SlamDunk - Sayı 92

Page 1

SLAMDUNK HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ

19 -25 Ekim 2015 / SAYI: 92

NBA’DE YENİ SEZON HEYECANI Başlıyor

SHOW TIME




SLAMDUNK YAZIŞMA ADRESİ Talatpaşa caddesi çelenk sok. no: 27/a kat:4 gültepe / KAĞITHANE / İSTANBUL Tel: +90 (212) 325 91 25 - Fax: +90 (212) 258 70 59

www.slamdunkdergi.com Genel Yayın Yönetmeni Bilgehan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com Yazı İşleri Müdürü Faruk Çolak faruk@slamdunkdergi.com Haber Müdürü Bulut Çiftçi bulut@slamdunkdergi.com Tasarım BARAS MEDYA bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com Fotoğraf Editörü Utku Ulutaş utku@slamdunkdergi.com Katkıda Bulunanlar Can Hasgör, Şaban Işık, Yaşar Anıl Cantepe Ali Konavic, Faruk Çolak, Alican Şengül Doğuş Arun, Gürhan Ul, Eren Tolga Onur, Buğra Uzar Can Asena, Batuhan Karcı, Furkan Sümbül, Bora Türkoğlu, Emre Çelik, Buğra Bayazıt Reklam Rezervasyon Bilgehan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com + 90 (533) 552 07 49 Yayının Türü: Yerel Süreli Yayıncı: Baras Basım Yayın Adresi: Sanayi Mah. 1673. Sok. No: 34-34510 Esenyurt / İstanbul Tel: 0 (212) 622 63 63 Fax: 0 (212) 605 07 98 Slamdunk Haftalık Basketbol Dergisi, Baras Basım Yayın tarafından yayınlanmaktadır. Yazı ve fotoğrafların tüm hakkı Slamdunk Dergisi’ne, yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Slamdunk Dergisi Türkiye Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz vermiştir.


Türkİye ve AvrupA bAskeTboluylA İlgİlİ ArAdığınız her şey

EurohoopS’ta!

yıldız oyuncu lA CEdİ oSman, r KoStaS SlouK aS ve GianniS antE toKounmpo’n un resmİ bloglAr ıy l bAskeTbolu pA A r İçİnden hİssedkenİn İn!


İşler tıkırında

Oklohoma City Thunder’dan ayrılıp, Houston Rockets’ın yolunu tutarak kariyerinin çıkış noktasını yakalayan Houston’da aradığını bulmuş gibi!

ouston Chronicle’a konuşan yıldız oyuncu, 2018 yılında sona erecek kontratını devamında Rockets ile devam edip etmeyeceği sorusuna “Kesinlikle kariyerim orada bitecek” yanıtını verdi. Beklenen patlamayı gerçekleştirerek bir superstara dönüştüğü şehri bırakmamak istemesi gayet vefakar bir tavır.

H


FastBreak / Hazırlayan: Alican Şengül

James Harden,


Tedirgin!

Chicago Bulls’un superstar’ı Derrick Rose’un sakatlık belası artık tedirginlik yaratmaya başlamış!

akatlıklardan yana bir türlü yüzü gülmeyen eski MVP, sezon öncesi kampında gözüne aldığı bir darbe sonucu operasyon geçirmişti. Ne zaman döneceğinin belli olmadığını söyleyen Rose, “Oynamak istiyorum ama aynı zamanda da çok tedirginim.”dedi. Kendini yeteri kadar hazır hissettiği taktirde açılış maçında oynamak istediğini de sözlerine eklemiş.

S


FastBreak


Bu sefer yanlış kişi

Avustralyalı Andrew Bogut, gerek oyun içi gerekse oyun içi fakat etikdışı sertlikleri ile öne çıkmış bir oyuncu.

T

akıma Golden State Wariars ile geçtiğimiz yıl şampiyonluk yaşayan Bogut, bu sefer sertliği maruz kalan taraf oldu. Takım arkadaşı K.J Mc Daniels bir pozisyonda Bogut’un üstünden smaç vurmaya çalışırken tecrübeli oyuncunun burnu kırıldı. Müzmin sakat etiketinden kurtulmak üzereyken tekrar sakatlanan oyuncunun ameliyat olacağı ifade edildi.


FastBreak


Gözü NFL’de

Oclohoma City Thunder’ın süper yıldızı Kevin Durant ileride bir gün NFL takımının sahibi olmayı düşünüyormuş.

alihazırda büyük bir Washington Redskins hayranı olan Durant, kendi fantazi selebriti liginde de 50 ile kusursuz bir performansa sahip. Katıldığı bir söyleşide NFL ile ilgili görüşleri sorulması üzerine “Bu benim için büyük bir tutku. Kariyerim bittiğinde bir NFL takımı sahibi olmayı çok istiyorum. Ve evet, ligi de takip ediyorum.” Dedi. Durant’ın NBA ve NIKE sponsorluğundan elde ettiği gelir ile hayalini gerçekleştirmesi pek de zor gözükmüyor.

H


FastBreak


Yılan hikayesi Finallerin bitmesi ile Cavs ve Tristan Thompson arasında başlayan kontrat pazarlığı yılan hikayesine döndü.

on duyumlara göre takım ile genç uzun arasındaki iletişim tıkanmış ve durmuş. 5 yıl için 80 milyon dolarlık kontratı rededen potaaltı oyuncusu için takımın yıldızı Lebron james “Tristan Tthompson bu takımın önemli bir parçası ve olmaya da devam etmeli.” demişti. Tarafların iki hafta içerisinde anlaşarak sözleşme imzalaması bekleniyordu.

S


FastBreak


Bir saat uğruna

Türkiye’de siyahilere yapılan en çirkin esprilerden biri “saatçi” benzetmesidir, herkes de gülerek bunu yapar. M bu esprinin ironisine maruz kaldı. ilwaukee’nin merkezindeki Schwanke Kasten isimli bir mücevher mağazasına saat almak için giden Henson, kapıya geldiğinde bir şokla karşılaştı. Kapı kilitliydi ve içeride çalışanlar Henson’dan kapıdan uzaklaşmasını istiyordu. Henson ise olayın şaşkınlığıyla kapıda donup kalmıştı. Beş dakika sonra mücevhercinin sokağına iki polis arabası yanaştı ve Henson’u izlemeye başladı, Henson ise hala olan bitene anlam veremiyordu. Henson’un yanına gelen iki polis, alakasız bir şekilde Henson’a sponsor bir firma tarafından hediye edilen Chevrolet marka arabasını nereden aldığını sormaya başladı. Polisler, plaka kontrolü yaptıktan sonra John Henson’un John Henson olduğunu anlayınca, arka kapıdan mücevherciye girip, içeridekileri ikna etmeye çalıştı. İşin en trajikomik kısmı ise, polis ikna ettikten sonra kapıyı açan çalışanların hiçbir şey olmamış gibi Henson’a saat satmaya çalışmaları oldu. Muhtemelen kepenkleri kapatacak olan mücevherciye “Beter olun” diyor, John Henson kardeşimize de geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz.

M


Milwaukee Bucks’ın genç uzunu John Henson ise, yaşadığı şehrin göbeğinde

FastBreak


Ayna ayna söyle bana

Chicago Bulls’un taze süperstarı Jimmy Butler, En Çok Gelişme Gösteren Oyuncu ödülü, yaz başında imzaladığ arkadaşlığı ile geleceğe büyük bir umutla bakıyor. u yüzden geçmişini hatırlatan her şeyi hayatından çıkarmaya çalışan Butler, Chicago Mag’e verdiği röportajda, arabasındaki dikiz aynasını bile arkaya bakmak istemediği için söktüğünü söylemiş. Çocukken babasını çok az gören, 13 yaşındayken annesi tarafından çirkin olduğu için evden kovulan Jimmy Butler’ın ayna ile olan özgüven şovunu anlayışla karşılamakla birlikte, trafiğin keşmekeş olduğu Chicago sokaklarında işinin kolay olmadığını söyleyebiliriz. Aynayı söktüğü yere en azından bir nazar duası asabilir.

B


ğı maksimum kontratı, All-Star apoleti ve Hollywood yıldızlarıyla olan

FastBreak


Dram Fİlmİ Değİl

hayat

HiKAYESi Lamar Odom’un geçtiğimiz hafta yoğun dozda uyuşturucu aldığı için bilinçsiz halde bulunması ve komada yaşam mücadelesi vermesi şüphesiz tüm dünyada bomba etkisi yaptı. İyi haberi baştan vermek gerekirse Odom gözlerini açtı ve çevresiyle iletişim kurdu. Ancak doktorlar hala hayati tehlikesinin sürdüğünü de söylüyorlar. Peki NBA’de 2 şampiyonluk ve Yılın 6. Adamı ödülünü kazanmış 35 yaşındaki Odom, neler yaşadı da hayatı bu noktaya geldi? Dilerseniz Odom’un pembe dizileri aratmayan hayatına bir göz atalım. YAZI: Buğra Uzar


LAMAR ODOM


L

amar Joseph Odom, 6 Kasım 1979’da New York’ta dünyaya geldi. Odom’un babası bir uyuşturucu bağımlısıydı ve çocukluk zamanında hiç yanında olmadı. Bu yüzden annesi, Odom’u tek başına büyüttü. Polis memuru olan Mercy, oğlunun içinde bulunduğu çevredeki tüm pisliklerden uzak kalmasını sağlamak için olağanüstü bir çaba harcadı. Genç Odom da henüz 7 yaşındayken basketbolla tanıştı ve bu sporu ilk andan itibaren çok sevdi. Ancak Odom’un hayatı boyunca yaşayacağı büyük trajedilerin ilki yaşandı ve Odom henüz 12 yaşındayken annesini kolon kanseri yüzünden kaybetti. Hayatını büyük annesinin yanında devam ettiren Odom, kaçışı her zaman basketbolda buldu. Keza büyük annesi de onun dışarıdaki tehlikeli dünyadan uzak kalmasını sağlamak için sürekli onu eğitime ve spora teşvik etti. Lamar, liseye geçtikten sonra tüm Amerika’nın ilgisini çekmeye başladı. Sergilediği başarılı performansla “Parade” dergisi tarafından “Yılın en iyi oyuncusu” seçilmeyi başardı. Basketbol oynamasıyla birlikte fiziği ve atletik yetenekleri de oldukça gelişen Odom, basketbol oynama konusunda ne kadar başarılıysa derslerinde de o kadar başarısızdı. Öyle ki düşük notları yüzünden üç kez lise değiştirmek zorunda kaldı. Öyle ya da böyle liseden mezun olan Genç Odom, kolej tercihini Nevada Üniversitesinden yana kullandı ancak düşük notları bir kez daha karşısında çıktı. “Sports Illustrated” onun ACT sınavlarındaki başarısızlığını sorguladı ve üniversite yönetimi de Odom’u serbest bıraktı. Odom daha sonra Rhode Island Üniversitesini seçse de, bir sezon forma giyemedi. Üniversitedeki ikinci yılında başarılı bir performans sergileyen Odom, 1999 NBA Draftına katılma kararı aldı.

