Newspaper on Wheels

Page 1

Hasret bitiyor. Altı yıl aradan sonra Gezici Festival İzmir’ e dönüyor. 16 yıl önce Ankara’ dan yola çıkmışlardı. Sırtındaki torbada armağanlar taşıyan Noel Baba gibi bavullarında filmlerle gelen o güzel sinema insanlarıyla İzmir’de tanıştık. On yıl boyunca Fransız Kültür Merkezi’nin ve İzmir Sanat’ın salonlarında bize Avrupa Sineması’nın en iyileriyle en yenilerini gösterdiler. Bilmediğimiz ülkelerdeki insanların hikâyeleriyle büyülendik. Getirdikleri sadece film değildi, onlar bize sinema sanatının büyüsüyle birlikte kendi enerjilerini, ışıklarını ve sevgilerini getirdiler. Gezici olmanın dinamik yapısı ve romantik çağrışımı, onlara başka festivallerde hissedilmeyen bir aura kazandırdı. Her gittikleri şehirde sürekli kendini yenileyen, her yıl anka kuşu gibi yeniden doğan, her zaman genç, yenilikçi ve devinimi hiç tükenmeyen bir festival olarak vardıkları her durakta bir karnaval sevinciyle karşılandılar. Onlar bir hafta kaldıkları şehirde öyle silinmez bir iz bıraktılar ki, o şehir artık onlar gelmeden önceki şehir değildi. Gezici Festival’i izleyen gençler aynı değildi. Bir sihirli değnek dokundu onlara. Sihirli bir aynanın içinden geçtiler, önlerinde bir harikalar diyarı açıldı. Şehre bir festival geldi, hayatımız değişti. Gelecek için yeni hayaller, taze umutlar edindik. Yıllar içinde Gezici Festival’le tanışan gençlerin pek çoğu bugün sinemamızın değişik alanlarında çalışıyor. Kimi yönetmen, kimi görüntü yönetmeni, kurgucu, sanat yönetmeni,

yapımcı, film eleştirmeni ya da senarist oldu. Kimi kendi kentinde film festivali düzenliyor. Gezici bir sinema okulu gibi sinema tutkusunu kentten kente taşıyor, genç sinemacıların ustalarla  buluştukları  atölyelerde  yeni sinemacılar ufuklarını genişletiyor. Bugün teknolojinin yeni olanaklarıyla tanıştıkça unuttuğumuz bir şey var. Film sinemada seyredilir. Satın almadığımız her sinema biletiyle eski sinema salonlarının kapanışında payımız olduğunu hatırlayalım. Gezici Festival’i bu yıl İzmir Sinema ve Görsel Sanatlar Derneği tarafından yenilenerek kente kazandırılan İzmir’in en eski sinemalarından biri olan Konak Sineması’nda izlemenin sevincini yaşayacağız. Konak, benim de küçük bir çocukken ilk kez film seyretme zevkini yaşadığım sinemaydı. O gün Romy Schneider’in oynadığı Sissi’yi gördüm. Sissi masal gibi bir filmdi, Sissi’nin masal gibi hayatının trajik sonunu çok daha sonra öğrenecektim. Hayatı güzelleştiren filmlerdi. Sinema salonu, karanlığın içinde parlayan bir demet ışığın içinden bize yeni hayaller sunan sihirli şatomuzdu. Gezici Festival’in 16 yıl önce Ankara’ dan yola çıktığı günlerde Avrupa Sineması’nın başyapıtlarını görebileceğimiz başka olanaklar yoktu. Henüz DVD’ler çıkmamıştı. Yavaş yavaş yıkıma terk edilen eski sinema salonlarından el ayak çekilmemişti. Gene de sadece ticari sinemanın örneklerini izleyebiliyorduk. Sinematekler kapanmıştı. Gezici Festival’in özenle seçtiği programlarla, sinemanın “sanat” yapıtlarıyla ilk kez karşılaştı pek çok izleyici. Sinemadan mahrum olan birçok kente büyüyüp ağaç olacak tohumlar ektiler. Gezici’nin eğitiminden geçen pek çok genç bugün Anadolu’nun çeşitli kentlerinde kısa filmler, belgeseller çekiyor, hikâyelerini festivaller yoluyla dünyaya taşıyor. Gezici’nin 16 yıllık serüveninin izlerini kataloglardan takip ediyorum. Ne çok kentte tekerlek izleri bırakmışlar. Ankara, İstanbul, Bursa, İzmir, Antalya, Eskişehir, Gaziantep, Diyarbakır, Mersin, Çanakkale, Drama (Yunanistan),  Kayseri, Malatya, Kars, Ordu, Samsun, Artvin, Saraybosna (Bosna Hersek), Tiflis (Gürcistan), Üsküp’ e (Makedonya) bu yıl Sinop katılıyor. Bütün bu kentlerde tekrarlanan, yenilenen festivallerin

