“TÜRKİYE’NİN EN İYİ LEZZETLERİ, OTELLERİ VE RESTAURANTLARI” K U T L U Ö Z E M R A K
Travel AND
gourmetS AYLIK ONLINE YEME, İÇME VE GEZİ KÜLTÜRÜ DERGİSİ / NİSAN 2016 / SAYI 8
İtalyan Pİzza Gecesİ
Kokoreç Kulübü Yaza Sağlıklı ve Fİt GİrİN
Gaziantep
Tarih kokan lezzet şehri
ARTI
DUVARIN HÜZÜNLÜ ÇİÇEĞİ; BERLİN
Dünya Gurme Zİrvesİ Singapur
BU AY Bu ay yine çok keyifli organizasyonlar gerçekleştirdik. Onlarca tadımın dışında bir de tarih ve lezzet şehri Gaziantep’e yolculuk yaptık. Sunexpress ve Mövenpick Otel İzmir sponsorluğunda kalabalık bir ekip ile oradaydık. Gaziantep Belediyesi’nin de katkılarıyla kaldığımız süre boyunca çok iyi ağırlandık. Unesco’nun koruması altına giren Gaziantep mutfağını doya doya tekrar deneyimledik. Gezinin detaylarına bu ay özel olarak hazırladığımız ‘Gaziantep Dosyası’ ile nisan sayımızda yer verdik. Yine bu ay içerisinde gerçek İtalyan pizzası organizasyonunda hem pizza yaptık hem de tattık. Bu ay dergi sayfalarında ünlü şeflerimizin en lezzetli tarifleri iştahınızı açarken harika destinasyonları da bizimle gezeceksiniz. Önümüzdeki sayıda yeni sürprizler ve dosya konularıyla sizlerle olacağız. Takipte kalın! KUTLU ÖZEMRAK
Genel Yayın Yönetmeni
Bizi sosyal medyadan takip edebilirisiniz; Instagram: travelandgourmets Facebook: travel and gourmets
EDİTÖRDEN
Travel AND
gourmetS www.TRAVELANDGOURMETS.com
KuTLU ÖZEMRAK
İmtİyaz sahİPLERİ BİLGEHAN ARAS bilgehanaras76@gmail.com
kutluoz@gmail.com /
Genel Yayın Yönetmeni KUTLU ÖZEMRAK kutlu@travelandgourmets.com Editör & Yazı İşleri Didem Mazlum Yazı İşleri Art Direktör Görsel Tasarım Çeviri
Katkıda Bulunanlar
Reklam Yayına Hazırlayan
Özgür Kaya Bilgehan Aras Ebru Ece Ulutaş Erhan Dalgıç
Aytaç Göller, Cem İsmi, Chef Geovani, Deniz Sarıhanlıoğlu, Engin Çıkıkçı, Fatma Damyan, Gizem Şeber, Gökay Meriç, İdil Aktıhanoğlu, Mehmet Güven, Müberra Bağcı, Oya Genç, Özgür Kaya, Özlem Mekik, Selçuk Ceylan, Sercan Çam, Tuğçe Ertan 0 (532) 604 30 34 dergi@travelandgourmets.com Baras Medya
Travel And Gourmets bir Enkon Grup LTD. ŞTİ. markasıdır. Travel And Gourmets basın meslek ilkelerine uymayı kabul etmiştir. Reklamların sorumlulukları reklam verenlere, yazıların sorumlulukları yazarlarına aittir.
YAZIŞMA ADRESİ / ŞUBE 6436/2 no:4 d:1 yalı mh. karşıyaka - İzmİr TEL: 0 (532) 604 30 34 MAIL: dergi@travelandgourmets.com MERKEZ ADRES DEREBOYU CAD. ZÜMRÜT SOK. 2/D KAT: 2 MASLAK / İSTANBUL TEL: 0 (533) 552 04 49
Zor beğenenlerin tercihi
Ücretsiz kargo ve koşulsuz iade imkanları ile www.softcotton.com.tr Soft Cotton bir Gökhan Tekstil markasıdır.
Kabin Ekibi
*Destan Havlu
Keyifli Oteller
HILTON iZMiR YAZI: ÖZGÜR KAYA
Keyifli Oteller Bu sayımızda bir otel klasiği olan Hilton İzmir’deyiz. Klasikler benim için her zaman kıymetlidir, Hilton da öyle... Ege bölgesinin en gözde binalarından biri olan Hilton İzmir, konuklarına unutamayacakları bir deneyim yaşatmak için her türlü imkanı sunmaktadır. İzmir körfezinin göz kamaştırıcı manzarasına hakim olan otel, şehrin tam merkezinde konumlanmıştır. YEME-İÇME Lokal ve Dünya mutfaklarını tadabileceğiniz 31. kattaki restoranda önce nefes kesen manzaranın tadını çıkarın, sonra da Şamil şef’in kusursuz mutfağında muhteşem bir deneyim yaşayın. Yemek öncesinde veya gün içinde Cloud Bar’ın özenle hazırlanmış kokteyllerinin tadına bakmayı da unutmayın. ODA On bir tanesi süit olmak üzere toplamda 380 odası bulunan Hilton İzmir’in, 233 odası direkt deniz manzaralıdır. 23 ve 24’üncü katını yeniden dizayn ederek, özel katlar olarak misafirlerine sunan otel, metrekare ve konfor olarak da Hilton standardını sizlere yaşatıyor. HİZMET Hilton İzmir yönetimi misafirlerinin memnuniyeti için elinden geleni yapıyor. Hilton İzmir için otele girdiğiniz anda iyi bir hizmet alma garantisi sunuyor diyebiliriz. 10’uncu katında kapalı havuz, sauna ve buhar odası sunan otelin bu olanakları mutlaka denenmeli. İzmir’i en yüksekten seyredebileceğiniz Hilton’a mutlaka İzmir ziyaretinizde bir şans verin; pişman olmayacaksınız. Bir daha kalır mıyım? ‘Kesinlikle evet!’
SERCAN ÇAM FoodStylIst
CHIA PUDING
Chia; gluten içermemesi, yüksek miktarda lif içermesi, kaliteli proteine sahip olması nedeniyle zengin bir tahıldır. Yaklaşık iki ay önce tanıştığım chia tohumunu o günden beri haftada en az iki gün ve ikişer öğün olarak tüketiyorum. Tohumları şişirme tekniğim hep aynı, sadece içerisine eklediğim malzemeler değişiklik gösteriyor mevsime göre. Birden fazla varyasyonunu sizlerle yakın zamanda paylaşacağım. Malzemeler 1 bardak süt (laktozsuz ya da yağsız) 3 yemek kaşığı chia tohumu 1 tatlı kaşığı bal Hazırlanışı 1. Sütün içine chia tohumunu atıyoruz. 2. Bal ekleyip belirli aralıklarla karıştırıyoruz. Karıştırma işlemi tohumların birbirlerine yapışmamasını sağlıyor. 3. Yaklaşık bir saat buzdolabında bekletip istediğiniz meyve ile tüketebilirsiniz. Ben mandalina ve çilekle tercih ettim. Şimdiden afiyet olsun. Instagram: sergioinkitchen Snapchat: Biraylakadam sercancam.blogspot.com.tr
Fotoğraflar: Sercan Çam
ŞEF ENGİN ÇIKIKÇI Instagram: engincikikci
MEUNIERE SOSLU LEVREK
Merhaba sevgili Travel and Gourmets okuyucuları. Bu ay sizlere son yıllarda kaliteli balık lokantalarında ve otellerin menülerinde sıklıkla rastladığımız, benim de favorilerimden olan ‘Badem Meuniere Soslu Levrek’ hazırlayacağım. Bu yemek isminde de anlaşılacağı gibi Fransız orijinli olup beyaz etli balık, file badem ve kremanın buluşmasıyla ortaya çıkar. Ben şahsen Egeli birisi olarak bu yemeğe biraz mesafeli yaklaşmıştım; sonraları “arada değişiklik de lazım” diyerek bazen evde misafirlerime hoş bir sürpriz olarak hazırladım, bazen de gittiğim balık lokantalarında mutlaka menüde arar oldum. BADEM MEUNIERE SOSLU LEVREK (4 KİŞİLİK) Malzemeler 4 parça levrek fileto 1 paket krema 2 yumurta 1 su bardağı un 1 çorba kaşığı tereyağı 1 çay bardağı süt Yarım kadeh beyaz şarap Cherry domates 1 su bardağı file badem Kızarmak için yağ Tuz Karabiber Yapılışı İki adet yumurta ve biraz kremayı çırpıp levrek filetoları önce bu karışıma, daha sonra da una bulayıp kızgın yağda güzelce kızartın. Fazla yağı almak için filetoları kağıt havlu üzerinde bekletin. Bir sos tenceresinde un ve tereyağını kavurup süt, krema, badem ve beyaz şarabı da katarak sosu hazırlayın. Balık filetoları servis edeceğiniz tabağa alıp bademli sosu üzerine dökün, cherry domateslerle süsleyip servis edin. Afiyet olsun.
Chef G eovani Instagram: chefgeovani Twitter: @chefgeovani
LAZANYA
Her ne kadar Marco Polo’nun makarnayı 13.yy’da (yaklaşık olarak 1271) Çin’e yaptığı seyahatte görüp getirdiği söylense de, yedi ve sekizinci yüzyıllarda Güney İtalya’da yaşayan Yunan kolonilerinin Napoli’de una su katıp güneşte kuruttukları makarna formuna benzer laganon denilen düz hamur yaptıkları bilinen bir gerçektir. Bu daha sonra Roma imparatorluğunda Laganum (lagana) olarak değişik formlarda yapılmıştır ancak bu düşünüldüğü gibi Lazanya değil düz ve yassı şekilde yapılan ekmektir. Bazı yazılarda (500-600 yılları arası) bu ekmeğin suda haşlanıp sonra yağda kızartılarak yenildiği görülmektedir. Ancak Etrüks (duvar resimleri) Roma resimlerinde misafirlere lazanya’ya benzer yemekler sunulduğu görülmektedir. Romalıların geniş ve yatay olarak yaptığı Langunea veya Laganum daha çok bu günkü lazanya formatına uygun ve çorbada kullandıkları bir hamurdur; zenginler taze ve yumurtalısını, fakir halk da suyla yapılan kuru olanını yerdi. Bu hamur makarna olarak kullanılırsa (tekil) Lasagna’dır, Yemeği yapılırsa (çoğul) Lasagne’dır. Aynı tekil ve çoğul Cannoli tatlısı için de geçerlidir. Cannolo olunca tek, Cannoli denilince çift anlaşılır. Klasik lazanya; Güney İtalya usulü peynir, et ve domates ile lazanyalar üst üste konularak fırında pişirilerek yapılır. Ancak bölgesel olarak mesela Lazio bölgesinde domuz ve brokoli ile Pugliada brokoli ve kırmızı biberli, Umbriada sebze ve siyah truffle mantarlı yapılır.
