kemal gรถkรงay
‘‘born to be wıld raısed to be cıvılızed dead to be free’’
yüce gerilla
papazın gül bahçelerine paraşütsüz atlarken “fabrika dumanları sağ olsun” diyerek havada asılıyordu yüce gerilla öyle bir yüceydi ki o tek bir uluması bütün dağı dökerdi önüne öyle bir yüceydi ki o ay kırıntılarını tuz diye atardı yemeğine yemeği ise 2mm çapı olan, dünyaya her 3 saniyede bir düşen meteor kristalleriydi öyle bir yüceydi ki o annesi bir melekti pompacı bir melek kimse sevmezdi annesini kanatları sarkmıştı artık ama yüce gerilla o kanatlarla gelmişti dünyaya herkes pelikanla gelirken onu bir melek getirmişti dünyaya ve o, o kadar yüceydi ki tanrının asgari ücrete bağladığı ilk gerillaydı
navier-stokes denizde 6. sekişini tamamlayan kırmızı bir taş 7. sekişte ulaşılması gereken çeyrek adada kopan bir Kıyamet var ve tam 4 saatlik bir zaman farkı 240 dakikaya sığdırılmış eksiltili bir aşk hikayesi var. anti meridyeni olmayan bir dikilitaştan mezarda doğum tarihim 1322 ölüm tarihim 2012 bayramdan bayrama sulanan topraklarımda yakılan her anız ruhumda bir vişne lekesi; çamaşır suyu bile sökemez. En başta seçilirken o kırmızı taş belirleyicisi oldu dökülen her Damla yaş Ödetmek istercesine tüm o israfı Denize saldırdı o taşlarla adeta zıpkın gibi bir truva atı İçi doluydu japon pazarından alınmış maskeler koleksiyonu ile Her birinin süresi dolmuştu çünkü israfilinl borusu duracell pil ile Çalışıyordu yani 10 kata kadar daha uzun süren bir etkiye tepki Fizik ile arası iyi olmayan herkesin sonu navier stokes denklemine çıkar
empirist çingenelerle kumar oynadım ilk kötülüğümü yaptığımda beş yaşındaydım o zamanlar çingenelerle aynı sokakta yaşıyorduk severlerdi beni, bisikletimin tüm parçalarını bilye oynarken kaybetmiştim onlara isteyerek dolandırıldım da, isteyerek. daha o zamandan duygularımı zincirlemişlerdi. bu yüzden kamçılanması için hislerimin, hep eksilmeyi diledim. işte ilk defa o zincirleri beş yaşında kırdım. benimle dalga geçen dayımı, babamın yatağının altına ama sol tarafına sakladığı silahıyla, vurdum. iki kara gözünün tam ortasından. kurşun silahı terk ettiği anda yaşlarım da vurdu kanımı. sevinç yaşlarıydı bunlar yanlış anlaşılmasın pişmanlıktır falan. sonra en sevdiği içecek olan kolonya ile yaktım. ruhu şad olsun ve sağ(!) olsun duygularımı da onun sayesinde yaktım zincirleri kırmak yerine kendimi yaktım. artık ne eksik ne fazlayım ben bolca tuzlanmış bir vücudum.
artık tüm yaslılar dedeme benziyor teslim oluşlarımın sonu gelmiyor bu beden benim için fazla kimi tartsam kalbimle, beynimle, gözümle bir tarafı her zaman ağır basıyor. artık tüm yaşlılar dedeme benziyor ya da ben duygu-selimde boğuluyorum baş ağrıları durmak bilmiyor günde iki hap atıyorum, zihnimin duvarlarında yeterli harç asla bulunamıyor kimseye yetmek ya da kimseye eksik kalmak istemiyorum. artık tüm yaşlılar dedeme benziyor ya da ben duygu-selimde kollukları çıkarmışım.