arasında Kars’ta düzenlenen Gezici Festival’in benim hatıralarımda da özel bir yeri var. Kars’ın büyülü atmosferinde gerçekleşen festivali unutulmaz kılan bir kentin festivalle bütünleşmesiydi. Şimdi uzak bir hayal gibi belleğimizde yer eden Kars, Gezici ile yeniden doğmuş gibiydi. Gezici’nin Kars’ta bıraktıkları izlerden bir Kosmos yaratıldı. Kars Öyküleri doğdu. Bize farklı hikâyeleri taşıyan filmler, dünyayı başka bir gözle sorgulamamızı sağlar. Sinema bütün sanatların birikimini kullandığı gibi aynı zamanda felsefenin izdüşümünü taşır. Büyük filmler bize insanın varoluşuna dair bir sırrı keşfetme zevkini verir. Sinemanın sanatsal yaratıcılarının hazinesini, sıradan filmlerden ayıran da belki bu gizemli yanıdır. İlk yılından başlayarak bize Ingmar Bergman’ın, Andrei Tarkovski’nin, Federico Fellini’nin, Victor Erice’nin, Fassbinder’in, Jean Renoir’ın, Louis Malle’in, René Clément’ın, Jacques Tati’nin, Ettore Scola’nın, Kieslowski’nin, Jiri Menzel’in, Antonioni’nin, Wajda’nın, Jean Vigo’nun, Buñuel’in, François Truffaut’nun, Istvan Szabo’nun, Jean-Luc Godard’ın, Claude Sautet’nin, Bertrand Tavernier’nin, Alain Resnais’nin,  Almodovar’ın,  Haneke’nin, Kaurismäki’nin, Dardenne  Kardeşler’in ve onlar gibi yüzlerce ustanın ölümsüz başyapıtlarını armağan ettiler. Gezici’ye binlerce teşekkür ediyoruz, hayatımıza anlam katan bu filmler için. Gezici sadece bir film festivali değildir. Her yıl yayımladıkları sinema kitaplarıyla, yurtdışında sinemamızı tanıtan kataloglarla, büyük festivallerdeki stantlarıyla sinemamızın tanıtımını üstlendiler. Gezici Film olarak Kars Öyküleri, Siyah Beyaz gibi önemli filmlere imzalarını attılar. Biz Gezici’nin başrolünü üstlendiği uzun, ince bir yol filmini bekliyoruz şimdi. Çünkü memleket gibidir festival, tekerleklerinin izinden yeni hikâyeler, olağanüstü filmler gelir, yeni hayaller, umutlar vaat eder. İzleri takip eden çocuklar büyür, sinemacı olur. Karpuz kabuğundan yapılan gemiler dünyayı gezer, hikâyelerimizi başka coğrafyalara taşır; barış güvercini gibi kanat çırpar, insanlığın, kardeşliğin, sevginin ve barışın kitabını yeniden yazar. Şükran Yücel


dünya sineması Artist

Melankoli

Michel Hazanavicius

Lars von Trier

Bu yıl Cannes Film Festivali’nde en fazla alkış alan film olan Artist, 1920’lerin Hollywood sessiz sinemasına bir sevgi gösterisi niteliğinde. Sessiz sinema döneminin ünlü oyuncusu, sesli sinemaya geçiş dönemine ayak uyduramadığı için yavaş yavaş ününü kaybedip unutulurken, elinden tuttuğu genç kadın oyuncu hızla şöhret basamaklarını tırmanmaktadır. Cannes Film Festivali’nde Jean Dujardin’ e En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getiren bu siyah beyaz ve sessiz komedi, görsel açıdan çok güçlü olmasının yanı sıra son derece de eğlenceli.

Melankoli bu yıl Cannes Film Festivali’nin ana yarışma bölümünde yer aldı. Ancak Lars von Trier’in filmin gösteriminden sonraki basın toplantısında yaptığı açıklamalar bir skandala dönüşünce, Altın Palmiye şansını kaybedip sadece En İyi Kadın Oyuncu ödülü ile yetinmek zorunda kaldı. Melankoli adlı bir gezegenin dünyaya çarpmasına kısa bir süre kala, bir düğün nedeniyle bir araya gelen tüm bireyleri sorunlu bir ailenin hikâyesi ve yönetmenin Dalgaları Aşmak’tan bu yana çektiği en duygusal filmi.

Nana

Valérie Massadian Bu yıl Locarno Film Festivali’nde En İyi İlk Film ödülünü alan Valérie Massadian imzalı Nana’nın en büyük kozu, dört buçuk yaşındaki başrol oyuncusu küçük kız. Film, Fransa kırsalında yaşıtlarından uzakta annesi ve içine kapanık dedesiyle doğanın güzelliği ve vahşiliği ile baş başa bir hayat süren küçük Nana’nın öyküsünü anlatıyor.

