. KITA P Aydınlık
7 Haziran 2013 Cuma Yıl: 2 Sayı: 67
Aydınlık Gazetesi’nin ücretsiz ekidir
GEÇEN HAFTA
63,144 OKURA ULAŞTIK
Oyun sahalar n K z l Gömlekliler denen zengin çocuklar ndan korumaya çal an yoksul çocuklar n sava n anlatan “Pal Soka Çocuklar ” heykeli - Macaristan
Hak aramayı çocuk kitaplarından öğrendik
Aydınlık KİTAP İÇİNDEKİLER Bugünler, isyanın çocuklarına selam olsun s. 4 Çocuktur anlar!
s. 6-7
Orijinal dilinden Behrengi
s. 8
Özgürlük nedir?
s. 9
Hemiteli çocuklar İnce Memed’i okuyor s. 10 İnsan yiyen kentler
s. 11
KAPAK: “Bir sultan daha yere s. 12-13 oturur, biz oturtuyoruz” (Ece Ayhan) Çocuk - Yeni çıkanlar
s. 14
Keşke palyaço olsaydım!
s. 15
Büyülü bir tanık: Boris Pasternak
s. 16
Tekinsizliği en iyi tekinsiz anlatır Yeni çıkanlar
s. 17 s. 18-19
Belleğin yolculuğu
s. 20
Seraphita, bir ömürlük kitap!
s. 21
Bulmaca
s. 22
. KITA P Aydınlık
Aydınlık Gazetesi’nin ücretsiz ekidir
Yayın Yönetmeni Haldun Çubukçu halduncubukcu@hotmail.com
Yazıişleri Müdürü Damla Yazıcı damla@aydinlikgazete.com
Editör
Pınar Akkoç
Yazıişleri
İrem Halıç, Cenk Özdağ
Sayfa Sekreteri
Alev Özgenç
pinar@aydinlikgazete.com
7 HAZ RAN 2013 CUMA
3
Halk ayaktayken hazırlanan kitap eki bir başka Yine bir Pazartesi günü kitap ekimizin sayfalarının başındayız. Yine kafamızı toparlamakta zorlanıyoruz. 29 Ekim 2012 tarihinde dergimizin başındayken benzer duygular hissetmiştik. Ama bu kez daha güçlüyüz. Dayanışma halindeyiz. Alanlarda haykırdığımız gibi “omuz omuzayız” meslektaşlarımızla. Baskıya hazırlanırken bir taraftan haberleri takip ediyoruz. Twitter denen “baş belası”ndan öğreniyoruz. Yayınevleri açıklamalar yapıyorlar. Halkın bu ayaklanmasını selamlıyorlar. Çalışma arkadaşlarımız saydığımız yazarlarımıza bakıyoruz. Tek yürek olmuşlar. Hareketin en önündeler. Bugün masabaşına oturana kadar geçtiğimiz üç gün içerisinde birçoğuyla meydanlarda karşılaşmıştık zaten. Yüzümüzde gaz maskeleriyle başımızı öne doğru eğerek ufak bir bakışla selamlamıştık birbirimizi. Yayınevi sahiplerinden editör arkadaşlarımıza ve tabii Türkiye’yi aydınlatacak yazarlarımıza herkes “oradaydı”. Cuma gününe çok var. Ama biliyoruz; güzel şeyler olacak. O güvenle hazırlıyoruz sayımızı. Beş gün öncesinden neler olacağını bilmeden hazırladığımız bu sayının her gün katlanarak artan okurumuza ulaşacağını bilmek ayrıca heyecan veriyor. Çoğalıyoruz. Kabımıza sığamıyoruz. *** Önceden yapılmış planlamalar sonucu bu haftayı çocuklara ayırmıştık. Okullar tatil oluyor. Bu tatili çocuklarımız açısından verimli geçirmek zorundayız. Aydınlık kafalar, üreten bireyler sürece damgasını vuruyor. İşte bu zihinleri yaratabilmek için kitaplara ihtiyaç var. Çocukların kitaplarla buluşturulmasına ihtiyaç var. Her alanda olduğu gibi çocuk kitapları konusunda da ciddi bir tahribat yaşanıyor. Didaktik olmamak adı altında tamamen öğretici olmaktan yoksun hikayeler üretiliyor. Halbuki kitaplar çocuklara birey olmayı öğretir. Fikirlerine sahip çıkmayı öğretir. Hakkını savunmayı öğretir. Ve nihayetinde isyan duygusu aşılar. Bu yüzden kapağımızı ve iç sayfalarımızı içinde bulunduğumuz koşullara uygun buluyoruz. İsyan duygusuna sahip çocuklar yani bugünün gençleri, direnişin öncüleri!
Haftaya görüşmek dileğiyle... Sahibi Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Yalçın Büyükdağlı Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Sorumlu Müdür Mehmet Bozkurt Tüzel Kişi Temsilcisi Metin Aktaş Yönetim Yeri İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbul Tel: 0212 251 21 14 / 251 21 15 / 251 55 04 Faks: 0212 252 51 22
Reklam Servisi Genel Müdür Yardımcısı Saynur Okuroğlu saynur@aydinlik.com.tr Reklam Müdürü Kamile Karakadılar kamile@aydinlik.com.tr kitap@aydinlikgazete.com
Baskı: Toros Yay. Mat. Tur. Org. San. Tic. Ltd. Şti. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No:16 Bahçelievler / İstanbul Tel: 0212 655 44 34
4
7 HAZ RAN 2013 CUMA
Aydınlık KİTAP
Bugünler, isyanın çocuklarına selam olsun Hayata dair insanlar n ütopyalar geli tirmesi, e itlik, adalet ve payla m duygular n ya am kural haline getirmesi, duyarl insanlar olup toplumu ve tüm dünyay güzelliklerle bezeyebilmesi çocuklu umuzda okudu umuz bu kitaplardan edinimlerimizle gerçekle ebilir DAMLA YAZICI
damla.yazici@msn.com Salinger, “Muzbalığı İçin Mükemmel Bir Gün” öyküsünde savaştan yeni dönen Seymour Glass’la karısının kısa tatilinde olanlar anlatılır. Seymour bu tatilde küçük bir kızla tanışır ve ona muzbalıklarının hikayesini anlatır. Öykünün bir yerinde Seymour ve küçük Sybil’in konuşması şöyledir: “Küçük Kara Sambo’yu okudun mu?” dedi. “İşte bunu bana sorman çok komik oldu” dedi. “Şu rastlantıya bak ki, daha dün gece okuyup bitirdim.” Uzandı ve Sybil’in elini tuttu. “Nasıl, beğendin mi?” “Kaplanlar o ağacın çevresinde koşuşuyorlar mıydı?” “Evet. Ben de hiç durmayacaklar sandım. O kadar çok kaplan da ner’den çıkmış ki?” “Yoo. Hepsi altı tane yalnızca.” “Yalnızca mı?” dedi genç adam. “Sen buna mı yalnızca diyorsun?” “Balmumu sever misin?” “Ne sever miyim?” “Balmumu.” “Ohoo, çok severim. Sen sevmez misin?” Sybil başıyla onayladı. “Zeytin sever misin?” diye sordu. “Zeytin mi? Tabii! Zeytin ve balmumu. Onlarsız bir yere gidemem.” “Sharon Lipschutz’u seviyor musun?” “Evet. Evet seviyorum” dedi genç adam. “Onun özellikle en sevdiğim yanı ne biliyor musun? Otel lobisinde küçük köpeklere hiç kötülük yapmıyor. O Kanadalı hanımın minik köpeğine sözgelimi. Belki buna inanmayacaksın ama bazı küçük kızlar var, balon sopalarıyla minik köpekleri dürtüklüyorlar, yaa.
Sharon öyle kötü şeyler yapmıyor, acımasız olmuyor. Onu bu yüzden çok seviyorum.” Sybil suskundu. Sonra birden, “Ben mum yiyorum” dedi. “Kim yemez ki?” dedi genç adam, ayağını suya sokarken. İşte bu kısım her okuduğumda durdurur beni ve “keşke” dedirtir, “keşke dünyada sadece Seymour ve Sybil konuşsa”... *** “Çocuk” kavramını keşfetmeye çalışınca, türleri 3’e ayırırken bir daha düşünüyor insan, 3 tür var da bir de “çocuk” var arkadaş. Tanımlama bulmaya çalıştığımda ise gözlerimin önünde beliren tek tablo kelimelere döküldüğünde “keşfetmenin şaşkınlığı” yazmış buluyorum kendimi. Hani kafamızda bir çok kez yaşadığımız ama üstünde durmadığımız şu aydınlanma anlarını aklınıza getirin, bir de o anki suratınızı düşünün. Hafif kaşlar kalkmış, eblek ve şapşal bir suratla ağzımızdan çıkabilecek tek kelime “heeeee”. Bütün çocukların suratı öyle sanki benim için. Saflık ve berraklığın anlamı artıyor çocukta, özlem duyuyorum. Kitaplar, hele o kitaplar ve çizgi filmler nasıl da sarardı aklımızı. Ölümsüzlük kavramından ölümü keşfettiğim anı hatırlıyorum. Tom Jerry’i kovalar, Jerry asla yakalanmaz ama Tom’un başına gelmeyen kalmaz. Üstüne düşen bir kapı ve dümdüz olan Tom, iki saniye sonra blup! diye eski hacmine döner. İşte tam bu noktada başta anlattığım şaşkın surat devreye girer, yanımda duran anneme sorardım “kapı benim de üstüme düşse böyle ezilip geri eski halime mi dönerim annee?” Annemden, insanların öldüğünü ilk duyuşum, bu sorunun cevabındaydı. “Pal Sokağı Çocukları”nı okuduğumda ilk sayfada şöyle diyordu “Çele,
kitaplarının dağınık sayfalarını toplamaya koyuldu. O hep kitaplarını böyle sayfa sayfa dağıtırdı. Zarif bir kişi olduğundan koca bir kitap taşıyacağım diye yük altında olmaktan hoşlanmaz, okula sadece o günkü derslerin bulunduğu sayfaları getirirdi.” Hiç durur muyum, ben de zarifim, ben de öyle yapacağım, kaçarı yok! Annem zor ikna etti de azar yemekten son anda kurtuldum. Ama “Pal Sokağı Çocukları”nı asıl önemli kılan neydi? 20. yüzyılın başında hızla gelişen Budapeşte’de, oyun sahalarını (Arsa) “Kızıl Gömlekliler” denen zengin çocuklarından korumaya çalışan yoksul çocukların savaşımını anlatan kitap, mücadelenin ne olduğunu bizlere göstermişti, sahanı koru, çünkü orası senin. Kitapta Erno Nemeçek sahası “güçlüler” tarafından işgal edilmeye kalkılınca bütün ufaklığına rağmen onların karşısında dikilip, oyun sahası için kendini feda etmeye hazırdı. 2006 yılında 11 yaşındaki Macar öğrenci Dani Bodnar okul ödevinde Nemeçek’in bu hareketi için şöyle yazar: "Kendimi çok kötü hissettim. Niye Arsa için savaşmak zorunda olduğumuzu düşünüyordum. Çünkü orası bizim ülkemizdi, bizim oyun sahamız, öyle bir yer ki ateşler içinde olsak bile uğrunda savaşmalıyız. Arsa bize göre bizim vatanımızdı çünkü." Bugün meydanlardaki nesle bakın, her birinin Pal Sokağı çocuğu olduğunu hissedeceksiniz. “Küçük Kara Balık”ı okudum, şans bu ya o arada arkadaşım “bizde kalmaya gel,” dedi, nasıl gitmek istiyorum nasıl. Anneme gittim “ben Gökçelerde kalayım mı?” diye sordum. Genel ebeveyn taktiğidir bilirsini; “baban olur derse olur”, babama gittim; “annen olur derse olur”. Durum: Kimsenin olur dediği yok, ben ortada şamar oğlanı gibi bir
mutfak, bir salon. Kara balığım ya, bir isyan, bir keşfetme cesareti bende. Aldım akşam Gökçelerde giyeceğim pijamalarımı elime, salonda gideceğim saati bekliyorum. Sonuç: Elimde pijamalar, koltukta uyuyakalmışım. Kara balık değil japon balığına döndük ama olsun. İlk isyan denemem! Bunları neden mi anlatıyorum, çocuklar ve kitaplar birbirine bu kadar doğal bir şekilde bağlıdır da işte ondan. Bizim önümüze birbirinden farklı keşifler koyan kitaplar kişiliğimizin de temellerini biz farketmeden atar. Neler keyfimize değmedi ki bu süreçte: Oliver Twist, Tom Sawyer’ın Maceraları, Aya Yolculuk, Pinokyo, Çocuk Kalbi, Gulliver’in Gezileri, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Momo, Kaptan Grant’ın Çocukları, Peter Pan, Robin Hood, 80 Günde Devrialem ve masallar; Ezop, Grimm, La Fontaine... Fablları düşünelim. Fablların kahramanları genellikle hayvanlardır. Ama bu hayvanlar insanlar gibi düşünür, konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır. Hayvanlar çocuklara en yakın varlıklar sanırım. Çocukların hep ilgisini çeker. 2 göz, 2 kulak, bir burun... Çocuklar bize bir bitkiden daha çok benzeyen ama tam da bizim gibi olmayan bu varlıklara çekiliyorlar. Fabllar bu dünyanın sadece insana ait olmadığını bize anlatabilen en güzel şey belki de. Bunu en zevkli yolla bize fark ettirmeden yapıyor oluşu ilerleyen zamanda kişisel gelişimimizde bencillik bölgemizin yok olmasını sağlamakta, paylaşmanın, saygı duymanın ve en önemlisi sevmenin önünü açmakta. Öyle değil mi ki biz insanları hayvanlardan öğreniriz fabllarda: kurnazını, uyanığını, tembelini, çalışkanını... Güldüren ve düşündüren yapılarıyla, kişileştirme sanatının gücünü de kullanarak bizlerin bu dünyaya başka pencereden bakmasını sağlar. Hayata dair insanların ütopyalar geliştirmesi, eşitlik, adalet ve paylaşım duygularını yaşam kuralı haline getirmesi, duyarlı insanlar olup toplumu ve tüm dünyayı güzelliklerle bezeyebilmesi çocukluğumuzda okuduğumuz bu kitaplardan edinimlerimizle gerçekleşebilir. Bizler bu kitaplardan, hakkımız yendiğinde isyan etmeyi, haklı olduğumuz her noktada direnmeyi öğrendik. Bugünler, bütün Pal Sokağı Çocukları’na selam olsun.