Ayakkabıdaki İsimler

Odom, 1999 NBA Draftının 4.sırasında Los Angeles Clippers tarafından seçildi ve NBA kariyeri başlamış oldu. O dönemlerde NBA’in en kötü takımı olan ve şehrin diğer takımı Los Angeles Lakers’ın gölgesinde kalan Clippers, genç ve yetenekli oyuncularla kulübün makus talihini değiştirebileceğini düşünüyordu. Odom da ilk senesindeki başarılı performansıyla Clippers’ın playofflara kalmasını sağlayamasa da kulüp yönetimine umut verdi. En iyi çaylak beşine

seçilen Odom, ikinci senesinde de gelişimini sürdürse de Clippers takım olmakta ciddi problemler yaşıyordu ve bir kez daha playofflara kalamadılar. Odom 3.senesinde NBA’in anti doping testinde uyuşturucu aldığı ikinci kez tespit edilince bir ceza aldı ve Clippers’ın sorunlu genç oyunculardan kurulan bir takım olduğu algısı iyiden iyiye güçlendi. 2003 yılında Odom’un hayatındaki talihsizliklere bir yenisi daha eklendi ve annesinin ölümünden sonra kendisini büyüten büyük annesi de hayatını kaybetti. Odom, o günden sonra maçlarda giydiği ayakkabılara “büyük anne” yazdı. 2 sezon boyunca sakatlıklar ve aldığı cezalardan dolayı sadece 78 maçta forma giyebilen Odom, oldukça başarısız performanslar sergiledi, istatistikleri hatırı sayılır ölçüde düştü ve daha sonra da sınırlı olarak serbest kaldı. Boyuna göre muhteşem bir top hakimiyetine sahip ve çok iyi bir ribauntçu olan Odom’a serbest kaldığında çok fazla ilgi olmamasının ana sebebi de bu sorunlu kişiliği ve istikrar problemiydi. Odom, Clippers’ın Miami Heat’in kendisine yaptığı teklifi karşılamamasıyla genç yıldız Dwyane Wade’in takım arkadaşı oldu. Miami’de geçirdiği sezonda oldukça iyi bir performans sergileyen ve tekrar eski günlerine dönen Odom, takımının playoff yapmasında büyük pay sahibi oldu. Tüm basketbol dünyası, iyi bir genç çekirdek oluşturan Heat’in playoffların ikinci turunda elenmesine rağmen ilerleyen yıllarda çok daha önemli bir takım olacağını düşünüyordu. Fakat Heat’in beklemeye niyeti yoktu. Kobe Bryant’la arasındaki gerginlik zirveye ulaşan ve takımdan ayrılma kararı alan Shaquille O’Neal, Miami Heat’in yolunu tutarken Lamar Odom da bu takas karşılığı tekrar Los Angeles’a, bu kez Lakers için geliyordu. Odom’un kariyerinin zirve dönemi de böylece başlamış oldu... Los Angeles Lakers’taki ilk 3 yılında Kobe’den sonra takımın en iyi oyuncusu olan Odom, özellikle ribauntlarda çok başarılı bir performans sergilese de istikrarsızlığıyla eleştirilerin de hedefinde yer almıştı. Odom’un hayatındaki en büyük trajedilerden birisi ise 2006 yılında yaşandı. Haziran ayında teyzesinin ölüm haberini alan Odom, New York’taki cenaze törenine katılmaya gitti. Trajedinin bu olduğunu sananlar yanılıyor. O sırada ise Odom’un 6 buçuk aylık olan oğlu, Jayden, gece uykusunda ani bebek ölümü olarak bilinen “sudden infant death” sendromu sonucu hayatını kaybetti. Odom da doğal olarak bu travmayı aşmakta çok büyük sıkıntılar yaşadı ancak kurtuluşu çoğu


LAMAR ODOM


zaman yaptığı gibi basketbolda buldu. Basketbol her zaman onun kurtarıcısı olmuştu ve şimdi belki de hayatının en zor dönemlerinden birinde yine ona tutunuyordu. Büyük annesinin de yer aldığı ayakkabısına “Baby J” yazdı ve bir kez daha en iyi bildiği şeyi yapmaya başladı, basketbol oynadı. Lakers, Odom’un takımdaki ikinci ve üçüncü sezonunda playofflara kaldı. Odom da playofflarda muhteşem bir performans sergilese de ne o ne de Kobe Bryant, Lakers’ı playoffların ikinci turuna taşımayı başaramadı. Şampiyonluklara alışkın bir kulüp için önce playoffları kaçırmak daha sonra da üst üste iki sezon ikinci tura geçememek büyük bir başarısızlıktı. Kobe Bryant’ın da söylediği gibi “bir şeyler yapılmalıydı ve hemen yapılmalıydı”. Lakers yönetimi biraz beklese de sonunda turnayı gözünden vurdu ve Memphis’te mutsuz olan Pau Gasol, Kwame Brown gibi “çöpler” karşılığında Los Angeles Lakers’ın yolunu tuttu. Lakers’ın yükselişi de o anla birlikte başladı. Kobe-GasolOdom üçlüsü, Phil Jackson’ın meşhur “üçgen hücumu” için kusursuz parçalardı. Dolayısıyla bu üçlü birbiriyle çok iyi anlaştı ve Lakers sezonun en iyi hücum takımlarından birisi oldu. Odom da sezonu double double ortalamalarla tamamladı. Lakers playofflarda da bu müthiş basketbolunu sürdürüp finale kalmayı başarsa da mental açıdan şampiyonluğa hazır değillerdi ve karşılarındaki rakip, Boston Celtics, ise tam tersine tam da bu şampiyonluk için kurulmuş bir takımdı. Boston, sertliğiyle ezeli rakibi Lakers’ı sindirmeyi başarırken Odom’un etkisiz performansı da eleştirilere yol açmıştı.

Altın Yıllar

2008-09 sezonunun başlangıcıyla birlikte Lamar Odom’un rolü de değişti. Geçen sezonun ortasında dizinden sakatlanan genç pivot Andrew Bynum’un sakatlıktan dönmesi ve Pau Gasol’ün de 4 numaraya kaymasıyla, Odom benche kaydırıldı. O sezonun sonunda serbest kalacak Odom, ilk başlarda yeni rolünü yadırgasa da daha sonra bunun üstesinden gelmeyi başardı. Ancak Odom’un benchteki macerası çok sürmedi. Andrew Bynum’ın Ocak ayında bir kez daha dizinden sakatlanmasıyla Odom tekrar ilk beşe geçti ve muhteşem bir performans sergiledi. Bynum playofflara yakın bir zamanda dönse de, eski formundan uzaktı ve Lamar Odom takımın en önemli parçalarından biri olmaya devam etti. Lakers, playoffların 2.turunda Houston Rockets karşısında zorlansa da bir kez daha finale kalmayı başardı. Bu kez şampiyonluğa hazırlıklı olan taraf Lamar Odom ve Lakers’tı. Seri 5 maç sonunda bittiğinde, Lamar Odom da elinde şampiyonluk kupasını tutuyordu. 2009 yılında Odom’un hayatında önemli bir gelişme daha oldu. Yaz aylarında ünlü yıldız Kim Kardashian’ın kardeşi Khloe Kardashian’la tanışan Odom, bir ay sonra Khloe ile dünya evine girdi ve magazin dünyasının da ilgi odaklarından biri haline gelmiş oldu. Böylece Odom’un hayatı da kalıcı olarak değişti.


LAMAR ODOM



LAMAR ODOM

“Josh Powell: “Bİr gün salonda İkİmİz ağırlık kaldırıyorduk. Bİr anda gözlerİ dolu dolu bİr şekİlde kaybettİğİ bebeğİnden bahsetmeye başladı. O gün Odom’un aslında İçİnde ne büyük acılar barındırdığını anladım”

2010 yılı ise Odom’un kariyerindeki en önemli başarıları kazandığı yıl olarak da gösterilebilir. Bynum’ın tekrar sağlığını geri kazanıp ilk beşe yerleşmesiyle benchten geldiği rolüne geri dönen ve istatistikleri düşen Lamar, yine de takımının en önemli oyuncularından biri olarak gösteriliyordu. Boyuna göre muhteşem bir top hakimiyeti ve saha görüşüne sahipti ve aldığı ribauntlardan sonra defalarca takımını hızlı hücuma kaldırdı. Lakers ve Odom bir kez daha playofflarda başarılı sonuçlar aldı ve bir kez daha NBA Finallerine yükselmeyi başardı. Rakip ise Boston Celtics’ti. NBA tarihinin en güzel serilerinden biri sonucunda Lakers, ezeli rakibini 7 maç sonunda geçmeyi başardı ve üst üste ikinci şampiyonluğunu kazandı. Odom seride tutuk bir görüntü çizse de, 7.maçta üst üste bulduğu sayılarla Lakers’ın 13 sayılık farkı kapatmasında pay sahibi oldu. Odom, 2010 yılında ülkemizde düzenlenen FIBA Dünya Kupası’nda ABD milli takımı formasını giydi. Genç ABD takımının Chauncey Billups’la birlikte lideri olan Odom, ABD’nin finalde Türkiye’yi yenmesiyle birlikte tarihte aynı yıl

hem NBA’de hem de Dünya Kupasında şampiyon olan ilk oyuncu oldu. 2011 yılında Lakers, doymuş bir görüntü sergileyip playoffların ikinci yılında Dallas’a süpürülerek elense de Odom bireysel olarak çok başarılı bir yıl geçirmişti ve böylece Yılın 6. Adamı ödülünün de sahibi oldu. Ancak trajediler onun peşini bırakmadı. Bu kez kuzenini kaybeden Odom, cenaze için New York’ta olduğu sırada içinde bulunduğu araba bir kazaya karıştı ve 15 yaşındaki bir çocuğun ölümüne sebebiyet verdi.

Lamar Odom Çöküş

2011-12 sezonunun başlangıcında Lakers yönetimi ciddi bir hamle yapmaya karar verdi ve hem Pau Gasol’ü hem de Lamar Odom’u yollayarak üçlü bir takas sonucu Chris Paul’ü kadrosuna kattı, ama çok kısa bir süreliğine çünkü NBA yönetimi eşi benzeri görülmemiş bir kararla takası veto etti ve Lakers’ın planı suya düştü. Ancak bu vetolanan takasın Odom üzerindeki etkisi çok büyük oldu. Yıldız


oyuncu daha sonra yaptığı açıklamada bu veto edilen takası öğrendiğinde günlerce ağladığını itiraf etmişti. Kendine duyulan güvenin kaybolduğunu gören Odom, takımdan ayrılmak istediğini söyledi ve Dallas Mavericks’e takas edildi. Odom gibi duygusal bir adamın bir anlık hayal kırıklığıyla aldığı bu karardan sonra hem basketbolu hem de hayatı yokuş aşağı düşüşe geçti. Dallas’ta bir türlü istediklerini yapamadı, kendisini hiçbir zaman oraya ait hissedemedi, beklentilere karşılık veremedikçe herkesle arası açıldı, içine kapanık bir adama dönüştü ve takım sahibi Mark Cuban’la büyük bir tartışma yaşayıp takımdan ayrıldı. Odom daha sonra Los Angeles Clippers ve Laboral Kutxa ile kısa süreler forma giyse de asla eski günlerine dönemedi. Son olarak eski koçu Phil Jackson’ın başkanlık yaptığı New York Knicks ile sözleşme imzalayan Odom, P-Jax’in deyimiyle “basketbol oynayabilecek durumda olmadığı için” hiçbir maça çıkmadan serbest kaldı. Odom’un her zaman kaçışı bulduğu basketbolda böylesine kötü bir dönem geçirmesi doğal olarak özel hayatına da yansıdı. Odom’un Los Angeles gibi görkemli, ışıltılı ve magazin dünyasının kalbi olan bir şehirden Dallas gibi mütevazi bir şehre gelmesinden sonra Khloe Kardashian’la ciddi sorunlar yaşadığı haberleri çıkmaya başladı. Nitekim 2013 yılında ikili boşanma kararı aldı ve işlemleri başlattı. Tabii ki Odom’un hayatındaki trajediler bununla sınırlı değil. 2014 yılında en yakın arkadaşı da uyuşturucu kullanımından dolayı oluşan bir deri rahatsızlığından dolayı hayatını kaybetti. Odom’un hayata tutunduğu dalları birer birer elinde kalmış ve yıldız oyuncu her şeyle tek başına mücadele etmek durumunda kalmıştı.

Bilinmeyen Lamar Odom...

Tüm bunlardan sonra Odom da çareyi uyuşturucuda buldu. Bir ara Khloe’nin gittiği mekanlarda gizlice onu gözetlediğine dair haberler dahi çıktı. Bir insanı yıkabilecek trajedilerden onlarca yaşadı ve ona rağmen ayakta kalmayı başardı. Son zamanlarda da hayatının kontrolünü kaybetti. Geçtiğimiz hafta bir genelevde yoğun dozda uyuşturucu ve cinsel gücü arttırıcı ilaçların etkisiyle bilinçsiz bir şekilde bulundu. Komada kaldığı süre boyunca kendi kendine nefes alamayan, akciğerleri ve böbreklerinde hasar meydana gelen Odom, nihayet geçtiğimiz gün gözlerini açmayı başardı. Şu anda hayati tehlikesi devam etse de durumu daha iyi ve her geçen gün daha iyiye gittiğine dair de haberler geliyor. Odom hayatı boyunca defalarca yerden kalkmak zorunda kaldı ve şimdi bir kez daha belki de hayatının en büyük savaşını veriyor. Tüm bunları anlatırken Odom’un karakteri hakkında olabildiğince az bilgi vermeye çalıştım çünkü ayrı bir paragraf açmak istiyorum. Odom, son zamanlardaki olayların da ışında birçok kişinin zihninde “uyuşturucu bağımlısı, düzensiz ve ahlaksız” bir imaj çiziyor. Aslında durum çok çok farklı. Sadece son dönemdeki olaylara bakarak Odom’u yargılamak, belki de


