Siyah Beyaz Dergisi - Sayı 2 :: Ekim 2008

Page 1



Herkese selam, Ýkinci sayýmýzla karþýnýzdayýz. Ýlk sayýmýza gösterdiðiniz inanýlmaz ilgiye, gerek e-mail'lerinizle, gerekse Facebook üzerinden yolladýðýnýz mesajlarla verdiðiniz desteðe çok teþekkür ederiz. Geride býraktýðýmýz ayýn müzik adýna en önemli olaylarýndan biri kuþkusuz Metallica'nýn yeni albümüydü. Yine çok ses getiren, yine tartýþmalý bir albüm oldu "Death Magnetic". Grubu, bu albümle ortaya koyduðu "biz daha ölmedik" formatý karþýsýnda kapaða taþýmamýz kaçýnýlmazdý. Geçtiðimiz ayýn en üzücü haberiyse Pink Floyd klavyecisi Rick Wright'ýn aramýzdan ayrýlmasýydý. Üstadý 15 Eylül günü kaybettik. Kendisini her daim The Great Gig In The Sky' ile hatýrlayacaðýz. Huzur içinde yatsýn. Saygýyla andýðýmýz bir baþka müzik adamý da Metallica'nýn 1986'da ölen basisti Cliff Burton. Geçtiðimiz ayýn 27'si, Burton'ýn 22. ölüm yýldönümüydü. Metallica'nýn kapak olduðu bir sayýda onu da anmadan geçmek istemedik. Yan sayfadaki fotoðraf Ýsveç'te, Burton'ýn hayatýný kaybettiði trafik kazasýnýn olduðu yerdeki anýta ait. Bu ay kadromuz ve içeriðimiz epeyce geniþledi. Geçen sayýya dair en çok sorulardan biri "neden dergide röportaj yok" idi. Bizde yazarlar ne isterlerse onu yazýyorlar, özellikle röportaj çabasý içerisinde deðiliz yani. O nedenle bu sayýda yalnýzca bir röportaj var. "Sadece metal içerikli bir dergi deðilseniz neden içerik bu kadar metal aðýrlýklý" sorusun yanýtý daha basit: Yazarlarýmýzdan dolayý.

Dergimizde bu ay iki yeni köþeye baþladýk. Hakan Kahraman'ýn hazýrladýðý bu köþeler, ekstrem metalin derinliklerine yolculuk ve vaktiyle Türk Rock tarihine damgasýný vurmuþ dergilerden seçme konular üzerine. Dergide yer alan köþelerin sürekliliði, köþeleri hazýrlayan arkadaþlarýn kendi iþleriyle ilgili yoðunluklarýna göre deðiþebiliyor. Bu nedenle þimdiden belirteyim, her köþenin her ay üst üste yer almasý söz konusu olmayabilir. Bu ay "ayýn sanatçýsý" köþemiz yok örneðin. Bu ay kalýcý domain adresimize geçtik. Bize bundan böyle www.siyahbeyazonline.com adresinden ulaþabilirsiniz. Dergide yer alan yazýlarýn, yazarlarýn kiþisel görüþlerini içerdiðini ve derginin genel görüþünü yansýtmadýðýný/yansýtamayacaðýný belirtmek isterim. Öte yandan dergide çok abes duracak biþeyi de zaten girmeyiz. Bir çok açýdan geniþ çerçevede yayýn yapmak amacýndayýz. Bu nedenle Kargo ve Gorgoroth'u ayný sayýda okuyorsunuz. Dergimiz için Facebook'ta bir grup oluþturduk. Arama kýsmýna Siyah Beyaz yazarak gelen listeden gruba ulaþabilirsiniz. Dergiyle ilgili geliþmeleri grup sayfasýndan takipçilerimize duyuruyoruz. Derginin formatýyla ilgili mevcut bir soruna dair mesaj almadýk ancak herhangi bir sorun yaþarsanýz lütfen durumu bize bildirin ki gerekli çözümü düþünelim. Gelecek ay görüþmek üzere... Selim Varýþlý