Gelelim tarife; İç malzemesi 500 gr az yağlı kıyma (dana) 2 kg domates 1 adet taze kereviz sapı 1 havuç 1 orta boy soğan Zeytinyağı 20 gr tereyağı Bolonez sos için Havucu rendeleyin, soğanı ve kereviz sapını ince ince doğrayın, domateslerin kabuğunu soyarak bir tencerede kaynatmaya başlayın. Havuç, kereviz sapı ve soğanı zeytinyağında soteleyin ve kaynamakta olan domates sosuna ekleyin. Kıymayı yine hafif zeytinyağı ile soteleyip sos içine atın (bu işlem kıymanın topaklanmasını önler). Sos iyice koyulaşıp suyunu çekinceye kadar hafif ateşte 30 dk. tuz ve karabiberini ekleyerek kaynamaya bırakın. Lazanya malzemesi 1 paket hazır lazanya 200 gr mozarella rendelenmiş 200 gr ricotta peyniri (tuzsuz lor kullanabilirsiniz) 2 yumurta 1 avuç maydanoz 150 gr parmesan Lazanyaları 10 dk. suda haşlayınız, büyük bir kapta rende mozarella, ricotta peyniri, yumurta ve maydanozu karıştırınız. Sonra bir paket makarnayı alacak büyüklükte bir tepsiye en alta bir sıra lazanya, üzerine bolonez sos ve onun üzerine peynirli yumurta karışımını koyarak dört kat yapınız. En üst kata ince yuvarlak domates dilimleri koyunuz, üzerine bir yemek kasığı ile bütün tepsiyi kaplayacak şekilde parmesanı döküp 160 C fırında kontrol ederek yaklaşık 30 dk. pişiriniz. Afiyet olsun
Ce m İ s m İ KItchen CoordInator Instagram: cemismi
KAYSERİ YAĞLAMASI Malzemeler 300 gr kıyma 1 yemek kaşığı tereyağı 2 adet soğan 2 adet sivri biber 5-6 adet domates 1 yemek kaşığı salça Pul biber Tuz Karabiber Hamur için 500 gr un 1 bardak su Yarım su bardağı süt 10 gr maya 2 yemek kaşığı sıvı yağ 1 yemek kaşığı şeker Tuz Yapılışı Önce hamurun malzemelerini derin bir kaba alıp kulak memesi kıvamına gelinceye kadar yoğurun ve oda sıcaklığında mayalanmaya bırakın. Bir tencerede kıymayı ve soğanı soteleyin, daha sonra salçayı ve küp doğranmış biberleri ekleyip sotelemeye devam edin. En son baharatları ve küp doğranmış domatesleri ekleyip sulu şekilde kalacak kıvamda kısık ateşte pişirin. Mayalanan hamuru küçük parçalar halinde bölüp merdaneyle açın. Yağsız bir tavada çift taraflı pişirin ve sırasıyla tabanına hamur, üzerine pişen kıymayı sürün ve kat kat yapın. En son üzerine sos sürer gibi kalan harcı dökün. Afiyet Olsun
ŞEF SERHAT SAÇKESEN MÖVENPICK HOTEL CHEF AND FOOD PHOTOGRAPHER
MAŞ FASULYESİ SALATASI Elimde bir avuç yeşil minik fasulye var. Çok sempatik olan bu fasulyenin adı maş fasulyesi. Faydalarını anlatmaya kalkarsam bu sayıyı komple bana ayırmaları gerekebilir. Bu yüzden faydalarını yüzeysel olarak geçmek istiyorum; içinde sıfır yağ var ve diyet yapanlara inanılmaz bir tokluk hissi veriyor. Cildin yaşlanmasını geciktiriyor. Sindirim sisteminin dostu ve kansere karşı çok önemli bir silah. Tabii ki bunlar çok önemli fakat bizim için daha önemlisi çok lezzetli olması. Çorbası, yemeği ve salatası efsaneler arasına şimdiden girebilir. Ben sizinle bu sayıda salatasını paylaşıyorum. Bol zeytinyağı ile tüketmenizi tavsiye ediyorum, şimdiden afiyet olsun. Malzemeler • 250gr maş fasulyesi • 1 adet közlenmiş kırmızı biber • Bir tutam doğranmış maydanoz • Mısır • Bir dal taze soğan • 3 adet kornişon turşu • Bir tutam dereotu • ½ diş sarımsak • Yeteri kadar taze sıkılmış limon • Karabiber • Tuz Yapılışı Maş fasulyesini bir gün önceden ıslatmalıyız ki yumuşasınlar ve pişme süresi yarı yarıya düşsün. Haşlarken parçalanacak kadar suda tutmamaya dikkat edin. Közlediğiniz biberi ufak parçalar halinde doğrayın. Maydanoz, dereotu ve taze soğanı da doğrayın, sarımsağı havanda tuz ile beraber dövün. Diğer tüm malzemeyle beraber bol zeytinyağı ile karıştırın. Çok acıktığınızda bu tarifi uygulayın ve deneyin. Hem kilo almadan hem de bol lezzetli bir öğün alarak doyduğunuzu göreceksiniz. Instagram: serhatsackesen www.serhatsackesen.com
NO-BAKE
LIME CHEE
Lezzet
EESECAKE YAZI: SELÇUK CEYLAN FOTOĞRAFLAR: AYTAÇ GÖLLER Instagram: hamurundavar
heesecake’in bir kek bile kabul edilmediğini söyleyerek işe başlayayım. Bu tatlı aslında ‘kek’ kategorisinden ziyade, ‘yumurta bazlı tatlılar’ arasında sayılır. Bunun sebebi, tatlının yapısı. Cheesecake’ler gerçekte iki, ama genel uygulamayla üç katmandan oluşuyor. En alttaki birinci katman olan ’taban’ genellikle bisküvinin kırıntı haline getirildikten sonra şeker ve tereyağıyla karıştırılıp biraz fırınlanmasıyla elde ediliyor. Bu taban çok kalın değil. Tatlının ikinci ve esas katmanıysa; yumurta, krem peyniri, şeker ve kremanın çırpılıp fırında pişirilmesiyle elde edilen dolgu malzemesinden oluşuyor. O nedenle bu katmanı kek değil, bir tür creme brulee gibi düşünebilirsiniz. Üçüncü katman ise genelde cheesecake’lere farklı bir tat katmak amacıyla kullanılıyor. Meyveler, meyve sosları, balkabağı, kurabiye kırıntıları gibi. Cheesecake yaparken dikkat edilmesi gereken bir dizi teknik husus daha var. Birincisi, bu tatlı yapımının ilk aşamasında krem peynirle şekeri çırparak pürüzsüz, kremamsı bir hale getirmeniz gerekiyor. Ancak bunu yaparken fazla çırpmamaya dikkat etmeniz gerekir. Yoksa kekiniz tutmayabilir. Peyniri önceden oda sıcaklığına getirirseniz, bu pürüzsüz hele getirme işlemi kolaylaşır. Ayrıca, kullanacağınız bütün malzemelerin oda sıcaklığında olması şart. Aksi halde çırparak tek vücut haline getirdiğiniz krem peynir-şeker karışımı çözülebilir. Fırına giren bir cheesecake’i yemek için ortalama bir mesai saati kadar beklemek gerekecektir. Sekiz saat beklemek yerine biz bunu hem daha fresh hale getirip hem de minimal bir zamana; üç saate düşürelim ve ‘No-Bake’ Cheesecake yapalım!
Malzemeler Krema Peyniri, 2x200 gr. Ricotta, 100 gr. Mascarpone, 100 gr. Krema, 300 ml. Lime, 2 adet rendelenmiş kabuk+suyu Limon, 3 adet rendelenmiş kabuk+suyu Nane, taze, 2 dal Mısır nişastası, 1 yemek kaşığı Limon lifli form bisküvi, 30 adet. Tereyağı, 100 gr. Hazırlanışı 1- Rondoda bisküvileri un haline gelecek şekilde çekin. İçerisine erimiş tereyağını ekleyip karıştırın. Kelepçeli kalıp tabanına ve parşömen kağıdı koyun. Bisküvi karışımını önce yarısını tabanına ekleyin ve spatula ile düzleştirin; diğer yarısını da çemberin çevresine kalıp yapacak şekilde sıkıca yerleştirin. Daha sonra dondurucuya yerleştirin. 2- Kremayı bir kabın içerisinde iyice çırptıktan sonra buzdolabına kaldırın. 3- Bir kabın içerisine önce krema peyniri, mascarpone, ricotta ve şekeri iyice çırpın. Arada spatula ile çevreden merkeze doğru karışımı sıyırın ki daha sonra ağzınıza tuzlu bir tat gelmesin. 4- Krema karışımını buzdolabından alıp peynir karışımına ekleyin ve homojenize olana kadar çırpmaya devam edin. 6- Rondo içerisine nane, lime, limon kabukları ve suyunu koyup naneler parçalanana kadar çekin. Mısır nişastası ekleyerek sos kıvamına gelene kadar pişirin ve soğumaya bırakın. 7-Limon karışımı soğuyunca diğer karışımla karıştırın. Hazırlanan karışımı kalıbın içerisinde karışımın merkezine doğru dökün. Buzdolabına kaldırın. Minimum iki buçuk saat buzdolabında kıvam alana kadar tutun. 8- Daha sonra fotoğraftaki şekilde lime dilimleri ve taze nane filizleriyle sunum yapıp servis edebilirsiniz. İnanın, böyle bir cheesecake yememiş olacaksınız! Sıcak havalarda ferahlamanın tek yolu. Bon Appetit
Lezzet
Özlem Mekİk
MANTARLI TAGLIETELLE (4 kişilik) Hazırlama süresi: 15 dakika Pişirme süresi: 25 dakika Toplam süre: 45 dakika MALZEMELER
160 gr Taglietelle 400 gr Mantar 1 küçük boy kuru soğan 2 diş sarımsak 200 mlt krema 2 çorba kaşığı parmesan peyniri rendesi 1 çorba kaşığı tereyağı 1 çorba kaşığı zeytinyağı 1 dal taze kekik Maydanoz Tuz Karabiber YAPILIŞI
1. Soğan ve sarımsakları ince olarak kıyın. Mantarları ince şekilde dilimleyin. 2. Ayrı bir tencerede taglietelle makarnayı al dente (hafif diri) olacak şekilde haşlayın. 3. Derin bir tavaya, zeytinyağı ekleyin. Üzerine soğanı ekleyin. Soğanların rengi şeffaflaşana kadar pişirin. 4. Ayrı bir tavaya tereyağı ekleyin üzerine sarımsak ve dilimlenmiş mantarları ekleyin. Beş dakika kadar yüksek ateşte pişirin. Üzerine sotelediğiniz soğanları ekleyin. Taglietelle ve kremayı da ekleyin 2-3 dakika pişirin. Tuz ve karabiberi ekleyin. Servis ederken maydanoz ile süsleyebilirsiniz. GASTRO AKADEMİ NOT
Mantar seçimini kestane mantarından yana kullanırsanız daha lezzetli bir sonuç elde edeceksiniz.
