Sanat ve arkeoloji dergisi 2 sayi

Page 1

1


Sanat ve Arkeoloji Dergisi EDİTÖR Oğuzhan Karadirek

YAZARLAR Sıla Sultan Ayar Esra Özkaya Osman Aydın Gülnur Turgut Can Aykul Sevde Karamaz Ali Can Kırcaali İmran İçen İlknur Uğurdoğan

2


İkinci Sayıyla; Merhaba! İnstagram’da Sanat ve Arkeoloji Sayfamızı kurduğumuzda aklımızda tek bir fikir vardı. İnsanlara Arkeoloji, Antropoloji, Sanat Tarihi ve çeşitli birçok bilim dalını sevdirtmek, doğru bilgiyle takipçileri aydınlatmaktı. Desteklerinizle bunu başarmamıza rağmen hala eksiklerimizin olduğunu hissediyorduk ve bulmuştuk. İlerleyen teknolojik dünyada kitapların, dergilerinde dijitalleşiyor oluşuydu. Sadece okuyun ve bilgilenin amacıyla hiçbir kar amacı gütmeden ilk sayımızı çıkardığımız da üç günde üç bin indirmeyle sizlerin karşısına çıkmak bizleri ikinci sayıda neler yapabiliriz sorusunu karşımıza getirdi. Tüm zor şartlar ve yoğun zaman içerisinde, kalan boş zamanlarımızda sizler için hazırladığımız ikinci sayıda yazar arkadaşlarımızın emeklerini göz ardı etmemek gerekiyor. Onların çabaları ikinci sayıda sizlere rehberlik ederek, geçmişin bilinmeyen yerlerine götürecek. Herkese iyi okumalar. Editör Oğuzhan Karadirek.

3


18. Hanedanlık Döneminde Mısır-Hitit Siyasi İlişkileri

4


18. Hanedanlık Döneminde Mısır-Hitit Siyasi İlişkileri *Sıla Sultan Uyar / Tarihçi / Gazi Üniversitesi 18. Hanedanlık Mısır Uygarlığın da ikinci ara dönemi sonlandırıp ülkeyi bağımsızlığa kavuşturan hanedan süreci olmak ile birlikte Hitit ülkesiyle mektuplaşmaların, çatışmaların ve karışıklıkların göze çarptığı önemli bir dönemdir. Çağının mühim iki devleti arasında geçen güç savaşında komşu devletlerden de bahsedilmeye çalışılmıştır. Yürütülen denge politikası, antlaşmaların evlilik yoluyla sağlamlaştırılması ve kurulan müttefikliğin arkasında ki gerçek amaçları göreceğiz. Kraliçe Ankesenamun’un Prens Zananza ile evlenme isteği, Babil kralının kız kardeşlerini ve kızlarını Mısır kralına hediye olarak göndermesi ayrıca güç ve iktidar savaşı dışında küçük devletlerin çıkarlarını gözetmek adına kurduğu müttefikler ve vassal kral olma çabaları gibi diplomasinin yoğun olduğu bir dönemdir. M.Ö.1550-1292 yıllarını kapsayan ve daha çok M.Ö.13861303 yıllarını ele aldığımız bu dönem kendisiyle ilgili birçok sır barındırmaktadır. Ön Asya devletleri olarak da tanımlanan bu devletler karşılıklı ittifaklarla bir başka devletin sonunu getirmeyi amaçlamışlardır. Örneğin, Mitannilerin Mısır ile ittifak kurarak Hititleri, Hititlerin de Asurlulara kendi kızlarını vererek vassal krallık oluşturmak, topraklardan pay almak ve Mısır ülkesini yok etmek gibi amaçlarının olması olağan bir durumdur. Bu dönemde göze çarpan bir başka husus ise sıcak çatışma ortamının neredeyse hiç olmayışı ancak gerginliğinde devam ediyor olmasıdır. Bazı tabletlerde adı geçen bir antlaşma daha olduğu söylense de bu müddete ait herhangi bir tablet ele geçirilememiştir. Kuruştama antlaşması olarak bilinen bu antlaşma Hititlerde I.Şuppiluliuma zamanında yaşanan ve kendisinin ölümüne yol açan yirmi senelik salgın süreci içerisinde yazılan ve tanrılara atfedilen Veba Duaları adlı metinde birçok kez zikredilmiştir. Böyle bir antlaşmanın varlığı da tarihin bütünüyle değişmesi ve yeniden yazılması demektir. Ayrıca Asur, Babil, Mitanni, Arzawa gibi devletlerin Hitit ve Mısır devleti ile mektuplaşmalarına, ittifaklarına ve evliliklerine şahit olunmakta. Yapılan ve yapılacak kazılarda varlığı bilinen veya bilinmeyen eserlerin bulunmasıyla bu dönemin aydınlanacağı şüphesizdir.

5


“Norveçli Asur dili bilgini Jorgen A.

mektup geldi Kraliçe Ankesenamon Şunları 4

“Kocam öldü,5 oğlum da yok.

Kundtson, 1907-1915 yıllarında, Tarih ve Dil

yazmış idi

bilimleri dünyasında “Amarna Mektupları”

Dediklerine göre çok oğlun varmış; birini bana

olarak bilinen antik çivi yazılı kil tabletleri

verebilirsin,

okuyup yayınlamasıyla birlikte gün yüzüne

benim kocam olsun. Uşaklarımdan

çıkan diplomatik ilişkiler oldukça şaşırtıcıdır.”1 “Bu

tabletlerden

biri

de

birini almak istemiyorum. Kocam olmalarına

Prenses

gönlüm razı değil “Şuppiluliumma bu isteği

Ankesenamon’un Hitit kralı I.Şuppiluliuma’ya

kuşkuyla karşılamış ve durumun araştırılması

yazdığı mektuptur”.2 Firavun Tutankhamon’un

için

Mısır’a

ölümü ve ortada varis olmayışı Mısır geleneklerine

göre

Ankesanamon’un

dönmüştür.

evlenmek

mektubunda

üzerine

söyledin?”

olması

şeklindeydi.

olsaydı

ve

Mısır

mıydım?

karar

bekleniyordu. gelişmeleri

yazdın;

merakla

Yaşanan dönemin

“Neden

öyle

Onlar

beni

kendimin

ve

Sen

bana

inanmadın ve bana böyle

Ankesanamun’un

vereceği

bu

başka bir ülkeye yazar

Ülkesinin

komşuları tarafından da Kraliçe

Kraliçe

ülkemin küçük düşmesini

askeri açıdan sıkıntıda olan

Elçiler

aldatıyorlar “Eğer oğlum

Bu durum

ekonomik

göndermiştir.

Mısır’dan ikinci bir mektupla geri

Kraliçe

için seçtiği şahsın ortak hükümdar

elçiler

bu

Antik Mısır Makyaj Kutusu Metropolitan Müzesi

güçlü

oğlum(da) hizmetkârımı

Kocam yoktur. hiçbir

öldü Bir zaman

almayacağım ve onu kocam yapmayacağım.

ülkelerinden olan Hatti de takip ediyordu3,

Ben başka bir ülkeye yazmadım,(yalnız) sana

I.Şuppiluliuma Anadolu da gittikçe büyüyen ve tehdit haline gelen Asurlular üzerine savaş 4

hazırlıkları

içerisindeydi.

Doherty, a.g.e. s. 425 Doherty, a.g.e. s. 207 “Baş ruhban “Saltanatının sekizinci yılında” diye sözlerine başladı gözleri kapalıydı, “Akhet’in üçüncü ayında, doktor, büyücü ve sihirbazların tüm çabalarına rağmen, Tanrı onun Çifte Ufkuna girdi; Kral Tutankhamon hızla gökyüzüne yükseldi. Yuvarlak Güneş’in kılığına girdi, Tanrı’nın kol ve bacakları onları yaratan O tarafından çekildi. Saray sessizliğe büründü, kalpler yas içerisindeydi, Büyük Çifte Kapı mühürlenmişti. Saray mensupları keder içerisinde yok oldular, acıları şehre ve büyük nehir boyunca yayıldı. Firavun Tutankhamon öldü.” Başrahip Annen’in Polis Şefi ve Yazmanlar evi sahibi Mahu’ya ve General Horemhob ve de Ramses’e Firavun’un öldüğünü bildirmesi.

Kargamış’ı

5

kuşatmışken Mısır ülkesinden beklenmedik bir

Sefa Taşkın, “Amarna Mektuplarının Ege Tarihindeki Yeri”, Arkeoloji ve Sanat Dergisi, Eylül-Aralık, 2013, Sayı: 144 2 Ercüment Yıldırım, “Antik Çağlarda Evliliklerle Kurulan Müttefikler”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2013 s.2 3 Paul Doherty, Kobranın Yılı, Martı Yayıncılık, İstanbul 2010, s. 424 (S. 263 de Amendufet Wabet’in yazmanı ve ruhban, Firavun Tutankhamon’un cesedinde ki izleri anlatırken) 1

6


altın

söylüyorlar. Bana bir oğlunu ver, o benim

Zananza’nın suikastıyla ilgili olarak bir başka

kocam Mısır ülkesinin (de) kralı (olsun)!”

kaynak

diyerek sitemini ve yaptığı işin pek de

Havasında

övünülecek bir şey olmadığını anlatmaktadır.

Yağmalanan şaraptan çokça içtim ve ertesi

Bunun

sabah

üzerine

Şuppiluliumma

Mısır

tepsi

sunmaktadır.7

yazdım. Senin oğullarının çok olduğunu

de

ise

şunları

belirtmiştir;

dinlenerek

zaman

uyanabilmek

için

Prens

“Fulya geçirdik.

tekme

yemek

kraliçesinin isteğine uyarak oğlu Zannanza’yı

durumunda kaldım. Nebamun (Mısır ordusun

Mısır’a göndermiştir. Hitit Prensi Zanannza

da Albay) zalim denilebilecek derecede

kraliçeyi tahttan uzaklaştıran başkomutan

acımasızdı.

Horemhob

(Tutankhamon’un Baş Veziri); üvey erkek

tarafından

öldürülmüş

ve

Nakhtimin’in;

dönemin iki büyük gücü arasında ittifakla

kardeşi,

sonuçlanabilecek bu

önlenmiştir.

Zanannza’nın (I.Şuppiluliuma’nın oğlu veliaht

ardından

Hitit Prensi) Meryre’nin (Mısır’ın baş ruhbanı)

Şuppiluliumma Mısır’a savaş ilan ederek

ve en az dört düzine adamın cesetleri uzun

Mısır

sırık

Zannanza’nın

girişim

öldürülmesinin

egemenliğinde

bulunan

Suriye

(saray

güçlerinin

(Ay’ın

dizinleri

kumandanı)

halinde

kazığa

topraklarını işgal etmiştir.”6 Bu durum Mısır

oturtulmuşlardır.8” Bu gelişmeler neticesinde

halkı tarafından da hoş karşılanmayan bir

çılgına

durumdu, Mısır tarihinde hiçbir zaman

harekete

prensesi dahi komşu devletlere politika aracı

kontrolünde olan Şam civarındaki Abina

olarak vermemiştir. Hatta III. Amonhotep

ülkesini yağmalamışlar ancak Mısırlılar bu

döneminde Babil kralı I. Kadaşman-Enlil kız

saldırıya iç karışıklıklar sebebiyle karşılık

kardeşini Mısır kralına vermiş kendisinin de

verememişlerdir. “Hititler, Suriye’den birçok

kız kardeşini vermesini istemiş Mısır kralı ise

esir alarak geri döndü. Esirler beraberinde

çifte standart uygulayarak kendisine: Eski

ölümcül vebayı getirdiler. Salgın hızla yayıldı,

zamanlardan

bütün

beri

Mısırlı

yabancılara

verilmez.

açıklamıştır.

Söz

kral

Yazarak

konusu

kızları durumu

durumda

dönen geçen

ülkeyi

hazırlanırken

bir

Şuppiluliuma’nın

gerçekleşmesi

Hitit

sardı böyle

ve

emriyle

kuvvetleri,

Mısırla bir

Mısır

savaşa

talihsizliğin

I.Şuppiluliuma’nın

vebadan

kraliçeden bahsedilmesi hem Mısır’ın siyasi ve ekonomik olarak durumun vahametini göstermekte hem de Mısır Ülkesini Hititlere

Hanım Hande DUYMUŞ, Eski Ön Asya’da Siyasi Evlilikler, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Denizli 2006, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s.56 8 Doherty, Kobranın Yılı, s. 415-416 (Mahu’nun (Akhenaten’in yönetimin de Polis Şefi, Tutankhamon’un altın da baş subay ve başvekil.) ağzından) ; bkz. Gates 2011; 145; Cha valas 2006;259 7

Güngör Karauğuz, Hitit devletinin Siyasi Antlaşma Metinleri, Çizgi Kitabevi,2002, s. 162; bkz. Akurgal 1998;81;Alp 2001;97-98; Bryce 1999;194 6

7


ölmesi Hititleri hayal kırıklığına uğrattı.9”

Ancak bu dönemden önce kurulan

Kadeş savaşının da bu salgın sebebiyle

diplomatik ilişkiler şaşırtıcı şekilde olumlu

geciktiği aşikârdır. Hatta Şuppililiumma’nın

ilerlemekteydi. Hatta “Tel-el Amarna da ele

oğlu II. Murşilli’nin bizzat yazdırdığı Veba

geçen, I.Şuppiluliuma’nın: III. Amenhotep’e

Duaları metninde de salgının nedeninin

gönderdiği bir mektupta(EA 41, 7-12) ona

antlaşmanın

ötürü

“kardeşim”12 sıfatıyla hitap etmesi ve barışçıl

gerçekleştiği söylenmiştir. “Hitit vesikalarında

ilişkileri arzuladığı belirtilmesi bilinmektedir”.13

Mısır’a karşı doğrudan bir sefer ile ilgili kayıt

“Akhenaton (1353-1336) zamanında ise yeni

bulunmamakla birlikte veba dualarında Hatti

bir dinin (Aton) kurulmasıyla fazlaca ilgilenen

ülkesini vuran ve yıllarca sürecek olan veba

firavun, civarında gelişen siyasal olaylara uzak

salgınının

Hitit

durmaktadır. Şuppiluliuma, Akhenaton ve

antlaşmasının

ondan sonra gelen kısa süre tahtta kalan

arasındaki

bozulmasından

nedeni

olarak

Kuruštama

Mısır

ile

bozulması gösterilmiştir.10”

Smenkhare

görülmekte çok kısa bir dönem olması ve

Hitit ve Eski Mısırlılarda tam bir bağlılıkla görülür.

Örneğin;

Bu

dönemde ne yazık ki Smenkhare isimli yönetici

Antlaşmaların dokunulmazlığı ilkesine

uyulduğu

mektuplaşmıştır.14”

ile

yeterli kaynak bulunmaması bu kişinin kim

Kadeş

olduğuyla

Antlaşmasının imzalanmasından sonra, Mısır

ilgili

birçok

soru

işareti

barındırmakta. Ancak bir kaynak da bu kişinin

Kralı II.Ramses Mira kralına yazdığı bir

Akhenaton’un eşi Nefertiti olduğu yönündedir.

mektupta şöyle demekteydi: “Biz biraderimle

“Şimdi, İki Diyar Krallığında bu böyle bilinsin.

ant içtik, ben ona karşı sana yardım edemem.-

Sözlerim Üçüncü Çağlayan’ın ötesine taşınsın.

Aynı biçimde Hitit kralı II.Hattusillis ‘de Babil

Ben,

Kralı Kadaşman Enlil’e,-Mısır kralı ve ben

bilgeliğimle,

Babamın

(Aten’in)

yönlendirilmesinde Baş eşim ve Baş Kraliçe

kardeş olduk ve şu kararı verdik: Biz kardeşiz

Nefernefruaten-Nefertiti’nin

ve bunun için bir düşmana karşı ortaklaşa

artık

ortak

hükümdarım olduğunu resmen bildiriyorum,

savaşacağız ve bir dosta karşı ortaklaşa dost

bundan

olacağız- demekteydi11”

sonra

kendisi

Nefernefruaten-

Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001, İzmir, Doktora Tezi s.12 12 S. Bakruşin, A Efimov,İ. Mintz, E. Kosminiski, Uluslararası İlişkiler Tarihi –Diplomasi Tarihi (Çvr; Atilla Tokatlı) Cilt:1, s,8 13 Süleyman Özkan, “Ülkemizde Bulunmuş Eski Mısır Eserlerine Göre Anadolu-Mısır İlişkileri”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt:22, Sayı: 1,Temmuz 2007, s.7; bkz. Kınal 1987, s. 105,106,137. 14 Sevgi Dönmez, “Hititler Döneminde Askeri ve Siyasi faaliyetlere Bağlı Metal Dolaşımı” s.18, Journal of History Studies,(Tarih Araştırmaları Dergisi) Cilt: 6 Sayı: 1 Ocak 2014

9

Hititler belgeseli bölüm 2, Trevor Bryce, Hititler ile ilgili bir belgeselde bu ifadelere yer vermiştir. http://www.dailymotion.com/video/x1kib1z_hititler -belgeseli-2-bolum_school 29 Şubat 2016 10 Özlem Sir GAVAZ, I. ŠUPPİLULİUMA Dönemi’nde Suriye Ve Mezopotamya İle İlişkiler, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2007, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s.126-127; bkz. Kınal F. Eski Anadolu Tarihi, 1998 11 Bilgehan GÜLTEKİN, Devletlerarası İlişkilerde Halkla İlişkiler Ve Siyasal Propagandanın Rolü,

8


Amkheperure-Smenkhare

anılacak.

tabletlerdeki yazıların çözümlenip açıklanmaya

İmparatorluk mührünün Tanrı’nın arzusunu

başlanması, Hitit tarihinin ve coğrafyasının

taşıdığı

Smenkhare’nin

ortaya çıkmasına, Amarna mektuplarındaki

” Akhenaten’in

metinlerin yavaş yavaş anlaşılmasına yol açtı.

eşini ortak hükümdar ilan etmesinden kısa

Hitit yazısını ve dilini, I. Dünya Savaşı sırasında,

süre sonra ölmesiyle birlikte bu iddianın güç

1917’de kesin olarak çözümleyen Çek dilbilimci

bulduğu aşikârdır.

Bedrich Hrozny’dir

herkesçe

adıyla

bilinsin;

söylediklerine itaat edilecek.

“1906’larda

15

tabletlerin

bulunması,

1915’lerde

” Amarna mektuplarının

bulunması Mısır tarihi açısından da çok

Çorum-Boğazköy,

önemlidir. Tutankhamon’un ölümü ile birlikte

Hattuşa’da yapılan kazılar ve burada binlerce kil

16

Baş vezir Ay, Prens Zanannza’nın da pusuya

bu

düşürülmesinden sonra17 dul kalan kraliçe ile evlenerek Firavun oldu. Ancak Başkomutan

Paul Doherty, Batıdan Gelen İblis, Martı Yayıncılık, İstanbul 2010, s.260 Doherty araştırmalarını ispatlamak adına da ismi geçen kitabının Tarihi Not bölümünde durumu şu cümleler ile anlatmıştır: “Bu kitapta geçen olaylar sağlam bilgilere dayanmaktadır, dolayısıyla Mahu’nun yazdıklarına ilişkin elde oldukça fazla kanıt mevcuttur. Robert Feather, muhteşem kitabı The Copper Scrotl Decoded ‘a (Thorson 2000), Akhenaten ile Ölü Deniz çevresinde yer alan mağaraları betimler. Diğerleri için, en iyi şahit aslında Tutankhamon’un lahiti’ dir, burası onu keşfeden adam Howard Carter tarafından canlı ve net bir şekilde tarif edilmiştir.(The Tomb of Tutankhamon, BCA 1972)Bunun için faydalı ek bir kaynak ise The Complete Tutankhamon’dur. “Bende bahsi geçen, edebi olmayan çalışmam da, Tutankhamon’un yazgısı kadar lahiti ve içindekilerden bahsetmişimdir. Lahitin durumu, Tutankhamon cesedinin hali; “İlahi kişinin cesedi içeri getirilip Anubis masasına yatırılmıştı” diye açıkladı. “Eti taze, yüzü dingindi, sanki Ka’sı henüz terk edip gitmiş gibiydi. İlahi bedeni tüm giysilerinden arındırdım. Yakayı çözdüm; bu doktorların şeytanları uzak tutmak için boynunun etrafına doladığı büyülü iksirlere batırılmış çiçeklerdendi. Parmaklarım Amendufet kafasını çevirdi, elini kafatasının sağ kulağının hemen altında ki kısmına bastırdı: Burada bir şey hissettim, bir şişlik, bir ezik, sert ve büyük. Cesedi çevirdim diğerlerinin beni görmesini istemedim. Daha yakından baktım. Şişlik gözle görülebilir türdendi.”; ayrıca detaylı bilgi için bkz. Paul Doherty, Kobra’nın Yılı, s.263 Amendufet Wabet’in yazmanı ve ruhban Tutankhamon’un cesedinde ki suikast tahminlerini anlatırken.) lahitin aceleyle hazırlanışı, kutularda bulunan iki cenin, tam oturmayan lahit ve çatlak kapak vb. şeylerin tümü adı geçen otoriteler tarafından incelenmiştir. Tutankhamon gizemli bir şekilde ölmüş ve büyük bir aceleyle gömülmüştür.” 15

Horemhob tahtı ele geçirerek kendisinden önce ki dört Mısır yöneticisinin adlarını lahitlerden sildirmek için uğraşmış çoğunlukla da başarılı olmuştur. Bu durumdan ötürü Amarna

mektuplarının

önemli

olmasının

sebebi de bir nevi budur. Mısır Ülkesi III. Amonhotep zamanında Hititlerin çabaları ile sıkı ilişkiler içerisindeydi ancak III. Amonhotep Hititlerin düşmanı olan Arzawalılarla

ilişkileri

ilerletmekteydi.

Bu

durumun açıklığıyla ilgili bakılması gereken mektup ise Arzawa kralı ile Mısır kralı arasında ki Amarna mektuplarından olan EA 32’den başlamak gerekir.

Taşkın, a.g.m. Doherty, Kobranın Yılı, s.425 “Ankesenamun Hititlerle çeşitli görüşmeler başlattı elimizde onun Hititleri ülkesine davet ettiği mektuplar hala mevcut. Yaptığım araştırmalara göre, Hititli damat pusuya düşürüldü ve yok edildi. Tutankhamon hakkında kaleme aldığım kitabıma göre de, Horemhob ilerleyen dönemlerde bunun tadını çıkarttı ve eylemin sorumluluğunu aldı.” 16 17

9


134420)

Mısır

durumunun

EA 32:

kralına

kötüye

Hatti

gittiğini

ülkesinin

anlatan

bir

mektup yazmıştır. “(Bu

mektubun

birinci

tableti “Hatti

bulunamamıştır)

(Hitit)

Ülkesi

düşmanların

saldırısına uğradı. Kaşkalı düşmanlar Hatti 18

İşte, bu konuyla (ilgili olarak ) Kalbaya

Ülkesine çullandı ve Nenassa’yı (Nevşehir,

(mektubu getiren Mısır elçisi olmalı) bana bu

Nenezi Köyü ?) sınır yaptı. ‘Aşağı Ülke ’den

sözleri söyledi: “Hadi, kan bağı kuralım.”

(Tuz Gölü’nün güneyi) Arzawa düşmanı geldi

4-6) bu konuda Kalbaya’ya güvenmiyorum.

ve Hatti ülkesine saldırdı. Tuwanuwa (klasik

Sözle bunları söylüyor ama (söyledikleri)

Tyana- Niğde-Bor) ve Uda’yı (klasik Hyde-

tablettekilerle uyuşmuyor.

Konya-Karapınar)

yaptı…”21

sınır

’’Anlaşıldığına göre o yıllar Hatti, (Hitit) Ülkesi 7-9)Gerçekten benim kızımı istiyorsan onu

her yandan saldırı altındaydı. Kuzeyden,

neden sana vermeyeyim. Onu sana veriyorum.

