sayı 22
.
bülten
.
.
TMMOB Sehir Plancıları Odası Istanbul Subesi
8. Türkiye Şehircilik Kongresi Gerçekleşti
Erhan Demirdizen: Askerî Alanlara Dair Şehircilik Gözlemleri Askeri Alanlar Forumu
KASIM
/
2016
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Adres: Cihannüma Mah. Akdoğan Sk. Başar Apt. No: 30 D:6-7 Beşiktaş/İstanbul Telefon: 0212 275 43 67 - 0212 288 99 60 Faks: 0212 272 91 19 e-posta: spoist@spoist.org.tr - spoistanbul@spo.org.tr Web adresi: www.spoist.org.tr - www.spo.org.tr
şubemizden kadınlar olarak yan yana olmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz!........5 2017 yılında uygulanacak asgari ücret brüt 3.500 tl olarak belirlendi........7 8. türkiye şehircilik kongresi........8
plan inceleme komisyonu toplantısı........9
kocaeli, sakarya, tekirdağ il temsilcileri ile yönetim kurulu toplantısı........9 askeri alanlar forumu......10
kent gündemi arnavutköy ilçesi, deliklikaya mahallesi’nde imar planı değişikliği......10 kartal merkez nazım imar planı......11
üsküdar ilçesi, gerigörünüm ve etkilenme bölgeleri revizyon imar planları......11
duyurular 12. ulaştırma kongresi ......12
marmara belediyeler birliği’nden destek programı......12
sizden gelen askerî alanlara dair şehircilik gözlemleri ......13
SPO . bülteni . istanbul sube
Yılın son günlerine girerken siz değerli meslektaşlarımızı Kasım bültenimizle selamlıyoruz. Yaz tatilinin ardından Sonbahar’a yoğun bir şube gündemiyle girdik. 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu Ankara’da, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde gerçekleşirken, İstanbul Buluşmaları 2017 için etkinlik ortağı kurumlar toplantılarına başladılar. Bu yıl Nisan ayında 11. kez gerçekleştirilmesi hedeflenen İstanbul Buluşmaları da kente dair öne çıkan gündemlerin sadece planlama perspektifinden değil, ilgi duyan tüm uzmanlıkların bir araya gelmesiyle ele alındığı önemli bir platform haline geldi. Hazırlık toplantıları aralık ayında da devam edecek. *** Şubemiz bünyesinde her yıl gerçekleştirilen eğitim programı olan Netcad GIS Tabanlı Kent Planlama Uygulamaları ve Kent Bilgi Sistemleri Projelendirme Eğitimi 25-26-27 Kasım 2016 tarihlerinde başarıyla gerçekleştirildi. Talep oluştuğu takdirde ilkbaharda da bu eğitimin tekrarlanması söz konusu… Öte yandan, İstanbul Teknik Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi ile çok yakında imzalayacağımız bir protokol kapsamında çok daha farklı başlıklarda düzenlenecek eğitim programlarına meslektaşlarımızın ve öğrenci üyelerimizin uygun ücretler karşılığında katılması mümkün olacak. Gelişmeleri en kısa zamanda sizlerle paylaşacağız. *** Kasım ayında gerçekleştirdiğimiz bir diğer etkinlik ise, Asker Alanlar Forumu oldu. 19 Kasım Cumartesi günü güzel havaya rağmen Şubemizde meslektaşlarımızla bir araya gelerek İstanbul’daki askeri alanların geleceğini tartıştık. Foruma meslektaşlarımızın yanı sıra farklı mesleklerden ve çevrelerden katılımcılar da katkı koydular. Önümüzdeki günlerde yayınlayacağımız forum sonuç bildirgesi ile askeri alanlar hakkındaki devam eden tartışmalara katkı sunmayı hedefliyoruz. Ayrıca bu ayki bültenimizin sizden gelenler bölümünde Şubemiz ve Odamız eski başkanlarından meslektaşımız Erhan Demirdizen’in bültenimiz için kaleme aldığı Askeri Alanlara Dair Şehircilik Gözlemleri başlıklı yazıyı okuyabilirsiniz. *** 2015 yılı Ocak ayı ile birlikte formatını ve tasarımını değiştirerek yayınını sürdürdüğümüz haber bültenimizi sizlere düzenli olarak ulaştırmaya devam ediyoruz. Aylık Şube bültenimiz her türlü katkınıza açık. Mesleki konularda ya da çalışma hayatınıza ilişkin görüş yazılarınızı, haberlerinizi, çalışmalarınızı, fotoğraflarınızı bültenimize göndererek içeriği zenginleştirmemize her zaman katkıda bulunabilirsiniz. Acılardan uzak, bol güneşli günler dileriz. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
SPO . bülteni . istanbul sube