6
7 HAZ RAN 2013 CUMA
Aydınlık KİTAP
KİTAPLARINDA GÖRSEL ZENGİNLİĞİ HAK EDİYORLAR
Çocuktur anlar! Günümüzde okul öncesi çocuk kitaplar öylesine çe itlendi ki, miniklere kitap seçmek art k san ld kadar kolay de il. leti im araçlar sayesinde görsel bir bombard man ya ayan çocuklar, kitaplar nda zengin bir görsellik hak ediyor. Ancak piyasada bu kadar kitap bollu u varken kaç yay nc gerçekten estetik kayg y ön planda tutuyor? FATMA BATUKAN BELGE Dört yaşındaki kızıma aldığım “Ayşegül” kitabındaki resimler bir anda beni kendi çocukluğuma götürdü. Tam kırk yıl önce onunla aynı yaştayken annemin bana okuduğu kitabın resimlerini sanki daha dün görmüş gibi hatırlayıverdim. Hiçbir ayrıntıyı unutmamışım, Ayşegül’ün saçından, yaptığı pastadaki süslemelere kadar her ayrıntı görsel belleğimdeymiş meğerse… Yani kitabın içeriği değil, görSerap selliği silinmez biçimde işleniyor çocukDeliorman ların beynine… Bu yüzden özellikle okul öncesi- okumayı henüz öğrenmedikleri- taplar kadar çocuk kitaplarında da kalidönemdeki kitapların görselliği çok önem- teden ödün vermeyen yayınevleri var. li. Okuma alışkanlığını bu dönemde edi- YKY, İş Bankası Kültür Yayınları, Can niyorlar. Kitaplara ilgi duyabilmeleri için- Çocuk Yayınları, ODTÜ Yayıncılık, Nese zengin bir görsellik gerekiyor. Okuma sin Vakfı, Tudem, Mavi Bulut, Günışığı yazma bilmedikleri için kitapları resim- Kitaplığı, Tübitak gibi yayınevlerinin kilerinden okuyorlar. taplarını alırken en iyi çocuk kiGünümüzde okul öncesi tapları illüstratör ve yaçocuk kitapları öylesine zarlarıyla çalıştıklarınMustafa Delio lu çeşitlendi ki, miniklere dan emin olabilirsikitap seçmek artık saniz. Türkiye’yi aynıldığı kadar kolay dınlatan kitapladeğil. İletişim araçrıyla tanınan Kayları sayesinde görsel nak Yayınları’nın bir bombardıman da okul öncesi yaşayan çocuklar, kitapları henüz kitaplarında zengin az sayıda ama bir görsellik hak kaliteli. ODTÜ ediyor. Ancak piyaGeliştirme Vakfı sada bu kadar kitap dünyadaki en bolluğu varken kaç yaönemli çocuk kitapyıncı gerçekten estetik ları fuarı olan Bologna kaygıyı ön planda tutuyor? Kitap Fuarı Ödülü gibi Piyasa ne yazık ki, “çocuktur anödüllü kitaplar yayınlıyor. Balamaz” mantığıyla son derece kötü re- zıları alışageldiğimizden çok daha sosimlenmiş, özensiz kitaplarla dolu. Klasik yut resimli ama bu da çocukların görbir çocuk masalı olan “Fareli Köyün Ka- sel belleğini zenginleştirme ve soyut düvalcısı”nda insanlara o dönemin kıyafet- şünmeye alıştırma gibi faydalar sağlılerini giydirip, çocuk oyuncaklarının ara- yor. sına ise otomobil ekleyen bir illüstratör Türkiye çocuk kitapları alanında olabilir mi? Sanatsal değer taşıyan ve ço- gerçekten kaliteli sanatçılara sahip. Docuğun görsel belleğini zenginleştirecek re- yulmaz güzellikteki yapıtlarıyla ressam simlerden vazgeçtik diyelim, hiç olmazsa Can Göknil, mizah duygusunu yamantığa uygun olsalar bari… Milli Eğitim ratıcı desenlerle buluşturan usta Bakanlığı’nın tavsiyesi olan kitaplara ise çizer Behiç Ak, Paris’te yaşayan hiç değinmiyorum bile: Çoğu, çocukları- ve çalışmalarını uluslararası bir ve hatta yetişkinleri bile- okumaktan so- ortamda sürdüren ama ulusal ğutacak bir içerik ve görselliğe sahip. değerlerimizi de çizgilerine yanNeyse ki, yetişkinler için yayınladığı ki- sıtan Selçuk Demirel, eğitimci ve sa-
natçı Prof. Nazan Erkmen, ressam Mustafa Delioğlu, Serap Deliorman, Huban Korman ilk akla gelenler… Elbette çok sayıda çocuk kitabı çizeri var ama belli bir tarzı oturtmuş, her kitapta ayrı bir tarz oluşturmayan, çizgilerini görür görmez tanıyabileceğiniz nitelikli sanatçıların sayısı çok az. Bir grup çocuk yayınları illüstratörünün kurduğu “Boyalıkuş” platformu ise hem Türkiye’deki oluşumlara katkıda bulunmak hem de uluslararası alanda seslerini daha güçlü duyurabilmek amacını taşıyor. Aralarındaki çizerlerden Ayşe İnan Alican, Betül Akzambaklar, Canan Barış, Nuran Balcı Özekçin ve Reha Barış özgün ve karakteristik çalışmalarıyla öne çıkıyor. Can Çocuk Yayınları Sanat Yönetmeni Gözde Bitir, yayınevlerinin görsellik konusunda izlediği politika hakkında şunları söylüyor: ”Okul öncesi görselliklerin-
de öncelikli aradığımız özgün ve yaşayan resimler olabilmesi, çizerin izleyiciye dünyasını yaşatabilmesi... Öyle ki çizer, çocuğu kendi dünyasına çekebilecek kadar güçlü olduğunu hissettiriyorsa çalışmalarında, biz de çizerlerimiz arasında görmek istiyoruz bu özellikte illüstratörleri... Boyama stili, karakterleri yaratmadaki yeteneği de çok önemli bizim için... Yaratıcı olması, metne resimlerken kendi dünyasından da pozitif ekler yaparak metni zenginleştirmesi önem verdiğimiz konular arasında... İşte o zaman resimli kitapların gücü diyebileceğimiz tılsım ortaya çıkıyor yazar ve çizerin ortak katkısıyla ve neredeyse eşit rol dağılımıyla... Bu görsel çekimin de katkısıyla büyülü bir dünyaya dönüşüyor çocuk için kitap… Boyama tarzı olarak çok fazla dijital ortamın katkısının seçildiği monoton renklendirmelerden özellikle uzak duruyoruz. Seçimlerimizde buna özen gösteriyoruz. İllüstratörün özellikle keyif aldığı bir proje ile uğraşması da ayrıca çok önemli bizim için, enerjisini doğrudan çocuğa aktarabiliyor bu seçim doğru yapıldığında... Çocuğa sunmak istediğimiz illüstrasyon onu en az bir adım yukarı taşımalı, estetik bakış açısını zenginleştirmeli, dünyasını güzelleştirmeli ve hayal gücüne gaz verebilmeli. Dileriz bu konuda nitelikli ve konuya ciddi zaman ayırıp emek vermek isteyen, yetenekli illüstratörler artar ve bizim de yayınevi olarak onlarla yolumuz kesişmeye devam eder.”
NASIL B R GÖRSELL K Feyziye Mektepleri Vakfı Özel Erenköy Işık Anaokulu Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi’nden Diğdem Kaplan’ın okul öncesi çocuk kitaplarının görselliği hakkında vurguladıkları kitap satın alırken yol gösterici olabilir: Okul öncesi yaş grubundaki çocuklar için resim kelime gibidir. Okunan kitaptan öğrendiklerini resimden teyit ederler. Hayat deneyimleri kısıtlıdır ve okuduklarımızı anlamlandırabilmeleri için somut resimler gereklidir. Mesela anaokullarında her yer resimdir. Gör-
Aydınlık KİTAP sel okuma çocuk için vazgeçilmezdir. Kitaptaki resimlerin estetik olması lazım. Çünkü farkında olmadan estetik duygular kazanıyorlar. İlk beğeniler, uyumlar, estetik duygular bu dönemde kazanılıyor. Renkler çok önemli; curcuna değil uyumlu renkler ve tonlar daha iyi. Karakterli kitaplarsa karakterlerin hareketli olması, gerçek hayatta nasıl hareket ediyorsak o hareketleri yapması, duyguların karakterin yüzüne yansıması gerekli. Çünkü çocuk bu şekilde empati kuruyor, kendi duygularını ifade ediyor. Kitap görsellerinin sevimli, neşeli olması; gerçek hayatta görebilecekleri ayrıntıların bulunması tercih edilir. Kitapta çok fazla resim olması önemli. Kelime olabildiğince az, resim bol olmalı. Çünkü çocuklar resimle okuma yaparlar. Resimler de okunan bölümle ör-
7
tüşmeli, o sayfada ya da hemen yan sayfada olmalı ki, konu ilerledikçe geri dönüşler olmasın. Sadece içerik değil görsellerde de şiddet veya şiddeti çağrıştıracak unusurlar bulunmamalı. Soyut resimlerin olduğu kitaplar da çocuğun hayal dünyasını zenginleştirir. Görsel zenginlik katar. Böyle kitaplar okurken onun hayal gücünü kullanmasına izin verilmeli. Görselliğin üzerine ifade eklemek, sorular sorarak onun yanıtlarını almak ve konuya katılımını sağlamak faydalı olur. Eğer bir davranış kazandırmak, bir şey öğretmekse amaç, somut görsellik önemli. Soyut görsellik ise farklı bir amaca hizmet eder, farklı bir kanalı açar. Çocuk o anda anlamayabilir ama üst üste gelince soyut düşünceyi geliştirmede yararlı olur.
EMANUELA BUSSOLATI:
“Harika bir minyatür ve süsleme geleneği”
Çok sayıda çocuk kitabına çizer ve yazar olarak imza atan, kitapları dünyada pek çok dile çevrilen ödüllü İtalyan sanatçı Emanuela Bussolati’nin görüşleri dışarıdan bakan bir göz olarak önemli: “Türkiye’de çok iyi çizerlerin kitapları yayınlanıyor. Beni her zaman hayran bırakan harika bir minyatür ve süsleme geleneğine sahip bir ülke. İkonografik geleneği seviyorum. Çünkü her halkın özelliklerinin ve diğerlerinden farklılıklarının altını çiziyor. Kimi zaman “modern” olmaya çalışmak kendi kültürünü geri plana atmaya yol açıyor ve birbirinin aynı, çirkin şeyler ortaya çıkıyor. Oysa kendi köklerinden beslenmek çok güzel bir şey. İstanbul’a yeniden geldiğimde köklerine inen ve sanatsal arayış içindeki kitapları bulmaya çalışacağım.”
Emanuela Bussolati
Bussolati, çocukların her şeyden önce büyük bir profesyonel saygıyı hakettiğini söylüyor: “Metinler müzikal, güzel, anlamlı, şiirsel ve ilham verici; yazılar, yetişkinin kucağında çocuk varken kolaylıkla okuyabileceği büyüklükte olmalıdır. Resimler, eğer anlatımcı bir metne eşlik ediyorsa küçük çocuklar tarafından okunabilir, hayal gücünü harekete geçiren, şiirsel bir metine eşlik ediyorsa heyecan verici olmalıdır. Ben kişisel olarak çocukların kolaylıkla özümseyebileceği tarzda çizmeyi ve aydınlık renkler kullanmayı tercih ediyorum.”
8
Aydınlık KİTAP
7 HAZ RAN 2013 CUMA
“Do umgünü Arma an ”
Orijinal dilinden Behrengi
Ç DEM AYGÜN Düşünmeyi ve sorgulamayı kendisine rehber edinmiş nesiller yetiştirme hedefiyle çocuk ve gençlik edebiyatında iddialı eserler vermeye hazırlanan hazırlanan Kaynak Yayınları’nın bu alana ait yeni kitapları raflarda yerini aldı. 68’den bu yana edebiyat alanında yerini almış dünyaca ünlü eğitimci ve yazar Samed Behrengi’nin “Telhun” ve “Küçük Kara Balık” isimli kitapları orijinal dillerinden çevirileriyle yayınevinin yeni basılan kitapları arasında. 12 Eylül döneminde de Türkiye’de yasaklı kitaplar listesinde bulunan “Küçük Kara Balık” isimli eser, merak ve keşfetme arzusu içinde “Başka bir hayat mümkün mü?” sorusunu soran Küçük Kara Balık’ın heyecan dolu yolculuğuna çekiyor bizleri. Bu yolculukta umudu, cesareti ve merakı bulmanın yanı sıra, hayatın anlamı, sorumluluk gibi konular üzerinde düşünme fırsatını da buluyor minik okurlar. Canan Barış’ın çizgileriyle buluşan kitap, zengin bir anlatı dünyasına sahip. Eserlerinde dayanışma, dostluk gibi temaları sık sık vurgulayan Behrengi’nin “Telhun” isimli eseri için de aynı şeyi söylemek mümkün. Nuran Balcı Özekçin’in rengarenk çizgileriyle bezenmiş bu kitap insan doğasına ait vicdan, dürüstlük, sadakat gibi erdem-
“Telhun”dan
leri canlı ve ince bir anlatımla ortaya koyuyor. Zengin bir tüccarın yedi kızından en küçüğü olan Telhun, iyi niyetli ve alçakgönüllü özelliğiyle açgözlü ve şımarık ablalarına hiç mi hiç benzememektedir. Bir gün babaları düzenleyecekleri eğlence öncesinde kızlarına “herkes ne istediğini söylesin ki şehirde alıp getireyim” sorusu üzerine ablalarının istediği pahalı hediyeler yerine Telhun, babasından ona yürek ve ciğer getirmesini ister. Babası bu cevaba çok şaşırır ve yürek ile ciğerin ne işe yarayacağını düşünmeye başlar. Telhun yürek ile ciğerle ne yapacaktır? Kitap bu düşündürücü soruyla okurları baş başa bırakıyor ve Telhun’un bu etkileyici hikâyesi ilerleyen sayfalarda çeşitli maceralarla zenginleşiyor.
ENGELL LERE DUYARLILIK
“Resimli Çin Efsaneleri Dizisi”nden
Günümüze kadar gelen birçok çocuk masalına fantastik öğelerin hâkim olduğunu herkes bilir. Peri kızları, melekler, canavarlar ve daha niceleri... Bunlar tabii ki insana ait olanın
çocukların hayal gücüne uygun şekilde anlatılması için kullanılmış sembollerdir. Erol Büyükmeriç’in yazıp Serap Deliorman’ın resimlediği “Doğum Günü Armağanı”nda bunun yerine gerçek hayatın içinden kahramanların yine gerçek hayatın içinden bir doğum günü macerasını okuyoruz. Başkahramanımız Arda, doğum gününün heyecanı ve neşesiyle akşamki kutlamayı beklemektedir. Annesi ise doğum günü pastasını almak için evden çıkmaya hazırlanırken son anda Arda’nın hediyesini onun ulaşamayacağı bir yere, salondaki dolabın üstüne koymaya karar verir. Amaç malumunuz; sürprizi akşamki kutlamaya saklamaktır. Görme engelli bir çocuk olan Arda, annesinin sakladığı hediyeyi bulmak isteyince işler karışır ve Arda, sevimli kedisi Sarman ile çeşitli badireler atlatır. Kitap, işlediği konu itibariyle çocukların hem yüreklerini ısıtan bir öyküyle iyi zaman geçirmesini hem de
68’den bu yana edebiyat alan nda yerini alm dünyaca ünlü e itimci ve yazar Samed Behrengi’nin “Telhun” ve “Küçük Kara Bal k” isimli kitaplar orijinal dillerinden çevirileriyle Kaynak Yay nlar ’n n yeni bas lan kitaplar aras nda çevrelerinde var olan “engellilere” karşı bir duyarlılık edinmelerini amaçlıyor. Kaynak Yayınları ayrıca, China “Küçük Kara Bal k” İntercontinental Press işbirliği ile “Resimli Çin Efsaneleri Dizisi”ni yayımlamaya hazırlanıyor. Dizi, ünlü Çin efsanelerinin çocuklar için sadeleştirildiği ve resimlendiği on iki kitaptan oluşuyor. Bu dizinin ilk iki kitabı, “Jingvei Denizi Doldurmaya Çalışıyor” ve “Nüva İnsanı Yaratıyor” 20 Haziran’da kitapçılarda olacak. Bu kitapların yanı sıra yine Behrengi dizisinden “Ulduz ve Kargalar”, Belgin Önal’ın kaleminden ilk gençlik edebiyatına dair “Zaman Oyunu” da yayımlanacak olan diğer kitaplar arasında. Yaklaşan yaz ayları için bu dört kitap da diğer kitaplar gibi küçük okurların kalbini çalmaya hazır. Herkese keyifli okumalar diliyoruz.