Volkan Runar Runarsson

Cesaret

Akasyalar

Greg Zglinski

Pablo Giorgelli

Cesaret, Lodz  Film Okulu’nda Krzystof Kieslowski’nin öğrencisi olan Greg Zglinski’nin elinden çıkma. Kieslowski’nin etkisi de filmde açıkça görülüyor. Babadan kalma şirketlerini birlikte yöneten ve sürekli anlaşmazlık yaşayan iki erkek kardeş filmin ana karakterleri. Biri trende saldırıya uğradığında diğerinin ona yardım etme cesaretini gösterememesi, tüm ailenin hayatını alt üst ediyor. Polonya’ daki festivallerden ödüllerle dönen film, vicdan üzerine olağanüstü bir anlatı.

Cannes Film Festivali’nde bu yıl Altın Kamera ödülüne layık görülen Akasyalar, son yıllarda ilginç filmler üreten Arjantin’ den bir ilk film örneği. Huysuz bir kamyon şoförü, patronunu kıramadığı için genç bir kadını ve kundaktaki bebeğini, Paraguay sınırı üzerinden Buenos Aires’e götürmek üzere kamyonuna alır. Sıkıcı olacağa benzeyen bu uzun yolculuğun sonunda izleyiciyi tatlı bir sürpriz beklemektedir.

40 yıl boyunca çalıştığı iş yerinden emekli olan huysuz ve aksi bir adam, sürekli tartıştığı ve hiç sevgi göstermediği eşi felç geçirip yatağa düşünce büyük bir duygusal değişim geçirir. Son yıllarda çekilen en iyi İzlanda filmi olarak kabul edilen ve Transilvanya, Montreal ve Şikago Film Festivalleri’nden ödüllerle dönen Volkan, yaşlılık ve hastalık üzerine farklı bir bakış sunuyor.


Nefes

Onun Geldiği Gün

Karl Markovics

Sangsoo Hong

Cannes Film Festivali’nde En İyi Avrupa Filmi ödülünü alan ve Saraybosna’ dan da üç ödülle dönen Nefes, Avusturya sinemasının son yıllardaki en iyi filmlerinden biri. Bir ıslahevinde cezasını çekmekte olan 18 yaşındaki Roman, Viyana Şehir Morgu’nda bir iş bulur. Karşılaştığı bir cesedin kendisiyle aynı soyadı taşıması onu annesini aramaya yönlendirir. 2007 yılında En İyi Yabancı Film Oscar’ını alan Kalpazanlar’daki oyunuyla tanınan Karl Markovics’in Viyana’nın ruh halini başarıyla yansıtan bu ilk filmi Avusturya’nın bu yılki Oscar adayı.

Çağdaş Güney Kore sinemasının en önemli yönetmenleri arasında yer alan Hong Sangsoo’nun filmi Onun Geldiği Gün bir yönetmenin, birkaç günlüğüne geldiği Seul kentinde karşılaştığı insanlarla geçirdiği zamanı, buluşmaları ve konuşmaları anlatırken aslında yönetmenin kendi içsel yolculuğunu konu alıyor.

Ödül

Paula Markovitch

Gerçek bir öykü. Ödül, yönetmen Paula Markovitch’in, Arjantin’ deki askeri dikta döneminde, yedi yaşında bir ilkokul öğrencisiyken yaşadıklarından yola çıkarak çektiği bir film. Annesiyle birlikte sürekli adres değiştiren, babası askerler tarafından aranan, ailesinin güvenliği için okulda gerçek kimliğini saklamak ve sürekli yalanlar söylemek zorunda kalan küçük bir kızın hayatı, ordu üzerine bir kompozisyon yazmak zorunda kalınca alt üst olur. Berlin Film Festivali’nde iki Gümüş Ayı kazanan Ödül, askeri darbe görmüş herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir film.

Umut Limanı

Aki Kaurismäki Gezici Festival’ de kısa filmlerinden oluşan bir seçkisi de gösterilecek olan Finlandiya Sineması’nın en ünlü yönetmeni Aki Kaurismäki’nin son filmi Umut Limanı, insanların duyarsızlığına iyimserlikle karşı duran bir adamın hikâyesi. Finlandiya’nın 2012 Oscar adayı seçilen filmde, Afrikalı bir küçük kaçak göçmen çocuğu Fransa’ dan İngiltere’ye yollamak için çaba harcayan, bir taraftan da hasta karısıyla ilgilenen bir ayakkabı boyacısının öyküsü anlatılıyor. Cannes Film Festivali’nde Fipresci ödülünü kazanan Umut Limanı, Kaurismäki hayranlarının kaçırmaması gereken bir film.


