TMMOB ŞPO İstanbul Şubesi Şubat & Mart/2018 Bülteni

Page 1

sayı 32

.

bülten

.

.

TMMOB Sehir Plancıları Odası Istanbul Subesi

PARKORMAN TABİAT PARKI ALANINA İLİŞKİN İMAR PLANLARININ YÜRÜTMESİ DURDURULDU

Meslektaş Ziyareti: Mehmet Rıfat Akbulut Röportajı Gaziosmanpaşa İlçesi’nde 13 Adet Riskli Alanı Kapsayan 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı İptal Edildi Şubemiz XV. Dönem Yönetim Kurulu, Görev Dağılımını Gerçekleştirerek Çalışmalarına Başladı

MART / 2018


Kapak: Parkorman Tabiat Parkı Alanı, sariyergazetesi.com TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Adres: Cihannüma Mah. Akdoğan Sk. Başar Apt. No: 30 D:6-7 Beşiktaş/İstanbul Telefon: 0212 275 43 67 - 0212 288 99 60 Faks: 0212 272 91 19 e-posta: spoist@spoist.org.tr - spoistanbul@spo.org.tr Web adresi: www.spoist.org.tr - www.spo.org.tr


şubemizden şubemiz xv. dönem yönetim kurulu görev dağılımı........5 30. genel kurul sonuç bildirgesi........6

meslektaş ziyareti: mehmet rıfat akbulut röportajı........8

şubemiz ilk genişletilmiş yönetim kurulu toplantısı......17

kanal istanbul projesi basın açıklaması gerçekleştirdi: “uyarıyoruz”......17 odamız kuruluşunun 49. yıldönümü ve dayanışma etkinliği......18 ibb 2018 yılı ücret tarifesi ilaveleri yargıda......19

xv. dönem 1. danışma kurulu toplantı tutanağı ......20

kent gündemi .....21 .....22 baltacı çiftliği devlet ormanı’ndaki alana ilişkin plan değişiklikleri yargıda. .....24 maltepe karayolları arazisi’ne ilişkin imar planı değişiklikleri yargıda . .....25 avcılar ilçesi, yeşilkent mahallesi’ne ilişkin imar planlarına itiraz edildi. .....26 parkorman tabiat parkı alanına ilişkin planların yürütmesi durduruldu. .....27 başakşehir özel proje alanı’na ilişkin imar planı değişiklikleri iptal edildi. .....27 kartal şehir parkı’na ilişkin plan değişikliklerinin yürütmesi durduruldu. .....28 gaziosmanpaşa ilçesi’nde 13 riskli alanı kapsayan imar planı iptal edildi. kartal ilçesi, çavuşoğlu mahallesi’nde planı değişikliklerine itiraz edildi.

duyurular yapı fuarı’ndayız.

.....29


4 SPO . bülteni . istanbul sube

XV. çalışma döneminin ilk e-bülteni ile siz değerli meslektaşlarımızı selamlıyoruz. Şube genel kurullarının ardından 31 Mart – 1 Nisan tarihlerinde gerçekleşen Oda Genel Kurulu ile birlikte iki yılda bir gerçekleştirdiğimiz genel kurul süreçlerini geride bırakmış bulunuyoruz. Tüm Şubelerimizde ve Oda Genel Merkezimizde genel kurul süreçlerine katılarak fikir, öneri ve eleştirileriyle katkılar koyan üyelerimize, yeni çalışma dönemlerinde görev alan veya göreve aday olarak Meslek Odamıza sahip çıkan meslektaşlarımıza bir kez daha teşekkür eder, yeni çalışma dönemlerinin tüm örgütlülüğümüz için başarıyla sürdürülmesini temenni ederiz. *** Geçtiğimiz dönem boyunca bültenimiz bünyesinde sürdürdüğümüz meslektaş ziyaretlerimize bu dönem de devam ediyoruz. Yeni dönemin ilk röportajını Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde görev yapan değerli meslektaşımız Mehmet Rıfat Akbulut ile gerçekleştirdik. Ortaya çıkan keyifli sohbeti bülten içeriğinde okuyabilirsiniz. *** Yeni çalışma dönemiyle birlikte hayata geçirmeyi planladığımız etkinliklerden biri Cumartesi Söyleşileri olacak. Her ay farklı uzmanlıklardan değerli katılımcıları Şubemizde ağırlayarak meslektaşlarımızla bir araya getirmeyi planladığımız bu söyleşi dizisini dönem boyunca devam ettirerek Odamıza yeni bir gelenek kazandırmayı hedeflemekteyiz. Herhangi bir resmi tatil ile çakışmadığı sürece her ayın ilk cumartesi günü şube mekânımızda gerçekleştirmeyi planladığımız söyleşiler dizisine 5 Mayıs tarihinde Sosyal Haklar Derneği başkanı Melda Onur’un katılımı ile başlıyoruz. Üyelerimizi daha sık bir araya getirmek üzere bu etkinlikleri çeşitlendireceğimize ilişkin heyecanımızı da bu vesile ile sizlerle paylaşmış olalım. *** Yeni dönemde de aylık Şube bültenimizin her türlü katkınıza açık olduğunu hatırlatmak isteriz. Mesleki konularda ya da çalışma hayatınıza ilişkin görüş yazılarınızı, haberlerinizi, çalışmalarınızı, fotoğraflarınızı bültenimize göndererek içeriği zenginleştirmemize her zaman katkıda bulunabilirsiniz. *** Acılardan uzak, bol güneşli günler dileriz. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu


SPO . bülteni . istanbul sube

ŞUBEMİZ XV. DÖNEM YÖNETİM KURULU, GÖREV DAĞILIMINI GERÇEKLEŞTİREREK ÇALIŞMALARINA BAŞLADI 17-18 Şubat 2018 tarihlerinde gerçekleştirilen TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi XV. Olağan Genel Kurulumuzda, üç ayrı liste ve bir bağımsız olmak üzere toplam 37 meslektaşımız Yönetim Kuruluna aday olmuş; 340 meslektaşımızın katıldığı yönetim kurulu seçimleri sonucunda Demokratik Katılım Grubu, XV. Çalışma Dönemi için üyelerimiz tarafından yeniden görevlendirilmiştir. Genel Kurulumuza katılarak görüş, eleştiri, öneri ve dilekleriyle önümüzdeki dönem için katkı sunan meslektaşlarımıza teşekkür eder; bu katkıların artarak devam etmesini dileriz. Şubemiz XV. Çalışma Dönemi’nin meslektaşlarımız, meslek alanımız ve kentimiz için yeni kazanımlara dönüşmesi hepimizin ortak dileğidir. Genel Kurulumuzda bu ortak dileklerle aday olan meslektaşlarımız arasında yapılan seçim sonucu Şubemiz Yönetim Kurulunda görev alan meslektaşlarımız tarafından görev dağılımları şu şekilde belirlenmiştir: Başkan: Tayfun KAHRAMAN II. Başkan: Kumru ÇILGIN Sekreter: Akif Burak ATLAR Sayman: Oktay KARGÜL Üye: Eda BEYAZIT İNCE Üye: Süleyman BALYEMEZ Üye: Pelin Pınar GİRİTLİOĞLU Üye: Elif ÖRNEK ÖZDEN Üye: Barış GÖĞÜŞ Üye: Elif FINDIKOĞLU Üye: Semih ERTÜRK Üye: Necati Caner ALTAY Üye: Gizem EROL AKYOL Üye: Şule TEKKOL Kamu yararı ve meslek etiğiyle çelişen yaklaşımlarla tehdit ve baskı altında bırakılan yaşam alanlarımız ve ortak değerlerimiz için mücadelenin zorunluluk haline geldiği şartlarda üstlendiğimiz bu zorlu görevde çalışmalarımızı; ilkelerimizden, meslektaşlarımızdan ve kamuoyundan aldığımız güçle, Meslek Odası kimliğimizle, mesleğimizin gerektirdiği bilimsellik ışığında sürdüreceğiz. Önümüzdeki dönemde gerçekleştirmeyi hedeflediğimiz çalışma programıyla başta İstanbul olmak üzere yetki alanımızdaki kentlerimizi, meslektaşlarımızı ve meslek alanımızı ilgilendiren tüm konuları kamu adına toplum yararı ilkesiyle takip edeceğimizi, daha sağlıklı bir kent bilinci oluşması sürecine katkıda bulunacağımızı belirtir; meslek bilimine uygun yaklaşımları destekleyeceğimizi, Odamızı yanlış ve taraflı önyargılardan arındıracak şekilde etkileşimli, kapsayıcı ve yapıcı bir süreç oluşturacağımızı bilgilerinize sunarız. Saygılarımızla, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi XV. Dönem Yönetim Kurulu

