SANAT Magasin

Page 1

#01 • ŞUBAT • FEBRUARI 2017

SANAT KULTUR OCH EVENT AB

SANATMagasin

#sanat #sanatstockholm # herkesicinsanat #konstföralla #sanatevent #sanatmagasin #sanatakademi #stockholm #alby Turkiska & Svenska Magasinet om Konst, Kultur och Evenemang

Gratistidning

HERKES İÇİN SANAT

SANAT Kultur och Event AB, sanatı hayatlarının ortasına koymuş iki genç ve başarılı girişimci tarafından kurulmuş yeni ve farklı bir oluşumdur.

KONST FÖR ALLA

Sanat Kultur och Event AB är en ny och annorlunda företag som grundades av två unga och framgångsrika entreprenörer som har satt kultur mitt i deras liv.



İçindekiler • Innehåll #sanatmagasin #şubat #februari

ed. S.5 HERKES İÇİN SANAT Biz de hayalini kurduğumuz projeye başlamaktan dolayı çok heyecanlıyız. Sanatı, kültürü ve eğlenceyi, paylaşacak olmaktan dolayı. Hayatı beraber güzelleştirmeye çalışacak olmaktan dolayı.

SİHİRLİ FLÜT S.18 Yıllardır “müzik” kavramı içerisinde, müziğin “ruhun gıdası” olma özelliğine önemle yer verilmektedir. Yapılan araştırmalar müziğin anne karnındaki çocuğun... Musik är ett form av konstnärligt, emotionellt och kulturellt uttryck, framförallt i följder av ljud och toner med hjälp av särskilda instrument...

ed.

HAYALLERİM VAR

S.6

S.21

KONST FÖR ALLA

Memleketim Kıbrıs’ı bırakıp, ailemle birlikte buraya yerleşmemizin birçok sebebi var tabi ki; ama HUZUR ve GÜVEN bu seçeneklerin arasında en güçlü olanlarındandı...

Vi är därför väldigt exalterad att ha startat detta projekt som vi har drömt om, att dela med oss i konsten, kulturen och nöjet. Att vi tillsammans ska arbeta för att skapa en finare värld.

PORTRE • PORTRÄTT DUNYA AYDIN

12 16 JAG KAN VARA ETT LEJON

NELER OLDU?

SANAT Akademi

VAD HÄNDE ?

S.24

S.7 Müzik, konser ve filmler

Musik, konserter, bio

26

Kuruluş çalışmalarına fiziki olarak Aralık 2016’da başladığımız SANAT Akademi, 2017 yılının Şubat ayında Stockholm’un kültür-sanat hayatı içindeki yerini almıştır. Under december 2016 påbörjades verkställningen av SANAT Akademi, och under februari 2017 har vi satt prägel på publiken inom Stockholm´s kulturliv.

22 ALÇIN MUTLU HAFİF

3



ed.

Herkes için sanat..

B

izim için sanat, içimizde duyduğumuz hislerin dışa vurumu, ruhun güzelliğinin kağıda, notalara, sahnelere, duvarlara, sokaklara yansımış halidir. Kültür ve sanat her zaman içiçedir. Sanat, kültürle çoğalır; kültür, sanatla evrilir. Heyecandır sanat. Güzellik ve yaşam karşısında duyulan heyecan. Biz de hayalini kurduğumuz projeye başlamaktan dolayı çok heyecanlıyız. Sanatı, kültürü ve eğlenceyi, paylaşacak olmaktan dolayı. Hayatı beraber güzelleştirmeye çalışacak olmaktan dolayı. Aynı heyecanla editöriyel köşesini yazmak üzere bilgisayarın başına oturuyorum. İlk sayının duygusal havası hakim oluyor düşüncelerime. Alışmış olduğumuz editör yazılarından daha farklı bir yazı olacağını hissedebiliyorum. Sanat, düşünmektir, yaratmaktır, zevk almaktır, paylaşmaktır ve yaşamın ta kendisidir. Merak etmek, araştırmaktır. Aşklarımız ve inaçlarımızdır. Yeniyi aramak, denenmemişe ulaşmak ve geçmişi hatırlamaktır. Herşey içindir sanat ve herkesin yaşamıdır. Rahatsız olduğumuzu haykırmamız, sevdiğimize sarılmamız, hayatın daha önce gitmediğimiz bir yerinde durmamızdır. Bütün duygularımızı paylaşmak için çıkıyoruz yola. Sanattan, sanatçılardan öğrenmek istiyoruz. Enerjimizi, duygularımızı, birikimimizi bu uğurda harcıyoruz. Ellerim kuzeyin soğuğundan üşürken; İsveç’te geçirdiğim 6 yılda hayatımda neler oldu genel hatlarıyla hatırlamaya çalışıyorum. Bu süre içinde yaşamım, çevrem, içimdeki sesin tonu birçok kere değişti eminim. Büyüdüm, çocuk kaldım, akıllandım, aptallaştım, kendime benzedim, yabancılaştım, öğrendim, unuttum.. Ve dostlar edindim asla unutmayacağım. Düşüncelerimizin ve duygularımızın hayatımızın neresinde kimliğimize dönüştüğünü fark etmeye vaktimiz kalmadan akıyoruz yaşamın vücüdunda. Herkes farklı, Herkes aynı, Herkes özgür, Herkes kapana kısılı.. İnsan büyüdükçe, geri dönüp hangi olayların bizi bugüne getirdiğini

anlamaya çalışıyor. SANAT Kultur och Event oluşumunun kurucusu ve benim için hayal ortağı olan Bora Serbülent ile hayatlarımızın kesiştiği anı düşünüyorum. Tanıştığımız günü getiriyorum gözlerimin önüne. Daha o ilk gün farkına varıyordum; hayatımı sarsacak, değiştirecek ve bana değer katacak bir yolda olduğumu. O gece dinlediğim müziklerin tınısı, bizi tanıştıran dostum Panos’la ilk karşılaşmamızın sıcaklığı, İsveç’e ilk adım attığım günkü hayallerimin hatırası, aşkın değişkenliği ve bir zamanlar İzmir’de otobüslere binerken kullandığımız ESHOT biletlerinin rengi bir araya geliyor; yaşam, haykırıyordu suratıma; Ve kimse kimseden daha iyi değil, Ve kimse kimseden daha üstün değil, Ve kimse kimseden daha bilgili değil, Ve kimse tek haklı değil, Ve karşılıklı gülüyorduk.. Ve bugün beraber heyecanlanıyoruz artık. Ortak hayallerde buluşuyoruz. Bizler gibi hayallerinin peşinde insaları bir araya getirmek istiyoruz. Daha çok şey paylaşmak; Daha çok şey öğrenmek istiyoruz. Sanata, yaşama, günlük hayatlarımıza, işlerimize, sevdiklerimize, sahip olduğumuz güzelliğe, elimizden geldiğince katkıda bulunmak istiyoruz. SANAT Magasin için editör yazısını yazmaya devam ediyorum. Başından sonuna kadar herşeyi ile ilgilendiğimiz dergimizin basıldığını görecek olmak, heyecandan kalbimin hızlanmasına sebep oluyor. Ama duygularıma hakim olup biraz da ilk sayımızda sizler için neler hazırladığımızdan bahsetmek istiyorum. Kapak konumuzda SANAT Kultur och Event oluşumunu tanıtıyoruz sizlere. Yolculuğumuz ve gelecekte neleri hedeflediğimiz hakkında geniş çaplı bir tanıtım yazısı bulabilir ve bizler hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Bunun yanı sıra Bora Serbülent de yazısında, bu projenin nasıl oluştuğunu ve sanatı güzelleştirmek için yapabileceklerimizin sadece hayalgücümüzle sınırlı olduğunu anlatıyor bizlere. Röportaj bölümümüzde, sanatı en doğal haliyle doruklarda yaşayan; yaratıcılığı ve özgür düşünceyi hayatının merkezine koymuş bir kadını getiriyoruz karşınıza. Ulusal İsveç Türk Tiyatro Derneği’nden

de tanıdığınız Alçın Mutlu Hafif ile buluşmamızı ve yaptığımız keyifli söyleşiyi sunuyoruz sizlere. Sanat ve üretkenlikten bahsediyorsak, zanaatımız, mesleklerimiz ya da yaptığımız işlerden söz etmezsek günümüz gerçeğinin gerisinde kalmış oluruz. Yaptığı işe özveriyle yaklaşan, kendinden birşeyler katan, işini güzelleştirmek için kafa yoran kişilerle de buluşmak istiyoruz. Ayın konuğu köşesinde, Sanat Magasin’in ilk sayısında Dünya Aydın ile tanışmış olmaktan ve onun hikayesini aktarabilmekten mutluluk duyuyoruz. Son olarak, sanat yaşamın bir kesitidir diyebiliriz ve sizlere elimizden geldiği kadar çok kesit sunmak istiyoruz. Sizin görmek istediginiz sanata, kültüre ve eğlenceye katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Bizimle iletişime geçmenizi, Özlediklerinizi söylemenizi, Sevdiklerinizi anlatmanızı, Ve yarattığınız güzellikleri paylaşmanızı istiyoruz, Bu yüzden nerede olursanız ve kim olursanız olun bize yazın, bizi ziyaret edin, Facebook’tan takip edin, Instagram’dan ekleyin, Tweet atın; İçinizden geldiği gibi davranın.. Daha birçok sayıda buluşmak üzere, Sevgilerle.. Melih Öncel EDİTÖR

5


ed.

Konst För Alla.. För oss är konst ett sätt att uttrycka våra känslor, ett tillstånd där själens skönhet speglas på papper, noter, väggar och gator. Kultur och konst har alltid gått hand i hand. Konst växer med kulturen; kultur utvecklas med konst. Konst är dessutom spännande. Likvärdigt med spänning som man känner av skönhet i livet. Vi är därför väldigt exalterad att ha startat detta projekt som vi har drömt om, att dela med oss i konsten, kulturen och nöjet. Att vi tillsammans ska arbeta för att skapa en finare värld. Med samma upprymdhet sitter jag framför datorn för att skriva denna text till det första numret för vårt magasin och alla känslor jag känner fyller mina tankar. Jag känner att detta kommer bli en annorlunda text än de andra redaktionella texter vi är vana vid. Vi tror att konst är en del av livet. Det är att tänka, att skapa, att njuta, att dela med sig. Det är nyfikenhet, kärlek och tro. Det är en del av det nya, att nå nya höjder samt en del av det förflutna. Konst är till för allt och alla. Vi har startat denna resa för att uttrycka våra känslor. Vi vill lära oss av konsten och konstnärerna. Därför lägger vi ut vår tid, energi, våra känslor och allt vi har i vår ryggsäck i konstens ära. Mina händer fryser i denna nordiska kyla och jag försöker minnas vad som hänt i mitt liv de senaste 6 åren som jag bott i Sverige. Jag är säker på att min livsstil, mina kretsar, tonen på min inre röst har förändrats ett flertal gånger. Jag har växt upp, har blivit klokare men ibland också tvärtom. Jag har varit mig själv men ibland inte känt igen mig själv, har lärt mig och glömt...men också funnit nya vänner som jag aldrig kommer att glömma. Man försöker förstå vilka händelser i livet som har skapat dig till den du är idag när man tänker tillbaka. Jag ser framför mig den dagen jag träffade Bora Serbulent, skaparen av SANAT Kultur och Event, första gången. Redan då kände jag på mig att denna dag kommer att vara en vändpunkt för mig i livet. Det livet jag ibland tänker tillbaka till, det livet som präglas av alla stunder jag har haft. Klangen på musiken som jag lyssnade på den kvällen, värmen som jag kände när min vän Panos introducerade mig till Bora, minnena av de drömmar jag hade när jag först landade i Sverige, föränderligheten i kärleken, och färgerna på ESHOT biljetterna som jag använde under de tiderna jag åkte buss i Izmir. Allt detta har lett mig dit jag är idag och nu delar vi spänning och gemensamma drömmar av att samla ihop människor som vill uppfylla sina drömmar. Vi vill dela med oss och lära oss om mycket annat. Vi vill bidra med så mycket som möjligt till konsten, livet, vårt dagliga arbete, alla våra nära och kära samt allt det fina i världen. Jag kommer att fortsätta arbeta som redaktör för vårt magasin och att tanken av 6

att den första upplagan som vi arbetat med från början till slut snart ska tryckas får mitt hjärta att slå snabbare. Men jag ska försöka att släppa på nervositeten och skriva lite om innehållet av vårt magasin. Omslaget i rubriken kommer att handla om hur SANAT Kultur och Event bildades. Vidare kommer det kortfattat att stå om vår väg, våra mål, vilka vi är. Dessutom kommer Bora Serbülent i sin text mer om hur detta projekt kom till och att endast fantasin kan sätta gränsen för vad vi kan göra inom konst. För månadens första intervju får ni läsa om Alcin Mutlu Hafif som vi känner från Svensk- Turkiska Riksteaterföreningen, en person vars stora delar av hennes liv kretsar kring kreativitet och konst (kreativitet och konst är en viktig del av hennes liv). När vi pratar om konst är det viktigt att prata om våra verk, yrken och det vi har åstadkommit för att förstå Vidare kan vi inte undgå från att skriva om våra verk, yrken och det vi har åstakommit när vi pratar om konst för att förstå hur verkligheten ser ut idag. Vi har haft privilegiet att få träffa Dunya Aydin, en person som inspirerat oss med sin glöd och sin hängivenhet till sitt arbete. Därför har vi valt att ge plats i vårt magasin som månadens gäst där ni kan läsa mer om henne och hennes verksamhet. Slutligen vill vi poängtera att konst är en del av livet och vi vill därför erbjuda er många tillfällen att utöva konst på det sätt det tilltalar er. Vi vill att; Ni ta kontakt med oss, Berätta om det ni saknar, Tala om detta till era nära och kära, Och delar med er av det ni själva har skapat. Därför är ni, oavsett vilka ni är eller vart ni än befinner er, är ni välkomna att besöka oss, skriva till oss, kontakta oss via facebook, följa oss på Instagram och skicka tweets via Twitter; Känn er fria.. På återseende, Vänligen, Melih Öncel REDAKTÖR

