sayı 20
.
bülten
.
.
TMMOB Sehir Plancıları Odası Istanbul Subesi
“Yaptığımız Uyarı ve Eleştirilerde Tarih Bizi Haklı Çıkaracağı İçin Üzgünüz!”
Meslektaş Ziyareti: Nazim Akkoyun Röportajı Kamulaştırma Bilirkişiliği Eğitimi Tarihleri Belirlendi
EYLÜL
/
2016
Kapak: bianet.org TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Adres: Cihannüma Mah. Akdoğan Sk. Başar Apt. No: 30 D:6-7 Beşiktaş/İstanbul Telefon: 0212 275 43 67 - 0212 288 99 60 Faks: 0212 272 91 19 e-posta: spoist@spoist.org.tr - spoistanbul@spo.org.tr Web adresi: www.spoist.org.tr - www.spo.org.tr
şubemizden üçüncü boğaz köprüsüne ilişkin basın açıklaması........5 nazim akkoyun röportajı........7
2016 istanbul kent almanağı için çalışmalar başladı......12
kent gündemi esenler ilçesi, oruçreis mahallesi’ne ilişkin imar planları......13
duyurular kamulaştırma bilirkişiliği eğitimi tarihleri belirlendi......14 şubemiz xıv. dönem 2. danışma kurulu toplantısı......15 yeni üyelerimiz......16
sizden gelenler sıkışıklık harcı ya da taksim ve kızılay’a girişin paralı yapılması neyi çözer?......17
SPO . bülteni . istanbul sube
Eylül bültenimizle siz değerli meslektaşlarımızı selamlıyoruz. Dokuz gün süren resmi tatilin ardından sonbaharı yağmurlarla ve yoğun bir Şube gündemiyle karşılıyoruz. Bildiğiniz gibi ağustos ayının son günlerinde Üçüncü Boğaz Köprüsü’nün ve Kuzey Marmara Otoyolu’nun açılışı gerçekleşti ve otuz yılı aşkın bir süredir İstanbul planlama gündeminde önemli bir tartışma konusu olarak yer alan karayolu boğaz geçiş projesi kullanılmaya başlandı. Şehir Plancıları Odası olarak kentimizin geleceğine etkileri açısından ele aldığımız bu proje hakkında hazırladığımız Üçüncü Köprü Projesi Değerlendirme Raporu’nu 2010 yılının Eylül ayında yayınlamıştık. Rapor çalışmamızın yanı sıra birçok kez basın açıklamalarıyla, itirazlar ve birçoğu hala devam eden davalarla, siyasi parti ziyaretleriyle, çeşitli platformlarda gerçekleştirilen bilgilendirme sunumları ve katıldığımız eylemlerle kamuoyu oluşturmaya çalıştık, mesleki ve hukuki yollarla proje karşısında mücadele ettik. Ancak ne yazık ki köprü ve otoyolun mesleki anlamda yeterince tartışılarak boğaz geçişi ve ulaşım alternatiflerinin yeniden değerlendirilmesi yönünde bir zemin oluşturulmasını sağlayamadık. Bundan sonrası için yapılacak çalışmaların ve alınacak mekansal kararların içeriği de en az köprü kadar kentimizin geleceğine yön verecek riskleri barındırıyor. Bu noktada Şehir Plancıları Odası bünyesinde; güzergahı yakın takibe almak, güzergah boyunca oluşacak imar hareketliliğini takip etmek, üçüncü köprüdeki ve diğer köprülerdeki ulaşım yoğunluğunu takip etmek ve bunlara ilişkin belli dönemlerde raporlar yayınlamak üzere bir çalışma grubu kurmayı hedefliyoruz. Umarız bu sayede mesleki öngörülerimizin takibini sağlayarak karar mekanizmalarının dikkate almadığı bilimsel ve mesleki yaklaşımların önemini vurgular, kent politikalarının yeniden değerlendirilmesi gerekliliğini hatırlatabiliriz. Bu anlamda tüm meslektaşlarımızın değerli katkılarını bekliyoruz. *** Ekim ayıyla birlikte diğer çalışma komisyonlarımızın toplantı takvimi de hareketlenmeye başladı. Serbest Çalışan Şehir Plancıları Komisyonu toplantısı 11 Ekim Salı günü Şubemizde gerçekleştirilecek. Plan İnceleme Komisyonu ise rutin toplantılarına önümüzdeki dönemde de devam edecek. Her geçen yıl daha etkin faaliyetler yürüten öğrenci komisyonumuzun etkinliklerini de planlama okullarının açılmasıyla birlikte heyecanla desteklemeye devam edeceğiz. *** Sonbaharla birlikte Odamız Meslek İçi Sürekli Eğitim Merkezi bünyesinde 8-9 Ekim tarihlerinde gerçekleştireceğimiz Kamulaştırma Bilirkişiliği Eğitimi’nin yanı sıra Kasım ayında da NetCAD Eğitim Programı’nı gerçekleştireceğiz. Detaylar için web sayfamızı ve e-duyurularımızı takip edebilirsiniz. *** Acılardan uzak, bol güneşli günler dileriz. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