LAMAR ODOM



LAMAR ODOM

yapılabilecek en yanlış yorumlardan birisi olur. Odom bulunduğu tüm takımların en sevilen oyuncularından birisi oldu. Hem saha içerisinde hem de soyunma odasında her daim iyi ilişkileri oldu. Takım arkadaşları onu hep iyi olarak hatırlıyor. Birçok eski takım arkadaşı ondan “soyunma odasının neşesiydi” diye bahsederken, takım arkadaşlarıyla ilişkisi sürekli olarak sorgulanan Kobe Bryant, Odom’un hastaneye kaldırıldığı ilk akşam Lakers’ın oynadığı hazırlık maçından erken çıkarak apar topar hastaneye gitti. Lakers’ta oynadığı dönemde soyunma odasında kötü polis rolünü Kobe üstlenirken, iyi polis rolünü ise Fisher ve Odom paylaşıyordu. Herkes Odom’la vakit geçirmekten zevk alıyordu ve çevresindeki herkese mutluluk veriyordu. Ancak yalnız kaldığı zamanlarda ise durum farklıydı. Odom, o zamanlarda içine kapanık, düşünceli ve kederli bir hava çiziyordu. Kaybettiği bebeğini bir türlü aklından çıkartamıyordu. Öyle ki Odom’un Lakers’tan takım arkadaşı Josh Powell, onunla ilgili şöyle bir anısını paylaşıyor: “Bir gün salonda ikimiz ağırlık kaldırıyorduk. Bir anda gözleri dolu dolu bir şekilde kaybettiği bebeğinden bahsetmeye başladı. Uzun uzun konuştuk ve dertleştik. Ben de daha erken yıllarda bebeğimi kaybetmiştim. O gün Odom’un aslında içinde ne büyük acılar barındırdığını anladım”. Sports Illustrated muhabiri John Ireland da Odom’la ilgili şöyle bir anısını paylaşıyor: “Bir maçta Odom bir şutunda isabet kaydetti ve tribünlerden birisi ‘İyi şut!’ diye bağırdı. Odom sesin geldiği yöne doğru döndü, kendisine bağıran kişiye buldu ve ona teşekkür etti. Çünkü o bu kadar nazik bir adamdı”. Odom hakkında söylenebilecek çok şey var. Gizlice kimsesiz çocuklar için hayır işleri yapması ve onlarla vakit geçirip, kitap okuması, takıma gelen çaylaklara ilk takım

elbiselerini alması, arkadaşlarının yardıma ihtiyacı olduğunda olay yerinde biten ilk kişi olması bunlardan sadece bazıları. 2003 yılında Clippers’taki işine son verilen koç Alvin Gentry o günlerden şöyle bir anısını paylaşıyor: “Telefonum çaldı ve arayanın Lamar olduğunu gördüm. İşime son verildiği için üzgün olduğunu, bunda kendisinin de payı olduğunu, olması gerektiği gibi oynayamadığını ve yapması gereken şeyleri yapamadığını söylüyordu. Üstelik o zamanlar kimse Lamar’ı böylesine olgun bir oyuncu olarak tanımıyordu”. Odom’un ne kadar iyi bir insan olduğunu, komaya girmesinin ardından NBA’deki oyuncuların verdiği tepkilerden de anlayabiliriz. Soluğu hastanede Lamar’ın yanında alan Kobe’nin yanı sıra, Magic Johnson’dan Shaq’a, Lebron James’ten Dwyane Wade’e, Carmelo Anthony’den Demarcus Cousins’e ve Pau Gasol’den Derek Fisher’a kadar birçok oyuncu çok duygusal mesajlar yazdılar. Odom’un eski takım arkadaşlarından Luke Walton her 5 dakikada bir Odom’un durumunu kontrol etmekten dolayı uyku dahi uyuyamadığını söyledi. Ayrıca sayısız sanatçı, film yıldızı ve diğer birçok ünlü isim de Odom hakkında çok güzel sözler yazıp, onun için dua ettiklerini söylediler. Kısacası Odom, ne kötü bir adamdı ne de son zamanda yaratılan algıdaki gibi bir “Kardashian yıldızıydı”. Odom, şeker yemeyi ve basketbol oynamayı hayattaki birçok şeyden daha çok seven, 2.08’lik boyu ve 104 kiloluk dev cüssesinde kendisinden çok çok çok daha büyük acılar taşıyan ama ona rağmen ayakta kalmayı başaran bir adamdı. Ve şimdi bir kez daha ayakta kalmaya çalışıyor. Yazıyı Odom’un 2014 yılında verdiği bir röportajdaki cümlesiyle noktalamak istiyorum. “Asıl İsa çok zor şeyler yaşadı. Benim işim daha kolay”. #Pray4Lamar



NBA 2015 - 2016



ATLANTIC // Yazı: Ali Konavic

BOSTON CELTICS Atlantik grubunun en köklü ekibi olan Celtics, sezona umutlu bakıyor. NBA’in en potansiyelli koçu diyebileceğimiz Brad Stevens önderliğinde bir süredir re-building yapan Celtics, bu sezon öncesi bazı şeyleri kağıt üstünde oturtmuş gibi gözüküyor. Raptors’la beraber grubunun en güçlü takımı olarak gösterilen Boston’ın play-off yapmaması sürpriz olur. Özellikle geçtiğimiz sezonun kazanımları olan, Olynyk ve Isaiah Thomas’ın bu sezon performanslarını iyice yukarı çekmesini bekliyorum. 4 ve 5 numaradaki nitelik ve nicelik arttırımı da Celtics için bir diğer artı. Kilit Oyuncu: David Lee. Geçtiğimiz sezon GSW formasıyla NBA şampiyonluğu yaşayan David Lee, genç ve iyi bir yapıya geldi. Burada kendisinden beklenen şey oyun bilgisi ve tecrübesini ortaya koyarak bu potansiyelli gruba liderlik yapması. Amir Johnson ve Jared Sullinger gibi değerli oyuncularla gireceği forma rekabeti de göz önünde bulundurulursa, önemli işler yapmak zorunda ve eğer Lee bunu başarabilirse Celtics bambaşka bir takım olabilir. En Büyük Zaaf: Celtics’in Stevens ile ortaya koymaya başladığı gelişim dikkat çekici. Ancak bu sezon katılan oyuncuların ne denli uyum sağlayacağı soru işareti. Celtics için en büyük zaaf değil de, soru işareti nedir diye soracak olursak takım kimyası diyebilirim. X-Factor: Kesinlikle Isaiah Thomas. Geçtiğimiz sezon play-off’ta iyice vites yükselten Thomas, takımın itici gücü olduğunu gösterdi. Bu sezon Smart’ın arkası yeniden 6. adam rolüne soyunacak olan Thomas’ın bu alanda ligin en iyilerinden biri olduğunu söylemek mümkün. Mavericks’ten katılan Crowder ve bu sene draft edilen yetenekli guard Rozier de Celtics’e önemli bir ekstra katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum. Ne Yapar?: Doğu’da 5 veya 6. olmasını bekliyorum.



ATLANTIC

BROOKLYN NETS Nets, Brooklyn’e taşındığı günden bu yana büyük oynamaya elverişli kadrolar kurdu ancak bir türlü istenen seviyeye gelemedi. Bu sezona ise farklı bir şekilde başlıyorlar. Ellerinde oldukça vasat bir kadro var. Öyle ki, ligin en iyi 6. adamlarından biri olarak gösterilen Jarrett Jack bu sebepten ilk beşe yerleşmiş durumda. Bogdanovic’in de sürelerinin ciddi oranda artacağı kesin gibi zira arkasında doğru dürüst bir rotasyon yok. 3-4-5 numarada iyi starterlara sahipler ancak özellikle Brook Lopez’in sakatlık yatkınlığından bahsetmeye bile gerek yok. Joe Johnson’ın da eski çizgisinden uzak olduğu açık. Bu noktada Thad Young’ın fazla mesai yapması ve daha büyük bir sorumluluk alması gerekiyor. Bunu yapabilecek yetenekleri var ancak mental olarak ne kadar hazır olduğu tartışılır. Kilit Oyuncu: Thaddeus Young’un takım için ne kadar önemli olduğundan bahsetmiştik. Zaten hazırlık maçlarında da kilit oyuncu rolüne hazırlandığını belli etti. Bireysel olarak önemli istatistikler yapabilir hatta all-star seviyesini bile zorlayabilir ancak bu takımı ileriye taşıması güç. Koç Lionel Hollins de, elindeki vasat kadroyu iyi kullanabilecek bir koç ve takım başarılı olacaksa aslan payı ona ait olacak. En Büyük Zaaf: Kötü bench. Oldukça vasat guard rotasyonu. X-Factor: Nets’in oldukça zayıf bir rotasyonu var ve bench’ten gelen oyuncuların çıkıp büyük işler yapmasını beklemek hayalcilik olur. Ama takıma bu şekilde katkı yapması en muhtemel oyuncu Thomas Robinson. Özellikle ribaund katkısı Nets’in ihtiyaç duyduğu bir şey. Ne Yapar?: Nets’in doğuda ilk 8’e hatta 10’a girmesini beklemiyorum. Play-off’a oldukça uzak olduklarını düşünüyorum.



ATLANTIC

NEW YORK KNICKS Atlantik değerlendirmesi demek, Knicks eleştirisi demek. Ancak kulübün başında Phil Jackson olunca yaptığı her şeye karşı “vardır bir hikmeti” diyerek yaklaşıyor insan. Yine Carmelo Anthony önderliğinde her şeye gebe bir sezona başlıyorlar. Belki de sezon içerisinde bir takasa girip sezonun kaderini değiştirmeye çalışabilirler ancak biz fal bakmayıp, mevcut kadroyu değerlendirirsek, çok da iyi bir takım olduklarını söylemek oldukça zor olur. Yıldız uzun beklerken, Aldridge cepte derken off-season’ı Robin Lopez ile kapatmaları sezonun ilk büyük hayal kırıklığı oldu. Porzingis de yetenekli ve potansiyelli olmasına rağmen oyun stili ve fizik yapısı itibariyle ilk sezondan çok büyük etki etmeye başlayamaz gibi gözüküyor. Guard rotasyonu da tıpkı Nets gibi zayıf gözüküyor. Bu şartlar altında Knicks’in çok da iyi şeyler yapacağını söylemek güç. Kilit Oyuncu: Carmelo Anthony. Bu tartışmasız bir gerçek ancak asıl sorulması gereken şu: Melo bunu nasıl yapacak? Takımın en çok şut kullanan oyuncusu olmak kolay, ondan beklenen artık büyük bir oyuncu gibi takıma liderlik etmesi. En Büyük Zaaf: Karar verici konumda olsaydım Fisher yerine daha tecrübeli bir koç tercih ederdim. Benchte çok güven verdiğini söyleyemeyiz. Şöyle 5-6 yaş genç olsa ve Calderon yerine ilk beşte oynasa herkes daha mutlu olurdu. X-Factor: Early ve Seraphin. İkisinin de underrated oyuncular olduğunu düşünüyorum ve bu yapıda hak ettikleri süreleri almalarını bekliyorum. Hak ettikleri süreleri alırlarsa, fark yaratacak performansları ortaya koyacaklardır. Derrick Williams da potansiyelini yansıtmak için büyük bir şansa sahip olacak. Eğer başarabilirse Knicks’in çehresini değiştirebilir. Ne Yapar?: Knicks’in play-off yarışının içinde kalacağını ancak büyük ihtimalle play-off’a kalamayacağını düşünüyorum.



ATLANTIC

PHILADEPHIA 76ers Ligin son dönemde en başarısız takımlarından biri olan 76ers uzun süredir tanking yapıyor. Ancak bu tanking süreci uzun enflasyonu yaratmaktan başka bir şeye yaramadı. Noel kendini geliştirdi ve takımın en iyi oyuncusu konumuna geldi ancak Embiid’den henüz hiçbir verim alamadılar ve sakatlık sorunları akıllara Greg Oden’ı getiriyor. Jahlil Okafor da büyük bir potansiyel ancak Noel ile uyumlu bir şekilde oynamaları zor gözüküyor zira ikisi aynı anda sahadayken spacing yapmak neredeyse imkansız. Bu noktada koç Brett Brown’ın nasıl bir çözüm üreteceğini ben de merak ediyorum. Neyse ki kısa rotasyonu daha dengeli ve birbirini tamamlayıcı oyunculardan oluşuyor. Bu yüzden Sixers’ın geçtiğimiz sezonlara oranla ciddi şekilde kıpırdamasını bekliyorum. Özellikle içerideki maçlarda sürprizlere imza atabilirler ancak tabii ki 82 maç sonunda play-off bileti almalarını beklemiyorum. Zira kazanma alışkanlığına sahip olan bir oyuncuları bile yok. Kilit Oyuncu: Nerlens Noel. NBA’in en potansiyelli uzunlarından biri olan Noel, geçtiğimiz sezon iyi işler yaptı. Bu sezon üstüne koyarak devam etmesini ve genç gruba liderlik etmesini bekliyorum. Takımın akıbetini de Okafor ile kuracağı ortaklık belirleyecek. En Büyük Zaaf: Oldukça genç, tecrübesiz ve kazanma konusunda sıkıntılar yaşayabilecek bir kadroları var. X-Factor: Isaiah Canaan, benchin en kıymetli bir parçası ve bence kendini geliştirdikçe ligin en iyi altıncı adamlarından biri olabilir. Nik Stauskas, yaz döneminde yaptıkları en iyi işlerden biri ve alacağı uzun süreler göz önüne alındığında önemli bir sayı ortalaması tutturabilir. Tony Wroten ve Hollis Thompson’ın da skor katkısı cidden çok önemli. Aksi halde Sixers oldukça sınırlı bir takım. Ne Yapar?: Konferansta 11-14. sıra arası.