˘ zeki demirkubuz: kıskandıgım amerikan filmleri Köpekler

Yakuza

Sam Peckinpach Ülkemizde Köpekler  adıyla gösterilen, Dustin Hoffman’ın ilk başrollerinden, 1971 yapımı Straw Dogs, Sam Peckinpach’ın en iyi filmlerinden biri olarak değerlendirilmesinin yanı sıra içerdiği tecavüz sahnesi ve finalindeki yoğun şiddet nedeniyle ilk gösterime girdiğinde büyük tartışmalara yol açmıştı. Birçok eleştirmene göre beyazperdeye şiddeti en baskın biçimde yansıtan film olarak değerlendirilen Köpekler, 18 yaş altı izleyiciler için uygun değil.

Sydney Pollack Sydney Pollack’ın, 1975’te Paul Schrader’in senaryosundan beyazperdeye uyarladığı Yakuza, başrolünde Robert Mitchum’un yer aldığı ilginç bir gangster filmi. Yakuza’nın en büyük özelliği, Japon mafyası Yakuza tarafından tutsak edilmiş bir Amerikalı kızı kurtarmak üzere Japonya’ya giden bir özel dedektifin öyküsü ile Amerikalı izleyicileri ilk kez Japon tarzı bir gerilimle tanıştırması.

Geceyarısı Kovboyu John Schlesinger

Uygunsuzlar

John Huston Ünlü yönetmen John Huston’ın Clark Gable, Marilyn Monroe, Montgomery Clift ve Eli Wallach’tan oluşan oyuncu kadrosuyla; Monroe’nun kocası Arthur Miller’ın senaryosundan sinemaya uyarladığı Uygunsuzlar, Amerikan Sinema tarihinin üzerinde en çok konuşulan filmlerinden biri. Artık nesli tükenmeye başlamış eski kovboyları canlandıran oyuncular, hiçbir işe yaramayan yabani atları yakalayıp köpek maması yapılmak üzere satıyorlar. Kocasından yeni ayrılmış eski bir striptizciyle karşılaşmaları hepsinin hayatını değiştiriyor. Uygunsuzlar ayrıca Clark Gable ve Marilyn Monroe’nun oynadıkları son film olarak da tanınıyor. Filmde dublör kullanmayan Gable çekimlerden kısa bir süre sonra geçirdiği kalp krizi sonucu ölmüştü.

bahar isyancıdır

Geceyarısı Kovboyu, küçük umutlar, yıkılan rüyalar ve 60’lı yılların sonunda iki kayıp ruhun tuhaf arkadaşlığını anlatıyor. Fantezileri süsleyen erkek güzeli bir kovboy olarak ün kazandıktan sonra rahat bir hayat sürmenin hayalini kuran, neşeli Teksaslı köylü Joe Buck, jigololuk yapmak üzere New York’a gelir. Ancak ilk deneme sonunda, fahişeliğin kolay olmadığını hemen fark eder. Engelli bir verem hastası olan Rico “Ratso” Rizzo tarafından dolandırılır, ancak Joe’yu evine götürerek içine düştüğü büyük sıkıntıdan kurtaran yine Ratso olur. Bundan sonra, ikili Ratso’nun yıkılmakta olan dairesinde birbirlerine yaslanarak hayatta kalmaya çalışacaktır. Hem büyük gişe geliri, hem de sanatsal başarısıyla 1969’un en parlak filmlerinden biri olan Geceyarısı Kovboyu, En İyi Film ve En İyi Yönetmen Oscar’ının yanı sıra, daha önce ismi kara listeye alınmış olan Waldo Salt’a da En İyi Senaryo Ödülü’nü kazandırdı.

2011 yılına Arap dünyasında demokrasi talebiyle gerçekleştirilen kitlesel gösteriler damgasını vurdu. Geniş çaplı protesto eylemleri sonucunda Tunus, Mısır ve Libya’daki baskıcı rejimler bir biri ardından devrildi. Suriye’ den Bahreyn’e geniş bir coğrafyada ise mücadele sürüyor. “Arap Baharı” olarak adlandırılan bu eylemlerin, bölgeye demokrasi getirip getirmeyeceği ve farklı coğrafyalara etkisi tartışılırken, sinemacılar ellerine kameralarını alıp tanıklıklarını perdeye yansıttılar bile. “Bahar İsyancıdır” bölümü Arap dünyasındaki dönüşüme farklı tanıklıkları içeriyor. Bu bölümde özgürlükler, insan hakları, din, modernite, toplumsal cinsiyet ve eşitlik gibi kavramları ele alan kısa ve uzun filmler yer alıyor. Gezici Festival, “Arap Baharı”nı gösterimlerin yanı sıra bir panelle de tartışmaya açıyor. Onat Kutlar’ın bölüme adını veren yazısında dediği gibi: “Orada bir halk var. Tıpkı sizin gibi. Ve hepsi dönmüş, sizin aşmaya çalıştığınız duvara bakıyorlar.”