Şubat - Februari 2017 #01

Dergi Adı - Namn: SANAT Magasin Yayın Dili - Offentliggörande Språk: Türkçe, İsveççe - Türkisk, Svenska Yayın Periyodu - Offentliggörande Period: Aylık - En Gång i Månaden Yayın Türü - Offentliggörande Typ: Yaygın Süreli - Periodisk Yayına Başlama Tarihi - Först Offentliggörande Datum: 2017 Şubat - 2017 Februari Yayıncı - Ansvarig Utgivare: SANAT Kultur och Event AB Kurum Sahibi - Företagsägare: Bora Serbülent Editör - Redaktör: Melih Öncel Tasarım - Design: SANAT Event Kapak İllüstrasyonu- Omslagsbild: Melih Öncel Reklam ve Pazarlama - Annons och Marknad: SANAT Event Basım Yeri - Tryckeri: Åtta45 Teşekkürler - Tack vare: Rojbin Serbülent, Meral Gicvan, İnci Gicvan, Çiğdem Özdemirok, Burak Özdemirok, Kutlu Cadar, Alper Hafif, Aylin Yüceer,Meral Onmaz, Betül Ay, Yasemin Kan, Dünya Aydın,Emrah Sönmez, Sinem Kesim, Sevgi Kılınç, Aygül Göktürk Telefon - Telefon: 076-171 67 20 Hesap Numarası - Bankgironummer: 294-6028 Organizasyon Numarası - Organisationnummer: 559083-8206 Reklam ve İletişim - Annons och Kontakta: sntevent@gmail.com Adres - Adress: Segersbyvägen 4, 2tr. Norsborg, Stockholms Län, Sweden Dağıtım - Distribution: SANAT Kultur och Event AB E-posta - Epost: sntevent@gmail.com Web sayfası - Hemsida: http://sanatevent.com/ Sosyal Medya - sociala media: https://www.facebook.com/sanatevent/ https://www.instagram.com/sanatevent/ https://twitter.com/SanatEvent


7


Neler Oldu • Vad Hände İSVEÇ’TE MÜZİK ÇALIŞMALARINI SÜRDÜREN ELİZ GENÇEL, TÜRK MÜZİĞİNİ TANITIYOR

#NowPlaying Karanfil Sokak

İ

lk müzik eğitimine İsveç’in kuzeyinde bulunan bir kasabadaki kilise korosunda Soprano olarak başlayan sanatçı Ankara’nın ünlü sokağı ‘’Karanfil Sokak’’ ile müzikal şansını şimdilerde ana vatanında deniyor. Türküola Müzik etiketiyle yayınlanan single’nin sözleri Özgehan Özben Habiboğlu’na, müziği ise kendisine ait. Aranjör olarak da Bülent Tezcan’ın imzası bulunuyor. Bu şarkıya geçtiğimiz günlerde Onur Aldoğan’ın yönettiği bir klip çeken Eliz Gençel, mart ayında ikinci single ve klibiyle yeniden müzik dünyasında varlığını sürdürecek.

1990’lı yıllarda Stockholm’de bir amatör Türk Müziği Korosu`nun konserini izledikten sonra koronun çalışmalarına katılan Eliz Gençel, bir aylık süre ile koro eğitimine katkıda bulunmak için İsveç’e gelen Devlet Sanatçımız İnci Çayırlı’dan çok şey öğrenmiş. Müzik çalışmalarının yanı sıra, İsveç’te yaşayan Türklere yönelik anadili eğitimi öğretmenliği yapıyor. Müzik kariyerinde udi bestekâr Ömür Gençel ile evlendikten sonra hızla tırmanan Gençel, eşi ile birlikte ud ve solo konserler vermeye devam ediyor.

GÖKSEL’İN, SÖDRA TEATERN KONSERİ HEPİMİZİ BÜYÜLEDİ

P

op müziğin Türkiye’deki en güçlü kadın yorumcularından ve şarkı yazarlarından Göksel, enerjisi, şarkıları ve sahne performansıyla Södra Teatern’in romantik dokusuna kendinden bir iz bıraktı. 16 Aralık’ta gerçekleşen bu güzel geceyle Göksel, kendine özgü yaratıcılığı ve harika orkestrası ile sevenlerine unutamayacakları bir performans sundu.

Eliz Gençel Available on Spotify

ELIZ GENCEL, INTRODUCERAR DEN TURKISKA MUSIKEN I SVERIGE Hon började sin musikutbildning i kyrko kör i en lite ort norr om landet men numera är hon aktuell med musikalen Karafil Sokak; en känd gata i Ankara. Låten som går under Turkuola är skriven av Özgehan Özben Habiboglu. Musiken tillhör henne och arrangör är Bulent Tezcan. Nyligen spelades det in en musikvideo som är regisserad av Onur Aldogan. Efter att Eliz sett en konsert i Sverige av en amatör turkisk musik kör valde hon att delta i denna kör. Där lärde hon sig mycket av turkiska artisten Inci Cayirli. Utöver sitt musikaliska arbete ger hon utbildning av hemspråk till turkar bosatta i Sverige. Efter att hon gift sig med sin nuvarande man Ömur Gencel har hon nått större höjder i sin musikaliska karriär, och hon fortsätter att ha solokonserter och konserter med sin man där de tillsammans spelar det klassiska turkiska instrumentet “ud”.

GÖKSEL’S KONSERT I SÖDRA TEATERN FÖRTROLLADE OSS ALLA 16: e december intog Göksel -en av Turkiets främsta popsångare och låtskrivare- Södra Teaterns scen med sin fina energi, romantiska låtar och fantastiska orkester. Därför fick uppleva en kväll som vi sent kommer att glömma. En av Turkiets främsta kvinnliga pop artister och låtskrivare Göksel intog Södra Teaterns scen med storm med sin fantastiska energi.

Göksel, müzik kariyerine 1992 yılında başladı. Birçok orkestrada solistlik yaptıktan sonra 1995 yılında Onno Tunç ile tanışmasıyla hayatı değişti. Tunç sayesinde Sezen Aksu’nun vokalistliğini yapmaya başlayan Göksel, ilk albümünü 1997 yılında “Yollar” ismi ile çıkardı. FOTO: Pix by Sinem Kesim

8

Göksel inledde sin karriär 1992. Efter att ha varit bakgrundssångare till ett flertal sångare fram till 1995 tar hennes liv en vändning när hon korsar sin väg med Onno Tunc. Tack vare Tunc börjar hon som bakgrundssångare för Sezen Aksu. 1997 debuterade hon med sitt första album “Yollar”.


KORAY AVCI, STOCKHOLM’DE SEVENLERİYLE BULUŞTU

KORAY AVCI FÖRENADES MED SINA FANS I STOCKHOLM

Müzik dünyasının son dönemde öne çıkan isimlerinden Koray Avcı, İskandinavya Turnesi kapsamında Stockholm’de hayranlarıyla buluştu. Kendi şarkılarının yanı sıra Türkiye’nin her yöresinden şarkı ve türküleri, kendi yorumunu katarak seslendiren Koray Avcı, sahne performansı ve esprileri ile 29 Aralık gecesi kendisini izlemeye gelenlere keyifli anlar yaşattı.

Koray Avci, en artist som på senaste tiden blivit en stor fenomen i musikvärlden gick ut på turné i Skandinaven och gjorde ett stopp i Stockholm. Utöver sina egna låtar framträdde han också låtar tillhörande flera regioner i Turkiet med sin egna stil. Han förhöjde atmosfären och förgyllde kvällen den 29:e december med sitt originella framträdande.

Uzun yıllar yurt içi ve yurt dışında, sokakta ve çeşitli mekanlarda konserler veren Koray Avcı, kısa sürede büyük beğeni topladı. Ağustos 2015’te “Aşk ile” isimli ilk albümünü müzikseverlerin beğenisine sunan sanatçının albümdeki ’Sen’ ve ’Hoş Geldin’ adlı şarkılarına çekilen klipler ve sevenleri tarafından çekilip sosyal medyada paylaşılan videoları milyonlarca kez izlendi.

Under många år har Koray Avci framträtt på gator och lokaler i och utanför Turkiet som sedan blev populär på väldigt kort tid. Augusti 2015 kom han ut med sitt första album “Ask ile” och spelade in videoklipp till låtarna ´Sen´ och ´Hos Geldin´ som har setts och delats i sociala medier miljontals gånger.

BORA SERBÜLENT ile İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ Uzun yıllar Kıbrıs ve Türkiye’de başarılı bir müzik kariyeri oluşturan Bora Serbülent 2012’da yerleştiği Stockholm’de de kısa sürede adından çokça söz ettirip geniş kitlelerce sevilen ve takip edilen bir isim haline geldi. 21 Ocak 2017 tarihinde Stockholm’de yaptığı programla birkez daha sevenleriyle buluştu ve kendisini dinlemeye gelenlere keyifli anlar yaşattı.

9


STO CKHO LM T ÜRK Fİ L M FESTİVALİ’ Nİ N ÜÇÜN C Ü YILI

TREDJE ÅRET MED TURKISK FILM FESTIVAL

Stockholm Türk Büyükelçiliği Turizm Müşavirliği ve İsveç Devlet Sineması’nın ortak çalışması ile düzenlenen 3.Türk Film Festivali, Kasım ayında Stockholm’deydi.

För tredje året i rad anordnades Turkiska film festivalen i Stockholm, i samarbete med Turkiska Ambassaden och SF Bio.

2016 Kasım ayında üçüncüsü düzenlenen Stockholm Türk Film Festivali, İsveç’in tarihi salonlarından biri olan Rigoletto’da sinemaseverlerle buluştu. Türkiye’nin Stockholm Büyükelçisi Kaya Türkmen, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Stockholm Temsilcisi Mustafa Güven, Türkiye’nin Stockholm Turizm Müşaviri Murat Koçak, 600’den fazla davetliyle beraber gala gecesindeydiler.

Många film entusiaster samlades i Rigoletto för att gå på visning av 6 turkiska filmer från år 2015 och 2016. Över 600 gäster deltog under galakvällen och bland dem befann sig även Turkiska Ambassadören Kaya Turkmen, Mustafa Guven från Nordcyperns och Turkiska Ambassadens Kulturattaché Murat Kocak.

ALBÜM Oyuncular: Şebnem Bozoklu, Murat Kılıç, Binnaz Ekrem Yönetmen: Mehmet Can Mertoğlu SARMAŞIK Oyuncular: Nadir Sarıbacak, Hakan Karsak, Kadir Çermik Yönetmen: Tolga Karaçelik KARDEŞİM BENİM Oyuncular: Murat Boz, Aslı Enver,Burak Özçivit, Yönetmen: Mert Baykal KALANDAR SOĞUĞU Oyuncular: Haydar Şişman, Nuray Yeşilarz, Hanife Kara. Yönetmen: Mustafa Kara ANNEMİN YARASI Oyuncular: Meryem Üzerli, Bora Akkaş, Belçim Bilgin, Ozan Güven, Mehmet Ergen Yönetmen: Ozan Açıktan UNUTURSAM FISILDA Oyuncular: Işıl Yücesoy, Hümeyra, Farah Zeynep Abdullah, Mehmet Günsür, Kerem Bursin Yönetmen: Çağan Irmak 10


#ALBÜMFİLMİ Stockholm’deki gala gecesinde seyirciyle buluşan Albüm filmi, kara mizah ve absürd komedi dalında Türkiye’den çıkan en başarılı örneklerden biri. 27. Stockholm Uluslararası Film Festivali dahilinde de gösterilen film, çocuk sahibi olamayan 10 yıldır evli bir çiftin kaderleri, ait oldukları toplumdaki konumları ve içinde bulundukları oksimoronu ele alıyor. Çift, ailelerini ‘tamamlamak’ için bir bebek evlat edinmeye karar veriyor ve bu süreç boyunca bebeğin evlatlık olduğunu çevrelerine belli etmeden, kendi çocuklarıymış gibi hareket ediyorlar. Ön hazırlık aşamasında hamilelik ve doğumun gerçek olduğunu kanıtlamak için ise geriye dönük bir fotoğraf albümü hazırlıyorlar. Şebnem Bozoklu ve Murat Kılıç’ın başrolleri paylaştığı filmin yönetmenliği ve senaryosu ise ilk uzun metrajlı filmine imza atan Mehmet Can Mertoğlu’na ait. Orta sınıfa toplumsal bir eleştiri getirme amacı güden film karakterlerinin trajikomikliği ile de ön plana çıkıyor. Film, İsveçli ünlü yönetmen Roy Andersson’ı hatırlatıyor sinema severlere.