5


6 SPO . bülteni . istanbul sube

TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI 30. GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRGESİ Küresel ve ulusal ölçekte birçok önemli gelişmenin yaşandığı olağanüstü bir dönemde, 30. Genel Kurulumuzu Olağanüstü Hal koşullarında gerçekleştiriyoruz. 29. Dönem Genel Kurulu`nun hemen ardından yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi sonrası başlatılan OHAL dönemi; Parlamenter demokratik rejimin OHAL yöntemiyle itibarsızlaştırıldığı, meclisin devre dışı bırakıldığı, evrensel insan haklarının ve hukukun askıya alındığı, kuvvetler ayrılığı prensibinden vazgeçilerek, antidemokratik uygulamaların sıradanlaştığı bir dönemi ifade etmektedir. 15 Temmuz`un hemen ardından ilan edilen OHAL, sadece darbecileri ve darbeye ilişkin düzenlemeleri içermesi gerekirken muhalif olarak görülen tüm toplum kesimlerinin kamudan ihracı, tutuklanması, yargısız infazlarla aralarında meslektaşlarımızın da olduğu birçok yurttaş hak ihlaline uğramıştır. Bir yandan sendikasızlaştırılan, taşeronlaştırılan, güvencesiz iş ortamına ve açlığa mahkum edilmiş emekçiler denetimsiz iş ortamlarında çalışmaya zorlanırken son iki yılda İŞİG meclisi saptamalarına göre 3976 işçi hayatını kaybetmiş, grev hakkı, kamusal alanlarda toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı gibi temel toplumsal hakları kısıtlanmış, tüm emek cephesi savunucuları başta TMMOB olmak üzere baskı altına alınarak susturulmaları amaçlanmıştır. Kamudan Kanun Hükmünde Kararnamelerle hukuksuz olarak ihraç edilerek “sivil ölü” haline getirilen emekçilerin sayısı 200 bine ulaşırken, bu emekçilerin direnişleri yasaklanmış, birçok kamu emekçisi aileleri ile birlikte açlığa mahkum edilmiştir. Kadın hakları ve kadınların toplum yaşam içindeki varlıklarının yok edilmesine ilişkin sistemli bir saldırı iktidar sahiplerince olağanlaştırılırken, çocuklarımıza yönelik taciz ve tecavüzler toplumun asla kabul edemediği iğrençlik düzeyine yükselmiş, toplumsal hayatta yaşanan yozlaşma haftada en az 5 kadın cinayetinin yaşandığı bir ortamı doğurmuştur. Öte yandan yanı başımızda süregelen emperyalist paylaşım savaşlarında, savaş ortamının yarattığı gerek göçerler gerekse ülkemiz açısından yaşanan insani ve toplumsal yıkıcı sorunların aşılması ancak, savaşa karşı barışı savunarak gerçekleştirilebilecektir. Antidemokratik yönetim anlayışının desteklediği neredeyse tek sektör olan inşaat sektörünün sınırsız rant taleplerinin karşılanması için OHAL kararları ile yapılan mevzuat değişikleri ile doğal ve kültürel sit alanlarının yağmasına, kentsel alanlarda betonlaşmaya, kamusal alanların daraltılarak yaşam kalitesini düşüren değişikliklere olanak sağlanmaktadır. Antidemokratik uygulamaların kentler bağlamındaki en çarpıcı örnekleri, belediyelere kayyum atamalarında, görevden alınan, istifa ettirilen belediye başkanlarında ve yönetimlerinde somutlaşmaktadır. Bu genel tablo içinde kentlerimiz, kırsal alanlarımız ve doğal çevrelerimiz, bütüncül planlama yaklaşımından tamamen kopuk şekilde, yap işlet devret modeline göre ihale edilen, parçacıl, büyük ölçekli ulaşım ve enerji projeleri ile inşaat odaklı kentsel dönüşüm


SPO . bülteni . istanbul sube

ve toplu konut projeleri tarafından denetimsiz bir şekilde tahrip edilmektedir. Bu anlayış kentlerimizin birer yaşam alanı olmaktan çıkarmakta ve yatırım alanına dönüştürmektedir. Toprağın, suyun, havanın metalaştırıldığı, tüm ekosisteme düşman, insanın yaşadığı ortama, doğaya ve sosyal çevreye yabancılaştırıldığı bir düzeni sıradanlaştıran, insanı demokratik hak ve özgürlüklerinden yoksun kılmayı amaçlayan bu düzene karşı koymanın mesleki sorumluluklarımızın ayrılmaz bir parçası olduğunu görüyoruz ve 30. Olağan genel kurul olarak bu sorumluluklarımızla gelecek dönemde de hiçbir yılgınlık göstermeden mücadeleyi sürdüreceğimizi, kararlılıkla dün olduğu gibi bugün de beyan ediyoruz. Şehir Plancıları Odası olarak; topluma ait değerlerin gelecek kuşaklara aktarılması; yaşanabilir, sağlıklı, güvenli ve adil yaşam alanlarının inşa edilmesi; talancı ve rantçı yönetim anlayışının karşısında, mesleki ve teknik bilgimizi halkımızın, doğamızın yararına kullanarak mücadeleyi büyüteceğiz. Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz! Yaşasın ŞPO! Yaşasın TMMOB!

7


8 SPO . bülteni . istanbul sube

MESLEKTAŞ ZİYARETİ MEHMET RIFAT AKBULUT Hangi okuldan kaç yılında mezun oldunuz? 1986 yılında ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden lisans derecesi aldım. Akademik kariyerinizden ve çalışma hayatınızdan kısaca bahsedebilir misiniz? Mezun olduktan hemen sonra özel bir büroda çalışmaya başladım Baran İdil ile. O sıralarda İstanbul’ da, Bedrettin Dalan döneminde, çok sayıda planlama ihaleleri çıkıyordu. Baran İdil de Sarıgazi Planlama ihalesini almıştı. Sarıgazi, İstanbul’un su havzası içinde kaldığı için İSKİ tarafından acil bir planlama talebi vardı. 1986-1987 yılları arasında 6 ay kadar orada çalıştım. daha sonra, Mimar Sinan Üniversitesi Döner Sermayesi’ne geçtim. O sırada Adalar İlçesi Koruma Planı yapılıyordu, sözleşmeli personel olarak orada çalışmaya başladım. Arada askerliğim ve 1 yıl kadar serbest çalıştığım oldu. Sonrasında 1990’da Akademisyen (Araştırma Görevlisi) olarak çalışmaya başladım. O zamandan beri burdayım. Neden akademisyen olmayı seçtiniz? Üniversiteden beri böyle bir isteğim vardı. Dolayısıyla daha önce yaptığım işler, deneyim kazanmak ve para kazanmak için yaptığım işlerdi ve bu işlerde kendimi kalıcı olarak


SPO . bülteni . istanbul sube

görmedim. Üniversiteye geçme isteğim hep vardı. Adalar Koruma Planı iyi bir fırsat oldu, çevreyle tanışma fırsatım oldu, ordan da buraya (üniversiteye) kolay bir geçiş oldu. Peki bu süreçte nasıl zorluklarla karşılaştınız? Akademik kadroya geçmekle ilgili belirli süreçler bu dönemde olduğu gibi; üniversite ilana çıkacak, başvuracaksınız, sınava gireceksiniz, o dönemde de vardı. Farklı olarak, o dönemde hala 12 Eylül etkisi devam ediyordu ve oldukça uzun güvenlik soruşturması oluyordu. Dolayısıyla ben 1 yıl kadar bekledim bu soruşturma için. Yaşadığım önemli zorluk buydu. Süreç çok yavaş çalışıyordu , burayı beklediğim için başka hiçbir yerle görüşemiyordum. Hatta hiç unutmuyorum bir gün, yurt dışından iş teklifi geldi, çok iyi bir iş teklifiydi bu. Geçmiş zaman tam hatırlamıyorum, Dubai, Katar gibi bir yerdi, çok da iyi bir ücretle çalışmam söz konusuydu. Burayı tercih ettiğim için geri çevirmek durumunda kaldım. Oysa ki beklerken gidip 1 yıl çalışabilirmişim sözleşmeli olarak, ya da belirli bir süreyle. Bir gün idarede, evraklarımla ilgili; ne oldu, hangi aşamada, nerede bekliyor diye sorum oldu, imzada dediler evrakınız. Ne kadar zamandır imzada dedim, oradaki güvenlik de bir şey söyleyemiyordu, ben de sinirlendim, Japon İmparatoru mu bunu imzalayan dedim; yani, evrağı Japonya’ya yolladık da gelmiyor hala. Ne olacak, imza atacak olan kişi kapının arkasında oturuyor şurada. Verin ben imzalatayım demiştim. Bu tür can sıkıcı prosedürler olmuştu. Şu anda güvenlik soruşturması bu kadar uzun sürmüyor sanırım. Peki, akademisyen olduktan sonra yaşadığınız zorluk olmuş muydu? Akademik yaşamda tabi, birçok zorlukla karşılaştık ve hala karşılaşıyoruz ama, ben bunları zorluk olarak görmüyorum. Bir şekilde keyifle aşılıyor. Zorluk demeyelim, keyfe keder işler, zahmetler. 90’lı yıllar Mehmet Çubuk’un en parlak dönemleriydi. her açıdan performansının zirvesindeydi. O dönem bölümde oldukça sıkı bir disiplin vardı ama biz yine de çok eğlenirdik. Çok verimli bir dönem olduğunu söyleyebilirim. Yılda 3-4 tane uluslararası eğitim düzenliyorduk, en az iki tane; ve sürekli olarak bunların organizasyonuna koştururduk, çok yorulurduk ama şikayetçi de değildik. Aynı dönemde, Odanın İstanbul Şubesinin Yönetim Kurulu’nda yer almaya başladım; 1991-2000 yılları arasında üç - dört dönem çalıştım. Dolayısıyla ikisini bir arada yürütmenin sorunları vardı, zaman kullanımı açısından. Sınırlı bir zaman bütçem vardı, aynı anda birçok yere yetişmeye çalışıyordum. Ama bir şekilde hallediyordum. Bugün mesela, aynı performansı gösterebilir miyim ? Sanmıyorum. Yapmak da istemem, kendime daha çok vakit ayırmak isterim ama o zaman çok keyifle koşturuyorduk ve bundan dolayı da mesela benim kuşağımda birçok meslektaşımın ve benim akademik çalışmalarımız ve yükseltmelerimiz çok gecikti. Tez yazımı yıllara yayılıyordu, ona vakit ayıramıyorduk. Bunun bize bir zaman maliyeti oldu, ama çok şey ürettik o dönemde; bir çok yayın çıktı. Akademik yaşamımın en verimli dönemlerinden biriydi o zamanlar. Bütün bunlara rağmen çok sayıda çalışma yapabildim. Yarışmalara katılıyorduk, yarışma ekibimiz vardı, elimiz de boş çıkmıyorduk. mesela bir yılda altı makale yazdığım bir dönem oldu, şu anda böyle bir performans gösteremem mesela. Yani yapmak istemiyorum artık. Doktoranızı ne zaman tamamladınız? Doktoramı burada, Mimar Sinan’da yaptım. Yüksek lisansımı 1992’de, doktoramı 2004’te tamamladım.

