TMMOB ŞPO İstanbul Şubesi Nisan / 2018 Bülteni

Page 1

sayı 33

.

bülten

.

.

TMMOB Sehir Plancıları Odası Istanbul Subesi

CUMARTESİ SÖYLEŞİLERİ #1, MELDA ONUR’UN KATILIMIYLA GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Meslektaş Ziyareti: Gülşen Ercan Röportajı Şehir Plancıları ve Çalışma Yaşamı Panel / Forumu ve Şube Çalışmalarımız

Maltepe Dolgu Alanı Miting Alanı Değil, Bir Kent Suçudur!

NİSAN / 2018


Kapak Görseli: Cumartesi Söyleşileri #1 Etkinliği TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Adres: Cihannüma Mah. Akdoğan Sk. Başar Apt. No: 30 D:6-7 Beşiktaş/İstanbul Telefon: 0212 275 43 67 - 0212 288 99 60 Faks: 0212 272 91 19 e-posta: spoist@spoist.org.tr - spoistanbul@spo.org.tr Web adresi: www.spoist.org.tr - www.spo.org.tr


şubemizden kentlere bir ihanet daha: imar barışı değil, kaçak yapılara af geliyor!........5 maltepe dolgu alanı miting alanı değil, bir kent suçudur!........8 meslektaş ziyareti: gülşen ercan röportajı ......10

cumartesi söyleşileri #1: “sosyal bir hak olarak kent hakkı”......19

şehir plancılarının çalışma koşullarına yönelik çalışmalarımız......20

kent gündemi beykoz ı. bölge koruma amaçlı imar planları iptal edildi......21

marmara üniversitesi nişantaşı kampüsü alanına ilişkin planlar yargıda......22

duyurular 7. yaz eğitim kampı......23 acı kayıplarımız......24


4 SPO . bülteni . istanbul sube Şube bültenimizin 33. sayısıyla siz değerli meslektaşlarımızı selamlıyoruz. *** Meslek alanımız adına son derece önem arz eden gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Erken seçim gündemine paralel olarak gündeme gelen popülist yasal düzenlemeler arasında yer alan ve kamuoyuna İmar Barışı olarak tanıtılan imar affı düzenlemesi, gündeme geldikten kısa bir süre sonra yasalaşarak kabul edildi ve resmi gazetede yayınlandı. Bu düzenleme ile 31 Aralık 2017 tarihinden önce imar planlarına aykırı bir biçimde veya ruhsatsız olarak inşa edilen yapılar ekonomik ömürlerini tamamlayana kadar yasal zemin kazanacak. Yasanın kapsamı ele alındığında, doğal ve tarihi sit alanlarına ilişkin herhangi bir sınırlama getirilmemesiyle beraber orman alanlarının, tarım arazilerinin, kıyı alanlarının önemli bir tehdit altına gireceğini söylemek mümkün. Düzenlemenin hayata geçmesiyle birlikte şehircilik açısından ortaya çıkacak tehditleri değerlendirmek ve neler yapılabileceğini tartışmak üzere önümüzdeki günlerde kapsamlı bir şube etkinliği gerçekleştirerek düzenlemeyi tüm yönleriyle ele almayı planlıyoruz. Katkı ve görüşleriniz için her zaman şubemizle iletişime geçebilirsiniz. *** XV. çalışma döneminde hayata geçireceğimizi duyurduğumuz Cumartesi Söyleşilerine Mayıs ayının ilk cumartesi günü start verildi. Sosyal Haklar Derneği Başkanı Melda Onur’un değerli katkısıyla kent hakkı üzerine gerçekleştirdiğimiz söyleşiyle uzun sürecek bir söyleşiler dizisinin ilkini geride bırakmış olduk. 2 Haziran Cumartesi günü ise İstanbul Bisiklet Rehberi kitabının yazarı sevgili Aydan Çelik bizlerle olacak. Ayrıca söyleşilerin video özetlerini de youtube sayfamızdan paylaşmaya başlayacağımızı da müjdeleyebiliriz. *** Her yıl gerçekleştirdiğimiz İstanbul Buluşmaları takviminde bu yıl bir değişiklik söz konusu: Son üç yıldır ilkbaharda gerçekleştirilen etkinliğin bu yıl yeniden sonbaharda gerçekleştirilmesine karar verildi. 28-29 Eylül tarihlerinde İstanbul Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilecek etkinlik için düzenleme kurulu toplantıları devam ediyor. *** Yeni dönemde de aylık Şube bültenimizin her türlü katkınıza açık olduğunu hatırlatmak isteriz. Mesleki konularda ya da çalışma hayatınıza ilişkin görüş yazılarınızı, haberlerinizi, çalışmalarınızı, fotoğraflarınızı bültenimize göndererek içeriği zenginleştirmemize her zaman katkıda bulunabilirsiniz. *** Acılardan uzak, bol güneşli günler dileriz. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu


SPO . bülteni . istanbul sube

KENTLERE BİR İHANET DAHA: İMAR BARIŞI DEĞİL, KAÇAK YAPILARA AF GELİYOR! Ekonomik göstergelerin olumsuz seyri ve toplumsal düzlemde gözlemlenen meşruiyet yitimi gibi sebeplerle alınan erken seçim kararı ile birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi, topluma verdiği mesajların tersine gündeme getirdiği baskın seçim sürecinde, zedelenen meşruiyetini inşa edecek ve özellikle bozulan borç ödeme dengeleri için ekonomik getiri sağlayacak bir hamle olarak imar affını tekrar gündeme getirmiştir. Bir kelime oyunu ile yapılan düzenlemenin “kaçak yapılaşmaya imar affı” değil “imar barışı” olduğu söylense de kamuoyuna yansıyan haberlerden ve tasarının içeriğinden konunun bir “imar affı düzenlemesi” olacağı görülmektedir. Kentsel yapılı çevre üretimine dayalı, plansız iktisadi politika sonucunda yaşanan finansal darboğazı aşmak için sulama birliklerinin özelleşmesinden, şeker fabrikalarının satışına kadar birçok kamu yararına aykırı kararı, çaresizlik içerisinde ve aceleyle uygulamaya koyarak maddi kaynak yaratmaya çabalayan iktidar, son olarak imar affı ile ekonominin ihtiyaç duyulan yeni kaynağını yaratmayı hedeflemektedir. Medya kaynaklarından elde edilen verilere göre 48 ile 68 milyar lira arasında değişen oranlarda gelir beklenildiği belirtilen düzenleme ile inşaat ve iskan izni bulunmayan kaçak yapılara ruhsat verilmesi suretiyle, devletin vergi kaçağının önüne geçeceği ve arsa üzerinden aldığı veya hiç alamadığı vergileri emlak vergisi olarak almasının önünün açılacağı iddia edilmektedir. Açık şekilde belirtmek gerekir ki, bahsedilen yapılar hukuken yasadışı ve özellikle anayasanın kamu kaynakları, kıyı, doğal çevre ve ormanların korunmasına ilişkin temel maddelerine aykırıdır. Bu sürecin başlıca müsebbibi, 16 yıldır mekan ve kent politikası üzerindeki hegemonyası ile bizatihi iktidarın kendisi ve onun ve öncüllerinin topluma, insana, çevreye saygı duymayan şehircilik politikası ve kentleşme siyasasıdır. Dolayısıyla yapılan düzenlemenin barış getirecek bir yanı olmadığı gibi, kişisel menfaatler amacıyla yapılmış olan kaçak yapıların, dolayısıyla çarpık yapılaşma ve kentleşmenin affı anlamı taşıyan hukuksuz bir düzenlemedir. Sayın Başbakan Binali Yıldırım`ın gazetelere yansıyan demeçleri göz önüne alındığında; tasarlanan imar affının orman alanları, mera alanları gibi korunması gerekli, yerleşime açılmaması gereken araziler üzerinde yapılmış tüm yapıları da kapsayacak şekilde ele alındığı görülmektedir. Kamusal ve doğal değerleri hedef alan, herhangi bir kapsamlı, bilimsel araştırmaya dayalı plan kararına dayanmayan bu yapıların yasal hale getirilmesi, anayasal ve evrensel değerler nedeniyle korunması gerekli kamusal kaynakları kaybettiren kaçak yapılaşmanın yasallaştırılması; devlet eli ile plansız mekânsal gelişimin teşvik edilmesi anlamına gelmektedir. Türkiye`nin bugüne kadar yaşadığı tüm imar aflarının, o dönemdeki mevcut iktidarlar tarafından, önlerindeki seçim dönemlerinde gündeme getirildiğini, bugün de iktidar tarafından, bu “İmar Barışı” adı altındaki imar affının hemen seçim öncesinde yapılan düzenleme ile, ekonomik gelir ve oy elde edilmek amacıyla düzenlendiği açıkça görülmektedir.

