441 70 60 www.aksanotel.com.tr info@aksonhotel.com
AŞA CLUB (****) Payamlı Mah. Galinos Mevkii Seferihisar - İzmir Tel: +90 232 742 6072 Faks: +90 232 742 6031 www.asa-club.com
HİTİT OTEL (****) Şarapçıkuyu Mevkii PK: 66 Selçuk / İzmir Tel: +90 232 892 60 75 Faks: +90 232 892 69 20 www.hititotel.com info@hititotel.com
HOTEL MYSİA (****) Geren Mevkii Pk:41 Dikili-İzmir-TÜRKİYE Tel : +90 232 671 70 10 Faks: +90 232 671 49 87 www.mysiahotel.com info@mysiahotel.com
CLUB HOTEL MAXİMA (****) Kesre Köyü yolu Göztepe Mevkii Özdere-Menderes-İzmir-TÜRKİYE Tel: +90 232 797 66 90 Faks: +90 232 797 52 33 http://www.maximaworld.com info@maximaworld.com
CLUB HOTEL GRAND EFE (****) Gümüldür – Özdere İzmir - TÜRKİYE Tel: +90 232 797 58 03 Faks: +90 232 797 50 90 http://www.grandefe.com contact@grandefe.com
PALOMA CLUB SULTAN (****) Göztepe Mevkii 35495 Özdere-İzmir -TÜRKİYE Tel: + 90 232 797 63 64 Faks: + 90 232 797 63 13 http://www.palomahotels.com info@palomasultan.com
İZMİR PALAS OTEL (***) Atatürk Bulvarı 35210 İzmir Tel: +90 232 465 00 30 Faks: +90 232 422 68 70 www.izmirpalas.com.tr info@izmirpalas.com.tr
KİLİM OTEL (***) Atatürk Bulvarı 35210 İzmir Tel: +90 232 484 53 40 Faks: +90 232 489 50 70 www.kilimotel.com.tr info@kilimotel.com.tr
OTEL DEVAK (***) Mustafa Kemal Sahil Bul. No: 273 Küçükyalı / İzmir Tel: +90 232 445 94 80 Faks: +90 232 483 15 16 www.oteldevak.com oteldevak@ttmail.com
EGE GÜNEŞ HOTEL (***) Fatih Cad. No: 69 35090 Çamdibi / İzmir Tel: +90 232 461 55 65 pbx Faks: +90 232 435 21 31 egeguneshotel.com egeguneshotel@ttmail.com
ALİCAN HOTEL (***) Fevzipaşa Bulvarı No:157 Çankaya / İzmir Tel: +90 (232) 484 2768 Faks: +90 (232) 484 2279 www.alicanotel.com.tr info@alicanotel.com
HOTEL ANBA (***) Cumhuriyet Bul. No.124 Alsancak / İzmir Tel: +90 (232) 484 4380-81-82 Faks: +90 (232) 484 4383 www.hotelanba.com info@hotelanba.com
OTEL KAYA (***) Gaziosmanpasa Bulvarı No: 45 35230 Çankaya / İzmir Tel: +90 232 483 97 71 Faks: +90 232 483 97 73 www.otelkaya.com info@otelkaya.com
KOCAMAN OTEL (***) Gaziler Cad. 1195 Sk. No: 2 Yenişehir İzmir Tel: +90 232 433 00 65 Faks: +90 232 433 98 48
OTEL YUMUKOĞLU (***) Şair Eşref Bul. 1371 Sk. No: 8 Çankaya İzmir Tel: +90 232 483 65 65 Faks: +90 232 482 02 30 www.hotelyumukoglu.com info@hotelyumukoglu.com
DELMAR HOTEL (***) 5065 Cad. No:22 Ilıca - Çeşme İzmir - Türkiye Tel: +90 232 723 43 00 Faks: +90 232 723 41 03 http://www.delmarhotel.com info@delmarhotel.com
İNKİM OTEL (***) İzmir cad. No:91/1 Ilıca-Çeşme İzmir- TÜRKİYE Tel: +90 232 723 39 00 Faks: +90 232 723 39 04 http://www.inkimhotel.com info@inkimhotel.com