SPO . bülteni . istanbul sube
BİLİMSEL GERÇEKLİK VE EVRENSEL ŞEHİRCİLİK DENEYİMLERİ IŞIĞINDA YAPTIĞIMIZ UYARI VE ELEŞTİRİLERDE TARİH BİZİ HAKLI ÇIKARACAĞI İÇİN ÜZGÜNÜZ 28.08.2016 28 Eylül 2010 tarihinde kamuoyu ile paylaştığımız Üçüncü Köprü Projesi Değerlendirme Raporu’nu bir kez daha hatırlatarak tarihe not düşmek isteriz. http://www.spoist.org/Pdfler/diger-raporlar/3.%20KOPRU%20RAPORU_TR.pdf Bu raporla İstanbul’un ulaşım probleminin kaynağının yeni bir köprü ihtiyacında olup olmadığını bilimsel bir yaklaşım ve savunulabilir bir dille ele almış, gerek ulaşımda yaşanan problemlere kapsamlı bir sistem yaklaşımı ile çözüm getiren, gerekse boğaz geçişlerinde yeni karayolu köprüleri yerine daha ekonomik, daha adil, çevreye ve insan yaşamına daha duyarlı ve sürdürülebilir başka çözüm alternatiflerinin de varlığını ortaya koymaya çalışmıştık. İstanbul kentinin ulaşım sorunlarını yeni köprüler çözmeyecektir. Yapılması gereken, sermayenin değil İstanbul halkının ortak çıkarlarını ve kamu yararını gözeten, doğal ve tarihsel çevrenin korunduğu, halkın demokratik katılımını esas alan bir planlamayı acilen hayata geçirmektir. Bizler İstanbul’umuzu daha yaşanabilir kılmaya ve en önemlisi çocuklarımıza, torunlarımıza güzel bir kent bırakmaya gönül vermiş meslek insanları olarak; uzun süredir 3. Köprü karşısında mesleki ve bilimsel argümanlarla, hukuk çerçevesinde mücadele ettik. Bilimsel gerçeklik ve evrensel şehircilik deneyimleri ışığında yaptığımız uyarı ve eleştirilerde tarih bizi haklı çıkaracağı için üzgünüz. Kentteki tüm ranta konu olmuş alanları doğadan, bilimden, insandan yana savunmaya; demokratik ve kamu yararı odaklı bir planlama için mücadeleye devam edeceğiz. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi
SPO . bĂźlteni . istanbul sube
BirgĂźn Gazetesi, 26.08.2016
SPO . bülteni . istanbul sube
MESLEKTAŞ ZİYARETLERİ Nazim Akkoyun Kadıköy Belediyesi Plan ve Proje Müdürlüğü Hangi okuldan, kaç yılında mezun oldunuz? 2004 yılı MSGSÜ mezunuyum. Yüksek Lisansımı da orada Kentsel Koruma ve Yenileme alanında yaptım, 2007’de yüksek lisansımı tamamladım. Çalışma hayatınız hakkında kısa bir özgeçmiş anlatır mısınız? Geçmişte genel olarak hangi projelerde yer aldınız? Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Şile Belediyesi ile birlikte dolgu alanı tasarım projesi yaptık. Sonra Gaziosmanpaşa Belediyesi deneyimim oldu, orada 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı süreci yaşanıyordu; 2006 yılında Gaziosmanpaşa’da hem planlama çalışmaları hem kentsel dönüşüm alanında yurt dışından bir ekiple çalıştık. Ardından ülkemizde bir ÇDP furyası yaşandı; ben de 4 bölgede toplam 16 ili kapsayan bir Çevre Düzeni Planı sürecinin içinde buldum kendimi. Daha sonra, 2 yıllık bir Arnavutköy Belediyesi deneyimim oldu. Yeni ilçe olmuş belediyeydi; köy planlarından tutun merkezin planlanması, mega projelerden kaynaklı olumsuz etkilerin azaltılmasına yönelik projeler yaptık yurt dışından bir ekip ve Bilgi Üniversitesi ile birlikte. Özel sektörde 3 yıllık GIS çalışmaları deneyimim oldu; yaklaşık 10 tane ilçe belediyesinin GIS verilerinin üretilmesi ve GIS tabanlı uygulamaların geliştirilmesi ile ilgili çalışmalar yaptım; son olarak da bildiğiniz üzere Kadıköy Belediyesi’nde çalışıyorum. Şu an ilgilendiğiniz projeler hangi alanda? Burada plan revizyonuna yönelik çalışmalar da yapıyoruz ama özellikle akıllı kentler, GIS projeleri, büyük verilerin nasıl yerel yönetimlerde kullanılabileceğine ilişkin çalışmalar yapıyoruz. Bazı çalışmalarımız Kadıköy İlçesi’ni, bazıları İstanbul genelini kapsıyor.