Instagram: ozlemmekik www.ozlemmekik.com
Meet Shinichi Morohoshi, a man who likes dangerous people, bōsōzoku bike gangs, and lights up Tokyo’s dark heart with his neon-lit Diablo…
İTALYAN PİZZA GECESİ
DORITALI PIZZA’DA
iTALYAN PiZZA GECESi
T
ravel and Gourmets dergisi imtiyaz sahibi ve aynı zamanda marka danışmanı Kutlu Özemrak’ın organize ettiği ‘İtalyan Pizza Gecesi’nde yeme-içme meraklıları ve bloggerlarla birlikte Doritali Pizza’da lezzet dolu bir gece geçirdik. Pizza-içecek eşleşmeleri için sponsor olan içecek firmasından Murat Karahan davetlileri yeme-içme uyumuyla ilgili bilgilendirdi. Uğur Özarun’un ev sahipliğini yaptığı gecede İtalya’dan getirilmiş olan Morello Forni fırınıyla odun ateşi lezzeti sunan pizzalar büyük beğeni topladı. Doritali Pizza’nın sahibi Uğur Özarun tamamen doğal, sağlıklı, taze ve birinci kalite malzeme kullandıklarını belirtti. Gecenin lezzet menüsü şu şekildeydi: Doritali Pizza: (Domates sos, Mozzarella, Parmesan, Bonfile dilimleri, Roka) Ricotta Pizza: (Ricotta peyniri, Siyah zeytin, Yeşil biber, Domates, Fesleğen, Mozzarella) Küp Kıymalı: ( Domates sos, Mozzarella, Küp kıyma, Mantar, Taze soğan, Jalapeno ) Pizza Dört Peynirli: (Mozzarella, Parmesan, Emmental, Gordonzola) Tatlı: Tiramisu
Doritali Pizza’nın sahibi Uğur Özarun
İTALYAN PİZZA GECESİ
Gİzem ŞEBER
Dİyetİsyen ve Yaşam Koçu
GURMELER DE YA Z A S AĞLIK LI VE FİT GİRSİN
L
ezzetli yemeklere hayır diyemeyen, farklı tatları denemeyi seven ve çok seyahat eden biriyseniz kilo kontrolü yapmak size imkansız geliyor olabilir. Ancak fazla kilonun sağlık üzerindeki olumsuz etkileri herkes tarafından bilinen bir gerçek, bu durumda yaza sağlıklı ve fit girmek sizin de hakkınız. Ufak yaşam tarzı değişiklikleri ile artık yazdan ve ince kıyafetlerden korkmanıza gerek yok. LEZZETE HAYIR DİYEMEYENLER İÇİN AYNI GÜN TÜYOLARI Eğer akşama enfes bir ziyafet sizi bekliyor ise aynı günden bazı beslenme önlemleri almakta fayda var. - Kahvaltı edin: Düzenli kahvaltı etme alışkanlıkları olmayanların, düzenli kahvaltı edenlere göre günde 200-300 kalori daha fazla almaya eğilimli oldukları biliniyor. Vaktiniz var ise yumurta, peynir ve tahıllı ekmekler ile kahvaltı edin, vakitsizlikten şikayetçi iseniz süt ve yulaf ezmesi; kuru meyve ve kuruyemiş karışımları veya yağsız bir tost pratik bir kahvaltı olabilir. - Öğlen yemeğini atlamayın, hafif geçirin: Öğün atlamak bir sonraki öğünde sizden intikamını alır ve daha çok yemenize sebep olur. Bu nedenle peynirli veya ızgara tavuklu salata, yağsız tost ve ayran veya suyu süzülmüş zeytinyağlı bir sebze yemeği, ızgara sebzeler ile hafif bir öğün yapın. - Yemekten önce sağlıklı bir atıştırmalık tüketin: Yemeğe çok aç gitmek, yemekte kısa sürede çok fazla kalori almanıza neden olur. Yemeğe gitmeden önce bir avuç kuruyemiş veya bir porsiyon meyve tüketmekte fayda var. - Geniş sofralarda ekmek tüketmeyin: Çünkü o sofralarda ekmeğe eşdeğer birçok besin karşınıza çıkabilir. Pirinç, bulgur, kinoa, diğer tahıl ürünleri ekmek yerine geçer. Aynı zamanda meyve ve tatlılar da ekmek gibi karbonhidrat kaynaklarıdır. GURMELER İÇİN ERTESİ GÜN DİYETİ Yemek programınız son anda belli olduysa ve aynı gün içerisinde yediklerinizi dengeleme fırsatı bulamadıysanız; - Hafif bir kahvaltı yapın: Süt veya yoğurtla tüketilecek yulaf veya müsli, süt ve taze meyve veya omlet, söğüş sebze, protein de içeren düşük kalorili kahvaltılardır. - Maydanoz tüketin: Maydanozun özellikle sap kısmı ödem söktürücü etkiye sahiptir. Ertesi sabah hissettiğiniz şişkinlik hissinden kurtulmak için kahvaltıda söğüş olarak tüketebilir veya bir kupa maydanoz çayı içebilirsiniz. - Ananas ertesi gün diyetinin vazgeçilmezi: Yüksek C vitamini içeriğinin yanı sıra, ödem söktürücü, metabolizma hızlandırıcı ananas aynı zamanda içerdiği bromelin
“ E ğe r a k ş a m a e n fes b İ r z İ y a fet S İ z İ b ek l İ yo r İ se a y nı g ü nd e n ba z ı b e s l e nm e ö n l em l e r İ a l m a kt a fa y da va r ”
pigmenti ile yağ yakımını hızlandırır. Kaçamaklı günlerin ertesinde iki üç halka dilim tüketmeyi ihmal etmeyin. - Üç kupa yeşil çaya yer açın: Eğer reflü, gastrit veya düşük tansiyon probleminiz yok ise üç kupa yeşil çay için. Yeşil çay vücudun toksinlerden arınmasında ve metabolizmanın hızlanmasında etkilidir. Aynı zamanda ödem atmaya yardımcı olur. ERTESİ GÜN DİYETİ (Aşağıda yer alan beslenme programı; hiçbir sağlık sorunu bulunmayan, 25-40 yaş arası, düşük fiziksel aktiviteye sahip kişiler için beslenmede aşırıya kaçan günlerin ertesi gününde uygulanmak üzere örnek olarak düzenlenmiştir. Kendinize özel beslenme programı için bir diyetisyenden yardım almalısınız.) UYANIR UYANMAZ: 1 bardak ılık limonlu ballı su 2 halka dilim ananas KAHVALTI: 1 kupa yeşil çay 2 yumurtadan otlu omlet (yağsız, maydanozlu) Bol söğüş sebze Erkek gurmeler; 1 dilim tam tahıllı ekmek ilave etsin. ÖĞLE: 6 yemek kaşığı ıspanak veya kabak yemeği (az yağlı) 1 kutu probiyotik yoğurt veya 1 bardak kefir Erkek gurmeler; 1 dilim tam tahıllı ekmek ilave etsin. ARA ÖĞÜN: 1 adet kivi veya 2 dilim ananas 1 kutu meyveli probiyotik yoğurt AKŞAM: 1 adet ızgara balık (200 gram) Yağsız yeşil salata ARA: 12 adet kavrulmamış badem Erkek gurmeler; 2 adet tam ceviz ve 2 adet kuru kayısı ilave etsin. AKŞAMDAN KALMA İSENİZ BUNLARI YAPMAYIN • Çivi çiviyi sökmez: Alkollü içecek severlerin ortak noktalarından biri çivi çiviyi söker inanışı olsa da, dünyada birçok bilim otoritesi akşamdan kalma bir sabahta güne alkollü içecek ile başlanmasının çok sağlıksız bir alışkanlık olduğunu açıklamıştır. • Mideniz yanıyor ise karbonhidrata yer verin: Mideniz kötü ise aralarda beyaz leblebi veya kepekli grisini gibi besinler atıştırın. • Fast-food ve tatlıya yönelmeyin: Yapılan bilimsel araştırmalar, akşamdan kalma kişilerin ertesi günde fast food ve tatlı tüketimlerinin arttığını göstermiştir. Bunun sebebi alkolün hipoglisemik yani kan şekerini düşürücü etkisi olmasıdır. Az ve sık beslenin ancak yüksek yağlı ve şekerli gıdalardan uzak durun. • Domates suyu tüketin: İçerdiği potasyum ile daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır. • Bitki çayı tüketin: Alkol vücuttan sıvı kaybına neden olur. Akşamdan kalma hissinin sebeplerinden biri de budur. Böyle günlerde en az iki litre su tüketmeye ve bitki çayı ile sıvı alımınızı desteklemeye özen gösterin.
İ M P A R A T O R L A R I N P E YN İ R İ
ROKFOR Buse Ünal
T
arih M.Ö 52’yi gösterdiğinde, ünlü Roma imparatoru Sezar, Roma cumhuriyetinin mutlak hakimi olmasını sağlayan bir zafer elde eder. İmparator altı yıl boyunca devam eden zorlu mücadele sonucunda Galyalı lider Vercingetorix’in liderliğini yaptığı büyük isyanı Alesia Savaşı ile bastırır ve nihayet fetheder Galya’yı. O günden bugüne Galya seferlerini tarihe Plutarch’ın metinleri, günümüze de Asteriks ve Oburiks’in efsaneleri ulaştırır. Ben tabii ki size Sezar’ın yıllar süren Galya seferini anlatma niyetinde değilim. Lakin bu fetih sonrasında keşfettiği bir peynirden, Rokfor’un hikayesinden bahsetmek istiyorum. Sezar, içinde günümüz Fransız topraklarının da bulunduğu Galya’yı fethettiğinde ona ikram olarak sunulan küflü koyun peyniri ile ilk kez karşılaşır. Daha önce tatmadığı bu lezzeti tuttuğu Galya günlüklerine not eder ve Roma’ya döndükten sonra da düzenli olarak peynirin kendisine gönderilmesini emreder. Sezar’dan tam 840 yıl sonra 778 yılının Orta Çağ Avrupası’nda Batı Avrupa’nın kurucu imparatoru
Şarlman, Saracens Savaşı sonrası uğradığı bir Fransız kasabasında aynı Sezar gibi bu peyniri, ona ikram eden yerli halktan öğrenir. Anlatılana göre İmparator Şarlman Rokfor peyniri ile ilk karşılaştığında peynirin küflü kısımlarını hançeri ile temizlemeye başlar; ancak üreticinin küfün, peynirin en lezzetli kısmı olduğunu söylemesi sonucunda endişe ile tattığı sonrasında da oldukça sevdiğini bu lezzetin Sezar gibi kendisine her yıl gönderilmesini talep eder. O günden sonra adı imparatorlar peyniri olarak anılmaya başlayan Rokfor Şarlman’nın en sevdiği yiyecekler arasında ilk sırada yerini aldığı gibi Avrupa’da da hızla tanınır. Efsaneler tabii ki bununla bitmez. Rokfor’un tam olarak tanınması Sezar ile ilişkilendirilse de, doğuş efsaneleri çok daha önceye, bir Fransız çobanın dalgınlığına uzanır. Efsaneye göre Fransa’nın Rokfor kasabasında ki bir çoban koyun sütünü mağarada unutunca fermantasyon geçiren süt küflü rokfor peynirine dönüşür. Çoban sütünün yeni halini görünce oldukça şaşırır lakin yeni keşfettiği bu lezzeti sevince mağaraya düzenli olarak süt bırakmaya başlar. Bunu gören ve
“ D a l gın ç o banın s ü t ü n ü u n uttuğu m a ğ a r a d ü n y a n ı n b İ n l e r c e y ı l so n r a h a l e n e n l e z z et l İ Rokfo r p ey n İ r l e r İ n İ n d e ü r et İ l d İ ğ İ ye r . Pey n İ r İ n ü r et İ m h a kk ı d ü n y ada y a l nı z ca a l t ı fa r k l ı ü r et İ c İ n İ n p a te n t İ n d e ”
öğrenen halk ile beraber Fransa’nın minik kasabası Rokfor’da peynir üretimi yayılır. Yıllar içerisinde peynirin üretimine dahil olan laboratuvar incelemeleri lezzette bir değişime sebebiyet vermiş midir bilmiyorum; ancak peynirin haklarını halen Sezar’ın Galya’sı, Şarlman’nın Avrupası, bizim dalgın çobanın sütünü unuttuğu Fransa’nın Rokfor kasabası elinde tutmakta. Hoş rokfor zaten her benim diyenin yapabileceği peynir üretimi kategorisine de girmemekte. Küfün elde edilmesini sağlayan mağara ortamı üretimdeki en temel adımlardan biri. Koyun sütü ise Rokfor yapımı için oldukça taze olmak zorunda. Dalgın çobanın sütünü unuttuğu mağara dünyanın binlerce yıl sonra halen en lezzetli Rokfor peynirlerinin de üretildiği yer. Peynirin üretim hakkı dünyada yalnızca altı farklı üreticinin patentinde. Şüphesiz Sezar, Şarlman ve dalgın çobanın tattığı Rokfor’un o en doğal hali bugünkünden daha lezzetliydi ve yine şüphesiz ki peynir üzerinde sağlık önlemi amacıyla yapılan laboratuvar incelemeleri tadı doğallıktan uzaklaştırmakta. Ülkemizde de son dönemlerde Konya’da bulunan bir mağarada üretimine başladığını duyduğum küflü peynir artık tüketime de sunulmuş. Denk gelenlerin tatması dileğiyle.