KADINLAR OLARAK YAN YANA OLMAYA VE MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ! “Belki de bize en yakın şey ölüm, fakat bu beni korkutmuyor; haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz.” (Maria Mirabel, 1936) “Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü.” (Minerva Mirabel, 1926) “Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım; gerekirse hayatımı da...” (Patria Mirabel, 1924) Birleşmiş Milletler tarafından “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü”nün 25 Kasım 1960 tarihinde ilan edilmesi, tesadüf ya da kadınlara verilmiş bir lütuf değildir. 25 Kasım 1960, Dominik Cumhuriyeti`nde, toplumsal muhalefete karşı dünya tarihinin en acımasız yöntemlerini kullanan Rafael Trujillo döneminde, diktatörlüğe karşı mücadele eden Maria, Minerva ve Patria Mirabel kardeşlerin tecavüz edilerek öldürülmelerinin tarihidir. Trujillo diktatörlüğünün en karanlık günlerinde Mirabel kız kardeşlerin cesareti, direnişi ve vahşice öldürülüşlerinin ardından, toplumun her kesiminden yükselen diktatörlük karşıtı hareketler çoğalmış; 1981 yılında Kolombiya`da toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı`nda ülkelerinde siyasal özgürlük için kararlılıkla mücadele veren bu cesur kadınlar anısına 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” ilan edilmiştir. Mirabel kardeşlerin katledilmesinden 39 yıl sonra Birleşmiş Milletler 25 Kasım`ın “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak belirlenmesini karar altına almıştır. İnsanlık tarihi boyunca, diktatörler karanlık sayfalarda kaybolurken; faşizme karşı mücadele edenlerin adlarıysa altın harflerle yazılmaktadır. Biz de Mirabel kız kardeşleri ve insanlık adına mücadele eden tüm kadınları saygıyla anıyoruz. Yüzyıllardır ataerkil anlayışa, faşizme, diktalara karşı kadınların evlerinde, okullarında, işyerlerinde, mahallelerinde, hatta sivil toplum örgütlerinde dahi karşılarına çıkan engelleri aşarak, bin bir zorluğa göğüs gererek, kararlılıkla sürdürdükleri mücadeleleri, ortak kazanımları da beraberinde getirmiştir. İşte bir örnek: Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, “Tüm insanların eşitliği, güvenliği, hürriyeti, bütünlüğü ve onuruna ilişkin hakların ve ilkelerin kadınlara evrensel olarak uygulanmasına acilen ihtiyaç olduğunu kabul ederek...
SPO . bülteni . istanbul sube Kadınlara yönelik şiddetin, erkeklerin kadınların üzerinde egemenlik kurmalarına ve onlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların azami derecede ilerlemelerine engel olmasına yol açan, kadınlar ve erkekler arasındaki tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkisinin bir tezahürü olduğunu ve kadınlara yönelik şiddetin, kadınları erkeklerle karşılaştırıldığında ikincil konuma zorlayan can alıcı sosyal mekanizmalardan biri olduğunu kabul ederek, azınlık gruplarına mensup kadınlar, yerli topluluklara mensup kadınlar, mülteci kadınlar, göçmen kadınlar, kırsal veya merkezden uzak topluluklarda yaşayan kadınlar, muhtaç kadınlar, kurumlardaki veya gözlem altındaki kadınlar, kız çocuklar, engelli kadınlar, yaşlı kadınlar ve silahlı çatışma durumlarındaki kadınlar gibi bazı kadın gruplarının şiddete özellikle maruz kalma riski altında bulunduklarından kaygı duyarak”... Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Bildirge`yi 20 Aralık 1993 tarihinde oylamaya başvurmadan resmen kabul etmiştir.[1] Bir başka örnek daha: 25 Kasım 2011`de TBMM`de kabul edilen, uluslararası alanda bölgesel olarak hazırlanmış ilk Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan, Mayıs 2011`de Türkiye tarafından İstanbul`da imzalandığı için kısaca İstanbul Sözleşmesi olarak da adlandırılan belge. Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi; kadına yönelik şiddet, özellikle de ev içi şiddet konusunda, yaptırım gücü olan ilk uluslararası sözleşmedir. Bu sözleşmeyi imzalayıp onaylayan ülkelere, fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet türlerini önlemek için gerekli yasal önlemleri alma yükümlülüğü getirmiştir. Ancak kadınlara yönelik şiddeti önlemede atılan imzalar yeterli olmamış, devlet tarafından verilen taahhütler pratiğe geçmekte yetersiz kalmıştır. Türkiye‘deki kadına yönelik fiziksel suç ile ilgili rakamlar ne yazık ki hala yolun çok başında olduğumuzu göstermektedir. 