SPO . bülteni . istanbul sube Mezun olduktan sonra, meslek hayatınızda ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Yüksek Lisans yaparken aynı anda çalışmanın zorluğu oldu. Onun dışında, daha önce bir yıllık bir taşeron çalışma dönemim oldu belediyede, orada özlük hakları noktasında sıkıntı yaşadım. Bir iki işimde mesai saatlerinin düzensizliği gibi yine özlük haklarını ilgilendiren sorunlar ile karşılaştım. Ama genel olarak çalıştığım yerlerde şanslı bir çalışma ortamım oldu; karar süreçlerine katılım olsun, yenilikler olsun olumlu çalışmalar yaptığımızı düşünüyorum. Belediyede çalışmaya nasıl karar verdiniz? Belediye deneyimlerim daha önce de oldu, Gaziosmanpaşa ve Arnavutköy olmak üzere; o dönemlerde çok daha verimli olacağımı düşündüğüm fırsatlar çıktığı için ayrılmıştım; ardından birikimimi kamuya döndürme noktasında bir karar aldım. Bu konuyu herhangi bir belediye olarak değil, Kadıköy Belediyesi’ni bu noktada ayrı tutarak da değerlendirdim. Yaptığım görüşmelerde bana hep destek oldular, sonrasında da bu destekleri devam etti. Meslek yaşamınızda sizi en çok şaşırtan ve mutlu eden olay nedir? Çok fazla şaşırtan ve mutlu eden olay var ama şaşırtan olayların bir kısmı biraz üzücü. Daha umutlu bir örnek vermek isterim; Doğu Karadeniz Çevre Düzeni Planı sürecinin benim çalışma hayatımda ayrı bir yeri var. Doğu Karadeniz de yaşanan süreç, özel büro olarak Bakanlığa yaptığımız bir planlama süreciydi. Baskılara maruz kaldık ama şaşırtıcı olan, biz genç plancılar olarak çok fazla mücadele ettik, baskılara direndik; bizim direnmemizden daha şaşırtıcı olan da piyasa içinde iş yapan ve iş yapmaya devam edecek olan büro sahibinin de bu kararların arkasında bizimle durmasıydı. Bu hem benim sonraki meslek hayatımda mesleğe umutla bakmamı sağlayan; hem şaşırdığım hem çok mutlu olduğum bir olaydı. Sonuçta sizin plan kararlarınızda olmayan hükümlerin planlara aktarılması talebi var idare tarafından; siz buna karşı duruş sergiliyorsunuz ve bu karşı duruşu 35 kişilik bir ekipte fikir birliği ile yapıyorsunuz. Bu karar, GIS sorumlusundan tutun rapor hazırlayanına, akademisyeninden tutun stajyerine herkesin arkasında durduğu bir karar oluyor. Bir de işsiz kaldığım çok kısa sürelerde iş ararken şöyle şeyler duyuyordum çevremdeki arkadaşlardan: “şöyle bir iş var ama Nazım’a uymaz.” Bu benim mesleğe karşı duruşumu ifade ediyordu ve gurur duyuyordum. İstanbul’un şehir planlamasını dünya ile kıyaslayacak olsak neler söylerdiniz? İstanbul’un şehir planlamasını karşılaştırabileceğimiz dünya örnekleri daha çok az gelişmiş ülke örnekleri diye düşünüyorum. Çünkü İstanbul’da; planlama açısından hem geçmiş değerlerin korunmasına yönelik planlarda hem de gelişme alanlarında yapılan planlarda -bir iki parçacıl örnek dışında- çok başarılı bir planlama sürecinden söz edemiyoruz. Dolayısıyla, maalesef hem doğal alanların korunması, hem tarihi alanların korunması hem de gelişme alanlarının kentle, mevcut dokuyla bütünleşik olarak planlanması konusunda başarısız olduğumuzu söyleyebiliriz. Planlama kurumu maalesef, kentlerin meta olarak ele alınmasına ve neoliberal politikalara çok çabuk teslim oldu. Kamusal alanların ve kentsel
SPO . bülteni . istanbul sube
değerlerin hızlı bir şekilde elden çıkarıldığı bir dönem yaşıyoruz. Bu sürece direnme ve bu süreci yönlendirme anlamında başarısız bir sınav verdik. Ülkemizde yapılan planlarda, yasa ve yönetmeliklerde “kamu yararı”nın ne kadar gözetildiğini düşünüyorsunuz? Kamu yararı, özellikle 2000’li yıllardan itibaren saldırı altında. Bu 2010 yılında gerçekleştirilen referandumda da açık açık dile getirilmeye başlandı zaten; “gelişmemiz engelleniyor, projelerimiz engelleniyor.” denilerek. Hatta bilirkişilik makamına da saldıran bir tutum vardı referanduma evet denmesini isteyen çevreler tarafından. Kamu yararına olumlu bir bakış sadece biz plancılar ve teknik bir takım çevrelerle sınırlı kaldı. Kültürel açıdan kamu yararı kavramının topluma yeterince anlatamamışız, toplumun kamusal alanları yeterince sahiplenmesini sağlayamamışız diye düşünüyorum. Gezi Parkı direnişi bu anlamda sevindirici bir örnek. Kamusal bir alana sahip çıkılması bir kentin yaşayabileceği en önemli deneyimlerden biri, aynı zamanda kamusal alan bilincinin biraz olsun geliştirilmesindeki en büyük katkılardan biri. Artık kamusal alanı olmayan planlar ortaya çıkmaya başladı; bu da plancının kamu yararı bilincini kaybettiği, plancının planlamanın altındaki zemini kaydırdığı bir durumu ortaya çıkarıyor ve bu süreç bizi mesleğimizi kaybetmeye doğru yönlendiriyor. Kamusal alanları toplumsal olarak benimsemediğimizde hızlı bir şekilde bu alanları kaybedebiliyoruz. Çeperde kalmış plan değişiklikleri ve projeleri yeterince