Slam Dunk Dergi - Sayi 91

Page 1

SLAMDUNK HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ

12 - 18 Ekim 2015 / SAYI: 91

GERÇEĞE EN YAKINI

Euro League BSL

Büyük Heyecan Başlıyor

Kobe Bryant

FASTBREAK

Daniel Gibson Thabo Sefolosha Stephon Marbury Matt Barnes Derek Fisher

BiR DEVRiN SONU




SLAMDUNK YAZIŞMA ADRESİ Talatpaşa caddesi çelenk sok. no: 27/a kat:4 gültepe / KAĞITHANE / İSTANBUL Tel: +90 (212) 325 91 25 - Fax: +90 (212) 258 70 59

www.slamdunkdergi.com Genel Yayın Yönetmeni Bilgehan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com Yazı İşleri Müdürü Recep Özerin recep@slamdunkdergi.com Haber Müdürü Bulut Çiftçi bulut@slamdunkdergi.com Tasarım BARAS MEDYA bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com Fotoğraf Editörü Utku Ulutaş utku@slamdunkdergi.com Katkıda Bulunanlar Can Hasgör, Şaban Işık, Yaşar Anıl Cantepe Ali Konavic, Faruk Çolak, Alican Şengül Doğuş Arun, Gürhan Ul, Eren Tolga Onur, Buğra Uzar Can Asena, Batuhan Karcı, Furkan Sümbül, Bora Türkoğlu, Emre Çelik, Buğra Bayazıt Reklam Rezervasyon Bilgehan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com + 90 (533) 552 07 49 Yayının Türü: Yerel Süreli Yayıncı: Baras Basım Yayın Adresi: Sanayi Mah. 1673. Sok. No: 34-34510 Esenyurt / İstanbul Tel: 0 (212) 622 63 63 Fax: 0 (212) 605 07 98 Slamdunk Haftalık Basketbol Dergisi, Baras Basım Yayın tarafından yayınlanmaktadır. Yazı ve fotoğrafların tüm hakkı Slamdunk Dergisi’ne, yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Slamdunk Dergisi Türkiye Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz vermiştir.



Basketball out Rap In Cleveland Cavaliers forması altında 7 NBA sezonu geçiren Daniel Gibson, basketbol kariyerine son verip müzik dünyasına atılmaya karar verdi. leveland Cavaliers forması altında 7 NBA sezonu geçiren Daniel Gibson, basketbol kariyerine son verip müzik dünyasına atılmaya karar verdi. 2012-2013 sezonun ardından sözleşmesi sona eren ve sonrasında hiçbir NBA takımıyla sözleşme imzalamayan Gibson, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir radyo programında basketbolu bıraktığını ve rap müzik yapmaya başladığını açıkladı. Aynı radyo programının bir başka konuğu Charlamagne Tha God’ın “Sen mi yoksa Birdman mi daha iyi rapçi?” sorusuna “En büyük rakibim kendim.” ile iddialı bir yanıt verdi. Umarız Gibson’ın müzik kariyeri basketbol kariyerinden daha iyi olur!

C


FastBreak / Hazırlayan: Alican Şengül


Karar verildi: Beraat!

Geçtiğimiz Nisan ayında eski takım arkadaşı Pero Antic ile bir gece kulübünün çıkışında yaşadığı bıçaklı kavga geçen gün sonuçlanan mahkeme sonrası tamamen suçsuz bulundu.

olise mukavemet, uygunsuz davranış ve devlet idaresini engelleme suçları ile yargılanan ve hepsinden beraat eden İsviçreli oyuncu, “Kesinlikle doğru karardı. Jüri kesinlikle adalet ve doğrudan yanaydı.” dedi. Yaşadığı bu olay sonrası ayağı kırılan Sefolosha sezonu erken kapatmış ve play-off öncesi takımını yalnız bırakmıştı.

P


a sonras覺 3 farkl覺 su癟tan yarg覺lanan Thabo Sefolosha

FastBreak


“Aptalca”

Her NBA sezonu öncesi dünya üzerindeki çoğu basketbol medyasının yaptığı gibi tüm dünya basınının da önd ESPN’in bu sene hazırladığı güç sıralaması epey yankı uyandırdı. nümüzdeki yıl ligde 20. ve büyük ihtimalle son sezonunu geçirecek olan, aynı zamanda yine lig tarihinin en efsanevi isimlerinden olan Kobe Bryant’ın kendisine ancak 93. sırada yer bulabilmesine tepkisi “Aptalca” oldu. LA Daily News Lakers muhabiri Mark Medina’nın bu konuyla ilgili yönelttiği soruya “Bana böyle aptalca sorularla gelmeyin!” yanıtını veren Black Mamba lakaplı süperstar “Bunlardan birkaç tane daha duydum fakat bu konuda kendimi savunmama gerek yok, hatta kimsenin yok” dedi. Sakatlıklardan ötürü son birkaç sezonda yeteri kadar basketbol oynama fırsatı bulamayan Bryant’ın sağlıklı kaldığı takdirde son sezonunu etkili geçirmesi bekleniyor.

Ö


de gelen isimlerinden

FastBreak


Eski All-Star Stephon Marbury Çin macerasından sonra spekülatif söylemleri ile Amerika topraklarına geri dön Michael Jordan’ı kendi adını taşıyan ayakkabılarını fahiş fiyatla satmakla suçladı.

ski NBA yıldızı, Jordan ve Nike ortaklığının birçok çocuğun ve ailelerinin hayalini kurduğu ayakkabıların mevcut fiyatlarını ödemeye güçlerinin yetmeyeceğini hesaba katmadığını söyledi. Marbury, Twitter üzerinden “Jordan bir süredir insanları dolandırıyor. Çocuklar ayakkabılar için ölüyor fakat adamın tavrı takmama yönünde. Zamanı gelecek!” diyerek Jordan’a ağır ithamlarda bulundu. Çoğunluk tarafından tarihin en iyisi olarak kabul edilen MJ’in nasıl cevap vereceği büyük merak konusu…

E


FastBreak

Marbury geri d旦nd端!

nd端. Marbury, sosyal medya 端zerinden


İki adam bir kadın

Los Angeles Lakers forması altında 2 sezon birlikte top koşturan Matt Barnes ve Derek Fisher birbirlerine girdi. Barnes’ın eski karısı ile birliktelik yaşamasından kaynaklandı. ski takım arkadaşının eski karısı ile birlikte olduğunu duyan ve çılgına dönen Barnes, 95 mil yol giderek eski takım arkadaşını -amiyâne tabirle- pataklamaya gitmiş. Eski eşi Gloria ve bazı aile fertleri ile birlikte arka bahçede vakit geçiren Fisher’ı evin içine sürüklediği iddia edilen Barnes hakkında NY Knicks koçunun suç duyurusunda bulunacağı söyleniyor. Cumartesi günü NBA’in güvenlik oluşumu, Memphis Grizzlies ve New York Knicks yönetimlerinin bir araya geleceği ve olayın daha fazla büyümemesi için birlikte çalışacakları konuşuluyor. Barnes ve Fisher ikilisinin parke üzerindeki ilk karşılaşmaları dört gözle beklense de 16 Ocak’a kadar köprünün altından çok sular akar ve olay tatlıya bağlanır diyoruz.

E


FastBreak

Olay New York Knicks koçu Fisher’ın



Kobe Bryant

Bİr Devrİn

SONU

NBA tarihinin en büyük oyuncularından birisi olan Kobe Bryant, bu sezon itibariyle kariyerinin 20. ve son yılına başlıyor. Süper yıldız, sezon sonunda büyük bir sürpriz olmaması halinde profesyonel kariyerine nokta koyacak ve büyük bir devir kapanmış olacak. Yazı Buğra Uzar

5

şampiyonluk, 2 olimpiyat altın madalyası, sayısız ödül, kırılması güç rekorlar, büyük onurlar… Kısacası NBA tarihinin en görkemli kariyerlerinden birisi… Ancak işler tabii ki kolay olmadı. Kobe Bryant belki de hiçbir NBA yıldızının karşılaşmadığı sorunlarla karşılaştı ve tüm bunlara rağmen ayakta kalmayı başarıp inanılmaz işler başardı. Peki Kobe Bryant buralara nasıl geldi? Basketbolla nasıl tanıştı? Kobe Bryant’ın Kobe Bryant olmasını sağlayan en önemli olaylar neler? Black Mamba’nın kariyerini detaylı bir şekilde ve kendi yaptığı yorumlar eşliğinde inceleyelim. Bölüm 1- Basketbolla Tanışma, Tutulma: “Tüm öfkemi çemberden çıkarttım.” 23 Ağustos 1978 yılında dünyaya gelen Kobe, çocukluk yıllarında basketbolcu olan babası Joe Bryant yüzünden İtalya’da yaşadı. İtalya’da yaşayan “farklı” bir çocuk olan Kobe, kaçışı ise basketbolda buldu. 6 yaşındayken babasının antrenmanlarını izlemeye giden Kobe, ilk gördüğü andan itibaren basketbola adeta tutuldu. Dedesinin kendisine yolladığı video kasetlerden NBA’le tanışan Kobe, daha sonra verdiği röportajlarda bu kasetleri defalarca izlediğini ve ilk gördüğü andan itibaren Lakers’ın kendisini cezbettiğini söyledi: “Basketbolla ilgili olan hayallerimin %100’ünde üzerimde Lakers forması vardı.” Basketbol sahasına yakın olabilmek için babasının takımında “paspasçı çocuk” olarak çalıştı. Orada olmadığı zamanlarda ise

bisikletine atlayıp basketbol sahasına gidiyordu. Basketbol oynamak hayatta en çok keyif aldığı şey olmuştu. 1991 yılında ise babası emekli olunca, Bryant ailesi tekrar Birleşik Devletlere döndü. Genç Kobe’nin de sorunları o zaman başladı. Alışık olduğu ortamdan, arkadaşlarından, okulundan ve çevresinden ayrılan Kobe, içine kapanık bir çocuk olmaya başladı. Yemek masasında tek başına oturup çok az kişiyle konuşuyordu. Zaten uzun süreler İtalya’da kalmasının sonucunda akıcı halde İtalyanca konuşabilse de İngilizcesi gerilemişti. Hatta bir öğretmeni Kobe’nin ailesini çağırıp onun disleksik olduğunu düşündüğünü söylemişti. Kendisini ifade edebildiği tek yer ise basketbol sahasıydı. O günleri “Sanki birisi beni buz dolu kovaya atmıştı. Tüm hayatım yerle bir olmuştu Bütün öfkemi çemberden çıkartmaya karar verdim.” diyerek anlatıyordu. Bu sayede basketbol onun için keyifli bir aktivite olmaktan çıkıp bir tutkuya dönüştü. Bu “öfkeli oyun” tarzına bayılmıştı. Muhteşem bir lise kariyeri geçirdi ve uzun süredir kimsenin başaramadığı şeyler başardı. Lisedeki ilk yılında ilk beş çıkmayı başardı, daha sonra beş farklı pozisyonda oynadığı bir sezon geçirerek Pennsylvania’da yılın oyuncusu seçildi. Bir başka etkileyici lise oyuncusu Kevin Garnett’in 95 yılında koleji pas geçip direkt olarak NBA’e gitmesi sonrasında Kobe’nin de aynı şeyi yapabileceği konuşulmaya başladı. Lise kariyeri bittiğinde Wilt Chamberlain gibi bir efsaneyi geçerek Güney doğu Pennsylvania tarihinin en skorer ismiydi. Ve o beklenen kararı aldı. Kolejde okumayacaktı…


Bölüm 2: NBA’de bir çocuk: “Koleji pas geçip yeteneklerimi NBA’e taşımaya karar verdim.” Kobe o tarihi açıklamayı yaptı: “Ben Kobe Bryant… Koleji pas geçip yeteneklerimi NBA’e taşımaya karar verdim”. Kobe bu kararını ise şöyle açıkladı: “En iyisi olmak istiyorsan en iyilerle mücadele etmek zorundasın”. Tarihin en zengin draftlarından birisi olarak gösterilen 96 draftının 13.sırasında Charlotte Hornets tarafından seçildi. Ancak zamanın Lakers genel menajeri Jerry West, Kobe’deki cevheri Los Angeles’ta yaptığı deneme antrenmanlarında görmüştü. O zamana kadar NBA tarihinde draft olan en genç oyuncu olan Kobe, Vlade Divac karşılığında hayallerinin takımı olan Los Angeles Lakers’a takas oldu. İlk sezonunda süre bulmakta oldukça zorlanmıştı. Yaşıtları kolejdeyken o sahada kaldığı 1-2 dakika içerisinde kendisini göstermeye çalışıyordu. “Zaman zaman arabama atlar UCLA kampüsüne giderdim. Saatlerce orada oturur, üniversitedeki çocukları izleyerek doğru kararı verip vermediğimi düşünürdüm. Sonra basketbol sahasına gider bayılana kadar şut atardım”. Kobe için yılın sonu da kolay olmadı. Jazz’la oynanan playoff mücadelesinin son anlarında tam 4 air ball attı ve Lakers’ın sezonu noktalandı. Shaquille O’Neal yıllar sonra o anda o şutları atabilecek cesaretin sadece Kobe’de olduğunu açıklamıştı. Kobe aynı akşam antrenman tesislerine gidip sabaha kadar şut attı. Çözümü her zaman çalışmakta buldu. Hep daha çok çalıştı. Sonraki 3 yıl içerisinde gelişimini istikrarlı olarak sürdürdü. All-Star tarihinin o zamana kadar ki en genç ilk beş oyuncusu oldu. Eddie Jones’un da takas edilmesi sonucu ilk beşe yerleşen Kobe, 99 senesinin yaz aylarında kendisini 6 yıl boyunca Lakers’ta tutacak bir kontrata imza atarken, ligin en heyecan verici genç oyuncuları listesinin başında yer alıyordu. Ancak Lakers takım olarak bir türlü istenilen başarıyı yakalayamamıştı. Shaq-Kobe ikilisi her ne kadar çok heyecan verici olsa da şampiyonluk için bir parça eksikti. Lakers yönetimi de o eksik parçayı 99-00 sezonunun başlangıcında tamamladı. Chicago Bulls’la 6 şampiyonluk kazanan Phil Jackson, artık Lakers’ın yeni koçuydu. Bölüm 3: Three Peat: “Filmlerdeki gibi bir anda her şey yoluna girdi.” Phil Jackson ve felsefesi gelir gelmez takıma doğrudan etki etti. Phil Jackson’ın en büyük silahı olan üçgen hücuma uyum sağladıkça galibiyetler de peşi sıra geldi. Herkes Lakers için artık zamanın geldiğini düşünüyordu. Kobe ve Shaq da ligin en iyi ikilisi olmuştu. Lakers playofflarda tökezlese de sonunda işleri Batı Konferansı finallerinde 7.maça kadar getirdi. Pippen’lı Portland, muhteşem bir performans sonucu son çeyreğe 13 sayı önde girmişti. Normal sezonun MVP’si Shaq, Portland’ın sertliğinde bunalmış gözüküyordu. O anda bir şeyler yapacak isimse Kobe Bryant’tı. Birbiri ardına kritik işler yapan Kobe, son olarak da Shaq’a verdiği efsaneleşmiş alley-oop pasıyla maça noktayı koydu. Kobe’nin kritik performansları bununla sınırlı değildi. Indiana Pacers ile oynanan


Bir Devrin Sonu: Kobe Bryant



Bir Devrin Sonu: Kobe Bryant

final serisinin 2.maçında bileğini burkan Kobe 3.maçta oynayamamıştı. Indiana’da oynanacak 4.maç öncesi seri 2-1 Lakers lehineydi ve böyle bir durumda Kobe’nin oynamaması imkansızdı. Şiş bileğiyle sahaya çıktı, maçın başlarında zorlandı ancak uzatmaya giden maçta Shaq’ın 6 faulle oyun dışında kalması sonucu tüm gözler yine ona çevrilmişti. O da bu beklentileri boşa çıkartmadı ve en kritik şutları eli titremeden göndererek takımının serinin en kritik galibiyetini almasını sağladı. Sonuç olarak Lakers 5.maçı kaybetse de 6.maçı kazanarak three peat’in ilk şampiyonluğunu kazandı. 00-01 sezonu Kobe-Shaq geriliminin ilk başladığı sezon olarak biliniyor. Yaz dönemi boyunca kendi deyimiyle “çılgınlar” gibi çalışan Kobe, hazırlık kampı ve sezonun ilk bölümünde bomba gibi bir görüntü sergiledi. Yaz dönemini daha çok “dinlenerek” geçiren Shaq, bir anda ikinci plana düşmüştü ve Lakers istikrarsız bir görüntü çiziyordu. Dev oyuncu durumdan rahatsız olduğunu dile getirse de genç yıldız geri adım atmamaya kararlıydı: “Bu kadar çalıştıktan sonra bu seviyeye geldim. Geri adım atamam”. Ancak Kobe daha sonra sakatlandı ve 9 maçta forma giyemedi. Bu da Lakers’ın bir nebze olsun hayrına oldu. Tekrar odak noktası olan Shaq kendini buldu ve takım seri galibiyetler almaya başladı. Kobe de bu olumlu değişikliği fark etti ve geri döndüğünde buna uyum sağladı. Sorun çözülmüş gibi gözüküyordu, Lakers tekrar rakiplerini silindir gibi ezmeye başlamıştı. Asıl yükseliş ise playofflarda gecikti. Önce Portland’ı, sonra Sacramento’yu en son da San Antonio’yu süpüren Lakers, NBA finallerine yükseldi. Sacramento ve San Antonio maçlarında ise Kobe tam anlamıyla geri döndü. O ana kadar oyununu yavaşlatan Kobe, Sacramento serisinin 4., San Antonio serisinin 1. maçında (ikisi de deplasmandı) toplam 93 sayı attı. Shaq ise bu durumu şöyle özetledi: “Bugün Kobe’ye idolüm olduğunu söyledim. Olağanüstü oynuyor. Açık ara ligdeki en iyi oyuncu.” Lakers finallerin ilk maçında, Allen Iverson’ın inanılmaz performansı sonucu Sixers’a mağlup olup kusursuz bir playoff şansını kaçırsa da, sonraki 4 maçı kazanıp 15-1’lik tarihin en iyi playoff derecesiyle ikinci


şampiyonluğunu kazandı. 2001-02 senesinde de Kobe gelişimini sürdürdü. Shaq’la aralarında zaman zaman gerilimler olduğuna dair haberler çıksa da iki tarafla istikrarlı olarak bunu yalanladı. Lakers playofflara yine fırtına gibi girdi. Portland’ı bir kez daha süpürdüler. Kobe kendini “Kobe durdurucu” olarak nitelendiren Ruben Patterson’ı adeta sahadan sildi. Lakers’ın bir sonraki rakibi ise San Antonio’ydu. Lakers evindeki 2.maçı kaybetse de Shaq-Kobe ikilisi sayesinde seriyi 5 maç sonucu kazandı. NBA finalleri öncesinde son engel Sacramento’ydu. Lakers deplasmanda oynanan ilk maçı Kobe’nin 30 sayısı önderliğinde kazandığında bir kez daha kolay bir seri geçireceğini sanmıştı. Öyle ki playofflarda oynadıkları son 12 deplasman maçını kazanmışlardı. Ancak işler hiç de öyle olmadı. Staples Center’da oynanan serinin 4.maçına 2-1 geride gelen Lakers, maç içerisinde bir ara 25 sayı geri düşse de maçın son anlarında farkı 2’ye indirmeyi başarmıştı. Önce Kobe sonra da Shaq kolay atışlardan yararlanamasa da Divac’ın tokatladığı top büyülü bir şekilde üç sayı çizgisinin gerisinde bekleyen Horry’nin eline geldi ve o da üçlüğü gönderip Lakers’ın sezonunu kurtardı. Seri 7.maça uzadı. Arco Arena’da oynanan maç uzatmaya gitse de Kobe ve Lakers bir kez daha NBA finallerine yükselmeyi başardı. Rakip ise Nets’ti. Lakers seriyi hiç zorlanmadan 4-0’la süpürdü ve three peat’i tamamladı. Kobe kariyerinin o dönemleri için şunu söylüyordu: “Filmlerdeki gibi, bir anda her şey yoluna girdi”. Ancak bundan sonra halının altına süpürülen tüm sorunlar, yeni sorunlarla birleşip gün yüzüne çıkmaya başladı… Bölüm 4: Karanlık Çağ, Black Mamba’nın doğuşu: “Bir erkeğin görevi ailesini korumaktır. Feci şekilde başarısız oldum”. 3. Şampiyonluktan sonra Kobe ve Shaq arasındaki ego savaşları iyice büyüdü. İkili artık medya üzerinden de birbirlerini eleştirmeye başlamıştı. Bu da Lakers’ın başarısını doğrudan etkiledi. Takımın temelleri geri dönülemez bir biçimde sarsılmıştı. Kobe, Shaq’ı az çalışmakla suçlarken artık bu takımın lideri olmaya hazır olduğunu söylüyordu. Shaq ise o olduğu sürece takımın başka bir lidere ihtiyaç duymadığını belirtiyordu. Lakers 82 maçta 50 galibiyet alıp Minnesota’yı ilk turda 6 maçta geçse de, San Antonio karışık Lakers’ı 6 maçta geçmeyi başarmıştı. Muhteşem bir serinin ve hanedanlığın da sonu gelmişti… 03-04 sezonu ise Kobe için hem saha içinde hem saha dışında oldukça zorlu geçti. Şampiyonluk için Karl Malone ve Gary Payton’ı kadrosuna katan Lakers, kağıt üzerinde kusursuz duran kadroyu gerçek hayatta bir araya getiremedi. Sakatlık sorunlarının oldukça etkilediği takım, Kobe-Shaq geriliminin iyiden iyiye ayyuka çıkmasıyla büyük sıkıntılar yaşadı. Lakers bir şekilde NBA finallerine gelmeyi başarsa da sürpriz takım Detroit onları 5 maç sonunda eleyip basketbol dünyasını şok etmişti. Saha içindeki tüm bu zorlukların yanı sıra Kobe’nin saha dışındaki hayatı da fazlasıyla karışmıştı. Tecavüz suçlamasıyla karşı karşıya kalan Kobe, kimi zamanlar mahkemeden çıkıp özel uçakla maçlara yetişiyordu. Kobe’nin rap albümüne