KERASUS HOTEL (***) Ayasaranda Koyu Çeşme İzmir-TÜRKİYE Tel: +90 232 7120506 Faks: +90 232 7127938 http://www.kerasus.com info@kerasus.com
PORT ALAÇATI OTEL (***) Port Alaçatı Liman Mevkii 35950 Çeşme- İZMİR - TÜRKİYE Tel: +90 232 716 03 85 Faks: + 90 232 716 62 40 http://portalacati.com.tr hotel@portalacati.com.tr
METROPOLİS OTEL (***) İzmir-Aydın Aslaftı No:138 Torbalı / İzmir Tel: +90 232 8569798 - 8568544 Faks: +90 232 8567966 www.metropolisotel.com.tr info@metropolisotel.com.tr
LEON OTEL (***) 1.Mersinaki, Karaçina Mevkii Foça-İzmir- TÜRKİYE Tel: +90 232 812 29 60 Faks: +90 232 812 23 56 www.otelleon.com/tr
DİKİLİ SUNSET OTEL (***) Uğurmumcu Cad. No:5 Dikili – İzmir - TÜRKİYE Tel: +90 232 671 88 56 Faks: +90 232 671 88 71 info@dikilisunsethotel.com
ALABANDA OTELİ (**) Ilıca Mahallesi 5074 Sokak No: 62 Ilıca-Çeşme-İzmir-TÜRKİYE Tel: +90 232 723 50 57 Faks: +90 232 723 50 58 http://www.alabandaotel.com alabanda@alabandaotel.com
ALBANO OTEL (**) Açık Hava Tiyatrosu Karşısı Çevre Yolu Çeşme - İZMİR Tel: +90 232 712 82 02 Pbx Faks: +90 232 712 72 49 www.cesmealbanohotel.com info@cesmealbanohotel.com
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
159
İZMİR GUIDE
HANEDAN RESORT&BEACH CLUB (**) 4. Mersinaki Koyu, Club Med yanı 35680, Foça – İzmir - TÜRKİYE Tel: +90 232 812 36 50 Faks: +90 232 812 24 51 info@hanedanresort.net
PERLA OTEL (**) Gazipaşa Mah. Şehit Sami Akbulut Cad. No: 101 Dikili-İzmir-TÜRKİYE Tel: +90 232 671 41 45 Faks: +90 232 671 57 38 metin@dikiliperladikelyaotel.com
ATERNA OTELİ (*) Cum. Mah. Danıştay yolu üzeri 407 Sokak No: 1Dikili-İzmir-TÜRKİYE Tel: +90 232 671 84 55 Faks: +90 232 671 84 57 www.aternahotel.com info@aternahotel.com
ONTUR HOTEL İZMİR Gazi Bul. No: 130 Çankaya / İzmir Tel: +90 (232) 425 81 81 Faks: +90 (232) 425 87 87 www.onturhotels.com izmirinfo@onturhotels.com
BUTİK SU PERİSİ OTEL Yeşillik Mah. no:1(Kemalpaşa Torbalı yolu 4. km) Nazarköy Kemalpaşa İZMİR - TÜRKİYE Tel: +90 232 878 44 04 Faks: +90 232 878 44 94 www.butiksuperisiotel.com info@butiksuperisiotel.com
RESIDENCE HOTEL Mürselpaşa Bul. No: 28 Kahramanlar / İZMİR Tel: +90 232 441 90 90 Faks: +90 232 441 60 40 www.residencehotel.com.tr info@recidencehotel.com.tr
SUSUZLU OTEL Fevzipaşa Bul. No: 160 Çankaya / İZMİR Tel: +90 232 483 05 21 Faks: +90 232 484 29 07 www.susuzlu.com
SAHİL PANSİYON 16 Eylül Mah. 3265 Sk. No: 3 Çeşme-İZMİR Tel: +90 232 712 69 34 GSM: +90 535 854 73 16 www.cesmesahilpansiyon.net info@cesmesahilpansiyon.com
YEŞİM PANSİYON 2019 Sokak No: 7 İnönü Mah. Çeşme / İZMİR Tel: +90 232 7121888 GSM: +90 555 2246839
GÜMÜŞ PANSİYON Dalyan Mah. Güven Sk. No: 5 Çeşme / İZMİR Tel: +90 536 490 19 22 Faks: +90 546 449 67 17