9


10 SPO . bülteni . istanbul sube Hangi alandaydı, konusu neydi? Yüksek lisansım Koruma - Yenileme programındaydı ama ben kent tarihi çalıştım. Aslında ana bilim dalının içinde değildi ama ben öyle yapmayı tercih ettim. 19. yy Osmanlı modernleşmesi her zaman ilgimi çeken konulardan birisi olmuştu. Kentsel ölçekte bu konuyu çalıştım, İstanbul ve biraz da Kadıköy’e odaklanarak çalışmak istedim. O zaman da el yordamıyla farkındaydım ama tabi çalışınca daha iyi farkına vardım. Çok özgün bir örnek Kadıköy, yerleşme açısından. Bir anlamda o dönemde biçimlenmiş bir kent kimliği var Kadıköy’de, bunu hala büyük ölçüde devam ettiriyor. Doktora tezim çok başka bir alandı; o da Kadıköy’deydi fakat bu sefer araştırma konusu olarak değil, araştırma nesnesi olarak kullandım. Buna şu anda değinmeyelim, daha kuramsal bir çalışmaydı, ama orada da Kadıköy’e değindim. Şu anda özellikle üzerine eğildiğiniz bir çalışma var mı? Bana kalsa seyehat yazıları yazmak isterim, daha çok ilgimi çekiyor. Kısa hikayeler, tasarım yazıları yazmak istiyorum. Mesela kendime göre belirlediğim şahsi başyapıt listem var, onun üzerinden bir şey yazmak istiyorum. Benim en çok sevdiğim yirmi sanat eseri gibi. Yüz tane diyemiyorum o kadar daha olmadı. Yine böyle yirmi, otuz tane çok beğendiğim yapı var; onlar üzerine yazmak istiyorum, ama tabi bilmiyorum bir gün fırsat olur da yazabilir miyim, emin değilim. Kuramsal bir şehircilik makalesi yazmak yerine, Apple bilgisayar üzerine tasarım yazısı yazmak daha çok cezbediyor şuanda konu olarak beni. Ya da sevdiğim bir yapı üzerine; mesela birkaç yıldır elim değdikçe veri topladığım, kalemi elime alıp bir şeyler yazamadığım Ankara garı üzerine yazmayı çok istiyorum. Karabük Demir Çelik Fabrikası üzerine çok yazmak istiyorum ya da Kadıköy Halk Evi ya da Boğaz Köprüsü üzerine. Bununla ilgili çok fazla iletişimim ve anılarım var (Boğaz Köprüsü inşası üzerine) nedense biraz sempatim de var, bu yapıya dair. Ama sonuç olarak neler üzerine çalışıyorum; kent tarihi, morfoloji üzerine çalışıyorum. Bir kaç yıldır Balıkesir Burhaniye Ören’de üniversitemizin bir arkeolojik kazısı var, şu anda tek kazısı, orada yer alıyorum. Arkeologlarla birlikte aşağı yukarı yirmi yıllık birlikte çalışmışlığımız var. Yüzey araştırması ve kazılarda yer aldım. Hoşuma giden ve sevdiğim bir konu. Zamanımın önemli bir kısmını severek ayırdığım bir alan. İşgal ediyor demiyim, öyle bir şikayetim yok ondan. Birçok değişik alanlarda çalışıyorum; hobi olarak kaotik sistemler üzerine düşünmeyi seviyorum, ama doktoradan sonra pek bir şey yapmadım bunun üzerine. “Kaotik Sistemler”i açar mısınız? Bence bu konunun birisiyle tanışıklığı olacaksa benimle başlamamalı. Şehircilik ve Planlama eğitimi sizin öğrenci olduğunuz yıllardan şimdiye nasıl değişti? Ben çok değiştiğini sanmıyorum. 80’li yılların ilk yarısında şehircilik eğitimini aldım. Ben ODTÜ’deyken o zaman Türkiye’de tek üniversitede bu bölüm vardı sanırım. Sonrasında Dokuz Eylül Üniversitesi’nde açıldı galiba. Sonra MSÜ, İTÜ, YTÜ eğitime başladı. Yani temel olarak bütün dünyada oturmuş temel bir planlama eğitim programı var, ben yurt dışı bazı örneklerde de bunu gördüm. Fransa’yı oldukça iyi bildiğimi söyleyebilirim, çok benzer eğitim açısından. Zaten gidip görmeye gerek yok, internet üzerinden baktığınızda görebilirsiniz; bir kent seçilir ve saha çalışması üzerinden analiz ve planlama çalışmaları


SPO . bülteni . istanbul sube

gelişir. Bunun etrafında oluşmuş bir kuramsal dersler kurgusu vardır. Bu bize özgü değil, evrensel bir model. Hemen her yerde bu şekilde kullanılır. Tabi şu var, ülkeden ülkeye mevzuat değişebiliyor, uygulaması da farklı olabiliyor. Sonuç olarak, bu da stüdyo ya da atölye proje derslerine yansıyor. Bununla ilgili size şöyle bir örnek vereyim; bana ait değil ikinci elden size aktarıyorum, mesela bizim bölümde Seher Başlık hocamız vardı, şimdi Enformatik Bölümü’ne geçti, onun Amerika’da bir yıllık bir misafir öğretim üyeliği vardı; Georgia Üniversitesi’nde Şehircilik Yüksek Lisans programındaki öğrencilerini o mesela anlatmıştı. tüm yorumlarının sonundaki tespiti; biz iyi bir eğitim almışız, iyi bir eğitim veriyoruz dedi. Biz öğrencileri çok zorluyoruz, bizi de çok zorlamışlardı, bu iyi bir şeymiş dedi. Çünkü oradaki final jürisinde öğrenciye nüfus projeksiyonu ne diye sormuş ve diğer hocalar müdahale etmiş, biz bu tür şeyler sormuyoruz diye. Yani biz daha kapsamlı düşünmesini bekliyoruz öğrencinin. Bu, bizim açık ara olumlu taraflarımızdan birisi. Dolayısıyla evrensel bir modeli uyguluyoruz Türkiye’de. Sadece mevzuat bize özgü bunların içinde, uygulamamız bize özgü. Ama genel hatlarıyla uyguladığımız eğitim modeli diğer ülkelerden çok farklı değil. Bahsettiğiniz durum Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi için mi geçerli, diğer okulları gözlemleme şansınız oldu mu? Ekolü yaratanlar akademi kadrosunun niteliğidir. Dolayısıyla Mimar Sinan’ın tabi güzel sanatlardan gelen bir geçmişi var kurum olarak. Bunun aslında diğer eğitim programlarına da yansıması olması beklenir, ben kendi bölümüm için konuşuyorum ve maalesef böyle bir yansıma yok. Güzel sanatlar ile çok yakın bir dirsek temasımız yok. Biz eğitim programımıza bunu yansıtamıyoruz, olması gerekiyor aslında bunun. Dolayısıyla bu anlamda Mimar Sinan’ın böyle bir farklılığının olması gerekir. İlk anlarda insanlar da böyle olduğunu varsayıyorlar fakat böyle bir durum yok, bu bir eleştiridir kendi bölümüme karşı. Biz özellikle son on - onbeş yıldır kuramsal konularda yoğunlaştığımız için işin bir anlamda estetik, görsel boyutlarını göz ardı ettik. Mesela fiziksel planlamayı ikincil plana ittik biz, yani fiziksel planlama ile uğraşmak, ilgilenmek nedense hobi olarak bakılmaya başlandı. Bu çok gerekli değil ama yapan da yapar. Bazı hocalarımız bununla ilgileniyor, ben de hala o marjinal grubun içinde kalanlardanım. Bunu kendimize bir sorun alanı olarak görüyoruz. Ben şuan Mimar Sinan’ın çok özgün bir karakteri olduğunu söyleyemeyeceğim. Belki önümüzdeki yılların içinde bu alanda değil ama başka bir alanda gelişebiliriz. Şu anda sosyal bilimler alanında daha gelişiyoruz gibi. Yeni gelen araştırma görevlilerinin ciddi yoğunlaşmaları var bu konuda. Bir kuşak sonra, bir on yıl sonra kendini daha çok hissettirecektir. Eğer başarılı olurlarsa sonuç olarak her eğitim programının bir ekol haline gelmesi aynı zamanda hem eğitimde, hem uygulamada, hem araştırmada başarıya bağlıdır. Ne kadar çok nitelikli ürün verdiğine bağlıdır. Yayınlar, araştırmalar, uygulamalar… Eğer başarılı olurlarsa bir Mimar Sinan ekolünden söz edebiliriz. Ama şu an için öyle bir şey söyleyemiyorum ama bu kötü ya da iyi değerlendirmesi değil. Ülkeler arası planlama uygulamalarından bahsedecek olursak Türkiye için ne söyleyebiliriz? Türkiye’de hala imar mevzuatını bütün yan alanlarıyla birlikte, koruma özellikle ele aldığımda her şeye rağmen güçlü olduğuna inanıyorum. Bütün olumsuzluklara rağmen güçlü, oturmuş bir mevzuat. Çünkü şöyle düşünün; çok istismar edilen alan aynı zamanda uygulamada. Biliyoruz doğru olmayan plan tadilatları, plan hiyerarşisi var; plan disiplini