Bir Devrin Sonu: Kobe Bryant

klip çektiği sırada tanışıp evlendiği Vanessa’yla evliliği de bu iddialardan dolayı bitme noktasına gelmişti. Daha sonradan öğrenildiği üzere o aralar hamile olan Vanessa, bu dönemdeki sıkıntılardan dolayı düşük yapmıştı. Kobe o anları şöyle anlatıyor: “Bir an, mutlu bir evliliği olan dünyanın zirvesindeki olan bir basketbolcuyken, sonraki anda ise geleceği belli bile olmayan birisiydim. Bir erkeğin görevi ailesini korumaktır. Ve ben de feci şekilde başarısız oldum”. Kobe’nin saha dışında yaşadığı sıkıntılar saha içine de yansımaya başlamıştı. Her gittiği deplasmanda onun aleyhine tezahüratlar yapılıyordu ve bir anda NBA’in en sevilmeyen oyuncusuna dönüşmüştü: “Basketbol hep benim sığınağımdı ve o sığınak dört bir yandan bombalanmaya başladı.” Kobe tüm bu sorunları iki kategoriye ayırarak çözmeye karar verdi. Saha dışındaki sorunlarla “Kobe Bryant” uğraşırken, saha içerisindeki tüm konular bundan böyle “Black Mamba’nın” sorumluluğu altındaydı. Ve böylece sahada bambaşka bir karakter olarak oynamaya başladı. Kızgın ve hırslı bakışları zaman zaman ürkütücü seviyelere ulaşıyordu. 2004 yazında Shaq’ın Miami’ye takas olmasıyla takım tamamen Kobe Bryant’a kalmıştı. Artık her zaman istediği liderlik rolü ondaydı. Ancak Kobe’nin liderlik yapması beklenen oyuncular ise Chucky Atkins, Smush Parker, Brian Cook, Kwame Brown, Chris Mihm, Jumaine Jones gibi ligde aslında yeri olmayan isimlerdi. Nitekim Kobe, bir maçta tam 81 sayı atmak, 4 maç üst üste 50 sayı barajını geçmek, bir sezonu 35.4 sayı ortalamasıyla tamamlamak gibi inanılması güç işler yapsa da Lakers 3 sezon boyunca playoffların ilk turunu aşmayı başaramadı. Bu da Kobe’nin canına tak etti. Suns’a elendikleri 5.maç sonrasında Kobe şu bomba etkisi yaratan sözleri söyledi: “Bir şeyler yapın ve hemen yapın.” Kobe’nin bu isteği hemen o yaz gerçekleşmedi. Lakers yönetimi Kobe’nin en yakın arkadaşlarından biri Derek Fisher’ı kadroya kattı ve adeta kısa süre için Kobe’nin “gazını aldı”. Lakers yönetimini asıl hamlesini ise sezon içerisinde yaptı ve adeta “çöpler” karşılığında Pau Gasol’ü kadroya kattı. Gasol’ün gelişi saha içini olduğu kadar Kobe’yi de doğrudan etkiledi. Kobe ve Gasol ilk andan itibaren çok yakın arkadaş oldular. Kobe gelir gelme Gasol’den “kardeşim” diye bahsetti ve onun takım arkadaşlarıyla olan çalkantılı ve gergin ilişkisi düşünüldüğünde, bu aslında çok büyük bir olaydı. Saha içerisinde de işler yoluna girdi. Kobe sonunda güvenebileceği oyunculara sahipti ve olması gerektiği gibi bir lider olmaya başladı. Takım arkadaşlarını sezon içerisinde 4-5 kez yemeğe çıkardı ki bu neredeyse hiç yapmadığı bir şeydi. Lakers playofflarda da beklentileri aştı ve NBA finallerine yükseldi. Ancak takım şampiyonluğa hazır değildi ve finaldeki rakip, Boston Celtics ise tam tersine fazlasıyla hazırdı. Lakers 6 maç sonunda şampiyonluğu ezeli rakibine kaybederken, Kobe Bryant sahaları gözleri yaşlı terk ettiği andan itibaren intikam için çalışmaya başladı.



Bir Devrin Sonu: Kobe Bryant

Bölüm 5: Zirveye Dönüş: “Shaq’tan bir tane fazla.” Kobe, Boston’ın yaptıklarını unutamadı. Yazın başından itibaren korkunç bir tempoda çalıştı. Takım arkadaşlarını da çalışmaya zorladı. Lakers final serisinde çok yumuşak bir görüntü çizmişti. Bu bir daha tekrarlanmamalıydı, Kobe bir daha kaybetmeye tahammül edemezdi: “Nefret, öfke, sinir gibi karanlık duyguları takım arkadaşlarımı motive etmek için kullandım.” Kobe’nin bu taktiği işe yaradı. Lakers playofflarda özellikle Rockets serisinde zorlansa da NBA finallerine çıkmayı başardı. Rakipse Dwight Howard’lı Magic’ti. Lakers’ın bir sene önce yaşadığı sorunu bu kez Orlando yaşadı. Lakers rakibine oranla çok daha sert, çok daha hazırdı ve 5 maç sonunda şampiyonluğu kazanırken Kobe Bryant da doğal olarak final serisinin MVP’si seçildi. Şampiyonluk kazanılmıştı ama Kobe’nin başarıya açlığı bitecek değildi. Lakers sonraki sezonun normal sezonunda tökezlese de, Kobe ardı ardına kritik basketlerle takımına maçlar kazandırdı. Lakers playofflarda da güçlü Batı Konferansı’ndan Kobe Bryant inanılmaz performansı sayesinde çıkmayı başardı. Kobe’nin Suns serisindeki performansı ve özellikle deplasmanda oynanan 6.maçta yaptıklarıyla basketbol severleri hayran bıraktı. Zamanın Suns koçu Alvin Gentry bu performansı şöyle özetledi: “Oynayan Kobe miydi yoksa Michael mıydı?” Lakers’ın finaldeki rakibi bir kez daha Boston Celtics’ti. Lakers bu kez daha sert ve şampiyonluğa daha çok inanmış bir takımdı. Kobe ise 2008’de yaşanan şeylerin en ufak bir anını daha unutmamıştı. İntikam ateşiyle saatlerce, günlerce, aylarca yanıp tutuşarak çalışmıştı ve şimdi bu intikamı alma şansı vardı. İki muhteşem takım arasındaki muhteşem seri 7.maça gitti ve heyecan 7.maçın son anlarına kadar bitmedi. Kobe kötü bir şut akşamı geçirse de maçı 23 sayı ve tam 15 ribauntla tamamlayarak, Gasol ve Artest’in de yardımlarıyla 5.şampiyonluğunu kazandı. Kobe kendisine göre hayatının en güzel şampiyonluğunu kazandıktan sonra basın toplantısında eski partneri Shaq’a da gönderme yapmayı ihmal etmedi. Şampiyonlukla ilgili ne düşündüğü sorulduğunda süper yıldız gülerek şu yanıtı verdi: “Shaq’tan bir tane fazla. Bu yüzden bankaya koyabilirsiniz”.


Bölüm 6: Yara izi: “Arkadaşlıklar gelip geçici, şampiyonluk flamaları kalıcı.” Kobe’nin kariyerinin sonraki yılları yine takım bazında başarısız geçti. Lakers, şampiyon olduktan sonraki iki sezon konferans finalinde, sonraki bir sezon playoff ilk turunda elendi ve son iki senedir de playoffların fazlasıyla uzağında kalıyor. Özellikle 12-13 sezonu öncesinde kadrosuna Dwight Howard ve Steve Nash gibi iki yıldızı katan Lakers, sezon başlamadan şampiyon ilan edilmişti bile. Kağıt üzerinde kusursuz gözüken bu kadro 03-04 Lakers’ının yaşadığı benzer sorunları yaşadı. Bu kez baş rolde Kobe ve Dwight vardı. İkili sezonun son kısmı hariç bir türlü gerekli kimyayı bulamadı ve sonuçta bu başarısız birliktelik Dwight’ın sene sonu Houston’a gitmesiyle sonuçlandı. Lakers sonraki yıllarda gerekli salary cap boşluğuna sahip olmasına rağmen hiçbir süper yıldızı getirmeyi başaramayınca doğal olarak eleştiri okları Kobe’ye döndü. Kobe’nin iyi bir takım arkadaşı olmadığı ve devasa bir egosu için kimsenin onla oynamak istemediği yazıldı. Bu yorum kısmen doğru kısmen de yanlış. Kobe kariyerinin ilk yıllarında atlet bir oyuncu olarak biliniyordu. Potaya ölümcül drivelar yapıyordu ve etkileyici smaçlarla sayılar buluyordu. Ancak yıllar ilerledikçe Kobe nasıl daha verimli olabileceğini keşfetti. Daha az eforla daha çok sayı üretiyordu. Post oyunlarında ve fade awaylerde adeta uzmanlaşmıştı. Hatta bununla ilgili şöyle ilginç bir açıklama yaptı: “Nasıl geriye çekilerek dengeli atışlar yapabileceğimi çitalardan öğrendim. Hızla koşarlarken dengede kalmak için kuyruklarını kullanıyorlardı. Ben de tek ayağımı dengede kalmak için kullanmaya başladım”. Bu belki de Kobe’nin bu oyuna nasıl tutkuyla bağlı olduğunun en büyük göstergelerinden birisi. Oyunla ilgili olmadığı zamanlardan bile oyunuyla ilgili çok önemli değişim kararları çıkartabiliyor. Belki de NBA tarihinin en iyi oyuncularından birisi olmasını sağlayan en önemli özelliği bu. Tabii ki bitmek tükenmek bilmeyen çalışma isteğini de unutmamak lazım. Kobe muhteşem bir çalışma etiğine sahip bir oyuncu. Her zaman daha fazlasını isteyen, kaybetmeyi asla kabullenmeyen ve her şeyin çözümünün çalışmaktan geçtiğine inanan bir insan. Bu yüzden takım arkadaşlarından da aynı ciddiyeti ve çalışma arzusunu görmek istiyor. Shaq’la aralarındaki sorunların büyümesinin en önemli sebeplerinden biri de buydu. Bu yüzden Kobe’nin gözüne girmek kolay değil. Bu baskıya dayanabilmek de kolay değil. O yüzden Dwight Howard gibi “zayıf” karakterli bir oyuncunun, “takım arkadaşlarımı sözlerimle tokatladım” diyen biriyle iyi anlaşamaması fazlasıyla normal. O yüzden Smush Parker, Kwame Brown gibi oyuncularla oynarken dünyanın en mutsuz insanlarından birisiydi. O yüzden Derek Fisher ve Pau Gasol gibi çok yüksek iş ahlakına sahip iki ismi en yakın takım arkadaşları olarak gösteriyor. Ancak bu konudaki eştiriler Black Mamba’nın pek de umrunda değil: “Arkadaşlar gelip geçici, şampiyonluk flamaları kalıcıdır” diyerek kendisi için kazanmanın ne kadar önemli olduğunu net bir şekilde gösterdi.


Bir Devrin Sonu: Kobe Bryant Tüm bu curcunanın yanında, Kobe bireysel anlamda belki de kariyerinin en şanssız dönemini geçiriyor. Son 3 senelik döneminde 3 çok ağır sakatlık geçirdi ve sezonu erken noktalamak zorunda kaldı. Önce aşil tendonunu koparttı, sonra diz kapağını kırdı ve son olarak da omzundaki bağları koparttı. Bu yaşta bu sakatlıklardan herhangi biri, bir oyuncunun basketbolu bırakması için yeterli. Nitekim Shaq, Charles Barkley, Isiah Thomas gibi NBA tarihine damga vurmuş oyuncular kariyerlerini bu sakatlıklar yüzünden noktaladı. Ancak bunlar 37 yaşına giren “yaşlı” adamın içindeki rekabet ateşini daha da körükledi. Aşilini koparttıktan 45 dakika sonra, Lakers soyunma odasında göz yaşları içerisinde verdiği röportajda “Bunun şimdiden beni beslediğini hissediyorum.” demişti. Bölüm 7: Destanın Sonu: “O masaya ait olduğum için mutluyum” Kobe omuz sakatlığından geri dönmeyi başardı ve Los Angeles Lakers’la 20. ve büyük bir sürpriz olmazsa son sezonuna hazırlanıyor. Hatırı sayılır bir kesim Kobe’nin sağlıklı kalabilmesi durumunda sezon sonunda kariyerini noktalamayacağını da düşünüyor. Kobe ise birkaç kez bunun kariyerindeki son sezonu olduğunu söyledi. Geriye dönüp bakıldığında 5 şampiyonluk yüzüğü, 2 Finaller MVP’si ödülü, 1 normal sezon MVP’si ödülü, 17 kez AllStar seçilme başarısı, 4 All-Star MVP’si ödülü, 11 kez en iyi beşe, 9 kez de en iyi savunma beşine seçilme başarısı ve 2 de Olimpiyat altın madalyası içeren bir kariyer… Ayrıca 2 kez ligin sayı kralı olan Kobe, geçtiğimiz sezon Michael Jordan’ı geride bırakarak toplamda 32.482 sayıyla bu alanda NBA tarihinin 3. Sırasında yer alıyor. Keza NBA tarihinin en başarılı takımı olan ve sayısız efsanenin formasını giydiği Los Angeles Lakers tarihinin en skorer ismi olması da cabası. Hiçbir zaman başarılarıyla yetinmeyen Kobe de yaptığı şeylerin aslında ne kadar büyük şeyler olduğunun farkında: “Bir gün NBA tarihine damga vuran Michael (Jordan), Magic (Johnson) ve Larry (Bird) gibi insanlarla aynı masaya oturduğumda insanlar beni gösterip ‘Bu adam orada ne arıyor’ demeyecek. O masaya ait olduğum için mutluyum”. Kısacası görkemli bir kariyer ve NBA tarihinin en büyük oyuncularından birisi, muhteşem hikayesini bu sezon noktalayacak ve bizler de buna tanık olacağımız için fazlasıyla şanslıyız. Sonuçta en büyük korkusu arılar olan, saha dışında zamanının tamamını kızlarına ayıran, şakayla karışık kızlarının sadece evlenecekleri zaman biriyle çıkabileceğini düşünecek kadar onları sahiplenen, onlarla vakit geçirmekten zevk aldığı için, en sevdiği TV programları Disney Channel programları olan, kendi rap albümünün klibinde tanıştığı ve adeta beraber büyüdüğü eşine aşık olan bir adamın milyonlarca insanın hayatını böylesine etkilemesi alışık olunan bir şey değil. Kobe bir röportajında şunu söylemişti: “8 yaşındaki benle konuşma şansım olsaydı, ona ne söylerdim? Yaşayacağım onca acıyı, stresi ve mücadeleyi düşündüğümde, ailemin yaşadıklarını düşündüğümde, oynamaya devam etmek tüm bunlara değer miydi?” Siz ne dersiniz? Sizce değer miydi?


DEVLER SAHNE ALIYOR!

EuroLeague TÜM GRUPLAR VE TAKIMLAR


e


A GRUBU YAZI: Eren Tolga Onur


B

urası A Grubu, Sürprizlere Hazır Olun

Son senenin iki Final Four ekibini kesiştiren bu grup için, kadrolar şekillenmeden önce ‘görece’ kolay diyebilmek mümkündü. İlk iki sıranın belli olduğu, kalanların da gelecek tur elenmek için bilet kovaladığı bir grup görüntüsünü düşünülebilirdi. Fakat geldiğimiz noktada; Real’in çizgisini sürdürüp ipi göğüsleyeceğini, geri kalan kısımda ise bolca kemik sesi çıkacağını söylemek mümkün. Yine de ikincilik için, yakından gözlemleme şansı da bularak rahatça konuşabildiğim Fenerbahçe’yi net aday olarak görüyorum. Takımın birinciliği zorlayabilmesi için oturtması gereken bir iki nokta var. İlk dördün diğer iki adayı için üç önemli takım bekliyor. Khimki orantısız bir dış-iç dengesi kursa da korkutucu bir dış alana sahip. Roller düzgün paylaşılırsa –ki ben buna pek ihtimal vermiyorumbeklenenin yukarısına da çıkabilme potansiyelleri mevcut. Bayern, Pesic önderliğinde beklenen o patlamayı hala yapamamış olsa da ortalama üstü ve mücadele gücü yüksek bir takım oluşturdu. Boban’ı kaybeden Kızılyıldız ise birçok yeni takviye ve bir sene daha gelişmiş genç oyuncularıyla bu noktayı zorlayacaktır. Geçen senenin Fransa normal sezon şampiyonu ve finalisti Strasbourg ise önemli iki oyuncusunu kaybedip, yine de yakın kalibrede bir kadro kurdu. Bu takımların arasında barınması zor olsa da, bu tarz takımların grubun kaderini çok büyük ölçüde değiştirdiklerini her sene tecrübe ediyoruz.

Bizi bilen bilir

Real Madrid sonunda, beklediği o kupayı alabildiği bir sezonu geride bıraktı. Son senelerin hemen hemen hepsinde çok iddialı kadrolarla girdiği bu kulvarda, gerek kadroyu beklendiği gibi kullanamayan koçlar, gerekse bir türlü aradıkları mental sertliğe ulaşamayan kadro yapılarıyla her daim hüsranla biten serüvene dönüşen seneler geçirdiler. Sonunda Laso’ya bir kez daha güvenmeyi seçtikleri bu sezonda mutlu sona ulaştılar. Mejri ve Bourosis gibi geçen sene için beklenen istikrarı sağlayamayan ama büyük beklentiler içeren isimleri pota altından ayrıldı. Slaughter da, son iki senede katkı verememiş olsa da, pota


A GRUBU

altından ayrılan isimlerden. Gelen Thompkins hamlesine ve bir önceki cümlede belirttiğim ‘istikrarı sağlayamayan’ ibaresine rağmen bu kısım Real için sıkıntı oluşturabilecek en önemli alan olarak duruyor. Thompkins’in Nizhny sonrası, daha az topla buluşacağı bir yapıda yapacakları soru işareti. Reyes bir yıl daha yaşlandı ve fiziksel olarak oyunda var olan bir oyuncu için bunun sezonun ilerisinde neler getireceği önemli bir ayrıntı. Keza Nocioni de geçen sene için sadece sezonun son bölümünde beklenen katkıyı verdi. Ek olarak; Top 16 sonrası düzenli verdiği üçlük katkısına rağmen Real için fazla bir şey ifade etmeyen ama benim genel olarak değerini bulamadığını düşündüğüm Rivers’ı da gruptaki Bayern’e göndermeleri bir diğer bahsedilmeye değer hamle olarak gözüküyor. Yazın başlarında Fernandez, Rodriguez ve Lull’u kaybetmenin eşiğine gelen Real Madrid’in bu üç ismi de kadroda tutmuş olması her şeyden önemli. Avrupa’nın en korkutucu dış üçlüsüne sahipler. Pota altı için geçmiş senelerdeki kadar zengin bir rotasyonları olmasa da şampiyonluğun en güçlü adaylarından biri olarak, güvenleri tazelenmiş bu takımı görmek mümkün.

Yine Yeni Yeniden

Fenerbahçe geçen sene Obradovic önderliğinde tarihinin en iyi sezonunu yaşadı. Hickman sakatlanmadan önce Avrupa’nın o dönemdeki en iyi basketbolunu oynayan takımıydı. Mağlubiyetin beklenebilir bir sonuç olarak

gözüktüğü Real Madrid maçında yaşanan hezimet ve sonrasındaki Karşıyaka serisi ise Fenerbahçe’yi bambaşka bir noktaya doğru taşıdı. Obradovic’in Karşıyaka maçı sonrası yaptığı açıklamalardan bir operasyon yapılacağını anlamıştık ama bu kadarını bekliyordum dersem yalan olur. Fenerbahçe bir ara Euroleague’in en az sayı yiyen takımı olsa da, bireysel olarak kolay geçilebilen ve oyunun sadece hücum yönünü oynayabilen oyuncuların

hemen hemen hepsini takımdan gönderdi. Emir, Serhat ve Oğuz Daçka’ya, Goudelock Çin’e, Zoric Cedevita’ya, Bjelica ise NBA’ye doğru yol aldı. Geçen sezenonun sonunda ‘bir iki takviye yapılıp, zirveye oynanır’ fikrine kapılan taraftarlar ise yine ve yeniden yeni bir yapılanmayla karşılaştılar. Datome, Sloukas, Udoh, Kalinic, Antic ve Dixon gibi önemli isimler kadroya katıldı ve tamamen yeni bir yapılanma oluşturuldu. Takımın yeni düzenine bakıldığında; Sloukas’ın sürekli olarak beklediği


–ve bu görüşle daha iyi teklifleri kabul etmeyip Obradovic’in kollarına sarıldığı- o liderlik rolünün verildiği ve rollerin daha keskin bir şekilde belli olduğu, mücadele gücü çok çok yüksek bir takım bizleri bekliyor. Obradovic’in geldiği seneden beri sahadaki liderini aradığı ve kazanan, güçlü karakterleri bulundurmak istediği düşünüldüğünde, Dixon ve Antic transferi de daha anlamlı gözükebilir. Fenerbahçe’nin her şeye rağmen çok düzenli bir kadro kurduğunu düşünüyorum. Sloukas’ın liderliği kotarması, Bogdan’ın bir adım daha öteye gitmesi ve Hickman’ın belirli bir seviyede katkı verebilecek şekilde dönmesi gibi bileşenleri bir arada bulundurmaları gereken riskli bir sezon geçirecekler ama çok çok uçuk beklentiler olarak adlandırmak yanlış olur. Udoh’un adaptasyonunun sonrasında; Vesely’nin evrildiği hale bakılınca, Avrupa’nın en iyi pota altı rotasyonlarından birine de sahip olacaklardır. Yine Final Four için en önemli adaylardan biri olduklarını düşünüyorum.

Yeşil Yol

Avrupa’nın, kaliteli Çin’i olarak adlandırılabilecek Rusya’nın bizlere sunduğu yeni prensi karşımızda. Lig finali ve ardından gelen Eurocup şampiyonluğu ile birlikte burada oynamaya hak kazandılar. Geçen sene oluşturdukları kadronun üzerine bol yeşilli yeni eklemeler yaparak bu senenin dikkat edilmesi gereken takımlarından biri olmayı da başardılar. Yazının girişinde de belirttiğim gibi, Avrupa’nın en potansiyelli kısa rotasyonlarından birine sahipler. Rice ve Koponen önderliğindeki dış alana Dragic ve Shved eklemeleri de gelince iyice korkutucu bir hal aldılar. Yine de, bu dörtlüye ek; Monya, Honeycutt gibi isimler düşünüldüğünde pek parlak bir rotasyon öngöremiyorum. Koponen yıllar boyunca lider oyuncu olarak boy göstermiş ve bulunduğu takımların –milli takım da dahil- en yetkili abisi olmayı seven bir basketbolcu. Saydığımız diğer isimlerin de topun bir kısmını isteyecekleri mutlak. Kurtinatis bu kadroya nasıl bir paylaşım yaptıracak gerçekten merak ediyorum. Claver’in gitmesi sonucu Todorov’u kadrolarına eklediler. Sakatlanmadan önce Avrupa’nın en önü açık oyuncularından birisi olarak gördüğüm Paul Davis ve Augustine ile birlikte pota altını çevirmeleri beklenecek. Özetle, Khimki’nin çok kopuk bir kadro kurduğunu düşünüyorum. Dış rotasyonları çok fazla top isteme potansiyeli olan oyunculardan kurulu. Kenarda bu rotasyonu kusursuz ayarlayabilecek bir koç olduğuna inanmıyorum. Pota altı ve dış alan arasında da yeterlilik ve potansiyel açısından büyük uçurumlar var. Khimki’nin bu gruptan bir şekilde üçüncü çıkacağını düşünsem de, sosyal medyada oluşan kanının aksine, kalan yol için pek umutlu konuşamayacağım.

