Martin E. P. Seligman Gerçek Mutluluk Kalıcı Doyuma Ulaşma Potansiyelini Gerçekleştirmek için Yeni Olumlu Psikolojinin Kullanılması Authentic Happiness: Using the New Positive Psychology to Realize Your Potential for Lasting Fulfillment
Çeviren: Semre Kunt-Akbaş
Eksi Kitaplar: 12 2. Baskı: Aralık 2019; 1. Baskı: 2007 (HYB Yayınları) ISBN 13: 978-605-9305-13-6
Copyright © 2019, Eksi Kitaplar Copyright © 2002, Martin E. P. Seligman Bu kitabın yayın hakları ONK Ajans aracılığıyla alınmıştır.
Yayına Hazırlayan: Selçuk Durgut Kapak Tasarımı: Furkan Şener (www.furkansener.com) Sayfa Tasarımı: Eksi Kitaplar Baskı: Repar Tasarım Matbaa Adres: Merkez Mah. Cemal Ulusoy Cad. No:43, Yenibosna, İstanbul Telefon: (212) 514 05 71 • Sertifika No: 40675
Adres: Kavaklıdere Mh. Bardacık Sk. No: 8/1 Küçükesat, Ankara • Telefon/Faks: (312) 434 44 64 E-Mail: info@eksikitaplar.com • Web: www.eksikitaplar.com • Sertifika No: 25787
Dr. MARTIN E. P. SELIGMAN
Pennsylvania Üniversitesi’nin psikoloji bölümünde öğretim üyesi ve Amerika Psikoloji Birliği’nin eski başkanı olan bilim doktoru Martin E. P. Seligman, ünlü bir motivasyon uzmanı ve öğrenilmiş çaresizlik konusunda bir otoritedir. Pennsylvania Üniversitesi’ndeki Olumlu Psikoloji Merkezi’nin yöneticiliğini yapan Seligman’ın pek çok kitabı arasında Öğrenilmiş İyimserlik ve İyimser Çocuk yer alır. Doktor Seligman’ın araştırmaları, Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü, Ulusal Yaşlanma Enstitüsü, Ulusal Bilim Vakfı, Eğitim Bakanlığı, MacArthur Vakfı, Templeton Vakfı ve Guggenheim Vakfı tarafından desteklenmektedir..
İÇINDEKILER
Önsöz
15
KISIM I: OLUMLU DUYGU 1. Olumlu Duygu ve Olumlu Karakter
23
2. Psikoloji Yolunu Kaybederken Ben Kendiminkini Nasıl Buldum
43
3. Mutlu Olmak İçin Neden Çaba Harcayalım?
61
4. İçinizde Sürekli Bir Mutluluk Yaratabilir misiniz?
83
5. Geçmişinden Hoşnut Olmak
109
6. Geleceğe İyimser Bakmak
139
7. Şu Anda Mutlu Olmak
167
KISIM II: GÜÇ VE ERDEM 8. Gücü ve Erdemi Yenilemek
197
9. Size Özgü Güçler
211
KISIM III: YAŞAMIN KONAKLARI 10. İş ve Kişisel Doyum
251
11. Aşk
281
12. Çocuk Yetiştirme
313
13. Toparlama ve Özet
369
14. Anlam ve Amaç
373
Ek
389
Teşekkür
393
Sonnotlar
401
Dizin
449
Bu kitap, sevgisiyle yaşamımın ikinci yarısına en yüksek beklentilerimin ötesinde bir mutluluk ve doyum getiren karıma adanmıştır.
Gerçek Mutluluk’un Aldığı Övgüler “Martin Seligman, akıl hastalığından çok akıl sağlığı üzerine odaklanan yeni Olumlu Psikoloji hareketinin önde gelen sözcüsü. Bu çok yararlı kitabında Seligman, olumlu bakış açıları olan insanların özelliklerini ve stratejilerini belirliyor ve gerçek mutluluk ve diğer istendik duygusal durumları daha fazla yaratmanın ve yaşamanın yollarını açıklıyor. Profesör Seligman, psikolojinin geleceği konusunda daha iyimser ve gerçekten mutlu olmaya yardım ediyor.” —Dr. Andrew Weil “Harika bir kitap! Kesinlikle kullanışlı bilgiler ve özgün kaynaklarla dolu. Ne derin bir anlayışı yansıtıyor! Seligman, eski ve yeni psikoloji konusundaki, bence karşı konmaz ve büyüleyici bakış açısıyla seçim yapma gücümüzü bir kez daha doğruluyor. Bu kitap, kişilik ahlakının düzelmesine yardımcı olacak.” —Dr. Stephen R. Covey, Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı kitabının yazarı “Dr. Seligman … Olumlu Psikoloji alanındaki bilimsel araştırmaları kullanarak gerçek mutluluğa ve doyuma ulaşmak için bir yaklaşım geliştirmiş.” —The Cincinnati Enquirer “Gerçek Mutluluk, okumaya değecek, akılcı ve önemli bir kitap.” —Body & Soul “Martin Seligman’ın bir görevi var: Olumlu Psikoloji adı verilen genç bir alanın zengin ve şaşırtıcı bulgularını alıp bunları okurların zihinsel, ahlakî ve manevî durumlarını iyileştirmek için kullanmak. Canlı ve ilham verici bir yazar olmasının yanı sıra, Olumlu Psikolojinin kurucusu olarak Seligman, bu iş için biçilmiş kaftan. Gerçek Mutluluk’u ancak bir kişi yazabilirdi ama milyonlarca insan ondan yararlanacak.” —Robert Wright, Ahlakî Hayvan kitabının yazarı
“Gerçek Mutluluk, iki insan grubunun mutlaka okuması gereken bir kitap: Olumlu Psikoloji hareketinin daha derin, daha karmaşık ve daha bütüncül tedavi biçimine ilgi duyanlar ve günlük yaşamlarından daha fazla mutluluk için mücadele edenler. Bu kitap, dünyayı bütün insanlar için daha iyi bir yer haline getirebilir. Daha iyi bir dünya hayali kuran tüm arkadaşlarıma birer kopya almayı düşünüyorum.” —Donald Clifton, Şimdi, Güçlerinizi Keşfedin kitabının yazarlarından “Bu kitabı okumak, ayaklarınız bilimsel araştırma zeminine basarken başınızın olasılık bulutları içinde gezmesi gibi bir şey. Dr. Seligman, bir yandan sevdiklerimize, işimize ve içinde yaşadığımız topluma daha fazla katkıda bulunurken bir yandan da daha çok yaşama sevinci duymamız için en önemli güçlü yönlerimizi kullanmamıza yardımcı olacak araçları veriyor bize.” —Joan Oliver Goldsmith, Şarkı Söylemeden Nasıl Dururuz kitabının yazarı “Martin Seligman, sosyal bilimlerin bu yüzyılda yetiştirdiği en özgün düşünürlerden biri. Gerçek Mutluluk, bir grup yeni araştırmaya büyüleyici ve ikna edici bir bakış. Önemli bir kitap.” —Jonathan Kellerman “Gerçek Mutluluk çağımızın en önemli kitaplarından biri. Doyurucu bir yaşama özlem duyan milyonlarca insana güçlü bir umut mesajı veriyor. Kolay anlaşılır ve pratik önerilerle dolu olan bu kitabı okur ve kullanırsanız, hayatınızın değiştiğini göreceksiniz.” —Cheryl Richardson, Yaşamınıza Sahip Çıkın kitabının yazarı “Göz kamaştırıcı bir başarı. Bu kitap insanların psikolojiye bakışlarını ve hepimizin kendimizle ilgili görüşlerimizi değiştirecek.” —Howard Gardner, Harvard Üniversitesi, Zihin Çerçeveleri kitabının yazarı
“Gerçek Mutluluk, yaşamımıza büyük bir güç katan, yaşamsal ve olumlu duygularla ilgili mükemmel bir kitap. Olumlu duygular alanının öncüsü olan Martin Seligman, pek çok insan için gerçek bir fark yaratacak bir kitap yazmış.” —Kay Redfield Jamison, Durulmayan Bir Kafa kitabının yazarı
“Seligman’ın psikoloji alanında devrim niteliğindeki bakışını yansıtan Gerçek Mutluluk, yeni yüzyılda insan davranışı için bir fener gibi. Hem sıradan insanlar hem de profesyoneller bu kitabın büyük yararını görecekler. Gerçek Mutluluk geniş bir literatürü özetliyor, somut kendini değerlendirme araçları sunuyor ve tam anlamıyla canlı olmanın ne anlama geldiği konusunda neşeli bir dille konuşuyor.” —Mihaly Csikszentmihalyi, Akış kitabının yazarı “Mutluluğa ulaşma hakkı anayasayla güvence altına alınmış olsa da, anayasa vahşî yaşamın içinde mutluluğa giden yolları açıkça göstermiyor. Ama Seligman gösteriyor. Akıllıca, komik, şaşırtıcı ve içgörülü dönüşleriyle Seligman, yaşamda, yaşamlarda büyük bir fark yaratabilecek mükemmel bir rehber. Mutluluğa aç olan dünyamız bu kitaba bayılacak.” —Diane Ackerman, Hislerin Doğal Tarihi kitabının yazarı “Gerçek Mutluluk, zarafet, güç, üst düzey bir zeka, keskin bir bilimsellik ve bir o kadar önemlisi, iyilikseverlikle yazılmış bir kitap. Seligman, yaşamın her alanından okurlara, var olan çok az sayıdaki özgün kendini geliştirme kitaplarından birini sunuyor.” —George Vaillant, Harvard Yetişkin Gelişimi Çalışmaları direktörü ve İyi Yaşlanmak kitabının yazarı “Seligman, psikolojideki en son ve en iyi bilimsel tarafı alıp onu en eski ve en temel insanî sorulara uyguluyor: Nasıl mutlu olabiliriz? Ayrıca, nasıl iyi olabiliriz? Seligman’ın kitabı, sarsıcı, etkileyici ve en önemlisi de çok kullanışlı. Kitabın başarısı konusunda iyimserim. —Mary Pipher, Ophelia’yı Canlandırmak kitabının yazarı
Aşmak Escher haklıydı Erkekler düşer ve yükselir El çizdiği el tarafından çizilir Ve bir kadın Kendi omuzları üzerinde Durur dengede Sen ve ben olmadığımızda evren basittir, Bir hapishane düzeniyle işler. Galaksiler belirlenmiş kavislerde döner Yıldızlar belli bir zamanda çöker Kargalar tam zamanında döner ve tam zamanında kızışır maymunlar Ancak biz, kozmosun buraya uydurmak için bir milyar yılda biçim verdikleri, biliyoruz ki işe yaramadı. Çünkü yeni bir biçim verebiliriz, Parmaklıkların arasından kolumuzu uzatıp Escher gibi kendimizi dışarı çekebiliriz Uskumrularla beslenen balinalar Sonsuza kadar denize mahkum olsalar da Biz, dalgalara tırmanabilir Bulutlardan bakabiliriz. —Look Down from Clouds (Marvin Levine, 1997)
ÖNSÖZ
P
sikoloji, son yarım yüzyıldır tek bir konuyla, akıl hastalığıyla meşgûl olmuş ve bu konuda epeyce başarı kaydetmiştir. Günümüzde psikologlar, bir zamanlar bulanık olan depresyon, şizofreni ve alkolizm gibi kavramları dikkate değer bir kesinlikle ölçebilmektedir. Şimdi bu sorunların yaşam süresi içinde nasıl geliştikleri, genetik yönleri, biyokimyaları ve psikolojik nedenleri konusunda epey bilgi sahibiyiz. En iyisi de bu bozuklukları nasıl hafifleteceğimizi öğrenmiş bulunuyoruz. Yaptığım en son sayıma göre, başlıca birkaç düzine akıl hastalığından on dördü, ilaçla ve özel psikoterapi formlarıyla etkili bir biçimde tedavi edilebiliyor (ve ikisi iyileştirilebiliyor). Ancak bu ilerlemenin bedeli yüksek oldu. Görünüşe bakılırsa, hayatı mahveden durumları hafifletmek, hayatı yaşamaya değer kılan durumları yaratmayı daha az öncelikli bir hale getirdi. Oysa insanlar, yalnızca zaaflarını düzeltmekten fazlasını istiyorlar. İnsanlar ölene kadar hareket etmeyi değil, anlam yüklü yaşamları olmasını istiyorlar. Gece yatağınızda uyanık yatarken benim yaptığım gibi büMartin E. P. Seligman | Gerçek Mutluluk
