1
Sanat ve Arkeoloji Dergisi EDİTÖR Oğuzhan Karadirek
YAZARLAR Sıla Sultan Ayar Esra Özkaya Osman Aydın Gülnur Turgut Can Aykul Sevde Karamaz Ali Can Kırcaali İmran İçen İlknur Uğurdoğan
2
İkinci Sayıyla; Merhaba! İnstagram’da Sanat ve Arkeoloji Sayfamızı kurduğumuzda aklımızda tek bir fikir vardı. İnsanlara Arkeoloji, Antropoloji, Sanat Tarihi ve çeşitli birçok bilim dalını sevdirtmek, doğru bilgiyle takipçileri aydınlatmaktı. Desteklerinizle bunu başarmamıza rağmen hala eksiklerimizin olduğunu hissediyorduk ve bulmuştuk. İlerleyen teknolojik dünyada kitapların, dergilerinde dijitalleşiyor oluşuydu. Sadece okuyun ve bilgilenin amacıyla hiçbir kar amacı gütmeden ilk sayımızı çıkardığımız da üç günde üç bin indirmeyle sizlerin karşısına çıkmak bizleri ikinci sayıda neler yapabiliriz sorusunu karşımıza getirdi. Tüm zor şartlar ve yoğun zaman içerisinde, kalan boş zamanlarımızda sizler için hazırladığımız ikinci sayıda yazar arkadaşlarımızın emeklerini göz ardı etmemek gerekiyor. Onların çabaları ikinci sayıda sizlere rehberlik ederek, geçmişin bilinmeyen yerlerine götürecek. Herkese iyi okumalar. Editör Oğuzhan Karadirek.
3
18. Hanedanlık Döneminde Mısır-Hitit Siyasi İlişkileri
4
18. Hanedanlık Döneminde Mısır-Hitit Siyasi İlişkileri *Sıla Sultan Uyar / Tarihçi / Gazi Üniversitesi 18. Hanedanlık Mısır Uygarlığın da ikinci ara dönemi sonlandırıp ülkeyi bağımsızlığa kavuşturan hanedan süreci olmak ile birlikte Hitit ülkesiyle mektuplaşmaların, çatışmaların ve karışıklıkların göze çarptığı önemli bir dönemdir. Çağının mühim iki devleti arasında geçen güç savaşında komşu devletlerden de bahsedilmeye çalışılmıştır. Yürütülen denge politikası, antlaşmaların evlilik yoluyla sağlamlaştırılması ve kurulan müttefikliğin arkasında ki gerçek amaçları göreceğiz. Kraliçe Ankesenamun’un Prens Zananza ile evlenme isteği, Babil kralının kız kardeşlerini ve kızlarını Mısır kralına hediye olarak göndermesi ayrıca güç ve iktidar savaşı dışında küçük devletlerin çıkarlarını gözetmek adına kurduğu müttefikler ve vassal kral olma çabaları gibi diplomasinin yoğun olduğu bir dönemdir. M.Ö.1550-1292 yıllarını kapsayan ve daha çok M.Ö.13861303 yıllarını ele aldığımız bu dönem kendisiyle ilgili birçok sır barındırmaktadır. Ön Asya devletleri olarak da tanımlanan bu devletler karşılıklı ittifaklarla bir başka devletin sonunu getirmeyi amaçlamışlardır. Örneğin, Mitannilerin Mısır ile ittifak kurarak Hititleri, Hititlerin de Asurlulara kendi kızlarını vererek vassal krallık oluşturmak, topraklardan pay almak ve Mısır ülkesini yok etmek gibi amaçlarının olması olağan bir durumdur. Bu dönemde göze çarpan bir başka husus ise sıcak çatışma ortamının neredeyse hiç olmayışı ancak gerginliğinde devam ediyor olmasıdır. Bazı tabletlerde adı geçen bir antlaşma daha olduğu söylense de bu müddete ait herhangi bir tablet ele geçirilememiştir. Kuruştama antlaşması olarak bilinen bu antlaşma Hititlerde I.Şuppiluliuma zamanında yaşanan ve kendisinin ölümüne yol açan yirmi senelik salgın süreci içerisinde yazılan ve tanrılara atfedilen Veba Duaları adlı metinde birçok kez zikredilmiştir. Böyle bir antlaşmanın varlığı da tarihin bütünüyle değişmesi ve yeniden yazılması demektir. Ayrıca Asur, Babil, Mitanni, Arzawa gibi devletlerin Hitit ve Mısır devleti ile mektuplaşmalarına, ittifaklarına ve evliliklerine şahit olunmakta. Yapılan ve yapılacak kazılarda varlığı bilinen veya bilinmeyen eserlerin bulunmasıyla bu dönemin aydınlanacağı şüphesizdir.
5
“Norveçli Asur dili bilgini Jorgen A.
mektup geldi Kraliçe Ankesenamon Şunları 4
“Kocam öldü,5 oğlum da yok.
Kundtson, 1907-1915 yıllarında, Tarih ve Dil
yazmış idi
bilimleri dünyasında “Amarna Mektupları”
Dediklerine göre çok oğlun varmış; birini bana
olarak bilinen antik çivi yazılı kil tabletleri
verebilirsin,
okuyup yayınlamasıyla birlikte gün yüzüne
benim kocam olsun. Uşaklarımdan
çıkan diplomatik ilişkiler oldukça şaşırtıcıdır.”1 “Bu
tabletlerden
biri
de
birini almak istemiyorum. Kocam olmalarına
Prenses
gönlüm razı değil “Şuppiluliumma bu isteği
Ankesenamon’un Hitit kralı I.Şuppiluliuma’ya
kuşkuyla karşılamış ve durumun araştırılması
yazdığı mektuptur”.2 Firavun Tutankhamon’un
için
Mısır’a
ölümü ve ortada varis olmayışı Mısır geleneklerine
göre
Ankesanamon’un
dönmüştür.
evlenmek
mektubunda
üzerine
söyledin?”
olması
şeklindeydi.
olsaydı
ve
Mısır
mıydım?
karar
bekleniyordu. gelişmeleri
yazdın;
merakla
Yaşanan dönemin
“Neden
öyle
Onlar
beni
kendimin
ve
Sen
bana
inanmadın ve bana böyle
Ankesanamun’un
vereceği
bu
başka bir ülkeye yazar
Ülkesinin
komşuları tarafından da Kraliçe
Kraliçe
ülkemin küçük düşmesini
askeri açıdan sıkıntıda olan
Elçiler
aldatıyorlar “Eğer oğlum
Bu durum
ekonomik
göndermiştir.
Mısır’dan ikinci bir mektupla geri
Kraliçe
için seçtiği şahsın ortak hükümdar
elçiler
bu
Antik Mısır Makyaj Kutusu Metropolitan Müzesi
güçlü
oğlum(da) hizmetkârımı
Kocam yoktur. hiçbir
öldü Bir zaman
almayacağım ve onu kocam yapmayacağım.
ülkelerinden olan Hatti de takip ediyordu3,
Ben başka bir ülkeye yazmadım,(yalnız) sana
I.Şuppiluliuma Anadolu da gittikçe büyüyen ve tehdit haline gelen Asurlular üzerine savaş 4
hazırlıkları
içerisindeydi.
Doherty, a.g.e. s. 425 Doherty, a.g.e. s. 207 “Baş ruhban “Saltanatının sekizinci yılında” diye sözlerine başladı gözleri kapalıydı, “Akhet’in üçüncü ayında, doktor, büyücü ve sihirbazların tüm çabalarına rağmen, Tanrı onun Çifte Ufkuna girdi; Kral Tutankhamon hızla gökyüzüne yükseldi. Yuvarlak Güneş’in kılığına girdi, Tanrı’nın kol ve bacakları onları yaratan O tarafından çekildi. Saray sessizliğe büründü, kalpler yas içerisindeydi, Büyük Çifte Kapı mühürlenmişti. Saray mensupları keder içerisinde yok oldular, acıları şehre ve büyük nehir boyunca yayıldı. Firavun Tutankhamon öldü.” Başrahip Annen’in Polis Şefi ve Yazmanlar evi sahibi Mahu’ya ve General Horemhob ve de Ramses’e Firavun’un öldüğünü bildirmesi.
Kargamış’ı
5
kuşatmışken Mısır ülkesinden beklenmedik bir
Sefa Taşkın, “Amarna Mektuplarının Ege Tarihindeki Yeri”, Arkeoloji ve Sanat Dergisi, Eylül-Aralık, 2013, Sayı: 144 2 Ercüment Yıldırım, “Antik Çağlarda Evliliklerle Kurulan Müttefikler”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2013 s.2 3 Paul Doherty, Kobranın Yılı, Martı Yayıncılık, İstanbul 2010, s. 424 (S. 263 de Amendufet Wabet’in yazmanı ve ruhban, Firavun Tutankhamon’un cesedinde ki izleri anlatırken) 1
6
altın
söylüyorlar. Bana bir oğlunu ver, o benim
Zananza’nın suikastıyla ilgili olarak bir başka
kocam Mısır ülkesinin (de) kralı (olsun)!”
kaynak
diyerek sitemini ve yaptığı işin pek de
Havasında
övünülecek bir şey olmadığını anlatmaktadır.
Yağmalanan şaraptan çokça içtim ve ertesi
Bunun
sabah
üzerine
Şuppiluliumma
Mısır
tepsi
sunmaktadır.7
yazdım. Senin oğullarının çok olduğunu
de
ise
şunları
belirtmiştir;
dinlenerek
zaman
uyanabilmek
için
Prens
“Fulya geçirdik.
tekme
yemek
kraliçesinin isteğine uyarak oğlu Zannanza’yı
durumunda kaldım. Nebamun (Mısır ordusun
Mısır’a göndermiştir. Hitit Prensi Zanannza
da Albay) zalim denilebilecek derecede
kraliçeyi tahttan uzaklaştıran başkomutan
acımasızdı.
Horemhob
(Tutankhamon’un Baş Veziri); üvey erkek
tarafından
öldürülmüş
ve
Nakhtimin’in;
dönemin iki büyük gücü arasında ittifakla
kardeşi,
sonuçlanabilecek bu
önlenmiştir.
Zanannza’nın (I.Şuppiluliuma’nın oğlu veliaht
ardından
Hitit Prensi) Meryre’nin (Mısır’ın baş ruhbanı)
Şuppiluliumma Mısır’a savaş ilan ederek
ve en az dört düzine adamın cesetleri uzun
Mısır
sırık
Zannanza’nın
girişim
öldürülmesinin
egemenliğinde
bulunan
Suriye
(saray
güçlerinin
(Ay’ın
dizinleri
kumandanı)
halinde
kazığa
topraklarını işgal etmiştir.”6 Bu durum Mısır
oturtulmuşlardır.8” Bu gelişmeler neticesinde
halkı tarafından da hoş karşılanmayan bir
çılgına
durumdu, Mısır tarihinde hiçbir zaman
harekete
prensesi dahi komşu devletlere politika aracı
kontrolünde olan Şam civarındaki Abina
olarak vermemiştir. Hatta III. Amonhotep
ülkesini yağmalamışlar ancak Mısırlılar bu
döneminde Babil kralı I. Kadaşman-Enlil kız
saldırıya iç karışıklıklar sebebiyle karşılık
kardeşini Mısır kralına vermiş kendisinin de
verememişlerdir. “Hititler, Suriye’den birçok
kız kardeşini vermesini istemiş Mısır kralı ise
esir alarak geri döndü. Esirler beraberinde
çifte standart uygulayarak kendisine: Eski
ölümcül vebayı getirdiler. Salgın hızla yayıldı,
zamanlardan
bütün
beri
Mısırlı
yabancılara
verilmez.
açıklamıştır.
Söz
kral
Yazarak
konusu
kızları durumu
durumda
dönen geçen
ülkeyi
hazırlanırken
bir
Şuppiluliuma’nın
gerçekleşmesi
Hitit
sardı böyle
ve
emriyle
kuvvetleri,
Mısırla bir
Mısır
savaşa
talihsizliğin
I.Şuppiluliuma’nın
vebadan
kraliçeden bahsedilmesi hem Mısır’ın siyasi ve ekonomik olarak durumun vahametini göstermekte hem de Mısır Ülkesini Hititlere
Hanım Hande DUYMUŞ, Eski Ön Asya’da Siyasi Evlilikler, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Denizli 2006, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s.56 8 Doherty, Kobranın Yılı, s. 415-416 (Mahu’nun (Akhenaten’in yönetimin de Polis Şefi, Tutankhamon’un altın da baş subay ve başvekil.) ağzından) ; bkz. Gates 2011; 145; Cha valas 2006;259 7
Güngör Karauğuz, Hitit devletinin Siyasi Antlaşma Metinleri, Çizgi Kitabevi,2002, s. 162; bkz. Akurgal 1998;81;Alp 2001;97-98; Bryce 1999;194 6
7
ölmesi Hititleri hayal kırıklığına uğrattı.9”
Ancak bu dönemden önce kurulan
Kadeş savaşının da bu salgın sebebiyle
diplomatik ilişkiler şaşırtıcı şekilde olumlu
geciktiği aşikârdır. Hatta Şuppililiumma’nın
ilerlemekteydi. Hatta “Tel-el Amarna da ele
oğlu II. Murşilli’nin bizzat yazdırdığı Veba
geçen, I.Şuppiluliuma’nın: III. Amenhotep’e
Duaları metninde de salgının nedeninin
gönderdiği bir mektupta(EA 41, 7-12) ona
antlaşmanın
ötürü
“kardeşim”12 sıfatıyla hitap etmesi ve barışçıl
gerçekleştiği söylenmiştir. “Hitit vesikalarında
ilişkileri arzuladığı belirtilmesi bilinmektedir”.13
Mısır’a karşı doğrudan bir sefer ile ilgili kayıt
“Akhenaton (1353-1336) zamanında ise yeni
bulunmamakla birlikte veba dualarında Hatti
bir dinin (Aton) kurulmasıyla fazlaca ilgilenen
ülkesini vuran ve yıllarca sürecek olan veba
firavun, civarında gelişen siyasal olaylara uzak
salgınının
Hitit
durmaktadır. Şuppiluliuma, Akhenaton ve
antlaşmasının
ondan sonra gelen kısa süre tahtta kalan
arasındaki
bozulmasından
nedeni
olarak
Kuruštama
Mısır
ile
bozulması gösterilmiştir.10”
Smenkhare
görülmekte çok kısa bir dönem olması ve
Hitit ve Eski Mısırlılarda tam bir bağlılıkla görülür.
Örneğin;
Bu
dönemde ne yazık ki Smenkhare isimli yönetici
Antlaşmaların dokunulmazlığı ilkesine
uyulduğu
mektuplaşmıştır.14”
ile
yeterli kaynak bulunmaması bu kişinin kim
Kadeş
olduğuyla
Antlaşmasının imzalanmasından sonra, Mısır
ilgili
birçok
soru
işareti
barındırmakta. Ancak bir kaynak da bu kişinin
Kralı II.Ramses Mira kralına yazdığı bir
Akhenaton’un eşi Nefertiti olduğu yönündedir.
mektupta şöyle demekteydi: “Biz biraderimle
“Şimdi, İki Diyar Krallığında bu böyle bilinsin.
ant içtik, ben ona karşı sana yardım edemem.-
Sözlerim Üçüncü Çağlayan’ın ötesine taşınsın.
Aynı biçimde Hitit kralı II.Hattusillis ‘de Babil
Ben,
Kralı Kadaşman Enlil’e,-Mısır kralı ve ben
bilgeliğimle,
Babamın
(Aten’in)
yönlendirilmesinde Baş eşim ve Baş Kraliçe
kardeş olduk ve şu kararı verdik: Biz kardeşiz
Nefernefruaten-Nefertiti’nin
ve bunun için bir düşmana karşı ortaklaşa
artık
ortak
hükümdarım olduğunu resmen bildiriyorum,
savaşacağız ve bir dosta karşı ortaklaşa dost
bundan
olacağız- demekteydi11”
sonra
kendisi
Nefernefruaten-
Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001, İzmir, Doktora Tezi s.12 12 S. Bakruşin, A Efimov,İ. Mintz, E. Kosminiski, Uluslararası İlişkiler Tarihi –Diplomasi Tarihi (Çvr; Atilla Tokatlı) Cilt:1, s,8 13 Süleyman Özkan, “Ülkemizde Bulunmuş Eski Mısır Eserlerine Göre Anadolu-Mısır İlişkileri”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt:22, Sayı: 1,Temmuz 2007, s.7; bkz. Kınal 1987, s. 105,106,137. 14 Sevgi Dönmez, “Hititler Döneminde Askeri ve Siyasi faaliyetlere Bağlı Metal Dolaşımı” s.18, Journal of History Studies,(Tarih Araştırmaları Dergisi) Cilt: 6 Sayı: 1 Ocak 2014
9
Hititler belgeseli bölüm 2, Trevor Bryce, Hititler ile ilgili bir belgeselde bu ifadelere yer vermiştir. http://www.dailymotion.com/video/x1kib1z_hititler -belgeseli-2-bolum_school 29 Şubat 2016 10 Özlem Sir GAVAZ, I. ŠUPPİLULİUMA Dönemi’nde Suriye Ve Mezopotamya İle İlişkiler, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2007, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s.126-127; bkz. Kınal F. Eski Anadolu Tarihi, 1998 11 Bilgehan GÜLTEKİN, Devletlerarası İlişkilerde Halkla İlişkiler Ve Siyasal Propagandanın Rolü,
8
Amkheperure-Smenkhare
anılacak.
tabletlerdeki yazıların çözümlenip açıklanmaya
İmparatorluk mührünün Tanrı’nın arzusunu
başlanması, Hitit tarihinin ve coğrafyasının
taşıdığı
Smenkhare’nin
ortaya çıkmasına, Amarna mektuplarındaki
” Akhenaten’in
metinlerin yavaş yavaş anlaşılmasına yol açtı.
eşini ortak hükümdar ilan etmesinden kısa
Hitit yazısını ve dilini, I. Dünya Savaşı sırasında,
süre sonra ölmesiyle birlikte bu iddianın güç
1917’de kesin olarak çözümleyen Çek dilbilimci
bulduğu aşikârdır.
Bedrich Hrozny’dir
herkesçe
adıyla
bilinsin;
söylediklerine itaat edilecek.
“1906’larda
15
tabletlerin
bulunması,
1915’lerde
” Amarna mektuplarının
bulunması Mısır tarihi açısından da çok
Çorum-Boğazköy,
önemlidir. Tutankhamon’un ölümü ile birlikte
Hattuşa’da yapılan kazılar ve burada binlerce kil
16
Baş vezir Ay, Prens Zanannza’nın da pusuya
bu
düşürülmesinden sonra17 dul kalan kraliçe ile evlenerek Firavun oldu. Ancak Başkomutan
Paul Doherty, Batıdan Gelen İblis, Martı Yayıncılık, İstanbul 2010, s.260 Doherty araştırmalarını ispatlamak adına da ismi geçen kitabının Tarihi Not bölümünde durumu şu cümleler ile anlatmıştır: “Bu kitapta geçen olaylar sağlam bilgilere dayanmaktadır, dolayısıyla Mahu’nun yazdıklarına ilişkin elde oldukça fazla kanıt mevcuttur. Robert Feather, muhteşem kitabı The Copper Scrotl Decoded ‘a (Thorson 2000), Akhenaten ile Ölü Deniz çevresinde yer alan mağaraları betimler. Diğerleri için, en iyi şahit aslında Tutankhamon’un lahiti’ dir, burası onu keşfeden adam Howard Carter tarafından canlı ve net bir şekilde tarif edilmiştir.(The Tomb of Tutankhamon, BCA 1972)Bunun için faydalı ek bir kaynak ise The Complete Tutankhamon’dur. “Bende bahsi geçen, edebi olmayan çalışmam da, Tutankhamon’un yazgısı kadar lahiti ve içindekilerden bahsetmişimdir. Lahitin durumu, Tutankhamon cesedinin hali; “İlahi kişinin cesedi içeri getirilip Anubis masasına yatırılmıştı” diye açıkladı. “Eti taze, yüzü dingindi, sanki Ka’sı henüz terk edip gitmiş gibiydi. İlahi bedeni tüm giysilerinden arındırdım. Yakayı çözdüm; bu doktorların şeytanları uzak tutmak için boynunun etrafına doladığı büyülü iksirlere batırılmış çiçeklerdendi. Parmaklarım Amendufet kafasını çevirdi, elini kafatasının sağ kulağının hemen altında ki kısmına bastırdı: Burada bir şey hissettim, bir şişlik, bir ezik, sert ve büyük. Cesedi çevirdim diğerlerinin beni görmesini istemedim. Daha yakından baktım. Şişlik gözle görülebilir türdendi.”; ayrıca detaylı bilgi için bkz. Paul Doherty, Kobra’nın Yılı, s.263 Amendufet Wabet’in yazmanı ve ruhban Tutankhamon’un cesedinde ki suikast tahminlerini anlatırken.) lahitin aceleyle hazırlanışı, kutularda bulunan iki cenin, tam oturmayan lahit ve çatlak kapak vb. şeylerin tümü adı geçen otoriteler tarafından incelenmiştir. Tutankhamon gizemli bir şekilde ölmüş ve büyük bir aceleyle gömülmüştür.” 15
Horemhob tahtı ele geçirerek kendisinden önce ki dört Mısır yöneticisinin adlarını lahitlerden sildirmek için uğraşmış çoğunlukla da başarılı olmuştur. Bu durumdan ötürü Amarna
mektuplarının
önemli
olmasının
sebebi de bir nevi budur. Mısır Ülkesi III. Amonhotep zamanında Hititlerin çabaları ile sıkı ilişkiler içerisindeydi ancak III. Amonhotep Hititlerin düşmanı olan Arzawalılarla
ilişkileri
ilerletmekteydi.
Bu
durumun açıklığıyla ilgili bakılması gereken mektup ise Arzawa kralı ile Mısır kralı arasında ki Amarna mektuplarından olan EA 32’den başlamak gerekir.
Taşkın, a.g.m. Doherty, Kobranın Yılı, s.425 “Ankesenamun Hititlerle çeşitli görüşmeler başlattı elimizde onun Hititleri ülkesine davet ettiği mektuplar hala mevcut. Yaptığım araştırmalara göre, Hititli damat pusuya düşürüldü ve yok edildi. Tutankhamon hakkında kaleme aldığım kitabıma göre de, Horemhob ilerleyen dönemlerde bunun tadını çıkarttı ve eylemin sorumluluğunu aldı.” 16 17
9
134420)
Mısır
durumunun
EA 32:
kralına
kötüye
Hatti
gittiğini
ülkesinin
anlatan
bir
mektup yazmıştır. “(Bu
mektubun
birinci
tableti “Hatti
bulunamamıştır)
(Hitit)
Ülkesi
düşmanların
saldırısına uğradı. Kaşkalı düşmanlar Hatti 18
İşte, bu konuyla (ilgili olarak ) Kalbaya
Ülkesine çullandı ve Nenassa’yı (Nevşehir,
(mektubu getiren Mısır elçisi olmalı) bana bu
Nenezi Köyü ?) sınır yaptı. ‘Aşağı Ülke ’den
sözleri söyledi: “Hadi, kan bağı kuralım.”
(Tuz Gölü’nün güneyi) Arzawa düşmanı geldi
4-6) bu konuda Kalbaya’ya güvenmiyorum.
ve Hatti ülkesine saldırdı. Tuwanuwa (klasik
Sözle bunları söylüyor ama (söyledikleri)
Tyana- Niğde-Bor) ve Uda’yı (klasik Hyde-
tablettekilerle uyuşmuyor.
Konya-Karapınar)
yaptı…”21
sınır
’’Anlaşıldığına göre o yıllar Hatti, (Hitit) Ülkesi 7-9)Gerçekten benim kızımı istiyorsan onu
her yandan saldırı altındaydı. Kuzeyden,
neden sana vermeyeyim. Onu sana veriyorum.