Pesic’in askerleri

Bayern özellikle Pesic sonrası, potansiyeli yüksek, dirençli ve seviye atlamasını beklediği takımlar kurdu. Yine de hem ligde hem de ülke dışında beklenen istikrar ve patlamayı bir türlü gerçekleştiremedi. Geçen sene yalnızca iki galibiyetle elendikleri Euroleague’in ardından, ligde de finalde havlu attılar. Bu sene yine birçok gelen gidenin olduğu kadronun artık beklenen istikrarı sağlayıp sağlayamayacağını göreceğiz.


A GRUBU


bahsediyoruz. Marcus Williams ve Jenkins’i Milano’ya, Blazic’i ise Laboral’e gönderdiler. Ayrıca takımın önemli parçalarından birisi olan Kalinic’i de aynı gruptaki Fenerbahçe’ye güzel bir buy-out ile bıraktılar. Sezonun en ses getirici transferlerinden birisi olan Schortsanitis transferi ilgi çekici bir hamle oldu. Vücut durumunu ve bulunduğu ruh halini görmek lazım diyerek konudan uzaklaşmayı seçiyorum. Mekel, Nastic, Thompson ve Simonovic gibi giden oyuncuların yerine güzel şekilde oturulabilecek, kapasiteleri takımınkiyle örtüşen oyuncuları da alarak izlenmesi güzel, merak uyandıran bir kadro kurdular. Ayrıca ek olarak; bu sene artık Mitrovic’in sırası geldi diye düşünüyorum. Çok iyi başladığı sezonu, tuğla atarak tamamlamış olsa da bu sene ondan beklentim çok yüksek. Koç Radonjic de Avrupa’nın güzel adamlarından birisi olabilme potansiyeline sahip. Gerek açıklamaları, gerekse elindeki kadroyu kullanabilme yetisiyle dikkat çeken koçlardan. Onun bu yenilenen kadroyla neler yapabileceğini merak ediyorum. Sofo’nun durumu, gençlerin geldiği nokta ve yeni parçalarla birlikte oluşan resim merak uyandırıcı. Dördüncü koltuk için verecekleri mücadeleyi izlemek için sabırsızlanıyorum.

Bizim de normal sezonu lider bitirmişliğimiz var Öncelikle, tüm bu istikrarsızlığa rağmen Pesic’e güvendikleri belli. Bu senenin başında iki yıl daha sözleşmesi uzatıldı. Schaffartzik ve Benzing gibi iki önemli rol oyuncusunu kaybettiler. Sezon ortası alıp, kısa süreli sözleşme imzaladıkları ve beklenen etkiyi yapamayan Bo ile de yeni bir sözleşme imzalamadılar. Deon Thompson, Renfroe ve Kleber gibi önemli etkiler yapabilecek eklemeler yaptılar. Ek olarak da Real’den ayrılan Rivers’ı aldılar. Renfroe ve Rivers eklemeleri takımın dış alan rotasyon genişliğini bir hayli arttırdı. Yine çok büyük yıldızlar barındırmayan ama hatrı sayılır bir harcamayla oluşturulmuş kadro yapıları ile karşımızdalar. Djedovic’in daha dengeli bir karaktere bürünüp takımın liderliğini aldığı, Renfroe’nin direksiyonu yadırgamadığı ve Rivers’ın da beklenen özgürlüğü alması ile birlikte takıma yeni bir hava katacağı bir sezon bekliyorum. Bu tahminin Pesic’e yıllardan beri beslediğim

sempati ile de bir alakası olabilir ama o kadar torpili de hak ediyor diye düşünüyorum.

Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?

Basketbolun en güzel hikayelerinden birisi olan Partizan – Kızılyıldız hikayesinin bir tarafına geldi sıra. Dule, son senelerde çok erken kaptırılan genç oyuncular –ki hepsinin çıkış noktası aynı problem- gibi sıkıntılarla uğraşan Partizan’a nazaran daha huzurlu olan kısım Kızılyıldız. Ellerindeki oyuncularının önemli bir kısmını kaybetmelerine rağmen, yapabilecekleri iyi hamleleri yaptılar, her açıdan kıyaslanmaya mahkum oldukları Partizan’ı geçen sene finallerde süpürdüler ama hala daha kanayan bir yara mevcut: Boban artık yok. Boban artık yok ve bu gerçekten azımsanacak bir şey değil. Geçen senenin verimlilik puanı da dahil birçok alanına ambargo koymuş, tek başına etki edilebilecek her istatistiği ezip geçmiş bir oyuncudan

Strasbourg Son iki sezonun Fransa ligi normal sezon lideri olmasıyla dikkat çekmişti. Geçen sezon toplamda dört mağlubiyet aldıkları ligin sonunda şampiyonluğu finalde kaybettiler. Fransa Ligi’nin kendi içinde çekişmeli, dış sınırlarda yetkisiz görüntüsü içerisinde kaybolup kaybolmayacaklarını göreceğiz. Geçen sezonun önemli parçalarından Ali Traore ve Diot’u kaybederek sezona başlayan Strasbourg, Beaubois, Kyle Weems ve Collins ile dış rotasyonlarını bir hayli güçlendirdi. Ali Traore’nin yerine ise Malaga’dan Golubovic ile doldurdular. Her ne kadar kendi liglerinde ortalama üstü bir başlangıç ile merhaba dese de bu hamlenin onlar için yeterli bir takviye olduğunu düşünmüyorum. Dış oyuncuları tehlikeli ve delici isimlerden oluşuyor. Özellikle son eklemeler ile birlikte, izlemesi zevkli bir dış alanları var. Yine de mevcut pota altı rotasyonu ile bu grupta ve organizasyonda pek fazla barınabileceklerini sanmıyorum.


B GRUBU YAZI: BUĞRA BAYAZİT


T

epe Belli Ama Arkası Savaş!

B Grubu için bu başlığı seçmiş olmamızın sebebi bir yandan Efes-Oly ikilisini barındırması, diğer yandan ise grubu tamamlayan diğer 4 ekibin yakın zamanda yeni koçlarla çalışmaya başlaması (Baskonia, Milano, Cedevita bu yaz; Limoges geçen sezonun sonunda koç değişikliğine gitti). Bütçeler ve geçtiğimiz sezonlardaki konumları bir kenara bırakarak bile koç-oyuncu iskeletinin korunup korunmamasına bakarak bir değerlendirmeye varmak mümkün.

Pire’de Yeni Bir Gün Doğuyor

Mali krizden sonra yönünü ve Avrupa’daki mevkisini kaybetmeyen Olympiacos’un birkaç değişiklikle mayıs ayında tekrar tepede olacağına dair tahmin yürütmek için müneccim olmaya gerek yok. Dunston-Patric Young değişimi sonrası ikili oyun savunmasında kaliteyi korumak bu sezonki en önemli öğe gibi duruyor sezon başı için. Dunston harika ilk sezonun ardından geçtiğimiz sezon Othello Hunter’la rolleri bölüşmüştü, Patric’in yaptığı çıkış buraya yansımasına güveniyor olsa gerek teknik kadro. Belki de bundan daha önemli eksik Kostas Sloukas. Evet Olympiacos’un direksiyonunda son dönem Avrupa’sının en dominant oyuncusu var. Ama hem Spanoulis’in olmadığı/oyundan düştüğü anlarda hem de onunla birlikte topa yön verebilecek ikinci bir isim olarak fazla göz ardı edildiğini düşünüyorum Sloukas’ın. Daniel Hackett’ın o role uyum sağlama süresini minimuma indirmeleri gerek. Solak ve yarı saha hücumuna uygun olabilir ama maalesef bir Euroleague şampiyonluğu adayına uyum sağlamak için bundan fazlası gerekiyor. Spanoulis’i kusursuza yakın tamamlayan parçalar Olympiacos’un yükselişinde büyük pay sahibiydiler. Birkaç değişiklik ve bir sene yaşlanma payıyla Spa’nın daha kompakt olması gerekebilir.

Hasat Zamanı

Anadolu Efes geçtiğimiz sezon Dusan Ivkovic’le zemin etüdü adı altında geçmişti ve esas beklentinin bu sezon için olması gerektiği belirtiliyordu. Sezon ortasında gelen Heurtel’e bu


B GRUBU

yaz, onun stiline uygun iç-dış eklemeleri de yapıldı ve Ivkovic’in Efes’i artık ektiklerini biçmek ve istediği sonucu almak için yola çıktı. Fakat hasat her zaman verimli geçmeyebiliyor. Tüm hücum düzeninin merkezinde olan Thomas Heurtel aynı zamanda savunmada handikap yaratmaya müsait bir oyun kurucu. Bunun takım savunmasına nasıl sirayet ettiğini takıma katıldıktan önce ve sonra rastgele birer maç izleyerek görmek mümkün. En sıcak örneği ise Cumhurbaşkanlığı Kupası maçı. Onu savunmada saklamaya çalışırken veya yardımla rotasyona girerek takım başarı sağlasa da ekstra efor sarf ediliyor. Koç da bu ekstra eforun Heurtel’in hücumdaki etkisini dengeleyebileceğini düşünüyor belli ki. Kuban’dan transfer olan Derrick Brown biraz daha kendi skorunu üretmeye yetkin bir oyuncu olsa da (Karşıyaka’daki değişimine rağmen) Jon Diebler ve Euroleague’in en değerli undersized uzunlarından Bryant Dunston-Alex Tyus hücum anlamında Heurtel’in eline bakar pozisyonda


olacaklar çoğunlukla. Takım için bu kadar mühim 3 ismin performans olarak tek merkezden etkilenebilmesi Heurtel’in form değerini katlıyor. Bir parantez de bir yıldıza dönüşmeye başlayan Cedi’ye olsun. Geçtiğimiz sezonki oyununu bu yaz Milli Takım’la sonraki seviyeye getirmeye başarmıştı. Şimdi Final Four için kurulan bir kadroda yerini sağlamlaştırırken kendini geliştirmeye devam ediyor. Savunmadaki gayreti de, hücumda sorumluluk almak için kendine güveni de artmış gözüküyor. Onun adına Euroleague Rising Star ödülünü konuşmak için erken gözükebilir, aslında değil.

Perasovic Döndü, TAU Da Döner Mi?

Bu yazın en şaşırtıcı gelişmelerinden biri tecrübeli Hırvar koç Velimir Perasovic’in Laboral Kutxa’yla anlaşması idi. 2000’lerde Baskonia’yla özdeşleşen Dusko Ivanovic’in 3 sezonluk Barcelona macerasında 2 sezon Tau’nın antrenörlüğünü yapmış ve Euroleague Final Four gibi başarıları kulübe getiren isim olmuştu Perasovic.Yine Ivanovic sonrası Fetret Devri’ne giren Bask hanedanlığının kurtuluşu için daha uygun kim olabilirdi ki? Kadroda yapılan değişikliklere rağmen Perasovic’in geçen sezonun ortasında takıma katılan guard ikilisi Mike James ve Darius Adams’ı bozmamış olması önemli bir anektod. Biraz hareketli bir yaz geçirdiler ve Toko Shengelia’nın sakatlığı ardından bu aktiflik biraz daha sürecek gibi duruyor. Geçen sezon Ibon Navarro’nun koçluğu devralışıyla oluşan kazançlardan Kim Tillie ve kiradan dönen Adam Hanga ise diğer mevcutlar. Sorun adledilebilecek nokta ise 5 numara rotasyonu. Birkaç sezondur üst seviyede tutunmakta zorluk çeken ve hücum yönü kısıtlı Darko Planinic’le hemen hemen tam zıttı Ioannis Bourousis dakikaların belli bir kısmını bölüşecekler gibi duruyor. Teknolojinin de yaygınlaşmasıyla Bourousis’in yavaş ayakları ve ikili oyundaki savunma zaafı artık herkesin bileceği boyuta geldi. Pota altı sertliği olarak Planinic, ayak çabukluğu ile yardım savunmasında da Ili Diop öne çıkan isimler bu zaafı kotarma konusunda. En son Perasovic-Baskonia koalisyonunda hiç böyle dertler yoktu aslında, Scola-Splitter birlikte başlardı. Geçmiş zaman olur ki...

Gentile’nin Ekip Bu Sefer Sağlam

Luca Banchi’yle inişli çıkışlı grafikte geçen sezonlar ardından Milano’nun Sassari’ye yarı finalde elenmesiyle, yönetim çareyi koç değişikliğinde arama kararı aldı. Milano bench’inin yeni yüzü ise tecrübeli koç Jasmin Repesa. Evet ilk günkü kadar şaşırtıyor insanı bu anektod. Son senelerdeki Repesa takımlarından çok bir farkı olacak gibi durmuyor Milano ilk hafta itibariyle. Savunma eşleşmeleri ve uzun yardımlarının yanı sıra hücumda bu kadar fazla birbirinden izole durmaları henüz sezon başı olmasıyla pek ala açıklanabilir. Fakat alıştığımız Kırmızılardan uzak oldukları tek konu maçın temposu arttığında kontrolün Milano’dan uzaklaşması oldu. Trento biraz da evsahibi avantajıyla yarı sahayı hızlı geçtiği her dakika tarumar etti Milano’nun takım bütünlüğünü. Direkt olarak kadro incelendiğinde de göze çarpması mümkün, hiç olmadığı kadar Gentile’nin


B GRUBU


takımı bu Milano. Krunoslav Simon yine en iyi yardımcı aktör ödülü adaylığını kovalayacak olsa da Ale Gentile’nin psikolojik baskıya cevabı sezonu üç aşağı beş yukarı şekillendirecek gibi. Bir Euroleague takımını omuzlamaya ne kadar hazır olduğunu göreceğiz. Gentile ne kadar yay gerisinde mutlak hakimiyet sahibiyse, boyalı alan canavarı Jamal McLean de içeride aynı tahribat gücüne sahip. Çember seviyesindeki aktifliği ve sırtı dönük oynayabilmesi takıma çok önemli bir opsiyon kazandırıyor. Onun oturduğu dakikaları Gani Lawal ve Stanko Barac paylaşacak. Barac, Lafayette, Simon... Bir tek Roko Ukic’le Slaven Rimac eksik bu kadroda heralde.

Genç Koç, Körpe Umutlar

Hırvatistan’ın mali sorunlardan uzak güzide

basketbol yapılanması Cedevita, son 4 sezondaki 3. Euroleague macerasına yeni antrenörü Veljko Mrsic ile başlıyor (son 2 sezon Repesa’nın yardımcılığından sonra). Halef-selef konumundaki koçların ilk turda karşılaşacak olması da ufak bir tesadüf oldu. Açıkçası koçun mentalitesinin veya kadronun sahada nasıl durduğunu henüz göremedim. Pullen-White-Miro Bilan üçlüsünden ziyade yan rollerde parlamaya aday öncelikle Marko Arapovic, ardından da Karlo Zganec ve Lovro Mazalin göze çarpan yetenekler. Hiçbir şey ilginizi çekmiyorsa bile geleceğe şimdiden tanık olmak için oturup izlemek abes kaçmayacaktır. Fransız Beyefendileri Fark Yaratma Peşinde Fransa Ligi’nin tahmin edilemezliği, elbet ki dengesizliğinden geliyor. Play-Off’lara

nerden girdiğinizin bir önemi yok, sezon sonunda o 8 takımın da şansı neredeyse eşit oluyor. Bu yüzden lig şampiyonları hep bir hor görülmeyle karşılaşmıştır yorumlamalarda mutlaka. Burada itiraz edeceğim nokta ise Play-Off’lara 7 hafta kala gelen koçla kazanılan şampiyonluk. Bu sezonun kadrosu olarak iyi bir uyum sağlamış duruyorlar. Westermann-Schaffartzik birbirini tamamlıyor denebilecek oyun kurucu ikilisi. Randy Culpepper’ın bir yerde kendini kanıtlaması gerekiyor dış skorer olarak fakat Euroleague bunun için doğru ortam mı emin değilim. Fransız Euroleague takımlarının demirbaşı Ali Traore da vaziyet almış durumda. Şampiyon olunan sezondan sonra lig ve Euroleague’de çuvallayan Fransız takımı senaryosu için tüm şartlar uygun.


C GRUBU YAZI: Batuhan Karc覺


G

elenek ile Yenilerin Karışımı!

Barcelona, Panathinaikos, Zalgiris. Kuruluşundan itibaren herhangi bir sezon birazcık Euroleague ile ilgilendiyseniz bu takımların ismini mutlaka duymuşsunuzdur. Bu çok doğal, çünkü bu takımlar 2001’den beri her sezon Euroleague’de boy gösterdiler. Gruptaki diğer 3 takımın ise bu sezondan önce oynadıkları Euroleague sezonu sayısı toplam 2. Yani bu grubu bir nevi tecrübeliler ile tecrübesizlerin çekişmesi olarak görebiliriz. Tecrübeli takımlar kendileri açısından çok da güzel bir sezonu geride bırakmadılar. Barcelona katıldığı hiçbir dalda kupa kaldıramazken Panathinaikos ortalama bir kadronun teselli ödülü olarak Yunanistan Kupası’nı kazandı. Yerel açıdan üçlü arasındaki en başarılı takım olan Zalgiris ise unutmayı isteyeceği bir son 16 serüveni yaşadı. 3 takım da hatalarının farkında ve bu hataları düzeltmek için gerekli hamleleri yaptıklarına inanıyorlar. Kalan 3 takım tecrübesiz olsa da hiç de kötü değiller. Son 3 sezona bir Eurocup şampiyonluğu bir de Euroleague son 16 sığdıran ve iyi yatırımlar yapan Kuban, evinde her takıma korkunç bir gün yaşatabilecek potansiyeli olan Türkiye şampiyonu Karşıyaka ve son 3 sezonda 2 kere Polonya Ligi şampiyonu olan Stelmet Zielona Gora(Tamam, onlar biraz güçsüz olabilir) tecrübeli ekiplere zorluk çıkarmak için çok iştahlılar. Acaba bu 3 takım tecrübelilerden kendilerine kalan tek son 16 bileti için mi kapışacak, yoksa onlardan birini indirebilecekler mi? Bunun cevabını yakın zamanda göreceğiz.

Real’in gölgesinden çıkma zamanı

Barcelona için geçen sezon doğru yoldan gidilip yanlış sonuca varılan bir matematik problemi gibi geçti. İspanya’daki 3 kupada da finale kalıp hepsinde ezeli rakibi Real Madrid’e kaybeden Katalan temsilcisi Euroleague’de de son 8 eşleşmesinde Olimpiakos’a karşı 1-0 önde olduğu seriyi 3 maç üst üste kaybederek Final Four şansını kaçırdı. Mario Hezonja, Tibor Pleiß ve Marcelinho Huertas NBA yolunu tuttular; Edwin Jackson, Bostjan Nachbar ve Maciej Lampe ise takımdan ayrıldı. Bunun üzerine Shane Lawal, Moussa


C GRUBU

Diagne, Samardo Samuels ve Aleksandar Vezenkov’u renklerine bağlayarak uzun rotasyonunu neredeyse baştan aşağı değiştiren Barcelona, oyun kurucu olarak da tecrübeli Carlos Arroyo’yu takıma kattı. Takıma katılan diğer isimler ise Anadolu Efes’ten tanıdığımız Stratos Perperoglou ve Eurobasket’te iyi bir performans sergileyen Pau Ribas. 2014-15 Yunanistan Ligi sezonunun MVP’si olan Vezenkov 2013-14 ACB MVP’si Justin Doellman ile beraber 4 numara pozisyonunda hem içeriden hem dışarıdan tehdit oluşturacaklar. Lawal ve Diagne eklemeleri ise pota altı savunmasını güçlendirmek için birebir. Pota altı demişken, Utah Jazz’in ilgisine rağmen takımda kalan Ante Tomic Lawal ve Diagne’den eksikliğini çekecekleri skor katkısını rahatlıkla verecektir. Kısa rotasyonu ise bu kadar opsiyona sahip değil. Takıma yeni katılan Pau Ribas mevkidaşı Brad Oleson gibi iyi bir şutör ancak kariyerinin sonuna yaklaşan Juan Carlos Navarro’nun sıklaşan sakatlık sorunları sıkıntı


yaratabilir. Arroyo ise muhteşem bir Eurobasket geçiren Tomas Satoransky’nin yanında hücum organizasyonu için iyi bir opsiyon ancak yaşı gereği artık aldığı sürenin sahada vereceği verime göre iyi ayarlanması lazım. 3 numarada ise soğukkanlılığı ve doğru tercihi yapmasıyla bilinen Perperoglou takımın dengesini bozmadan kendisinden beklenenleri yapacaktır. Özetle, kadrosunda derin bir yapılanmaya giden Barcelona’nın bu sezon kaybetmeye tahammülü yok. Final Four harici herhangi bir sonuç onlar için başarısızlık olacaktır.

Efsane geri mi dönüyor?