15
16
Seligman | Gerçek Mutluluk
yük olasılıkla siz de eksi beşten eksi üçe nasıl gideceğinizi ve her geçen gün kendinizi nasıl biraz daha az mutsuz hissedebileceğinizi değil, artı ikiden artı yediye nasıl çıkacağınızı düşünüyorsunuzdur. Söylediğim gibi bir insansanız, psikoloji alanı muhtemelen sizde aklınızı karıştıran bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Olumlu duyguyu anlamayı, güç ve erdem yaratmayı, Aristoteles’in “iyi yaşam” dediği şeyi bulmak için yol gösterici işaretler sunmayı isteyen bir bilimin zamanı sonunda geldi. Mutluluk arayışı, Bağımsızlık Bildirgesi’nde her Amerikalıya tanınan bir hak olarak yer almasının yanı sıra, Amerika’daki her kitapçının kendini geliştirme raflarında da bulunabilir. Ne var ki bilimsel kanıtlar, mutluluk düzeyinizi sürdürülebilir olarak herhangi bir biçimde değiştirmenizi olanaklı göstermemektedir. Bu kanıtlara göre, tıpkı kilomuz gibi mutluluğumuzun da sabit bir alanı vardır. Ve tıpkı rejim yapanların hemen her zaman verdikleri kiloları geri almaları gibi, üzgün insanlar kalıcı bir mutluluğa ulaşamaz ve mutlu insanlar kalıcı bir üzüntü yaşamazlar. Ne var ki mutluluk konusundaki yeni araştırmalar, mutluluğun kalıcı bir biçimde artırılabileceğini göstermektedir. Ayrıca yeni bir hareket olan Olumlu Psikoloji, belirlenmiş mutluluk alanınızın daha üst düzeylerinde yaşamanızın yollarını ortaya koymaktadır. Bu kitabın ilk bölümü de, olumlu duyguları anlamayı ve kendi olumlu duygularınızı artırmayı ele almaktadır. Mutluluğun kalıcı olarak yükseltilemeyeceği kuramı, mutluluk konusundaki bilimsel araştırmaların önündeki bir engelken daha önemli bir başka engel de mutluluğun (daha genel bir biçimde hiçbir olumlu insan motivasyonunun) otantik olmadığı inancıdır. İnsan doğası hakkında, pek çok kültürde tekrar tekrar kendini gösteren bu yaygın
Önsöz
görüşe, “kokuşmuş dogma” adını veriyorum. Bu kitabın yıkmak istediği herhangi bir dogma varsa, o da budur. İlk günah doktrini, bu kokuşmuş dogmanın kendini gösterdiği en eski yerlerden biridir ancak bu düşünce tarzı demokratik ve laik devletimizde de tamamen ortadan kalkmamıştır. Freud, (modern ahlak, bilim, din ve teknolojik ilerleme de dahil olmak üzere) uygarlığın tamamını bebeklik dönemindeki cinsellik ve saldırganlıkla ilgili temel çatışmalara karşı gelişmiş bir savunmadan ibaret diye tanımlayarak bu doktrini 20. Yüzyıl psikolojisine sürüklemiştir. Neden oldukları dayanılmaz kaygı nedeniyle bu çatışmaları “bastırıyoruz” ve söz konusu baskı uygarlığı yaratan enerjiye dönüştürülüyor. Dolayısıyla, tecavüz etmek ve öldürmek üzere dışarıya koşmak yerine, bilgisayarımın başında oturmuş bu önsözü yazıyor olmamın nedeni, “ödünlenmiş”, engellenmiş ve altta yatan vahşî içgüdülere karşı kendimi başarıyla savunuyor olmam. Freud’un bu kadar yalın ifade edildiğinde kulağa tuhaf gelen felsefesi, günlük psikoloji ve psikiyatri uygulamasına girmeyi başarmıştır. Bu uygulamalarda hastalar, kişiliklerini oluşturan olumsuz içgüdüleri ve olayları bulmak için geçmişlerini araştırırlar. Dolayısıyla, Bill Gates’in rekabet gücü, aslında babasından daha başarılı olma isteğinden ve Prenses Diana’nın kara mayınlarına karşı olması da Prens Charles ve kraliyet ailesinin diğer üyelerine karşı beslediği nefretin şekil değiştirmiş halinden başka bir şey değildir. Kokuşmuş dogma, sanat ve sosyal bilimlerde de insan doğası konusundaki anlayışa damgasını vurmuştur.. Franklin ve Eleanor Roosevelt’in, yaşayan en önemli siyaset bilimcilerden biri olan Doris Kearns Goodwin tarafından yazılmış hikayesi olan No Ordinary Time, bu durumun binlerce örneğinden yalnızca bir tanesidir. Eleanor’un ne-
17
18
Seligman | Gerçek Mutluluk
den yaşamının çoğunu zencilere, yoksullara ve sakatlara yardım etmeye adadığı sorusuna yanıt arayan Goodwin, bu nedenin Eleanor’un “annesinin kendini beğenmişliğini ve babasının alkolizmini ödünlemek” istemesi olduğuna karar verir. Goodwin, Eleanor Roosevelt’in erdemin peşinde olması olasılığını hiç dikkate almaz. Adaleti sağlamak ya da görevini yerine getirmek gibi motivasyon kaynakları en baştan elenir. Yapılan analiz akademik açıdan saygı değer olacaksa, iyiliğin altında yatan gizli, olumsuz bir motivasyon bulunmalıdır. Bunu ne kadar kuvvetle vurgulasam azdır: Kokuşmuş dogma, dindar ve laik dünyada ne kadar geniş bir biçimde kabul görürse görsün, gücün ve erdemin olumsuz motivasyondan türediğine ilişkin en ufak bir delil yoktur. Evrimin hem iyi hem de kötü özellikleri kayırdığına ve dünyadaki uyum sağlama rollerinden bazılarının ahlakı, işbirliğini, özgeciliği ve iyiliği seçerken diğerlerinin de cinayeti, hırsızlığı, bencilliği ve terörizmi seçmiş olduğuna inanıyorum. Elinizdeki kitabın ikinci yarısının temel taşı, bu iki yönlü öncüldür. Gerçek mutluluk, en temel güçlerinizi belirleyip geliştirmenizden ve bunları her gün işte, aşkta, oyunda ve çocuk yetiştirmede kullanmanızdan gelir. Olumlu Psikolojinin üç temel direği vardır: İlki, olumlu duygu çalışmalarıdır. İkincisi, başta güçler ve erdemler olmak üzere ancak zeka ve atletiklik gibi “yetenekler”i de kapsayacak şekilde, olumlu özelliklerle ilgili çalışmalardır. Üçüncüsü de, olumlu duyguları destekleyen erdemlerin ardındaki desteği oluşturan demokrasi, güçlü aileler ve özgür araştırma gibi olumlu kurumlarla ilgili çalışmalardır. Örneğin özgüven, umut ve güven gibi olumlu duygular en çok, yaşam kolay olduğunda değil, zor olduğunda işimize yarar. Zor zamanlarda, demokrasi, güçlü aile, özgür basın
Önsöz
gibi olumlu kurumları anlamak ve desteklemek çok önemlidir. Aralarında cesaret, çok yönlü bakış açısı, dürüstlük, adalet ve sadakatin bulunduğu güçleri ve erdemleri anlamak ve oluşturmak, zor günlerde iyi günlere kıyasla daha önemlidir. 11 Eylül 2001’den beri, Olumlu Psikolojinin bu olayla ilişkisi üzerine düşünüyorum. Zor zamanlarda acının anlaşılması ve hafifletilmesi, mutluluğun anlaşılması ve yaratılmasından daha mı önemlidir? Bence değildir. Yoksul düşmüş, çöküntülü [depresif] ya da intihara eğilimli insanlar, yalnızca acılarının dinmesiyle ilgilenmezler. Bu insanlar, bazen umutsuz bir biçimde erdeme, amaç duygusuna, dürüstlüğe ve anlama önem verirler. Olumlu duyguyu ortaya çıkaran deneyimler, olumsuz duygunun kısa bir sürede dağılmasını sağlar. İleride göreceğimiz gibi, güçler ve erdemler şanssızlığa ve psikolojik bozukluklara karşı bir tampon görevi görürler ve duygusal esneklik yaratmanın anahtarı bunlarla olabilir. En iyi terapistler, yalnızca zararı gidermez, insanların güçlü yönlerini belirlemelerine ve geliştirmelerine yardım ederler. Demek ki Olumlu Psikoloji, kendinizi yaşamın otoparkında az sayıda gelip geçici zevk ve en alt düzeyde doyumla ya da anlam duygusundan yoksun bir halde sıkışıp kalmış gibi hissettiğinizde, oradan çıkmanın bir yolu olduğuna dair parlak bir umut ışığı yakar. Bu yol sizi, zevk ve doyum kırlarına, gücün ve erdemin dağlık alanlarına ve sonunda kalıcı doyumun doruk noktaları olan anlama ve amaca götürür.
19
KISIM I OLUMLU DUYGU
Aceminin Şikayeti Dinle Bay Ağzı Kalabalık Bana mutluluk ver yalnız Büyük turuncu şekerler Mor balonlar ver. (Gölgede saklanmış adamın Elinde duruyorlar Elindeki turunculu morlu demeti görüyor musun?) “Tahayyül” de neymiş “Soyutlama” ve “a-zat-et-me” Mutluluk ver bana Parlak ve düz. (Şekerler erir. Balonlar söner. Adam bekler.) —Look Down from Clouds (Marvin Levine, 1997)
1 OLUMLU DUYGU VE OLUMLU KARAKTER
1
932 yılında Cecilia O’Payne Milwaukee’de son yeminini etti. Notre Dame Rahibeler Okulu’nda bir çömez olarak, yaşamının geri kalanını küçük çocuklara adamaya söz verdi. O önemli günde yaşamını kısaca betimlemesi istendiğinde şunları yazdı: Tanrı, bana ölçülemeyecek kadar büyük bir değeri bahşederek yaşama iyi bir başlangıç yapmamı sağladı… Notre Dame’da aday olarak geçirdiğim bir yıl çok mutlu bir yıl oldu. Şimdi, “Meryem Ana’nın Kutsal Alışkanlığı”nı edinmeyi ve İlahî Sevgiyle birlikte bir yaşam geçirmeyi sabırsızlıkla ve neşeyle bekliyorum.
Aynı yıl aynı kentte aynı yeminleri eden Marguerite Donnelly özyaşamöyküsünün bir bölümünde şöyle yazmıştı: Beş kız iki erkek, toplamda yedi çocuğun en büyüğü olarak 26 Eylül 1909’da dünyaya geldim… Adaylık yılım Notre Dame Enstitüsü manastırında kimya ve ikinci sınıf Latince dersleri vererek geçti. Tanrının Martin E. P. Seligman | Gerçek Mutluluk
23
24
1. Bölüm
inayetiyle, dinimizin yayılması ve kişisel olarak kutsanmak için elimden gelenin en iyisini yapmaya niyetliyim.