2016`nın ilk 10 ayında erkekler en az 220 kadın öldürmüş, 65 kadına tecavüz etmiş, 104 kadını taciz etmiş, 352 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmuş ve 282 kadına şiddet uygulamıştır.[2] Bu tablo ortadayken geçen hafta TBMM‘ye gece yarısı getirilen yasa teklifi ise utanç vericidir. Bu önerge, çocuklara yönelik cinsel istismar faillerinin mağdurlarıyla evlendirilmelerini ve böylelikle cezadan muaf tutulmalarını öngörmektedir. Yükselen toplumsal muhalefet üzerine yeniden görüşülmek üzere komisyona geri çekilmiş olsa da, bu önerge, ülkeyi yönetenlerin pedofiliye ve kadına yönelik şiddet sorununa hangi açıdan baktığını göstermesi açısından son derece çarpıcıdır. Bu son çarpıcı örnekten önce de ülkeyi yönetenlerce, kadının statüsünün bulunduğu yerden daha aşağıya çekilmeye çalışıldığını, eğitimin laiklikten giderek uzaklaştı(rıldı)ğını, nüfus politikaları aracılığıyla ev hayatının kutsallaştırıldığını, istihdam politikalarıyla kadınların güvencesiz ve esnek çalışma koşullarında çalışma hayatından yavaş yavaş çıkarıldığını görüyoruz. Yalnızca kadınlar üzerinde değil, toplumda şiddetin ve eşitsizliğin yaygınlaşarak arttığı, toplumun kutuplaştığı, muhalefetin yok edilmek istendiği, sivil toplumun susturulduğu, medyanın baskılandığı giderek tüm toplumun üzerine faşist bir karanlığın çöktüğü yakıcı bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden sonra ülke hızla kaosa sürüklenmiştir. Her köşesinde bombaların patladığı, yüzlerce yurttaşın öldüğü ve yaralandığı, kentlerin yaşanmaz hale getirildiği, günlük hayatın endişe ve korku içinde geçtiği, darbelere ortam ve zemin
SPO . bülteni . istanbul sube
hazırlandığı, siyaset kurumunun ve meclisin çalıştırılmadığı bir ülke yaratılmıştır. Geçtiğimiz bir kaç ay içinde kadın mücadelesinin içinde yer almış ya da destek olmuş siyasetçiler, seçilmişler, gazeteciler, yazarlar, akademisyenler ve meslektaşlarımız işlerinden çıkarılmış, göz altına alınmış ya da tutuklanmıştır. Bin bir emekle kurulup geliştirilmiş, içinde birçok kadın derneğinin yer aldığı sivil toplum örgütleri kapatılmış; Türkiye kimsenin konuşturulmadığı bir ülke haline gelmiştir. Olagelenlere karşın kadınlar olarak diyoruz ki; ülke olarak şiddet sarmalından bir an önce çıkmalıyız. Şiddeti önlemek yerine, mevzuat ile onaylayan, destekleyen bir yaklaşım izlemek, terörle mücadele adı altında kentleri yıkmak, baskıcı ve kutuplaştırıcı politikalar yürütmek doğru değildir. Kadınlar olarak eşit, özgür ve barışçıl bir toplumda yaşamak isteğimizi yineliyoruz. Bu nedenle baskılara, diktaya, ataerkil anlayışa boyun eğmeyeceğiz; yan yana olmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz! Biz kadınlar, karanlığa karşı aydınlığı, savaşa ve şiddete karşı barışı savunmaya kararlıyız! Geleceğimizi şiddete ve zalimliğe teslim etmeyeceğiz! Tecavüzün meşrulaştırılmasına izin vermeyeceğiz! Çünkü, Kentte Kadın Var! TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu TMMOB Şehir Plancıları Odası Kadın Komisyonu [1] Bildirgenin tamamına buradan ulaşabilirsiniz. [2] Veriler, bianet`in tuttuğu Çetelesi”nden alınmıştır.
“Erkek
Şiddeti
2017 YILINDA UYGULANACAK ASGARİ ÜCRET BRÜT 3.500 TL OLARAK BELİRLENDİ TMMOB Yönetim Kurulu`nun 19 Kasım 2016 tarihli toplantısında; SGK ile TMMOB arasında imzalanan protokol gereğince, her yıl TMMOB Yönetimince belirlenen mühendis, mimar ve şehir plancıları için ilk işe giriş bildirgesinde baz alınacak asgari brüt ücreti 2017 yılı için 3.500 TL olarak belirledi. TMMOB Yönetim Kurulu`nun ayrıca; Odalarınca belgeli çalışmanın koşul olduğu uzmanlık alanlarında, mesleki deneyimin arandığı alanlarda, şantiye şefliği, sorumlu müdürlük, iş güvenliği uzmanlığı, yapı denetim elemanı, teknik nezaretçi, uzak yol kaptanlığı vb. hizmetlerde asgari ücret uygulanmayacağını, bu durumda olan mühendis, mimar, şehir plancılarının ücretlerinin alınan sorumluluk gereği belirlenen asgari ücretinin üzerinde olmak zorunda olduğunu da karar altına aldı.