Editör ve Görsel Yönetmen

SELÝM VARIÞLI selimvarisli@gmail.com

Yazarlar / Katkýda Bulunanlar

CÝHAN EMER, DERYA OKUMUÞ, ERDEM YABAS, FATÝH KANIK, GÖKÇE DERELÝ GÜLBÝN ERDEM, HAKAN KAHRAMAN, ÝPEK ATCAN, TUNA VURAL

www.siyahbeyazonline.com



SELÝM VARIÞLI


Okuduðunuz Metallica yazýlarýndan kaç tanesi yazarýn gençliðindeki Metallica yýllarýný içeriyor bilemiyorum ama onlardan bi tane daha okumak üzeresiniz :) 1996 yazýnda tanýþtým sanýrým Metallica'yla. O zamanlar çevremde halihazýrda Metallica dinleyenlerin büyük bir kýsmý grup konusunda "davayý sattýlar" modundalardý. Zira "Load" yeni çýkmýþtý ve grubun 1991 tarihli kendi adýný taþýyan albümüyle (ki yazýnýn devamýnda "Black Album" olarak anýyoruz) epeyce alakasýz bir albümdü. Esasýnda "gümbür gümbür" Metallica'nýn yerine baþka bir gümbür gümbür Metallica gelmiþti ama biz o dönem durumu anlamaktan çok uzaktýk. Ben zaten parseklerce mesafedeydim olaya ama yýllarýn Metallica dinleyicileri de "Load"un kötü bir albüm olduðunu ve Metallica'nýn bittiðini falan söylüyorlardý. "Master Of Puppets" ile yeni tanýþmýþ, "Black Album"ün metal tarihinin en iyi albümü olduðunu (veya olabileceðini diyelim, zira metal tarihine dair bildiðim albüm sayýsý beþ veya altýydý o dönem =)) düþünen bir genç olarak ben de gazý alýp "Load kötüdür abi evet" moduna girmiþtim çoktan. Oysa henüz dinlememiþtim ve "Reload" yayýnlanana kadar da dinlemeyecektim o albümü :) Derken 1997 sonlarýnda Reload yayýnlandý (þaka maka adamlar iki yýlda iki albüm yayýnlamýþ, bugün bakýnca inanýlmaz görünüyor =)). Ben o dönem Slayer'da kendini bulmuþ asi ve sert metalci genci oynadýðýmdan (haha yok yok o kadar asi deðildim, kravatla okula giden bi lise öðrencisiydim nihayetinde) Reload'u duyduðumda "bi tanesi yetmiyo muydu bunlarýn" gibi bir tepki vermiþtim. Öte yandan deli gibi de merak ediyordum albümü. Orijinal metal kasetleri bulunabiliyordu tek tük ama tadý bizim jenerasyonun bugün bile damaðýnda olan çekme kasetlerden dinliyorduk her þeyi. Çift kasetçalarlý teybi olan bi arkadaþým, kimbilir kaçýncý kopyanýn kopyasý olan bir Reload çekmiþti bana. Albümün ilk þarkýsý 'Fuel'i kaç kere baþa sarýp dinledim hatýrlamýyorum. Ancak 'The Memory Remains'e geçtiðimde Fuel'e verdiðim prim bir anda azaldý. Remains muhteþemdi! Albüm ilerledikçe kendimi eski Türk filmlerinde Hülya Koçyiðit'i ilk gördüðünde apýþýp kalan Tarýk Akan gibi hissetmeye baþlamýþtým. Haliyle Load da ertesi gün walkmanimdeydi (o dönem Türk gençliðinin hayatýna yön vermiþ öðelerden biri de efsanevi gri-siyah renkli Sony walkmanlerdir). Load'u asla Reload kadar beðenmedim ancak bugün dönüp bakýnca her iki albümün de yeri göðü inletecek kapasitede olduðunu düþünüyorum. Özellikle Metallica 2003 yýlýnda "St.Anger" adlý ne idüðü belirsiz albümü yayýnladýktan sonra bu düþüncem güçlendi. Belki denize düþüp yýlana sarýlma durumu oldu bilemiyorum (snake, i'm the snake). Ancak aradan geçen beþ seneye raðmen bugün halen Metallica diskografisinde sivilce gibi sýrýtan o albümü kabullenebilmiþ deðilim. Efendim yazýya neden böyle girdik? Malumunuz, yeni Metallica albümü "Death Magnetic" geçtiðimiz ay yayýnlandý. Yukarýda sözünü ettiðim St.Anger faciasýndan sonra açýkçasý kiþisel beklentim çok çok düþüktü Metallica'dan. Güzide dergilerimizden birinin röportajlarýnda sýk sýk sorduðu "artýk daðýlmasý gereken grup" sorusunu her gördüðümde aklýma Metallica geliyordu. St.Anger'ý da aratacak biþeyler yapýyorlardýr diye düþünüyordum. Amma velakin, albümde