Böylece diğer 178 kız kardeşiyle birlikte bu iki rahibe, o zamana kadar yapılmış en dikkate değer mutluluk ve uzun ömürlülük çalışmasının denekleri oldular. İnsanların ne kadar uzun yaşayacaklarının araştırılması ve hangi koşulların yaşamı uzattığının ve hangilerinin kısalttığının anlaşılması, çok önemli ama aynı zamanda çok karışık bir bilimsel sorundur. Örneğin Utah’taki insanların, komşu eyalet Nevada’dakilerden daha uzun yaşadıkları belgelenmiştir. Peki ama neden? Neden, Las Vegas’ın egzoz dumanlarına karşı Utah’taki temiz dağ havası mı? Ortalama Nevadalının heyecanlı yaşam tarzına karşı Utah’daki ağırbaşlı Mormon yaşam tarzı mı? Nevada’daki abur cubur, gece yemekleri, alkol, kahve ve tütünün bolca tüketildiği tipik beslenmeye karşılık, Utah’da alkol, kahve ve tütüne rağbet edilmemesi ve beslenmede sağlıklı çiftlik ürünlerine ağırlık verilmesi mi? Nevada ve Utah’da o kadar çok gizli etken birbirine girmiş durumda ki bilim insanları tek bir neden ortaya koyamıyorlar. Ne var ki Nevada ve hatta Utah’lıların aksine rahibelerin yaşamları rutin ve belirli. Hepsi kabaca aynı basit diyetle besleniyorlar. Sigara ve içki içmiyorlar. Aynı üreme ve evlilik geçmişlerine sahipler. Cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmıyorlar. Aynı ekonomik ve sosyal sınıftalar ve aynı iyi tıbbî bakımı görüyorlar. Dolayısıyla, durumu karmaşıklaştıran sıradan etkenlerin hemen hepsi ortadan kaldırılmış oluyor; ancak yine de rahibelerin ne kadar uzun ömürlü ve ne kadar sağlıklı oldukları büyük farklılıklar görülüyor. Cecilia, doksan beş yaşında ve hayatında bir gün bile hasta olmamış. Onun aksine Marguerite, elli dokuz
Olumlu Duygu ve Olumlu Karakter
yaşında felç geçirmiş ve kısa bir süre sonra da hayata veda etmiş. Bu durumun suçlusunun yaşam tarzı, beslenme ve tıbbî bakım olmadığından emin olabiliriz. Ne var ki 180 rahibenin tamamının çömezlik dönemlerinde yazdıkları yazılar dikkatle okunduğunda rahibeler arasında çok güçlü ve şaşırtıcı bir fark ortaya çıktı. Cecilia ve Marguerite’in yaz�dıklarına bir kez daha bakarak bu farkı bulabilir misiniz? Rahibe Cecilia, “çok mutlu” ve “neşeyle” ifadelerini yani coşkulu neşe ifadeleri kullanmıştı. Öte yandan rahibe Marguerite’in özyaşamöyküsünde en ufak bir olumlu duygu belirtisi yoktu. Yazılardaki olumlu duygu miktarı, rahibelerin ne kadar yaşadıklarını bilmeyen değerlendiriciler tarafından ölçüldüğünde rahibelerin en neşeli dörtte birlik bölümünün %90’ının 85 yaşına kadar yaşadığı, en az neşeli dörtte birlik bölümde ise bu oranın %34 olduğu bulundu. Benzer şekilde, en neşeli dörtte birde 94 yaşında hâlâ hayatta olanların oranı %54, en az neşeli çeyrekte ise %11 idi. Aradaki farkın nedeni gerçekten de yazılarının neşeli doğası mıydı? Belki de neden, ifade ettikleri mutsuzluk düzeyindeki ya da geleceği sabırsızlıkla bekleme derecelerindeki veya dindarlıklarındaki ya da yazılarının entelektüel karmaşıklık düzeyindeki farklılıktı. Ne var ki araştırmalar, bu etkenlerin herhangi birinin değil, yalnızca yazıda ifade edilen olumlu duygu miktarının aradaki farkı açıklayabildiğini göstermiştir. Öyleyse görünüşe bakılırsa, mutlu bir rahibe uzun ömürlü bir rahibe oluyor. Üniversite yıllıklarındaki fotoğraflar, Olumlu Psikoloji araştırmacıları için bir altın madenidir. Fotoğrafçı “ışığa bak ve gülümse” der ve siz de görev icabı elinizden geldiğince iyi gülümsersiniz. Ne var ki istek üzerine gülümsemek söylendiği kadar kolay değildir. Kimilerimiz gerçek bir neşeyle yüzümüze ışıl ışıl bir gülümseme kondururken
25
26
1. Bölüm
diğerlerimiz yalnızca kibarca poz veririz. İki tür gülümseme vardır. İlki, adını kaşifi Guillaume Duchenne’den alan Duchenne gülümsemesidir ve gerçektir. Ağzınızın kenarları yukarı kıvrılır ve gözlerinizin çevresindeki deri kırışır. Bunu yapan orbicularis oculi ve zygomaticus kasları, istemli olarak denetlenmesi çok zor olan kaslardır. Şu anda feshedilmiş bulunan bir havayolu firmasında çalışan uçuş görevlilerinin bir zamanların televizyon reklamlarındaki gülümsemelerinden esinlenilmiş olan ikinci tür yani Pan Amerikan gülümsemesi ise, gerçek değildir ve Duchenne gülümsemesindeki özelliklerden hiçbiri bunda görülmez. Aslında bu ikinci tür gülümseme mutluluktan çok, alt düzey primatların korktukları zaman yaptıkları ağız hareketiyle ilişkilidir. Eğitimli psikologlar fotoğraf koleksiyonlarına baktıklarında, Duchenne gülümsemesini diğerlerinden bir bakışta ayırabilirler. Örneğin, Berkeley’deki California Üniversitesi’nden Dacher Keltner ve LeeAnne Harker, Mills Koleji’nin 1960 yıllığındaki 141 son sınıf öğrencisinin fotoğraflarını incelediler. Kız öğrencilerin üçü dışında hepsi gülümsüyordu ve yarsınınki Duchenne gülümsemesiydi. Bu öğrencilerle, 27, 43 ve 52 yaşlarında bağlantıya geçildi ve kendilerine evlilikleri ve yaşamdan aldıkları doyumla ilgili sorular soruldu. Harker ve Keltner 1990’larda çalışmayı üstlendiklerinde kadınların yalnızca son sınıftaki gülümsemelerine bakarak evlilik yaşamlarının nasıl olacağını kestirip kestiremeyeceklerini merak ettiler. Şaşırtıcı bir biçimde Duchenne kadınlarının sonraki otuz yıl içinde, evlenmeleri, evli kalmaları ve kişisel olarak kendilerini daha iyi hissetmeleri ortalama olarak daha yüksek bulundu. Bu mutluluk göstergeleri, yalnızca göz çevresindeki kırışıklıklara bakılarak tahmin edilmişti.
Olumlu Duygu ve Olumlu Karakter
Kendi sonuçlarını sorgulayan Harker ve Keltner, Duchenne kadınlarının daha mı güzel olduklarını ve yaşamdan daha fazla doyum sağlamalarının gülümsemelerinin içtenliğinden çok, dış görünüşlerinin iyi olmasıyla mı ilişkili olduğunu değerlendirdiler. Böylece araştırmacılar geriye dönüp her bir kadının ne kadar güzel olduğunu derecelendirdiler ve görünüşün iyi evlilikle ya da yaşam doyumuyla ilişkisi olmadığını buldular. Sonuçta, içtenlikle gülümseyen bir kadının daha iyi bir evlilik yapıp daha mutlu olmasının daha olası olduğu ortaya çıktı. Bu iki çalışma, yalnızca anlık bir olumlu duygu ifadesinin uzun ömrü ve evlilik doyumunu ikna edici bir şekilde gösterdiği yönündeki ortak sonuçları bakımından şaşırtıcıdır. Bu kitabın ilk bölümü, böyle anlık olumlu duygularla ilgilidir: Neşe, akış, sevinç, memnuniyet, hoşnutluk, huzur, umut ve kendinden geçme. Özellikle üç soru üzerinde duracağım: ◾◾ Evrim bize neden olumlu duygular bahşetmiştir? Bu duyguların bize kendimizi iyi hissettirmenin ötesinde işlevleri ve sonuçları nelerdir? ◾◾ Kim olumlu duyguları bol bol yaşar, kim yaşamaz? Bu duyguları olanaklı kılan ve engelleyen nedir? ◾◾ Yaşamınızda nasıl daha fazla ve daha kalıcı olumlu duygular yaratabilirsiniz? Herkes kendi yaşamı için bu soruların yanıtlarını öğrenmek ister ve söz konusu yanıtları bulmak için psikoloji alanına dönmek doğaldır. Dolayısıyla psikolojinin, yaşamın olumlu tarafını ciddî bir şekilde ihmal etmiş olması sizi şaşırtabilir. Üzüntü konusundaki her yüz dergi makalesine karşılık, mutluluk konusunda yalnızca bir makale
27
28
1. Bölüm
vardır. Benim amaçlarımdan biri de bu üç soruya, bilimsel araştırmalara dayanan sorumlu yanıtlar vermek. Ne yazık ki depresyonu hafifletmenin aksine (bu konuda araştırmalar, işe yaradığı güvenilir bir biçimde belgelenmiş adım adım kılavuzlar sunmaktadır), mutluluk yaratmayla ilgili bilgilerimiz bölük pörçüktür. Kimi konularda size sağlam gerçekler sunabilirim ancak daha başka konularda yalnızca en son araştırmalardan çıkarımlarda bulunabilir ve bunlarla yaşamınızı nasıl yönlendireceğiniz konusunda öneriler verebilirim. Her durumda, bilinenlerle kendi düşüncelerimi birbirinden ayıracağım. Bundan sonraki üç bölümde göreceğiniz üzere en büyük amacım, psikoloji alanının acı ve akıl hastalığıyla ilgili zor kazanılmış bilgilerini, olumlu duygular, ayrıca kişisel güçler ve erdemlerle ilgili çok daha fazla bilgiyle desteklemeye sevkederek bu dengesizliği düzeltmek. Güçler ve erdemlerin konuyla ne ilgisi var? Olumlu Psikoloji konusundaki bir kitapta, neden mutluluk biliminin ya da haz biliminin yani anlık duygularımızı inceleyen bilimin dışında bir şeyler de olsun? Bir hazcı, yaşamında olabildiğince çok sayıda iyi an ve olabildiğince az sayıda kötü an olmasını ister ve basit haz kuramı, yaşam kalitesinin yalnızca iyi anların miktarı eksi kötü anların miktarı olduğunu söyler. Bu, bir fildişi kule kuramı olmanın ötesindedir, çünkü çok sayıda insan yaşamını tam olarak bu hedefe göre sürdürür. Ama bence bu bir yanılgıdır, çünkü anlık duygularımızın toplamı, yaşamımızda bir bölümün yani bir filmin, bir tatilin, bir evliliğin ya da tüm bir yaşamın ne kadar iyi ya da ne kadar kötü olduğuyla ilgili yargılarımızın ölçüsü olarak, epeyce kusurlu bir ölçüdür. Princeton’dan saygın psikoloji profesörü ve dünyanın önde gelen haz bilim otoritesi Daniel Kahneman, meslek