#ALBUM För årets Turkiska Film Festival var gala filmen “Album”, en av de bästa exemplaren av Turkiska inom grenen absurd komedi. Filmen som visades under Stockholms 27:e Internationella Filmfestival handlar om ett par som varit gifta i tio år och försöker förbättra sin status i samhället. De vill komplettera sitt liv, därför bestämmer de sig för att adoptera och presentera det som sitt eget. Innan adopteringen har dem förberett genom att skapa ett fotoalbum med bilder från graviditeten och förlossningen för att bevisa att det är deras egna barn. Skriven och regisserad av Mehmet Can Mertoglu, som är hans första långfilm, ser vi Sebnem Bozoklu och Murat Kilic i huvudrollerna. Mehmet vill ge en porträtt av moderna Turkiets medelklass genom en lins av absurditet och dagdrömmeri. En subtil socialkritik med generösa doser av ironi och svart humor. Filmen påminner om kända svenska regissören Roy Anderssons verk.

11


LJUD & LJUS - UTHYRNING

SANAT Kultur och Event AB 076-171 67 20 Segersbyvägen 4, 14563 Norsborg sntevent@gmail.com


Portre • Porträtt Dergimizin ilk sayısında, sizlere zorlu yollardan geçilerek pekişmiş ve başarıya ulaşmış bir hayattan kesitler sunmaya çalışacağız. Yaptığı işe özveriyle yaklaşan, kendinden birşeyler katan, işini güzelleştirmek için çaba sarf eden güçlü bir kadından bahsedeceğiz. SANAT Magasin’in ilk sayısı için Dünya Aydın ile tanışmış olmaktan ve onun hikayesini aktarabilmekten mutluluk duyuyoruz.

Dunya’s Beauty Clinic Yaşanmış hikayelerden, güzelliğin sanatına uzanan bir yaşam Bir DÜNYA

D

foto&text: SANAT EVENT

En VÄRLD*

ünya AYDIN, 1989 yılında KERKÜK’ te dünyaya gelmiş. Ailesinin sevgisini ve iyi eğitiminin etkilerini her zaman hissettiğini belirten Dünya, çocukluk yıllarında Türkiye’de mülteci olarak kalmış ve bu yüzden ilkokul 6. sınıfa kadar okula gidememiş.

Dunya Aydın, 1989, Föddes i KIRKUK. Med en

Hayatının başında karşılaştığı bu zorluk, ne kendisini ne de ona her zaman destek olan ailesini yıldırmamış.

I början på barndomen där hon påträffade hinder under sin uppväxt gjorde henne allt mer starkare. Med hjälp av familjensstöd och dessa utmaningar gjorde att hon blev mer driven.

Annesi, Teknik Üniversite’de eğitim görevlisi, babası makine mühendisi olan Dünya, 2000 yılında ailesiyle birlikte İsveç’e yerleşerek yeni bir hayata başlamış. Yaşadıklarının ona kattığı renkten midir bilinmez; ama büyüdüğünde “yazar” olma hayalleri kurup, bu hayaline ulaşmak için devam ediyor hayatına. İlk ve orta öğrenimini “Brädengsskolan” da tamamlayan Dünya, lise yıllarında eğitimine ikinci en büyük hayali olan diş hekimi olma yolunda yön veriyor ve böylece hayallerine kavuşma hedefiyle büyük adımlar atmaya başlıyor.

uppväxt i en väl utbildatd familj där hennes familjs stöd alltid fanns för henne gjorde att hon fick en stark självkänsla. Under sin barndom växte hon upp i Turkiet som flykting och därför kunde inte gå i skolan tills 6: e klass i grundskolan.

Dunya flyttade till Sverige år 2000 tillsammans med hennes familj. Hennes mamma som var tekniskt högskole lärare och Hennes pappa som var maskiningenjör, Efter bosättningen i Sverige började ett nytt liv för henne. Hon börjar ser på livet utifrån med ett helt annat perspektiv nu och drömde om att bli författare, hon började allt mer studera hårdare för att uppnå sin dröm. *Dunya betyder värld på Svenska.

13


Dünya’nın sırasıyla eğitim aldığı okullar; - St:Göran Gymnasium (Hemşirelik Meslek Lisesi) - Naturvetenskapligaprogrammet (Üniversiteye Hazırlık) - Kvalicerad yrkesutbildning för tandskötorskor / Didaktus Skolor Jackobsberg (Dişhemşireliği) - Sjuksköterskaprogrammet - Umeå Universitet- (Hemşirelik) Uzun süren onca eğitimin ardından, kendisini daha fazla geliştirmek konusunda kararlı olan Dünya, birçok kurs ve setifika programını da başarıyla tamamlıyor. Sırasıyla katıldığı programlar ve aldığı sertifikalar: - Güzellik Uzmanı Özel Kursu - Dişbakım ve Estetik Uzmanlığı - Lazerepilasyon Özel Kursu - Röntgen Sertifikası - Botoks ve Dermal Dolgu Sertifikası -Endodonti kursu, Protetik kursu, Pediatrik Kursu (Diş hemşirelerine özel)

Hayallerin İçinden Küçük yaşlardan beri “yazar” olmak isteyen Dünya, farkında olmadan kendi hayatının kitabını yazmaya başlıyor aslında... O hayallerini bırakmış değil; çünkü uzun zamandır yazı yazmaktan büyük zevk alıyor. Yazdığı yazılarda en çok “yaşanmış hikayeleri” kaleme almayı seviyor. Şiir yazmaktan da keyif aldığını dile getiren Dünya, “yaptığı işin tıpkı sanat yapmak gibi titiz” olduğunu söylüyor ve bu yüzden uzunca süren eğitim sürecini tamamlayarak 2017 yılının hemen başlarında “DÜNYA’s BEAUTY CLINIC” adında çok profesyonel ve titizlikle hazırlanmış bir güzellik merkezi açıyor. “Ben her zaman iç güzelliğe inanan bir insanım; ama günümüz koşullarında bazen kendimize yeteri kadar zaman ayıramıyoruz” diyen Dünya, işte tam da bu yüzden Dünya’s Beauty Clinic’i açtık diyor ve devam ediyor...

H

on studerade i Grundskolan i “Bredängsskolan”, och Gymnasiet i S:t Göransgymnasium där hon började få allt mer intresse för sin andra dröm tandläkareutbildningen. Hon började allt mer med säkra steg kämpa upp mot sin dröm. Hon har också

studerat på:

- St:Göran Gymnasium - Naturvetenskapligaprogrammet - Kvalicerad yrkesutbildning för tandskötorskor / Didaktus Skolor Jackobsberg - Sjuksköterskaprogrammet - Umeå Universitet-

Efter så många tuffa studie år, Ville hon fortsätta att utvecklas och det gjorde att hon avklarade många program och kurser.

Drömmen hon hade om att bli författare blev verkligthet där hon redan hade skrivit sin livs historia.

Hon har fortvarande inte lämmnat sin dröm, eftersom hon älskar att skriva verkliga noveller och dikter gör hon det nu på fritiden. Precis som konst utför hon sitt jobb noggrant och med glädje. Därför så öppnades en helt ny dörr för skönhetsvärlden med namnet “Dunya’s Beauty Clinic”. Där man ser professionelliteten och hygienen i hög grad. “Jag tror på inre skönhet, men i vardagen så hinner man inte ägna tid åt sig själv” säger 14


SKÖNHET KOMMER FRÅN INSIDAN MEN LÅT OSS TA HAND OM UTSIDAN

GÜZELLİK İÇTEN GELİR; AMA BU GÜZELLİĞİ DIŞARI ÇIKARTMADA SİZE YARDIMCI OLMAK İSTİYORUZ

Başta diş bakımı ve güzelliği olmakla beraber birçok alanda hizmet veriyorlar. Alanında uzman bir kadro ve en son teknoloji cihazlar kullanılarak yapılan - Lazer Epilasyon - Cilt Bakım -Ağda -Botox ve Dermal Filler Dolgu - Güneşsiz Bronzlaşma hizmetleri de Dünya’s Beauty Clinic’ de yararlanabileceğiniz uygulamalardan... Daha önce hastane ve kliniklerde de çalışan Dünya, hijyeni herşeyin üstünde tutuyor. Beauty Light ekipmanları, LPG endermologie, Forever living, Dr.Rimpler ve Tooth Fairy gibi ünlü bakım ve güzellik ürünlerinin yanında, hastane standartlarında kullandığı malzemelerle, hizmet kalitesini “YÜKSEK HİJYEN” koşullarıyla birleştiriyor. Dünya Aydın ile yaptığı işler üzerine konuştukça sadece hijyen ve güzellik değil, sunduğu hizmetlerle ilgili de detaylı bilgiye sahip olduğunu ve müşterilerini nasıl en doğru şekilde yönlendirdiğini fark ediyoruz. Lazer tedavisine yaz aylarının gelmesiyle başlayan kişilerin, güneş ışınlarıyla beraber sorun yaşayacağını ve bu yöntemin yaz mevsimi süresinde en doğru sonucu vermesi için tedaviye mutlaka kış aylarında başlanması gerektiğini belirtiyor. Son olarak Dünya, kalitenin farkını yaşamanız için sizleri kliniğine davet ediyor… Biz de SANAT Magasin olarak, bu güzel hikayeyi siz değerli okuyucularımıza aktarmanın mutluluğuyla, Dünya Hanım’ı kutluyor, yaşamında karşılaştığı olumsuzluklara rağmen inanarak çıkılmış bu yolun başarıya ulaşmış olmasının tesadüf olmadığını birkez daha vurguluyoruz...

Dunya. Det är därför vi öppnade “Dunya’s Beauty Clinic”. Estetiskt tandvård och skönhetsbehandlingar och mycket mer.. Med hjälp av kompetenta och erfaren personal där vi använder oss av senaste tekniken. - Laserbehandlingar - Tandblekning - Kemiska peeling - Spraytan- Brun utan sol - Vaxning - Botox och fillers Dunya som tidigare jobbat både i sjukhusverksamt och klinik, håller hygien som huvudpunkt. Tillsammans med utrustning och produkter från Beauty Light, LPG Endermologie, Tooth Fairy, Forever living, Dr. Rimpler världkända märken och förbrukningsvaror från sjukhuslevarentörer ökar hon hygien nivån och kvalitet i kliniken. När vi pratar om kliniken med Dunya märker vi att förutom hyginen frågor, hur noggrant, kompetent och erfaren hon är genom yrket där hon styr sina kunder och samtidigt utbildar de under behandlingen vilket gör att kunderna känner sig omhändertagna. Hon påpekar också att laserbehandlingar bör endast utföras på vinter halvåret eftersom sommartider kan dessa behandlingar ge motsatt effekt och inte ge lika bra resultat. Sist men inte minst bjuder hon gärna er till kliniken för att få uppleva kvaliten... Vi på SANAT Magasin ville framföra och dela denna historia med våra läsare och även gratulerar Dunya, där hon oavsett hinder och svårigheter genom att tro på möjligheter fortsätter sin färd.

15


JAG KAN VARA ETT LEJON

#FikretÇeşmeli

Türkiye’den İsveç’e göçün başladığı yıllarda, bu değişimi yaşayan çocukların gelişimi ve sosyalleşmesi için 40 yıl önce Fittja’da kurulmuş bir tiyatro ve bu tiyatronun kahramanlarının hikayesini karşımıza getiriyor Emrah Sönmez.