Barcelona ile benzer bir sezon yaşayan Panathinaikos, geçen sezon ligde final oynayıp Euroleague’de son 8’e kalırken Yunanistan Kupası’nı kazanmayı başardı. Ancak aralarındaki en büyük fark, Panathinaikos üzerinde bu kadar büyük bir beklenti yoktu. Kadro kaliteleri de bunu gösterir seviyedeydi zira Türkiye’den rahatça yollanan Esteban Batista ve James Gist’in zaman zaman yıldızlaştığı maçlar oluyordu. Pana bu durumu değiştirmek için öncelikle koç pozisyonuna el attı. Sırbistan’ı 2014’te dünya ikincisi yapan, bu sezon da çok iyi gittiği turnuvada yarı finalde tökezledikten sonra 4. olan takımın hocası Aleksandar Djordjevic göreve getirildi. Djordjevic Sırp milli takımındayken kendisinin bodyguard’lığını yapan uzunları Miroslav Raduljica ve Ognjen Kuzmic ile beraber Sasha Pavlovic, Nick Calathes ve James Feldeine’i kadroya kattı. Esteban Batista’dan Raduljica’ya geçiş yapmak başlı başına takımın uzun rotasyonu için muhteşem bir hamle. Eurobasket’te nefesi tükenene kadar sahada inanılmaz bir performans veren ve rakip uzunları kelime anlamıyla ezen Raduljica’ya NBA’de geçirdiği süre yaramış gözüküyor. NBA’den gelen bir başka Sırp uzun Kuzmic ise geçen sezon hem D-League hem de NBA şampiyonluğu yaşadı ve bu sezon at nalı olmak dışında da bir katkıda bulunmak isteyecektir. Takımın gözüken en büyük sıkıntısı ise Raduljica double team’lerle uğraşırken düzenli olarak ceza kesecek seviyede bir şutörün bulunmaması. Bu konuda en iyi durumda gözüken James Feldeine geçen sezon Cantu ile maç başına yaklaşık 7 üçlük deneyip %38 isabet tutturmuş. 2013-14 sezonunda Fuenlabrada’da oynarken ACB’nin top çalma kralı olan Feldeine Slaughter’ın gidişiyle açılan boşluğu fazlasıyla dolduracak gibi gözüküyor. Geçen sezonki ortalama kadro üzerinde radikal değişiklikler yapan Pana, çok iyi bir koç ve yerinde transferler ile yine son sekize rahatça kalır gibi. O noktadan sonrasını ise rakip ve bireysel eşleşmeler belirler ancak elinizde Djordjevic ve Raduljica varsa hiçbir zaman kolay lokma değilsinizdir.

WIldcard’ın hakkını vermek

Geçen sezona güçlü bir kadro ve Eurocup şampiyonluğu hedefiyle başlayan Kuban Krasnodar için işler beklendiği gibi gitmedi. Eurocup’ta ilk maçtan çeyrek finalin ikinci maçına kadar 19 maçlık bir galibiyet serisi yakalayan Rus ekibi çeyrek finalin ikinci maçında Unics Kazan’a farklı yenildi ve Eurocup üzerinden Euroleague’e gitme hayalleri suya düştü. Euroleague yönetimi de bu hayali duymuş olacak ki kendilerine bir adet Wildcard verdiler.


C GRUBU


Yazıdaki diğer takımlar gibi Kuban da yaz dönemini bol transferle geçirdi. Chris Singleton, Victor Claver, Kyrylo Fesenko ve geçen sezon ülkemizde oynayan Dontaye Draper-Ryan Broekhoff ikilisi bu transferlerden bazıları. Olimpiakos’tan ayrıldıktan sonra 1 sezonluk bir dinlenme süreci yaşayan Georgios Bartzokas’ı da takımın başına getirdiler. NBA’de tutunamadıktan sonra geçen sezon Kuban’da beklenmedik bir kariyer canlanması yaşayan Anthony Randolph ve Malcolm Delaney geçen sezonki kadronun takımda kalan en önemli parçaları. Randolph’ın fiziksel özelliklerini Avrupa’da kullanabiliyor olması ve daha önce oynamadığı pivot pozisyonunda verimli olması heyecan verici bir gelişme. Draper-DelaneyBroekhoff-Claver-Randolph beşi güzel gözükse de bench’e bakıldığında büyük bir sorun gözüküyor. Fesenko ve Singleton savunmalarıyla bilinen oyuncular ve bu konuda etkili olacaklardır ancak bench’te ortaya çıkan bir skor opsiyonu yok. Koç Bartzokas’ın maç içinde bu dengeyi iyi ayarlaması lazım. Kuban’ın bu kadrosu son 16 için yeterli gözükse de bundan sonrası için işleri oldukça zor olacak.

Litvanya geleneği devam ediyor

Kulüp tarihinin 70. Yılı olan geçen sezonu lig ve kupa şampiyonu olarak kutlayan Zalgiris Kaunas, Euroleague’de ise son 16’da pek varlık gösteremedi. Sezon sonu 8 oyuncusuyla yolları ayıran Litvanya ekibi takıma 7 yeni oyuncu kattı. Bu oyuncular içinde Eurobasket’te yıldızlaşan iki ucu keskin bıçak Mantas Kalnietis, geçen sezonu ülkemizde geçiren Pocius ve Seibutis ve Utah Jazz forması altında yaz ligi oynamış Brock Motum ve Olivier Hanlan bulunuyor. Litvanya milli takımını andıran ilk beşleri Kalnietis’in önderliğinde izlemesi güzel bir basketbol oynayacaktır. Kalnietis-SeibutisPocius-Jankunas-Javtokas beşinde spacing problemi yaşanmayacak gibi görünüyor ki yedeklere bakarsak bu trend’in devam edeceğini söyleyebiliriz. Brock Motum 2,08’lik boyuna göre fazlasıyla iyi bir şutör ve Vougioukas ile iç-dış dengesini iyi bir şekilde sağlayabilir. Kolej kariyeri boyunca maç başına %36 isabetle 5 üçlük denemiş Olivier Hanlan da bu dış şut gücüne katkı sağlayacaktır. Eurobasket’de az da olsa görme şansı yakaladığımız, geçen sezon 24

Euroleague maçında ortalama 19 dakika süre almış genç oyun kurucu Lukas Lekavicius ise artık sadece “genç oyuncu” olarak anılmaktan çıkmaya kararlı. Benzer bir durumu 3 numara oynayan Edgaras Ulanovas için de söyleyebiliriz. 2014 yılında VTB’nin en iyi genç oyuncusu seçilen 23 yaşındaki Ulanovas geçen sezon 24 Euroleague maçında Lekavicius gibi maç başına 19 dakika süre almıştı. Bana kalırsa Zalgiris bu kadro derinliğiyle geçen sezona benzer bir senaryoyla son 16’ya kalır ancak oradan sonrasını göremez.

Oyuncular gitti ancak ruh duruyor

Kullanmayı çok sevdiğimiz “peri masalı” kavramını geçen sezonki oyunları ve hikâyeleriyle sonuna kadar hak eden Karşıyaka, bileğinin hakkıyla katıldığı Euroleague’de tarihinin ilk sezonuna çıkacak. Geçen yılki tarihi başarıda çok katkısı bulunan Bobby Dixon, Jon Diebler ve DJ Strawberry gibi isimler takımdan ayrıldı. Bu isimlerin yerini Josh Carter, Justin Carter ve Joe Ragland ile iyi bir şekilde doldurmuş olsalar da geçen yılki başarının en büyük etkenlerinden biri olan, uzun süre birlikte oynamanın getirdiği takım olma duygusunu şimdilik kaybettiler. Ancak bu takım olma duygusunu yaratan adam, koç Ufuk Sarıca’nın hala takımda olduğunu düşünürsek her şey mümkün. Uzun rotasyonuna Colton Iverson ve Kerem Gönlüm’ü katan İzmir ekibi kısa rotasyonuna da Can Altıntığ ve Kenan Sipahi’yi dahil etti. Karşıyaka’nın transferdeki tercihleri geçen sezonki yüksek tempo oyunlarına devam edeceklerinin bir göstergesi gibi. Ragland kağıt üzerinde Dixon’a kıyasla daha iyi bir şutör gibi gözükse de Dixon’ın geçen sezon yaptığı gibi maç başına 8-9 üçlük denemesine çıkınca ortalamalarının aynı kalıp kalmayacağı meçhul. Carter ikilisi ise üçlük çizgisinin gerisinden Strawberry-Diebler’a göre göreceli şekilde daha kötü. Cemal Nalga’yı benzer bir profil olan Iverson ile değiştiren Kaf-Kaf için Kerem Gönlüm eğer depoda yer kaldıysa çok önemli bir isim olabilir. Geçen sezon başarısı için ilk 5’ine çok bel bağlayan Karşıyaka için bu sezon da benzer bir senaryo olacak gibi görünüyor keza bench’te biraz gelişme olsa da genel olarak Euroleague seviyesinin altında isimlerden oluşuyor. Özellikle geçen sezon yerinde sayan

Kenan Sipahi’nin oyun kurucu olarak sorumluluğu ne kadar kaldırabileceği çok kritik. Sonuç olarak Karşıyaka, seyircisinin de desteğiyle grupta sürpriz sonuçlar alabilir ancak son 16’ya kalmalarına çok da ihtimal vermiyorum.

Hayaller Top 16, hayatlar 3. galibiyet?

Polonya ekibi Stelmet Zielona Gora, 3 sezon içinde 2. kez Euroleague’e boy gösterecek. Geçen sezon başarısız bir Eurocup macerasından sonra ligde şampiyon olan Stelmet Zielona Gora’nin hedefi bir başka Polonya takımı Asseco Prokom’un 2009-10 sezonunda yaptığı gibi son 16’ya kalmak olsa da gerçekçi hedefleri ilk Euroleague maceralarında aldıkları galibiyet sayısını(2) arttırmak olacaktır. Polonya Ligi’nde 2 kere yılın koçu seçilmiş koç Saso Filipovski’nin CSKA’daki asistanlık ve Union Olimpija’daki koçluk döneminden Euroleague tecrübesi mevcut. Stelmet Zielona Gora’nın kadrosunda basketbolla orta-ileri seviyede ilgilendiğini söyleyen bir insanın tanıyabileceği iki isim var: Geçen sezon Trabzonspor’un Eurochallenge macerasının yıldızlarından olan Dee Bost ve bir dönem Royal Halı Gaziantep forması da giymiş Dejan Borovnjak. Bu noktadan sonra sizi Polonya Ligi izlediğime inandıramayacağım için kadroyu Google’ın yardımıyla biraz araştırdım. Kadroda 2003 Draft’inde 35. sıradan seçilmiş bir oyuncu(Szymon Szewczyk ), 2014-15 sezonu Estonya Ligi MVP’si(Vlad Moldoveanu) ve 2014-15 Polonya Ligi en çok gelişme gösteren oyuncusu(Karol Gruszecki) mevcut. Takımın gelecek vadeden oyuncusu ise 1993 doğumlu Mateusz Ponitka. 1,97’lik SG/SF 2010 yılında dünya ikincisi olan Polonya U17 takımının önemli oyuncularından biriydi. Geçen sezonu Belçika ekibi Oostende’de geçiren oyuncu 12.7 sayı ortalaması tutturmuş ve ortalama üzeri bir dış şuta sahip. Bu bilgiler eşliğinde Karşıyaka-Stelmet Zielona Gora maçını izlerken arkadaşlarınıza hava atabilirsiniz.(Çok işe yarayacağını sanmıyorum ama olsun, siz deneyin) Kadrosunun %70’ini Google’dan araştırarak öğrendiğim bir takım için tahmin yapmam doğru olmaz ama muhtemelen sonuncu olurlar. Belki de 3 galibiyet rakamına ulaşıp grupta beklentileri en çok aşan takım olurlar, kimbilir.


D GRUBU YAZI: Bora Türkoğlu


B

urada Şaka Yok!

Klişeler, hayatın her alanında olduğu gibi basketbol parkeleri üzerinde de mevcudiyetlerini koruyorlar. Herhangi bir takıma ya da antrenörüne sorsalar, “Gel kardeşim, seni bu sene Euroleague’e alacağız, hangi grubu istersin?” diye, muhtemelen ilk eleyeceği grup D Grubu olur. Evet, girizgahla yapılan yumuşatmadan sonra artık söyleyebiliriz, Ölüm Grubu’na hoş geldiniz. Yetmedi mi? Bu grupta kolay takım yok. Bu grupta öyle herkesin ezip geçeceği averaj takımı da yok. Peki ne var? Brose Basket var, CSKA Moskova var, Unicaja Malaga var, Dinamo Sassari var, Maccavi Tel Aviv var, bir de Türk var. Yani Darrüşşafaka Doğuş… Grubun favorisi, 2003’ten bu yana sadece bir Final-Four kaçıran Rus temsilcisi CSKA Moskova. Favorisi diyoruz çünkü, en yüksek bütçe onlarda, dolayısıyla da kurdukları kadro kalitesi doğal olarak diğer takımların üzerinde. Tek dertleri, 2009’dan bu yana kıramadıkları o şeytanın bacağı. Geçtiğimiz sezon Fenerbahçe’ye Top 8’de süpürülen Maccabi de ilk 4’ün diğer iddialı adayı. Kalan iki bilet için bir tahmin yürütmek hayli zor. Daçka, tam 11 oyuncusuyla yepyeni bir kadro kurdu fakat takım olabilecekler mi, hep birlikte göreceğiz. Brose Basket Almanya şampiyonu, Sassari ise İtalya. Her ne kadar kadroları önemli ölçüde değişmiş olsa da, kolay deplasman değiller. Malaga, kadroya çok önemli eklemeler yaptı. Özellikle kısa pozisyonda çok alternatifli bir takım yarattılar. Burası Euroleague beyler, burası D Grubu… Burada şaka yok! Her şey gerçek…

Tren, Berlin istikametine gider

Girişte de söylediğimiz gibi, CSKA Moskova, 2003 yılından bu yana sadece tek bir Final-Four kaçırdı. Fakat o tarihten bu yana kazandıkları şampiyonluk sayısı yalnızca üç. 2009’da Panathinakos’a tosladılar, 2012 de ise Olympiakos’a. Bu, onların Olympiakos’tan yediği tek darbe değil. Kurdukları devasa bütçeli kadrolara rağmen bir türlü istedikleri şampiyonluk gelmedi. Fırtına gibi estikleri ve toplamda sadece dört mağlubiyet aldıkları geçtiğimiz sene, bu sefer galiba oluyor mu acaba dedik fakat, dörtlü finalin ilk ayağında yine Olympiakos’a takıldılar.


D GRUBU

Takım rotasyonun önemli diyebileceğimiz parçaları CSKA’ya veda etti. Pota altının gösterişsiz ama etkili ismi Sasha Kaun, Cleveland Cavaliers’ın yolunu tuttu. Daha önce NBA havası solumuş atletik forvet Sonny Weems de, Phoenix Suns’la anlaşarak tekrardan hasretini çektiği topraklara döndü. Geçtiğimiz sezon İtoudis’ten dakika almakta zorlanan Markoishvili ise Daçka ile anlaştı. Rus basketbolunun efsane ismi Kirilenko, formasını çıkarıp takım elbise giymeyi tercih etti ve ülke basketbolunun başına geçti. Gelenler mi? Dimitry Kulagin, Joel Freeland, Nikita Kurbanov, Cory Higgins… Freeland’ın bir süre sahalardan uzak kalacak olmasından dolayı da son olarak Ukraynalı Kravtsov ve Ivan Lazarev. Bu takımda tüm kontrol, EuroBasket 2015’in son döneminde psikolojik olarak hırpalanan Teodosic ve Fransız yıldız Nando De Colo’nun. Oyunun potaya yakın tarafında da, Freeland, Hines, Vorontsevich ve Khryapa ön plana çıkacaktır. Grupta zorlanmazlar. Aksilik olmazsa


Final-Four da yaparlar. Gerisini ise Teodosic’e sorun.

Ayağa Kalkmanın Peşindeler

David Blatt yönetiminde elde ettikleri 2014 şampiyonluğundan sonra takım büyük oranda dağılmıştı. Hal böyle olunca, geçen sene beklenilen ivme bir türlü yakalanamadı ve Top 8’de Fenerbahçe’ye 3-0’la süpürüldüler. Geçen seneki hayal kırıklığının faturası bazı oyunculara çıktı ve o isimlerle yollar ayrıldı. Jeremy Pargo, Schortsanitis, Alex Tyus, Aleks Maric, Joe Alexander takıma veda ettiler. Daha önce sarı formayı giymiş Jordan Farmar ile Niznhy’de geçen sene dikkatleri üstüne çeken Taylor Rochestie kısa rotasyonun en önemli parçaları olarak kadroya dahil edildi. Pota altında oluşan boşluğa ise, Almanya’da isminde sıkça bahsettiren Trevor Mbakwe, NBA’den de Vitor Fevarani, Arinze Onuaku ikilisi monte edildi. Topu elinde tutmayı seven iki kısa, Farmar ve Rochestie’nin kendi aralarında yapacağı paylaşım, takımın hücum potansiyelini ortaya çıkarma açısından kritik rol oynayacaktır. Pota altı da sert ve atletik oyunculardan kurulu. Bir kez daha, eski yıllardan görmeye alışık olduğumuz bir oyun izleyeceğiz muhtemelen. Uyumu yakaladıkları müddetçe play-off’lara kadar yürürler.

Bizi De Hesaba Katın

Malaga için denklem basit: Top 16 olması gereken, Top 8 ise başarı. Geçtiğimiz sezon da çok farklı bir senaryo izlemedik. Fenerbahçe ve Anadolu Efes’in yer aldığı zor bir gruptalardı ve bir süre sonra pes ettiler. Kağıt üstünde bu kez daha iyiler ve bunun sinyallerini İspanya Süper Kupa’sı yari finalinde fazlasıyla gösterdiler. Temsilcimiz Efes’le anlaşan Jayson Granger gibi önemli bir oyuncuları ayrıldı. Fakat Valencia’dan transfer edilen Nemanja Nedovic, gideni pek aratmayacak kalitede. Sadece o da değil, kısa alternatifi olarak Edwin Jackson, Jamar Smith ve Daniel Diez kadronun yeni parçalarından. Pota altına Richard Hendrix gibi enerjisi yüksek, blok tehdidi olan ve takıma sertlik getirebilecek bir isim dahil edildi. Tıpkı Sırbistan Milli Takımı’nda olduğu gibi Stefan Markovic bu takımın sigortası. Süper Kupa’da oynadıkları Real Madrid maçında gördük ki, ritim yakaladıkları takdirde yağmur gibi üçlük atabiliyorlar. Kuzminskas çok yönlü bir joker gibi. Yine de söylemekte yarar var, Vazquez ile Hendrix pota altıda alternatifi yok ve bu ileride Malaga için sorun yaratabilir.

İtalya’nın Sürprizi

İtalya Ligi yarı finalinde Milano’yu, yedi maçlık final serisinde ise Reggio Emilia’yı saf dışı bırakan ve şampiyonluğa uzanan Sassari’nin amacı, bir kez daha kendilerinden beklenilmeyeni gerçekleştirmek. Fakat işler Euroleague’de pek öyle olmuyor. Romeo Sacchetti yönetimindeki ekip, kan değişimine gitti. Kadronun en çok süre alan oyuncularından Jerome Dyson, Rakim Sanders, Edgar Sosa, Shane Lawal ve Jeff Brooks’la vedalaştılar. Yerlerine ise, Maccabi’den MarQuez Haynes ile Joe Alexander, Olympiakos’tan Brent Petway, Roma’dan Rok Stipcevic, gibi oyuncuların yanı sıra Christian Eyenga ve Jarvis Varnado dahil edildi. Kalanlar hanesinde ise neredeyse 30 dakika


D GRUBU


sahada yer alan David Logan var. İlk dörde girmeleri için daha kendilerine göre olan ve diş geçirebilecekleri ekipleri yenmeleri gerekiyor. Brose Basket, Malaga ve Daçka bu tarife uyabilir. Kendi liglerini hücum ederek kazandılar, Euroleague’de ise ancak savunma yaparak ayakta kalabilirler.

Biz Buralarda Biraz Yeniyiz De

Darrüşşafaka Doğuş, Euroleague’den kopardığı Wild Card sayesinde ilk kez bu seviyede mücadele edecek ve maalesef, kendileri adına çok kolay olmayan bir gruba düştüler. Yine de, umutları yüksek tutmak gerek. Zira, oyuncu kalitesi olarak Euroleague’i iyi bilen isimlerden bir yapı oluşturuldu. Takıma 11 yeni oyuncu katıldı. Preldzic, Harangody, Redding, Markoishvili, Bjelica,

Slaughter, Ender Arslan, Semih Erden, Oğuz Savaş, Serhat Çetin ve Samet Geyik… Bu geniş rotasyonlu ve bol alternatifli kadro lig ve Avrupa için avantaj olarak gözükse de, ‘takım’ yaratabilme ve oyuncuların saha içinde ritim bulabilmeleri bakımından bazı sorunlar ortaya çıkaracaktır. Deneyimli koç Mahmuti’ye düşen en zor görev de, belirli liderler üzerinden takımın kontrolü ve saha içi dakikalarının paylaşımı. Doku yakalanırsa ilk dört hayal değil. Kurulan yapı saha içi engellerini aşabilecek kapasitede. Fakat işin bir de saha dışı var. Çalışmak, mücadele etmek ve belirli egolardan vazgeçmek gerek.

Bir Alman’ı Asla Hafife Alma

Sevdiğimiz ağabeylerimizden olan İtalyan koç

Andrea Trinchieri ile birlikte Almanya’da şampiyonluğu Bayern Münih’in elinden tekrardan kapan Brose Basket, geçtiğimiz sezon Euro Cup’ta Lokomotiv Kuban engelini aşamamıştı. Bu kez bir üst leveldeler ve kendilerine yer arıyorlar. Kadrodan, geçtiğimiz sezonun iki önemli ismi Ryan Thompson’ı Kızılyıldız’a, Trevor Mbakwe’yi de Maccabi’ye kaptırdılar. Yerlerine ise, pota altında Nicolo Melli ve Gabe Olaseni, kısa pozisyonunda da Nikos Zisis dahil edildi. Wanamaker ile Strelnieks takımın skor yükünü çekecektir. Onlara eklenecek ve yardım edecek oyuncu sayısı da, Bamberg’in yerini belirleyecek ana faktör olacaktır. Kağıt üzerinden Sassari’den iyiler, Daçka’dan kötüler. Bu ezberi bozabildikleri her maç hanelerine artı olarak geri döner.


BÜYÜK HEYECAN BASLIYOR Her geçen gün Avrupa’da daha fazla söze sahİp olmaya başlayan ve tarİhte İlk defa Avrupa’da dördü Euroleague, dördü Eurocup, İkİ takım da FIBA Europe Cup olmak üzere 10 takımla temsİl edİlen Spor Toto Basketbol Lİgİ’nİ sİzİn İçİn İnceledİk.

YAZI: Şaban Işık



ANADOLU EFES



usan Ivkovic ile üçüncü sezonuna girecek olan Anadolu Efes, alıştığımız şekilde neredeyse tüm yabancılarını yenileyerek sezona girmiş durumda. Euroleague Playoff’larında, şampiyon Real Madrid’e kaybetmek kabul edilebilir bir sonuç olsa da, TBL Finali’nde Pınar Karşıyaka’ya kaybetmek Anadolu Efes için büyük hayal kırıklığıydı ve bu sezon öncelikli olarak Basketbol Süper Ligi’nde şampiyon olmayı kovalayacaklar. Hazırlık maçlarında etkili bir oyun ortaya koyan Anadolu Efes, Cumhurbaşkanlığı Kupası maçında Pınar Karşıyaka’ya karşı uzun süre farklı önde götürdüğü maçı sıkıntıya soksa da, son saniyede Dunston’ın basketi ile kupaya uzandı.