Olumlu Duygu ve Olumlu Karakter
yaşamını yalın haz kuramının ihlallerini göstermek üzerine kurmuştur. Kahneman’ın haz kuramını sınamak için kullandığı tekniklerden biri kolonoskopidir. Bu teknikte üzerinde bir gözlem aygıtı olan bir tüp çok rahatsız edici bir biçimde rektumdan içeri sokulur ve insana sonsuz gibi gelen ama aslında yalnızca birkaç dakika süresince bağırsakların içinde aşağı yukarı hareket ettirilir. Kahneman’ın deneylerinden birinde 682 hasta, gelişigüzel bir biçimde, biri normal kolonoskopi grubu, diğeri sürecin sonuna bir dakika eklenen ama bu sürede kolonoskopun hareket ettirilmediği bir grup olmak üzere iki gruptan birine ayrıldılar. Hareket etmeyen bir kolonoskop öncekine kıyasla daha az rahatsız bir son dakika sağlıyor ama yine de rahatsızlığa bir dakika daha ekliyordu. Elbette bu eklenen dakika, bu grubun rutin gruba kıyasla toplamda daha fazla acı çekmesi anlamına geliyordu. Ne var ki deneyimleri görece daha iyi bittiği için ikinci grubun bu bölüme dair anıları daha olumluydu ve şaşırtıcı bir biçimde bu gruptakiler, rutin gruba oranla, aynı işleme bir kez daha tâbi tutulmaya daha istekliydiler. Kendi yaşamınızda, sonlara özel bir önem vermelisiniz, çünkü bir sonun rengi, tüm ilişkiyle ilgili anılarınıza sonsuza dek damgasını vuracak ve sizin aynı ilişkiye yeniden girmek isteyip istemeyişinizi belirleyecektir. Bu kitapta, hazcılığın neden işe yaramadığından ve bunun sizin için ne anlama gelebileceğinden söz edeceğim. Demek ki Olumlu Psikoloji, mutlu ve mutsuz anların anlamı, bunların oluşturdukları doku ve yine bunların gösterdikleri yaşamınızın kalitesini oluşturan güçler ve erdemler ile ilgilidir. Ünlü İngiliz kökenli Viyanalı düşünür Ludwig Wittgenstein tam anlamıyla mutsuzdu. Wittgenstein’la ilgili eşyaları toplayan biri olarak onu (Duchenne ya da başka şekilde) gülümserken gösteren tek bir resmini görmedim. Wittgenstein,
29
30
1. Bölüm
melankolikti, sinirliydi, çevresindeki herkesi ve en çok da kendini sert bir şekilde eleştirirdi. Cambridge’in soğuk ve çıplak sınıflarından birinde verdiği tipik seminerlerde, sınıfta aşağı yukarı gidip gelirken duyulabilir bir sesle “Wittgenstein, Wittgenstein, sen ne kadar berbat bir öğretmensin” diye söylenirdi. Ne var ki son sözleri mutluluk bilimini yalanlamıştı. Yapayalnız ölen Wittgenstein ev sahibesine, “Onlara söyleyin, harikaydı!” demişti. Diyelim ki varsayımsal bir “deneyim makinesi”ne bağlandınız ve bu makine yaşamınızın kalan kısmı boyunca beyninizi uyararak size istediğiniz olumlu duyguları verecek. Bu hayalî seçeneği sunduğum insanların çoğu, makineyi kullanmayı reddediyor. İstediğimiz yalnızca olumlu duygular değil; olumlu duygularımızı hak etmek istiyoruz. Yine de kendimizi iyi hissetmek için çok sayıda kestirme yol icat etmişiz: Uyuşturucu, çikolata, aşksız seks, alışveriş, mastürbasyon ve televizyon hep bu kestirmelerin örnekleridir. (Ne var ki sözünü ettiğim kestirmelerden tümden vazgeçmenizi önerecek değilim.) Mutluluk, neşe, sevinç, rahatlık ve kendinden geçme gibi duygulara kişisel güçlerimizi ve erdemlerimizi kullanarak hak kazanmak yerine kısa yoldan ulaşabileceğimiz inancı, büyük bir servet içinde yüzen çok sayıda insanın manevî bir açlık içinde yaşamasına neden olmaktadır. İnsanın kişiliğinden soyutlanmış olumlu duygu boşluk, samimiyetsizlik ve depresyonun yanı sıra, yaşımızı ilerledikçe de, ölene kadar çırpınıp duracağımız yönünde, içimizi kemiren bir farkındalık yaratır. Kısa yollardan değil, güçler ve erdemlerin kullanımıyla ortaya çıkan olumlu duygu, gerçektir. Gerçekliğin değerini Pennsylvania Üniversitesi’nde son üç yıldır vermekte olduğum Olumlu Psikoloji dersleri sırasında anladım. (Bunlar,
Olumlu Duygu ve Olumlu Karakter
önceki yirmi yıl boyunca verdiğim anormal psikoloji derslerinden çok daha zevkliydi). Öğrencilerime Jon Haidt’i anlatırım. Virginia Üniversitesi’nin genç ve yetenekli öğretim görevlilerinden Haidt meslek yaşamına başladığında tiksinti duygusunu araştırıyor ve insanlara yemeleri için kızarmış çekirgeler veriyordu. Daha sonra ahlakî tiksinti duygusuna geçiş yaptı ve insanlardan, bir zamanlar Adolf Hitler’in giydiği bir tişörtü giymelerini isteyerek tepkilerini gözlemledi. Tüm bu olumsuz incelemelerden sıkılınca da ahlakî tiksintinin tersi olan ve (hayranlıktan) kendinden geçme dediği duyguyu araştırmaya başladı. Haidt insanlığın iyi tarafının deneyimlenmesine, karşıdaki kişinin olağanüstü olumlu bir şey yaptığının görülmesine verilen duygusal tepkilere ilişkin öyküler topluyor. Virginia Üniversitesi birinci sınıf öğrencisi on sekiz yaşında bir genç, tipik bir kendinden geçme öyküsü anlatıyor: Karlı bir gecede yardım örgütünün barınağında işimizi bitirmiş eve dönüyorduk. Evinin önündeki araba yolunda karları küreyen yaşlı bir kadının yanından geçtik. Araçtakilerden biri, sürücüden durmasını istedi. Kestirmeden eve gideceğini sandım. Ama eline küreği aldığını görünce boğazıma bir yumru takıldı ve ağlamaya başladım. Bunu herkese anlatmak istedim. Ona karşı içimde büyük bir sevgi oluştu.
Sınıflarımdan birindeki öğrenciler, acaba düşünceli davranmak, insanı eğlenceli zaman geçirmekten daha kolay mı mutlu ediyor diye sormuşlardı. Ateşli bir tartışmanın ardından, bir sonraki derse kadar herkese bir ödev verdik: Bir eğlenceli, bir de yardım niteliğinde bir etkinlikte bulunup her ikisine ilişkin düşüncelerimizi yazacaktık. Sonuçlar insanın yaşamını değiştirebilecek türdendi. “Zevk veren” etkinliğin (arkadaşlarla takılmak, film izlemek ya da sıcak dondurma yemek gibi) sonrasında bıraktı-
31
32
1. Bölüm
ğı etki, düşünceli davranışın etkilerinin yanında sönük kalıyordu. Yardım niteliğindeki eylemlerimiz doğal oldukları ve kişisel güçlerimizi işe koştukları zaman, bütün günümüz daha iyi geçiyordu. Öğrencilerden biri, yeğeninin onu arayıp üçüncü sınıf aritmetik dersi için kendisinden yardım istediğini söyledi. Yeğenine bir saat ders verdikten sonra “günün kalan kısmında daha iyi dinleyebildiğini, daha yumuşak başlı olduğunu ve insanların ondan her zamankinden daha fazla hoşlandıklarını” görmek, öğrencinin kendisini de şaşırtmıştı. Düşünceli davranmak, zevk değil, hoşnutluk veren bir şeydir. Böyle olunca da belli bir duruma ayak uydurmak ve üzerinize düşeni yapmak için güçlü yanlarınızı iş başına çağırır. Düşünceliliğin eşliğinde neşe gibi ayrı bir olumlu duygu akışı olmaz; aksine, düşünceli davranmak tam bir katılım ve öz farkındalığın yitirilmesinden oluşur. Zaman durur. İş İdaresi Bölümü öğrencilerinden biri, Pennsylvania Üniversitesi’nde mutlu olmak için çok para kazanmanın yollarını öğrenmeye geldiğini ancak diğer insanlara yardım etmenin, alışverişe para harcamaktan daha çok hoşuna gittiğini fark edip şaşırdığını söyledi. Öyleyse, kendini iyi hissetmenin nasıl bir şey olduğunu anlamak için, kişisel güçleri ve erdemleri anlamamız gerekir ve bu da kitabın ikinci bölümünün konusudur. İyilik duygumuzun kaynağı, güçlerimizi ve erdemlerimizi kullanmamız oluğu zaman, yaşamlarımız içtenlikle dolar. Duygular, birer durum, anlık birer olaydırlar ve kişiliğin yinelenen özellikleri olmaları şart değildir. Durumların aksine özellikler, zaman içinde ve farklı durumlarda yinelenen olumsuz ya da olumlu taraflarımızdır ve iyilik duygusu ile güçler ve erdemler, hoşnutluğun kaynağı olan olumlu taraflarımızdır. Özellikler, anlık duyguları daha olası kılan eğilimlerdir. Olumsuz paranoya özelliği, anlık kıskançlık
Olumlu Duygu ve Olumlu Karakter