F

ittja’da kurulan bu çocuk tiyatrosunun ilk öğrencilerinden olan Fikret Çeşmeli, Södra Teatern’de ilk sahne aldığında gerçekleştirdiği pandomim performansıyla karşılıyor bizi. Detaylı oyunculuğuyla, bize hem tiyatroya ilk defa adım atan o genç çocuğun hem de o gün sahnelediği gösterinin duygusunu aynı anda veriyor. Fikret Çeşmeli’nin anlatımı ile geçmişe gidiyoruz. Gözlerimizi kapatınca Türkiye’nin bir köyünden İsveç’e yeni gelmiş; heyecanlı, güçlü, yabancı çocuğun gelişimini içimizde hissediyoruz. Sanatın gücünün ve yaratıcılığının, kuzeyde tekrar hayata gelen bu çocukları nasıl değiştirdiğini heyecanla izliyoruz. Ama sonra karşımıza ne çıkacağını anlıyoruz. Bizi neyin beklediğini biliyoruz. Ama nedenini bilmiyoruz. Ve anlamak için soruyoruz babamıza. Geçmişimizden taşıdığımız alışkanlıklara tutunuyoruz belki de. Korkuyoruz çünkü. Bilmediğimizden korkuyoruz, bize ne diyeceklerinden korkuyoruz, kendimizden, geldiğimiz yerden korkuyoruz. Ve kasalara kapatıyoruz sevdiklerimizi. Kenan Gündoğdu ve Baba Zula ile beraber bulutların üstünden bırakmışken kendimizi; insan olmanın ağırlığı çöküyor üstümüze. Yazık oluyor bu çocuklara, yazık oluyor hepimize. İnsanlığın kavgası devam ediyor. 16

Fikret Çeşmeli (sırtı dönük) pandomim oyunu öncesi Mazlum ve Kenan Hocalarıyla birlikte


E

En film av Emrah Sönmez

Kavga sürdükçe göç devam ediyor; ne sana ne de bana kalıyor sanatın güzelliği, yaratmanın birleştiriciliği. Filmin ilk anlarından sonuna kadar geçmişle günümüzü karşılaştırmak zorunda kalıyor izleyici. 40 yıl önce tiyatroya koşan 70-80 kişiyi düşünüyoruz. Ve merak ediyoruz bugün neredeyiz? İnternetin, sonsuzluk ve hiçliği insanlığa aynı anda sunduğu bağımlılığın içinde mi kaybolduk? Hayatta kalmak için fatura ödemek zorunda olduğumuzu anlayıp para kazanma derdiyle hislerimizden mi olduk? Kadın olmak mıydı suçumuz? Halbuki fevkalade değerli değil miydik? Gücümüzü neden kaybettik? Yoksa sadece büyüklerimizi mi takip ettik? Sadece bize benzeyeni mi sevdik? Yoksa sevgiyi mi bilemedik? Belgesel 40 yıl öncesini yaşamış olandan, hayatı yeni tanıyan gençlere kadar herkesi göçü, yaşamı ve sanatı en yoğun hislerle tekrar gözden geçirmeye itiyor. Bu zor ve önemli konuyu ele aldıkları için başta Emrah Sönmez, Berker Agun ikilisine ve beraberindekilere emekleri ve yaratıcılıkları için teşekkür ederiz.. Melih Öncel

mrah Sönmez film berättar om ett barnteaterprojekt i norra Botkyrka. Tidpunkten är mitten av 1970-talet, det vill säga de första åren av familjeåterförening för migranterna från landsbygden i Turkiet till Sverige. Teaterprojektet fick en avgörande betydelse för många av de barn som då var nya i Sverige, för deras socialisering och väg in i språket och samhället. Filmen återberättar händelserna på 1970-talet och följer också upp hur livet senare kom att utveckla sig för några av huvudpersonerna. Fikret Çeşmeli var en av deltagarna i barnteatergruppen och i filmens första sekvens möter vi honom när han återvänder till den plats där han som femtonåring uppträdde för allra första gången, Södra Teaterns stora scen. Han spelade huvudrollen i en pantomim. Fyrtio år senare kan han på nytt gestalta samma detaljerade skådespeleri och göra åskådarna delaktiga i hur det gick till när en ung kille för första gången tog steget upp på scenen och delade sina känslor med publiken.

Fikret Çeşmelis berättelse tar oss tillbaka i tiden. Genom hans återberättelse och genom fyrtio år gamla klipp från Sveriges Televisions arkiv får vi dela hans starka upplevelser, som precis hade kommit till Sverige från en av Turkiets byar. Filmen visar hur konstens och kreativitetens kraft förändrar dessa barn, nykomlingar i landet i norr, och hur de genom teatern erövrar ett nytt språk och får sina vyer vidgade. Men det finns en konflikt i filmen. Hur blir man inkluderad i det nya samhället samtidigt som ens föräldrar vill bevara hembygdens värderingar och normer? Genom hela filmen löper en jämförelse mellan då och nu. Man kan fundera över alla dessa barn, 70-80 barn som varje vecka sprang till teatergruppens träffar i skolaulan. Och vi undrar: var befinner vi oss idag? Har vi tappat bort oss själva på det världsomspännande nätet? Har sociala medier fått oss att glömma kraften i de fysiska mötena? Hur är vår mentalitet idag till skillnad från för 40 år sedan? Dokumentären ger oss en tankeställare kring livet och konsten. Den ger oss också en stark inblick i allt det som de barn upplevde som var med för fyrtio år sedan, de unga som då var nyanlända och behövde handskas med alla migrationens utmaningar. Därför vill vi först och främst tacka Emrah Sönmez och Berker Agun och även alla övriga som bidragit till att skapa denna film. Melih Öncel

17


SİHİRLİ FLÜT

Mehmet Sakarya

Müzik ve Çocuk Gelişimi

Musik och barns utveckling

ıllardır “müzik” kavramı içerisinde, müziğin “ruhun gıdası” olma özelliğine önemle yer verilmektedir. Yapılan araştırmalar müziğin anne karnındaki çocuğun gelişimini olumlu yönde etkilediğini bilimsel verilere dayanarak açıklamaktadır. Anne adayı, hoşlandığı ve mutlu olduğu bir müziği dinlediği esnada, endorfin denilen mutluluk hormonu daha çok salgılanmaya başlar. Anne adayında oluşan endorfin hormonu da, anne karnındaki bebeğe ulaşır ve bebeğin gelişimine doğrudan olumlu etki eder. Böylelikle bebek daha doğmadan, müzik sayesinde “mutlu” gelişimine başlamış olmaktadır.

Musik är ett form av konstnärligt, emotionellt och kulturellt uttryck, framförallt i följder av ljud och toner med hjälp av särskilda instrument eller den mänskliga rösten. Det är också en av de största konst- och underhållningsformerna, ett yrkes-utbildnings- och vetenskapsfält, fritidsintresse och verktyg för kommunikation, med mera.

Y

Bireyin doğumdan itibaren başlayan yaşamında ise müziğin, birey üzerinde “Duygusal ve Sosyal Gelişimine”, “Bedensel ve Psiko-Motor Gelişimine” –Özellikle çocuklukda “Dil Gelişimine” ev “Bilişsel Becerilerinin Gelişimine” olumlu etkiler sağladığı görülmektedir. • Duygusal ve sosyal gelişim: Sosyal yapı psikolojik yapıyı, psikolojik yapı da sosyal yapıyı belirler; sosyalleşemeyen çocuğun psikolojisi bozulur. Akran grupları ile yapılan müzik etkinliklerine katılan çocukların çevresi ile iletişim kurması, sosyalleşmelerini sağlar. Bu etkinliklerin grup içersinde sürdürülmesi, gelişimi hem hızlandırır hem de iletişim becerilerine yeni bir bakış açısı yaratır. Geliştirilen “iletişim kurma ve kendini ifade edebilme becerileri” sayesinde, birey hem duygu ve düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilecektir, hem de özgüven duygusunu geliştirebilecektir.. Ayrıca bu etkinliklerde , çocukların dinledikleri müziklerden , çeşitli duyguları hissetmelerini sağlayarak, hareketleri ile ya da konuşarak veya resim çizerek yapacakları anlatımları ile duygularını ifade edebilmeleri duygusal yönden de gelişmelerine olumlu katkı sağlayacaktır. Yapılan araştırmalar, müziğin otistik çocuklar üzerinde de olumlu gelişim sağladığını göstermektedir.Bulundukları sosyal çevre içerisinde, birisiyle müzik yapmak için bir araya gelme düşüncesi otistik çocuklar için sosyal bir ortam yaratmaktadır. Müzikle oluşturulan sosyal ortamın, otistik çocukların psikolojik yapısında olumlu bir etki sağladığı kabul edilmektedir. • Bedensel ve psiko-motor gelişim: Çocuklar, öğrendikleri müzikleri seslendirirken doğru yerde nefes alarak akciğerlerinin gelişimine olumlu katkı sağlamaktadırlar. Müzik eğitiminde yapılan nefes egzersizleriyle de, şarkıları seslendirirken nefeslerini kontrol etme yönünde olumlu gelişim sağlanmaktadır. Müzik eşliğinde yapılan çalışmalar bireyi devinimlere yönlendirir. Bir çalgıyı çalmayı öğrenmek büyük ve küçük kasların gelişimine olumlu katkı sağlar. • Dil gelişimi: Dil gelişimi ,okul öncesi dönemde başlamaktadır. Sesler bebeğin çevresiyle etkileşim ve iletişim aracıdır. Bebek daha sonra etrafında duyduğu sesleri,sistemimizdeki bir çok fonksiyon ile tekrar etme sıklık ve zamanı açısından benzerlik gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Belli bir sürede , ayni motifin tekrar etmesi ile sinir sistemimizde belli bir sürede ayni fonksiyonun harekete geçmesinin eşit zamanlı olduğu ortaya çıkmıştır. Araştırmacı Snyder’a göre; “Müzikle erken yaşlarda tanışma, müziksel öğrenmelerin gerçekleşmesi için gereklidir. Beynin müzik merkezinin gelişimi için kritik dönem dokuz yaş altıdır. Aynı zamanda müzikle erken yaşlarda tanışmak diğer bilişsel zekâ ve süreçlerin gelişimini ileri düzeyde geliştirir”. Tüm bu sebeplerden dolayıdır ki “Müzik Ruhun Gıdasıdır”… 18

Nästan alla människor har en förmåga att höra, uppskatta och skapa musik på en enkel nivå. Grundläggande sång- och i vissa fall instrumentfärdighet är idag en relativt utbredd kunskap, i vissa samhällen anses det också som en del av allmänbildningen. Medan många nöjer sig med begränsade musikaliska förmågor lyckas vissa utvalda musiker att bli virtuoser, detta kräver förstås talang men framför allt intresse och mycket övning. Det sägs att många barn lär sig musikens grunder av sina föräldrar, det är till och med så pass att barnet lär sig så tidigt som i moderns mage. Det är också påvisat att ett aktivt lyssnande leder till högre endorfin halter i kroppen vilket i sin tur påverkar barnets utveckling positivt. Som en följd leder detta till bättre kognitiva färdigheter och bättre språkutveckling, barnet kan uttrycka sina känslor bättre och blir starkare som individ och socialat välutvecklad. Även den fysiska biten hos barn utvecklas med hjälp till exempel andningsövningar i samband med utövandet av musik. Att vid tidig ålder vara socialt och emotionellt utvecklad är väldigt viktigt för vuxna, en socialt kompetent person har det mycket lättare att anpassa sig i samhället. En bra kommunikationsförmåga är en viktig del av ett bra självförtroende och det personliga välbefinnandet. Forskarna tyder på att det finns ett samband mellan utvecklingen av kognitiva färdigheter och hjärnans utveckling. Forskning visar också att musik påverkar barn med autism på ett positivt sätt. Att ta med musiken i dessa barns sociala miljö förbättrar deras psykologiska strukturer och bidrar till deras särskilldautveckling. Av dessa skäl är musik själens livsenergi. Mehmet Sakarya


Susheel heter jag, kommer ursprungligen från Malaysia med indisk bakgrund. Har bott i Sverige i 26 år och jobbar som SFI lärare för nyanlända och receptionist/administratör på ett Studieförbund Sensus.

Jag har eget företag också där jag håller båda dans och skapande. Jag har alltid gillat dansa. Bhangra / Bollywood har jag dansat sen jag var liten. Jag har undervisat i dans i 5 år i Stockholm där jag lär ut “världsdans”. Det kan vara Bollywood / afrobeat / salsa/ bhangra eller arabisk. Superroligt! Hoppas ni också är eller kommer att bli intresserade!

Om dansen Bollywood & Världsdans En form av konditionsträning som samtidigt är avspännande för både kropp och själ. Man rör sig på ett naturligt sätt och väcker alla små delar till liv, till livsbejakande och avstressande världsrytmer! Det handlar inte om att prestera utan om att uppleva! Det viktiga är att anpassa rörelserna till sin egen kropp, dagsform och ta hänsyn till olika behov. Som deltagare kan man själv påverka intensiteten genom hur mycket kraft/energi man lägger i rörelserna och hur mycket man tar ut svängarna. I dansen möts vi alla oavsett ålder, tidigare erfarenhet och ”begränsningar”. Ta chansen att checka in på en exotisk “jordenrunt-resa” till underbara världsrytmer som får igång flödet till både kropp & själ!

19



S

HAYALLERİM VAR! tockholm’e geleli TAM 4 YIL olmuş. Zaman ne çabuk akıp geçiyor..