5


6 SPO . bülteni . istanbul sube Ancak bugüne kadar yaşanan süreçler göstermiştir ki, şehirlerimizde en büyük yıkımları yaratan, yaşanamaz hale getiren, toplumda adalet duygusunu onarılmaz şekilde zedeleyen yasadışı düzenlemelerin başında imar afları gelmektedir. Doğa olaylarının afete dönüşerek binlerce insanımızın hayatını kaybetmesinde, korunması gerekli doğal alanlarımız olan orman alanlarının ve su havzalarının giderek tükenmesinde, mera ve tarım alanlarının hızla ve sistematik bir şekilde yok edilmesinde, kentlerimizdeki kamusallıkların kaybında ve haksız kazanç ile yasadışı örgütlenmelerin güç kazanmasında imar aflarının çok büyük etkisi olmuştur. Dolayısıyla imar afları, uzun vadede hiçbir zaman ekonomik ve kentsel yaşam çevresi olarak topluma fayda sağlayan düzenlemeler olmadıkları gibi, toplumun sağlığını ve can güvenliğini tehlikeye atan kentsel gelişmelere yol açan popülist uygulamalar olmuştur. Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanı`nın “İstanbul`a yıllarca ihanet ettik!” cümlesi geçmişe ait bir pişmanlık ve özeleştiri söylemini ifade eder gibi görünse de bu ihanet sürecinin, kendisinin de dahil olduğu siyasi parti temsilcileri tarafından ve deprem kuşağında, aktif fay hatlarının bulunduğu bir coğrafyada, 15 milyon yasadışı konutu yasal hale getirmek suretiyle devam ettirildiğini; kaçak yapılaşma ve doğal değerlerin tahribatının artarak sürmesinin de önünün açıldığını anlaşılmaktadır. “İmar Barışı” olarak topluma sunulan kaçak yapılaşma affı, çoğu zaman SGK ödemelerini gerçekleştirmediği için iskan ruhsatı alamayan müteahhitlerin kusurları nedeniyle mağdur olan vatandaşları gerekçe göstererek, yaşama, kentlere, doğaya ve topluma ihaneti meşrulaştırmaktadır. Herhangi bir ülke yurttaşının sağlıklı, güvenli ve insan onuruna yakışır şartlarda barınma hakkına erişiminin sağlanması devletlerin en önemli görevleri arasındadır. Bu hak ve ödev, seçim hesabı odaklı tahripkar uygulamalara asla malzeme edilemez! TMMOB Şehir Plancıları Odası olarak, seçim öncesinde popülist bir tavırla, halk sağlığını tehlikeye atan, doğal alanları tahrip eden, kaçak yapılaşmaları yasallaştıran ve açıkça bir seçim yatırımı olarak planlanan bu topluma, doğal çevreye ihanet sürecinin takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygı ile duyururuz. TMMOB Şehir Plancıları Odası


SPO . bĂźlteni . istanbul sube

7


8 SPO . bülteni . istanbul sube

BASINA VE KAMUOYUNA ZORUNLU AÇIKLAMA: MALTEPE DOLGU ALANI MİTİNG ALANI DEĞİL, BİR KENT SUÇUDUR! Emeğin ve dayanışmanın günü olan 1 Mayıs kutlamaları kapsamında bu yıl gerçekleştirilecek olan mitingin Maltepe Dolgu Alanı’nda yapılmasına DİSK, KESK, TTB ve TMMOB tarafından karar verilmiş, yer seçimine ilişkin yapılan uyarı ve itirazlara rağmen bu karardan vazgeçilmemiştir. Bizler; meslek alanımız kadar yaşam alanlarımıza, kamu arazilerimize, tüm doğal değerlerimize sahip çıktığımız, temel hak ve özgürlüklerin tehdit altında olmadığı, sokakların ve meydanların özgürleştiği bir gelecek için, mücadelemize meslek ilkelerimiz ve kamusal sorumluluklarımız doğrultusunda devam ediyoruz. Bu mücadelemizi sürdürdüğümüz kent suçlarından birisi de Maltepe Dolgu Alanı’dır! 2012 yılında plansız bir şekilde ihale edilip, kentsel dönüşümle yerle bir edilen yaşam alanlarından sağlanan molozların, aylarca kaçak bir şekilde, Maltepe kıyılarına dökülmesiyle başlatılan dolgu projesi, o dönem Odalarımızın ortak mücadelesine konu oldu. Yapılan kaçak dolgu yargıya taşındı ve bilirkişi raporlarıyla alanda bir kent suçu işlendiği tescillendi. Aynı dönemde başka bir kent suçu da, UNESCO Dünya Miras listesinde yer alan 8500 yıllık Tarihi Yarımada’nın önünde, Yenikapı’ya yapılan dolguyla işlendi. Siyasi iktidar tarafından “yeni meydanlar” olarak inşa edilen hukuksuz dolgu alanları, “sizlere miting alanları yapıyoruz” şeklindeki açıklamalarla meşrulaştırılmaya çalışıldı. Oysa bu neoliberal kent kabusunun sözde miting alanlarında, kentin kendisinden kopuk bir şekilde, ne özgürlüğün ne de emeğin mücadelesi verilebilir. Kentte, kamuya ait ne kadar alan varsa özelleştirip satarak, kentlerin kimliğini ortaya koyan kent meydanlarını da gasp ederek, kendilerinden başka herkese yasaklayan bu anlayış, bizleri hakkımız olan meydanlarda sesimizi duyurmaktan alıkoydu; bu dolgu alanlarına sıkıştırarak kentten ve kullanıcılarından soyutlamaya çalıştı. Ancak bilinmelidir ki; Kent meydanı, kentin içinde ve kentin merkezinde olur. Yurttaşların seslerini bir arada ve özgürce duyurabileceği yegane yer kent meydanlarıdır! Bugün Taksim Meydanı’nın yayalaştırılması, Gezi Parkı’na Topçu Kışlası’nın yeniden inşa edilme hamlesi, Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkımı ve Taksim Camii gibi projelerle Taksim Meydanı toplumsal hafızamızdan silinmeye çalışılmaktadır. Oysa 1 Mayıs alanı, tüm tarihsel belleğiyle Taksim Meydanı’dır! Bu yıl gerçekleştirilecek 1 Mayıs mitingi için iktidar tarafından dayatılan ve içerisinde Taksim Meydanı dahil olmak üzere İstanbul’un en önemli meydanlarının bulunmadığı 9 alternatif arasından, Odalarımızın verdiği mücadele yok sayılarak tercih edilen Maltepe Dolgu Alanı’na demokratik kitle örgütlerince çağrı yapılmaktadır. Bu alanın tercihi, geçmişte yürütülen tüm mücadeleler, toplumsal hafızamız ve ortak geleceğimiz için büyütmeye çalıştığımız dayanışma düşünüldüğünde, bizler açısından kabul edilemez niteliktedir.