yer alan þarkýlardan ilki nette yayýnlandýðýnda, durumun hiç de sandýðým gibi olmadýðýný fark ettim. Derken ikinci þarký geldi. Ardýndan albüm yayýnlandý. Tüm önyargýlarýma raðmen (ki önyargý kimi zaman iyi biþeydir) albümü ilk dinleyiþimde sevdim. Dinledikçe daha da sevdim. Þu an gece gündüz dinliyorum. Tökezledikleri yerler yine var ama albüm bir bütün olarak kesinlikle Reload'la kapýþacak dinlenebilirliðe sahip. St.Anger'ý (ve o korkunç davul tonunu) hiç bir þekilde affettirmese de kesinlikle bu çaðda bu Metallica mucize gibi. Milenyum sürecinde grubun sürekli tökezlemesi, kendi aralarýndaki sorunlar, Jason'ýn ayrýlmasý (yeri gelmiþken yeni eleman Rob Trujillo'ya hala ýsýnamadýðýmý da belirteyim) vesaire gibi nedenlerle bir daha toparlanamayacaklarýný ben de uzun süredir düþünüyordum. St.Anger da bu hazin çöküþün son çýrpýnýþý gibi görünmüþtü gözüme açýkçasý. Ancak öyle olmadý. Metallica isminin ne kadar saðlam temellere dayandýðýný ya unutmuþuz, ya da görmezden gelmiþiz. Death Magnetic görkemli bir geri dönüþün habercisi gibi duran sýký bir albüm. E bugünlerde eski Thrash gruplarýnýn geri dönmesi de moda olmadý mý zaten? Ne? Tamam tamam vurmayýn =) "Death Magnetic", prodüksiyon olarak bir takým fantastik hareketlere sahne olmuþ. Davulda hafiften acayiplik olsa da sýrýtmýyor (önceki albüme nazaran davul tonlarý þahane). Albümün ismi kötü olsa da isme uygun kapak olayýnda (mýknatýs tabut) yine çok iyi iþ çýkarmýþlar. Parçalarda bir jam-session tadý yakalamak bence de mümkün. Ama bu abartýldýðý kadar "kendini tekrar" durumu deðil. Zaten o olayý hiç anlamadým. Kendini tekrar derken ne kastediliyor acep? Bu grubun zaten kendini tekrar etmesini istemiyor muyduk? Yeni Black Album'ler, yeni Reload'lar (kendi adýma diyeyim en azýndan) beklemiyor muyduk? Metallica gibi çok büyük gruplar kendilerini gözden geçirip revizyona gittiklerinde (bkz. Load, Reload), hele de metal grubuysa anýnda tepki görürler. Ýnsanlar önceki albümlerindeki gibi þeyler yapmalarýný bekler gruptan. Metallica bunu yapmadýðý için tepki gördü. Hala görüyor. Ama son albümde kendini tekrarlamakla da eleþtirildi. Keþke daha fazla tekrarlasaymýþ kendini! Bazý parçalarda cidden eskiyi anýmsatan riffler var ancak albüme genel olarak baktýðýnýzda ne görüyorsunuz? Hatta önce þunu sorayým. Metallica'nýn ilk beþ albümünden hangisi bir diðerine benziyor? Sanki ilk beþ albüm birbirinin

aynýsýymýþ da Metallica tek bir saðlam damar yakalayýp onu sömürmüþ gibi anlatýlýyor bu "kendini tekrar" muhabbetleri. Türkiye gibi bir ülkede üç kez konser verip üçünde de stadyum dolduran bir topluluk Metallica. Bu açýdan bakýnca ülkemiz için en büyük metal grubunun Metallica olduðu söylenebilir. Özellikle de ülkemizde konser veren Iron Maiden ve Judas Priest gibi muadili diðer gruplarýn seyirci sayýlarýný göz önünde bulundurduðumuzda. 27 Temmuz'da Ali Sami Yen'de gerçekleþtirilen konser gösterdi ki Metallica bizde asla eskimiyor. Ki o konserde henüz yeni albüm çýkmamýþtý. Aktüel albümleri beþ seneki önceki St.Anger faciasýydý. Buna raðmen stadyumu dolduran kalabalýðýn grubu bile þaþýrttýðýný düþünürsek, önümüzdeki sene yeniden geleceði organizasyon tarafýndan açýklanan Metallica'nýn nelere kadir olacaðýný merakla beklemekteyim. Albüme dönelim yeniden. 'All Nightmare Long' ve 'Cyanide' zirve yapmýþ parçalar. Gelgelelim taþýdýðý ismin aðýrlýðý altýnca feci þekilde ezilen bir 'Unforgiven III' var ki albümün en üzücü parçasý. Esasýnda kötü bir parça olmamasýna raðmen, Metallica tarihinde iki kez zirve teþkil etmiþ olan Unforgiven'ýn ismini taþýyor olmasý, çok yetersiz bir parça haline getiriyor onu benim nazarýmda. Unforgiven II'nin büyük beðeniyle karþýlandýðýný hatýrlayýp böyle bir iþe giriþmiþ olabileceklerini anlýyorum. Ancak o 11 sene önceydi. O zamanlar dünya daha güzeldi (St.Anger da yoktu, kesinlikle daha güzeldi dünya). Metallica'nýn geçmiþe dair dokunulmamasý gereken parçalarý daha fazla eþelemeyeceðini umarak yazýyý noktalayalým yavaþtan. El netice, "Death Magnetic" ile beni fena halde utandýrdý Metallica... Ek: Yazýyý yazdýðým sýralarda henüz albümün "Guitar Hero III" oyunu için hazýrlanan farklý mixlenmiþ versiyonunu dinlememiþtim. Bu versiyonda, yazýda sözünü ettiðim sound acayiplikleri yok. Gitarlar daha güçlü, bas daha iyi duyuluyor ve davul patlamýyor. Genel ses çýkýþý biraz düþük olsa da orijinal versiyondaki sounddan çok daha yüksek bir dinlenebilirliðe sahip olduðunu düþünüyorum GHIII versiyonunun. Nitekim orijinalinden deðil GHIII versiyonundan dinliyorum albümü.