Memleketim Kıbrıs’ı bırakıp, ailemle birlikte buraya yerleşmemizin birçok sebebi var tabi ki; ama HUZUR ve GÜVEN bu seçeneklerin arasında en güçlü olanlarındandı... Neler olur, nasıl olur? Kafamızda deli sorular; ama yüreğimizdeki ferahlıkla çıkmıştık bir yola... Gelmeden önce MÜZİK konusunda çok büyük korkularım vardı. Acaba nasıl olacak, ne tarz işler olacak, ne sıklıkta olacak vs... Geldikten sonra korkularımla yüz yüze kaldığım birçok evreden geçtim. Birçok yeni insanla tanıştım. Tıpkı eski günlerdeki gibi onların neşelerine, hüzünlerine ortak olmaya çalıştım... Aslında bildiğim ve istediğim şeyi yaptım, elbetteki tüm bu süreç içerisinde beni sevenler olduğu kadar sevmeyenler de olmuştur; ama bildiğim ve bana ait doğrularımın üzerine gitme konusunda oldukça inatçıyım galiba. Tüm öğrencilik ve iş hayatım boyunca kendime hep zor ve uzak

hedefler koydum, bu hedeflere ulaşmak için hep daha fazla çalıştım, hatta sırf bundan dolayı aileme ve arkadaşlarıma ayırmam gereken zamandan çok daha az zaman ayırdım; ama yapacak birşey yok, zamanla onlar da benim bu deli ve yoğun halime alıştılar. Her yeni başlangıçta olduğu gibi zor dönemlerden geçmek gayet olağan bir durumdur. Benim buna ne kadar alışkın olduğuma inanamazsınız. İşte bu yüzden herhangi bir şekilde biri veya birileri veya birşeylerden dolayı önüme çıkan engeller bana hep güç vermiştir... Elbetteki yaşanan herşey insana yeni şeyler öğretiyor. Tam yine böyle bir dönemde, Stockholm’ deki ilk programımın ardından çok sevdiğim bir büyüğüm ve abim (ilk defa orada tanışmıştık) Bülent Kemal Özşirin bana gece sonunda “sen değişik bir adamsın, inşallah burada, seni güzel işler yaparken göreceğiz” demişti. Bunun farkedilmiş olmasına o kadar çok sevinmiştim ki... Aradan geçen süre içerisinde tam da böyle şeyler oldu.

Bora Serbülent

organizasyonlar sayesinde ve edindiğim tecrübelerle bu duygumu harmanlayıp “SANAT Kultur och Event” projesini oluşturduk, oluşturduk diyorum çünkü yaklaşık 1 (bir) yıldır fiziki çalışmalarını sürdürdüğümüz bu projenin oluşum aşamasında tabiki yalnız değildim... Yol Arkadaşım bu işe en başından beri inanıp destek veren kardeşim Melih ÖNCEL ve daha sonraki süreçte bizimle bir arada olamasa da, kurulum aşamasında bize yol gösteren kardeşim, ablam Meral Gicvan’a bir ömür boyu minnettar olacağımı belirtmek isterim... #herkesicinsanat sloganıyla SANAT Kultur och Event çatısı altında kurulan; SANAT Magasin, SANAT Event ve SANAT Akademi tüm bu birikimlerimizi ve ruhumuzu birleştirdiğimiz, sizlerinde hayallerini gerçeğe dönüştürebilmek adına çözümler sunabileceğimiz, bizden sonraki nesile aktarılabilecek hikayeler yaratmak istiyoruz... Bu uğurda desteklerini hep hissettiğim ailem’e ve arkadaşlarıma sonsuz TEŞEKKÜRLER...

Zaten yıllardır içimde büyüttüğüm SANAT’ı insanlarla tanıştırma zamanı gelmişti. Bu güne kadar gerek İsveç’te gerekse Türkiye ve Kıbrıs’ta içerisinde bulunduğum

21


KAPAK KONUSU • FOKUS

SANAT Kapılarını Açıyor SANAT Kultur och Event AB, sanatı hayatlarının ortasına koymuş iki genç ve başarılı girişimci tarafından kurulmuş yeni ve farklı bir oluşumdur.

SANAT Kultur och event

Bu çatı altında; sanat, yaratıcılık, eğlence ve paylaşım için buluşma hayaliyle yola çıkan iki arkadaş; kurum bünyesi altında SANAT Event, SANAT Magasin ve SANAT Akademi adıyla üç farklı marka, üç farklı renk oluşturdular.

Sanat Kultur och Event AB är en ny och annorlunda företag som grundades av två unga och framgångsrika entreprenörer som har satt kultur mitt i deras liv. Under detta tak har vi sammanfört konst, kreativitet och events och har skapat tre varumärken SANAT Event, SANAT Magasin och SANAT Akademi.

Geniş bir çalışma yelpazesine sahip olan bu oluşumun ne yaptığı ve neleri hedeflediğini biraz daha detaylı anlatmak için öncelikle çalışma alanlarını incelemekle başlayalım.

SANAT Event Her türlü organizasyon, etkinlik, konser, açılış, tanıtım, seminer, fuar, özel ve kurumsal davetler, catering hizmeti, danışmanlık ve hosting gibi aklınıza gelebilecek birçok alanda hizmet vermektedir. Yapılması planlanan her türlü organizasyonda profesyonel bakış açısı ve teknik ekibiyle sizlere anlaşılır ve farklı çözümler sunar.

SANAT Magasin Bünyesinde İsveç ve Türkiye’deki sanat, kültür ve eğlence haberlerini barındıran, kültürel ve sanatsal paylaşımları arttırmayı hedefleyen aylık yayın organıdır. 22

Under SANAT Kultur och Event har vi brett arbetsområde och flera mål som vi vill uppnå.Nedan vill vi berätta mer i detalj de olika arbetsområden, våra målsättningar och vad vi gör:

SANAT Event Arrangerar alla typer av organisationer, evenemang, konserter, öppningar, kampanjer, seminarier, mässor, privata och företagsfester, catering, konsulttjänster, värdskap mm. Alla typer av organisationer planeras och genomförs professionellt med tekniska teamet samt personal och erbjuder olika lösningar till olika arrangemang.


SANAT Magasin’de köşe yazıları, İsveç’te yapılmış ve yapılacak olan etkinlikler, tanıtım röportajları, hikayeler, bulmacalar, sanat, kültür ve eğlenceye dair güncel ve önemli gelişmelere ulaşabilirsiniz. Bunun yanı sıra, verdiğiniz reklamlarla iş yerinizin ve ürünlerinizin hedeflenen kitlelere, en hızlı ve en kolay şekilde ulaşmasını sağlayabilirsiniz. Her ay ücretsiz olarak belirlenmiş dağıtım noktalarından, dernek ve federasyonlardan ulaşabileceğiniz SANAT Magasin, aynı zamanda tüm SANAT Kultur och Event üyelerine ücretsiz olarak ulaştırılacaktır.

SANAT Magasin En månatlig magasin vars syfte är dela med sig konst, kultur och nöjen inom Sverige och Turkiet. I SANAT Magasin skriver kolumnister om olika händelser, intervjuer, berättelser, kultur, nöjen och underhållning som har hållits eller kommer att hållas i Sverige. Förutom dessa har ni som företag, förening eller organisation möjlighet att göra reklam via magasinet och nå till era målgrupp på ett snabbt och enkelt sätt. SANAT Magasin kan hittas från olika föreningar och distributionsområden. SANAT Magasin kommer att skickas gratis till medlemmarna.

SANAT Akademi Merkez binamız, bünyesinde her yaşa yönelik özel ve grup çalışmalarının aktif bir halde yürütüleceği, enstrüman kursları, tiyatro ve sahne çalışmaları, şan ve koro sınıfları, dans ve folklor eğitimleri gibi birçok sanatsal ve kültürel faaliyetin, sergilerin, atölyelerinin hayat bulduğu, öğrenmenin ve paylaşmanın buluşma noktası olma fikri ile kurulmuştur. Isveç’te yaşayan çocuklarımızın ve gençlerimizin bu kurum çatısı altında sanatla, müzikle, tiyatroyla tanışmalarını ve kültürel aktivitelerle iç içe olmalarını ön planda tutan SANAT Akademi, aynı zamanda sağladığı çalışma ortamları, özel sınıf ve stüdyolarıyla tüm sanat severlerin, şirket ve kurumların projelerini hayata geçirebilecekleri ortak bir buluşma adresidir.

23


Kuruluş çalışmalarına fiziki olarak Aralık 2016’da başladığımız Sanat Kultur och Event (SANAT), 2017 yılının Şubat ayında Stockholm’un kültür-sanat hayatı içindeki yerini almıştır. Merkezimiz Alby’de olup toplam kullanım alanımız 300 metrekare büyüklüğündedir. SANAT, elli (50) kişilik oturum kapasiteli salonu ile müzisyenlerin, sahne sanatçılarının, dans ve performans gruplarının, Stockholm’deki seyircisiyle buluşma alanı olmayı hedeflemektedir. Bu salon, tiyatro, belgesel ve film gösterimleri yanı sıra atölye çalışmaları, sanat söyleşileri ve seminerlere de ev sahipliği yapacak ve bütün katılımcılara ilgi alanlarını genişletme ve yeteneklerini ve yetilerini keşfetme olanağı sunacaktır. Bünyesinde; iki sınıf, kurumların ya da sanatçıların kullanabileceği bir toplantı odası, kütüphane, müzik dinleme köşesi, çocuk oyun odası, dans ve performans stüdyosu, çalışma köşesi ve sunum odası bulunmaktadır. Dört farklı seçenekle sunulan üyeliklerle merkezimizde yapılacak olan performanslar, gösterimler, tüm aktiviteler ve kurslar için indirimler ve özel hizmetler alabilirsiniz. Merkezimiz ve üyeliklerimiz hakkında daha detaylı bilgi almak için Sanat Kultur och Event AB ile iletişime geçebilirsiniz. Under december 2016 påbörjades verkställningen av Sanat Kultur och Event, (SANAT) och under februari 2017 har vi satt prägel på publiken inom Stockholm´s kulturliv. Vårt huvudkontor ligger i Alby, Stockholm. Verksamheten anhåller en lokal på 300 kvadratmeter. Med kapaciteten att underhålla publik på femtio personer. Vårt mission är att tillhandhålla musiker, artister, dansare och performanceartister och Sanat´s syfte är att det skall vara allas mötesplats i Stockholm. Detta kultur centrum kommer att ha teater, dans, dokumentärer och filmvisningar samt konstverkstäder,konstföredrag och seminarier kommer vi att var värd samt att deltagare ges möjligheten att deras intressen utvecklas, ge möjligheten att utforska och expandera sina talanger och förmågor. Lokalen består av två klassrum, ett konferensrum som kan användas av kommunala institutioner eller artister. Ett bibliotek, musik hörna, lekhörna, dansstudio, studiehörna och presentationssal. Inom medlemskapet erbjuds fyra olika alternativ för olika aktiviteter och kurser som utförs av deltagarna som ger olika förmåner som rabatter och specialtjänster. För att få mer information om vårt kultur center, olika aktiviteter , medlemskap och förmåner var god och kontakta Sanat Kultur och Event AB besök huvudkontoret, via mail eller telefon. 24


25


Söyleşi • Intervjun

26


Sanatı en doğal haliyle doruklarda yaşayan; yaratıcılığı, özgür düşünceyi ve ailesini hayatının merkezine koymuş bir kadın

ALÇIN MUTLU HAFİF

foto & text: SANAT EVENT 27


S

ANAT Magasin ekibi olarak, Hafif ailesi’nin evinlerine konuk olduğumuz ilk andan itibaren bizleri son derece misafirperver karşıladılar ve sıcak bir şekilde ağırladılar. Bu yüzden hem bizlere evlerinin kapılarını açan hem de tüm içtenlikleri ve doğallıklarıyla sorularımıza cevap veren Hafif ailesine sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz... Alçın Hanım öncelikle bizleri bu kadar özenli bir şekilde karşıladığınız için size ve ailenize teşekkür ediyoruz. Bizlere hafta sonundan başlayarak bir gününüzün nasıl geçtiğini anlatır mısınız? Hafta sonlarımız bizim için çok özeldir; çünkü tüm aile fertlerinin bir ararda olduğu tek gündür özellikle cumartesi günü. Birlikte kahvaltı yapmak en büyük zevkimizdir. Mademki kahvaltı en büyük keyfiniz, bu keyfin hazırlığı da herhalde birlikte yapılıyordur? (Gülüyor) Aslında bizim evde erken kalkan sofrayı hazırlar; fakat ne hikmettir ki en erken kalkan hep ben oluyorum. Aslında ABBE de (eşi ve arkadaşları Abdullah Bey’e ABBE diyorlar) erken kalkar; ama o genelde sabahları elinde telefonla vakit geçirmeyi ya da bir şeyler okumayı tercih ediyor. Peki ya çocuklar? Çocuklar genelde yataktan en geç çıkanlar, Aras yine bir şekilde olması gerektiği zaman sofrada olur; fakat Alper’in yataktan çıkması kahvaltının sonlarına kadar uzuyor. Ama bizim için önemli olan o masaya bir şekilde oturmak; çünkü ailece uzun uzun sohbet edebileceğimiz tek yer orası. Peki neler konuşulur o masada? O masa bizim günlük planlarımızı yaptığımız, birbirimize anlatmak istediklerimizi anlattığımız, sormak istediklerimizi sorduğumuz, kısacası o masa bizim “günah çıkarma yerimiz”. Her şeyi konuştuğumuz ve paylaştığımız yerdir aslında. Birbirimizi hayatlarımız hakkında bilgilendiririz, biraz “gıybet” yaparız, kim ne yaptı? ne yapacak? konuşuruz. Yemek masasında saatlerce vakit geçirmeyi sevenlerdeniz kısacası. Abbe genelde akşam sofralarına 28

sonradan katılanlardandır. Yetişmeye çalışsa da çoğu zaman yetişemez…

İçinde bulunduğunuz bu yoğun çalışma temposu ne zamandır devam ediyor? Aslında şu anki halimize binlerce şükür ediyoruz; çünkü bundan 5 - 6 sene öncesine kadar neredeyse birbirimizi hiç göremiyorduk. Sabah çok erken saatte evden çıkan ve yine çok geç saatte eve gelen bir babamız vardı. O yüzden şimdilerde kendimize ve ailemize ayırabildiğimiz her an bizim için çok kıymetli...