SPO . bülteni . istanbul sube

Bizler, demokrasi, özgürlük ve temel hak ve hürriyetler için verilen mücadelelerin emek ve meslek örgütleri tarafından sahiplenilmesi gerektiğini, ancak bu sayede kazanım elde ederek yaşamlarımızın ve meydanlarımızın özgürleşebileceğine inanıyor; her ne gerekçeyle olursa olsun kamu adına sürdürülen bu ve benzeri mücadeleleri boşa düşürecek tercihlerin bir daha tekrarlanmamasını talep ediyoruz. Kentlerimizi, mahallelerimizi, parklarımızı, meydanlarımızı, kıyılarımızı ve temel kamusal haklarımızı korumak için; Yaşasın örgütlü mücadelemiz! Emek sömürüsüne, güvencesizliğe, taşeronlaştırmaya, işsizliğe, iş cinayetlerine ve her türlü baskı ve şiddete karşı umudu, dayanışmayı, özgürlüğü ve eşitliği büyütmek için; Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın kent meydanlarımız! TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi

9


10 SPO . bülteni . istanbul sube

MESLEKTAŞ ZİYARETİ: GÜLŞEN ERCAN Yıldız Teknik Üniversitesi Mezunlar Derneği Başkanı Hangi okuldan, ne zaman mezun olduğunuzla başlayalım dilerseniz. Yıldız Teknik Üniversitesi’nden 1986 yılında mezun oldum. Okulun ilk mezunlarındanım. Mezun olduktan hemen sonra da zaten Kartal Belediyesi’nde şehir plancısı olarak çalışmaya başladım. Belediyede çalışırken bir taraftan da yine Yıldız Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptım. Hangi programında yaptınız? Bizde o zaman tek program vardı. Şöyle söyleyeyim, bizim öğrenciliğimiz bence, Yıldız şehirciliğin, belki de bütün üniversitelerin, muhteşemdi. Hem çok zordu, hem çok güzeldi. Şu anda mevcutta şehir planlamada okutulan dersler belki de bizim gördüğümüzün neredeyse yarısı kadar ancak vardır. Ders sayımız korkunç fazlaydı. Biz dört sene değil, yazları da koyarsanız altı senede falan bitirdik lisans eğitimini. Çünkü deneme öğrencileriydik, ilk öğrencilerdik. Daha sonra seneler içinde yavaş yavaş o derslerin şekli değişti. Bir de tabi şeyin sıkıntısını çok yaşadık; bir üst sınıfımızın hiç olmaması, ne göreceksin hiç bilmiyorsun. Bizden sonrakilerde ders şu olacak, ders notu falan vardır ya; bizde o da yoktu. Bizim de bir üst sınıfımız olmayınca, soracağımız bilgi alacağımız tek kaynağımız hocalarımızdı. O yüzden de bizim dönem hocalarla; hoca öğrenci ilişkisinden ziyade hep arkadaş olduk. Çünkü yazımız birlikteydi, akşamımız birlikteydi, gündüzümüz birlikteydi. Biz hep onlarla birlikte hem öğrendik hem okuduk, öyle de mezun olduk. Türkiye’de de zaten ODTÜ’den sonraki ilk lisans mezunlarıydı bizim dönem. Hem güzel,


SPO . bülteni . istanbul sube

hem zor bir kısmımız var yani biz yazları da okuduk. Şehir Plancısı olmayı neden seçtiniz? Bölümü bilerek mi seçtiniz? Şehir planlamayı tam net bilmiyordum. Şöyle söyleyeyim, mimarlık fakültesiydi hep benim hayalim, mimarlık fakültesine gitmekti. Üniversite tercihlerimizi yaparken, mimarlık fakültelerini incelerken Yıldız’da şehir planlamanın açıldığını gördüm. Fakat, bir önceki hangi puanla aldı diye bir evveliyatına bakınca yok. ODTÜ’de vardı, ODTÜ şehir planlamayı soruşturdum, neyin nesidir diye. Mimarlık Fakültesi içinde işte öyle böyle, çok net bir bilgi aldım dersem yalan olur. Biraz öyle bilgi aldım, fakat puanı çok yüksekti. Ben de getirdim ilk tercihime koydum. Zaten yedi tercih vardı. Planlamayla başlayarak mimarlık; İstanbul dışı bir şey yazmadığım için Mimar Sinan, Yıldız, İTÜ, gece mimarlık, gündüz mimarlık bir de şehircilik. Tercihlerim bunlardı. Siz bayağı kararlı girmişsiniz aslında mimarlık fakültesine. Evet girdim, yani mimarlık fakültesi istiyordum. Planlamayı bilmiyordum ama mimarlık fakültesi olacak diyordum yani; o da mimarlık fakültesi içinde. İlk başta, mimar olmayacaksınız dendiği zaman bir hayal kırıklığı oluşmuştu ama; beş altı ay sonra ben bölümümü çok sevmiştim. Kaç sene olmuş ben mezun olalı, 1986’dan beri, otuz iki sene. Hala mesleğimi çok seviyorum, iyi ki bir plancı olmuşum. Bunu kaç tane plancı söyler bilmiyorum, ama ben mesleğimi çok seviyorum. Peki, hiç pişman olduğunuz zaman olmadı mı? Hayır, hiç olmadı. Her zaman şanslı hissettiniz yani? İşte, diyorum ya; iyi ki planlamanın evveliyatını bilmiyormuşum, mimarlık değil de planlamaya girmişim. Peki, okuldan bağınız kopmadı, hala gelip gidiyorsunuz Mezunlar Derneği vasıtasıyla ya da o zamanki akademisyen arkadaşlarınızla görüşüyorsunuz. Öğrenci profilinde bir değişiklik oldu mu sizce? Yani bizim bölümle ilgili, sadece Yıldız ile ilgili konuşmayayım; genel olarak konuşayım. Şu an da Mezunlar Derneği başkanlığını da yapıyorum ve başkanlıktan önce de yönetimdeydim, kendi meslek odamda da bir geçmişim var benim, İstanbul Şubesi’nin de kurucularındanız aynı zamanda. O yüzden, öğrenci profillerini görüyoruz, inceliyoruz. Yani, Türkiye’nin gidişatıyla öğrencinin gidişatı aşağı yukarı aynı. Paralel gidiyor, baş aşağı gidiyoruz. Büyük bir hızla bilimde, sosyal yaşamda, eğitimde baş aşağı gidiyoruz, yukarı gitmiyoruz. Ben hatta kendi üniversitem adına söyleyeyim; üniversitede ilk kuaför gibi yerler açılınca demiştim ki, eğitim bitti. Bu da yani 1980 sonrasının tüketim toplumu. Giyinme, kuşanma, süslenme meraklısı gençler. Daha doğrusu, tüketim toplumunun özendirilmesiyle birlikte üniversiteler de bitti. Tabi YÖK başlı başına bir sıkıntı oldu. Hani sürekli düzeltilmeye çalışılıyor ama, ben eğitimin gittikçe bozulduğunu düşünüyorum. Düzelmiyor, bozuluyor. Belki bunda ne yapabiliriz derken, Mezunlar Derneği’nde de bunu