Karadeniz’in doğusundan gelen Kaşkalar uzun

10-13) Bak şimdi, Kalbaya benim ulağımla

yıllar Hititleri saldırılarıyla rahatsız eden bir

birlikte hızla geri dönüyor. Ve bana bu konuyla

halktı ve bu kez merkez Hattuşa’yı ele

ilgili (olarak) bir tablette karşılık yaz.

geçirmiş, yakıp yıkmıştı.22” Eş zamanlı olarak Arzawalılarında Hatti (Hitit) ülkesine saldırılar

14-20) Zeka Kralı Nabu ve Ev Kapısının

düzenlemesiyle sıkıntıya düşen Hititler ancak

Ishtanus’u (Hawkins; Güneş Tanrısı) , bu tableti

I.Şuppiluliuma

okuyacak yazıcıyı ihtimamla korusun ve senin etrafında

ellerini

ihtimamla

zamanında

eski

güçlerine

ülkesinin

varlığı

özellikle

kavuşabilmiştir.

(yukarı)

kaldırsınlar.

Arzawa

coğrafi konumu günümüzde dahi tartışma

21-23) Sen, yazıcı, bana zamanında yaz;

konusudur.

(mektubun) sonunda kendi adını (da) yaz

23

Amarna tabletlerinin kil yapısı

araştırıldığında 24-25) Buraya gönderilen tabletlere daima

kilin

yapısının

Batı

Anadolu’nun Ege bölgesine ait olduğu tespit

19

Hititçe yaz.”

edilmiştir. Bu durum gösteriyor ki Arzawa

Bu mektup ile anlaşılıyor ki Arzawa ve Mısır kralları

kan

güçlendirmek

bağı

kurarak

istemektedirler.

ilişkilerini

Taşkın, a.g.m. ; bkz. William L.Moran,The Amarna Letters,s.103 21 Taşkın, a.g.m. ; bkz. Trevor Bryce, The Hitit Kingdom, s.146 22 Taşkın, a.g.m. 23 İlknur Taş, “Hitit Kralı IV.Tudhaliya’nın Suriye Politikası” 38. ICANAS Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Cilt:6, Ankara, 2012, s.3029 20

Aynı

zamanlarda Hitit kralı III.Tudhaliya (İ.Ö.1360Çeviride parantez içerisinde yazılanlar Sefa Taşkın’ın eklemeleridir. 19 Taşkın a.g.m. ; bkz. William L.Moran, The Amarna Letters, s.103 18

10


ülkesinin Batı Anadolu’nun; kuzey İonia, hatta

Asurların özgürlüğüne atılan adımları da

Aeolis bölgesinin kilidir. Bu doğruysa eğer

göstermekte.

Amarna’da ortaya çıkarılan başka kral ve

gönderdiği bilinmekte, ancak Hititler’in bu

ülkelerle ilgili diğer tabletlerde kullanılan

dönemde

killerin, mektupların yazıldıkları tabletlerin

söylenmekte Kuruştama antlaşmasının da bu

killerinin geldikleri ülke kökenli olduğunun

konu üzerine olduğu iddialar arasında. 26

saptanmış olması Arzawa Ülkesinin bulunduğu

Hanedanlık

Mısır’a

haraç

Antlaşmalar

yer ile ilgili tartışmalara ışık tutabilir.24 18.

Babil krallığının da hediyeler

ve

ödediği

de

mektupların

dili

dönemin diplomasi dili olan Babil Akadçası çivi

döneminde

göze

yazısıdır. Mısır ülkesinin de bu duruma uyması

çarpan bir başka durum ise II. Murşilli’nin de

Babillerin siyasi gücünü göstermektedir. Mısır

bahsettiği

uygarlığı Babil Akadçası dışında Hititçeyi de

Kuruştama

antlaşmasıdır.

Antlaşmanın Mısır kralı I.Tuthomis veya Hitit

yazışmalarında

kralı I. Şuppiluliumma zamanında yapıldığı

Arzawalılarla

yönünde iddialar bulunmakta, Kuruştama

III.Amonhotep’in

antlaşmasının

mektuplarında “Bana daima Hititçe yaz”

adı

birçok

Amarna

kullanmıştır.

Özellikle

mektuplaşmalarında Arzawa

kralına 27

mektuplarında ve başka metinlerde geçse de

demiştir. Bu dönemde Mitannilerle kurulan

henüz ele geçirilmiş böyle bir metin yoktur.25

ilişkilerde evlilik yoluyla bağlanmıştır. Yaklaşık

Bu dönemin önemi de sınırların Anadolu da

M.Ö. 1410–1400 arasında hüküm süren

Maraş’a kadar uzanmış olması ve gücünün

Mitanni kralı Artatama, Mısır Firavunu IV.

doruğunda olması diplomatik ilişkilerin en üst

Tutmosis’e (M.Ö.1426–1413) kızını eş olarak

seviyeye ulaşmasıdır. III. Tuthomis zamanında

vermiş ve akrabalık bağıyla siyasi ittifak

Maraş’a

oluşturmuştur. Artatama’nın oğlu II. Šuttarna

uzanan

sınırlar

Anadolu’da

ki

uygarlıkların Mısır ülkesiyle ittifak yapma

da

zorunluluğunu getirmiştir. Asur, Hatti, Babil

Amonhotep’e

uygarlıkları menfaatleri gereği ilişki kurarlar.

kuzeydeki komşuları Hititlere karşı Mısır’dan

Otuz yıl boyunca Suriye topraklarının Mısır’ın

destek almışlardır. Hititlerin Kuzey Suriye’yi

elinde

ele geçirme planlarına karşı yapılmış olan bu

kalması

bu

durumun

en

büyük

kızı

Kelu-Hepa’yı (M.Ö.

firavunu

1413–1377)

vererek

ittifak

dönemde

ettirilecektir. Mitanni tahtına küçük yaşta

devleti

himayesinde

olmasına rağmen diplomatik ilişkiler kurması

geçen

Taşkın, a.g.m. Özkan, a.g.m. s.5; bkz. De Martino 2006, 46-47. Kınal 1982, 106’ da antlaşmanın Şuppiluliuma tarafından yapıldığını söyler. Ünal 2005, 164-165. Antlaşmanın I. Tuthomis döneminde, II. Zidanta zamanında yapıldığı hakkında; bkz. “Hititler” s. 525’deki çizelge

Tušratta

dönemlerde

III.

etkenlerinden biridir. Ayrıca Asurların o Mitanni

sonraki

Mısır

döneminde

de

Hitit

devam

Kralı

24

Özkan, a.g.m. s.6 “Antlaşmaya göre Hitit kralı tarafından Kuruştama isimli halk Mısır kralının emrine verilmiştir. Antlaşma Şuppiluliuma’nın Mısır egemenliğinde ki topraklara saldırmasına kadar sürer”. 27 Taşkın, a.g.m. ; bkz. EA 32

25

26

11


I.Šuppiluliuma düzenlediği

Mitanni ilk

seferde

topraklarına yenilerek

tampon devlet olması için Mattivaza’yı Hitit

geri

Krallığı’na bağlı bir kral olarak Mitanni tahtına

çekilmiştir.28 Kral Tušratta müttefiki olan

tekrar çıkarmıştır. Ayrıca I. Šuppiluliuma kızını

Mısır’a bu durumu “Amarna Mektupların’’ da

Mattivaza’ya vererek siyasi bir müttefiklik

söyle anlatmıştır: “Düşman benim ülkeme

sağlamıştır. Kuzey Suriye üzerinde hâkimiyet

geldiği zaman, efendim Fırtına Tanrısı onu

tesis eden Hititler özellikle yönetici ve asker

benim insafıma bıraktı. Ve ben onu yendim.

kökenli pek çok insanı zaman içinde bölgeye

Ülkesine dönen hiç kimse olmadı. Ben şimdi

yerleştirmişlerdir.

sana bu mektupla birlikte Hatti ülkesinin

Mısır ülkesi Hititlerle müttefik olmak

ganimetinin bir parçası olarak bir savaş

zorunda idi, Şuppiluliuma sadece döneminin

arabası, iki at, bir erkek ve bir kadın hizmetkâr

değil Hitit tarihinin yetenekli krallarından

yolluyorum29” IV. Amonhotep dönemine kadar

biriydi. Eskiçağda günümüze kıyasla iletişim

istikrarla devam eden Mitanni – Mısır ilişkileri

imkânlarının kısıtlılığı sınırları geniş ülkelerinin

bu dönemde iç karışıklıklar sebebiyle ihmal

krallarını

edilmiştir.

merkezden

yönetim

konusunda

sıkıntıya düşürüyordu. Bu duruma çözüm

Mitanni

devletinin

müttefiklerinin

getiren krallardan olan Şuppiluliuma da birçok

yanından çekilmesiyle birlikte yalnız kaldığını

devlet gibi önemli kentlerin ve bağlı krallıkların

gören, Şuppiluliuma Mitanni topraklarında

idaresini valilere emanet etmiştir. Geniş

baskısını

Šuppiluliuma’nın

yetkilere sahip bu valiler merkezi idare güçlü

seferleri devam ederken Mitanni tahtına

olduğu zamanda krala itaat edip görevlerini

Mattiwaza geçmiştir. I. Šuppiluliuma’nın ilk

yerine getirirken merkezi otoritenin zayıfladığı

önce Kizzuvatna Krallığı ile bir anlaşma

durumlarda

yaparak

arttırmıştır.

Mitannilerin

engellemiştir. engellemeyi

Sonra

I.

bağımsızlıkları

için

mücadele

yardım

almasını

vermişlerdir. (Mitanniler’in Hititler’e bağlı

Mısır

yardımını

krallık olması ve kısa sürede bağımsız olması

Suriye’nin

gibi)

amaçladığından

Eyalet

valileriyle

bağlı

krallıkların

güneyinden başlayarak Mitanni topraklarını

yöneticilerini merkezi otoriteye bağlı hale

işgal

başkent

getirmek için izlenen yöntemlerin biri de

Mitanni

akrabalık bağı kurmak veya kraliyet ailesinin

Krallığı’nın egemenliğini ortadan kaldırmıştır.

üyelerini bu görevlere getirmek olmuştur.

Ancak I.Šuppiluliuma, Asur Krallığı’na karşı bir

“Hitit Devleti’nin en yetenekli krallarından biri

etmiştir.

Wašuganni’ye

Nihayetinde

yaptığı

saldırıyla

olan Šuppiluliuma bu yöntemleri mükemmel

Yıldırım, “Antikçağda Evliliklerle Kurulan Müttefikler: I. ANTİOKHOS” s.4; bkz. Trevor Bryce The Kingdom of the Hittites,157; Karauğuz, 2002: 203; Healy, 1993: 9 29 Sedat Alp, Hitit Çağında Anadolu, TÜBİTAK Yayınları, Ankara, 2001, s.14; bkz. Bryce, 1999: 155–160; Güterboch, 1956: 92–94 28

şekilde

uygulamıştır.

Šuppiluliuma,

ele

geçirdiği şehir devletlerinin krallarına Hititli prensler vermek suretiyle akrabalık tesis

12


ederek bu kralları vassalı (biat eden kimse,

7-10) Senin yanındakiler de iyi olmalı. Evlerin,

tebaa, kul, hizmetli köle) durumuna getirmeyi

karıların,

başarmıştır.30”

birliklerin, araba savaşçıların, ülkendeki bütün

Mısır

ülkesi

siyasi

çocukların,

soyluların,

askeri

sahip oldukların, hepsi çok iyi olmalı

ittifaklarıyla

ilişkilerini dengeli ilerleten

11-16)

bir

III.

ulağım Irsappa’yı şu bilgiyle

zamanında

gönderdim: ”Benim efendimle

Hititlerle iyi gidildiği sanılan

evlenmesi teklif edilen kızı

ilişkiler aslında Arzawa kralı

gör!”. O (Irsappa) , kızın

ve Mısır kralı arasında ki

başına yağ dökecek. İşte, sana

konuşmalarda anlaşılıyor ki,

bir torba altın gönderiyorum.

düşünüldüğünün

En iyi cinsten.

uygarlık

idi.

Amonhotep

dışında

Hatti ülkesini bitirme söz

sana,

benim

17-21) Yapılacak şeyler olarak,

konusu, bu durumu bize anlatan

İşte,

şimdi, (sen) bana “onu (bride

Amarna

price: Hawkins; gelinin ederi,

tabletlerinden olan EA 31

S.Taşkın; başlık parası) buraya

incelenmeli:

bana gönder” yazdın, onu “Nimuwareya31,

sana yakında göndereceğim,

Büyük Kral, Mısır’ın Kralı,

fakat (daha) sonra. Önce bana

şöyle konuştu: Arzawa Kralı

acele senin ulağını ve benden

Tarhundaradu’ya

gelen ulağı geri gönder ve

EA

31:

söyle:

Benim yanımdakilerin hepsi iyi.

Evlerim,

çocuklarım,

onlar mutlaka gelmeli.

karılarım,

soylularım,

askeri

22-26)Sonra onlar sana geri birliklerim,

dönecekler ve beraberlerinde kızın için başlık

araba savaşçılarım, ülkemdeki bütün sahip

parasını getirecekler.

olduklarım, hepsi çok iyidir.

Gelen, benim ve senin

ulağın, ki (Hawkins; öldü-?-) .... Ve bana da ....Kaşka ülkesinin insanlarını gönder. İşittim ki her şey bitmiş.

Ercüment Yıldırım “M.Ö. II. Bin Yılında Kuzey Suriye de Paylaşılamayan Topraklar” The Journal of Academic Social Science Studies, Cilt: 5, Sayı: 8, Aralık 2012, s.3; bkz. Altman 2012: 145–147; Leick 2007: 505–506; Assmann 2011: 216–217 31 Taşkın, a.g.m. “Yazılarda Nimuwaria adı, kuşkusuz, Akhetaten’in babası firavun III. Amonhotep’in (M.Ö.1390- M.Ö.1352) adının çivi yazısı biçimi olduğu fark edildi.’’ 30

27-38) Ve Hattuşa ülkesi yıkılmış. (Hawkins; donmuş) Ve işte, sana ulağım Irshappa’nın eliyle kutlama hediyesi gönderiyorum: bir torba altın, 20 mina ağırlığında altın, üç hafif

13


keten giysi, üç keten örtü, üç keten “huzzi”32 8

Murşili tarafından yazdırılan metin de ve Veba

keten kusitti, 100 keten, sawalga, 100 keten

Duaları

metninde

happa, 100 keten mutalliyassa, dört büyük

içeriğine

yer

‘kukkubu konteyner, tatlı yağ, 6 küçük

antlaşmasının varlığı da böylece bilinmekte.

‘kukkubu, konteyner, tatlı yağ, sarpa ve altın

Başkomutan

ile kaplanmış 3 abanoz sandalye, fildişi

döneminin son firavunu olarak kabul edilen ve

kakmalı 10 adet abanoz sandalye, 100 abanoz

Hititlerle Kuruştama antlaşmasına karşı gelen

çubuk. ”33

hanedan üyesi olmayıp, iç karışıklıklardan

“I.

Şuppiluliuma’nın

vermemiş ve ölmeden önce krallığı sağ kolu Ramses’e bırakarak 19. Hanedanlar döneminin

bu zamana “Amarna Çağı” ismi verilmiştir. Bu

başlamasına Mısır ülkesinin ihtişamını geri

köyde yapılan kazılarda sayıları 400’e yaklaşan

kazanmasına ve kendisine çağdaş birçok devlet

Akadça yazılmış mektuplar bulunmuştur.34”

olmasına rağmen restorasyon dönemi olarak

‘Mektupta da görüldüğü gibi Mısır ülkesi

adlandırılan bu süreçte eski gücüne ve

Hititler’in yıkıldığını ve bunun üzerine Arzawa

kudretine ulaşması ile birlikte Hititlerinde veba

hediyeler

yazmış.

salgınını 20 yıl gibi uzun bir süre de

III.

atlatmasından sonra, bu iki güçlü devlet Kadeş

Amonhotep’in belirttiği gibi Hititler kısmi bir

de tekrar karşı karşıya gelmişlerdir.

yıkılma süreci geçirmiş ve hatta bu zaman zarfında Hititlerden vazgeçilmiş.

Ayrıca

mektupların büyük Amarna arşivinden Hitit

“Tušratta’nın III. Amenofis’e yazdığı bir

dilinde yazılmış biricik iki metin olduğunu da

mektupta, Mitanni’ye karşı başarısız bir girişim

belirtmek gerekir.35 Daha önce de bahsedilen

yapmış

Kuruştama antlaşmasına dönecek olursak ele geçen

böyle

Şuppiluliuma’nın

bir

arşiv

yoktur,

Kahramanlıkları

Hanedanlık

açıdan güçlü bir firavundur. Horemhob varis

bulunduğu için, elli senelik (M.Ö.1400- 1350)

ayrıntıyla

18.

uzatan diplomasi yönü zayıf ancak askeri

Hasan civarındaki Tel el Amarna köyünde

gönderdiğini

Kuruştama

öncülük eden ve Mısır ülkesinin ömrünü

dönemi aydınlatan vesikalar Mısır’da Beni

kutlayan

Horemhob

ve

firavun Ramsesler döneminin başlamasına

XIV. yüzyılın ilk yarısına rastlamaktadır. Bu

kendisini

verilmekte.

ismi

yararlanarak Çifte tacı giyen firavundur. Bu

dönemi,

Yakındoğu’nun “Amarna Çağı” denilen M.Ö.

kralına

antlaşmanın

Hitit

kralının,

Šuppiluliuma

olduğundan hareket edilmiştir. Daha sonraki

ancak adlı

olan

bölümde ayrıntılı olarak ele alacağımız, EA 41

II.

nolu mektupta, I. Šuppiluliuma, Niphuriya adlı

Tırnak içinde verilen, hediyeleri anlatan sözcükler, Hitit dilinde, henüz anlamı çözülememiş sözcüklerdir. 33 Taşkın, a.g.m. ; bkz. William L.Moran,The Amarna Letters,s.101,102,103 34 Duymuş, a.g.e. , s.42 35 Duymuş, a.g.e. , s.60 32

bir

firavunu

Akhenaton

tebrik ile

etmektedir.

özdeşleştirilen

Genelde bu

Mısır

firavununa yazdığı mektupta I. Šuppiluliuma, firavunun babasından da bahsetmiştir. Ayrıca

14


KUB XIX 9 nolu metinde, I. Šuppiluliuma’nın

Asi nehri üzerinde bulunan Kadeş Krallığı,

Anadolu’da 20 yıl savaştığı ifade edilmekte ve

başlangıçta Mitanni müttefiki olarak kendini

Suriye’yi ele geçirdikten sonra da 6 yıl boyunca

göstermiş fakat Mısır firavunu III. Tutmosis

Amurru’da

söylenmektedir.

zamanında Mısır egemenliği altına girmiştir.

Suriye’nin fethi için geçen süre anılmamakla

Bu durum Mitanni ve Mısır arasında bir

birlikte bu iş için yaklaşık 10 yıllık bir zaman

gerginliğe sebep olmuşsa da IV. Tutmosis

dilimi kabul edilmektedir.36” Bu durum bize

zamanında her iki ülke arasındaki ilişkiler

Suriye’nin değerini sorgulamayı gerektiriyor.

düzelmiş ve Kadeş hem Mısır’ın resmi buyruğu

savaştığı

altında, hem de Mitanni’nin etkisi altında Orta

Kadeş savaşına sebep olacak birçok

Suriye’de anahtar bir kale olmuştur. Bu durum

durum söz konusu olmakla birlikte tabi ki

III. ve IV. Amonhotep dönemlerinde de devam

nedenler bunlardan ibaret değildi. Kadeş, Suriye bölgesinde yer alan Verimli Hilal

etmiştir. I. Šuppiluliuma, Kadeş Krallığı’na

37

saldırmamasına karşın, Kadeş kralı Šuttarna

olarak da adlandırılan Akdeniz bölgesi ile

birliklerini Hitit birliklerinin karşısına sürmüş

Mezopotamya arasında kalan en önemli

ve bu durum Hitit Kralı’nın duruma müdahale

nehirlerinden olan Asi Nehri’nin bittiği yerdir.

etmesine yol açmıştır. Bunun sonucunda,

Sadece bu sebepten ötürü iki ülkenin savaş

Kadeş kuvvetleri bozguna uğratılmış ve kral

içerisinde olması pek de şaşırılacak bir durum

Šuttarna ile oğlu Aitakkama tutsak edilerek,

olmasa gerek. Ticaret yollarının kalbinde

başkent Hattuşa’ya getirilmiştir. Daha sonra

olması bu bölgeyi paha biçilemez bir değere

ise Hitit kralı, Aitakkama ile bir antlaşma

kavuşturuyor. Jeopolitik durumun getirdiği

imzalayarak onu Kadeş’in başına getirmiştir. 38

sebepler dışında diplomatik açıdan gerginliğin

“Kadeš, artık bir Hitit vassali olmuş ve

bitmeyişi Prens Zananza’nın suikastıyla gelen

Mısır ile olan bağlarını koparmıştır. Bununla

karşılıklı çatışma durumu sonunda Kadeş

ilgili Qatna kralı Akizzi, IV. Amonhotep’e bir

savaşıyla patlak verecektir. Hititler Fırat’tan

mektup

Akdeniz kıyılarına kadar olan bütün yerel

gönderir

Aitakkama’nın

krallıkları kendine bağlamış fakat Mısır Ülkesi

ve

Hatti

Kadeš’li tarafına

(Kinza) geçtiğini

bildirir.39” Bu durumun Hitit ve Mısır arasında

’ne karşı yürüttüğü barışçıl politika gereği,

belirgin bir gerginliğe yol açmış olması

Kadeş Krallığı’na saldırmayı düşünmemiştir.

muhtemeldir. Fakat Mısır’ın o sırada uğraştığı Özlem Sir Gavaz, I. ŠUPPİLULİUMA Dönemi’nde Suriye Ve Mezopotamya İle İlişkiler, s.30; bkz. Transkripsiyon ve tercüme için. Götze, 1925, 47 vd. 37 Özlem Sir Gavaz, “Hitit İmparatorluğunun Suriye ve Yukarı Mezopotamya Ticaret Yolları Üzerindeki Hâkimiyet Politikası” 38. ICANAS Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Cilt:6, Ankara, 2012, s. 2824

dini reform ve değişiklikler belki de bu konu ile

36

etraflıca

ilgilenmelerini

Aitakkama’nın,

sınırlarını

engellemiştir. genişletmek

ve

Gavaz, , I. ŠUPPİLULİUMA Dönemi’nde Suriye Ve Mezopotamya İle İlişkiler, s.86 39 Gavaz, , a.g.e. , s.87 38

15


bölgesel ittifaklar kurmak amacı ile Amurru

bir baskın yaparak Mısır birliğini bozguna

kralı Aziru ile de bazı ilişkiler içerisinde olduğu

uğratmıştır. Savaşın bittiğini sanan Hitit

bilinmektedir.

askerleri

ve

birçok diplomatik ve askeri sıkıntı karşısında

Güney

sonunda II. Muršili’den sonra Hitit tahtına II.

taraf Amurru

Suriye’nin

büyük kalması

Muvatalli’nin

Kaşga ve Arzawa tehlikesi devam etmekteyken Mısır,

iki

egemenliğinde

Muvatalli geçmiştir. Bu dönemde hem batıda

sağlayan

savaş

sonuçlanmamıştır.

geç kalınmış olarak dahi görülebilir. Ve

otoritesini

toplamakla

uğraşırken

geriden gelen diğer iki birlik saldırıya geçmiş

Kadeş savaşının gelişmesi yaşanan

siyasi

ganimet

içinde

zaferle

toprakları

ile

kısmının

Hitit

savaştan

II.

kazançlı

çıktığını

göstermektedir.41

Kuzey

Suriye’deki ticari ve siyasi çıkarlarını korumak için Hititler ile girilecek bir mücadeleye

Bu büyük savaş görkemine yakışan bir

hazırlanmıştı. Bu tehlikeyi sezen II. Muvatalli

anlaşma

kardeşi III. Hattušili’yi başkent Hattuša’ya

tarafından

Anlaşmanın

içeriğine

ve Kuzey Suriye üzerindeki hâkimiyetini kabul

taşımıştır. M.Ö. 1274 yılında Hitit ve Mısır Suriye’nin

Hattušili

bakıldığında Hitit Krallığı, Mısır’a üstünlüğünü

bırakarak devlet merkezini Tarhuntašša’ya

Kuzey

III.

tamamlanmıştır.