BABİL BALIĞI
Aydınlık KİTAP
7 HAZ RAN 2013 CUMA
9
Özgürlük nedir? M. SAL H KURT
mustafa.salih.kurt@gmail.com “Göz ardı ediliyor diye gerçekler var olmayı bırakmazlar.” Aldous Huxley Bu hafta Aydınlık Kitap’ın çocuklar için özel bir sayı yapılacağı haberini aldığımda içimi bir korku kapladı. Hangi kitabı yazmak için seçecektim? Konu çocuk edebiyatı olduğunda, bir kitaba verilen öncelik, muhakkak bir başka kitaba yapılacak haksızlık anlamını taşıyordu. Materyal anlamda değil elbette; bilakis naif bir tutku yüzünden. Yetişkinlik çağında okuduğum kitaplara karşı daha acımasız olabiliyorum da söz konusu çocukluğumun ve gençliğimin kitapları olunca, birini bir diğerinin ne önüne ne da arkasına koyamıyorum. Sonra fark ettim ki çocukluğumda okuduğum kitapların büyük çoğunluğu da çocuk kitapları rafında bulunan kitaplar değilmiş. Çocukların anlayabileceği her kitabın da bir çocuk kitabı olabileceğinin bilinciyle, biraz düşündükten sonra Arka Bahçe Yayıncılık’ın 2008 yılında tercüme ettiği “Watership Tepesi”ni seçtim. Nedenleri yazının içinde saklıdır…
ÇOCUKLAR Ç N BA LAYAN B R ÖYKÜ 1920 doğumlu İngiliz yazar Richard George Adams, hala hayatta ve yarıemekliliğin içindedir (2006 yılında yayınlanan son kitabından –Daniel- sonra, son olarak 2010 yılında, hayvanlar için harika işler ortaya koyan bir vâkıfa –Born Free Foundation- yardım amaçlı kısa bir öykü kaleme almıştır, bu tarihi takip eden bir yazısı yoktur). 1972 tarihli “Watership Tepesi”, dilimize tercüme edilen tek eseridir ve aynı zamanda yazarın da hem dünya çapında en çok bilinen romanı (günümüze kadar satılan 50 milyon
zını bir alegoridir. Sürekli kaçmak yerine bir an durup mücadele edince, kendini daha güvende hisseden bireyin ve toplumun öyküsüdür. İnsana dair bir doğa, çocuk ve yetişkin masalıdır. Bu bağlamda Campbell’ın mono-mit teorisiyle de örtüşmektedir ve karşılaştırmalı mitoloji açılımlarında çoğunlukla Homer’in epik anlatısıyla eşleştirilir. Çok zengin bir karakter çeşitliliğine sahiptir. Aynı şekilde tavşanların yaşantısına alegori şeklinde yerleştirdiği kültürel yapı da zengin ve gerçekçidir. Kendi söylenceleri, öyküleri, inanışları olan bir toplumu, tavşanların doğal ve gerçekteki yaşantılarıyla özdeşleştirerek, güzel bir bütünlük içine yerleştirmiştir. Kitabı okuduktan sonra, neredeyse her tavşan görüşünüzde bu kitabı düşünmemek imkânsız olacaktır. Pek çok doğa bilimci ve gezgin, yabani tavşanları gözlemledikğudur. Gelgelelim uluslarlerinde, romanla örarası alanda yıllar boyunca tüşen çok belirgin bir çok satan bu romanın en tutdolu noktaya hayretkulu hayranlarını çocuklarle dikkat çekmektedan belki daha fazla oranda dir. Elbette tavşanlayetişkinler oluşturur. Yazılrın doğal hallerindedığı yılı takiben kitaba isim ki bu gerçekliğin alve konu edinilen, gerçekte tında, yazarın üzede var olan Watership Terinde büyük etkisi olpesi ziyaretçi akınlarına uğduğu bilinen doğa birar. Bu ziyaretler, kitabın limci Ronald Mathikonusuyla da ilintilidir. as Lockley ve birbirinden değerli araşBÜTÜN DÜNYAYA Watership Tepesi, Richard tırmaları ve kitapları YAYILIR Adams, Arka Bahçe Yay nc l k, saklıdır (özellikle Çev: Deniz Dülgero lu Yavru bir tavşan, yuvala1964 tarihli “The PriAlt parmak, 440s. rının yıkılacağına dair bir düş vate Life of The Rabgörür. Kardeşiyle birlikte şef bit” kitabına dikkat). tavşanı ziyaret ederler, durumu anlatır- Son olarak, kitabın Stephen King’in lar ve köylerinin taşınması gerektiğini “Kara Kule”sine ve “Lost” dizisine ilham söylerler. Şef oralı olmaz. Bunun üzeri- olduğu söylentilerinin gerçeklikle alakası ne, birkaç tavşanla beraber yeni bir yoktur. Roman, King’in sevdiği kitaplar yuva arayışıyla yollara düşerler. Tehli- arasındadır ve “Kara Kule” serisi bu rokeleri aştıktan sonra, güvenli bir yer bu- man gibi pek çok kitaba göndermelerlurlar: Watership Tepesi. Daha sonra le doludur. Elbette denilebilir ki bir yaeski yuvalarından birkaç tavşan haber ge- zarın okuduğu ve sevdiği bütün kitaplar tirir. Kahramanımızın düşü gerçekleş- da ilhamının bir parçasıdır, buna itiramiştir ve eski köyleri insanlar tarafından zım yok. Aynı şekilde King’in bir başka yok edilmiştir. Yeni yuvalarına yerleş- romanı “Mahşer”de (The Stand) şimdi tiklerinde fark ederler ki onlarla bera- adını hatırlayamadığım karakter, “Waber gelen hiç dişi tavşan bulunmamak- tership Tepesi”ni okumaktaydı. “Lost” tadır. Yuvalarının geleceği bu nedenle dizisinde ise yine bir karakter bu kitabı tehlike altındadır. Dişi tavşanları arar- okuduğu için bu yakıştırma yapılmakken farklı bir köyle karşılaşırlar. Köyün tadır. Olay örgüsünde zaman zaman çok sayıda dişi tavşanı vardır fakat dik- (ve çok nadiren) ortaya çıkan benzertatörlükle yönetilmektedir. Hikâyenin likler ise tamamen mono-mit yapısının sürprizlerini bozmamak için öyküyü bu- benzerliği ile ilintilidir ve bu yapıyı tarada bırakıyorum. Özetle “Watership Te- şıyan başka bir kitapla da rahatlıkla eşpesi”, kahramanlık, sorumluluk, özgür- leştirme yapılabilir. Benzer şekilde daha lüğün karşısında diktatörlük, sürgün, ha- pek çok film, kitap ve şarkı “Watership yatta kalma, bir toplumu oluşturma ve Tepesi”ne göndermelerle doludur. korkularla yüzleşmek hakkındadır. YaHaftaya görüşmek dileğiyle… Richard Adams
kopyadan bahsedilmektedir) hem de ilk kitabıdır. Kitabın aynı zamanda 1978 tarihli bir çizgi film uyarlaması da mevcuttur ve animasyon film tarihinin en iyi örnekleri arasında sayılır. Henüz tercüme edilmeyen pek çok kitabının arasında ne yazık ki “Watership Tepesi”ne devam mahiyetinde kaleme aldığı 19 öyküden oluşan, 1996 tarihli “Watership Tepesi Öyküleri” de bulunur. Romanlarının pek çoğu hayvanları kahraman edinir ve alegoriler bütünüdür. “Watership Tepesi”nin, bir kitap olarak konumu, diğer kitaplarına kıyasla olduğu kadar dünya edebiyatı açısından da biraz farklıdır. Esasen uzun yolculuklar sırasında, yazarın çocuklarına anlattığı tavşanların öyküleriyle başlayan bir romandır. Çocuklarının, bu öyküleri yazması konusunda devamlı ısrarları sonucunda kaleme alır. Sadece akşamları yazar, 18 ayda tamamlar ve romanı çocuklarına ithaf eder. Yazılma gayesi ve öncül görüntüsü bir çocuk kitabı oldu-
10
7 HAZ RAN 2013 CUMA
Aydınlık KİTAP
Hüseyin Yurttaş kitaplığı
Hemiteli çocuklar İnce Memed’i okuyor Yap Kredi Kültür Sanat Yay nc l k, büyük usta Ya ar Kemal’in 26 May s Pazar günü aç l n yapt Hemite Ya ar Kemal Kültür Evi’nde Hemiteli çocuklara yarat c drama yöntemiyle okuma atölyeleri düzenliyor. Hemiteli çocuklar atölyelerde Ya ar Kemal’in “ nce Memed” kitab n okuyor EL F TEMEL Yaşar Kemal, düzenlenen çocuk etkinliklerinin önemini şu sözleriyle dile getirdi: “Doğa çocuklar için ayrı bir güneş, çiçek, ağaç, bulut, kuş yaratmadığı gibi, çocuklar için ayrı bir sanat da söz konusu olamaz. Çocuklar oyunlarını, masallarını, öykülerini kendileri için yeniden yeniden yaratırlar. Her zaman söyledim, söylerim, ezbere dayalı, soyut, insanı yaşam dışına iten eğitim yanlıştır, tehlikelidir. Yaşayarak ve yaratarak eğitim, insani olan budur. Bu çalışma bence bu yolda doğru bir adım. Çok sevindim. Hemite bunda da örnek olsun.”
YARATICI DRAMA YÖNTEM YLE OKUMA ATÖLYELER Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık tarafından düzenlenen Sadık Karamustafa’nın “Duvarın Dibinde Resmim Aldılar/ Ak Kağıt Üstünde Tanıyın Beni” başlıklı sergisi ile açılan Hemite Yaşar Kemal Kültür Evinde Hemiteli çocuklar için yaratıcı drama yöntemiyle okuma atölyeleri başlıyor. Osmaniye Valiliği’nin özenli çalışmaları ile düzenlenen Yaşar Kemal Kültür Evi ve Hemite Yaşar Kemal Parkı’nda, yürüyüş yolları, çocuklar için oyun, yetişkinler için spor grupları, piknik yerleri ve Kımıtlı Kuş Cenneti seyir terası yer alıyor.
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık tarafından Hemite Yaşar Kemal Kültür Evi ve parkında düzenlenen çocuk etkinliklerinde büyük ustanın başyapıtı “İnce Memed”, çocuklara yaratıcı drama yöntemiyle okutuluyor. Hemite Ortaokulu öğrencilerinin katıldığı okuma atölyelerinde Yaratıcı Drama Eğitmeni Çiğdem Odabaşı, 5.,6.,7. ve 8. sınıföğrencilerine Cumhuriyet döneminde halkın nasıl bir ortamda yaşadığını ve köylü halkın hayatında kimlerin söz hakkı olduğunu kitaptan yola çıkarak paylaşarak beraberinde, baskı, özgürlük, irade, sömürü, bencillik, adaletsizlik gibi kavramları da sorgulatıyor. Atölyelerde katılımcılara ezen-ezilen ilişkisi sorgulatılarak, onurlu olmanın, emeğin, çabanın ve adaletin öneminin fark ettirilmesi hedefleniyor. Bu çalışma oyun, doğaçlama ve canlandırmalarla çocuklara okumayı sevdiriyor. Düzenli olarak her hafta sonu İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Yapı Kredi Kültür Merkezi binasında yapılan yaratıcı drama ile okuma atölyelerinde her hafta farklı bir kitap konu alınıyor. Bu etkinlikler çocuklara okuma alışkanlığı aşılarken, hayal kurma, merak etme, sorgulama, problem çözme, farklı perspektifler edinme, grup içinde kendini ve fikirlerini rahatça ifade edebilme gibi pek çok beceriyi kazandırmayı da hedefliyor.
SELCAN KARABULUT Çocukluk ve gençlik insanın yüzünün geleceğe dönük olduğu dönemlerdir. Toplumu oluşturan bireylerin yetişmesinde aile ile başlayıp okulda devam eden eğitim sürecinde çocuk edebiyatının rolü inkâr edilemez bir gerçektir. Çocukların üretken bir beyine sahip olmaları için küçük yaştan itibaren okumayı alışkanlık haline getirmeleri gerekir. Bunu mümkün kılacak olan ise yazarlarımızın çocuk ve gençlik edebiyatına kazandıracakları okumayı heveslendirecek, bireysel gelişimi sağlayacak çalışmalardır. Yazınsal alanın birçok türünde düşünce ve eser ortaya koyan Hüseyin Yurttaş, çocuk ve gençlik edebiyatına ait eserleriyle onların hayal dünyasını geliştiriyor, farklı yaşamları tanıma imkânı sunuyor. Pek çok ödül almış olan yazar kırka yakın çocuk kitabına imza atmıştır. Öncelikle Hüseyin Yurttaş’ın çocuklar için yazmış olduğu şiir kitaplarından bahsedeceğim. İçinde hayvanlara yakıştırılmış durumları ve olayları anlatan öykü tadında şiirleri kapsayan “Astronot Çekirge”, hayvanların ilginç maceralarını, komik davranışlarını anlatıyor. Aslında hayvanların içine düştüğü gülünç durumları aktararak çocukların günlük hayat ile bağlantı kurmasını amaçlıyor, onların bu hallerinden ders çıkarabilmelerini hedefliyor. Kısacası bu kitapta bol bol güldüren ve düşündüren şiirler yer alıyor. Yurttaş’ın diğer bir şiir kitabı ise “Sevgiyle Dönsün Dünya”. “Astronot Çekirge”nin aksine belirli bir konuya odaklanmak yerine hayatın çeşitli yönlerini ele almış bu çalışmasında yazar. Kitaptaki şiirler zaman zaman komik ve eğlenceli, zaman zamansa hüzünlü. Hepsinin tek ortak noktası ise çocukları düşünmeye yöneltmesi.