NEŞE OTEL İnkılap Cad. 3025 Sok. No: 37 Çeşme/Merkez Tel: +90 232 7126543 Faks: +90 232 712 68 14 www.neseotel.com info@neseotel.com
AİLE ZARİF PANSİYON İnönü Mah. 2040 Sok. No:9 Tel: +90 232 712 62 18 GSM: +90 532 578 07 17 ismayilsuyolcuoglu1959@hotmail. com
ARZU PANSİYON İnönü Mah. 2046 Sk. No:10 Çeşme/İZMİR Tel: +90 232 712 70 03 www.arzupansiyon.net bulent@arzupansiyon.net
BARINAK PANSİYON 3052 Sk. No:58/1 Çeşme-İZMİR Tel: +90 232 712 66 70 www.barinakpansiyon.com barinakpansiyon@hotmail.com
CAN PANSİYON İnönü mah. Uzun sk. Çeşme-İZMİR Tel: +90 232 712 81 60 www.cesmecanapartpansiyon.com cem--peker@hotmail.com
ÇEŞME PANSİYON İ. İnönü mah. 2037 Sk. No: 22 Çeşme/İZMİR Tel: +90 232 712 60 29 www.cesme-pansiyon.com info@.cesme-pansiyon.com
ÇOBANYILDIZI PANSİYON İsmet İnönü mah. 2048 Sk. No: 3 (anfi tiyatro yanı) Tel: +90 232 712 73 59 Faks: +90 232 712 74 22
COCCO-BELLO PANSİYON Dalyan Mah.4128 Sk. No:4 (Dalyan Yat Limanı) Çeşme Tel: +90 232 724 04 77 www.cocco-bello.com info@cocco-bello.com
EGE PANSİYON Fenerkoyu Çeşme-İZMİR Tel: +90 232 722 22 33 GSM : +90 536 834 55 04
GÜLCE AİLE PANSİYON Çeşme Merkez Camii Karşısı 16 Eylül Mah. 3011 Sk. Çeşme-İZMİR Tel: +90 232 712 25 92 www.gulcepansiyon.com cemil.oto@hotmail.com
KİRAZ PANSİYON Kiraz Sokak No:10 Alaçatı / ÇEŞME Tel: +90 232 716 84 14 GSM: +90 535 505 36 90 Faks: +90 232 716 02 11 www.kirazpansiyon.com info@kirazpansiyon.com
MURAT PANSİYON İnönü Mah. Mezbaha Sokak No:12 Çeşme / İZMİR Tel: +90 232 712 79 23
TAYTANLI PANSİYON İzmir Cad. No:14 Ilıca Çeşme / İZMİR Tel: +90 232 723 35 73 Faks: +90 232 716 89 79 www.taytanlimotel.com taytanli@hotmail.com
BETÜL’S HP PANSİYON Yenimecidiye Mahhallesi 3008 Sok.4 Alaçatı - ÇEŞME Tel: + 90 232 716 76 86 alacati@betulpansiyon.com www.betulpansiyon.com
ŞİRİN VİLLA HOTEL 5133 Sok. No: 32 Ilıca Çeşme – İZMİR Tel : +90 232 7234414 Faks : + 90 232 7233278 www.sirinvilla.com info@sirinvilla.com
160
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Telephone: International code for Turkey: +90 İzmir area code: 232
DENİZ RESTAURANT İzmir Palas Oteli Zemin Kat Atatürk Cad. No: 188/B Alsancak / İzmir Tel: +90 232 464 44 99 – 422 06 01 Faks: +90 232 463 00 86 www.denizrestaurant.com.tr
KIRÇİÇEĞİ Alsancak (Merkez) Kıbrıs Şehitleri Cad. 1443 Sk. No: 83 Alsancak / İzmir Tel: +90 232 464 30 90 Faks: +90 465 32 71 merkez@kircicegi.com.tr
ASANSÖR Şehit Nihat Bey Caddesi No:76/A Karataş - İZMİR Tel: +90 232 2612626
DERYA RESTORAN Mustafa Kemal Sahil Bulvarı Vapur İskelesi Üçkuyular-İZMİR Tel: +90 232 278 88 88 Faks: +90 232 278 99 99 www.deryarestaurant.com
KORDONBOYU BALIK PİŞİRİCİSİ Atatürk Cad. 214/A Alsancak - İZMİR Tel: +90 232 422 15 90