SİNGAPUR LEZZET FESTİVALİ
Dünya Gurme Zirvesi Genellikle nisan ayının son günlerinde gerçekleşen bu festival; şehrin en iyi restoran ve barlarında, dünyanın en iyi şefleri ile birlikte yemek pişirip sonra da tatma fırsatı sunuyor sizlere. Füzyon mutfağıyla başı çeken Singapur’da gerçekleştirilen festivalin bir diğer adı da ‘Dünya Gurme Zirvesi’. Böyle iddialı bir adın hakkını da misliyle veriyor bu festival. İçerisinde ‘Gurme Salonu’, ‘Gurme Köyü’ ve 5000 metrekarelik ‘Gurme Pazarı’ bulunan festivale on altı ödüllü şef, dünyanın en iyi yüz restoranı ve Michelin yıldızlı restoranlar katılıyor.
TAHİN PEKMEZ SOSLU
Karidesler Malzemeler: Jumbo Karides: 125 gr Tahin: 10 gr Pekmez: 10 gr Somon havyarı: 2 gr Tahin Helvası: 8 gr Micro yeşillik: 1 tutam Limon: 10 gr Zeytinyağ: 10 cl Tuz ve karabiber Kırmızı soğan: 6 gr Mini turp: 1 adet Yapılışı: Öncelikle karidesleri haşlayıp buzlu suya çıkartıp temizleyelim. Zeytinyağ, limon, tuz ve karabiber ile karidesleri marine edelim. Tahin ve pekmezi karıştıralım ve sırasıyla tabakta göründüğü gibi servis edelim. Afiyet olsun Murat Yıldız Instagram: muratyldiz
Ağızda
Meet Shinichi Morohoshi, a man who likes dangerous people, bōsōzoku bike gangs, and lights up Tokyo’s dark heart with his neon-lit Diablo…
WAGYU
ğızda Erİyen Lezzet
WAGYU Volkan Altınör
Her şey yağda gizli! Wagyu eti Japon besi dana grubunun en yağlı olan hayvan cinsi. Öyle böyle değil! Televizyonda izlediğimiz et profesörlerinin bahsettiği mermer olayı wagyu’da mermer olmaktan çıkmış neredeyse Pamukkale travertenlerinden bir kesit halini almış. Avrupa’da çalıştığım yıllarda kanguru, deve kuşu, geyik ve timsah eti yeme fırsatım olmuş fakat wagyu’yu uzun yıllar İngiltere marketine giremediği için deneyememiştim. Beş aydır Suudi Arabistan Cidde’de et uzmanı Faruk Bumin şefim ile yeni bir restoran markası oluşturmaya çalışıyoruz. Beş aydır her gün dünyanın her yerinden müthiş lezzetli ve farklı etler pişirdik ama bugün yaşadığım deneyimi eve gelir gelmez sizinle paylaşmak istedim. O kadar ki eti çiğnemenize gerek yok, ağzınızda eriyor. Et böylesine yağlanmış olunca omega 3 ve omega 6 yönünden de çok zengin. Yani tam anlamıyla Canan hocanın bahsettiği sağlıklı yağ. Bu yağ sayesinde et pişerken neredeyse hiç su kaybetmiyor ve haliyle yeme şansına erenlere tam anlamıyla bir ziyafet yaşatıyor. Wagyu inekleri ilk olarak pirinç tarlalarını sürmek için kullanılıyordu. Japonya’da 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar dört
WAGYU
bacaklı besi hayvanlarının kesilmesi yasak olması sebebiyle orijinal ırkını korumayı başarmış. Geleneksel olarak besin değeri yüksek, prinç bitkisinin yeşil kısımları ile beslenen hayvan 19 aylık iken 650 kilo civarına kadar ulaşabiliyor. Erkek wagyu dana etinin yağ oranı %35. Beş farklı cinse sahip ırktaki tipler Tajima, Hida, Tottori, Shimane ve Kochi olarak adlandırılıyor.
WAGYU
Bu şuna benziyor; bizim Trakya kıvırcığı kuzusu Amerika’da yetiştirilip dünyaya pazarlansa idi adına ‘kıvırcık kuzusu’ denilebilecek ama hiç bir zaman ‘Trakya kıvırcık kuzusu’ olamayacaktı. Kobe ve Wagyu besisinin bir diğer özelliği de, Japonların hayvanı acıktırarak daha fazla yemesini sağlamak için bira ya da sake (Japon pirinç şarabı) ile beslemeleri. Bu şekilde KOBE İLE WAGYU beslenen hayvanlar hariç ARASINDAKİ FARK: Avustralya helal et marketini Kobe Japonya’da bir şehrin elinde tutabilmek için İslami ismi, Wagyu ise bu bölgede usullere uygun kesimler yetiştirilen hayvanın cinsi. yapıyor. Azhar Halal Foods Haliyle her Kobe eti Wagyu grubu 2007’den bu yana fakat her Wagyu eti Kobe Japonya’daki müslüman değil. Çünķü Japon ineği kesime ve tüm Ortadoğu’ya anlamına gelen WA-GYU’nun Helal Wagyu ithal etmekte. sperm ve embriyoları 19. Türkiye’de durum tam yüzyılda Avustralya’ya ve daha olarak nedir bilmiyorum fakat sonrasında Amerika’ya internet üzerinden şöyle bir kaçırılarak yetiştirilmeye araştırdığımda; et üzerine başlanmış. Avustralya şu anda ünlü İstanbul’daki bir iki dünyanın ikinci büyük wagyu restoran zincirinin uzun yetiştiricisi ve ithalatçısı. çabalardan sonra wagyu etine ulaşarak yüksek fiyatlarla “ K o b e v e W a g yu b es İ s İ n İ n b İ r merak eden misafirlerine d İ ğe r ö z e l l İ ğ İ d e , J a p o n l a r ı n sunduklarını gördüm. ha y vanı acık t ı r a r ak daha Tabii ki bütçe meselesi ama f a z l a yemes İ n İ s a ğ l a m a k ” gerçekten denemeye değer.
Kokoreรง
Kul端b端
Kokoreç Kulübü
Hilton İzmir Genel Müdürü Olivier Vetter tarafından kurulan Kokoreç Kulübü, ikinci toplantısını Seçkin Et Mangal’da gerçekleştirdi. Tanınmış isimlerin üyesi olduğu kulüp yemeğinde Koruncuk Vakfı’na bağışta bulunuldu, vakfın başkanı Işıl Nişli konuşmasında bağışta bulunan kulüp üyelerine teşekkürlerini sundu. Kulübün üyeleri arasında Muzaffer Tuncağ, Bülent Akgerman, Salih Aslan, Hasan İkat, Işıl Nişli, Kutlu Özemrak, Özgür Kaya gibi sakatat ürünlerini seven isimler bulunuyor. Her ay bir kulüp üyesi tarafından mekan belirlenerek düzenlenen yemeklerin bu seferki adresi ise ‘Evka 3 Profesorler Sitesi’nde bulunan ‘Seçkin Et Mangal’dı. Oldukça zengin olan menüdeki lezzetlerden bazıları şunlardı; Kıvırcık süt kuzu içi uykuluk, dalak, ciğerli bumbar, kuzu tandır, tereyağlı süt kuzu işkembe, kuşkonmazlı küşleme, kokoreç, beyin ve daha birçok sakatat lezzeti masayı süsledi. Mekanın sahibi Seçkin Aysal, 2011 yılından beri hizmette olduklarını dile getirerek, böyle bir kulüpte yer almanın mutluluğunu dile getirdi.
DUVARIN HÜZÜNLÜ ÇİÇEĞİ;
BERLİN
Sonunda Berlin’deyiz. O kadar tanıdık ki, nasıl filmlerden New York’un birçok yerini biliyorsak Berlin’de de durum buna çok benzer oldu bizim için. Gidilmesi görülmesi gereken yerlerin çoğunu Türk filmlerinden ya da Berlin Duvarı ile ilgili belgesellerden bildiğimizi fark ettim. Tabii ki orada olmak, şehri koklamak bambaşka bir duygu. Ayrıca şehirdeki Türk varlığından dolayı Almanca ya da İngilizce fark etmez, yabancı dil bilmeyenlerin burada çok rahat edeceğini söyleyebilirim. Keza ülkede diyalog kurduğumuz ikinci kişinin Türk olması ve ineceğimiz durakta bize haber vermesi bunun açık bir kanıtı. Ayrıca Meet Shinichi turizm Morohoshi, who likeslazım. dangerous people, bōsōzoku bike gangs, and lights up Türkçe hazırlanan sayfasınıadaman unutmamak Tokyo’s dark heart with his neon-lit Diablo… Tuğçe Ertan & Gökay Merİç Instagram: kokladunyayi www.kokladunyayi.com
BERLİN
B
erlin, bilindiği üzere Almanya’nın başkenti ve nüfusu 4.5 milyon. Özellikle duvar yıkıldıktan sonra Berlin tam bir kültür yuvasına dönüşmüş. Sanat galerileri, renkli gece hayatı, üniversite öğrencileri ve bohem kültürüyle kendine has bir havası olan bu şehrin Almanya’nın kalanından çok farklı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunca farklı kültürü, her kesimden insanı ve çok çeşitli aktiviteleri barındırmasına rağmen, Berlin tam bir şehircilik örneği. Şehirdeki boruların rengi bile insanların psikolojisi düşünülerek seçilmiş, sokak sanatçıları bile devlet tarafından bir miktar sabit gelire bağlanmış, sosyal aktiviteler için halka her türlü alan ve imkan sağlanmış. Müthiş düzenli bir ulaşım ağı var; ister tramvayla, ister otobüs veya metroyla şehrin her noktasına ve civardaki kasabalara ulaşmak çok kolay ama ilk tercihiniz bisikletten yanaysa da doğru şehirdesiniz. BERLİN’DE GEZİLECEK YERLER Berlin deyince akla gelen ilk şey tabii ki duvarı. Ama ne duvar! En önemli kısmı bir gecede baskın mantığıyla, duvar ya da dikenli tellerle kurulup yıllar içinde 155 kilometrelik bir duvar haline dönüştürülmüş. Dünyanın belki de en büyük dramlarından birinin yegane eseri olarak duruyor. Düşünsenize, akşam arkadaşınızda kaldınız ve sabah ailenizin yanına dönemiyorsunuz, korkunç bir trajedi. Yer yer sanat galerisine çevrilmiş ve dönemsel olarak değişen graffitiler ile süslenmiş bu duvarı, üstünden parçalar çalınıp hatıra olarak satıldığı için yer yer tel örgülerle çevrilmiş olarak görebilirsiniz. Gerçi Berlin Duvarı’nı tel örgülerle çekip korumaya çalışmak dünyanın en büyük ironisi olsa gerek. Bir başka Berlin klasiği ise Brandenburg kapısı. Kapı büyükçe bir meydana ve genellikle elçiliklerin ve konsoloslukların bulunduğu bir bulvara bakıyor. Yüzyıllardır şehrin simgesi olan bu yapı, bu süre boyunca da türlü şeylere şahit olmuş. Bunlardan en önemlileri, tepesinde bulunan ve oraya 1700’lü yılların sonunda yerleştirilmiş olan atlı heykelin Napolyon tarafından Paris’e götürülmesi ve bir diğeri de 2. Dünya savaşında çok ciddi tahrip olması sayılabilir. Venedik’teki meşhur San Marco Bazilikasındaki at heykellerini de alıp Paris’e
