Sakat Fanzin 5. Sayı

Page 1

beĹ&#x;

Sakat

fanzin 1


içindekiler 3 • tül • nazlı bahar 4 • yaşam boyu şüpheyle • ömer şişman 5 • ayaklar metal olup • özgür göreçki 6 • evde kravat indirimi • mihrap aydın 8 • önplanında r. d. laing bulunan eşcinsel bir monolog • robert sellman (çeviren: ahmet güntan) 11 • sürpriz • burak acar 14 • masiva from rıdvan gecü • rıdvan gecü 18 • rimel işte kirpiğe sürülen • sude öztürk 20 • doğru sözcük için çalışmalar • kaan koç 23 • belge’den • amelia rosselli (çeviren: ilker şaguj) 24 • dönüş yolu tarihi • fatih çünkioğlu 26 • mühim bir karşılaşma nihayete erdiğinde yapılması gerekenler: karmik bağı kesme • selcan peksan 32 • hayatımda sorun çıkarabilecek kişiler listesi veya yanlışlıkla yaptığım doğrular • ata sözütok 34 • mutluluk korkusu • a. e. stallings (çeviren: rıdvan gecü) 35 • başka bir ağıt [ölümümüz buna benziyor] • jericho brown (çeviren: seda ateş) 36 • sorular işine yarıyor mu • inanç avadit 38 • her ne sebeple kırıl • cemşit karpatlar 39 • sana bulaşmış olmalıyım • meryem coşkunca 40 • ceplerimde help • serdar tunçer 42 • mandalinalar dedemden kadar iyisin üç • esra asker 43 • yok olma haftası • nazlı bahar


tül nazlı bahar

-Bir Süre Görüşmeyelim, cüz 6/30Kaldırıma tırmandı ve koltuğumdan emekli oldu Aravi Kendisini tam anlam bir erkek hissetmek istemiş Oraya vardığımda Dahil olduğum anı kavzatan bir kusur görmedim Bu beni kör etti, ışıkları kamaşıl Kendimi reddetme ihtimaline göz atmak istiyorum Başkasının varlığını sürdürmekle aynıdır Benim kadar hevesliyim Çiçekler özür dileriz tül kadınlar Aravi Neden akşamları birlikte oturmak için birbirlerini arıyorlar? Yeniden varmayı umuyorum yok olma haftasına Dönebilirsem, Mahkûmiyet günlüğü hiç yazılmamış olacak Uzayda kaç yaşındayız? Yardıma muhtaç Evlendim evleneli, 2061 Saçlarıma rüzgâr değmemiştir.

3


yaşam boyu şüpheyle ömer şişman Yaşam boyu şüpheyle Şimşekler çakacaktır Birileri gelecektir Say ki bir rüyada kalbim sıkışmış Diskoya giderken başımdan geçen yarasalar İmdadıma yetişmiş Bir el uzanmış tutmuş, tanımadığım Gece yarısı bilmediğim sokakta Bir paket gelmiş, sevdiğim kitap Hâkim evi alt lobide telefonlarımızın pillerini çıkarmışız Parmaklarını yaralı görünce Kardeş olduğumuzu hissetmişim Yemekler yenmiş 1960ların yemekleri 1980lerin Köfteler patates kızartma kızından borç alan anne Uykular gelmiş 1990ların sigaraları video klipleri Alay edilmesin istemişti, alay edildi Sakat bir çocuğa sokakça toplanıp Notre-Dame’ın kamburu diye bağırdılar Bana yorum gelir toplu taşımada Fiyonklu torba Paris London sb polar Teklifini bilmiyorum cevabım hayır Biri beni terk ettiğinde Hep aynı rüyayı görürüm Şimşekler çakar, birileri gelir

4


ayaklar metal olup özgür göreçki Şiir nesıl yazılıyordy ujuttym Şiir yazmak istemşyoeum Hçöbirmşey yazmak şstemiyorum Hirmşey demek istemşyorum Bazen ibsana bötle olur Ayaklar metal olup yüeüdüğüm yollar Anasııbı babasıbı kaybetmiş bir ördeğin Bana hatırlatıyor ki renfidir, o da bir renktir Taziyeler aldım onlarla bir şey yaptım Saçmasapan O saçmasapan dilekler beni ayaklar metal olup Yürüdüüm yollarda Şeker kullanmam: O da kullanmazdı Karşılıklı kullabmadığımız her şey Ayaklar metal olup durduğumuz anlar Bana para verme beni anla: böyle yazıyoddu aynada O aynayı ilk kaybettiğinde ilk sahibi beni arama Bana para verme beni anlama da sen benim aynam Böyle bie şeyler demişdi bigüm telefonda, gül üştük Biz twlwfonda en son ne konuştuk sahi Ayaklar metal olup Keşke her sesini kaydetseydim Her kahkahasın her gülüşünü her küfrünü Her ama Onu sevdiğim içib müteşekkirim Şimdi üstünde çiçekler var, ne alaka

5


evde kravat indirimi mihrap aydın

cennet bekçisi olarak dünyaya geldiği için o da, kravatını bağlayarak işe gitti adem yani, bahçıvan olarak. her şeyi kesti, açılışları magazin programlarını yıldız haritalarını, bisikletin jantlarını kopardı adem kravatıyla doğmadı. yanlış çakılmış tahtaların, çarpık dişlere söylediği anlaşılamamak içinde güzel yamukluk, güzel çürüme dişleri bile evde sıkılan ev hanımları evin içine gizlenmekten kopacak gök gürültülerini sakladı. parmak ucumuzla küçük odalar yarattığımız gerçeği sessiz kalmak, geçici bir sessiz kalmaktır yani basit bir imgeyle kendi binamız harabe değilse de yavaşça yıkılır, yıkılsın. yanlış çakılmış tahtalardan dişler sıkılarak da çıkılır.