Kaşga ve Arzawa saldırılarını önlemek için

Krallıkları

ile

ettirmiştir.

hâkimiyetinin

42

Kadeş Anlaşma metinlerinin iki

nüshası günümüze ulaşmıştır. Biri Mısırlıların

kimde kalacağını belirlemek için dönemin en

hazırladığı

büyük ordularıyla Kadeş kenti yakınlarında

metnin

Akadça

çevirisi

olup

Hattuşa’da diğeri ise gümüş tablet üzerine çivi

savaşmışlardır. 40

yazısıyla ve Akadça metnin Mısır diline çevirisi

Tarih boyunca belki de en fazla savaş

olup, Ramasseum ve Karnak tapınaklarının

arabasının katıldığı bu savaşın kaderini Hititli

duvarlarında bulunmuştur. Kadeş antlaşması

casuslar belirlemiştir. II. Ramses Amun, Reh,

bir saldırmazlık sözleşmesi ve karşılıklı askeri

Ptah ve Seth adlarını taşıyan birlikleriyle

yardımla kaçakların iadesini de içermektedir.43

Orontes

Nehri’ni

geçmeden

önce

Hititli

casuslar ordudan kaçtıkları ve ordunun hala Halpa

Kenti

yakınlarında

olduğunu Hakan Erol, “Asur Ticaret Kolonileri Devrinde Anadolu Şehir Devletlerinin İdari Yapısı”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu s.2; bkz. Balkan, K. “Mama Kralı Anum-Hirbi'nin Kaniş Kralı Warşama'ya Gönderdiği Mektup” 1957 42 Yıldırım, a.g.m. s.1395; bkz. Bell, 2008: 80 – 81; Leick, 2007: 507 – 508; Lehmann, 1977: 242; Robbins, 2001: 49 – 51) 43 Şeyma Ay ”Kadeş Savaşına Katılan Batı Anadolulu Kavimler ve Bunların Anadolu Tarihindeki Yeri” s.6, http://acikerisim.aku.edu.tr/ 41

söylemişlerdir. Bu sırada II. Muvatalli 35.000 asker ve 3.500 savaş arabası ile Kadeş'in yakınında (Humus’un güneybatısında) pusuda beklemiştir. Bu bilgiyi alan Mısır ordusunun iki birliği güneye yönelince Hitit askerleri büyük 40

Yıldırım, a.g.e. , s.10

16


Antlaşma Hitit İmparatorluğu'nun başkenti olan Hattuşa (Boğazköy) antik kentinde yapılan kazılar sonucu 1906 yılında bulunmuştur. Boğazkale (Hattuşaş) kazılarında bulunan kil tablet örneği, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Antlaşma metninin büyütülmüş bir kopyası ise New York'taki Birleşmiş Milletler Binası'nda bulunmaktadır.44

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Resmi Sitesi Şark Eserleri Müzesi Eserler, Kadeş Antlaşması Sayfası http://www.istanbularkeoloji.gov.tr/eski_sark_eserleri_muzesi 05 Mart 2016 44

17


SONUÇ; Genel hatlarıyla incelendiğinde görülüyor ki Antikçağlarda da kurulan ittifaklar, yapılan antlaşmalar özellikle Hitit ve Mısır arasında ki çatışmalara rağmen devam etmiş. Bu iki devletin ele alınmış olması hem sosyolojik hem de tarih açısından oldukça mühimdir ki, nedeni ise döneminin süper güçleri olmaları ve uluslararası siyaseti günümüzden 3500 yıl öncesinde yönetmiş olmalarıdır. Her iki devlet çağına büyük izler bırakmakla birlikte diplomasinin önemini de bariz bir şekilde ortaya koymaktadır. 18. Hanedanlık dönemi, Restorasyon dönemi veya El-Amarna dönemi diplomasinin hat safhaya ulaştığı krallıkların güçlendiği ya da yıkılmaya adeta ramak kala toparlandığı bir dönemdir. Karşılıklı çatışmanın çok az olması göze çarpsa da iki devlet arasında ki ilişkilerin oldukça gergin devam etmesi mektuplar incelendiğinde dahi kendini hissettirmekte. Özellikle firavun Akhenaton dönemiyle birlikte komşu ülkelerin ihmal edilmesi isteklere karşılık verilmemesi ve iç karışıklıkların başlamasıyla birlikte süregelen Hitit-Mısır ilişkilerinde ki çatlamaların ilk belirtileridir. Daha sonra gelen Firavun Tutankhamon’un varisi olmayışı devleti hükümdarsız bırakmış ve alternatif yollar aranırken kraliçe Ankesenamun’un Hitit kralı I. Šuppiluliuma’ya mektup yazarak oğlunu kendisine koca olarak istemesiyle dönülmez bir yola girilmiş oldu. Kraliçenin düşmanı olan Horemhob tarafından Hitit veliahdı Zananza’nın öldürülmesi son nokta oldu ve Mısır’ın sınırında bulunan Suriye toprakları işgal edildi. Ancak gerçekleştirilen bu saldırı Hatti ülkesinde veba salgınına yol açtı ve Hititler ortalama yirmi yıl salgınla uğraşmak durumunda kalmışlardır. Bu zamanlamadan yararlanan Mısır ülkesi ekonomisini ve bozulan diplomatik ilişkilerini düzeltmeye başladı, her iki devlet yöneticisi de başlarda birbirlerine kardeşim olarak hitap etseler de bu sadece bir paravandı. Nihayetinde 19. Hanedanlık ve Mısır tarihinin en güçlü firavunlarından olan II.Ramses ve Hititlerin mühim hükümdarlarından

olan

III.

Hattuşili

karşı

18

karşıya

gelerek

bu

soğuk

savaşı


DUYMUŞ Hanım Hande (2006) Eski Ön bitirdiler ve tarihin ilk uluslararası yazılı

Asya’da

antlaşması olan Kadeş’i kabul ettiler. Yaklaşık

Siyasi

Evlilikler,

Pamukkale

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

iki yüzyıl süren bu süreçte her iki devlet

Denizli

sonunda birbirlerinin güçlerini kabul etmiş ve saygı duymuşlardır. Ayrıca diğer devletler ile

EROL Hakan,(2012) “Asur Ticaret Kolonileri

ilişkilerden de bahsedilmiştir; Babil, Asur,

Devrinde Anadolu Şehir Devletlerinin İdari

Mitanni, Arzawa gibi ki bu devletlerin de

Yapısı” Tarih Ve Medeniyetler Tarihi,

etkileri göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir.

Ankara

İlerleyen dönemlerin yükselen güçleri olmaları

GAVAZ

yolunda ki adımları da açıkça belirtilmiştir.

İmparatorluğunun

Özlem

Sir

(2012)

Suriye

Ve

“Hitit Yukarı

Mezopotamya Ticaret Yolları Üzerindeki Hâkimiyet

Politikası”

Uluslararası KAYNAKLAR;

Asya

ve

38.

ICANAS

Kuzey

Afrika

Çalışmaları Kongresi, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara,

ALP Sedat (2001) Hitit Çağında Anadolu,

GAVAZ Özlem Sir (2007) I. Šuppiluliuma

TÜBİTAK Yayınları, Ankara

Dönemi’nde Suriye Ve Mezopotamya İle

AY Şeyma,(2010) “Kadeş Savaşına Katılan

İlişkiler,

Batı Anadolulu Kavimler ve Bunların

Bilimler Enstitüsü, Ankara, Yüksek Lisans

Anadolu

Tezi.

Tarihindeki

Yeri”

ANKARA

Üniversitesi

Sosyal

http://acikerisim.aku.edu.tr/

GÜLTEKİN Bilgehan (2001) Devletlerarası

BRYCE Trevor (2015) Hititler belgeseli

İlişkilerde Halkla İlişkiler Ve Siyasal

bölüm 2, http://www.dailymotion.com/

Propagandanın Rolü İstanbul Arkeoloji Müzeleri Resmi Sitesi

DOHERTY Paul (2010) Kobranın Yılı Martı

Şark

Yayıncılık, İstanbul

Eserleri

Müzesi

Eserler/Kadeş

Antlaşması

DOHERTY Paul (2008) Batıdan Gelen İblis

Sayfası

http://www.istanbularkeoloji.gov.tr/eski_

Martı Yayıncılık, İstanbul

sark_eserleri_muzesi 05.03.2016 DÖNMEZ

Sevgi,

(2014)

“Hititler

KARAUĞUZ Güngör (2002) Hitit devletinin

Döneminde Askeri ve Siyasi faaliyetlere

Siyasi Antlaşma Metinleri, Çizgi Kitabevi

Bağlı Metal Dolaşımı,” Journal of History ÖZKAN

Studies (Tarih Çalışmaları Dergisi)

Süleyman

(2007)

“Ülkemizde

Bulunmuş Eski Mısır Eserlerine Göre

19


Anadolu-Mısır İlişkileri” Tarih İncelemeleri Dergisi S.

Bakruşin,

A

Efimov,İ.

Mintz,

E.

Kosminiski, Uluslararası İlişkiler Tarihi – Diplomasi Tarihi (Çvr; Atilla Tokatlı) Cilt: 1 TAŞ

İlknur

IV.Tudhaliya’nın

(2012)

“Hitit

Kralı

Suriye Politikası”

38.

ICANAS Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara. TAŞKIN Sefa (2013) “Amarna Mektupları Ve Ege Tarihindeki Yeri” Arkeoloji ve Sanat dergisi YILDIRIM Ercüment (2012) “M.Ö. II. Bin Yılında Kuzey Suriye de Paylaşılamayan Topraklar” The Journal of Academic Social Science Studies (Akademik Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi) YILDIRIM

Ercüment,

(2013)

“Antik

Çağlarda Evliliklerle Kurulan Müttefikler” Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi

20


21


kültür açısından en parlak dönemi olmuştur. Tragedya ve Komedya türünde en büyük

ANTİK YUNAN TİYATROSU

yapıtların yazılması bu döneme rastlar.46

Gülden Turgut / Sanat Tarihçi / Hacettepe

Tragedyanın, Antik Yunan Uygarlığı’nın

Üniversitesi

Arkaik Çağı sayılan İ.Ö.VII.ve VI.yüzyıllarda Tanrı Dionysos onuruna yapılan törenlerde

Antik Yunan’da Tiyatro Düşüncesi

söylenen dithirambos şarkılarından doğduğu Tiyatro görüşler,

konusunda

Antik

Yunan

ilk

kuramsal

varsayılmaktadır.

Bu

koro

şarkılarını

düşüncesinde

söyleyenler, Dionysos’un kutsal hayvanı olan

filizlenmiştir.Antik Yunan uygarlığının Arkaik

teke kılığına giriyor, şarkılar söylüyor, kaba

Çağını ve bu çağın doğacı düşünürlerini izleyen

saba danslar yapıyorlardı. Giderek belli biçim

Klasik Çağ düşünürleri, fizikötesini, insanı ve

kalıplarına göre yazılmaya ve şiirsel bir nitelik

toplumu

kazanmaya

yöneten

başlayan

yasaları,

koro

sistemli bir

şarkılarına bir

şekilde

de

ele

bu

konuşan

alırken güzel

kişi hipokrites

kavramına

(yanıt

ve sanata da

eklenince

eğildiler.Klas

tiyatronun

ik

dialog

Çağ

veren)

filozofları

çekirdeği

sanatı önce

oluşmuş

toplumu

oldu.47

eğitmesi Antik

açısından,

Yunan tragedyasının tanımını ilk kez İ.Ö 320

sonra da estetik duygu yaratması açısından ele aldılar.Platon,

yapıtlarında

dağınık

yıllarında Poetika adlı eseriyle Aristotales

olarak

yaptı. Poetika, tiyatro sanatı üzerinde yazılmış

sanat ve tiyatro sanatı konusuna yer verdi.45

olan Antik Yunan Uygarlığının İ.Ö V ve

eserlerin

en

önemlilerinden

biridir.Poetika’da Yunan sanatının en belirgin

IV.yüzyıllarını kapsayan Klasik Çağı, sanat ve

özelliği olan sağduyuya uygunluk belirtilmiş,

45

46

Sevda Şener, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, Dost Kitabevi Yayınları, Şubat 2000, sf. 15.

47

22

Şener, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, sf. 15. Şener, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, sf. 16.


bireysel ve rastlantısal olana karşı asal ve

Grek tanrısı Zeus ile Tebai kentinin kurucusu

genel

Poetika’da

Kadmos’un kızı Semele’nin birleşmesinden

gerçekçiliğe ve olasılığa önem verilmekle

dünyaya geldi. Semele ölürken Dionysos’u

birlikte

doğurdu. (Ölümün yeni bir yaşam getirmesi

olan

kabul

yaratıcı

edilmiştir.

düş

gücüne

özgürlük

tanınmıştır. Aristotales’e göre, iyi bir tragedya

inancı)

olay dizisi yalın değil, karmaşık olmalıdır.48

öldürüldü; ama Zeus, ona yeniden can verdi.

Tragedyanın,

çağının

Böylece Dionysos, ‘‘İki kez doğan ‘‘anlamına

önemli

gelen dithrambos niteliğini kazandı. Sonradan

sorunlarını, toplum yapısının çelişkilerini dile getirirken

halkı

eğitme

Öteki tanrılar gibi Dionysos da

onun için koro ile söylenen ezgilere de

görevini

ditrambos denildi.51

savsaklamasına izin verilmemiştir. Örneğin, oyunlarından hiçbiri günümüze kalmamış olan

Komedya da tragedya gibi dinsel

tragedya şairi Phrynikhus’un, Miletos’un Zaptı

inançlardan ortaya çıkmıştı. Cümbüş ve

adlı oyunu, seyirci tarafından çok beğenildiği

sarhoşluk,

halde,

olaylarla

komedyasının kaynağında olan şeylerdi. Onun

heyecanlandırdığı gerekçesiyle para cezasına

için de, oyuncular, gülünç, abartılmış biçimlere

çarptırılmıştır. Tragedya şairlerinin güncel

girerler ve her oyunda gülünç görünüşlü

konulardan

phallus’lar

yazarı,

seyirciyi

güncel

kaçındıklarını,

oyunlarını,

şaka

ve

saldırganlık

takarlardı.52Tragedya,

Grek

insanların

öykülerini tarihten, efsanelerden aldıklarını

ağırbaşlı ve ciddi yanlarını gösteriyorsa,

biliyoruz.49

komedya da coşkun ve gülünç yanlarını dile getirirdi.53

Tragedya, Dionysos’a tutulan yasta söylenen şarkılardan ( dithrambos) çıktıysa,

Antik tiyatronun doğuşu bu büyük

Komedyada Dionysos’a düzenlenen eğlence ve

Dionisia Şenliğini ortaya çıkardı. Bu şenlikte

kutlama törenlerinden doğdu.50

söylenen dithrambosu Midilli ozan Arion

Eski

Komedya

İ.Ö.

bulmuştu. Kısa bir süre sonra bu şenlikte,

427’de

ozanlar

Aristofanes’in ilk oyununun oynanışından

adına

düzenlenen

ödüllü

bir

yarışma

düzenlenmiş ve tiyatro sanatı da bundan

epeyi önce ortaya çıktı. Bu tür, İ.Ö. 486 yılında Dionysos

arasında

doğmuştu.54

şenliklerde

filizlendi. Dionysos (ya da Bakkhos ), en büyük

Antik Yunan Tiyatrosu’nda Oyunculuk Sanatı Her şeyden önce Antik Yunanlı oyuncuların 15-

48

Şener, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, sf. 36.

25

bin

kişilik

açık

hava

tiyatrolarında

49

Sevda Şener, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, Dost Kitabevi Yayınları, Şubat 2000, sf. 42. 50 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, Cilt 1, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, ,1971, sf.41.

51

Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 40. Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 41. 53 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 41. 54 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 26-27. 52

23


oynadıklarını göz önünde tutmalıyız. Bilindiği

Başlarda ses eğitiminin ön plana

gibi tiyatro, dinsel bir toplantı yeriydi.

alınmasının bir nedeni, sahne üzerindeki jest

Oyuncuları Tanrı Dionysos’un rahipleri, gösteri

ve hareketlerin azlığı ve sınırlı olmasıydı. Yüz

de bu tanrı adına düzenlenmiş bir törendi.55

anlatımı bir maskenin statik görünüşü altında kısıtlanmıştı. Ayrıca onbinlerce seyirci için

Antik Yunan oyunculuk sanatına baktığımızda,

yapılmış olan tiyatroların arka sıralarında

dört temel nitelik üzerinde durulduğunu

oturanlar yüzdeki anlatımı net bir biçimde

görürüz bunlar;

göremiyorlardı.58 1.Güçlü ve temiz bir ses, Antik Yunan oyuncusu, bugün bizim 2. Karakter yapımının doğruluğu,

unuttuğumuz bir gerçeği çok iyi biliyordu: ‘‘Bir

3. İnandırıcı doğal bir esneklikle

oyuncunun ses tonu, seyirciyi herşeyden çok etkiler’’.59

sağlanan tasarım gücü ve 4. Algılama- anlama yetisidir.56

Antik Yunan Tiyatrosu’nda Kullanılan

Antik Yunan tiyatrosu, açık ve çok büyük

Maskeler

olmasına karşın, güçlü bir ses gerektirmiyordu; çünkü bu tiyatroların çoğu akustik yeterliydi

Maske

açıdan

hiç

kuşkusuz,

ritüellerden kalma bir ifade

ve

aracıydı.

Maskelerin

Grek

oyuncuların

tiyatrosunda

taktıkları maskelerin

başka nedenleri de vardı, tek

ağzı megafon gibi sesi büyütüyordu.

bir oyuncu maske değiştirerek

Yunan

oyuncusu, tıpkı bir

kullanılmasının

çeşitli

rolleri

oynayabiliyordu.

Maskelerin yapıldığı malzeme

Tiyatro Maskları

opera şarkıcısı gibi,

bez,

tahta,

mantardı.

müzikli ve müziksiz olarak yıllarca sesini eğitir

Pollux’tan öğrendiğimize göre, tragedyada

ve gösteriye her çıkışında sesini ısıtır ve

otuz çeşide yakın maske vardı.60

yerleştirirdi.57

58

Özdemir Nutku, Oyunculuk Tarihi Başlangıcından XIX. Yüzyıla,Yapı Kredi Yayınları, Mart ,1995, sf. 29. 59 Özdemir Nutku, Oyunculuk Tarihi Başlangıcından XIX. Yüzyıla,Yapı Kredi Yayınları, Mart ,1995, sf. 29. 60 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi Cilt 1, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, 1971, sf.63.

55

Özdemir Nutku, Oyunculuk Tarihi Başlangıcından XIX. Yüzyıla,Yapı Kredi Yayınları, Mart 1995, sf. 28. 56 Özdemir Nutku, Oyunculuk Tarihi Başlangıcından XIX. Yüzyıla,Yapı Kredi Yayınları, Mart ,1995, sf. 28. 57 Özdemir Nutku, Oyunculuk Tarihi Başlangıcından XIX. Yüzyıla,Yapı Kredi Yayınları, Mart ,1995, sf. 28.

24


Bunlardan ayrı olarak, tragedya ve komedyada

Grek

Tiyatrosu yazmış

üzerine olan

çeşitli

efsane kişilerini göstermek için yapılan özel

ansiklopedi

Pollux’tan

maskeler kullanılırdı.: boynuzlu Acteon, kör

öğrenildiğine göre renkler de simgesel olarak

Fineus, çok gözlü Argus gibi…

kullanılıyordu; koyu renkler acıyı, açık renkler sevinci simgeliyordu. Kraliçeler mor rengin egemen

olduğu

kostümler

giyiyorlardı.

Daima erkeklerden seçilen aktörler, rolleri

Böylece, renklerle daha ilk başta oyun

gereği kim olduklarını –kadın veya erkek, yaşlı

kişilerinin karakterleri de ortaya konmuş

veya genç- ve yüz ifadelerindeki duygusallığı

oluyordu.64

(mimikleri) gösteren maskeler takıyorlardı. Bazı maskeler iki taraflıydı. Bir tarafında sakin diğer

tarafında sinirli ifadeler

oluyordu.

Antik Yunan’da Tiyatro Yapıları

Böylece aktör, ruh halini eliyle çevirerek

Yunanistan’da ,İ.Ö. VI ve V.yüzyıllarda

değiştirebiliyordu.61

tragedya ile komedya türünün gelişmesi ile iki önemli oluşum ortaya çıktı. Birincisi, tiyatro sanatının yönünü din tayin ediyordu ve bunun

Antik Yunan Tiyatrosu’nda Kostüm

için de çok kişide seyirciye yönelmesi gereken Komedya

kostümü,

doğal

olarak,

oyun yerleri gerekiyordu. İkincisi de, koro,

tragedya kostümünden çok değişikti. Komedya

hem tragedya, hem de komedya için en

oyuncusunun kostümü kısaydı. Bacaklarını

önemli dramatik öğeydi, bunun için de çok

saran, daracık (bazen ten renginde, bazen

geniş bir oyun yerinin yapılması şarttı.65

süslü) bir triko giyerlerdi.62 Aktörler

daha

uzun

görünebilmek

için

peruk,

kalınlaştırılmış

tunik

ve

ayakkabılardan

oluşan

ve

iri

keçe

ile

kalın özel

Bu her iki ihtiyacı da sağlayacak yer bulundu; halkın rahatça seyredebileceği bir dağın eteği

tabanlı

ve oyunun oynanacağı bir düzlük… Seyir

kostümler

olanağını arttırmak için de oyun yerinin bir

giyiyorlardı.63

daire biçiminde olması gerekiyordu.: buna orkestra denildi. Oyun yerinin ortasına da Tanrı Dionysas’a adakların yapılacağı bir sunak

61

Jane Bingham, Fiona Chandler, Jane Chisholm, Gill Harvey, Lisa Miles, Struan Reid & Sam Taplin, ‘‘Antik Dünya Ansiklopedisi, Tübitak Yayınları, Haziran ,2012, sf.225 62 Özdemir Nutku, ‘‘Dünya Tiyatrosu Tarihi’’ Cilt 1, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, ,1971, sf.63 63 Jane Bingham, Fiona Chandler, Jane Chisholm, Gill Harvey, Lisa Miles, Struan Reid & Sam Taplin,

(thymele) yapıldı. Yunanistan’daki ilk tiyatro böyle çıplak bir dağ eteğinin yokuşuna Antik Dünya Ansiklopedisi, Tübitak Yayınları, Haziran ,2012, sf.225. 64 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 62-63 65 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 65.

25


oturmuş seyircileri kapsayan bir theatron ile

komedya içerikli, üçüncüsüne de yergi içerikli.

oyun

düzlükten

Bu sahnelerin dekoru birbirine benzemez,

geldiği

İçerikleri de farklıdır. Çünkü tragedyayla ilgili

için

düzeltilmiş

ibaretti.(Tiyatro

bir

sözcüğünün

theatron,ne tiyatro binası ne de sahnedir,

sahneler,

yalnızca seyir yeri anlamına gelir ve görmek

saraylara ve krallara has başka tür ayrıntılar

anlamını

içerir;

veren

theasthai

kökünden

türetilmiştir.)66

sütunlar,

komedyayla

alınlıklar,

ilgili

heykeller,

olanlar

evleri

balkonları temsil eder; yergi içerikli olanlarsa, ağaçlarla, mağaralarla, dağlarla donatılmıştır.68 Yunan tiyatrolarında orkestra çok geniş bir alana yaygındır ve sahne dekorunun

Antik Yunan’da Sahne Binaları

olduğu

Sahne

aktörler dans eder. Sahne dekorunun olduğu

binalarının

kesin

çizgilerle

Şöyle ki, ortadaki kanatlı kapılar, kraliyet andıran

parçasıdır.