yine bir bok yedim yatmadan önce topuklarımı itinayla keserim içine bütün kanalizasyon boklarını türlerine göre doldururum. sabaha işlemiş olur hepsi vücuduma bakın ben ne kadar da boktan, ne kadar da doldurulmuşum. evet öyleyimdir dikişlerimi sağlam atarım açılan her kesik, yeni bir evrendir kapısını kilitlemek lazım ki yoğunluğunu kaybetmesin. böyle nutuk atarken her yerde bir terzi geldi, gözleri simsiyah dudaklarından zehir akıyor ağzından çıkan her ünlüde zehrini bana bulaştırmaya çok hevesliydi bütün dikişleri kendisi açtı bana fırsat vermeden ne kadar yetenekli bi görseniz! adeta tecavüze uğradım. evrenlerim teker teker boşaldı terzinin zehir dolu ağzına içim boşaldı ve ben yoğunluğunu sonsuza dek koruyamayan tek mary jane oldum.
yolsuzluguna son verilmis bir siir sığ uykularının muhripliğinden korunmak bilinir bütün atmosferlerden bir nefes almaktır damenlere sarmaksa tenlerinin güzelliğini bilinmez, 24 ayrıtlı bütün kemallere erişmektir öncesinde tek yön tek şeritken bu düzlükler şimdilerde ise çift yön ama hala tek şeritli kaynar ve musir bir yol denge testini geçememiş 2 çift fara sahip olmanın bedbaht bunalımlarını atlatamıyorum kıvrınırken ağırlığında vücudumun teneke parçalarından paslanmış damarlarımı tıkayan yolları açmaya çalışan faninin işi de zor, biliyorum intiklalinde bile önceliklerinden sakınmaya çalışan en güzel kadın sensin “öncelikle, önceliklerimin de kendi içinde öncelik sırasına sahip olduğunu ve bunları sizinle paylaşmanın beni rahatlatıyor oluşunu kesinlikle inkar etmeyeceğim” diye atıldı ön sıradan bir dualist çiçek olun keserim dalınızı deyip içinden pedofil pedofil güldü kutay hoca bense karanlıklar içinde tek taraflı annemle sohbet ederken bir yandan parçaları bir araya getirmemek için özenle geçiriyorum dakikaları mevta bir kalbin sahibini ise en yakından takip ediyor ve birini sevme sürekliliğini grafiklerle daima rüyalarıma bırakıyorum.
kısa akıntının tersine doğru ilerlerken kaldırımda kaçınmam gerekenleri şimdiden biliyorum aklımda çıkarılan bütün giyotin afları celladımla uzlaşmıyor. gururlu ve güzel bir kadın düşünüyorum ki daha önce beni de severdi basamakları teker teker çıkarken gözündeki her damla yaş aciliyetine sığınmakta sûkunetinin ölüme değil, kendine söz söylenmesine dökülen bütün yaşlar. kaldırım hala bitmedi ayakkabımın ışıkları tüm karanlıkta kalmışları, tüm köşebaşıcıları, tüm çıkarcıları ve tüm bildiği kadar azalanları aydınlatsın diye var gücümle basıyorum yere en sonunda duruyorum yüzleşmeye korktuğum bir 4 ayaklı da karşımda göz teması yerini fetişlere bırakıyor ben,sokaktan geçenler benim için ne diyorsa kesinlikle o değilim ışığım da ancak ayaklarıma yetiyor ben bir hırsızım bu ayakkabılar benim değil polis peşimde bu yüzden bütün fetişleri rafa kaldırdım ben bir teraziyim iki tarafı da yerde sürünen büyük bir aşk peşimde bu yüzden bütün gururumu topuğuma sakladım.