Karadeniz’in doğusundan gelen Kaşkalar uzun
10-13) Bak şimdi, Kalbaya benim ulağımla
yıllar Hititleri saldırılarıyla rahatsız eden bir
birlikte hızla geri dönüyor. Ve bana bu konuyla
halktı ve bu kez merkez Hattuşa’yı ele
ilgili (olarak) bir tablette karşılık yaz.
geçirmiş, yakıp yıkmıştı.22” Eş zamanlı olarak Arzawalılarında Hatti (Hitit) ülkesine saldırılar
14-20) Zeka Kralı Nabu ve Ev Kapısının
düzenlemesiyle sıkıntıya düşen Hititler ancak
Ishtanus’u (Hawkins; Güneş Tanrısı) , bu tableti
I.Şuppiluliuma
okuyacak yazıcıyı ihtimamla korusun ve senin etrafında
ellerini
ihtimamla
zamanında
eski
güçlerine
ülkesinin
varlığı
özellikle
kavuşabilmiştir.
(yukarı)
kaldırsınlar.
Arzawa
coğrafi konumu günümüzde dahi tartışma
21-23) Sen, yazıcı, bana zamanında yaz;
konusudur.
(mektubun) sonunda kendi adını (da) yaz
23
Amarna tabletlerinin kil yapısı
araştırıldığında 24-25) Buraya gönderilen tabletlere daima
kilin
yapısının
Batı
Anadolu’nun Ege bölgesine ait olduğu tespit
19
Hititçe yaz.”
edilmiştir. Bu durum gösteriyor ki Arzawa
Bu mektup ile anlaşılıyor ki Arzawa ve Mısır kralları
kan
güçlendirmek
bağı
kurarak
istemektedirler.
ilişkilerini
Taşkın, a.g.m. ; bkz. William L.Moran,The Amarna Letters,s.103 21 Taşkın, a.g.m. ; bkz. Trevor Bryce, The Hitit Kingdom, s.146 22 Taşkın, a.g.m. 23 İlknur Taş, “Hitit Kralı IV.Tudhaliya’nın Suriye Politikası” 38. ICANAS Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Cilt:6, Ankara, 2012, s.3029 20
Aynı
zamanlarda Hitit kralı III.Tudhaliya (İ.Ö.1360Çeviride parantez içerisinde yazılanlar Sefa Taşkın’ın eklemeleridir. 19 Taşkın a.g.m. ; bkz. William L.Moran, The Amarna Letters, s.103 18
10
ülkesinin Batı Anadolu’nun; kuzey İonia, hatta
Asurların özgürlüğüne atılan adımları da
Aeolis bölgesinin kilidir. Bu doğruysa eğer
göstermekte.
Amarna’da ortaya çıkarılan başka kral ve
gönderdiği bilinmekte, ancak Hititler’in bu
ülkelerle ilgili diğer tabletlerde kullanılan
dönemde
killerin, mektupların yazıldıkları tabletlerin
söylenmekte Kuruştama antlaşmasının da bu
killerinin geldikleri ülke kökenli olduğunun
konu üzerine olduğu iddialar arasında. 26
saptanmış olması Arzawa Ülkesinin bulunduğu
Hanedanlık
Mısır’a
haraç
Antlaşmalar
yer ile ilgili tartışmalara ışık tutabilir.24 18.
Babil krallığının da hediyeler
ve
ödediği
de
mektupların
dili
dönemin diplomasi dili olan Babil Akadçası çivi
döneminde
göze
yazısıdır. Mısır ülkesinin de bu duruma uyması
çarpan bir başka durum ise II. Murşilli’nin de
Babillerin siyasi gücünü göstermektedir. Mısır
bahsettiği
uygarlığı Babil Akadçası dışında Hititçeyi de
Kuruştama
antlaşmasıdır.
Antlaşmanın Mısır kralı I.Tuthomis veya Hitit
yazışmalarında
kralı I. Şuppiluliumma zamanında yapıldığı
Arzawalılarla
yönünde iddialar bulunmakta, Kuruştama
III.Amonhotep’in
antlaşmasının
mektuplarında “Bana daima Hititçe yaz”
adı
birçok
Amarna
kullanmıştır.
Özellikle
mektuplaşmalarında Arzawa
kralına 27
mektuplarında ve başka metinlerde geçse de
demiştir. Bu dönemde Mitannilerle kurulan
henüz ele geçirilmiş böyle bir metin yoktur.25
ilişkilerde evlilik yoluyla bağlanmıştır. Yaklaşık
Bu dönemin önemi de sınırların Anadolu da
M.Ö. 1410–1400 arasında hüküm süren
Maraş’a kadar uzanmış olması ve gücünün
Mitanni kralı Artatama, Mısır Firavunu IV.
doruğunda olması diplomatik ilişkilerin en üst
Tutmosis’e (M.Ö.1426–1413) kızını eş olarak
seviyeye ulaşmasıdır. III. Tuthomis zamanında
vermiş ve akrabalık bağıyla siyasi ittifak
Maraş’a
oluşturmuştur. Artatama’nın oğlu II. Šuttarna
uzanan
sınırlar
Anadolu’da
ki
uygarlıkların Mısır ülkesiyle ittifak yapma
da
zorunluluğunu getirmiştir. Asur, Hatti, Babil
Amonhotep’e
uygarlıkları menfaatleri gereği ilişki kurarlar.
kuzeydeki komşuları Hititlere karşı Mısır’dan
Otuz yıl boyunca Suriye topraklarının Mısır’ın
destek almışlardır. Hititlerin Kuzey Suriye’yi
elinde
ele geçirme planlarına karşı yapılmış olan bu
kalması
bu
durumun
en
büyük
kızı
Kelu-Hepa’yı (M.Ö.
firavunu
1413–1377)
vererek
ittifak
dönemde
ettirilecektir. Mitanni tahtına küçük yaşta
devleti
himayesinde
olmasına rağmen diplomatik ilişkiler kurması
geçen
Taşkın, a.g.m. Özkan, a.g.m. s.5; bkz. De Martino 2006, 46-47. Kınal 1982, 106’ da antlaşmanın Şuppiluliuma tarafından yapıldığını söyler. Ünal 2005, 164-165. Antlaşmanın I. Tuthomis döneminde, II. Zidanta zamanında yapıldığı hakkında; bkz. “Hititler” s. 525’deki çizelge
Tušratta
dönemlerde
III.
etkenlerinden biridir. Ayrıca Asurların o Mitanni
sonraki
Mısır
döneminde
de
Hitit
devam
Kralı
24
Özkan, a.g.m. s.6 “Antlaşmaya göre Hitit kralı tarafından Kuruştama isimli halk Mısır kralının emrine verilmiştir. Antlaşma Şuppiluliuma’nın Mısır egemenliğinde ki topraklara saldırmasına kadar sürer”. 27 Taşkın, a.g.m. ; bkz. EA 32
25
26
11
I.Šuppiluliuma düzenlediği
Mitanni ilk
seferde
topraklarına yenilerek
tampon devlet olması için Mattivaza’yı Hitit
geri
Krallığı’na bağlı bir kral olarak Mitanni tahtına
çekilmiştir.28 Kral Tušratta müttefiki olan
tekrar çıkarmıştır. Ayrıca I. Šuppiluliuma kızını
Mısır’a bu durumu “Amarna Mektupların’’ da
Mattivaza’ya vererek siyasi bir müttefiklik
söyle anlatmıştır: “Düşman benim ülkeme
sağlamıştır. Kuzey Suriye üzerinde hâkimiyet
geldiği zaman, efendim Fırtına Tanrısı onu
tesis eden Hititler özellikle yönetici ve asker
benim insafıma bıraktı. Ve ben onu yendim.
kökenli pek çok insanı zaman içinde bölgeye
Ülkesine dönen hiç kimse olmadı. Ben şimdi
yerleştirmişlerdir.
sana bu mektupla birlikte Hatti ülkesinin
Mısır ülkesi Hititlerle müttefik olmak
ganimetinin bir parçası olarak bir savaş
zorunda idi, Şuppiluliuma sadece döneminin
arabası, iki at, bir erkek ve bir kadın hizmetkâr
değil Hitit tarihinin yetenekli krallarından
yolluyorum29” IV. Amonhotep dönemine kadar
biriydi. Eskiçağda günümüze kıyasla iletişim
istikrarla devam eden Mitanni – Mısır ilişkileri
imkânlarının kısıtlılığı sınırları geniş ülkelerinin
bu dönemde iç karışıklıklar sebebiyle ihmal
krallarını
edilmiştir.
merkezden
yönetim
konusunda
sıkıntıya düşürüyordu. Bu duruma çözüm
Mitanni
devletinin
müttefiklerinin
getiren krallardan olan Şuppiluliuma da birçok
yanından çekilmesiyle birlikte yalnız kaldığını
devlet gibi önemli kentlerin ve bağlı krallıkların
gören, Şuppiluliuma Mitanni topraklarında
idaresini valilere emanet etmiştir. Geniş
baskısını
Šuppiluliuma’nın
yetkilere sahip bu valiler merkezi idare güçlü
seferleri devam ederken Mitanni tahtına
olduğu zamanda krala itaat edip görevlerini
Mattiwaza geçmiştir. I. Šuppiluliuma’nın ilk
yerine getirirken merkezi otoritenin zayıfladığı
önce Kizzuvatna Krallığı ile bir anlaşma
durumlarda
yaparak
arttırmıştır.
Mitannilerin
engellemiştir. engellemeyi
Sonra
I.
bağımsızlıkları
için
mücadele
yardım
almasını
vermişlerdir. (Mitanniler’in Hititler’e bağlı
Mısır
yardımını
krallık olması ve kısa sürede bağımsız olması
Suriye’nin
gibi)
amaçladığından
Eyalet
valileriyle
bağlı
krallıkların
güneyinden başlayarak Mitanni topraklarını
yöneticilerini merkezi otoriteye bağlı hale
işgal
başkent
getirmek için izlenen yöntemlerin biri de
Mitanni
akrabalık bağı kurmak veya kraliyet ailesinin
Krallığı’nın egemenliğini ortadan kaldırmıştır.
üyelerini bu görevlere getirmek olmuştur.
Ancak I.Šuppiluliuma, Asur Krallığı’na karşı bir
“Hitit Devleti’nin en yetenekli krallarından biri
etmiştir.
Wašuganni’ye
Nihayetinde
yaptığı
saldırıyla
olan Šuppiluliuma bu yöntemleri mükemmel
Yıldırım, “Antikçağda Evliliklerle Kurulan Müttefikler: I. ANTİOKHOS” s.4; bkz. Trevor Bryce The Kingdom of the Hittites,157; Karauğuz, 2002: 203; Healy, 1993: 9 29 Sedat Alp, Hitit Çağında Anadolu, TÜBİTAK Yayınları, Ankara, 2001, s.14; bkz. Bryce, 1999: 155–160; Güterboch, 1956: 92–94 28
şekilde
uygulamıştır.
Šuppiluliuma,
ele
geçirdiği şehir devletlerinin krallarına Hititli prensler vermek suretiyle akrabalık tesis
12
ederek bu kralları vassalı (biat eden kimse,
7-10) Senin yanındakiler de iyi olmalı. Evlerin,
tebaa, kul, hizmetli köle) durumuna getirmeyi
karıların,
başarmıştır.30”
birliklerin, araba savaşçıların, ülkendeki bütün
Mısır
ülkesi
siyasi
çocukların,
soyluların,
askeri
sahip oldukların, hepsi çok iyi olmalı
ittifaklarıyla
ilişkilerini dengeli ilerleten
11-16)
bir
III.
ulağım Irsappa’yı şu bilgiyle
zamanında
gönderdim: ”Benim efendimle
Hititlerle iyi gidildiği sanılan
evlenmesi teklif edilen kızı
ilişkiler aslında Arzawa kralı
gör!”. O (Irsappa) , kızın
ve Mısır kralı arasında ki
başına yağ dökecek. İşte, sana
konuşmalarda anlaşılıyor ki,
bir torba altın gönderiyorum.
düşünüldüğünün
En iyi cinsten.
uygarlık
idi.
Amonhotep
dışında
Hatti ülkesini bitirme söz
sana,
benim
17-21) Yapılacak şeyler olarak,
konusu, bu durumu bize anlatan
İşte,
şimdi, (sen) bana “onu (bride
Amarna
price: Hawkins; gelinin ederi,
tabletlerinden olan EA 31
S.Taşkın; başlık parası) buraya
incelenmeli:
bana gönder” yazdın, onu “Nimuwareya31,
sana yakında göndereceğim,
Büyük Kral, Mısır’ın Kralı,
fakat (daha) sonra. Önce bana
şöyle konuştu: Arzawa Kralı
acele senin ulağını ve benden
Tarhundaradu’ya
gelen ulağı geri gönder ve
EA
31:
söyle:
Benim yanımdakilerin hepsi iyi.
Evlerim,
çocuklarım,
onlar mutlaka gelmeli.
karılarım,
soylularım,
askeri
22-26)Sonra onlar sana geri birliklerim,
dönecekler ve beraberlerinde kızın için başlık
araba savaşçılarım, ülkemdeki bütün sahip
parasını getirecekler.
olduklarım, hepsi çok iyidir.
Gelen, benim ve senin
ulağın, ki (Hawkins; öldü-?-) .... Ve bana da ....Kaşka ülkesinin insanlarını gönder. İşittim ki her şey bitmiş.
Ercüment Yıldırım “M.Ö. II. Bin Yılında Kuzey Suriye de Paylaşılamayan Topraklar” The Journal of Academic Social Science Studies, Cilt: 5, Sayı: 8, Aralık 2012, s.3; bkz. Altman 2012: 145–147; Leick 2007: 505–506; Assmann 2011: 216–217 31 Taşkın, a.g.m. “Yazılarda Nimuwaria adı, kuşkusuz, Akhetaten’in babası firavun III. Amonhotep’in (M.Ö.1390- M.Ö.1352) adının çivi yazısı biçimi olduğu fark edildi.’’ 30
27-38) Ve Hattuşa ülkesi yıkılmış. (Hawkins; donmuş) Ve işte, sana ulağım Irshappa’nın eliyle kutlama hediyesi gönderiyorum: bir torba altın, 20 mina ağırlığında altın, üç hafif
13
keten giysi, üç keten örtü, üç keten “huzzi”32 8
Murşili tarafından yazdırılan metin de ve Veba
keten kusitti, 100 keten, sawalga, 100 keten
Duaları
metninde
happa, 100 keten mutalliyassa, dört büyük
içeriğine
yer
‘kukkubu konteyner, tatlı yağ, 6 küçük
antlaşmasının varlığı da böylece bilinmekte.
‘kukkubu, konteyner, tatlı yağ, sarpa ve altın
Başkomutan
ile kaplanmış 3 abanoz sandalye, fildişi
döneminin son firavunu olarak kabul edilen ve
kakmalı 10 adet abanoz sandalye, 100 abanoz
Hititlerle Kuruştama antlaşmasına karşı gelen
çubuk. ”33
hanedan üyesi olmayıp, iç karışıklıklardan
“I.
Şuppiluliuma’nın
vermemiş ve ölmeden önce krallığı sağ kolu Ramses’e bırakarak 19. Hanedanlar döneminin
bu zamana “Amarna Çağı” ismi verilmiştir. Bu
başlamasına Mısır ülkesinin ihtişamını geri
köyde yapılan kazılarda sayıları 400’e yaklaşan
kazanmasına ve kendisine çağdaş birçok devlet
Akadça yazılmış mektuplar bulunmuştur.34”
olmasına rağmen restorasyon dönemi olarak
‘Mektupta da görüldüğü gibi Mısır ülkesi
adlandırılan bu süreçte eski gücüne ve
Hititler’in yıkıldığını ve bunun üzerine Arzawa
kudretine ulaşması ile birlikte Hititlerinde veba
hediyeler
yazmış.
salgınını 20 yıl gibi uzun bir süre de
III.
atlatmasından sonra, bu iki güçlü devlet Kadeş
Amonhotep’in belirttiği gibi Hititler kısmi bir
de tekrar karşı karşıya gelmişlerdir.
yıkılma süreci geçirmiş ve hatta bu zaman zarfında Hititlerden vazgeçilmiş.
Ayrıca
mektupların büyük Amarna arşivinden Hitit
“Tušratta’nın III. Amenofis’e yazdığı bir
dilinde yazılmış biricik iki metin olduğunu da
mektupta, Mitanni’ye karşı başarısız bir girişim
belirtmek gerekir.35 Daha önce de bahsedilen
yapmış
Kuruştama antlaşmasına dönecek olursak ele geçen
böyle
Şuppiluliuma’nın
bir
arşiv
yoktur,
Kahramanlıkları
Hanedanlık
açıdan güçlü bir firavundur. Horemhob varis
bulunduğu için, elli senelik (M.Ö.1400- 1350)
ayrıntıyla
18.
uzatan diplomasi yönü zayıf ancak askeri
Hasan civarındaki Tel el Amarna köyünde
gönderdiğini
Kuruştama
öncülük eden ve Mısır ülkesinin ömrünü
dönemi aydınlatan vesikalar Mısır’da Beni
kutlayan
Horemhob
ve
firavun Ramsesler döneminin başlamasına
XIV. yüzyılın ilk yarısına rastlamaktadır. Bu
kendisini
verilmekte.
ismi
yararlanarak Çifte tacı giyen firavundur. Bu
dönemi,
Yakındoğu’nun “Amarna Çağı” denilen M.Ö.
kralına
antlaşmanın
Hitit
kralının,
Šuppiluliuma
olduğundan hareket edilmiştir. Daha sonraki
ancak adlı
olan
bölümde ayrıntılı olarak ele alacağımız, EA 41
II.
nolu mektupta, I. Šuppiluliuma, Niphuriya adlı
Tırnak içinde verilen, hediyeleri anlatan sözcükler, Hitit dilinde, henüz anlamı çözülememiş sözcüklerdir. 33 Taşkın, a.g.m. ; bkz. William L.Moran,The Amarna Letters,s.101,102,103 34 Duymuş, a.g.e. , s.42 35 Duymuş, a.g.e. , s.60 32
bir
firavunu
Akhenaton
tebrik ile
etmektedir.
özdeşleştirilen
Genelde bu
Mısır
firavununa yazdığı mektupta I. Šuppiluliuma, firavunun babasından da bahsetmiştir. Ayrıca
14
KUB XIX 9 nolu metinde, I. Šuppiluliuma’nın
Asi nehri üzerinde bulunan Kadeş Krallığı,
Anadolu’da 20 yıl savaştığı ifade edilmekte ve
başlangıçta Mitanni müttefiki olarak kendini
Suriye’yi ele geçirdikten sonra da 6 yıl boyunca
göstermiş fakat Mısır firavunu III. Tutmosis
Amurru’da
söylenmektedir.
zamanında Mısır egemenliği altına girmiştir.
Suriye’nin fethi için geçen süre anılmamakla
Bu durum Mitanni ve Mısır arasında bir
birlikte bu iş için yaklaşık 10 yıllık bir zaman
gerginliğe sebep olmuşsa da IV. Tutmosis
dilimi kabul edilmektedir.36” Bu durum bize
zamanında her iki ülke arasındaki ilişkiler
Suriye’nin değerini sorgulamayı gerektiriyor.
düzelmiş ve Kadeş hem Mısır’ın resmi buyruğu
savaştığı
altında, hem de Mitanni’nin etkisi altında Orta
Kadeş savaşına sebep olacak birçok
Suriye’de anahtar bir kale olmuştur. Bu durum
durum söz konusu olmakla birlikte tabi ki
III. ve IV. Amonhotep dönemlerinde de devam
nedenler bunlardan ibaret değildi. Kadeş, Suriye bölgesinde yer alan Verimli Hilal
etmiştir. I. Šuppiluliuma, Kadeş Krallığı’na
37
saldırmamasına karşın, Kadeş kralı Šuttarna
olarak da adlandırılan Akdeniz bölgesi ile
birliklerini Hitit birliklerinin karşısına sürmüş
Mezopotamya arasında kalan en önemli
ve bu durum Hitit Kralı’nın duruma müdahale
nehirlerinden olan Asi Nehri’nin bittiği yerdir.
etmesine yol açmıştır. Bunun sonucunda,
Sadece bu sebepten ötürü iki ülkenin savaş
Kadeş kuvvetleri bozguna uğratılmış ve kral
içerisinde olması pek de şaşırılacak bir durum
Šuttarna ile oğlu Aitakkama tutsak edilerek,
olmasa gerek. Ticaret yollarının kalbinde
başkent Hattuşa’ya getirilmiştir. Daha sonra
olması bu bölgeyi paha biçilemez bir değere
ise Hitit kralı, Aitakkama ile bir antlaşma
kavuşturuyor. Jeopolitik durumun getirdiği
imzalayarak onu Kadeş’in başına getirmiştir. 38
sebepler dışında diplomatik açıdan gerginliğin
“Kadeš, artık bir Hitit vassali olmuş ve
bitmeyişi Prens Zananza’nın suikastıyla gelen
Mısır ile olan bağlarını koparmıştır. Bununla
karşılıklı çatışma durumu sonunda Kadeş
ilgili Qatna kralı Akizzi, IV. Amonhotep’e bir
savaşıyla patlak verecektir. Hititler Fırat’tan
mektup
Akdeniz kıyılarına kadar olan bütün yerel
gönderir
Aitakkama’nın
krallıkları kendine bağlamış fakat Mısır Ülkesi
ve
Hatti
Kadeš’li tarafına
(Kinza) geçtiğini
bildirir.39” Bu durumun Hitit ve Mısır arasında
’ne karşı yürüttüğü barışçıl politika gereği,
belirgin bir gerginliğe yol açmış olması
Kadeş Krallığı’na saldırmayı düşünmemiştir.
muhtemeldir. Fakat Mısır’ın o sırada uğraştığı Özlem Sir Gavaz, I. ŠUPPİLULİUMA Dönemi’nde Suriye Ve Mezopotamya İle İlişkiler, s.30; bkz. Transkripsiyon ve tercüme için. Götze, 1925, 47 vd. 37 Özlem Sir Gavaz, “Hitit İmparatorluğunun Suriye ve Yukarı Mezopotamya Ticaret Yolları Üzerindeki Hâkimiyet Politikası” 38. ICANAS Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Cilt:6, Ankara, 2012, s. 2824
dini reform ve değişiklikler belki de bu konu ile
36
etraflıca
ilgilenmelerini
Aitakkama’nın,
sınırlarını
engellemiştir. genişletmek
ve
Gavaz, , I. ŠUPPİLULİUMA Dönemi’nde Suriye Ve Mezopotamya İle İlişkiler, s.86 39 Gavaz, , a.g.e. , s.87 38
15
bölgesel ittifaklar kurmak amacı ile Amurru
bir baskın yaparak Mısır birliğini bozguna
kralı Aziru ile de bazı ilişkiler içerisinde olduğu
uğratmıştır. Savaşın bittiğini sanan Hitit
bilinmektedir.
askerleri
ve
birçok diplomatik ve askeri sıkıntı karşısında
Güney
sonunda II. Muršili’den sonra Hitit tahtına II.
taraf Amurru
Suriye’nin
büyük kalması
Muvatalli’nin
Kaşga ve Arzawa tehlikesi devam etmekteyken Mısır,
iki
egemenliğinde
Muvatalli geçmiştir. Bu dönemde hem batıda
sağlayan
savaş
sonuçlanmamıştır.
geç kalınmış olarak dahi görülebilir. Ve
otoritesini
toplamakla
uğraşırken
geriden gelen diğer iki birlik saldırıya geçmiş
Kadeş savaşının gelişmesi yaşanan
siyasi
ganimet
içinde
zaferle
toprakları
ile
kısmının
Hitit
savaştan
II.
kazançlı
çıktığını
göstermektedir.41
Kuzey
Suriye’deki ticari ve siyasi çıkarlarını korumak için Hititler ile girilecek bir mücadeleye
Bu büyük savaş görkemine yakışan bir
hazırlanmıştı. Bu tehlikeyi sezen II. Muvatalli
anlaşma
kardeşi III. Hattušili’yi başkent Hattuša’ya
tarafından
Anlaşmanın
içeriğine
ve Kuzey Suriye üzerindeki hâkimiyetini kabul
taşımıştır. M.Ö. 1274 yılında Hitit ve Mısır Suriye’nin
Hattušili
bakıldığında Hitit Krallığı, Mısır’a üstünlüğünü
bırakarak devlet merkezini Tarhuntašša’ya
Kuzey
III.
tamamlanmıştır.