11


12 SPO . bülteni . istanbul sube bozuluyor ve tepeden inme kararlar alınıyor. Kentlerimiz ve kırsal alanlarımız özellikle çok kötü durumda. En son dün bir seyahatten geldim, yol boyu dikkat ettim ve çok yoğun bir yapılaşma var. Sadece İstanbul ve diğer metropol kentlerle sınırlı değil. Her yerde yoğun bir yapılaşma var. Bunu mantıksal bir nedene oturtmak da çok mümkün değil. Çok sayıda yol inşaatı var, alt üst geçitler yapılıyor sürekli. Bunların bir kısmı hizmete girmiş ama trafik yok. Bomboş yollar. Çok ciddi bir kaynak israfı. Sadece iş yaratmak için yapılan işler bunlar; ihaleye çıkılacak, birilerine ihale edilecek, bu şekilde iş yaratılacak. Bunun için yapıldığı belli. Bir talepten, ihtiyaçtan kaynaklanmıyor. Hatırı sayılı miktarda bu şekilde inşaatlar devam ediyor. Ama tüm bunlara rağmen Türkiye’nin imar kurumu çok güçlü. Çünkü, planlamaya aykırı işlemler bile kurumun kendi içinde ayıklanıyor ve bu durum kurumun ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Kimse çıkıp, ben bu planı tanıyamıyorum diyemiyor. Fakat çeşitli baskı ve uygulama araçları kullanılarak plan tadilatları yapılıyor ama yine de kurumun kendi iç kuralları içinde yapılıyor. Dolayısıyla bu kurumun kendi içinde ciddi bir güce sahip olduğunu gösteriyor. Ben yaşadığımız sorunları konjonktürel olarak görüyorum. bir takım yapısal sorunlar da var. Genel olarak bu konuyla ilgilenen kişilerin de çok yetkin ve yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Bundan kaynaklı yapısal sorunlar var. Mevzuatta bir takım eksiklikler olabilir ama hala çok güçlü. Mantık olarak da her ne kadar, önemli ölçüde 30’lu 40’lı yıllarda ortaya çıkmış, 50, 60’larda biçimlenmiş bir mevzuat olsa da, o dönemin bakış açısını yansıtsa ve eleştirilse de, hatta kimi zaman çağı tam yakalayamadığı düşünülse de, günümüzde klasik planlama anlayışı tekrar yükselişte. Özellikle 80’lı yılların 90’lı yılların başındaki post-modern neo-liberal planlama söylemi, bunun bir kuramı yok, söyleme dayanıyor. O söylem artık terk edilmeye başlanıyor, bunu batı ülkelerinde görüyoruz. Ama tabi daha disiplinli, uzun bir planlama anlayışına dönüş var. Bu noktada biz hala arazi kullanım planlaması yapıyoruz, bu eleştirilebilir. Bir de şu tespiti yapmak lazım, biz plancıların çok ciddi evrensel bir çelişkileri, paradoksu var; bu varoluşumuzdan kaynaklı, yaptığımız işin doğasında var. Biz istiyoruz ki; fizik mekandaki bütün değişimler bizim istediğimiz şekilde, istediğimiz zamanda, istediğimiz aktörlerle gerçekleşsin. Ama bu süreç, hep böyle olmuyor. Biz bu süreci bütününde kontrol edebilme gücüne sahip değiliz. Ne doğa ne de insan toplulukları, bireyler böyle çalışmıyor. Doğanın böyle düzenli bir dili, davranış biçimi yok. Peyzaj mimarlığıyla ilgili Fransızlara yönelik bir eleştiri vardır, tüm o ağaçları askeri disipline sokmayı başarırlar, derler. Biz de her şeyi belli bir disiplin içine sokmayı istiyoruz. Kıra, kente, insana, hayvana bunu uygulamak istiyoruz. Bu çok da geçerli ve gerçekçi değil. Bu olmadığı zaman da üzülüyoruz. Kaygılarımızın, endişelerimizin bir kısmı bundan kaynaklanıyor. Bu gerçekçi değil ve evrensel bir sorun. Biraz düşünce yapımızı ve giderek buna dayanan uygulamalarımızı gözden geçirmemizde fayda var, ama sürekli tadilatla plan değiştirmek de bir yol değil. Sizce bundan sonra, kent üzerinde bir iyileşme olabilir mi? Genel olarak baktığımızda her alanda bir çöküş yaşıyoruz. Ama ben bunun arkasından bir rönesans geleceğine inanıyorum. Bütün düşünce biçimlerimizi değiştirmemiz lazım, ki öyle bir dönem gelecek muhtemelen. Ne zaman olur bilemiyoruz ama çok da uzun olmadığını seziyorum ama şuan her zamanda çöküş ve bir bozulma var. Bireylerden topluma, tüm ölçekte mekanlarda bozulma var, kurallar aşılıyor. Bugün okula gelirken trafik lambalarından karşı karşıya geçiyorum. Hem araç hem yaya trafiğinin çok yoğun olduğu bi an; yaya için yeşil yandı, ben de en önce ilerleyenlerden birisiyim. arabalardan biri durdu, ve sonra bizim önümüzden bize bakarak hareket etti, geçti. Bu küçük bir sorun değil. Çok ciddi bir bozulma, yozlaşma. Mesela bunu yapan kişinin hiçbir alandaki ahlakından emin


SPO . bülteni . istanbul sube

olamazsınız artık. Bu kadar küçük bir konuda bile, günlük yaşamında kurallara uymuyor ve başkalarına sorun yaratmayı, onları tehlikeye atmayı göze alabiliyorsa -ki toplumda bunlardan çok var- o toplum ciddi ölçüde çürümüş demektir. Uzun yıllardır akademidesiniz, öğrenci profillerinde bir değişim gözlemlediniz mi? Ben bunu doğru gözlemleyebildiğim konusunda emin değilim. Tabi ki değişiyor, ama insan en iyi kendisini tanırmış. Bizim zamanımızdan bu zamana çok değişti tabi. Biz 12 Eylül’den hemen sonraki kuşaktık üniversitede. Çok politize olmuş bir kuşaktık. Duyarlılığımız çok yüksekti, şu anda da çok nitelikli öğrenciler var bu alanda. Ama kendilerini ifade etmek konusunda daha ketumlar. Şunu söylemek istemiyorum, “daha az duyarlılar veya daha az bilgililer”, bu çok kolaycılık olur. Daha ketumlar, çünkü güvensiz bir ortam var. Bu sebeple, bir konudaki fikrini daha az beyan ediyorsa, bu konuda bilgisi olmadığına yormak istemiyorum. Bu mesleği ve akademiyi seçtiğiniz için kendinizi şanslı hissediyor musunuz? Türkiye’de hala bence hak ettiği saygınlığı, değeri bulamamış bir meslek alanı. Ama farkındalık daha çok arttı. İnsanlar daha çok farkında bu işin. Mesela yıllar önce bir seyehatimde bir İngilizle konuşuyordum; ne iş yapıyorsunuz dedi, ben de kent plancısıyım dedim. Adam bir anda irkildi ve çok büyük bir saygıyla, “bu şehri düzeneleyen, şekil veren siz misiniz?” dedi. Ben de, “evet, kesinlikle” dedim, gururla. çok büyük bir saygı duymuştu. Şaka değil, o zaman çok gururlanmıştım. Biz neymişiz, yaptığım işin değerini daha iyi takdir ettim, o kişinin gösterdiği saygıyla. Yurt dışında çok saygın bir iş kesinlikle. Çok da sık rastlanan bir meslek değil. Bir insan ben kent konusunda uzmanım dediğinde, çok büyük saygı gösteriyorlar. Çünkü nadiren böyle bir insana rastlanıyor. Yanlış anlaşılmasın, çok saygın bir meslek ama bir hukukçuya, hekime daha sık rastlarsınız. ama bir kent plancısına çok daha nadir rastlarsınız. Yani bir paleontolog ya da Bizans tarihi uzmanı gibi bir şey yani bu. Türkiye’de genel olarak mevzuat önemli ölçüde kıta Avrupası’ndan etkilenmiştir. Önemli bir şey var mesela Türkiye’de planlama örnekleri anglosakson dönemi örnekleridir. Çünkü şehir plancısı diye bir tanımı ilk ortaya atan onlar. Bunu ayrıştıran ve kendi alanında uzmanlaştığını görüp, diğer mekan organizasyonlarından- mimarlıktan, mühendisliktenayrıştıran, kendi alanında uzman olduğunu ortaya atan Anglosaksonlar, yani İngilizler ve Amerikalılar. Bizim eğitimimiz de onlardan etkilenmiştir, müfredat programları onlardan alınmıştır. Fakat Türkiye’deki uygulama kıta avrupa’sından etkilenmiştir. oradaki örneklerle biçimlenmiştir. özellikle Fransız ve Alman örnekleriyle. Mesela bize gelen ilk imar mevzuatı, Fransız ve Alman mevzuatından alıntıdır. İdari sistemimiz ise büyük ölçüde Fransızlardan gelmektedir, onlardaki il, ilçe, köy sistemi… Bunu kendimize uyarlamışız. Klasik Osmanlı idari yapısı tamamen farklıdır, bu tanzimatla gelen bir sistemdir, Fransız sistemi uygulanmıştır. Türkiye’de imar planlaması modeli veya mekansal planlama modelini idari sistemlerle oturur, ikisi birbirini biçimlendirmiştir büyük ölçüde. Dolayısıyla İngiliz ekolü ile kıta Avrupası ekolü birçok alanda birbirinden farklıdır. Ne gibi farklılıklar var? İngiliz ekolü birçok alanda daha bireyseldir, Kıta Avrupasında daha toplumsal yarar ön