www.metallica.com


SELÝM VARIÞLI FATÝH KANIK


Motörhead hakkýnda yazýlabilecek her þey yazýlmýþ mýdýr? Þuna ne dersiniz? Son albüm, bir önceki kadar sýký deðil. Haha. Motörhead'in herhangi iki veya daha fazla albümü arasýnda iyi/kötü karþýlaþtýrmasý yapmak, '"Dirty Deeds Done Dirt Cheap' 'T.N.T'den daha güzel bi parça" þeklinde cümlelerle gelmek gibi oluyor hafiften, farkýndayým. Ancak Motörhead son albümünde baya baya metal takýlmýþ ve güzel bi prodüksiyonla ortaya çýkmýþtý. E adama "madem öyle niye devamýný getirmiyosun" demezler mi? Yeni albümün soundu bir önceki kadar parlak olmasa da idare eder. Müzik bildiðimiz Motörhead. Ama yeterince kliþe Rock'N'Roll riffi atmamýþ bu sefer Lemmy. Biliyosunuz Motörhead'in alamet-i farikasý, 25-30 senelik kliþe riffler kullanarak þahane parçalar yapmasýdýr. Bu onlara özgü bir büyü. Efendim? AC/DC mi? E onlardan bahsettik ya yukarýda :) Öte yandan, 63 (yazýyla altmýþüç) yaþýndaki Lemmy'nin þu yaþýnda hala arkasýnda çetesiyle Rock'N'Roll çalýyor olmasý, zaten yaptýðý albümün maça 3-0 önde baþlamasý için fazlasýyla yeterli. Tüm hayatýný gitarist olarak geçirmiþ bi adamýn bile bu yaþta ne çaldýðý bilmesi mucize iken; Lemmy, albüm kaydedip, turneye çýkýp, þiþelerle Jack içip, groupielerle takýlarak inatla Rock'N'Roll'a devam ediyor. Aslýnda inatla yaþamaya devam ediyor da denebilir çünkü bu formatla halen yaþýyor olmasý neredeyse mucize sayýlýr. :) Bu baba grubun Türkiye de gerçekleþtirilmesi planlanan konseri fazla ilgi görmediði için iptal olmuþtu. HellFest te ise tam bir izdiham yaþandý. Her zamanki gibi aðýr karizmalarýyla sahneye çýktýlar ve etkileyici parçalarýyla milleti çýðlýk çýðlýða býrakacak bir giriþ yaptýlar. Geçmiþi çok kirli ve kabarýk olan, Rock n Roll ve Heavy Metal adýna kilometre taþý kabul edilen bu gruba bu kadar ilgi gösterilmesi beni þaþýrtmadý aslýnda. Genelde yeni albümlerinden parçalar çaldýlar. Ortamdaki herkes bütün Motörhead parçalarýna ezbere eþlik etti. Konserin ortalarýnda aðýzlarýndan ateþ çýkaran dansçý kýzlar da bu inanýlmaz performansa katýldýlar. Topluluk da yükselen tansiyonu hit parçalarýný artarda sýralayarak iyice körükledi. Ace of Spades , Iron Fist , We Are Motorhead , Sacrifice , Overkill gibi hitlerle milleti coþkunun doruklarýna taþýdýlar. Yeri göðü inleten performansla Lemmy gibi bir ikonu izlemek son derece heyecan vericiydi... FATÝH KANIK

Motörhead'in özellikle 2000 sonrasý albümleri, tarihi boyunca yaptýðý en iyi albümler bence. Yok yok çarpýlmam. 'Ace Of Spades' ve 'Overkill' güzel parçalar olabilir ancak bir Sword Of Glory veya Trigger kadar deðiller bence. Adamlar tarih yazdýklarý albümlerden daha iyilerini yaptýklarý zaman da söylemeyelim mi yani? :) Ayrýca Motörhead tarihinin en güzel balladý konusunda 'God Was Never On Your Side', 'Love Me Forever' ile kafa kafaya gider. 'Love Me Forever' demiþken... Motörhead gibi hýrçýn bi grubun 'Love Me Forever' gibi "düðünümde de çalsýn cenazemde de" tandanslý bir parçayý yapmýþ olmasýný her daim þaþýrtýcý bulmuþumdur. Lemmy'nin balladlarla normal koþullarda asla uyuþmayacak vokalinin, Motörhead'in yaptýðý her ballada cuk diye oturmasý da ayrýca ilginçtir. Kulak aþinalýðý nasýl bir dereceye geldiyse artýk, adam bozlak söylese onu bile yadýrgamayýz belki. Yapýmý halen süren ve 2009'da gösterime girmesi planlanan "Lemmy: The Movie" adlý belgeselin teaserýnda, Alice Cooper'ýn "Captain Hook" olarak tanýmladýðý Lemmy, Foo Fighters solisti (eski Nirvana davulcusu) Dave Grohl tarafýndan da "More than any other rock musicians, he is the badass motherfucker in the world" cümlesiyle özetleniyor. Henüz yayýnlanmadan epeyce ses getiren belgeselin teaserýný www.lemmymovie.com adresinden izleyebilirsiniz. SELÝM VARIÞLI