“Çınar Dede” de ömrünü boş inançlar ve hayallerle harcayan insanlar ile çalışıp yaşam kavgası veren insanların hayatlarına yer veriliyor. Olay akışı içinde sevginin, dostluğun, iyiliğin önemi vurgulanıyor. Yazar tarafından oyunlaştırılmış olan bu eser Devlet Tiyatroları repertuvarına da alınmıştır. “Kör Kaptan’ın Serüvenleri” yaşamı çalkantılar içinde, oradan oraya savrularak geçmiş bir geçmiş bir kaptanı hikâye ediyor. Yedi gün boyunca çocuklarla kıyıda buluşan kaptan, dünyaya denizden bakmanın engin güzelliğini taşıyan öyküler anlatıyor. “Mucizeler Çiftliği”nde ikisi de birbirinden akıllı, doğa tutkunu ikiz kardeşler Dora ve Ceren’in çiftlikte geçirdikleri bir yaz mevsiminde yaşadığı maceralar anlatılıyor. İki kardeşin de tuttuğu günlükler üzerinden anlatılan bu hikâye, yaşanan bütün serüvenleri ve edinilen bilgileri tüm ayrıntılarıyla aktarıyor. Çiftlik ve çevresinde tanık oldukları doğanın ve yaşamın tüm güzelliklerinin hepsi onların gözünde birer mucize! Kitabın ismi olan “Mucizeler Çiftliği” de ikiz kardeşlerin bu bakış açısının bir yansıması. “Yaz Arkadaşları” dizisinin kahramanları ise esrarengiz olayları araştırmaya meraklı altı afacan arkadaş. Okullar tatile girdikten sonra yazlıklarının bulunduğu yörede maceradan maceraya koşan bu çocukları birinci kitapta kasabadaki her türlü düzenbazlık ve eşkıyalığın kaynağı Karaçalı Çetesi’nin karşısında cesurca dururken görüyoruz. Diğer serüvenlerinde ise mağaradaki iskeletin gizemini ortaya çıkarıp, yüzyıllardır kayıp olan örümceği bulmaya çabalıyorlar. Onlar doğruluk ve cesaretleriyle hep kötülüğün karşısındalar. Kısacası çocuklara sevmeyi aşılayan sımsıcak kitaplar… Sevgiyle dönsün çocukların dünyası.
Aydınlık KİTAP
11
İnsan yiyen kentler Robotlar ve uzay yolculuklar hakk nda yeterince kitap okuduysan z, imdi de yürüyen ve birbirlerini yiyen kentler hayal etmeye ba lay n!
Dünyada büyük bir hayran kitlesine sahip İngiliz yazar ve çizer Philip Reeve, irem.halic@hotmail.com olağandışı bir yaratıcılıkla ve zekâyla kaleme aldığı bol ödüllü bilimkurgu diZekice ve eğlenceli kurguların özgün ya- zisinde, insanın bütün yüzlerine, geçmiratıcısı Philip Reeve’nin bilimkurguyla şine ve geleceğine cesaretle bakıyor. fantastik edebiyatı birleştirdiği “Yürüyen “Yürüyen Kentler” dizisi okurunu, sıraKentler” serisi, uzak bir gelecekte, yok dışı karakterlerin, makinelerin, insanlıoluşun eşiğindeki dünyada tekerlekler üs- ğı sorgulayan insanların, korkan ve kortünde hareket eden kentlerin birbirleriyle kutan kentlerin cirit attığı benzersiz bir olan mücadelesini anlatıyor. Robotlar ve evrende soluksuz bir varoluş mücadeleuzay yolculukları hakkında yeterince ki- sine ortak ediyor. tap okuduysanız, şimdi de yürüyen ve birSerinin ilk kitabı olan “Yürüyen birlerini yiyen kentler Kentler”de, tekerlekler hayal etmeye başlayın! üstünde yürüyen Londra Dünya artık bildiğikenti, eski Kuzey Denimiz yer değil. 60 Dakika zi’nin kurumuş yatağı boSavaşları’yla kendini tüyunca küçük kentleri koketmiş insanlık, yürüyen valıyor. Tarihçiler Lonkentlerin üzerinde ürcası’nda üçüncü sınıf çıkütücü bir geleceğe doğrak olan Tom, aşık olduru yol alıyor. Kentler birğu kızın hayatını kurtarbirinin peşinde, kentler maya çabalarken kendibirbirinin besini. Çünkü ni kontrolden çıkmış tekhayatta kalmanın tek nolojinin yönettiği acıyolu, kendinden zayıf masız bir kentin içinde olan kenti ele geçirmek buluyor. ve sindirmek. Avcının Güçlü, merak uyanher an av olabileceği bu dırıcı ve yüksek tempolu yolculuğun dişlilerini ise Yürüyen Kentler, Philip Reeve, “Yürüyen Kentler” serisiyaset ve aşk döndürüyor. si yayımlandığı 2001 yıGün Kitapl , Dünyanın tüm kaynaklalından bu yana bilimkurÇev: Ali Ünal, Fulya Yavuz, rını ele geçirme hırsıyla gu seven gençler tarafınMüren Beykan, 352 s. yanıp tutuşan liderlerin, dan çok sahiplenildi. Bu özgürlüklerini korumak seriyi de 2006 yılında dilimize kazandıiçin direnenlerin, aşkı için ölüme gitme- ran Günışığı Kitaplığı, gençlerimizin yi ve ölüme göndermeyi göze alanların dünya edebiyatından uzak kalmaması için yaşadığı ya da savaştığı, kimi masalsı, kimi karınca gibi çalışıyor. Şimdi yenilenmiş cehennemi kentlerin büyük yolculuğu çevirileriyle serinin ilk iki kitabını yenibaşlıyor. İnsanlar ve kentler, karanlıkla den yayımlıyor. Üçüncü kitap Haziaydınlığın birbirine karıştığı bu yolda, bel- ran’da, dördüncü kitap da Temmuz’da ki sonlarına yürüyecekler, belki de umu- raflara yerleşecek. du yoktan var etmeyi başaracaklar… İyi okumalar diliyoruz.
REM HALIÇ
12
7 HAZ RAN 2013 CUMA
Aydınlık KİTAP
KAPAK
“Bir sultan daha yere oturur, biz oturtuyoruz” (Ece Ayhan) Bize mücadeleyi anlatan edebiyat eserlerini ve yazarlar n önümüzdeki hafta sayfalar m zda bulacaks n z. imdilik sadece birkaç kitap ve tarihi günlerden kalan kareler... AYDINLIK K TAP Halkın ayağa kalktığı şu günlerde edebiyatın önemini bir kez daha keşfetmemek içten bile değil. Edebiyat topluma ayna tutar. İçinde yazıldığı koşulları yansıtır ister istemez. Tarih yazınıyla yakın ilişkidedir bu yüzden. Tarihi çoğu kez edebiyat eserlerinden okuruz. Bugün de tarih yazılıyor. Bugünün de romanları, şiirleri yazılacak. Ve insanlar bugünleri koklayacak, elleyecek, hissedecek. Biz bugün hayatımızda ilk kez alanlara çıksak da, ilk kez tatsak da dayanışma ruhunu ve mücadeleyi, edebiyat sayesinde biliyorduk aslında nasıl bir şey olduğunu. En önemlisi de biliyorduk dikenli yollardan geçileceğini. Ve biliyorduk zaferin ellerimizde olduğunu. Hatırlatmak isteriz bu kitaplardan birkaçını. Tabii ki buraya koyabildiğimizden çok daha fazlası var. Zaman darlığından ötürü geniş kapsamlı bir dosya sunamıyoruz sizlere. Ama gelecek sayımızda bunu işleyeceğiz. Bize mücadeleyi anlatan edebiyat eserlerini ve yazarlarını önümüzdeki hafta sayfalarımızda bulacaksınız. Şimdilik sadece birkaç kitap ve tarihi günlerden kalan kareler...
1793 Devrimi Victor Hugo’ya göre 1793 y l n özel yapan ey bu y l n “Paris’in Fransa ile ve Fransa’n n da Paris ile mücadele etti i y l” olmas d r: Ona göre “bundan daha trajik bir ey olamaz”, Romantik gerçekli in en önemli yazarlar ndan Hugo, Fransa’n n bu dönemini, bir tarihçinin dikkati, bir romanc n n duyarl l yla anlat r bize.
Victor Hugo, Bordo Siyah Yay nlar , Çev: Ester Yanarocak, 512 s.
Esir Şehrin İnsanları Her büyük ve klasik yapıt gibi, bir ya da birden çok problematiği işleyen bu nehir roman dizisinin ilk kitabı olan “Esir Şehrin İnsanları”nda Kemal Tahir, Mütareke Dönemi Osmanlı aydınının ve İstanbul’unun destansı direnişinin ve mücadelesinin bir fotoğrafını çekmektedir. Kurtuluş Savaşı öncesinin anlatıldığı en önemli romanlardan biri.
Kemal Tahir, thaki Yay nlar , 1.Cilt, 464 s.
Aydınlık KİTAP
KAPAK
7 HAZ RAN 2013 CUMA
13
Kızıl Kayalar “K z l Kayalar” roman devrimci edebiyat n güçlü bir örne i say l r. Devrimci mücadeleye ili kin tam bir ö retmen görevi yapar. Bu roman, bask ya, sömürüye, i kenceye kar halk mücadelesinin parlak bir örne idir. Ayn zamanda burjuvazinin gerici ve yaz sanat na kar halk n güçlü bir silah d r.
Luo Kuangpin/ Yang Yiyen, Kaynak Yay nlar , çev: Mustafa Tutkun, 461 s.
İki Şehrin Hikayesi Demir Ökçe Jack Londonın 1907de yayımlanan Demir Ökçe adlı eseri, modern karşı-ütopyacı romanların ilki sayılır. Totaliter ve baskıcı sistemdeki toplumu tanımlamak için kullanılan karşıütopya kavramı, bu kitapta, ABD’de oligarşik bir tiranlığın yükselişinde yansıyor. Demir Ökçe, toplumda ve siyasette gelecekte yer alacak değişiklikleri irdeler. Jack London’ın ileride ABD’de bir çöküş yaşanacağı yolundaki öngörüsü tam anlamıyla gerçekleşmemişse de, yazarın uluslararası gerginliklerle ilgili görüşleri birkaç yıl farkla da olsa gerçek tarihle örtüşür. Demir Ökçe’de 1913’te başlayan bu ça- Jack London, Can Yay nlar , tışma, gerçekte 1914’te patlak ver- Çev: Erhun Yücesoy, 312 s. miştir. Dahası, London sadece 1914’te olanları değil, İkinci Dünya Savaşı’na giden olayları da kehanette bulunurcasına öngörmüş; faşist yapılanmanın dünyayı nasıl dehşete sürükleyeceğini ve bunun karşısındaki devrimci duruşun nasıl olması gerektiğini dile getirmiştir.
Dünya edebiyatının en önemli klasik yapıtlarından biri olan “İki Şehrin Hikâyesi”, Paris ve Londra arasında gelişen olay kurgusuyla, tarihin en hareketli anlarından birinin, Fransız Devrimi’nin ekseni etrafında biçimlenir. Edebiyat dünyasının “Dickens’ın en büyük tarihî romanı” olarak, yazarın kendisinin ise “Yazdığım en iyi hikâye” diye tanımladıkları yapıt, Fransız Devrimi’ni yaşayan bir grup insanın özel yaşamlarını aktarırken, dönemin acımasız toplumsal koşullarını da irdeler. Hapsedildiği Bastille zindanından kurtarılan Doktor Manette ile iş işten geçmeden İngiltere’ye göndermiş olduğu kızının on sekiz yıl sonra buluşmaları ve Londra’da yeni bir yaşam kurmaları;
sevgi, dostluk, özveriyle örülmüş bu yaşamın Paris’te gelişen devrim dalgasının haberleriyle gölgelenişi, iki şehri yansıtıyor okuyucuya. PaCharles Dicken s, Can Yay nlar , ris’teki karanlık Çev: Meram Ar vas, 464 s. günlerin karşısında Londra’daki aydınlık ve dingin günler yer alıyor. Ancak her iki şehir de karanlığın içinde umudu, aydınlığın içinde hüznü taşıyor.
Gezi Park eylemi böyle ba lam t . Sonras nda sadece çad rlar de il kitaplar da yak ld .
14
7 HAZ RAN 2013 CUMA
Aydınlık KİTAP
stanbul T ls mlar
Her htimale Kar
Çocuklarla Felsefe
Afacan Bilmeceler
Nuran Turan, Erdem Yay nlar
Meg Rosoff, E Yay nlar , Çev: Zeynep Heyzen Ate , 216 s.
Nuran Direk, Pan Yay nc l k, 169 s.
Murat Aksoy, Çizmeli Kedi Yay nlar , 96 s.
Uzaylı Ulya çeşitli zamanlarda Dünya’ya iner. Bu yolculuklarında Türkiye ve Türk insanı dikkatini çeker. Tatil ödevlerinin bir kısmını Türkiye’de hazırlayan Ulya, İstanbul’u daha iyi tanıyabilmek üzere Dünya’ya doğru tekrar yola çıkar. Böylelikle İstanbul’un boğazında heyecan dolu bir macera başlar. Boğaziçi’nin bugününe ve geçmişine tanık olur. Camileri, sarayları, sarnıçları, hatta yeraltı tünellerini keşfeder. Dahası, İstanbul’un tılsımlarının peşinde koşarken dolandırıcılarla mücadele eder.
Meg Rosoff Guardian, Printz ve Branford Boase ödüllü bir yazar. “Her İhtimale Karşı”, kaderini değiştirmek isteyen 15 yaşındaki bir gencin çok ilginç öyküsünü anlatıyor. Her günün her anında milyonlarca şey olur. Bir kelebek Avustralya’da kanatlarını çırpar. Bir uçak düşer. Bir çocuk uçmaya çalışır. 15 yaşında bir çocuk aşık olur ya da evini terk eder ya da ölür. Kaderinden kaçmak istesen sen ne yapardın?
Türkiye Felsefe Kurumu Çocuklar İçin Felsefe Birimi Başkanı Nuran Direk, yıllarını çocuklara ve gençlere felsefeyi anlatmaya, onların eleştirel düşünme yeteneklerini kazanmalarını sağlamaya adamış bir feslefe öğretmeni ve yazar. “Küçük Prens Üzerine Düşünmek”, “Filozof Çocuk” ve “Bilgin Çocuk” kitaplarından sonra şimdi de “Çocuklarla Felsefe” isimli kitabıyla çocukların ufuklarını açmaya devam ediyor. Nuran Direk, eleştirel düşünmenin olanaklarını sunuyor çocuklara ve yazınsal metinlerle başlayıp felsefi metinlere geçerek düşünmeye ve felsefe yapmaya çağırıyor onları.