BERLİN
götüren Napolyon, bu konuda zaten sabıkalı. Fakat biz Brandenburg Kapısı’nın önündeyken, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bu meydanın nasıl göründüğüne dair büyükçe bir fotoğraf panosu vardı ve tabiri caizse dehşetengizdi! Ayrıca bu meydana sabah 11’de gelirseniz hemen bir ücretsiz şehir turuna katılabilir ve şehri böyle bir grupla gezebilirsiniz. Nitekim biz öyle yaptık, otelimizden kalkan turu kaçırdığımız için bu meydana geldik ve sadece bahşiş ile bu işi yapan bir rehberin turuna katıldık. Eğer siz de bu koca şehirde ne yapacağınızı şaşırırsanız adresiniz burası, hem bütün ünlü ve görülmesi gereken noktalar gezdiriliyor bu tip turlarda. Berlin bir müzeler şehri. Burada ziyaret edebileceğiniz tam 180 müze ve 440 galeri var(mış). İçinde Zeus Sunağı’nı da barındıran Pergamon müzesi dahil en ünlü müzeler, müze adası denen bir yerde toplanmışlar fakat maalesef Türkler’in en çok ilgisini çeken bu eserin olduğu salonunun yenileme çalışmaları yüzünden 2020 yılına kadar ziyarete kapalı. Berlin’in en ünlü müzelerinden biri Berlin Yahudi Müzesi, bizim de favorimiz. Müzede denge çok iyi yakalanmış; yani eserlerin yarısı holokosta ayrılmışsa diğer yarısı da eskiden Yahudi yaşamı nasıldı, Yahudiler’in ticaretteki yeri gibi enstalasyonlara ayrılmış. Müzedeki iki eser beni gerçekten çok etkiledi; birincisi Holokost Kulesi. Aslında buna eser diyebilir miyiz bilmiyorum, burası zikzak olan binanın iki ucunun birbirine bağlandığı yerdeki bir boşluk ama bu kuleye adım attığınızda olduğunuz gerçeklikten o kadar güzel tecrit oluyorsunuz ki; o uzun, karanlık ve soğuk kuyunun en dibinde yalnız olmak ne demek on saniyeliğine de olsa
“ A l m a n y a g e ç m İ ş İ y l e y ü z l e ş mekte ç ok b a ş a r ı l ı . Ge r ek Be r l i n d u v a r ı İ l e İ l g İ l İ g e r ekse ho l okost İ l e İ l g İ l İ o l a r a k y a ş a n a n l a r ı n so r um l u l uğu n u ü st l e n m İ ş d u r um d a l a r ”
BERLİN
anlıyorsunuz. Bir diğeri ise Shalekhet (Dökülen Yapraklar) adlı enstalasyon; değişik boyutlarda ve ağırlıklarda yapılmış döküm suratlardan oluşuyor. Eser sahibi özellikle bu yüzlerin üzerinde yürünmesini istiyor, çünkü çıkan ses enstalasyonun sergilendiği galeride yankılanıyor ve eser sahibine göre de bu ses zulüm gören Yahudiler’in çığlıklarını temsil ediyor. Müze Adası’na çok yakın bir konumda bulunan Gendarmenmarkt ise Berlin’in en önemli meydanlarından biri ve etrafında şehrin büyük katedrallerini barındırıyor. Meydanın tam ortasında Konzerthaus Berlin, iki yanında ise Alman ve Fransız katedralleri bulunuyor. Meydanın adının Fransızca’dan gelmesi ve meydanda bir Fransız kilisesi bulunması da aslında Berlin’in Fransızlar’dan ne kadar etkilendiğini gözler önüne seren bir örnek. Bu katedralleri gezdikten sonra hala katedral görmek istiyorsanız meydanın tam yanında Berliner Dome yani Berlin Katedrali’ni gezebilirsiniz. Gerçi dedikodulara göre burada hiçbir zaman bir piskopos yaşamadığı için gerçek anlamda bir katedral sayılmıyormuş, sonra söylemedi demeyin. Almanya geçmişiyle yüzleşmekte çok başarılı. Gerek Berlin duvarı ile ilgili gerekse holokost ile ilgili olarak yaşananların sorumluluğunu üstlenmiş durumdalar ve hatalarını telafi etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. En azından görüntü böyle. Şehrin her tarafında holokost ile ilgili anıtlar ve parklar mevcut. Katledilen Avrupalı Yahudiler Anıtı da bunlardan biri. Aslında burası temsili bir anıt mezar. Yani buraya birileri gömülmüş değil, en azından resmi olarak. Park içinde değişik büyüklük ve ağırlıkta yüzlerce beton blok var ve bu blokların her biri katledilmiş birini temsil ediyor. Her ne kadar burası bir anıt da olsa bloklar etrafında sizden bir mezardaymışçasına saygı bekliyorlar. Fakat bu anıta çok yakın yapılan katledilen eşcinseller ve katledilen
BERLİN
politikacılar anıtları, bize katledilenlerin bile sınıflandırıldığını ve aslında ayrımcılığın bir şekilde hala devam ettiğini düşündürdü. Almanya Parlamento Binası; diğer isimleriyle Reichstag veya Bundestag, gerçekten etkileyici bir bina, üstelik bu binayı gezmek ücretsiz ama gelmeden internetten kayıt olup saat almanız gerekiyor. Güvenlik noktasındaki görevliler tarafından asansöre kadar geçiriliyorsunuz ve en üst kata, cam kubbeye çıkıyorsunuz. Kubbe, binaya doksanlarda yapılan restorasyonda eklenmiş. Belki de gece gittiğimiz için kubbe ve altındaki metal aksam bana dünyayı ele geçirmeye çalışan şeytani bir yapay zeka gibi göründü (bkz: Eagle Eye isimli film). Kubbenin panoramik manzarası bir harika. Bizim randevumuz yoğunluktan dolayı akşama denk geldi ama siz gündüzü yakalamak isterseniz randevunuzu bir kaç gün önceden almayı ihmal etmeyin. Ayrıca maille gelen onay yazısının da ya çıktısını alın ya da belgeyi telefonunuza indirin. Checkpoint Charlie yani Doğu ve Batı Almanya arasında, bir tarafını Amerikan ordusunun bir tarafını Sovyet ordusunun tuttuğu bir sınır kapısı. Bugün sadece turistik bir çekim noktası olarak duruyor. Yani aslında sadece turistlerin ilgisinden dolayı yeniden inşa edilmiş bir karakol binası ve çevresindeki özel müzeler
“ T ü r k İ ye ’ y İ b u r a d a ya ş aya l ı m , b İ z e Av r u pa v e r d e r se n İ z kes İ n l İ k l e P r e n z l a ue r Be r g m a h a l l es İ n e g İ tme l İ s İ n İ z . Bu r a s ı , s a v a ş t a n e n a z z a r a r gö r e n ye r l e r d e n b İ r İ ”
burada ciddi bir turist kalabalığı yaratmış durumda. Müze ve holokosttan kopup biraz da şehir hayatına geçelim. Şehrin en kalabalık en renkli ve yaşayan yerleri büyük çoğunlukla Türk mahalleleri. Bu bağlamda buralar sadece bizim için değil yabancı turistler için de bir çekim noktası. Bunların başında da “Küçük İstanbul” yani Kreuzberg geliyor. Aslında hikaye çok ilginç; 1961 yılında ilk giden işçilere sadece Kreuzberg, Neuköln ve Wedding mahallelerine yerleşme izni verilmiş ama bu bölgeler hızla gettolaşınca da bu sefer 1970 yılında gelenlerin pasaportlarına bu üç ilçede yaşayamaz damgası vurulmuş. Tabii ki kimse bu yasağı dinlememiş ve özellikle Kreuzberg büyüdükçe büyümüş. Duvar da yıkılınca tam şehrin merkezinde kalmış ve bugün gelinen noktada şehrin en bize benzeyen, en kalabalık ve en ışıklı yeri oluvermiş. Yok, Türkiye’yi burada yaşayalım, bize Avrupa ver derseniz kesinlikle Prenzlauer Berg mahallesine gitmelisiniz. Burası, savaştan en az zarar gören yerlerden biri, çoğu bina 1800’lerden beri ayakta kalmayı başarabilmiş, ayrıca Berlin Duvarı’nın yıkıldığı ilk nokta olarak tarihe geçmiş, binalar arasında bu konu ile ilgili küçük bir müze-park ve sergi var. Ayrıca tasarım atölyeleri ve gastronomik değerleriyle hem yerlileri hem de turistleri cezbeden bir çekim noktası olmuş durumda. Bunların arasında retro butiklerden tutun da, gurme kahve evlerine kadar her türden dükkanı bulabilirsiniz. Ayrıca eğer baharda ya da yazın gittiyseniz Mauerpark’i görmeden dönmeyin. Burada kurulan bitpazarı ve düzenlenen etkinlikler tüm Berlin’in en iyisi olmaya aday. Şehrin simgelerinden biri de Berlin Televizyon Kulesi. Neredeyse Berlin’in her tarafından görülen televizyon kulesi (ya da Alez Kulesi) tüm Almanya’daki en uzun yapı olarak değerlendiriliyor ve ziyarete açık. Bulunduğu Alexanderplatz Meydanı ise alışveriş merkezleri ve kafeleri ile tüm şehrin en kalabalık yerlerinden biri.