durumunu daha olası kılar; tıpkı, olumlu bir özellik olan mizahın gülme durumunu daha olası kılması gibi. İyimserlik özelliği, rahibelerin belli bir andaki mutluluklarına ilişkin tek bir enstantanenin nasıl olup da rahibelerin ne kadar uzun ömürlü olacaklarını önceden gösterebildiğini açıklar. İyimser insanlar, dertlerini geçici, denetlenebilir ve belli bir duruma özgü olarak yorumlarlar. İyimserlerin aksine kötümserler, dertlerinin sonsuza dek süreceğine, yaptıkları her şeye zarar verdiğine ve denetimleri dışında olduğuna inanırlar. Minnesota’daki Mayo Clinic’te çalışan bilim insanları, iyimserliğin uzun ömrün bir işareti olup olmadığını belirlemek için, kırk yıllık bir süre içinde tıbbî bakım için kendilerine gelen 839 ardıl hasta seçtiler. (Mayo Clinic’e gelen hastalara rutin olarak, fiziksel testlere ek olarak bir psikolojik test bataryası uygulanır ve bu bataryadaki testlerden biri de iyimserlik özelliğini belirlemeye yöneliktir.) Bu 839 hastadan 200’ü 2000 yılından önce öldü ve beklenen yaşam süresi bakımından iyimserlerin kötümserlere kıyasla %19 oranında daha uzun ömürlü oldukları bulundu. %19 oranında uzun ömürlülük, mutlu rahibelerdeki daha uzun yaşama verisiyle uyumludur. İyimserlik, insanın kendini daha iyi hissetmesini sağlayan iki düzine güçten yalnızca biridir. Erkekleri tüm yaşamları boyunca inceleyen en geniş kapsamlı iki psikolojik araştırmanın sahibi olan Harvard’lı Profesör George Vaillant, çalışma konusu olarak “olgun savunmalar” adını verdiği iki gücü seçmiştir. Bu güçler arasında, özgecilik, hazzı erteleme yeteneği, geleceğe dönüklük ve mizah yer almaktadır. Kimi erkekler büyüdükleri halde bu özelliklerin hiçbirini göstermezken diğerleri söz konusu özelliklerin tadını yaşları ilerledikçe çıkarmaya başlamışlardır. Vaillant’ın çalışmasındaki iki grup, 1939 ile 1943 yılları
33
34
1. Bölüm
arasında Harvard’dan mezun olanlar ile onlarla aynı yaşlarda olan ve Boston’un gecekondu mahallelerinde yaşayan 456 erkektir. Çalışmalardan ikisi de 1930’ların sonunda, katılımcılar yirmili yaşlarına yakınken başlamıştır ve erkeklerin seksen yaşını aştığı günümüzde hâlâ devam etmektedir. Vaillant, başarılı yaşlanmanın en iyi göstergelerini ortaya çıkarmıştır ve bunlar arasında gelir, fiziksel sağlık ve yaşama sevinci yer almaktadır. Olgun savunmalar, hem çoğunluğunu beyaz Protestanların oluşturduğu Harvard’lı grupta hem de daha değişken olan gecekondu grubunda yaşama sevinci, yüksek gelir ve dinç bir yaşlılığın güçlü habercileridir. Gençliklerinde bu olumlu savunmaları sık sık gösteren 76 gecekondulu erkekten %95’i, yaşlandıkları zaman bile hâlâ ağır mobilyaları taşıyabiliyor, odun kırabiliyor, iki mil yürüyebiliyor ve yorulmadan iki kat merdiven çıkabiliyordu. Bu psikolojik güçlerin hiçbirini göstermeyen 68 gecekondulu erkekten yalnızca %53’ü bu işleri yapabiliyordu. 75 yaşında Harvard’lı erkeklerin, yaşama sevinci, evlilik memnuniyeti ve öznel fiziksel sağlık duygusunun en iyi habercileri, orta yaşta kullandıkları ve o zaman ölçülen olgun savunmalardı. Olumlu Psikoloji çok sayıdaki özellik arasından yalnızca yirmi dört gücü nasıl seçti? Birisinin sayma zahmetine girdiği en son tarih olan 1936 yılında, İngilizcede 1800’ü aşkın sözcük bu duyguları anlatıyordu. Hangi özelliklerin araştırılacağını seçmek, DSM’nin (Amerika Psikiyatri Birliği’nin, akıl hastalıkları için bir sınıflandırma şeması görevi gören Zihinsel Bozukluklar Tanı ve İstatistik El Kitabı) tersi olmasını amaçladıkları bir sistem yaratan seçkin bir grup psikolog ve psikiyatr için ciddî bir konudur. Cesaret, nezaket, özgünlük mü? Elbette. Peki ya zeka, mükemmel uyum ya da dakiklik? Güçler için belirlenen üç ölçüt şunlardır:
Olumlu Duygu ve Olumlu Karakter
◾◾ Bunlara hemen hemen bütün kültürlerde değer verilir. ◾◾ Diğer amaçların aracı olarak değil, kendi başlarına değerli sayılırlar. ◾◾ Biçimlendirilebilirdirler. Öyleyse zeka ve mükemmel uyum dışarıda kalır, çünkü bunlar öğrenilebilen şeyler değildir. Dakiklik öğrenilebilir ancak mükemmel uyum gibi o da (etkililik benzeri) bir başka amacın aracıdır ve hemen her kültürde değer verilen bir özellik değildir. Psikolojinin erdemi ihmal etmense karşın din ve felsefe kesinlikle etmemiştir. Değişik bin yıllarda ve değişik kültürlerde erdem ve güç konusunda şaşırtıcı bir yakınlık dikkat çeker. Konfüçyüs, Aristoteles, Aquinas, Buşido samuray yasaları, Bhagavad-Gita ve diğer kutsal gelenekler ayrıntılar konusunda hemfikir olmasalar da, tüm bu yasalarda altı çekirdek erdem yer alır: ◾◾ ◾◾ ◾◾ ◾◾ ◾◾ ◾◾
Bilgelik ve bilgi Cesaret Sevgi ve alçak gönüllülük Adalet Ilımlılık Maneviyat ve aşkınlık
Çekirdek erdemlerin her biri, sınıflandırma ve ölçme amacıyla alt başlıklara ayrılabilir. Örneğin bilgelik, merak, öğrenme sevgisi, muhakeme, özgünlük, toplumsal zeka ve bakış açısı güçlerine bölünebilir. Sevgi, düşüncelilik, cömertlik, besleme ve sevmenin yanı sıra sevilme kapasitesinden oluşur. Binlerce yıllık bir süreçte birbiriyle ilişkisiz
35
36
1. Bölüm
felsefî gelenekler arasındaki yakınlaşma dikkat çekicidir ve Olumlu Psikoloji, bu kültürlerarası anlaşmayı kılavuz alır. Sözü edilen güçler ve erdemler, iyi günlerde olduğu gibi, kötü günlerde de işimize yarar. Aslında, zor günler pek çok gücün gösterilmesi için en uygun zamanlardır. Kısa bir süre öncesine dek, Olumlu Psikolojinin iyi günlere özgü bir varlık olduğunu düşünürdüm: Uluslar savaşta olduklarında, yoksul düştüklerinde ya da toplumsal karışıklıklar yaşadıklarında, doğal olarak en büyük kaygılarının savunma ve zarar olduğunu ve bunlara en yakın gelen bilimin de yaraları sarmakla ilgili olduğunu sanırdım. Öte yandan, uluslar huzur ve bolluk içinde, toplumsal kargaşadan uzak oldukları zaman, yaşamdaki en iyi şeyleri kurmakla uğraşabilirlerdi. Lorenzo de Medici yönetiminde Floransa, yarattığı artı değeri, Avrupa’daki en korkutucu askerî güç olmaya değil, güzellik yaratmaya adamıştı. Kas fizyolojisi, tonik etkinlikle (kasın boşta olduğu zamanki temel elektriksel etkinlik) fazik etkinlik (kas hareket ettirildiği ve kasıldığı zamanki elektriksel etkinlik patlaması) arasında bir ayrım yapar. Psikoloji büyük ölçüde tonik etkinlikle ilgilenir. Örneğin içine kapanıklık, yüksek zeka katsayısı, depresyon ve öfke, hep gerçek dünyada herhangi bir meydan okuma yokken ölçülür ve psikometrisyenin umudu, bir insanın gerçekte, fazik bir meydan okumayla karşılaştığı zaman ne yapacağını tahmin etmektir. Tonik ölçümler ne kadar başarılı olur? Yüksek bir zeka katsayısı, hayır diyen bir müşteriye gerçekten akıllıca bir yanıt verileceğinin habercisi midir? Tonik depresyon, insanın işinden atıldığı zaman çöküp çökmeyeceğini ne kadar iyi gösterir? Bu soruların en iyi genel yanıtı, “eh işte”dir. Normalde psikoloji, pek çok olguda doğru kestirimlerde bulunur ancak zeka katsayısı yüksek olup da başarısızlığa uğrayan çok sa-
Olumlu Duygu ve Olumlu Karakter
yıda insan ve yine, zeka katsayısı düşük olup yaşam onları dünyada gerçekten zekice bir şey yapmak zorunda bıraktığında başarıya ulaşan çok sayıda insan vardır. Tüm bu hataların nedeni, tonik ölçümlerin fazik eylemi ancak orta ölçekte haber vermesidir. Ben bu kestirim kusuruna Harry Truman etkisi diyorum. Sıradan bir yaşamı olan Truman, FDR’nin ölümünden sonra durumun gerektirdiğini yapıp sonunda gelmiş geçmiş en iyi başkanlardan biri olarak herkesi şaşırtmıştı. Bizim de bir durumun gerektirdiğini yapma psikolojisine gereksinimimiz var, çünkü insan davranışına ilişkin kestirimde bulunma bulmacasında eksik olan parça bu. Evrim süreci içinde, bir eşi kazanma ya da bir avcının saldırısından kurtulma mücadelesinde, durumun gereklerini yapan atalarımız genlerini sonraki kuşaklara geçirirken mücadeleyi kaybedenler geçiremedi. Bunların tonik özellikleri yani depresyon düzeyleri, uyku modelleri, bel kalınlıkları büyük olasılıkla yalnızca Harry Truman etkisini destekledikleri ölçüde önemliydiler. Bu, hepimizin içinde gerçek bir meydan okumayla karşılaşana dek belki de varlığından bile haberdar olmadığımız, çok eskiden kalma güçler bulunduğu anlamına gelir. Neden İkinci Dünya Savaşı’nı yaşayan yetişkinler “en görkemli kuşak”tılar? Bizden farklı bir malzemeden yapıldıkları için değil, içlerindeki eskiden kalma güçleri harekete geçiren zor bir dönemde yaşadıkları için. 8. ve 9. Bölümler’de bu güçlere ilişkin bilgileri okuduğunuz ve güç anketini yaptığınız zaman, güçlerinizin bazılarının tonik, bazılarının fazik olduğunu göreceksiniz. Örneğin düşüncelilik, merak, sadakat ve maneviyat toniktir; bir gün içinde birkaç düzine durumda bu özellikleri sergileyebilirsiniz. Öte yandan, dayanıklılık, farklı bakış açısı, adalet ve cesaret faziktir; kasada sırada beklerken ya da bir uçakta otu-
37
38
1. Bölüm