AFF_LAICITE_METROBUS_118x174_ECH1_5.indd 1

23/08/11 15:15


türkiye 2011 Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi

Geriye Kalan

Onur Ünlü

Çiğdem Vitrinel

Gelecek Uzun Sürer

Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi, televizyon tarihinin en sıradışı yapımlarından Leyla ile Mecnun dizisi ile Polis ve Beş Şehir gibi sevenleri arasında kült olmuş filmlerin yönetmeni Onur Ünlü’nün, yine sıradışı son filmi. Geride bıraktığımız Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Film, En İyi Senaryo ve Oyunculuk dalında “Özel Toplu Performans” ödülü alan film, çevresi ve ailesi tarafından oldukça sevilen ve örnek gösterilen anayasa profesörü Celal Tan’ın öyküsünü anlatıyor. İlk eşini kaybetmesinin ardından hayatını kurtardığı genç öğrencisiyle evlenen Celal Tan’ a ailesi 65. doğum gününü kutlamak için sürpriz bir doğum günü partisi düzenler. Fakat kutlama gecesi yaşananlar tüm ailenin hayatını değiştirecektir. Bizden söylemesi: Celal Tan, filmin bir sahnesinde bir trafik lambası ile konuşuyor, trafik lambası da onunla.

Entelköy Efeköy’e Karşı Yüksel Aksu

Özcan Alper

İlk filmi Sonbahar ile yeni Türkiye sinemasının ilgi çeken genç yönetmenleri arasına katılan Özcan Alper’in ikinci filmi Gelecek Uzun Sürer, Gezici Festival’de film ekibiyle beraber izleyicilerle buluşacak. Film, İstanbul’da bir üniversitede müzik araştırmaları yapan Sumru’nun ağıt derlemeleri konulu tez çalışması için birkaç aylığına ülkenin güneydoğusuna yaptığı yolculuk ekseninde bölgenin yakın siyasal tarihine eleştirel bir bakış getiriyor. Diyarbakır sokaklarında korsan DVD satan Ahmet, Diyarbakır’da tek başına kalmış yıkık dökük kilisenin bekçisi Antranik Amca ve bölgede sürmekte olan ‘adı konulmamış savaşa’ tanıklık eden pek çok karakter de filme dahil oluyor. Adana Altın Koza Film Festivali’nden beş ödülle dönen Gelecek Uzun Sürer, Toronto Film Festivali’nde de gösterildi.

Yurt

Antalya Film Festivali’nde Çiğdem Vitrinel’e En İyi Yönetmen, Devin Özgür Çınar’a En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini getiren Geriye Kalan, kocasının başka bir kadınla ilişkisini öğrenen Sevda’nın öyküsü. Sevda kocasını geri kazanabilmek için çaba harcarken, kadının eski kocası da ortaya çıkınca olay daha karmaşık bir hal alır.

Senaristliğini ve yönetmenliğini Yüksel Aksu’nun üstlendiği, çekimleri Muğla’nın Pınarcık Köyü’nde ve çevresinde gerçekleştirilen Entelköy Efeköy’e Karşı, bir grup ekolojik aktivistin, mütevazı bir Ege köyüne yerleşerek, orada kurulması gündemde olan termik santrali engelleme çabalarının neticesinde, köylülerle aralarında geçen komik ve çarpıcı olayların öyküsünü konu alıyor.

Yangın Var Murat Saraçoğlu

Muzaffer Özdemir Nuri Bilge Ceylan’ın Uzak filmindeki performansıyla Cannes Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazanan Muzaffer Özdemir’in ilk yönetmenlik denemesi Yurt, birey ile doğanın ilişkisi ve moderniteyle beraber bu ilişkide yaşanan kopuşu ele alıyor. Film, sıkıntılarından kurtulmak umuduyla, sıla özlemi çektiği, doğduğu kent Gümüşhane’ye giden, ancak orada da İstanbul’ dakini aratmayan bir doğa katliamıyla karşılaşan bir mimarın öyküsünü anlatıyor. Tokyo Film Festivali yarışma bölümüne seçilme başarısını gösteren Yurt, tam da çevre sorunları ülkenin gündemindeyken, eleştirel ve düşündürücü bir anlatı olarak karşımıza çıkıyor.