takip edemediğimizi düşünüyorum. Odamıza dahil olduğunuz zamanlardan bugüne, Oda çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Aslında, ilk etapta yaptığım çalışmalardan bahsederken sadece mesai saatleri içerisinde yaptığım çalışmaları kastetmiştim ama planlama mesleği tüm hayatınızı kapsayan, mesai saatleri dışında da emek verdiğiniz bir alan. Ben de mesai saatleri dışında, Şehir Plancıları Odası’nda, İMECE Toplumun Şehircilik Hareketi’nde mücadeleyi devam ettirmeye çalıştım. Bir dönem Şehir Plancıları Odası Genel Merkezi’nde yönetim kurulu üyeliği yaptım, seçimlere de dahil olduk, kaybettiğimiz seçimler oldu ama orada söylediğimiz konusunda sözlerin Odanın gelişmesine katkı sağladığını düşünüyorum. Odadan bireysel olarak çok bilgi birikimi sağladım. Geriye dönüp baktığımda, eleştirilerim olmakla beraber, meslek odamızın belli bir noktaya geldiğini düşünüyorum. Özellikle İstanbul Şube ve Ankara Şube’nin çok olumlu çalışmaları oluyor, ben artık çok katkı sunamasam da. Fakat TMMOB’un geneli için de söyleyebileceğimiz genel bir örgütlenme sorunu var, ki bu sorun temel bir sorun. Bu sorun yönetime talip olanların daha çok sorumluluğunda olduğundan, yönetime bu konuda bir eleştiride bulunabilirim. Odanın üyeleri örgütleme
10 SPO . bülteni . istanbul sube eksikleri olabilir. Kendimi de içine katarak bir eleştiride daha bulunabilirim; dava açma süreçlerini topluma anlatma konusunda çok başarılı olamadığımızı ve Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın, parsel bazında kentlere müdahale ettiği bir noktada, belediyelere kayyum atanmasının tartışıldığı bir ortamda Genel Merkez’in biraz pasif kaldığını düşünüyorum. Bir de yeni açılan şubelerin Oda kültürünü benimseyebildiğinden emin değilim. Taşeron çalışan meslektaşlarımızın, özel büroda çalışan meslektaşlarımızın sıkıntıları çok fazla. Kamu çalışanlarında bir aidiyet sorunu oluyor; temas etmezseniz bu aidiyet eksik oluyor. Ziyaretler vs yapıldıkça, organik ilişkiler kuruldukça ikna oluyor meslektaşlar. Odanın yaptıklarını öncelikle kendi meslektaşına anlatması lazım çünkü kendi meslektaşı odayı eksik bulursa topluma nasıl derdimizi anlatacağız? Üyeleri Odaya daha fazla dahil edecek etkinlikler lazım. Karne olarak bilinen İmar Yapımı Yeterlilik Belgesi uygulaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Karne sıkıntılı ve adaletsiz bir konu. Kamu kurumunda çalışan meslektaşlarımız Planlama Müdürlüğünde çalıştığı halde farklı müdürlük kadrolarında görülebiliyor ve bu yüzden aslında kamu kurumu içerisinde de adaletsizliğin olduğu durumlar çok fazla. 20-30 yıl belediyede çalışıp, planlara imza atıp Fen İşleri kadrosunda çalıştığı için karne düzenlemesinde mağduriyet yaşayan meslektaşlarımız var. Karne meselesi zaten sadece bizim meslekte kalan bir şey ve bunun mevcut haliyle varlığını sorgulamamız gerekiyor. 2010’da Genel Merkezde Yönetime gelen bir ekip, serbest çalışan plancılar için dört tane danışma kurulu düzenledi. Yani neredeyse bir dönemini serbest çalışan plancılar ile ilgili bu çalışmaya ayırdı. Serbest çalışmadığım için sonradan nasıl yol aldılar bilmiyorum. Özlük hakları konusunda belli standartlar, TMMOB’un belirlediği bir asgari ücret var. Bir dönemini serbest plancıların karne sorununa ayıran Genel Merkez’den, asıl o bürolarda çalışan meslektaşlarımız için bir çalışma bekliyoruz. Bildiğiniz üzere, üyelerimizin ilgi alanlarına göre oluşturdukları/ dahil oldukları ve katılımları ile beslenen çalışma komisyonlarımız var. Şehir Plancıları Odası’nda çalıştığınız komisyon oldu mu? Oda ile ilişkilendiğim ilk komisyon İstanbul Şubesi’nde kurulan Kentsel Dönüşüm komisyonuydu. Çok uzun soluklu bir komisyon değildi. Komisyonlar daha çok bir hedef varsa ve o hedefe göre çalışma yürütülüyorsa işliyor. İstanbul Çevre Düzeni Planı yapılırken bir ÇDP komisyonu oluşturmuştuk, dava sürecini de o komisyon çalışmalarıyla birlikte yürütmüştük; başarılı bulduğum komisyonlardan biri oydu. Uzlaşma ile bir metin ortaya çıkarılmıştı. Sonrasında, Genel Merkez’de görev aldığım sürelerde bazı komisyonlarda yer aldım ama komisyon çalışmalarının çok işler olduğunu düşünmüyorum. Almanak gibi, raporlar hazırlama gibi sonuç ürün odaklı ve üyelerin de katkı koyduğunu daha çok görebildiği, kendisini de beslediği çalışmaların daha etkili olduğunu düşünüyorum. Mesela çok fotoğraf çeken bir meslek alanına sahibiz; neden bir fotoğraf atölyemiz olmasın? İlla toplantı düzeyinde değil de insanların bir araya gelip tartışabilecekleri etkinliklere ihtiyaç var. Meslektaşlar çok farklı alanlara yayılmış durumda, meslektaşları davet edip uzmanlaştıkları alanlarda odaya katkı koymaları istenebilir örneğin bir belgesel atölyesi düzenlenebilir, birçok etkinlik yapılabilir.