rurken (uçak, teröristlerin saldırısına uğramadığı sürece) cesaretinizi gösteremezsiniz. Bir ömürde yalnızca bir fazik eylem, cesaretinizi sergilemeniz için yeterli olabilir. Bu güçlere ilişkin bilgileri okurken aynı zamanda, bunlardan bazılarının derinlerinize yerleşmiş özellikleriniz olduğunu, kimilerinin ise olmadığını göreceksiniz. Bunlardan birinci gruptakilere kendine özgü güçler diyorum ve amaçlarımdan biri, kendinize özgü güçlerinizi size daha az mâl olmuş güçlerinizden ayırt etmek. Ben, zaaflarınızı düzeltmek için gereğinden fazla çaba harcamanız gerektiğine inanmıyorum. Bunun yerine, yaşamda en büyük başarının ve en derin duygusal doyumun kendinize özgü güçlerinizi geliştirmekten ve kullanmaktan geldiğine inanıyorum. Bu nedenle, kitabın 2. Bölümü bu güçleri nasıl belirleyeceğiniz üzerine odaklanmıştır. Kitabın 3. Bölümü’nde, “iyi yaşam nedir?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Bence, şaşırtıcı ölçüde basit bir yol izleyerek iyi yaşama ulaşabilirsiniz. Şampanya içip bir Porsche’ye binerek “zevkli bir yaşam”ınız olmasını sağlayabilirsiniz ama iyi yaşam bu değildir. İyi yaşam, gerçek mutluluk ve bol miktarda hoşnutluk yaratmak için kendinize özgü güçlerinizi her gün kullanmanızdır. Yaşamınızın iş, aşk ve çocuk yetiştirme gibi başlıca alanlarının her birinde bunu yapmayı öğrenebilirsiniz. Benim anahtar güçlerimden biri, öğrenme aşkıdır ve öğretmenlik yaparak bu gücü yaşamımın dokusuna yerleştirmiş bulunuyorum. Her gün bundan bir parça yapmaya çalışıyorum. Öğrencilerim için karmaşık bir kavramı basitleştirmek ya da sekiz yaşındaki çocuğuma briçte deklarasyon yapmayı öğretmek, içimde bir kıvılcım yakıyor. Daha da önemlisi, öğretme işini iyi yaptığım zaman, kendimi canlanmış hissediyorum; ve bunun getirdiği iyilik duygusu
Olumlu Duygu ve Olumlu Karakter
gerçek, çünkü en iyi yaptığım şeyden geliyor. Öte yandan insanları örgütlemek kendime özgü güçlerimden biri değil. Zeki danışmanlarım bana bunu yeterli ölçüde yapmayı öğrettiler, böylece mecbur kaldığımda bir komiteye verimli bir biçimde başkanlık edebiliyorum. Ama işim bittiğinde kendimi canlanmış değil, tükenmiş hissediyorum. Bu işten aldığım doyum, öğretmenlikten aldığım doyumdan daha az gerçek gibi geliyor bana ve iyi bir komite raporu hazırlamak, kendimle ya da benden daha büyük bir şeyle daha iyi bir bağlantı kurmamı sağlamıyor. Kendinize özgü güçlerinizi kullanmanızın yarattığı iyilik duygusunun kaynağı, gerçekliktir. Ancak iyilik duygusunun güçler ve erdemlerle sabitlenmesi gibi, güçler ve erdemler de kendilerinden daha büyük bir şeyle sabitlenmelidir. Nasıl ki iyi yaşam zevkli yaşamın ötesinde bir şeydir, anlamlı yaşam da iyi yaşamın ötesindedir. Olumlu Psikoloji, yaşamda amaç bulma, iyi yaşamın ötesinde anlamlı bir yaşam sürme konusunda bize ne söyler? Tam bir anlam kuramı ortaya koyacak kadar bilgiç değilim ama anlamın daha büyük bir şeye bağlanmaya bağlı olduğunu ve kendinizi ne kadar büyük bir varlığa bağlarsanız, yaşamınızın o kadar daha anlamlı olacağını biliyorum. Yaşamlarında anlam ve amaç arayan insanların pek çoğu, Yeni Çağ düşünüşüne ya da örgütlü dinlere yönelmişlerdir. Bunlar mucizevî ya da ilahî bir müdahalenin açlığını çekerler. Çağdaş psikolojinin hastalık takıntısının gizli bir bedeli, bu hacıları bir başlarına bırakmış olmasıdır. Sözünü ettiğim çaresiz insanların pek çoğu gibi ben de yaşamımda, kendim için seçtiğim yapay amaçları aşan bir anlamın açlığını çekiyorum. Ne var ki aşkın bir amaç (ya da daha ötesinde, böyle bir amaca bağlı bir Tanrı) fikri, bilime inanan diğer Batılılar gibi bana da her zaman savunulması
39
40
1. Bölüm
olanaksız gelmiştir. Olumlu Psikoloji, soylu amaca ve aşkın anlama laik bir yaklaşımın, daha da şaşırtıcı olanı doğaüstü olmayan bir Tanrının yolunu işaret etmektedir. Bu umutlarımı son bölümde dile getiriyorum. Bu kitaptaki yolculuğumuz başlarken lütfen bundan sonraki mutluluk anketinin sorularını çabucak yanıtlayın. Söz konusu anket Michael W. Fordyce tarafından geliştirilmiş ve on binlerce insan tarafından yanıtlanmıştır. Yan sayfadaki testi yapabilir ya da www.authentichappiness.org adresine gidebilirsiniz. Bu adreste, kitabı okuduğunuz sürece puanınızda meydana gelecek değişiklikler izlenecek ve size, teste dahil olmuş diğer insanların yaş, cinsiyet ve eğitim gruplarına göre yapılmış sınıflandırmalarıyla, güncel karşılaştırmalar sunulacaktır. Elbette karşılaştırmalara bakarken mutluluğun bir yarış olmadığını unutmayın. Gerçek mutluluğun kaynağı, kendinize başkalarına göre bir puan vermeniz değil, kendiniz için çıtayı yükseltmenizdir. FORDYCE DUYGU ANKETI
Genel olarak kendinizi ne kadar mutlu ya da mutsuz hissediyorsunuz? Aşağıda, ortalama mutluluğunuzu en iyi tanımlayan bir ifadenin yanına doğru işareti koyun. ____10. Aşırı mutlu (başım bulutların üzerinde, neşe içindeyim, muhteşemim) ____9. Çok mutlu (kendimi gerçekten iyi hissediyorum, ayaklarım yere basmıyor) ____8. Epey mutlu (moralim düzgün, kendimi iyi hissediyorum) ____7. Mutlu sayılır (kendimi fena hissetmiyorum, neşeli sayılırım)
Olumlu Duygu ve Olumlu Karakter
____6. Biraz mutlu (normalin azıcık üzerinde mutluyum) ____5. Orta (ne mutluyum ne de mutsuz) ____4. Biraz mutsuz (ortanın biraz altındayım) ____3. Mutsuz sayılır (kendimi biraz kötü hissediyorum) ____2. Epey mutsuz (biraz “hüzünlüyüm”, moralim bozuk) ____1. Çok mutsuz (çökmüş [depresif] durumdayım, moralim berbat) ____0. Aşırı mutsuz (tam anlamıyla çökmüş ve moralsizim) Duygularınızı biraz daha düşünün. Ortalama olarak kendinizi mutlu hissetme yüzdeniz nedir? Yine ortalama olarak kendinizi mutsuz hissetme yüzdeniz nedir? Yüzde kaç oranında hiçbir şey (mutluluk ya da mutsuzluk) hissetmiyorsunuz? Aşağıdaki boşluklara en iyi tahminlerinizi yazın. Üç rakamın toplamı %100 olmalıdır. Ortalama olarak: Kendimi %_____ mutlu hissediyorum Kendimi %_____ mutsuz hissediyorum Kendimi %_____ ne mutlu ne mutsuz hissediyorum 3.050 Amerikalı yetişkinden oluşan bir örneklemde (10 üzerinden) ortalama puan 6,92’dir. İnsanların kendilerini mutlu hissettikleri zamanlar ortalama %54,13, mutsuz hissettikleri zamanlar %20,44 ve ne mutu ne mutsuz hissettikleri zamanlar %25,43 oranındadır. Bu bölümü okurken bir soru aklınızı kurcalıyor olabilir: Mutluluk dediğiniz nedir ki? Mutluluğu tanımlamak için neredeyse herhangi bir felsefî soru hakkında yazılanlardan kat kat fazla sözcük yazılmıştır. Bu kitabın kalan sayfala-
41
42
1. Bölüm
rını, bu gelişigüzel bir biçimde aşırı kullanılan sözcüğü ele alıp anlamlandırma girişimlerinin yalnızca küçük bir bölümüyle doldurabilirim ancak amacım bu karışıklığa katkıda bulunmak değil. Terimlerimi tutarlı ve iyi tanımlanmış bir biçimde kullanmaya özen gösteriyorum; ilgilenen okurlar bu tanımları kitabın ekinde bulabilirler. Buradaki temel amacım mutluluğu oluşturan öğeleri, olumlu duyguları ve güçleri ölçüp ardından da sizlere bunları artırma konusunda bilimin bulgularını aktarmak.
2 PSIKOLOJI YOLUNU KAYBEDERKEN BEN KENDIMINKINI NASIL BULDUM
S
elam Marty. Aramamı ne kadar sabırsızlıkla beklediğini biliyorum. İşte beklediğin sonuçlar… Cızırtı. Vızıltı. Cızırtı. Ardından sessizlik. Konuşan kişiyi hemen tanıyorum: Dorothy Cantor, 160.000 üyesi bulunan Amerika Psikoloji Birliği’nin (APA) başkanı ve sabırsızlandığım konusunda haklı. APA’nın bir sonraki başkanının kim olacağına ilişkin oylama kısa bir süre önce sona ermiş ve ben de adaylardan biriyim. Ama halimi ancak, Teton Dağları’nda araba telefonuyla bir görüşme yapmayı deneyenler anlar. Kayınpederim Dennis, İngiliz aksanı ve bariton sesiyle bağırıyor: “Seçim sonuçları için mi arıyorlar?” Tıkış tıkış dolu arabanın arka koltuğunda “Bir gün daha, bir gün daha” diye bağırarak Sefiller’den bir bölümü canlandıran üç küçük çocuğumun çıkardığı gürültü içinde sesini zar zor duyabiliyorum. Hayal kırıklığı içinde dudaklarımı ısırıyorum. Kim dedi bana bu politika işine bulaş diye? Ben fildişi kulesinde etrafı sarmaşıklarla çevrilmiş bir profesördüm; Martin E. P. Seligman | Gerçek Mutluluk
43
DIZIN
Abnormal Psychology (Seligman, Walker ve Rosenhan) 409, 427 Abramson, L. Y. 71, 399, 409 Ackermann, R. 409 Ahlbom, A. 437 Ainsworth, Mary 290, 291, 292, 296, 440 Akumal (Meksika) 393, 394, 397, 410 Alloy, L. B. 71, 399, 409 Allport, G. W. 201, 404, 429 Aquinas, T. 35, 204, 207, 208 Arbuckle, B. 411 Arend, R. 411 Argyle, M. 416 Aristoteles 16, 35, 181, 193, 204, 207, 208, 216, 401, 426, 429 Arjantin 93, 94 Arminius, J. 418, 424 Asimov, I. 384, 445
Aspinwall, L. G. 72, 73, 76, 399, 405, 409 Baird, Z. 431 Baker, D. 437 Baltes, P. B. 399, 433 Barden, R. 408 Barefoot, J. 422 Bartholomew, K. 441 Baumeister, R. F. 434, 435 Benisovich, S. 424 Benner, P. 435 Bennett, G. 435 Bergeman, C. 420 Bethelard, F. 443 Bhagavad-Gita 35 Biden, J. 431 Biswas-Diener, R. 95, 96, 97, 399, 414 Black, S. 410 Bleuler, E. 45
Martin E. P. Seligman | Gerçek Mutluluk
447
448
Seligman | Gerçek Mutluluk
Blumberg, S. 297, 307, 441, 442, 443 Bouchard, T. J 407, 420 Bower, G. 399 Bowlby, J. 289, 290, 291, 292, 294, 440 Bradburn, N. 100, 399, 415 Bradbury, T. 303, 399, 442 Brand, S. 425 Breetvelt, I. S. 415 Brezilya 93, 94 Bricklin, P. 51 Brickman, P. 412 Brief, A. P. 415 Brockman, J. 427 Brunhart, S. 405 Bruning, J. 424 Bryant, F. B. 174, 175, 399, 425 Buchler, J. 408 Buckingham, M. 404, 433 Burgess, M. 422 Bush, George W. 431 Cacioppo, P. 415 Cafferty, T. 441 Calvin, John 386, 418, 427, 428 Cambridge Üniversitesi 379 Campbell, B. 444 Cantor, D. 43, 399 Cardozo, B. N. 268, 436 Carlson, E. 440 Carson, R. 218 Carter, J. 399, 431 Cassidy, J. 440 Chang, E. C. 409 Chavez, L. 431