13


14 SPO . bülteni . istanbul sube plandadır. İngilizlerin pragmatizmi vardır, Kıta Avrupası rasyoneldir. Dolayısıyla bu düşünce yapıları, bu düşünce yönünde olan her yere yansıyor. İstanbul konusuna dönecek olursak, İstanbul da çok ciddi bir çöküşe doğru gidiyor. Önümüzdeki yıllarda çok ciddi krizler yaşayacağız. Temiz su, temiz hava… Çok açık seçik söylenmiyor ama, bir meslektaşımızla sohbet ediyorduk; mesela bizden sonraki kuşak ve sonraki kuşak ciddi ölçüde kanserden kırılacak. Doğal çevremiz çok ciddi bir bozulma altında, bu sizleri ciddi ölçüde tehdit ediyor. Bizleri de ama, bizlerden çok sizleri ve sizden sonra gelecek nesilleri. Kimse bunu açıkça söylemiyor. 99 depremi sonrasında deprem bölgelerine çok gittim, geldim. yıkılmış binaları görünce, bütün o süslerimiz ne kadar çabuk döküldü dedim. onca yatırımlara, maliyetlere malolan viyadüklerin, kartondan maketler gibi yıkılmış, alışveriş merkezlerinin yerle bir, alt yapı gitmiş. yani, cakamız ne kadar çabuk söndü dedim. çok övünüyorduk onlarla o yıllarda. büyük yenilik olarak görüyorduk. kendimize bir kabuk inşa ediyoruz, her yerde inşaatlar yaparak, kendimize bir paket yapıyoruz. alacalı bulacalı, cicili bicili ama içi boş ve sürdürülebilir değil, bunu ilk söyleyen ben değilim, son da olmayacağım. Ama bunu söyleyen az kişiden birisiyim. İçinde yaşadığımız bütün bu ortam, bu süreçler sürdürülebilir değil. Türkiye’de, mesela Cumhuriyet Dönemi’nde iyi kötü bir nüfus dengesi vardı. Bir ülkede sağlıklı bir nüfus dağılımı için ülkenin en büyük en fazla kentli nüfusunun, toplam nüfusunun onda birinden fazla olmaması gerekir. Hatta daha düşük. Türkiye’de bu durum dörtte bire doğru gidiyor. İstanbul şu anda Türkiye’nin birincil ve en kalabalık nüfuslu kenti. Diğer metropolleri de eklediğimizde neredeyse başka yerlerde yaşayan kimse kalmayacak, bu çok vahim bir olay. Bu büyük kentlerimizin, bu kadar büyük bir nüfusu sağlıklı yaşatacak imkanı yok. Yani sadece havayı suyu konuşuyoruz, geriye kalanı konuşmuyoruz. İstanbul için estetik sorunu kaldı mı? Kalmadı yani, bence gündemden çıktı. Ulaşım da bence önemini kaybetmeye başladı çünkü herkes alışmaya başladı, anımsadı. Dünyada yirmi milyon insanı bir arada sağlıklı bir biçimde yaşatacak bir bilgi birikimi, teknoloji de yok. Yani bu, sadece bizim yapamadığımız bir şey değil, başarısızlığımız değil. Bu nüfusa yakın her yerde benzer sorunlar var. Japonya çok yüksek bir teknolojiye, bilgi birikimine sahip ama Tokyo’da onlar da çok ciddi sıkıntılar çekiyorlar. Yani dünya’da bu kadar nüfusu sağlıklı yaşatacak halihazırda bir bilgi birikimi yok. Odamıza dahil olduğunuz zamanlarda yapılan Oda çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Epeydir Oda çalışmalarına uzağım. ama şunu söyleyeyim, geçen gün yine bir meslektaşımla sohbet ediyorduk Oda ile ilgili olarak, hani Amerikalılarda vardır kurucu babalar; biz de Oda’nın kurucu babalarıyız. Hatta bi ara, kurucu baba tekkesi falan mı yapsak bi yerde dedik, mesela şubenin yakınlarında. Oraya çaput bağlasalar insanlar, karşısı park zaten. Olur yani, kurucu baba tekkesi (gülüyor)… Çok keyifle hizmet ettik, kütüphanenin kurulmasını çok arzu ediyorduk; şu an istanbulun bir arşivi, belleği oluşmaya başladı orda. Bilgi belge merkezine dönüştü. Ama şu var; hala gerçekleşmeyen beklentilerimiz var. Ben Oda’nın daha entellektüel olmasını arzu ederim. Mesela Dünya Şehircilik Günleri bence çok iyi düzenlenemiyor. Ona da eleştirim şu yönde; her yıl bir tema belirleniyor. Bence bundan vazgeçilse iyi olur. Her yıl belirlenen tema, aslında oradaki yaratıcılığı öldürüyor. İnsanlar sadece o temaya uygun olarak ürün üretmek durumunda hissediyorlar. Mesela birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi bizim, belli


SPO . bülteni . istanbul sube

bir alana has edilmiş yıllık kongrelerimiz veya iki üç yılda bir düzenlenen kongrelerimiz yok. Mesela kalp cerrahları kongresi, yer mühendisliği kongresi gibi şehir plancıları kongresi olması lazım, ulusal. Böyle bir organizasyona ihtiyacımız var. Ben Dünya Şehircilik Günü Kolokyumlarının giderek ulusal bir kongreye dönüşmesini beklerdim. Dolayısıyla orada hakikaten bilimsel çalışmalar sunulurdu, şu an da tabi bilimsel çalışmalar yapılıyor ama hep o temaya göre hazırlanıyor ve Türkiye’deki planlamaya yönelik. Hem eğitimi hem uygulaması ve bunun kültürü ile ilgili olarak kendimce eleştirilerimden bir tanesi; daha çok söylem, daha az bilgi üretiyoruz. Mesela ampirik veriler, 80’lerden sonra saha çalışmaları göreceli olarak çok azaldı. Onun yerine söylemler arttı. Bunu Dünya Şehircilik Günlerindeki tablodan çok rahat görebilirsiniz. Bu yanlıştır demiyorum ama tek başına eksiktir. Ciddi bir eksikliktir sadece söylem üzerinden gitmek. Mesela bir dönem daha yoğun tartışılıyordu bu. Şu anda biraz hızını kaybetti kentsel yenileme uygulamaları. Mesela bununla ilgili tartışmalar lehte ve aleyhte önemli ölçüde söylem üzerinde gerçekleşiyor. O zaman da söylerdim, biri bir araştırma yapsa da biz de bu işin rakamsal boyutunu öğrensek diye. Kimse doğru düzgün veri ortaya koyamıyordu. Kaç tane kentsel dönüşün uygulanması yapılıyor, kaç şehirde oluyor, toplam ne kadar bina üretilecek, kaç aile veya kullanıcı bundan etkilenecek, ne kadarlık bir alan tasfiye ediliyor, ne kadar yeniden alan üretiliyor, bunun mali , finansal boyutu nedir, genel olarak maliyeti, ülkeye katkısı, zararı nedir? Mesela bunlarla ilgili ben çok şimdiye kadar doyurucu bir çalışma görmedim. Ama genel olarak özellikle belli yerlerde yapılan uygulamaların hataları üzerine gelişen yoğun bir söylem var. Bunun karşısında böyle bir muhalefet olduğu için mecburen bunu savunmak durumunda kalan bir de lehte bir söylem var. Ama söyleme karşı söylem. Yani Sulukule’de yapılanlar insani boyut açısından tasvip edilebilir değil, en azından vicdan merhamet sahibi kimseler için. Hani bırakın uzmanlığı, kabul edilebilir şeyler değil. Ama sadece bunun tartışmasını yapmak, bizi daha iyi bir yere götürmez. Dolayısıyla, daha çok saha çalışmasına, ampirik çalışmalara ve görgün araştırmalara ihtiyacımız var. Tek başına söylem eksiktir, yanlış demiyorum ama eksiktir. Biz hep, eksiktik tabi. 3. Havaalanı veya Köprü için açıklamalar keşke sadece üçyüz bin ağaç üzerinden yapılmasaydı. Orada biz “bu kadar ağaç kesilecek” dediğimiz anda karşısında beşyüz bin ağaç ekeceğiz diyor. Yapıp yapmadılar o başka mesele. Yapmadılar muhtemelen. Ve yapılmayacak da hiçbir zaman. Üç beş ağaç da olsa onun karşılığı değil. Orada devasa bir ekosistem tahrip edildi, daha da tahrip edilecek. Ama bununla ilgili elimizde somut veri yok. Mesela orada kaç canlı türü yaşıyordu? Hayvan, bitki türü olarak. Bunlar ne kadarlık bir ekosistem oluşturuyorlardı, tahribat sadece havalimanı için yapılan tahribatla bitmiyor. Mesela orada yaşayan bir hayvanın beslenme alanı başka bir yer. Yani Belgrad Ormanları’nda yaşayıp, 3. Havalimanı’nın yaşadığı alandan beslenen canlı türleri var. Vardır herhalde ben tam bilemiyorum tabii. Onun beslenme alanını yok ettiğinizde, aslında o hayvanı da yok ediyorsunuz. Dolayısıyla doğal zinciri kırmaya başlıyorsunuz orada. Ama bütün bunlar için somut araştırma lazım. Sadece Avrupalı, Amerikalı demiyorum, bu iş için kafası çalışan, ciddi anlamda bilimsel bilgi üretilen her yerde bu böyle yapılıyor. Mesela bir Amerikan firması kuzey kutbunda petrol araştırması yapacağı zaman hemen karşısına ciltler dolusu araştırma çıkıyor. sen orda bunu yaparsanız böyle böyle olacak diye. Ama bunu yapan da birileri var yani. Sadece bu konuyu kendine dert edinip çalışan birileri var. Bu elestiri özellikle akademik çevrelere. Bu arada öğrencilerimiz bizi eleştiriyorlar, niye hiçbir şeye karşı çıkmıyorsunuz diye. İşte yeri geldiği zaman konuşuyoruz biz de… Ama sonuç olarak, benim kesilecek bir ağaca kendimi zincirlemem çok da yararlı bir hareket olmaz…

15


16 SPO . bülteni . istanbul sube Peki, deneyimli meslektaşımız, hocamız olarak, meslektaş adaylarımıza önerileriniz nelerdir? Gönlünüzün götürdüğü yere gidin. Kalbinizden ne geçiyorsa onu yapın. Üniversite yıllarımda çok hoşuma giden bir tavsiye vardı, hiç unutmadım. Bir aile dostumuz bunu söylemişti: “Hayatta mutlu olmak için iki şey yapacaksın; asgari iki şartı yerine getirmen lazım. Bir tanesi, ya sevdiğin işi yapacaksın ya da sevdiğin biriyle olacaksın. İkisi bir arada oluyorsa muhteşem. Ama en azından birisini sağlamak lazım” derdi, işini yapardı. Maddi çıkarlar, maddi beklentiler her şey değil. Ama para kazanmaya çalışmanın, daha iyi yaşamaya çalışmanın da ayıp bir tarafı yok. Bunu hepimiz yapıyoruz, yapmalıyız da. Ama bütün yaşamın tek amacı bu olmamalı. Yaş olarak sizlerden daha büyük olduğum için daha fazla yaşanmışlığa dayanarak söylüyorum, bunun birçok örneğini gördüm ömrü hayatımda, çok iyi maddi birikimler yaptıktan sonra, hayatın daha ileri bir aşamasında birden bire hayatını sorgulayan, yaptığı işin çok da anlamlı olmadığını lütfeden ve sonra o birikimiyle bir şeyler yapmaya çalışan insanlarla çok karşılaştım. Hayatına anlam katmaya çalışan… Mesela birisi seyahat ediyordu; sırf seyahat etmek için. Egzotik diyarlara giden insanlar vardı. Bu gerçek anlamda bir seyahat de değil. Mesela tanıdığım bazı insanlara söylüyordum; bari bunu bir seyyahlık haline dönüştür. Önce git oku, git orda bir şey araştır mesela; bir şey araştır derken bilimsel araştırma değil tabii ki. Ama git oranın mutfağını öğren, gelenek göreneklerini öğren, özellikle bir el sanatı varsa onu öğren. Sadece gidip sokaklara bakıp veya rehberin gezdirdiği müzeleri görmek değil mesele. Ama tabi daha önce öyle bir birikim, alışkanlık sağlayamadığı için olmuyor. Maddi imkanları genişti. Beş yıldızlı otellerde dünyayı geziyordu, böyle insanlar tanıdım. Böyle olmamak lazım, önemli olan ardımızda bıraktığımız izler. Bizden sonraya kalacak izler… Ve iyi izler hep kalıyor. Size Mevlana’nın mesnevisinden ya da Shakespeare oyunlarından bahsetmiyorum. daha basit şeylerden söz edeyim; birkaç yıl önce bir makale yazısı için kaynak araştırması yapıyorum. Arkitect dergisinin 1930’lu yıllarına ailt bir sayısında İstanbul limanıyla ilgili, kentsel gelişmesi ve limanı, limanın teknik kadrosundan birinin İstanbul Limanının Sorunları diye bir makalesini gördüm, iki sayfalık bir yazı. Adamı gerçekten takdir ettim, teşekkür ettim. İstanbul’un 1930’lu yıllarında limanın bir mühendisi oturmuş bir yazı yazmış, 70 yıl aradan sonra ben o makaleyi kullandım. yani iyi izler her zaman kalıcı oluyor ve bir şekilde işe yarıyor, referans noktası oluyor. Çok hoşuma giden bir söz vardı onu ekleyerek bitireyim; ‘’HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK.’’