6


pazarlarımız, çarşılarımız, bazen çay ocaklarımız ademlerden oluşur, irili ufaklı, kambur ya da dik. dışarı çıkılır, pazar toplumu elmaları ucuz ve yol bulunur. seyit onbaşı patates çuvalının peşinde, bütün ademler bu karanlık bahçede en alttakini çekip çıkarmak, en alttakiyle savaşmak sıra sıra dizilmiş uzun sebzelerin düzenini bozmak için bu pazar yerinde, tarım toplumunda hiç durmadan savaşır. halbuki bütün bıçaklar mutfakta yani evde, yani bekliyor, sanayi toplumunu bile aşıyor, paris komününü de. güzelim ev hanımları elinde kravatıyla bekliyor, yani indirimsiz. daha sıkı bağlansın istiyor, boyun damarlarından kan da gidemesin. öylesine söylüyorum, bak ev hanımları o patatesleri ne güzel doğruyor.

7


önplanında r. d. laing* bulunan eşcinsel bir monolog robert sellman (çeviren: ahmet güntan)

ne zaman bir erkekle olsam bir erkekle olmamam gerektiğini düşünüyorum ama bir erkekleyim yine de. ne zaman erkeksiz olsam bir erkekle olmam gerektiğini düşünüyorum ama erkeksizim yine de. ne zaman bir erkekle beraber olsam ikimiz için daha iyi olur diye düşünüyorum ama ikimiz için daha iyi olmuyor yine de. ne zaman bir erkek bensiz olsa daha keyifli olmalıyım diye düşünüyorum ama havamı bulamıyorum yine de. ne zaman bir erkekle olsam ve onunla beraber olsam o erkeği anlamalıyım diye düşünüyorum ama anlayamıyorum o erkeği yine de. ne zaman erkeksiz kalsam ve bir erkek bensiz kalsa kendimi anlamalıyım diye düşünüyorum ama anlayamıyorum kendimi yine de.

8


oralarda bir erkek var ve burada ben varım ama kavuşamıyor ve bir yerde bulunamıyoruz. her yerde bir erkek var ve ben de bir yerlerdeyim ama kavuşamıyor ve herhangi bir yerde bulunamıyoruz. onun orada olmasından ve benim burada olmamdan değil bir yerde kavuşamamamız. onun her yerde olmasından ve benim bir yerlerde olmamdan değil herhangi bir yerde kavuşamamamız. o orada, her yerde ben burada, bir yerlerde bir yerde buluşamıyoruz, herhangi bir yerde.

9


ben bir erkeğe ihtiyacı olan bir erkeğim ve bana ihtiyacı olan bir erkek var ama ben erkeksiz kalabilen bir erkeğim ve o bensiz kalabilen bir erkek. biz birbirine ihtiyaç duyan erkekleriz ama birbiri olmadan da durabilen erkekleriz. bu erkek olmasaydı başka bir erkek olurdu ben olmasaydım benden başka biri olurdu. bu erkek olsaydı başka bir erkek olmazdı bu ben olsaydım başka bir ben olmazdı. ama başka bir erkek yok ve başka bir ben yok, demek ki başka bir erkek var ve başka bir ben var. -----------------------------insansız bölge burası**.

*: R. D. Laing: Deneyimlerin “arkaplan” - “önplan”ından söz eden psikiyatri kuramcısı. **: no man’s land.

10


sürpriz burak acar

Annem sabahları daireye gidiyor. [Dikmen Caddesi üstünde] [uzay aracı gibi ağır] [ağır dönen dev bir küre] [yerde mi gökte mi?] [Annemi Millennium Falcon’a bindirmişler.] [Soyuz T-15’ten almışlar annemi] [Emekli sandığı hizmet dökümüne bakarak.] [İlk istikamet Japonya!] [Ah canım annem!] [Meğer her sabah] [Japonya üzerinden uzaya gidiyormuşsun] [camdan bana el salladıktan sonra.]

11


Dzzzztttt dzzztttt dzzzzzzttttttt [Camlardan güneşli Ankara uzayları görünüyor.] [Asma saksılarda boy boy] [kablolar yetiştirmişler] Dzzzzzttttt [bakanlık atölyesi kadınları.] [Emzirme odası boş.] dzztttt [Işıkları kapalı.] [Süpürge tutuyor içeride] [kasklı bir kadın.] [Mürettebatın içinde] dzzzzztttttt [annemi görmeye çalışıyorum.] [Cılız bir sinyal çalıyor] [periyodik aralıklarla.] [İşte orada!] [Soldan yedinci sandalye!] [Kozmonot annem!] [Bu onu iş yerinde ilk görüşüm.] [Önüne hiç durmadan] [konan kâğıtlara] dzzzzttttt [nefes almadan damga] [basıp duruyor.] [Damgaladığı kâğıdı] [yanındaki kadına] dzzzzttttt [Aynur teyze mi o?] [geçiriyor] [diğer yanındaki] [kadın] [Müge teyze mi o?] [önüne] Dzzttt dzzzzttttt [bir yenisini koyarken.] [Arada gülüşüyorlar] [mı çok kısa?] [Çaktırmadan] [masa altından kiraz likörleri] [kristal bardaklarda] [Biz şu feleğin tekerine çin çin]

12


[Camekânın arkasından görüyor beni.] [Yüzünü birden] dzzzzzttttt [sevinç kaplıyor.] [Şaşırmasını beklerdim daha çok ya da belli etmiyor.] [Görüyorsun hâlimi] [der gibi ellerini] [iki yana açıyor.] [Kalkıp gelemiyorum] [şimdi yerimden] [bekle beni orada] dzzzztttt [işim bitince] [dolmuşla döneriz birlikte eve.] [Camekân ses geçirmiyor.] [Dudaklarını okuyarak] dzzzztttt [anlıyorum dediklerini.] [Elini dudaklarına götürüp] [bana öpücükler gönderiyor.] [Ah annem] [beni bırak sen] [gemiye dikkat et] [her yer göktaşı] Dzzttt dzzztttttt dzzzzzztttttttt [Ne kadar çok kâğıt damgalarsa] [o kadar çok para kazanacak.] [Bizim için.] [İşi bu.] [Ekmek gemisi.] [Kolay işmiş diyorum.] [Biraz zor ama kolay.]