ATLANTIC

TORONTO RAPTORS Toronto, NBA’in en aklı başında organizasyonlarından biri ve son yıllarda bunun meyvesini topluyorlar. Bu sezon yeniden play-off oynayacaklarını öngörmek zor değil ancak bir doğu finali gelir mi derseniz? Bu da oldukça zor gözüküyor. NBA’in en iyi oyun kurucularından biri olduğunu düşündüğüm Kyle Lowry önderliğinde, doğunun en iyi basketbol oynayan takımlarından biri Raptors olacaktır. Takımın başında 4. yılına giren Dwane Casey’nin de artık oynatmak istediği basketbolu oyuncularına net bir şekilde aktardığını ve takımdan istediği verimi aldığını görüyoruz. Bu yaz yapılan DeMarre Carroll hamlesi takımı biraz daha ileriye götürecektir. Ben Raptors’tan konferans yarı finali bekliyorum ancak bir noktaya soru işareti koyuyorum: 4 numara rotasyonu. Kilit Oyuncu: Kyle Lowry. NBA’in en iyi guardlarından biri olan Lowry, bu sezon da takıma liderlik yapacak. Halihazırda komple bir oyuncu olan Lowry’nin basketbolunun olgunluk yıllarına girdiği de göz önüne alınmalı. Bu sezon izlemeyi en çok istediğim oyuncuların başında geliyor. En Büyük Zaaf: Dört numara pozisyonunda Patrick Patterson biraz soru işareti yaratıyor. Bence Raptors’ın iyi basketboluna rağmen sürekli bir yerde tıkanmasının asıl sebebi uzun rotasyonunda “lokomotif” bir oyuncuya sahip olmaması. Ve bu sorununun temelinde elbette Valanicunas değil Patterson var. Scola ile ona sağlam bir backup yaptılar hatta Scola, zaman içinde ilk beşe de yerleşebilir ancak Raptors için dört numaradaki sorun net şekilde çözülmüş diyemeyiz. X-Factor: Bu yaz takıma katılan Carroll’ın takım için çok önemli bir hamle olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Birçok işi yapabilen komple bir 3 numara. Terrence Ross da DeRozan’ın arkasında aldığı süreleri iyi değerlendirmeye devam ederse, rotasyonun en kıymetli oyuncularından biri olarak adından söz ettirir hatta bir takasa bile sebebiyet verebilir. Ancak asıl dikkat çekmek istediğim isim Cory Joseph. 24 yaşındaki guard’ın oyun aklı ve komple stili bana Lowry’i anımsatıyor. Raptors organizasyonda çok daha ciddi roller alabilir. Bu sezon yapacağı bir sıçrama Raptors’ı çok daha tehlikeli bir takım haline getirir. Ne Yapar?: 3-5. sıra arasında play-off’a girer ve Doğu Yarı Finali oynar.



CENTRAL // Yazı: Anıl Cantepe

INDIANA PACERS Paul George’un tam NBA’i sallaması beklenilen sezonda sakatlanması, şampiyonluk yarışı içinde yer almayı planlayan Pacers’ın geçtiğimiz sezon tüm planlarını bozmuştu. Geçtiğimiz sezonun neredeyse tamamını Paul George olmadan geçiren takım, bu sene yeniden yapılanmaya giderek geçtiğimiz senelerden çok farklı bir hüviyete kavuşmuş durumda. David West ve Roy Hibbert gibi takımın ana direklerinden iki tanesiyle yolların ayrılmasının yanı sıra geçtiğimiz sene sakatlıklar sırasında takıma büyük katkı sağlayan Donald Sloan, CJ Watson, Chris Copeland ve emektar Luis Scola ile de vedalaşılması değişimin ne denli büyük olduğunun göstergesi aslında. Kilit Oyuncu: Paul George bu sene Indiana’nın gideceği yönü belirleyecek yegane kişi. Geçirdiği ağır sakatlığın ardından geçen sezonun sonuna doğru döndüğünde pek ışık vermemiş olmasına rağmen halen takımın “umudu”. Kaldı ki pre-season’da ortaya koyduğu oyun(oratalama 21 dk’da 19 sayı), geçtiğimiz sezonun sonundaki performansını silme yönünde hamlede bulunacağına bir delalet olabilir. Ancak sorun sadece sakatlığı değil. Paul George bu sene değişen Indiana sisteminde 4 numara olarak oynayacak. Sakatlığının ardından bu duruma nasıl adapte olacağı, o pozisyonda varlık gösterip göstermeyeceği tamamen bir muamma. X-Factor: Her şeyden biraz barındıran George Hill’den kimse takımın 2 numaralı oyuncusu olmasını beklemiyor. Takım ihtiyaç duyduğunda çıkıp sorumluluk alması kafi, nitekim bunu yapabilecek kalibreye de sahip. En Büyük Zaaf: Çok fazla yeni oyuncu barındırması ve şut. Takımın neredeyse tamamının değişmesi Indiana’nın en büyük zaafı olacak. Bu süreç içerisinde takımın birbirine alışması zaman alacaktır. Öte yandan kadroda net bir şutörün bulunmayışı da canlarını yakabilir. Monta Ellis, Paul George, Chase Budinger hatta CJ Miles çok iyi birer şutör değiller, elleri sıkıştığında başları bu noktada ağrıyabilir. Ne yapar?: Monta Ellis, Chase Budinger, Jordan Hill, Myles Turner, Joe Young, Glen Robinson takımın yeni isimleri. Bu sene saha içinde daha hızlı mobilize olacağı bu isimlerden dolayı aşikar olan Pacers’ın yeni oyun sistemine adapte olması sıralamadaki yerlerini belirleyecek. Tabii bu Paul George’un sağlıklı olduğu varsayılarak oluşturulmuş bir hipotez. Eğer Paul George sakatlanırsa yeni sisteme adapte olunması bir şeyi değiştirmeyecek gibi gözükmekte. Her şey yolunda giderse Doğu’da 4. Sıra için önemli bir aday olacaklardır. Playofflar’da ise sürpriz yapabileceklerini düşünmek şu anki doğu konjonktürü içinde bile pek mümkün gözükmemekte.



CENTRAL

Cleveland Cavaliers Geçtiğimiz sezonun gazi takımı Cleveland bu sezon da şampiyonluk yolunda en büyük favorilerden biri. Mike Miller ve Shawn Marion gibi geçtiğimiz sezon pek fayda alınamayan oyuncularla yolların ayrılması takımı derinden etkilemeyecek türden hamleler olarak göze çarparken, Tristan Thompson’ın durumunun netleşmemesi hem takım içi dengeler açısından hem de şampiyonluk yolunda Cleveland’ın yolunu puslulaştıran bir etken. Kilit Oyuncu: LeBron James’in vereceği katkı ve rolü belli olduğundan(anahtar üstü) bu kategorideki değerlendirmede Kevin Love’ı mercek altına almak daha mantıklı gözüktü. Geçtiğimiz sezon 3. Adam olmayı bir türlü kabullenemeyişi, savunmada sürekli kaçak güreşmesi vs. gibi etkenlerden dolayı Cleveland içi bir hayal kırıklığıydı. All-Star arasına kadar her ne kadar toparlansa da, genel performansı itibariyle beklenilenin altında kalmıştır. Bu sezon Love için artık büyük oyuncu olduğunu gösterme sezonu. Eğer rolünü kabullenip takımı benimserse, Cleveland için her şey daha kolay olacaktır. X-Factor: Geçtiğimiz sezon efficiency puanı sıralamasında Cleveland’ın en iyisi olan Mozgov takım için bu sene de kritik bir rol üstlenecektir. Blatt’in ellerinde “bitti” denilen NBA kariyerini yeniden ayağa kaldıran Rus pivot hem hücumda hem de [özellikle] defansta kritik bir öneme sahip. En Büyük Zaaf: Kevin Love ve Kyrie Irving’in kaçak güreşmeleri, Tristan Thompson’ın yeni sözleşme imzalamaması, Anderson Varejao’nun “Mustafa Pektemek”leşmesi, JR Smith’in “topu verseler de şut atsak” tripleri, Iman Shumpert’ın “Iman Shumpert” olması Cleveland defansını zayıf kılan etkenler. Eldeki en önemli savunmacı olan Mozgov’un da sürekli faul problemine girdiğini düşünürsek; Blatt’in bura için şimdiden bir yama arayışına girmesi iyi olur. Ne yapar?: Off-season’ı yatarak geçirmedi David Griffin nokta atışlarla takıma katkı sağlayacak isimlerle anlaştı. Mo Williams, Sasha Kaun ve Richard Jefferson bench için iyi hamleler. LeBron ve Kevin Love ile de sözleşme yenilendi. Kyrie Irving’in ergenlikleri, LeBron’un ego sorunsalı ve David Blatt’in saçmalıkları mümkün mertebe en düşük seviyeye indirilip geçtiğimiz sezonki sakatlıkların nüksetmemesi durumunda şampiyonluk için en önemli aktör olacaklardır.



CENTRAL

CHICAGO BULLS Yeni sezon planlarında Tom Thibodeau’ya yer vermeyip koçluğa Fred Hoiberg’i getirip kadrosunu koruyan Chicago’da işler biraz “garip”. Thibodeau gibi ligin en önemli defans koçlarından biriyle yolları ayırıp, Iowa State’de oynattığı hücum basketboluyla isim yapmış Fred Hoiberg’in getirilmesi ilk gariplik. İkinci gariplik bu denli radikal bir mantalite değişiminin ardından kadroda hiç değişiklik yapılmamış olması. Üçüncü gariplik ise takımın buna şimdiden uyum sağlamış gibi gözükmesi! Kilit Oyuncu: Bleacher Report’ta yer alan bir istatistike göre Butler, takımına 100 pozisyon başına 26.8 sayılık katkı veriyor. Buraya kadar belli standartlarda normal sayılabilir. İstatistiği “unik” kılan Butler’ın 100 pozisyon içinde sadece 21.6’sını kullanması. Pozisyon başına 1.24 sayı üretiyor, -ki Durant ve Anthony Davis’in ardından bu alanda üçüncü. Anthony Davis’in ve Kevin Durant’in mutantvari oyunlarını göz önüne aldığımızda Butler’ın bu denli bir etkinlik ve efektiflik kazanmış olması Bulls için muazzam. Gerek savunma kısmında üstlendiği misyon gerekse de hücumdaki performansı Butler’ı bu sene Bulls’un başarısı için kilit adam olarak kılıyor. Takımın lideri Rose değil, o. X-Factor: Chicago’da x-factor olarak adlandırılabilecek çok isim var, Noah’tan tutun, Mirotic’e, Snell’e hatta bir yerde Derrick Rose’a kadar. Ancak Bobby Portis benim favorim. Pre-season’da gösterdiği performansla Bulls için bir umut ışığı olmayı başardı. Pota altındaki etkinliğinin yanı sıra dışarıdan da şut atabilmesi en büyük avantajı. Taj Gibson’ın stabil olmayan zihin durumu, Noah ve Gasol’ün sağlık problemleri rotasyonda öne geçme ihtimalini arttırıyor. Hoiberg’in sisteminde önemli bir rol “kazanacaktır”. En Büyük Zaaf: NBA’deki en büyük Beşiktaş taraftarlarından biri olması muhtemel Derrick Rose’un. Her şeyden kurtuldu derken, antrenmanda aldığı darbe sonucu göz çukurunu kırması şansla açıklanacak cinsten değil. Düz Beşiktaşlılık bu. Her neyse, Derrick Rose Bulls’un yıllardır umudunu bağladığı poster çocuktu. Ancak artık öyle değil, poster çocuk Butler. Bu, Rose için bir sorun teşkil etmeyecektir gerçi. Karakter olarak sorun çıkaran birisi olmadı, olmaz da. Rose’un bu takım içerisinde handikap yaratan kişi olmasının sebebi Bulls’un yeni oyun sistemi. Ondan artık öncelikli beklenen skor değil, takımı oynatması ve gerektiğinde yüzdeli şut atabilmesi Bunu ne ölçüde yapabilecek, kocaman bir soru işareti. Ne yapar?: Kadrosunda herhangi bir değişikliğe gitmeyen Chicago Bulls buna rağmen üstte de belirttiğimiz üzere oyun felsefesinde radikal bir değişikliğe gitti. Hoiberg’in hücum odaklı bu değişiminin sancılı olması muhtemelken pre-season maçlarından yola çıkarak Chicago’nun bu duruma çabuk ayak uydurduğunu söylemek mümkün. Pre-season’da ortalama 30.4 üç sayılık denemesinde bulunan Bulls bunlardan 11 tanesini sokarak bu alanda NBA ikincisi konumunda. Geçtiğimiz sezon 22.3 denemede bulunduklarını düşünürsek önemli bir adım. Üçlükler dışında pick and roller ve hızlı hücumlar da Bulls’un bu sezon hücum enstrümanları arasında önemli yer edinecektir. Derrick Rose’u da bu sisteme entegre ettiler mi Doğu Finali oynamamaları için hiçbir engel yok önlerinde.