SPO . bülteni . istanbul sube

ŞUBEMİZ İLK GENİŞLETİLMİŞ YÖNETİM KURULU TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ Şubemiz 15. Çalışma Dönemi’nin ilk Genişletilmiş Yönetim Kurulu Toplantısı, 7 Mart Çarşamba günü Şubemizde gerçekleştirildi. 17 – 18 Şubat 2018 tarihlerinde gerçekleştirilen Genel Kurulumuzun ardından göreve başlayan 15. Dönem Yönetim Kurulu’nun çalışma programı hakkında görüş ve önerileri almak ve önümüzdeki iki yıl boyunca yürütülecek çalışmalara ilişkin öncelikleri üyelerimizle birlikte belirlemek üzere düzenlenen toplantıda, toplantıya katılan ve katılamayıp görüşlerini e-mail ile gönderen üyelerimizin önerileriyle ağırlıklı olarak Şube etkinlikleri, çalışma ve özlük hakları, toplumla ilişkiler konuları ele alındı. Toplantıya katılan ve görüş – önerilerini e-posta yoluyla Şubemize ileterek toplantı gündemine katkı sağlayan meslektaşlarımıza teşekkür eder, çalışmalarımızın tüm üyelerimiz ve öğrenci üyelerimizin görüş ve katkılarına açık olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz.

TMMOB İSTANBUL İKK, KANAL İSTANBUL PROJESİ BASIN AÇIKLAMASI GERÇEKLEŞTİRDİ: “UYARIYORUZ” TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu tarafından bugün (28 Mart 2017), Kanal İstanbul Projesi ile ilgili basın açıklaması gerçekleştirdi. Açılış konuşması ve basın açıklaması TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Cevahir Efe Akçelik tarafından gerçekleştirildi. Basın metninin ardından sırasıyla; TMMOB YK Üyesi Cemalettin Küçük, TMMOB İMO İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna, TMMOB JFMO İstanbul Şube YK Üyesi Burak Çatlıoğlu, Şubemiz Sekreteri Akif Burak Atlar, TMMOB İstanbul Büyükkent Şubesi ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı, TMMOB Maden MO İstanbul Şube Sekteri Mehmet Makar, TMMOB ZMO İstanbul Şube YK Üyesi Murat Kapıkıran, TMMOB Gıda MO İstanbul Şube II. Başkanı Selçuk Esen ve TMMOB MMO İstanbul Şube Başkanı Battal Kılıç’ın Kanal İstanbul projesine dair değerlendirmelerde bulunduğu toplantıda, Kanal İstanbul’un coğrafi, ekolojik, ekonomik, sosyolojik, kentsel ve kültürel açılardan ortaya koyacağı etkiler teknik saptamalar ve sayısal verilerle ifade edildi. TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu tarafından hazırlanan basın açıklaması metnine buradan ulaşabilirsiniz.

17


18 SPO . bülteni . istanbul sube

ODAMIZ KURULUŞUNUN 49. YILDÖNÜMÜ VE DAYANIŞMA ETKİNLİĞİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ 16 Mart 1969 tarihinde kurulan Odamızın 49. yıldönümünü kutlamak ve üye dayanışma ağını güçlendirmek adına, 16 Mart Cuma akşamı Odamız tüm şubelerinde eş zamanlı etkinlik düzenlendi. Şubemizde gerçekleşen etkinliğe katılan, dayanışma stantlarımızı ziyaret ederek üye dayanışma ağına katkıda bulunan tüm üye ve öğrenci üyelerimize teşekkür ederiz.


SPO . bülteni . istanbul sube

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ TARAFINDAN UYGULANAN 2018 YILI ÜCRET TARİFESİ İLAVELERİ YARGIYA TAŞINDI İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın 15.12.2017 tarih ve 2025 sayılı kararı ile kabul edilen 2018 yılı ücret tarifelerine “1. PLAN ÜCRETLERİ” VE “2. NAZIM İMAR PLANI – PLAN DEĞİŞİKLİĞİ TEKLİFİ TEKNİK İNCELEME ÜCRETİ” ilaveleri Şubemizce dava konusu edildi. Dava konusu uygulama meclis kararının eki olup; plan ücretleri kapsamında, çevre düzeni planı ve çeşitli ölçeklerdeki nazım imar planlarına yönelik ücret belirlenmiştir. Ayrıca plan değişikliklerinde sunulan paftaların da teknik olarak incelenmesi bir ücrete tabi kılınmıştır. Uygulama 2011, 2012 ve 2013 yıllarında da Şubemizce yargıya taşınmış ve üç davada da mahkeme, işlemlerin iptaline karar vermiştir. İBB, önceki üç mahkeme kararının konusu olan ücret tarifesi ile aynı içerikte bir tarife kabul etmiş; mahkeme kararını uygulamadığı gibi önceki yıllara ilişkin ücret tarifeleriyle aynı içerikte ücret tarifesini bir kez daha kabul etmiştir. Dava konusu tarifelere konu olan imar planı değişikliklerine ait onay işlemleri, 3194 Sayılı İmar Kanununun 8’inci maddesinde belirlenen özel hükümler uyarınca belediyelerin asli görevleri arasındadır. İmar planı ve plan değişiklik tekliflerinin onayı ya da reddine ilişkin belediye meclis kararlarının alınması “idari işlem”dir. Burada belediyenin asli görevleri dışında kalan herhangi bir “hizmet” söz konusu değildir. Belediyelerin asli görevleri ile ilgili ayrıca ücret talep edemeyeceği konusunda Danıştay kararları da bulunmaktadır. İmar planı ve plan değişikliklerinin ilgilisinden alınacak ücrete bağlı hale getirilmesi, imar planı değişikliklerinde gerekli olan bilimsel ve teknik gerekçeler ile kamu yararı koşulunu geçersiz kılacaktır. Bu durumda, imar planı değişikliğinin yaratacağı değer artışı karşılığında hesaplanan ücret yükümlülüğünü yerine getiren ilgililerin talepleri yerine getirilebilecek iken, bu yükümlülüğü çeşitli nedenlerle yerine getiremeyenlerin talepleri, kamu yararı zorunlu kılsa bile reddedilecektir. Bu nedenle dava konusu belediye meclis kararları imar mevzuatına açıkça aykırıdır. Bahsedilen hususlar çerçevesinde, 15.12.2017 tarih ve 2025 sayılı kararı ile kabul edilen 2018 yılı ücret tarifelerine “1. Plan Ücretleri” ve “2. Nazım İmar Planı – Plan Değişikliği Teklifi Teknik İnceleme Ücreti” ilaveleri, yürütülmesinin durdurulması ve takiben iptali istemiyle yargıya taşındı.

19


20 SPO . bülteni . istanbul sube

ŞUBEMİZ XV. DÖNEM 1. DANIŞMA KURULU TOPLANTI TUTANAĞI TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi 1. Danışma Kurulu Toplantısı, 20 Mart 2018 tarihinde Şube mekânında gerçekleştirilmiştir. Yaklaşan TMMOB Şehir Plancıları Odası 30. Genel Kurulu sürecini ve Şubemiz Genel Kurulunda sunulan önergeleri değerlendirmek üzere gerçekleştirilen toplantıya 19 üye katılım göstermiş olup önergeler değerlendirilmiştir. Toplantıda, 17.02.2018 tarihinde gerçekleştirilen Şube Genel Kurulu’nda üç adet yazılı önerge öncelikli olarak görüşülmüştür. Şube Genel Kurulu’nda verilen ve toplantı kapsamında görüşülen; Ayşe Yıkıcı, Nuray Çolak, Başar Alipaça, Burcu Yanar, Büşra Kaleli, Faruk Karabulut imzalı “Odamız tarafından belirlenen ücretli çalışan şehir plancılarının en az ücrete yönelik denetimler tescil döneminde yapılmaktadır. Ancak yalnızca tescil döneminde yapılan denetimlerin yetersiz kaldığı görülmektedir. Bu durum göz önüne alınarak Odamıza kayıtlı serbest bürolarda çalışan ücretli çalışanların ücretlerine yönelik denetimin belirli aralıklarla yapılmasına imkan sağlayacak değişikliğin Odamız yönetmeliklerinde yapılması hususunda gereğini arz ederiz.” (EK 1) önergesi için toplantıya katılanların önerileri ve görüşleri doğrultusunda, önerge içeriğini de kapsayacak şekilde “ücretli çalışan ve işsiz üyelerimizin çalışma koşullarını takip etmek, çalışma yaşamında karşılaştıkları sorunlarını saptamak ve bu sorunlara hakça ve adaletli çözümler üretebilmek için çalışmalar yapmak üzere Oda Genel Merkezi bünyesinde bir üye çalışma komisyonu kurulması ve kurulacak komisyon faaliyetlerini takip etmek ve bu başlık altında şube organları tarafından yürütülen çalışmaların koordinasyonunu sağlamak üzere 30. Dönem Yönetim Kurulu’na görev verilmesine ilişkin TMMOB Şehir Plancıları Odası 30. Genel Kurulu’nda önerge verilmesine karar verilmiştir. Faruk Karabulut, Fatih Ünal, S. Sezi Toprakçı, Ayşe Yıkıcı imzalı “Oda yönetim mekanizmasının, belirli sayıdaki yönetim kurulları ile yönetilen şekli yerine bölge ya da il bazında Şube koordinasyonunda İl Genel Meclisi ya da Belediye Meclisi benzeri bir yapı şekline dönüştürülmesinin Genel Merkez Genel Kurulu’nda gündeme alınarak değerlendirilmesi ve gerekli düzenlemelerin Oda ana yönetmeliğinde yapılması hususunu saygılarımızla arz ederiz.” (EK 2) önergesi için toplantıya katılanların önerileri ve görüşleri doğrultusunda, önerge içeriğinin Oda Ana Yönetmeliği’nde değişiklikler gerektirmesi, önerge içeriğinde tarif edilen ve yönetmelik değişikliği gerektiren oda organının tam olarak anlaşılamamış olması ve önerge sahipleri toplantıda mevcut bulunmadığı için tartışılamaması nedeniyle, önergenin TMMOB Şehir Plancıları Odası 30. Genel Kurulu’nda sunulacak olgunlukta olmadığı ve önergenin gerektirdiği nitelikte bir ön hazırlıkla birlikte bir sonraki şube genel kurulunda yeniden görüşülmesi yönünde eğilim belirlenmiştir. Mustafa Oğuz Sinemillioğlu, Akın Gölcük imzalı “Şehir planlama meslek alanının önemli sorunlarından olan; Plan Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin Yeterliliği Hakkında Yönetmelik”ten kaynaklanan ve meslektaşlarımız arasında kısaca “Karne sorunu” olarak adlandırılan sorunun çözümü konusunda çalışmalar yapılması için İstanbul Şube yönetiminde ve Genel Merkez Genel Kurulu nezdinde komisyon kurulmasını öneriyorum.” (EK 3) önergesi için; toplantıya katılanların önerileri ve görüşleri doğrultusunda, önerge içeriğini de kapsayacak şekilde Plan Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin Yeterliliği Hakkında Yönetmelik hükümlerinden kaynaklanan ve mesleki yeterliliğinin