baglantı kuramıyorum kır dök parçala kes vur tekme at zarar verebileceğin her şeyle elini kınından çekmeden sadece 4 kelimeye sığınarak ne kadar acıtabilirsin beni tek bacaklı sıfır gözlü sıfır ağızlı sıfır kadar uç kalpsiz biriyim yakıp birden söndüremezsin benim yıllardır kuru hayat topladığım ateşimi desem de bütün gizli su hatları sana bağlı sanki her gün patlatmaya çalışsam da birer birer elinden almak için kontrolü kendimi kandırmaya her defasında bir artı attım kemal! efendim? otur, sıfır! ama tahtada onlarca artım var! ne cüret! saygı yoksunluğuna lüzum yok hadi siktir git şimdi müdürün odasına ama! aması yok sen sadece yanlışlardan oluşan bir deftersin neden!? çünkü sen doğdun, ruhunsa çok geç dahil
oldu sifona oysaki! saki, maki yok! hiçliğini bil, değersiz, beş para etmez duygularını da al çantana koy, doğru müdürün odasına! ama demiştiniz ki ben çok güzel bir insandım?! sen terk edilmiş bir sakatsın kemal! aynaları kırmaktan korkuyorsun tıpkı gerçeklerden oluşmakta zorlanmayan kalbin gibi! şimdi! kalk ve sırana kazıdığın hayatını da al! doğru müdürün odasına! giderken arkana bakarak ilerle.
tekli koltuk ihtiyaçları terazide 250 gramı geçmeyen uyuşmuş 3 odasını su basmış ve bir odası delik kalbinin duvarlarında bu kadar yer kaplıyorsam silinmem lazım kimseye ve herkese alışılmışın dışında su çukurlarından bakmaya alışkın ağızlarının yaptığı ilk bağımsız seçime göre davayı sonuçlandıran ve yanlış anlaşılmaları aşık olmak sanan ben ki bir giyotin şafağına doğuyorum vızıltısını hayal ettikçe kulaklarımdan beynime ulaşan saniyenin yüzde biri kadar derin bir ürperti kadar kaçıktır sevgim ve de x y z kuşakları kadar geniştir sevgim kimsenin adımını atamadığı çıkılabilir ama çıkmaz sokaklarda uyuşturucularla banyo yapacak kadar putperesttir sevgim ihtiyacım olana kadar herkesten sakladığım çıkışı ve duvarlarında 2 kişiden birinin ismi olan sokağın sonu seni kendim kadar sevmemekte hala ısrarcıyım.
kıyı sol elim karnımda buz gibi bir havada tek başıma ısınmayı deniyorum birçok şeyi denediğim gibi ve yarın benim için hiçmiş gibi deniyorum çünkü kendimden kaçamıyorum bütün sonuçları görmekten kaçmıyorum yapmam gereken kısa olanı çekmekken ben kürdanların tarihine iniyorum hiçbir şeyin zamanı yok yarın doğup bugün ölüyorum tam şu anda kibrimden ve de tanrıtanımazlığımdan hissetiklerim alışverişe kapalı ve sonsuza dek arızalı bir kasada sıkışmış gibi aslında değil ben tanrıtanımaz da değilim içimde yaşayan her şeyden haberim var bitmek tükenmek bilmeyen bir tünel olsun İSTİYORUM bütün dağları delsin sen ben siz bütün dağları delsin damlalar doldursun içini ter ve kan gibi tam da değil ellerimden sızan her damla ter gibi ama tedavisi yokmuş gibi durdurun beni öldürün beni kesin beni sığmıyorum artık
bes yasında silah tutmuslara ithaf Kullanışlı sembolizm 2 saniyelik bir döngü Her limanda bir torbacısı olan kaptan geri döndü mü ? Kolunda çakma bir casio saat, üzerinde dedesinden kalma montu ile, Mahallenin bütün lağımcılarını birbirlerine küstürdü mü ? Mahallenin yıldızları, teker teker kaydı yokuştan Tek bir köpeğe, tekbir etmeye Tek bir imama, tek bin din kuralına karşı koymaktan, Ve mahallenin piçi kemale sonsuz yumruktan, Yorgunluktan kaydılar teker teker. Otoban kenarı sarısı iç çekişlerle, bu sefer de bastılar Önderliğinde kaptanın torbacısının hanımının Evini imamın ve 7 günahkar evladının. Teker teker çıkardılar üzerlerindeki paçavraları, Yakıldı her biri inanç ateşinde, tam 13 saat. Ve her birinin günahları bağışlandı çıkardıkları kokulara göre.