CENTRAL

Millwaukee Bucks Tüm potansiyelli oyuncularına rağmen sezonun en sıradan takımlarından biri olmaya aday olan Milwaukee Bucks için bu sezonun başlangıcı kadro temizliği yaparak geçti. Zaza Pachulia, Ersan İlyasova, Jared Dudley ile yollar ayrıldı ve takım Jason Kidd’in sıkıcı basketboluna daha da uyumlu hale getirildi. Standartların dışına çıkmayan, herkesin rolünün belli(aynı) olduğu bir takım. It’s so Euroleague. Kilit Oyuncu: Geçtiğimiz sezonki ağır sakatlığın ardından Jabari Parker’ın nasıl bir dönüş yapacağı muamma olsa da, takımın potansiyel olarak hala en önemli oyuncusu. Bu olağan şüphelilik durumunu devam ettirme kabiliyeti var ve Bucks başarılı olacaksa, onun olmadığı bir denklemde başarılı olmaları mümkün değil. X-Factor: Girişte bahsettiğimiz üzere takımdaki herkesi rolü belli ve bir ölçüde aynı. Bu da oyuncu tiplerinin benzeşmesine sebebiyet veriyor. Giannis, Middleton, Michael Carter-Williams, Josh Henson, Copeland, Greivis Vasquez. Hepsinden ne alacağını bilirsin, belli bir standartları vardır; onun altına düşmezler ve hepsi de çok yönlü oyunculardır. Atarı yok, kokarı yok. NOT: Rashad Vaughn’u iyi izleyin bu sene. En Büyük Zaaf: Jason Kidd’in basketbola “yabancılaştıran” sistemi fazlasıyla tahmin edilebilir. Kendi düzenin içinde rakibini yenebilecek olduğun zaman bu sorun yaşatmasa da, Bucks gibi “büyüme” aşamasında olan bir takım için büyük sıkıntı. Ne yapar?: Jason Kidd’in standartların dışına pek çıkamayan takımı mümkün mertebe en kolay yapılanı yapıp, risk almıyor. Zaten oyuncuların rolleri o kadar aynı ki, sahada -bir iki oyuncu hariç- her pozisyondan alınacak verim bariz şekilde belli olduğundan oyuncuların farklılaşması takımı etkilemiyor. Gregg Monroe bu yönde bir transfer mi peki? Bu sıkıcılığa rahatlıkla ayak uyduracağınan inancım tam ama karakterinin fazla rahat olması hasebiyle gereğinden fazla sıkıcılaşması da mümkün. Ki Pistons camiasının bildiği üzere etrafta bi “uyaran” olmadığı müddetçe Monroe’dan alacağınız verim sınırlıdır. Uyumazsa ne ala, uyursa fena. Bu bahsettiğimiz sıradanlıktan takımı kurtarabilecek iki oyuncu var, biri Mayo diğeri ise Bayless. Onlar da bazen süre bile almadan maç bitiriyorlar. Bu disiplinle playoff yapmaları hiçten bile değil. Sezonu doğu’da 5 veya 6. Sırada bitirip ilk turda elenip her genç takımın avuntusu olan “takımımız gün geçtikçe olgunlaşıyor” yalanına kapılıp giderler.



CENTRAL

Detroit Pistons Devir değişti, sanayi çağını kapattık. Devir bilgi çağı, beyaz yakalı çağı. Motor City olarak bilinen Detroit gibi sanayi şehirlerinin bundan etkilenmemesi düşünülemezdi. Altyapı değişirken bir şekilde üstyapıyı da dönüştürüyor. 2008’ten sonra mali olarak iyicene çöken şehir buna bağlı olarak cazibe merkezi olma özelliğini de yitirmişti. Eski, paslı ve ekonomik olarak enkaz altında olan bir şehire kim gelmek isterdi? Ancak “başarı umudu” burayı cazibe merkezi yapabilirdi yeniden ve Stan Van Gundy tam olarak bunu yaptı. Kilit Oyuncu: Drummond’un seviye atlayacağı yıl kesinlikle bu sene. “O sene bu sene” geyiğine fazlaca maruz bırakmamak için etrafında yağmur gibi üçlük yağdıracak isimleri sayıp içeride bu tehditten fazlaca yararlanacağınan ikna edip bu chapterı bitirme niyetindeyim. Jodie Meeks, Caldwell-Pope, Ersan, Marcus Morris, Danny Granger(evet, bu sistemde umudum var), Reggie Bullock, Stanley Johnson, Anthony Tolliver. Takımda bi malzemecilerin üçlük tehdidi yok. Maaşallah! X-Factor: Reggie Jackson bu takımın yıldızlarından biri şüphesiz ama bunun yanı sıra önemli bir x-factor. Her şeyi iyi derecede yapan/yapmaya çalışan Reggie Jackson, triple-double’a yakın bir ortalamayla sezonu bitirecektir. En Büyük Zaaf: Üstte saydığım isimlerin hepsi iyi birer şutör de olsa, takım ciddi anlamda savunmacı açlığı çekmekte. Buna takım içi bir oyuncu çıkarıp çözüm bulmaları zor gözüküyor muhtemelen bunu saha içi ufak dokunuşlarla(arda’nın mutfağı abi kusura bakma lafını çaldık) düzeltmeye çalışacaklardır. Diğer bir zaaf ise kuşkusuz Brandon Jennings. Geçtiğimiz sezon hayatının belki de en olgun ve en iyi basketbolunu oynarken sakatlanan Jennings’in geri dönüşünde nerde, nasıl oynayacağı soru işareti. Ne yapar?: ‘’Baby Westbrook’’ Reggie Jackson’a maksimum kontratla takımda tutarak offseason’a iyi giren Stan Van Gundy, artık takım için kambur; Tümer için Sergen, Delgado için Ricardinho, Emre için Hagi olan Monroe’dan da kurtularak yerinde bir karar verdi. Marcus Morris, Ersan, Reggie Bullock, Aaron Baynes, Stanley Johnson, Danny Granger gibi iyi hamleler yapılması da cabası. Geçtiğimiz sezon Josh Smith’in ayrılığını izleyen süreçte takımın “Van Gundy’nin takımı” olma süreci böylelikle nihayete erdi. Orlando’da oynattığı sistemin aynısını izlettirecek bu sene Stan Van Gundy, üstelik daha iyi olma potansiyeli olan oyuncularla. Playofflara gireceklerdir bu kadroyla hatta sürpriz yapıp bir tur geçebilirler…



Southeast // Yazı: Can Hasgör

Charlotte Hornets NBA’in yıllardır ne uzayan ne de kısalan takımı Charlotte Hornets, hem yaz döneminde hem de daha öncesinde takasta hareketli günler yaşadı. Hornets’in en önemli kazancı hiç kuşkusuz Nicolas Batum oldu. Bench’i de Spencer Hawes, Jeremy Lin gibi isimlerle güçlendirdiler. Takımın en büyük kaybı ,tabii ‘’büyük’’ denilebilecekse, Lance Stephenson’ın Los Angeles Clippers’a gitmesi oldu. Ayrıca genç yıldız Michael KiddGilchrist’in de sakatlığı sebebiyle tüm sezonu kaçıracak olması onlar adına çok kötü oldu. Hornets ayrıca gelecek vadeden Frank Kaminsky’i de draft etti. Kilit Oyuncu: Yukarıda da belirttiğim gibi en önemli ekleme olan Nicolas Batum, Hornets’in bu sezonki en kilit oyuncusu olacak. Tabii ki de bir süper yıldız etkisi beklemek yanlış olur ama Charlotte Hornets’te yıllardır oluşan durağan havayı değiştirebilecek tek oyuncu olarak ön plana çıkıyor. En Büyük Zaaf: Charlotte Hornets organizasyonunun hala takımı alıp sürükleyecek bir ismi bulamaması. Yıllardır Kemba Walker’dan beklenen bu görev sonrasında Al Jefferson’a devredilmeye çalışıldı. Ancak bu iki isim de bu tarz bir yükün altından kalkabilecek isimler değil. Bu sezon gelen Nicolas Batum belki havayı değiştirebilir ama o da bir organizasyonu sürükleyebilecek bir isim değil… X-Factor: Jeremy Lin, eğer “Linsanity” günlerine biraz olsun geri dönerse, Hornets adına çok kritik bir ekleme olacak. Ne yapar?: Playoff mücadelesinin içerisinde olur. En iyi ihtimalle 8. Olurlar ve elenirler.



Southeast

Atlanta Hawks Geçtiğimiz sezonun en flaş takımıydı Atlanta Hawks. Genel Menajer Danny Ferry ve ardından koç Buldonhozer’in gelişiyle yapılan hamleler sonucunda yepyeni bir yapılanmayla adeta Doğu Konferansı’nın Spurs’ü olmuştu. Bu sezon o Spurs’ten Thiago Splitter’ı kadroya kattılar. Ayrıca New York Knicks’ten Tim Hardaway Jr da önemli eklemelerden oldu. En büyük kayıpsa Atlanta’nın ayağa kalkış sürecinde önemli bir rol üstlenen DeMarre Carrol’ın Toronto Raptors’a gitmesi oldu. Kilit Oyuncu: Atlanta Hawks’ın normal sezonda değil ama playoff’un genelinde nereye kadar çıkabileceği Jeff Teague’in performansıyla doğru oranda olacak. Teague iyi bir gelişim gösterse de ondan beklenen süper yıldız seviyesine çıkamadı. Açıkçası oralara yükselecek bir potansiyeli var mıydı bu da soru işareti. Ama Hawks’ın akıcı oyununu yöneten ve başlatan kişinin Teague olması onu kilit oyuncu yapıyor. En Büyük Zaaf: Atlanta Hawks’ın en büyük zaafı takımın tavanının belli olması. Ne kadar modern basketbol oynasalar da bu oyun bir yerde kilitleniyor ve açmakta zorlanıyorlar. Özellikle geçtiğimiz sezon playoff’ta bunu çok yaşadılar. Burada görev yine Jeff Teague’e düşüyor. X-Factor: Atlanta Hawks’ta bu sorumluluğu yüklenecek isim tahmin edebileceğiniz gibi takımı Almanya gruplardan elense de iyi bir Avrupa Şampiyonası geçiren Denis Schröder’e düşüyor. Genç yıldız kenardan gelerek takımını iyi bir şekilde yönetir, Tim Hardaway’le birlikte sayı yükünü belli oranda çekerse önemli bir faktör olacaktır. Ne Yapar?: Atlanta Hawks yine Doğu Konferansı’nın en iyi takımlarından biri olur. Konferans Finali’ne kadar çıkmayı başarır.



Southeast

Miami Heat Miami Heat geçtiğimiz sezonun başında LeBron James’in ayrılmasından sonra Doğu Konferansı seviyesine göre oldukça iyi bir ekip kurmuştu. Özellikle Goran Dragic’in de katılmasıyla Konferans finali adaylarından biri olmuştu. Ancak Chris Bosh’un yaşadığı şanssız hastalık Miami Heat’in tüm planlarını alt üst etmişti. Bu sezon ise Miami Heat’in bench’inde Amare Stoudemire ve Gerald Green oturacak. Dwyane Wade’le de yenilen imzalayan Miami Heat’in Whiteside’dan beklentileri de çok yüksek durumda. Kilit Oyuncu: Miami Heat’te gelecek sezonun en kilit oyuncu hiç kuşkusuz Chris Bosh olacak. Geçtiğimiz sezonunun önemli bölümünü yaşadığı hastalık yüzünden kaçıran yıldız oyuncunun bu sezon neler yapacağı Heat’in kaderini belirleyecek. Uzun zamandır Miami Heat’teki büyük üçlünün üçüncüsü olarak görülen Bosh bu sezon artık takımının süper yıldızı olmaya hazırsa ve başarırsa işler çok daha iyi hale gelebilir. Miami’nin drafttan seçtiği Justise Winslow da özellikle geçtiğimiz sezon NCAA Final Four’unda sergilediği performansla dikkat çekmişti. Winslow, performansıyla kendisinin 10.sıraya kadar düşmesine sebep olan takımları pişman edebilir. En Büyük Zaaf: Zaaf: Miami Heat’in net olarak bir zaafı bulunmasa da Dwyane Wade’in durumu böyle bir problemi ortaya çıkarabilir. Dwyane Wade hala takımın soyunma odasındaki lideri ve parkedeki en önemli iki oyuncusundan birisi konumunda. Ancak malum performansı eskisi gibi değil. Eğer böyle büyük bir role sahip oyuncunun düşüşü devam ederse Miami Heat’in yine Wade’in büyük rolü kadar zaafı ortaya çıkar. X-Factor: Miami Heat’te X-Factor olarak gösterilecek iki isim bulunuyor. Biri Goran Dragic diğeri de Whiteside… Burada rolüne göre Goran Dragic bir adım daha ön plana çıkıyor. Phoenix Suns’ta gösterdiği performans devam ederse Miami Heat için büyük bir kazanç olur. Ne Yapar?: Miami Heat, playoff’a kalmayı başarır. Ancak ilk turu geçtikten sonra ikinci turda elenir.