SPO . bülteni . istanbul sube
8. TÜRKİYE ŞEHİRCİLİK KONGRESİ Her yıl 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü etkinlikleri kapsamında düzenlenen Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu’nun bu yıl 40.sı, aynı zamanda 8. Türkiye Şehircilik Kongresi olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde ve “Şehircilik ve Eğitimi” temasıyla gerçekleştirildi.
7 - 8 - 9 Kasım 2016 tarihlerinde, TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi sekretaryasında, ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde yapılan kongreye Şubemiz Yönetim Kurulu Üyeleri Tayfun Kahraman, Akif Burak Atlar, Kumru Çılgın, Oktay Kargül, Filiz Deveci, Nuray Çolak, Caner Murat Doğançayır ve Barış Göğüş tarafından katılım gösterildi.
Etkinliğe ilişkin fotoğraflara buradan ulaşabilirsiniz.
SPO . bülteni . istanbul sube
PLAN İNCELEME KOMİSYONU TOPLANTISI Plan İnceleme Komisyonu Toplantısı 10 Kasım Perşembe günü Şubemizde gerçekleştirildi. Toplantı kapsamında aşağıdaki planlar incelendi: - 21.10.2016-21.11.2016 tarihleri arasında İBB’de askıya çıkan “Kağıthane ve Sarıyer İlçeleri, Büyükdere Caddesi Çevresine ilişkin 1/5000 ölçekli 17.06.2016 tasdik tarihli Nazım İmar Planı -27.10.2016-25.11.2016 tarihleri arasında İBB’de askıya çıkan “Üsküdar İlçesi, Gerigörünüm ve Etkilenme Bölgeleri Koruma Amaçlı Revizyon Nazım İmar Planıilişkin 1/5000 ölçekli 26.09.2016 tasdik tarihli Plan (3 Etap) -Kartal İlçesi, Merkez Nazım İmar Planına ilişkin 1/5000 ölçekli 28.09.2015 tasdik tarihli plan. -Pendik İlçesi, Ankara Caddesi ile Tem Bağlantı Yolu Arasına ilişkin 1/5000 ölçekli 13.05.2016 tasdik tarihli Nazım İmar Planı
KOCAELİ, SAKARYA, TEKİRDAĞ İL TEMSİLCİLERİ İLE YÖNETİM KURULU TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ 15 Kasım Salı günü Şubemiz Yönetim Kurulu Toplantısı Kocaeli, Sakarya ve Tekirdağ İl Temsilcileri ve Temsilci Yardımcılarının katılımı ile gerçekleşti. Toplantıya, Tekirdağ İl Temsilciliği’nden Kocaeli İl Temsilicili’nden Rahmi E. Tümpalay, Tarık Duman, Arzu Yiğit, Cüneyt Çetintaş ve Mesleki Denetim Görevlisi Sümeyye Sümbül; Sakarya İl Temsilciliği’nden Oya Arapoğlu; Tekirdağ İl Temsilciliği’nden İbrahim Özbay katılım gösterdi.
10 SPO . bülteni . istanbul sube
ASKERİ ALANLAR FORUMU Askeri Alanlar Forumu, 19 Kasım Cumartesi günü Şubemizde gerçekleştirildi. Forum, Şubemiz Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Yıkıcı’nın, dönüştürülen/imara açılan askeri alanlarla ve İstanbul’da bulunan mevcut 195 adet askeri alanla ilgili sunumuyla başladı. Projeler ve bunlara ilişkin uygulama süreci, forum katılımcıları tarafından tartışmaya açıldı.
Katılımcılar tarafından; askeri alanların “kent içinde kalan askeri alanlar” ve “orman alanında kalan askeri alanlar” olarak ayrı ayrı değerlendirilmesi ve bu ayrıma göre politikalar geliştirilmesi önerildi. Kent içinde donatı/yeşil alan olarak dönüştürülecek bir askeri alanın yakın çevresinde yaratacağı arsa değerleri artışı, arsa spekülasyonların ve çevre arazi kullanımların da değerlendirme sürecinde gözetilmesi gerektiği belirtildi.
ARNAVUTKÖY İLÇESİ, DELİKLİKAYA MAHALLESİ’NDE İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİNE İTİRAZ EDİLDİ İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından onaylanan ve 21.10.2016 – 21.11.2016 tarihleri arasında askıda ilan edilen Arnavutköy İlçesi, Deliklikaya Mahallesi, muhtelif parsellere ilişkin 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğine 21.11.2016 tarihinde Şubemizce itiraz edildi. Plan değişikliğine konu alan vadi tabanında kalmakta olup “Jeolojik Nedenlerle Yerleşime Uygun Olmayan Alanlar” statüsündedir. Değişiklik kapsamındaki alan 17.04.2012 t.t.li 1/5000 ölçekli nazım imar planı kapsamında hazırlanan yerleşime uygunluk haritalarına göre “Günübirlik Tesis Alanı” olarak düzenlenmiş; mevcut nazım imar planında dere yatağı aksı boyunca belirlenen yeşil alanla birlikte zemin durumu dikkate alınarak belirlenmiş olan Günübirlik Tesis Alanı, parsel bazında alınacak rapora dayalı olarak “Lojistik Merkez”e dönüştürülmüştür. Söz konusu plan değişikliği ile, jeolojik jeoteknik etüd raporlarının olumlu olması koşulu ile alanda yapılaşma hakkı tanımlanmıştır. Bütüncül plan kararı ile alınan yapılaşmanın kısıtlanmasına ilişkin kararların, parsel bazında alınacak bir rapora göre düzenlenmesi planlama esaslarına ve şehircilik ilkelerine aykırıdır. Yukarıda bahsedilen hususlar çerçevesinde Arnavutköy İlçesi, Deliklikaya Mahallesi, muhtelif parsellere ilişkin 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğine Şubemizce itiraz edildi.