www.imotorhead.com


SELÝM VARIÞLI


The Cranberries ý ve doksanlarýn sonunda yeri göðü inleten parçalarý Zombie yi halen hatýrlayan var mý? Bizim kuþaðýn lise yýllarýnýn rengini açan o þahane þarkýya sesiyle hayat veren (kliþeye gel) Dolores "Irish Cream" O'Riordan, geçtiðimiz yýl yayýnladýðý solo albümüyle koca The Cranberries diskografisini sarsmýþtý benim nazarýmda. Kendisiyle ilgili biþeyler yazmak için epeydir fýrsat kolluyordum, kýsmet Siyah Beyaz'a çýktý. 1990 yýlýnda kurulan ve bugüne deðin 5 albüm yayýnlamýþ olan The Cranberries'i, The Cranberries yapan en önemli etken kuþkusuz Dolores'ti. Özellikle Nirvana gazýnýn etkisini yitirdiði doksanlar sonu gençliði için hafif hýrçýn ama cool rock solisti formatý çok ilgi çekiciydi (doðrudan ilgisi olmasa bile Þebnem Ferah'ý hatýrlatmak istedim bu noktada). The Cranberries'in 1999 tarihli "Bury The Hatchet" albümünün müzik dünyasýný titretip kendine getirmesi, grubun müzikal baþarýsýnýn yaný sýra Dolores'in sözünü ettiðimiz imajýnýn da etkisinden kaynaklanmaktaydý. Dolores 2003 yýlýnda Örümcek Adam 2 filmi için Black Widow adýnda bir parça yapar. Lakin parça filmde kullanýlmaz. O da parçayý ilk solo albümüne almaya karar verir. Ýyi ki de öyle yapar, zira Black Widow albümün en güçlü parçalarýndan biridir. The Cranberries'ýn "Bury The Hatchet" albümünü dinlediðimde, grubun bir daha bu kadar baþarýlý bir albüm yapmasýnýn çok zor olduðunu düþünmüþtüm. Dolores zoru tek baþýna baþarmýþ. Bugün üzerinden bir buçuk sene geçtikten sonra bile, ilk çýktýðý günlerdeki gibi ilgiyle dinletiyor kendini. The Cranberries'ýn aktif olmamasýnýn ve 2001 yýlýndan beri albüm yapmýyor oluþunun, müzik dünyasýnýn onlarýn tarzýna ait kýsmýnda büyük bir boþluk yarattýðý aþikar. Ýþte Dolores bu muazzam boþluðu solo albümüyle bir nebze olsun doldurdu. The Cranberries'e göre daha naif bir duruþu var Dolores'in solo albümünün. The Cranberries'in 'Animal Instinct', 'Delilah' veya 'Just My Imagination' gibi bestelerindeki "hava bugün güneþli ne güzel" olayý Dolores'in solo albümünde yok. Neyse ki yok. The Cranberries'in olduðundan daha aðýr ve ayaklarý yere basan bir grup olarak görülmemesinin yegane nedeni MTV soundlu bu parçalardýr zira (parçalarýn iyi olmalarý, MTV soundu olayýný ortadan kaldýrmýyor). Daha karanlýk, daha bi realist takýlýyor Dolores. Lirikler açýsýndan The Cranberries'in hassasiyetine tabii ki diyeceðimiz yok. Ancak Dolores'ýn olayý müziðe de doðrudan yansýtýyor olmasý "iþte budur ya, grupla beraberken aklýn nerdeydi" dedirtmiyor deðil. Bu albümle epeyce bir süre daha idare edilebilecek olsa da, umarým yeni albüm konusunda yakýn zamanda sesi soluðu çýkar Dolores'in...