Southeast

Washington Wizards Geçtiğimiz sezona kötü başlayan ancak sonradan açılmayı başaran Wizards, bu sezon öncesinde çok büyük fark yaratacak hamleler yapmadı. Kadroya katılan en önemli isimlerden birisi Gary Neal olurken diğeri de Jared Dudley oldu. Bu iki isim büyük yıldızlar olmasa da Wizards’ın yeni oyun tarzına uyacak oyuncular. Geçtiğimiz sezonun başlarında daha büyük ilk 5’lerle pota altında Gortat ve Nene’yle başlayan Wizards özellikle savunmada zor anlar yaşıyordu. Ancak playoff bölümünde Paul Pierce’ın dört numaraya çekilmesiyle birlikte Wizards’ın oyunu da gelişmişti. Bu sezon da gelen haberlere göre Nene’nin maçlara bench’te başlayacağı ifade edildi. Daha kısa 5’le oynayacak Wizards’ın en büyük ihtiyacı da üçlük çizgisinden istikrarlı şut atacak isimler. Kısacası Bradley Beal ile Jared Dudley ve Gary Neal üçlüsü bu beklentileri karşılayabilir. Bu arada Wizards’ın en büyük kaybı da Los Angeles Clippers’a giden Paul Pierce oldu. Kilit Oyuncu: Washington Wizards’ta John Wall’un neler vereceği belli ancak Bradley Beal’la ilgili bir soru işareti var. Takımın en önemli ikinci oyuncusu. Şu ana kadar kariyerinde beklenen patlamayı yapamadı. Ancak bu sezon bir adım ileri atarsa Wizards için daha iyi bir gelecek düşünebiliriz. En Büyük Zaaf: Washington Wizards’ın en büyük zaafı son yıllarda olduğu gibi bu yıl da savunma olacak gibi. Özellikle geçiş hücumlarını ve pota altını savunmama problemi bu sezon da devam edebilir. Çünkü bu durumu değiştirebilecek herhangi bir ekleme olmadı. x Factor: Washington Wizards’ta draft edildiği günden bu yana sürekli gelişen ve bunu geçtiğimiz sezon da sürdüren Otto Porter bu durumu devam ettirirse takım için önemli fark yaratacak isim olur. Özellikle perdeden çıktıktan sonra bulduğu isabetli dış atışlar Wizards için çok değerli olabiir. Ne Yapar?: Playoff’a 4 ya da 5. sırada girer ve ikinci tura çıkmayı başarırlar. Buradan sonrasında performansları belirleyici olur ancak ileri gideceklerini sanmıyorum.



Southeast

Orlando Magic Bu ligde en iddiasız takımlardan biri Orlando Magic. Draft’tan aldıkları oyuncuların gelişmesini bekleyecekler ve zamanı geldiğinde ön plana çıkmaya çalışacaklar. Hali hazırda Oladipo, Payton ve Vucevic çekirdeğine sahip Magic, yeni seçtiği oyuncuları bu çekirdeğe adapte edip gelecek yıllarda daha üst sıraları kovalamaya çalışacak. Bu arada kendileri Doğu Konferansı’nda oldukları için biraz iyi oynamaları durumunda düşük bir ihtimal de olsa playoff potasında yer alabilirler. Kilit Oyuncu: Kilit oyuncularda Orlando Magic’te iki isim zaten en baştan beri ön plana çıkıyor. Nikola Vucevic ve Victor Oladipo, Orlando Magic’in başlıca isimleri ve takımlarını maçta tutmaya çalışacaklar. En Büyük Zaaf: Takımın zaafı zaten oldukça belli. Kağıt üzerinde yeterli bir kadro yok ve tecrübesizler. X-Factor: Orlando Magic’te geçtiğimiz sezonu iyi geçiremese de bu sezon öncesinde çok çalışan Aaron Gordon, takımın x-factor’ü olmaya aday. Ne Yapar?: Doğu Konferansı’nın alt sıralarında dolaşırlar.



SOUTHWEST // Yazı: Doğuş Arun

San Antonio Spurs NBA’in son 10 senedeki en başarılı San Antonio Spurs, geçtiğimiz sezon Paul önderliğindeki Clippers’a elendikten sonra yaz döneminde özellikle pota altına önemli takviyeler yaptı. Spurs’te kısa rotasyonu BelinelliFredette, Joseph-McCallum dışında değişmezken, pota altı rotasyonuna Lamarcus Aldridge, David West ve Euroleague’de çok iyi bir sezon geçiren Boban Marjanovic dahil edildi. Kilit Oyuncu: Yaz döneminin en önemli eklemelerinden biri olan Aldridge şut menzili sayesinde, Popovich’in spacing’e dayalı, tempolu yarı saha hücumunda çok önemli bir hücum opsiyonuna dönüşebilir. En Büyük Zaaf: Tim Duncan’ın yaşı ve alacağı dakikalar düşünüldüğünde, Timmy sahada olmadığında potayı koruyacak atletik bir uzun. Boban Marjanovic Kızılyıldız ile harika bir sezon geçirdi ancak bu rol için NBA’e hazır olup olmadığı sezon içerisinde belli olacak. X-Factor: Spurs forması giymek için Spurs tarafından önerilen kontratın 11 milyon dolar fazlasını reddeden David West, hemen hemen baştan aşağı değişen Spurs pota altında rol alacak. Tek dezavantajı LaMarcus Aldridge ile benzeyen (ya da en azından birbirlerini tamamlamayan) oyun stilleri. Ne Yapar?: Şampiyonluğa oynar.



SOUTHWEST

Dallas Mavericks Dallas Mavericks yaz sonunda en büyük değişiklikleri yapan takımlardan biri olarak göze çarpıyor. Rondo-Ellis-Chandler üçlüsünün yerine DeronMatthews-Zaza(McGee) kadroya dahil edildi. Ligin en iyi koçlarından biri olan Carlisle’nin kağıt üzerinde oldukça oldukça ağır/yavaş gözüken çekirdekle yapacaklarını izleyecek olmak ilgi çekici. Kilit Oyuncu: Modern basketbolda yeri olmayan Rondo’dan kurtulan Dallas, bir başka “demode” oyun kurucu Deron Williams ile anlaştı. Deron kariyerinin ilk dönemindeki patlayıcılığa bir daha ulaşamayacak ancak Carlisle’nin elinde kıpırdanması Dallas için playoff anlamına gelebilir. En Büyük Zaaf: Deron, Matthews, Parsons, Dirk, Pachulia beşi, Carlisle’nin iyi uyguladığını bildiğimiz tempolu hücumlara ne kadar adapte olabilecek, kağıt üzerinde istikrarsız gözüken bench bu beşe ne kadar katkı verecek. Carlisle’yi zor bir sezon bekliyor. X-Factor: Ağır bir sakatlıktan dönen Matthews, sezon içerisinde sakatlık öncesi performansına yaklaşırsa Dallas’ın en değerli parçalarından biri olacaktır. Ne Yapar?: Playoff’a oynar.



SOUTHWEST

Houston Rockets Houston Rockets kadrosunu büyük ölçüde korurken, yeni sezonda takımın direksiyonunda -Harden’ın ardından elbet- Ty Lawson olacak. Batı konferansında playoff’a orta sıralardan girmek ile konferans şampiyonluğuna oynamak arasında çok büyük bir fark ve Houston son yıllarda Clippers ile o duvarı aşmaya çalışan iki takımdan biri. Bu sezon aşabilirler mi? Zor gözüküyor. Kilit Oyuncu: Yaz aylarını egosunu okşayarak geçiren ve ligdeki en iyi oyuncu olduğunu iddia eden James Harden, şüphesiz ligin en özel hücum oyuncularından biri. Houston bir seviye daha atlamak istiyorsa Harden’ın olduğunu iddia ettiği oyuncuya biraz daha yaklaşması gerekiyor. En Büyük Zaaf: Oldukça atletik oyuncu grubuna sahip olan Rockets, oyun aklının gerektiği anlarda sadece Harden’a sahip ve Spurs, Golden State, Thunder üçlüsünü geçip –en azından- Batı finali oynamak için bu yeterli olmayacaktır. X-Factor: Ligin en değerli dış savunmacılarından biri olan Beverley, tıpkı Harden gibi top elindeyken verimli olabilen Ty Lawson’ın aksine, takımın yıldızı ile daha “ideal” bir ikili oluşturabilir. Ne yapar?: 3 ile 6. sıra arasından playoff’a girer, dişine göre bir takım ile eşleşirse bir tur atlar.



SOUTHWEST

Memphis Grizzlies Son yıllarda istikrarlı olarak ligin en iyi savunma takımları arasına giren Grizzlies, kadrosunda büyük değişiklik yapmazken, takımın en değerli oyuncusu Marc Gasol ile sözleşme uzattı. Memphis, geçtiğimiz birkaç sezonda olduğu gibi Marc Gasol’un hücum ve savunma önderliğinde sınırlı ancak çalışkan bir –savunma öncelikli- takım olmaya devam edecektir. Kilit Oyuncu: Eurobasket’te forma giymeyen ve takımıyla sözleşmesini uzatan Marc Gasol, ligin en komple yıldızlarından biri. Savunmada cüssesi ve pozisyon bilgisiyle; hücumda da oyun aklıyla yine takımının en değerli oyuncusu olacaktır. En Büyük Zaaf: Yıllardır olduğu gibi, dış şut katkısı. Yazın takıma katılan Matt Barnes ve Luke Ridnour ortalama üstü şutörler ve ayrıca Courtney Lee’ye sahipler ancak hala Marc Gasol’den gelecek üçlüklere ihtiyaç duyabilirler. X-Factor: Ligin en iyi dış savunmacısı Tony Allen, bütün defektlerine rağmen Grizzlies’in oyuncu kimliğine bürünmüş hali. Ne yapar?: Playoff’un son 2 sırası için en iddialı takımlardan biriler ancak tur atlamaları hala zor gözüküyor.



SOUTHWEST

New Orleans Pelicans NBA’in en özel 3-4 oyuncusundan birine sahip olan New Orleans Pelicans, kadrosunu büyük ölçüde korurken, Kendrick Perkins, Alonzo Gee ve Bo McCalebb ile anlaştı. Ajinca, Ömer Aşık, Anthony Davis üçlüsüyle ligin belki de en atletik pota altı rotasyonuna fakat bununla birlikte oldukça istikrarsız bir dış oyuncu grubuna sahipler. Kilit Oyuncu: Bir NBA oyuncusuna fizik/atletizm belirlemeniz gerekse muhtemelen daha iyisini yapamayacağınız Anthony Davis’in bireysel olarak başarabileceklerinin bir sınırı yok, varsa da henüz yakınında değiliz. En Büyük Zaaf: Jrue Holiday, Eric Gordon ve Tyreke Evans kağıt üzerinde pek çok takımın dış oyuncu rotasyonundan yetenekli ama üçü de birbirlerine benzer ölçüde istikrarsız oyuncular. (Yetmezmiş gibi bir de Nate “playoff’ta bir maç alırım” Robinson var) X-Factor: Biraz da gönül bağıyla Ryan Anderson. Anderson, birbirlerine benzer stillerlere sahip oyunculardan oluşan uzun rotasyonunda, istikrarlı dış şut katkısıyla fark yaratabilecek bir oyuncu. Ömer ve Ajinca’nın sakatlıklarının beklenenden uzun sürmesi durumunda sezon başında sahne almak zorunda kalabilir. Ne yapar?: Anthony Davis –ekstrem durumlar olmadığı sürece- takımını play-off potasına sokacaktır ancak play-off yapabilmek için Holiday, Gordon ve Evans üçlüsünden en az ikisinin Davis’e eşlik etmesi gerekiyor.