SPO . bülteni . istanbul sube
Deneyimli bir meslektaşımız olarak; henüz mezun olmamış meslektaş adaylarımıza ve yeni mezun olan meslektaşlarımıza önerileriniz nelerdir? Örgütlenme olmadan hiçbirimizin yarını belli değil. Ne kadar eleştirsek de TMMOB gibi örgütlerin günümüz koşullarında dik durabildiklerini görebiliyoruz, bu yüzden bu yapıları desteklemek lazım her zaman. Kamu yararına, planlamaya bu kadar saldırının olduğu bir durumda örgütlü plancının öneminin daha da arttığı bir dönemdeyiz ve bunun öğrencilikten itibaren desteklenmesi gerekiyor. Mesleğimiz bize çok geniş bir alan sunuyor ve bu alanın çok küçük bir kısmını kullanıyor olabiliriz, ama bu alanın farkına varmak önemli diye düşünüyorum. Farkına vardıktan sonra bu alanın toplum yararına önemli bir mücadele alanı olduğunu da fark ediyorsunuz. Kente de daha geniş bir pencereden bakan bir perspektif edinmek gerekiyor. Dünyadaki tartışmalar, ülkemizde olanlar, kentimizde, mahallemizde yaşananları bir bütün halinde takip etmek bir bütün olarak değerlendirmek ve müdahil olmak gerekiyor. Meslektaşlarımızın iyi donanımlı olması noktasında üniversitelere ve meslek odamıza düşen görevler var ancak meslektaşlarımızın da bu bilinçle kendi gelişimlerine yön vermelerini tavsiye ederim. Örneğin ‘veri’ konusu farklı alanlarda önemi giderek artan bir konu, ancak bizim mesleğimiz için olmazsa olmaz. Benzetmenin bazı hataları olmakla birlikte verinin ‘yeni petrol’ olduğu görüşü var. Büyük veri (Big data) kavramı üzerinde geniş bir literatür oluştu. Veri kaynaklarına erişim, depolama, sınıflandırma, mekansal ilişkilerin kurulması, güncelleme, yedekleme, veritabanı mimarisi gibi konulara eğitim sürecinden başlayarak eğilmek gerekiyor. Halihazır paftalar üzerinden plan üretme dönemi çoktan bitti. Kentlere yön vermek istiyorsak veriye sahip olmamız ve kullanmayı bilmemiz gerekiyor.
11
12 SPO . bülteni . istanbul sube
2016 İSTANBUL KENT ALMANAĞI İÇİN ÇALIŞMALAR BAŞLADI 2016 İstanbul Kent Almanağı için çalışmalar başlamış olup; her ay için belirlenen dosya konularına göre çalışma grupları oluşturmak üzere katkı koymak ve çalışma hakkında görüşlerini aktarmak isteyen tüm üyelerimize açık olan 2016 İstanbul Kent Almanağı Çalışma Grubu toplantısı, 7 Eylül Çarşamba günü Şubemizde gerçekleştirildi. 2016`nın ilk yedi ayında İstanbul Kent gündeminde öne çıkan başlıklar arasında yapılan çalışma neticesinde Almanak dosya konuları; .Ocak - Maltepe İlçesi Gülsuyu-Gülensu Mahalleleri, ·Şubat - Kanal İstanbul, ·Mart - Boğaziçi Kanunu`na tabi olan alanlar, ·Nisan – Atatürk Kültür Merkezi, ·Mayıs - Kabataş Transfer Merkezi Projesi, ·Haziran - İstanbul`da bulunan UNESCO Dünya Miras Alanları, ·Temmuz - Politik Temsiliyet ve Meydanlar olarak belirlenmişti. Geriye kalan dosya konuları ise her ayın sonunda yapılacak değerlendirmeler neticesinde belirlenecektir. Özellikle yukarıda belirlenen veya sonraki aylarda belirlenerek duyurulacak dosya konuları hakkında çalışmaları bulunan meslektaşlarımızın yapacağı katkılar son derece değerli ve önemli olacaktır. 2016 İstanbul Kent Almanağı’nın 2017’nin şubat ayında yayınlanması hedeflenmektedir.