11


12 SPO . bülteni . istanbul sube düşünüyorum. Akademisyenlerle mezunları, öğrencileri bir araya getirip, mezun olduktan sonra yaşanan problemlerle belki eğitim sürecine bunu yansıtıp orada bu problemler çözülmeye çalışılabilir. Ama bunlar sadece üç beş kişiyle olmaz. Gerçekten ülkenin eğitim politikasında bir şeylerin değişmesi gerekiyor. Peki, o zaman sizin çalışma hayatınıza dönelim. Mezun olduktan sonra Kartal Belediyesi’nde geçtiğinizi söylediniz. O süreci özetler misiniz? Ben mezun olmadan önce, bizim Yıldız Üniversitesi döner sermaye Kartal Belediye Başkanlığının işlerini almıştı. Biz de öğrenciler olarak, bu işlerde çalışıyorduk. Hem bizim ödevimizdi, derslerimizdi, hem de üniversitemizin döner sermayenin çalışmalarıydı. Bu çalışmalar sırasında işte karar vermiş Kartal Belediye Başkanı. Daha doğrusu zaten biz çok sayıda mezun vermedik. Üniversite yirmi beş kişi alalım demiş, ancak bu kadar mezun verebiliriz piyasaya diye. Fakat YÖK’ten yetmiş beş kişi çıkmış. Üniversite sınavı derken, sayımız biraz fazla olmuştu. Hocalarımız bize, her ne kadar bu kadar öğrenci geldiyse de hepiniz mezun olmayacaksınız, demişlerdi. Hocalar çok ciddi eleneceğimizi söylemişlerdi. Gerçekten de elendik; 86 kişiydik, 11 kişi mezun verdik. O ilk 11 kişiden biriyim ben de. Bir sonraki dönemde mezun oldu geri kalan arkadaşlarımızın bir kısmı da. Bir kısmı da terk etti. Çünkü şehirciliğe mimarlık diye gelenler vardı bilmeden. Sevmediler, ayrıldılar bıraktılar okulu. Şimdi o süreçte belediyenin talebi üzerine hocalarım beni oraya yönlendirdi. Memuriyetle birlikte yüksek lisansımı da o zaman yaptım zaten yine burada. Yüksek lisanstan sonra dönmek istedim üniversiteye ama devlet memurluğu koşulları olmadı. Fakat, 1965’liyim bu arada doğum tarihimi söyleyeyim, 1986’da mezun olduğuma göre 21 yaşında mezun olmuşum, 23 yaşındayken müdür yardımcısı oldum, 25 yaşındayken müdür oldum, 24 sene memuriyet hayatımın 17 senesinde müdürlük, idarecilik yaptım hep. Sadece ilk asalet tasdiki denen bir süreç vardır memuriyette, ilk 2 sene onun içindi. Şimdi bu arada, müdür yardımcısı olduğum zaman İstanbul’daki en genç idareciydim. İstanbul içindeki belediyeler içindeki en genç idareci bendim, öyle de bir ünvanım vardı. Bir de daha sonra, belediyede çalışırken ben, o süreçte bir de yurt dışı, İngiltere deneyimim var. Orada kentsel dönüşüm eğitimi aldım. Doktora eğitimi mi? Yok ,hayır. O da yüksek lisans gibi bir eğitimdi. Doktora için hep hayalim, imar hukukçusu olmaktı. Ben hala Türkiye’de imar hukuku konusunda büyük bir açık olduğuna inanıyorum. Fakat bunu araştırdığımda, teknik bölümlerden mezun olanları doktora programına almıyorlar. Yüksek lisans programına alıyorlar fakat doktora programına almıyorlar. Ben de dedim, yeterince yüksek lisans yaptım. İstanbul Üniversitesi’nden de dediler dil sınavından 75 alırsan olur, çünkü tek kişilik sınıf açacağız. Onu da 3 sene üst üste girdim, kazanamayınca doktora hayal oldu. Bir de doktora için yine yurt dışında bir üniversiteden kabul gördüm. Bu arada da hamile olduğumu öğrendim, oğluma. Hani böyle hep filmlerde olur ya, kariyer mi çocuk mu, ben çocuk dedim. Ben doktora hayali böylece gitti. Doktora yapamadım ama, yegane hayattaki pişmanlığım da odur, fakat çocuk tercihimde de hiçbir pişmanlığım olmadı. Bir de tabi doktora istediğim branştan da kaynaklı. Kendi meslek alanımda isteseydim yine yapabiliyordum. Ben imar hukuku diye tutturduğum için olmadı doktora. Fakat hukukla ilgili hayallerimi de bilirkişilik yaparak gideriyorum. Yine hukukla, imarla uzak değilim, kopmadım. Bilirkişilik yaparak bu egomu tatmin ediyorum. Yani kendi mesleğimi sevdiğim alanda hayata geçirmiş oluyorum. Şu anda ne yaptığımı