Nourthwest // Yazı: Furkan Sümbül

DENVER NUGGETS Denver’da sezonlar birer birer erirken, takımın rotasının nereye doğru olduğu belli bile değil. Rezalet geçen bir sezonun ardından Brian Shaw’ın yapamadıklarını Michael Malone’un yapması da kolay durmuyor. Kimse Brian Shaw kadar kötü olamaz ama Malone’un elindeki malzeme pek de kaliteli değil. Ty Lawson’ın ayrılığının ardından farklı tipte bir oyun kurucu olan Emmanuel Mudiay draft edildi. Onun haricinde kadroda çok ciddi bir değişiklik olmadı. Gallinari’nin Eurobasket’i çok iyi geçirmesi Colorado sakinleri için sezon öncesindeki ender olumlu haberlerden. Kilit Oyuncu: Denver hanedanlığının Gallinari’nin olmadığı bir düzenle başarıya ulaşması imkansıza yakın. Takım clutch oyuncusu ve tecrübesiyle birlikte sağlıklı kalması halinde takımı yukarı çekeceği aşikar. X-Factor: Lauvergne’in pota altı sertlik seviyesi ve iç-dış hücum tehditi, Denver için çok kıymetli. Süreleri arttıkça adından çok daha fazla söz ettirecektir. En Büyük Zaaf:Lauvergne, Nurkic, Faried, Hickson ve Arthur’dan oluşan 4-5 rotasyonu adeta helva kıvamında. Faried’in saf atletizme dayalı savunmasının defolarını kapatacak bir 5 numara yok gibi. Nurkic’in istikrarsızlığı ve Hickson’ın sakatlıklarını da buna eklersek, Lauvergne’in kaydedeceği aşamanın önemi bir kat daha artıyor. Ne Yapar?: Doğu’da olsa play-off yarışına dahil olabilecek kalibrede bir kadro ancak şansları Batı’da çok çok az. Mudiay’ın ne vereceği belli değilken, Gallinari’nin istikrarı belirsizken, yine lotarya takımı olacaklardır. Ancak önümüzdeki sezonlar için çok potansiyelli bir kadroya sahip olduklarını da dipnot olarak düşelim.



Nourthwest

MINNESOTA TIMBERWOLVES Minnesota’nın re-building başlangıcı biraz da el mahkum gerçekleşti. Rubio ve Pekovic’in sakatlıklarının ardından Wiggins seçimiyle birlikte yeni bir projeye adım atan T-Wolves, beklenildiği gibi sezonu sonlarda tamamladı ama oyuncu gelişimi anlamında da genç oyuncularına yeterli süreleri vererek bu noktaya geldi ve plan büyük oranda işledi. Karl Anthony Towns draft edilirken, Nemanja Bjelica ve Damjan Rudez eklemeleri yapıldı. Andre Miller ve Tayshaun Prince de veteran misyonuyla kadroya dahil edildi. Budinger, Bennett, Gary Neal gibi dikiş tutturamayan isimlerle de yollar ayrıldı. Kilit Oyuncu: Gorgui Dieng. Minnesota’nın elindeki diğer uzunlar Pekovic, Bjelica ve Towns. Bir de Garnett. Hem 4 hem 5 pozisyonunda görev almasını beklediğim Dieng, geliştirdiği orta mesafesi ve üst düzey savunma becerisiyle tüm uzunlarla adeta tutkal görevi görecek. Olası bir başarının en önemli isimlerinden biri olacaktır. X-Factor: Gençlik! Zach LaVine’in gelişimi, Wiggins’in verilen role adaptasyonu, Towns’ın vaat ettikleri ve Shabazz Muhammad’in sakatlıktan dönüşü T-Wolves’un gelecek sezonunu belirleyecek temel taşlardan birkaçını oluşturuyor. En Büyük Zaaf: Kevin Martin ve Pekovic’in sakatlıklarından dolayı bu rol muhtemelen Wiggins’e ait olacak. Genç oyuncu baskı altında olmadan geçirdiği sezonda fena iş çıkarmadı ama kritik anlarda sorumluluk alması için henüz çok tecrübesiz. Ne Yapar?: Minnesota’nın sonuç ne olursa olsun ligin en keyif veren takımlarından biri olacağı aşikar. Sahayı çok iyi koşan uzunlarla birlikte çok önemli bir hücum takımına dönüşeceklerdir. Pekovic ve Rubio da sağlıklı kalabilirse her anlamda yukarıyı zorlamaya aday olabilirler. Ben bu sezon playoff yapabileceklerine inanmıyorum ancak 2-3 sene sonra şampiyon olacak bir takımın temellerini atmamaları için hiçbir sebep yok.



Nourthwest

OKLAHOMA CITY THUNDER OKC organizasyonu için felaket bir sezon geride kaldı ve bu kabusu unutma adına her şeyi yapacaklardır. Vasıfsız koç Scott Brooks ile yollar ayrıldı ve yerine Florida’da çok önemli işler başaran Billy Donovan getirildi. Herkes memnun gibi. Westbrook’un geçen sezon yaptıklarının üzerine Durant’in sakatlıktan dönüşü eklenince, Thunder için umutlanmamak mümkün değil. Perry Jones ve Jeremy Lamb iki önemli genç yeteneği kaybetseler de, mevcut yapıda bu oyuncuları aramayacaklardır. Kilit Oyuncu: Olumlu özellikleri saysak da, mevcut yapı geçen sezonun önemli bir bölümünde de bulunuyordu ve play-off biletini alamadılar. Durant’in eski performansına yakın bir dönüş yapması bu bağlamda çok önemli. Bu potansiyelli kadroya yüzüğü getirebilecek yegane isim Kevin Durant. X-Factor: Verilen rolü daima sahiplenen, eksikler varken skoru yukarıya çeken, yıldızlarla dolu kadroda ise savunma rolünü yukarıya çeken Ibaka’nın şut menzilini artırması, OKC’nin elini bir hayli güçlendirecektir. Takımın görünmeyen kahramanı. En Büyük Zaaf:Pota altı açısından konuşmak gerekirse Enes Kanter ve Serge Ibaka’nın bir arada olduğu bir beş kulağa hoş gelse de bu oyuncuların birlikte parkede olduğu anlarda savunma sertliğinin düştüğü ve pozisyon karmaşasının oluştuğu bilinen bir olgu. Bu sebeple maç sonundaki beşte Enes mi yoksa Adams mı yer alacak sabırsızlıkla bekliyorum. Adams-Ibaka ikilisinin de yaratmaktan uzak ancak savunma sertliği vaat eden kombinasyonu ise bir adım önde duruyor. Ne Yapar?: OKC için Westbrook’un teknik faulsüz, Durant’in de sakatlıksız bir sezon geçirmesi dileğiyle başlayalım. DJ Augustin, Enes Kanter, Anthony Morrow gibi çok önemli bench oyuncularına sahipler ve takım birbirini iyiden iyiye tanımaya başladı. OKC için normal sezon liderliği, şampiyonluk gibi hedefler çok iyimser mi olur bilinmez ama potansiyel bunu gösteriyor.



Nourthwest

PORTLAND TRAIL BLAZERS Geçtiğimiz sezon rüya gibi başlayan sezonun sonlarına doğru Wesley Matthews’tan gelen sakatlık haberi tüm planları alt üst etti ve play-off macerası çok kısa sürdü. Yaz döneminde takımın ilk 5’inden Lillard hariç tüm oyuncularıyla vedalaşan Portland; Aldridge’i San Antonio’ya, Batum’u Charlotte’a, Matthews’u Dallas’a ve Robin Lopez’i de New York’a uğurladı. Hedef yeniden yapılanmak. Kilit Oyuncu: Normal şartlarda buraya yazılması gereken isim elbette Lillard olurdu ancak Portland’ın beklentisiz sezonunda McCollum’un gelişimi sezonun kilit unsurlarından. Topa yön verebilen bir skorer olan McCollum’un, Lilllard’ın üzerindeki yükü hafifleten rolü Trail Blazers için umut verici. X-Factor: Tıpkı McCollum gibi çok önemli bir potansiyele sahip olan Leonard’ın da gelişimi çok önemli. Size’ına göre çok önemli bir şut tehditi ouşturan Leonard, savunma zamanlaması ve ribaund sezgileri de üst düzeyde olan bir isim. Bu sezon onun adına da çok kritik. En Büyük Zaaf: Beklenti sıfır. Batum bile şu takımda kalmış olsa, playoff’u zorlayacak yapı oluşturulabilirdi ancak gardı tamamen düşmüş Portland’ın önündeki en büyük engel hedefsizlik olacak. Oyuncuların gelişimini olumsuz etkilememesi dileğiyle… Ne Yapar?: Kadroya eklenen sayısız isimden Mason Plumlee ve Al-Farouq Aminu haricindekiler çok büyük bir önem teşkil etmiyor. Gençleşme hamlesinin ardından direksiyon tamamen Lillard’a teslim edildi ve onun önderliğindeki takımın sezonu 30 galibiyet civarında tamamlayıp play-off’tan güzel bir yer tutmasını bekliyorum. Ancak bunu yaparken genç oyuncuların gelişimi ve yapıya adaptasyonları çok önemli.



Nourthwest

UTAH JAZZ Geçen sezon Enes Kanter takasından sonraki bölümün en iyi savunma takımı olan ve galibiyet yüzdesiyle az kalsın play-off’a kalacak olan Utah Jazz, sezonun en heyecan veren takımlarından biri. İkiz kuleler sistemini oturtan Quin Snyder, Gobert-Favors ikilisinin etrafına kurduğu şutör ve dinamik düzenle çok önemli bir başarı yakalayabileceklerinin sinyallerini verdi. Kilit Oyuncu: Geçen sezonki çıkışın en büyük pay sahibi Gobert-Mania, yeni sezonda da performansını sürdürürse, Jazz daima yarışın içinde olacaktır. Sadece blok özelliğiyle değil, rakibin şutlarını değiştirmesine de yol açmasıyla çok önemli bir tehdit oluşturan Gobert, post oyununu geliştirdiği taktirde kendisini All-Star maçının göbeğinde bulabilir. X-Factor: Dante Exum’un uzun bir süre sakat olacağını göz önünde bulundurursak, Trey Burke’ün oyun kurucu meziyetlerinin önemi bir kat daha artacak. Şut seçimleri ve verilen rolü benimseme, oyuncunun sezonunu tayin eden unsurlar olacak. En Büyük Zaaf: Utah takımı çok genç bir takım ve takımda 5 yılı aşkın süredir bulunan tek isim Gordon Hayward. Bu bağlamda maç sonlarından enerjinin yanına akıl koyulması gereken anlarda genç takımın vereceği reaksiyon çok önemli. Bu bağlamda gidilmesi gereken epey bir yol var gibi. Ne Yapar?: Hedef bu sezon çok daha yüksek. Kadro istikrarı sağlandı ve yarışmacı bir amaçla parkede yer alacak Jazz takımının savunma seviyesini bir nebze daha yukarı çektiği takdirde durduramayacakları bir takım yok. Alec Burks’ün sakatlıktan dönüşü, Gordon Hayward’ın elit seviyeye adım atıp atamayacağı, Favors’ın sağlıklı kalıp kalamaması Jazz’in sezonunun belirleyici etmenleri olacak. Play-off’ta ilk 4 sırayı zorlayıp ev sahibi avantajını almak için çok uğraşacaklardır. Clippers, Spurs, Warriors, Rockets ve Thunder’dan sonra bana göre Batı’nın en iyi takımı konumundalar. Bu da 6. Sıraya tekabül ediyor.



PACIFIC // Yazı: Eren Tolga Onur

Golden State Wariors Geçen senenin şampiyonu Golden State Wariors, David Lee’nin Boston’a gitmesi dışında, kadrosunda çok büyük değişiklikler olmadan sezona giriyor. Sezonun göze en hoş gelen –ve belki de en sinir bozucubasketbolunu oynayan Wariors’ın bu sene de çizgisini koruyup koruyamayacağı merak konusu. Kilit Oyuncu: Geçtiğimiz sezon boyunca çılgın atan Splash Biraderler’in ikisi de buraya uygun olabilirdi ama Steph için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Sakatlıklara bulaşmadan geçireceği bir sezon daha, yakın bir etki gösterecektir. En Büyük Zaaf: Lee’yi kaybettiler. Bogut’un artık alışık olduğumuz sakatlık mevsimlerini de göz önüne alırsak; pota altındaki rotasyonları zaaf haline gelebilir. Green’in çıktığı çizgiden inmemesini de bekleyecekler. X-Factor: Steph ile aynı takımda oynamasının ceremesini çektiğini düşündüğüm Klay Thompson. Herhangi bir takımda çok daha büyük bir rolde oynayabilirdi. Ama onun gelişen ve çok yönlü hale gelen oyun yapısı Warirors için en az Curry kadar önemli. Yine kilit rol oynayacaktır. Ne yapar?: Şampiyonluğa oynar.