SPO . bülteni . istanbul sube
ESENLER İLÇESİ, ORUÇREİS MAHALLESİ SINIRLARI İÇERİSİNDE KALAN GECEKONDU ÖNLEME BÖLGESİ – RİSKLİ ALAN BÖLGESİ Esenler İlçesi, Oruçreis Mahallesi sınırları içerisinde kalan Gecekondu Önleme Bölgesi – Riskli Alan Bölgesine ilişkin hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne 06.09.2016 tarihinde Şubemizce itiraz edildi. İtiraza konu plan değişiklikleri, 09.08.2016-07.09.2016 tarihleri arasında Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ilan panosu ile internet sitesinde ilan edilmiş; plan açıklama raporu olmadan askıya çıkarılan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği ile, kaldırılan Sağlık Tesis Alanı’na ve Park Alanı’na eşdeğer herhangi bir alan ayrılmamıştır. Ayrıca bir plan çalışmasının olmazsa olmazı niteliğinde olan plan açıklama raporunun bulunmaması sebebiyle, söz konusu plan değişiklikleri ile belirlenen Ticaret + Konut alanı, Ticaret + Hizmet alanı ve donatı alanlarının hangi kriterler çerçevesinde belirlendiği muğlak olup, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin eki tablolarda yer alan ve planlama alanında hedeflenen nüfusa dayalı olarak belirlenen kentsel, sosyal ve teknik alt yapı oranları belirlenememektedir. Bu haliyle söz konusu plan değişiklikleri, imar mevzuatına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararı ve güvenliğine aykırı, bilimsellikten uzaktır. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde, Esenler İlçesi, Oruçreis Mahallesi sınırları içerisinde kalan Gecekondu Önleme Bölgesi – Riskli Alan Bölgesine ilişkin hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne itiraz edildi.
13
14 SPO . bülteni . istanbul sube
KAMULAŞTIRMA BİLİRKİŞİLİĞİ EĞİTİMİ TARİHLERİ BELİRLENDİ Kamulaştırma davalarında bilirkişi olmak, kamulaştırma mevzuatı ve temel eğitim konularında eğitime katılmak isteyen üyelerimizin başvuruları doğrultusunda Ankara, İstanbul ve İzmir illerinde olmak üzere Ekim ayı içerisinde eğitimler gerçekleştirilecektir. Eğitimler cumartesi ve pazar olmak üzere iki gün sürecek olup toplamda 16 saattir. Şube mekânlarında gerçekleştirilecek olan eğitimlere başvurularımız devam etmektedir. Başvuru yapacak üyelerimizin Oda Genel Merkezi ile iletişime geçmesi rica olunur. Tarih
Eğitim İli
Eğitim Yeri
8-9 Ekim 2016
İstanbul
ŞPO İstanbul Şube Mekanı
15-16 Ekim 2016
İzmir
ŞPO İzmir Şube Mekanı
22-23 Ekim 2016
Ankara
ŞPO Ankara Şube Mekanı
Ayrıca 2011 yılında Kamulaştırma Bilirkişilik Eğitimini başarıyla tamamlayarak sertifika (yetki belgesi) alan üyelerimizin “Kamulaştırma Davalarında Bilirkişi Olarak Görev Yapacak Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Nitelikleri, Belgelendirilmesi ve Çalışma Koşullarına İlişkin Usul ve Esaslar Yönetmeliği”nin 11. Maddesi ve Kamulaştırma Davalarında Bilirkişi Olarak Görev Yapacakların Nitelikleri ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmelik”in 13. Maddesi gereği sertifikalarının (yetki belgesinin) 5 yıllık geçerlilik süresinin 2016 yılı sonu itibariyle tamamlanması nedeniyle; 2017 yılı listelerinde yer almak isteyenlerin yeniden eğitime katılmaları gerekmektedir.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ 2017 YILI BİLİRKİŞİ LİSTESİ BAŞVURULARI HAKKINDA İstanbul Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığı`nca düzenlenen 2017 yılı bilirkişi listesine başvuru ilanı yayınlanmış olup ilanın detaylarına ve ilan ekinde yer alan başvuru evraklarına buradan ulaşabilirsiniz.
SPO . bülteni . istanbul sube
ŞUBEMİZ XIV. DÖNEM 2. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI 27 EYLÜL SALI GÜNÜ GERÇEKLEŞTİRİLECEK 26 Ağustos 2016’da açılışı yapılan Üçüncü Boğaz Köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu, uzun süredir mesleki ve bilimsel argümanlarla hukuk çerçevesinde verilen mücadelelere rağmen hizmete girdi. İstanbul’un mevcut köprülerle olan deneyimi ve şehirciliğe etki eden dinamikler göz önüne alındığında, bu karayolu güzergâhının İstanbul’un geleceğini olumsuz yönde etkileyeceği, Odamızca hazırlanan Üçüncü Köprü Projesi Değerlendirme Raporu’nda öngörülmüştü. Köprü ve otoyolun hizmete girmesiyle birlikte Odamız bünyesinde bir çalışma grubu kurulması, güzergâhın yakın takibe alınarak güzergâh boyunca oluşacak imar hareketliliğinin yanı sıra boğaz köprülerindeki ve İstanbul kent içi ulaşımındaki yoğunluk değerlerinin izlenmesi ve periyodik olarak raporlanarak ileriye dönük bir arşiv oluşturulması hedeflenmektedir. Söz konusu çalışma grubunu ve şubemiz bünyesindeki diğer üye çalışma grubu ve komisyonlarını tartışmak üzere, XIV. Çalışma Dönemi 2. Danışma Kurulu Toplantısı’nda siz değerli meslektaşlarımızla bir araya gelmek istiyoruz. 27 Eylül Salı günü saat 18:30`da Şubemizde gerçekleştireceğimiz toplantıya katılımınız için bilgilerinize sunarız.