KİLİT OYUNCU Thomas Heurtel

Geçtiğimiz sezon Dontaye Draper’ın yetersizliği nedeniyle, bonservis ödenerek takıma kazandırılan Thomas Heurtel bu sezon takımın saha içindeki tek hakimi olacak. Takıma yeni katılan Derrick Brown, Alex Tyus ve Bryant Dunston gibi oyuncuların atletik yeteneklerini düşündüğümüzde, Anadolu Efes’in Heurtel’in sevdiği şekilde bir oyun ortaya koyacağını düşünmek doğru olacaktır. Bununla birlikte Heurtel’in birebirde de etkili bir oyuncu olması, hücumun sıkıştığı anlarda Anadolu Efes’e katkı sağlayacaktır. Diot’un sakatlığı sonrası Fransa Milli Takımı’nın Eurobasket 2015 kadrosuna davet edilen fakat sakatlığı nedeniyle Efes tarafından kadroya katılmasına izin verilmeyen Heurtel, sezon başlangıcından beri takımla birlikte ve sevdiği oyuna uygun kadro yapısı ile bu sene çıkışını devam ettirecektir.

“ Thomas Heurtel bu sezon takımın saha İçİndekİ tek hakİmİ olacak”

ARTILAR

- Savunmada etkili olan oyuncuların fazla oluşu. Tyus, Dunston, Doğuş ve Birkan gibi elinde topu fazla istemeyen ve bu şekilde de etkili olan oyuncuların fazla olması, Oktay Mahmuti dönemindeki gibi savunma ile maç kazanan Efes’i bu sezon birçok maçta seyretmemizi mümkün kılacak. - Jayson Granger ile oyun kurucu pozisyonunun sağlama alınması. Geçtiğimiz sezonda büyük umutlarla getirilen Dontaye Draper’dan istediği verimi alamayan Efes, bu sezon Granger’ı oraya transfer ederek guard bölgesini daha kuvvetli hale getirdi. Granger geçtiğimiz sezon Malaga’da, özellikle Top 16’da en güvenilir el haline gelmişti; bu sezon kendine verilecek görevde daha da verimli olması muhtemel. - Cedi’nin gelişimi. Özellikle Eurobasket’te ortaya koyduğu etkili oyunla yeniden güven tazeleyen Cedi, bu sezon Efes’teki en güvenilir ellerden biri olacak. Hareketli oyununun yanı sıra, birebir oyununu da geliştiren Cedi, şutunu da biraz daha geliştirirse; Efes’in elinde çok kalmadan NBA yolunu tutacaktır.

EKSİLER

- Nenad Krstic’in sakatlığı. Krstic geçtiğimiz sezonki kaotik Efes’te istikrarlı oynayan birkaç oynayan birkaç oyuncudan biriydi, onun sakatlığının uzun sürmesi Anadolu Efes’i pota altında önemli bir hücum silahından mahrum bırakacak. Ayrıca, Tyus ve Dunston her ne kadar iyi savunmacı olsalar da, sırtı dönük pivot savunmasında, özellikle SBL için Krstic’in önemi daha da fazlalaşıyor. - Birebir hücum yapabilecek oyuncu azlığı. Heurtel ve Granger’ı saymıştık; bunların yanına da biraz Cedi’yi eklersek Efes’te bu üç oyuncu dışında kendi şutunu veya kendi pozisyonunu yaratabilecek oyuncu olmaması bir sıkıntı olarak göze çarpıyor. Diebler iyi bir şutör, ama kendine pozisyon hazırlandığı zaman iyi bir isim. Hücumun sıkıştığı dakikalarda, Efes’in saydığımız ilk üç isimden başka bir isim çıkartması şart. - Dario Saric’in gelişimi. İki sezon önce, Avrupa’nın en gelecek vaat eden oyuncusuyken –en azından benim için- enteresan bir şekilde Anadolu Efes’in yolunu tutan Saric, bu iki sezon içinde güvenilir bir oyuncuya dönüşse de asla o beklenen yıldız potansiyeline çıkamadı. Muhtemelen NBA önceki son sezonunda Saric’in biraz daha sorumluluk alması şart.


GELENLER Alex Tyus (Maccabi), Bryant Dunston (Olympiakos), Jayson Granger (Unicaja Malaga), Derrick Brown (Lokomotiv Kuban), Jon Diebler (Pınar Karşıyaka) GİDENLER Stratos Perperoglou (Barcelona), Stephane Lasme (Galatasaray Odeabank), Cenk Akyol (Beşiktaş Sompo Japan), Milko Bjelica (Darüşşafaka Doğuş), Deniz Kılıçlı (İstanbul BB), Matt Janning (Denver Nuggets), Dontaye Draper (Lokomotiv Kuban) DEPTH CHART PG – Thomas Heurtel, Jayson Granger, Doğuş Balbay SG – Jon Diebler, Furkan Korkmaz SF – Cedi Osman, Birkan Batuk, Okben Ulubay PF – Dario Saric, Derrick Brown C – Alex Tyus, Bryant Dunston, Emircan Koşut, Ahmet Düverioğlu, (Nenad Krstic)


FENERBAHÇE



fsane koç Zeljko Obradovic ile geçtiğimiz sezon Euroleague’de Final Four’a ulaşan Fenerbahçe, yaz dönemini hareketli geçiren takımlardan. Öncelikle Ülker’in isim sponsorluğundan ayrılması ile şok yaşayan Fenerbahçe, Ülker’in sponsorluk desteğinin farklı şekillerde devam edeceğinin netleşmesi ile rahat bir nefes aldı. Sezon öncesi hazırlık maçları yapmak için Amerika’ya uçan Fenerbahçe, Brooklyn Nets’i Barclays Center’da yenerek büyük sükse yaptı. NBA deneyimli yeni oyuncuları ile Fenerbahçe, geçen sene yarı finalde yaşanan Pınar Karşıyaka faciasını unutturma niyetinde.

KİLİT OYUNCU JAN VESELY

Vesely NBA’den Fenerbahçe’ye geldiği gün herkesin aklında onun geleceği için iki seçene vardı: Ya kendini geliştirecek ve yeniden NBA seviyesine çıkacak ya da düşüşü devam edecek ve NBA’de tutunamayan Avrupalı uzunlar kervanına katılacaktı. Vesely ilk sezon itibariyle bu yollardan ilkini tercih ettiğini gösterdi. Atletik özellikleri çok üst düzey bir oyuncu olsa da, bunu NBA’de rahatça sergileyemeyen Vesely, Avrupa’da ise fark yarattı. Pota altında çok etkili bir hücum oyuncusuna dönüşen Vesely, savunmada da bloklarıyla maça direkt etki yapan bir isim oldu. Öyle ki, Madrid’de düzenlenen Final Four’da Fenerbahçe adına en çok sivrilen isim oldu. Eurobasket 2015’te de Çek Cumhuriyeti ile iyi bir turnuva geçiren Vesely, yazın çalıştığı gibi şut menzilini de biraz daha geliştirirse, NBA’e dönüşü beklenenden hızlı olur.

ARTILAR

- Dengeli kadro. Obradovic başa geldiğinden beri ilk defa Fenerbahçe sezona bu kadar dengeli bir kadroyla giriyor. Elbette geçtiğimiz sezonlarda çok yıldız

“ Obradovic başa geldİğİnden berİ İlk defa Fenerbahçe sezona bu kadar dengelİ bİr kadroyla gİrİyor”

isimler bu formayı giydi ama bu sezonki kadro hem kaliteli oyuncu zenginliği ile hem de gelen oyuncuların birden çok pozisyonda oynayabilmesi ile Fenerbahçelilerin içini rahatlatıyor. Özellikle Kalinic ve Datome transferleri çok kritik. Bogdanovic ise geçen seneki çıkışını bu sene de devam ettirerek takım içerisindeki en güvenli ellerden biri olacaktır. - Bobby Dixon. Bu yaz Türk vatandaşlığına geçerek Ali Muhammed adını alan ve Milli Takım’da da forma giyen geçtiğimiz sezonun TBL Final MVP’si Bobby Dixon, bu sezon Fenerbahçe’de Goudelock’un yerini doldurmaya çalışacak. Türk pasaportu alması ile Fenerbahçe’nin yabancı konusunda elini rahatlatan Dixon, patlayıcı oyunu ve etkili dış şutu ile oyun sıkıştığı anlarda Fenerbahçe’nin en önemli silahı olacak. Bununla birlikte, daha çok top elindeyken etkili olduğu için, Datome, Antic ve Melih gibi şutörlerin sahada olduğu beşlerde topu Sloukas’a bırakması da muhtemel. Tabi Hickman da döndüğünde guard rotasyonunda dakikalar yeniden dağıtılacaktır. - Yeni sarı forma. “Bu nasıl artı?” diyeceksiniz ama uzun süredir Fenerbahçe’de bu kadar güzel bir forma görmemiştik, sarı harika yakışmış formaya.

EKSİLER

- Nemanja Bjelica’nın gidişi. Fenerbahçe çok transfer yaptı ama Bjelica gibi herşeyi yapabilen bir oyuncu maalesef bu transferlerin içinde değil. Bjelica geçtiğimiz sezon Fenerbahçe’nin her şeyiydi, ligi 11.8 sayı ve 8 ribaund (lig 2.si) ortalamaları ile tamamlarken %68 2 sayı ve %46 3 sayı isabet oranı olacak gibi değildi. Euroleague’de ise Fenerbahçe’yi Final Four’a taşıyan isim olarak sezonun MVP’si seçildi. Fenerbahçe taraftarlarının tek sevineceği konu, Bjelica’nın en azından NBA’e gitmesi olabilir ama yerinin doldurulması zor olacak. - Udoh ve Antic. Kağıt üzerinde çok iyi iki transfer, oraya hiç sözüm yok. Antic Olympiakos’ta geçirdiği harika sezonlar ve Makedonya Milli Takımı’nı olimpiyat elemesine taşıyan performansı sayesinde NBA’in kapısını aralamıştı. Harika geçen ilk sezondan sonra, geçtiğimiz sezon sakatlıklar nedeniyle o seviyelere çıkamadı ve yeniden Avrupa’ya döndü. Artık 33 yaşında, ayakları yavaş, savunması zayıf olsa da, hücumu hala Avrupa’da maç kazandırabilecek seviyede. Obradovic’in onu ne kadar ekonomik kullanacağı çok önemli. Udoh da NBA’de çok büyük potansiyel ile draft edilmiş bir oyuncu idi ama beş sene sonunda kendini NBA’in dışında buldu. 6. sıradan draft edilmiş bir oyuncu olarak gelişme kaydetmesi bekleniyordu ama hücumu ileriye değil geriye gitti. Savunma yönü daha iyi olduğu için sürekli bu rolde kullanılan Udoh, sakatlıklar nedeniyle hiç etkili olamadı. Yine de Obradovic’in topun herkesin eline değen sisteminde, pota altında etkili olması mümkün.


GELENLER Nikola Kalinic (Kızılyıldız), Gigi Datome (Boston Celtics), Ekpe Udoh (Los Angeles Clippers), Pero Antic (Atlanta Hawks), Bobby Dixon (Pınar Karşıyaka), Barış Hersek (Pınar Karşıyaka), Kostas Sloukas (Olympiakos) GİDENLER Andrew Goudelock (Xinjiang Flying Tigers), Nemanja Bjelica (Minnesota Timberwolves), Nikos Zisis (Brose Baskets), Semih Erden (Darüşşafaka Doğuş), Serhat Çetin (Darüşşafaka Doğuş), Oğuz Savaş (Darüşşafa Doğuş), Emir Preldzic (Darüşşafaka Doğuş), Luka Zoric (Cedevita Zagreb), Kenan Sipahi (Pınar Karşıyaka – Kiralık) DEPTH CHART PG – Kostas Sloukas, Bobby Dixon, Ricky Hickman, Berk Uğurlu SG – Bogdan Bogdanovic, Melih Mahmutoğlu SF – Gigi Datome, Nikola Kalinic PF – Jan Vesely, Barış Hersek C- Ekpe Udoh, Pero Antic, Ömer Faruk Yurtseven


PINAR KARŞIYAKA



eçtiğimiz sezonun şampiyonu Pınar Karşıyaka, kadrosundan önemli oyuncuları kaybetse de, yerine aynı kalitede ve tecrübede oyuncuları almayı başardı ve bir kez daha şampiyonluk için yola çıkıyor. Yeni transfer Ragland’ın olmadığı Cumhurbaşkanlığı Kupası maçında, maçın başında büyük bir farkla geriye düşseler de, son çeyrekte geriden gelip önce geçtiler ama maçı son saniye topuyla kaybettiler. İlk defa Euroleague oynayacakları bu sezonda, Pınar Karşıyaka yine zirvenin önemli adaylarından

KİLİT OYUNCU JOE RAGLAND

Pınar Karşıyaka, kendilerine şampiyonluğu getiren ve bu sezon Fenerbahçe ile anlaşan Bobby Dixon’ın yerine, Armani Milano’dan Joe Ragland’ı getirdi. Bence de Dixon yerine gelebilecek en iyi isimlerden birini almış oldular. 25 yaşındaki solak guard, Dixon’la benzer özelliklere sahip, iyi bir delici ve iyi bir şutör; aynı zamanda bu özelliklerini kullanarak arkadaşlarına da pozisyon hazırlamayı iyi beceriyor. Ragland için tek sorun, geçtiğimiz sezon Milano’da genellikle Hackett’ın arkasından benchten geldiği için, genellikle 20 dakikaların altında süre alıyor oluşu ama bir sezon önce Cantu’da gösterdiği performans Karşıyaka taraftarları için umut verici olacak.

“ PINAR Karşıyaka, kendİlerİne şampİyonluğu getİren ve bu sezon Fenerbahçe İle anlaşan Bobby Dixon’ın yerİne, Armani Milano’dan Joe Ragland’ı getİrdİ”

ARTILAR

- Ufuk Sarıca. Yaşarken Karşıyaka’ya heykeli dikilecek yegane adamlardan biri olan Ufuk Sarıca, lig sonu Panathinaikos’la yaptığı görüşme ile Karşıyaka taraftarlarını biraz korkutsa da yeniden takıma döndü ve bu sefer “şampiyon koç” etiketi ile kenarda olacak. Genellikle savunma geleneğinin olduğu Türk basketbolunda yüksek tempolu hücum ile de başarılı olunabileceğini gösteren Sarıca, bu sezon da oyun stilini aynen koruyarak başarı arayacak. - Tecrübeli transferler. Şampiyon kadrodan kritik oyuncuları kaybetse de, Karşıyaka bu sezon yaptığı transferlerle o açıkları kapatmaya niyetli. Uşak’ta gösterdiği müthiş performans sonrası Galatasaray Odeabank ile Euroleague macerası yaşayan Justin Carter, geçtiğimiz sezon Türk Telekom’da patlama yapan Josh Carter, kötü oynadığı gün bile mücadelesini ortaya koyan Kerem Gönlüm ve Beşiktaş’tan sonra gittiği Laboral’de oyununu iyice geliştiren Colton Iverson, Karşıyaka’da bu sezon önemli görevler alacak.

EKSİLER

- Point guard rotasyonu. Joe Ragland her ne kadar önemli bir ekleme olduysa, Ragland’ın arkasındaki isimler de Karşıyaka için kaygı verici. Yedek oyun kurucu olarak ellerinde Soner Şentürk ve Fenerbahçe’nin göndermek için çabaladığı Kenan Sipahi var ki, Cumhurbaşkanlığı Kupası gibi Ragland’ın olmadığı bir maçta Karşıyaka’yı zorlayacak durumlar ortaya çıkabilir. Tahminimce buraya bir yabancı transferi daha gelecektir. - Euroleague. “Şimdi bu ne eksisi?” diyebilirsiniz tabi ama olaya iki yönlü bakmak lazım. Karşıyaka’nın geçen sezon başarılı olduğu sistemde ilk beş oyuncuları neredeyse 35 dakika sahada kalıyordu ve canları çıkana kadar oynuyordu. Sarıca’nın sistemini aynen devam ettirdiğini varsayarsak, PerşembeCuma Euroleague maçı oynayıp, ardından Pazar-Pazartesi lig maçı oynamak oyuncular için daha yorucu olacaktır. Yine de Gabriel-Palacios gibi sisteme aşina oyuncuların takımda kalması ve gelen oyuncuların kalitesi düşünüldüğünde, Karşıyaka’nın Euroleague macerasının Beşiktaş gibi sonlanmayacağı açık.


GELENLER Joe Ragland (Armani Milano), Colton Iverson (Laboral Kutxa), ustin Carter (Galatasaray Odeabank), Kerem Gönlüm (Galatasaray Odeabank), Josh Carter (Türk Telekom), Muhammed Baygül (TED Ankara), Kenan Sipahi (Fenerbahçe), Can Altıntığ (Trabzonspor), Mert Celep (İTÜ) GİDENLER Bobby Dixon (Fenerbahçe), Barış Hersek (Fenerbahçe), DJ Strawberry (Olympiakos), Erkan Veyseloğlu (Türk Telekom), Yunus Sonsırma (Demir İnşaat Büyükçekmece), Ceyhun Altay (Demir İnşaat Büyükçekmece), Jon Diebler (Anadolu Efes) DEPTH CHART PG – Joe Ragland, Soner Şentürk, Kenan Sipahi SG – Justin Carter, Can Altıntığ, Muhammed Baygül SF – Josh Carter, İnanç Koç PF – Kenny Gabriel, Kerem Gönlüm, Mert Celep C – Juan Palacios, Colton Iverson, Egemen Güven


GALATASARAYODEABANK



eçtiğimiz sezonu sakatlıklar ve mali problemlerle boğuşarak geçiren Galatasaray Odeabank, bu sezon ise sağlam bir bütçe ve kaliteli bir oyuncu topluluğu ile lige başlıyor. Geçtiğimiz iki sezonun aksine bu sezon Eurocup’ta mücadele edecek olan Galatasaray Odeabank’da tek hedef Eurocup’ı ya da SBL’yi kazanarak yeniden Euroleague’e çıkmak olacak.

KİLİT OYUNCU SİNAN GÜLER

Galatasaray Odeabank bu sezon McCollum, Schilb, Lasme ve Dorsey gibi yıldız isimler transfer etse de, takımın doğru işlemesi için en önemli parça hala Sinan Güler. Galatasaray Odeabank’a geldiğinden beri Efes’teki savunma ağırlıklı oyununu başka bir seviyeye taşıyan ve takımdaki en güvenilir el konumuna gelen Sinan Güler, bu sezon da takımın kaptanlığını üstlenmiş durumda. Geçen sezon sakatlıklarla boğuşan takımda, tüm ortalamalarını neredeyse ikiye katlayarak, ayakta kalan en önemli isim olan Sinan Güler, bu sezon da aynı kişisel başarıyı yakalayabilirse Galatasaray Odeabank hem SBL hem de Eurocup için en önemli adaylardan biri haline gelir.

ARTILAR

- Bütçe. Geçtiğimiz sezon Galatasaray Odeabank’ın en önemli sıkıntısı bütçeydi. Sezon içerisinde Arroyo dahil bir çok oyuncusuyla yolları ayırmak zorunda kalan Galatasaray Odeabank, bu sezon başında ise

“ Galatasaray Odeabank bu sezon McCollum, Schilb, Lasme ve Dorsey gİbİ yıldız İsİmler transfer etse de, takımın doğru İşlemesİ İçİn en önemlİ parça hala Sİnan Güler”

Odeabank’ın desteğiyle güçlü bir kadro kurdu. Erick McCollum’un ne kadar etkili bir skorer olduğunu Panionios’ta görmüş, Çin’de ise duymuştuk. Methi de hazırlık maçlarında ortaya çıktı; İBB ve Beşiktaş maçlarında son çeyreğe girerken yaklaşık 20 sayı geride olan Galatasaray Odeabank, her iki maçı da McCollum’un etkili oyunu ile çevirmeyi başardı. Blake Schilb uzun süredir Fransa’da etkili oynayan ve saygı gören bir oyuncuydu, Çek Cumhuriyeti ile geçirdiği Eurobasket deneyimi sonrası Galatasaray Odeabank’da da en önemli hücum silahlarından olacaktır. Stephane Lasme, vasat geçen Anadolu Efes macerası sonrası, Önder Özen tabiriyle ayakkabılarını alıp Galatasaray Odeabank formasını sırtına geçirdi ve daha fazla sorumluluk almaya hazır. Ama en önemli transfer tabi ki Joey Dorsey oldu. “Patric Young gibi etkili bir oyuncunun yerine kimi koyardınız?” sorusuna çoğunluğun vereceği cevap olan Dorsey, Galatasaray Odeabank’ın hareketli basketbol sisteminde parlayacaktır. - Ergin Ataman. Galatasaray Odeabank’ın başına geçtğinden beri kulübün kaderini değiştiren isim olan Ergin Ataman, sadece basketbol bilgisi ile değil, saha kenarındaki duruşu ile de taraftara güven veriyor. Sezon öncesi geçirdiği bir rahatsızlık yüzünden şu an dinlenmekte olan koç, benche döndüğü andan itibaren yine fark yaratmaya başlayacaktır.

EKSİLER

- Kaliteli yerli oyuncu azlığı. Yukarıda “kilit oyuncu” olarak Sinan Güler’i yazdık ama onun dışında süre verirken içinizin rahat edeceği bir yerli oyuncu yok gibi. Bu yüzden Galatasaray Odeabank da neredeyse bulduğu her yerliyi takıma katmaya çalıştı ama yine de özellikle SBL’de rotasyon yaparken sıkıntı yaşamaları muhtemel. Şafak, Göksenin, İzzet, Dusan Cantekin gibi isimlerin seviyesi maalesef buradan biraz daha aşağıda. - Dört numara problemi. Malaga’dan transfer edilen Caleb Green, dış şutunun da olması ile etkili olabilecek bir oyuncu ama Erceg’in yerini doldurması şu an zor gözüküyor. Özellikle sezon öncesi sakatlık nedeniyle kontratının az daha iptal edileceğini de düşünürsek, Galatasaray Odeabank belki Eurocup için bu bölgeye bir transfer daha yapabilir. Hele ki yedek isim İzzet Türkyılmaz’ken.