Koray Çalışkan’ ın senaryosunu yazdığı ve Murat Saraçoğlu’nun yönettiği bir yol komedisi olan Yangın Var, Diyarbakır Belediyesinin Trabzon’un Çayırbağı beldesine hediye ettiği bir itfaiye aracının hikâyesini, bir aşk macerasının üzerine kurarak anlatıyor. İtfaiyeci Koşman, Diyarbakır Belediyesi’nin beldelerine hibe ettiği itfaiye kamyonunu Trabzon’a getirmek için görevlendirilir, ama milliyetçi hisleri yüzünden bu işe çok da istekli değildir. Bu şirin Karadenizli bir gün kendini Diyarbakır’ da bulur. Trabzon’ a dönmek üzere kamyonla Diyarbakır’ dan yola çıktığında yanında gizemli bir misafir, dışarıda olağanüstü bir doğa, önünde uzun bir yol ve sıradışı bir macera vardır. Aşk, şiddet, hüzün ve kahkaha dolu dönüş yolculuğu Koşman’ın bütün hayatını değiştirecektir.


dardenne kardesler: vicdan ve kader Öteki Avrupa’nın soğuk kamerası: Dardenne Kardeşler Kusursuz sinemalarıyla öteki Avrupa’yı, hayatın zorluklarını ve sıradan insanın yaşam mücadelesini perdeye yansıtan Dardenne Kardeşler, Gezici Festival’e bu yıl bir toplu gösterim ile konuk oluyor. Belgesellerle sinemaya başlayan ve filmleriyle kısa sürede önemli bir yol kat eden Luc ve Jean-Pierre Dardenne, Cannes başta olmak üzere önemli festivallerden büyük ödüller aldılar. Göçmenlerin zorlu hayatlarını, Avrupa’nın karanlık yüzünü, yoksulluğu ve iktidarın baskısını “belgeselvari” kameraları ve kendilerine has sinema dilleriyle perdeye yansıtan Dardenne Kardeşler, çağımızın karanlığını bıkmadan göstermeye devam ediyor.

Rosetta

Oğul

Rosetta, gece uykuya dalmadan önce kendi kendine şöyle mırıldanır: “Senin adın Rosetta. Benim adım Rosetta. Sen bir iş buldun. Ben bir iş buldum. Senin normal bir hayatın var. Benim normal bir hayatım var. Senin hayatın rayından çıkmayacak. Benim hayatım rayından çıkmayacak. İyi geceler. İyi geceler.” Rosetta, bedeli ne olursa olsun, iş bulmayı aklına koyan genç bir kadındır. Rosetta’nın köhne bir karavanda yaşayan serseri annesi, filmin başlarında kendi başının çaresine bakmak üzere kızını terk eder. Alkolik annesinin dünyasından uzaklaşmaya çalışan Rosetta, yanıbaşında, onu içine çekmeye hazır, dipsiz bir kuyu olduğunun farkındadır. Bundan kurtulmak için ne gerekiyorsa onu yapacaktır.

Bisikletli Çocuk

Söz

Bu yıl Cannes Film Festivali’nde Bir Zamanlar Anadolu’da ile Jüri Büyük Ödülü’nü paylaşan Bisikletli Çocuk Ankaralı izleyicilerle ilk kez buluşacak. Duygusal açıdan çarpıcı, hümanist bir sinema örneği olan Bisikletli Çocuk’u gözünüzü kırpmadan izleyeceksiniz. Film, yetiştirme yurdundan babasını bulmak için kaçan ve bulduğunda babası tarafından tekrar yüzüstü bırakılan on iki yaşındaki bir çocuğun hikâyesi. Dardenne Kardeşler bizi yine şaşırtıyor ve hümanist bir sinema örneği sunuyor.

Jean-Pierre ve Luc Dardenne’in Karamazov Kardeşler’ den esinlenen filmi, ufak tefek suçlara bulaşmış bir delikanlının vicdanıyla ilk kez yüzyüze gelişini konu eden bir suç hikâyesi. 15 yaşındaki Igor’un acımasız babası Roger, kaçak işçi taşeronluğu, göçmen kaçakçılığı gibi yasadışı işlere bulaşmıştır. Afrikalı bir göçmenin şantiyedeki ölümünü örtbas etme planı, Igor’u inandığı şeyler arasında tercih yapmaya zorlar. Son dönem Avrupa sinemasının, Avrupa’daki göçmen sorunuyla mükemmel bir yüzleşmesi niteliğindeki Söz, sert ve dokunaklı bir film.

Dardenne Kardeşler, 1999 Cannes Altın Palmiye Ödüllü Rosetta’ dan sonraki ilk filmlerinde, yine Liege’in mutsuz sakinlerinden birinin kısır döngüdeki hayatını mercek altına alıyor. Oğul, hayatı bir trajediyle altüst olan ve bu trajediye yol açan şeyle beklenmedik bir biçimde yüzleşen bir işçinin öyküsünü klostrofobik ve ağırbaşlı bir dille aktarıyor.