Burada

Orkestra, Yunanca dans edilen yer

sahiptir;

anlamına gelir. Yunan Tiyatrosunda planı tam

sağdaki, soldaki kapılar misafirler içindir,

bir daire biçimindedir. Orkestrada hem koro

hemen yanlarında sahne dekorasyonlarına

hem de oyuncular yer alır. Seyirciler alanın

ayrılmış yerler vardır. Yunanlılar bunlara döner

çevresinde

kanatlar (periaktoi) der. Böyle demelerinin

orkestrasında, Priene Tiyatrosu’nda görüldüğü

sebebi, bu yerlerde merkezleri etrafında

gibi çoğu kez Dionysos kültüyle ilişkili bir sunak

dönen, her üç yüzünde farklı bir dekor

bulunurdu.70

sergilenen

üçgen

süslemelere

bir

yerin önü olan proscenium dar ve küçüktür.69

belirlenmiş kendine has bir donanımı vardır.

saraylarını

bölümün

gösteriyi

izlerdi.

Yunan

mekanizmaların Klasik dönemde orkestra üç yönden

bulunmasıdır. Oyunda sahne değiştiğinde veya seyirci

şimşekler, gök gürültüleri eşliğinde bir tanrı

oturma

sıralarıyla

(cavea)

çevrelenirken, dördüncü yönden de oyunlara

sahnede belirdiğinde bu üçgenler döndürülüp

fon oluşturan basit bir sahne cephesine

farklı bir dekora sahip yüzleri öne çıkarılır. Bu

(skene) sınırlanmıştır.71

döner alanının yanında biri forumdan, biri de şehir dışından sahneye girişleri sağlayan kanatlar uzanır.67

68

Vitruvius, Mimarlık Üzerine, Alfa Yayınevi, Mart, 2017, sf. 195. 69 Vitruvius, Mimarlık Üzerine, Alfa Yayınevi, Mart, 2017, sf. 180. 70 Murat Karatağ, Klasik Arkeoloji Sözlüğü YunanRoma, Midas Yayınevi, Ağustos, 2013, sf. 296. 71 Murat Karatağ, Klasik Arkeoloji Sözlüğü YunanRoma, Midas Yayınevi, Ağustos, 2013, sf. 296.

Üç tür sahne düzeni vardır: Birine tragedya içerikli sahne düzeni denir, diğerine 66

Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 66. Vitruvius, Mimarlık Üzerine, Alfa Yayınevi, Mart, 2017, sf. 195. 67

26


Antik Yunan Tiyatrosu’nda Seyirci Atina’da tiyatro gösterileri sabah erken saatlerde başlıyor, akşam güneş batarken bitiyordu. Herkes dinsel bir törene gittiğini bildiğinden en güzel giysilerini giyiyordu. Tiyatro herkese açık ve parasızdı. Tiyatronun giderlerini devlet karşıladığından fakir Atina vatandaşının tiyatroya bir ücret ödemesi gerekmiyordu.72 Grek seyircisi öyle sessiz ve uslu bir topluluk değildi. Kötü oyuncular ıslıklanır, zaman zaman da toz yağmuruna tutulurdu. Yarışmalara katılan oyuncuların seçimi halk arasından seçilen beşyüz kişilik bir jüri tarafından yapılırdı. Ancak son ve kesin karar, bu jürinin içinden kurayla ayrılan beş kişi tarafından verilirdi. Bu beş kişi, birinciyi, ikinciyi ve üçüncüyü saptardı. Birinciliği kazanan yazara, halk önünde defne dalından bir çelenk verilirdi. Ödül töreni bittikten sonra tiyatro boşalır ve yerini doğanın karanlığına bırakırdı.73

72

Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi Cilt 1, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları ,1971, sf.68. 73 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi Cilt 1, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, 1971, sf.68.

27


KAYNAKÇA

Şener, Sevda.(2000).Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi.(4. Baskı).Ankara:Dost Kitabevi, 1542. Nutku, Özdemir.(1971). Dünya Tiyatrosu Tarihi,Cilt 1.Ankara Üniversitesi Basımevi, 26-68. Vitruvius,(2017).Mimarlık Üzerine. (1.Baskı).Alfa Yayınevi,180-195 Karatağ, Murat.(2013).Klasik Arkeoloji Sözlüğü.Ankara: Midas Kitap,296. Nutku,

Özdemir.(1995).Oyunculuk

Tarihi

Başlangıcından XIX. Yüzyıla.(1. Baskı). Yapı Kredi Yayınları,28. TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları.(2012).Antik Dünya Ansiklopedisi.(2. Baskı).Ankara.

28


*Osman Aydın / Sanat Tarihçi / Cumhuriyet Üniversitesi

Orta çağın orta halli bir ailesinin tüketilebilir sanat dalları sanatçısı bir ev hanımı mutfağında şarabı eksik etmezdi ilk olarak

On İkinci Gece Şöleni, 1378 yılında Kral V. Charles, İmparator iV. Charles ve Kral Wenceslaus onuruna bu şöleni düzenlemişti (Froissart, Fransa Kroniği). Ara sürprizde Godfrey de Bouillon ve Aslan Yürekli Richard'ın 1099'da Kudüs'ü kuşatmaları öykülenmektedir. Gemide ayakta bekleyen Münzevi Petrus'tur. Masanın üstünde her kralın kendi nefi var. Bibliotheque Nationale, Paris. Orta çağ deyince akla ilk gelen hiç kuşkusuz ki skolastik felsefedir. Bu felsefenin etkisinde kalsa da sanat ve kültür oluşumunu ve gelişimini sürdürmüştür. Ancak sorun şurada başlar sanat veya kültür denilince araştırmacı veya yorumcular ilk olarak akla gelen resim heykel gibi başlıca sanat eserlerine odaklanırlar çoğu yorumcu da skolastik felsefenin etkisinde şeklinde kısa yorumlarla olayı eleştirerek özet geçmektedir. Ancak skolastik felsefeden etkilenmeyen üzerinde çok da çalışılması gereken ve açıktır ki kültür pastasının en büyük dilimi olan mutfak kültürü ve sofra sanatı pek de ilgi çekmiyor gibi görünmekte hatta mevcut sistemde tüketilebilir kadın sanatı olarak bakılan ve pek de ilgi çekmeyen bu kültür akışı ve sanat dalı kanımca kitleler kültüründe ve bu kültürlerin araştırmasında aslan payına sahiptir. Gelin beraber bir orta çağ mutfağına göz gezdirelim.

içeceğimizi soframıza koyalım içecek olarak seçimimiz Perry asırlara meydan okuyan bu şarap soframızın konseptine uygun olarak benim seçimim yemekten sonra tatlıdan hemen önce farklı bir damak tadı oluşturmak içinse sanatçımızın seçimi mürver ağacı meyvesi ve diken üzümü ile bir meyve tabağı koyuyoruz. Sanatçımız her halükârda bu iki meyveden birini seçecektir, çünkü bunlar orta çağın vazgeçilmez meyvelerinin başında geliyor. Ve sofralardan hiç eksik olmuyordu.74 Ara sıcak olarak benimde tadına defalarca baktığım ilgi azalsa da halen daha sofralarda

Orta çağ mutfağıyla ilgili mönüler ve tarifler için bkz: Bober, 2003, s-356 74

29


kendine zaman zaman Mezopotamya yemeği hazırlıyoruz.

yer bulan bir olan jajerun75

artırılabilir.) Pişmiş buğday, yumurta ve yağı harmanlayın. Soba ya da ızgara ocağından arta kalmış kızgın beyaz külü düzledikten sonra yaydığınız alüminyum folyo üzerine yemek kaşığının dol usuyla ayrı ayrı dökün. Üste bir alüminyum folyo daha serip çevredeki külleri çekerek folyoyu küle gömün ve 20-30 dakika pişirin. Eğer buğday karışımının her kaşığı bir defne yaprağının üzerine dökülürse, ekmeğin tadı artar. İstenirse aynı karışım, fırın torbasına konularak 165 derece sıcaklıktaki fırında 20-30 dakika pişirilir.76 Orta çağ Osmanlı mutfağı ve Avrupa mutfağından bildiğimiz kadarıyla kırmızı et düşkünlüğü hatta gut hastalıklarına kadar varan et yeme alışkanlıklarının77 aksine çok daha hafif sayılabilecek bir sofra kurduk lakin iki hamur işinden sonra midemizi iyice yoracağımız için bir salata ile öğünü kapatmakta fayda görüyorum. Bugün artık alınıp satılmaz olmuş (ya da yeniden keşfedilme aşamasındaki) yeşilliklerin çoğu,

1 Bardak su 2 Bardak un 1 çorba kaşığı tereyağı Maydanoz (tercih edilirse) Bir tabağa su koyulur un yavaş yavaş karıştırılarak dökülür un akıcı bir kıvama gelene kadar karıştırılmaya devam edilir. Tencerenin altına yağ sürüldükten sonra karışım dökülür ve 10 dakika kısık ateşte pişirilir soğumaya bırakılır ve servis edilir. Tercih edilirse üzerine maydanoz yapraklarıyla güzel kokması da sağlanabilir.

KÜLDE EKMEK

orta çağ dönemi aşçılarınca kullanılıyordu: Yaban kerevizi, semizotu, kuzu marulu vb ... Fornıe of Cury'den çok yaygın bir salata örneği şöyle78 Maydanoz, adaçayı, sarmısak, soğan, pırasa, hodan, rezene, tere, sedefotu, biberiye, nane ve semizotu yıkanır ve ayıklanır, koparılarak küçük parçalara bölündükten sonra önce yağ, sonra sirke katılır ve karıştırılır, en son tuz konur.

1 çay fincanı buğday 1 yumurta 2 yemek kaşığı erimiş donyağı 2 çay fincanı su, tuz defne yaprağı (isteğe bağlı) Buğdayı, üstünü örtecek kadar tuzlu su koyup taneler suyu çekinceye ve yumuşayıncaya dek 2-2,5 saat pişirin. (Suyun buğdaya oranı, pirinçte olduğu gibi, ikiye birdir. Öteki malzemeler de oranlar korunarak

Yazar, tariflerdeki sıcaklıkları Fahrenheit cinsinden vermiş ve bu notun bulunduğu yere bir not ekleyerek söz konusu Fahrenheit derecelerinin Celsius (santigrat) derecesi karşılıklarını bir tabloda vermiştir [ okura kolaylık sağlamak amacıyla dereceleri Celsius cinsinden belirttik -ed.n.] (Bober, 2003. 378) 77 http://yemek.com/osmanli-mutfagiyemekleri/(Erişim:18.08.2017, 18.24) 78 Bkz. Mulon, "Les premiers recettes medievales" (1970). 76

Doğu ve Güneydoğu Anadolu mutfağından olan oldukça pratik bir yemek bir Ağrı seyahatinde bu yemeğin ustasından yemeğin tarifi ve tarihi hakkında bilgi edindim bu yemek orta çağın da öncesine dayanan bir tarihe sahiptir. Eskiden arpa unu ile de yapılabilmekteydi. 75

30


*Çeviren; Can Aykul / Bilkent Üniversitesi

Saraylardan Yıkıntılara Miken Uygarlığı

veya 2nci millenyum’un son çeyreğindeki Miken Saray Kültürü incelenebilir.

Geç Tunç Çağı Miken Uygarlığı’nın zirvesini yaşadığı tarihtir. Miken Uygarlığı’nın

Bahsedilen Miken Saray Kültürü’ne

ait

gücünü daha iyi anlamak için MÖ. 13. yüzyıl

saraylardan bazıları; Pylos, Mycenae, Iolkos, Thebes veya Tiryns’de bulunabilir. Fakat adı

31


geçen saraylar ve bu saray kültürü neredeyse

Uygarlığı’nın da 13. ve 12. yüzyıllarda yaşadığı

bir yüzyıldan kısa bir sürede yıkım ve

bu yıkımın kaynağını Miken Uygarlığı’nı temele

felaketlerle yok olmuştur. Dahası, yalnız Miken

alarak araştırır. İlk olarak Dor İstilası ele

Uygarlığı değil, bu uygarlığa çağdaş başka

alınacaktır.

uygarlıklar da bu tarihlerde büyük zararlar,

depremlerin bu yıkıma etkisi tartışılacaktır.

felaketler görmüştür. Anadolu’da Hititler,

Son olaraksa, Miken Uygarlığı’nın yıkımına

Mezopotamya’da Asurlular ve parlak Mısır

sebep olan pek çok farklı hipotezi bir arada

Uygarlığı bu yıkım ve felaketleri yaşamıştır. Bu

sunan bir makalenin özeti aynı zamanda bu

yıkım öylesi büyük bir yıkımdı ki Hititler devleti

makalenin de özeti olarak sunulacaktır.

yıkıldı ve Anadolu yazıyı unuttu. Bahsedilen bu

İkincil

olarak

depremler

ve

Geç Helladik IIIB ve Geç Helladik IIIC arasında Miken Uygarlığı büyük bir yıkım yaşadı. Yıkılan bölgeler arasında: Boeotia, batı Attica, Megarid, Corinthia, Batı Argolid, Kuzey Laconia ve Messenia yer alır [Buck, 277]. Öte yandan bakılırsa, bazı bölgeler: Doğu Attica, Achaea, Elis, Ionia Adaları, Doğu Argolid ve Güney

Laconia

dokunulmamış

ve

hatta

yıkımın ardından Klasik Antik Yunan Çağı’nın

mültecilerin göç ettiği bölgeler olmuştur [278].

öncesi olan Yunan Karanlık Çağı başladı. Bu

Bu durum Yunan Geleneği’nde “Heraklidlerin

yıkımı Batı Roma’nın çöküşüne benzetebiliriz.

Dönüşü” olarak karşımıza çıkar. Heraklidlerin

Geç Tunç Çağı’nda yaşanan bu yıkım Miken

Dönüşü güzelce işlenmelidir. İlk iddia Geç

Uygarlığı’nı da tarihten sildi. Her ne kadar

Helladik IIIB’de Miken Saray Uygarlığı’nın

Miken Uygarlığı’nın tarihten silinmesinin bu

güçsüzleşmesini sağlayan tek bir Dor İstilası’nı

yıkımla ilgisi olduğu bilinse de bu yıkımın asıl

öne sürer. Fakat bu iddia iki antitezle

kaynağı hala tartışmalara açıktır. Bu makale

çürütülebilir. İlk antitez Dor İstilası sonrası boş

pek çok çağdaş devletiyle birlikte Miken

bırakılan şehirlerle ilgilidir. Eğer Dorlar tek bir

32

M


istila

yaptılarsa,

neden

uğrayan

sürecine girmeleriyle Dorların geri çekilme

şehirlerde Geç Helladik IIIC tarihine kadar yeni

tarihlerini birleştirir ve mantıksal bir uyum

ayırt edici bir kültür özelliği görülmez? Bu

sağlar[284]. Ama yine de bu iddia da Batıdan

demektir ki, Dorlar bazı şehirlere akın ettiler,

geldiği bilinen, çünkü Ege Denizi’nde veya

bu akın sonrası şehirleri ele geçirip terk ettiler.

Cycladic

Ne yazık ki yapılan bu çıkarım çok zorlama bir

rastlanmamıştır, kabileler halinde dağlarda

çıkarım olur ve inandırıcılığı düşüktür. İkinci

yaşayan

antitez Herodotus ve Thucydides’in verdiği

tarafından Peleponnese’ye inişinin ardından

tarihlere dayanır. Herodotus ve Thucydides’e

güçlü bir devlet olan Miken Uygarlığı’nı nasıl

göre Dor İstilası Geç Helladik IIIB’deki Truva

yıktığını açıklayamaz. Fakat, zayıf ve tepelerde

Savaşı’ndan 3 nesil sonra, yaklaşık 80 yıl sonra,

yaşayan kabile gruplarıyla; güçlü ve birleşmiş

yaşanmıştır [281]. İkinci antitez her ne kadar

bir Miken Uygarlığı yerine, zayıf ve içten

yeterli bir antitez olmasa da ilk antitezle

bölünmeler

birleşince tek bir Dor İstilasi ihtimalini düşük

karşılaştırırsak, bu kabileler büyük görünen

kılar. Tek bir Dor İstilası hipotezini işlediğimize

ancak zayıf düşmüş bir uygarlığa karşı zafer

ve çürüttüğümüze göre, ikinci Dor İstilası

kazanabilirler. Miken Uygarlığı’nın çöküşünün

hipotezini inceleyebiliriz. Dor İstilası’yla ilgili

yaklaşık olarak Truva Savaşı’ndan 3 nesil sonra

ikinci hipotez Dorların bir değil birden fazla

veya 80 yıl sonra olduğunu düşünürsek, bu

akınlar

iddia

savaşta Mikenlerin zayıf düşmüş olabileceği

terkedilen bölgeler sorununu şu şekilde çözer:

akla gelir çünkü bu savaşta Mikenlerin pek çok

Heraklidler (Dorlar) Peloponnese’ye hakim

kahramanlarının öldüğü, ve birçok asker kaybı

oldular ve büyük bir salgın hastalık patladı ve

yaşadıklarını düşünebiliriz. Miken Uygarlığı’nı

bu yüzden daha sonra yeniden gelme

sadece savaş zayiatı değil, aynı zamanda içsel

düşüncesiyle geri çekildiler [281]. Bu hipotez

sorunların da zayıflattığı anlatılır. Yunan

(ikinci iddia) Mycenaea ve Tiryns şehirlerinin

Geleneği’nde anlatılan bu içsel sorunlara ve

düzenlediğini

akına

savunur.

Bu

kısa bir süre bile olsa yeniden toparlanma

33

Adaları’nda

Batı

yıkım

Yunanlıların,

yaşayan

Miken

izine

Kuzeydoğu

Uygarlığı’nı


yerlilerin ve halkın hoşnutsuzluğuna; Iolkos,

kadar büyük çaplı bir yıkıma cevap olamaz.

aile

Tyndarus,

Ancak bu antiteze de cevap verebilecek başka

anlaşmazlıkların olduğu Atreus ve Thebes’de

bir Dor İstilası iddiası da vardır. Bu son iddiada

rastlanılabilir [286]. Bütün bu içsel kavgalar ve

ise Peleponnese’ye akın yapan Dorlarla birlikte

anlaşmazlıklar Miken Uygarlığı’nı kolayca zayıf

Orta Yunanistan’a saldıran Trakyalılardan da

düşürmüş olabilir. Daha önce de söylendiği

bahsedilir. Trakyalılar saldırıp, evlerine geri

kavgalarının

gibi,

yaşandığı

Messenia,

dönmüş olabilirler ve bu da

ve

bazı şehirlerin istila sonrası

Boeotia bu yıkıma

hemen yerleşme görmeme

tabiydi ancak ne

sebebini açıklar [291]. Yani

yazık

artık, şehirlerin terkedilmesini

Laconia

ki

Yunan

Geleneği’nde

bu

Dorların

akınlarının

bölgelerde

peşinden

herhangi bir yerel

hastalıkla değil, Trakyalıların

halk

saldırıp

arasında

gelen

hemen

geri

salgın

dönmeleriyle

anlaşmazlık veya

açıklayabiliriz. Sonuç olarak

kavgalardan

tüm

bahsedilmez

mantıksal

bahsedilen

şöyle

çerçevede

[287]. Bu da bizi yeni bir antiteze yönlendirir:

toparlarsak

Batı Yunanistan’dan gelen bu dağ kabileleri

çıkmaktadır: İlk olarak Truva’nın düşmesi,

eğer sadece güçsüz düşmüş ve kavgalar içinde

asker ve kahraman kayıpları ve içsel sorunlar,

yaşayan şehirleri alabilecek güçteyseler, nasıl

devamında Trakyalıların Orta Yunanistan’ı

olur da bu yıkım birçok farklı bölgede

yağmalaması ve topraklarına geri dönmeleri,

gerçekleşmiştir? Yani savaş sonrası yorgunluk

ve son olarak da Dor İstilası, Heraklidlerin

ve bazı bölgelerde aileler arası anlaşmazlıklar

Dönüşü. Bütün bu sebepler Miken Saray

ve kavgalar bile, bir araya geldiklerinde bu

Uygarlığı’nın yıkımında etkili olmuş olabilir.

34

karşımıza

bir

hipotezleri

bir

tablo


Geç IIIB

Helladik

zamanında

konuşulması gereken bir

diğer

konu

işgalcilerden çok daha farklı

konudur.

Bu

yazının ilk kısmı adı geçen bu büyük yıkımı işgalcilere bağlamıştır. Yazının

ikinci

paragrafından

da

anlaşılacağı gibi işgalci

olan devamıdır [45]. Bu fay hattı şekil 1’de

iddiası pek de yeterli bir açıklama olamamıştır.

görülebilir.

İşgalci iddialarına ek olarak, yıkıma sebep Şekil 1. Doğu Akdeniz, 1900-1980 arası 6.5 olabilecek farklı bir bakış açısı da vardır: üstü kaydedilen depremler depremler. Amos Nur ve Eric H. Cline, Clause Ancak, yıkılan şehirlere bakılırsa, bu şehirler

Schaeffer’in deprem iddiasını geliştirmiştir. Bu

bir anda yıkılmak yerine 50-100 yılı kapsayan

geliştirilmiş deprem iddiası: tek bir deprem

Geç Helladik IIIB tarihlerinde ayrı ayrı yıkıma

iddiasından başlamış olup sonunda depremler

uğramışlardır.

dizisine büyütülmüştür. Bu depremler dizisi 50

şehirlerin

yılı kapsayan peş peşe gelen depremlerin bu

imkansızdır ve

yıkıma büyük katkısı olduğu yönündedir. Yıkılan

birçok

Miken

şehrinin

tek

Ayrı bir

ayrı

yıkıma

depremle

uğrayan yıkılması

bunun yerine depremler

dizisiyle 50 yıl gibi bir süre içerisinde bu

deprem

şehirlerin birbirlerinden farklı zamanlarda

bölgelerinde olduğu bilinen bir gerçektir. Bu

yıkılmış olabileceği akla gelir. Bu deprem

fay hattı Kuzey Anadolu Fay Hattı ve batıya

dizisine aynı zamanda deprem fırtınası da

35


denir. Deprem fırtınası bir fay hattının tek bir

değişirler

seferde

zamanında

bütün

enerjisini

atamamasından

bu da

yüzden bu

Geç

fay

Helladik

hattının

IIIB

olduğu

kaynaklanır: bir deprem olur ve bu deprem fay

düşünülebilir. Arkeolojik bulgular da bize Geç

hattında enerji kaybına yol açar fakat aynı

Helladik IIIB tarihlerinde deprem fırtınası

zamanda bağlı olduğu hattın devamını da

olmuş olabileceğine işaret eder. Mycenaea,

depreme tetikler ve depreme hazır bir halde

Tiryns ve Thebes’te arkeolojik buluntulardan

bırakır. Depremin olduğu yere bitişik olan

yola çıkarak bu üç şehirde deprem olduğuna

hattın diğer kısımları da yakın bir süre

işaret edeceğiz. Bilinmesi gerekir ki, bu

içerisinde

enerjilerini

örnekler yalnız bu üç şehirle kalmayıp sayıları

kaybederler ve onlar da bitişik oldukları hattın

artırılabilir. Her bir şehir için iki veya üç örnek

devamının depremlerini tetiklerler. Tetiklenen

sunulacaktır. Mycenaea ile başlamak gerekirse

yerlerin depreme dönüşmesi haftaları, ayları,

ilk olarak “The Southwest House of Citadel”

yılları hatta on yılları bile bulabilir [Nur, 46].

incelenebilir. Bu yapı LH IIIB zamanında

Kısacası fay hattı adeta bir deprem fırtınası

yıkılmıştır ve kuzey duvarının altında genç bir

oluşturacak şekilde, yavaş yavaş enerjisini

insana ait ezilmiş kemikler (iskelet) vardır.

bırakarak depremler dizisi oluşturur. Deprem

Ezilmiş kemiklerin (iskelet) olması deprem

fırtınası açılan bir fermuara benzetilebilir [46].

olasılığına işaret eder [49]. Mycenaea’daki

Bahsedilen deprem dizisinin bir örneği 20.

ikinci örnek: “House room north of the

yüzyılda

da

Citadel” dir. Bu yapının bodrumunda düşmüş,

2017’de,

Kuzey

deprem

aracılığıyla

başlamış

olup

Hattı’nda

yıkılmış taşlar bulunmuştur ve bu buluntular

İstanbul

yine deprem olasılığına göz kırpar [50]. Üçüncü

Depremi). Yunan anakarası da bu fay hattına

örnek ise yine aynı yapıda eğik duran

dahildir. Ancak sorulması gereken soru şudur:

duvarlardan gelir [50]. Bu iki yapı da Geç

Bu deprem fırtınasına ev sahipliği yapan Kuzey

Helladik IIIB zamanında yıkıma uğramıştır.