GELENLER Errick McCollum (Zhejiang Golden Bulls), Doğukan Şanlı (Beşiktaş Sompo Japan), Joey Dorsey (Denver Nuggets), Stephane Lasme (Anadolu Efes), Caleb Green (Unicaja Malaga), Blake Schilb (Paris-Levallois), İzzet Türkyılmaz (Le Mans), Göksenin Köksal (Darüşşafaka Doğuş – kiradan döndü), Şafak Edge (Banvit), Dusan Cantekin (İBB) GİDENLER Justin Carter (Pınar Karşıyaka), Patric Young (Olympiakos), Zoran Erceg, Şuacan Pişkin, Kerem Gönlüm (Pınar Karşıyaka), Martynas Pocius (Zalgiris Kaunas), Kristijan Nikolov (A.Ç. Yeşilgiresun Belediyespor), Ender Arslan (Darüşşafaka Doğuş), Göktürk Ural. DEPTH CHART PG - Errick McCollum, Şafak Edge, Göksenin Köksal SG – Sinan Güler, Doğukan Şanlı SF – Vladimir Micov, Blake Schilb PF – Caleb Green, İzzet Türkyılmaz, Ege Arar C – Joey Dorsey, Stephane Lasme, Dusan Cantekin


DARÜŞŞAFAKA DOĞUŞ



açka’nın kararlı yükselişi bu sene de devam ediyor. Doğuş Grubu’nun desteği ile, uzun süre aradan sonra SBL’ye çıkan Daçka, bütçe avantajı ile kurduğu kadroyla, ligi uzun süre lider götürdü. Fakat son haftalardaki düşüş ile üçüncü sıraya gerileyen Daçka, playoff’ta da Trabzonspor Medical Park’a ilk turda kaybederek hayal kırıklığı yaşattı. Fakat Doğuş Grubu’nun yatırımları Euroleague’in gözünden kaçmadı ve bunun sonucu olarak Darüşşafaka Doğuş bu sezon tarihinde ilk defa Euroleague’de mücadele edecek. Lig maçlarını Ayhan Şahenk’te, Euroleague maçlarını Volkswagen Arena’da oynayacak olan Daçka, Oktay Mahmuti yönetimi ve yenilenen kadrosu ile bu sezon SBL’de de daha yukarıları hedefliyor.

KİLİT OYUNCU EMIR PRELDZIC

Fenerbahçe’ye uzun yıllar hizmet veren ve artık kulüpte sembol bir oyuncu olduğu düşünülen Preldzic, biraz sürpriz bir kararla Fenerbahçe’den ayrıldı ve artık Darüşşafaka Doğuş forması giyecek. Forvet pozisyonundan top paylaşımı yapabilen en iyi oyunculardan biri olan Preldzic, adeta babalarının eve getirdiği çokomeli bekleyen çocuklar gibi top bekleyecek olan Darüşşafaka Doğuş oyuncularını besleyecek en önemli isim olacak. Oktay Mahmuti’nin de durağan

“ top paylaşımı yapabİlen en İyİ oyunculardan bİrİ olan Preldzic, Darüşşafaka Doğuş oyuncularını besleyecek en önemlİ İsİm olacak”

hücumlarda top dağıtmayı iyi bilen oyunculara karşı olan sevdasını düşününce, Preldzic’in Darüşşafaka için önemi daha iyi ortaya çıkıyor.

ARTILAR

- Reggie Redding. Takımdaki en kilit oyuncu Preldzic ama bu sene Alba Berlin’den transfer edilen Redding, muhtemelen Daçka’nın en büyük skor gücü olacak. Alba Berlin ile harika bir Euroleague sezonu geçiren Redding, Alba Berlin’in geçtiğimiz sezonun sürpriz takımı olmasında en büyük paya sahipti. Ballhandlingi çok kuvvetli olan ve rakip savunmaları delerek açabilen Redding, özellikle takım hücumunun birebire kaldığı anlarda çok etkili olacaktır. - Geniş kadro. Daçka bir önceki sezondan tam 12 oyuncuyu gönderirken, 11 yeni oyuncuyu kadrosuna kattı ve gelen isimlerin “ismine” baktığımızda, kariyeri boyunca hep Euroleague oynamış, oraların havasını iyi almış oyuncular olduğunu görüyoruz. Hem SBL hem de Euroleague oynayacak olan Darüşşafaka Doğuş için bu iyi bir atılım gibi duruyor ama bunun bir de eksisi var, o da alt maddede.

EKSİLER

- Toplama takım görüntüsü. Yukarıda bahsettiğim eksi işte bu, yabancı transferleri iyi dursa da yerli transferleri “Mavi donun var mı?” sorusu ile yapılmış gibi duruyor biraz. Şöyle açıklayayım, Ender, Semih, Oğuz, Serhat, hatta yerli değil ama Milko Bjelica bile hep performansları oynadıkları takımları tatmin etmediği için gitmesine izin verilmiş isimler. Ayrıca, bu saydığım oyuncuların da hem iyi maçlarında hem de kötü maçlarında aşağı yukarı nasıl performans ortaya koyacağı belli. Ender Arslan’ın topu 15 saniye tutup sonra kafayı eğip içeri dalacağını, Oğuz Savaş’ın post-up yaptığı oyuncuyu ittiremeyince kendini kaybetmesini, Serhat Çetin’in perde bulamayınca köşeye masa atıp bekleyeceğini artık 2001 doğumlu çocuklar bile biliyor. Semih son Eurobasket’te oyunuyla heyecanlandırdı, onu belki biraz farklı bir yere koyabiliriz ama geri kalan oyuncuların, her maç iyi yaptıkları şeyleri ortaya koyabilmek biraz Oktay Mahmuti’nin becerisine kalıyor.


GELENLER Ender Arslan (Galatasaray Odeabank), Reggie Redding (ALBA Berlin), Manuchar Markoishvili (CSKA Moskova), Serhat Çetin (Fenerbahçe), Oğuz Savaş (Fenerbahçe), Semih Erden (Fenerbahçe), Samet Geyik (Tofaş), Milko Bjelica (Anadolu Efes), Luke Harangody (Valencia), Marcus Slaughter (Real Madrid) GİDENLER Jordan Farmar (Maccabi Tel Aviv), Erbil Eroğlu (İstanbul BB), Renaldas Seibutis (Zalgiris Kaunas), Taylor Brown, Lynn Greer, Göksenin Köksal (Galatasaray Odeabank), Ersin Görkem (Acıbadem), John Shurna (Valencia), Nedim Yücel (Acıbadem), Ermal Kuqo (Türk Telekom), Gasper Vidmar (Banvit) DEPTH CHART PG – Jamon Gordon, Ender Arslan, Mehmet Yağmur SG – Reggie Redding, Doğuş Özdemiroğlu SF – Emir Preldzic, Manuchar Markoishvili, Serhat Çetin PF – Luke Harangody, Marcus Slaughter, Samet Geyik, Metin Türen C – Semih Erden, Oğuz Savaş, Milko Bjelica, Ersin Dağlı


BANVİT



Itoudis’li efsane sezon sonrası geçtiğimiz sezon başında görevi Zoran Lukic’e emanet eden Banvit, Lukic deneyiminin tutmaması üzerine sezon ortasında camianın çocuğu Selçuk Ernak’ı yeniden takımın başına getirmişti. Ernak, bu sezon da takımın başında ve yapılan transferleri incelediğimizde, zamanında parmakla gösterilen Banvit hücumlarını getirmek için çalışacağını söyleyebiliriz. Bu sezon hem SBL’de hem de Eurocup’ta mücadele edecek olan Banvit yeniden kendini ilk 4’e atmaya çalışacak.

KİLİT OYUNCU ADRIEN MOERMAN Moerman tam bir Banvit transferi. Fransa’da uzun yıllardır güçlü takımlarda oynayan Adrien Moerman, geçtiğimiz sezon şampiyon olan Limoges’un en etkili ismiydi ve bu sayede sezon MVP’si ödülünü kazanmayı başardı. 2.01’lik boyu ve hantal yapısıyla bir power forward için kısa bir oyuncu olarak görülen Moerman, hareketli ayakları ve pota altındaki bitiriciliği ile boy eksiğini fazlasıyla kapatabiliyor. Üstelik boş kaldığında da çok etkili bir dış şutör. Limoges’un Euroleague macerasında güçlü ekiplerle baş ederken zorlanan Moerman, ligde ise tam anlamıyla fırtına gibiydi. Herkesin topu sevdiği Banvit kadrosunda, Limoges’daki kadar topla buluşamayacağı aşikar, ama sahada olduğu dakikalarda bu performansı gösterirse Banvit adına fark yaratan oyuncu Moerman olacaktır.

“ Fransa’da uzun yıllardır güçlü takımlarda oynayan Adrien Moerman, geçtİğİmİz sezon şampİyon olan Limoges’un en etkİlİ İsmİydİ”

ARTILAR - Ernak’a uygun kadro yapısı. Çok pas yaparak mümkün olduğunda her oyuncudan faydalanmak isteyen Selçuk Ernak, bu sene Banvit’te kurduğu kadro ile bunu sağlayabilir. Courtney Fortson ve Dominique Johnson topu seven ve top elinde olduğunda etkili olan oyuncular ama Ernak’ın sistemi oturduğunda bu iki oyuncu ve Slaughter, Simmons gibi oyuncular da hücum alanında maksimum verim vereceklerdir. Ayrıca Vidmar gibi iyi bir pota altı savunmacısına ve Carmicheal gibi iyi bir ribaundçuya sahipler; dolayısıyla topun sürekli döndüğü bu sistemde oyuncular da daha rahat hareket edeceklerdir. - Genç kadro. Simmons dışında 30 yaşın üstünde oyuncu yok, bu da özellikle yakın geçen maçlarda Banvit’in daha dirençli kalmasını sağlayacaktır. Bununla birlikte hem SBL hem de Eurocup oynayacaklarını düşündüğümüzde, genç oyuncuların yorgunluktan daha az etkileneceğini bekleyebiliriz.

EKSİLER - Yerli oyuncu eksikliği. Bu problem Banvit’te aslında uzun süredir devam eden bir durum. Geçtiğimiz sezon Türk vatandaşı olan Keith Simmons ve altyapıdan geldiği için kulübü çok iyi tanıyan Şafak Edge’nin yanında Can Maxim Mutaf’ı eklediler ama sezonun birçok maçında Türk oyunculardan bekledikleri katkıyı alamadılar. Bu sezon ise Şafak’ı Galatasaray Odeabank’a kaptırırken yerine sadece Trabzonspor’da bir parlama yakalayan Nusret Yıldırım’ı transfer ettiler. Bir dönem tek başına birinci lige çıkacak kadar iyi bir takım olan Bandırma Kırmızı’dan da yukarıya oyuncu taşımada yetersiz kaldıkları için bu sezon da aynı problemi yaşamaları muhtemel. Bu bağlamda Tolga Geçim ve Talat Altunbey’in biraz daha kendilerini geliştirmeleri şart. - Chuck Davis ve Sammy Mejia’nın gidişi. “Banvit çok iyi oyuncular aldı” dedik ama çok iyi iki oyuncuyla da yollarını ayırdı. Davis zaten Banvit’in efsanelerinden biri oldu, Mejia’da son iki sezonda Banvit’in her şeyiydi. En güvenilir iki oyuncu onlardı, takımın sıkıştığı anlarda kilidi açan onlardı, takımda pas düzenlerini sürdüren isimler onlardı. Yerlerine gelen isimler kaliteli isimler olsa bile, bu seviyeye gelmeleri için uzun bir süre geçmesi gerekiyor.


GELENLER Courtney Fortson (Avtodor Saratov), Jackie Carmichael (Maccabi LeZion), Dominique Johnson (Maccabi LeZion), AJ Slaughter (Panathinaikos), Gasper Vidmar (Darüşşafaka Doğuş), Nusret Yıldırım (Trabzonspor Medical Park) GİDENLER Sammy Mejia (Tofaş), Chuck Davis, Jimmy Baron (Charleroi), Vladimir Vereemenko (Reggio Emilia), Vladimir Dragicevic, Berkay Candan (Trabzonspor Medical Park), Şafak Edge (Galatasaray Odeabank), EJ Rowland (Hapoel Jerusalem) DEPTH CHART PG – Courtney Fortson, AJ Slaughter, Cem Ulusoy SG – Dominique Johnson, Can Maxim Mutaf, Erkan Yılmaz SF – Keith Simmons, Nusret Yıldırım, Tolga Geçim PF – Adrien Moerman, Talat Altunbey C – Gasper Vidmar, Jackie Carmichael


BEŞİKTAŞ SOMPO JAPAN



eçtiğimiz sezon playoff’a kalamayarak büyük hayal kırıklığı yaratan Beşiktaş bu sezon yenilenen kadrosu ve Sompo Japan Sigorta’nın isim sponsorluğu ile kadrosunu baştan aşağı yeniledi. Sezon ortasında göreve gelen Finlandiya Milli Takımı koçu Henrik Dettman ile yola devam eden Beşiktaş, geçtiğimiz sezonların aksine bu sefer daha ciddi bir bütçe ile daha iyi bir kadro kurmayı başardı. SBL’nin yanı sıra Eurocup’ta da mücadele edecek olan Beşiktaş Sompo Japan, taraftarlara geçen sezonu unutturma niyetinde.

ARTILAR

KİLİT OYUNCU MACIEJ LAMPE

EKSİLER

SBL’deki bütçeleri gördükten sonra Lampe gibi yetenekli bir oyuncunun Türkiye’ye gelmesi sürpriz değildi ama Beşiktaş Sompo Japan’a gelmesi sürpriz bir transfer oldu. Avrupa’daki en yetenekli 4-5 numaralardan biri olan Lampe, erken yaşta yaşadığı NBA deneyimi sonrası döndüğü Avrupa’da gittiği her takımda en yıldız oyunculardan biriydi. 2.11’lik boyuna rağmen atlet bir oyuncu olması, içeriden ve dışarıdan skor tehdidi ve Euroleague tecrübesi ile Lampe, Beşiktaş Sompo Japan’da büyük bir boşluğu dolduracak. Geçtiğimiz sezon o bölgede oynayan JaJuan Johnson’dan beklediği verimi alamayan Beşiktaş Sompo Japan, bu sezon Lampe’ye rahatlıkla güvenebilir.

“ Sezon ortasında göreve gelen Dettman İle yola devam eden Beşİktaş, geçtİğİmİz sezonların aksİne daha cİddİ bİr bütçe İle daha İyİ bİr kadro kurmayı başardı”

- Sinan Erdem Spor Salonu. Akatlar’ı yenilemeye alacak olan Beşiktaş yönetimi, bence çok iyi bir kararla bu sezon maçları Sinan Erdem Spor Salonu’nda oynamaya karar verdi. Konumu yüzünden birçok taraftarın daha plan aşamasında gelmekten vazgeçtiği, çoğu maçta taraftar tepkileri yüzünden takımın olumsuz etkilendiği Akatlar yerine; daha kolay ulaşılabilir konumu ve Beşiktaş basketbolu için tarihsel önemi ile Sinan Erdem Spor Salonu harika bir seçim. Şu an gördüğüm kadarıyla salonun belirli bir kısmı için bilet satışı olacak ama taraftarın ilgi göstermesi halinde salonun yine eskisi gibi dolması içten bile değil. - Ryan Broekhoff’un gidişi. Genç yaşta geldiği Beşiktaş’ta kendini geliştirerek bir Euroleague oyuncusuna dönüşen Broekhoff, bu sezon başında kontratındaki maddeyi kullanarak serbest kaldı ve Lokomotiv Kuban ile imzaladı. Broekhoff, 3 numaraya göre iyi bir ribaundcu olması, mücadeleci oyunu ve yüksek dış şut yüzdesi ile Beşiktaş için en kritik oyunculardan biri haline gelmişti. Ayrıca taraftarla olan kuvvetli bağı da onu ayrı bir yere koyuyordu. Bu sene başında Olympiakos’tan gelen Tremmel Darden, belki Broekhoff’un yaptığı işleri yapabilecek sayılı oyunculardan biri ama 34 yaşında olması bir soru işareti. - Lamont Hamilton’un sakatlığı. Hilton Armstrong’un gidişi ile birlikte transfer edilen Lamont Hamilton, özellikle Bilbao günlerinde bütün Avrupa’nın hayranlıkla izlediği oyunculardan biriydi. Daha sonra yaşadığı sakatlıklar ve biraz kilo alması onu büyük takımların radarından düşürse de hala pivot pozisyonunda en etkili hücum silahlarından birisi ve Beşiktaş Sompo Japan’ın başarısı için onun başarılı olması kritik önemde. Beşiktaş Sompo Japan, Hamilton’un sakatlığı sonrası o bölgeye Radosevic’i alarak kendini biraz sağlama aldı ama bu sakatlıktan dolayı SBL’ye ve Eurocup’a yapılacak kötü bir başlangıç, homurdanmaları da beraberinde getirebilir.


GELENLER Nate Wolters (Grand Rapids Drive), Erik Murphy (Austin Toros), DJ Seeley (Manresa), Lamont Hamilton (Krasny Oktabyr), Maciej Lampe (Barcelona), Leon Radosevic (ALBA Berlin), Tremmel Darden (Olympiakos), Cenk Akyol (Anadolu Efes), Emre Bayav (Darüşşafaka Doğuş), Kartal Özmızrak (NSK Eskişehir Basket – kiradan döndü) GİDENLER Ryan Broekhoff (Lokomotiv Kuban), Scottie Reynolds (Enel Brindisi), JaJuan Johnson (Krasny Oktabyr), Hilton Armstrong (Demir İnşaat Büyükçekmece), Caner Erdeniz (Rönesans TED Kolejliler), Kerem Tunçeri (Acıbadem), Kenan Bajramovic (Spars), Doğukan Şanlı (Galatasaray Odeabank), John Holland, Chris Lofton. DEPTH CHART PG – Nate Wolters, Engin Atsür, Kartal Özmızrak SG – DJ Seeley, Muratcan Güler, Enes Berkay Taşkıran SF – Tremmel Darden, Cenk Akyol PF – Maciej Lampe, Erik Murphy, Doğan Şenli C – Lamont Hamilton, Leon Radosevic, Emre Bayav


TRABZONSPOR MEDICAL PARK



eçtiğimiz sezon Nenad Markovic’in göreve gelmesinden sonra çıkışa geçen ve ligin en iyi basketbol oynayan takımlarından biri haline gelen Trabzonspor Medical Park, playoff’larda Darüşşafaka Doğuş gibi güçlü bir takımı eleyerek yarı finale kalmayı başardı. Trabzon’da düzenlenen Eurochallenge Final Four’unda ise kupayı son saniyede kaybeden Trabzonspor Medical Park, bu başarılı sezonun ödülünü bu sezon Eurocup’a davet edilerek aldı.

KİLİT OYUNCU NOVICA VELICKOVIC

Partizan günlerindeki oyunu ile Avrupa’nın en parlak geleceğe sahip oyuncuları arasında gösterilen Velickovic, bu başarılı yılların ödülünü Real Madrid’e transfer olarak almıştı. Ama Madrid’de sakatlıklarla boğuşarak geçirdiği üç yıl onu gözden düşürdü. Sırbistan ve Almanya arasında geçen iki yıldan sonra geçtiğimiz sezon başı Trabzonspor Medical Park ile anlaşan Velickovic, özellikle Markovic sonrası dönemdeki performansı ile tekrardan eski günlere döndüğünün sinyallerini vermeye başladı. Dee Bost-Dwight Hardy ikilisinin skor yükünü çektiği Trabzonspor Medical Park’ta, Velickovic özellikle dört numaradan sağladığı yüksek skor katkısı ve ribaund yeteneği ile çok kritik bir rol oynadı. Bu sezon Eurocup ile yeniden ULEB arenasına çıkacak olan Velickovic,

“ Medical Park’ın yatırımı İle önce 2. Lİgde şampİyon olan, daha sonra SBL’de yarı fİnale kadar yükselen Trabzon’da, şehrİn halkı artık takımı tamamen benİmsemİş durumda”

bu sezon göstereceği iyi performansla yeniden Euroleague radarına girecektir.

ARTILAR

- Taraftar desteği. Medical Park’ın yatırımı ile önce 2. Ligde şampiyon olan, daha sonra SBL’de yarı finale kadar yükselen Trabzon’da, şehrin halkı artık takımı tamamen benimsemiş durumda. Özellikle kutu gibi olan 19 Mayıs Spor Salonu’ndan 7500 kişilik Hayri Gür Spor Salonu’na geçilmesi de taraftarların takımı benimsemesinde daha etkili oldu. Futbol takımının kötü başlangıcı, basketbolda Passolig’in olmaması ve bu sene Eurocup maçlarının da oynanacak olması, Trabzonlu taraftarlar için Trabzonspor Medical Park maçlarını daha değerli kılıyor. - Takım iskeletinin korunması. SBL’deki bir çok takım, kadrosunu neredeyse sıfırdan yapılandırırken, Trabzonspor Medical Park, geçtiğimiz sezon kadroda olan Stipanovic, Velickovic ve önemlisi Dwight Hardy’yi takımda tutmayı başardı. Giden oyuncuların yerine de, Eurocup düşünülerek kaliteli isimler alındı. Takımda önemli bir rol oynayan Dee Bost yerine yine Avrupa’da oyunu ses getiren Darius Johnson-Odom transfer edildi. Polonya Ligi MVP’si Damian Kulig ile forvet pozisyonu güçlendirildi. En önemli transfer olarak da, Partizan ve Nizhny Novgorod ile yeniden Avrupa kariyerini canlandıran Tarence Kinsey takıma kazandırıldı. Tabi bu transferde, henüz söylentilerin çıktığı andan itibaren sosyal medyada büyük bir baskı yapan taraftarın da etkili olduğunu söylemek lazım.

EKSİLER

- Pivot sıkıntısı. Stipanovic geçen sene çok büyük bir etki yarattı, gerçekten ligin en değerli uzunlarından birine dönüştü ama Eurocup’ta maçların daha sert geçeceğini düşünürsek; ilk beşin uzun süre sahada kaldığı Trabzonspor Medical Park’ta Stipanovic’in daha çok yıpranacağını söyleyebiliriz. Yedeğe transfer edilen Sertaç Şanlı kendini sürekli geliştiren bir isim, ama Eurocup’ta daha ilerisi düşünülüyorsa, oraya bir yabancı transferi daha şart. - Kokoreç. Tamam bu tam bir eksi değil ama koskoca takımın kokoreçten zehirlenip hazırlık maçına çıkamaması da büyük goygoy.