GÜMÜŞBALIK Kazım Dirik Caddesi No:1/A Pasaport 1.Kordon / İZMİR Tel: +90 232 4837577 Faks: +90 232 4450374
AULA RESTORAN Haydar Aliyev Cad. Adalet Mah. No: 4 Tel: +90 232 486 51 11 www.aula.com.tr aula@aula.com.tr
CHİNESE RESTORAN Far East Chinese 1379 Sk. No:57/A Efes İş Hanı Tel: +90 232 4830079 Faks : +90 232 4416469 www.chineserestaurant.com.tr
FİLAMİNGO 2040 Sokak No:3 Sports İnternational Mavişehir-Karşıyaka-İZMİR Tel: +90 232 324 44 54 Faks: +90 232 324 49 00 www.planetbow.com
LASERA Atatürk Cad. No:190/A Alsancak - İZMİR Tel : +90 232 4642595 Faks : +90 232 463 3427 www.lasera.com.tr
TİKE ALSANCAK Şehit Nevres Bulvarı No: 2 Alsancak / İZMİR Tel: + 0 232 441 71 91 Faks : +90 232 441 19 29 www.tike.com.tr
MİKO SİESTA CAFE 1452 Can Yücel Sokak No:11/A Alsancak-İZMİR Tel: +90 232 463 26 57 www.miko.com.tr info@miko.com.tr
SAKIZ ADASI CAFE Atatürk Caddesi No:332/A 1.Kordon Alsancak-İZMİR Tel: +90 232 465 17 07 Faks : +90 232 465 09 50 www.sakizadasi.com.tr sakiz@sakizadası.com
FONDUE SWİTZERLAND RESTAURANT CAFE & BAR 1448 Sk. No: 10 Alsancak – İZMİR Tel: +90 232 465 19 29 Faks: +90 465 19 36 fondueswitzerland@hotmail.com
RIHTIM RESTAURANT 16 Eylül Mah. Hürriyet Cad. No: 46 Çeşme – İzmir - TÜRKİYE Tel: +90 232 712 74 33
SEVİNÇ PASTANESİ Ali Çetinkaya Bul. No: 31/A Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 421 75 90 Faks: +90 232 465 14 10 www.sevincpastanesi.com info@sevincpastanesi.com
REYHAN PASTANESİ Mustafabey Cad. No: 24 Alsancak-İZMİR Tel: +90 232 422 28 02 Faks: +90 463 03 78 www.reyhan.com.tr reyhan@reyhan.com.tr
STARBUCKS COFFEE Dr. Mustafa Bey Cad. No:5/A Alsancak -İZMİR Tel: +90 232 463 68 53
LOZAN PASTANESİ Plevne Bulvarı No: 25/E Alsancak-İZMİR Tel: +90 232 421 43 07 – 421 84 73 Faks: +90 232 421 05 85 www.lozanpastanesi.com.tr info@lozanpastanesi.com.tr
LA CİGALE Fransız Kültür Merkezi Alsancak -İZMİR Tel: +90 232 421 47 80
TEMİZOCAK A.Ş. Cumhuriyet Bulvarı No.211 35220 Alsancak-İZMİR Tel: +90 232 421 2572 Faks: +90 232 463 0516 www.temizocak.com info@temizocak.com.tr
T&S ALYANS KUYUMCULUK SAN. VE TİC. 927 Sokak No: 66 Kemeraltı / İZMİR Tel: +90 232 445 66 69 Faks: +90 232 425 23 38 www.tsalyans.com
BÜLENT MARO KUYUMCULUK 1721 sokak No: 2 Karşıyaka / İZMİR Tel: +90 232 368 43 93 Faks: +90 232 323 72 97 www.bulentmaro.com info@bulentmaro.com
KARAKAŞ GOLD Akçay Cad. No: 283/A Gaziemir-İZMİR Tel: +90 232 252 22 22 Faks: +90 232 252 55 15 www.karakaskuyumculuk.com
GREYDER DERİ Bozkurt Caddesi No: 24 D: 301 Kapılar - Kahramanlar - İZMİR Tel: +90 232 446 43 06 info@greyderderi.com www.greyderderi.com
Eylül - Ekim / September - October 2009 İZMİR
161
162
İZMİR Eylül - Ekim / September - October 2009
Bulmacanın çözümü 155. sayfadadır.