15
16 SPO . bülteni . istanbul sube
YENİ ÜYELERİMİZ Geçtiğimiz ay içerisinde Şubemize üye olmak için başvuran meslektaşlarımız: Başak İncekara (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 2012) Serap Bayraktutan (Süleyman Demirel Üniversitesi, 2016) Pelin Akın (Karadeniz Teknik Üniversitesi, 2016) Suat Ulutaş (İstanbul Teknik Üniversitesi, 2016) Nesibe Atakul (İstanbul Teknik Üniversitesi, 2016) Yakup Eser (Selçuk Üniversitesi, 2015) Muhammet Mücahit Günden (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 2016) Merve Seda Akça (Gazi Üniversitesi, 2015) Seda Altan (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 2015)
Meslektaşlarımızı tebrik eder, çalışma hayatlarında başarılar dileriz.
SPO . bülteni . istanbul sube
SIKIŞIKLIK HARCI YA DA TAKSİM VE KIZILAY’A GİRİŞİN PARALI YAPILMASI NEYİ ÇÖZER? (*) Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin Başbakan Davutoğlu Hükümetleri ve 10. Kalkınma Planında gündeme getirilen, İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde Taksim ve Kızılay gibi kent merkezlerine girişin paralı hale getirilmesi uygulaması Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yeniden tartışmaya açıldı. Her ne kadar Türkiye’de kentlerin ulaşım planlaması ve ulaşım planlarının uygulanması, ulaşım planlarına uygun olmayan kentsel gelişme ve kentlerin büyümesi, kentlerin yerleşik alanlarında kentsel dönüşüm projeleri ve imar planı değişiklikleri gibi sebeplerle nüfus yoğunluğunun sürekli arttırılması gibi konular yapısal sorunlar olmaya devam etse de çağdaş dünya kentlerinin bazılarında uygulanan bu tür araçların tartışmaya açılması anlamlı sayılabilir. Ancak, bu tartışmanın sağlıklı yürütülebilmesi için dünya deneyiminin tam olarak incelenmesi gerekiyor. Bunun içinde bilinen adıyla sıkışıklık harcı (congestion charging) ile ilgili bazı temel bilgileri ele almak yararlı olacaktır. Sıkışıklık Harcı ya da Sıkışıklık Fiyatlandırması Nedir? Sıkışıklık harcı, trafik yönetiminde günün belli saatlerinde kentin trafik sıkışıklığı yoğun bölgelerine giren motorlu araçlardan belli bir harç alınması uygulamasıdır. Bu uygulama ilk başladığında trafik görevlileri tarafından ücret tahsil edilmesi sağlanmış, daha sonra teknolojinin gelişmesi ile birlikte elektronik fiyatlandırma ve otomatik tahsil sistemleri geliştirilmiştir. Sıkışıklık harcı uygulamasının temelde üç amacı olduğu görülmektedir. Bunların birincisi motorlu araç sürücülerini seyahat alışkanlıklarını değiştirmeye teşvik ederek belirli bölgelerdeki trafik sıkışıklığını azaltmaktır. İkinci olarak elde edilen gelirin toplu taşım ve altyapı yatırımları için kullanılması hedeflenir. Üçüncü olarak da yüksek hacimli trafiğin dağıtılması yoluyla yerel hava kirliliğinin azaltılması ve dolayısıyla halk sağlığının geliştirilmesi arzu edilmektedir. Uygulama ilk kez 1975 yılında Singapur’da başlatılmıştır. Ardından 2003’te Londra, 2006’da Stockholm ve 2008’de Milan’da sıkışıklık harcı uygulamasına geçilmiştir. New York gibi birçok kentte de benzer uygulamaya geçilmesi tartışılmaktadır. Harcın uygulamaya geçirildiği örneklerde farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin Singapur’da tüm gün için standart araçlarda 3 Singapur doları tahsil edilmekte, araç büyüdükçe alınan ücret artmaktadır. Londra’da sadece mesai günleri mesai saatlerinde uygulanmakta,
17
18 SPO . bülteni . istanbul sube karbon salınımı düşük araçlardan ücret alınmamaktadır. Stockholm’de sabah ve akşam zirve saatlerde ücret tahsil edilmekte, hem şehir merkezine girişte hem de çıkışta ücret alınmaktadır. Milan’daki uygulamada belli emisyon standartlarının altında kalan araçların girişi tamamen yasaklanmıştır. Ancak, çeşitli sebeplerle uygulama New York, Edinburgh, Manchester, Hong Kong gibi birçok şehirde de tartışılmış ve ya yapılan referandumlar sonucunda ya da faydaları konusunda yeterli veriye ulaşılamaması sebebiyle rafa kaldırılmıştır. Dünyadaki Uygulamalarda Kamuoyu Ne Düşündü Sonra Ne Oldu? Sıkışıklık harcının gündeme getirildiği tüm ülkelerde yoğun tartışmaların yaşandığı görülmektedir. Neredeyse tüm örneklerde yapılan anketler kamuoyunun başlangıçta bu uygulamaya çok sıcak bakmadığını göstermiştir. Ancak, uygulama başladıktan sonra destekçilerin oranı artmıştır. Tartışmalardaki çekincelerin başta gelenleri, uzun