13


masiva from rıdvan gecü rıdvan gecü

XI nihan’ın ağzından, üzüldün isterken üzülgün çıktı edilgen üzgün. başkaları olmasa, üzülmezsin saydım o halde başkaları olmasın hiç vermediği bir tavsiyesini ciddiye aldım nihan’ın; yaşı beş. üzenleri hayatımdan behemehal çıkardım yaş-diş ortalamaları otuz XII biz bir iddiaya gireriz sonsuza kadar, kendinin bilgisine sahip olmasına. diyalektik itiraz eder iddiamızı aşırı bulup revizyona inanılır, bilgiye sahip olma arzusuna evrilir bizim için arzu, gerek ve yeter koşuldur çün. epistemoloji itiraz eder bu kez; neyi, ne kadar, nasıl bilebileceğimiz, cevaplanmamıştır m.ö.’den beri. binlerce yıl yan gelip yatmışsın insan! a priori

14


XIII bildung bilir kaç senem çöp her yeni öğretiye şaşr, her eksik deneyime küfr geçen zaman; yetişemezken değerleniyor. sekiz yerine dört uyusaydım iç ses, üç yerine bir unutup iki yerine beş koyabilseydim kenara, bambaşka biri olurdum. daha zengin, her anlamda ne kadar mı sevmiyorum hal-i pür melalimi? açıklayayım: işte bu kadar XIV behemehal: kullanmak istedim ve kullandım yoksa ikame büssürü kelime var güven aralığı %99 XV yaşaman için uygun görülmüş topraklar bunlardı ekin biçecek, anız biçecek, ürün edip fiyat biçecektin; serbest piyasa. su kaynakların, tüketeceğin gıda, barınacağın ev, azot ve oksijenin eşsiz karışımı da sunulmuştu baştan. nasıl başardın? toplumun bir parçası olup aile kurmak, maslow parkurunu tamamlayıp savmak varken sıranı; doğaya verdiğin zarara birim tanımlar olmuşlar. geç değil, baştan başla ekin biç, anız biç, ürün et fiyat biç, doğal gazı kıs, cam şişeye geç, uzun yolda blablacar kullan. sahiden; nasıl başardın? işte bu kadar viral al, cebini doldur, wifi şifreni kaldır

15


XVI bağışıklık sistemim ta yürümeyi beceremez ben, anne diyemez dönemlerimden başlamak üzere tırnaklarıma, eklemlerime, alın-göz çevreme muntazaman saldırmış; dilinden anlayan birkaç dermatolog aracılığıyla tüm bunları sehven yaptığını tarafıma beyan etmiştir. immün yetmez; iddiamdan vururcasına saman adamla dövüşedursun, bizim tersine mühendislikle kazanacağımız zafere inancımız tamdır. sally misketini bulmak için önce sepetine bakacak XVII daha düşün-yoğun ve lirik-az artık örtük anlam, katmanlı anlatım, çok-bilim ve hiç-din algı-açığa kılavuz olsun, kalpten geçeni görsün rüya denetlesin, rüya aktarsın, rüya yaratsın, sinefil senin için yepyeni üretmek istediğim içerik.

16


XVIII nihan’ın karbon ayak izini hesaplıyoruz; nihan gerçekleriyle elektrik faturası soruluyor ilk. yirmi yaz diyor nihan, yirmi geldi geçen ay. evinde üç yetişkin ocak ayı doğal gazını istiyor sayaç. ikibir ödemişler en son ikibin mi diye düzeltiyorum, hükümete çakacağım evet derse nihan mahvettiler ya güzelim ülkeyi. yok bildiğin ikibir geldi; bir iki bir bir arabanız var mı, yılda ortalama kaç km yol yapıyorsunuz? dokuuuz diye bağırıyor nihan coşkuyla. doğaya olan borcunuzu eksi iki adet ağaç dikerek ödeyebilirsiniz açıklanıyor sonuçlar. benim gerçeklerimle ölçüyoruz bir de, yıllık ağaç tüketimim yedi. düşen yüzüme, üzülgün çıkıyor nihan’ın ağzından. a posteriori XIX yedi ağaç çok, vegan olmuşum haberim yok düşen yüzüme, bütün ormanları toplasam; bir yüzün etmez diyenim de. yeniden gülmesi içindi, yemin ederim p<0,001 XX ve kurumlar dağıldı; buskas kazandı. tanrı gibi kaslandım devletsizlikten

17


rimel işte kirpiğe sürülen sude öztürk

insan önce elindekini kaybedermiş, sonra kendini belki. bu böyle biraz gitti istanbulda, çoğunlukla da tramvayda. sağımda solumda, önümde arkamda bir şey kalmadı. kimsem kalmadı. bugün benim üstüme kar yağdırdılar. sonra neden üşüdün diye sordular. siz kimsiniz dedim, benim kimsem kalmadı burada. kimsenin kimsesi olmamaya giden bir tramvayda daha çok. abi saat bunlar için çok erken değil mi dedim öğlen arasına çıkıyoruz sonra gel dediler şimdi ben napıyodum tam olarak bilmiyorum. bi anda benim üstüme ev kapattılar, duvarları boyadılar. ben bilmiyodum ki duvarlar var. aslında her yerde de duvarlar var şimdi. tramvayda yok ama. böyle bi içimi kararttılar benim hep yaparlar. insanı kimsesiz bırakınca yapmazlar sandım. yaptılar vallahi. hoş değildi.