SPO . bülteni . istanbul sube

da söyleyeyim ondan sonra yine başka konulara geçeriz. Şimdi kendi firmam var, devlet memurluğundan emeklilik hakkımı doldurur doldurmaz hemen emekli oldum. Hiç uzatmadım çalışma hayatımı. Kendi inşaat firmam vardı, memuriyetle birlikte inşaat işini devam ettirdim. Bunun nedeni de biz mezun olduktan sonra o dönem eşim önce Yıldız Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisiydi, Makine Bölümü’nde, fakat daha sonra kendi inşaat firmamızı kurduktan sonra çok genç yaşta vefat etti. Oğlum 1,5 yaşındayken vefat etti. Ben o firmayı komple yok etmedim, memuriyetle birlikte ufak ufak bir taraftan inşaat işiyle uğraşmaya devam ettim. Emekli olduktan sonra da bir süre müteahhitlik yaptım. Yani pek öyle bayan müteahhit alışkın değil ama, fakat çok zor. Koşulları çok zor geldi, bıraktım. Danışmanlık yapıyorum, Mezunlar Derneği’nin başkanlığını yürütüyorum, aynı zamanda ilk çalışma hayatına başladığım Kartal Belediyesi’nde o yıllarda arkadaşlarımızla kurduğumuz Kartal Eğitim Yardımlaşma Derneği vardı, o derneğin başkan yardımcısıyım. Orada ihtiyacı olan 20 kız öğrenciye her sene burs veriyoruz. Uzun senelerden beri bunu devam ediyoruz. Bireysel bir çabaydı. Ben de Türk Eğitim Vakfı’ndan burslu okumuştum. Oğlum da babayı kaybettikten sonra Darüşşafaka’da okudu. Bursların, bu tip desteklerin öğrencilere insan hayatında ne kadar önemli olduğunu birebir yaşayınca, her ne kadar kendimde çok bariz olmasa da hani ailevi şartlar çok kötü olmasa da, koşulları çok kötü olan insanlarda bu bursun kıymetini gördüm. Özellikle Darüşşafaka’daki çocuklarda çok fazla gördüm. Bu işte biraz da ekonomik kaygıları bitirip de meslek hayatıyla ilgili artık kendim için, toplum için bir şeyler yapayım deme sürecine geliyorsun bir süre sonra. Bu sürece geldiğinde kafamdaki yegane şey bu burslar oldu. Belki Yıldız Mezunlar Derneği’nde de var olmamda yani öğrenciler için ne yapabilirizde. Şimdi onlar için uğraşıyoruz. Hocalarımızla birlikte inşallah burs sürecine de sokarız. Karakter olarak da idealist bir karakterim aslında yani bu anlaşılıyordur herhalde. Ama tabi para da kazanmak zorundaydık, çocuğumuz vardı, annemiz babamız, çocuk da büyütecektik, çalışacaktık, para kazanacaktık, hayallerimizi de gerçekleştirecektik. Böyle olunca çok büyük hayaller belki kuramadık, çok büyük hayaller gerçekleştiremedik ama kenarından köşesinden tutup bir şeyler yapmaya çalıştım, hala da çalışıyorum. Politik uğraşlarımız var, sonuçta ne olursa olsun birey, insan, eğitim, insanların gelişmesi dediğinde sosyal politikalar, ülke ekonomisi, ülke politikaları... Bir bakıyorsunuz ister istemez buraya gelmişsiniz yani. Biraz önce işte üniversitede eğitim dedik, ülke nereye gidiyorsa eğitim de oraya gidiyor dedik. Biz ne yaparsak yapalım, diyelim ki öğrencilere burs sağlamak. Keşke ülkenin ekonomik koşulları o kadar iyi olsa ki hiçbir öğrencimiz bursa ihtiyaç duymasa. Ama gün geçtikçe bursa ihtiyaç duyan öğrenci sayısı artıyor. Aslında azalması gerekir yani ülke olarak iyiye gidiyorsak ihtiyaç duyan aile ve öğrenci sayısı azalır. Oysa bizde gün geçtikçe artıyor. O yüzden de bir yerde dönüyorsunuz, doğrular bunlarsa, bunlar politik kanallarla iyiye veya kötüye gidiyorsa; o politik kanallarda, yerel yönetimlerde, politik arenada bizler gibi insanlar olmalı. Özellikle de yerel yönetimlerde mutlaka ve mutlaka plancılar olmalı. Bu olmazsa olmaz. Biz belediyede bunu, bu diğer meslekleri küçümseme değil sakın yanlış anlaşılmasın ama, diğer mesleklere bırakmamalıyız. Meclisleri, idari kadroları, belediye başkanlıklarını, özellikle belediyeleri, yerel yönetimleri. Çünkü halka, öğrenciye, insana en çok dokunabileceğiniz yer yerel yönetimler. Yerel yönetimlerin peşini asla bırakmamalı. Yani genç plancılar belediyeleri sadece iş kapısı olarak görmesin. Yönetecekleri mekanlar olarak görsünler. Doğru olarak kanalize edecekleri, yönetecekleri yer; kendi memleketlerine gitsinler, küçük yerlere gitsinler. Yerel yönetimleri ellerine alsınlar. Hem kendi mesleklerini çok güzel yaparlar, idarelerini gerçekleştirirler, mesleklerini de bu sefer yapabildikleri zaman severler, çünkü yapamadıkları için sevemiyorlar, başka işlerde

13


14 SPO . bĂźlteni . istanbul sube


SPO . bülteni . istanbul sube

çalışmak zorunda kalıyorlar. Niye planlamadan mezun oldum ki diyorlar. Büyük şehirler bir süre sonra doyuyor. Ben hala diyorum şu yaşımda, keşke gitsem ki şimdi eşimden, oğlumdan, yaşam koşullarımdan dolayı gidemiyorum ama, çok isterdim küçük nüfuslu bir yere Belediye Başkanı olayım ve oradaki yaşamı oradaki insanları değiştirebileyim. Böyle elinizde sihirli değnek varmış gibisiniz aslında. Ve bu yapılabiliyor, yapılabilir bir şey. O sihirli değneği bizler yapamadık, inşallah başka plancılar yapar. Önümüzdeki günlerde yapmayı düşünüyor musunuz? Yapabilir miyiz, bilmiyorum ama, gerçi oğlum bu sene üniversiteyi bitirdi. Tıp fakültesini bitirdi. Şimdi uzmanlık sınavlarına giriyor, fakat bir beyin göçü vakası da benim oğlum, uzmanlığını İngitere’de yapmak istiyor. O benim gibi geri döner mi, bilmiyorum. Ben öğrendiğimi gelip ülkemde uygulamak istedim ama kentsel dönüşüm gelecekte İstanbul’un geleceği bu dedim, kentsel dönüşümün adı bile yokken ben 2004 yılında yaptım bunu. 2004 yılında İstanbul’da bunlar konuşulmazken ben gittim kentsel dönüşüm eğitimi aldım, geldim. Belediyemde yapmaya çalıştım, herkes kulak arkası etti kimse umursamadı bile. Şu anda da bir kentsel dönüşüm falan değil, yenileşme, yıkılıyor veya işte yenileştirme soylulaştırma dediğimin süreçleri yaşıyor. Kentsel dönüşüm falan yaşamıyoruz, sonra kentsel dönüşüm kandırmacasıyla şehir değişti, geçti gitti. Öğrendiklerimi uygulayamadım. Yani biliyoruz, görüyoruz, öğreniyoruz ama hayata geçiremiyoruz tabi. İstanbul’da biraz daha zor, arazi çok değerli, rant çok büyük. Sözünüzün geçmesi yerel yönetimlerde söz sahibi olmamızla mümkün ancak. Bizler meclis üyesi olacağız, bizler idareci olacağız, belediye başkanı olacağız, başkan yardımcıları olacağız. Belki de bu şehri, bu yerel yönetimleri toparlayıp doğru bir yerlere götürebilmemizin belki de yolu bu. Bu kapıları zorlayacağız. O yüzden politik arenada da ben bir taraftan politikayla da uğraşıyorum. Çok büyük iddialarım yok ama bir taraftan da uğraşıyorum. En azından doğru yerlere, doğru insanlar gelebilsin. Ülkede daha doğru bir şeyler olabilsin. Bilmiyorum, bakalım ne olacak. Güzel şeyler olur umarım. İnşallah. Bu arada ben 1992 sonrasında da Maltepe Belediyesi’ne geçtim, Maltepe Belediyesi’nden emekli oldum. Kartal’da başladım, Maltepe Belediyesi’nden emekli oldum. Çalışma hayatımdaki projeler her zaman sosyal sorumluluk projeleri daha ağırlıklı oldu yani her zaman o alana çok ilgim vardı, çalışırken de öyleydi. İş hayatım boyunca da mesela, Kızılay’da o zamanlar kadın kolları vardı, kadın kollarında aktif senelerce çalıştım, meslek odamda çalıştım, Ölçü Dergisi’nde köşe yazdım. Ölçü Dergisi’nde güzel izler bırakmışsınız anladığım kadarıyla, toplantılarda isminiz çok geçti. Zaten devam ediyorsunuz sanırım. Aslında yazmak isterim tekrar. Sanırım bu biraz dönem üniversite çok yoğun vaktimi aldı. Biraz üniversiteyi düzene koyabilsem belki seneye. Çünkü ben yazı yazmayı çok seviyorum. Bana göre, çalışma hayatında da öğrenci hayatında da bir insanın yaşamda başarılı olabilmesi onun hobilerinin olmasına bağlı. Hobileri olmayan, kendini sevmeyen ve bir şeyler üretmeyen, hangi alanda olursa olsun, bir insanın ne öğrencilik hayatında ne iş hayatında başarılı olacağına inanmıyorum. Bir kere, başarılı bir insan sosyal insandır.