www.doloresoriordan.ie


DERYA Pellium OKUMUÞ


Kendi kendinin, kendi varlýðýnýn her zerresiyle kendin ve kendinden baþka her þey olabilme yetisinin uçsuz bucaksýz, var olduðu hep o cengâver gözü karalýðýyla savunulan, o dilimize dolanmýþ sýnýrlarýn belki tam olarak aþýlamasa da; saðýndan solundan ciddi çentikler aldýðý, dokunulmazlýðýna en naif haliyle tecavüz edildiði bir varlýk seviyesi, bir ruh durumu, seküler bir ruhun, uhreviliðinin cýlýzlýðýyla kulaða dolan, can yakan dokunuþlarýndan ilham alarak IAMX ten, dolayýsýyla Chris Corner dan, dolayýsýyla varlýðýndan ve varlýðýnýn tezahürlerinden bahsedeceðim burada. Uzun cümleler kurulmaya çalýþýlacak adýna, týpký onun çok yorulmadan, yapmayýp anlatabildiði gibi; bu kez biraz yorularak Nerede okuduðumu, kimin söylediðini anýmsamadýðým bir aforizmada, cümlenin sahibi þöyle iddialý bir cümle kuruyordu: Dâhiler, sanatçýlar, ruhlarýnda deðiþimin kutsal ve eriþilmez gücünü taþýyanlar çocukluklarýnda dahi baþka parlarlar. Kaç dâhiye, kaç þaire, kaç deliye doðumundan itibaren eþlik etmiþ, kaçýný gözlemleyebilmiþ bu sözün sahibi bilemiyorum. Lakin tabi ki yanýlýyor olduðunu hararetle söyleyeceðim bu tanýmadýðým adama. Diðerlerinden biri gibi görünen, yanlýzca biraz daha sessiz veya biraz daha ele avuca sýðmaz, kural tanýmaz haþarý çocuklarýn özlerindeki o ýþýk ne kolay görülebilir, ne de kaderi tahmin edilebilir bir hediye olmadýðýndan Dali lerin, Bach larýn, Dickinson larýn, Brecht lerin çocukluklarýyla pek ilgilenmiyoruz. Ve iþte kendine bu listenin aþaðýlarýnda yer edinebilecek bir çocuk IAMX. Yani X in asýl sahibi Britanya nýn havasýndan mý, suyundan mý, yoksa gerçekten Güneþ görmeyen, pencerelerinin her gün yaðmurla tertemiz edildiði sýra sýra kahverengi flat evlerinin, anaokullarýnýn içinde, altýnda büyüdükleri florasan ýþýklara inat koruduklarý o iç ýþýðýyla yetiþen çocuklarýndan boy veren kuþaklarýndan mýdýr bilinmez, bütün sanat dillerine ve özellikle de müziðe kattýðý anlam yadsýnamaz boyutta bugün. Britanya dramasý dahi sarkazmýyla, ironisiyle klasik dramanýn oldukça ötesine geçen, komedyayla biraz hormonlu dramayý sentezleyen paralize bir mizah güdüsü kazandýrýr muhatabýna. Tam da bu noktada Yorkshire da bir kýþ çocuðu olarak 1972 de dünyaya gelen Chris Corner dan söz etmek lazým. O diðerlerinin yanýnda farklý gözükmeyen çocuklardan biri. En azýndan kendinden baþkasý pek farkýnda deðil kendisinin; melodram tadýnda, aðýt burukluðunda 1995 yýlýnda Chris Corner ve Liam Howe önderliðinde kurulan grup Sneaker Pimps in 1996 da çýkan ilk albümünün adý Becoming X olmuþtu. Taným aralýðý net olmayan ancak, çok karmaþýk elementlerin (sanat, seks, içsellik, yaratýcýlýk vs.) bir araya gelmesinden doðan bir var oluþ, bir yapý, bir bileþik X , albümün adýna ilham veriyordu. Sneaker Pimps bazý sorunlar nedeniyle ve pek tabii Chris Corner ýn önü alýnamaz kozadan çýkma azmiyle müzik hayatýna göz yumunca, X in Becoming X le baþlayan tamamlanma yolculuðu, yumurtasýný sahnede çatlatan, orta sahanýn ortasýnda Chris Corner ýn olduðu, ileri ikilide Dean Rosenzweig ve Janine Gebauer, defansta Sue Denim ve kalede Tom Marsh kadrosuyla IAMX takýmýna dönüþmesiyle devam ediyor. Her anlamda düalist bir inancýn yansýmasý bir mahlûkun sahnede hayali dahi zorlayan bir alter egonun performansýný sergilemesi bile, X in her halinin kokusu sinmiþ müziðiyle, daha ilk bakýþ ve ilk duyuda yakalayan personasýnýn ne denli güçlü olduðunu anlatmak için yeterli deðil. Kendini zaman zaman Jekyll ve Hyde ýn alter egolarýndan herbiri gibi görüp, olduðu ve olmadýðý gibi yansýtmayý misyon edinmiþ bu adamýn müziði kendisini de çok etkileyen, kuvvetli ýþýklar hatta belki biraz neon lirisizmi- alter egonun ifadecisi frapan ve gösteriþli kostümleri ve makyajýyla, eskinin müzikli oyunlarýndan, hatta gösteriþli müzikallerden fýrlamýþ gibi. Ýlk solo albümü sayýlan 2004 çýkýþlý Kiss and Swallow da Sneaker Pimps sonrasý kýsmi metamorfozunun kanýtý electropop un, synth in, trip-hop ögelerinin ifadesi üzerindeki nüfuzunu arttýrdý. 80 lerin upbeat leri, rock n roll un yalnýzca rock ýyla harmanlanmýþ bir synth, biraz indie akustiði derken lirikleriyle de bütüne bakýldýðýnda benzeri az olan bir müzik dili sunuyordu bu albümde. Þarký sözleri Beckett þiirleri gibi; tutkuyla kýskandýðýna, Neþen benim hüznümdür. derken bir yandan, diðer yandan da Herkes aslýnda bir diðerinin delisidir. Birinin çaresi diðerinin felaketidir. diyerek, gecesini gündüzüne katarken olageldiði Jekyll la özleþiyordu iyice. Bu albüm kendini seyredecek olan The Alternative öncesi ýsýndýrma turlarý kabilinde yukarýda saydýðým bileþenlere sýrtýný yaslayarak