18


ana karnında izlediğim filmin şarkısı çalar çok heyecan yaparım. uzak şehirlerden gelmiş insanlar duyunca çok heyecanlanırım. özellikle yürüyen merdivenler beni çok heyecanlandırır. hatta beni yürüyen merdivenler kadar heyecanlandıran çok az şey vardır. beni aldılar ev kapattılar üstüme. bi ad verdiler, bi numara verdiler, irili ufaklı aynalar, bir kapı, açılmayan bir dolap, bir perde verdiler. pencere vermemişlerdi. bir perde size her zaman bir pencereniz olmadığını hatırlatır. başka bir şey lazım mı dediler, ay dedim rimel. çok severim. sonra kar yağdı galiba, pencerem yoktu, bilmiyorum. burnum buz kesti. perdem güzeldi ama. durdum ufak bi aynanın karşısında bu sefer. şimdi bir tramvayda değildim. şimdi hiçbir yere yakın değildim. bir elim bir elime öyle uzaktı, bir bacağım bir bacağıma değmezdi belki. bir dünya büyüklüğünde geldi o ev. hiç kimseye yakın değildim. hiç kimseye uzak da değildim. çünkü hiç kimse yoktu. abi dedim 10.30’da öğle arasına çıkmakta ısrarcı mısın gerçekten

19


doğru sözcük için çalışmalar kaan koç

senin yatağında artık kesik damarlar sayıklayacak bıraktığın paramparça tişörtler ve abinin gülmediği fotoğraflardan geriye senin yatağın kalacak yastığının içlerinde birikmiş birkaç kilo düş birikintisi ve düşünce deposu yirmi otuz yıllık ruhunun pek masum küfüyle birlikte eskiden atlar taşırdı insanları şimdi devir değişti, bunu aklında tut eskiden köprüler saraylar oturaklar bırakılırdı kardeşlere şimdi sadece acı beni aklında tut, erkekliğimizle övündüğümüz günler olmuştu sonrasında nasıl gülmüştük hepsine, herkesi kavga ayırır diyorduk, bizi güzel günler tutup yüreklerimizden usulca koydu bu dağın iki eteğine sen gittiğin gün bana bir şeyler oldu; sıfırbirlere dönüştü bana bir şeyler yaşanmamış sevgi yaşlanmaz diyordu biri, ya da uydurdum, bir şeyler isimlerini böyle böyle yitirdi tek tek nesneler, işlev kayboldu yaşamamak en iyisi diyordum, ya da bilmiyorum, taptaze duruşu da sevginin bazan gebe kötü şeylere; misal şimdi nasıl desem bir ayağım yürürken öteki bulamıyorum kimin mezarında kaşınıyor tövbe

20


ikimiz de onun omuzlarından yükseldik biliyorsun, babamızın, kavga eden ağlayan babamızın. onun ateşinde piştik buharında gevşedik sakalları uzadı sakallarımızı uzattık, sapan yaptı sapan kullandık, babamızın, öfkelendi öfkelendik boşvermişlikle baktı dünyaya, pek bilgece sayılabilirdi bu da, babamızın, babamız olmasa üç bıçak birbirini biledi üçü de köreldi, keskinleşen ne kaldı, abamızın kesilecek bir kurbanı inmedi de yere, ondan dilimin altında bir şey var çıkaramıyorum, yardım et sözcükleri temizlemenin yolunu buldum diyorum, ama anlatamam bir su sözcüğünde bile bak bunca yıldır ne çok kir birikti her girdiği cümlenin her etiketin falan pisini çekmekten ötekileri sen düşün onbinlerce vallahi yardım et yoksa konuşmam konuşsam kimin kulağında ot bitti zaten konuşmam yardım et lisede eşek kadar adamdım ama elini tutardım uyurken belki de bütün yanlışlığım burdan ikimiz de onun avuçlarından indik yere biliyorsun, anamızın, kendini döven gülümseyen anamızın. onun yıldırımlarında doldu kalbimizin aküsü rüzgârında yalpaladık ömrümüzü uzattık, ekmek yaptı ekmek kullandık, anamızın, kahırlandı kahırla dövüştük çokanlamlarla baktı dünyaya, pek bilgece sayılabilirdi bu da, anamızın, anamız olmasa üç baharat döküldü tabağa üçü de kaybetti tadını, tatlanan ne kaldı, anamızın ağzımızından umduğu şerbet çağlamadı da, ondan

21


artık hepimiz eski piyango biletlerini arayıp buluyoruz, eski fotoğrafların arasından çıkan kendimizi layık görmediğimiz ya da boşverdiğimiz amortiler ne çok şey ifade ediyor şimdi -bak yine bir şeyler geldi bir şeyler olacak gibi- tahsilatına hiç girişmediğimiz sevinçler falan varmış, vay anasını, tadı başka geliyor kullanılmamış sevinçler de bir bakıma yani hiç yaşlanmıyor, sanki okumuş etmiş ev kurmuş da karşımıza birden çıkmış kendini çok iyi kanıtlıyor, vida sıkmayı fatura ödemeyi öğrenmiş sevinçler fakat üstünden bir yıl geçmiş artık tahsil edilemiyor, olsun, üstünden bir şeyler geçtikçe insan hiçbir haltın üstünden geçemiyor kardeşim, aynı yataklardan havalanıp aynı kâbuslara konan benzerim benim sırtını serin tut düşlerinden sıçramayı bırak şekeri azalt beni hatırla giye giye paramparça ettiğin pijamalar kadar bir hatır olsun - olsa olsa kimsenin göz diktiği bulut kötü değil hiçbir trajedi düşman değil hepsi birleşince nasılsa köreldiğimiz tarafla ekşi metal tadını diğer yanımızın bırakacak geriye adım adım yürüdüğümüz geriye bir şeyler bir şeylere dönüşüyor ama baksana insan sözcüğünü bulamazsa halini de bilmiyor