Berlin’de alışveriş için Kurfürstendamm veya kısaca Ku’damm, dünyaca ünlü çoğu markanın mağazalarını barındırıyor. Zaten 3.5 km boyunca kendinizi unutacak kadar çok alışveriş imkanı bulabilirsiniz. Bir diğer alışveriş noktası ise kıtasal Avrupa’nın en büyük AVM’si KaDeWe. Hala biraz nostaljik olan bu merkezde de yok yok. Friedrichshain ise Berlin’in en gözde ve en trendy semti. Gece kulüpleri, tasarım dükkanları ve sanatçı yoğun nüfusu ile Berlin’in Cihangir’i diyebileceğimiz semt gece hayatının ana damarı. Spree Nehri’nin kuzeyinde ve aslında Kreuzberg’in bir nevi devamı olan bu mahalle yer altı kültürünün de hala devam ettiği bir merkez. BERLİN’DE YEMEK ÖNERİLERİ Tahmin edebileceğiniz gibi Berlin’in en ünlü yemeği sosisleri, currywurst. Şehrin her tarafında bulabileceğiniz dükkanlarda ya da büfelerde bu ilginç lezzetleri deneyimleyebilirsiniz. Restoranlarda bulunmuyor. Özelliği domuz etinden yapılıyor olması ve köri ile servis ediliyor olması. Sokakları arşınlarken bir şeyler atıştırmak isteyen gezginler için bire bir. Akşam olduğunda ise otelimize çok yakın, Sixties Diner isimli, Amerikan diner’ı şeklinde dizayn edilmiş, çok lezzetli hamburgerleri ve pizzaları olan bir restorana gittik. Porsiyonları çok büyük ve fiyatları da oldukça ekonomik. Her masada küçük bir müzik kutusu var ve bir Euro karşılığında üç şarkı seçip tüm restorana dinletebiliyorsunuz. Giderseniz bizim için Santana’dan bir Maria Maria dinlersiniz artık. Başka bir restoran ise, şnitzelleriyle ünlü bir Avusturya restoranı. İsmi Austria Restaurant Original, keza tam sokağın başında neredeyse aynı isimde başka bir restoran var biz az daha oraya oturuyorduk. Burada da porsiyonlar büyük ama fiyatlar da aynı oranda yüksek. Yine de klasik Alman tarzı dekorasyonu ve biraları ile çok hoş bir akşam yemeği seçeneği. Kesinlikle gidilmesi gereken yerlerden biri de Spree nehrine yakın bir konumda bulunan White Trash Fast Food isimli restoran. Aslında buraya sadece restoran demek haksızlık olur. Bünyesinde sigara içilebilen bir sinema salonu ve bir dövme stüdyosu da bulunduran bu işletmede
BERLİN
haftanın birçok gecesinde rock gruplarının ya da DJ’lerin performanslarına denk gelebilirsiniz. Fiyatlar genele göre makul. Eğer Kreuzberg’deyseniz ve canınız döner çektiyse tek adresiniz Hasır Döner olmalı. Diğer dükkanlardaki dönerler bir şekilde bizdekilerden daha farklı ama Hasır’ın döneri buradakilere bile taş çıkartır. Bir de Knofi diye bir cafe var ki, tasarımıyla hemen diğerlerinden ayrılıyor. Envai çeşit Türk lezzetini bulabileceğiniz Knofi, demli çay servisi ve baklavalarıyla da en azından soluklanmak için iyi bir nokta. Sıra geldi kahveye. Biz Prenzlauer Berg’deki birçok gurme dükkandan biri olan Bonanza Coffee Heroes’u denedik. Burası bizim de özel ilgi alanımıza giren, hemen orada taze kavrulmuş kahve tanelerini demlenme tekniğiyle servis eden ve Türkçe’ye nasıl çevireceğimizi bilemediğimiz bir coffee roastery. Gördüğünüz gibi minimalist bir tavırla, “sandalyelerimize değil kahvemizin lezzetine odaklanın” tarzı güdülmüş. Bu tavır artık bizde de çok yaygınlaşmaya başlayan 3. Dalga kahve evlerinden alışık olduğumuz bir duruş. BERLİN’DE KONAKLAMA Konakladığımız yer Mitte bölgesinde Oranienburger Strasse idi. Mitte, Almanca’da ‘orta’ demek. Adından da anlayacağınız gibi burası Berlin’in tam ortası. Bünyesinde barındırdığı müzeler adasıyla gündüz, envai çeşit restoranı ve barlarıyla da geceleri tercih edilen bir yer. Bizim otelimiz ise Oranienburger Strasse’deki Generator Berlin Hostel’di ve
“ E ğe r K r eu z b e r g ’ d eyse n İ z v e c a n ı n ı z d ö n e r ç ekt İ yse tek a d r es İ n İ z H a s ı r Dö n e r o l m a l ı . D İ ğe r d ü kk a n l a r d a k İ d ö n e r l e r b İ r ş ek İ l d e b İ z d ek İ l e r d e n d a h a f a r k l ı ama Hasır’ın dönerİ buradakİlere bİ le ta ş çık a rtı r”
BERLİN
hostel’den ziyade bir gençlik kampı gibiydi. Kendi barı, restoranı ve kafesi olan bu işletme, müşterileri dışarı kaçmasın diye tüm eğlenceyi bünyesinde toplamış. Uygun fiyatlı konaklamak için yıldızlı otel konforu sunan bu işletmeyi değerlendirebilirsiniz. Bu metropolde tabii ki her çeşit ve segment konaklama seçeneği mevcut fakat Mitte bölgesinde kalmak hemen hemen her yere rahatça erişmenizi sağlıyor. BERLİN’DEN ALINABİLECEK HATIRALAR Berlin’in sembollerinden biri geldiğimiz şehir Madrid gibi bir ayı. Tabii ki bu durum tüm hediyeliklere yansımış. Ayrıca şehrin her tarafında böyle dev ayılar var. Berlin’e has bir başka karakter ise Ampelmann yani Ampul Adam. 1961 yılında tasarlanan ve kullanılmaya başlanan bu figür o kadar çok sevilmiş ki, 80’li yıllarda çocukların trafik eğitim programlarında kullanılmış. Daha sonradan tasarlanan Ampul Kadın ile Berlin başta olmak üzere tüm Almanya’da yer yer kullanılıyorlar. Şehrin değişik yerlerinde sadece Ampelmann ürünlerini satan dört mağaza ve ayrıca bir de kafesi var. Şemsiyeden, çanta ya da etikete kadar her türlü ürün mevcut. İlginç bir şekilde Tokyo’da da bir şubeleri varmış. Burada anlatamadığımız pek çok şey ve daha fazlası sizi Berlin’de bekliyor. Mesela şehirde sanat panoları olarak kullanılan duvar parçalarını arayıp bulabilir ya da Trabant’lar veya halk arasındaki ismi Trabi’lerle şehirde bir safariye çıkabilirsiniz. İki Euro’ya soğuk savaş zamanından kalma photoautomat’larda fotoğraf çektirmeyi de unutmayın. Yalnız bu eski teknolojinin fotoğrafınızı basması 8-10 dakika arasında değişiyor, aklınızda olsun.
LEZZETİN BAŞKENTİ
GAZiANTEP
Meet Shinichi Morohoshi, a man who likes dangerous people, bōsōzoku bike gangs, and lights up Tokyo’s dark heart with his neon-lit Diablo…
GA ZİANTEP
P Müberra Bağcı www.egedentarifler.com Instagram: egedentarifler
GA ZİANTEP
gölcük
G
aziantep pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, köklü geçmişe sahip tarihi ipek yolu üzerinde yer alan bir şehir. Konumu dolayısıyla tarih boyunca önemli bir kültür, ticaret ve turizm merkezi olma özelliğini sürdürmüş. Gaziantep aynı zamanda zengin ve kendine has mutfağı ile de anılan bir şehir. Gastronomi dalında UNESCO yaratıcı şehirler ağına dahil olan ilk ve tek Türk şehri olma özelliğine de sahip. NEREYE GİDİLİR? Zeugma Mozaik Müzesi Dünyanın en büyük ve önemli mozaik müzesi sayılan Zeugma Müzesi, tarihi ipek yolu üzerinde yer alıyor. Zeugma antik kentinden çıkarılan parçalar bu modern ve büyük müzede sergileniyor. Müzede mozaikler, çeşme, sütun ve heykeller, o dönemde Zeugma’da yaşamış insanların günlük ve kültürel hayatını yansıtacak biçimde düzenlenmeye çalışılmış. Mozaiklerin ilgi çekiciliği, ışık ve müziğin etkisiyle müzede mistik bir hava hissediyorsunuz. Önceden biraz bilgi edinip giderseniz ya da oradaki kulaklıklardan kiralayarak mozaiklerin hikayesini dinlerseniz gezerken daha çok keyif alırsınız. Müzenin en ilgi çekici parçası ‘Çingene Kız’ adıyla bilinen mozaik. Türkiye’nin Mona Lisa’sı olarak bilinen eserin hikayesi net olarak belli değil. Bir kadını mı erkeğe mi tasvir ettiği bilinmeyen mozaiğin Büyük İskender’e ait olduğu da söylenceler arasında. Dağınık saçları, dolgun elmacık kemikleri, kulağındaki küpelerle kazı ekibi tarafından çingene kızına benzetildiğinden bu adı almış. Mozaiğin en ilgi çekici yanı gözlerinin kendisine bakanı takip ediyor hissi vermesi. Mozaikte ‘çingene kızı’nın bakışlarını etkili kılmak için özel bir yöntem kullanılmış. Bu çingene kızı, Zeugma’nın ve Gaziantep’in sembolleri arasında. Müze her gün açık ve giriş ücreti 10 tl, müzekart geçerli. Bayazhan Kent Müzesi Bayazhan 1909 yılında bir tütün tüccarı olan Bayaz Ahmet Efendi tarafından Halepli mimarlar ve Ermeni taş ustalarına yaptırılmış, daha sonra şehrin kültürel geçmişini yansıtan bir müzeye dönüştürülmüştür. Burada Gaziantep’in tarihi, turistik yerleri, el sanatları, mutfak kültürü gibi konularda bilgi edinmek mümkün. Gaziantep Emine Göğüş Mutfak Müzesi Göğüş Konağı içerisinde yer alan müze, Gaziantep’in mutfak kültürünü tanıtmayı amaçlıyor. Burası Türkiye’nin ilk mutfak müzesi olma özelliğine de sahip. Müzede unutulmaya yüz tutan yemeklerle ilgili görseller ve bilgilerle birlikte mutfakta kullanılan araç gereçler sergileniyor. Ayrıca Antep’teki yemek ritüeline ait sahneler mankenlerle canlandırılmış.
GA ZİANTEP Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi Tarihi Bey Mahallesi’nde bir Antep evinde kurulan müze Türkiye’nin dört oyuncak müzesinden bir tanesi. 1700-1970 yılları arasında üretilmiş çok geniş bir oyuncak koleksiyonuna sahip müzede altı yüz civarında oyuncakla birlikte sinema, çizgi film ve masal karakterleri sergilenmektedir. Ayrıca burada dünya çocukları temalı çok ilgi çekici ve mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir de mağara bulunmaktadır. Gaziantep Arkeoloji Müzesi, Etnoğrafya Müzesi, Atatürk Anı Müzesi, Savaş Müzesi, GorgoMedusa Cam Eserler Müzesi, Ali İhsan Göğüş Müzesi, Şahinbey İslam Bilim Tarihi Müzesi, Gaziantep Mevlevihanesi Müzesi, Gaziantep Hamam Müzesi, Gaziantep Kültür ve Tarih Müzesi, Saklı Konak Bakır Eserleri Müzesi görülebilecek diğer müzeler arasında. Bu uzun listede de görüldüğü gibi Gaziantep müzeciliğe önem veren bir şehir. Gaziantep Kalesi Hala bütün ihtişamıyla ayakta duran ve şehrin pek çok yerinden görülebilen Gaziantep Kalesi’nin tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Roma döneminde gözetleme kulesi olarak inşa edildiği tahmin ediliyor. Eski Gaziantep kalenin çevresinde kurulmuş. Evliya Çelebi de Seyahatname’sinde bu kaleden bahseder. Çelebi, kalenin otuz iki burcundan bahsetse de bugüne on iki tanesi ulaşmıştır. Yapılan arkeolojik kazılarda Osmanlı dönemine ait bir hamam ve cami kalıntılarına rastlanmış. Zindanların bulunduğu bölüm daha sonra Gaziantep Panorama Müzesi’ne dönüştürülmüştür. Burada İstiklal Savaşı’nda verilen mücadele, resim, heykel, sunum ve maketlerle anlatılmaktadır. Tarihi Hanlar Gaziantep, tarihi ipek yolu üzerinde bulunan ve ticari hayat açısından önemli bir şehir. Bunun da etkisi ile şehirde Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalma otuz civarında han mevcut. Bu hanların önemli bir kısmı hala ticari ve sosyal hayat açısından önemini koruyor. Başlıcaları Hışva Hanı, Zeytin Han, Gümrük Hanı, Tütün Hanı, Millet Hanı,
“ G a z İ a n te p l e z z et tutku n l a r ı İ ç İ n t a m b İ r c e nn e t . A k l a önc e k e bap v e b a k l a v a g e l İ yo r s a d a A n te p mutf a ğ ı y ü z l e r c e f a r k l ı yemeğ İ İ l e ke ş fe d İ l mey İ b ek l eye n b İ r h a z İ n e ”
Pürsefa Hanı, Şire Hanı, Yemiş Hanı, Yeni Han... Bu hanlarda yöresel ürün alışverişi yapabileceğiniz gibi bazılarının içinde bulunan kafelerde bir şeyler içip dinlenmeniz de mümkün. Bazı hanların içerisinde tarihi mağaralar da bulunmakta, çoğu cafe olarak kullanılan bu mekanlar doğal klima özelliğine sahip olması dolayısıyla özellikle yazın ilgi odağı haline geliyor. Tarihi Camiler Eski bir şehir olması dolayısıyla Antep’te pek çok tarihi cami mevcut. Ömeriye Camii Antep’in en eski, Boyacı en büyük camilerindendir. Ali Nacar Camii, Hacı Nasır Camii, Eyüpoğlu Camii, Kılınçoğlu Camii, Alaüddevle Camii, Kurtuluş Camii, Tahtani Camii gibi görülebilecek daha pek çok tarihi cami bulunmaktadır. Tarihi Hamamlar Gaziantep’te Osmanlı’dan kalma hamam geleneğini yansıtan pek çok tarihi yapı bulunmakta. Bunların başında kalenin eteklerinde yer alan Tarihi Naib Hamamı gelir. 1600’lü yıllardan kalma hamam hala hizmet vermeye devam ediyor. Pazar Hamamı, Tabak Hamamı, Nakıpoğlu Hamamı, İki Kapılı Hamam Gaziantep’teki diğer tarihi hamamlar arasında sayılabilir. Bey Mahallesi Tarihi Gaziantep evlerinin en güzel örneklerini Bey Mahallesi’nde görebilirsiniz. Dar sokaklar, taş evler arasında Gaziantep’in tarihi dokusunu bu mahallede görmek mümkün. Eski Sinema Sokağı, Şiir Sokağı gibi hoş sokak isimleri var. Bey Mahallesi’ndeki güzel Antep evlerinden bir kısmı butik otel ve kafe olarak hizmet veriyor. Türkiye’nin en büyük Hayvanat Bahçesi, Botanik Bahçesi, tarihe ilgi duyanlar için Zeugma ve Dülük antik kentleri, Rumkale Gaziantep’te görülebilecek diğer yerler arasında. NEREDE/NE YENİR? Gaziantep lezzet tutkunları için tam bir cennet. Akla önce kebap ve baklava geliyorsa da Antep mutfağı yüzlerce farklı yemeği ile keşfedilmeyi bekleyen bir hazine. Katmer Anadolu’nun birçok yerinde katmer deyince akla börek geliyor. Antep’in katmeri ise kaymak, fıstık ve şekerle yapılan muhteşem bir lezzet. Sütle birlikte kahvaltıda tüketiliyor. Katmer ustaları taze taze gözünüzün önünde hazırlıyor ve odun ateşinde pişiyorlar. Hamurun elde ve yer yer de havada çevrilerek o kadar ince açılması tam bir şov, mutlaka izlemelisiniz. Katmer için Zekeriya Usta ve Metanet önereceğimiz yerlerin başında.