SPO . bülteni . istanbul sube
KARTAL MERKEZ NAZIM İMAR PLANI’NA İTİRAZ EDİLDİ İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylanan, 1/5000 ölçekli Kartal Merkez Nazım İmar Planı 19.10.2016 – 17.11.2016 tarihleri arasında askıda ilan edilmiş olup, plana 17.11.2016 tarihinde Şubemizce itiraz edildi. Söz konusu Nazım İmar Planı incelendiğinde; bilimsel, teknik analizlerle mekansal kurguyu ifade eden bir içerikte olması gereken plan notlarının belirsiz ve tutarsız nitelikte olduğu görülmektedir. Plan notları ile, büyüklükleri oranında sınıflanan parseller için belirlenmiş olan yapılaşma koşullarının bir kısmının brüt, bir kısmının ise net parsel büyüklüğü üzerinden tanımlanması bazı büyüklükteki parsellerin imar koşullarına ilişkin tanımların bulunmamasına yol açmaktadır. Ayrıca plan notlarının 2.1. numaralı maddesinde 18. Madde sınırının plan ile tanımlanmadığı ve bu haliyle planın mevzuata aykırı olduğu da tespit edilmiştir. Yukarıda belirttiğimiz hususlar çerçevesinde Kartal İlçesi, 1/5000 ölçekli Kartal Merkez Nazım İmar Planı’na Şubemizce itiraz edildi.
ÜSKÜDAR İLÇESİ, GERİGÖRÜNÜM VE ETKİLENME BÖLGELERİNE İLİŞKİN REVİZYON İMAR PLANLARINA İTİRAZ EDİLDİ İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından, 27.10.2016 – 25.11.2016 tarihleri arasında 3 etap halinde askıya çıkarılan Üsküdar İlçesi, Gerigörünüm ve Etkilenme Bölgeleri Koruma Amaçlı Revizyon Nazım İmar Planı ve 27.10.2016 – 28.11.2016 tarihinde askıya çıkarılan 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planlarına Şubemizce itiraz edildi. Söz konusu revizyon imar planları, 09.10.2009 onanlı 1/5000 ölçekli Üsküdar Gerigörünüm ve Etkilenme Bölgeleri Revizyon Nazım İmar Planı kapsamındaki alanda; meri plan koşullarına uygun gelişmemiş olan yüksek katlı yoğun ve niteliksiz bir yapılaşma olduğu ifade edilerek yapılmıştır. Ancak revizyon imar planları ile, meri nazım imar planında belirtilen kat yükseklikleri artırılmış; buna karşın donatı alanları azaltılmıştır. Ayrıca nazım imar planlarına ilişkin askı süresinin tamamlanıp itirazların değerlendirilerek kesinleşmesi beklenmeden, alana ilişkin 1/1000 ölçekli uygulama imar planları Üsküdar Belediyesi’nde askıya çıkarılmıştır. Bu durum “planların kademeli birlikteliği ilkesi”ne aykırıdır. İmar Planı değişikliği plan notları ile donatı alanlarının kesin olarak belirlenmediği görülen planlar, imar planı yapımının ana amacına aykırı olup uygulamada sorunlara ve keyfi uygulamalara sebep olacaktır. Ayrıca plan notları ile belirlenen yapılaşma koşulları, Boğaziçi Kanunu hükümlerine aykırılık içermektedir. Söz konusu imar planları ile öngörülen uygulamada, terklerin ne amaçla kullanılacağı belirsiz olup aleni ve şeffaf bir süreç öngörülmemiştir. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde kamu yararı, şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve imar mevzuatına aykırı olarak hazırlanan ve 3 etap halinde askıya çıkarılan Üsküdar İlçesi, Gerigörünüm ve Etkilenme Bölgeleri Koruma Amaçlı Revizyon Nazım ve Uygulama İmar Planlarına Şubemizce itiraz edildi.