GELENLER Darius Johnson-Odom (Cantu), Fırat Töz (Akın Çorap Yeşil Giresun Belediyespor), Tarence Kinsey (Nizhny Novgorod), Erdi Gülaslan (Gelişim Koleji), Hakan Demirel (Muratbey Uşak Sportif), Berkay Candan (Banvit), Damian Kulig (Turow Zgorzelec), İbrahim Yıldırım (Muratbey Uşak Sportif), Sertaç Şanlı (Muratbey Uşak Sportif) GİDENLER Dee Bost (Stelmet Zielona Góra), Sean Marshall (Muratbey Uşak Sportif), Can Korkmaz (Muratbey Uşak Sportif), Yunus Akçay (Muratbey Uşak Sportif), Can Altıntığ (Pınar Karşıyaka), Nusret Yıldırım (Banvit), Kaloyan Ivanov (Tofaş) DEPTH CHART PG – Darius Johnson-Odom, Hakan Demirel, Fırat Töz SG – Dwight Hardy, İbrahim Yıldırım SF – Tarence Kinsey, Alper Saruhan, Erdi Gülaslan PF – Novica Velickovic, Damian Kulig, Berkay Candan C – Andrija Stipanovic, Sertaç Şanlı


TÜRK TELEKOM



eçtiğimiz sezon enteresan bir kadro ile sezona başlayan Türk Telekom, Ercüment Sunter’in de etkisiyle ligin ikinci yarısında performansını arttırarak playoffa kalmayı başardı, hatta Anadolu Efes’ten bir maç çalmayı bile başardı. Bu sezona yeniden Ercüment Sunter’le giren Türk Telekom, ligdeki her takım gibi kadrosunu neredeyse baştan aşağı yenilemeyi tercih etti. FIBA’nın Eurocup’a alternatif olarak bu sene çıkardığı ve 200 ülkeden 500 takımın katılacağı FIBA Europe Cup’ta mücadele edecek olan Türk Telekom, ligde de playoff’a kapağı atmaya çalışacak.

KİLİT OYUNCU MICHAEL JENKINS Geçtiğimiz sezonun ortasında İBB forması giymeye başlayan Jenkins, benim hayatımda gördüğüm en temiz bileklerden birine sahip; gerek pozisyon içi olsun gerek birebir olsun her zaman şut atabilme potansiyeli var ve bu şutları yüksek isabetle atabiliyor. Zaten geçtiğimiz sezon da TBL All-Star’da 3 sayı yarışmasını kazanmayı başarmıştı. Yenilenen Türk Telekom kadrosunda, eline direkt bakılabilecek pek oyuncu yokken

“ Geçtİğİmİz sezonun ortasında İBB forması gİymeye başlayan Jenkins, KESİNLİKLE en temİz bİleklerden bİrİne sahİp”

Jenkins’in ön plana çıkıp sorumluluk alması gerekiyor. Özellikle yanında Ben Woodside gibi pası öncelikli olarak düşünen bir guard varken bu daha kolay olacaktır.

ARTILAR - Tecrübeli yerliler. Darüşşafaka Doğuş başlığında konuştuğumuz konuyu tekrar hatırlayın, o takımda artık kariyerlerinde tavan noktasını görmüş yerlilerin Euroleague’de oynayacak bir takımda yetersiz olabileceğinden bahsetmiştim. Türk Telekom içinse aynı madde bir avantaj, çünkü Cevher, Ermal, Erkan gibi isimler artık ak sakalları da çıkmaya başlasa, Türk Telekom için katkı verebilecek isimler. Hele ki FIBA Europe Cup’taki takımların mantar olduğunu düşünürsek.

ESKİLER - Düşük profilli yabancılar. Geçtiğimiz sezon Chris Johnson, Josh Carter, McCauley gibi isimler özellikle sezonun ikinci yarısında takımı sürükleyen isimler olmuşlardı; yabancılar bu kadar etkiliyken yerli oyuncular da kendilerini biçilen rolü daha rahat oynayabiliyorlardı. Bu sezon alınan oyuncular ise maalesef geçen seneki isimler kadar parlak durmuyor. Şöyle diyelim, bundan önce incelediğimiz 8 takımdaki yabancı profilleriyle karşılaştırdığımızda parlak durmuyor. J’Covan Brown, Astana’da iyi bir sezon geçirdi ama SBL’de aynı başarıyı göstermesi soru işareti. Eski TED Kolejli Ben Woodside her zaman Avrupa’da takım bulan bir oyuncu ama artık 30 yaşına geldi ve takımı sürükleyici bir isim olmaktan uzak. Telekom’un belki de Jenkins’le birlikte tek iyi transferi Uşak’tan gelen Eric Buckner olabilir. Justin Carter’ın geçtiğimiz sezon yaptığı patlamaya benzer bir patlamayla Euroleague’e kapak atabilecek bir potansiyeli mevcut.


GELENLER Michael Jenkins (İBB), Eric Buckner (Muratbey Uşak Sportif), J’Covan Brown (Astana), Boris Savovic (Ratiopharm Ulm), Ben Woodside (Sevilla), Cevher Özer (Banvit), Ermal Kuqo (Darüşşafaka Doğuş), Erkan Veyseloğlu (Pınar Karşıyaka) GİDENLER Barış Ermiş (Tofaş), Pertev Örgüner (Mamak Bld. Ankara DSİ Era), Ümit Sonkol (Tofaş), Chris Johnson (Cleveland Cavaliers), Michael Roll (Demir İnşaat Büyükçekmece), Josh Carter (Pınar Karşıyaka), Ben McCauley, Milovan Rakovic DEPTH CHART PG – Ben Woodside, Kristaps Valters, Canberk Cevit SG – J’Covan Brown, Erkan Veyseloğlu, Evren Büker SF - Michael Jenkins, Mutlu Akpınar PF – Boris Savovic, Cevher Özer, Murat Göktaş C – Eric Buckner, Ermal Kuqo


ROYAL HALI GAZİANTEP



oyal Halı desteğiyle Gaziantep uzun süreden beri Türkiye’nin önemli basketbol şehirlerinden birine dönüşmüş durumda. Her yıl, bundan 4-5 sene önce rahatça playoffa kalacakları kadrolar kurup, playoffu ucundan kaçırıyorlar, ama araya bir Eurochallenge 3.lüğü sıkıştırdılar ki, genç bir takım için önemli bir başarı. Yola bu sezon da Jure Zdovc ile devam edecek olan Royal Halı Gaziantep, yine playoffun son sıraları için savaş verecek. KİLİT OYUNCU ANDY RAUTINS Royal Halı Gaziantep’in geçtiğimiz yıl en önemli hücum gücü Cory Higgins’ti. Neredeyse her maç, Antep’in ondan beklediği skor katkısını vermeyi başaran Higgins, bu istikrarlı oyununun mükafatını da CSKA Moskova’ya transfer olarak aldı. Royal Halı Gaziantep de bence fena olmayan bir hamle ile oraya Andy Rautins’i getirdi. Rautins

“ Royal Halı desteğİyle Gazİantep uzun süreden berİ Türkİye’nİn önemlİ basketbol şehİrlerİnden bİrİne dönüşmüş durumda”

özellikle Syracuse’daki kolej günlerinde ülke çapınan tanınan bir oyuncuydu, en kötü NBA’de bir rol oyuncusu olması bekleniyordu ama fiziği NBA için çok yetersiz kaldı. Fakat Avrupa’ya geldiğinden beri de kendini sürekli geliştiren bir oyuncu oldu. Özellikle son iki sezonda da, hem Frankfurt’ta hem de Varese’de takımın en önemli skor opsiyonuydu. Şutu çok seven bir yapısı var, bazen takım düzenini bozacak şekilde şut kullanabilir ama çok sevdiğim bir abimin de dediği gibi, “Sokan haklıdır”. ARTILAR - Takım çekirdeğinin korunması. Royal Halı Gaziantep en önemli yıldızı Higgins’i kaybetti ama geçen seneki kadronun çoğunu takımda tutmayı başardı. Koç Zdovc ile birlikte tam 8 oyuncuyu kadroda tutan Royal Halı Gaziantep’de diğer takımların aksine, alışma süreci daha kısa sürecektir. İlk haftalarda sürpriz galibiyetler bekleyebiliriz. EKSİLER - Son hamleyi bir türlü yapamamaları. Royal Halı Gaziantep, SBL’de geçirdiği üç sezonda sırasıyla dokuzuncu, onuncu ve yine onuncu olmayı başardı. Aslında bütçelerine göre iyi kadrolar kursalar ve yıldız isimleri getirseler de, bir türlü o playoff potasına giremediler. Bu sene o açıdan kritik olabilir, çünkü her şirket, hem maddi açıdan hem de görünürlük açısından sponsoru olduğu takımın daha da ileri gitmesini ister. Eğer bu sezon da benzer bir sonuç alınırsa, çatırdamalar başlayacak diye korkuyorum.


GELENLER Jure Balazic (İstanbul BB), Görkem Sönmez (Milli Piyango), Anthony King (Artland Dragons), Andy Rautins (Varese), Ramazan Tekin (Pertevniyal) GİDENLER Cory Higgins (CSKA Moskova), Jaka Lakovic (Barcelona Lassa B), Oliver Stevic (Fuenlabrada) DEPTH CHART PG – Earl Calloway, Can Uğur Öğüt, Erden Eryüz SG – Andy Rautins, Görkem Sönmez SF – Domen Lorbek, Altan Erol PF – Jawad Williams, Jure Balazic, Gökhan Şirin C – Anthony King, Tomislav Ruzic, Ramazan Tekin


RÖNESANS TED ANKARA KOLEJLİLER



ıllardır ligde olan ama birden ligden çekilse yokluğunu hissetmeyeceğiniz takımlardan biri olan Rönesans Ankara TED Kolejliler, iki sene önce Eurocup’ta çeyrek final gören kadroyu koruyamayınca, geçtiğimiz sezon ligden düşmekten son haftalarda kurtuldu. Yaptığı enteresan transferlerle dikkat çeken TED Kolej, muhtemelen bu sezon playoff’tan da, düşme potasından da uzak bir yerde ligi bitirecek gibi. KİLİT OYUNCU FRANK ELEGAR Ligimizde daha önce Bornova Belediye ve Antalya BB formaları ile boy gösteren Elegar, Ted Kolej’in Golubovic’in gidişinden beri bir türlü bulamadı pota altı gücünü sağlama görevini üstlenecek. Geçtiğimiz sezon öncelikle Predrag Samardziski, sonrasında yağız Dexter Pittman ile pota altından bir türlü verim alamayan TED Kolej, sadece Alade Aminu’nun eline bakar hale gelmişti. Bu sezon o problemi çözmek için Estonya takımı Kalev’deki double-double performansı ile Avrupa’nın dikkatini çeken ve Euroleague Top 16 öncesinde

“Elegar, Ted Kolej’in Golubovic’İn gİdİşİnden berİ bİr türlü bulamadıĞI pota altı gücünü sağlama görevİnİ üstlenecek”

Milano ile anlaşan Frank Elegar’ı getirdiler. Son gün transferiyle Vladimir Dragicevic de takıma kazandırılarak o bölge biraz daha sağlama alındı. Elegar, önceki Türkiye maceralarına göre artık daha tecrübesi ve oyunu daha oturmuş bir uzun, pota altındaki skor gücü ve ribaund katkısı TED Kolej için kritik olacak. ARTILAR - Enteresan kadro. “Enteresan” kelimesinden kastım, gerçekten kadroya bakınca insanın aklında “Ya acaba TED Kolej nasıl oynayacak?” diye bir soru doğuyor. Sezon ortasında gelen Kalin Lucas aşısı iyi tuttu; onun yanında Avrupa’da herkesin tanıdığı tecrübeli Viktor Sanikidze’yi getirdiler. David Moss’u az kalsın getireceklerdi, olmayınca bir ara basketbolu bırakma kararı alan Marko Tomas’ı kadroya kattılar. Olympiakos’a transfer olurken “Yeni Jasikevicius” etiketine sahip oyunculardan biri olan (ama şu anda olmayan) Gecevicius transfer edildi. Caner Erdeniz ve Murat Kaya yuvaya döndü. Önder Külçebaş hala orada. Berent Kavaklıoğlu gitti. Yani, kadro çok güçlü değil, ama denk getirdikleri bir akşam Efes’i veya Fener’i yenmeleri gayet mümkün. 30 haftada çok denk getiremezler ama izlemesi eğlenceli bir takım oldular. EKSİLER - Koç sorunsalı. Ted Kolej’de bu bir gelenek mi bilmiyorum ama sanki Hasan Özmeriç ve Burak Gören ikilisine sıkışmış gibiler. Evet, Özmeriç tecrübeli ve takımın havasını bilen bir koç, ama öyle bir hava var ki 10. Hafta gönderilip yerine Burak Gören gelse kimse şaşırmayacak. TED Kolej yönetiminin gerekirse ligden düşmeyi göze alıp, biraz daha uzun vadeli bir planlama yapması lazım.


GELENLER Frank Elegar (Armani Milano), Vladimir Dragicevic (Banvit), Erol Can Çinko (Tofaş), Caner Erdeniz (Beşiktaş), Alper Özcan (Denizli Basket), Martynas Gecevicius (Lietuvos Rytas), Marko Tomas (Cedevita Zagreb), Victor Sanikidze (Unics Kazan), Murat Kaya (Mamak DSİ) GİDENLER Alade Aminu (Hapoel Eliat), Mustafa Baygül (Pınar Karşıyaka), James Florence (Paris-Levallois), Berent Kavaklıoğlu (Buna ben de inanamıyorum – Mamak DSİ), Polat Kaya (Acıbadem), Cevher Özer (Türk Telekom), Dexter Pittman (Virtus Bologna), Vanja Pilsnic (Torku Konyaspor), Clay Tucker (Torku Konyaspor) DEPTH CHART PG – Kalin Lucas, Erol Can Çinko, Alper Özcan SG – Martynas Gecevicius, Murat Kaya SF – Marko Tomas, Caner Erdeniz, Kaan Sarıaslan PF – Viktor Sanikidze, Önder Külçebaş C – Frank Elegar, Vladimir Dragicevic, Ayberk Olmaz


İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ



eçtiğimiz sezon lige yükselen ve hemen transferleri ile dikkat çeken İBB, bu seneye biraz daha mütevazi bir bütçeyle girdi. Bosnalı koç Drasko Prodanovic ile yola devam edecek olan İBB, bu sezon düşme potasında uzak durmaya çalışacak. KİLİT OYUNCU MARCUS DENMON İki sezon önce Tofaş forması ile ligde izlediğimiz Marcus Denmon, bu sezon İBB’nin direksiyonundaki oyuncu olacak. Tofaş döneminde skorer oyunuyla tanıdığımız Denmon, bu sezon Armand ve Cobbs gibi isimlerle guard pozisyonunu paylaşacak. ARTILAR - Hedeflerin yeniden belirlenmesi. Geçtiğimiz sezon ciddi bir bütçe ve Zack Wright, Sasha Vujacic ve Michael Jenkins gibi isimlerle kadroyu kuran İBB, beklediğini bulamayınca bu sezon daha genç ve potansiyelli isimlere yöneldi. Pota altında Kadeem Batts, çok atletik ve hareketli bir uzun; Sean Armand’ın iyi bir skorer potansiyeli var. Bu isimler İBB’yi bir yükselme yeri olarak görürse, bu takıma da olumlu yansıyacaktır. Bu düzen bir kere oturduğunda İBB rahat bir sezon geçirebilir. EKSİLER - Alex Stepheson’un gidişi. Stepheson geçtiğimiz yıl, belki de yılın en iyi 2-3 tane pivotundan biriydi. Ribaund ortalamasında ligi birinci bitirirken, 2 sayı yüzdesi olarak yüzde 57 gibi inanılmaz bir isabetle oynuyordu. İBB’nin onun yerini doldurması zor olacak.

“Geçtİğİmİz sezon lİge yükselen ve hemen transferlerİ İle dİkkat çeken İBB, bu seneye bİraz daha mütevazİ bİr bütçeyle gİrdİ”


GELENLER Sean Armand (Fraport Skyliners), Kadeem Batts (Erie BayHawks), Uğur Dokuyan (NSK Eskişehir Basket), Deniz Kılıçlı (Anadolu Efes), Justin Cobbs (Fraport Skyliners), Erbil Eroğlu (Darüşşafaka Doğuş), Metecan Birsen (NSK Eskişehir Basket), Mert Çevik (Tofaş), Dragan Labovic (Asesoft Ploiesti) GİDENLER Can Akın (Sakarya BB), Jure Balazic (Royal Halı Gaziantep), Sasha Vujacic (New York Knicks), Alex Stepheson (Memphis Grizzlies), Zack Wright (Union Olimpia), Dusan Cantekin (Galatasaray Odeabank), Caner Topaloğlu (Tofaş), Levent Bilgin, Burak Erol (Denizli Basket), Adem Ören (Beylikdüzü), Umutcan Özyıldırım (Socarspor) DEPTH CHART PG – Marcus Denmon, Justin Cobbs SG – Sean Armand, Erbil Eroğlu SF – Jaka Klobucar, Metecan Birsen, Uğur Dokuyan PF – Kadeem Batts, Damir Markota, Doğukan Tekfidan C – Deniz Kılıçlı, Dragan Labovic, Bora Hun Paçun


TORKU KONYASPOR



eçtiğimiz sezon playoff yapmaları beklenirken, son altı maçını kaybederek ligi 11. bitiren Konyaspor, Aziz Bekir yönetiminde, biraz daha istikrarlı bir oyunla playoffun son sıralarına tutunmayı planlıyor. KİLİT OYUNCU SEAN WILLIAMS Bu adamın Konyaspor’da oynuyor olması zaten büyük bir olay, çünkü Türkiye’de onun kadar etkili olan uzun sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ama geçtiğimiz sezon, Sean Williams’ın doping kontrollerinde ot içtiği ortaya çıkıp, TBF tarafından 3 ay ceza yiyince; Konyaspor da oyuncuyla kısa süreli yollarını ayırmak zorunda kaldı. Temmuz sonunda üç aylık ceza bitince, 150 bin dolar karşılığı Williams ile yeniden anlaştılar. Eğer ot işini tamamen bitirebilirlerse, Williams tek başına Konyaspor’u ligde tutacak kadar iyi bir oyuncu. ARTILAR - Konya taraftarı. Özellikle geçen sene Sean Williams’ın ve Troy De Vries’in jet motoru gibi oynadığı dönemde, Konya Arena rakip takımlar için zorlu bir deplasmana dönüşmüştü. Bu sene yabancıların önemli bir kısmını değiştiren Konyaspor’da, takımdaki alışma süreci devam ederken, galibiyet için en büyük kozlardan biri taraftar olacak. EKSİLER - Skorer yabancıların ayrılması. Troy De Vries geçen sene ligin en skorer dördüncü ismiydi, keza Thomas Guinn ve sezon ortasında takıma katılan Hakim Warrick, Torku Konyaspor’un skor gücünün neredeyse yarısını oluşturuyordu. Bu sezon bu üç isim de takımda yok ve yerlerine daha düşük profilli yabancılar tercih edildi. Tyrone Brazelton daha çok topu dağıtma konusunda becerikli olan bir oyuncu, Clay Tucker’ın iyi zamanları geride kaldı, Vanja Pilsnic de asla bir Warrick değil. Bu yüzden takımda kalan yabancılar Bremer ve Williams’a daha çok sorumluluk düşüyor.

“SEAN WILLIAMS’IN Konyaspor’da oynuyor olması zaten büyük bİr olay, çünkü Türkİye’de onun kadar etkİlİ olan uzun sayısı bİr elİn parmaklarını geçme”


GELENLER Tyrone Brazelton (Le Havre), Doğukan Sönmez (Sakarya BB), Johndre Jefferson (Varese), Merthan Mutlu (Melikşah Üniversitesi), Vanja Pilsnic (Rönesans TED Kolejliler), Altay Özurgancı (İstanbulspor), Clay Tucker (Rönesans TED Kolejliler) GİDENLER Troy De Vries, Thomas Guinn (Krasny Oktyabr), Ogün Sevinç, Aleksandar Rasic (Steaua Bükreş), Hakim Warrick (Melbourne United), Mesut Ademoğlu (Muratbey Uşak Sportif), Cihan Amasyalı DEPTH CHART PG – Tyrone Brazelton, İsmail Yüceer SG – JR Bremer, Merthan Mutlu SF - Clay Tucker, Valentin Pastal, Altay Özurgancı PF – Vanja Pilsnic, Burak Selen C – Sean Williams, Johndre Jefferson, Doğukan Sönmez


DEMİR İNŞAATBÜYÜKÇEKMECE



ige bu sezon yükselen takımlardan olan Demir İnşaat Büyükçekmece, lige yeni çıkan her takımın yapacağı gibi yabancı özgürlüğünü sonuna kadar kullandı ve kadrosunu güçlendirmeye çalıştı. Hazırlık maçlarında iyi bir görüntü çizen Demir İnşaat Büyükçekmece, Konya’da düzenlenen Torku Cup’ta da şampiyon oldu. Büyükçekmece’de oynaması ile “Acaba İstanbul takımı mı yoksa Bulgaristan deplasmanı mı?” sorusunu sorduran Demir İnşaat Büyükçekmece, genç koç Özhan Çıvgın ile bu sezon ligde kalmaya çalışacak. KİLİT OYUNCU ANTWAYNE ROBINSON Büyükçekmece gibi yeni toplanmış ve alışma süreci uzun sürecek takımlarda tecrübeli yabancıların önemi daha da büyük oluyor. Ligimizde daha önce Erdemir forması ile izlediğimiz ve uzun bir Fransa kariyeri bulunan Robinson da bu takımda toplayıcı görevi üstelenebilir. Kısa boyuna rağmen, 4 numarada iyi bir skor ve ribaund katkısı verebilen Robinson, Büyükçekmece’nin bu seneki en önemli güçlerinden olacak. ARTILAR - Ligi tanıyan yeni yabancılar. Antwayne Robinson gibi, diğer yabancı transferleri de genellikle SBL’de oynamış isimlerden tercih edildi. Michael Roll geçen sene Türk Telekom’daydı, Tunus Milli Takımı ile de iyi bir Afrobasket geride bıraktı. Hilton Armstrong, Beşiktaş’tan geldi. Osiris Eldridge, Denizli’den geldi; ayrıca profesyonel kariyerine Pınar Karşıyaka’da başlayan bir isim. Ayrıca geçen seneden Kaheim Seawright da takımda tutuldu. EKSİLER - Yerli oyuncu sorunsalı. Bu aslında tam bir eksi değil ama şöyle açıklamam lazım. Ceyhun Altay, Tayfun Erülkü, Yunus Sonsırma gibi oyuncular kaliteleri veya potansiyelleri ile bir noktaya isimler ama gittikleri takımlarda hiçbir zaman bekleneni veremediler. Demir İnşaat Büyükçekmece’nin bu kumarı oynamasını anlayabiliyorum, ama keşke Acıbadem’e giden birkaç tane tecrübeli yerliyi kapabilselerdi.