SPO . bülteni . istanbul sube

belgelenmesi aşamasında ve serbest şehircilik hizmetlerinin yüklenilmesinde ortaya çıkan mağduriyetlerin ve eşitsizliklerin giderilmesine yönelik çalışmalar yapmak üzere Oda Genel Merkezi bünyesinde bir üye çalışma komisyonu kurulması ve kurulacak komisyonun ve söz konusu yönetmelikle ilgili mevcut girişimlerin takibini sürdürmek üzere 30. Dönem Yönetim Kurulu’na görev verilmesine ilişkin TMMOB Şehir Plancıları Odası 30. Genel Kurulu’nda önerge verilmesine karar verilmiştir. Katılımcılar Fatma Gül Eryıldız, Aslıhan Al, Eda Beyazıt İnce, Simay Dağ, Akif Burak Atlar, Şenol Kaya, Akın Gölcük, Murat Ölmez, Bilge Martan, Derya Yılmaz, Barış Göğüş, Sinan Çetiz, Şule Tekkol, Kumru Çılgın, Oktay Kargül, Süleyman Balyemez, Semih Ertürk, Ali Rıza Nurhan, Elif Örnek Özden

KARTAL İLÇESİ, ÇAVUŞOĞLU MAHALLESİ, 2796 ADA, 366 PARSELE İLİŞKİN HAZIRLANAN İMAR PLANI DEĞİŞİKLİKLERİNE İTİRAZ EDİLDİ Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından İstanbul İli, Kartal İlçesi, Çavuşoğlu Mahallesi, 2796 ada, 366 parsele ilişkin hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği 22.02.2018 – 23.03.2018 tarihleri arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde askıda ilan edildi. Planlama alanı sınırları içerisinde yer alan 2796 ada 366 parsel, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 02.05.2014 tarihli ve 2014/40 sayılı kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınması nedeniyle teklif plan onama sınırı dışında bırakıldığı için plansız alanda kalmaktayken; 18.12.2009 tarihli 1/50000 ölçekli Kartal Merkez Planı’nda ise büyük kısmı Yönetim Merkezi, kısmen Kültür Tesisi Alanı olarak planlanmıştı. İtiraz konusu plan değişiklikleri ile Çavuşoğlu Mahallesi, 2796 ada, 366 parsel için Emsal: 1.80 ve Hmaks: 20 kat şeklnde yapılaşma koşulları tanımlanmakta, ancak bu koşullar bölgedeki mevcut yoğunlukların son derece üzerinde bulunmaktadır. Çevre yapılaşma koşullarını aşan söz konusu plan kararları ile planlama alanında yapı ve nüfus yoğunluğu arttırılmaktadır. Bu bağlamda; bölgede ayrıcalıklı imar hakları tesis edilmekte olup söz konusu plan değişiklikleri ile çevreye emsal teşkil edici, donatı dengesini, ulaşım sistemini ve plan bütünlüğünü bozucu nitelikte kararlar alınmaktadır. Ayrıca, plan açıklama raporunun askıda ilan edilmediği tespit edilmiştir. İtiraz konusu planlama çalışmasının tespit ve analizleri konularındaki hassasiyetler sebebiyle plan açıklama raporuna ihtiyaç bulunmaktadır. Söz konusu durum yönetmeliğe aykırı durum oluşturmaktadır. Bahsedilen hususlar çerçevesinde, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından İstanbul İli, Kartal İlçesi, Çavuşoğlu Mahallesi, 2796 ada, 366 parsele ilişkin hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğine Şubemizce itiraz edildi.

21


22 SPO . bülteni . istanbul sube

ÇEKMEKÖY İLÇESİ, TAŞDELEN MAHALLESİ’NDE BALTACI ÇİFTLİĞİ DEVLET ORMANI KOMŞULUĞUNDAKİ ALANI İMARA AÇAN 1/100.000, 1/5000 VE 1/1000 ÖLÇEKLİ İMAR PLANI DEĞİŞİKLİKLERİ YARGIYA TAŞINDI İstanbul ili, Çekmeköy İlçesi Taşdelen Mahallesi, 461 Parsele İlişkin 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği, 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği, 28.12.2017 tarihinden itibaren bir ay süreyle İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından askıda ilan edilmiş olup askı süresini takiben TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından yargıya taşınmıştır. Söz konusu plan değişiklikleri Askeri alan ve Güvenlik Bölgesi olarak koruma altında bulunan Sultan Çiftliği Taşlıtepe Devlet Ormanı doğal ve coğrafi bünyesinde bulunan, %30’u sık orman dokusunda ve üzerinde yapılaşma bulunmayan 187.750 m2 yüz ölçümlü 461 Parselin; Milli Savunma Bakanlığı ve Başbakanlık Toplu Konut İdaresi ile 28.04.2015 tarihinde imzalanan protokol çerçevesinde yapılaşmaya açılmasına ilişkin; tek seferde düzenlenerek birlikte ve aynı tarihte askıya çıkarılan 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği, 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğidir. Dava konusu Çevre Düzeni Planı Değişikliği, Nazım İmar Planı Değişikliği ve Uygulama İmar Planı Değişikliği, imar mevzuatına, yönetmeliklere, planlama ilkelerine ve kamu yararına aykırı olarak hazırlanmıştır. Planlama hiyerarşisi ve ilkelerine aykırı olarak tek seferde askıya çıkarılan plan değişiklikleri ile, devlet ormanı bünyesinde kalan ve üzerinde yapılaşma bulunmayan alan, TicaretKonut, Sağlık Tesisi, Cami Alanı, Eğitim Tesisi, Sosyokültürel Tesis Alanı fonksiyonunda yapılaşmaya açılmıştır. Plan değişiklikleri, Taşlıtepe Devlet Ormanı ve devamındaki kuzey ormanlarının bütünlüğünü de yapılaşma ve trafik baskısı yaratarak tehdit ve tehlike altına almaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle, “İstanbul İli, Çekmeköy İlçesi Taşdelen Mahallesi, 461 Parsele İlişkin 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği, 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği, öncelikle yürütmesinin durdurulması ve ardından iptali istemiyle Şubemizce ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından dava konusu edilmiştir.


SPO . bĂźlteni . istanbul sube

kuzeyormanlarisavunmasi.org, 28.03.2018

23


24 SPO . bülteni . istanbul sube

MALTEPE KARAYOLLARI ARAZİSİ’NDE İDARİ TESİS ALANINI TİCARET – KONUT ALANINA DÖNÜŞTÜREN İMAR PLANI DEĞİŞİKLİKLERİ İKİNCİ KEZ YARGIDA Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan ve 03.01.2018 – 03.02.2018 tarihleri arasında askıya çıkarılan; Maltepe İlçesi, Küçükyalı ve Başıbüyük Mahalleleri, (Maltepe Karayolları Arazisi) 16771 ada 1 parsel, 16772 ada 1 parsel, 16773 ada 2 parsel, 16772 ada 2 ve 3 parseller, 16773 ada 1 parsel, 16773 ada 3 parsel, 16773 ada 4 parseller ile tescil dışı alanlara ilişkin (eski 1396 ada 2 ve 3 parseller, 2775 ve 15896 adalar muhtelif parseller ile tescil dışı alanlara ilişkin) 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği, Şubemizce ikinci kez dava konusu edildi. Söz konusu alanda İdari Tesis Alanı olarak belirlenen 132.107 m² alanın 71.802 m²sini Ticaret-Konut Alanı’na dönüştüren imar planı değişiklikleri 2016 yılında Şubemizce ve Maltepe Belediyesi’nce dava konusu edilmişti. Maltepe Belediyesi’nin açmış olduğu dava sonucunda söz konusu imar planı değişiklikleri iptal edilmişti. İptal kararı üzerine Maltepe Karayolları Arazisine ilişkin 02.01.2018 tarihinde onaylanan ikinci plan değişikliğiyle, İdari Tesis Alanı olarak belirlenen 132.107m² alanın 70.309 m²si yüksek nüfus ve yapı yoğunluğu oluşturacak şekilde Ticaret-Konut Alanı fonksiyonuna alınmaktadır. Söz konusu imar planı değişikliği dava gerekçelerimizi ortadan kaldırmaması nedeniyle 03.04.2018 tarihinde TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından yargıya taşındı.