Kaşga ve Arzawa saldırılarını önlemek için
Krallıkları
ile
ettirmiştir.
hâkimiyetinin
42
Kadeş Anlaşma metinlerinin iki
nüshası günümüze ulaşmıştır. Biri Mısırlıların
kimde kalacağını belirlemek için dönemin en
hazırladığı
büyük ordularıyla Kadeş kenti yakınlarında
metnin
Akadça
çevirisi
olup
Hattuşa’da diğeri ise gümüş tablet üzerine çivi
savaşmışlardır. 40
yazısıyla ve Akadça metnin Mısır diline çevirisi
Tarih boyunca belki de en fazla savaş
olup, Ramasseum ve Karnak tapınaklarının
arabasının katıldığı bu savaşın kaderini Hititli
duvarlarında bulunmuştur. Kadeş antlaşması
casuslar belirlemiştir. II. Ramses Amun, Reh,
bir saldırmazlık sözleşmesi ve karşılıklı askeri
Ptah ve Seth adlarını taşıyan birlikleriyle
yardımla kaçakların iadesini de içermektedir.43
Orontes
Nehri’ni
geçmeden
önce
Hititli
casuslar ordudan kaçtıkları ve ordunun hala Halpa
Kenti
yakınlarında
olduğunu Hakan Erol, “Asur Ticaret Kolonileri Devrinde Anadolu Şehir Devletlerinin İdari Yapısı”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu s.2; bkz. Balkan, K. “Mama Kralı Anum-Hirbi'nin Kaniş Kralı Warşama'ya Gönderdiği Mektup” 1957 42 Yıldırım, a.g.m. s.1395; bkz. Bell, 2008: 80 – 81; Leick, 2007: 507 – 508; Lehmann, 1977: 242; Robbins, 2001: 49 – 51) 43 Şeyma Ay ”Kadeş Savaşına Katılan Batı Anadolulu Kavimler ve Bunların Anadolu Tarihindeki Yeri” s.6, http://acikerisim.aku.edu.tr/ 41
söylemişlerdir. Bu sırada II. Muvatalli 35.000 asker ve 3.500 savaş arabası ile Kadeş'in yakınında (Humus’un güneybatısında) pusuda beklemiştir. Bu bilgiyi alan Mısır ordusunun iki birliği güneye yönelince Hitit askerleri büyük 40
Yıldırım, a.g.e. , s.10
16
Antlaşma Hitit İmparatorluğu'nun başkenti olan Hattuşa (Boğazköy) antik kentinde yapılan kazılar sonucu 1906 yılında bulunmuştur. Boğazkale (Hattuşaş) kazılarında bulunan kil tablet örneği, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Antlaşma metninin büyütülmüş bir kopyası ise New York'taki Birleşmiş Milletler Binası'nda bulunmaktadır.44
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Resmi Sitesi Şark Eserleri Müzesi Eserler, Kadeş Antlaşması Sayfası http://www.istanbularkeoloji.gov.tr/eski_sark_eserleri_muzesi 05 Mart 2016 44
17
SONUÇ; Genel hatlarıyla incelendiğinde görülüyor ki Antikçağlarda da kurulan ittifaklar, yapılan antlaşmalar özellikle Hitit ve Mısır arasında ki çatışmalara rağmen devam etmiş. Bu iki devletin ele alınmış olması hem sosyolojik hem de tarih açısından oldukça mühimdir ki, nedeni ise döneminin süper güçleri olmaları ve uluslararası siyaseti günümüzden 3500 yıl öncesinde yönetmiş olmalarıdır. Her iki devlet çağına büyük izler bırakmakla birlikte diplomasinin önemini de bariz bir şekilde ortaya koymaktadır. 18. Hanedanlık dönemi, Restorasyon dönemi veya El-Amarna dönemi diplomasinin hat safhaya ulaştığı krallıkların güçlendiği ya da yıkılmaya adeta ramak kala toparlandığı bir dönemdir. Karşılıklı çatışmanın çok az olması göze çarpsa da iki devlet arasında ki ilişkilerin oldukça gergin devam etmesi mektuplar incelendiğinde dahi kendini hissettirmekte. Özellikle firavun Akhenaton dönemiyle birlikte komşu ülkelerin ihmal edilmesi isteklere karşılık verilmemesi ve iç karışıklıkların başlamasıyla birlikte süregelen Hitit-Mısır ilişkilerinde ki çatlamaların ilk belirtileridir. Daha sonra gelen Firavun Tutankhamon’un varisi olmayışı devleti hükümdarsız bırakmış ve alternatif yollar aranırken kraliçe Ankesenamun’un Hitit kralı I. Šuppiluliuma’ya mektup yazarak oğlunu kendisine koca olarak istemesiyle dönülmez bir yola girilmiş oldu. Kraliçenin düşmanı olan Horemhob tarafından Hitit veliahdı Zananza’nın öldürülmesi son nokta oldu ve Mısır’ın sınırında bulunan Suriye toprakları işgal edildi. Ancak gerçekleştirilen bu saldırı Hatti ülkesinde veba salgınına yol açtı ve Hititler ortalama yirmi yıl salgınla uğraşmak durumunda kalmışlardır. Bu zamanlamadan yararlanan Mısır ülkesi ekonomisini ve bozulan diplomatik ilişkilerini düzeltmeye başladı, her iki devlet yöneticisi de başlarda birbirlerine kardeşim olarak hitap etseler de bu sadece bir paravandı. Nihayetinde 19. Hanedanlık ve Mısır tarihinin en güçlü firavunlarından olan II.Ramses ve Hititlerin mühim hükümdarlarından
olan
III.
Hattuşili
karşı
18
karşıya
gelerek
bu
soğuk
savaşı
DUYMUŞ Hanım Hande (2006) Eski Ön bitirdiler ve tarihin ilk uluslararası yazılı
Asya’da
antlaşması olan Kadeş’i kabul ettiler. Yaklaşık
Siyasi
Evlilikler,
Pamukkale
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
iki yüzyıl süren bu süreçte her iki devlet
Denizli
sonunda birbirlerinin güçlerini kabul etmiş ve saygı duymuşlardır. Ayrıca diğer devletler ile
EROL Hakan,(2012) “Asur Ticaret Kolonileri
ilişkilerden de bahsedilmiştir; Babil, Asur,
Devrinde Anadolu Şehir Devletlerinin İdari
Mitanni, Arzawa gibi ki bu devletlerin de
Yapısı” Tarih Ve Medeniyetler Tarihi,
etkileri göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir.
Ankara
İlerleyen dönemlerin yükselen güçleri olmaları
GAVAZ
yolunda ki adımları da açıkça belirtilmiştir.
İmparatorluğunun
Özlem
Sir
(2012)
Suriye
Ve
“Hitit Yukarı
Mezopotamya Ticaret Yolları Üzerindeki Hâkimiyet
Politikası”
Uluslararası KAYNAKLAR;
Asya
ve
38.
ICANAS
Kuzey
Afrika
Çalışmaları Kongresi, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara,
ALP Sedat (2001) Hitit Çağında Anadolu,
GAVAZ Özlem Sir (2007) I. Šuppiluliuma
TÜBİTAK Yayınları, Ankara
Dönemi’nde Suriye Ve Mezopotamya İle
AY Şeyma,(2010) “Kadeş Savaşına Katılan
İlişkiler,
Batı Anadolulu Kavimler ve Bunların
Bilimler Enstitüsü, Ankara, Yüksek Lisans
Anadolu
Tezi.
Tarihindeki
Yeri”
ANKARA
Üniversitesi
Sosyal
http://acikerisim.aku.edu.tr/
GÜLTEKİN Bilgehan (2001) Devletlerarası
BRYCE Trevor (2015) Hititler belgeseli
İlişkilerde Halkla İlişkiler Ve Siyasal
bölüm 2, http://www.dailymotion.com/
Propagandanın Rolü İstanbul Arkeoloji Müzeleri Resmi Sitesi
DOHERTY Paul (2010) Kobranın Yılı Martı
Şark
Yayıncılık, İstanbul
Eserleri
Müzesi
Eserler/Kadeş
Antlaşması
DOHERTY Paul (2008) Batıdan Gelen İblis
Sayfası
http://www.istanbularkeoloji.gov.tr/eski_
Martı Yayıncılık, İstanbul
sark_eserleri_muzesi 05.03.2016 DÖNMEZ
Sevgi,
(2014)
“Hititler
KARAUĞUZ Güngör (2002) Hitit devletinin
Döneminde Askeri ve Siyasi faaliyetlere
Siyasi Antlaşma Metinleri, Çizgi Kitabevi
Bağlı Metal Dolaşımı,” Journal of History ÖZKAN
Studies (Tarih Çalışmaları Dergisi)
Süleyman
(2007)
“Ülkemizde
Bulunmuş Eski Mısır Eserlerine Göre
19
Anadolu-Mısır İlişkileri” Tarih İncelemeleri Dergisi S.
Bakruşin,
A
Efimov,İ.
Mintz,
E.
Kosminiski, Uluslararası İlişkiler Tarihi – Diplomasi Tarihi (Çvr; Atilla Tokatlı) Cilt: 1 TAŞ
İlknur
IV.Tudhaliya’nın
(2012)
“Hitit
Kralı
Suriye Politikası”
38.
ICANAS Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara. TAŞKIN Sefa (2013) “Amarna Mektupları Ve Ege Tarihindeki Yeri” Arkeoloji ve Sanat dergisi YILDIRIM Ercüment (2012) “M.Ö. II. Bin Yılında Kuzey Suriye de Paylaşılamayan Topraklar” The Journal of Academic Social Science Studies (Akademik Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi) YILDIRIM
Ercüment,
(2013)
“Antik
Çağlarda Evliliklerle Kurulan Müttefikler” Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi
20
21
kültür açısından en parlak dönemi olmuştur. Tragedya ve Komedya türünde en büyük
ANTİK YUNAN TİYATROSU
yapıtların yazılması bu döneme rastlar.46
Gülden Turgut / Sanat Tarihçi / Hacettepe
Tragedyanın, Antik Yunan Uygarlığı’nın
Üniversitesi
Arkaik Çağı sayılan İ.Ö.VII.ve VI.yüzyıllarda Tanrı Dionysos onuruna yapılan törenlerde
Antik Yunan’da Tiyatro Düşüncesi
söylenen dithirambos şarkılarından doğduğu Tiyatro görüşler,
konusunda
Antik
Yunan
ilk
kuramsal
varsayılmaktadır.
Bu
koro
şarkılarını
düşüncesinde
söyleyenler, Dionysos’un kutsal hayvanı olan
filizlenmiştir.Antik Yunan uygarlığının Arkaik
teke kılığına giriyor, şarkılar söylüyor, kaba
Çağını ve bu çağın doğacı düşünürlerini izleyen
saba danslar yapıyorlardı. Giderek belli biçim
Klasik Çağ düşünürleri, fizikötesini, insanı ve
kalıplarına göre yazılmaya ve şiirsel bir nitelik
toplumu
kazanmaya
yöneten
başlayan
yasaları,
koro
sistemli bir
şarkılarına bir
şekilde
de
ele
bu
konuşan
alırken güzel
kişi hipokrites
kavramına
(yanıt
ve sanata da
eklenince
eğildiler.Klas
tiyatronun
ik
dialog
Çağ
veren)
filozofları
çekirdeği
sanatı önce
oluşmuş
toplumu
oldu.47
eğitmesi Antik
açısından,
Yunan tragedyasının tanımını ilk kez İ.Ö 320
sonra da estetik duygu yaratması açısından ele aldılar.Platon,
yapıtlarında
dağınık
yıllarında Poetika adlı eseriyle Aristotales
olarak
yaptı. Poetika, tiyatro sanatı üzerinde yazılmış
sanat ve tiyatro sanatı konusuna yer verdi.45
olan Antik Yunan Uygarlığının İ.Ö V ve
eserlerin
en
önemlilerinden
biridir.Poetika’da Yunan sanatının en belirgin
IV.yüzyıllarını kapsayan Klasik Çağı, sanat ve
özelliği olan sağduyuya uygunluk belirtilmiş,
45
46
Sevda Şener, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, Dost Kitabevi Yayınları, Şubat 2000, sf. 15.
47
22
Şener, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, sf. 15. Şener, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, sf. 16.
bireysel ve rastlantısal olana karşı asal ve
Grek tanrısı Zeus ile Tebai kentinin kurucusu
genel
Poetika’da
Kadmos’un kızı Semele’nin birleşmesinden
gerçekçiliğe ve olasılığa önem verilmekle
dünyaya geldi. Semele ölürken Dionysos’u
birlikte
doğurdu. (Ölümün yeni bir yaşam getirmesi
olan
kabul
yaratıcı
edilmiştir.
düş
gücüne
özgürlük
tanınmıştır. Aristotales’e göre, iyi bir tragedya
inancı)
olay dizisi yalın değil, karmaşık olmalıdır.48
öldürüldü; ama Zeus, ona yeniden can verdi.
Tragedyanın,
çağının
Böylece Dionysos, ‘‘İki kez doğan ‘‘anlamına
önemli
gelen dithrambos niteliğini kazandı. Sonradan
sorunlarını, toplum yapısının çelişkilerini dile getirirken
halkı
eğitme
Öteki tanrılar gibi Dionysos da
onun için koro ile söylenen ezgilere de
görevini
ditrambos denildi.51
savsaklamasına izin verilmemiştir. Örneğin, oyunlarından hiçbiri günümüze kalmamış olan
Komedya da tragedya gibi dinsel
tragedya şairi Phrynikhus’un, Miletos’un Zaptı
inançlardan ortaya çıkmıştı. Cümbüş ve
adlı oyunu, seyirci tarafından çok beğenildiği
sarhoşluk,
halde,
olaylarla
komedyasının kaynağında olan şeylerdi. Onun
heyecanlandırdığı gerekçesiyle para cezasına
için de, oyuncular, gülünç, abartılmış biçimlere
çarptırılmıştır. Tragedya şairlerinin güncel
girerler ve her oyunda gülünç görünüşlü
konulardan
phallus’lar
yazarı,
seyirciyi
güncel
kaçındıklarını,
oyunlarını,
şaka
ve
saldırganlık
takarlardı.52Tragedya,
Grek
insanların
öykülerini tarihten, efsanelerden aldıklarını
ağırbaşlı ve ciddi yanlarını gösteriyorsa,
biliyoruz.49
komedya da coşkun ve gülünç yanlarını dile getirirdi.53
Tragedya, Dionysos’a tutulan yasta söylenen şarkılardan ( dithrambos) çıktıysa,
Antik tiyatronun doğuşu bu büyük
Komedyada Dionysos’a düzenlenen eğlence ve
Dionisia Şenliğini ortaya çıkardı. Bu şenlikte
kutlama törenlerinden doğdu.50
söylenen dithrambosu Midilli ozan Arion
Eski
Komedya
İ.Ö.
bulmuştu. Kısa bir süre sonra bu şenlikte,
427’de
ozanlar
Aristofanes’in ilk oyununun oynanışından
adına
düzenlenen
ödüllü
bir
yarışma
düzenlenmiş ve tiyatro sanatı da bundan
epeyi önce ortaya çıktı. Bu tür, İ.Ö. 486 yılında Dionysos
arasında
doğmuştu.54
şenliklerde
filizlendi. Dionysos (ya da Bakkhos ), en büyük
Antik Yunan Tiyatrosu’nda Oyunculuk Sanatı Her şeyden önce Antik Yunanlı oyuncuların 15-
48
Şener, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, sf. 36.
25
bin
kişilik
açık
hava
tiyatrolarında
49
Sevda Şener, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, Dost Kitabevi Yayınları, Şubat 2000, sf. 42. 50 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, Cilt 1, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, ,1971, sf.41.
51
Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 40. Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 41. 53 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 41. 54 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 26-27. 52
23
oynadıklarını göz önünde tutmalıyız. Bilindiği
Başlarda ses eğitiminin ön plana
gibi tiyatro, dinsel bir toplantı yeriydi.
alınmasının bir nedeni, sahne üzerindeki jest
Oyuncuları Tanrı Dionysos’un rahipleri, gösteri
ve hareketlerin azlığı ve sınırlı olmasıydı. Yüz
de bu tanrı adına düzenlenmiş bir törendi.55
anlatımı bir maskenin statik görünüşü altında kısıtlanmıştı. Ayrıca onbinlerce seyirci için
Antik Yunan oyunculuk sanatına baktığımızda,
yapılmış olan tiyatroların arka sıralarında
dört temel nitelik üzerinde durulduğunu
oturanlar yüzdeki anlatımı net bir biçimde
görürüz bunlar;
göremiyorlardı.58 1.Güçlü ve temiz bir ses, Antik Yunan oyuncusu, bugün bizim 2. Karakter yapımının doğruluğu,
unuttuğumuz bir gerçeği çok iyi biliyordu: ‘‘Bir
3. İnandırıcı doğal bir esneklikle
oyuncunun ses tonu, seyirciyi herşeyden çok etkiler’’.59
sağlanan tasarım gücü ve 4. Algılama- anlama yetisidir.56
Antik Yunan Tiyatrosu’nda Kullanılan
Antik Yunan tiyatrosu, açık ve çok büyük
Maskeler
olmasına karşın, güçlü bir ses gerektirmiyordu; çünkü bu tiyatroların çoğu akustik yeterliydi
Maske
açıdan
hiç
kuşkusuz,
ritüellerden kalma bir ifade
ve
aracıydı.
Maskelerin
Grek
oyuncuların
tiyatrosunda
taktıkları maskelerin
başka nedenleri de vardı, tek
ağzı megafon gibi sesi büyütüyordu.
bir oyuncu maske değiştirerek
Yunan
oyuncusu, tıpkı bir
kullanılmasının
çeşitli
rolleri
oynayabiliyordu.
Maskelerin yapıldığı malzeme
Tiyatro Maskları
opera şarkıcısı gibi,
bez,
tahta,
mantardı.
müzikli ve müziksiz olarak yıllarca sesini eğitir
Pollux’tan öğrendiğimize göre, tragedyada
ve gösteriye her çıkışında sesini ısıtır ve
otuz çeşide yakın maske vardı.60
yerleştirirdi.57
58
Özdemir Nutku, Oyunculuk Tarihi Başlangıcından XIX. Yüzyıla,Yapı Kredi Yayınları, Mart ,1995, sf. 29. 59 Özdemir Nutku, Oyunculuk Tarihi Başlangıcından XIX. Yüzyıla,Yapı Kredi Yayınları, Mart ,1995, sf. 29. 60 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi Cilt 1, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, 1971, sf.63.
55
Özdemir Nutku, Oyunculuk Tarihi Başlangıcından XIX. Yüzyıla,Yapı Kredi Yayınları, Mart 1995, sf. 28. 56 Özdemir Nutku, Oyunculuk Tarihi Başlangıcından XIX. Yüzyıla,Yapı Kredi Yayınları, Mart ,1995, sf. 28. 57 Özdemir Nutku, Oyunculuk Tarihi Başlangıcından XIX. Yüzyıla,Yapı Kredi Yayınları, Mart ,1995, sf. 28.
24
Bunlardan ayrı olarak, tragedya ve komedyada
Grek
Tiyatrosu yazmış
üzerine olan
çeşitli
efsane kişilerini göstermek için yapılan özel
ansiklopedi
Pollux’tan
maskeler kullanılırdı.: boynuzlu Acteon, kör
öğrenildiğine göre renkler de simgesel olarak
Fineus, çok gözlü Argus gibi…
kullanılıyordu; koyu renkler acıyı, açık renkler sevinci simgeliyordu. Kraliçeler mor rengin egemen
olduğu
kostümler
giyiyorlardı.
Daima erkeklerden seçilen aktörler, rolleri
Böylece, renklerle daha ilk başta oyun
gereği kim olduklarını –kadın veya erkek, yaşlı
kişilerinin karakterleri de ortaya konmuş
veya genç- ve yüz ifadelerindeki duygusallığı
oluyordu.64
(mimikleri) gösteren maskeler takıyorlardı. Bazı maskeler iki taraflıydı. Bir tarafında sakin diğer
tarafında sinirli ifadeler
oluyordu.
Antik Yunan’da Tiyatro Yapıları
Böylece aktör, ruh halini eliyle çevirerek
Yunanistan’da ,İ.Ö. VI ve V.yüzyıllarda
değiştirebiliyordu.61
tragedya ile komedya türünün gelişmesi ile iki önemli oluşum ortaya çıktı. Birincisi, tiyatro sanatının yönünü din tayin ediyordu ve bunun
Antik Yunan Tiyatrosu’nda Kostüm
için de çok kişide seyirciye yönelmesi gereken Komedya
kostümü,
doğal
olarak,
oyun yerleri gerekiyordu. İkincisi de, koro,
tragedya kostümünden çok değişikti. Komedya
hem tragedya, hem de komedya için en
oyuncusunun kostümü kısaydı. Bacaklarını
önemli dramatik öğeydi, bunun için de çok
saran, daracık (bazen ten renginde, bazen
geniş bir oyun yerinin yapılması şarttı.65
süslü) bir triko giyerlerdi.62 Aktörler
daha
uzun
görünebilmek
için
peruk,
kalınlaştırılmış
tunik
ve
ayakkabılardan
oluşan
ve
iri
keçe
ile
kalın özel
Bu her iki ihtiyacı da sağlayacak yer bulundu; halkın rahatça seyredebileceği bir dağın eteği
tabanlı
ve oyunun oynanacağı bir düzlük… Seyir
kostümler
olanağını arttırmak için de oyun yerinin bir
giyiyorlardı.63
daire biçiminde olması gerekiyordu.: buna orkestra denildi. Oyun yerinin ortasına da Tanrı Dionysas’a adakların yapılacağı bir sunak
61
Jane Bingham, Fiona Chandler, Jane Chisholm, Gill Harvey, Lisa Miles, Struan Reid & Sam Taplin, ‘‘Antik Dünya Ansiklopedisi, Tübitak Yayınları, Haziran ,2012, sf.225 62 Özdemir Nutku, ‘‘Dünya Tiyatrosu Tarihi’’ Cilt 1, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, ,1971, sf.63 63 Jane Bingham, Fiona Chandler, Jane Chisholm, Gill Harvey, Lisa Miles, Struan Reid & Sam Taplin,
(thymele) yapıldı. Yunanistan’daki ilk tiyatro böyle çıplak bir dağ eteğinin yokuşuna Antik Dünya Ansiklopedisi, Tübitak Yayınları, Haziran ,2012, sf.225. 64 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 62-63 65 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 65.
25
oturmuş seyircileri kapsayan bir theatron ile
komedya içerikli, üçüncüsüne de yergi içerikli.
oyun
düzlükten
Bu sahnelerin dekoru birbirine benzemez,
geldiği
İçerikleri de farklıdır. Çünkü tragedyayla ilgili
için
düzeltilmiş
ibaretti.(Tiyatro
bir
sözcüğünün
theatron,ne tiyatro binası ne de sahnedir,
sahneler,
yalnızca seyir yeri anlamına gelir ve görmek
saraylara ve krallara has başka tür ayrıntılar
anlamını
içerir;
veren
theasthai
kökünden
türetilmiştir.)66
sütunlar,
komedyayla
alınlıklar,
ilgili
heykeller,
olanlar
evleri
balkonları temsil eder; yergi içerikli olanlarsa, ağaçlarla, mağaralarla, dağlarla donatılmıştır.68 Yunan tiyatrolarında orkestra çok geniş bir alana yaygındır ve sahne dekorunun
Antik Yunan’da Sahne Binaları
olduğu
Sahne
aktörler dans eder. Sahne dekorunun olduğu
binalarının
kesin
çizgilerle
Şöyle ki, ortadaki kanatlı kapılar, kraliyet andıran
parçasıdır.