Chesla, C. A. 435 Chesney, M. 422 Chipuer, H. 419 Chirot, Dan 399, 423 Chomsky, N. 202 Christensen, A. 296, 441 Church, R. 444 Claybourn, M. 417 Clements, C. 409 Clifton, D. 11, 397, 404, 433 Clinton, Bill 431 Clinton, Hillary 431 Clore, J. 399, 407, 412 Coates, D. 412 Cohen, R. C. 435 Conaty, Joe 204 Conger, R. 439 Corbit, J. 415 Cornell Üniversitesi 408 Cosmides, L. 399, 438 Cox, D. 411 Criqui, M. H. 434 Csikszentmihalyi, M. 12, 182, 183, 187, 193, 194, 265, 393, 394, 398, 399, 402, 414, 426, 427, 436 Cuddihy, J. M. 428 cummings, e. e. 328, 443 Cutler, W. 440 Çin 93, 94, 98, 111, 192 Dahlsgaard, K. 207, 346, 398, 429 Danner, D. 402, 406, 411 Darwin, C. 63, 114, 115, 200, 218, 374, 379, 417, 418 Darwin Ödülleri 218
Dizin
Davidson, R. 399, 407, 409 Davies, R. 137, 327, 424, 443 Dawson, S. 414 Deci, E. 426, 432 Derlega, V. 409 DeRubeis, R. 399, 409 Dickens, C. 200 Dickinson, E. 267 Dolderman, D. 442 Donnelly, M. 23 Doyle, B. 416 Dunning, D. 438 Dutton, J. 398, 399, 435 Dwyer, C. 411 Edelman, R. 422 Edison, T. 217 Eflatun 207, 208 Egeland, B. 440 Ekman, P. 407 Elder, Glen 284, 439 Elliot, C. Ellis, A. 399, 432 Emmons, R. A. 122, 127, 398, 414, 416, 422, 423, 434 Estrada, C. 408 Evans, S. 424 Fairburn, C. 416 Fincham, F. 303, 399, 442 Floransa 36 Florian, V. 441 Forehand, R. 419 Fraley, C. 288 Frank, E. 444
Franklin, Benjamin 208, 215, 265, 267, 402 Franklin, J. H. 265 Fredrickson, B. 68, 69, 78, 80, 81, 314, 317, 398, 407, 408, 410, 411, 443 Fresno 95, 96 Freud, S. 17, 45, 103, 112, 114, 115, 118, 200, 201, 290, 333, 335, 402, 417, 418, 420, 428 Friedman, H. S. 434 Friesen, W. 402, 406 Galbraith, R. 419 Gallup Örgütü 225, 397, 404, 433, 437 Garamoni, G. 338, 444 Garcia, C. 440 Garrison, R. A. 437 Gehrig, L. 217 Gibson, C. 77, 411 Gillham, J. 399, 405 Gilligan, C. 434 Gleick, J. 400, 425 Goleman, D. 225, 433 Gottman, J. 297, 298, 299, 441, 442 Gowon, Y. 129 Grigorenko, E. L. 432 Grönland 97 Gruber-Baldini, A. L. 415 Haidt, J. 31, 398, 404, 434, 435, 439 Hall, M. 395, 397, 402, 409, 436 Haring, M. J. 416
449
450
Seligman | Gerçek Mutluluk
Harker, LeeAnne 26, 27, 403 Hart, G. 430 Harvard Üniversitesi 11, 177, 232, 336 Harvey, J. 397, 442 Haslam, N. 434 Haviland-Jones, J. M. 408 Hazan, C. 285, 292, 399, 439, 440, 441 Headey, B. 408 Heinz, J. 437 Hellmich, N. 413 Hener, T. 411 Herman, H. 420 Hight, T. 423 Himmelfarb, G. 429 Hoffman, R. R. 409 Hokanson, J. 422 Holmes, J. 442 Hom, H. 411 Horvath, J. A. 432 Horwitz, J. 414 Huggins, G. 440 Hugo, V. 200 İngiltere 205, 379, 418 Jacobson, N. 297, 441 Jamieson, K. H. 395, 397, 402 Janet, P. 45 Janoff-Bulman, R. 412 Japonya 93, 94, 98, 432 Jaynes, J. 191 Jefferson, T. 428 Johns Hopkins Üniversitesi 268, 290
Joiner, T. 317, 399, 443 Jordan, M. 213, 214, 225 Jung, C. 183 Kabat-Zinn, J. 426 Kahneman, D. 28, 29, 399, 403, 415, 416 Kamen-Siegel, L. 411 Kang, T. 398, 436 Karasek, R. 437 Karney, B. 442 Kashdan, T. 400, 432 Kaslow, F. 442 Keller, H. 217 Keltner, D. 26, 27, 398, 403, 405 Kemeny, M. 411 Kerrey, B. 431 Kessler, R. 427 Keyes, C. 399, 435, 439 Kıbrıs 129 Kilpatrick, S. 434 Klackenberg-Larsson, I. 420 Klein, L. 434 Kohlberg, L. 434 Konfüçyüs 35, 204, 207, 208 Konner, M. 399, 410 Kraepelin, E. 45 Kuklick, B. Kunce, L. 441 Kuran 208 Langer, E. 177, 426 Larsen, J. 399, 415, 416 Lascher, M. 123, 399 Leonhardt, D. 435 Levenson, R. 411, 442
Dizin
Levine, M. 13, 21, 178, 399, 410, 426, 429 Lewinsky, M. 431 Lincoln, A. 196, 197, 198, 305, 306, 427, 428, 433, 442 Link, K. E. 415 Locke, J. 428 Loehlin, J. 419 Lowenstein, G. 438 Lucas, R. 412, 413, 415, 416 Lukas, A. 365 Luskin, F. 424 Luther, M. 386, 418, 427, 428 Lykken, D. T. 407, 413 Lyubomirsky, S. 84, 398, 399, 406, 412, 436 Madsen, R. 435 Maier, S. 47, 443 Maiuro, R. D. 413 Makarios 129 Malinchoc, M. 404, 411 Mandela, N. 129, 235 Mandell, W. M. 437 Markides, K. 410 Maruta, T. 404, 411 Marxer, E. 437 Marx, Karl 114, 115, 200, 411, 417, 418, 420, 428 Maslow, A. 381, 406, 407 Mastekaasa, A. 414 Masten, A. 402, 406 Masters, J. 408 Matas, L. 411 Mayer, J. 432 Mayerson, N. 204, 220, 397 Mayo Clinic 33, 76, 404, 411
McCauley, C. R. 399, 435 McCullough, M. 121, 127, 131, 398, 422, 423, 429, 433, 434 McGonagle, K. 427 McGraw, A. P. 415, 422 McGue, M. 420 Medway, F. 441 Mendel, G. 267 Miller, Bob 254, 255, 399, 435 Milosevic, S. 235 Monahan, J. 437 Moniz, A. 49 Monterosso, J. 406, 436 Moore, G. E. 379 Murray, S. 302, 399, 442 Myers, D. 284, 399, 414, 416, 440 Nail, B. 287 Napoli, A. 411 Neale, J. 411 New York Times 192, 251, 379, 435, 438 New York Times Book Review 379 Nightingale, F. 217 Nijerya 89, 93, 94, 129 Nolen-Hoeksema, S. 415 NonZero (Wright) 374, 379, 382, 445 No Ordinary Time (Goodwin) 17 no thanks (cummings) 443 Nozick, R. 395, 403, 404, 421 O’Byrne, K. K. 433 Odbert, H. S. 404
451
452
Seligman | Gerçek Mutluluk
Oettingen, G. 405 Offord, K. 404, 411 Okun, M. A. 416 Olumlu Psikoloji 10, 11, 16, 18, 19, 25, 28, 29, 30, 34, 36, 39, 40, 68, 83, 123, 197, 204, 206, 218, 296, 297, 344, 345, 374, 378, 381, 389, 393, 394, 395, 396, 397, 401, 402, 405, 408, 409, 412, 424, 425, 429 O’Payne, C. 23 Osofsky, J. 419 Ostir, G. 410 Overmier, B. 47 Pervin, L. 419 Petersen, S. 433 Peterson, C. 206, 219, 398, 405, 430, 432, 433, 434, 438, 439, 443 Plomin, R. 400, 419, 420 Post, S. 433 Prett, G. 440 Psychology Today 54 Putnam, D. 433 Rachal, K. 423 Rachman, S. J. 399, 433 Raz, T. 411 Razzell, P. 413 Reis, H. 399, 438, 442 Relvich, K. 424 Reoma, J. M. 415 Reynolds, C. 444 Rhodes, N. 375, 415 Ricard, M. 409
Richins, M. L. 414 Rich, S. 407 Richter, L. 409 Ripken, C. 217 Rittenhouse, J. B. 426 Rodin, J. 400, 411 Rogers, C. 406, 443 Rosenhan, D. 399, 427 Rosenman, R. 422 Rosenzweig, A. S. 405, 408 Rozin, P. 435 Runciman, W. G. 438 Russo, J. 191, 413 Rusting, C. L. 415 Rutter, M. 419 Ryan, R. 426, 432 Ryff, C. 399, 426 Salovey, P. 432 Sandage, S. 423 Satterfield, J. M. 437 Schachter, S. 417 Schiltz, P. 437 Schkade, D. 398, 399, 403, 412, 416 Schneider, B. 436 Segal, N. L. 407 Segerstrom, S. 411 Shaver, P. 288, 292, 399, 440, 441 Shekelle, R. 422 Sheldon, K. 398, 399, 412, 433 Shizgal, P. 425 Shlep, E. E. 433 Shop, J. G. 437 Sigelman, L. 416
Dizin
Silver, R. 297, 299, 413, 441, 442 Singer, J. 417 Singh, S. 402 Sirgy, M. J. 414 Skinner, B. F. 63, 201, 330, 342, 343, 407, 444 Snook, S. A. 432 Snowdon, D. 402, 406, 411 Solomon, R. 415 Springer, J. 435 Sroufe, A. 411, 440 Standard, S. 424 Stanley, S. 297, 307, 441, 442, 443 Stargell, W. 217 Stattin, H. 420 Staudinger, U. M. 433 Staw, B. 411 Stegall, W. 446 Sternberg, R. 432, 433, 439 Stock, W. A. 416 Suh, E. 412, 413, 414, 415, 416 Suinn, D. 51, 399 Sullivan, W. M. 435 Sutton, R. I. 411, 435 Swaggart, J. 430 Swidler, A. 435 Szasz, T. 49 Tellegen, A. 65, 407, 413 Thase, M. 444 Thoresen, C. 136, 424 Thorndike, E. L. 444 Tietjens, E. 426 Tipton, S. M. 435 Tolstoy, L. 404, 405
Tomlinson-Keasey, C. 434 Tooby, J. 399, 438 Truman, H. 37 Tsang, J. 422 Turnbull, C. 431 Tversky, A. 403 Underwood, L. 433 Urmson, J. O. 426 van Boven, L. 281, 438 van dam, F. S. A. M. 415 van der Kolk, B. 420 Verkuil, P. 400, 436 Veroff, J. 174, 175, 399 Vonnegut, K. 439 Wagner, R. K. 432, 435 Walker, E. 399, 427 Ward, A. 406, 436 Warnek, S. 367 Washington, G. 45, 51, 53, 54, 217, 298, 409, 423, 433, 435, 439 Watson, D. 65, 379, 407, 415 Wearing, A. 408 Wegner, D. 423 Weinstein, N. 408 Weisenberg, M. 411 Weller, A. 441 Wenzel, A. 442 Wesley, J. 418 Whelan, M. 415 Wingard, D. L. 434 Winstead, B. 409 Wittgenstein, L. 29, 30, 379
453
454
Seligman | Gerçek Mutluluk
Worline, M. 398, 399, 433, 438 Worthington, E. 133, 134, 135, 399, 423, 424 Wortman, C. 413 Wright, R. 10, 374, 378, 379, 380, 399, 429, 445 Wrzesniewski, A. 256, 398, 399, 435 Yannis, C. 415
Yellin, A. 444 Young-Bruehl, E. 443 Yunanca 101, 218, 429 Zanakos, S. 423 Zeifman, D. 440, 441 Zhao, S. 427 Zullow, H. 405
ÖĞRENILMIŞ İYIMSERLIK Zihninizi ve Yaşamınızı Nasıl Değiştirirsiniz
Martin E. P. Seligman Çeviren: Semra Kunt-Akbaş
978-605-9305-12-9 2. Baskı, Aralık 2019 13x19 cm 490 sayfa