misyonunu hakkýyla tamamlýyor ve 2006 yýlýna gelindiðinde zaten halihazýrda prodüksiyona dönüþtürülmeyi bekleyen on bir parçayla, albümün adýný sahiplenmek için geniþ çaðrýþým aralýðýna sahip The Alternative çýkýyor. Kiss and Swallow sonrasý kulaðýna sesi çalýnan herkese ikinci bir hediye sunarcasýna maðrur, kendinden emin, daha erotik ama ayný zamanda daha karanlýk bir ses ve sound karakteriyle geri dönüyor. Bu kez piyano IAMX oyununun baþ köþesinde, sahnenin tam ortasýnda yer ediniyor kendisine. Glitchlerin çoðunun yerini bu kez dolu dolu strings ler alýyor. Piyano, Chris Corner ýn erotizm, aþk, acý, kinaye kokan sesi ve en neþeli pop kokulu þarkýda dahi glam bir karanlýk hissi Albümü bunlarla özetlemek hem doðru, hem aslýna özensiz bir haksýzlýk olacaktýr. Zira adýyla da alamet-i farikasý ortada bu albümün her parçasýnda, lirikler ve müzik birbirine kenetlenmiþ iki argümandan baþka bir þey deðil. Týpký içsel üslubundaki düalist etki gibi, sahne þovlarýndaki çýlgýn pandomimler gibi, þarkýlarda da sözle müzik arasýnda tuhaf bir bütünlük hissi yakalýyor insaný. Albüme adýný veren aslýnda albümün ve X in ona adýný verdiðiparçadaki gibi, kulak zarýna eriþen ilk notadan itibaren alternatif, underground ve alabildiðine mükemmel ayrýksýlýðý anýmsatan bir þeyler duyacaðýna baþtan inanýyor insan. Yalnýz sahnedeki gotik duruþu, aurasý, þapkasý, bastonu, makyajýyla deðil; ortaya çýkan hem görsel hem iþitsel sanat þovuyla en seçkin underground galerilere kaldýrýlasý bütün bir müzik prodüksiyonuna imza atýyor. YENÝDEN SEVECEKSÝN Bir gün; özellikle yaðmurlu bir günün alabildiðine gri sabahýnda buram buram acý, erotizm, hararet, keyif ve baþkalýk kokan sesiyle bir adam size de Yeniden Seveceksin dedi mi bilmiyorum. Duyduklarýnýza raðmen kulaklarýnýza inanamayýp ve hatta inanmak istemeyip, ne olduðunu anlamadan piyano tuþlarýnýn her inip çýkýþýnda bir öncekinden daha deðerli, daha sihirli bir acý hissettiniz mi? Yanýtýnýz hayýr ise çok büyük bir kayýp ve ufak bir kazanç içindesiniz demektir. Öznel pesimist kazancý dinleyenin kendine; kaybý, asi ve doymak bilmez ruhun buhran nöbetlerinde rafine hüznün tadýndan yoksun olmak olacaktýr. The Alternative albümünün kapanýþ parçasý This Will Make You Love Again yedi düvele nam salmýþ zararlarýyla, yetmiþ yedi alemin her köþesinde listelerden inmeyen þýmarýklýðýyla, sözlerindeki imgelemiyle, yarattýðý acýtacak kadar gerçek sarmal anlam yapýsýyla, küçük ironik ama doðru tespitleriyle, parçanýn merkezinde duran aðýr piyano týnýlarýyla tam anlamýyla dört dakika kýrk saniyelik bir ekstre intihar örneði. IAMX in bazen yarý-gotik, dramatik, karanlýk, en mutlu synth týnýsýnýn altýna ufak da olsa bir acý ayarý koyan yer yer melodram tadýndaki müzik üslubu bu þarkýda aniden ortadan yok oluveriyor. Ulan þu gece hayatýnda nasýl ayakta kalýcam ben?! diye soran arsýz ve cesur çocuk yok. Negative Sex te bütün açýk sözlülüðüyle konuya dair cüretkâr tanýmlamalar yapan görmüþ geçirmiþ havasý yok. Uyuþturucudan, sefahatten, paradigmalardan da söz etmiyor burada. Çocukluk yýllarýnda etrafýný sarmýþ ve kimyasýný þekillendirmiþ, adeta X i X yapan o feminen duyarlýkla acýlý, yalnýz ama yine de ümitvar; bir 8 liðin içinde söylediklerini ardýþýk diðer 8 likte daha doðru, daha yalýn, daha damdan düþer gibi, ama daha þefkatli bir insafsýzlýkla söylüyor. Yaþamýn son bulduðunu, ilüzyonlarýn kölesi iken daha az acýdýðýmýzý hatýrlayýþýmýzý; yalnýzlýðýn daimi ve yalanlanamayacak bir yalan, nefes aldýðý sürece insanýn sonucu her ne olursa olsun denemeye mahkûm olduðunu, daha iyisini yapmak için deðil, sadece yapmak zorunda olduðu için yaptýðý her þeyin, baþta aþkýn ve onu gerçekliðin ötesine taþýyan hayat damarlarýný kesip kesip tekrar dikilmesi gerektiðini daha bir buðulanmýþ sesiyle, hýrpaladýðýný adeta fark etmiyormuþçasýna sakince söyleyip çekiliyor. Geriye, seleksiyon maðduru insanýn tamamen kendiyle, samimiyetiyle, ikililiðiyle, tekliðiyle, yalnýzlýðýyla, çekimser evrimsel yaþama arzusuyla, baþ baþa býrakýldýðý piyanonun son tuþunun duvarlardaki güçlü yankýsý kalýyor (Doðum süreci biraz sancýlý geçen bu yazýyý, sancý þiddetini arttýrmakta beis görmeyen virüs ve trojanlarýma, DVDRom uma, döngüsel artýklý DVD lerime ve tabi ki X e adýyorum. Sevgiler )