Svenska text sidan 31

Biz yemek masasında saatlerce vakit geçirmeyi sevenlerdeniz”

Tüm bu anlatılanlardan sonra sofrayı kim toplar diye sormuyorum bile çünkü anlaşılan “sofrayı kuran kaldırıyor”. (bakışmalar ve gülüşmeler)

Not: Röportaj için yapılan fotoğraf çekimi sırasında Melih büyük bir vazoya çarpar, gülüşmeler arasında Alçın Hanım, Melih’in biraz gerildiğini hisseder ve söze girer “bak burada her şey kırılabilir, dökülebilir; ama toparlanabilir de, o yüzden hiçbir şekilde dert etme, önemli olan bizim sağlığımız. Çünkü “Dünya malı dünyada kalır”. Evde 15 yaşındaki küçük oğlunuz, 22 yaşındaki büyük oğlunuz ve eşinizle yaşıyorsunuz. Üç erkekle birlikte yaşamanın olumlu ve olumsuz yönlerini bize anlatabilir misiniz? Öncelikle şunu söylemeliyim, hiçbir şeyimi paylaşmak zorunda değilim ve evet evde tek kadınım (gülüşmeler). Abbe (araya girer): Farklı bir bakış açısı tabi Alçın H.: Ben çok fazla dert edenlerden değilim, beni bilirler. Gerçi benim anlatmam değil onların anlaması gerekir bunu ama yapabildiğim, yetişebildiğim kadar her şeyi yapmaya çalışırım zaten. Onlara bir şey bırakmam. Bu konuda da hiçbir zaman şikayet eden bir tavrım olmamıştır. “madem bırakmıyorsun, o zaman bir şeyler yapmalarına şikayet etmeyeceksin” mantığıyla hareket ediyorum. Sağlıklı olduğum sürece bunu yapmaya devam edeceğim elbette, sonuçta iki çocuğumu da isteyerek dünyaya getirmiş bir anneyim ve bundan dolayı da çok mutluyum. Yarın öbür gün nasıl olsa evlenip gidecekler; o zaman istesem de ben yapamayacağım, o yüzden şu anın tadını çıkarmaya bakıyorum.

“Evde tek kadınım

ve hiç birşeyi paylaşmak zorunda değilim..


SANAT Magasin’in ilk sayısını hazırlarken sayfalarımızda olmasını mutlaka istediğimiz bir isim vardı aklımızda. Yaşamı en doğal haliyle doruklarda yaşayan; sanatı, özgür düşünceyi ve ailesini hayatının merkezine koymuş bir kadın; Ulusal İsveç Türk Tiyatro Derneği’nden de tanıdığımız Alçın Mutlu Hafif ile buluşmamızı ve yaptığımız keyifli söyleşiyi sunuyoruz sizlere.

29


“Gülmek, hayata karşı bir mücadeledir

30


Bildiğimiz ve gördüğümüz kadarıyla birbirinize karşı çok şeffaf bir ailesiniz, o yüzden bu soruyu sormaktan çekinmiyoruz. Evde en çok fırça atan ve fırça yiyen kimlerdir? Alper: Fırçalar genelde annemden gelir (gülüşmeler...) Aras: Fırçayı yiyen de genelde abim olur; ama bende ondan yiyorum... Peki neden sadece Alper? Aras: Çünkü konuşan o... (kahkahalar...) Alçın Hafif: Aras ve Alper birbirinden o kadar farklı iki insan ki! Bir kere Aras böyle bir şeye mahal vermez, tartışmayı sevmez, kendi başına yapması gereken her şeyi yapar veya yapmadığı zaman bir kere söylemeniz Aras için yeterli olur. Fakat Alper ne söylersen söyle kendi bildiğinden şaşmayan çocuklardandır. Bir şeyi yapması için birden çok defa söylenmesi Alper için gayet normal bir durumdur. Ailece birlikte yapmayı sevdiğiniz aktiviteler nelerdir? Yaz aylarında, özellikle hafta sonları evimizde ve bahçemizde vakit geçirmeyi çok seviyoruz. Ailece sinemaya gitmeyi, hemen hemen vizyondaki her türden Türk ya da yabancı filmi izlemeye çalışıyoruz. Dışarı çıkmadığımız zamanlarda televizyondaki dizileri ve yarışma programlarını takip ediyoruz... Abbe’nin ayrı, benim ayrı seyrettiğimiz programlarımız var. Çakıştığı zamanlarda ise birimiz salonda, diğerimiz odada seyrediyoruz. Abdullah Bey’le ilk ne zaman ve nasıl tanıştınız? 18 yaşında Cide’de üniversite sınavlarına hazırlandığım bir dönemde, Abbe’nin akrabası ve benim de en yakın arkadaşım olan Hatice sayesinde tanıştık. İşin aslı, Hatice’nin beni kitap alma bahanesiyle Abbe’ye göstermesiyle başlıyor.

27 yıllık evlilik hayatınızda, güzel zamanların yanı sıra, sizi yoran anlar elbette yaşanmıştır. Bize, o zamanlarınızı ve bu güçlüklerle nasıl başa çıktığınızı biraz anlatır mısınız? Bizim zorlu sürecimiz Alper henüz 4,5 yaşındayken başladı. O dönem ve sonrasında uzunca bir süre Alper’le ilgili çok ciddi sağlık sorunları yaşadık. Ben hayatımın büyük bir bölümünü tamamen Alper odaklı yaşadım diyebilirim. Yaşadıklarımı bilen insanlar benim bu kadar şen şakrak olmama çok şaşırırlar ve nasıl böyle olabildiğimi sorarlar. Tek söylediğim ve hayat mottosu olarak da kabul ettiğim şey “Gülmek hayata karşı bir mücadeledir”. Birbirimizden ve kendimizden çok ödünler verdik, ama günün sonunda tüm yaşadıklarımızın insan için olduğunun farkındaydık ve buna göre mücadele ettik. Yaşadığımız bu sıkıntılı süreçte özellikle belli bir dönem maalesef Abbe o fotoğraf karesinin içinde bulunamadı, çünkü çalışıyordu (sessizlik). Bunca yaşananların ardından Alçın Mutlu Hafif’in sanatçı kimliği nasıl oluştu? Aslında bu kültür bana babamdan kalan en büyük mirastır, 1929 doğumluydu babam ve o yıllarda çevresinde İngilizce bilen tek adamdı. Rahmetli çok okurdu, hatta okuyacak kitap bittiği zaman benim ders kitaplarımı alır okur ve bana anlatırdı. Tiyatroyla, folklorle, dansla tanışmam hep babamın desteğiyle oldu. Çok uzun seneler bandolarda yer almışlığım bile vardır. Ben, böyle bir ortamda üniversite sınavının ardından tarih bölümünü kazanmış biri olarak 18 yaşında nişanlandım ve 19 yaşında dilini bilmediğim, huyunu, suyunu bilmediğim, eş dost akraba dışında kimseyi

tanımadığım bir ülkeye geldim. Gelir gelmez buradaki sakinliğin bana göre olmadığını hemen anlamıştım; fakat hep sustum ve kendimi her konuda geliştirmeye yönelttim. İlk geldiğim yıllarda uzunca bir süre rahmetli kayınpederimin restoranının çamaşırlarını yıkadım.

Ben babalar konusunda çok şanslıydım Her iki babam da, kendimi geliştirmem konusunda bana hep destek oldular. Aras’ın doğumuna kadar olan sürede ve Alper’in 14 yaşında geçirdiği rahatsızlık döneminde, her şeyimi çocuklarıma adayan bir anne olarak hayatımı devam ettirdim. Alper’in hastalığı süresince, ona biraz moral olsun dileğiyle, onu zorla da olsa tiyatro ve dans çalışmalarına götürdüm. İsveç’teki sanat maceram, biraz da Alper evden çıksın diye başladı aslında. O dönemde sahne bile almış olmasına rağmen Alper devam etmedi; ama ben o andan sonra bir daha bırakamadım sahneleri.

Abbe beni görür görmez tamam diyor, evleneceğim kadın bu. Tabi o dönemlerde bizim oralarda evlenmeden veya nişanlanmadan önce yanınızda aileden birileri olmazsa rahat rahat gezip vakit geçiremiyorsunuz. Nitekim 1989 yılında nişanlandık. Abbe o dönem İsveç’te yaşıyordu. Vize işlemlerinin ardından da gelin olarak İsveç’e geldim. O günden bugüne; acısıyla, tatlısıyla dolu dolu yaşanmış, tam 27 senelik bir birlikteliğimiz var.

31


Başkalarına destek olurken kendimi buldum O dönemde mutsuz olduğumu ve bir şeylerin eksik olduğunu fark ettim. 30 yaşımdan sonra hayatımda farklı bir şeyler olması gerektiğini hissettim ve en büyük eksikliği keşfettim. “Ben insansız yaşayamam”. Çevremdeki insanların da teşvikiyle, herkese elimden geldiğince yardım etmeye çabaladım. Başkalarına destek olurken kendimi buldum. O yüzdendir ki bugün bile çok aktif bir şekilde birçok dernek, federasyon, kurum ve kuruluşa birçok konuda yardımcı olmaya çalışıyorum. Başlıca; İsveç-Türk Aile Birliği Başkanlığı, İsveç-Türk Tiyatro Derneği Yönetim Kurulu Üyeliği (aynı zamanda aynı dernek ve Ulusal Tiyatro Bünyesi altında 13 yıldır tiyatro emekçisi), TUF Türk Gençlik Federasyonu Yönetim Kurulu Üyeliği ve Yöneticiliği, X-Cons Haninge Yönetim Kurulu Üyeliği ve Yöneticiliği gibi görevlerde aktif bir şekilde bulunuyorum. Hayatınızda bundan sonra yapmak istediklerinizi bizimle paylaşır mısınız ve son olarak neler söylemek istersiniz? Öncelikle yaşlılığımda çok gezmek ve özellikle çocuklara ve gençlere yardım edebileceğim faaliyetlerin içinde yer almak istiyorum. Yaşlılık sürecimi de Türkiye’de bir sahil kasabasında torunlarımla birlikte ama yine aktif olarak geçirmeyi planlıyorum. En azından civardaki kadınları toplayarak spor yapabilirim mesela. (gülüyor..) Sizlere de bu röportaj için ne kadar teşekkür etsem az, inanılmaz profesyonel aynı zamanda çok rahat bir ortamda çok keyifli ve içten bir sohbet oldu ki daha önce birkaç röportaj vermiştim ve gergin bir iştir bilirim (gülüşmeler... ). Bizlerde SANAT Magasin ekibi olarak, evlerinin ve özel yaşamlarının kapılarını bize sonuna kadar açan bu güzel aileye sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz...

ALPER & ARAS Alper ve Aras ailenin birbirinden tatlı, zeki ve yaşam dolu iki genç üyesi. Huzurlu, sevgi dolu ve özgür bir aileden geldikleri için sessiz, sakin ve tabi saygı dolu insanlar. Genç olmalarına rağmen içinde bulundukları ortama kolayca adapte olabilen, ilişkileri ve ahlâkî değerleri kuvvetli bu gençlerle tanışmak, insanın geleceğe dair zaman zaman kaybettiği umudunu canlandırıyor gerçekten. Karakterleri ve duruşları birbirinden hem ayrı hem de aynı iki insan. Alper ve Aras’ın anlatıklarından aklımızda kalanlar: “Annemin bitmek bilmeyen enerjisine hayranım.” “Hayatı nasıl yaşayacağını öğrenmek istiyorsan babama soracaksın.” “Annemin en sevdiğim ve en sevmediğim yönü inatçı olması.” “Annemin söylediği dayanamıyorum.”

hiç

birşey

beni

üzmüyor;

ama

susmasına

“Beni isteyen kişi abim olduğu için onu çok seviyorum.” “Odamın rengi hariç hayatımda değiştirmek istediğim hiç birşey yok.”