vadede sıkışıklık harcının gerçekten fayda sağlayıp sağlamayacağının bilinmemesi, sistemin uygulanması için kamu kaynağı gerekmesi, elde edilecek kaynağın nasıl kullanılacağı ve denetimi, uygulamanın kent merkezlerini ve merkezdeki yerel ticareti nasıl etkileyeceğine ilişkin kaygılardan oluşmaktadır. Uygulama başladıktan sonra uygulamadan önemli faydalar elde edildiği görülmüştür. Tüm örneklerde sıkışıklığın %20-30 arasında azaldığı, toplu taşım kullanımında %7-10 artış görüldüğü, hava kirliliğinin %10-20 arasında azaldığı ve merkezdeki yolculukların göreli olarak hızlandığı tespit edilmiştir. Ciddi kaynaklar elde edilmiş, ancak elde edilen kaynakların sürücülerin tercih ettikleri alternatif yollar için gereken yatırımlara gittiği eleştirisi dile getirilmiştir. Sıkışıklık harcının yerel ticareti olumsuz etkilediğine ilişkin somut veriler ortaya konmamıştır. Ancak, yine tüm örneklerde, sıkışıklık harcı uygulamasından en fazla beş yıl sonra harç öncesi sıkışıklık düzeyine geri dönüldüğü görülmektedir. Uygulama sonrası anketlere bakıldığında kamuoyunun bakışında da çok ciddi değişimler olduğu gözlemlenmemiştir. Sıkışıklık Harcı mı Köklü Çözümler mi? Birçoğu sağlıklı işleyen ve gelişmiş toplu taşım sistemlerine sahip, ulaşım planlarıyla yatırımları yönlendirilen kentlerde bile sıkışıklık harcının ciddi faydalar sağlayıp sağlamadığı konusunda önemli tartışmalar bulunmaktadır. Bu tartışmalarda ilginç olan, sıkışıklık harcının merkezi hükümetin bir politikası olarak değil asıl olarak kentlerin kendisinin yerel bir tercihi olmasıdır. Yani kentler bu uygulamayı kendi kamuoylarının gündemine getirmiş, tartışmış, kabul etmiş ya da vazgeçmiştir. Tartışmaların vardığı sonuç ağırlıklı olarak sıkışıklık harcının bir pansuman tedbir olduğu yönündedir. Çevre ve trafik için çok kısa vadeli ve geçici bir iyileştirme sağlanmaktadır. Bu sebeple dünyadaki kentler alternatif ve köklü çözümlere yönelmektedir. Örneğin, Helsinki yirmi yıl içinde otomobilsiz kent olma hedefini önüne koymuştur. Benzer şekilde toplu taşım yöntemlerini, bisiklet otobanlarını tartışan, ulaşım planlamasında önemli mesafeler kat eden kentler bulunmaktadır. Açıkçası, sıkışıklık harcı yirmi yıl öncesinin bir uygulamasıdır ve çözüm olarak değerlendirilmekten çoktan çıkmıştır.
SPO . bülteni . istanbul sube
Türkiye’de Sıkışıklık Harcı Uygulanmalı mı, Uygulanırsa Nasıl Uygulanmalı? Ulaşım ve trafikte kentsel büyüme ve gelişme süreçlerine bağlı olarak yapısal sorunları olan Türkiye, esas olarak köklü ve yapısal önlemler almak durumundadır. Bu önlemlerin ulaşım ve kent plancılarının bilimsel tespitlere dayalı olarak ortaya koydukları, sağlıklı ulaşım planlamasına ve akılcı ulaşım yatırımlarına, yaşanabilir kentler için planlamaya dayalı olarak kent merkezlerini etkin toplu taşıma ve yaya ağırlıklı hale getirme, ulaşımda enerji verimliliğini arttırma, işyeri konut seyahat sürelerini ve mesafelerini azaltma odaklı olduğu uzun zamandır bilinen bir gerçektir. Bu sorunların yanı sıra Türkiye kısa dönemli bir önlem ve yerel yönetimlerin kaynak sorununa yanıt olmak üzere bir pansuman tedbir olarak sıkışıklık harcını uygulayabilir. Ancak, bu uygulamanın dayandırılması gereken temel bazı ön koşullar olduğu görülmektedir: Sıkışıklık harcı uygulaması ulaşım planı ile bir bütün olarak uygulanmalıdır. Ulaşım planında sağlıklı bir yere oturtulmayan uygulama bekleneni veremeyebilir. Uygulamada kentin yerleşik dokusu dikkate alınmalıdır. Bilgisayar modelleri ile kullanılabilecek alternatif yolların varlığı ve oluşacak fazladan trafik yükü hesaplanmalıdır. Aksi takdirde beklenmeyen zincirleme tıkanıklıklar yeni popülist yol yatırımlarına sebep olabilir. Bu da kamu kaynaklarının israfına sebep olabilir. Türkiye ve kentler, sıkışıklık harcı gibi kısa vadeli çözümlerin yanı sıra çevre, kentsel yaşanabilirlik ve sağlıklı kent merkezlerinin gelişimi gibi konuları öne çıkaran köklü, yaratıcı ve yenilikçi ulaşım çözümlerini de gündeme almalı ve desteklemelidir. Yenilenebilir enerjilerin kullanımı yayalık ve bisiklet yolları, akılcı toplu taşım yatırımları popülist yol yatırımlarının önüne geçmelidir.
(*) Üyemiz Savaş Zafer Şahin tarafından Şube e-bültenimiz için gönderilen yazı, 25.08.2016 tarihinde, sehrekustu.blogspot.com.tr’de yayınlanmıştır.
19
EYLÜL / 2016