Burada
Orkestra, Yunanca dans edilen yer
sahiptir;
anlamına gelir. Yunan Tiyatrosunda planı tam
sağdaki, soldaki kapılar misafirler içindir,
bir daire biçimindedir. Orkestrada hem koro
hemen yanlarında sahne dekorasyonlarına
hem de oyuncular yer alır. Seyirciler alanın
ayrılmış yerler vardır. Yunanlılar bunlara döner
çevresinde
kanatlar (periaktoi) der. Böyle demelerinin
orkestrasında, Priene Tiyatrosu’nda görüldüğü
sebebi, bu yerlerde merkezleri etrafında
gibi çoğu kez Dionysos kültüyle ilişkili bir sunak
dönen, her üç yüzünde farklı bir dekor
bulunurdu.70
sergilenen
üçgen
süslemelere
bir
yerin önü olan proscenium dar ve küçüktür.69
belirlenmiş kendine has bir donanımı vardır.
saraylarını
bölümün
gösteriyi
izlerdi.
Yunan
mekanizmaların Klasik dönemde orkestra üç yönden
bulunmasıdır. Oyunda sahne değiştiğinde veya seyirci
şimşekler, gök gürültüleri eşliğinde bir tanrı
oturma
sıralarıyla
(cavea)
çevrelenirken, dördüncü yönden de oyunlara
sahnede belirdiğinde bu üçgenler döndürülüp
fon oluşturan basit bir sahne cephesine
farklı bir dekora sahip yüzleri öne çıkarılır. Bu
(skene) sınırlanmıştır.71
döner alanının yanında biri forumdan, biri de şehir dışından sahneye girişleri sağlayan kanatlar uzanır.67
68
Vitruvius, Mimarlık Üzerine, Alfa Yayınevi, Mart, 2017, sf. 195. 69 Vitruvius, Mimarlık Üzerine, Alfa Yayınevi, Mart, 2017, sf. 180. 70 Murat Karatağ, Klasik Arkeoloji Sözlüğü YunanRoma, Midas Yayınevi, Ağustos, 2013, sf. 296. 71 Murat Karatağ, Klasik Arkeoloji Sözlüğü YunanRoma, Midas Yayınevi, Ağustos, 2013, sf. 296.
Üç tür sahne düzeni vardır: Birine tragedya içerikli sahne düzeni denir, diğerine 66
Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, sf. 66. Vitruvius, Mimarlık Üzerine, Alfa Yayınevi, Mart, 2017, sf. 195. 67
26
Antik Yunan Tiyatrosu’nda Seyirci Atina’da tiyatro gösterileri sabah erken saatlerde başlıyor, akşam güneş batarken bitiyordu. Herkes dinsel bir törene gittiğini bildiğinden en güzel giysilerini giyiyordu. Tiyatro herkese açık ve parasızdı. Tiyatronun giderlerini devlet karşıladığından fakir Atina vatandaşının tiyatroya bir ücret ödemesi gerekmiyordu.72 Grek seyircisi öyle sessiz ve uslu bir topluluk değildi. Kötü oyuncular ıslıklanır, zaman zaman da toz yağmuruna tutulurdu. Yarışmalara katılan oyuncuların seçimi halk arasından seçilen beşyüz kişilik bir jüri tarafından yapılırdı. Ancak son ve kesin karar, bu jürinin içinden kurayla ayrılan beş kişi tarafından verilirdi. Bu beş kişi, birinciyi, ikinciyi ve üçüncüyü saptardı. Birinciliği kazanan yazara, halk önünde defne dalından bir çelenk verilirdi. Ödül töreni bittikten sonra tiyatro boşalır ve yerini doğanın karanlığına bırakırdı.73
72
Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi Cilt 1, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları ,1971, sf.68. 73 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi Cilt 1, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, 1971, sf.68.
27
KAYNAKÇA
Şener, Sevda.(2000).Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi.(4. Baskı).Ankara:Dost Kitabevi, 1542. Nutku, Özdemir.(1971). Dünya Tiyatrosu Tarihi,Cilt 1.Ankara Üniversitesi Basımevi, 26-68. Vitruvius,(2017).Mimarlık Üzerine. (1.Baskı).Alfa Yayınevi,180-195 Karatağ, Murat.(2013).Klasik Arkeoloji Sözlüğü.Ankara: Midas Kitap,296. Nutku,
Özdemir.(1995).Oyunculuk
Tarihi
Başlangıcından XIX. Yüzyıla.(1. Baskı). Yapı Kredi Yayınları,28. TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları.(2012).Antik Dünya Ansiklopedisi.(2. Baskı).Ankara.
28
*Osman Aydın / Sanat Tarihçi / Cumhuriyet Üniversitesi
Orta çağın orta halli bir ailesinin tüketilebilir sanat dalları sanatçısı bir ev hanımı mutfağında şarabı eksik etmezdi ilk olarak
On İkinci Gece Şöleni, 1378 yılında Kral V. Charles, İmparator iV. Charles ve Kral Wenceslaus onuruna bu şöleni düzenlemişti (Froissart, Fransa Kroniği). Ara sürprizde Godfrey de Bouillon ve Aslan Yürekli Richard'ın 1099'da Kudüs'ü kuşatmaları öykülenmektedir. Gemide ayakta bekleyen Münzevi Petrus'tur. Masanın üstünde her kralın kendi nefi var. Bibliotheque Nationale, Paris. Orta çağ deyince akla ilk gelen hiç kuşkusuz ki skolastik felsefedir. Bu felsefenin etkisinde kalsa da sanat ve kültür oluşumunu ve gelişimini sürdürmüştür. Ancak sorun şurada başlar sanat veya kültür denilince araştırmacı veya yorumcular ilk olarak akla gelen resim heykel gibi başlıca sanat eserlerine odaklanırlar çoğu yorumcu da skolastik felsefenin etkisinde şeklinde kısa yorumlarla olayı eleştirerek özet geçmektedir. Ancak skolastik felsefeden etkilenmeyen üzerinde çok da çalışılması gereken ve açıktır ki kültür pastasının en büyük dilimi olan mutfak kültürü ve sofra sanatı pek de ilgi çekmiyor gibi görünmekte hatta mevcut sistemde tüketilebilir kadın sanatı olarak bakılan ve pek de ilgi çekmeyen bu kültür akışı ve sanat dalı kanımca kitleler kültüründe ve bu kültürlerin araştırmasında aslan payına sahiptir. Gelin beraber bir orta çağ mutfağına göz gezdirelim.
içeceğimizi soframıza koyalım içecek olarak seçimimiz Perry asırlara meydan okuyan bu şarap soframızın konseptine uygun olarak benim seçimim yemekten sonra tatlıdan hemen önce farklı bir damak tadı oluşturmak içinse sanatçımızın seçimi mürver ağacı meyvesi ve diken üzümü ile bir meyve tabağı koyuyoruz. Sanatçımız her halükârda bu iki meyveden birini seçecektir, çünkü bunlar orta çağın vazgeçilmez meyvelerinin başında geliyor. Ve sofralardan hiç eksik olmuyordu.74 Ara sıcak olarak benimde tadına defalarca baktığım ilgi azalsa da halen daha sofralarda
Orta çağ mutfağıyla ilgili mönüler ve tarifler için bkz: Bober, 2003, s-356 74
29
kendine zaman zaman Mezopotamya yemeği hazırlıyoruz.
yer bulan bir olan jajerun75
artırılabilir.) Pişmiş buğday, yumurta ve yağı harmanlayın. Soba ya da ızgara ocağından arta kalmış kızgın beyaz külü düzledikten sonra yaydığınız alüminyum folyo üzerine yemek kaşığının dol usuyla ayrı ayrı dökün. Üste bir alüminyum folyo daha serip çevredeki külleri çekerek folyoyu küle gömün ve 20-30 dakika pişirin. Eğer buğday karışımının her kaşığı bir defne yaprağının üzerine dökülürse, ekmeğin tadı artar. İstenirse aynı karışım, fırın torbasına konularak 165 derece sıcaklıktaki fırında 20-30 dakika pişirilir.76 Orta çağ Osmanlı mutfağı ve Avrupa mutfağından bildiğimiz kadarıyla kırmızı et düşkünlüğü hatta gut hastalıklarına kadar varan et yeme alışkanlıklarının77 aksine çok daha hafif sayılabilecek bir sofra kurduk lakin iki hamur işinden sonra midemizi iyice yoracağımız için bir salata ile öğünü kapatmakta fayda görüyorum. Bugün artık alınıp satılmaz olmuş (ya da yeniden keşfedilme aşamasındaki) yeşilliklerin çoğu,
1 Bardak su 2 Bardak un 1 çorba kaşığı tereyağı Maydanoz (tercih edilirse) Bir tabağa su koyulur un yavaş yavaş karıştırılarak dökülür un akıcı bir kıvama gelene kadar karıştırılmaya devam edilir. Tencerenin altına yağ sürüldükten sonra karışım dökülür ve 10 dakika kısık ateşte pişirilir soğumaya bırakılır ve servis edilir. Tercih edilirse üzerine maydanoz yapraklarıyla güzel kokması da sağlanabilir.
KÜLDE EKMEK
orta çağ dönemi aşçılarınca kullanılıyordu: Yaban kerevizi, semizotu, kuzu marulu vb ... Fornıe of Cury'den çok yaygın bir salata örneği şöyle78 Maydanoz, adaçayı, sarmısak, soğan, pırasa, hodan, rezene, tere, sedefotu, biberiye, nane ve semizotu yıkanır ve ayıklanır, koparılarak küçük parçalara bölündükten sonra önce yağ, sonra sirke katılır ve karıştırılır, en son tuz konur.
1 çay fincanı buğday 1 yumurta 2 yemek kaşığı erimiş donyağı 2 çay fincanı su, tuz defne yaprağı (isteğe bağlı) Buğdayı, üstünü örtecek kadar tuzlu su koyup taneler suyu çekinceye ve yumuşayıncaya dek 2-2,5 saat pişirin. (Suyun buğdaya oranı, pirinçte olduğu gibi, ikiye birdir. Öteki malzemeler de oranlar korunarak
Yazar, tariflerdeki sıcaklıkları Fahrenheit cinsinden vermiş ve bu notun bulunduğu yere bir not ekleyerek söz konusu Fahrenheit derecelerinin Celsius (santigrat) derecesi karşılıklarını bir tabloda vermiştir [ okura kolaylık sağlamak amacıyla dereceleri Celsius cinsinden belirttik -ed.n.] (Bober, 2003. 378) 77 http://yemek.com/osmanli-mutfagiyemekleri/(Erişim:18.08.2017, 18.24) 78 Bkz. Mulon, "Les premiers recettes medievales" (1970). 76
Doğu ve Güneydoğu Anadolu mutfağından olan oldukça pratik bir yemek bir Ağrı seyahatinde bu yemeğin ustasından yemeğin tarifi ve tarihi hakkında bilgi edindim bu yemek orta çağın da öncesine dayanan bir tarihe sahiptir. Eskiden arpa unu ile de yapılabilmekteydi. 75
30
*Çeviren; Can Aykul / Bilkent Üniversitesi
Saraylardan Yıkıntılara Miken Uygarlığı
veya 2nci millenyum’un son çeyreğindeki Miken Saray Kültürü incelenebilir.
Geç Tunç Çağı Miken Uygarlığı’nın zirvesini yaşadığı tarihtir. Miken Uygarlığı’nın
Bahsedilen Miken Saray Kültürü’ne
ait
gücünü daha iyi anlamak için MÖ. 13. yüzyıl
saraylardan bazıları; Pylos, Mycenae, Iolkos, Thebes veya Tiryns’de bulunabilir. Fakat adı
31
geçen saraylar ve bu saray kültürü neredeyse
Uygarlığı’nın da 13. ve 12. yüzyıllarda yaşadığı
bir yüzyıldan kısa bir sürede yıkım ve
bu yıkımın kaynağını Miken Uygarlığı’nı temele
felaketlerle yok olmuştur. Dahası, yalnız Miken
alarak araştırır. İlk olarak Dor İstilası ele
Uygarlığı değil, bu uygarlığa çağdaş başka
alınacaktır.
uygarlıklar da bu tarihlerde büyük zararlar,
depremlerin bu yıkıma etkisi tartışılacaktır.
felaketler görmüştür. Anadolu’da Hititler,
Son olaraksa, Miken Uygarlığı’nın yıkımına
Mezopotamya’da Asurlular ve parlak Mısır
sebep olan pek çok farklı hipotezi bir arada
Uygarlığı bu yıkım ve felaketleri yaşamıştır. Bu
sunan bir makalenin özeti aynı zamanda bu
yıkım öylesi büyük bir yıkımdı ki Hititler devleti
makalenin de özeti olarak sunulacaktır.
yıkıldı ve Anadolu yazıyı unuttu. Bahsedilen bu
İkincil
olarak
depremler
ve
Geç Helladik IIIB ve Geç Helladik IIIC arasında Miken Uygarlığı büyük bir yıkım yaşadı. Yıkılan bölgeler arasında: Boeotia, batı Attica, Megarid, Corinthia, Batı Argolid, Kuzey Laconia ve Messenia yer alır [Buck, 277]. Öte yandan bakılırsa, bazı bölgeler: Doğu Attica, Achaea, Elis, Ionia Adaları, Doğu Argolid ve Güney
Laconia
dokunulmamış
ve
hatta
yıkımın ardından Klasik Antik Yunan Çağı’nın
mültecilerin göç ettiği bölgeler olmuştur [278].
öncesi olan Yunan Karanlık Çağı başladı. Bu
Bu durum Yunan Geleneği’nde “Heraklidlerin
yıkımı Batı Roma’nın çöküşüne benzetebiliriz.
Dönüşü” olarak karşımıza çıkar. Heraklidlerin
Geç Tunç Çağı’nda yaşanan bu yıkım Miken
Dönüşü güzelce işlenmelidir. İlk iddia Geç
Uygarlığı’nı da tarihten sildi. Her ne kadar
Helladik IIIB’de Miken Saray Uygarlığı’nın
Miken Uygarlığı’nın tarihten silinmesinin bu
güçsüzleşmesini sağlayan tek bir Dor İstilası’nı
yıkımla ilgisi olduğu bilinse de bu yıkımın asıl
öne sürer. Fakat bu iddia iki antitezle
kaynağı hala tartışmalara açıktır. Bu makale
çürütülebilir. İlk antitez Dor İstilası sonrası boş
pek çok çağdaş devletiyle birlikte Miken
bırakılan şehirlerle ilgilidir. Eğer Dorlar tek bir
32
M
istila
yaptılarsa,
neden
uğrayan
sürecine girmeleriyle Dorların geri çekilme
şehirlerde Geç Helladik IIIC tarihine kadar yeni
tarihlerini birleştirir ve mantıksal bir uyum
ayırt edici bir kültür özelliği görülmez? Bu
sağlar[284]. Ama yine de bu iddia da Batıdan
demektir ki, Dorlar bazı şehirlere akın ettiler,
geldiği bilinen, çünkü Ege Denizi’nde veya
bu akın sonrası şehirleri ele geçirip terk ettiler.
Cycladic
Ne yazık ki yapılan bu çıkarım çok zorlama bir
rastlanmamıştır, kabileler halinde dağlarda
çıkarım olur ve inandırıcılığı düşüktür. İkinci
yaşayan
antitez Herodotus ve Thucydides’in verdiği
tarafından Peleponnese’ye inişinin ardından
tarihlere dayanır. Herodotus ve Thucydides’e
güçlü bir devlet olan Miken Uygarlığı’nı nasıl
göre Dor İstilası Geç Helladik IIIB’deki Truva
yıktığını açıklayamaz. Fakat, zayıf ve tepelerde
Savaşı’ndan 3 nesil sonra, yaklaşık 80 yıl sonra,
yaşayan kabile gruplarıyla; güçlü ve birleşmiş
yaşanmıştır [281]. İkinci antitez her ne kadar
bir Miken Uygarlığı yerine, zayıf ve içten
yeterli bir antitez olmasa da ilk antitezle
bölünmeler
birleşince tek bir Dor İstilasi ihtimalini düşük
karşılaştırırsak, bu kabileler büyük görünen
kılar. Tek bir Dor İstilası hipotezini işlediğimize
ancak zayıf düşmüş bir uygarlığa karşı zafer
ve çürüttüğümüze göre, ikinci Dor İstilası
kazanabilirler. Miken Uygarlığı’nın çöküşünün
hipotezini inceleyebiliriz. Dor İstilası’yla ilgili
yaklaşık olarak Truva Savaşı’ndan 3 nesil sonra
ikinci hipotez Dorların bir değil birden fazla
veya 80 yıl sonra olduğunu düşünürsek, bu
akınlar
iddia
savaşta Mikenlerin zayıf düşmüş olabileceği
terkedilen bölgeler sorununu şu şekilde çözer:
akla gelir çünkü bu savaşta Mikenlerin pek çok
Heraklidler (Dorlar) Peloponnese’ye hakim
kahramanlarının öldüğü, ve birçok asker kaybı
oldular ve büyük bir salgın hastalık patladı ve
yaşadıklarını düşünebiliriz. Miken Uygarlığı’nı
bu yüzden daha sonra yeniden gelme
sadece savaş zayiatı değil, aynı zamanda içsel
düşüncesiyle geri çekildiler [281]. Bu hipotez
sorunların da zayıflattığı anlatılır. Yunan
(ikinci iddia) Mycenaea ve Tiryns şehirlerinin
Geleneği’nde anlatılan bu içsel sorunlara ve
düzenlediğini
akına
savunur.
Bu
kısa bir süre bile olsa yeniden toparlanma
33
Adaları’nda
Batı
yıkım
Yunanlıların,
yaşayan
Miken
izine
Kuzeydoğu
Uygarlığı’nı
yerlilerin ve halkın hoşnutsuzluğuna; Iolkos,
kadar büyük çaplı bir yıkıma cevap olamaz.
aile
Tyndarus,
Ancak bu antiteze de cevap verebilecek başka
anlaşmazlıkların olduğu Atreus ve Thebes’de
bir Dor İstilası iddiası da vardır. Bu son iddiada
rastlanılabilir [286]. Bütün bu içsel kavgalar ve
ise Peleponnese’ye akın yapan Dorlarla birlikte
anlaşmazlıklar Miken Uygarlığı’nı kolayca zayıf
Orta Yunanistan’a saldıran Trakyalılardan da
düşürmüş olabilir. Daha önce de söylendiği
bahsedilir. Trakyalılar saldırıp, evlerine geri
kavgalarının
gibi,
yaşandığı
Messenia,
dönmüş olabilirler ve bu da
ve
bazı şehirlerin istila sonrası
Boeotia bu yıkıma
hemen yerleşme görmeme
tabiydi ancak ne
sebebini açıklar [291]. Yani
yazık
artık, şehirlerin terkedilmesini
Laconia
ki
Yunan
Geleneği’nde
bu
Dorların
akınlarının
bölgelerde
peşinden
herhangi bir yerel
hastalıkla değil, Trakyalıların
halk
saldırıp
arasında
gelen
hemen
geri
salgın
dönmeleriyle
anlaşmazlık veya
açıklayabiliriz. Sonuç olarak
kavgalardan
tüm
bahsedilmez
mantıksal
bahsedilen
şöyle
çerçevede
[287]. Bu da bizi yeni bir antiteze yönlendirir:
toparlarsak
Batı Yunanistan’dan gelen bu dağ kabileleri
çıkmaktadır: İlk olarak Truva’nın düşmesi,
eğer sadece güçsüz düşmüş ve kavgalar içinde
asker ve kahraman kayıpları ve içsel sorunlar,
yaşayan şehirleri alabilecek güçteyseler, nasıl
devamında Trakyalıların Orta Yunanistan’ı
olur da bu yıkım birçok farklı bölgede
yağmalaması ve topraklarına geri dönmeleri,
gerçekleşmiştir? Yani savaş sonrası yorgunluk
ve son olarak da Dor İstilası, Heraklidlerin
ve bazı bölgelerde aileler arası anlaşmazlıklar
Dönüşü. Bütün bu sebepler Miken Saray
ve kavgalar bile, bir araya geldiklerinde bu
Uygarlığı’nın yıkımında etkili olmuş olabilir.
34
karşımıza
bir
hipotezleri
bir
tablo
Geç IIIB
Helladik
zamanında
konuşulması gereken bir
diğer
konu
işgalcilerden çok daha farklı
konudur.
Bu
yazının ilk kısmı adı geçen bu büyük yıkımı işgalcilere bağlamıştır. Yazının
ikinci
paragrafından
da
anlaşılacağı gibi işgalci
olan devamıdır [45]. Bu fay hattı şekil 1’de
iddiası pek de yeterli bir açıklama olamamıştır.
görülebilir.
İşgalci iddialarına ek olarak, yıkıma sebep Şekil 1. Doğu Akdeniz, 1900-1980 arası 6.5 olabilecek farklı bir bakış açısı da vardır: üstü kaydedilen depremler depremler. Amos Nur ve Eric H. Cline, Clause Ancak, yıkılan şehirlere bakılırsa, bu şehirler
Schaeffer’in deprem iddiasını geliştirmiştir. Bu
bir anda yıkılmak yerine 50-100 yılı kapsayan
geliştirilmiş deprem iddiası: tek bir deprem
Geç Helladik IIIB tarihlerinde ayrı ayrı yıkıma
iddiasından başlamış olup sonunda depremler
uğramışlardır.
dizisine büyütülmüştür. Bu depremler dizisi 50
şehirlerin
yılı kapsayan peş peşe gelen depremlerin bu
imkansızdır ve
yıkıma büyük katkısı olduğu yönündedir. Yıkılan
birçok
Miken
şehrinin
tek
Ayrı bir
ayrı
yıkıma
depremle
uğrayan yıkılması
bunun yerine depremler
dizisiyle 50 yıl gibi bir süre içerisinde bu
deprem
şehirlerin birbirlerinden farklı zamanlarda
bölgelerinde olduğu bilinen bir gerçektir. Bu
yıkılmış olabileceği akla gelir. Bu deprem
fay hattı Kuzey Anadolu Fay Hattı ve batıya
dizisine aynı zamanda deprem fırtınası da
35
denir. Deprem fırtınası bir fay hattının tek bir
değişirler
seferde
zamanında
bütün
enerjisini
atamamasından
bu da
yüzden bu
Geç
fay
Helladik
hattının
IIIB
olduğu
kaynaklanır: bir deprem olur ve bu deprem fay
düşünülebilir. Arkeolojik bulgular da bize Geç
hattında enerji kaybına yol açar fakat aynı
Helladik IIIB tarihlerinde deprem fırtınası
zamanda bağlı olduğu hattın devamını da
olmuş olabileceğine işaret eder. Mycenaea,
depreme tetikler ve depreme hazır bir halde
Tiryns ve Thebes’te arkeolojik buluntulardan
bırakır. Depremin olduğu yere bitişik olan
yola çıkarak bu üç şehirde deprem olduğuna
hattın diğer kısımları da yakın bir süre
işaret edeceğiz. Bilinmesi gerekir ki, bu
içerisinde
enerjilerini
örnekler yalnız bu üç şehirle kalmayıp sayıları
kaybederler ve onlar da bitişik oldukları hattın
artırılabilir. Her bir şehir için iki veya üç örnek
devamının depremlerini tetiklerler. Tetiklenen
sunulacaktır. Mycenaea ile başlamak gerekirse
yerlerin depreme dönüşmesi haftaları, ayları,
ilk olarak “The Southwest House of Citadel”
yılları hatta on yılları bile bulabilir [Nur, 46].
incelenebilir. Bu yapı LH IIIB zamanında
Kısacası fay hattı adeta bir deprem fırtınası
yıkılmıştır ve kuzey duvarının altında genç bir
oluşturacak şekilde, yavaş yavaş enerjisini
insana ait ezilmiş kemikler (iskelet) vardır.
bırakarak depremler dizisi oluşturur. Deprem
Ezilmiş kemiklerin (iskelet) olması deprem
fırtınası açılan bir fermuara benzetilebilir [46].
olasılığına işaret eder [49]. Mycenaea’daki
Bahsedilen deprem dizisinin bir örneği 20.
ikinci örnek: “House room north of the
yüzyılda
da
Citadel” dir. Bu yapının bodrumunda düşmüş,
2017’de,
Kuzey
deprem
aracılığıyla
başlamış
olup
Hattı’nda
yıkılmış taşlar bulunmuştur ve bu buluntular
İstanbul
yine deprem olasılığına göz kırpar [50]. Üçüncü
Depremi). Yunan anakarası da bu fay hattına
örnek ise yine aynı yapıda eğik duran
dahildir. Ancak sorulması gereken soru şudur:
duvarlardan gelir [50]. Bu iki yapı da Geç
Bu deprem fırtınasına ev sahipliği yapan Kuzey
Helladik IIIB zamanında yıkıma uğramıştır.