Olumlu Psikoloji biliminin babası olarak bilinen Martin Seligman iyimserliğin hayat kalitesini nasıl geliştirdiğini ve isteyen herkesin iyimserlik konusunda nasıl pratik yapabileceğini göstermek için yirmi yıldan fazla süren klinik araştırmaya başvuruyor. Birçok basit teknik öneren Dr. Seligman, “Yapamıyorum” alışkanlığından nasıl vazgeçileceğini, davranışlarınızı açıklamak için daha yapıcı bir tarzın nasıl geliştirileceğini ve daha pozitif bir içsel diyaloğun faydasının nasıl deneyimleneceğini açıklıyor. Bu yetenekler depresyondan kurtulmanıza yardımcı olabilir, bağışıklık sisteminizi iyileştirebilir, potansiyelinizi daha çok ortaya çıkartabilir ve sizi daha mutlu kılabilir. Okulda, işte ve çocuklara karşı iyimser davranışı nasıl teşvik edeceğiniz konusunda çok sayıda tavsiyeyle Öğrenilmiş İyimserlik hem kapsamlı hem de pratiktir; ayrıca hayatın her aşaması için de değerli bir kaynaktır. “Diğer insanları anlamak ve onlara yardım etmeye ilgi duyan herkesin mutlaka okuması gereken yüzyılın en önemli kitaplarından biri.” —Dr. Robert H. Schuller, Zor Zamanlar Biter, Zor İnsanlar Bitmez kitabının yazarı “Dr. Seligman iyimserlik için iyimser bir durum yaratıyor. İyimserliği öğrenebilir, ölçebilir, öğretebilirsiniz ve bunu yaparak daha sağlıklı ve mutlu olabilirsiniz.” —Dr. Aaron Beck, Aşk Asla Yetmez kitabının yazarı “En katı kötümseri iyileştirmek için bir sistem.” —Philadelphia Daily News
eksikitaplar.com
AKILCI YAŞAM KILAVUZU Albert Ellis ve Robert A. Harper Çeviren: Semra Kunt-Akbaş
978-605-9305-10-5 2. Baskı, Eylül 2017 13x19 cm 389 sayfa
Akılcı Yaşam Kılavuzu diğer kişisel gelişim kitaplarından birçok yönden farklıdır. Bir kere, sizi daha zengin, daha mutlu, daha zeki yapacağını iddia etmez veya tüm sorunlarınızı sayesinde çözeceğinizi de. Sadece sizi dibe çeken sorunlarınız, düşünceleriniz ve yaşadığınız olumsuz deneyimlerle ilgili bir rehberlik yapma amacı taşır. Bu da, elbette, ancak sizin eyleme geçmenizle işe yarayabilecek bir rehberliktir. Kitabın yazarları, Albert Ellis ve Robert A. Harper, Düşünsel Duygulanımcı Davranış Terapisi adını verdikleri bir terapi metodu kullanıyorlar. Terapi yaptıkları hastalarının, kendileri ve hayatları hakkındaki olumsuz düşüncelerini olumluya çevirebilmek için diğer psikiyatrist ve psikologlardan daha farklı yöntemler benimsiyorlar. Diğerlerinin daha edilgen yöntemlerinden farklı olarak, kişinin yaşadığı duygusal soruna hemen müdahaleyi seçiyorlar. Daha direkt olarak, insanların düşüncelerindeki aptallığı, saçmalığı ve çılgınlığı yüzlerine vurarak onlarda farkındalık yaratmaya ve onları daha mantıklı, daha olumlu düşünmeye yönlendiriyorlar. Akılcı Yaşam Kılavuzu, duygusal problemlerinizle başedebilmeniz için neler yapmanız gerektiğini, çoğunlukla, yazarların hastalarıyla yaptıkları terapilerden yola çıkarak anlatıyor. Yazarlar, kitapta anlattıkları terapi hastalarınınkine benzer sorunlarla karşılaşmanız durumunda size de yol gösterici tavsiyelerde bulunuyor. Bunu ise psikoterapide ve psikolojide kullanılan karmaşık kavramlarla değil uzman olmayanların da anlayabileceği basit bir dille yapıyorlar. Bu kitap ilk baskısının yapıldığı 1961 yılından bu yana psikoterapide bir devrim yarattı ve birçok insana duygusal sorunlarıyla başetmelerinde yardımcı oldu. Siz de diğer kişisel gelişim kitaplarından farklı, sorunlarınızın üstesinden gelmeye yardımcı olacak rehber bir kitap arıyorsanız, Akılcı Yaşam Kılavuzu doğru bir seçim olacaktır.
eksikitaplar.com
GÜNÜMÜZDE TA Transaksiyonel Analiz’e Yeni Bir Giriş
Ian Stewart ve Vann Joines Çeviri Editörü: Prof. Dr. Füsun Akkoyun
978-605-69360-4-3 3. Baskı, Temmuz2019 15x23 cm 500 sayfa
Transaksiyonel Analiz (TA) insan ilişkilerini, kişiliklerini ve iletişimini anlamak için bir modeldir. İlk olarak Dr. Eric Berne tarafından geliştirilmiştir. TA, çok-satan Games People Play ve Born to Win adlı kitaplarla 1960’larda ve 1970’lerde dünya çapında üne kavuştu. O zamandan bu yana TA büyümeye devam etti. Teori genişletildi, yeniden değerlendirildi ve gözlem yoluyla test edildi. Berne’in 1970’deki ölümünden sonra TA pratisyenleri günümüzde disiplinin merkezi haline gelmiş yeni kavramlar ve teknikler ortaya attılar. Günümüzde TA psikoterapi, danışma, eğitim, iletişim ve yönetici yetiştirme gibi çok çeşitli alanlarda profesyonel bir yaklaşım olarak uluslararası alanda tanınmıştır. Bu tümüyle gözden geçirilmiş çok-satan kitaplarının ikinci edisyonunda Ian Stewart ve Vann Joines sizi GÜNÜMÜZÜN Transaksiyonel Analiz gücüyle tanıştırıyor. TA’nın güncel fikirlerini birçok resimli örnekle, anlaşılabilir ve kolay okunan bir dilde sunuyorlar. Günümüzde TA, kendi kendine öğrenim veya üniversite derslerinde kaynak olarak kullanım için uygundur. ITAA’in resmî “101” temel sınavı için güncel müfredatın tamamını da içermektedir. Kişiler ve grupların kullanımı için ALIŞTIRMALAR kitap boyunca bulunabilir. Yazarlar şöyle der: “Bu egzersizleri tamamladığınızda kendiniz hakkında, okumaya başladığınız ilk andan daha fazla şey bildiğinizi fark edeceksiniz. Ve TA’yı kendiniz için kullanarak onu olabilecek en etkili biçimde öğreneceksiniz.”
eksikitaplar.com
Çocuklar, Gençler ve Yetişkinler için
TRANSAKSIYONEL ANALIZ Öz-Saygı Geliştirmede Güçlü Teknikler
Alvyn Freed ve Margaret Freed Çeviren: Olca Sürgevil-Dalkılıç
978-605-4665-21-1 1. Baskı, Eylül 2016 21 x 29,7 cm. 500 sayfa
Bu kitap; gençlere öz-saygı geliştirme, başkalarına saygı duyma, bireysel ve sosyal sorumluluk, eleştirel düşünme ve bağımsız karar verme gibi konularda yardım etmede ideal bir kaynak olduğunu kanıtlamıştır. Herkesin öğrenme ve gelişme kapasitesi olan eşsiz bireyler olduğuna inanan bu kitap, dünya üzerinde yüzbinlerce evde popüler olmasının yanı sıra, binlerce sınıfta düzenli olarak kullanılmıştır. Çocuklar, Gençler ve Yetişkinler için Transaksiyonel Analiz kitabında birçok konu genişletilmiş ve yeni kavramlar tanıtılmıştır. Dr. Freed’in TA for TOTS kitabında kullandığı ve oldukça popüler ve yararlı olmuş, iyi hissettiren olumlu temas iletileri (Sıcak Yumoşlar) ve kötü hissettiren olumsuz temas iletileri (Soğuk Dikenliler) kavramları bu kitapta mevcuttur . Bu kitap özellikle 9-14 yaş grubu gençler için idealdir.
eksikitaplar.com
NASIL MUTLU OLURSUNUZ Albert Ellis Çeviren: Semra Kunt-Akbaş
Rahatsızlık veren düşüncelerinizi sağlıklı olanlarla değiştirmek; sıkıntılı durumlarla karşılaştığınızda daha az rahatsız hissetmek; anksiyete, depresyon, öfke, kendinizden nefret etme veya kendinize acıma duygularınızın üstesinden gelmek ister misiniz? Nasıl Mutlu Olursunuz size bunları nasıl yapacağınızı gösterecek! Bu okuyucu-dostu rehber zamanımızın en çok saygı duyulan psikologlarından birinden, daha mutlu, daha az sorunlu bir hayat elde etmek için basit, anlaşılır yöntemler ve pratik bir akıl sunuyor. Dr. Ellis gerçek hayatta karşılaşabileceğiniz birçok örnek ve kişisel gelişim adımlarının detaylı bir tasvirini, eğlenceli ve aydınlatıcı bulacağınız zekice ve sarih bir dille veriyor. Hadi durmayın, kendiniz mutlu edin! “...kullanıcı-dostu rehber gerçek hayat vakalarından basit yöntemler ve pratik bir akıl sunuyor.” —Book Browsing “Dr. Albert Ellis okuyucuların, yaşadıkları zorlukların temelinde ne olduğu ve onları nasıl aşacakları hakkında düşündüklerini vb. anlaşılabilir bir dil kullanarak açıklıyor.” —Today’s Librarian
eksikitaplar.com
KENDINIZI DAHA İYI HISSEDIN Albert Ellis Çeviren: Semra Kunt-Akbaş
“Kendini iyi hissetmek,” der Dr. Ellis, “başarılı bir terapinin olmazsa olmazıdır. Daha iyi hissetmek ise çok daha önemlidir.” Zamanımızın en ünlü ve en çok saygı duyulan psikoterapisti duygusal sağlığınızı korumak -veya geri kazanmak- için “üç-çatallı” bir sistem öneriyor. Kendinizi Daha İyi Hissedin, yazarın psikoterapi konusunda 50 yıllık deneyimini ve bilgisini pratik bir rehber şeklinde paylaşıyor. Sağlıklı düşünme, sağlıklı duygular ve sağlıklı davranış detaylı örneklerle ve duygusal açıdan her daim iyi hissetmek için izlenecek yöntemlerle açıklanıyor. “...dikkatli okumaya değer... Neredeyse Albert Ellis’le birebir görüşmeye eşdeğer.” —Dr. Raymond Corsini “...kolayca okunabilir, anlaşılabilir ve hatırlanabilir – bir kişisel gelişim kitabının alamet-i farikaları. Bu inandırıcı tavsiyelerin çağrısına uyan okuyucular hayatı daha yaşanabilir ve daha eğlenceli bulacaklardır.” —Dr. Arnold A. Lazarus “Aslında herkes bir an gelir ve daha iyi hissetmek ister ve Ellis’in samimi yazım stiliyle bu kişisel gelişim rehberi tam da bu işe yarıyor. Bende işe yaradı ve sizde de yarayabilir…” —Dr. Cyril M. Franks
eksikitaplar.com
Yeni çıkan kitaplarımızdan ve kampanyalardan haberdar olmak için;
goo.gl/akpJyS linkini ziyaret edin
veya aşağıdaki kare barkodu akıllı telefonunuza okutun
www.eksikitaplar.com