22


belge’den amelia rosselli (çeviren: ilker şaguj)

Solo i fatti, reprimere i sentimenti poi ritrovi una persona che s’aggancia Yalnızca gerçekler, içine atmak duyguları sonra “birini” buluyordun karşında, başlıkları boyanmış dar yolları, hergeleleri hayal gücünün büyük yansımalarını dahi güç bela zemine yaymış. Metal telden tacının üstündeki küçük siyahlıklar uyuşuyor, sergiliyor, belgeliyor ve diğerleri (ki sonrasında sana dönüşen) o senin duygusal yaşamının her adımını fesheden. Bir taç mı yapmışlardı? Onu çiçeklere bulanmış yulafta sürüyerek mi taşıdın? Mantıklı düşünerek gerekli, cazip, kullanışlı bir el yazısı gibi geçen zamanın o akışını sopalamak. Kalbe, tutkulara rakip (çok kullanışlı ve kutlu) midenden alıp kafanı çalıştıran akla karayı seçtiren o yasal bağlantıda (gözbebeklerinin gölgesi) bir gerekçeyi güçlendirmek, kurtuldum o yapabileceğinden, gölgede aşktan sonuçlar çıkararak geçiş yolundayken hatanın beşinci baskısını kutluyordun.

23


dönüş yolu tarihi fatih çünkioğlu

her gün en az 10 bin adım ayaklarımız küçüldü, b’öylece ikircikli karalar bağladık yanı başımızda, evrenin 10 milyar yıllık cilt bakım paketleri kabul, fersah fersah uzaktayız şimdi. dönüş hızına merak tohumu, güneşe köylü bahar alerjileri bırakıp bırakıp şefkati şehirli bir ormana görünür de kılarak kendimizi, dönüşsüzlüğü yontacağız. odalarda uğultu, odalarda dağınık organlar, odalarda rek lam lar bu tuhaf, bu kuşku dolu geçiş sarmalında, tekrar new hileleri var dudak yemelerin, köpek dişlerini çarmıha çağıran küstüren, avutturan, telkinler dağıtan. bizi yenilenme kaygısına düşüren ne kaldıysa parmak boyutlarında, iş çıkışlarında tesla devreyi affetmeyeceğini hatırlattığında artık kimseyi aramıyorum’u unutturacak bir söz lazarus’a gülünce öğrenmeyi unutturacak bir kelime montaigne’e bir incelik, bir ihtimal kodlar arasında (bilincin ısrarı da diyorlar buna) bu tuhaf, bu kuşku dolu geçiş sarmalında, tekrar

24


her gün en az 4 boyut, 1 amin, 1 kira 2 oda, 6 rüya, 1 dönüş yolu, burasıymış omzu öfkenin İşte soyut bura, göz kapakları ölüme hazır kıta, dudaklarını büzme, dur topla şimdi, toplayacağız genetik dizilişleri 10 bin gezegen 10 bin adım 10 bin gözyaşı 10 bin aşk (aşk?) işte bilincin ısrarı. bu tuhaf, bu kuşku dolu geçiş sarmalında, tekrar dönüş yolunu hatırla. gözlerini kapatabilirsin.

25


mühim bir karşılaşma nihayete erdiğinde yapılması gerekenler: karmik bağı kesme selcan peksan

Kanalını aç. Bağdaş kur. Gözlerini kapat. O kişi de karşına gelip otursun. Düşüncende böyle. İki insan birbirine niyetlenince Olayların önlenemeyen akışı Onları bir noktada buluşturur. Sağ tarafta, ikinizin arasında mor bir alev var. Üç numaralı sembolü çiz, ismini söyle. Sana muazzam bir at alacağım. İki insan buluşmak üzere sözleştiğinde taraflar, Verdikleri söze duydukları saygı gereğince Ve sözlerinin piyasa değerini artırmak gayesiyle Sözleşmeye sadık kalırlar. Haysiyete yönelen sadakat Onları birbirine bağlar. Senin göbek deliğinden onun göbek deliğine eğilen Gümüş bir kordon düşün.

26


Buluşmak üzere sözleşen tarafların cezai sorumluluğu İflas, ani seks, tutukluluk ve Öngörülemeyen başka bir karşılaşma ile Ölüm gibi Açlık gibi Evet açlık gibi mücbir sebeplerde ortadan kalkar. Ayrı olsak bile alacağım sana o atı. Mor alevin yanında altın bir makas gör. Al onu eline. Bununla birlikte, sözünden dönen tarafın Eğitilmiş bir kuzgun aracılığıyla veya Doğası gereği haberci bir güvercin marifetiyle Sözleşmenin feshini karşı tarafa ilan ve tebliğ etmesi Hem ahlaki hem insani Yazgısal ve tarihi Yazılı olmayan fakat evrensel ve halen geçerli kurallar gereğiyle Münasiptir. Önce kendi göbek deliğinden kes. Sonra onun göbek deliğinden kes. Harika bir insansın sen Dualarından eksik olmak istemem Bu durum, İlk Ahitten beri böyledir.