Gecelik giymiş eşeğe ne denir? Bu soruyu şıp diye yanıtladıysan, bu kitap tam sana göre. “Afacan Bilmeceler”de birbirinden ilginç yüzlerce bilmece var. Bilmeceleri dörde ayırdık : Hayvan bilmeceleri, sebze meyve bilmeceleri, nesne bilmeceleri ve soğuk bilmeceler. Herkesten önce sen oku! Anne babanı, arkadaşlarını bu bilmecelerle sen şaşırt. Sorunun yanıtına gelince: Gecelik giymiş eşeğe, ne denecek; elbette, “İyi geceler!” denir.
Çikolataya Bay l r m
Acar Hafiye - Kokarca
Toparlak ile T rsak
Kapadokya’n n Perileri
Davide Cafi, Evelyn Daviddi, Mavibulut Yay nlar , Çev: Melike Tamsoy, 32 s.
Jürgen Banscherus, Bankas Kültür Yay nlar , Çev: eyda Öztürk, 61 s.
ebnem Gürsoy, Final Kültür Sanat Yay nlar , 40 s.
Ekrem Güne , Tudem Yay nlar , 192 s.
Bir Kaplumbağa olduğu yetmezmiş gibi birazcık da tombul olan Toparlak, ormandaki yaşıtlarına göre oldukça yavaştır. Bu özelliği yüzünden, sınıf arkadaşlarının alaycı şakalarının hedefi olur. Buna çok üzülen Toparlak, kara kara düşünür ve sonunda evini terk edip başka bir ormanda yaşamaya karar verir. Toparlak, üzgün bir şekilde ormandandan ayrılmayı düşündüğü gece, Tırsak adında bir sincapla tanışır. Her şeyden korkan ve bu yüzden tıpkı Toparlak gibi arkadaşlarının alaylarına katlanmak zorunda kalan Tırsak da, ormanı terk etmeye karar vermiştir.
Çocuk ve gençlik edebiyatımızın üretken kalemlerinden Ekrem Güneş, düşçü binicilerin yağız kısrakları şaha kaldırdığı Antik Kapadokya’nın destansı tarihine saygı duruşunda bulunduğu yepyeni romanı “Kapadokya’nın Perileri” ile hayalden gerçeğe uzanan gizem dolu bir serüvene sürüklüyor okurlarını. Kanları kaynayan altı genç zamanda yolculuğa çıkmış gibidir. Oysa, Kapadokya’nın güneş vuran yüzünün ardında bazı korkunç sırlar yatmaktadır. Güle oynaya çıktıkları gezilerde peşi sıra başlarına gelen gizemli olaylar ve karşılarına çıkan esrarengiz kişiler kahramanlarımızı heyecan dolu bir maceraya sürükler.
3 yaş ve üstü çocuklar için hazırladığımız bu dizi gerek resimleriyle gerekse metinleriyle hayatımızda iz bırakacak kitaplardan oluşuyor. Çikolatayı ister sevin, ister sevmeyin bu kitaba bayılacaksınız. Kitabın anlatıcısına bazen gülecek bazen de hak vereceksiniz... Sıcak resimleriyle, samimi anlatımıyla çikolataya farklı açılardan yaklaşan bu kitap ruhunuzu tatlandıracak. Tüm bunların yanında kitabın sonunda çikolata üretimi, çikolata tüketimi ve kakao hakkındaki bilgileri de kitabın son sayfalarında bulabilirsiniz. Afiyet olsun...
Acar Hafiye’nin bu macerasında kaybolan gazeteler, karanlık tüneller, berbat bir koku ve sinirli sıçanlar var! Aslında bu davanın öyle heyecanlı bir macera olmaması gerekiyordu. Acar arkadaşı Kiraznaz’ın gazetelerini çalan kişiyi basit bir takiple bulacağını düşünüyordu. Ancak olaylar hiç beklenmedik bir şekilde gelişti ve Acar dedektiflik hayatının en tehlikeli vakasına boğazına kadar battı.
Aydınlık KİTAP
7 HAZ RAN 2013 CUMA
15
Keşke palyaço Esaretten kurtuluşa olsaydım! MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN
mbgultekin@ip.org.tr
Tevfik Hocalar n Matematik dersinde, Necmiye Hocalar n Edebiyat dersinde s k nt dan öldün mü? O zaman kalk gel Palyaço Okulu’na İREM HALIÇ
irem.halic@hotmail.com Muhtemelen öğrenci olan sevgili okur, taştan duvarlar arasında, tahta sıralar üstünde, önünde kitap defterle, Tevfik Hocaların matematik dersinde, Necmiye Hocaların edebiyat dersinde sıkıntıdan öldün mü? O zaman kalk gel Palyaço Okulu’na. Yıllardır çocuksu neşesini hiç kaybetmeyen ve bu yönden küçük okurlarıyla yarışır halde olan Mavisel Yener, “Palyaço Okulu” serisiyle küçük, huysuz bir palyaço öğrencinin, palyaçoların eğitildiği okuldaki maceralarını anlatıyor. Ama bütün hikayelerin sonunu siz yazıyorsunuz! Pinpin’in içine düştüğü beladan nasıl kurtulacağına, kalbini kırdığı arkadaşına kendini nasıl afettireceğine, öğretmenlerinin uyarılarına nasıl karşılık vereceğine siz karar veriyorsunuz. Aslında bir bakıma Pinpin oluveriyorsunuz. Demek ki palyaço olmak için çok geç değil!
dersi, palyaço tarihi, sirk bilgisi, dans dersi, halka ve top çevirme dersi, şeker ve macun yapımı dersi. Nasıl ama? Bir düşünsenize, evde anneniz, babanız, ablanız size ödevlerinizde yardım ediyorlar değil mi, problem çözüyorlar, şiir yazıyorlar. Peki ya Pinpin’in ninesi nasıl yardımcı olsun sevgili torununa? Kocaman palyaço PALYAÇOLAR ayakkabılarıyla yürüme OKULA G DERSE alıştırmaları mı yapsın? “Bir varmış bir yokDesenize benim böyle muş. Bu kitabı okuyanlar eğlenceli derslerim olsa sınıfını geçmiş. Bunu dunineme mi yaptırırım yan Pinpin, bakalım nediye. ler yapmış?” diye başlaBu güzel öyküler yan bu öykülerde PinAyda Kantar Ataman’ın pin’in başına gelen aksikocaman suluboya relikler bile eğlenceli. RenPalyaço Okulu, Mavisel Yener, simleriyle şirin mi şirin, gıgarenk, capcanlı bir okulBilgi Yay nevi, 24 s. cır mı gıcır olmuş. Okuda başınıza en kötü ne dukça “keşke palyaço olgelebilir ki zaten? Bu okulda öğretmenlerin adı Tahta- saydım,” diyeceksin! Beş kitaplık bu serideki kitaplar şunbacak ve Karamel Hanım. Öğrenciler çantalarında palyaço tarihi kitabı, peruk, lar: “Ödevimi Kim Yapar?”, “Sınıftaki burun, kozalak ve papyonla okula gidi- Aslan”, “Çantadaki Hazine”, “Sınıfta yorlar. Dersleri de söyleyeyim mi size: Karmaşa” ve “Unuttum Öğretmenim”. Eğlenceli okumalar diliyoruz. Yüz boyama dersi, şaka dersi, kostüm
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, bir soru önergesine verdiği cevapta son üç yıl içinde TSK’den emekliliğini isteyen general-amiral-subay-astsubay sayısının 13.751 olduğunu açıkladı. Bu sayıya soruşturma ve davalara dahil edilerek tasfiyesi gerçekleştirilen 23 bin subayı da eklersek, Türk Ordusu’nda yapılan tasfiyenin boyutları ortaya çıkar. Türk Ordusu tarihinin en büyük saldırısı ile karşı karşıyadır. Ve yine Türk Ordusu, tek bir kurşun atmadan tarihinin en büyük zayiatını vermiştir.
“YARGIYA GÜVENEL M”
ten bir gizli suç örgütünün varlığını, somut olaylardan hareketle anlatmaktadır. Kitabın 120. sayfasında Komplo Örgütü’nün şemasını da vermektedir. Ali Türkşen, Türkiye’yi hedef alan komplonun, özel olarak TSK’ye ilişkin hedeflerini de şöyle sıralamaktadır: “Görevde bulundukları zaman icra ettikleri faaliyetlerle hem ABD’yi, hem de komplo çetesinin eleman ve sempatizanlarını zor durumda bırakan, faaliyetlerine engel olan emekli general ve amirallerin tutuklanması ile hem intikam alınmış, hem de hâlâ görevde olanlarla ‘yıllar geçse bile Silivri’ye göndeririz’ mesajı ile gözdağı verilmiştir.” Hâlâ görevdeki amirallerin tutuklanması ile tayin ve terfilere fiilen müdahale edilmiştir. Önümüzdeki 15-20 yıl içinde TSK’nin komuta kademesi oluşturacak kurmay albaylara yönelik tutuklamalar ile, orduya en büyük darbe vurulmuştur. Türk Ordusu’nun geleceği ipotek altına alma hamlesi yapılmıştır.
Bu büyük “yenilgi”nin temel nedeni ordunun karşı karşıya olduğu düşman saldırısını görememesidir. Tutuklu subayların bizzat yaşadıkları ve daha önemlisi tertibe karşı başından beri verilen mücadele gözleri açtı, zihinleri aydınlattı. Çok sayıda komutan yaşadıklarınÇIKI YOLU dan hareketle kitaplar Albay Ali Türkşen, yazdı, yazmaya devam bu saptamaları yaptıktan ediyor. Yazılan kitaplar sonra çıkış yoluna da işailk başta, yaşanan karet ediyor: “Türk ulusu nunsuzluğu sergileartık bağımsız yaşamak mekten ibaretken, giile nohut/makarna/kömür derek Türkiye’yi hedef alışverişi arasında bir teralan bu saldırının arcih yapmak zorunda kakasındaki adresi açıkça lacağı noktaya doğru süortaya koyan ve saldıratle ilerlemektedir. Her rının nasıl püskürtülegün daha da muhafazaceğine ilişkin görüşleri içermeye başladı. (Kardak’ta Kahraman, Hasdal’da kârlaşan günümüz Türkiye’sinde TSK’nin bu süEsir, Albay Ali Türk en, Deniz Kurmay Alreçten etkilenmemesini Kaynak Yay nlar , 400 s.) bay Ali Türkşen’in “Kardüşünmek mümkün dedak’ta Kahraman, Hasdal’da Esir” adlı kitabı Kaynak Yayınla- ğildir. Bu nedenle Türk askerinin yeniden rı’ndan çıktı. Kitap bir yandan TSK’ye sal- Mustafa Kemal’in askeri olduğunu hadıran “çete”nin suçlarını somut bilgiler- tırlaması için gereken baskı artık kendi le ortaya koyuyor; diğer yandan çıkış yo- içinden değil, Türk ulusunun ortak iralunu gösteriyor. Tertibin arkasındaki güç- desinden gelmek zorundadır. (s. 356) ler: ABD-AKP-F Tipi Cemaat Albay Türkşen, her şeyden önce TSK’ye yapılan ZORUNLU SON SÖZ bu saldırıyı gerçekleştiren güçleri netlikÖrgütlü olmayan bir ulusun, iradesi olle belirlemektedir: maz. Daha doğrusu “Ulus” iradesini “ […] Kurgu davalar esas olarak üç Öncü Örgütü ile ortaya koyar. güce fayda sağlamıştır […] Bu üç güç el1920’lerde Türk ulusunun iradesini bette ABD-AKP-F Tipi Cemaattir.” Er- hayata geçiren Anadolu ve Rumeli Müdoğan’ın zaman zaman aldığı tavırlar dafaa-i Hukuk Cemiyeti idi. Günümüzün (Başbuğ’la ilgili sözleri, hastane ziyareti vb.) “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk kimseyi yanıltmamalıdır. (s. 34) Cemiyeti” vardır. Ve parti olarak, milli cepABD ise kontrolden çıkan, kendi he olarak, gençlik örgütü olarak, basın ve bağımsız gücünü inşa eden, Akdeniz, yayın araçlarıyla (günümüzün HâkimiyetEge ve Karadeniz’de ulusal çıkarı esas alan i Milliye gazetesi) mücadele alanındadır. TSK’den rahatsızdır. Ve operasyon Bütün sorun her yurttaşın bu mücaAKP’nin sunduğu olanaklar ile F Tipi Ce- dele mevzisine bir an önce girmesidir. maatin, Emniyet, Ordu ve Yargı içindeHâlâ görevde olan Albay Türkşen’in ki elemanları marifetiyle yürütülmektedir. yapamayacağı bu çağrıyı, kitabın son (s. 341-342) Albay Türkşen, tertibi yürü- sözü olarak biz söylemiş olalım.
16
Aydınlık KİTAP
7 HAZ RAN 2013 CUMA
Büyülü bir tanık: Boris Pasternak Tolstoy’dan Gorki’ye, Blok’tan Mayakovski’ye, Sartre’dan Ge’ye kadar birçok sanatç ya, özellikle dönemin Rusya’s ndaki edebî ve sanatsal hareket ve topla malara dokunan Pesternak, 1957’de talya’da yay mlatt Doktor Jivago adl eseriyle ad ndan söz ettirmeye ba lam t UTKU ÖZBAY
utku.ozbay@gmail.com Yaşamöyküleri ve özyaşamöyküleri, öznel bir duruşla yazılan metinlerdir. Öznel bir duruş ise metnin yaşam sahasının “özel” ile tıka basa dolması tehlikesini beraberinde getirir. Buna karşın yazar ve yazarın karşısında bir karşıt güç olarak nitelendirebileceğimiz okur, öznel olanın cazibesini, elindeki metnin, yazarın diğer metinlerinden de esinler taşıdığını bilir. Bu biraz da şahsî olanın hâkimiyet alanına girmektir. Özellikle özyaşamöykülerinde. Yasak meyvenin cazibesi, okuru, bir kıskaç gibi yazarın çekim alanına sokar. Bu çekim alanından yararlanmak ve yazarın anlatı ormanındaki yılankavi patikalardan geçerek metnin özüne varmak, metinler arasındaki bağlantıları çözümlemek ve açımlamalar yapmak ise nitelikli okurun payına düşendir.
ÇOCUKLUK: KE F VE TANIKLIKLAR Bizde, ilkin 1966 yılında, Melih Cevdet Anday tarafından İngilizce çevirisinden(I Remember – Sketch for an Autobiography) “O Günler” adıyla çevrilen “İnsanlar ve Haller”, Boris Pesternak’ın şimdiye kadar kıyıda kalmış metinlerinden. Metne aşina okur, burada ayrı bir parantez açarak Pesternak’ın metinde deneme yönünü ön plana çıkardığını savunabilir. Pesternak’ın ünlü yapıtı Doktor Jivago yayımlanmazdan evvel (1956 yılı) kaleme alınan ve Gürcistan’da Gürcüce yayımlanan Seçme Şiirler’in bu “Önsöz Yerine”si yahut “seçme şiirler kitabının giriş denemesi”, okura değerli bir şairin/yazarın beyninin kıvrımlarında dolaşma fırsatı vermesiyle de önemlidir. Aynı zamanda Doktor Jivago’nun da alt metnidir “İnsanlar ve Haller”. “Moskova’da, 29 Ocak 1890 günü Arujeyniy Geçidi’nde, Ruhban Okulu’nun karşısındaki eski tarz bir bina olan Lıjin’in evinde” başlar hikâyemiz. Tabiî olarak “Çocukluk”, altı başlık altında toplanan metnin ilk basamağını teşkil ediyor.