11
12 SPO . bülteni . istanbul sube
12. ULAŞTIRMA KONGRESİ TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul ve Adana Şubeleri tarafından düzenlenen 12. Ulaştırma Kongresi, 24 – 26 Mayıs 2017 tarihleri arasında Adana’da gerçekleştirilecektir. Ana teması “Ulaştırma Politikaları” olarak belirlenen kongreye bildiri sunmak isteyen üyelerimizin bildiri özetlerini 30 Aralık 2016 tarihine kadar göndermesi gerekmektedir. Kongreye ilişkin detaylı bilgilere ve kongre takvimine buradan ulaşabilirsiniz.
MARMARA BELEDİYELER BİRLİĞİ’NDEN YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA TEZLERİNE DESTEK PROGRAMI Marmara Belediyeler Birliği Şehir Politikaları Merkezi tarafından birlik üyesi illerde bulunan üniversitelerde öğrenim gören öğrencileri kapsayan program çerçevesinde, yerel yönetim ve şehircilik alanında yazılan altı adet doktora ve beş adet yüksek lisans tezi desteklenecektir. Başvurular 3 Şubat 2017 tarihinde sona erecek olup detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. İlgilenen meslektaşlarımızın bilgilerine sunarız.
SPO . bülteni . istanbul sube
YENİ ÜYELERİMİZ Geçtiğimiz ay içerisinde Şubemize üye olan meslektaşlarımız: Simge Mamaş (İstanbul Teknik Üniversitesi, 2016) Ayşe Nur Gurbetoğlu (Yıldız Teknik Üniversitesi, 2014) Meslektaşlarımızı tebrik eder, çalışma hayatlarında başarılar dileriz.
13
14 SPO . bülteni . istanbul sube
ASKERÎ ALANLARA DAİR ŞEHİRCİLİK GÖZLEMLERİ Erhan Demirdizen İstanbul, 6 Aralık 2016
Geçtiğimiz günlerde Yapı-Endüstri Merkezi tarafından düzenlenen Konut Konferansı 2016’daki oturumlardan birinin konusu “Atıl Alanların Yeniden Değerlendirilmesinin Konut Piyasasına Etkisi” idi. Yasemin Keskin Enginöz’ün moderatörlüğünde gayrimenkul danışmanı Firuz Soyuer ile birlikte “atıl alanlar” konusunu tartıştık. Bu vesileyle, askerî alanların yeniden işlevlendirilmesine yönelik tartışmaların şehircilik zeminine çekilmesi için küçük de olsa katkı yapmaya çalıştık. Askerî Alanlar ‘Atıl’ mı? Kuşkusuz bu başlık olmasının olmasıdır.
ki askerî alanlar için ‘atıl alan’ deyimini kullanmak ya da askerî alanları altında ele almak ilk anda yadırgatıcı gelebilir. Çünkü bir alanın ‘atıl’ çağrıştırdığı şey, aktif olarak kullanılmaması ve dolayısıyla işlevsiz Aslında, kullanılmadığı için depoya kaldırılmış eşyalar için ‘atıl’ denilir.
Askerî alanlar ise, kendi amaçlarına uygun şekilde aktif olarak kullanılan alanlardır. Bunların içinde eğitim, depolama, ofis, konut, konaklama, perakende ticaret ve hatta sınai üretim kullanımları yer alır. Ancak askerî alanlardaki bu kullanımlar kendi içlerinde karşılıklı etkileşime girerken, yakın çevrelerindeki sivil kentsel kullanımlarla doğrudan etkileşime girmezler. Çünkü sivil kent ile askerî alan arasında yüksek duvarlar, çitler, “askeri yasak bölge” tabelaları, güvenlik kuleleri ve askerî personel ile tahkim edilen hayli keskin bir sınır vardır. O kadar ki, bu sınırın ayırıcı etkisini ifade etmek için duvar bile diyebiliriz. Vakum Etkisi Yaratan Duvarlar Kentlerin içinde demiryolu, otoyol, bazen nehir veya dere yatağı da belirli ölçülerde duvar etkisi yaratabilir. Yani iki tarafı arasındaki işlevsel geçişleri kesintiye uğratabilir, kentsel alanları işlevsel olarak parçalayabilir. Ancak kesinti, kent içindeki askerî alanların sınırlarında had safhaya ulaşır. Buralar birer çıkmaz sokaktır. Oysa kent içindeki işlevler/kullanımlar birbirleriyle karşılıklı olarak ilişki kurabildiklerinde kente has özelliklerini ortaya çıkarabilirler. Ya da şöyle diyelim: Kentsel kullanımlar anlamlı şekilde bir araya gelip etkileşim sağladıklarında kentin dokuları sağlığına kavuşur. Eğer bu etkileşim gerçekleşmiyorsa, kentin o kısımlarında, hatta bazen tümünde bir sağlık sorunu oluşması kaçınılmazdır.