Anadolu Fay Hattı Geç Helladik IIIB zamanında

İkinci şehir olan Tiryns’in ilk örneği “Building

da var mıydı? Fay hatları yılda 1-2 cm

X” adlı yapıdandır. Bu yapının duvarları

görülebilmektedir

Anadolu

günümüzde,

Fay

(beklenilen

36


eğrilmiştir ve duvar köşesi ortogonal birleşmiş

Üçüncü paragraftan da anlaşılacağı

bir şekilde durmamaktadır [52]. Tiryns’in ikinci

gibi, olaylara tek bir bakış açısı yerine birden

yapı

IIIB

fazla farklı bakış açılarıyla yaklaşmak, sorunu

zamanındandır ve yine taşlar altında ezilmiş

daha iyi açıklayabilmemize yarar sağlıyor. Bu

iskeletler bulunmuştur [53]. Tiryns’teki üçüncü

paragrafta ise farklı iddialar birleştirilerek

örnek “Main Gate of Upper Acropolis” adlı

konu daha kapsamlı fakat özet şeklinde

yapının duvarlarının eğri olması ve duvarının

anlatılacaktır.

yıkıma uğramış olmasıdır [53]. Üçünü şehir

Heraklidlerin Dönüşü yeniden ele alınmalıdır.

olan Thebes’in ilk örneği “Palatial Workshop,

Dorların İşgali’nden sonra kurulan düzendeki

Kadmeia” dır. Binanın çeşitli katmanlarında

konuşulan diyalekte bakılarak da bu iddianın

surlardan düşmüş pişmemiş kerpiç tuğlalara

doğruluğu

rastlanır. Bu yapının tabanından 0.7 metre

iddiasına göre, tek bir Dor İşgali’ni taban

yukarıda ezilmiş bir iskelet bulunmuştur. Bu

alarak öne atılan iddiada Batı Yunan (Dorlar)

insan büyük olasılıkla deprem esnasında ikinci

ve Doğu Yunan dilleri uzun süre izole yaşamış

katta olmalıdır ve altındaki katın taşları ve

olmalılar. Bu uzun süre yaşanılan izole ilişkinin

üstündeki katın taşları arasında sıkışmıştır. Bu

sonucu olarak aralarında büyük dil farklılıkları

bedenin asıl ölüm sebebi vücudunun ani ve

olmalıdır fakat Hooker bu farkın olmadığını

keskin bir darbeye maruz kalmasıdır [55].

savunur [Stiebing, 9]. Dolayısıya olası işgalciler

Daha önce de belirtildiği gibi, deprem

Dorlar olmamalıdır. William H. Stiebing’e göre

olasılığına yönelik bu örnekler ve şehirler

Deniz İnsanları (“Sea People”) bahsi geçen

çoğaltılabilir. Sonuç olarak Geç Helladik IIIB

işgalciler olmalıdırlar [11]. Deniz İnsanları’nın

zamanında Miken Saray Uygarlığı’nın birçok

adına

şehri depreme maruz kalmış olabilir yani

İnsanlar’ının oluşturduğu gruplar arasında:

deprem dizisi – deprem fırtınası kurbanı olmuş

“Sherden,

olabilir ve bu deprem fırtınası Miken Saray

Tursha” bulunur [12]. “Shekelesh” olarak

Uygarlığı’nı şüphesiz güçsüzleştirmiştir.

geçen grubun adı Sicilya’dan geliyor olabilir.

örneği

yine

Geç

Helladik

37

Başlamak

tartışılabilir.

Mısır

J.

yazılarında

Shekelesh,

gerekirse,

T.

Hooker’ın

rastlanır.

Akawasha,

Deniz

Lukka,


Yani Batı Akdeniz’de bulunan Sicilya’dan

şehrinden Kilikya’ya 2000 birim buğdayı tek

doğuya doğru gelen yeni grup insanlar vardır.

seferde yollamasını talep eder ve durumun

Bu

Yunanistan

ölüm kalım meselesi olduğunu ekler [16]. Bu

anakarasının batısına düşer ve işgalciler Deniz

tarz kuraklıklar ve kıtlıklar Miken ekonomisini

İnsanları’ysa

ve

derinden etkilemiş olmalıdır çünkü Mikenlerin

İyonya’da bu yıkımın yaşanmamış olması son

Linear B adlı tabletlerinde ekonomilerinin

derece mantıklıdır. Deniz İnsanları batıdan

buğday, arpa, hayvancılık ve koyun yetiştirme

doğuya

olarak

üzerine olduğu görülmektedir. Miken Linear B

düşünülebilir ve bu göç eden kavimler, tarihte

tabletleri balıkçılık, ormancılık veya madencilik

birçok

mülteci

hakkında ancak yer yer bahsetmektedir ve bu

sorunudur ve bu sorun devletlerde ve

da ekonomilerinin tarım ve haycanlık üzerine

toplumlarda büyük sıkıntılara yol açabilir.

olduğuna bir kanıt olabilir [17]. Mikenler

İkinci paragrafta da belirtildiği gibi işgalciler ve

büyük

toplum

Deniz

bahsedilen ürünleri tarım ve hayvancılıkla

İnsanları yüzünden oluşmuş olabilir. Bunun

ürettikleri malzemelerle takas yapıp elde

yanında ekonomik ve doğal şartlar da Miken

etmiş olmalılar. Bu aynı zamanda, sekteye

Saray

olmalıdır;

uğrayan tarım ve hayvancılığın toplumun

depremler, kuraklık ve kıtlık [16]. Rhys

tümüne kötü yönde yansıyacağını gösterir

Carpenter

yağmur

[17]. Hatta bu kuraklık ve kıtlığın aynı zamanda

miktarındaki düşüşü farketmiş ve bu durumun

batıda da yaşandığı ve Deniz İnsanları’nın

MÖ. 1200-1190 yılları arasında yaşanmış olan

bulundukları toprağı düzeltmeyi denemek

kuraklık ve kıtlığa sebep olduğunu iddia

yerine (ki bu çok zor bir konu), haklı olarak

etmiştir [17]. Bahsedilen kıtlık öylesi bir

bulundukları yeri değiştirmek adına batıdan

kıtlıktır

Saraylarını

doğuya doğru göç ettiğini düşünebiliriz.

örnekse

Özetlemek gerekirse, Miken Saray Uygarlığı:

Ugarit

kuraklık, kıtlık, depremler (Poseidon’un Gazabı

insanların

geldiği

eğer,

göç

kez

rota

Ege

eden

toplumlar

görülebileceği

içerisindeki

gibi

hoşnutsuzluk

Uygarlığı’nı

zorlamış

Peloponnese’de

ki,

Adaları’nda

insanlar

yıllık

Miken

yağmalamışlardır.

Başka

bir

Hititlerden

Hitit

kralı’nın

gelir:

38

olasılıkla

tabletlerinde

yer

yer


olarak

da

romantikleştirilebilir),

Deniz

sonraları

Batı

Roma’nın

yıkılmasıyla

İnsanları, iç karışıklıklar ve belki Dorlar ve

eşleştirebilir hatta MÖ 1300-1200. yılları

Trakyalıların

olabilirler.

arasında olan bu felaketin Batı Roma’nın

Bütün bu sebepler birleşince de Miken Saray

çöküşünden de beter bir felaket olduğu

Uygarlığı büyük yıkımı yaşamıştır.

söylenilebilir. Bu yıkımın ardında Yunan

gazabına

uğramış

Karanlık Çağı başlamıştır ve Yunanlılar farklı bir

Miken Uygarlığı’nın yıkılması uzun ve

medeniyet olarak yaklaşık yarım millenyumda

karışık bir tartışma konusudur. Araştırmacılar

ancak toparlanabilmişlerdir.

herkes tarafından kabul edilen bir açıklamada ortak bir fikirde anlaşamamışlardır. Bu yazıya ek olarak, bu yıkımın etkisi araştırılabilir ki bu

Referanslar

yıkıma Hititler, Asurlular, Mısır ve Minyan

1- Buck, Robert J. 1969. “The Mycenaean Time

Uygarlığı da dahil edilir. Dahası, Mısır’a göç

of Troubles.” Historia: Zeitschrift Für Alte

etmiş olan Deniz İnsanları arasında Mikenlerin

Geschichte, vol. 18, no. 3, pp. 276–298.

de olabileceğini dair buluntular vardır. Bu 2- Nur Amos and Eric H. Cline. 1999.

buluntulara örnek Mısırda çizilmiş olan Deniz

“Poseidon’s Horses: Plate Tectonics and

İnsanları’nın gemileriyle Mikenlerin gemileri

Earthquake Storms in the Late Bronze Age arasındaki ilişki verilebilir [Wachsmann ,342].

Aegean and Eastern Mediterranean,” Journal

Aynı kıtlık, kuraklık gibi felaketlerden kaçan

of Archaeological Science 27, pp. 43–63.

toplumlar gibi Mikenler de Mısıra doğru kaçmış olabilirler.

3- William H. Stiebing. 1980. “The End Of Mycenaean Age” The Biblical Archaeologist,

Bana göre en mantıklı iddia, dördüncü

pp. 7-21.

paragrafta anlatılan birden fazla etkinin Mikenleri yıkmış olduğu iddiasıdır. Sonuç

4- Wachsmann, Shelley. 1997. “Were the Sea

olarak Miken Uygarlığı’nın yaşadığı şey büyük

Peoples Mycenaeans? The Evidence of Ship

bir felakettir. Bu felaketin boyutunu çok

Iconography,”

Insitute

Archaeology. pp. 339-356

39

of

Nautical


40


edilmektedir. Bu dönem hakkında yazılı belgelerin bulunmaması nedeniyle Demir Çağı’nı oluşturan birkaç yüzyıllık dönem Anadolu ve çevresi için “Karanlık Çağ” olarak adlandırılmaktadır. Ancak son yıllarda yapılan arkeolojik kazılarda, ekonomik dengelerin bozulmasıyla büyük kentlerdeki anıtsal tapınakları, sarayları ve bürokrasiyi ayakta tutamayan yönetimlerin buraları terk ettiğini, geleneksel kırsal yerleşmelerin ise varlığını koruduğunu göstermiştir. Göçler sosyal yaşamı kesintiye uğratmamış; ancak birçok olguyu köklü bir biçimde değiştirmiştir.81

DENİZ KAVİMLERİ *Esra Özkaya / Tarihçi /Osmangazi Üniversitesi Giriş M.Ö. XII. asırda Ege bölgesinden batı ve güney Anadolu sahillerine ve Doğu Akdeniz memleketlerine doğru akın eden bu kavimlere Mısır vesikalarında “ Deniz

1. Deniz Kavimleri Öncesinde Yakındoğu’nun Siyasi Yapısı Bu dönemde kıta Yunanistan’da Miken ve Girit’te Minos uygarlıkları, Orta Anadolu’da Hitit İmparatorluğu, Suriye ve Kuzey Mezopotamya’da Assur ve Mitanni Devletleri, Güney Mezopotamya’da Kassit Hanedanlığı, Suriye’de Ugarit merkezi, Kıbrıs’ta Alashia Krallığı ve güneyde büyük Mısır imparatorluğu bulunmaktaydı (Ek 2).82

Ek1

Kavimleri” denilmektedir (Ek 1). ”Deniz Halkları” terimi ilk defa 1881 yılında Mısır tarihi ve dili uzmanı Gaton Maspero tarafından kullanılmıştır. ”Deniz Halkları Göçü” adıyla tanınan bu göç hareketi, ”Deniz Budunları Göçü”, ”Deniz Kavimleri Göçü”, ”Ege Göçleri” ya da “Kavimler Göçü” olarak da adlandırılmaktadır.79 Bir araya gelen bu insanlar ilerledikçe karşılaştıkları veya boyundurukları altına aldıkları hakları da göçlerine katarak sayılarını arttırdılar. Çok çeşitli olan bu halklar önlerine çıkan her şeyi yakıp yıkıyor, kendilerine direnen imparatorluklara son veriyorlardı.80 Siyasal ve kültürel açıdan önemli değişimleri başlatan bu gelişmeler, Tunç Çağı’nın sonu Demir Çağı’nın başlangıcı olarak kabul 79 80

Ek 2: Deniz Kavimlerinden Önce Yakındoğu’nun Durumu

81

Yıldırım-Pekşen, 2013, s. 38. Desti, 2005, s. 97-98.

82

41

Köroğlu, 2009, s. 142. Yıldırım-Pekşen, 2013, s. 38.


2. Faktörler

Göçleri

savaş taktikleri kullanımının, Tunç Çağı’nın eski ve geleneksel savaş ekipmanları ve yöntemleri karşısında üstün gelmesinden kaynaklanmaktadır. Naue II kılıç tipinin (Ek 3)

Tetikleyen

M.Ö. 1225-1175 yılları arasındaki süreçte Hititlerin silindiği, Mısır ülkesinin gerileme dönemine girdiği görülmektedir. Kıta Yunanistan’daki Miken Sarayları yıkılmış, yazılı belgeler susmuştur. Bu felaketi bazı arkeologlar depremle açıklamaktadırlar. Ancak bu dönemde yıkıcı bir depremin meydana geldiğine dair yazılı bir kanıt yoktur. Bu yerlerde iskeletin yokluğu, yıkılan saraylarda değerli eşyaların bulunmayışı, antik depremlerden hiçbirinin şehrin tamamını kapsayan bir yangına sebebiyet vermemesi deprem tezinin çürütülmesine sebep olmuştur.83 Ekonomik sistemin de sekteye uğraması, birçok bölgede ticaretin durma noktasına gelmesine hatta sona ermesine neden olmuştur. Feodal sisteme sahip devletlerin çöküşü, ticaretin bitmesi gibi ana sebeplerin Tunç Çağı’n sonunda bir kaos meydana getirdiği düşünülmektedir.

Ek 3: Nanue II Kılıç Tipi

Tunç Çağı’nın sonunda ortaya çıkarak savaş yapısını baştan aşağı değiştirmiştir. Önce Orta ve Kuzey Avrupa’da görülen bu kılıçlar, M.Ö. XI. yüzyıl içerisinde Ege’de kullanılan en yaygın kılıç türü olmuştur. Bu kılıcın çağdaş kılıçlardan ayıran en önemli özelliği birbirine paralel iki kesici kenarı ve sivri enine kesitinin bulunması ve dışa doğru kanatlı olmasıdır. Tüm bu savaş ekipmanlarındaki yenilikler ve yeni savaş taktikleri karşısında Yakındoğu’da eski yöntemlerin yetersiz kalmış ve yeni teknoloji köklü değişikliklere sebep olarak, kargaşa yıllarına sebep olmuştur.86

Geç Tunç Çağı’nın sonunda iklimsel değişiklere bağlı olarak Anadolu’da şiddetli bir kuraklık yaşanmıştır. Bu kıtlığa dair bilgiler ve ipuçlarından en önemlileri Ugarit ve Mısır belgelerinde saklıdır.84 Hitit toplumunun temelinde kendi ekmeğini tüketmesi yatmaktaydı. Bu nedenle kendi üretimin tüketimi karşılaması gerekliydi. Muhtemelen kurak yıllarda yeterli buğday yetişememiş ve temel besin kaynağı ekmekte sofralara ulaşamamış olmalıdır.85

3. Deniz Kavimleri Göçüne

Krize ve çöküşe sebep olan diğer bir neden ise yeni ve gelişmiş silahlar ve

Giriş Antik Mısır kaynaklarına göre, “Kuzey ülkerinden gelenler” olarak adlandırılan ve saldırgan, yıkıcı, yağmacı ve korsan olarak nitelendirilen Deniz

83

Drews, 2014, s. 35-49. Mısır kralı Merneptah’ın hükümdarlığının beşinci yılında “Hatti ülkesini canlı tutmak için” Hitit egemenliğindeki Ura kentine tahıl gönderdiği bilinmektedir. Gür, 2012, s. 27. 85 Gür, 2012, s. 19-38. 84

86

42

Gür, 2012, s. 38-42.


Kavimleri, Doğu Akdeniz’de bir nedenle ayrılmak zorunda kalarak uzaklara yolculuk etmişlerdir.87 Ege Göçleri, denizden ve karadan olmak üzere iki yoldan yapılmıştır.88

Akavasha tarafından desteklenen Libya, Meshvesh ve Kehek ordusunu bozguna uğrattı. Karnak Yazıtı’na göre 6000’den fazla düşman askeri öldürülmüş ve Shekeleshlerden 222 kişi, Tereshlerden 742 kişi ve Akavashalardan 2201 kişi esir alınmıştır. Libya Savaşları’nın kaynakları Karnak Yazıtı, Atribis Steli ve İsrail Steli’dir.

Deniz kavimlerinin Mısır’a karşı ilk saldırıları Menertap’ın beşinci yılında (M.Ö.1208) olmasına rağmen, çok daha önce Doğu Akdeniz’de korsan faaliyetleri göstermekte ve Mısır kıyılarına saldırılar düzenlediği bilinmektedir. M.Ö. 1350’lerde Lukkaların denizlerde rahatsız eden bir tehdit olduğu, Danunaların siyasi bir figür olmaya başladığı, Sherden korsanlarının delta kıyılarına akınlar yapmaya başladığı görülmektedir. Aç olan bu halklar karınlarını doyurmak için I. Seti’den beri Mısır topraklarına saldırmaktaydılar. II. Ramses ise Libyalılarla savaşıp onları esir almıştır.

Südburg Yazıtı’na göre II. Şuppiluliuma Tarhuntaşa’ya bir sefer yapmıştır. Bunun ana sebebi bölgeye yerleşmiş Deniz Kavimleri’nin yok etmek ya da kuzeye doğru ilerleyişlerini durdurmaktır. II. Şuppiluliuma saldırgan grupları durduramayarak Anadolu’dan ayrılmak zorunda kalmıştır. Anadolu’ya giren ve Hitit devletini yıkılmasına neden olan bu istilacılar M.Ö. 1165’te Güneybatı Ermenistan’a kadar ilerlemişlerdir. III. Ramses’in beşinci ve onbirinci yılları arasında üç büyük savaş gerçekleşmiştir. III. Ramses’in beşinci

Deniz Kavimleri’nin paralı asker olarak farklı ordularda görev aldıkları ve ortak bir güç birliği anlayışı bulunmadığı görülmektedir. Örneğin; Merneptah’ın beşinci yılında Sherdenler Mısır içerisinde paralı asker olarak görev yaparken; Lukkalılar ise Hitit ordusu içerisinde Mısır’a saldırı düzenlediği görülmektedir. Doğu Akdeniz’de faaliyet gösteren bu halklar M.Ö. XIII. yüzyıl ortalarına doğru saldırılarının gücünü arttırdılar ve Doğu Akdeniz kıyıları boyunca ilerledikleri gemileriyle önlerine çıkan kıyı kentlerini tahrip ettiler. Mısır’a karşı ilk saldırılarını Merneptah’ın beşinci yılında yaptılar. Bu gruplar Mauroy adlı bir prensin önderliğinde Tjehenu’yu istila edip deltaya kadar ilerlediler. Merneptah ordusunu güçlendirerek Deniz Kavimleri kuvvetleri olan Sherden, Shekelesh, Lukka, Tursha ve 87 88

Şekil 1Ek 4: Kara Savaşı Sahnesi

yılında, Libya önderliğindeki Deniz kavimleri tekrar Mısır sınırına 89 dayanmışlardır. Libyalılar yenilgiye 89

III. Ramses’in beşinci yıl yazıtı “Kuzey ülkelerinin vücudu titriyordu… Bunlar Peleset, Tjekker… Ülkelerinden kopmuşlardı ve ruhları kırılmış olarak geliyorlardı. Onlar karadaki Thr savaşçılarıydı. Diğerleri ise denizciydi. Karadan saldıranlar devrildi ve boğazlandı. Daha sonra ise Amon-Ra onları yok etti. Nil nehrinin deltasına girenler ise tuzağa düşmüş kuşlar gibiydiler. Kalpleri yerlerinden söküldü. Ve artık vücutlarından atmıyordu. Onların

Gür, 2012, s. 45. Memiş, 1995, s. 137.

43


uğramışlardır. III. Ramses’in sekizinci yılında (M.Ö.1176) iki büyük savaş 90 gerçekleşmiştir. Kara Savaşı (Ek 4)

Wenamon Raporu’na göre Deniz Kavimleri halklarından olan Sherden, Tjekker ve Filistinliler Kenan Bölgesi’ne yerleştirilmiştir.91

Filistin kıyılarında, Deniz Savaşı (Ek 5) ise Nil Nehri’nin ağzında meydana gelmiştir. Medine Habu dış kabartmalarına

4. Deniz Kavimlerinin Kökeni 4.1. Lukka Mısır vesikalarında Lukka, Hitit kaynaklarında Lugga şeklinde geçen ve Greklerin Lykialılar92 dedikleri bu kavmin karakterine dair ilk izler Deniz Kavimleri göçünden yaklaşık bir asır önce, Kıbrıs’ta meydana gelen saldırılarda karşımıza çıkmaktadır.93 Lukkalılar bu dönemde Akdeniz’de korsanlık faaliyetleri gösteren, yağmacı gruplar olarak nitelendirilmektedir.

Ek 5 Deniz Savaşları Sahnesi

göre Deniz Kavimleri ordusu üç kişilik bir savaş arabası ile savaşmakta, Deniz Kavimleri ailesi olduğu düşünülen kadın ve çocukları kağnılarla savaşçıları takip etmektedir. Deniz Savaşları betimlemesinde Mısırlılar aslan başlı gemileriyle, Deniz Kavimleri’nin kuş başlı gemilerine karşı mücadele ettiği görülmektedir. Bu savaşta Deniz Kavimleri gemileri alabora olmuş, savaşçıları boğulmuştur. Hayatta kalan askerler ise esir alınarak Kenan Bölgesi’ne gönderilmiş ve paralı asker olarak görev yaptırılmıştır. III. Ramses’in onbirinci yılında Libu ve Meshvesh halklarının bulunduğu grup batıdan Mısır’a saldırıya geçse de 2000’in üzerinde istilacı öldürülerek bertaraf edilmiştir.

Lukka isminin en eski zikredilişi, Byblos’taki “Temple aux obelisques” yazıtında geçmektedir. Buna göre Rwqq’nin oğlu Kwkwn ibaresinin geçtiği görülmektedir. Rwqq isminin Lukka’ya karşılık geldiği öne sürülmektedir. Lukka’lar M.Ö. XV. yüzyılın ortalarından itibaren, Hitit kaynaklarında, Batı Anadolulu olarak görülmektedir. Tuthaliya’ya karşı 22 şehirden oluşan Assuva Konfedarasyonu’nun başında Lukka ülkesi gelmektedir. Hitit belgelerinden Lukka’nın ara sıra askeri ittifaklar yapan aşiret gruplarından meydana gelen etno-coğrafi bir bölge olduğu anlaşılmaktadır. Bu ülke ve halkının pek de uzlaşmacı bir yapıya sahip olmadıkları görülmektedir.

liderleri katledildi. Ve onlar devrildiler Hepsi birbirlerine bağlandı…” Gür, 2012, s. 133. 90 III. Ramses’in sekizinci yılında olan bu büyük saldırı Medinet Habu’daki yazıtta şu şekilde anlatılır: ”Yabancılar adalarında gizlendiler… Hattuşa Ülkesi’nin hiçbir krallığı onlara karşı koyamadı. Kizzuvatna, Kargamış, Arzava, Alaşiya yakılıp yıkıldı. Karargâh kurdular… Amurru yakınında, insanlarını öldürdüler ve bu memleketi yerle bir ettiler. Ateş saçarak Mısır’a doğru geldiler.” Brandau-Schickert, 2004, s. 314.