GA ZİANTEP
GA ZİANTEP Beyran Beyran, Antep’e özgü bir çorba çeşidi. Antepliler sabah kahvaltısında tercih ediyor. İçinde kuzu eti, et suyu, pirinç, acı biber ve sarımsak var. Bu çorbanın özelliği etinin yaklaşık on saat pişmesi, lezzeti buradan geliyor. Haşlanmış et, pirinç ve et suyu servis esnasında birleştirilip sarımsak ve acı biber de eklenerek harlı ateşte kısa bir süre kaynatılıp servis ediliyor. Metanet ve Dukat, beyran için tavsiye edeceğimiz mekanlardan. Kebap Antep mutfağında kebap önemli bir yere sahip ve dolayısıyla da çok fazla kebap çeşidi var. Kebaplarda genellikle kuzu eti kullanılıyor. Kebaplar kuzu etinin kuşbaşı ya da kıyma halinde kullanılması ile hazırlanıyor. Bazı kebaplarda kuşbaşı salça, sarımsak ve baharatla marine edilerek pişiriliyor. Kıyma ise zırh denen özel bıçakla kıyılıyor. Kıymaya köftelik bulgur, sarımsak nane eklenerek yapılan simit kebabı; soğan, patlıcan, domates, keme (bir çeşit mantar), yenidünya, elma gibi sebze ve meyvelerle yapılan kebapları Gaziantep mutfağının başlıca kebapları arasında sayabiliriz. Boğazaltı, altı ezmeli, ali nazik yine denenebilecekler arasında. Aşina Gaziantep Mutfağı, Halil Usta, İmam Çağdaş en güzel kebapları tadabileceğiniz mekanlar. Lahmacun Lahmacun her yerde bulunabilecek bir lezzet olsa da Antep usulü başka. Farklılığı ise soğan yerine sarımsak kullanılması. Tabii ki etin kalitesi ve kullanılan baharatlar lezzeti katlıyor. Lahmacun turp, limon ve maydanozla sunuluyor. Lahmacun için Üçler, Şebciler ve Çıtır Lahmacun’u deneyebilirsiniz. Yuvarlama Gaziantep’in özel yemeklerinden bir tanesi ‘yuvarlama’. Bu yemeğe çorba derseniz, bir de ‘r’ harfini yutarak ‘yuvalama’ derseniz Antepliler kızıyor bilginiz olsun. Hazırlanması zahmetli bir yemek o yüzden eskiden bayramlarda ve diğer önemli günlerde yapılırmış. Yuvarlama adını almasına sebep olan minik köfteler kıyma ve pirinçle hazırlanıyor. Bu köfteler daha sonra haşlanmış et ve nohut ile bir araya getiriliyor. Ayrı bir yerde yoğurt ve yumurta ile hazırlanan terbiye yemeğe ekleniyor.
“ K a hke , A n te p ’ e ö z g ü b İ r ç ö r ek . S a d e sus a m l ı , t a h İ n l İ , köy k a hkes İ g İ b İ ç e ş it l e r İ v a r ”
En güzel yuvarlamayı Aşina Gaziantep Mutfağı, Yörem Gaziantep Mutfağı ve Yemişhan Restoran’da tadabilirsiniz. Ciğer Gaziantep mutfağında ciğer önemli bir yere sahip. Ciğer de tıpkı katmer ve beyran gibi kahvaltıda yeniyor. Ciğer kebabının halk arasında bilinen adı cartlak kebabı. Bu kebapta ciğer şişte ya da kavrularak hazırlanıyor. Ciğerci Mustafa, Muhsinzade ciğer için önerebileceğimiz yerlerden. Nohut Dürüm Antep’in fast food’u diyebileceğimiz nohut dürüm, haşlanmış nohudun lavaşa sarılması ya da tırnak pide üzerinde sunulması ile hazırlanan bir yiyecek. Kimyon ve diğer baharatlarla tatlandırmak mümkün. Doğrusu tadı bana çok hitap etmedi ama bir kez deneyebilirsiniz. Nohutçu Adil Usta’da ya da hemen her sokakta göreceğiniz nohut dürümcülerden birinde tadabilirsiniz. Dolma Antep yemekleri arasında dolma da önemli bir yere sahip. Antep’te yaklaşık on beş çeşit dolma yapılıyormuş, bana en ilginç gelenlerden biri ise acur dolması oldu. Dolmada kıymanın yanı sıra pirinç veya bulgur kullanılıyor, pişerken mutlaka kemik suyu ve bol ekşi ekleniyormuş. Antep Tatlıları Antep deyince akla ilk önce baklava geliyor. Ama kadayıf, şöbiyet, bastık, helva, fıstık ezmesi gibi farklı tatlı çeşitleri de yaygın. Tabii bir de baklavanın çeşitleri var kuru baklava, dolama, havuç dilimi, özel, kaymaklı gibi... İnce ve çıtır baklava yufkası, kaliteli ve bol fıstık, aynı zamanda kaymak ilavesiyle Antep’te tatlılar inanılmaz lezzetli. Antep’te baklava yedikten sonra muhtemelen bir daha başka yerde yediklerinizi beğenmeyeceksiniz. Koçak, İmam Çağdaş, Zeki İnal, Güllüoğlu, Çelebioğulları baklava ve diğer şerbetli tatlılar için en doğru adresler. Erçelebi’de kömürde kadayıf, Özikizler’de künefe tadabilirsiniz. Bir başka yöresel tatlı ise bastık. Bastık, üzüm pekmezi ve nişasta ile yapılan bir tatlı, içine ceviz ya da fıstık ilave ediliyor. Kahke Kahke, Antep’e özgü bir çörek. Sade susamlı, tahinli, köy kahkesi gibi çeşitleri var. Bir aya yakın bir süre bayatlamıyor. Gerçekten çok lezzetli tatmakla kalmayın mutlaka alın, sevdiklerinize de götürün. Akşam Simit Fırını, Metanet kahke almanız için önerebileceğim yerlerden. Antep Peyniri Koyun ve keçi sütünden yapılan, kahvaltıda yendiği gibi tatlı ve yemeklerde de kullanılan bir peynir çeşididir.
GA ZİANTEP Antep Fıstığı Gaziantep deyince ilk akla gelenlerden biri şehrin adıyla anılan, yeşil elmas da denilen Antep fıstığı. Ünü ülke sınırlarını aşan bu fıstığın birçok farklı çeşidini bulabilirsiniz. Bölgeye özgü diğer yemekler arasında hedik (buğdayla yapılan ve ceviz, nar, tarçınla özel günlerde yenen bir yemek), şiveydiz, çiğdem aşı, pirinç böreği, çağla aşı, mıcırık aşı, elma kebabı, börk aşı, zerdali aşı, erik tavası, simit köftesi, süzek yapması, çiğdemli sütlaç, omaç, lohusa emi sayılabilir. Bunlar Gaziantep mutfağında yer alan ama yavaş yavaş unutulmaya yüz tutmuş, artık sofralarda daha az yer verilen lezzetler arasında. Antep mutfağında etin yanı sıra yeşillikler de önemli bir yere sahip. Ebegümeci, ısırgan, aşotu, yarpuz, nane, tarhun, pirpirim (semizotu) gibi yeşillikler salata ve yemeklerde kullanılıyor. Gaziantep lezzetleri saymakla bitmez, gitmişken değişik turşularını, şekerlemelerini tadın; lebeniye çorbası, alaca çorba gibi yöresel çorbaları deneyin, Atomcu Celal’de kaymaklı atom için. Size her dükkanda teklif edilen zahter çayını reddetmeyin, hem lezzetli hem yediklerinizin kolay hazmedilmesini sağlıyor. Tarihi Tahmis Kahvesi’nde mutlaka menengiç kahvesi için, yanında içinde leblebi, nohut, menengiç, kendir olan bir çerez tabağı ile ikram ediliyor. Tarihi Kır Kahvesi’nde de yerel kahve ve içecekleri tadabilirsiniz. Kakule, tarçın, karanfil, pekmezle yapılan üzüm şerbetini ya da meyan şerbetini deneyin. NEREDEN/NE ALINIR? Gaziantep kalesinin etrafında kurulan eski şehir merkezinde yer alan çarşılarda her türlü ürünü bulmak mümkün. Almacı Pazarı Gaziantep’in en bilinen yerlerinden olan Almacı Pazarı, yaklaşık iki yüz elli yıllık bir çarşı. Adını eskiden az bulunan ve kıymetli bir meyve olan elmanın burada satılması dolayısıyla almış. Dar bir sokak üzerinde sağlı sollu pek çok dükkan var. Almacı Pazarı’nda nar ekşisi, sumak, Antep fıstığı, biber çeşitleri, salça, kuru sebzeler, cezerye, pestil, lokum, baharat gibi pek çok yöresel ürünü bir arada bulabilirsiniz. Baharatlar Antep mutfağında önemli bir yere sahip. Bu sebeple buradaki baharatların
“ G a z İ a n te p l e z z et l e r İ s a ym a k l a b İ tme z , g İ tm İ ş ke n d eğ İ ş İ k tu r ş u l a r ı n ı , ş eke r l eme l e r İ n İ t a d ı n ; l e b e n İ ye ç o r b a s ı NI d e n ey İ n ”
aroması müthiş. Baharat deyip geçmeyin aldığınızda göreceksiniz kokusu evinizi saracak. Esnaf o kadar ilgili ve cömert ki gezerken tatmanız için ikram edilenlerle karnınız doyabilir. Her şey o kadar güzel ki buradan alışveriş yapmadan ayrılmanız imkansız gibi. Zeytin Han Yöresel ve doğal ürünlerin bulunduğu bir dükkan. Bu tarihi handa bir taraftan alışveriş yaparken bir taraftan da mağara ve zeytin kuyularını görebilirsiniz. Burası eskiden zeytin deposu ve üretim yeri olarak kullanılıyormuş. Bakırcılar Çarşısı Gaziantep’te bulunan önemli tarihi çarşılardan biridir. Burada çok eski bir geçmişe sahip olan bakır işçiliğinin en güzel örneklerini bulmak mümkün. Bakır cezve-fincan takımları, ayran kapları, tavalar, bakır işlemeli hediyelik ürünler kendiniz ya da sevdikleriniz için alabilecekleriniz arasında. Zincirli Bedesten 18. yüzyıldan kalma bir yapı olan bedestende özellikle turistlere yönelik pek çok dükkan bulunmakta. Bakır, sedef ve camdan yapılmış objeler, tesbih, kumaş ve takı çeşitleri burada bulabilecekleriniz arasında. Yukarıda saydıklarımız dışında Antep’ten ne alınır derseniz kutnu ve yemeniyi de listeye ekleyebiliriz. Kutnu Gaziantep’e özgü özel bir kumaş türü, el tezgahlarında dokunan bu ipekli kumaştan yapılan eşarp, şal gibi ürünler ilgi çekici. Yemeni deyince akla önce bir eşarp çeşidi gelse de Antep’te yemeni tabanı kösele, üstü deri topuksuz bir ayakkabı türüne verilen ad. Rengarenk harika bir görüntüsü var, hatıra olarak alınabilir. Ve tabii ki Antep fıstığı ve baklavayı da unutmamak lazım. NEREDE KALINIR? Gaziantep’te her zevke ve bütçeye hitap edebilecek konaklama seçenekleri mevcut. Eski konak ya da Antep evlerinden dönüştürülen butik oteller tarihi dokuyu hissetmek isteyenlerin hoşuna gidebilir. Asude Konak, Kale Evi, Anadolu Evleri, Şirehan otel, Belkıs Han, Ali Bey Konağı, Rahmi Bey Konağı, Zeynep Hanım Konağı bu tarz otellerin başında geliyor. Beş yıldızlı otel konforunu arayanlar için Dedeman, Tuğcan ya da Grand Otel bir seçenek olabilir. Gaziantep eşsiz mutfağının yanı sıra tarihi ve kültürel güzellikleri ile de görülmesi gereken şehirlerin başında geliyor. Ben burada geçirdiğim iki günde Antep’e doyamadım ve en kısa zamanda tekrar gitmeyi istiyorum. Siz de henüz Antep’in güzelliklerini keşfetmediyseniz, seyahat planlarınız arasına almalısınız. Daha sonra eminim benim gibi tekrar gitmenin hayalini kuracaksınız.