SPO . bülteni . istanbul sube
Jane Jacobs’ın şehir plancıları ve mimarlar için kült kitabı “Büyük Amerikan Şehirlerinin Ölümü ve Yaşamı”nda bu tür sınırların kent içinde bir tür vakum etkisi yaptığı ve yakın çevrelerini işlevler açısından yavanlaştırdığı anlatılır. Kent içindeki askerî alanların bitişiğindeki sokak ve caddeler de öyledir. Bu sokakların kaldırımlarını yayalar kullanamaz, araçlar buralarda duramaz, fotoğraf bile çekilemez. Dolayısıyla buralarda kentlerden beklediğimiz canlılığa rastlayamayız ister istemez. Canlı Bir Kentsel Çevre İçin Yeniden İşlevlendirmenin Kodları Oysa birincil fonksiyonlar ile ikincil servislerin uygun karışımları sayesinde kentlerin canlılık kazandığı bilinir. Bunun için vakum etkisi yaratan sınırların olmaması, kentsel yerleşme dokusunun işlevsel süreklilikler sağlayacak şekilde uzanıp gitmesi gerekir. İstanbul’daki askerî alanların yeniden işlevlendirilmesine karar verilmesi halinde, çevrelerindeki kentsel yerleşim alanlarında oluşan vakum etkilerinin giderilmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Böylece askerî alanlar ile kentsel yerleşim alanlarının birbirine bir anlamda dikilmesi söz konusu olabilir. Bu dikişin tutması için askerî alanları uygun işlevler ile donatmak gerekir. Doğru işlevlendirilmiş bir şehir parkı ve bu parkı besleyecek fonksiyonlar ile birlikte güçlü ulaşım bağlantıları, beklentimiz olan dikiş için bize yeterli olanakları sağlayabilir. Burada şehir parkı ile kastettiğimiz şeyin dar anlamda bir peyzaj projesi olmadığını vurgulayalım. Bu vurgu önemli, zira bizde büyük ölçekli şehir parkı planlama, projelendirme, uygulama ve nihayet uzun yıllar kullanıma açık tutma tecrübesinin yeterli olduğu söylenemez. İstanbul’daki büyük parklarımızın tarihî saray bahçeleri olduğunu, Ankara’dakilerin ise erken Cumhuriyet dönemine ait olduğunu hatırlarsak, büyük ölçekli şehir parkı konusunda tecrübelerimizin bize yeterli yol gösteremeyeceğini kabul edebiliriz. Başarılı Şehir Parkı Deneyimleri İncelenmeli Geniş anlamda şehir parkı denilince ne anlamak gerekir? Bunun için dünyada iyi çalışan şehir parklarına daha yakından bakıp, bu parkların nasıl işlevlendirildiğini, yakın çevresindeki kentsel yerleşim alanları ile işlevsel sürekliliklerini nasıl sağladıklarını, böylece etraflarını nasıl canlandırdıklarını, güçlü toplu taşım sistemleri ile bu parkların kent merkezlerine, liman ve havalimanlarına, kentin yakın bölgesine nasıl bağlandıklarını incelemek gerekir. Bazen yüzlerce hektar büyüklüklere ulaşan bu parklara yılda 35 - 40 milyon ziyaretçi geliyor. Bunu bir ölçüde içinden geçen nehirlere borçlu olan parklar olduğu gibi, sanat merkezi, hayvanat bahçesi, müzeler, sahne sanatları merkezi, eğitim kurumları, gençlik hosteli, golf kulübü, mezarlık ve geniş oyun alanları ile parkların donatılmış olmasının da çekim merkezi yarattığını belirtmek gerekir. Bu kadar geniş bir işlevler havuzu oluşturulunca, parkı, kentlerin merkeziyle, diğer yerleşim alanlarıyla ve metropoliten bölgesiyle entegre edecek güçlü bir ulaşım sistemine ihtiyaç oluyor haliyle. Bu parkların yakınında, bölgesel demiryolu, metro ve hafif raylı sistem ile otobüs hatlarının aktarma merkezi olarak çalışan büyük bir garın genellikle bulunması bir tesadüf değil. Ayrıca hektarlarca büyüklükteki parkların içinde hafif raylı sistem ve otobüs durakları da faal olarak kullanılıyor. Böylece parkların
15