Anadolu Fay Hattı Geç Helladik IIIB zamanında
İkinci şehir olan Tiryns’in ilk örneği “Building
da var mıydı? Fay hatları yılda 1-2 cm
X” adlı yapıdandır. Bu yapının duvarları
görülebilmektedir
Anadolu
günümüzde,
Fay
(beklenilen
36
eğrilmiştir ve duvar köşesi ortogonal birleşmiş
Üçüncü paragraftan da anlaşılacağı
bir şekilde durmamaktadır [52]. Tiryns’in ikinci
gibi, olaylara tek bir bakış açısı yerine birden
yapı
IIIB
fazla farklı bakış açılarıyla yaklaşmak, sorunu
zamanındandır ve yine taşlar altında ezilmiş
daha iyi açıklayabilmemize yarar sağlıyor. Bu
iskeletler bulunmuştur [53]. Tiryns’teki üçüncü
paragrafta ise farklı iddialar birleştirilerek
örnek “Main Gate of Upper Acropolis” adlı
konu daha kapsamlı fakat özet şeklinde
yapının duvarlarının eğri olması ve duvarının
anlatılacaktır.
yıkıma uğramış olmasıdır [53]. Üçünü şehir
Heraklidlerin Dönüşü yeniden ele alınmalıdır.
olan Thebes’in ilk örneği “Palatial Workshop,
Dorların İşgali’nden sonra kurulan düzendeki
Kadmeia” dır. Binanın çeşitli katmanlarında
konuşulan diyalekte bakılarak da bu iddianın
surlardan düşmüş pişmemiş kerpiç tuğlalara
doğruluğu
rastlanır. Bu yapının tabanından 0.7 metre
iddiasına göre, tek bir Dor İşgali’ni taban
yukarıda ezilmiş bir iskelet bulunmuştur. Bu
alarak öne atılan iddiada Batı Yunan (Dorlar)
insan büyük olasılıkla deprem esnasında ikinci
ve Doğu Yunan dilleri uzun süre izole yaşamış
katta olmalıdır ve altındaki katın taşları ve
olmalılar. Bu uzun süre yaşanılan izole ilişkinin
üstündeki katın taşları arasında sıkışmıştır. Bu
sonucu olarak aralarında büyük dil farklılıkları
bedenin asıl ölüm sebebi vücudunun ani ve
olmalıdır fakat Hooker bu farkın olmadığını
keskin bir darbeye maruz kalmasıdır [55].
savunur [Stiebing, 9]. Dolayısıya olası işgalciler
Daha önce de belirtildiği gibi, deprem
Dorlar olmamalıdır. William H. Stiebing’e göre
olasılığına yönelik bu örnekler ve şehirler
Deniz İnsanları (“Sea People”) bahsi geçen
çoğaltılabilir. Sonuç olarak Geç Helladik IIIB
işgalciler olmalıdırlar [11]. Deniz İnsanları’nın
zamanında Miken Saray Uygarlığı’nın birçok
adına
şehri depreme maruz kalmış olabilir yani
İnsanlar’ının oluşturduğu gruplar arasında:
deprem dizisi – deprem fırtınası kurbanı olmuş
“Sherden,
olabilir ve bu deprem fırtınası Miken Saray
Tursha” bulunur [12]. “Shekelesh” olarak
Uygarlığı’nı şüphesiz güçsüzleştirmiştir.
geçen grubun adı Sicilya’dan geliyor olabilir.
örneği
yine
Geç
Helladik
37
Başlamak
tartışılabilir.
Mısır
J.
yazılarında
Shekelesh,
gerekirse,
T.
Hooker’ın
rastlanır.
Akawasha,
Deniz
Lukka,
Yani Batı Akdeniz’de bulunan Sicilya’dan
şehrinden Kilikya’ya 2000 birim buğdayı tek
doğuya doğru gelen yeni grup insanlar vardır.
seferde yollamasını talep eder ve durumun
Bu
Yunanistan
ölüm kalım meselesi olduğunu ekler [16]. Bu
anakarasının batısına düşer ve işgalciler Deniz
tarz kuraklıklar ve kıtlıklar Miken ekonomisini
İnsanları’ysa
ve
derinden etkilemiş olmalıdır çünkü Mikenlerin
İyonya’da bu yıkımın yaşanmamış olması son
Linear B adlı tabletlerinde ekonomilerinin
derece mantıklıdır. Deniz İnsanları batıdan
buğday, arpa, hayvancılık ve koyun yetiştirme
doğuya
olarak
üzerine olduğu görülmektedir. Miken Linear B
düşünülebilir ve bu göç eden kavimler, tarihte
tabletleri balıkçılık, ormancılık veya madencilik
birçok
mülteci
hakkında ancak yer yer bahsetmektedir ve bu
sorunudur ve bu sorun devletlerde ve
da ekonomilerinin tarım ve haycanlık üzerine
toplumlarda büyük sıkıntılara yol açabilir.
olduğuna bir kanıt olabilir [17]. Mikenler
İkinci paragrafta da belirtildiği gibi işgalciler ve
büyük
toplum
Deniz
bahsedilen ürünleri tarım ve hayvancılıkla
İnsanları yüzünden oluşmuş olabilir. Bunun
ürettikleri malzemelerle takas yapıp elde
yanında ekonomik ve doğal şartlar da Miken
etmiş olmalılar. Bu aynı zamanda, sekteye
Saray
olmalıdır;
uğrayan tarım ve hayvancılığın toplumun
depremler, kuraklık ve kıtlık [16]. Rhys
tümüne kötü yönde yansıyacağını gösterir
Carpenter
yağmur
[17]. Hatta bu kuraklık ve kıtlığın aynı zamanda
miktarındaki düşüşü farketmiş ve bu durumun
batıda da yaşandığı ve Deniz İnsanları’nın
MÖ. 1200-1190 yılları arasında yaşanmış olan
bulundukları toprağı düzeltmeyi denemek
kuraklık ve kıtlığa sebep olduğunu iddia
yerine (ki bu çok zor bir konu), haklı olarak
etmiştir [17]. Bahsedilen kıtlık öylesi bir
bulundukları yeri değiştirmek adına batıdan
kıtlıktır
Saraylarını
doğuya doğru göç ettiğini düşünebiliriz.
örnekse
Özetlemek gerekirse, Miken Saray Uygarlığı:
Ugarit
kuraklık, kıtlık, depremler (Poseidon’un Gazabı
insanların
geldiği
eğer,
göç
kez
rota
Ege
eden
toplumlar
görülebileceği
içerisindeki
gibi
hoşnutsuzluk
Uygarlığı’nı
zorlamış
Peloponnese’de
ki,
Adaları’nda
insanlar
yıllık
Miken
yağmalamışlardır.
Başka
bir
Hititlerden
Hitit
kralı’nın
gelir:
38
olasılıkla
tabletlerinde
yer
yer
olarak
da
romantikleştirilebilir),
Deniz
sonraları
Batı
Roma’nın
yıkılmasıyla
İnsanları, iç karışıklıklar ve belki Dorlar ve
eşleştirebilir hatta MÖ 1300-1200. yılları
Trakyalıların
olabilirler.
arasında olan bu felaketin Batı Roma’nın
Bütün bu sebepler birleşince de Miken Saray
çöküşünden de beter bir felaket olduğu
Uygarlığı büyük yıkımı yaşamıştır.
söylenilebilir. Bu yıkımın ardında Yunan
gazabına
uğramış
Karanlık Çağı başlamıştır ve Yunanlılar farklı bir
Miken Uygarlığı’nın yıkılması uzun ve
medeniyet olarak yaklaşık yarım millenyumda
karışık bir tartışma konusudur. Araştırmacılar
ancak toparlanabilmişlerdir.
herkes tarafından kabul edilen bir açıklamada ortak bir fikirde anlaşamamışlardır. Bu yazıya ek olarak, bu yıkımın etkisi araştırılabilir ki bu
Referanslar
yıkıma Hititler, Asurlular, Mısır ve Minyan
1- Buck, Robert J. 1969. “The Mycenaean Time
Uygarlığı da dahil edilir. Dahası, Mısır’a göç
of Troubles.” Historia: Zeitschrift Für Alte
etmiş olan Deniz İnsanları arasında Mikenlerin
Geschichte, vol. 18, no. 3, pp. 276–298.
de olabileceğini dair buluntular vardır. Bu 2- Nur Amos and Eric H. Cline. 1999.
buluntulara örnek Mısırda çizilmiş olan Deniz
“Poseidon’s Horses: Plate Tectonics and
İnsanları’nın gemileriyle Mikenlerin gemileri
Earthquake Storms in the Late Bronze Age arasındaki ilişki verilebilir [Wachsmann ,342].
Aegean and Eastern Mediterranean,” Journal
Aynı kıtlık, kuraklık gibi felaketlerden kaçan
of Archaeological Science 27, pp. 43–63.
toplumlar gibi Mikenler de Mısıra doğru kaçmış olabilirler.
3- William H. Stiebing. 1980. “The End Of Mycenaean Age” The Biblical Archaeologist,
Bana göre en mantıklı iddia, dördüncü
pp. 7-21.
paragrafta anlatılan birden fazla etkinin Mikenleri yıkmış olduğu iddiasıdır. Sonuç
4- Wachsmann, Shelley. 1997. “Were the Sea
olarak Miken Uygarlığı’nın yaşadığı şey büyük
Peoples Mycenaeans? The Evidence of Ship
bir felakettir. Bu felaketin boyutunu çok
Iconography,”
Insitute
Archaeology. pp. 339-356
39
of
Nautical
40
edilmektedir. Bu dönem hakkında yazılı belgelerin bulunmaması nedeniyle Demir Çağı’nı oluşturan birkaç yüzyıllık dönem Anadolu ve çevresi için “Karanlık Çağ” olarak adlandırılmaktadır. Ancak son yıllarda yapılan arkeolojik kazılarda, ekonomik dengelerin bozulmasıyla büyük kentlerdeki anıtsal tapınakları, sarayları ve bürokrasiyi ayakta tutamayan yönetimlerin buraları terk ettiğini, geleneksel kırsal yerleşmelerin ise varlığını koruduğunu göstermiştir. Göçler sosyal yaşamı kesintiye uğratmamış; ancak birçok olguyu köklü bir biçimde değiştirmiştir.81
DENİZ KAVİMLERİ *Esra Özkaya / Tarihçi /Osmangazi Üniversitesi Giriş M.Ö. XII. asırda Ege bölgesinden batı ve güney Anadolu sahillerine ve Doğu Akdeniz memleketlerine doğru akın eden bu kavimlere Mısır vesikalarında “ Deniz
1. Deniz Kavimleri Öncesinde Yakındoğu’nun Siyasi Yapısı Bu dönemde kıta Yunanistan’da Miken ve Girit’te Minos uygarlıkları, Orta Anadolu’da Hitit İmparatorluğu, Suriye ve Kuzey Mezopotamya’da Assur ve Mitanni Devletleri, Güney Mezopotamya’da Kassit Hanedanlığı, Suriye’de Ugarit merkezi, Kıbrıs’ta Alashia Krallığı ve güneyde büyük Mısır imparatorluğu bulunmaktaydı (Ek 2).82
Ek1
Kavimleri” denilmektedir (Ek 1). ”Deniz Halkları” terimi ilk defa 1881 yılında Mısır tarihi ve dili uzmanı Gaton Maspero tarafından kullanılmıştır. ”Deniz Halkları Göçü” adıyla tanınan bu göç hareketi, ”Deniz Budunları Göçü”, ”Deniz Kavimleri Göçü”, ”Ege Göçleri” ya da “Kavimler Göçü” olarak da adlandırılmaktadır.79 Bir araya gelen bu insanlar ilerledikçe karşılaştıkları veya boyundurukları altına aldıkları hakları da göçlerine katarak sayılarını arttırdılar. Çok çeşitli olan bu halklar önlerine çıkan her şeyi yakıp yıkıyor, kendilerine direnen imparatorluklara son veriyorlardı.80 Siyasal ve kültürel açıdan önemli değişimleri başlatan bu gelişmeler, Tunç Çağı’nın sonu Demir Çağı’nın başlangıcı olarak kabul 79 80
Ek 2: Deniz Kavimlerinden Önce Yakındoğu’nun Durumu
81
Yıldırım-Pekşen, 2013, s. 38. Desti, 2005, s. 97-98.
82
41
Köroğlu, 2009, s. 142. Yıldırım-Pekşen, 2013, s. 38.
2. Faktörler
Göçleri
savaş taktikleri kullanımının, Tunç Çağı’nın eski ve geleneksel savaş ekipmanları ve yöntemleri karşısında üstün gelmesinden kaynaklanmaktadır. Naue II kılıç tipinin (Ek 3)
Tetikleyen
M.Ö. 1225-1175 yılları arasındaki süreçte Hititlerin silindiği, Mısır ülkesinin gerileme dönemine girdiği görülmektedir. Kıta Yunanistan’daki Miken Sarayları yıkılmış, yazılı belgeler susmuştur. Bu felaketi bazı arkeologlar depremle açıklamaktadırlar. Ancak bu dönemde yıkıcı bir depremin meydana geldiğine dair yazılı bir kanıt yoktur. Bu yerlerde iskeletin yokluğu, yıkılan saraylarda değerli eşyaların bulunmayışı, antik depremlerden hiçbirinin şehrin tamamını kapsayan bir yangına sebebiyet vermemesi deprem tezinin çürütülmesine sebep olmuştur.83 Ekonomik sistemin de sekteye uğraması, birçok bölgede ticaretin durma noktasına gelmesine hatta sona ermesine neden olmuştur. Feodal sisteme sahip devletlerin çöküşü, ticaretin bitmesi gibi ana sebeplerin Tunç Çağı’n sonunda bir kaos meydana getirdiği düşünülmektedir.
Ek 3: Nanue II Kılıç Tipi
Tunç Çağı’nın sonunda ortaya çıkarak savaş yapısını baştan aşağı değiştirmiştir. Önce Orta ve Kuzey Avrupa’da görülen bu kılıçlar, M.Ö. XI. yüzyıl içerisinde Ege’de kullanılan en yaygın kılıç türü olmuştur. Bu kılıcın çağdaş kılıçlardan ayıran en önemli özelliği birbirine paralel iki kesici kenarı ve sivri enine kesitinin bulunması ve dışa doğru kanatlı olmasıdır. Tüm bu savaş ekipmanlarındaki yenilikler ve yeni savaş taktikleri karşısında Yakındoğu’da eski yöntemlerin yetersiz kalmış ve yeni teknoloji köklü değişikliklere sebep olarak, kargaşa yıllarına sebep olmuştur.86
Geç Tunç Çağı’nın sonunda iklimsel değişiklere bağlı olarak Anadolu’da şiddetli bir kuraklık yaşanmıştır. Bu kıtlığa dair bilgiler ve ipuçlarından en önemlileri Ugarit ve Mısır belgelerinde saklıdır.84 Hitit toplumunun temelinde kendi ekmeğini tüketmesi yatmaktaydı. Bu nedenle kendi üretimin tüketimi karşılaması gerekliydi. Muhtemelen kurak yıllarda yeterli buğday yetişememiş ve temel besin kaynağı ekmekte sofralara ulaşamamış olmalıdır.85
3. Deniz Kavimleri Göçüne
Krize ve çöküşe sebep olan diğer bir neden ise yeni ve gelişmiş silahlar ve
Giriş Antik Mısır kaynaklarına göre, “Kuzey ülkerinden gelenler” olarak adlandırılan ve saldırgan, yıkıcı, yağmacı ve korsan olarak nitelendirilen Deniz
83
Drews, 2014, s. 35-49. Mısır kralı Merneptah’ın hükümdarlığının beşinci yılında “Hatti ülkesini canlı tutmak için” Hitit egemenliğindeki Ura kentine tahıl gönderdiği bilinmektedir. Gür, 2012, s. 27. 85 Gür, 2012, s. 19-38. 84
86
42
Gür, 2012, s. 38-42.
Kavimleri, Doğu Akdeniz’de bir nedenle ayrılmak zorunda kalarak uzaklara yolculuk etmişlerdir.87 Ege Göçleri, denizden ve karadan olmak üzere iki yoldan yapılmıştır.88
Akavasha tarafından desteklenen Libya, Meshvesh ve Kehek ordusunu bozguna uğrattı. Karnak Yazıtı’na göre 6000’den fazla düşman askeri öldürülmüş ve Shekeleshlerden 222 kişi, Tereshlerden 742 kişi ve Akavashalardan 2201 kişi esir alınmıştır. Libya Savaşları’nın kaynakları Karnak Yazıtı, Atribis Steli ve İsrail Steli’dir.
Deniz kavimlerinin Mısır’a karşı ilk saldırıları Menertap’ın beşinci yılında (M.Ö.1208) olmasına rağmen, çok daha önce Doğu Akdeniz’de korsan faaliyetleri göstermekte ve Mısır kıyılarına saldırılar düzenlediği bilinmektedir. M.Ö. 1350’lerde Lukkaların denizlerde rahatsız eden bir tehdit olduğu, Danunaların siyasi bir figür olmaya başladığı, Sherden korsanlarının delta kıyılarına akınlar yapmaya başladığı görülmektedir. Aç olan bu halklar karınlarını doyurmak için I. Seti’den beri Mısır topraklarına saldırmaktaydılar. II. Ramses ise Libyalılarla savaşıp onları esir almıştır.
Südburg Yazıtı’na göre II. Şuppiluliuma Tarhuntaşa’ya bir sefer yapmıştır. Bunun ana sebebi bölgeye yerleşmiş Deniz Kavimleri’nin yok etmek ya da kuzeye doğru ilerleyişlerini durdurmaktır. II. Şuppiluliuma saldırgan grupları durduramayarak Anadolu’dan ayrılmak zorunda kalmıştır. Anadolu’ya giren ve Hitit devletini yıkılmasına neden olan bu istilacılar M.Ö. 1165’te Güneybatı Ermenistan’a kadar ilerlemişlerdir. III. Ramses’in beşinci ve onbirinci yılları arasında üç büyük savaş gerçekleşmiştir. III. Ramses’in beşinci
Deniz Kavimleri’nin paralı asker olarak farklı ordularda görev aldıkları ve ortak bir güç birliği anlayışı bulunmadığı görülmektedir. Örneğin; Merneptah’ın beşinci yılında Sherdenler Mısır içerisinde paralı asker olarak görev yaparken; Lukkalılar ise Hitit ordusu içerisinde Mısır’a saldırı düzenlediği görülmektedir. Doğu Akdeniz’de faaliyet gösteren bu halklar M.Ö. XIII. yüzyıl ortalarına doğru saldırılarının gücünü arttırdılar ve Doğu Akdeniz kıyıları boyunca ilerledikleri gemileriyle önlerine çıkan kıyı kentlerini tahrip ettiler. Mısır’a karşı ilk saldırılarını Merneptah’ın beşinci yılında yaptılar. Bu gruplar Mauroy adlı bir prensin önderliğinde Tjehenu’yu istila edip deltaya kadar ilerlediler. Merneptah ordusunu güçlendirerek Deniz Kavimleri kuvvetleri olan Sherden, Shekelesh, Lukka, Tursha ve 87 88
Şekil 1Ek 4: Kara Savaşı Sahnesi
yılında, Libya önderliğindeki Deniz kavimleri tekrar Mısır sınırına 89 dayanmışlardır. Libyalılar yenilgiye 89
III. Ramses’in beşinci yıl yazıtı “Kuzey ülkelerinin vücudu titriyordu… Bunlar Peleset, Tjekker… Ülkelerinden kopmuşlardı ve ruhları kırılmış olarak geliyorlardı. Onlar karadaki Thr savaşçılarıydı. Diğerleri ise denizciydi. Karadan saldıranlar devrildi ve boğazlandı. Daha sonra ise Amon-Ra onları yok etti. Nil nehrinin deltasına girenler ise tuzağa düşmüş kuşlar gibiydiler. Kalpleri yerlerinden söküldü. Ve artık vücutlarından atmıyordu. Onların
Gür, 2012, s. 45. Memiş, 1995, s. 137.
43
uğramışlardır. III. Ramses’in sekizinci yılında (M.Ö.1176) iki büyük savaş 90 gerçekleşmiştir. Kara Savaşı (Ek 4)
Wenamon Raporu’na göre Deniz Kavimleri halklarından olan Sherden, Tjekker ve Filistinliler Kenan Bölgesi’ne yerleştirilmiştir.91
Filistin kıyılarında, Deniz Savaşı (Ek 5) ise Nil Nehri’nin ağzında meydana gelmiştir. Medine Habu dış kabartmalarına
4. Deniz Kavimlerinin Kökeni 4.1. Lukka Mısır vesikalarında Lukka, Hitit kaynaklarında Lugga şeklinde geçen ve Greklerin Lykialılar92 dedikleri bu kavmin karakterine dair ilk izler Deniz Kavimleri göçünden yaklaşık bir asır önce, Kıbrıs’ta meydana gelen saldırılarda karşımıza çıkmaktadır.93 Lukkalılar bu dönemde Akdeniz’de korsanlık faaliyetleri gösteren, yağmacı gruplar olarak nitelendirilmektedir.
Ek 5 Deniz Savaşları Sahnesi
göre Deniz Kavimleri ordusu üç kişilik bir savaş arabası ile savaşmakta, Deniz Kavimleri ailesi olduğu düşünülen kadın ve çocukları kağnılarla savaşçıları takip etmektedir. Deniz Savaşları betimlemesinde Mısırlılar aslan başlı gemileriyle, Deniz Kavimleri’nin kuş başlı gemilerine karşı mücadele ettiği görülmektedir. Bu savaşta Deniz Kavimleri gemileri alabora olmuş, savaşçıları boğulmuştur. Hayatta kalan askerler ise esir alınarak Kenan Bölgesi’ne gönderilmiş ve paralı asker olarak görev yaptırılmıştır. III. Ramses’in onbirinci yılında Libu ve Meshvesh halklarının bulunduğu grup batıdan Mısır’a saldırıya geçse de 2000’in üzerinde istilacı öldürülerek bertaraf edilmiştir.
Lukka isminin en eski zikredilişi, Byblos’taki “Temple aux obelisques” yazıtında geçmektedir. Buna göre Rwqq’nin oğlu Kwkwn ibaresinin geçtiği görülmektedir. Rwqq isminin Lukka’ya karşılık geldiği öne sürülmektedir. Lukka’lar M.Ö. XV. yüzyılın ortalarından itibaren, Hitit kaynaklarında, Batı Anadolulu olarak görülmektedir. Tuthaliya’ya karşı 22 şehirden oluşan Assuva Konfedarasyonu’nun başında Lukka ülkesi gelmektedir. Hitit belgelerinden Lukka’nın ara sıra askeri ittifaklar yapan aşiret gruplarından meydana gelen etno-coğrafi bir bölge olduğu anlaşılmaktadır. Bu ülke ve halkının pek de uzlaşmacı bir yapıya sahip olmadıkları görülmektedir.
liderleri katledildi. Ve onlar devrildiler Hepsi birbirlerine bağlandı…” Gür, 2012, s. 133. 90 III. Ramses’in sekizinci yılında olan bu büyük saldırı Medinet Habu’daki yazıtta şu şekilde anlatılır: ”Yabancılar adalarında gizlendiler… Hattuşa Ülkesi’nin hiçbir krallığı onlara karşı koyamadı. Kizzuvatna, Kargamış, Arzava, Alaşiya yakılıp yıkıldı. Karargâh kurdular… Amurru yakınında, insanlarını öldürdüler ve bu memleketi yerle bir ettiler. Ateş saçarak Mısır’a doğru geldiler.” Brandau-Schickert, 2004, s. 314.