15


16 SPO . bülteni . istanbul sube Sosyal olabilmenin yolu da, sosyalleşmenin yolu da bunlardan geçiyor. Şimdi sadece kitap okumak; boş boş kitap okumanın hiçbir faydası yok. Paylaşmıyorsanız o bilginizi, bölüşmüyorsanız okuduğunuz her şey sizinle birlikte mezara gidecek. İsterseniz elli tane master yapın, doktora yapın, yani paylaşacaksınız, bilginizi de paylaşacaksınız. Sadece bilgiyi de paylaşmak değil, bazen sevginizi, sevincinizi, enerjinizi de paylaşacaksınız. O enerjinizi, pozitif enerjiyi, gülümsemeyi paylaşabiliyorsak, başka bir insana gülümseme katmak onun enerjisini arttırmak demek. Yani beni tanıyan herkes bilir, herkes de söyler, bu yaşa geldim hiç gülümsemediğim günüm geçmedi. Asık suratlı resmime kimse denk gelmez. Onun nedeni insanın içinden gelmesi yani pozitif olması mı bilmiyorum ama belki de benim başarılı olmamım arkasında bu vardır. Ama ben bu enerjiyi bir yerden almam gerekiyor yani bir yerlerden acaba enerji yükleneceksin ki dışarıya verebilesin. Benim için enerjiyi alma yolu da bir; yazı yazmakta, iki; şarkı söylemekte. Şarkı da söylüyorsunuz? Oooooo tabi, karga sesimle  Şimdi Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Klasik Türk Müziği korosu vardı, biz öğrenciyken. Tabi öğrencilik 4 yıl ama ben orada 9 yıl şarkı söyledim. Kaptan Hoca sağ olsun, “sizin hayal gücünüz yok” dedi ve bizi tepe taklak sınıfta bıraktı. Yüksek lisans 3 yıl sürdü, 2 yıl da yüksek lisans bittiğinde devam ettim. Yegane müzik eğitimim oradaki eğitimimdi. Ondan önce de okul müsamerelerinde şarkı söylüyordum. Voleybol oynuyordum, resim yapıyordum, şarkı söylüyordum, nerede ne varsa maymun iştahlıca atladım ve elimde kalan sadece şarkı söylemek oldu. Şu anda bir projem var, Yeşilçam filmlerinin şarkılarını söylüyoruz kostümlerle. Peruklar takıp şarkı söyleyeceğiz. Her arkadaşımız başka kılığa girecek ve birkaç yerde sahneleyeceğiz. Elde edilen geliri de bir hastanenin Onkoloji Bölümü’ne oda ve cihaz yardımı sağlamak üzere bağışlayacağız. Hem eğleniyoruz, hem bir destek sağlamış olacağız, çok heyecanlıyım. Ediz Hun sunacakmış. Yeri ve tarihi belli olsun, sizinle de paylaşırım. Yazı yazarken de iyi enerjiyle doluyorum, kendimi çok iyi hissediyorum. İçimdeki hırsı aktarıyorum, geriye iyileri kalıyor. Karşılaştığınız zorluklarla baş etme/ mücadele yöntemi diyebilir miyiz? Ben hayatımın en başındayken, oğlum 1 buçuk yaşındayken yaşam kavgasını bir başıma sürdürmek zorunda kaldım. Türkiye’de genç, iş hayatında hırslı dul bir kadınsan herkes seni yiyip yok etme peşinde oluyor. Hem de idarecilik yapıyorsanız, yerel yönetimde iddialıysanız, kadın olmanız zaten dezavantaj, kullanılıyor. Meslek olarak, beyin olarak benimle başa çıkamadıklarında dedikodularla seni yıpratmaya çalışıyorlar. İş hayatı o zaman da erkekler dünyasıydı, hala da erkekler dünyası. Sizi kadın olmanızdan yakalayıp aşağı çekmeye çalışıyorlar. Ben hep şuna benzetmiştim iş hayatındaki mücadelemi, çocukken sokakta oyun oynardık; erkek çocuklarla kavga ettiğimde saçlarımdan çekerlerdi ve ben kavgayı kaybederdim. En sonunda ağlaya zırlaya anneme gidip “anne saçlarımı kes” demiştim. İş hayatında da hep bu geldi aklıma. İş hayatında saçlarımı kesip kavgayı kazanma şansım yok ama erkeklerle eşit şartlarda mücadele edemiyoruz. Sen hep onlardan daha iyi olmak zorundasın. Eşit koşullarda beynin, bilgin, kapasiten varsa o senin amirin oluyor. Sen daha çok çalışacaksın, daha fazla emek harcayacaksın, daha fazla koşturacaksın. Türkiye’de kadına bakış benim