Belli belirsiz anılar, yaşam parçaları: Ürkeklik ve telaşın getirdiği ve gereksindiği insanlardan uzaklaşma durumu, kadınların çekinme ve iletişim sıkıntıları… Piyanist anne Rozalya Kaufman ve ressam baba Leonid Pesternak, doğal olarak Boris Pesternak’ın kişiliğinin şekillenmesinde en başat rolleri oynayan kahramanlar olarak çıkıyor karşımıza. Divit(ler)in, boyaların, tuvallerin ve piyanonun içinde geçen çocukluk günleri, sanata aşinalığı çalıyor küçük yaşlardaki Boris’in kulağına. Sonra taşınmalar. Yalnızlık… Leonid Pesternak’ın işleri dolayısıyla sürekli yaşanan yer değiştirme durumu… Uzamın değişmesiyle birlikte yeni insanlarla tanışmalar ve yeni tanıklıklar. “İnsan,” der Goethe, “kendini yalnız insanda tanır.” “Çocukluk duygularım ürkeklik ve telaştan ibaretti. Masalsı renkleriyle iki temel görüntüde bir araya geliyorlardı, her şeye hâkim olup her şeyi birleştirmiş olması gereken iki görüntüde. Karetniy Ryad’daki arabalı binalarda bulunan ayılı korkuluk görüntüsüyle iyi kalpli dev, kambur karman çorman saçlı, boğuk bir sesle konuşan kitapçı P. P. Konçalovski’nin görüntüsünde, onun ailesinin ve Serov, Brubel, babam ve Vasnetovski kardeşlerin çizim kalemleri, divit ve mürekkeple yaptığı, Konçalovski’nin dairesinde asılı duran resimlerin görüntüsünde bir araya geliyorlardı.” Asıl hikâyenin Myasnitskaya’daki Resim, Heykel ve Mimarlık Okulu binasının yanındaki dairede yaşanmaya başlanmasıyla başlaması boşuna değildir.
SKRIYAB N Sonra Skrıyabin gelir ve yine tanıklıklar: Üçüncü Senfoni ve Tanrısal Senfoni’nin bestelenme aşamasındaki o harikulâde ezgilerin Pesternak’ların kulağını doldurduğu olağanüstü kır evi günleri. Pesternak’ın, Skriyabin’in müziğini tanıtladığı pasajlar müthiş bu bölümde: Pesternak, komşu Skriyabin’in etki-
siyle Moskova Konservatuarı’na yazılacaktır. O artık bir müzisyendir.
B N DOKUZ YÜZLÜ YILLAR
Yeni bir yüzyılın beraberinde değişim ve yenilikleri getirmesi beklenir. Tüm dünyada olduğu gibi Rusya’da da bu yıllarda büyük değişimler yaşanmaktadır. Değişim ve devrimler, sancılı süreçlere gebedir bu yüzden. Savaşlar yaşanır bu dönemde, Rusya’daki büyük devrim yeşillenir. Bin dokuz yüzlü yıllar, aynı zamanda Pesternak için de önemlidir. Müzisyenliğini çok da Boris Pesternak tatmin edici bulmayan Pesternak, edebiyata yönelir. Rusçaya Rilke’yi, Goethe’yi, Shakespeare’i çevirir. Blok’a açılan büyük parantez de yazarın oylumlu yorumlarıyla dolacaktır. Gimnazyum’un üçüncü ya da dördüncü sınıfındayken, ailecek yapılan Berlin yolculuğu, Pesternak’ın Rilke’yle tanışmasını sağlayacak ve bu Berlin yolculuğundan sonra Pesternak, Rilke’nin muhteşem bulduğu şiirlerini Rusçaya çevirecektir. “Rilke’nin özelliklerini ne kadar incelersem inceleyeyim, ne kadar tasvir edersem edeyim,” der Pesternak, “onu anlaşılır kılamam.” Bu sebeple Rilke’yi tanıtmak için ondan çevirdiği şiirleri aktarır bu bölüme Pesternak. Çevirmen Sabri Gür, ller Ha ve ar ses, Pesternak’ın aktardığı anl ns k, rna ste Pe Rilke şiirlerini Yüksel Paris Bo r , nla Yay di Kre zarkaya’nın çevirisinden Yap sunar okuyucuya. Çev: Sabri Gürses, 87 s.
Burada, okurun aklına metnin özgünlüğü açısından “Rilke’den çevrilen bu şiirler neden doğrudan Pesternak’ın yaptığı Rusça çeviriden dilimize aktarılmamış?” sorusunu getirir.
‘KALP BUZ KESS N’ Tolstoy’dan Gorki’ye, Blok’tan Mayakovski’ye, Sartre’dan Ge’ye kadar birçok sanatçıya, özellikle dönemin Rusya’sındaki edebî ve sanatsal hareket ve toplaşmalara dokunan Pesternak, 1957’de İtalya’da yayımlattığı Doktor Jivago adlı eseriyle adından söz ettirmeye başlamıştı. 1958’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldüğünde ölümüne sadece iki yıl kalmıştı. Kitabın “ek” olarak nitelendirebileceğimiz bölümünde Pesternak’ı yansıtan aile fotoğrafları, dost fotoğrafları, doğduğu evin fotoğrafları yayımlanmış. Bu “ek” bize tanıklıkları yansıtması bakımından önemlidir. Doktor Jivago’daki Lara’ya esin kaynağı olan Olga İvinskaya’nın Pesternak’la birlikte görüldüğü fotoğraf da bunlardan biri. “Kalp buz kessin ve insanın tüyleri diken diken olsun diye onun hakkında bir şeyler yazmak.”
Aydınlık KİTAP
17
Tekinsizliği en iyi tekinsiz anlatır turur değişmez bir şekilde. Peki, bu “tekinsizlik”in doğuşuna ne sebep olmuştur? Nasıl doğmuştur bu teAgora Kitaplığı, yönetmenler dizisine kinsizlik duygulanımı? Lynch, bunun da yeni bir ismi daha kattı geçtiğimiz güncevabını verir filmlerinde, dikkatle incelelerde. Wim Wenders, Sam Peckinpah, necek olursa: Yönetmenin filmografisine David Cronenberg gibi isimlerin belge- baktığınızda yukarıda anlatageldiğimiz sellerini yapan, Hollywood Stüdyo Sis“ikili yapı”nın bir tek “Düz Hikaye” (The temi, Amerikan Bağımsız Sineması ve Straight Story) filminde bulunmadığı çağdaş İngiliz sanatı hakkında filmler açıkça görülür. Başında şapkasıyla, minyaçeken bağımsız sinemacı/belgeselci tür traktörünün tepesinde, yaşını başını Chris Rodley’in derlediği “David almış bir karakterin yolculuğunu anlatan Lynch - ‘Tekinsiz’in Sineması”; adınfilm, tam da ismi gibi düz bir hikayedir. dan da anlaşılabileceği üzere HollywoBu film, olağanca dinginliği ve sıfır aksiyood’un en sıra dışı isimlerinden David nuyla, Amerikan kırsalının pastoral bir Lynch’i ve sinemasını, usta yönetmenin portresini çizer adeta. Yani, modern bir çocukluğundan başlayarak mercek altı- endişenin tezahürü olarak görebileceğina alan kapsamlı bir nemiz “Kayıp Otoban” ile hir söyleşi kitabı. “Mulholland ÇıkmaChris Rodley, çalışmazı”nın tam manasıyla sı için alt-başlık olarak, bir anti-tezidir. çok yerinde bir tercihle Modernizmle birlik“tekinsiz”i seçmiş. Tekinte, metropollerin ortaya siz, tam da Lynch sinemaçıkmasıyla doğan “tesını özetleyen bir kavram kinsizlik”, doğasından, burada. Anthony Vider’in geçmişten koparılan inde işaret ettiği gibi bu hasanın bedenine hastalık, letiruhiyenin kökleri Edruhsal rahatsızlıklarla gar Allan Poe’ya kadar birlikte iyice konuşlanuzanmaktadır. Lynch’se mıştır. Sarih ve bütün gotik çağda ayırdına varıolarak “Düz Hikaye”de lan, işlenmeye başlanılan algılayabildiğimiz, hikabu duygulanımın, yani teyeye nüfuz eden bu kinsizliğin modernist bir “doğada olma”, “evde sunucusudur, aktarıcısıdır olma” hissiyatı, deyiş yerindeyse. GerçekLynch’in diğer filmleDavid Lynch - Tekinsiz’in ten de Lynch, kaygan bir rinde bir “bastırılan” zeminde kukla gibi oynattı- Sinemas , Chris Rodley, Agora olarak kodlanır. Bastırığı karakterleri ve rüya ile iç Kitapl , Çev: Selim Özgül, 416 s. lan da genellikle moderiçe geçirdiği şizofrenik evnist yabancılaşmadan reniyle tekinsizliğin aktarımında eşine doğan bir şizofreni, ruhsal rahatsızlık olarastlanılmayacak türden bir ustadır. rak ortaya çıkar sonradan. Lynch’in tekinsizliği, grotesk dolayısıyGüvensizlik, yabancılaşma, yönelim ve la da öne çıkan, abartılı, “görünen” bir denge eksikliği içindeki bütün Lynch kaözellik göstermez. Freud’un “korku alanı” rakterleri -“Düz Hikaye”nin Alvin Straolarak terminolojiye kattığı, gerçek korku- ight’i hariç tabii ki-, o şizofreni içinde sardan ziyade kaygıdan, görünenden ziyade sak sarsak, döne dolaşa evlerini arıyordur zihinde yer edenden, yani bastırılandan sözün özü. O “evde olma” hissiyatının gücünü alır. Gizil bir biçimde fazlasıyla tekrar geri dönüp dönmeyeceği, o hissiyabildik bir şey olduğu için tekinsizdir, “bas- tın mümkün olup olmadığı sorusu etrafıntırılmış” olmasının da sebebi budur. İşte da döner bütün Lynch sinemasının evreni. bu bastırılmış, tehdit unsuru barındıran Yoksa “Kayıp Otoban”ın Fred Madi“eş” ile karşılaşma da Lynch sinemasının son’unun uçsuz bucaksız bir arazide yapabaşlangıç noktasını oluşturur. yalnız ve çıplak ne aradığının başka ne ceBu minvalde; “Mavi Kadife” (Blue vabı olabilir ki? Velvet), “Kayıp Otoban” (Lost High“David Lynch - ‘Tekinsiz’in Sinemaway), “Mulholland Çıkmazı”nda (Mul- sı”, David Lynch sinemasına dair merak holland Drive) ve diğer birçok filminde ettiğiniz çoğu şeyin cevabını verebilecek, bir nevi ‘Jeckyll ve Hyde’ izleği üzerinyönetmenle Ocak 1993’ten Ekim 2002’ye den yürümüştür Lynch hep; ‘öteki’nin kadar uzanan bir zaman diliminde yapılan aslında ‘eş’ olduğunun açığa çıkışı ve söyleşilerin toplamı. Agora Kitaplığı’nın sonrasında yaşanan şiddetli ve derin yönetmenler dizisine eklenen bu son halkriz, bu filmlerin esas argümanını oluş- kayı kaçırmamakta yarar var.
ERCAN DALKILIÇ
18
Aydınlık KİTAP
7 HAZ RAN 2013 CUMA
YENİ ÇIKANLAR
Korku
Deli Filozof
Son Haçl lar
Ayna Paramparça
Taylan Büyük ahin, Aya Kitap, 304 s.
Hüseyin Rahmi Gürp nar, Everest Yay nlar , 370 s.
Nigel Cliff, Remzi Kitabevi, Çev: Deniz Güzelgügen, 416 s.
Cüneyt Ülsever, Do an Kitap, 230 s.
Korkuyorsunuz değil mi sahte delillerle infaz edilmekten? Telefonlarınız dinleniyor, mailleriniz kontrol ediliyor diye hep diken üzerindesiniz sanırım... Tutuklanmaktan ödünüzün koptuğunu da biliyorum... Silivri Cezaevi’ne atılma korkusu da sarmış dört bir yanınızı... Darbenin silahla değil, sahte delillerle ve mahkeme eliyle yapıldığını çok ama çok iyi biliyorsunuz... Bu kitapta mahkemeleri, soruşturmaları, tutuklamaları, medyayı; kısaca muktedir olanların kendilerinden olmayanlara yaptıklarını göreceksiniz... Ergenekon, Balyoz, KCK, şike ve Odatv gibi “özel” davaların sadece isim farkı taşıdıklarını, benzerliklerini ilk defa bir arada okuyacaksınız...
Batılılaşma meselesinin günlük hayata etkilerine romanlarında sık sık değinen Hüseyin Rahmi Gürpınar, “Deli Filozof”ta, aklıselim sahibi bir bilgenin -gerek sokakta gerekse kendi ailesi nezdinde- düşüncelerini savunurken karşılaştığı zorluklara değiniyor. 8 Eylül 1980 tarihli mektubunda usta yazar, bu yeni eserinden şu sözlerle bahsediyor: “Şimdi ‘Deli Filozof’ namında bir roman yazıyorum. Filozof, her şeye karşı muhaliftir, her yerde doğruyu söyler, ya kovulur, ya dayak yer; fakat fikirleri eksantriktir, romanda pek şık sahifeler vardır... Ah, insanların gözlerini karartan hırs ve tamah... ‘Deli Filozof’ tam zamanında yazılan bir eserdir. Ona hemen hepsini söyleteceğim.”
“Son Haçlılar” adlı bu kitapta, Hıristiyan ve İslam dünyası arasındaki din ve kültür çatışmasının kökenlerini, Haçlı Seferlerinin doğuşunu ve sonuçlarını, Hindistan’a giden deniz yolunu bulmayı hedefleyen Vasco da Gama’nın ve Kristof Kolomb’un önderlik ettiği keşif seferlerini, Batı’nın Doğu’daki baharat, ipek ve değerli taşlar pazarını ele geçirmek için yaptığı kanlı savaşları ve kâşiflerin ulaştığı yerlerde sömürgeleşmesini okuyacaksınız. Bu yapıt, İslam ve Hıristiyan dünyası arasındaki din ve kültür çatışmasına yeni bir açıdan bakmamıza ve bu çatışmanın nedenlerini daha iyi kavramamıza yardımcı olacaktır.
Cüneyt Ülsever yine soluk soluğa okuyacağınız bir romana imza atıyor... “Azrail Aynası” cinayetleri devam ediyor... İstanbul polisi, çok zeki ve çok kurnaz, muhteşem oyun kurucu bir manyağın peşinde... Cinayetler peş peşe geliyor... Koskoca İstanbul’u paranoya sarıyor... Şehir, aklını kaybetmek üzere! Cüneyt Ülsever yine soluk soluğa okuyacağınız bir romana imza atıyor...
syan Makam
Yarasalar
Yolun Ba ndayken
Büyülenme
Hüseyin Haydar, Kaynak Yay nlar , 112 s.