91
Gür, 2012, s. 46-64. Kınal, 1987, s. 228. 93 Alasiya kralının, Mısır firavununa yazdığı mektupta “Lukkalar her sene benim ülkemde bir şehir zaptediyorlar” diye şikâyet etmektedir. Kınal, 1987, s. 314. 92
44
Likya bölgesi Akdeniz’e açılan ama Torosların yarattığı dağlar nedeniyle çevrede oldukça yalıtılmış bir 94 coğrafyadır. Bölgenin dağlık olması sebebiyle tarım alanlarının kısıtlı olmasının halkın geçim kaynağı olarak kendisine yağmacılığı ve korsanlığı seçmesini geciktirmiş ve bu faaliyetler Lukka halkının Mısır kapılarına kadar dayanması ile sonuçlanmış olmalıdır.
Hitit kayıtlarında Tarsa, Tarhsa veya Tarssas olarak geçen bugünkü Tarsus muhtelemen Mısır kaynaklarındaki Teresh’e karşılık gelmektedir. Mısır kaynaklarında Teresh olarak geçen halkın Hellen
Lukkalılar değişken bir politika izlemiştir. M.Ö. XV. yüzyılın sonlarında Assuva Konfederasyonu içerisinde Hititlere karşı savaşırken, M.Ö. XIII. yüzyılın başlarında, Kadeş’te Mısır’a karşı Hitit ordusunun içerisinde görev yapmışlardır. Deniz Kavimleri göçü içerisinde de Mısır ülkesine bir saldırı girişiminde bulunmuşlardır. Hitit kaynaklarında Lukka ülkesine ait son gönderme II. Şuppiluliuma’nın Lukka’ya karşı düzenlediği sefere aittir.95 Ek 6: Teresh Savaşçı
kaynaklarında Tyrsenler ile eşitliği muhtemel biçimde Tereshlerin Güney İtalya halkı olan Etrüsklerin de atası olması durumunu gündeme getirmiştir (Ek 6).97
4.2. Teresh “Teresh halkı ilk kez Karnak Yazıtı’nda, Merneptah’ın beşinci yılındaki Mısır’a batı deltası üzerinden saldıran Libyalı kuvvetlerin yanında yer alan halklardan biri olarak tanınmıştır.”96
4.3. Sherden Sherden ismi ilk kez M.Ö. 1350’de Mısır ordusu içerisinde, paralı asker olarak görev yapan bir grup olarak Byblos kralı Rib-addi ile Mısır firavunu arasındaki mektupta zikredilmiştir.
Tershlerin Anadolu’da yaşayan yerli bir halk olduğu ve Lidya’da yaşadıkları, buradan İtalya’ya göç ettikleri yaygın bir görüştür. Tereshler kıtlık nedeniyle göç etmek zorunda kalmıştır.
Amarna döneminden sonra, Sherdenler, Mısır bölgesinde, denizci saldırganlar olarak tanınmışlardır.98II. Ramses’in Kadesh Savaşı’nda da Sherden
94
Aydıngün, 2014, s. 37. Gür, 2012, s. 81. 96 Gür, 2012, s. 81. 95
97 98
45
Gür, 2012, s. 81-84. Gür, 2012, s. 84-85.
paralı askerleri firavunun Hititlere karşı savaşmışlardır.
ordusunda
Kavimleri’ne karşı durmuşlardır. Deniz Kavimleri’nin yenilip esir alınmalarının ardından Sherdenler’in de tamamiyle Mısır ülkesinin hizmetine girerek ordu içerisinde görev aldıkları görülmektedir.
Mısır kabartmalarında Sherden askerleri sakalsız ve başlarında iki yanında iki boynuz, tam üstündeyse yuvarlak bir şekil olan, çok özel bir tip miğferli olarak resmedilmiştir. Tutamak yeri olan yuvarlak bir kalkan ve bir kenarı da keskin, uzun, çok belirgin bir tasarımı olan kılıçlarla betimlenmiştirler (Ek 7).99
Sherden’in kökeni hakkında iki görüş öne sürülmektedir: Birinci görüşe göre Sardinia 100, ikincisi ise Batı Anadolu’daki Sardis kentidir.101
4.4. Shekelesh Shekelesh’in isminin en eski zikredilişi Merneptah’ın Libyalılar ile birlikte Mısır’a karşı saldırıda bulunan halklar arasında isminin yer aldığı belgededir. Shekelesh halkı denizlerde zaman zaman korsanlık yaparken ara sıra da ticaretle uğraşmıştır. II. Şuppiluliuma’nın İbnaduşu adındaki kaçırılan kişinin geri gönderilmesini isteyen mektubunda Shekelesh’lerin korsanlık ve tüccarlık yanında adam kaçırma ve sonra bu insanları köle pazarlarında sattıkları sonucu na varılabi lir.
Ek 7: Paralı Asker Olarak Görev Yapan Sherdenler
“ Shekel esh, Deniz Kaviml eri’nin, III. Ramse s’in sekinci
Ugarit ordusunda da paralı asker olarak görev yapan Sherdenler muhtemelen kral için verdikleri hizmetten dolayı toprak sahibi olma hakkı kazanmışlardır. Merneptah’ın beşinci yılında ise Libya Konfederasyonu içerisinde yer alarak Mısır topraklarını yağmalamaya çalıştıkları bilinmektedir. Fakat bir yenilgi alarak III. Ramses’in ordusunun içinde paralı asker görevini yerine getirerek Deniz
yılında, Mısır’a yaptığı istila hareketinde gözükmektedir. 2Ek 8: Shekelesh
100 99
101
Aydıngün, 2014, s. 40.
46
Aydıngün, 2014, s. 40. Gür, 2012, s. 87.
Medinet Habu kabartmalarında, Shekelesh’ler sakallı ve boyunlarında sarkan bir madalyonla ve ellerinde iki mızrakla betimlenmişlerdir (Ek 8).”102
4.6. Peleset Pelesetler, Mısır’a karşı III. Ramses’in beşinci ve sekizinci yıllarında düzenlenen saldırılar içerisinde yer almışlardır.
Shekelesh’in kökeniyle ilgili iki iddia vardır: İlk iddiaya göre Sagalassos’a olan isim benzerliğine dikkat çekilmiştir. Buna göre Tunç Çağı’nın sonunda Sagalassos’da yaşayan insanlar da yaşamlarını uzakta aramak için yollara düşmüşlerdir. Diğer iddiaya göre Shekeleshlerin esas vatanı Sicilya Adası’dır. Adanın yerli halkının adı “Şikels”dir ve Troya Savaşı’ndan sonra İtalya’nın güneyine gelip yerleşmişlerdir.103
Peleset adının, neredeyse kesin bir şekilde, Kutsal Kitap’taki Filistin olduğu pek çok bilim adamı tarafından kabul edilmektedir. Ayrıca metal işlemedeki ustalıkları konusunda da Anadolu ile yakın ilişkisi olduğu öne sürülmektedir. Ancak başka işaretlerde halkın Miken Grekleri ile olan yakın ilişkisini ve Girit ile olan bağını akıllara getirmektedir.107
4.5. Ekvesh
Strabon Pelasgları “daima dolaşan ve çabuk göç eden Pelasg soyun, hızla gelişmiş ve sonra da çabucak yok olmuştur…” diye tanımlarken Peleset/Filistinliler ile büyük benzerlikler taşıdığı gözlenmektedir. Homeros ise İlyada’da Pelasgları, Troya’nın yanında yer alarak Akhalar’a karşı çarpışan Anadolulu bir halk grubu olarak tanımlamaktadır. Pelasgların Larisa yani Panaztepe ve çevresi olarak tanımladığımız bölge
Merneptah’ın beşinci yılındaki, Libya konfederasyonu içerisinde Mısır’a karşı savaşan halklar arasındadırlar. Mısır yazıtlarında, ”deniz ülkelerinden gelenler” olarak tanımlanmaktadırlar.104 Ekveshler, Homeros’un belirttiği Akalılara karşılık gelmektedir ve Önasya yazıtlarındaki karşılığı ise 105 Ahhiyawa’dır. Ahhiyawa=Miken eşitliği dikkate alındığında bu halkın Miken saraylarının yıkılmasını ardından Mısır’a ulaşan ilk halklar olması büyük ihtimaldir. Denyen/Danuna’lar ile olasılıkla aynı halk olmasına rağmen erken göç hareketinin içinde bulunmaları açısından Denyen/Danun’lardan ayrılmaktadır. Karnak Yazıtlarına göre, esir alınan askerler içerisinde 2201 kişi Ekvesh halkındandır ki, bu diğer esir alınan halklar içerisinde en yüksek rakamdır.106
102
Gür, 2012, s. 90. Aydıngün, 2014, s. 40-41. 104 Gür, 2012, s. 91. 105 Aydıngün, 2014, s. 37. 106 Gür, 2012, s. 91-93. 103
Ek 9: Peleset Savaşçısı 107
47
Aydıngün, 2014, s. 38.
içerisinde yerleşmiş olduklarını bildirmesi, Pelasg-Peleset eşitliği kabul edildiğinde, Panaztepe’nin Peleset halkının ana yurdu olduğunu göstermektedir.
demektedir.110
katlettim”
Medinet Habu kabartmalarında ise, Filistinliler, başlarında sorguçlu bir miğfer takmakta ve bir etek giymektedirler (Ek 9). Pelesetler Kenan Bölgesi’ne göç etmişler ve burada Kenan unsuru ile karışarak Filistin kültürünü meydana getirmişlerdir. Bir bakıma birkaç yüzyıl içinde kendi niteliklerini kaybederek asimile olmuşlardır.108 Ek 10 Denyenli Savaşçılar
4.7. Denyen
Denyenler, Homeros’un belirttiği Danaoi’ye karşılık gelmektedir ve çoğunlukla Mısırlıların kullandığı Tanayu olabilecektir.111Anadolu’da ise Kilikya bölgesinde Deniz Kavimleri’nden büyük olasılıkla Denyen olan halk grubunu tanımlamak için Danuna tabiri kullanılmıştır. Asurluların, Que dedikleri bölgeye, Hitit hiyeroglifli yazılı kaynaklarda Danunalar ülkesi denildiği anlaşılmaktadır. Giysileri ve donanımları bakımından Peleset ve Tjekker kavimlerinden ayrılmaktadır.112
Deniz Kavimleri arasında gösterilen Denyen/Danuna’yı içeren en eski kaynaklardan biri Amarna mektuplarıdır. Byblos kralı, Tir’li Abi-Milki tarafından Mısır kralına gönderilen mektupta “Danuna kralı öldü, ölümünden sonra yerine kardeşi geçti ve ülkesi barış içindedir.” diye belirtilmektedir.109Bu mektuptan Danuna ülkesinin M.Ö. 1350lerde Yakındoğu’da kurulu olduğu sonucuna varılmaktadır. Denyenler, Medinet Habu Tapınağı’nın sekizinci yıl yazıtında, Mısır’a saldıran halklar arasında sayılmaktadır. Deniz Kavimleri, kara ve deniz savaşlarında bozguna uğradıktan sonra büyük bir kısmı esir alınmıştır. Denyenler de savaşın sonunda bozguna uğrayan halklardandır (Ek 10). Harris Papirüsü’nde, III. Ramses,”Denyenleri kendi adalarında
Batı Anadolu’dan hareket eden ve olasılıkla Ekveshler olan halklar bölgeye gelerek Denyen/Danunalıları topraklarından ederek göçe 113 zorlamışlardır.
4.8. Tjekker “Tejekker veya Teukroi, Troad bölgesi halklarına karşılık gelmektedirler,
110
Gür, 2012, s. 100-101. Aydıngün, 2014, s. 37. 112 Kuhrt, 2010, s. 8. 113 Gür, 2012, s. 102-106. 111
108 109
Gür, 2012, s. 94-100. Kınal, 1987, s. 229.
48
Drdny veya Dardanelli tanımlanabilmektedirler.”114
olarak
da
4.9. Weshesh Weshesh grubu Deniz Kavimleri’nin, III. Ramses’in sekizinci yılında gerçekleştirdiği saldırıda karşımıza çıkmaktadır (Ek 12).116 Weshesh kavmi görsel olarak ayırt edilemediği için karanlıkta kalmıştır.117
Medinet Habu’da, III. Ramses’in sekizinci yıl yazıtında, saldırgan halkların arasında adı geçen Tjekker=Zakaruların Mısır’a karşı bir kez saldırıda bulunmuşlardır. Tjekkerler de daha sonraları Kilikya’da yerleşmiş, Aias adı yanında Teuker adını kullanmış, yerleştikleri bu topraklarda “ teukroi arazisi” olarak adlandırılmıştır. Şikil/Şikila ismi de bu halkı işaret etmektedir. Tjekker halkı, Medinet Habu’da sakallı ve farklı bir tip başlık giyerek betimlenmektedir. Bu halkların boyunlarında da madalyon vardır (Ek 11).115
Ek 11: Esir Tjekker Savaşçıları Ek 12: Libyalılar İle Birlikte Saldıran Wesheshler
Weshesh kavmi ile ilgili iki iddia vardır: Birinci iddiaya göre Weshesh’in İtalya’nın güneyinde yaşayan Urnfield kültüründen gelen insanların İtalya’yı istila etmelerinden sonra göç etmek zorunda kalmışlardır. Diğer iddia ile Weshesh halkı güney batı Anadolu kenti Iasos ile ilişkilendirilmiştir.118
5. Deniz Kavimleri Toplulukların Kökenini Aydınlatmaya Yönelik Hipotezler Deniz Kavimleri halkları hakkında çeşitli görüşler vardır.119 Mısır yazıtlarında 116
Gür, 2012, s. 108. Kuhrt, 2010, s. 8. 118 Aydıngün, 2014, s. 41. 119 Güngör, 2014, s. 85. 117
114 115
Aydıngün, 2014, s. 39. Gür, 2012, s. 106-107.
49
“kuzey ülkelerinden gelenler” olarak tanımlanması geniş anlamda Akdeniz havzasında yaşadıkları anlamı 120 çıkarılmaktadır.
amacıyla Yunanistan’a, Kıbrıs’a ve Kilikya Ovası’na yerleşmişlerdi. Deniz Kavimleri’nde görülen kuş başlı pruvanın benzeri Urne kültürüne ait olması dikkat çekicidir.123
Mısır’a ulaşan bu halkların Balkan kökenli olduğu iddiası vardır. Buna kanıt olarak ise Troya VIIa’nın yıkılışının hemen ardından VIIb1 katında Güneydoğu Avrupa kavimlerinin görülmesi, Troya VIIb2 katında Güneydoğu Avrupa kökenli Buckelkeramik’in (knabbed ware) bulunması gösterilmektedir. Ancak bu tez ile ilgili bilgi sınırlıdır. Deniz Kavimleri göçünden sonra güçlü bir otoritenin olmamsından yararlanan Balkan halkları Anadolu’ya gelmiş olmalıdırlar.121
6. Deniz Kavimleri Göçü Sonrası Yakındoğu’nun Durumu M.Ö. 1200-1190 yıllarından sonra Mezopotamya‘da dengeler büyük oranda altüst olmuş, yaklaşık olarak 900 yıllarına kadar bölgede istikrarı sağlayacak güçlü bir siyasal merkez görülmemiştir.124 Dünya çapında ekonomik düzen çökmüş, uluslararası ticaret tıkanmış, siyasal ittifaklar anlamını yitirmiştir. Ticaretin çökmesiyle birlikte, nadide bir maden olan kalayın sevkiyatı durmuştu. Sonuçta insanlar en önemli maden olan tuncun sıkıntısını çekmişlerdir.
Deniz Kavimleri kökenini Anadolu’da arayanlar da vardır. Anadolu’nun güneybatı kıyıları Lukkalıların, Troya ya da Lidya Tereshlerin, Lidyalıların başkenti Sardis Sherdenlerin, Sagalossos Skeleshlerin ana vatanı olarak kabul edilmiştir. Bu dönemde Anadolu’da yaygın olarak görülen kelimelerin sonu “sh,-sha” ile bitmesi Deniz Kavimleri isimlerinde de görülmektedir. Mısır kabartmalarında Deniz Kavimleri’nin Hitit tarzı üç kişilik savaş arabası kullandığı görülmektedir. Bu savaşçıları takip eden kadın ve çocuklar ise Anadolu kağnılarıyla gelmektedirler.122
Hattuşa ülkesinde; kıtlık, düşman saldırısı, ticaret ve hanedan sorunları ülkeyi iç savaşa sürüklemiş ve 125 imparatorluk zayıflamaya başlamıştır. Hititlerin çivi yazılı tabletleri ve dilleri son bulmuştur.126 Hititler silinmiş, kentleri terk edilmiş ya da yok edilmişti. Ancak kültürleri başka bir yerde varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Bu dönemde Asur kralı I. TukultiNinurta tarafından Babil yok edilmiştir. Babil, Asur kuşatmasından 15 yıl sonra kurtulabilmiş, ancak aradan 50 yıl geçmeden Elamlara yenik düşmüştür.
Deniz Kavimleri halklarının Avrupa çıkış teorisine göre bu halkların anavatanı Urne Arazi bölgesidir. Urne kültürüne ait topluluklar Orta Avrupa’dan yayılmaya başlayınca kitlesel bir göç başlamış, bölgedeki halklar da yerlerinden oynamışlardı. Yeni yurtlar arayan halklarda güneye doğru inip yeni yurtlar bulmak
Asur, Deniz Kavimleri’nden nasibini alamamıştı ama I. Tukulti-Ninurta’nın öldürülmesinden (1197) sonra uzun süre 123
Gür, 2012, s. 127. Köroğlu, 2009, s. 142. 125 Brandau-Schickert, 2004, s. 316-317. 126 Yıldırım- Pekşen, 2013, s. 38.
120
124
Gür, 2012, s. 109. Gür, 2012, s. 123-125. 122 Gür, 2012, s. 110-117. 121
50
çöküş sürecine girmiştir. XI. yüzyılın başlarında kuzeyden yeni göç eden Aramilerin tehditi altına girmiştir. Ancak X. yüzyıldan IX. yüzyıla geçerken Asur yeniden saldırgan bir genişleme sürecine girmiş ve bu arada Aramiler ülkeden kovulmuştur.127
7. Deniz Kavimlerini içeren Yazılı Belgeler Amarna mektupları M.Ö. 13861318 tarihleri arasındaki dönem hakkında bilgi vermektedir. Bu mektuplarda Shardana, Danuna ve Lukka halklarından bahsetmektedir.130
III. Ramses güney kanadını korumuş, kendisinden birkaç yüz yıl sonra aynı hanedanlık iktidarda kalmış olsa da dünya siyasetinde önemli bir rol oynayamamıştır.
Deniz Kavimleri hakkından en eski bilgi veren kaynaklardan biri de Ugarit Belgeleri’dir. Alasiya kralı gelmekte olan Deniz Kavimleri tehtidini bir mektupla Ugarit kralı Ammurapi’ye bildirmiştir.131 Ugarit ise savunmasızlığı nedeniyle Deniz Kavimleri’ne karşı Hititlerden yardım istemiştir. Başka bir tablette Alaşiya kralı 20 düşman gemisinin Doğu Akdeniz’de hareket ettiğini Ugarit kralına bildirdiği görülür. Ugarit belgelerinde Deniz Kavimleri ile ilgili az sayıda gemileri ile
Kıta Yunanistan’da ise surların güçlendirildiği yüksek kesimlerde yerleşim görülmüştür. Kıta Yunanistan için bu dönem barış içinde geçmiştir. Kıbrıs felaketin ardından kısa sürede inşa edilmiş ancak kent bu yerleşmenin ardından bir nesil sonra terk edilmiştir.
130
Yıldırım-Pekşen, 2013, s. 38. Alaşiya kralı Pagan’ın Ugarit kralı Ammurapi’ye gönderdiği mektup şöyledir: “ Kral, Ugarit kralı Ammurapi’ye şöyle söyler: Sana selam olsun. Tanrılar sağlığını korusunlar. Sen bana şöyle yazdın: ‘ Denizde düşman gemileri göründü’ Eğer gemilerin göründüğü doğru ise çok dikkatli ol. Sana gelince; senin orduların, harp arabaların nerede duruyorlar? Onlar senin yanında değiller mi? Hiç biri yok mu? Seni iten düşman arkada mı? Şehirlerinin etrafını tahkim et. Askerlerini ve harp arabalarını ortaya koy. Gayet dikkatli ve sıkı bir şekilde düşmanı piyadesini orada bekle. ”Ugarit kralının bu mektuba cevabı ise şöyledir: “ Pederim Alaşiya kralına, oğlun Ugarit kralı der ki; pederimin ayaklarına kapanırım. Pederime selam olsun. Evlerine, zevcelerine, ordularına, pederim Alaşiya kralına ait olan her şeye çok çok selam olsun. Pederim, işte düşman gemileri geldiler. Şehirlerimi ateşe verdiler. Ateşler alev alev yanmaktadır. Ve (onlar) memlekette çirkin şeyler yaptılar. Pederim bilmiyor mu ki, benim askerlerim Hatti memleketinde ve bütün gemilerim Lukka memleketindedir. Onlar şimdiye kadar geri dönmediler ve memleket böylece kendi başına kaldı. Pederim bilsin ki, bana gelen düşman gemileri yedi tanedir. Ve onlar bize kötülük etmişlerdir. Şimdi başka düşman gemisi varsa, herhangi bir yolla bana bildir ki, ben bileyim”. Memiş, 1995, s. 134-135. 131
Felaket yıllarında Ugarit kenti yanarak tahrip olmuş ve M.Ö. V. yüzyıla kadar yerleşim olmamıştır. Suriye’de bulunan Tell Tweini, Ras İbn Hani, Emar şehirleri yıkılmıştır. Ras Bassit, Tel Sukas, Hamath, Tel Sukas, Tel Açana kentlerinde ise yeni gelen halklar tarafından ele geçirilip yerleştirilmiştir. Kargamış’ta ise M.Ö. XII. yüzyıldan itibaren aralıksız yerleşim görülmektedir.128 Bu kavimlerden Pelesetler Filistin’in güneyine, Zakkalar Filistin’in kuzeyine, Sherden ve Sekeleshler ise Mısır’a vergi ödemek kaydıyla Mısır sınırındaki kalelere yerleştirilmiştir.129
127
Brandau-Schickert, 2004, s. 316-322. Gür, 2012, s. 261-266. 129 Memiş, 1995, s. 141. 128
51
sahildeki kentlerin ekili-biçili arazilerine zarar verip şehirleri yağmalayıp yakıp yıktıkları ve yerel askeri kuvvetler bölgeye gelmeden kaçtıkları anlaşılmaktadır.
Libyalılar 6359, Shekelesh 222, Teresh 742, Ekvesh 2201...”134 İsrail adının ilk defa bir belgede geçtiği için bu belgeye “İsrail Steli” de denilmektedir.135
Hitit belgelerinde ise Hititlerin Deniz Kavimleri ile tek bir deniz savaşı yaptığı görülmektedir.132
Deniz Kavimleri hakkında bilgi veren en temel kaynaklardan biri olan Medinet Hapu Tapınağı (Ek 14) 141x50 m. ölçülerindedir.
Bu göçlere ilişkin bilgi edindiğimiz tek çağdaş yazılı kayıt iki Mısır firavunları olan Merneptah (1224-1204) ve III. Ramses (1184-1152)’e aittir. Merneptah’ın yazıtı Karnak’ta, Ramses’in yazıtı ise Medinet Habu’daki büyük tapınaktadır.133 “Karnak Yazıtı (Ek 13), deniz kavimleri göçü hakkında bilgiler vermektedir. Athreibi steli beşinci yıl zaferi sonucunda, esir alınan deniz kavimleri askerlerinin sayısı hakkında bilgi vermektedir:
Ek 14: 16 Panelden Oluşan Medinet Habu Tapınağı Medinet Habu Tapınağı’nda yer alan Tjekker, Peleset, Weshesh, Denyen halklarının adı daha önce geçmemişken, Sherden ve Tereshler Merneptah zamanında Libyalı birlikler içinde Mısır’a saldıran halklar arasında adları geçmişti.136 I-II-III nolu paneller III. Ramses’in ilk yıllarını ve Nübyalılara karşı zaferini; IV-IX. paneller Ramses’in Mısır’ın batı sınırından gelen halklara karşı mücadelesini; X-XII. paneller Deniz Kavimleri ile yapılan kara Ek 13: Karnak Yazıtı
134
Gür, 2012, s. 131. İsrail Steli’nde, Mısır halkının Libya ordusuna karşı kazandığı zafer şöyle dile getirilmektedir. “Adamlar şarkı söyleyerek gidip geliyorlar. Dertli insanların ağlamaları kesildi. Şehirler yeniden iskân ediliyor, tohumunu eken, hasat edip yiyecek, Tanrı Ra Mısır’a geri döndü.”. Gür, 2012, s. 53. 136 Kuhrt, 2010, s. 6. 135
132 133
Gür, 2012, s. 147-153. Taşdöner, 2012, s. 93.