SPO . bülteni . istanbul sube

oğluma verdiğim bir öğüttü; dedim ki “annesi babası sağlıklı bir çocuk başarısız olursa ‘çocuk tembelmiş’ derler, sen başarısız olursan ‘kadın tek başına beceremedi’ olur.” Sonuç olarak, ben de enerjimi hobilerimden ve işimden aldım her zaman. Şehir Plancısı olarak verdiğim mücadeleye de örnek vereyim, Maltepe’de bir Koruma Amaçlı İmar Planı yapıyoruz, Koruma Amaçlı İmar Planı yaptığım yer ahşap, tarihi binaların olduğu bir yer. Oraya değer katabilmek ve ahşap binaların dönüştürülmesinin, yıkılmasının önüne geçmek ve binaların restore edilmesi için değer katan fonksiyonlar vermek gerek. Binalara restoran, kafe, bar işlevleri verdik ki o binalar restore edilip kullanılsın. Gerçekten de şu anda öyle kullanılıyor. Fakat kadın müdürsün ya, ciddiye almıyorlar söylediğini. Dediler ki “Gülşen Hanım herhalde yemeyi, içmeyi çok seviyor. Barlar, kafeler yapıyor. “ Mesleki bir eleştiri almıyorum, yaptığım planları bile böyle eleştiriyorlardı. Bunlarla başa çıkmak çok zor. Bu arada ağzımı her açtığımda İç İşleri Bakanlığı’ndan üç kere soruşturma yedim. Eleştirdiğim konular da tamamen belediye meclisleri ve meclis üyelerinin yapısıydı. Bizim mesleğimiz öyle ki, toplumsal veya politik bir cümle kurmadan doğruları tarif etme şansınız yok. Politik bir cümle kurmadan doğruları tarif etmeye çalıştığınızda soruşturma yiyorsunuz. “Belediye meclis üyeleri bakkal, kuaför, terzi olmamalı, teknik kişiler olmalı.” demiştim. Bir metropolün yaşamını şekillendiriyorsunuz çünkü, teknik bilgiye sahip olmak zorundasınız bence. Bunu söylediğim için soruşturma yedim. Ya da “Haydarpaşa Garı tarihi bir mekan, yok olmamalı” dedim, soruşturma yedim. Depremle ilgili, bir radyo programında “gecekondulaşma bizim dönemimizde bir devlet politikasıydı, istense durdurulabilirdi.” Dediğim için soruşturma yedim. Bunlar da meslek hayatının cilveleriydi. Bana bir zararı olmadı bence, idealist olmak bir şey kaybettirmiyor, kazandırıyor. Siz durduğunuz yeri biliyorsanız, durduğunuz yerin doğru olduğuna eminseniz bir şekilde zarar görmüyorsunuz. Eninde sonunda bir yere geliyorsunuz. O işten kovulmamız gerekiyorsa kovuluyoruz, başka bir iş arıyoruz. Bizim mesleğimiz böyle bir meslek. Ya plancılığı seçmeyecektik, seçtiysek de bunu hakkıyla yapacaktık. En azından ben böyle düşünüyorum. Ben de tam yeni mezunlara önerilerinizi soracaktım. Mezun olduğumuzda hepimizin bir duruşu var, ekonomik kaygılar tabii ki bir yere kadar anlaşılabilir. Bu meslek bize toplumdaki yerimizi okulu bitirdiğimizde veriyor. Bunu kabul etmek, oada durmayı başarabilmek önemli. Çoğumuz başaramıyoruz diyelim, b da kendimize bir eleştiri olsun. Odanın kurucu üyelerindenim dediniz, Oda çalışmalarına katılmaya devam ediyor musunuz? Ben size biraz Odanın kurulma aşamasından bahsedeyim, ilk başlarda istediğimiz düzeyde değildi çünkü biz mezun olduğumuzda planlama işini plancılar yapmıyordu. Biz planlamayı plancının yapması gerektiğini kabul ettirmek için, diğer mesleklerin imzaladığı planları onaylamamayla başladık onay kurumunda, Odadan önce. Yine bir örgütlü mücadele ile mesleğimizi kazandık yani. Odayı kurduk, arkadaşlarımızdan, evlerimizden, birilerinden eşyalar alarak Oda mekanını düzenledik. Posta göndermek, fatura ödemek gibi masrafları kendimiz karşılıyorduk. 10 – 15 sene boyunca Odanın yönetiminde ya da çalışmalarında yer aldım. Tam Oda iyi yere geldi dediğimiz anda ülke politikaları değişti, yetkilerden rahatsız olan kimseler meslek odalarını etkisizleştirmek istedi. Bu da ister istemez Oda çalışmalarını sekteye uğrattı. Siz meslek odalarını kötüleştirdikçe o meslekler,

17


18 SPO . bülteni . istanbul sube hatta eğitimler de kötüleşiyor aslında. Meslek odaları da eğitim alanları. Meslek odalarının etkisizleşmesi mesleğin de içini boşaltıyor. Bunlar tesadüf değil. Örgütlü toplum, örgütlü meslek en doğruyu öğretir, yaşatır. Artık benim katılabileceğim Danışma Kurulları olur, Plan İnceleme Komisyonları olur, dergilerde köşemizin olması olur. Mesleğe ilişkin değil başka alanlarda da yazılar yazabiliriz mesela. Bültenlerimizin sizlerin katkısıyla geliştiğini ve daha önce başka alanlarda yazı yazan meslektaşlarımızın yazısına bültende yer verdiğimizi hatırlatayım, bir meslektaşımızın motosiklet ile ilgili bir yazısını yayınlamıştık geçtiğimiz dönem. Sizden de bir yazı gelmesini çok isteriz. Yazacağım, mutlaka önümüzdeki aylarda bir yazı kaleme alacağım.


SPO . bülteni . istanbul sube

CUMARTESİ SÖYLEŞİLERİ #1: “SOSYAL BİR HAK OLARAK KENT HAKKI” GERÇEKLEŞTİRİLDİ Şubemiz XV. dönem çalışma programında yer verdiğimiz ve dönem boyunca her ayın ilk cumartesi günü gerçekleştirmeyi hedeflediğimiz söyleşiler dizisinin ilki, 5 Mayıs Cumartesi günü, 24. Dönem İstanbul Milletvekili, Sosyal Haklar Derneği Başkanı Melda Onur’un katılımıyla, “Sosyal Bir Hak Olarak Kent Hakkı” başlığıyla Şubemizde gerçekleştirildi. Meslektaşlarımız ve öğrenci arkadaşlarımızın katıldığı etkinliğin ikinicisine ilişkin detaylı bilgiler yakın zamanda sizlerle paylaşılacak olup katılımınızı dileriz.

19


20 SPO . bülteni . istanbul sube

ÜCRETLİ ÇALIŞAN VE İŞSİZ ŞEHİR PLANCILARININ ÇALIŞMA KOŞULLARINA VE ÖZLÜK HAKLARINA YÖNELİK ŞUBE ÇALIŞMALARIMIZ Şubemiz XV. Dönem Çalışma Programımız hakkında meslektaşlarımızın görüş ve önerilerini almak ve önümüzdeki iki yıl boyunca yürütülecek çalışmalara ilişkin öncelikleri birlikte belirlemek üzere 7 Mart 2018 tarihinde gerçekleştirdiğimiz Genişletilmiş Yönetim Kurulu Toplantısı’nda, ücretli çalışan ve işsiz şehir plancılarının çalışma koşullarına ve özlük haklarına yönelik çalışmalara öncelik verilmesi, bu alanda önceki dönemlerde yapılan çalışmaların güncellenerek yenilenmesi ve meslektaşlarımızın çalışma yaşamında sahip oldukları haklara ilişkin periyodik olarak bilgilendirilmelerine yönelik ortak eğilim belirlenmişti. Bu kapsamda, XV. Dönem Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları Komisyonu çalışmalarına başlamadan önce üyelerimizin içerisinde bulunduğu profesyonel çalışma alanlarında işsizlik, güvencesizlik, mobbing ve gelecek endişesi gibi sorunlar karşısında sahip oldukları yasal, sendikal ve demokratik hakları birlikte değerlendirmek üzere 28 Nisan Cumartesi günü saat 11.30’da, Sendika Uzmanı Kıvanç Eliaçık ve Avukat Can Atalay’ın katılımıyla Şubemizde bir panel ve forum etkinliği gerçekleştirildi. Çalışma yaşamındaki sorunlar karşısında izlenebilecek hukuki mücadelelere ilişkin bilgilendirmelerde bulunulan ve iş yaşamında karşılaşılan sorunların paylaşıldığı etkinlikte Eliaçık ve Atalay, katılımcıların sorularını cevaplandırdı. Panel ve Forum etkinliğinde ele alacağımız konulara altlık oluşturması ve üyelerimizce yaygınlaştırılması amacıyla, Şubemiz XII. Çalışma Döneminde yayınlanan Çalışma Yaşamında Şehir Plancıları ve Özlük Haklarımız kitapçığı üzerinden hazırladığımız “20 SORUDA ÖZLÜK HAKLARIMIZ” başlıklı e-broşüre buradan ulaşabilirsiniz. Son olarak, üyelerimizin çalışma hayatında karşılaşabilecekleri düşük ücret, esnek çalışma, güvencesizlik, cinsiyet ayrımcılığı, siyasi ve ekonomik baskı gibi sorunlara yönelik ekonomik, sosyal ve demokratik haklarının korunabilmesi amacıyla Şubemiz bünyesinde 2013 yılında kurulan ve uzman avukatlardan oluşan “Hukuk Danışma Birimi” güncellenmiş olup, çalışma yaşamı ve özlük haklarına yönelik her türlü soru ve yaşadığınız sorunlara ilişkin şikayetinizi hukukdanisma@spoist.org e-posta adresi üzerinden Hukuk Danışma Birimi’ne iletebilirsiniz.