32


När vi skulle ta fram första numret av tidningen SANAT hade vi en person vi verkligen ville inkludera. En person som lever för kultur på allra högsta grad; med sin kreativitet och sitt fria tänk i centrum. Ni känner kanske henne från Svensk- Turkiska Riksteaterföreningen, vår kära vän Alçın Mutlu Hafif. I detta avsnitt kommer vi dela med oss av den fina intervju vi hade med Alçın. Vi vill först och främst tacka dig och din familj Alcin för att du har mottagit oss så fint. Kan du berätta för oss hur ni spenderar en dag under en helg? Helgerna är mycket speciella för oss, speciellt lördagar då det är den enda dagen vi kan spendera som helfamilj tillsammans. Att äta frukost tillsammans är stora nöjet under helgen. Eftersom att äta frukost är stort nöje för er antar vi att ni tillsammans dukar och fixar frukostenten eller hur? (Skrattar) Egentligen är det den som vaknar tidigast som dukar och fixar frukost, men konstigt nog är det alltid jag som vaknar tidigast. Egentligen Abbe (Abdullah) vaknar också tidigt men han föredrar att spendera tid på sin telefon eller så läser han något.

sist till middagsbordet. Hur mycket han än försöker komma i tid så brukar han komma sent.

Barnen då? Barnen går vanligtvis sent upp från sängen. Aras på något sätt kommer till bordet då han skall men Tills Alper kommer till bordet blir det nästan mot slutet sv frukosten. Fast det som är viktigast för oss är att han kommer till frukosten, då det är en viktig plats för oss som familj att sitta länge och prata med varandra.

Ni har ett väldigt hög tempo, du och din man. Hur länge har det varit så? Vi måste tacka och vara nöjda med den situationen vi har idag i familjen för faktum är att vi för 5-6 år sedan knappt såg varandra. Min man jobbade från väldigt tidiga morgnar till väldigt sena kvällar. Det är därför av ytterst vikt att tillbringa tid med familjen nu när vi inte lever i det tempot.

Vad pratas vid matbordet? Matbordet är där vi planerar dagen, där vi berättar för varandra om saker som har hänt och där kan vi ställa frågor och peppa varandra. Kort sagt är matbordet vår bekännelseplats. Platsen där vi kan prata om allt och stödja varandra. Till och med lite skvaller görs... Vem har gjort vad? Vad kommer att ske? Den här platsen är som ni redan kan förstå en plats där vi tycker om att tillbringa mycket tid. Abbe brukar vara den som kommer

Vi tänkte fråga vem som sköter hushållsarbetet, exempelvis disken efter maten. Familjen kollade och log mot varandra och svarade “Den som dukar”. Ps: Under fotograferingen till denna intervju råkade en av våra kameramän, Melih nästan slå sönder en vas, Alçın som märkte att Melih blev lite orolig, log och sa något väldigt fint: “vi kan ha sönder och spilla saker, det viktiga är att vi mår bra, det materiella går att ersätta, dessvärre inte våra liv”.

Du lever tillsammans med din yngre son som är 15 år, din äldre son som är 21 år och din man. Vill du berätta fördelarna och nackdelarna med att bo med tre killar? Först och främst skulle jag vilja säga att jag slipper dela med mig av mina grejer, jag är ju ensam kvinna (skrattar). Abbe: (flikar in) ja, det är ju en annorlunda synvinkel på det hela. Alcin Hafif: Jag klagar aldrig på sådant, det vet dem. I och för sig är det inte jag, utan de som borde berätta. Jag är alltid den som försöker hinna med allt på bästa sätt, jag lämnar aldrig någonting att göra till dem. Därför klagar jag aldrig på det heller. Jag rör mig med tanken ”eftersom att det är mitt eget val att inte lämna något att göra till de, så ska jag heller inte klaga”. Så länge min hälsa tillåter så kommer jag även att fortsätta på detta vis. Det är ändå jag som valt att föda mina barn och därför är jag nöjd och glad med hur det är. Någon dag kommer de ändå 33


att gifta sig med någon, och då kommer jag inte kunna göra någonting för dem även om jag vill. Därför försöker jag njuta av vardagen så mycket som möjligt.

Vad vi har insett så är ni väldigt transparent familj och därför tvekar vi inte ställa denna frågan... Vem i huset skäller ut samt får utskällning mest?

Alper: Utskällning framkommer oftast från mamma (skratt...) Aras: Den som får utskällning mest är oftast min storebror och vidare skäller han ut mig...

Varför är det enbart Alper?

Aras: För det är han som talar mest... (Asgarvar...) Alcin Hafif: Aras och Alper är väldigt olika personer! För det första så tillåter inte Aras sådana saker ske, tycker inte om att tjafsa och gör allt som han ska. Och om han inte klarar av det så räcker det nog men en tillsägelse för honom. Gentemot Alper” oavsett vad man än säger så är han det barnet som forsätter göra på sitt vis. “Om man vill få honom att genomföra flera saker mer än en gång så är det typiskt för Alper.

Vad brukar ni hitta på för familjeaktiviteter?

Under sommaren föredrar vi att vara hemma eller ta hand om vår trädgård. Utöver det gillar vi att gå på bio. Vi försöker gå på de flesta filmerna som visas på bio, både turkiska och utländska. När vi inte är ute så är vi hemma och tittar på de serierna eller dokusåporna som går på tv. Jag och Abbe har olika program som vi följer, när de krockar sätter sig en av oss i vardagsrummet på nedervåningen och den andra på rummet på övervåningen och tittar på varsitt program.

Att ni varit gifta i 27 år har säkerligen inneburit många goda stunder men som också ibland kantats av svårare stunder, kan ni beskriva hur ni handskats och hanterat dessa hinder?

Vår svåra tid började när Alper var 4,5 år. Den perioden och tiden efter var mycket svår då han drabbades av allvarliga hälsorelaterade besvär. Jag har under större delen av mitt liv levt med Alpers sjukdom och hängivit mig honom. De som vet och känner till hur svårt vi haft det undrar hur jag kan vara så glad och pigg som människa. Det enda svar jag brukar ge dem är “att le mot livet är en kamp för livet” Vi har uppoffrat mycket från varandra och oss själva men i vetskap om att allt vi gjort var för den här lilla människan och därför kämpade vi vidare. Under den här speciella tiden kunde tyvärr Abbe inte delta inom dessa ramar för att han arbetade..

Efter ett händelsrik livserfarenhet hur uppstod kontnären Alcin Mutlu Hafif´s artistiska identitet? Faktum är att min far efterlämnade detta kultur arv till mig.

34

Igentligen är det så att det är tackvare min far som jag har fått detta kultur arv. Han var född 1929 och under den tiden var han den enda som kunde tala engelska. Hans passion var att läsa böcker. När han hade läst färdigt böckerna kunde han ta till sig mina studiematerial och förklara till mig. Det var alltid tackvare min fars uppmuntran som gjorde att jag introduserades till teatern, folkdans och dans. I flera år haft tillhörighet till flertal band. Jag var i sådan kulturell miljö och hade precis blivit antagen på högskolan i historia programmet blev jag förlovad vid 18 års åldern. När jag var 19 årkom jag till ett land som jag inte kunde språket och kände inte till miljön. Kände även inte till min nyblivna man och hur han fungerade. Hade ingen omkrets förutom familj och bekanta. Så fort jag hade flyttat hit visste jag direkt att detta lugna miljö och samhälle var inget för min utveckling, så jag hade mål att förbättra och utveckla mig. Under de första åren började jag att jobba hos svärfar. Hade verkligen turen med mina fadergestalter som gav mig alltid stöd att utvecklas och förbättras. Fick underbara två söner Aras och Alper. Jag hade vigt mitt liv för mina barn. Min son Alper fick en sjukdom vid 14 års åldern och bara för att peppa honom och dra ut honom ur huset började våran äventyr inom konsten. Även om Alper hade erfarenhet av scen ville han inte fortsätta medan jag blev tagen och fast vid kultur livet. På den tiden kände jag mig olycklig , jag insåg att jag var 30 år, behövde förändringar i mitt liv och upptäckte att största bristen. “Att inte vara utan socialt nätverk.” Tack vare stöden från nära och kära gav jag mitt fulla stöd till alla behövande, detta gjorda att jag fann mig själv. Jag gav min stöd till föreningslivet, myndigheter och organisationer.

Huvudområden:

Svensk-Turkisk familje union ordförandeskap Teater Associationen Styrelsen Tuf Styrelsen 13 år av strukturerad teater arbeten .

Alcin finns det någon sista sak som du vill säga till oss eller vill du dela med dig av det du vill göra så här i slutskedet av livet?

Först och främst skulle jag gärna vilja resa, delta i aktiviteter som syftar till att hjälpa barn och ungdomar i livet. Min tid som pensionär vill jag spendera med mina barnbarn i Turkiet vid en kuststad men fortfarande vara lika aktiv i livet. Och till er är jag mycket tacksam för reportaget för jag upplever bemötandet och samtalet som mycket professionellt men också trevligt och behagligt. Jag har gett intervjuer förut där det varit stelt och ibland upplevts som ett obekvämt arbete (skratt). Och vi som representerar SANAT Magasin tackar ödmjukast för att ni i den här fina familjen öppnat upp sitt hem och liv för att ge oss en inblick.


2016 CHARTS 1 Adele

GLOBAL

2 Justin Bieber

3. DRAKE 4. BEYONCE 5. TWENTY ONE PILOTS

SVERIGE 3. SIA 4. Håkan Hellström

1

2

5. kent

DRAKE

Alan Walker

TÜRKİYE

1 Harun Kolçak

2 Ayshe

3 Hande Yener

4 Murat Dalkılıç

5 Emir 35


Editor Listens To

Türkiye’den GAYE SU AKYOL Hologram İmparatorluğu Hologram İmparatorluğu isimli ikinci solo albümünü 11 Kasım 2016’da Glitterbeat Records etiketiyle yayınlayan Gaye Su Akyol, Türk Sanat Müziğini kendine has bir şekilde yorumlaması ile Türk müzik tarihine göz kırpıyor.

Från TURKIET GAYE SU AKYOL Hologram İmparatorluğu Gaye Su Akyol släppte sitt andra soloalbum “Hologram” med Glitterbeat Records på 11:e November 2016. Hon är känd med sin särskild yttrande sättet när det gäller Turkisk Folkmusik, och därmed oss till en resa till historien av musiken.

Develerle Yaşıyorum isimli ilk albümünün ardından Le Guess Who? ve Roskilde gibi prestijli müzik festivallerinde sahne alan ve buralardaki performanslarıyla dünya basınında da büyük ilgi gören Gaye Su Akyol’un yeni albümünde bas, gitar, davul triosunun yanında Türk sazları, üflemeliler ve ses örgüleri de var.

Efter hennes första album Develerle Yasiyorum uppträdde hon i väl ansedda festivaler som Le Guess Who? Och Roskilde och fick stort intresse från världsmedian. Förutom trion av bas, gitarr och trumma, Gaye Su Akyol använder sig även av blåsinstrumenten, turkiska saz och samplar i sin nya album.

Develerle Yaşıyorum’ daki gibi yine türlere ve kalıplara bağımlı kalmayan besteler, düzenlemeler ve sözler olan bu yeni albümü tüm okurlarımıza tavsiye ederiz.

Vi tycker att ni borde lyssna detta andra albumet av Gaye Su Akyol som är precis som hennes första album väldigt speciellt.

İsveç’ten TONBRUKET Forevergreens İsveçli bas sanatçı ve besteci Dan Berglund 90’lı yıllarda, Stockholm’de Royal Music University’de okurken ünlü caz müzisyeni Esbjörn Svensson ile tanıştı. “Son on yılın Trio’su” olarak nitelendirilen Esbjörn Svensson Trio ile uzun yıllar boyunca çalan sanatçı 2008’de Esbjörn Svensson’un vefatından sonra Tonbruket’i kurdu. Kontrbasının sesini geliştirmek için kullandığı farklı efektler ile tanınan Dan Berglund, Tonbruket ekibiyle progresif rock ile caz tınıları taşıyan müziklere imza atmaya devam ediyor. Son albümleri olan Forevergreens’i 18 Mart 2016’da yayınlayan grup gerek Stockholm’de ve gerekse İstanbul’da birçok konser vermektedir. Caz müzik severlere, Tonbruket canlı performansı izlemelerini Sanat ekibi olarak tavsiye ederiz.