tanımlanamayan-1 toz zerreciklerinin oluşturduğu fırtına kaç cansız bedeni katar kendine? ya bu bedenler seçmezse önlerindeki 3 kapıdan birini o %33,3’lük şans terazisinde dengeyi bozan tek bir kitap, belki de birkaç illüzyon. toz zerreciklerinin oluşturduğu fırtına kaç canlı bedeni katar kendine? ve bu bedenlerin sadece biri istemezse katılmayı ona da sunulur %33,3’lük garanti payı ancak o, zaten dökmüştür fare ilacını 3 kapıya da.
mekanik rüya uyumaya başlayınca çarklar da dönmeye başladı otomatik pilotsa yerini manuele bıraktı bundan sonra anlık ölümlerin çözümü damarlara kısa devre yaptırmak çıkar-tak, tak-çıkar, hafifçe vur, hayır sert vur! dur! vurma! vidası gevşemiş, tornavida lütfen! sıkılaştırılmış vidalar sayesinde artık her günüm bayram, her günümde doğuyorum ölümlerimse uykuda veya pilim bitmişken doğum günlerim artık ölüm günlerim işte, işte yine geliyor! gö—m-k ü—re..
tahir seni seviyorum bir imkansızlıklar silsilesi gibi kuş yelelerin tahir beni sevdi anlam veremedi boyacı tahir kızdı kızlar hep kız mıydı feministliğin suyunu çıkaranlara sövdüm diye de kızdı kontrolsüz öfke kontrolsüz aşk anlamsız satırlar satırlar ve bıçaklar biri keser biri de yatar sonsuzluğa sonu olmayan bir dizi misali dizi demişken formüllerden 6 soru varmış bizim hocaya göre melekler arafta kilitli kalmış fazla merak mezara kürek saçma sapan yazıyorum gerisi felek belki sevilmek istedim ama seveni de seçmek istedim sahilde borcunu ödemeyen kuryeye aşk ilan ettim adım tahir çıkaramadım sizi dedi lan tahir kız bi kere tesadüfi ekleme: tahir sokak köpeği
bagımlılı-k-ararsızlık aynı hücrenin içerisinde tam 17 saat beraberiz ve bunun sadece 2 dakikasında vücutlar susuyor gerekeni yapanları tanımıyoruz. sorumsuzluktan ötürü eksik kalmış askerlik ve babalığın aynı sarmada sarılıp tek seferde içilmesi gibi bir bağlılık duyuyorum sevgine duyuyorum duymasına hatta gereksizleri de ama bilirsin uzun zamandır kuyudan beraber su çekmedik ve odamızın soğukluğuna her zaman masa lambaları sebep oldu ne senin kliman ne de 4+1 tüm cepheleri açık evinin rüzgar alan odaları sadece senin verdiğini düşündüklerinden yola çıkarak kendini oluşturmaların ve verdiğin sözlerin 2 gün sonra unutulacağını düşünüp tam 20 yıldır unutulmamasından kaynaklanan bir çaresizliğin tutsağısın tıpkı gündüz vakti ortaya çıkan ay gibi. iç organlarımı artık özür niyetine satıyorum dediğim gibi özgürüm ben her açıdan özgür duygularımsa istisnasıdır zinciri paslanmaya yüz tutmuş bir ingiliz çay gemisinin. kırdığım kadar kırılmadım üzdüğüm kadar üzülmedim sevildiğim kadar sevmedim belki
ama ihtiyaç duyduğum kadar duyulmadım belki günlük hayatın sınırlı kelimeleri de benimle aynı düşüncede değiller ama bilirsin ki ben -beni en iyi sen bilirsindünyasında değilim insanlığın ekseriyetle içimde kopan tufanın etkisinde ve taşları yeniden dizilen kainatın pençesindeyim beni en iyi sen bilirsin ki bağımlılığımın son kararsızlığında yeşeren tek ağaçsın tek.