52
savaşını; X. panel Deniz Kavimleri ile yapılacak savaşın öncesinde askerlere dağıtılan silah ve diğer malzemeleri; XI. panel Ramses’in ordusunun başsında Zahi Seferi’ne çıkmasını; XII. panel kara savaşlarındaki aileleri; XII. panel aslan avı sahnesi ve boynuzlu balıklı ve mızraklı Sherden savaşçıları; XIV. panel deniz savaşını; XV. panel savaş sonrası durumu aktarılmaktadır. Buna göre Kara Savaşı sahnesinde; Deniz Kavimleri halkı kağnılar ile gelmiş ve bazı savaşçılarıda savaş arabası kullanırken tasvir edilirken; Ramses ve birlikleri sorguçlu miğfer takan ve etek giyen savaşçıları öldürürken betimlenmiştir. Deniz Savaşı sahnesinde ise Deniz Kavimleri’nin gemileri köşeli, dik gelen baş ve kıç bodoslaması, kuşbaşı şeklindeki bir süsleme ile son bulur iken; Mısır gemileri ise kavisli teknelerinin aslan başı biçimindeki bir çıkıntıyla biten pruva ile alçak kıçlı anlatılmıştır. Savaş sonunda Deniz Kavimleri askerlerinin esir alınıp tanrı Amon ve Mut’a sunulması üç sıra halinde işlenmiştir: Buna göre üst sırada saldırganların önderleri, orta sırada Denyenli esirler ve alt sırada Pelest esirleri yer almaktadır.
Ek 15: Harris Papirüsü
Sonuç Tunç ve Demir Çağı’nı ayıran en önemli olay olan Deniz Kavimleri’nin kimliği hakkında kesin bir bilgi yoktur. Deniz Kavimleri’nin Ege’den başlayıp Anadolu’dan geçerek bu bölgelere gelip yerleşmeyi amaç edindikleri tahmin edilebilir. Bu grubun içerisinde yaşamak için uygun yer arayan hakların yanında ganimet ve macera arayan korsanlar da vardır. Başarısız hasat mevsimleri, sel felaketleri, yeni otlak arayan çobanların ticaret yollarını kesintiye uğratması, salgın hastalıklar, beyliklerin sürtüşmeleri gibi sorunlara bu Deniz Kavimleri göçleri de eklenince Hitit, Mitanni, III. Babil gibi güçlü devletler ortadan kalmış ve kabile devletleri ortaya çıkmıştır. Mısır ile yapılan mücadeleler sonucu ise Deniz Kavimleri’nin çoğunluğu Kenan bölgesine ve Akdeniz adalarına yerleştirilmiştir.
III. Ramses dönemine ait bilgi veren diğer bir kaynakta IV. Ramses tarafından yazdırılan Harris Papirüsü (Ek 15)’dür.
117 sütundan oluşan papirüs 7 bölüme ayrılmaktadır. Yedinci bölümde III. Ramses’ in sekizinci yılında gerçekleşen savaşın durumu hakkında genel bir tablo çizmektedir. Papirüse göre III. Ramses, Deniz Kavimleri yenerek onları kalelere yerleştirmiş ve vergiye bağlamıştır.137
ülkeme saldırmış olanları geri püskürttüm. Denyenleri kendi adalarında katlettim. Thekel ve Peleset küllere döndüler, Sherden ve Weshesh hiç var olmamış gibi oldular. Onları tutsak alıp, sahildeki kum taneleri gibi Mısır’a götürdüm ve onları kendi adıma kalelere yerleştirdim. T utsak sayıları yüz binlerceydi. Onlara ambarlardan giysi ve tahıl verip her yıl almak üzere vergiye bağladım.” Gür, 2012, s. 130-140.
137
Harris Pairüsü III. Ramses’in sekizinci yılında gerçekleşen savaşın sonundaki durum açısından önemlidir. “Mısır’ın tüm sınırlarını genişlettim,
53
arası Avrasya Sosyal bilimler Dergisi, 4. Yıl, Sayı 13, Kahramanmaraş, Aralık 2013.
KAYNAKÇA AYDINGÜN, H. Uygar Dünyanın İlk Yıkılışı M.Ö. 1200, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2014. BRANDAU, B.-SCHİCKERT, H. Hititler Bilinmeyen Bir Dünya İmparatorluğu, Arkadaş Yayınları, Ankara, Mayıs 2004. DESTI, M. Anadolu Uygarlıkları, Çev. M. Cedden, Dost Yayınları, Ankara, 2005. DREWS, R. Tunç Çağı’nın Sonu, Çev. T. Ersoy- G. Ergin, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, Ekim 2014. GÜNGÖR, Y. İlkçağ Anadolu Medeniyetleri(M.Ö. 2000/M.Ö. 600 Yılları Arası Tarihi), Umuttepe Yayınları, Kocaeli, 2014. GÜR, B. Deniz Kavimleri, Arkeoloji ve Sanat Yayınlar, İstanbul, 2012. KINAL, F. Eski Anadolu Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1987. KÖROĞLU, K. Eski Mezopotamya Tarihi Başlangıçtan Perslere Kadar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2009. KUHRT, A. Eskiçağ’da Yakındoğu (M.Ö. 3000-330) II, Çev. D. Şendil, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2010. MEMİŞ, E. Eskiçağ Türkiye Tarihi, Öz Eğitim Yayınları, Konya, 1995. TAŞDÖNER, K. “Eski Çağ’da Anadolu’nun Siyasi ve Demografik Yapısını Değiştiren Kitlesel Göçler”, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, 10. Yıl, Sayı 13, Çanakkale, 2012, ss.85-103. YILDIRIM, E. -PEKŞEN, O. ”Üçüncü Arami Göçü’nün Anadolu’nun Güneydoğusuna Yaptığı Etnik ve Siyasi Etkiler”, Uluslar
54
55
FRİGLER - PHRYGIA (M.Ö 750 – 300)
Frigler, edebiyat hikâyeciliğinin (FABL) olmuşlardır
*Ali Can Kırcaali / Sanat Tarihçi / 19 Mayıs Üniversitesi
alanında sanatının
hayvan öncüsü
MÖ 700 yıllarına doğru, Kafkaslar üzerinden Doğu Anadolu’ya giren Kimmerler, önce bölgedeki Urartular’ı güçsüzleştirdikten sonra Kızılırmak’a kadar uzanırlar. Frig-Kimmer savaşı sonunuda Frigya tamamen tahrip olur. Kral Midas ise öküz kanı içerek yaşamına son verir (MÖ 676). Batıya kaçan Frigler, küçük beylikler halinde bir süre daha varlıklarını sürdürürlerse de Lidyalıların egemenliğine boyun eğerler.
Frigler, Ege Göçleri ile boğazlardan Anadolu’ya gelen Balkan kökenli boylardan biridir. Ancak siyasi bir topluluk olarak ilk defa MÖ 750’den sonra ortaya çıkmışlardır. Frigler’in başkenti Polatlı yakınlarındaki Gordion’dur. Midas döneminde ise (MÖ 725695/675) bütün Orta ve Güneydoğu Anadolu’ya egemen, güçlü bir krallık düzeyine ulaşmışlardır.
Frigler, başlıca Gordion (Yassıhöyük), Pessinus (Ballıhisar), Dorylaion (Eskişehir) ve Midas’da (Yazılıkaya) yerleşmişlerdir.
Hint-Avrupa kökenli oldukları halde kısa bir süre içinde Anadolululaşmışlar ve bir yandan Helen, öbür yandan Geç Hitit etkileri altında kalmış olmakla birlikte özgün ve Anadolulu bir kültür oluşturmuşlardı
FRİG DİNİ Frig dini ilk bakışta adeta tek tanrılı bir görünüm verse de, Friglerin çok tanrılı dinleri vardı;
Krallarla yönetilen Frigler, askerliğe fazla önem vermedikleri için düzenli ve güçlü bir orduya sahip değillerdi. Sadece sarayı ve kralları koruyan bir ordu bulunuyordu. Tarım toplumu olan Frigler, bundan dolayı bereket tanrıçası Kibele’yi en büyük tanrıları kabul etmişlerdir.
Güneş Tanrısı Sabazios ile Ay Tanrısı Men bunların en tanınmışlarıydı. Ancak Frigler denilince, akla hemen gelen tanrıça Agdistis, Matar Kubile(Büyük Ana) ya da Kubile denen Kybele’dir.
Çiftçilikle ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. Başlıca zenginlik kaynağı tarım olduğu için, tarım faaliyetlerini koruyan konunlar yapmışlardır.
Frig dinine göre dağlarda yaşadığına inanılan Kibele; genç kızların, doğanın, şehirlerin, bolluğun ve tarımın bir koruyucusuydu.
Saban kırmanın ve öküz kesmenin ölümle cezalandırılması bu durumu örnek gösterilebilir.
Anadolu Tanrıçası Kybele tarihe Frig tanrıçası olarak geçmiştir.
Tarımın yanında maden işlemeciliği ile dokumacılıkta oldukça gelişmiştir.
KYBELE – MATAR Anadolu’da Kibele’yi baş ilahe (ana tanrıça) olarak kabul eden bir topluluğun vecde dayalı bir organizasyon biçimini Frigyalılar döneminde kazandığı sanılmaktadır. Eski metinler Koribantlar denilen Frigyalı Kibele rahiplerinin psişik yeteneklere sahip olduklarını, tılsımlı taşlar kullandıklarını ve kendilerini hadım ettiklerini bildirmektedir. Enerjik etkinliğe sahip olduklarına inanılan bu
Friglerin yazı sistemi ve dilleri tam olarak çözülememiştir. Ancak Frig dilinin Hint-Avrupa kökenli olduğu tahmin edilmektedir. Fenike alfabesinden alınmış, Eski Yunan, Lidya ve Likya alfabesine benzeyen Frig alfabesi 19 harften oluşmaktaydı.
56
tılsımlı taşlardan en ünlüsü vaktiyle Pessinus’ta bulunan, Kibele kara-taşı olarak bilinir. Friglerde bereket ve çoğalmanın simgesi olmuştur. Bu inanış daha sonra Yunanlara ve Araplara geçmiştir.
olduğu sanılır. Adı çoğunlukla bir yöreyi temsil eden, sıfat biçimindeki bir kült adıyla birlikte yazılmıştır. Çam kozalağı, öküz kafası ve tavuk en yaygın simgeleridir. Men, omuzlarının ardından hilal yükselen bir erkek biçiminde betimlenmiştir.
Frig uygarlığına ait, Kybele heykel ve kabartmaları günümüzde Ankara Anadolu medeniyetleri müzesinde sergilenmektedir.
Isparta'nın Yalvaç ilçesinde Men'a ait bir tapınak bulunmuştur
ATTIS Kibele'nin ölümlü.
SABAZİOS sevgilisi,
tanrısallaştırılan
Sabazios, Frigler'in tanınmış tanrılarından biri. Latince literatür de Sabazius olarak geçmektedir. Sabasius, Zabazius, Sabadios, Sabasis ve Sebadius gibi isimlerle de anılan Sabazios, çeşitli kaynaklarda güneş tanrısı olarak adlandırılmıştır. Sabazios kültünün Midas kenti ile Makedonya-Trakya bölgesine ait Midas'ın koruyucuları olarak bilinen şehirlerin etkileşimi sonrasında Anadolu'da İda Dağı ile Tmolos arasında ve Avrupa'da Haemus-Range arasındaki bölgede yayıldığı düşünülmektedir. Bu tanrının halka tarımı, öküzleri evcilleştirmeyi ve sabana koşmaya öğrettiğine inanılmaktadır.
Attis, Eski Anadolu (Frigya) tanrılarından biri. Efsanelere göre Adonis kadar güzeldi bu yüzden Anadolu tanrılarının anası Kybele ona gönül verdi. Ondan hayat boyu kendisine sadık kalma sözü almıştı ancak Attis Sakarya Nehri'nin perisi Sagaratis’e gönül verdi. Kybele buna çok öfkelendi ve peri kızının hayatının bağlı olduğu ağacı keserek Attis’i de delirtti. Bir diğer rivayete göre ise, Attis Kybele'nin sevgilisidir. Ancak Kybele'ye verdiği sözü unutarak Pessinus Kralı'nın kızını sever. Onunla evlendikleri gece düğüne Tanrıça Kybele de davet edilir. Ancak Kybele düğüne geldiğinde ve Attis ile karşı karşıya kaldığında Attis ne yapacağını bilemez. Kybele'ye olan sözünü unuttuğu için duyduğu pişmanlıktan ötürü uzuvlarını orada keser ve kanlar içinde kıvranmaya başlar. Sevgilisinin böyle acı içinde kıvranmasına daha fazla dayanamayan Kybele Attis'i bir çam ağacına dönüştürerek ona sonsuzluğu bağışlar. Çam ağacının her mevsim yeşil kalmasının sebebi rivayetlere göre budur.
Bazı kaynaklar ise kendisinin Trakya asılı olduğu olduğu ve göçlerle birlikte Balkanlar üzerinden Frigya'ya geldiğini belirtmektedir. Birçok araştırmacı Sabazios'u Friglerin yerel tanrısı olarak görmektedir. Sabazios tapınımı tek başına bir dinmiş gibi Anadolu'nun büyük bir kısmında yaygın hale gelmiştir. Sabazios Anadolu'da bereket tanrısı olarak işlev görmekteyken zamanla ülkenin koruyucu tanrısı konumuna gelmiştir. Köken bakımından bitkilerin tanrısı olarak da geçmektedir.
MEN Ay tanrısı.
Ayrıca Yunan ve Romalıarca benimsenmiş bu tek tanrı.
Men, antik dönemde Batı Anadolu'da, MÖ 3. yüzyıldan sonra da Attika (Yunanistan – Pire) 'da yaygın olarak tapınılan Ay tanrısı.
Yahudi dinini de etkileyebilmiştir. Yahudiler Sabazios'un Yahve Sabooth olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Kökeni hakkında çok az şey bilinmekle birlikte, Perslerin ay tanrısı Mao ile ilişkili
57
PAN
Midas mezarı denen 17m. yüksekliğinde ki Yazılı Kaya anıtı oluşturur.
Friglerle Anadolu’ya gelmiştir. Ormanlar ve çobanlar tanrısıdır.
Ancak bu anıt bir mezar yapısı olarak değil, bir tapınma cephesi olarak kullanılmıştır.
Yarı insan, yarı keçi olarak canlandırılmış tapınaklara girmiştir.
Öteki Frig oyma kaya cephelerinde olduğu gibi, Midas anıtının da yüzü doğuya bakar.
Pan’ın, küçük keçiboynuzlu, uzun sakallı (tıpkı keçi gibi), göbeğinden alt tarafı keçi tüylü ve çatal tırnak ayaklı bir ihtiyar biçiminde heykelleri yapılmıştır.
Bir kaya yüzeyinin, tepeden aşağıya doğru işlenmesiyle oluşturulmuş bulunan bu süslü cephe, semerdamlı bir Frig tapınağının ön kısmını temsil eder.
Ormanlarda ve çalılıkların arasında birden bire görününce insanları ve sürüleri kaçıştırdığı için bu çeşit kaçışa panik adı verilmiştir. Çok kere ağız mızıkası veya kaval çalar. Çapkın huylu, eğlence düşkünü bir tanrı olarak sevilir ve sayılırdı.
Bu cephenin en önemli bölümü, tanrıça heykelinin içinde durduğu kapı biçimde bir kaya nişidir. Bu anıt aslında Friglerin büyük tanrıçası adına yapılmış bir kutsal alandır. Bu nedenle anıtın merkezi bölümündeki nişin için de, Kybele’ye ait bir heykel durduğu sanılır.
PAN (Mitoloji) Pan kültürü, Yunan anakarasında Arkadya'da (Mora Yarımadasının dağlık iç kesmi) ve Maraton Savaşından sonra Atina ve çevresinde kendine yer bulmuşsa, Anadolu'da da Frigya’da kendini benimsetmiştir. Pan zaman zaman Frigyalı bir Satir olan Marsyas ile Midas efsanesinde birbirine karışır. Tanrı Apollon ile Kral Midas hakemliğinde flüt yarışına giren kimi kaynaklarda Marsyas, kimilerinde de Tanrı Pan'dır. Yarışmayı tanrı Pan kazanır. Sinirlenen Apollon 'da Midas'ın kulaklarını eşşek kulaklarına çevirir.
Toprak ana Kybele’nin en fazla tapınım gördüğü yer Pessinous(Ballıhisar) kentiydi. Bu kentte tanrıçanın gökten inmiş bir idol olduğu inancı hakimdi. Yine bu kentte tanrıçanın sevgilisi Attis ile birleştiği ve bunun tabiata can verdiği kabul görmüştü.
FRİGLERDE ÖLÜ GÖMME GELENEĞİ Friglerin ölülerini gömdükleri yerlerin, oyulmuş mezarlar ya da yığma mezar tepeleri olarak bilinen Tümülüslerden oluştuğu bilinmektedir. Bu anıtsal Tümülüsler ve kaya mezarları ile bunların içinde bulunan zengin ölü hediyelerinin, Friglerin ölü kültüne ve ölü gömme adetlerine verdikleri önemi açıkladığı düşünülür.
FRİG TAPINAKLARI Eskişehir Afyonkarahisar arasındaki kutsal platoya MÖ 8.yy ile 6.yy arasında tanrıçanın tapınaklarını temsil etmek üzere, yapılmış bu kaya yapıları çok büyük emeğin ürünüdürler. Friglerin Kybele’ye ne derece önem verdiklerinin en güzel kanıtıdırlar.
Tümülüsler öğrenmemizde bilinmektedir.
Üzerlerinde bazen geometrik, bazen bitkisel, bazen de hayvan motifleri bulunuyor.
Frig gömü geleneklerini önemli rol oynadıkları
MÖ 8. Yy. ortalarından 6.Yy ortalarına değin kullanıldıkları sanılan tümülüs mezarlarının büyük bir bölümü Gordion’da yer almaktadır. Gordion ve çevresinde şuana
Bu kaya yüzeylerinden ünlüsü, MIDIA = Midas adını içeren Frigce yazıtı nedeniyle
58
kadar keşfedilen, Frigya dönemine ait 126 tane Tümülüs bulunmaktadır.
edilmiştir. Bu yüzden Gordios’un anlamına gelen Gordion adı verilmiştir.
Gordion’da ki Tümülüslerin en büyüğünün, yaklaşık 250m. Çapında ve 53m. Yüksekliğindeki büyük Tümülüs olduğu görülmüştür.
Friglerin başkenti Gordion bugünkü adıyla Yassıhöyük mahallesi. Sakarya/Sangarios nehri yakınında, Ankara’nın 100 km güneybatısındaki Polatlı ilçesinde yer almaktadır.
Bunun, Anadolu Tümülüslerinin Lidya’da ki Alyattes Tümülüsü’nden sonra en büyük olduğu bilinmektedir.
şehri
Bölgeye yakın diğer önemli Frig şehirleri, Ankyra/Ankara ve Dorylaion/Eskişehir’dir
Büyük mezarın boyutları ve ölü armağanlarının zenginliği göz önüne alınarak, bu mezar anıtının Frigya’nın en güçlü dönemimde yaşayan bir krala ait olabileceği düşünülmüştür.
Gordion, Friglerin maddi kültürüne dair en önemli kaynak olma durumundadır. Merkez, Anadolu’yu kat eden büyük yolların üzerinde kurulmuştur. Sakarya nehri ve çevrede bulunan kaynak sebebiyle su açısından zengindir. Susuz tarım ve hayvancılığa müsait bir çevresi vardır. Yerleşim bu avantajından dolayı MÖ 3.binyıldan itibaren Hitit dönemi boyunca da insan topluklarını barındırdığı bir merkez olma özelliğine sahiptir.
MİDAS TÜMÜLÜSÜ Frig’lerin en ünlü kralına atfedilmiş bu Tümülüs başkent Gordion’da bulunmaktadır.
Gordion şehrinde ilk kazılar 1950 yılında Pennslyvania üniversitesinden Amerikan arkeolog R. Young tarafından yürütülmüştür.
Bilimsel ilk kazılar 1950 yılında Amerikan Pennslyvania Üniversitesi tarafından yapılmıştır. Günümüz de hala Pennslyvania üniversitesi Midas ve Gordion arkeolojik kazı çalışmalarını yürütmektedir.
Yapılan kazılarda, şehrin büyük bir kale giriş kapısı ve megaron planlı evlerin temel seviyeleri gün yüzüne çıkarılmıştır. Megaron yapılar, diğer uygarlıklarda görülenin aksine ayrı ayrı değil, birbirlerine bitişik şekilde inşa edilmiştir.
Tümülüsün mezar odası çam ağaçlarının gövdeleri ile, yığma tekniğinde inşa edilmiştir.
Günümüz de kazı çalışmaları, Pennslyvania üniversitesinden Ayşe Gürsan Salzmann ve Amerikan arkeologlar tarafından devam ettirilmektedir.
Tümülüsün mezar odasına gitmek için açılan tünel ise, 1956 yazında Zonguldaklı maden işçileri tarafından açılmıştır. Midas tümülüsü Anadolu topraklarında bulunan en büyük ikinci tümülüstür. (1. Tümülüs Manisa’nın Salihli ilçesinde ki Lidya uygarlığına ait Alyattes Tümülüsü’dür.)
GORDİON DÜĞÜMÜ
BAŞLICA KENTLER
Yeni bir lider arayışında olan Friglere bir kâhin tarafından, şehre öküz arabası ile giren ilk adamı kral ilan etmeleri söylenir. Bu kişi kağnısıyla kente giren yoksul bir köylü, Midas'ın babası, Gordios olur. Gordios, kral ilan edildikten sonra öküz arabasını Frig
Gordion Şehir, Friglerin göç sırasında ki lideri olan ve Anadolu’ya gelince kral ilan edilen Gordios tarafından kurulmuş ve devletin başkenti ilan
59
tanrısı Sabazios tapınağına adar. Araba kızılcık dallarından bir düğümle tapınağa bağlanmıştır ve bu düğümü çözecek kişinin Asya'nın hâkimi olacağı söylentisi ile ünlenir.
bahçesinde uyuyakalmış. Satiros'u bulup, on gün on gece sarayında ağırlayan Midas'ın konukseverliğinden etkilenen Dionisos, kralın bir dileğini gerçekleştireceğini söylemiş. Kral Midas da her dokunduğunun altına dönüşmesini ve böylece daha zengin olmayı istemiş. Ancak yemek için dokunduğu yiyecekler, içecekler ve ünlü gül bahçesi bile altına dönüşünce, kral Dionisos'dan bu uğursuz gücü geri almasını istemiş. Midas'ın durumuna acıyan tanrı Dionisos krala Paktalos Irmağı'nda yıkanmasını söylemiş. Bu ırmakta yıkanan Midas, her tuttuğunun altına dönüşmesinden kurtulmuş. Ve o günden bugüne bu ırmakta bulunan altın parçacıkları bu efsaneye bağlanmıştır.
Büyük İskender, Gordion'a geldiğinde (MÖ 334) düğümü çözmeye çalışır ama başaramaz. Sabrı tükenince öfkeyle kılıcını çekip düğümü keser. İskender, gerçekten de Pers İmparatorluğu'nun fatihi ve Asya'nın hâkimi olma yolundadır. Ancak 33 yaşında ateşli bir hastalıktan zamansızca ölümü bilgelerce İskender'in Gordion düğümünü çözmek yerine sabırsızca davranmasının cezası olarak yorumlanır.
Müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin tanrısı Apollon ve Kır Tanrısı Pan arasında yapılacak bir çalgı çalma yarışmasında Midas yargıçlardan biri olarak seçilmişti. Kır tanrısı, kavalıyla hoş sesler çıkarıyordu; ama Apollon'un gümüşten lir'i her çalgıdan üstünmüş. Apollon; çalmaya başladığında Musalar bile durup onu dinlermiş. Yargıçlardan ikincisi dağ tanrısı Tmolos, yengi çelengini Apollon'a vermiş. Ama Midas oyunu yarışma sonunda Pan'a yönelik kullanınca Tanrı Apollon çok kızmış ve "güzel müziği ayırt edemeyen kulak insan kulağı olamaz, sana eşekkulağı yakışır" diyerek Midas'ın kulaklarını eşekkulağına dönüştürmüş. Midas bir süre, tanrının armağanlarını koca bir külah içinde saklamış. Saklamış ama onun saçlarını kesen berber sonunda kulaklarını görerek kralın sırrını öğrenmiş. Ancak sır bu insan ağzına sığar mı? Berber sancılar geçirip, dayanılmaz ıstıraplar yaşadıktan sonra sırrını bir kuyuya söylemeye karar vermiş. Kuyuya eğilmiş ve Midas'ın kulakları eşekkulakları diye bağırmış. Sırrı kuyudaki su sazlara, sazlarsa rüzgâr da salına salına bütün etrafa yayılmış. Böylece bütün ülke Midas'ın sırrını kısa zamanda öğrenmiş. Daha sonra halk Midas hakkında gölge oyunları oynamaya başlamış. Midas artık bıkkınlıkla kulaklarını kestirmeye karar vermiş ve kulaklarını kestirmiş. Kulakları kesilen Midas'ın sonradan kulakları sarmaşık
MiDAS ŞEHRİ Günümüz de bu şehir, Eskişehir’e bağlı Han ilçesinin Yazılıkaya köyüdür. Midas Şehri ile birlikte Frig vadisi olarak da anılmaktadır. Şehrin kurucusu efsanevi Frig kralı Midas olduğu kabul edilmektedir. Gordion’un önemini yitirmesinden sonra ön plana çıkan en önemli Frig yerleşmelerinden biri Midas şehri olarak anılan yerleşmedir. Gordion’dan niteliğindedir.
farklı
olarak
bir
kale
Midas şehrinde, açık hava tapınağı olarak kullanılmış olan Anıtsal tapınaklar ile kayaların işlenmesi ile oluşturulmuş sunaklar yer alır. Anıtsal boyuttaki büyük tapınağın üçgen alınlığında ve bir kenarında yer alan Frigce yazıtta Midia, yani Midas kelimesinin okunabilmesi nedeniyle Midas şehri olarak arkeoloji literatürüne girmiştir.
KRAL MİDAS EFSANELERİ Şarap tanrısı Dionisos’un (Bacchus) yoldaşı Satiros, Frigya'yı gezerken Midas'ın gül
60
kadar tekrar uzamış. Herkes onunla "eşekkulaklı Midas" diye dalga geçmeye başlamış. Kral Midas Tanrıya yalvarmaya başlamış, "Tanrım benim bu kulaklarımı düzelt ama bütün servetimi elimden al" demiş. Tanrı onu bağışlamış ve Midas kulaklarını geri almış. Ama kimse görmeden canını da alıp, mezara gömmüş.
Frig heykel sanatından günümüze kadar fazla örnek kalmasa da elde edilen eserlerde Yunan, Asur ve Geç Hitit dönemi etkileri görülür. Kireç taşı, fildişi, ağaç gibi malzemeler kullanIlan heykellerin en güzel örneği; toprağın, bereketin ve kentlerin tek hâkimi olarak kabul edilen ana tanrıça Kybele adına yapılanlardır
Rivayetlere göre, ‘yerin kulağı vardır’ atasözü Frigler’den günümüze ulaşmıştır.
KABARTMA
Burası Mater, Magna Mater, Mater Kubile, yada Agdistis diye anılan Frig baş tanrıçasının kutsal kenti olarak ün yapmıştır.
Kabartma sanatı örneklerinde ise; ahşap, taş ve pişmiş toprak gibi malzemeler kullanılmıştır. Taş kabartma örnekleri orthostatlarda, kaya mezar ve anıtlarının cephelerinde yer almıştır. Bu kabartmalarda; at, boğa, sfenks gibi figürlerin işlenişinde Asur ve Geç Hitit etkileri görülür. En güzel örnekleri Gordion çevresinde bulunmuş olan orthostatlardır.
Pessinus daha sonraki dönemlerde aynı zamanda tanrıça ve genç sevgilisi Attis onuruna verilen görkemli törenlerin yapıldığı bir bayram yeri olarak da bilinir.
Evlerin dış yüzeylerini süslemek için kullanılan toprak levhalarda yer alan kabartma sanatı aynı zamanda ahşap mobilyalarda, kapı ve pencere çerçevelerinde de uygulanmıştır.
PESSİNUS Kral Midas tarafından kurulmuş olduğuna inanılan diğer bir Frig şehri bugün Ballıhisar olarak bilinen Pessinus’tur.
FRİG KERAMİKLER
FRİG SANATI
Frig keramikleri, tek ve çok renkli olmak üzere iki gruba ayrılır. Koyu gri ya da siyah astarlı, parlak perdahlı tek renkli keramikler, metal kaplar örnek alınarak yapılmıştır. Çok renkli keramiklerde ise motifler genellikle; kırmızı, kahverengi ve açık renk astar üzerine çeşitli biçimlerde uygulanmıştır. Geometrik bezekler arasında, dikdörtgen, üçgen, tek merkezli daireler, satranç tahtası motifleri kullanılmıştır.
MİMARİ Başta Gordion olmak üzere Alacahöyük, Kültepe, Pazarlı gibi merkezlerde yapılan kazılarda, bu kentlerin taş temeller üzerinde kerpiç duvarlı surlarla çevrelendiği ortaya çıkarılmıştır. Anıtsal kale kapılarının bulunduğu surların içinde; saray yapıları, yönetim binaları ve evler yer almıştır.
Bunların yanı sıra panolara bölünmüş ve içlerinin hayvan figürleri ile doldurulmuş olanları da vardır. Friglere özgü yandan emzikli ve süzgeçli yüksek kulplu kaplar ve hayvan biçimli törensel kaplar keramik sanatı örneklerindendir. Tümülüslerde yapılan kazılarda bu tür buluntulara çok sayıda rastlanmıştır
Bütün planlarda megaron plan esas alınmıştır. Maden çağında tek oda olarak yapılan evler Frigler döneminde, birden fazla megaronun yan yana dizilmesiyle bitiş plan göstermiştir HEYKEL
61
‘Frig’lere ait keramikler Gordion müzesinde ve Ankara Anadolu Medeniyetleri müzesinde sergilenmektedir.’
Frig kilimleri antik dünyanın en sevilen malları arasında olduğu bilinmektedir. Aryıca altın simle kumaş üzerine nakış işlemenin bir Frig buluşu olduğu söylenir. Gordion’da MÖ. 8.yy’a ait yapılarda bulunan dokuma tezgah ağırlığı, Frigya’da tekstil sanayiinin gelişmiş olduğuna kanıt olarak gösterilir.
MADEN SANATI
Frigler dokuma yapımında keçi ve koyun yünlerinin yanında keten ve kenevir gibi bitkisel liflerden de yararlanıldığı belirtilmiş.
Demir çağında yaşan Frigler maden işlemeciliği oldukça gelişmiştir. Altın, gümüş ve tunç en çok kullanılan madenlerdir. Üçayaklı kazanlar, yonca ağızlı güğümler, kepçeler ve tabaklar başlıca maden eserlerdir.
Frigler tapetes adını verdikleri kilimler üzerinde geometrik desenler kullanmışlardır. KAYNAKÇA
Frigler, tunç kazanların tutma yerlerinde Urartular’dan farklı olarak, insan başı formları kullanmışlardır.
T.C. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Frigler, Gözde Dinarlı T.C. Afyon Kocatepe Üniversitesi Tarih Bölümü, Eski Anadolu Tarihinde Frigler, Cemil Bülbül
Karakteristik maden ürünü ise; altın, gümüş veya tunçtan yapılmış olan fibulalardır. Friglerin buluşu olan fibulalar daha sonra İyon sanatçıları tarafından taklit edilmiştir. Elbiselerde kumaş parçalarını bir birine tutturmak ya da süs olarak kullanılan fibulalar, mezarlara ve tapınaklara adak eşyası olarak bırakılmıştır.
T.C Milli Eğitim Bakanlığı, Sanat Tarihi 1 Ana Hatlarıyla Friglerde Din, Fatma Birecekli T.C. Anadolu Üniversitesi, Eski Anadolu Tarihi, Prof. Dr. Kemalettin Köroğlu
FRİGLERDE AHSAP SANATI
www.anadolumedeniyetlerimuzesi.gov.tr /TR,77791/gordion-muzesi.html
Friglerde ahşap sanatı, yaşadıkları bölgelerin zengin orman örtüsü ile kaplı olması nedeniyle gelişmiştir. Çivi kullanmadan birbirine geçme parçalarla yapılan mobilyaların, geometrik motiflerle bezendiği görülür. Üzerinde mitolojik konuların yer aldığı kabartma ahşap levhalar; at, boğa, aslan, heykelcikleri ve fildişi eserlerde küçük sanat eserleri içinde sayılır.
tr.wikipedia.org/wiki/Frigler tr.wikipedia.org/wiki/Frigler#Din.C3.AE_in an.C4.B1.C5.9F tr.wikipedia.org/wiki/Pan_(mitoloji) T.C Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji Anabilim Dalı, Arkeolojik ve Filolojik Belgeler Işığında Frigler, Tülin Kaya
TAPATES – DOKUMA Frigya teksil ve kilimleriyle ünlüdür. Gordion kazılarında parçalar halinde de olsa Frig tekstil örneklerine rastlanmıştır. Türk kilimlerinin atası olan ve tapetes adını taşıyan
62
ALTUNÎZÂDE İSMÂİL ZÜHDÜ PAŞA CAMİİ *Sevde Karamaz / Sanat Tarihçi / Marmara Üniversitesi Zühdü Paşa’nın babası Altuni Ali Efendi altın alım satımı yaptığı için İsmail Zühdü Paşa’ya Altunîzâde lakabı takılmıştır. Zühdü Paşa’nın yaptırdığı bu cami de semte adını vermiştir. Altunîzâde Konağı’nın(Resim1) karşısında Ord. Prof.Dr. F. Kerim Gökay (Küçük Çamlıca) ve (daha önce Koşuyolu olarak bilinen) Tophanelioğlu caddeleri ile İsmâil Paşa sokağının çevrelediği dikdörtgen bir alan üzerinde kurulmuştur..Külliyenin cami, hamam138, sıbyan mektebi, muvakkithane139, akaret dükkânları, fırın ve imam-müezzin evinden oluştuğu bilinmekte ise de bazı birimleri bugün mevcut olmayıp halen bulunanlar da cami hariç süratle harap olmaktadır.
Bir Ulu Rüyayı Görenler Şehri Üsküdar,”H.Necdet İşli Arşivi”, Üsküdar Belediyesi, İstanbul, 2006, s.125. Kitabe Avlu kapısının üzerinde üstteki madalyonda celi sülüs yazı ile Besmele, alt kısımda celi ta’lik yazı ile 2 paftaya ayrılmış, yeşil zemin üzerine mermer malzemeye altın varak ile hâkkedilmiş üçer satırlık kitabe bulunur. İbrahim Hakkı Konyalı’nın Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi adlı eserinde söylemiş olduğuna göre kitabenin hattatı Râkım Efendi’dir. Fakat kitabe tarihi h.1282/m.1865 yılını vermektedir ve
Râkım Efendi 1825 yılında vefat etmiştir. Bu durumda kitabenin hattatı sol alt köşedeki imzaya da bakacak olursak Hattat Râsim Efendi’dir.
(Resim1)
138 139
Günümüzde hamamı restorasyondadır. Muvakkithanesi günümüze ulaşamamıştır.
63
Plan
Dikdörtgen planlı bir yapı olup tek kubbe ile örtülüdür. Önünde her yönden kapalı üç gözlü bir son cemaat yeri vardır. 3 kapısı vardır ve kapılar ahşaptan olup kündekâri tekniği ile yapılmışlardır.(Fotoğraf1) Aynalı tonozla örtülüdür. Buradan, ortadaki daha büyük üç kapı ile harime girilmekte, yanlardaki iki ahşap merdivenle de kadınlar ve müezzin mahfillerine çıkılmaktadır.
(Fotoğraf2) Taş duvarlar iki kademeli yükselmekte ve silmelerle sona ermektedir. Ahşap malzemeden inşa edilen kubbe kurşunla kaplıdır ve tepesinde gösterişli bir barok alem bulunmaktadır. Kubbeyi taşıyan kemerler, uzaktan bakıldığında yarım kubbe görünümü verecek biçimde duvarlardan taşkın örülerek caminin cephelerini dekore etmiştir. Cami, son cemaat yerinin bitiştiği giriş cephesi hariç, diğer cephelerin yüzüne sıralanmış duvar çıkıntıları arasına yerleştirilen çok sayıda büyük ve kemerli pencereden bol ışık almaktadır. Mihrap, Minber ve Vaaz Kürsüsü Mihrap Beyaz mermerden yapılmıştır. Mihrap nişi sivri kemerlidir ve üzerinde, yanlardaki barok tarzda iki sütuna oturtulan konsol biçimi bir alınlık bulunmaktadır. Bazı kısımlar altın yaldız ile yaldızlanmıştır.
(Fotoğraf1)
64
(Fotoğraf3) Bir diğer mihrap son cemaat yerindeki mihraptır. En üstten başlayarak yuvarlak levhalarda sağda Ya Allah, solda Ya Muhammed yazılıdır. Ortalarındaki müsenna’ celi sülüs ile Ya Fettah, altında Kelime-i Tevhid, daha altında celi ta’lik yazı ile besmele, besmelenin iki yanında kûfi yazı ile sağda Ya Allah solda Ya Muhammed yazılı olup alınlık kısmındaki meyilli celi ta’lik ile yazılmış kısımda şunlar yazılıdır: Ağrı buz’da Kal’a derûnunda Bayrakdar Mustafa Paşa Camii şerifinin minber kapısı taş olup camii mezkûrun kiliseye 1292’de tahvili üzerine pabuçluğa konulmuş olduğu halde bil münasebe bu tarafa getirilmiş teberrüken işbu mahalle vaz’ olunmuştur.
Minber Minberi mermerdir. Korkuluklarında altışar şualı yıldız kabartmalar görülür. Külahı mermer şebeke halindedir.
65
Caminin içi, kubbeyi, pandantifleri ve duvarları tamamen kaplamak üzere barok üslûpta abartılı kalem işi motiflerle tezyin edilmiştir. Günümüzde çoğu harap durumda bulunan kubbe göbeği yazısı ile pandantiflerdeki cihâryâr levhalarını, mihrap ve minber yazılarını hattat Mehmed Râsim Efendi yazmıştır. Caminin içindeki bazı bölümlerde 19. Yüzyıl camilerinin neredeyse ortak özelliği sayılabilecek sahte mermer desenleri mevcuttur. (Fotoğraf4) Giriş kısmı, duvarlar ve kubbede yer alan süslemeler ile Ortaköy ve Dolmabahçe Camiilerini anımsatmaktadır.
Vaaz
Kürsüsü
(Fotoğraf4)
66
Caminin dışına baktığımızda muntazam kesme taştan yapılan minare dikkati çekmektedir.
Minareye 88 basamakla çıkılmaktadır. 19. Yüzyıl camilerinin genel karakterine uygun olarak alemi taştandır. Oldukça yükseltilmiş kürsüsünün üzerinde soğan pabuç kısmı yer almaktadır. Külliyenin hamamı, moloz taş ve tuğladan yapılmış dikdörtgen planlı sade bir yapıdır. Sıcaklığı kubbe, soğukluğu tonozla örtülüdür; soyunma kısmı ise tamamen yıkılmıştır.
67
GEBZE AV KÖŞKÜ
*İmran İçen / Sanat Tarihçi
Kasr-ı Hümayun İzmit’in merkezinde demiryolunun yer alır. İlk kez IV. Murat döneminde ahşap temeler üzerinde inşa edilmiştir. Ancak deprem ve yangın nedeni ile yıkıldığı anlaşılmıştır. Günümüze ulaşan yapı Sultan Abdülaziz dönemine aittir (1861-1876). Neo klasik üslupta Avrupa -Barok stilinde iki katlı olup dış cephesi mermer kaplıdır. Binanın tavan süslemeleri Fransız ressam SASON 'un eseridir. Süslemelerde Osmanlı arması, tuğra bayrak, mızrak, balta ve kılıçtan oluşan grup motifleri vardır. Ayrıca çiçek ve meyve bezemeleri de bulunmaktadır. Sarayın namaz kılınmayan serbest bölgesini içine alan alt kat salon tavanında geyik ve aslan motifleri bulunur. Sarayın alt kat zemini mermer parke döşemelidir. Mimarı Balyan kardeşlerden Amira Karabet BALYAN'dır Kasr-ı Hümayun un en önemli özelliği İstanbul dışında yapılan ikinci Saray olmasıdır; Birincisi Ağrı Doğubayazıt ''İshak Paşa Sarayı’dır. Saray Ayrıca Cumhuriyet Kurulmadan önce yapılan ilk basın toplantısına da şahitlik etmiştir. Bu toplantıya Mustafa Kemal, Silah Arkadaşları ile katılmıştır. Bu toplantı salonu Bugünde sarayın giriş bölümündeki sağda ki odadır. Saray da Abdülaziz’in yatağı ve hamamı, Sultan II. Abdülhamid Han tarafından yapılmış el işi aynalar ikinci katta sizi karşılar. Ve tabii yine Sultan Abdülhamid’in Kendi elleri ile yaptığı Sedef Kakma Kur'an Rahlesi ve Sandalyeler Size görsel bir şölen yaşatacak eminim. Saray 1967 yılına kadar Vilayet ve Ziraat Odaları olarak Hizmet vermiştir. 1992 yılında restorasyona alınan Saray 17 Ağustos Depreminde ağır Hasar görmüş, 2004 yılında tekrar restorasyonuna başlanmış ve 2005 yılında tamamlanmıştır. ''Kasr-ı Hümayun'' Saray Müze Olarak 2007 tarihinde hizmete açılmıştır. Üç önemli şahıs görmüştür bunlar; Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülhamid ve Mustafa Kemal Paşa’dır
68
AHŞAP MİMARİSİ ve İSTANBUL
zemin döşemeleri bile sadece ahşap malzemeden ibarettir. Ahşap iskelet sistemi ile imşa edilen duvarlar yapım tekniklerine göre farklılık gösterebilir inşa edilirken temel prensiplere bağlı kalınarak farklı yapım teknikleri içerir. Harç olarak çamur harcı kullanılır bu harçlar cephede gözle görülebilir sizlerde farkedebilirisiniz.Ahşap mimarisinin bir diğer özelliği ise cumbalardır, genellikle üst katlarda sokağa doğru taşmalarla oluşturulur. Ahşap mimarisinde dönem özelliği olarak payandalı çıkmalar daha fazla göze çarpar, çıkmanın altında bulunan destek amaçlı olup fakat bina modeline göre değişkenlik gösteren çıkmalar kimi zaman çok işlemeli olarak da göze çarpabilir .Ahşap evlerin olmazsa olmazı ahşap merdivenler ,merdivenler kat arası bağlantıyı sağlamak amacıyla görev sağlar,düz kollu veya iki kollu merdivenlerde ev sahibinin zevkine göre istenilen işleme ve görsellikle kullanılabilir biliyoruz ki Osmanlı döneminde ahşap ustaları çok kendilerinden söz ettirirlerdi ahşap konusunda a doğru ustaya geldiyseniz ortaya çıkan ahşap elemanlar yıllar yılı göz doldurur. Kapılardan bahsetmek gerekirse ahşap evlerin giriş kapıları metrekareye bağlı olarak tek veya çift kanatlıdır. Kapılarda daha çok göze çarpan ahşap eleman ise kapı tokmaklarıdır eğer sizde şanslı iseniz tarihi semtleri gezerken özellikle kapı tokmaklarına göz gezdirmeyi unutmayınız. Bazı evlerde kapı üstü tepe penceresi kullanılmıştır. Dış kapıda olduğu gibi evin iç oda kapıların dada kanatlı ahşap kapılar kullanılırdı. Ahşap yapılarda pencere olarak kanatlı yada giyotin ismini verdiğimiz pencere sitili tercih edilirdi. Osmanlı döneminde mahremiyete özen gösterildiği için pencereler de ahşap kafes kullanılırdı. İstanbullun göz bebeği ahşap evlerin çatıları yokmu ebetteki var çatılarımız üst kat planına göre biçimlenmiştir , genellikle üçgen çocuklarımızın resimlerinde gördüğümüz üçken çatılı evlerdir ahşap binaların çatılarında görmek istersek çok fazla geleneksel detay görebiliriz bunlar bacalar , çatı pencereleri, saçaklar Ve kiremitlerdir kiremit olarak Osmanlı da çok fazla kullanılan alaturka
İlknur Uğurdoğan / Konservatör Bu Yazımız da gözlem niteliği kullanılmış olup birkaç ahşap ev envanteri çıkarılıp sizler için yazılmış bir makaledir . Tarihsel ahşap yapı geçmişimize döndüğümüzde İstanbul’u İstanbul yapan bir diğer özellik ise ahşap mimarisi olacaktır.İstanbulun ahşap mimarisi o kadar zengindir ki ,hem görsel açıdan hem teknik ve strüktürel yani depreme karşı diğer yapım tekniklerine nazaran İstanbullun hem geçmiş hem de gelecek siluetine en çok yakışan ahşap evlerimizdir. Günümüz İstanbulluna baktığımız zaman eskiye nazır ahşap mimari bulmak zordur, fakat belli semtler vardır ki yapının sadece birkaç kalıntısı kalmasına rağmen bize eski duygusunu anlatır, şimdi bu yazımda o semtlerden bahsederek devam etmek istiyorum Konstantin’in Osmanlının göz bebeği olan İstanbul’da 3 tarafı denizlerle çevrili olan adamızın en gözde semtleri olan fener balat cibali yi gezdiğimiz zaman çok fazla ahşap mimariyi görebiliriz biraz fener balat evlerinden bahsedelim günümüze kadar pek çok yapının gelememe sebebi ,İstanbul’un geçirdiği pek çok büyük yangınlardır, bu yangınlar cephe düzeni olarak binaların birbirine bitişik ve sokakların dar olma özelliği dönemin yangın söndürme araç gereçlerinin yetersiz olması dır. Yangınlara karşı önlem tabiide yapım tekniği açısından şu şekilde alınmıştır, ahşap binaların arasında kırmızı tuğladan örülmüş yangın duvarı isimli duvarlar dikkatinizi çekebilir , batı dünyasında da çok kullanılan önemli bir teknik olduğunun da altını çizmek isterim. İstanbul semtlerinde ahşap yapıların özellikleri şöyledir öncelikle bitişik nizamlı yapılar olduğunu biliyoruz ,yapılar genellikle iki veya 3 katlı inşa edilip , dörtgen plana sahiptirler ,metre kare bakımından genellikle dar binalardır. ,özellikli olarak ahşap binaların bodrumdan başlayıp ,çatıya kadar iç ve dış
69
kiremit şeklini görebiliriz. Bir ahşap mimari elemanı olan saçaklar bazı konutlarda adeta dantel gibi işlenmiş olarak ahşabın değerini gözler önüne serer. Sadece ahşap konut mimarisinde kullanılmazdı bir örnek olarak balat semtinde bulunan tahta minare camine örnek gösterebiliriz bu cami isminden anladığımız gibi döneminde ahşap olan minaresi yangın geçirerek yanmış ve şuan günümüzde kagir olarak yeniden yapılmıştır. .
Sonuç olarak geleneksel bir yapım tekniği olan ahşap evler İstanbul’u İstanbul yapan değerlerden bir tanesidir ,sadece tahta yığını olarak görmememiz gerek doğayla uyumlu olan ahşap evler detay olarak teker teker fark edilmeyi sizler tarafından bekliyor umarım bir ahşap evin önünden geçerken daha dikkatli olup günümüzde bizlere nesilden nesille kalan kültür mirası farkındalığımızı arttırmış oluruz
70
71