27


Sol el ensede, Sağ el taç çakrada Kişinin bilincine, bilinçaltına ve karmik tabakalarına Tüm negatif kalıplarından arınması için Benim önce her şeyi yoluna koymam lazım, odaklanarak Senin göbeğinden onun göbeğine giden gümüş kordonu Topla. Üç kere öpüp göğsüne sür. Bu bağ, senin neşeli günlerin. Zorlanıyordum çok Emin misin, çok mutluyum diyordun daha dün Ben seni yormamak için her seferinde Sessiz kaldım, seni dinledim Kolayca etkilendim seni yormamak için Anlattıklarını önemli saydım Sana uydum hayatın doğrusunu Twitter’dan sordum Dizi açtım, seninle Vikingler’i izledim, Lagertha’ya benzettim kendimi Savaş sanatlarına adadım Adandım bedenimle Yeni bir dille kuşandım Senden ona akan yaşam kordonunu mor aleve at. Yansın. İsmini üç kere sesli söyle.

28


Yaptım tabii ne fedakârlıklar Sürekli sen gel, ben çıkamam Maya var diyorsun Sırtını sevmesi, istiridye temini, ilgini çekmesi, Aklını çelmesi, olayların idaresi Yaşamadan anlayamazsın ama çok zor bütün bunlar Sessiz kaldım, söylemiş miydim, dinledim Yormamak için seni her mevzuda üste çıktım Hep üste çıktım aklını aldım, Aklımı büründüm sana Sel isimli kişinin bilincine, bilinçaltına ve karmik tabakalarına Öfkelenmesine neden olan ve kandırılmasına Neden olan duygularının temelinde yatan Oraya da gitmeliyim, yetişmeliyim hissi boğuyordu beni Onun göbek deliğinden sana gelen gümüş bir kordon var. Düşüncende böyle. Yetişemiyordum sana da yetmek Yetenek yetiştirmeye seni Göbek deliğinde ve kalçanda Bir ömrün leşini gördüm, iltihabını, irinini, İlerleyişini gördüm Kendisinin en yüksek hayrına olacak şekilde Her ikisinin ve bütünün en yüksek hayrına olacak şekilde

29


Kalçandaki yumruda Keder ve pişmanlık, hata ve talan, istila ve fetih güdüsü Erkeklik, abartılı bir erkeklik dürtüsü, abartısız Altın makası eline alıyor. Önce kendi göbek deliğinden kesiyor. Sonra senin göbek deliğinden kesiyor. Bağlanamam buralara şimdi ben kimselere Onun göbeğinden senin göbeğine Boşanma. Boşanma travması Arayış. Avunma arayışı Oyalanma ihtiyacı Odaklanma problemi Kendisinin en yüksek hayrına olacak şekilde şifalanması için Bunun içinde bunalıyorum, Kendimi kendim dinlemek Kendimi kendimle Ben istiyorum Ben seni etinle, bokunla, sabah kahvenle seni Onun göbeğinden senin göbeğine boşalan kordonu topluyor. Üç kere sarıp beline, bu ağ onun kuvvetli günleri. Çekip ateşe atıyor. Yansın. Çok işim var çöllerde Hepimiz gibi. Hepimiz gibi.

30


Her ikisinin en yüksek hayrına olacak şekilde bütünün En yüce hayrına olacak şekilde şifalanması için İlk sembolü çiz. İsmini üç kere tekrarla. Sonra. Göz göze bakın. Düşüncende böyle. Seni üzüp kırdıysam Seni üzüp kırdıysam Lütfen beni affet, beni bağışla, özür diliyorum. Bağışla lütfen beni, affet, özür diliyorum. Ben de seni affettim, bağışladım seni, özrünü kabul ettim. Ben de seni bağışladım, affettim, özrün yok.

Seni sevgiyle geçmiş karşılaşmalar diyarına Hakkı verilmişler diyarına hakkını Seni sevgiyle

Uykundan uyan. Kalk ve yürü. Uzaklaş. O kişi de kalkıp gidiyor. Gittiğini gör. Düşüncende böyle. Kanalını kapa. Gözlerini aç.

Oldu. Oldu. Oldu.

31


hayatımda sorun çıkarabilecek kişiler listesi veya yanlışlıkla yaptığım doğrular ata sözütok

Bir. Bazen pişman olman gerekiyor. Bunu sana kimse söylemedi mi? Nasıl iş yapıyorlar? Bunu nasıl atlarlar? Nerdesin? Sesime doğru gel. Bak elimi kaldırıyorum. Görmüyor musun? Ben seni görüyorum. Bekle orada geliyorum. İki. Seninle çok şey öğrendim. Bunları öğrenmenin daha iyi yolları vardır ama eminim. Geri dönülebilen yolları. Karşılığında seni ödemem gerekmeyen yolları. Üç. Merhaba, bugün iyi anlaşırsak daha sonraki günlerde seninle ortak bir anı demeti oluşturmak isterim. Dört. Merhaba, kim sana ne yaptıysa ne dediyse, ne hoşuna gittiyse iki katını vaat ediyorum.