Lorna’nın Sessizliği

On yılı aşkın süredir mükemmel bir sinema dilini tutarlı biçimde sürdüren Dardenne Kardeşler, Lorna’nın Sessizliği’nde, insan doğasına ve en düşkün durumlarda bile mümkün olduğuna inandıkları insan erdemine duydukları sarsılmaz inancı sürdürseler de, bu defa farklı bir portre ile bizi şaşırtıyor ve acımasız bir göçmen dolandırıcılığı tezgahlamakta olan genç bir Arnavut kadını hiç ödün vermeden, en doğal haliyle resmediyorlar.


sınıf  - yakın plan

tuncel kurtiz’in göçmenleri

Pasolini ve Savaşan Dünya “Hayatlarımız neden savaş korkusu ile savaşın neden olduğu hoşnutsuzluk ve ıstırapla dolu?” Pier Paolo Pasolini’nin yakın zamana kadar gölgede kalan filmi La Rabbia (Öfke) işte bu soruyla açılıyor. Tamamen arşiv görüntülerinden oluşan film, aslında II. Dünya Savaşı sonrası siyasal gelişmeleri konu alıyor: sömürgecilik, bir kurum olarak din, süper güçlerin yol açtığı yıkım. Ancak haber arşivlerinden çıkan bu bir saatlik siyah-beyaz malzemeyi önemli kılan, Pasolini’nin yazdığı ve ressam Renato Guttuso ile yazar Giorgio Bassani’nin seslendirdiği son derece şiirsel metin. Filmin yeniden gösterimi için bir sunuş kaleme alan John Berger’e göre, “La Rabbia öfkeden değil, inanılmaz bir tahammül gücünden ilham alıyor. Pasolini, dünyadaki olaylara cesaret ve sağduyuyla bakıyor. Bu tutumun nedeni, üzerine titrememiz gereken yegâne şeyin hakikat olması.” Söz konusu hakikat ise, Pasolini’nin filmin başındaki soruya verdiği yanıtta yatıyor: “Savaşı sınıf mücadelesi açıklar.”

Gezici Festival ‘Sınıf’a Bakıyor Gezici Festival kitaplığına bu yıl da bir kitap ekleniyor. Gezici Festival’in bu yıl yayımlayacağı kitapta son 20-30 yılda kültürden sanata, siyasetten felsefeye tüm alanlarda ihmal edilmiş, yok sayılmış bir kavram masaya yatırılıyor: Sınıf. Editörlüğünü Tül Akbal Süalp, Aslı Güneş ve Nedim Süalp’in üstlendiği; Bağlam Yayınları işbirliğiyle yayımlanacak Sınıf İlişkileri: Sureti Soldurulmuş Bir Resim midir? adlı kitapta; sinemada, edebiyatta, kültürde, ekonomide sınıf kavramı çeşitli boyutlarıyla ele alınacak. Taner Timur, Sungur Savran, Gülnur Savran, Tül Akbal Süalp, Aslı Güneş, Nedim Süalp, Aslı Kayhan, Seray Genç, Necla Algan, Betül Urhan, Aynur Özuğurlu, Meltem Kanoğlu, Deniz Morva Kablamacı, Evren Barın Eğrik, Ali Osman Coşkun, Haluk Sunat, Kaya Özkaracalar ve Ömer Türkeş’in yazılarıyla katkıda bulunacakları kitapta David Harvey’le yapılan bir söyleşi de yer alacak. Kitap Aralık ayından itibaren satışa sunulacak.

bu gösterimler ücretsiz! Kısa İyidir Gezici Festival’in klasikleşen Kısa İyidir bölümüne bu yıl dünyanın farklı ülkelerinden 890 film başvurdu. Almanya, Avusturya, Belçika, Fransa, Hollanda, İspanya, İsveç, İsviçre, Kanada, Meksika, Romanya ve Yunanistan’ dan seçilen birbirinden yenilikçi filmler meraklıları ile buluşacak.

Kısaca Finlandiya Her yıl bir ülkeden kısa filmleri izleyici ile buluşturarak o ülke sinemasını tanıtmayı hedefleyen Gezici Festival’in bu yılki konuğu Finlandiya. Sinemaseverler Kısaca Finlandiya bölümünde, bu ülke sinemasının son 30 yılını seçilen sekiz film ile izleme olanağı bulacak.

Kuzeyin Kovboyları: Aki Kaurismäki Kısaca Finlandiya bölümü, Aki Kaurismäki’nin birer kült haline gelmiş kısa filmleriyle tamamlanıyor. Son filmi Umut Limanı da festival kapsamında gösterilecek olan Finlandiya’nın en tanınmış yönetmeni Kaurismäki’nin kısaları, özellikle ustanın 1986’da yarattığı Fin rock grubu Leningrad Cowboys’a çektiği video kliplerle müzik dolu, eğlenceli bir seçkiye dönüşüyor.

Çocuk Filmleri Gezici Festival çocukları bu yıl da unutmadı. Dünya sinema tarihine bakıldığında canlandırma sinemasında öncü roller üstlenen Belçika ve Fransa’ dan gelen filmler, küçüklerin olduğu kadar büyüklerin de ilgisini hak ediyor.

