ASHAB-I REY BAĞLAMINDA İMAM-I AZAM'IN HADİSCİLİĞİ Ömer Faruk AKKAYA GİRİŞ ASHAB-I REY Yaşanan batıl ve bidî cereyanlardan biri de şüphesiz dine ve dinin kaynağına modern bir bakışı sergileme arzusu ve temayülü. Bu arzu ve temayül, içtihad merkezlerine ve sahiplerine amansız bir tenkidi de beraberinde getirmiştir. Bu durum onların nezdinde zaruri kabul edilmektedir. Onlar, halkın din bağını sağlayan “ehl-i zikir” diye vasfedilenleri devreden çıkarmadıkça dinin protestanlaşmasını sağlayamayacaklarını bilmektedirler. Çünkü halk, zikir ehli diye vasfedilen “müçtehid” olmayınca bir müçtehidin içtihatlarına göre amel etmesi gerektiğine inanmaktadır. Kendisi içtihatta Muaz Radıyallahu anh gibi olamayanların Muaz Radıyallahu anh’ın tebası gibi ona/müçtehide tabi olmaları zorunludur.
Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in Muaz
Radıyallahu anh’a içtihad kapısını açık olduğunu bildiren hadis-i şerifinde Muaz Radıyallahu anh’ın tebaasına da ona tabi olmaları gerektiğini beyan etmiştir. Çünkü Muaz Radıyallahu anh’ın memsuh kılındığı içtihadı ile muhatap olanlar dini ve siyasi olarak idaresi altında bulunan tebasıdır. Bu teba içtihada uymak ile mükellef tutulmuştur. Bunu, Muaz Radıyallahu anh'ın "reyimle içtihad ederim ve bunda da geri durmam" ifadesini efendimizin takrir etmesinden anlarız. Çünkü içtihat müçtehidi, içtihat edilen hükmün varlığını ve bu içtihadı kabul eden muhatabı zorunlu kılar. İçtihattan memnun kalan efendimiz; içtihadın kapısını, müçtehidin varlığını ve içtihadın muhatapların da ona teslim olması gerektiğini takrir etmiştir/ açıkça onaylamıştır/bunları meşru kılmıştır. Konumuzun insicamı açısından bunu göz önünde bulundurmak gerekir. Tabiun döneminden itibaren ehlisünnet ve'l-cemaat dairesi içerisinde yaşayan tüm müminleri içtihatları ile aydınlatan ve diğer müçtehitler tarafından "imam-ı azam" "reisu'l-müçtehidin" "Ebu Hanife" gibi sıfatlar ile adlandırılan Numan b. Sabit Rahmetullahi aleyh ve ashabı'na yönelik yersiz iddialardan biride imam-ı azamın hadisçi değil reyci olduğudur. Dünya üzerinde yaşayan müminlerin selef-i salihinden sonra dini hayatlarına içtihatları ile ışık tutanlardan biri de İmam-ı Azam ve arkadaşlarıdır. Bu yüce şahsiyetler birçok konuda meziyet sahibi oldukları gibi şu noktalarda da onları geçen hiçbir kimse olmadığından fıkıh noktasında mütekaddimun / sabikun diye adlandırılmışlardır; Bu noktalar şöyle sıralanmaktadır; a-) Tahricu’l-Mesail (Delillerden fıkhı (usul ve furu) meselelerinin tahric etmek) b-) Tashihu’l-ecvibe (Cevapların doğru kılınması ve doğru cevapların açığa çıkartılması) c-) Tertibu’l-Furu’ ale’l-Usul (Usul üzerine furuyu, fıkhı esaslara bağlı kalarak, tertip etmek.) 1