32


- Beş. - Merhaba, adın ne? - Lunapark - Gerçek adın mı sana öyle mi diyorlar? - Gerçek adım. Bu yüzden de bana böyle diyorlar. - Kimliğinizi görebilir miyim? - Bekçi misiniz? - Değilim. - Buyrun. Ben bu mahallenin çocuğuyum. Canım sıkıldı bir şeye öyle hava almaya çıktım. Sorun istemiyorum. Bizde yanlış olmaz. - Gerçek adınmış. Tahminen ne zaman gelin arabasının arka camına Lunapark yazdırırım. - Ben tahminlerimde hep yanılırım. Altı. Ya aman neyse geçmişten mi konuşacağız şimdi keyfimizi kaçırmayalım. Gelecekten konuşalım. Bazen şehre bir yabancı gelir. Hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Bazen şehre bir yabancı gelir. Hiçbir şey olmaz. Gider sonra yabancı. Arkasından konuşanlar olur. İyi insandı diyenler olur. Bazen gitmez yabancı. Yeni bir düzen oturtur. Bu onun tercihi. Bu biraz da ona kalmış. Sıkıldın mı? Kalkabilirsin. Ben biriyle oturup sadece sohbet etmeyi bilmiyorum. Biliyordum aslında ama unuttum. Yedi.

33


mutluluk korkusu a. e. stallings (çeviren: rıdvan gecü)

Geriye dönüp bakınca, bende hep varmış: Küçük bir çocukken, cam zeminli bir asansördü Yere çömelip, gözlerimi sımsıkı kapardım, Ya da merdivendi, boşluklarından kaymaktan korkardım Gerçi birileri hep halledeceğimi söylerdi— Sakın aşağı bakma veya Gördün mü, o kadar da kötü değil (Ayağıma dolaşacak hiçbir şey yoktu). Sonraları Tramplenden havuza dalış, ağaç eve tünemeler, Dönme dolaplar, balkonlar, uçurumlar, çatı katı manzarası Uçak fikrinin zerresi. Buna Yükseklik korkusu diyebilirsiniz, derinlik dehşeti; Ama akıl sır ermez bir düşüş değil Başımı döndürüp, midemi kelebeklendiren, Sıçrayışı icat eden çıkıntının ta kendisi.

34


başka bir ağıt [ölümümüz buna benziyor] jericho brown (çeviren: seda ateş)

Ölümümüz buna benziyor. Sen güneşe inanıyorsun. Bense Seni sevemeyeceğime. İş bitirici olun, Demişti en sevdiğimiz hocamız Tabancayı ağzına sokup tetiği çekmeden önce. 29’umu devirdim ben de herkes nasıl devirirse Uykusunda, farkında olmadan dünyanın Altında kımıldandığının, plakaları Yerli yerinde, modası geçmiş bir tartışma. Hadi tartışıp bir karara varalım sevgilim. Uykusunda Yaş deviren adam kaldı elinde, hem de kısa süreliğine, Fotoğrafını çekiyorum. Bakmayacağım tabii. Bu Onun kötü tarafı, Mr. Hyde’ı, bir kocanın Kafasındaki boşluk, karısının Ağzını yuvarlayışı. Her gece, Bir hap içiyorum. Bir kez içmesem işim biter. İki kez içmesem biz biteriz. Oteller Sıkıyor beni, eğer dağ manzaram yoksa, Cep telefonumun çekmediği bir oda, Ve yapacak hiçbir şey yok izlemekten başka Batarken güneşi Bize ancak bir tabut kadar beşik olabilen toprağa.

35


sorular işine yarıyor mu inanç avadit

Saat ondan sonra alkol alabiliyor musun Babam tarihi değiştirmeyi kimden öğrendi İnsan biber gazı özler mi -özlüyormuş demekGökyüzünü gördün mü -bulutların hemen üstündeSalyalarını sil hâlâ öğrenemedin mi tarihi kemirmeyi -önce önündekileri bitirİnsan yalnız olduğunda nihayet kendisi olabilir mi İnsan kendisine kahve yapabilir mi Tekel bayini seviyor musun -aranızda özel bir bağ olmalıYa yaşadığını kimse bilmezse, yaşamış sayılır mısın yine Ormanda çürüyen ağaca inanıyor musun Şehirdekilerin ağaç olmadığına inanıyor musun Parklar çocukların bağırsakları düğümlenmesin diye mi yapılıyor Hayatın boyunca her zaman hayali ile tutuştuğun o şeyi hayatın boyunca hiç yapmazsan eğer, bunun ölüm anında en büyük pişmanlığın ve trajedin olacağına, kişinin cehenneminin de bu olduğuna inanıyor musun

36


Bakkala borcun var mı Sabah kaçta kalkıyorsun Spor yapıyor musun Torbacın seni seviyor mu Kendine iyi bakıyor musun Sen çok önemlisin hayatta biraz daha kalıyor musun Sıraya giriyor musun Sıfır toplamlı oyuna inanıyor musun Asıl büyük soruyu biliyor musun Oyun teorisine inanıyor musun Sen de mi bilmiyorsun Görüşürüz o zaman hoşçakal telefon numara mı biliyorsun Babam bu kadar güzel duvar örmesini o adamlar köyümüzü yaktıktan sonra mı öğrendi Seni seviyor musun Damarlarına iyi bakıyor musun Nefes almaya devam ediyor musun Sen de her gün en az birkaç defa yaşıyormuş gibi yapıyor musun Onlardan ayrı durmayı öğrendin mi Yalnız ölmeye karar verdin mi Adını hatırlıyor musun, artık kim olmadığını, her an uzaklaştığın o yüzü, onsuz yapamayacağını düşündüğün seni… hatırlıyor musun?