16 SPO . bülteni . istanbul sube farklı noktalarına yüksek kapasiteli toplu taşım sistemleriyle erişmek mümkün oluyor. Şehir parkının işlevler ve ulaşım sistemiyle donatılması yeterli değil, aynı zamanda etrafında da canlı bir kentsel çevre ile bütünleşmesi gerekiyor. Bunun için konut alanları tek başına yeterli değil, çeşitli eğitim ve sağlık kuruluşları, huzurevleri, lokantalar, tiyatrolar, ihtisaslaşmış marketler ve küçük ofisler gibi işlevlerin park çevresindeki caddelerde yer alması önemli. Eğer hektarlarca alana sahip askerî alanları kente kazandıracaksak, yakın çevrelerinde halihazırda yarattıkları vakum etkisini ortadan kaldıracak işlevsel süreklilikleri sağlayarak bu alanları kente dikmek gerekecek. Bunun için, iyi işlevlendirilip toplu taşım ile beslenen bir şehir parkı ile yarışabilecek alternatif bir kullanım şekli bulmak kolay değil. Bizim Askerî Alanların Kent ile İlişkisindeki Özel Zorluklar Burada bir noktanın altını çizelim. Bizim askerî alanlar, önceleri kent dışında büyük alan kullanan tekil kullanımlar olarak yer seçmişken, kentin yağ lekesi şeklinde yayılması sonucu kentsel yerleşmeler ile çevrelenmiştir. Dolayısıyla şimdi dikiş yapılacak olan kent dokuları, esasen yağ lekesinin kendine has zorluklarını da dikkate almayı gerektirir. Bu zorlukları yansıtan askerî alanlardan biri olan Metris Kışlası’na daha yakından bakalım... Çevresinde eski bir köy olan Habipler’in yanı sıra planlı ve plansız gelişen konut alanları ile Sultangazi ve Esenler yerleşimleri yer alıyor. TEM otoyolu ile birlikte İSTOÇ ve İkitelli Organize Sanayi Bölgesi, bölgenin önemli endüstriyel çekim merkezleri olarak dikkat çekiyor. Ayrıca, büyük ölçekli bir hastane ve kapalı spor tesisi de askerî alanı çevreleyen birincil fonksiyonlar arasında yer alıyor. Askerî alanın kuzey kenarı ise doğal ormanlar ile birleşiyor. İstanbul metropoliten alanında TEM otoyolunun önemli bir erişim olanağı sağladığı düşünülse de, İSTOÇ ve İkitelli’nin kent merkezine, limanlara ve havalimanlarına metro ile bağlantısı olmasını potansiyel olarak dikkate almak gerekir. Yeniden İşlevlendirerek Kente Dikmek... Birbirinden oldukça farklı ve kendi içinde ikincil servisleri olan birincil fonksiyonlar ile çevrelenmiş durumdaki Metris Kışlası’na ait alanın yeniden işlevlendirilmesi karmaşık bir şehircilik konusudur. Bu farklılıklar iyi bir planlamayla avantaja dönüştürülebileceği gibi, çöküntüleşmeye de neden olabilir. Alanın gün ve haftalık zaman dilimlerinde uzun süreli kullanımlarla canlandırılabilmesi için çevresindeki yerleşim alanlarıyla dikilmesi bu yönüyle önemlidir. Bu bakımdan, askerî alanın içindeki eski yapı gruplarına iş düşecek gibi görünüyor. Eski yapılar ile yeni yapıların ve birincil fonksiyonlar ile ikincil fonksiyonların uygun karışımlarını bu sayede bir araya getirmek mümkün olabilir. Böylece tipik kentsel dönüşüm uygulamalarının uğradığı başarısızlıklardan bir ölçüde korunmak mümkün olur.
SPO . bülteni . istanbul sube
Askerî alanlara bakış açımızı böyle bir yeniden işlevlendirme ve kentsel yerleşme ile dikiş perspektifinde oluşturmak önem taşıyor. Bu perspektif, bir program dahilinde yeni yapı yapılmasını ve eski yapıların restore edilmesini gerektirebilir. Bundan kaçınmak ve parkı sadece bir peyzaj projesi olarak görmek bize yanlış yaptırır. Ancak asıl yanlış, askerî alanları ham bir arsa olarak görmek olur. Medyada böyle analizler yapılıyor. Deniliyor ki, İstanbul’da arsa maliyetleri konutlarda yüzde 60’lara kadar yükseldi, arsa çok kıt bir kaynak... Bu nedenle, İstanbul yüzölçümünün yüzde 8’i olan askerî alanlar imara açılırsa arsa arzı rahatlayacağından, konut maliyetlerinda üçte bir veya dörtte bir oranında düşüşler sağlanabilir... Bu da konut piyasasını rahatlatır. Bu bakış açısı ile askerî alanlar içinde inşa edilecek kapalı konut alanları kendi içinde belki kısa vadede değer kazanabilir ama uzun vadede hem bu konutlar hem de çevredeki kentsel yerleşme alanlarının değer kaybetmesi kaçınılmaz olur. Kent açısından büyük bir fırsat kaçırılır. Son yıllarda askerî alanların yeniden işlevlendirilmesinde bu dar anlamdaki arsa geliştirme perspektifi etkili oldu maalesef. Şehirciliğin en temel işlevlerinden biri, kısa vadeli değerler karşısında uzun vadeli değerleri savunmaktır. Askerî alanların yeniden işlevlendirilmesinin, bu yönüyle, şehirciliğin topluma anlatılması için uygun bir konu olduğunu düşünüyorum.
17
KASIM / 2016