Marcel Beyer, Ayr nt Yay nlar , Çev: Tan l Bora, 240 s.
Görkem lda , Destek Yay nlar , 352 s.
Hermann Broch, thaki Yay nlar , Çev: Süheyla Kaya, 384 s.
“İsyan Makamı”, yaşadığımız ateşli günlerin önemli bir sanat eylemidir. Yapıt, Türkiye’nin ve mazlum milletlerin verdiği özgürleşme mücadelesinin tutanakları, toplumsal direnişin isyan makamında bir başkaldırısıdır. Lirik gerçekçi ya da Cahit Külebi’nin söylemiyle “devrimci romantik Hüseyin Haydar”, bu kitabıyla toplumcu şair duruşunu bir kez daha ortaya koyuyor. Toplumsal mücadelenin coşkusunu, şiirin diri sesiyle tarihin içinden yükseltiyor... Ülkeler derin bunalım dönemlerinde, en çok şairlere gereksinim duyar. Şiirin geri çekildiği bir dönemde Hüseyin Haydar, çok yükseğe bir işaret fişeği gönderiyor.
Ruh denen o ele avuca gelmez şeyin bulunduğu yerin insanın sesi olduğu boşuna söylenmemiş. Biçimlendirilmiş soluk, üfleyiş: insanı insan yapan şey. Çağdaş Alman edebiyatının en önemli yazarlarından Marcel Beyer, kendisine 1995 Ingeborg Bachmann Ödülü’nü kazandıran Yarasalar adlı romanında ülkesinin karanlık geçmişiyle hesaplaşıyor. Yarasalar, Nazi iktidarının ihtişamlı iktidarını ilan eden marşların savaş çığlıklarına, acı dolu hıçkırıklara karıştığı esaslı bir senfoni dinletiyor okura. Nazi dünyası üstüne, soykırım üstüne, II. Dünya Savaşı üstüne, Almanya’nın yakın tarihiyle hesaplaşması üstüne dokunaklı sözler fısıldıyor okurun kulağına.
Yolun başındayken ihtiyacın olan ne? İyi bir plan mı? Parlak bir hedef mi? Güçlü bir tutku mu? Yoksa sadece hayal kurmak mı? Peki ya tutkun ve mantığın ayrı şeyler söylüyorsa... İkisini de susturup başkalarına mı kulak vermelisin? Yoksa kim ne derse desin yolunu kendin mi seçmelisin? Alanında öne çıkan isimler gençlik yıllarını anlattı. Kimi bavuluna tutkusunu koyup çıkmış yola. Kimi seçtiği yol için birçok şeyden vazgeçmiş. Kimi iyi bir planlamacı, kimi hayalperest... Kimi hayaline ailesini de ortak etmiş, kimi ailesine rağmen hayalinden vazgeçmemiş.
1935 yılında, Hitler’in iktidarı ele geçirmesinden yaklaşık iki yıl sonra kaleme alınan “Büyülenme” adlı romanda Broch, Avrupa’da faşist sistemlerin nasıl egemen olabildiği sorusuna cevap arar; faşizmin egemen olmasına yol açan psişik, politik ve kitle psikolojisiyle ilgili nedenleri ve mekanizmaları ele alır. Roman, Alpler’de bir köyde geçer. Günün birinde bu köye Marius Ratti adlı bir yabancı gelir ve çok geçmeden her sosyal kesimden, her yaştan insanı gizli umut ve isteklerinin gerçekleşeceğine inandırır. Büyülenme, otuzlu yılların en önemli antifaşist eserleri arasında sayılmaktadır.
YENİ ÇIKANLAR
Aydınlık KİTAP
Yeniden Do an (Günlükler ve Defterler 1947 - 1963)
7 HAZ RAN 2013 CUMA
19
Bilinçalt mdaki Reklamlar
Sürgün
K z l Dar Tarlalar
Antonio Negri, MonoKL, Çev: Öznur Karaka , 96 s.
Mo Yan, Can Yay nlar , Çev: Erdem Kurtuldu, 528 s.
“İşte bugün de hapishaneye girmiş bulunmaktayım. Bana, bize ait bir geleceği düşünerek özgür olmaya çalıştığım bu hapishanede... Hepimizin özgürlüğünü düşünerek... Elbette bu ortak özgürlük çerçevesinde, hapishanenin yıkılması gerekecek. Yeniden yoldaşlarıyla buluşma gücünü kendinde bulmak için dönenlerin ve bir dönüşüm projesi çerçevesinde toplumu bir araya getirme amacıyla belli bir süreklilik içerisinde kafa yoranların, bir daha asla arzularıyla aralarına bu korkunç hapishane cehennemi dikilmesin diye... Yaşam, onu inşa etmediğimiz sürece; yaşamın seyri özgürce kavranmadıkça bir hapishanedir.” -Antonio Negri-
Çin’in Nobel ödüllü yazarı Mo Yan’ın “Kızıl Darı Tarlaları”, Shandong ailesinden üç kuşağın, 1923-1976 yılları arasındaki öyküsünü aktaran bir roman. Yazar, bir mücevher güzelliğindeki doğa manzaraları fonuna yerleştirdiği ve kronolojik sıra gütmeden kurguladığı romanda, Japon istilasına karşı verilen Direniş Savaşı, Çinlilerin birbirleriyle çatışmaları, Komünist Devrim, Kültür Devrimi gibi Çin tarihindeki önemli halk hareketlerini anlatıyor. Mo Yan, bireyi kimliksiz insan yığınlarından çekip ortaya çıkaran; alaycı ve iğneleyici bir üslupla tarihe, tarihî çarpıtmalara, yoksunluklara ve siyasal riyakârlıklara karşı çıkan bir yazar.
“Fotoğraf Üzerine”, “Başkalarının Acısına Bakmak” ve “Yoruma Karşı” gibi kitapları, “Ölüm Tüneli” ve “Rüyalarının Esiri” gibi romanlarıyla 20. yüzyılın büyük yazarlarından Susan Sontag’ın, üç cilt halinde yayınlanacak günlükleri ve defterlerinin “Yeniden Doğan” adıyla basılan bu ilk cildinde, okur yazarın kendi benliğini, cinselliğini keşfedişi ve entelektüel hayata, yazarlığa atılışıyla çarpıcı cümlelerle tanışacaktır.
Maruz kaldığınız her reklamdaki her detay bir biçimde örtülü belleğimizde saklanmakta ve yakın ya da uzak bir gelecekte bizi etkileyerek satın alma davranışımızı değiştirebilmektedir. Robert Heath bu kitapta deneysel psikoloji ve bilişsel nörobilim yaklaşımlarını kullanarak reklamların bilinçaltımızı nasıl etkilediğini birçok araştırmaya dayanarak ortaya koymaktadır. Heath’in vermiş olduğu örnekler sayesinde reklamlarla olan ilişkimizin aslında ne kadar garip ve karışık olduğunu görecek ve artık her reklama farklı bir dikkat seviyesiyle bakmaya başlayacaksınız!
Sahi Beni Neden Almad lar?
Can Dostum (Bir Sevgi Roman )
Clichy’de Sessiz Günler
mparatorun Enfiye Kutusu
Serdar Akinan, K rm z Kedi Yay nevi, 236 s.
W. Bruce Cameron, Yabanc Yay nevi, Çev: Seda Ç ngay, 376 s.
Henry Miller, Siren Yay nlar , Çev: Avi Pardo, 112 s.
John Dickson Carr, Nota Bene Yay nlar , Çev: Bü ra ahin, 216 s.
Polisiye bir roman mı yoksa çılgın bir macera anlatısı mı? Gazeteci Serdar Akinan, başından geçenleri ve Türkiye’de olan biteni anlatmak üzere bir roman yazmaktadır. Romandaki karakterler ve olaylar günümüzdeki bildik simalardır. Ancak Ahmet Şık’ı, Nedim Şener’i, Soner Yalçın’ı bir gecede terörist yapan o gizli el Akinan’a da uzanır. Böylece Münih’e, Cenevre’ye, Viyana’ya, İsviçre Alpleri’ne, Paris’e, Şam’a, Kandil’e uzanan nefes kesici bir kaçış öyküsü başlar. “Sahi Beni Neden Almadılar”? bir solukta okunacak, çok ses getirecek ve tartışılacak bir kitap.
Köpekler hakkında bir roman, insan hayatının en derin meselesi olan “Neden buradayız?” sorusuna cevap verebilir mi? Can Dostum, bir köpeğin birkaç farklı yaşam boyunca varlığının amacının peşinde koşmasının hikâyesi... 2006’da Ulusal Köşe Yazarları Derneği’nden En İyi Mizah dalında ödül alan ve 2011’de Yılın Köşe Yazarı seçilen W. Bruce Cameron’ın bu iç açıcı ve komik romanı, bir köpeğin pek çok hayatının duygusal ve eğlenceli hikâyesi olmakla kalmıyor, aynı zamanda insan ilişkilerine ve insanla en iyi dostu arasındaki kopmaz bağa köpeğin bakış açısından bir yorum getiriyor.
Henry Miller’dan kışkırtıcı bir metin. Çağdaş edebiyatın büyük ustası, uygarlık yalanları karşısında kahkahalarla gülüyor ve zamanın çarkları, insanların yaşamasına ya da ölmesine aldırmaksızın dönüyor. Miller’ın Paris yıllarından yansımalar barındıran “Clichy’de Sessiz Günler”, yaşam denen döngünün tüm hilelerini bir bir sayıp döküyor. Dünya kendi mezarını kazmakla meşgulken hayatın tadını çıkarmanın, gerçekleri kuytu sokak köşelerinde, pespaye otel odalarında ve yüreğin derinliklerinde aramanın öyküleri, kaybedecek hiçbir şeyi olmadan yaşamanın kitabını yazmış bu büyük yazarın kaleminde devleşiyor.
Tarihî gizem romanlarının usta yazarı John Dickson Carr, ilk 1942 yılında yayınladığı gizem romanı, “İmparator’un Enfiye Kutusu” ile polisiye roman türünü hak ettiği mertebeye çıkarır nitelikte duru, akıcı bir üslup ve usta işi betimlemelerle bezenmiş bir üslupla okur karşısına çıkar. Roman bir polisiyenin olmazsa olmazını, yani gizemli olayı, bu olayın önündeki sis perdesini, ardında yatan gerçeği, türün pek çok ucuz örneğindeki sıradanlığa, basitliğe düşmeden, adeta gerek okura gerekse diğer polisiye roman yazarlarına ders verircesine ortaya çıkardığı bir edebiyat şölenine dönüşür.
Susan Sontag, Agora Kitapl , Çev: Begüm Kovulmaz, 336 s.
Robert Heath, MediaCat Kitaplar , Çev: Emrah Bilge, 352 s.
20
7 HAZ RAN 2013 CUMA
Aydınlık KİTAP
ÇOCUK - GENÇ
Belleğin yolculuğu Umutsuzlu un yol gösterdi ini hissedince umutsuzlu a dü meden umutsuzlu u anlamaya meylettiriyor yazar. Bu kadar çok “umutsuzluk” nas l kur uni bir umudu gösterir? Yolculu un devam etmesine ba layabiliriz bunu ERDEM GEZGİNCİ
erdemgezginci@hotmail.com Türkçenin derinliğini ustaca okunur kılan Enis Batur son kitabında hayatından kesitler sunuyor. Salt otobiyografinin dışında yön gösteren, okuyucuyu elinden tutup uzaklara götüren ve en önemlisi götürdüğü yerde bırakmayıp usulca geri getiren kitap şefkatli bir okuma sunuyor. Yazarın içsel ve gerçek yolcuğuna kitabın ilk cümleleriyle ortak olup kitabın sonuna kadar kah yazarın peşinde kah yazarın yanında birçok kavramı sorguladım. Dilin labirentlerinde dolaşmamı sağlayan yol yazarın belleğinin taşlarından örülmüştü. Labirentin hangi sonuca neden ve nasıl ulaşacağını kestirmeye çalışırken kendi belleğimin yol olduğunu, yazarı belleğinin ise yola ışık tuttuğunu fark ettim. Aslında “fark etmek” eylemi kitabın en lezzetli özelliği. Görmek ile bakmak arasındaki farktan ziyade; görmeyi ve gördüğünün arkasını görmeyi sunuyor kitap. Yazarın hayatından kendi hayatıma iz düşürdüğüm düşünceler yazarın tam da bunu istemesinden kaynaklanıyor olabilir. Enis Batur 'un sorduğu sorular ve vermeAyr k diği / veremediği cevaplar ve uzak okuyucuyu kitaba davet ediyor. Davete katılanhikayeler ları edenleri pişman yazar n etmediği kesin.