“Büyükçekmece gİbİ yenİ toplanmış ve alıŞma sürecİ uzun sürecek takımlarda tecrübelİ yabancıların önemİ daha da büyük oluyor”


GELENLER Michael Roll (Türk Telekom), Hilton Armstrong (Beşiktaş Sompo Japan), Osiris Eldridge (Denizli Basket), Antwayne Robinson (Pau Orthez), Ceyhun Altay (Pınar Karşıyaka), Yunus Sonsırma (Pınar Karşıyaka), Erving Walker (Dijon), Tayfun Erülkü (Tofaş) GİDENLER Can Terzioğlu (Socarspor), DJ Thompson (Best Balıkesir), Doğan Deniz Yiğit (Denizli Basket), Orbay Kaya (Orkide Gediz Üniversitesi), Şahin Ekmen (Muratbey Uşak Sportif) DEPTH CHART PG – Erving Walker, Recep Doğrusöz, Barış Erdoğan SG – Osiris Eldridge, Yunus Sonsırma SF – Michael Roll, Ceyhun Altay, Tayfun Erülkü PF - Antywane Robinson, Emre Ekim, Burak Can Yıldızlı C – Hilton Armstrong, Kaheim Seawright, Cihan Mumcuoğulları


AKIN ÇORAP YEŞİLGİRESUN BLD.



fsane koç Ahmet Kandemir önderliğinde bu sezon lige çıkmayı başaran Yeşil Giresun, halkın uzun süredir beklediği başarıyı sonunda yakaladı. Geçtiğimiz sezon 2. Ligi’ni (yeni adıyla TBL) altıncı bitirmesine rağmen, playoffta müthiş bir direnç göstererek lige çıkmayı başaran Yeşilgiresun, final maçında Büyükçekmece’yi yenip kupaya uzanmıştı. Kadrosunu büyük ölçüde yenileyen Yeşilgiresun’da bu sezon amaç lige tutunmak olacak. KİLİT OYUNCU RAMEL BRADLEY İki sezon önceki Türk Telekom macerası tatsız sonlanan Bradley, geçen sezon başında geldiği Yeşil Giresun’un kaderini değiştiren oyuncu oldu. Özellikle Patrick Miller ile 1-2 numaralarda yakaladığı uyum ile Yeşil Giresun’u taşıyan isim olan Bradley, bu sezon aynı pozisyonları Ahmet Kandemir’in bir diğer manevi oğlu Doron Perkins ile paylaşacak. Eğer Bradley, geçtiğimiz sezonki efsane performansının bir kısmını bile taşıyabilirse, Yeşil Giresun için işler daha da kolaylaşacaktır. ARTILAR - Giresun taraftarı. Belki SBL’de takımına en bağlı taraftar grubu Giresun taraftarı olabilir. Uzun yıllardır bu başarıyı istiyorlardı; yönetime, belediyeye, sözü geçebilecek herkese takıma destek vermeleri için ulaştılar ve sonunda bekledikleri SBL vizesini aldılar. 19 Eylül Spor Salonu her ne kadar küçük olsa da, taraftarın orada kurduğu boğucu baskı bu sene takımın işine çok yarayacak. EKSİLER - Tecrübe eksikliği. Burada kastım oyuncu tecrübesi değil, Yeşil Giresun geçtiğimiz sezon SBL’ye çıkarken, her takımda iki yabancı olduğu için Yunus Çankaya, Mutlu Demir gibi tecrübeli yerliler önemli fark yaratıyordu. Fakat bu sene Yeşilgiresun o takımların aksine Anadolu Efes, Fenerbahçe, Karşıyaka gibi ekiplerle karşılaşacak, bununla birlikte ligde kalmak için savaş vereceği TED Kolej, İstanbul BB, Torku Konya gibi takımlar da bu ligin havasını almış takımlar. Ahmet Kandemir’in asıl burada fark yaratması gerekecek.

“İkİ sezon öncekİ Türk Telekom macerası tatsız sonlanan Bradley, geçen sezon başında geldİğİ Yeşİl Gİresun’un kaderİnİ değİştİren oyuncu oldu”


GELENLER Doron Perkins (Baskonia), Tony Crocker (Hapoel Holon), Deividas Dulkys (Venezia), Deji Akindele (Fuenlabrada), Buğrahan Tunçer (NSK Eskişehir Basket), Kristijan Nikolov (Galatasaray Odeabank), Quinton Hosley (Stelmet Zielona Gora), David Laury (Iona) GİDENLER Alican Güney (Afyon Belediyespor), Fırat Töz (Trabzonspor Medical Park), Patrick Miller, Serhan Kavut (Best Balıkesir), Serhat Uğur (Orkide Gediz Üniversitesi) DEPTH CHART PG – Doron Perkins, Buğrahan Tuncer, Tansu Aksoy SG - Ramel Bradley, Deividas Dulkys, Kristijan Nikolov SF - Quinton Hosley, Tony Crocker, Yunus Çankaya, Can Özcan PF – David Laury, Tufan Önen C – Deji Akindele, Mutlu Demir


MURATBEY UŞAK SPORTİF



eçtiğimiz sezon sponsor desteksiz ve yeni bir koçla yola çıkan Uşak Sportif, sezon ortasında reset atarak sponsoruna ve Ozan Bulkaz’a kavuşmuştu. Geçen seneki dengeli kadroya rağmen playoff’u kaçıran Uşak Sportif, bu sene kadroyu tamamen yeniledi, hatta öyle bir yeniledi ki bu seneki kadroda geçtiğimiz sezondan kimse yer almıyor. Böyle bir ortamda Uşak Sportif’in bu sezonki hedefi ligde kalmak olacak. KİLİT OYUNCU KHEM BIRCH Uşak bu transferleri nasıl beceriyor bilmiyorum ama Khem Birch playoff hedefindeki bir takıma gelse, “Neden geldi?” demeyeceğim bir oyuncu. Geçtiğimiz sezon D-League’de 2 blok ortalamasıyla en çok blok yapan beşinci oyuncu olan Birch, Yaz Ligi’nde de New Orleans Pelicans formasıyla iyi bir dönem geçirdi. Çok atletik bir uzun olan Birch, savunmayı sevdiği kadar hücumda da aktif olmayı seven bir yapıya sahip ve eğer Uşak’ta bunu sahaya yansıtabilirse, ligde de çok dikkat eçekecektir. ARTILAR - Ozan Bulkaz. Galiba Uşak Sportif’in bu sezona dair (ve genel olarak) tek net artısı Ozan Bulkaz. Geçtiğimiz sezon kendisini biraz geriye çekip, sezona yardımcı koç Mehmet Kabaran ile başlamışlardı ama gelen 3 mağlubiyet sonrası Bulkaz tekrar takım elbiseyi çekip saha kenarına indi ve arka arkaya üç galibiyet alarak şehrin havasını yerine getirdi. Warren, Buckner, Fells gibi yabancıları kaybetse de Bulkaz yine enteresan yabancılar bulmayı başardı. Zaten bu sezon tamamen yeni oyunculardan oluşan takımı da ligde tutmayı başarırsa, Ozan Bulkaz’ın adı yavaş yavaş A Milli Takım antrenör ekibi için konuşulmaya başlanır. ESKİLER - Deplasman sıkıntısı. Muratbey Uşak Sportif’in geçtiğimiz sene en büyük avantajı salonuydu. Uşak Üniversitesi Spor Salonu’nda rakip takımlara büyük bir baskı kuran Uşak Sportif 15 maçın 10’unu kazanmış, Anadolu Efes, Fenerbahçe, Darüşşafaka Doğuş ve Beşiktaş gibi takımları eli boş göndermişti. Fakat deplasmanda sadece 2 maç kazanabildiler ki, onlar da ligden düşen Tofaş ve NSK Eskişehir Basket’e karşıydı. Bu sezon iç saha maçları için Uşak Atatürk Spor Salonu’na geri dönecek olan Muratbey Uşak Sportif’in iç saha performansının en azından bir kısmını deplasmanda da göstermesi şart.

“Geçtİğİmİz sezon sponsor desteksİz yola çıkan Uşak Sportİf, sezon ortasında reset atarak sponsoruna ve Ozan Bulkaz’a kavuşmuştu”


GELENLER Sean Marshall (Trabzonspor Medical Park), Paul Harris (Gravelines), Khem Birch (Falls Skyforce), D’Angelo Harrison (St. John’s), Mesut Ademoğlu (Torku Konyaspor), Giordan Lee Watson (Energia), Şahin Ekmen (Demir İnşaat Büyükçekmece), Can Korkmaz (Trabzonspor Medical Park), Yunus Akçay (Trabzonspor Medical Park), Evaldas Kairys (Zvaigzdes), Andre Harris (Dijon) GİDENLER Chris Warren (AEK), Courtney Fells (San Lorenzo de Almagro), David Jelinek (Anwil Wloclawek), Erdinç Balto (İstanbul DSİ), Eric Buckner (Türk Telekom), Hakan Demirel (Trabzonspor Medical Park), İbrahim Yıldırım (Trabzonspor Medical Park), Miha Zupan, Orhan Hacıyeva (Acıbadem), Rahim Rızvanoğlu (Melikşah Üniversitesi), Sam Young, Sertaç Şanlı (Trabzonspor Medical Park), Uluğ Kaçaniku DEPTH CHART PG – Giordan Watson, Can Korkmaz, Fatih Taş SG – Sean Marshall, D’Angelo Harrison, Yunus Akçay SF – Paul Harris, Şahin Ekmen, Cemalettin Varol PF – Andre Harris, Mesut Ademoğlu, Mehmet Yılmaz C – Khem Birch, Evaldas Kairys


GERÇEĞİNE EN YAKINI

NBA 2K16! YAZI: BATUHAN KARCI


NBA 2K16


K ekibi, NBA 2K14’ün “next-gen” versiyonuna geçişi haricinde yeniliklerin eksikliğinden şikayetçi olan hayranlarına NBA Live’ın da tekrar eski günlerine dönmeye çalışmasını göz önünde bulundurarak yeniliklerle dolu çok güzel bir oyun hazırlamış. Öncelikle oynanıştan bahsedeyim. Grafikler konusunda 2K14’te “next-gen” konsollara yaptıkları geçişten sonra açık ara zirvede olan 2K bu sene de bu üstünlüğünü koruyor. Oyunda Euroleague takımları mevcut ancak yine kadrolar güncel değil. Euroleague

takımlarının yanı sıra mevcut “Classic” takımlara 12 tane daha eklenmiş. Maçların yayını ise profesyonel bir kanaldan farksız hale gelmiş. Her maç öncesi Ernie Johnson, Kenny Smith ve Shaquille O’Neal’dan oluşan TNT ekibi maç ile ilgili muhabbet ediyorlar veya alakasız bir geyik yapıyorlar. Geçen sezon Warriors ile anlaşmasına rağmen hâlâ mikrofon başında olan Steve Kerr’ün yerine kolej basketbolunu takip edenlerin tanıyabileceği Greg Anthony gelmiş. Artık alıştığımız saha kenarı röportajlarına stüdyo içi röportajları da eklenmiş ve şu ana kadarki en gerçek maç ortamı yaratılmış. Bu özelliklerin tek

eksisi yükleme ekranlarında uzun süre bekleme olarak yansıyor olması. Geçmiş yıllara göre sahada olan aksiyon çok daha farklı ve gelişmiş durumda. Yapay zeka savunma konusunda kendini geliştirmiş ve sizin hareketlerinize uyum sağlıyor. Savunma demişken, oyunun şu anki durumunda blok koymak çok daha kolaylaşmış. Bunu bir patch ile düzeltirler mi bilmiyorum ancak 2K11’den sonra ilk defa uzunların önemi de artmış gözüküyor. Rudy Gobert ile gerçekten kendisi gibi oynayabiliyorsunuz. Geçen sene ilk defa eklenen şut barında oynamaya gidilmiş ve artık şut atmak eskisi kadar kolay değil. Yapay zekayı


sadece MyCareer modunda denediğim için o kadar net konuşmayacağım ancak gördüğüm kadarıyla takımlar hücum setlerine uygun şekilde hücum etmeye çalışıyorlar. NBA 2K15’ten maç sırasındaki abukluklardan dolayı sıkılan birisi olarak bu oyunun arada ufak saçmalıklar yaşanıyor olsa bile son yılların en iyi oynanışa sahip olan basketbol oyunu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. MyTeam modu için kısaca FIFA’nın dünyaca ünlü Ultimate Team modunun 2K versiyonu diyebiliriz. Paketlerden çıkan(Her paketten 5 kart çıkıyor) veya Auction House’tan satın alabileceğiniz

kartlardan kurduğunuz takımınızla diğer insanların takımlarına karşı kapışıyorsunuz. Bu kartları maç yaparak kazanabileceğiniz MyTeam puanları veya VC(Virtual Currency – Oyun içinde kullanılan para) ile satın alabilirsiniz. Paketler ise FIFA’nın Ultimate Team moduna göre çok daha çeşitli ve içinden değerli bir oyuncu çıkma olasılığı daha fazla. Çeyrek başına 6’şar dakikadan maç başına yarım saat ayıramadığım için bu moda çok fazla ilgi duymuyorum. Özellikle NBA sezonu başladıktan sonra gelen özel kartlar moda başka hiçbir yerde bulamayacağınız bir çeşitlilik katıyor.

Basketbolun FM’si Bildiğiniz üzere piyasada düzgün bir basketbol menajerliği simülasyonu bulmak çok zor, yani basketbolun bir FM’si yok. Bu eksiği yıllar boyunca NBA Live’ın Franchise modu ve 2K’in association modu gidermeye çalıştı ve bazı eksiklere rağmen başarılı da oldular. Bu sezon 2K ekibi bu eksikleri olabildiğince kapatmaya çalışmış ve ortaya muhteşem bir sonuç çıkmış. Öncelikle kısaca 2K’in 2 farklı menajerlik modu olan MyLeague ve MyGM’den bahsedeyim. İki mod da konsept olarak birbirinin neredeyse aynısı ancak MyLeague sadece takımın kadrosuna ve


NBA 2K16


kenar ekibine karar verdiğiniz basit bir simülasyonken MyGM başkanla birebir konuştuğunuz, takımın her türlü detayını ayarladığınız ve oyuncular/teknik ekiple ara ara takım hakkında sohbet ettiğiniz, hafiften RPG elementleri olan bir mod. MyLeague’de istediğinizi yapabilirken MyGM’de başkanın istediklerini bir süre yapmayıp kendisiyle ilişkinizi düşük tutarsanız kovulabiliyorsunuz mesela. Bu farklılıklara rağmen oyun içi yapabileceğiniz şeyler genel olarak iki modda da aynı. 2K bu sezon geçen yıllarda yaptığı ufak eksiklikleri kapatmak konusunda fazlasıyla uğraşmış. Daha önce oyunda olan ancak sonra çıkarılan 3 takımlı takaslar geri gelmiş. Takaslardan bahsederken, bu sene takas mantığını da değiştirmişler. Geçtiğimiz yıllarda takastaki oyuncuların değeri ön plandayken artık takımın genel durumu da değerlendirmede önemli bir faktör. Örnek vermek gerekirse, son yılında olan yüklü bir kontrata sahip bir oyuncu şampiyonluğa oynayan bir takıma kıyasla hedefi olmayan ve salary cap’inde boşluk yaratmak isteyen bir takım için daha değerli olabiliyor. Bu modun en önemli yanlarından biri de oyuna sonradan gelen oyuncular. Geçen seneki sıkıcı

“2K bu sezon geçen yıllarda yaptığı ufak eksiklikleri kapatmak konusunda fazlasıyla uğraşmış” draft ekranı değiştirilmiş ve ESPN’in draft yayınına benzer bir hale getirilmiş. Artık oyuncular seçildiklerinde istatistiklerini ve hatta kendileriyle ilgili atılan tweet’leri görebiliyorsunuz. Bununla beraber draft yolunda en iyi Amerikalı ve uluslararası oyuncuların birbirine karşı oynadığı Hoops Summit maçı da oyuna eklenmiş. Oyuncuların kolej istatistiklerini görmekle beraber artık daha da derin bir scouting bilgisine sahipsiniz yani. Bu modun en büyük yeniliği ise şehir değiştirme. Evet, artık oynadığınız takımı başka bir isim altında başka bir şehre taşıyabiliyorsunuz. MyLeague’de direkt yapabildiğiniz bu değişikliği MyGM’de ligin onayına sunmanız lazım. Onay çıktıktan sonra takımın ismi ve şehrinin yanı sıra arenasını, logosunu ve formasını tasarlayabiliyorsunuz. (Seattle Supersonics’i geri getirmek isteyenler


için internette rehberler mevcut) Ayrıca takımın taşınacağı yere göre NBA’deki konferanslar yeniden organize ediliyor. Gerçekten çok güzel ve detaylı düşünülmüş bir özellik olmuş. Tanrım Beni Baştan Yarat! Oyunun belki de en çok oynanılan modu olan MyCareer ise geçen yıla göre biraz farklı bir yola gitmiş. Karakterinizi oyunun başında yarattıktan sonra basketbola olan ilgisiyle bilinen ünlü yönetmen Spike Lee’nin hazırladığı bir senaryonun ortasında buluyorsunuz kendinizi. Bu hikayede karakteriniz Harlem sokaklarında iyi bir anne, baba ve kardeşle büyümüş, basketbolu ailesini hak ettikleri yere getirmek için bir çıkış olarak gören Frequency Vibrations.(Sizin seçtiğiniz isimden bağımsız olarak senaryoya uyum sağlamak için bu isim kalıyor ve lakabınız oyun boyunca “Freq” oluyor) İkiz kardeşiniz Cee-Cee ile beraber Freq’in kardeşi olarak gördüğü en yakın arkadaşı Vic Van Lier da orijinal hareketleriyle bu macerada size eşlik ediyor. Freq’in basketbol hikayesine lisenin son senesinde dahil oluyorsunuz. Oyunda mevcut olan 3 liseden birini seçip 3 maç sonunda takımınızı lise şampiyonu yapmaya çalışıyorsunuz. Bu sırada oyunda lisansı alınmış 10 NCAA üniversitesinden size teklifler yağıyor. Bu üniversiteler arasından seçiminizi yaptıktan sonra yeni okulunuzla 4 maçlık bir serüven yaşıyorsunuz ve sezon sonu


draft’e girmeye karar veriyorsunuz. Bu noktada karakterinizin hayatına kız arkadaşınız Yvette ve süper menajer Dom Pagnotti(Spike Lee’nin yönettiği 98 yapımı “He Got Game” filmindeki menajerle aynı) giriyor. Kolej performansınıza göre draft’ten seçilip NBA maceranıza ilk adımı atıyorsunuz. Hikayenin içeriği konusunda daha fazla detaya girmek istemiyorum, o yüzden bu noktadan sonra genel olarak moddan bahsedeceğim. Öncelikle çaylak sezonunuz daha çok hikayenin ilerlemesine ayrılmış ve bu yüzden sadece 8 maç yapıyorsunuz. Sezon sonu free agent olduğunuzda hikaye de bitmiş oluyor ve yeni takımınızla 2. Sezona giriş yapmış oluyorsunuz, gerçek MyCareer tecrübesi da aslında bu noktada başlıyor diyebilirim. İlk göze çarpan şey geçen yıla göre MyCareer’ın çok daha detaylı olduğu. Geçen sene belirli sponsorluk anlaşmaları imzaladıktan ve şampiyon olduktan sonra inanılmaz tekdüze şekilde giden moda çeşitlilik eklenmiş. Karakterinizin oynayacağı pozisyonu seçtikten sonra oyun stilini de seçiyorsunuz ve buna göre özelliklerinizin maksimum olabileceği bir üst limit belirleniyor.(Geçen seneki gibi süper hızlı 2,15’lik uzunlar yaratmak mümkün değil yani) Belki de en önemli yenilik boş gün konsepti. Geçen sene

takvimde maçtan maça atlayan karakterimiz artık boş günlerini bağlantılarıyla(NBA oyuncuları veya önemli insanlar) takılarak, takımla antrenmana çıkarak veya sponsorluk aktiviteleriyle uğraşarak geçirebiliyor. Her seçeneğin kendine göre bir faydası var tabii. Bağlantılarla takılmak oyuncunuzun hayran sayısını arttırmaktan özel MyTeam kartları vermeye kadar hediyeler sağlarken takımla antrenmana çıkarak özelliklerinizi geliştirebilirsiniz. Sponsorluk aktiviteleri ise tahmin edeceğiniz üzere size VC veriyor. VC demişken, bu mod için VC geçen yıla göre daha da değerli çünkü lise ve üniversite maçlarında VC kazanmadığınız için karakteriniz bayağı düşük overall’lu bir şekilde NBA’e adım atıyor. Kazandığınız VC’leri karakterinizi geliştirmek veya oyuncunuza/court’unuza aksesuar almak için kullanabilirsiniz. Yarattığınız bu karakteri sadece NBA maçlarında kullanmıyorsunuz tabii ki. Geçen sene fazlasıyla ilgi gören MyPark bu sene daha da gelişmiş durumda. Oyunculara getirilen özellik sınırlamaları sonrası maçlar geçen seneki And1 Mixtape havasından biraz daha normal basketbola geçilmiş durumda ancak yine de bir Euroleague maçı beklemeyin. Eğer daha güzelleşmiş ve birkaç yenilik

eklenmiş 3 parktan birinde oynamak istemiyorsanız 2K ekibi sizi de düşünmüş ve oyuna Pro-Am modunu koymuş. Bu modda arkadaşlarınızla bir takım yaratabiliyorsunuz. En güzel yanı da takımın her şeyinin(Logo, salon, forma, vb) sizin tarafınızdan ayarlanabiliyor olması. Kötü olan şey ise şu anda 2K serverları bu modu tam olarak kaldırmıyor ve o yüzden bu güzel özelliklere verimli bir şekilde erişemiyorsunuz. İlerleyen zamanda çıkacak patchler ve server gelişmeleri sonrası bu durum düzelir muhtemelen ancak oyunun çıkış tarihinde böyle bir sorun yaşamaları hoş olmamış. İlk basketbol oyunum bilgisayara çıkan NBA Live 98’di. O günden beri çıkan her NBA Live oyununu ve 2008’den beri çıkan her 2K oyununu bilgisayar ve PS 1-4 platformlarında oynadım. NBA Live’a son darbeyi vuran NBA 2K11’den beri devrimsel açıdan bir oyun yapmayan 2K ekibi bana göre son 4 yılda kendilerine ait çıtayı Sergey Bubka gibi hafif hafif yukarıya çekmekle yetindi. Ancak bu seneki oyun da farklılık yaratma açısından kesinlikle 2K11 ile aynı şekilde çıtayı yükseltmiş ve rahatlıkla söyleyebilirim ki basketbolun keyfini ekranlarınıza şu ana kadar en güzel ve gerçekçi şekilde yansıtan oyun olmuş.


TÜRKİYE’NİN İLK VE TEK HAFTALIK ONLINE BASKETBOL DERGİSİ

SLAMDUNK

TURKCELL DERGİLİK İLE TÜM iPAD, iPHONE VE ANDROID’LERDE!


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.