Tuncel Kurtiz’in 1979’da, İsveç’te, senaryosunu Nuri Sezer ile birlikte yazarak yönettiği ve baş rolünü üstlendiği Gül Hasan, farklı bir gurbetçi hikâyesi olarak öne çıkıyor. 1960’ların başında Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesine misafir işçi olarak çağırılan ve büyük bir kültür şoku yaşayan işçilerimiz, çeşitli filmlere konu olmuşlardı. Ancak Tuncel Kurtiz’in Gül Hasan’da, sahtekar bir yönetmenin çekeceği filmde rol verme vaadiyle kendi insanlarını kandırmasını anlatması, arada İsveç’teki ırkçılığı da tatlı tatlı eleştirmesi, ne Türklerin ne de İsveçlilerin hoşuna gitti. Film Antalya’da aldığı üç ödül ve İsveç Film Enstitüsü’nün En İyi Yönetmen Ödülü’ne karşın unutturulmaya çalışıldı.


paneller ve atölyeler 17. Gezici Festival, film gösterimlerinin yanı sıra, sinema eğitimi vermeye devam ediyor. Festival kapsamında “Arap Baharı” ve “Sınıf ve Sinema” temalı panellerin yanı sıra atölyeler gerçekleştirilecek. Atölyelere katılımcı olmak için twitter.com/gezicifestival ve facebook.com/ gezicifestival hesaplarını takip etmekte fayda var.

Senaryo Atölyesi: Senaryoda karakter, diyalog, oyun

Ertelenmiş haller, göçebe hayatlar: Mieke Bal

Bir film yapmak istiyorsunuz. Anlatmak istediğiniz bir öykünüz veya öykü fikriniz var. Bu öyküyü, film yapım süreci açısından, bir senaryo haline getirmeniz gerekiyor.

Akademisyen ve eleştirmen Mieke Bal, kültürel, görsel araştırmaların yanı sıra anlatıbiliminin de en tanınmış isimlerinden biri. Bal’ın daha az bilinen sinemacı yönü ise, son yıllarda ürettiği görsel yapıtlarla giderek daha fazla ilgi çekiyor. Gezici Festival’in davetlisi olarak Ankara’ya gelecek olan Mieke Bal, Michelle Williams Gamemaker’la birlikte gerçekleştirdiği son filmi Deliliğin Uzun Tarihi’nin (A Long History of Madness) gösteriminin ardından bir masterclass ile izleyiciyle buluşacak. Ayrıca, Bal’ın son dönem yapıtlarından bir seçki de festival süresince sergilenecek. Akademinin ve görsel sanatların bu önemli ismiyle tanışmak için kaçırılmaması gereken bir fırsat.

Sinema Laboratuarı, Senaryo Grubu, iki saat içinde size senaryo yazmayı vadetmiyor ama senaryo yazarı, psikolojik anlamda bir “karakteri” nasıl kurgular, karakterler (ve tipler) için inandırıcı diyaloglar nasıl yazılır, bir yönetmen senaryoyu eline aldığında bu metinle ne yapara dair bir fikir vermeyi amaçlıyor. Ersan Ocak, Okan Cem Çırakoğlu ve Özcan Yağcı’nın atölyesi Alman Kültür Merkezi’nde herkes açık gerçekleştirilecek.

Çocuklarla Canlandırma Atölyesi Çocuk izleyicilerini her yıl film gösterimleri ve düzenlediği atölyelerle unutmayan Gezici Festival bu yıl da geleneği sürdürüyor. Hollanda Büyükelçiliği’nin katkılarıyla Ankara’da 8-12 yaşları arasında öğrenciler için stop motion canlandırma atölyesi gerçekleştirecek olan Mieke Driessen ve Jenny van den Broeke ile de çocuklar ilk filmlerini üretmiş olacaklar.

DİKKAT ÇEKİM VAR! Televizyonun En Heyecanlı Yeri Bir sinema programı yapmak ya da bir sinema programında çalışmak isteyen sinemaseverler: Bu işler nasıl başlar, nasıl gider? Haftalık bir sinema programı gücünü nereden alıp seneler boyu sürer? Siz kimden ne istersiniz, kim sizden ne ister? Kişisel özellikleriniz çalışma ortamınızdaki ilişkilerinizde ne kadar işinize yarar ya da işinize yarar mı? Bir sinema programı konusunu ve konuğunu bulurken neler yapmalı, neler yapmamalı? İçerik ve dil, kime göre neye göre hazırlanmalı? Siz! Neyin peşindesiniz? Sinemanın peşindeyseniz dikkat, çekim başladı! Televizyonun “en heyecanlı” sinema programını hazırlayan ve sunan Ceylan Özçelik’in Ankara’ da gerçekleştireceği atölye için geriye sayıyoruz.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.