36

Från SVERIGE TONBRUKET Forevergreens Dan Berglund träffade med jazisten Esbjörn Svensson då han studerade på Stockholm Royal Music University. Han spelade i Esbjörn Svensson Trio, som anses som årtiondes bästa trio av några. Efter Esbjörn’s avled, han skaffade Tonbruket i 2008. Dan Berglund är känd med sin användning av olika ljudeffekter på kontrabasen för att förbättra och utveckla sin “sound”, och fortsätter att leverera musik som bär med sig skisser av progressive rock och jazz. Efter deras sista album utsläppet på 18: mars förra året, bandet har uppträdd flera gånger både i Stockholm och i Istanbul. Vi rekommenderar Tonbruket’s konserter till alla ni som älskar jazz!


Muharrem Çakmak 12/03/1980 yılında Balıkesir’de doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini bu şehirde bitirdi. Muzikle ilk olarak kısıtlı imkanlarla 8 yaşında tanıştığı flüt ve klavye ile başladı. Ortaokul yıllarında bağlama ile tanışan Çakmak, aynı zamanda köy düğünlerinde müzisyen olarak para kazanmaya başladı. Düğünlerde ilk önce sadece bağlama daha sonra ise klavye çalıp şarkı söylerken; 15 yaşında ud ile tanışıp udi şantör olarak otellerde ve restoranlarda program yapmaya başladı. 1999 yılında universite sınavının ardından Ege Üniversitesi “Devlet Türk Musikisi Konservatuarı” bölümünün yetenek sınavlarına girdi ve temel bilimler TSM Keman Bölümü’nü kazandı. Konservatuvarı kazandığı tarihten itibaren İzmir`de yaşamaya başlayan Çakmak, okul ile beraber bir cok etkinlikte ve TRT bünyesindeki programlarda enstrümanist ve vokalist olarak görevler yaptı. Aynı zamanda özel keman ve konservatuar hazırlık dersleri verdi. 2004 yılında İsveç’e gelen ve 2005 yılında hayatını Ela Çakmak ile birleştiren Muharrem Çakmak`ın 3 çocuğu var.

Själv biografi av Muharrem Cakmak Han föddes den 12 Mars 1980 i staden Balikesir. Avslutade grundskolan och gymnasiell utbildning i hemstaden. Han började med musik när han var 8 år gammal med ett keyboard och en flöjt. På högstadiet blev han bekand med saz stränginstrument. Han började tjäna pengar som musiker på by bröllop. På by bröllop spelade han saz sedan på keyboard som i följd även började sjunga. När han blev 15 år lärde han känna Oud stränginstrument och började spela i restauranger samt hoteller. Efter högskoleprovet 1999 blev han antagen på Turkiska Statliga Musik Högskolan. Efter antagnings examination för fiol som han blev antagen i programmet. Sedan han blev antagen till fiol programmet började han att leva i staden Izmir. Med utbildningen medfördes att han deltog i många aktiviteter speciellt inom Turkisk tv TRT som instrumentalist vokalist. Samtidigt arbetade han förberedande och gav fiol lektioner på Högskolan. 2004 flyttade han till Sverige och 2005 gifte han sig med Ela Cakmak. Muharrem har 3 barn.

37


BİR YERLERDEN BAŞLAMAK LAZIM

Muharrem Çakmak

Herkese Selam, SANAT Magasin’in ilk sayısı itibariyle bu dergide benim de bir köşem olacak! Bu köşede, elimden geldiği ve bilgimin yettiği kadar müzik hakkında bilinmeyen ya da çok fazla bahsedilmeyen konulardan söz edeceğim sizlere. Ayrıca duyup da anlamadığınız terimleri biraz daha anlaşılır hale getirmeye calışacağım. Bu konuda tabi ki sizlerden de yardım bekliyorum bir zahmet! Yani tabiri caizse siz de elinizi taşın altına koyar ve bana yardımcı olursanız çok memnun olurum. Sosyal medya hesaplarınızdan veya e-posta ile merak ettiklerinizi ve bu sayfada olmasını istediğiniz konuları yazın lütfen... Bence bu kadar açıklama kafi... İlk sayımızın konusu “Müzik Tarihi”. Yani “Nasıl çıktı bu müzik denen sanat dalı kardeşim?” de diyebiliriz affınıza sığınarak... Müzik, tarih sayfalarındaki ilk insanla beraber girdi hayatımıza; ama yine de bu konuda birçok teori var. Ben, kendime en yakın bulduğum yaklaşımdan bahsedeceğim sizlere. Şöyle ki; Yeryüzünde insan ile birlikte yaşayan diğer canlıların, bir ahenk içinde uçuşup, cıvıldayıp, koşup dururken oluşturdukları ses kütlesi, dinleyenlere hoş ve ritmik bir tat vermiş olmalı. Yine de doğanın bu koşuşturmasının adına müzik demek henüz yeterli değildi. Ta ki o şimşek çakana kadar! Onbinlerce yıl önce yaşamış canlıların içini korkutan o yıldırım çarpana kadar. İnsan korktu ve ışığın ters yönüne doğru hızla kaçmaya başladı. Öyle bir koştu ki neredeyse ciğerleri ağzından fırlayacaktı. Yorgun düşüp, bir an için durdu; ama korkusu daha da arttı! Çünkü vücudunun içerisinden garip bir his ve ritmik bir ses geliyordu. Yanlış anlaşılma olmasın, kalp sesinden bahsediyorum. Zamanla bu sesin korkulacak birşey olmadığını; çünkü sakinleştiğimizde bu hissin azaldığını ve tamamen kaybolduğunu farkeden insan, duyduğu bu sesi taklit etme içgüdüsü ile yaşamın ahengini birleştirdi. Ve müziğin temelleri o gün atıldı. Yani bu düşünceye göre ritim enstrümanı çalan arkadaşlar kesinlikle daha fazla değeri hak ediyorlar, adamlar tarih kokuyor kardeşim! Bu arada bu sayı haricinde bu kadar uzun yazılar olmayacak onu da buradan belirtmek istedim... Sevgiyle kalin...

38



Takvim • Kalender

#TÜRKİYE #TURKIET

Tarkan, eğitimde fırsat eşitliği için Darüşşafaka yararına söylüyor

TARKAN SJUNGER fördel til för STIFTELSEN DARÜŞŞAFAKA

Tarkan, 18 Şubat 2017 Cumartesi akşamı 21:00’de Volkswagen Arena’da “eğitimde fırsat eşitliği” için sahne alarak en sevilen pop şarkılarını seslendirecek. Konserden elde edilecek gelirle Türkiye’nin 70 ilinden 1.000’e yakın annesi veya babası hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz, yetenekli öğrencinin eğitim gördüğü Darüşşafaka’da bir Sanat Merkezi oluşturulacak. Böylelikle Darüşşafakalı öğrencilerin en fazla istediği “Sanat Merkezi” hayali gerçeğe dönüşecek.

Tarkan – mega popsångaren – sjunger för “Likabehandling i Utbildning” åt stiftelsen Darüssafaka Lördagen 18 februari 2017 kl.21.00 ska Tarkan ha en konsert på Volksvagen Arena i syfte av “likabehandling i utbildning” och framföra sina mest populära Popschlager. Intäkterna av konserten ska gå till att uppbygga ett “Center för Konst” inom Stiftelsen Darülşşafaka där ca:1000 föräldrarlösa elever (med dålig ekonomi) studerar. Dessa elever kommer från 71 olika städer i Turkiet. På det sättet ska man kunna förverkliga visionen ett Center För Konst.

Demet Akbağ ile “Bir Demet Muhabbet”

Ata Demirer Gazinosu

Tarihler: 20 Ocak 2017 itibariyle her Cuma Yer: Beşiktaş kültür merkezi (BKM)

Tarihler: 2-9 Şubat ve 10 Mart

BabaZula

Gaye Su Akyol

123

Ceylan Ertem

Tarih: 17 Şubat 2017 Cuma

Tarih: 17 Şubat 2017 Cuma Yer: Zorlu Performans Sanatları

Tarih: 22 Şubat 2017 Çarşamba Yer: Babylon

Tarih: 22 Şubat 2017 Çarşamba Yer: Babylon

Yer: KadıköySahne

Goran Bregovic & Bijelo Dugme Tarih: 25 Şubat 2017 Cumartesi

Yer: Volkswagen Arena 40

Yer: Beşiktaş kültür merkezi (BKM)

Merkezi- Drama Sahnesi

Kalben

Volkan Konak

Tarih: 10 Şubat 2017 Cuma 21:00 Yer: Mall of İstanbul MOİ Sahne Tarihler: 17 Şubat 2017 Cuma

Tarih: 18 Şubat 2017 Cumartesi 21:00

21:00 Yer: Beyrut Performance

Yer: Bostancı Gösteri Merkezi

Gevende

Grails

Tarih: 28 Şubat 2017 Salı

Tarih: 03 Mart 2017 Cuma

Yer: Babylon

Yer: Zorlu Performans Sanatları Merkezi-STUDIO


#SVERIGE #İSVEÇ

Stockholms Musikquiz Danskväll på Nalen Datum: Tor 2 Feb Plats: Debaser Strand

Abi Nasraoui

Datum: Ons 4 Feb Plats: Berns Stora Salen

TYCHO

Stockholm Design Week

Datum: Sön 19 Feb

Datum: 6 Feb - 12 Feb

Plats: Kägelbanan

Plats: TBA Stockholm

Andrea Bocelli

Phantom of the Opera

Magnus Carlson

Datum: Fre 24 Feb

Datum: Lör 25 Feb

Datum: Ons 1 Mar

Datum: 1-4 Mar

Plats: Stallet

Plats: Stockholm Globe Arena

Plats: Cirkus

Plats: Kägelbanan

Claire Martin

Romeo och Julia

Melodifestivalen

DJ Workshop

Datum: Tis 7 Mar

Datum: Lör 11 Mar

Plats: Kulturhuset

Plats: Friends Arena

Datum: Tis 7 Mar Plats: Fasching

av William Shakespeare

2017

På tisdagkvällar Plats: Kulturhuset


Soldan SaÄ&#x;a

nnnnnnnnnnnnn tttttttttttttttttttttt 5

5

5 7

5

5

7

0

0 55

50

55

55

55

55

57

57

50

50

tuuutuututtut

fu

fff

eu

eet

ku

ď€ tfuttuď€‚ď€ƒď€‚tufuttfttuttu

uuu

tď€ƒuttut fuuttttutttef tftttteutt ttf tt u ut ftuf u utu uttď€ƒefu

ufu

t tt tfueft

u u

ftfuft ttttfttutt ttft

u u

ff ttttutuuu fuutufeu

ueu

tuuuuf uft utttttetftef tftttu t tttttuttttfu

uku

ftttttu

rru

frrrtrtrtrft

rpu

ptuttp

r u

frt tttt uttď€ƒteuttteft tt ttututtuut ttuutt u t  tf

reu

trttuttteftettutttttertrtrtttttffutttutt

rku

tftfuuftttutututtrttrttuttfttuututtt

fuu

tuftiu

YukarÄądan AĹ&#x;aÄ&#x;Äąya

50

55 55

55

55

55 57

50 50

55

uu

50

57

ru

tfrtftfj

u

ttt

tu

tutut

nu

trfrttfuut

eu

ftttttu

u u

ftuf ttt fď€ƒutttu

uuu

ftttttuutttftufutufttef ttt ttuttttutttttt ltiututett

uru

t tttuttt feftt futttttefttfď€ƒtftufttef t ď€‚ď€ƒ tfu tu uttď€ƒefu

u u

f tt tď€ƒutut tuttu tutuu ut

ueu

tt tt tfut ttufu

r u

futt t u

ruu

uttufuuuftttftt ď€‚ď€ƒtft ututttftt f ftt utu u

rfu

t tttutttu utttfď€ƒď€‚

r u

uttutftttftu

reu

tuď€ƒututt t uď€ƒtttefď€ƒf ď€‚ď€ƒtttftt e utttu

f u

tt tttu ttt u u

tttmmmtmttmmmttmmttm

M t R t B t

55

t

D

t t Y

t

57

I

50

t t M t

55



t

R

55

50

Y 

U

t

 M R t t

t

50

55

57

t

t t t t t

50

M

L L t



t O R t

t

L

P

t

R t J

M

t t M



t



P t H t

55

55

55

t

B L O





t

t

R

t

F

t

P O t

L 5

O

t Z t

t

L 0

50

t 57

t

H

7

55

U

t

57

t

t

t

55

R

t

B

t

U t t t O t

50

B

55

7

M t 5

55

5

5

0



t 5

t

50

tttttttttttttttttttttt

nnnnnnnnnnnnn 42


Sanat, kültür ve eğlence dergisi SANAT Magasin, REKLAM ve TANITIM projeleririniz için sayfalarını işbirliğinize açıyor. Vill du annonsera på SANAT Magasin?

SANAT Kultur och Event AB 076-171 67 20 Segersbyvägen 4, 14563 Norsborg sntevent@gmail.com



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.