91

Gür, 2012, s. 46-64. Kınal, 1987, s. 228. 93 Alasiya kralının, Mısır firavununa yazdığı mektupta “Lukkalar her sene benim ülkemde bir şehir zaptediyorlar” diye şikâyet etmektedir. Kınal, 1987, s. 314. 92

44


Likya bölgesi Akdeniz’e açılan ama Torosların yarattığı dağlar nedeniyle çevrede oldukça yalıtılmış bir 94 coğrafyadır. Bölgenin dağlık olması sebebiyle tarım alanlarının kısıtlı olmasının halkın geçim kaynağı olarak kendisine yağmacılığı ve korsanlığı seçmesini geciktirmiş ve bu faaliyetler Lukka halkının Mısır kapılarına kadar dayanması ile sonuçlanmış olmalıdır.

Hitit kayıtlarında Tarsa, Tarhsa veya Tarssas olarak geçen bugünkü Tarsus muhtelemen Mısır kaynaklarındaki Teresh’e karşılık gelmektedir. Mısır kaynaklarında Teresh olarak geçen halkın Hellen

Lukkalılar değişken bir politika izlemiştir. M.Ö. XV. yüzyılın sonlarında Assuva Konfederasyonu içerisinde Hititlere karşı savaşırken, M.Ö. XIII. yüzyılın başlarında, Kadeş’te Mısır’a karşı Hitit ordusunun içerisinde görev yapmışlardır. Deniz Kavimleri göçü içerisinde de Mısır ülkesine bir saldırı girişiminde bulunmuşlardır. Hitit kaynaklarında Lukka ülkesine ait son gönderme II. Şuppiluliuma’nın Lukka’ya karşı düzenlediği sefere aittir.95 Ek 6: Teresh Savaşçı

kaynaklarında Tyrsenler ile eşitliği muhtemel biçimde Tereshlerin Güney İtalya halkı olan Etrüsklerin de atası olması durumunu gündeme getirmiştir (Ek 6).97

4.2. Teresh “Teresh halkı ilk kez Karnak Yazıtı’nda, Merneptah’ın beşinci yılındaki Mısır’a batı deltası üzerinden saldıran Libyalı kuvvetlerin yanında yer alan halklardan biri olarak tanınmıştır.”96

4.3. Sherden Sherden ismi ilk kez M.Ö. 1350’de Mısır ordusu içerisinde, paralı asker olarak görev yapan bir grup olarak Byblos kralı Rib-addi ile Mısır firavunu arasındaki mektupta zikredilmiştir.

Tershlerin Anadolu’da yaşayan yerli bir halk olduğu ve Lidya’da yaşadıkları, buradan İtalya’ya göç ettikleri yaygın bir görüştür. Tereshler kıtlık nedeniyle göç etmek zorunda kalmıştır.

Amarna döneminden sonra, Sherdenler, Mısır bölgesinde, denizci saldırganlar olarak tanınmışlardır.98II. Ramses’in Kadesh Savaşı’nda da Sherden

94

Aydıngün, 2014, s. 37. Gür, 2012, s. 81. 96 Gür, 2012, s. 81. 95

97 98

45

Gür, 2012, s. 81-84. Gür, 2012, s. 84-85.


paralı askerleri firavunun Hititlere karşı savaşmışlardır.

ordusunda

Kavimleri’ne karşı durmuşlardır. Deniz Kavimleri’nin yenilip esir alınmalarının ardından Sherdenler’in de tamamiyle Mısır ülkesinin hizmetine girerek ordu içerisinde görev aldıkları görülmektedir.

Mısır kabartmalarında Sherden askerleri sakalsız ve başlarında iki yanında iki boynuz, tam üstündeyse yuvarlak bir şekil olan, çok özel bir tip miğferli olarak resmedilmiştir. Tutamak yeri olan yuvarlak bir kalkan ve bir kenarı da keskin, uzun, çok belirgin bir tasarımı olan kılıçlarla betimlenmiştirler (Ek 7).99

Sherden’in kökeni hakkında iki görüş öne sürülmektedir: Birinci görüşe göre Sardinia 100, ikincisi ise Batı Anadolu’daki Sardis kentidir.101

4.4. Shekelesh Shekelesh’in isminin en eski zikredilişi Merneptah’ın Libyalılar ile birlikte Mısır’a karşı saldırıda bulunan halklar arasında isminin yer aldığı belgededir. Shekelesh halkı denizlerde zaman zaman korsanlık yaparken ara sıra da ticaretle uğraşmıştır. II. Şuppiluliuma’nın İbnaduşu adındaki kaçırılan kişinin geri gönderilmesini isteyen mektubunda Shekelesh’lerin korsanlık ve tüccarlık yanında adam kaçırma ve sonra bu insanları köle pazarlarında sattıkları sonucu na varılabi lir.

Ek 7: Paralı Asker Olarak Görev Yapan Sherdenler

“ Shekel esh, Deniz Kaviml eri’nin, III. Ramse s’in sekinci

Ugarit ordusunda da paralı asker olarak görev yapan Sherdenler muhtemelen kral için verdikleri hizmetten dolayı toprak sahibi olma hakkı kazanmışlardır. Merneptah’ın beşinci yılında ise Libya Konfederasyonu içerisinde yer alarak Mısır topraklarını yağmalamaya çalıştıkları bilinmektedir. Fakat bir yenilgi alarak III. Ramses’in ordusunun içinde paralı asker görevini yerine getirerek Deniz

yılında, Mısır’a yaptığı istila hareketinde gözükmektedir. 2Ek 8: Shekelesh

100 99

101

Aydıngün, 2014, s. 40.

46

Aydıngün, 2014, s. 40. Gür, 2012, s. 87.


Medinet Habu kabartmalarında, Shekelesh’ler sakallı ve boyunlarında sarkan bir madalyonla ve ellerinde iki mızrakla betimlenmişlerdir (Ek 8).”102

4.6. Peleset Pelesetler, Mısır’a karşı III. Ramses’in beşinci ve sekizinci yıllarında düzenlenen saldırılar içerisinde yer almışlardır.

Shekelesh’in kökeniyle ilgili iki iddia vardır: İlk iddiaya göre Sagalassos’a olan isim benzerliğine dikkat çekilmiştir. Buna göre Tunç Çağı’nın sonunda Sagalassos’da yaşayan insanlar da yaşamlarını uzakta aramak için yollara düşmüşlerdir. Diğer iddiaya göre Shekeleshlerin esas vatanı Sicilya Adası’dır. Adanın yerli halkının adı “Şikels”dir ve Troya Savaşı’ndan sonra İtalya’nın güneyine gelip yerleşmişlerdir.103

Peleset adının, neredeyse kesin bir şekilde, Kutsal Kitap’taki Filistin olduğu pek çok bilim adamı tarafından kabul edilmektedir. Ayrıca metal işlemedeki ustalıkları konusunda da Anadolu ile yakın ilişkisi olduğu öne sürülmektedir. Ancak başka işaretlerde halkın Miken Grekleri ile olan yakın ilişkisini ve Girit ile olan bağını akıllara getirmektedir.107

4.5. Ekvesh

Strabon Pelasgları “daima dolaşan ve çabuk göç eden Pelasg soyun, hızla gelişmiş ve sonra da çabucak yok olmuştur…” diye tanımlarken Peleset/Filistinliler ile büyük benzerlikler taşıdığı gözlenmektedir. Homeros ise İlyada’da Pelasgları, Troya’nın yanında yer alarak Akhalar’a karşı çarpışan Anadolulu bir halk grubu olarak tanımlamaktadır. Pelasgların Larisa yani Panaztepe ve çevresi olarak tanımladığımız bölge

Merneptah’ın beşinci yılındaki, Libya konfederasyonu içerisinde Mısır’a karşı savaşan halklar arasındadırlar. Mısır yazıtlarında, ”deniz ülkelerinden gelenler” olarak tanımlanmaktadırlar.104 Ekveshler, Homeros’un belirttiği Akalılara karşılık gelmektedir ve Önasya yazıtlarındaki karşılığı ise 105 Ahhiyawa’dır. Ahhiyawa=Miken eşitliği dikkate alındığında bu halkın Miken saraylarının yıkılmasını ardından Mısır’a ulaşan ilk halklar olması büyük ihtimaldir. Denyen/Danuna’lar ile olasılıkla aynı halk olmasına rağmen erken göç hareketinin içinde bulunmaları açısından Denyen/Danun’lardan ayrılmaktadır. Karnak Yazıtlarına göre, esir alınan askerler içerisinde 2201 kişi Ekvesh halkındandır ki, bu diğer esir alınan halklar içerisinde en yüksek rakamdır.106

102

Gür, 2012, s. 90. Aydıngün, 2014, s. 40-41. 104 Gür, 2012, s. 91. 105 Aydıngün, 2014, s. 37. 106 Gür, 2012, s. 91-93. 103

Ek 9: Peleset Savaşçısı 107

47

Aydıngün, 2014, s. 38.


içerisinde yerleşmiş olduklarını bildirmesi, Pelasg-Peleset eşitliği kabul edildiğinde, Panaztepe’nin Peleset halkının ana yurdu olduğunu göstermektedir.

demektedir.110

katlettim”

Medinet Habu kabartmalarında ise, Filistinliler, başlarında sorguçlu bir miğfer takmakta ve bir etek giymektedirler (Ek 9). Pelesetler Kenan Bölgesi’ne göç etmişler ve burada Kenan unsuru ile karışarak Filistin kültürünü meydana getirmişlerdir. Bir bakıma birkaç yüzyıl içinde kendi niteliklerini kaybederek asimile olmuşlardır.108 Ek 10 Denyenli Savaşçılar

4.7. Denyen

Denyenler, Homeros’un belirttiği Danaoi’ye karşılık gelmektedir ve çoğunlukla Mısırlıların kullandığı Tanayu olabilecektir.111Anadolu’da ise Kilikya bölgesinde Deniz Kavimleri’nden büyük olasılıkla Denyen olan halk grubunu tanımlamak için Danuna tabiri kullanılmıştır. Asurluların, Que dedikleri bölgeye, Hitit hiyeroglifli yazılı kaynaklarda Danunalar ülkesi denildiği anlaşılmaktadır. Giysileri ve donanımları bakımından Peleset ve Tjekker kavimlerinden ayrılmaktadır.112

Deniz Kavimleri arasında gösterilen Denyen/Danuna’yı içeren en eski kaynaklardan biri Amarna mektuplarıdır. Byblos kralı, Tir’li Abi-Milki tarafından Mısır kralına gönderilen mektupta “Danuna kralı öldü, ölümünden sonra yerine kardeşi geçti ve ülkesi barış içindedir.” diye belirtilmektedir.109Bu mektuptan Danuna ülkesinin M.Ö. 1350lerde Yakındoğu’da kurulu olduğu sonucuna varılmaktadır. Denyenler, Medinet Habu Tapınağı’nın sekizinci yıl yazıtında, Mısır’a saldıran halklar arasında sayılmaktadır. Deniz Kavimleri, kara ve deniz savaşlarında bozguna uğradıktan sonra büyük bir kısmı esir alınmıştır. Denyenler de savaşın sonunda bozguna uğrayan halklardandır (Ek 10). Harris Papirüsü’nde, III. Ramses,”Denyenleri kendi adalarında

Batı Anadolu’dan hareket eden ve olasılıkla Ekveshler olan halklar bölgeye gelerek Denyen/Danunalıları topraklarından ederek göçe 113 zorlamışlardır.

4.8. Tjekker “Tejekker veya Teukroi, Troad bölgesi halklarına karşılık gelmektedirler,

110

Gür, 2012, s. 100-101. Aydıngün, 2014, s. 37. 112 Kuhrt, 2010, s. 8. 113 Gür, 2012, s. 102-106. 111

108 109

Gür, 2012, s. 94-100. Kınal, 1987, s. 229.

48


Drdny veya Dardanelli tanımlanabilmektedirler.”114

olarak

da

4.9. Weshesh Weshesh grubu Deniz Kavimleri’nin, III. Ramses’in sekizinci yılında gerçekleştirdiği saldırıda karşımıza çıkmaktadır (Ek 12).116 Weshesh kavmi görsel olarak ayırt edilemediği için karanlıkta kalmıştır.117

Medinet Habu’da, III. Ramses’in sekizinci yıl yazıtında, saldırgan halkların arasında adı geçen Tjekker=Zakaruların Mısır’a karşı bir kez saldırıda bulunmuşlardır. Tjekkerler de daha sonraları Kilikya’da yerleşmiş, Aias adı yanında Teuker adını kullanmış, yerleştikleri bu topraklarda “ teukroi arazisi” olarak adlandırılmıştır. Şikil/Şikila ismi de bu halkı işaret etmektedir. Tjekker halkı, Medinet Habu’da sakallı ve farklı bir tip başlık giyerek betimlenmektedir. Bu halkların boyunlarında da madalyon vardır (Ek 11).115

Ek 11: Esir Tjekker Savaşçıları Ek 12: Libyalılar İle Birlikte Saldıran Wesheshler

Weshesh kavmi ile ilgili iki iddia vardır: Birinci iddiaya göre Weshesh’in İtalya’nın güneyinde yaşayan Urnfield kültüründen gelen insanların İtalya’yı istila etmelerinden sonra göç etmek zorunda kalmışlardır. Diğer iddia ile Weshesh halkı güney batı Anadolu kenti Iasos ile ilişkilendirilmiştir.118

5. Deniz Kavimleri Toplulukların Kökenini Aydınlatmaya Yönelik Hipotezler Deniz Kavimleri halkları hakkında çeşitli görüşler vardır.119 Mısır yazıtlarında 116

Gür, 2012, s. 108. Kuhrt, 2010, s. 8. 118 Aydıngün, 2014, s. 41. 119 Güngör, 2014, s. 85. 117

114 115

Aydıngün, 2014, s. 39. Gür, 2012, s. 106-107.

49


“kuzey ülkelerinden gelenler” olarak tanımlanması geniş anlamda Akdeniz havzasında yaşadıkları anlamı 120 çıkarılmaktadır.

amacıyla Yunanistan’a, Kıbrıs’a ve Kilikya Ovası’na yerleşmişlerdi. Deniz Kavimleri’nde görülen kuş başlı pruvanın benzeri Urne kültürüne ait olması dikkat çekicidir.123

Mısır’a ulaşan bu halkların Balkan kökenli olduğu iddiası vardır. Buna kanıt olarak ise Troya VIIa’nın yıkılışının hemen ardından VIIb1 katında Güneydoğu Avrupa kavimlerinin görülmesi, Troya VIIb2 katında Güneydoğu Avrupa kökenli Buckelkeramik’in (knabbed ware) bulunması gösterilmektedir. Ancak bu tez ile ilgili bilgi sınırlıdır. Deniz Kavimleri göçünden sonra güçlü bir otoritenin olmamsından yararlanan Balkan halkları Anadolu’ya gelmiş olmalıdırlar.121

6. Deniz Kavimleri Göçü Sonrası Yakındoğu’nun Durumu M.Ö. 1200-1190 yıllarından sonra Mezopotamya‘da dengeler büyük oranda altüst olmuş, yaklaşık olarak 900 yıllarına kadar bölgede istikrarı sağlayacak güçlü bir siyasal merkez görülmemiştir.124 Dünya çapında ekonomik düzen çökmüş, uluslararası ticaret tıkanmış, siyasal ittifaklar anlamını yitirmiştir. Ticaretin çökmesiyle birlikte, nadide bir maden olan kalayın sevkiyatı durmuştu. Sonuçta insanlar en önemli maden olan tuncun sıkıntısını çekmişlerdir.

Deniz Kavimleri kökenini Anadolu’da arayanlar da vardır. Anadolu’nun güneybatı kıyıları Lukkalıların, Troya ya da Lidya Tereshlerin, Lidyalıların başkenti Sardis Sherdenlerin, Sagalossos Skeleshlerin ana vatanı olarak kabul edilmiştir. Bu dönemde Anadolu’da yaygın olarak görülen kelimelerin sonu “sh,-sha” ile bitmesi Deniz Kavimleri isimlerinde de görülmektedir. Mısır kabartmalarında Deniz Kavimleri’nin Hitit tarzı üç kişilik savaş arabası kullandığı görülmektedir. Bu savaşçıları takip eden kadın ve çocuklar ise Anadolu kağnılarıyla gelmektedirler.122

Hattuşa ülkesinde; kıtlık, düşman saldırısı, ticaret ve hanedan sorunları ülkeyi iç savaşa sürüklemiş ve 125 imparatorluk zayıflamaya başlamıştır. Hititlerin çivi yazılı tabletleri ve dilleri son bulmuştur.126 Hititler silinmiş, kentleri terk edilmiş ya da yok edilmişti. Ancak kültürleri başka bir yerde varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Bu dönemde Asur kralı I. TukultiNinurta tarafından Babil yok edilmiştir. Babil, Asur kuşatmasından 15 yıl sonra kurtulabilmiş, ancak aradan 50 yıl geçmeden Elamlara yenik düşmüştür.

Deniz Kavimleri halklarının Avrupa çıkış teorisine göre bu halkların anavatanı Urne Arazi bölgesidir. Urne kültürüne ait topluluklar Orta Avrupa’dan yayılmaya başlayınca kitlesel bir göç başlamış, bölgedeki halklar da yerlerinden oynamışlardı. Yeni yurtlar arayan halklarda güneye doğru inip yeni yurtlar bulmak

Asur, Deniz Kavimleri’nden nasibini alamamıştı ama I. Tukulti-Ninurta’nın öldürülmesinden (1197) sonra uzun süre 123

Gür, 2012, s. 127. Köroğlu, 2009, s. 142. 125 Brandau-Schickert, 2004, s. 316-317. 126 Yıldırım- Pekşen, 2013, s. 38.

120

124

Gür, 2012, s. 109. Gür, 2012, s. 123-125. 122 Gür, 2012, s. 110-117. 121

50


çöküş sürecine girmiştir. XI. yüzyılın başlarında kuzeyden yeni göç eden Aramilerin tehditi altına girmiştir. Ancak X. yüzyıldan IX. yüzyıla geçerken Asur yeniden saldırgan bir genişleme sürecine girmiş ve bu arada Aramiler ülkeden kovulmuştur.127

7. Deniz Kavimlerini içeren Yazılı Belgeler Amarna mektupları M.Ö. 13861318 tarihleri arasındaki dönem hakkında bilgi vermektedir. Bu mektuplarda Shardana, Danuna ve Lukka halklarından bahsetmektedir.130

III. Ramses güney kanadını korumuş, kendisinden birkaç yüz yıl sonra aynı hanedanlık iktidarda kalmış olsa da dünya siyasetinde önemli bir rol oynayamamıştır.

Deniz Kavimleri hakkından en eski bilgi veren kaynaklardan biri de Ugarit Belgeleri’dir. Alasiya kralı gelmekte olan Deniz Kavimleri tehtidini bir mektupla Ugarit kralı Ammurapi’ye bildirmiştir.131 Ugarit ise savunmasızlığı nedeniyle Deniz Kavimleri’ne karşı Hititlerden yardım istemiştir. Başka bir tablette Alaşiya kralı 20 düşman gemisinin Doğu Akdeniz’de hareket ettiğini Ugarit kralına bildirdiği görülür. Ugarit belgelerinde Deniz Kavimleri ile ilgili az sayıda gemileri ile

Kıta Yunanistan’da ise surların güçlendirildiği yüksek kesimlerde yerleşim görülmüştür. Kıta Yunanistan için bu dönem barış içinde geçmiştir. Kıbrıs felaketin ardından kısa sürede inşa edilmiş ancak kent bu yerleşmenin ardından bir nesil sonra terk edilmiştir.

130

Yıldırım-Pekşen, 2013, s. 38. Alaşiya kralı Pagan’ın Ugarit kralı Ammurapi’ye gönderdiği mektup şöyledir: “ Kral, Ugarit kralı Ammurapi’ye şöyle söyler: Sana selam olsun. Tanrılar sağlığını korusunlar. Sen bana şöyle yazdın: ‘ Denizde düşman gemileri göründü’ Eğer gemilerin göründüğü doğru ise çok dikkatli ol. Sana gelince; senin orduların, harp arabaların nerede duruyorlar? Onlar senin yanında değiller mi? Hiç biri yok mu? Seni iten düşman arkada mı? Şehirlerinin etrafını tahkim et. Askerlerini ve harp arabalarını ortaya koy. Gayet dikkatli ve sıkı bir şekilde düşmanı piyadesini orada bekle. ”Ugarit kralının bu mektuba cevabı ise şöyledir: “ Pederim Alaşiya kralına, oğlun Ugarit kralı der ki; pederimin ayaklarına kapanırım. Pederime selam olsun. Evlerine, zevcelerine, ordularına, pederim Alaşiya kralına ait olan her şeye çok çok selam olsun. Pederim, işte düşman gemileri geldiler. Şehirlerimi ateşe verdiler. Ateşler alev alev yanmaktadır. Ve (onlar) memlekette çirkin şeyler yaptılar. Pederim bilmiyor mu ki, benim askerlerim Hatti memleketinde ve bütün gemilerim Lukka memleketindedir. Onlar şimdiye kadar geri dönmediler ve memleket böylece kendi başına kaldı. Pederim bilsin ki, bana gelen düşman gemileri yedi tanedir. Ve onlar bize kötülük etmişlerdir. Şimdi başka düşman gemisi varsa, herhangi bir yolla bana bildir ki, ben bileyim”. Memiş, 1995, s. 134-135. 131

Felaket yıllarında Ugarit kenti yanarak tahrip olmuş ve M.Ö. V. yüzyıla kadar yerleşim olmamıştır. Suriye’de bulunan Tell Tweini, Ras İbn Hani, Emar şehirleri yıkılmıştır. Ras Bassit, Tel Sukas, Hamath, Tel Sukas, Tel Açana kentlerinde ise yeni gelen halklar tarafından ele geçirilip yerleştirilmiştir. Kargamış’ta ise M.Ö. XII. yüzyıldan itibaren aralıksız yerleşim görülmektedir.128 Bu kavimlerden Pelesetler Filistin’in güneyine, Zakkalar Filistin’in kuzeyine, Sherden ve Sekeleshler ise Mısır’a vergi ödemek kaydıyla Mısır sınırındaki kalelere yerleştirilmiştir.129

127

Brandau-Schickert, 2004, s. 316-322. Gür, 2012, s. 261-266. 129 Memiş, 1995, s. 141. 128

51


sahildeki kentlerin ekili-biçili arazilerine zarar verip şehirleri yağmalayıp yakıp yıktıkları ve yerel askeri kuvvetler bölgeye gelmeden kaçtıkları anlaşılmaktadır.

Libyalılar 6359, Shekelesh 222, Teresh 742, Ekvesh 2201...”134 İsrail adının ilk defa bir belgede geçtiği için bu belgeye “İsrail Steli” de denilmektedir.135

Hitit belgelerinde ise Hititlerin Deniz Kavimleri ile tek bir deniz savaşı yaptığı görülmektedir.132

Deniz Kavimleri hakkında bilgi veren en temel kaynaklardan biri olan Medinet Hapu Tapınağı (Ek 14) 141x50 m. ölçülerindedir.

Bu göçlere ilişkin bilgi edindiğimiz tek çağdaş yazılı kayıt iki Mısır firavunları olan Merneptah (1224-1204) ve III. Ramses (1184-1152)’e aittir. Merneptah’ın yazıtı Karnak’ta, Ramses’in yazıtı ise Medinet Habu’daki büyük tapınaktadır.133 “Karnak Yazıtı (Ek 13), deniz kavimleri göçü hakkında bilgiler vermektedir. Athreibi steli beşinci yıl zaferi sonucunda, esir alınan deniz kavimleri askerlerinin sayısı hakkında bilgi vermektedir:

Ek 14: 16 Panelden Oluşan Medinet Habu Tapınağı Medinet Habu Tapınağı’nda yer alan Tjekker, Peleset, Weshesh, Denyen halklarının adı daha önce geçmemişken, Sherden ve Tereshler Merneptah zamanında Libyalı birlikler içinde Mısır’a saldıran halklar arasında adları geçmişti.136 I-II-III nolu paneller III. Ramses’in ilk yıllarını ve Nübyalılara karşı zaferini; IV-IX. paneller Ramses’in Mısır’ın batı sınırından gelen halklara karşı mücadelesini; X-XII. paneller Deniz Kavimleri ile yapılan kara Ek 13: Karnak Yazıtı

134

Gür, 2012, s. 131. İsrail Steli’nde, Mısır halkının Libya ordusuna karşı kazandığı zafer şöyle dile getirilmektedir. “Adamlar şarkı söyleyerek gidip geliyorlar. Dertli insanların ağlamaları kesildi. Şehirler yeniden iskân ediliyor, tohumunu eken, hasat edip yiyecek, Tanrı Ra Mısır’a geri döndü.”. Gür, 2012, s. 53. 136 Kuhrt, 2010, s. 6. 135

132 133

Gür, 2012, s. 147-153. Taşdöner, 2012, s. 93.