Diken, 02.04.2018


SPO . bülteni . istanbul sube

AVCILAR İLÇESİ YEŞİLKENT MAHALLESİ’NDE 7 VE 68 PARSELE YÖNELİK İMAR PLANLARINA İTİRAZ EDİLDİ Avcılar İlçesi, Yeşilkent Mahallesi, 7 ve 68 parselin bir kısmı ile bir kısım tescil dışı alana ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı’na Şubemizce itiraz edildi. Avcılar İlçesi, Yeşilkent Mahallesi, 7 ve 68 parselin bir kısmı ile bir kısım tescil dışı alana ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce 22.02.2018-23.03.2018 (29 gün) tarihleri arasında askıya çıkarılmıştır. 21.04.2017 tt’li bahse konu plan doğrultusunda hazırlanan imar planı planlama esasları, şehircilik ilkeleri, kamu yararı ve imar mevzuatına aykırı hususlar içermektedir. Ayrıca söz konusu planların 29 gün süre ile askıya çıkarılması 3194 Sayılı İmar Kanunu’na aykırıdır. Planlara ilişkin plan notlarında konut alanlarında yapılaşma koşulları yoğunluk 400 k/ha, Yençok: 12 kat, Emsal: 1,40 olarak belirlenmiştir. Mevcut durumda yapılaşma bulunmayan alana ilişkin getirilen plan kararları ile kamu yararı gözetilmeksizin bölgede ayrıcalıklı imar hakları yaratılacak, çevre parsellere emsal oluşturacak yoğun yapılaşma koşulları artacaktır. Ayrıca, itiraza konu imar planı ile yapılaşmaya açılan 12,2 hektarlık alanda “Yüksek Yoğunlukta Konut Alanları” ile önerilen “İlköğretim Tesis Alanı” dışında hangi kullanımların yer alacağı, bu kullanımların yaratacağı taşıt ve yaya trafiğinin nasıl olacağı, çevresi ile ilişkisinin nasıl kurulacağı belirsizdir. Plan ile belirlenen yoğunluğun kentsel altyapıya nasıl bir etkisi olacağı ve bu etkilerin azaltılması için nasıl önlemler alınacağı açıklanmamıştır. Bu haliyle söz konusu planların Avcılar İlçesi, Yeşilkent Mahallesi’nde örnek, düzgün yapılaşmış alanlar yaratamayacağı aşikârdır. Bahsedilen hususlar çerçevesinde, Avcılar Yeşilkent Mahallesi’nde 7 ve 68 parsellere yönelik nazım ve uygulama imar planına Şubemizce itiraz edildi.

25


26 SPO . bülteni . istanbul sube

PARKORMAN TABİAT PARKI ALANINA İLİŞKİN PLANLARININ YÜRÜTMESİ DURDURULDU

İMAR

Şubemiz ve Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından 2017 yılında; doğal dokunun sürekliliğine, yaşatılmasına, şehircilik ilkelerine, imar mevzuatına ve kamu yararına aykırı olması, plan notları ile inşaat alanlarının arttırılması, muğlak ifadelerle yapılmış planın uygulamaya yönelik net-anlaşılır olma ve kesinlik ilkesini göz ardı etmesi sebepleriyle dava konusu edilen Sarıyer İlçesi, Parkorman Tabiat Parkı’na İlişkin 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği ile bu değişikliklerin dayanağı olan “Uzun Devreli Gelişme Planı” yürütmesinin durdurulması ve takiben iptali istemiyle yargıya taşınmıştı. Dava gerekçeleri ile ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. 10. İdare Mahkemesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan plan değişikliklerinin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olduğunu ifade ederek söz konusu planların yürütmesinin durdurulmasına karar verdi.

Günlük Evrensel, 03.04.2018


SPO . bülteni . istanbul sube

BAŞAKŞEHİR ÖZEL PROJE ALANINA İLİŞKİN İMAR PLANI DEĞİŞİKLİKLERİ İPTAL EDİLDİ Başakşehir İlçesi’nde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “Özel Proje Alanı” ilan edilen 774 hekarlık alanın 554 hektarına ilişkin hazırlanan 4 paftalık 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 29 paftalık 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği, meri imar planında yer alan yapılaşma hükümleri ve nüfus yoğunluğunun katlanarak arttırılması ve donatı alanlarının azaltılması, dolayısıyla hazırlanan plan değişikliklerinin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, imar mevzuatına ve kamu yararına aykırı olması sebebiyle 2015 yılında Şubemizce dava konusu edilmişti. Plan değişiklikleri, 12. İdare Mahkemesi’nin kararıyla İPTAL edildi. 12. İdare Mahkemesi, Başakşehir Özel Proje Alanı’na ilişkin hazırlanan imar planı değişikliklerinin planlama alanı çevresinde yapılaşmayı arttırması ve nüfus yoğunluğunda artış meydana getirmesi; kentsel alanlara ihtiyacın arttığı ve plan değişiğinin donatı alanlarının ihtiyaca cevap veremez nitelikte olması, Sazlıdere baraj koruma havzası ile ilişkilendirilmiş ve bölge parkı niteliğindeki alanın Ticaret + Konut fonksiyonunda yapılaşmaya açılmasının ekolojik tahribata yol açacağı; planların Çevre Düzeni Planı’ndaki fonksiyon kararlarına uygun olmadığı ve imar planlarının bu haliyle kanun ve yönetmeliklere aykırı olduğu gerekçeleriyle imar planlarının iptal edilmesine karar verdi. Söz konusu imar planları 2015 yılında askı süresinde itiraza da konu edilmiş, itirazımız Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından reddedilmişti.

KARTAL ŞEHİR PARKI’NA İLİŞKİN HAZIRLANAN İMAR PLANI DEĞİŞİKLİKLERİNİN YÜRÜTMESİ DURDURULDU İstanbul İli, Kartal İlçesi, Soğanlık Mahallesi, 213 ve 216 parsellere ilişkin hazırlanan 1/5000 ölçekli İlave Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli İlave Uygulama İmar Planı Değişikliği davalarımızda 10. İdare Mahkemesi, planların yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. Planlama alanı; 19.04.2013 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli Kartal Güneyi Revizyon Uygulama İmar Planında 213 parsel kısmen Askeri Stratejik Alan, kısmen Belediye Hizmet Alanı, kısmen Bölgesel Park Alanı olarak; 216 parsel, kısmen Askeri Stratejik Alan, kısmen Belediye Hizmet Alanı, kısmen Bölgesel Park Alanı, kısmen Metro Durak Alanı olarak ayrılmıştır. Söz konusu plan değişikliği ile tamamı 2281 ada 213 parselde yer alan Askeri Alan yüzölçümü olarak korunmuş, ancak konumu değiştirilmiştir. Şehir Parkı ise kısmen ticaret-konut alanı, kısmen spor tesis alanı, kısmen park, kısmen de raylı toplu taşıma istasyon alanı olarak planlanmıştır. Söz konusu plan değişiklikleri, donatı alanını iptal ederek nüfus ve yapı yoğunluğunu arttırması, plan bütünlüğü bozması, plan hiyerarşi ilkelerini göz ardı etmesi ve bu yönleriyle planlama esasları, şehircilik ilkeleri ve kamu yararına aykırı olması sebebiyle 2017 yılında iki kez Şubemizce dava konusu edilmişti. İstanbul 10. İdare Mahkemesi tarafından 13 Mart 2018 tarihinde alınan kararla dava konusu imar planı değişikliklerinin yürütmesi durdurulmuştur.

27


28 SPO . bülteni . istanbul sube

GAZİOSMANPAŞA İLÇESİ’NDE 13 ADET RİSKLİ ALANI KAPSAYAN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI İPTAL EDİLDİ İstanbul, Gaziosmanpaşa İlçesi’nde 6306 sayılı yasa kapsamında hazırlanan, farklı tarihlerde ilan edilen ve 431,92 ha alanda 13 riskli alanı kapsayan 16.11.2015 onanlı nazım imar planı; sınırları bilimsel, nesnel ve teknik gerekçelere dayalı olarak belirlenmediği, risk tanımları bilimsel ve teknik gerekçeler ile açıklanmadığı ve alınacak önlemlere ilişkin koşullar belirlenmediği; plan ile öngörülen nüfus için yeterli donatı alanı yaratılmadığı ve hukuka aykırı nitelikleri ortadan kaldırılmaksızın üçüncü kez askıya çıkarıldığı için 2015 yılında Şubemizce dava konusu edilmişti. 4. İdare Mahkemesi tarafından görülen davada mahkeme, planların İPTALİNE karar verdi. Dava konusu planın dayanağını, 24.12.2012 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile Gaziosmanpaşa İlçesi’nde 393 ha büyüklüğündeki alanın riskli alan ilan edilmesi oluşturmaktadır. Bu kararın ardından, Bakanlar Kurulu’nun kararları ile toplam 431.92 ha’ı kapsayan 13 bölge riskli alan oluşturmuştur. Aynı alana ilişkin hazırlanan ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 24.07.2013 tarihinde onaylanan İli Gaziosmanpaşa İlçesi Sarıgöl ve Yenidoğan Mah. Gecekondu Önleme Bölgesi 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli I. Ve IV. Etap Uygulama İmar Planları da planlama ilkeleri, şehircilik esasları ve kamu yararına uygun olmadığı, alanın riskli alan ilan edilmesinde teknik esaslara uygun yeterli veri bulunmadığı ve planlarda hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçeleriyle 5. İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmişti.

Sözcü, 12.03.2018


SPO . bülteni . istanbul sube

YAPI FUARI’NDAYIZ | 8-12 MAYIS 2018 YEM Fuarcılık tarafından bu yıl 41.si düzenlenecek olan, Şubemizin de güncel yayınları Oda tanıtım standı ile birlikte yer alacağı Yapı Fuarı, 8 – 12 Mayıs 2018 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecektir. Davetiyelerinizi Şubemizden ücretsiz temin edebilir, 41. Yapı Fuarı hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

29


MART / 2018


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.