isteğinin beslenmesi duru dilin ırmağa benzetilmesiyle anlatılabilir. Teya anm l miz ve tereddütte YAZMAYI VE bırakmayan anlatemelinde ayn OKUMAYI tım yolculuk olguTET KLEMEK potada sundan mıdır bilinEnis Batur yazmayı mez sürekli hareket rengarenk öğreten yazarlardan. halinde. “YolculuklaAynı zamanda okuma okunuyor rı yolculuk yapan moduygusu körelen insanların ladır.” düşüncesiyle hikaiçine tekrar bu duyguyu iliştiyeler molalarla birbirine ren bir öğretmen. bağlanmış. Ayrık ve uzak hikayeKestiremediği, uzak anıların içine ler yazarın yaşanmışlığı temelinde aynı doğru yürürken yol çatallaşıyor. Tercih potada rengarenk okunuyor. Başka yaettiği yolda sisi dağıtarak ilerliyor. zarlarla tanışma, başka müziklere kuHerhangi bir sebepten dolayı tercih et- lak verme, başka şehirlere gitme isteği mediği yolu sorgulayarak geçmişimizuyandırıyor kitap. deki tercihlerin yavanlığını silip atıyor. İnsan tercih etmediklerinden de so Ç DOLU UMUTSUZLUK rumlu oluyor kitabı okurken. İz bıra“Bildik de ne oldu?” gibi sorular sokanlar kadar bırakmayanların da önemine vurgu yapıyor yazar. Okul hayatı- ruluyor kitapta. Gördük de ne oldu, yaşadık da ne oldu, evrenin manasızlımızı yazmaya, ailemizi yazmaya özenğına işaret eden düşme halleri mevcut diyor. Anıların üstüne yürüdükçe gömetinlerin sonunda. Bir sonraki anı rünür kılındığını, bu görüntüleri elde etmek içinse mutlaka yazmamız gerek- parçasıyla doğrulan ve sonunda yine düşen umut asla umutsuzluğa teslim tiğini özümsetiyor. olmuyor ama. Belki de hayatın döngüHali hazırda kitap okurken okuma
Enis Batur
sünü minimalize eden bir üslup kitap“Başka Yollar”la gölge oyunu sergiliyor taki. Belki de yolların ölümü anımsatbu açıdan. Perdenin arkasından ışık ve masından kaynaklanan bir zorunluluk. ses geliyor. Renkler bizim gözümüzde Geçmişe yapılan döbeliriyor. Gölge kitabın nüşlerin yorucu ama ve dünyanın bahanesi, zorunlu olması kitabın olmazsa olmazı, sorusu kasveti de taşımasını olarak elimizde kalıyor. sağlıyor. Kasvet aynı “Anladıklarına inazamanda “bulut” anlanıyor musun?” diye sotımı ve metaforuyla da ruyorlar Enis Batur'a. işlenmiş. Ece Ayhan'ın cümlesiyle cevap veriyor onUmutsuzluğun yol lara: “ Salonda biri gösterdiğini hissedince vardır, sessiz dinler, umutsuzluğa düşmeden anlamıştır, bir şey söyumutsuzluğu anlamaya lemeden çekip gider.” meylettiriyor yazar. Bu Anekdotların da yer kadar çok “umutsuzaldığı kitaba fotoğrafluk” nasıl kurşuni bir lar ve resimler eklenumudu gösterir? Yolcumiş. Saman kağıdın etluğun devam etmesine kisiyle çekiciliğini kaybağlayabiliriz bunu. Sübetmiş de olsalar fikir rekliliğin içindeki sorBa ka Yollar, Enis Batur, veriyorlar. Dilin nezaregulamaların sürekliliğe K rm z Kedi Yay nevi, 240 s. tindeki yazara ve çevrezerre kadar tesir etmesine ait fotoğraflar otomesini yaşam sevinci biyografi anlatının belgeleri niteliğinolarak alabiliriz. Öyle ya da böyle “son” kavramını düşünmek sona doğru de. Türk edebiyatının birçok ismiyle karşılaşıp tanışma fırsatı başka yolları giden yolun anlamından bir şey eksiltokumakla mümkün. mez. Enis Batur hayatından sunduğu
Aydınlık KİTAP
7 MAYIS 2013 CUMA
21
‘Seraphita’, bir ömürlük kitap! Balzac, “Seraphita”s nda metafizi in s n rlar n zorlar. Roman için unlar söyleyecektir: “Seraphita’ benim ustal k eserim olacakt r. Bir ‘Goriot Baba’ her gün yaz labilir ama ‘Seraphita’ gibi bir yap t bir ömürde ancak bir kez ortaya ç kar.” Yazar n kendine özgü bol tasvirli, a dal dili, zaman zaman okumay zorla t r yor olsa da; ayn zamanda lirik bir sahne dekoru da yarat r DAĞHAN DÖNMEZ
daghan_donmez@mynet.com Belki de ölüler, çözülecek bir sır kalmadığı için suskundurlar. Kumral “…Bu eser neden bilhassa sizin gibi, yalnızlık sayesinde dünyanın bayağılıklarından korunmuş şu soylu ruhlara ait olmasın?” İthaf yazısında böyle der Balzac, Madam Eveline de Honska’ya. Tıpkı Nıetzsche’nin ‘Zerdüşt’ü gibi ruhun tekamülü için tenha bir coğrafyayı mesken tutmuş; adeta mitolojik, münzevi bir karakteri anlatır. Romanın, Norveç’in o büyülü doğasında geçmesi bundandır. Balzac’ın, İsveçli bilim adamı, filozof Emanuel Swedenborg’un tezleri ve Ortodoks inancındaki melek algısı çerçevesinde yarattığı Seraphita karakteri, genç adam Wilfrid’in gözünde güzeller güzeli bir kadına; Minna’nın gözünde ise yakışıklı bir erkeğe dönüşür. Descartes’in insanın, ruh ve düşünce olmak üzere iki ayrı özden meydana geldiği savının aksine, Se-
raphita büsbütün ruh olma yoluna düşmüştür. “İnsanın ya üst ya da alt dünyalarda yaşadığını matematiksel olarak tespit ettikten sonra, Sivedenborg, bu dünyada, melek olmak için semavi aleme çıkmak üzere hazırlanan varlıklara meleksi ruhlar adını veriyor. Ona göre, tanrı melekleri özel olarak yaratmamıştır; daha önce dünyada insan olarak yaşamamış melek yoktur. Böylece, dünya göğün melek fideliği oluyor. Demek ki melekler kendiliklerinden melek değiller, Tanrı’yla, Tanrı’nın asla kaçınmadığı, samimi bir birleşimle meleğe dönüşüyorlar, çünkü Tanrı’nın özü asla negatif olmayıp sürekli olarak aktiftir.” (s.79)
NANMAYACAK, B LECEK! “Seraphita” 1834 yılında yazıldığında, pozitivist düşünür Ernest Renan henüz 12 yaşındadır; gelgelim pozitivist düşünce, kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştır. Fransız İhtilali’nin öncesine dayanan kilise ve bilim temsilcileri arasındaki ayrım, zamanla derinleşecek ve aynı Renan; “İnsanlık gün gelecek inanmayacak, bilecek” diyecektir. “Seraphita”, Kara Avrupasının bu geçiş döneminin tam ortasına tekabül eder. Realist romanın kurucularından sayılan Balzac, “Seraphita”sında metafiziğin sınırlarını zorlar. Romanı için şunları söyleyecektir: “Seraphita’ benim ustalık eserim olacaktır. Bir ‘Goriot Baba’ her gün yazılabilir ama ‘Seraphita’ gibi bir yapıt bir ömürde ancak bir kez ortaya çıkar.” Yazarın kendine özgü bol tasvirli, ağdalı dili, zaman zaman okumayı zorlaştırıyor olsa da; aynı zamanda lirik bir sahne dekoru da yaratır. Bu dekor, hiç şüphesiz ki kitabın muhtevası ile örtüşmektedir. Anadolu Nakşibendileri mana ve ilimi iki başlık altında tasnif ederler. Bunlar, Batıni ve zahiridir. Batıni bir başka deyişle görünmeyen ilim, maneviyatı karşılar ki; spiritüel bilgiye dayanır. Zahiri ilim ise, dünya hayatına dair; herkesçe ulaşılabilecek bilgiden teşekkül eder. Bana bunları
Balzac
anımsatan yine “Seraphita”dan şu satır- radan itibaren okur; kendini felsefi ve teolar oldu: Teşbihte hata olmaz! lojik bir tartışmanın ortasında bulur. “İki tür algı vardır: Biri deruni, diğe- Öyle ki, sorulan sorular ve diyaloglar, hari harici. İnsan tamamen harici, meleksi zırlıksız okuru dağıtacak cinstendir. Bir ruh tamamen derunidir. nevi, kainatın düzeni ve Ruh, sayıların dibine nüTanrı’nın varlığıdır tartıfuz eder, onların tümüne şılan. “Serafin havalansahiptir, anlamlılıklarımak üzere kanatlarını katnı bilir. Hareket yetisi ladı ve artık onlara doğru vardır ve ubiquite (Çedönmedi. Artık dünyayla virmen bu kelime için, hiçbir bağlantısı kalmaaynı anda birçok yerde mıştı. Birden havalandı, bulunabilme durumu diışıltılar saçan geniş tüylü yerek not düşüyor. Sanıkanatları iki görücüyü rarım bunun da nakşi külhatlatıcı bir gölge gibi örttüründeki karşılığı “ratü.” (s.189) bıta” olacaktır.) sayesinSaygıdeğer okur, ister de her şeyle ortaklık kuİslam kültürü olsun, ister rar: Bir melek, İsveçli Hristiyan; ruhun tekamüpeygambere göre, istelünü ve Tanrı’nın buyrudiği zaman bir başka meğunu önceleyen tüm doktSeraphita, Balzac, leğe arz-ı mevcudiyet rinler, sükuneti, ahlakı ve bir Jaguar Yay nlar , eder. Zira bedeninden aybaşkasını anlamayı taltif ediÇev: smet Birkan, 195 s. rılma yetisi vardır.” (s.85) yor. Oysa dindarlaştığı öne Romanın en tartışsürülen coğrafyamızın ufku maya açık bölümü ise, zannımca 117. say- kesif bir buluttan görünmüyor; riyadan, fa ile başlayan ve Rahip Becker, Wilfrid kavgadan ve biber gazından! İşte benim kive Minna’nın Seraphita/Searphitus adlı bu taptan çıkardığım ders. İyi teneffüsler! cinsiyeti belirsiz varlığı sorgulamaya gitÇünkü kitap karanlığa gönderilmiş tikleri son bölümdür. Tabir yerindeyse, bu- mektuptur!
22
Aydınlık KİTAP
7 HAZ RAN 2013 CUMA
ALINTI-TEST
Okuyaca n z bölümler hangi yazar n hangi kitab ndan al nt lanm t r? Ustaların kılınç yapmak için saatlerce ve günlerce dövdükleri demir neden serttir, bilir misin? O, insanoğluna hemen boyun eğmez, çünkü onların, kendisiyle işleyecekleri suçları bilir. Bu yüzden de ortak olacağı günahların bedelini ateşte dövülürken peşinen öder. Zalimlerin kolları kendi erişilmez isteklerine göre çok kısadır.
a) b) c) d) e)
Kalfa ile Kıralıça - İlhami Algör Heba - Hasan Ali Toptaş Coşkuyla Ölmek - Şule Gürbüz Kitab-ül Hiyel - İhsan Oktay Anar On İki Dağın Sırrı - Haydar Karataş
2
İçki yasağının en amansız devri, IV. Murad zamanı olmuştu. Ne kadar garip bir tesadüftür ki ayyaşların piri Bekri Mustafa da o devirde yaşamıştır; muhtemeldir ki layemut şöhretini, o müthiş yasağa rağmen içki içmesi yüzünden ve bu kahbar padişahın lutfi mahsusuna uğrayarak başını cellat pençesinden kurtarmasından almış olacaktır.
a) b) c) d) e)
Tarihimizde Garip Vakalar - Reşad Ekrem Koçu Berlin’in Yalnız Kadınları - Orhan Karaveli Büyük Ayrılık - Kemal Anadol Taif’te Ölüm - Hıfzı Topuz Saray Meydanı’nda Son Gece - Selma Fındıklı
3
Öğrenecekler kuşkusuz. Sonunda. Öğrenmeliler de. Bilimsel gerçek, sonunda galip gelir, güneşi bir kayanın ardına gizleyemezsin. Ama ellerine geçmeden önce bedelini ödemelerini istiyorum! Hakkımız olan yeri almamızı istiyorum. Saygı istiyorum: İşte bize bunu kazandırabilirsin. Sıçrama... Eğer Sıçrama'yı becerebilirsek, onların yıldızlararası motorunun zerre kadar önemi kalmaz.
a) b) c) d) e)
Solo - Rana Dasgupta Mülksüzler - Ursula K. Le Guin Temize Havale - Juli Zeh GraceLand - Chris Abani Çevengur - Andrey Platonov
Bu haftan n do ru yan tlar :
1-(d) 2-(a) 3-(b)
1
BULMACA tellerle kar k dokunmu ipekli biri - Kütahya’n n bir ilçesi kuma - Ba ka yere dikmek için 8. Duman lekesi - Kekli in haz rlanm olan sebze veya boynundaki siyah halka körpe çiçek Kabe’deki üç puttan biri - Nazi 13. Tavlada “üç” say s - “Ülkü ...” polis örgütü (yazar) - Radyum’un simgesi 9. ki benzer eyi birbirinden ay ran Çe itli organik maddelerin de i iklik, ba kal k - Geni lik üzerinde nem ve s n n etkisiyle “... Farrow” (aktris) olu an, ço u ye il renkli mantar 10. Gazete, dergi, vb.’de say 14. Devrinin sanat anlay Da keçisi içerisinde güzel bir eser 11. Antalya’n n bir ilçesi - “... meydana getirmek - Ha in, kaba Gündüz” (yazar) - Bo az iltihab - Radon’un simgesi - Bir ba laç 12. Gün do umundan önceki alaca karanl k - Gümü ve alt n s rma 15. Gezgin, turist - Metal paralar n ve madalyalar n kal b n hakkeden ki i (para ressam ) YUKARIDAN A A IYA 1. Dul kalan kad n n sadakatini göstermek üzere kendini kurban etmesi eklinde bir Hindu gelene i - Arap alfabesinin ilk harfini - Karayolunda bulunan çukur ve tümsekler 2. Ürdün Bat eria’da 1967’den beri srai i gali alt nda olan kent - Eski bir Hindu tap na tipi Do um i ini yapt ran kad n 3. Voltamper (k sa) - Esasi Erginlik - Disprosyum’un simgesi 4. Eski Bir M s r tanr s - Dingil “O uz ...” (yazar) 5. Bir peygamber ad - Gerçek Hal , kilim ya da bez dokuma tezgah
GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMÜ
5. Birbirine uygun renk ve yap da SOLDAN SA A olan - “... King Cole” (Amerikal 1. Resimdeki yazar caz piyanocusu ve ark c ) K sa hat rlatma yaz s Devlet statistik Enstitüsü (k sa) 2. “... Güler” (foto rafç ) - Yüz, 6. Kas k - Müslümanlar’a namaz çehre - Kimi zaman vaktini bildirmek için minareden Baryum’un simgesi yüksek sesle okunan ça r 3. Boru sesi - sviçre’de bir nehir Avrupa resim sanat nda günlük Satürn gezegeninin be inci ya am , ev ya am n , festivalleri uydusu - Bu day tanesinin ya da içki sahnelerin betimleyen olgunla m içi, özü, habbe yap tlara verilen ad 4. Kuruntuya dü ürme - htiyaçlar 7. Parlak, saydam k rm z renkte devletçe kar lanan onba ve çavu rütbesindeki asker de erli bir ta - Birbirinin ayn olan, Eskrimde kullan lan bir k l ç türü birbirini tamamlayan iki eyden her
6. Ahlak, huy, karakter - Resimdeki yazar n bir eseri - Mahalle (k sa) 7. Toparlak kemik ucu - Akci er Stanislaw Lem’in bir eseri 8. Keskin bir eyle, bir darbeyle vücutta olu an derin kesik veya zedelenme Göze renk veren tabaka 9. talya’da bir yanarda - Bir kan grubu - Çok eski ve bilinmeyen bir tarihi anlatan bir söz 10. “... Gündüz Kutbay” (ney üstad ) - amand ralarda, r ht mlarda halat ba lamaya yarayan, sa lam mapalara geçirilmi demir halka Bir meyve 11. Lantan’ n simgesi M s r’ n plakas - At e itimi Su yolu, kanal 12. Her zaman, daima, sürekli olarak - Tepkili uçak Doku teli - Bir soru sözü 13. “... Türkali” (as l ad Abdülkadir Pirhasan olan bir yazar m z) Küçük ve sevimli 14. Kimononun üstüne tak lan, biçimi ve boyutu cinsiyete, ya a, mevkiye ve bölgeye göre de i en, bir dü ümle birle tirilen geni ipek ku ak - Küçük ma ara - “Seyrek”kar t - Bo aya gelmemi 1-2 ya nda di i s r 15. Resimdeki yazar n bir eseri Gömülmeden önce ölünün sar ld beyaz bez