37


her ne sebeple kırıl cemşit karpatlar

“Fotoğraf gözümü kirletiyor” Cemşit Karpatlar Her ne sebeple vakit bir akşamda daralır, bir gecede genişler, bir sabahta daralır, bir öğlende genişler Yokuş aşağı koşanlar bunu düşünmüş müdür 977’nin öğleninden mayısın akşamına geçerken Koldaki zincir her ne sebeple kırılmıştır her ne sebeple bağlanmıştır yeniden Otuzdördüne de sorulmuş mudur kadim köprüyü geçerken: yankı ne için var, yankı ne için var Her ne sebeple benî âdem adını tekrarlatır? Boş bir sayfanın üstünde sekerek kulaklar çınlatılır Uyanılır, sendelenir, telaşın üstü örtülür Her ne sebeple kırılmış bir masanın ayağı öksürür Korku büyür, yıl 978, içsesin içinde iç ses büyür: şarkıyı öldür Kaburga noksan, benî âdem genişler, noksan zırhile tamamlanır Çevresinde gezinilir, üzerine düşünülür, ezberden söyletilir Bir kefeden diğerine her ne sebeple meyledilir, bulunmuş mudur Her ne sebeple insan telaşlı ölür.

38


sana bulaşmış olmalıyım meryem coşkunca

atomların arasındaki boşluğu tam üç yılda açtım. sesinin dalgalarını kulaklarıma bir bir taşıdım. zor oldu. dalga beni dışına taşırdı. dışarıyı da aldım dalgalı taşıdım. insan katıyken boşluğu azdır, dedim. katı halini sıvı halinden tam üç yılda ayırdım. kaşlarını çat dedim çat kaşlarını. çıttt kır her şeyi. çıttt önce beni. burası ova. beş ev bir kapı. bir kapı beşş bin sess. katı haldeyken boşluk daha az. çat kaşları ve konuş ve çat kaşları. hah! sesin maddeye çarptı. maddeden geçti sesin -nasıl olur- sesime çarptı. içe sinmek ne demek tam üç yılda anladım. oh dedim! işte sana en az bir defa ulaşmış olmanın sevinci. oh dedim! dünyanın ritmini içime çektim. dünyaya bulaşan sözcük sert düşermiş. -nasıl olur- ses de burkulurmuş. seni seviyorum. bahçeyi yarıladım diyecekken dedim: -seni evsiyorum. bahçeyi yaraladım. sonra kalktım kendimi yaraladım. bunları tam üç yılda anladım. meçhul olan anlamı dağıtır. kalktım dağıttım.

39


ceplerimde help serdar tunçer

çalmayan telefonlarda yıllardır bekleyen ahize mafyaları benden söyleyemediğim şeyleri yıllardır çalmakla meşgul söylenmesi zor sözleri ayıklamak için düşük ücretle çalıştırılan ahize kızları ahizeyi her kaldırdığımda jetonumu boşa düşüren bir kayıt cihazıyla yalnızca sana söyleyeceğim şeyleri tüm dünyaya satmakla meşgul ardından düzensiz koşular yaparakelde edemediklerimi düşük bir meblağ karşılığı açık artırmada sevgilileri için farklı sonlar hazırlama hevesi ile elini son kez kaldıran ahize simsarı mr klein kimliğini bir yahudiyle değiştirecek gizli anlaşmayı bilmeden imzalamıştır çalmayan telefonlarda ilham verdiğim mimarlar. kaçıncı baskıda olduğunu bilmediğim insan kitapları ve gözlemcilerle beraber sıkı editörlerce taranmış. eksikleri ve kusurları bize bırakılmış. onas yerlilerinin bilmedikleri huzursuzluk yayan gizli bir iletişim tanrısı olarak. onlara yıllardır taptıkları kelimeleri hazırlarım.

40


çalmayan telefonlarda yıllardır bekleyen ne bu sanatın tek uygulayıcısı olarak maruz kaldığım telekonferans susturucuyla işimi bitirecek olan kişinin bunu ahizeyi indirerek yapmasının ardındaki adi zekâ deyimler sözlüğüne eklemek için bolca gözlem ve hata yapmak yerine zamanın çok ötesinde doğan çözemedikleri dilimin sırrını onlara söylememi bekliyorlar anlaştığımız anda öfkeyle uydurduğum efsaneyi fark ettiklerinde dilimi gizli bir oyuna çekiyor kekeliyorum, güne oha başlamak hello saklanmak ohh ölmemek çalmayan telefonlarda yıllardır bekleyen bir engel haritasında sonunu gördüğüm alo

41


mandalinalar dedemden kadar iyisin üç esra asker

1 Sıradan olmasını tercih etmiyorum ben de Bunun için kendimi kurdeleliyorum Antartika Doluyorum evin içine hoş oluyor insanların ölmesi Çok uzun konu bu Allah kabul etsin memlekette Menekşeden ilerleyelim egzistansiyalizmde buluşalım Benden başkası yok dükkân-ev muhit ve Herald Tribun’de 2 Çin devrimi kiralıyorum yardımlaşma ve dayanışma için Derneğinden Çankırı çay günlerine zürafamla katıldılar gittim Yapraklar yenildi ben bir süre encümenle sohbet havasında İki bardak oralet içtim aklım bütünüyle Da Vinci sokağında 3 Böyle kanguruları geri geri yürüyemem Yanımda yedi yıl boyunca 1992’den başlayan dedem

42


yok olma haftası nazlı bahar

-Bir Süre Görüşmeyelim, cüz 15/30Beyefendinin gücü kırk dokuz yaşındadır Ben altı yaşında bir pudingim Gelecekte kendime yalan söyleyeceğim Bir yıl uzakta Kalbime gizlice girmesi gerekir. Yapmayacak Çok fazla parmağım vardı acele ettim Her şey birbirine geçişken Tadını bırakana kadar bilmiyordum acele ettim Yüzüne hatırlama ihtiyacıyla bakıyorum Yaşadıklarımız önceden yazılıysa Allah en büyük günahkârdır Ne çirkin bir çocuk güneşi. Bu anda mevcut değilim Bir yıl uzakta

43


sakat fanzin 5. sayı 12.06.2020 editör • rıdvan gecü tasarım • fatih mutlu

44


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.