PACIFIC

Los Angeles Clippers Son senelerde Los Angeles semalarının hakimiyetini Lakers tarafından almayı başaran Clippers için artık daha yukarılara oynama vakti geldi. Lance Stephenson, Josh Smith gibi önemli takviyeler yapan takımda Rivers ile yolları bir kez daha –ve belki de son kez- kesişen Pierce da yeni bir yüzük için mücadele edecek. Kilit Oyuncu: ‘’Paul ve sağlık durumu’’ olarak özetlemek mümkün. Paul son senelerde pek çok kritik anda takımını sağlık durumundan ötürü yalnız bıraktı. Sadece Clippers için değil, herhangi bir takım için de çok büyük etki yapabilecek düzeyde bir oyuncu ve yokluğu da normal bir oyuncudan çok daha fazla etkili oluyor. En Büyük Zaaf: Josh ve Lance gibi takviyeler takımdaki rotasyon genişliği ve çeşitlilik açısından çok iyi birer eklenti olarak duruyor. Fakat bu isimlerin ikisi de sorunlu ve bir türlü beklenen düzenli katkıyı verememiş oyuncular. Rol oyuncularını iyi kullanmasına alıştığımız Rivers’ın Clippers kadrosu içerisinde onları nasıl yoğuracağı kısmı soru işareti olarak duruyor. X-Factor: Jamal Crawford. Kenardan getirdiği skor katkısı ve oyunun kilitlendiği anlarda yaptığı muazzam işlerle birlikte Clippers’ın benchi için çok değerli bir parça. Ne Yapar: Batı finalini oynayacaklarını ve Paul’un sağlık durumuna göre şampiyonluğa aday olabileceklerini düşünüyorum.



PACIFIC

Phoenix Suns Takımın ana parçalarının bozulmadığı, Tyson Chandler ve yanına Booker, Telatovic gibi rol oyuncuları eklemesiyle sezonu açacak olan Phoenix Suns’ta hedef yine play off yarışının içinde olmak. Markieff Morris’in trade için takımı zorladığı ve Hornacek’in de yönetimle kontrat uzatma konusunda anlaşmazlıkları olduğu dedikoduları içerisinde bu ne kadar kolay olacak göreceğiz. Kilit Oyuncu: Namı diğer Mini Lebron; Eric Bledsoe. Müthiş patlaycılığı ve istatistik kağıdının her alanını dolduran yapısıyla, bu sezon bir adım daha öteye gitmesi mümkün. En Büyük Zaaf: Takımı halinde oynamayı seven ve yüksek tempoda oynayan bir takım olmalarına karşın, kilitlenen dakikalarda takımı sürükleyecek bir yıldız oyuncunun yokluğunu yaşayabilirler. Dragic bu konuda onlar için bir çıkış kapısı oluyordu ama Knight bunu karşılayabilecek seviyede bir oyuncu değil. X-Factor: Çeşitli sakatlıklar yaşamasına rağmen, atletik ve koşmayı başarabilecek yapısıyla Tyson Chandler Suns’ın aradığı sertliği ve çeşitliliği getirebilir. Ne Yapar?: Playoff potası dışında kalırlar.



PACIFIC

Los Angeles Lakers NBA tarihinin gördüğü en özel isimlerden olan Kobe Bryant artık son senelerini yaşıyor. Draft seçimi Russell ve sakatlık yüzünden oynayamayan Randle’ı da sayarsak; kariyerinin son demlerini sakatlıklarla boğuşarak geçiren süperstar etrafında toplanan genç ve enerjik bir takım bizleri bekliyor. Kilit Oyuncu: Lakers playoff yarışının içinde olmak istiyorsa sağlıklı ve takıma odaklanmış bir Kobe’ye mecbur. Kobe’nin back to back maçlarda oynamayacağı konuşulsa da, oynadığı maçlardaki katkısı takımın seyrini belirleyecektir. En Büyük Zaaf: Kobe dışında kalan kısımdan, sorumluluk alması gerekecek oyuncular ya çok genç ya da atmayı çok seven oyuncular. Nasıl bir top paylaşamı olacak ve gençlerin oyundaki rolleri ne olacak muamma. X-Factor: Hazırlık döneminde kendisi için yapılan ‘’Zach Randolph fiziğine sıkışmış Lamar Odom’’ benzetmelerine yakın bir performans gösteren Randle takımın kritik oyuncusu olabilir. Fiziğine rağmen gösterdiği hareketlilik ve hız gerçekten ilgi çekici. Ne yapar?: Playoff yarışını zorlayacaklardır ama zorlu batı grubunda rahatlıkla playoff yapabilirler demek zor.



PACIFIC

Sacramento Kings Bu yaz, giden gelen dalgasının en çok yaşandığı takımlardan birisi olan Sacramento Rondo, Gay ve Cousins’li iskeletten bu sene için en azından playoff yarışı bekliyor. Kilit Oyuncu: NBA’de son senelerde bolca görmeye alıştığımız ‘kafası karışık’ abilerden birisi olan Cousins’in ne yapacağı Sacramento’nun geleceğini belirleyecek. Sadece bu sene için değil, oluşturmaya çalıştıkları yapı için de kilit bir oyuncu. En Büyük Zaaf: Cousins’in gelip giden ruh hali, Rondo’nun geçen seneki durumu –ki şutu da malumunuz-, Gay’in sorumluluk aldığında büründüğü tanınmaz hali gibi şeyler düşünüldüğünde takımın ciddi hedefler için güvenebileceği el sayısı çok fazla değil. X-Factor: Carlisle –selamlar hocam- gibi bir koçun elinde toparlanıp tekrar zirve yapmasını beklediğimiz ama belki de oyun yapısı uymayarak dibi gören Rondo, Sacramento’nun başarıya ulaşabilmesi için gereken ekstra katkıyı vermek zorunda. Açıklamarından gördüğümüz kadarıyla pek o kafada olmayı becerebilecek birisi olmasa da bekleyip görmek lazım. Ne yapar?: Rondo’nun direksiyonda vereceği katkıya göre playoff zorlayabilecek ve sezonun sürpriz takımlardan birisi olabilirler.


Fe B


EuroLeague / A Grubu

enerbahçe: 74 Bayern Munih: 67 Rolleri daha belirli ve sertliği daha yüksek bir takım kuran Obradovic’in Fenerbahçe’si sezonun ilk maçında, bir ara çok zorlanmasına rağmen Bayern’i 74-67 mağlup etti.

O

yunun başında 6-0 ile harika bir başlangıç yapan Fenerbahçe, sonrasında son periyoda kadar bir daha öne geçemedi. Hücumda çok tutuk gözüken ve bir türlü doğru beşi bulamayan takım yeni transferlerden Dixon’ın sıkışan oyunda aldığı büyük sorumlulukla galip gelmeyi bildi.

Takımın zor anlarında sorumluluk alarak attığı kritik üçlüklerle kilidi açan Dixon 12 sayı 6 ribaund ve 2 asist ile mücadele ederken, Datome’nin 15 sayısı ve Vesely’nin 11 sayı – 11 ribaundlık performansları Fenerbahçe’ye galibiyeti getirdi. Rakip takımda Renfroe ve Djedovic’in 14’er sayılık katkıları Bayern’i maçta tutmaya yetmedi.

KOÇLAR NE DEDİ?

“Bahane uydurmak istemem ama tüm planlarımızı Udoh oynayacakmış gibi yapmıştık. İlk yarıda oynadığımız oyun da tam Bayern’in istediği oyun temposuydu. Yine de maçı kazanmanın yolunu bulduk. Fantastik seyircimize teşekkür ediyorum.’’ Zeljko Obradovic “Defansif anlamda çok iyi bir maç çıkarttığımızı düşünüyorum. Maçı kazanacak şansa sahiptik ama yapamadık. İkinci yarıda çok agresiftiler ve kazanmalarının nedeni olarak da bunu görüyorum.’’ Svetislav Pesic


L


EuroLeague / B Grubu

Limoges: 77 Anadolu Efes: 89 Geçtiğimiz sezona nazaran çok daha sert ve atletik bir takım kuran Ivkovic önderliğindeki Anadolu Efes, Euroleague’in açılış haftasında konuk olduğu Limoges deplasmanından 89-77’lik skorla galip ayrılmasını bildi.

O

yunun henüz ilk periyodunda 25-7’lik bir skora ulaşan ve elde ettiği üstünlüğü maç sonuna kadar devam ettiren Anadolu Efes’te altı oyuncu çift haneli sayılara ulaştı. Üç sayı çizgisinin gerisinden 10’da 6 isabet kaydeden yeni transfer Jon Diebler, rakip potaya gönderdiği 21 sayıyla takımının ve sahanın en skorer ismi oldu.

Lacivert-beyazlılar’a geldiği günden bu yana kadronun en çok tartışılan isimlerinin başında gelen Fransız guard Thomas Huertel, takımının toplamda yaptığı 27 asistin 15’ine imza atarak kariyer rekorunu kırdı.Ev sahibi Limoges’da ise, Alman yıldız Heiko Schhartzik’in 20 sayı, 5 asistlik performansı mağlubiyete engel olmaya yetmedi.

KOÇLAR NE DEDİ?

“Üç sayı atışlarda harika yetenekleri vardı. Bu, bizim savunmadaki istikrarımızı bozdu. Takımımın Euroleague’de daha fazla yoğunluğa ihtiyacı var. Bu akşam bize bir 10 dakika daha lazımdı.” Philippe Herve “Daha fazla zamana ve maça ihtiyacımız var. Takımım, bence kesinlikle bu akşam için daha iyi olan taraftı. Oyuncularımı tebrik etmek isterim çünkü onlar, en iyiyi oynamak için çabaladılar.” Dusan Ivkovic


P


EuroLeague / C Grubu

Pınar Karşıyaka: 71 FC Barcelona: 62 Geçtiğimiz sezon büyük bir sürprize imza atıp Türkiye liginde şampiyon olan ve bu sezon tarihinde ilk kez Euroleague’te mücadele eden Pınar Karşıyaka, evinde ligin en güçlü takımlarından Barcelona’yı 71-62 mağlup etti.

T

araftarının müthiş desteğiyle özellikle savunmada çok iyi bir performans sergileyen Pınar Karşıyaka, 3. çeyrekte farkı açmayı başardı ve son bölümde de hata yapmadı ve maçı kazanmayı başardı. Karşıyaka’da 16 sayıyla oynayan Colton Iverson, en skorer oyuncu olurken 8 de ribaunt almayı başardı. İzmir ekibinde Kenny Gabriel 12, Justin Carter 11 ve sakatlıktan dönen Joe Ragland da 10 sayıyla çift hanelere çıkan diğer oyuncular oldu. Barcelona’da ise 14 sayı ve 7 ribauntla oynayan Justin Doellman ve 11 sayıyla oynayan eski Efesli Stratos Perperoglou’nun performansları galibiyete yetmedi.

KOÇLAR NE DEDİ?

“İnanılmaz bir galibiyet aldık. İlk yarıda oyuncularıma kolay olmayacağını, Barcelona’nın birçok tecrübeli oyuncusu olduğunu söyledim. Ancak biz de çok iyi bir takımız ve taraftarımız yanımızda olduğu sürece herkesi yenebiliriz.” Ufuk Sarıca “Kötü bir oyun oynadık, bir an önce bu mağlubiyeti unutmamız lazım. İlk defa böyle bir oyun sergiledik. Kötü oyunumuzun sebeplerinden biri de inanılmaz Karşıyaka taraftarıydı.” Xavi Pascual


D


EuroLeague / D Grubu

Darüşşafaka D.: 83 D. Sassari: 74 Tarihinde ilk kez Euroleague’te mücadele eden Darüşşafaka Doğuş, ilk maçında konuk ettiği İtalya şampiyonu Dinamo Sassari’yi zorlansa da uzatma sonucunda 83-74 mağlup etmeyi başardı.

H

er iki takımın da boş atışlardan yararlanamadığı ve basit top kayıpları yaptığı maçta, 15 sayıyla oynayan Milko Bjelica, aynı zamanda maçı uzatmaya taşıyan üçlüğün de sahibi oldu. İki takım toplamda 15/57 gibi felaket bir yüzdeyle üçlük attı.

Darüşşafaka Doğuş’ta Bjelica’nın yanı sıra 12 sayı ve 9 ribauntla oynayan yeni transfer Reggie Redding, 12 sayıyla oynayan Jamon Gordon ve 10 sayıyla oynayan Marcus Slaughter çift hanelere çıkan diğer isimler oldular. Dinamo Sassari’deyse 14 sayıyla oynayan Stipevic ve 12 sayıyla oynayan Haynes’in çabası galibiyete yeterli olmadı.

KOÇLAR NE DEDİ?

“Camia olarak uzun zamandır bu maçı bekliyorduk ve bu yüzden özellikle başlangıçta bundan etkilendik. Tutuk başladık. Daha iyi olabilirdik ama iyi mücadele ettik. Bizi desteklemeye gelen Darüşşafaka okullarındaki öğrencilere teşekkür ederim. Onlara ihtiyacımız var.” Oktay Mahmuti “Oldukça üzgünüm. Ribauntlarda büyük sıkıntı yaşadık. İki takım arasında yaklaşık 20 ribaunt kadar bir fark var. Maçın normal süresinin son yarım dakikasındaki rahat davranışlarımız nedeniyle maçı kaybettik.” Romeo Sacchetti


TÜRKİYE’NİN İLK VE TEK HAFTALIK ONLINE BASKETBOL DERGİSİ

SLAMDUNK

TURKCELL DERGİLİK İLE TÜM iPAD, iPHONE VE ANDROID’LERDE!


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.