SPO . bülteni . istanbul sube

BEYKOZ I. BÖLGE KORUMA AMAÇLI İMAR PLANLARI YARGI KARARIYLA İPTAL EDİLDİ İstanbul İli, Beykoz İlçesi, Beykoz I. Bölge, 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Nazım İmar Planı ve Beykoz I. Bölge 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Uygulama İmar Planı, 4. İdare Mahkemesi’nin 2018/163 sayılı kararıyla iptal edildi. Söz konusu koruma amaçlı imar planları, 19.01.2015 – 17.02.2015 tarihleri arasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca askıya çıkarılmış; alanın doğal sit niteliğinin sürdürülmesine ve korunmasına ilişkin önlemler oluşturulmaması, temel amacının yasadışı olarak yapılaşan alandaki mülkiyet sorunlarını çözmek ve alanda dönüşümü sağlamak olması, üst ölçek plana aykırı hususlar içermesi, plan notları ile planlama alanının nüfus ve yapı yoğunluğunu arttırması, 2B proje alanı olarak belirlenen alanlarda yapılaşma koşullarına ilişkin plan notları ile ayrıcalıklı durumlara göre farklı yapılaşma koşulları belirleyerek belirsizlikler oluşturması nedeniyle 2015 yılında Şubemizce dava konusu edilmişti. 4. İdare Mahkemesi, planların ciddi nüfus artışına sebep olacağını, doğal alanlar ve sit alanları üzerinde baskı yaratacağını ve üst ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’na uygun olmadığını ifade ederek planların iptal edilmesine karar verdi.

21


22 SPO . bülteni . istanbul sube

ŞİŞLİ TEŞVİKİYE MARMARA ÜNİVERSİTESİ NİŞANTAŞI KAMPÜSÜ ALANINA İLİŞKİN PLANLAR YARGIYA TAŞINDI Çevre ve Şehircilik İstanbul İl Müdürlüğü’nce onaylanan İstanbul İli, Şişli İlçesi, Teşvikiye Mahallesi, Tarihi Sit Alanına İlişkin 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı ile komşuluğunda bulunan 405 Ada, 9, 102 Parseller ile 14 Parselin bir kısmına ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği Şubemiz ve TMMOB Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi tarafından yargıya taşındı. Söz konusu planlar ile Marmara Üniversitesi ile Başbakanlık Toplu Konut İdaresi arasında imzalanan protokol kapsamında kent içinde başka bir alana taşınacak olan üniversite kampüsü alanına ilişkin “Üniversite Alanı” fonksiyonu kaldırılarak ’’Ticaret + Konut Alanı’’ ve “Park” fonksiyonları getirilirken, kamu mülkiyetinde olan önemli alanlardan biri ayrıcalıklı olarak yapılaşmaya açılacaktır. Doğal ve Tarihi Sit Alanı Sınırları komşuluğunda yer alan ve aynı zamanda bir kısmı Ihlamur Kasrı ile birlikte Tarihi Sit Alanı sınırları içerisinde yer alan bir yerleşim alanının geleceğine ilişkin telafisi güç kararlar içeren imar planları kamusal alanları özel sektöre kurban ederken, imar mevzuatına, tanımlarına, şehircilik ve planlama ilkelerine ve kamu yararına aykırı olarak hazırlanmıştır. Yapılaşma koşullarını “Ticaret + Konut Alanları” için KAKS:1,15, TAKS:0,60 ve Yençok:10 Kat, “Ticaret Alanları” için ise, KAKS:1,50, TAKS:0,60 ve Yençok:5 Kat olarak tanımlayan imar planları ile alanın sit alanı komşuluğunda olma özelliği göz ardı edilmiş, sit alanını olumsuz etkileyecek kullanımlar getirilmiş ve ilgili kanun ve yönetmelik maddeleri açıkça çiğnenmiştir. Söz konusu kullanımlar, emsal teşkil edici ve plan bütünlüğünü bozucu, komşu parselde yer alan Ihlamur Kasrı Tarihi Sit Alanı üzerinde baskı oluşturucu bir nitelik taşımaktadır. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde halihazırda Marmara Üniversitesi Nişantaşı Kampüsü binalarının yer aldığı bir Eğitim Alanı olan ve kamu kullanımında olan bir alanı sadece dağınık yerleşkeleri bir araya toplamak amacı ile özel sektöre devredecek ve eşitsiz imar hakları yaratacak olan İstanbul İli, Şişli İlçesi, Teşvikiye Mahallesi, Tarihi Sit Alanına İlişkin 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı ile komşuluğunda bulunan 405 Ada, 9, 102 Parseller ile 14 Parselin bir kısmına ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği Şubemiz ve TMMOB Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi tarafından yürütmesinin durdurulması ve takiben iptali istemiyle dava konusu edildi.


SPO . bülteni . istanbul sube

7. YAZ EĞİTİM KAMPI­­| 4 - 11 AĞUSTOS 2018 7. Yaz Eğitim Kampı, 4-11 Ağustos 2018 tarihleri arasında Gümüldür Tabiat Parkı-İzmir`de gerçekleştirilecektir. Başvurmak isteyen öğrenci üyelerimizin, web sitesinde yer alan başvuru formunu eksiksiz doldurarak yazkampi@spo.org.tr adresine 8 Haziran 2018, Cuma günü saat 18.00`a kadar göndermeleri gerekmektedir.

23


24 SPO . bülteni . istanbul sube

ACI KAYBIMIZ Odamız 83 Sicil no.lu üyesi Hanife Ülker BÜKÜLMEZ, 16 Nisan Pazartesi günü vefat etmiştir. Cenazesi, 18 Nisan Çarşamba günü İstanbul Bebek Camii`nde kılınan öğle namazının ardından defnedilmiştir. Başta Hanife Ülker BÜKÜLMEZ`in ailesi ve eşi Güntürkün BÜKÜLMEZ olmak üzere tüm yakınlarına ve meslek camiamıza baş sağlığı dileriz. Hanife Ülker Bükülmez ile geçtiğimiz yıl Aralık ayında yaptığımız röportajla sizleri başbaşa bırakıyor, kendisini yeniden saygıyla anıyoruz.


SPO . bülteni . istanbul sube

ACI KAYBIMIZ Değerli hocamız Prof. Dr. Sümer Gürel’i kaybetmenin derin üzüntüsünü paylaşıyoruz. Sümer Gürel için 7 Mayıs Pazartesi günü, Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde anma töreni düzenlenmiş ve hocamız son yolculuğuna uğurlanmıştır. Sümer Gürel’in ailesine, sevenlerine ve şehircilik camiamıza başsağlığı dileriz.

25


NÄ°SAN / 2018


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.