52


savaşını; X. panel Deniz Kavimleri ile yapılacak savaşın öncesinde askerlere dağıtılan silah ve diğer malzemeleri; XI. panel Ramses’in ordusunun başsında Zahi Seferi’ne çıkmasını; XII. panel kara savaşlarındaki aileleri; XII. panel aslan avı sahnesi ve boynuzlu balıklı ve mızraklı Sherden savaşçıları; XIV. panel deniz savaşını; XV. panel savaş sonrası durumu aktarılmaktadır. Buna göre Kara Savaşı sahnesinde; Deniz Kavimleri halkı kağnılar ile gelmiş ve bazı savaşçılarıda savaş arabası kullanırken tasvir edilirken; Ramses ve birlikleri sorguçlu miğfer takan ve etek giyen savaşçıları öldürürken betimlenmiştir. Deniz Savaşı sahnesinde ise Deniz Kavimleri’nin gemileri köşeli, dik gelen baş ve kıç bodoslaması, kuşbaşı şeklindeki bir süsleme ile son bulur iken; Mısır gemileri ise kavisli teknelerinin aslan başı biçimindeki bir çıkıntıyla biten pruva ile alçak kıçlı anlatılmıştır. Savaş sonunda Deniz Kavimleri askerlerinin esir alınıp tanrı Amon ve Mut’a sunulması üç sıra halinde işlenmiştir: Buna göre üst sırada saldırganların önderleri, orta sırada Denyenli esirler ve alt sırada Pelest esirleri yer almaktadır.

Ek 15: Harris Papirüsü

Sonuç Tunç ve Demir Çağı’nı ayıran en önemli olay olan Deniz Kavimleri’nin kimliği hakkında kesin bir bilgi yoktur. Deniz Kavimleri’nin Ege’den başlayıp Anadolu’dan geçerek bu bölgelere gelip yerleşmeyi amaç edindikleri tahmin edilebilir. Bu grubun içerisinde yaşamak için uygun yer arayan hakların yanında ganimet ve macera arayan korsanlar da vardır. Başarısız hasat mevsimleri, sel felaketleri, yeni otlak arayan çobanların ticaret yollarını kesintiye uğratması, salgın hastalıklar, beyliklerin sürtüşmeleri gibi sorunlara bu Deniz Kavimleri göçleri de eklenince Hitit, Mitanni, III. Babil gibi güçlü devletler ortadan kalmış ve kabile devletleri ortaya çıkmıştır. Mısır ile yapılan mücadeleler sonucu ise Deniz Kavimleri’nin çoğunluğu Kenan bölgesine ve Akdeniz adalarına yerleştirilmiştir.

III. Ramses dönemine ait bilgi veren diğer bir kaynakta IV. Ramses tarafından yazdırılan Harris Papirüsü (Ek 15)’dür.

117 sütundan oluşan papirüs 7 bölüme ayrılmaktadır. Yedinci bölümde III. Ramses’ in sekizinci yılında gerçekleşen savaşın durumu hakkında genel bir tablo çizmektedir. Papirüse göre III. Ramses, Deniz Kavimleri yenerek onları kalelere yerleştirmiş ve vergiye bağlamıştır.137

ülkeme saldırmış olanları geri püskürttüm. Denyenleri kendi adalarında katlettim. Thekel ve Peleset küllere döndüler, Sherden ve Weshesh hiç var olmamış gibi oldular. Onları tutsak alıp, sahildeki kum taneleri gibi Mısır’a götürdüm ve onları kendi adıma kalelere yerleştirdim. T utsak sayıları yüz binlerceydi. Onlara ambarlardan giysi ve tahıl verip her yıl almak üzere vergiye bağladım.” Gür, 2012, s. 130-140.

137

Harris Pairüsü III. Ramses’in sekizinci yılında gerçekleşen savaşın sonundaki durum açısından önemlidir. “Mısır’ın tüm sınırlarını genişlettim,

53


arası Avrasya Sosyal bilimler Dergisi, 4. Yıl, Sayı 13, Kahramanmaraş, Aralık 2013.

KAYNAKÇA AYDINGÜN, H. Uygar Dünyanın İlk Yıkılışı M.Ö. 1200, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2014. BRANDAU, B.-SCHİCKERT, H. Hititler Bilinmeyen Bir Dünya İmparatorluğu, Arkadaş Yayınları, Ankara, Mayıs 2004. DESTI, M. Anadolu Uygarlıkları, Çev. M. Cedden, Dost Yayınları, Ankara, 2005. DREWS, R. Tunç Çağı’nın Sonu, Çev. T. Ersoy- G. Ergin, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, Ekim 2014. GÜNGÖR, Y. İlkçağ Anadolu Medeniyetleri(M.Ö. 2000/M.Ö. 600 Yılları Arası Tarihi), Umuttepe Yayınları, Kocaeli, 2014. GÜR, B. Deniz Kavimleri, Arkeoloji ve Sanat Yayınlar, İstanbul, 2012. KINAL, F. Eski Anadolu Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1987. KÖROĞLU, K. Eski Mezopotamya Tarihi Başlangıçtan Perslere Kadar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2009. KUHRT, A. Eskiçağ’da Yakındoğu (M.Ö. 3000-330) II, Çev. D. Şendil, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2010. MEMİŞ, E. Eskiçağ Türkiye Tarihi, Öz Eğitim Yayınları, Konya, 1995. TAŞDÖNER, K. “Eski Çağ’da Anadolu’nun Siyasi ve Demografik Yapısını Değiştiren Kitlesel Göçler”, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, 10. Yıl, Sayı 13, Çanakkale, 2012, ss.85-103. YILDIRIM, E. -PEKŞEN, O. ”Üçüncü Arami Göçü’nün Anadolu’nun Güneydoğusuna Yaptığı Etnik ve Siyasi Etkiler”, Uluslar

54


55


FRİGLER - PHRYGIA (M.Ö 750 – 300)

Frigler, edebiyat hikâyeciliğinin (FABL) olmuşlardır

*Ali Can Kırcaali / Sanat Tarihçi / 19 Mayıs Üniversitesi

alanında sanatının

hayvan öncüsü

MÖ 700 yıllarına doğru, Kafkaslar üzerinden Doğu Anadolu’ya giren Kimmerler, önce bölgedeki Urartular’ı güçsüzleştirdikten sonra Kızılırmak’a kadar uzanırlar. Frig-Kimmer savaşı sonunuda Frigya tamamen tahrip olur. Kral Midas ise öküz kanı içerek yaşamına son verir (MÖ 676). Batıya kaçan Frigler, küçük beylikler halinde bir süre daha varlıklarını sürdürürlerse de Lidyalıların egemenliğine boyun eğerler.

Frigler, Ege Göçleri ile boğazlardan Anadolu’ya gelen Balkan kökenli boylardan biridir. Ancak siyasi bir topluluk olarak ilk defa MÖ 750’den sonra ortaya çıkmışlardır. Frigler’in başkenti Polatlı yakınlarındaki Gordion’dur. Midas döneminde ise (MÖ 725695/675) bütün Orta ve Güneydoğu Anadolu’ya egemen, güçlü bir krallık düzeyine ulaşmışlardır.

Frigler, başlıca Gordion (Yassıhöyük), Pessinus (Ballıhisar), Dorylaion (Eskişehir) ve Midas’da (Yazılıkaya) yerleşmişlerdir.

Hint-Avrupa kökenli oldukları halde kısa bir süre içinde Anadolululaşmışlar ve bir yandan Helen, öbür yandan Geç Hitit etkileri altında kalmış olmakla birlikte özgün ve Anadolulu bir kültür oluşturmuşlardı

FRİG DİNİ Frig dini ilk bakışta adeta tek tanrılı bir görünüm verse de, Friglerin çok tanrılı dinleri vardı;

Krallarla yönetilen Frigler, askerliğe fazla önem vermedikleri için düzenli ve güçlü bir orduya sahip değillerdi. Sadece sarayı ve kralları koruyan bir ordu bulunuyordu. Tarım toplumu olan Frigler, bundan dolayı bereket tanrıçası Kibele’yi en büyük tanrıları kabul etmişlerdir.

Güneş Tanrısı Sabazios ile Ay Tanrısı Men bunların en tanınmışlarıydı. Ancak Frigler denilince, akla hemen gelen tanrıça Agdistis, Matar Kubile(Büyük Ana) ya da Kubile denen Kybele’dir.

Çiftçilikle ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. Başlıca zenginlik kaynağı tarım olduğu için, tarım faaliyetlerini koruyan konunlar yapmışlardır.

Frig dinine göre dağlarda yaşadığına inanılan Kibele; genç kızların, doğanın, şehirlerin, bolluğun ve tarımın bir koruyucusuydu.

Saban kırmanın ve öküz kesmenin ölümle cezalandırılması bu durumu örnek gösterilebilir.

Anadolu Tanrıçası Kybele tarihe Frig tanrıçası olarak geçmiştir.

Tarımın yanında maden işlemeciliği ile dokumacılıkta oldukça gelişmiştir.

KYBELE – MATAR Anadolu’da Kibele’yi baş ilahe (ana tanrıça) olarak kabul eden bir topluluğun vecde dayalı bir organizasyon biçimini Frigyalılar döneminde kazandığı sanılmaktadır. Eski metinler Koribantlar denilen Frigyalı Kibele rahiplerinin psişik yeteneklere sahip olduklarını, tılsımlı taşlar kullandıklarını ve kendilerini hadım ettiklerini bildirmektedir. Enerjik etkinliğe sahip olduklarına inanılan bu

Friglerin yazı sistemi ve dilleri tam olarak çözülememiştir. Ancak Frig dilinin Hint-Avrupa kökenli olduğu tahmin edilmektedir. Fenike alfabesinden alınmış, Eski Yunan, Lidya ve Likya alfabesine benzeyen Frig alfabesi 19 harften oluşmaktaydı.

56


tılsımlı taşlardan en ünlüsü vaktiyle Pessinus’ta bulunan, Kibele kara-taşı olarak bilinir. Friglerde bereket ve çoğalmanın simgesi olmuştur. Bu inanış daha sonra Yunanlara ve Araplara geçmiştir.

olduğu sanılır. Adı çoğunlukla bir yöreyi temsil eden, sıfat biçimindeki bir kült adıyla birlikte yazılmıştır. Çam kozalağı, öküz kafası ve tavuk en yaygın simgeleridir. Men, omuzlarının ardından hilal yükselen bir erkek biçiminde betimlenmiştir.

Frig uygarlığına ait, Kybele heykel ve kabartmaları günümüzde Ankara Anadolu medeniyetleri müzesinde sergilenmektedir.

Isparta'nın Yalvaç ilçesinde Men'a ait bir tapınak bulunmuştur

ATTIS Kibele'nin ölümlü.

SABAZİOS sevgilisi,

tanrısallaştırılan

Sabazios, Frigler'in tanınmış tanrılarından biri. Latince literatür de Sabazius olarak geçmektedir. Sabasius, Zabazius, Sabadios, Sabasis ve Sebadius gibi isimlerle de anılan Sabazios, çeşitli kaynaklarda güneş tanrısı olarak adlandırılmıştır. Sabazios kültünün Midas kenti ile Makedonya-Trakya bölgesine ait Midas'ın koruyucuları olarak bilinen şehirlerin etkileşimi sonrasında Anadolu'da İda Dağı ile Tmolos arasında ve Avrupa'da Haemus-Range arasındaki bölgede yayıldığı düşünülmektedir. Bu tanrının halka tarımı, öküzleri evcilleştirmeyi ve sabana koşmaya öğrettiğine inanılmaktadır.

Attis, Eski Anadolu (Frigya) tanrılarından biri. Efsanelere göre Adonis kadar güzeldi bu yüzden Anadolu tanrılarının anası Kybele ona gönül verdi. Ondan hayat boyu kendisine sadık kalma sözü almıştı ancak Attis Sakarya Nehri'nin perisi Sagaratis’e gönül verdi. Kybele buna çok öfkelendi ve peri kızının hayatının bağlı olduğu ağacı keserek Attis’i de delirtti. Bir diğer rivayete göre ise, Attis Kybele'nin sevgilisidir. Ancak Kybele'ye verdiği sözü unutarak Pessinus Kralı'nın kızını sever. Onunla evlendikleri gece düğüne Tanrıça Kybele de davet edilir. Ancak Kybele düğüne geldiğinde ve Attis ile karşı karşıya kaldığında Attis ne yapacağını bilemez. Kybele'ye olan sözünü unuttuğu için duyduğu pişmanlıktan ötürü uzuvlarını orada keser ve kanlar içinde kıvranmaya başlar. Sevgilisinin böyle acı içinde kıvranmasına daha fazla dayanamayan Kybele Attis'i bir çam ağacına dönüştürerek ona sonsuzluğu bağışlar. Çam ağacının her mevsim yeşil kalmasının sebebi rivayetlere göre budur.

Bazı kaynaklar ise kendisinin Trakya asılı olduğu olduğu ve göçlerle birlikte Balkanlar üzerinden Frigya'ya geldiğini belirtmektedir. Birçok araştırmacı Sabazios'u Friglerin yerel tanrısı olarak görmektedir. Sabazios tapınımı tek başına bir dinmiş gibi Anadolu'nun büyük bir kısmında yaygın hale gelmiştir. Sabazios Anadolu'da bereket tanrısı olarak işlev görmekteyken zamanla ülkenin koruyucu tanrısı konumuna gelmiştir. Köken bakımından bitkilerin tanrısı olarak da geçmektedir.

MEN Ay tanrısı.

Ayrıca Yunan ve Romalıarca benimsenmiş bu tek tanrı.

Men, antik dönemde Batı Anadolu'da, MÖ 3. yüzyıldan sonra da Attika (Yunanistan – Pire) 'da yaygın olarak tapınılan Ay tanrısı.

Yahudi dinini de etkileyebilmiştir. Yahudiler Sabazios'un Yahve Sabooth olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Kökeni hakkında çok az şey bilinmekle birlikte, Perslerin ay tanrısı Mao ile ilişkili

57


PAN

Midas mezarı denen 17m. yüksekliğinde ki Yazılı Kaya anıtı oluşturur.

Friglerle Anadolu’ya gelmiştir. Ormanlar ve çobanlar tanrısıdır.

Ancak bu anıt bir mezar yapısı olarak değil, bir tapınma cephesi olarak kullanılmıştır.

Yarı insan, yarı keçi olarak canlandırılmış tapınaklara girmiştir.

Öteki Frig oyma kaya cephelerinde olduğu gibi, Midas anıtının da yüzü doğuya bakar.

Pan’ın, küçük keçiboynuzlu, uzun sakallı (tıpkı keçi gibi), göbeğinden alt tarafı keçi tüylü ve çatal tırnak ayaklı bir ihtiyar biçiminde heykelleri yapılmıştır.

Bir kaya yüzeyinin, tepeden aşağıya doğru işlenmesiyle oluşturulmuş bulunan bu süslü cephe, semerdamlı bir Frig tapınağının ön kısmını temsil eder.

Ormanlarda ve çalılıkların arasında birden bire görününce insanları ve sürüleri kaçıştırdığı için bu çeşit kaçışa panik adı verilmiştir. Çok kere ağız mızıkası veya kaval çalar. Çapkın huylu, eğlence düşkünü bir tanrı olarak sevilir ve sayılırdı.

Bu cephenin en önemli bölümü, tanrıça heykelinin içinde durduğu kapı biçimde bir kaya nişidir. Bu anıt aslında Friglerin büyük tanrıçası adına yapılmış bir kutsal alandır. Bu nedenle anıtın merkezi bölümündeki nişin için de, Kybele’ye ait bir heykel durduğu sanılır.

PAN (Mitoloji) Pan kültürü, Yunan anakarasında Arkadya'da (Mora Yarımadasının dağlık iç kesmi) ve Maraton Savaşından sonra Atina ve çevresinde kendine yer bulmuşsa, Anadolu'da da Frigya’da kendini benimsetmiştir. Pan zaman zaman Frigyalı bir Satir olan Marsyas ile Midas efsanesinde birbirine karışır. Tanrı Apollon ile Kral Midas hakemliğinde flüt yarışına giren kimi kaynaklarda Marsyas, kimilerinde de Tanrı Pan'dır. Yarışmayı tanrı Pan kazanır. Sinirlenen Apollon 'da Midas'ın kulaklarını eşşek kulaklarına çevirir.

Toprak ana Kybele’nin en fazla tapınım gördüğü yer Pessinous(Ballıhisar) kentiydi. Bu kentte tanrıçanın gökten inmiş bir idol olduğu inancı hakimdi. Yine bu kentte tanrıçanın sevgilisi Attis ile birleştiği ve bunun tabiata can verdiği kabul görmüştü.

FRİGLERDE ÖLÜ GÖMME GELENEĞİ Friglerin ölülerini gömdükleri yerlerin, oyulmuş mezarlar ya da yığma mezar tepeleri olarak bilinen Tümülüslerden oluştuğu bilinmektedir. Bu anıtsal Tümülüsler ve kaya mezarları ile bunların içinde bulunan zengin ölü hediyelerinin, Friglerin ölü kültüne ve ölü gömme adetlerine verdikleri önemi açıkladığı düşünülür.

FRİG TAPINAKLARI Eskişehir Afyonkarahisar arasındaki kutsal platoya MÖ 8.yy ile 6.yy arasında tanrıçanın tapınaklarını temsil etmek üzere, yapılmış bu kaya yapıları çok büyük emeğin ürünüdürler. Friglerin Kybele’ye ne derece önem verdiklerinin en güzel kanıtıdırlar.

Tümülüsler öğrenmemizde bilinmektedir.

Üzerlerinde bazen geometrik, bazen bitkisel, bazen de hayvan motifleri bulunuyor.

Frig gömü geleneklerini önemli rol oynadıkları

MÖ 8. Yy. ortalarından 6.Yy ortalarına değin kullanıldıkları sanılan tümülüs mezarlarının büyük bir bölümü Gordion’da yer almaktadır. Gordion ve çevresinde şuana

Bu kaya yüzeylerinden ünlüsü, MIDIA = Midas adını içeren Frigce yazıtı nedeniyle

58


kadar keşfedilen, Frigya dönemine ait 126 tane Tümülüs bulunmaktadır.

edilmiştir. Bu yüzden Gordios’un anlamına gelen Gordion adı verilmiştir.

Gordion’da ki Tümülüslerin en büyüğünün, yaklaşık 250m. Çapında ve 53m. Yüksekliğindeki büyük Tümülüs olduğu görülmüştür.

Friglerin başkenti Gordion bugünkü adıyla Yassıhöyük mahallesi. Sakarya/Sangarios nehri yakınında, Ankara’nın 100 km güneybatısındaki Polatlı ilçesinde yer almaktadır.

Bunun, Anadolu Tümülüslerinin Lidya’da ki Alyattes Tümülüsü’nden sonra en büyük olduğu bilinmektedir.

şehri

Bölgeye yakın diğer önemli Frig şehirleri, Ankyra/Ankara ve Dorylaion/Eskişehir’dir

Büyük mezarın boyutları ve ölü armağanlarının zenginliği göz önüne alınarak, bu mezar anıtının Frigya’nın en güçlü dönemimde yaşayan bir krala ait olabileceği düşünülmüştür.

Gordion, Friglerin maddi kültürüne dair en önemli kaynak olma durumundadır. Merkez, Anadolu’yu kat eden büyük yolların üzerinde kurulmuştur. Sakarya nehri ve çevrede bulunan kaynak sebebiyle su açısından zengindir. Susuz tarım ve hayvancılığa müsait bir çevresi vardır. Yerleşim bu avantajından dolayı MÖ 3.binyıldan itibaren Hitit dönemi boyunca da insan topluklarını barındırdığı bir merkez olma özelliğine sahiptir.

MİDAS TÜMÜLÜSÜ Frig’lerin en ünlü kralına atfedilmiş bu Tümülüs başkent Gordion’da bulunmaktadır.

Gordion şehrinde ilk kazılar 1950 yılında Pennslyvania üniversitesinden Amerikan arkeolog R. Young tarafından yürütülmüştür.

Bilimsel ilk kazılar 1950 yılında Amerikan Pennslyvania Üniversitesi tarafından yapılmıştır. Günümüz de hala Pennslyvania üniversitesi Midas ve Gordion arkeolojik kazı çalışmalarını yürütmektedir.

Yapılan kazılarda, şehrin büyük bir kale giriş kapısı ve megaron planlı evlerin temel seviyeleri gün yüzüne çıkarılmıştır. Megaron yapılar, diğer uygarlıklarda görülenin aksine ayrı ayrı değil, birbirlerine bitişik şekilde inşa edilmiştir.

Tümülüsün mezar odası çam ağaçlarının gövdeleri ile, yığma tekniğinde inşa edilmiştir.

Günümüz de kazı çalışmaları, Pennslyvania üniversitesinden Ayşe Gürsan Salzmann ve Amerikan arkeologlar tarafından devam ettirilmektedir.

Tümülüsün mezar odasına gitmek için açılan tünel ise, 1956 yazında Zonguldaklı maden işçileri tarafından açılmıştır. Midas tümülüsü Anadolu topraklarında bulunan en büyük ikinci tümülüstür. (1. Tümülüs Manisa’nın Salihli ilçesinde ki Lidya uygarlığına ait Alyattes Tümülüsü’dür.)

GORDİON DÜĞÜMÜ

BAŞLICA KENTLER

Yeni bir lider arayışında olan Friglere bir kâhin tarafından, şehre öküz arabası ile giren ilk adamı kral ilan etmeleri söylenir. Bu kişi kağnısıyla kente giren yoksul bir köylü, Midas'ın babası, Gordios olur. Gordios, kral ilan edildikten sonra öküz arabasını Frig

Gordion Şehir, Friglerin göç sırasında ki lideri olan ve Anadolu’ya gelince kral ilan edilen Gordios tarafından kurulmuş ve devletin başkenti ilan

59


tanrısı Sabazios tapınağına adar. Araba kızılcık dallarından bir düğümle tapınağa bağlanmıştır ve bu düğümü çözecek kişinin Asya'nın hâkimi olacağı söylentisi ile ünlenir.

bahçesinde uyuyakalmış. Satiros'u bulup, on gün on gece sarayında ağırlayan Midas'ın konukseverliğinden etkilenen Dionisos, kralın bir dileğini gerçekleştireceğini söylemiş. Kral Midas da her dokunduğunun altına dönüşmesini ve böylece daha zengin olmayı istemiş. Ancak yemek için dokunduğu yiyecekler, içecekler ve ünlü gül bahçesi bile altına dönüşünce, kral Dionisos'dan bu uğursuz gücü geri almasını istemiş. Midas'ın durumuna acıyan tanrı Dionisos krala Paktalos Irmağı'nda yıkanmasını söylemiş. Bu ırmakta yıkanan Midas, her tuttuğunun altına dönüşmesinden kurtulmuş. Ve o günden bugüne bu ırmakta bulunan altın parçacıkları bu efsaneye bağlanmıştır.

Büyük İskender, Gordion'a geldiğinde (MÖ 334) düğümü çözmeye çalışır ama başaramaz. Sabrı tükenince öfkeyle kılıcını çekip düğümü keser. İskender, gerçekten de Pers İmparatorluğu'nun fatihi ve Asya'nın hâkimi olma yolundadır. Ancak 33 yaşında ateşli bir hastalıktan zamansızca ölümü bilgelerce İskender'in Gordion düğümünü çözmek yerine sabırsızca davranmasının cezası olarak yorumlanır.

Müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin tanrısı Apollon ve Kır Tanrısı Pan arasında yapılacak bir çalgı çalma yarışmasında Midas yargıçlardan biri olarak seçilmişti. Kır tanrısı, kavalıyla hoş sesler çıkarıyordu; ama Apollon'un gümüşten lir'i her çalgıdan üstünmüş. Apollon; çalmaya başladığında Musalar bile durup onu dinlermiş. Yargıçlardan ikincisi dağ tanrısı Tmolos, yengi çelengini Apollon'a vermiş. Ama Midas oyunu yarışma sonunda Pan'a yönelik kullanınca Tanrı Apollon çok kızmış ve "güzel müziği ayırt edemeyen kulak insan kulağı olamaz, sana eşekkulağı yakışır" diyerek Midas'ın kulaklarını eşekkulağına dönüştürmüş. Midas bir süre, tanrının armağanlarını koca bir külah içinde saklamış. Saklamış ama onun saçlarını kesen berber sonunda kulaklarını görerek kralın sırrını öğrenmiş. Ancak sır bu insan ağzına sığar mı? Berber sancılar geçirip, dayanılmaz ıstıraplar yaşadıktan sonra sırrını bir kuyuya söylemeye karar vermiş. Kuyuya eğilmiş ve Midas'ın kulakları eşekkulakları diye bağırmış. Sırrı kuyudaki su sazlara, sazlarsa rüzgâr da salına salına bütün etrafa yayılmış. Böylece bütün ülke Midas'ın sırrını kısa zamanda öğrenmiş. Daha sonra halk Midas hakkında gölge oyunları oynamaya başlamış. Midas artık bıkkınlıkla kulaklarını kestirmeye karar vermiş ve kulaklarını kestirmiş. Kulakları kesilen Midas'ın sonradan kulakları sarmaşık

MiDAS ŞEHRİ Günümüz de bu şehir, Eskişehir’e bağlı Han ilçesinin Yazılıkaya köyüdür. Midas Şehri ile birlikte Frig vadisi olarak da anılmaktadır. Şehrin kurucusu efsanevi Frig kralı Midas olduğu kabul edilmektedir. Gordion’un önemini yitirmesinden sonra ön plana çıkan en önemli Frig yerleşmelerinden biri Midas şehri olarak anılan yerleşmedir. Gordion’dan niteliğindedir.

farklı

olarak

bir

kale

Midas şehrinde, açık hava tapınağı olarak kullanılmış olan Anıtsal tapınaklar ile kayaların işlenmesi ile oluşturulmuş sunaklar yer alır. Anıtsal boyuttaki büyük tapınağın üçgen alınlığında ve bir kenarında yer alan Frigce yazıtta Midia, yani Midas kelimesinin okunabilmesi nedeniyle Midas şehri olarak arkeoloji literatürüne girmiştir.

KRAL MİDAS EFSANELERİ Şarap tanrısı Dionisos’un (Bacchus) yoldaşı Satiros, Frigya'yı gezerken Midas'ın gül

60


kadar tekrar uzamış. Herkes onunla "eşekkulaklı Midas" diye dalga geçmeye başlamış. Kral Midas Tanrıya yalvarmaya başlamış, "Tanrım benim bu kulaklarımı düzelt ama bütün servetimi elimden al" demiş. Tanrı onu bağışlamış ve Midas kulaklarını geri almış. Ama kimse görmeden canını da alıp, mezara gömmüş.

Frig heykel sanatından günümüze kadar fazla örnek kalmasa da elde edilen eserlerde Yunan, Asur ve Geç Hitit dönemi etkileri görülür. Kireç taşı, fildişi, ağaç gibi malzemeler kullanIlan heykellerin en güzel örneği; toprağın, bereketin ve kentlerin tek hâkimi olarak kabul edilen ana tanrıça Kybele adına yapılanlardır

Rivayetlere göre, ‘yerin kulağı vardır’ atasözü Frigler’den günümüze ulaşmıştır.

KABARTMA

Burası Mater, Magna Mater, Mater Kubile, yada Agdistis diye anılan Frig baş tanrıçasının kutsal kenti olarak ün yapmıştır.

Kabartma sanatı örneklerinde ise; ahşap, taş ve pişmiş toprak gibi malzemeler kullanılmıştır. Taş kabartma örnekleri orthostatlarda, kaya mezar ve anıtlarının cephelerinde yer almıştır. Bu kabartmalarda; at, boğa, sfenks gibi figürlerin işlenişinde Asur ve Geç Hitit etkileri görülür. En güzel örnekleri Gordion çevresinde bulunmuş olan orthostatlardır.

Pessinus daha sonraki dönemlerde aynı zamanda tanrıça ve genç sevgilisi Attis onuruna verilen görkemli törenlerin yapıldığı bir bayram yeri olarak da bilinir.

Evlerin dış yüzeylerini süslemek için kullanılan toprak levhalarda yer alan kabartma sanatı aynı zamanda ahşap mobilyalarda, kapı ve pencere çerçevelerinde de uygulanmıştır.

PESSİNUS Kral Midas tarafından kurulmuş olduğuna inanılan diğer bir Frig şehri bugün Ballıhisar olarak bilinen Pessinus’tur.

FRİG KERAMİKLER

FRİG SANATI

Frig keramikleri, tek ve çok renkli olmak üzere iki gruba ayrılır. Koyu gri ya da siyah astarlı, parlak perdahlı tek renkli keramikler, metal kaplar örnek alınarak yapılmıştır. Çok renkli keramiklerde ise motifler genellikle; kırmızı, kahverengi ve açık renk astar üzerine çeşitli biçimlerde uygulanmıştır. Geometrik bezekler arasında, dikdörtgen, üçgen, tek merkezli daireler, satranç tahtası motifleri kullanılmıştır.

MİMARİ Başta Gordion olmak üzere Alacahöyük, Kültepe, Pazarlı gibi merkezlerde yapılan kazılarda, bu kentlerin taş temeller üzerinde kerpiç duvarlı surlarla çevrelendiği ortaya çıkarılmıştır. Anıtsal kale kapılarının bulunduğu surların içinde; saray yapıları, yönetim binaları ve evler yer almıştır.

Bunların yanı sıra panolara bölünmüş ve içlerinin hayvan figürleri ile doldurulmuş olanları da vardır. Friglere özgü yandan emzikli ve süzgeçli yüksek kulplu kaplar ve hayvan biçimli törensel kaplar keramik sanatı örneklerindendir. Tümülüslerde yapılan kazılarda bu tür buluntulara çok sayıda rastlanmıştır

Bütün planlarda megaron plan esas alınmıştır. Maden çağında tek oda olarak yapılan evler Frigler döneminde, birden fazla megaronun yan yana dizilmesiyle bitiş plan göstermiştir HEYKEL

61


‘Frig’lere ait keramikler Gordion müzesinde ve Ankara Anadolu Medeniyetleri müzesinde sergilenmektedir.’

Frig kilimleri antik dünyanın en sevilen malları arasında olduğu bilinmektedir. Aryıca altın simle kumaş üzerine nakış işlemenin bir Frig buluşu olduğu söylenir. Gordion’da MÖ. 8.yy’a ait yapılarda bulunan dokuma tezgah ağırlığı, Frigya’da tekstil sanayiinin gelişmiş olduğuna kanıt olarak gösterilir.

MADEN SANATI

Frigler dokuma yapımında keçi ve koyun yünlerinin yanında keten ve kenevir gibi bitkisel liflerden de yararlanıldığı belirtilmiş.

Demir çağında yaşan Frigler maden işlemeciliği oldukça gelişmiştir. Altın, gümüş ve tunç en çok kullanılan madenlerdir. Üçayaklı kazanlar, yonca ağızlı güğümler, kepçeler ve tabaklar başlıca maden eserlerdir.

Frigler tapetes adını verdikleri kilimler üzerinde geometrik desenler kullanmışlardır. KAYNAKÇA

Frigler, tunç kazanların tutma yerlerinde Urartular’dan farklı olarak, insan başı formları kullanmışlardır.

T.C. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Frigler, Gözde Dinarlı T.C. Afyon Kocatepe Üniversitesi Tarih Bölümü, Eski Anadolu Tarihinde Frigler, Cemil Bülbül

Karakteristik maden ürünü ise; altın, gümüş veya tunçtan yapılmış olan fibulalardır. Friglerin buluşu olan fibulalar daha sonra İyon sanatçıları tarafından taklit edilmiştir. Elbiselerde kumaş parçalarını bir birine tutturmak ya da süs olarak kullanılan fibulalar, mezarlara ve tapınaklara adak eşyası olarak bırakılmıştır.

T.C Milli Eğitim Bakanlığı, Sanat Tarihi 1 Ana Hatlarıyla Friglerde Din, Fatma Birecekli T.C. Anadolu Üniversitesi, Eski Anadolu Tarihi, Prof. Dr. Kemalettin Köroğlu

FRİGLERDE AHSAP SANATI

www.anadolumedeniyetlerimuzesi.gov.tr /TR,77791/gordion-muzesi.html

Friglerde ahşap sanatı, yaşadıkları bölgelerin zengin orman örtüsü ile kaplı olması nedeniyle gelişmiştir. Çivi kullanmadan birbirine geçme parçalarla yapılan mobilyaların, geometrik motiflerle bezendiği görülür. Üzerinde mitolojik konuların yer aldığı kabartma ahşap levhalar; at, boğa, aslan, heykelcikleri ve fildişi eserlerde küçük sanat eserleri içinde sayılır.

tr.wikipedia.org/wiki/Frigler tr.wikipedia.org/wiki/Frigler#Din.C3.AE_in an.C4.B1.C5.9F tr.wikipedia.org/wiki/Pan_(mitoloji) T.C Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji Anabilim Dalı, Arkeolojik ve Filolojik Belgeler Işığında Frigler, Tülin Kaya

TAPATES – DOKUMA Frigya teksil ve kilimleriyle ünlüdür. Gordion kazılarında parçalar halinde de olsa Frig tekstil örneklerine rastlanmıştır. Türk kilimlerinin atası olan ve tapetes adını taşıyan

62


ALTUNÎZÂDE İSMÂİL ZÜHDÜ PAŞA CAMİİ *Sevde Karamaz / Sanat Tarihçi / Marmara Üniversitesi Zühdü Paşa’nın babası Altuni Ali Efendi altın alım satımı yaptığı için İsmail Zühdü Paşa’ya Altunîzâde lakabı takılmıştır. Zühdü Paşa’nın yaptırdığı bu cami de semte adını vermiştir. Altunîzâde Konağı’nın(Resim1) karşısında Ord. Prof.Dr. F. Kerim Gökay (Küçük Çamlıca) ve (daha önce Koşuyolu olarak bilinen) Tophanelioğlu caddeleri ile İsmâil Paşa sokağının çevrelediği dikdörtgen bir alan üzerinde kurulmuştur..Külliyenin cami, hamam138, sıbyan mektebi, muvakkithane139, akaret dükkânları, fırın ve imam-müezzin evinden oluştuğu bilinmekte ise de bazı birimleri bugün mevcut olmayıp halen bulunanlar da cami hariç süratle harap olmaktadır.

Bir Ulu Rüyayı Görenler Şehri Üsküdar,”H.Necdet İşli Arşivi”, Üsküdar Belediyesi, İstanbul, 2006, s.125. Kitabe Avlu kapısının üzerinde üstteki madalyonda celi sülüs yazı ile Besmele, alt kısımda celi ta’lik yazı ile 2 paftaya ayrılmış, yeşil zemin üzerine mermer malzemeye altın varak ile hâkkedilmiş üçer satırlık kitabe bulunur. İbrahim Hakkı Konyalı’nın Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi adlı eserinde söylemiş olduğuna göre kitabenin hattatı Râkım Efendi’dir. Fakat kitabe tarihi h.1282/m.1865 yılını vermektedir ve

Râkım Efendi 1825 yılında vefat etmiştir. Bu durumda kitabenin hattatı sol alt köşedeki imzaya da bakacak olursak Hattat Râsim Efendi’dir.

(Resim1)

138 139

Günümüzde hamamı restorasyondadır. Muvakkithanesi günümüze ulaşamamıştır.

63


Plan

Dikdörtgen planlı bir yapı olup tek kubbe ile örtülüdür. Önünde her yönden kapalı üç gözlü bir son cemaat yeri vardır. 3 kapısı vardır ve kapılar ahşaptan olup kündekâri tekniği ile yapılmışlardır.(Fotoğraf1) Aynalı tonozla örtülüdür. Buradan, ortadaki daha büyük üç kapı ile harime girilmekte, yanlardaki iki ahşap merdivenle de kadınlar ve müezzin mahfillerine çıkılmaktadır.

(Fotoğraf2) Taş duvarlar iki kademeli yükselmekte ve silmelerle sona ermektedir. Ahşap malzemeden inşa edilen kubbe kurşunla kaplıdır ve tepesinde gösterişli bir barok alem bulunmaktadır. Kubbeyi taşıyan kemerler, uzaktan bakıldığında yarım kubbe görünümü verecek biçimde duvarlardan taşkın örülerek caminin cephelerini dekore etmiştir. Cami, son cemaat yerinin bitiştiği giriş cephesi hariç, diğer cephelerin yüzüne sıralanmış duvar çıkıntıları arasına yerleştirilen çok sayıda büyük ve kemerli pencereden bol ışık almaktadır. Mihrap, Minber ve Vaaz Kürsüsü Mihrap Beyaz mermerden yapılmıştır. Mihrap nişi sivri kemerlidir ve üzerinde, yanlardaki barok tarzda iki sütuna oturtulan konsol biçimi bir alınlık bulunmaktadır. Bazı kısımlar altın yaldız ile yaldızlanmıştır.

(Fotoğraf1)

64


(Fotoğraf3) Bir diğer mihrap son cemaat yerindeki mihraptır. En üstten başlayarak yuvarlak levhalarda sağda Ya Allah, solda Ya Muhammed yazılıdır. Ortalarındaki müsenna’ celi sülüs ile Ya Fettah, altında Kelime-i Tevhid, daha altında celi ta’lik yazı ile besmele, besmelenin iki yanında kûfi yazı ile sağda Ya Allah solda Ya Muhammed yazılı olup alınlık kısmındaki meyilli celi ta’lik ile yazılmış kısımda şunlar yazılıdır: Ağrı buz’da Kal’a derûnunda Bayrakdar Mustafa Paşa Camii şerifinin minber kapısı taş olup camii mezkûrun kiliseye 1292’de tahvili üzerine pabuçluğa konulmuş olduğu halde bil münasebe bu tarafa getirilmiş teberrüken işbu mahalle vaz’ olunmuştur.

Minber Minberi mermerdir. Korkuluklarında altışar şualı yıldız kabartmalar görülür. Külahı mermer şebeke halindedir.

65


Caminin içi, kubbeyi, pandantifleri ve duvarları tamamen kaplamak üzere barok üslûpta abartılı kalem işi motiflerle tezyin edilmiştir. Günümüzde çoğu harap durumda bulunan kubbe göbeği yazısı ile pandantiflerdeki cihâryâr levhalarını, mihrap ve minber yazılarını hattat Mehmed Râsim Efendi yazmıştır. Caminin içindeki bazı bölümlerde 19. Yüzyıl camilerinin neredeyse ortak özelliği sayılabilecek sahte mermer desenleri mevcuttur. (Fotoğraf4) Giriş kısmı, duvarlar ve kubbede yer alan süslemeler ile Ortaköy ve Dolmabahçe Camiilerini anımsatmaktadır.

Vaaz

Kürsüsü

(Fotoğraf4)

66


Caminin dışına baktığımızda muntazam kesme taştan yapılan minare dikkati çekmektedir.

Minareye 88 basamakla çıkılmaktadır. 19. Yüzyıl camilerinin genel karakterine uygun olarak alemi taştandır. Oldukça yükseltilmiş kürsüsünün üzerinde soğan pabuç kısmı yer almaktadır. Külliyenin hamamı, moloz taş ve tuğladan yapılmış dikdörtgen planlı sade bir yapıdır. Sıcaklığı kubbe, soğukluğu tonozla örtülüdür; soyunma kısmı ise tamamen yıkılmıştır.

67


GEBZE AV KÖŞKÜ

*İmran İçen / Sanat Tarihçi

Kasr-ı Hümayun İzmit’in merkezinde demiryolunun yer alır. İlk kez IV. Murat döneminde ahşap temeler üzerinde inşa edilmiştir. Ancak deprem ve yangın nedeni ile yıkıldığı anlaşılmıştır. Günümüze ulaşan yapı Sultan Abdülaziz dönemine aittir (1861-1876). Neo klasik üslupta Avrupa -Barok stilinde iki katlı olup dış cephesi mermer kaplıdır. Binanın tavan süslemeleri Fransız ressam SASON 'un eseridir. Süslemelerde Osmanlı arması, tuğra bayrak, mızrak, balta ve kılıçtan oluşan grup motifleri vardır. Ayrıca çiçek ve meyve bezemeleri de bulunmaktadır. Sarayın namaz kılınmayan serbest bölgesini içine alan alt kat salon tavanında geyik ve aslan motifleri bulunur. Sarayın alt kat zemini mermer parke döşemelidir. Mimarı Balyan kardeşlerden Amira Karabet BALYAN'dır Kasr-ı Hümayun un en önemli özelliği İstanbul dışında yapılan ikinci Saray olmasıdır; Birincisi Ağrı Doğubayazıt ''İshak Paşa Sarayı’dır. Saray Ayrıca Cumhuriyet Kurulmadan önce yapılan ilk basın toplantısına da şahitlik etmiştir. Bu toplantıya Mustafa Kemal, Silah Arkadaşları ile katılmıştır. Bu toplantı salonu Bugünde sarayın giriş bölümündeki sağda ki odadır. Saray da Abdülaziz’in yatağı ve hamamı, Sultan II. Abdülhamid Han tarafından yapılmış el işi aynalar ikinci katta sizi karşılar. Ve tabii yine Sultan Abdülhamid’in Kendi elleri ile yaptığı Sedef Kakma Kur'an Rahlesi ve Sandalyeler Size görsel bir şölen yaşatacak eminim. Saray 1967 yılına kadar Vilayet ve Ziraat Odaları olarak Hizmet vermiştir. 1992 yılında restorasyona alınan Saray 17 Ağustos Depreminde ağır Hasar görmüş, 2004 yılında tekrar restorasyonuna başlanmış ve 2005 yılında tamamlanmıştır. ''Kasr-ı Hümayun'' Saray Müze Olarak 2007 tarihinde hizmete açılmıştır. Üç önemli şahıs görmüştür bunlar; Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülhamid ve Mustafa Kemal Paşa’dır

68


AHŞAP MİMARİSİ ve İSTANBUL

zemin döşemeleri bile sadece ahşap malzemeden ibarettir. Ahşap iskelet sistemi ile imşa edilen duvarlar yapım tekniklerine göre farklılık gösterebilir inşa edilirken temel prensiplere bağlı kalınarak farklı yapım teknikleri içerir. Harç olarak çamur harcı kullanılır bu harçlar cephede gözle görülebilir sizlerde farkedebilirisiniz.Ahşap mimarisinin bir diğer özelliği ise cumbalardır, genellikle üst katlarda sokağa doğru taşmalarla oluşturulur. Ahşap mimarisinde dönem özelliği olarak payandalı çıkmalar daha fazla göze çarpar, çıkmanın altında bulunan destek amaçlı olup fakat bina modeline göre değişkenlik gösteren çıkmalar kimi zaman çok işlemeli olarak da göze çarpabilir .Ahşap evlerin olmazsa olmazı ahşap merdivenler ,merdivenler kat arası bağlantıyı sağlamak amacıyla görev sağlar,düz kollu veya iki kollu merdivenlerde ev sahibinin zevkine göre istenilen işleme ve görsellikle kullanılabilir biliyoruz ki Osmanlı döneminde ahşap ustaları çok kendilerinden söz ettirirlerdi ahşap konusunda a doğru ustaya geldiyseniz ortaya çıkan ahşap elemanlar yıllar yılı göz doldurur. Kapılardan bahsetmek gerekirse ahşap evlerin giriş kapıları metrekareye bağlı olarak tek veya çift kanatlıdır. Kapılarda daha çok göze çarpan ahşap eleman ise kapı tokmaklarıdır eğer sizde şanslı iseniz tarihi semtleri gezerken özellikle kapı tokmaklarına göz gezdirmeyi unutmayınız. Bazı evlerde kapı üstü tepe penceresi kullanılmıştır. Dış kapıda olduğu gibi evin iç oda kapıların dada kanatlı ahşap kapılar kullanılırdı. Ahşap yapılarda pencere olarak kanatlı yada giyotin ismini verdiğimiz pencere sitili tercih edilirdi. Osmanlı döneminde mahremiyete özen gösterildiği için pencereler de ahşap kafes kullanılırdı. İstanbullun göz bebeği ahşap evlerin çatıları yokmu ebetteki var çatılarımız üst kat planına göre biçimlenmiştir , genellikle üçgen çocuklarımızın resimlerinde gördüğümüz üçken çatılı evlerdir ahşap binaların çatılarında görmek istersek çok fazla geleneksel detay görebiliriz bunlar bacalar , çatı pencereleri, saçaklar Ve kiremitlerdir kiremit olarak Osmanlı da çok fazla kullanılan alaturka

İlknur Uğurdoğan / Konservatör Bu Yazımız da gözlem niteliği kullanılmış olup birkaç ahşap ev envanteri çıkarılıp sizler için yazılmış bir makaledir . Tarihsel ahşap yapı geçmişimize döndüğümüzde İstanbul’u İstanbul yapan bir diğer özellik ise ahşap mimarisi olacaktır.İstanbulun ahşap mimarisi o kadar zengindir ki ,hem görsel açıdan hem teknik ve strüktürel yani depreme karşı diğer yapım tekniklerine nazaran İstanbullun hem geçmiş hem de gelecek siluetine en çok yakışan ahşap evlerimizdir. Günümüz İstanbulluna baktığımız zaman eskiye nazır ahşap mimari bulmak zordur, fakat belli semtler vardır ki yapının sadece birkaç kalıntısı kalmasına rağmen bize eski duygusunu anlatır, şimdi bu yazımda o semtlerden bahsederek devam etmek istiyorum Konstantin’in Osmanlının göz bebeği olan İstanbul’da 3 tarafı denizlerle çevrili olan adamızın en gözde semtleri olan fener balat cibali yi gezdiğimiz zaman çok fazla ahşap mimariyi görebiliriz biraz fener balat evlerinden bahsedelim günümüze kadar pek çok yapının gelememe sebebi ,İstanbul’un geçirdiği pek çok büyük yangınlardır, bu yangınlar cephe düzeni olarak binaların birbirine bitişik ve sokakların dar olma özelliği dönemin yangın söndürme araç gereçlerinin yetersiz olması dır. Yangınlara karşı önlem tabiide yapım tekniği açısından şu şekilde alınmıştır, ahşap binaların arasında kırmızı tuğladan örülmüş yangın duvarı isimli duvarlar dikkatinizi çekebilir , batı dünyasında da çok kullanılan önemli bir teknik olduğunun da altını çizmek isterim. İstanbul semtlerinde ahşap yapıların özellikleri şöyledir öncelikle bitişik nizamlı yapılar olduğunu biliyoruz ,yapılar genellikle iki veya 3 katlı inşa edilip , dörtgen plana sahiptirler ,metre kare bakımından genellikle dar binalardır. ,özellikli olarak ahşap binaların bodrumdan başlayıp ,çatıya kadar iç ve dış

69


kiremit şeklini görebiliriz. Bir ahşap mimari elemanı olan saçaklar bazı konutlarda adeta dantel gibi işlenmiş olarak ahşabın değerini gözler önüne serer. Sadece ahşap konut mimarisinde kullanılmazdı bir örnek olarak balat semtinde bulunan tahta minare camine örnek gösterebiliriz bu cami isminden anladığımız gibi döneminde ahşap olan minaresi yangın geçirerek yanmış ve şuan günümüzde kagir olarak yeniden yapılmıştır. .

Sonuç olarak geleneksel bir yapım tekniği olan ahşap evler İstanbul’u İstanbul yapan değerlerden bir tanesidir ,sadece tahta yığını olarak görmememiz gerek doğayla uyumlu olan ahşap evler detay olarak teker teker fark edilmeyi sizler tarafından bekliyor umarım bir ahşap evin önünden geçerken daha dikkatli olup günümüzde bizlere nesilden nesille kalan kültür mirası farkındalığımızı arttırmış oluruz

70


71


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.