‘Tarih kokan lezzet Ĺ&#x;ehri
Gaziantep
Gaziantep Dosyas覺
YEMİŞHAN / Deniz SARIHANLIOĞLU 1885 yılında Halep valisi Cemil Paşa’nın isteği üzerine yapılan Yemişhan; on milyon TL harcanarak restore edilmiş olup yalnızca Gaziantep’in değil Türkiye’nin de en büyük restoranlarından biridir. Açık ve kapalı alanlarında yedi yüz kişi aynı anda servis alabilir. Kebap, lahmacun ve Gaziantep’in yöresel mutfağının birbirinden özel lezzetlerini tadabileceğiniz Yemişhan’ın tarihi ambiyansı da oldukça etkileyici. Gaziantep’te bayram sofralarının olmazsa olmaz lezzeti ‘yuvarlama’yı şefin özel sunumu ile tattım ve sanırım bugüne dek yediğim en iyi yöresel lezzetti. Siz de Gaziantep’e yolunuz düşerse Yemişhan’da ‘yuvarlama’ deneyin ve kereviz’e bir selam çakın! Instagram: gezginkereviz Snapchat: denizkereviz www.gezginkereviz.com
Gaziantep Dosyas覺
METANET KATMER / Fatma DAMYAN Antep’te güne ya beyran ya da katmer ile başlanıyor. Metanet deyince ilk ‘beyran’ geliyor aklımıza öyle değil mi? Metanet Beyran Salonu 1975 yılında kurulmuş. Gültekin usta, buraya gelen müşterilerin “Neden katmer de yapmıyorsunuz?” şeklindeki yoğun taleplerinden sonra 2015 yılında beyran salonunun tam karşısına ‘Metanet Katmer Salonu’nu açtıklarını söylüyor. Bana sorarsanız çok da iyi bir girişim olduğunu söyleyebilirim. Antep’e gelmişseniz bence sabah ‘beyran’ içerek güne başlamalı, ardından da katmer ile devam etmelisiniz. Gültekin ustaya lezzet bakımından çok iddialı oldukları katmerlerinin özelliklerini sordum; öncelikle katmeri taş fırında pişirdiklerini öğrendim ki bunu Antep’te yapan tek mekan burasıymış. İçine giren malzemesinden tutun da pişirilme tekniğine kadar pek çok detay ve lezzet sırlarıyla fark yarattıklarını öğrendim. Metanet’te katmer hamuru çok ince açılıyor. Hamurun kalın kenar uçları alınıyor. İçine bol antep fıstığı, sahan kaymağı, tereyağı ve şeker ilave ediliyor. Usta ellerden çıkan katmer taş fırında çıtır çıtır pişiriliyor ve müşteriye servis ediliyor. Tadına bakmış biri olarak size şunu söyleyebilirim; tek kelimeyle muhteşem bir lezzet! Şeker oranı çok güzel ayarlanmış. İçine giren malzemeler kararında ve ölçülü, hiçbiri diğerinden baskın değil. Yerken baymıyor kesinlikle. Yanında süt ile servis ediliyor. Antep’e gelip de Metanet’te katmer yemeden gitmeyin derim. Ben buraya öğle saatinde geldim ama Antepliler sabah kahvaltılarında bile katmer yiyorlar, bunu öğrendim. Metanet’te katmer dışında simit, kol böreği ve Antep kahkesi de bulunuyor, hepsi taptaze ve günlük üretiliyor. Serviste de oldukça hızlılar. Ekip olarak gittiğimiz mekanda çok güzel ağırlandık. Anteplilerin misafirperverlikleri de çok hoşuma gitti. Sizi memnun etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Güzel anılarla ayrıldım bu büyülü kentten. Gaziantep UNESCO’dan ‘Gastonomi Kenti’ unvanını boşuna almadı. Herkesin bu güzel kente gelip tarih kokan sokaklarında gezmesini ve bu nefis yemeklerinin tadına bakmasını tavsiye ederim! Instagram: fatma_damyan fatoscatadlar.blogspot.com.tr
Gaziantep Dosyas覺
SAKIP USTA PAÇA VE BEYİN KAVURMA İdil AKTIHANOĞLU Sakıp Usta’da da Gaziantep’teki diğer çorbacılar gibi içeri girdiğiniz andan itibaren hep bir uçak sesi geliyor kulağınıza. Aslında bu ses, çorbaları kendi bakır tabaklarında servise hazırladıkları yüksek ateşli ve başlıksız ocaklarının sesi. Beyran (Dukat) zaten yapılacaklar listemizde olduğu için Gaziantep’e ayak bastığımız ilk akşam, yerel halkın rağbet ettiği Sakıp Usta’da bulduk kendimizi. Ne de olsa az zamanda yememiz gereken çok şey vardı. Az acılı ve normal acılı kelle paçalarımız masaya gelince Gaziantepte ‘az acı’ kavramının gerçekten olmadığını anladık. Kelle paça meyanesiz ve et suyu, iç yağı ilave edilerek servis ediliyor. Kesinlikle beyran’la yarışacak bir tat. Beyin kavurmaysa sakatat sevenler için kaçırmamaları gereken bir fırsat! Normalde beyin yemeyen bünyelere bile ekmekle tabağı sıyırtacak cinsten. Instagram: sosyalyiyiciler www.sosyalyiyiciler.com
Gaziantep Dosyas覺
GAZİANTEP AŞİNA RESTORAN Kutlu ÖZEMRAK Gaziantep’de mutlaka uğranması gereken noktalardan biri Aşina. Son derece misafirperver ve iyi bir işletmedir. Kebaplar tamamen geleneksel yöntemlerle hazırlanıyor. Yuvarlamayı mutlaka denemelisiniz. Gaziantep’e her geldiğimde mutlaka uğradığım bir restorandır. Yuvarlama burada hep taze yapılır. Yani kazanda yapılıp gün boyu servis edilmez, her tabak için ayrı ayrı hazırlanır. Bu lezzet bir çorba gibi görünse de aslında bir yemektir. Pirinç ve kıyma yuvarlanması ile hazırlanır. Pişen yoğurdun baskın tadını hemen alırsınız ayrıca üzerine gezdirilen tereyağı lezzeti katlar. Sevgili Talip bey her ziyaretimizde bizi en iyi şekilde ağırlamıştır. Uğramayı ihmal etmeyin derim. Instagram: kutluozemrak Snapchat: kutluozemrak
Gaziantep Dosyas覺
ELMACI PAZARI GÜLLÜOĞLU-MAHMUT GÜLLÜ Mehmet GÜVEN Dünyanın En Eski Baklavacısı ‘Elmacı Pazarı Güllüoğlu-Mahmut Güllü’. 1871 yılında Gaziantep’te Güllü Çelebi tarafından ilk baklava üretimini gerçekleştiren Güllüoğlu ailesi, beş kuşaktır -ve şimdi altıncı kuşak olarak Cevdet ve Murat Güllü’ylebabadan oğula aktararak sürdürdüğü baklavacılık mesleğinde bir asrı geride bırakmışlar. Üretim safhalarını da en başından beri gözlemlediğim için en çok dikkatimi çeken şey kullanılan malzemelerin çok kaliteli olmasıydı. Harran ovasının buğdayından elde edilen unu, Gaziantep’in fıstığı, Şanlıurfa bölgesinin sadeyağı ve kullanılan sahan kaymağı tecrübeyle birleşince lezzet kaçınılmaz olmuş. Bol fıstıklı kare baklavası, havuç dilimi, şöbiyet ve son yıllarda arge yaparak geliştirdikleri Mihrimah ve Güllüşah lezzet düşkünlerinin takibinden çıkmıyor. Şerbetinde kullanılan şeker oranı bence çok dikkat çekici; çıtır çıtır baklava üzerine ‘tecrübeyle sabitlenmiş çok tatlı olmayan bir oranda’ kullanılmış, böyle olunca da bir kilo baklavayı hiç rahatsız olmadan yemeniz mümkün. Dikkat! :) Instagram: gurmecanlar Snapchat: gurmecanlar www.gurmecanlar.com
Gaziantep Dosyas覺
TAHMİS KAHVESİ / Oya GENÇ Türkmen Ağası ve Sancak Beyi Mustafa Bin Yusuf tarafından 1935-1938 yılları arasında yaptırılmış, iki büyük yangın atlatan kahve, en son 2011 yılında tarihi dokusuna en uygun şekilde restore edilmiştir. İki katlı bina; renkli camlarından sızan ışıklar içerisinde büyülü atmosferi ile yöre halkının ve turistlerin müzeler, çarşılar, hanlar ve lezzet yolculukları arasında gezerken soluk alma durakları olmuştur. Tahmis Kahvesi misafirlerini tarihi binasında ve bahçesinde, hafta sonları belli saatlerde canlı müzikle ağırlıyor. Menengiç kahvesi, Türk kahvesi, zahter çayı ve elma çayı öne çıkan içecekleri. Bence asıl denenmesi gereken, yörede yetişen ve Menengiç denilen yabani fıstıkların kavrulması ve öğütülmesi ile yapılan Menengiç kahvesi. Sütlü, hafif tatlı ve yağlı, içimi kolay bu farklı aromalı kahveyi şahsen çok beğendim. Gaziantep’te gidilecek yerlerin arasına mutlaka ekleyin ‘Tahmis Kahvesi’ni. Instagram: izmirdenlezzetler izmirdenlezzetler.com
style more...
&
more...
m o d e l p o rt f o l ı o / r e k l a m & K ATA L O G f o t o G R A F I / G R A F İ K TA S A R I M W W W. C AT I K AT I S T U D I O. C O M
|
W W W. AY TA C G O L L E R . C O M
fotoğraf & tasarım