www.myspace.com/iamx



SELÝM VARIÞLI


Þimdiye dek karþýlaþacaðýnýz en çýlgýn Joker için hazýrlanýn. Bu filmin esas yýldýzý Christian Bale deðil. Heath Ledger! Hayýr, öldüðü için deðil. Ölümü, bikaç albüm yayýnlayýp ardýndan ölen bir müzisyenin "kör ölür badem gözlü olur" formatlý içi boþ ve ömrü kýsa yüceltiliþinden fazlasýný getiremezdi ona. Sol kroþeyi tüm izleyicilerin burunlarýnýn tam ortasýna çakacak hamlesini yapmamýþtý çünkü henüz. Ve o kroþe öylesine þiddetli geldi ki, benim gözümde Batman serisinin zirve karakteri Mr. Freeze'i bile yere serdi. Hem de Freeze'i canlandýrma görevinin Arnold Schwarzenegger olmasý gibi bir belden aþaðý vuruþ söz konusu olmasýna raðmen... Ýþte o kroþe, The Dark Knight! Ýnanýlmaz bir zekanýn ürünü senaryo, ayný etkileyicilikte replikler, Olaðanüstü görsel efektler, Heath Ledger, Christian Bale, Aaron Eckhart, Gary Oldman ve Morgan "Mighty" Freeman. Bu görkemli kadroda kimi zaman rolünün hakkýný daha iyi vermesi gerektiðini düþündüren sahneleri olsa da Maggie Gyllenhaal'ý unutmamak gerek. Heath Ledger'ýn filmde göründüðü ilk kareden itibaren ortama hakim olan müthiþ oyunculuðu ve karizmasý yer yer filmin bir Batman filmi olduðunu unutturacak düzeylere ulaþýyor. Evet, bu kesinlikle Batman tarihindeki en iyi Joker, en iyi kötü adam. Ki selefinin Jack Nicholson gibi ismi anýldýðýnda hazýrola geçilen bir efsane olmasý bile yetmiyor Ledger'ýn sakin ürkütücülüðünü gölgelemeye. Saf deliliðin esir aldýðý akýlalmaz bir mantýkla hareket eden ve bu yolda olasý tüm planlarý yapan, engelleri hesaplayan, bir saniye bile tereddüt etmeyen, beklenmedik durumlarda þaþýrmak yerine eðlenen bir karakter Joker. Nezarete atýlacak bir adamýn karnýna uzaktan kumandalý bir bomba yerleþtirip polis merkezini havaya uçuracak kadar kýrýk. Ve Ledger Joker'i oynamamýþ, yaþamýþ... Öte yandan, Batman'in yer yer ikinci planda kalmasýnýn tek nedeni Ledger'ýn zirveyi tekmelemesi deðil. Christian Bale, Michael Keaton için bir yorum getirmek istemiyorum ancak asla George Clooney kadar etkili deðil rolünde. Ýlk Batman filmindeki en iyi oyunculuk konusunda yapýlacak tartýþmalarda Nicholson'ýn ne derece güçlü savunulacaðýný da yorumlarýnýza ve filmin aldýðý ödüllere býrakýyorum. Val Kilmer mý? Batman'dan sonra oynadýðý film "Heat" gibi bir baþyapýttý diyor ve olayýn tarihini daha fazla deþmeyelim bahanesine sýðýnarak konuyu kapatýyorum. Nerde kalmýþtýk? Hah, Bale. The Dark Knight'ý izledikten sonra Bale'in bu filmdeki performansýný "Equilibrium"daki ile karþýlaþtýrmaya cüret ettim desem (belki de ihtiyaç duydum) aforoz edilir miyim?


Biri American Psycho dedi duydum. Hayýr, o kadarýna benim bile cesaretim yok. Netice itibarýyla Bale Batman'i utandýrmasa da eski Türk filmlerinde oðluna bakarak "iþte benim oðlum" diyen Hulusi Kentmen gururu yaþattýðý da söylenemez. Ancak eminim milyarder Bruce Wayne'in Christian Bale konusundaki görüþleri çok daha olumlu olacaktýr. Zira Wayne olduðu sahnelerdeki performansý çok baþarýlý Bale'in. Bu noktada izninizle kahramaným Morgan "Mighty" Freeman'ýn yine pervasýzca ortaya koyduðu aðýrlýktan ve tecrübeden söz etmek istiyorum. Yerine göre sadece orada durup hiç biþey söylemeden baktýðý sahneyi bile devleþtiren bir adamdýr. "The Shawshank Redemption" ve "Se7en" gibi filmleri baþyapýta dönüþtüren üstadýn "Bruce Almighty"de oynadýðý role alelade seçilmediði her filminde daha da hissediliyor. Batman Begins için de bunu çekinmeden söyleyebilirim. Bruce Wayne'in tüm þehri ses dalgalarý yoluyla izlediði sahnede ortaya koyduðu tavrý daha iyi yansýtabilecek bir baþka oyuncu gelmiyor aklýma.

Filmin hatunu konusuna gelince. Katie Holmes'u kesinlikle ve kesinlikle tercih ederim ancak Maggie Gyllenhaal'un yeterince iyi görünmemesini kadrodaki dev oyuncularýn yanýnda hafiften ezilmesine de baðlayabiliriz. Þöyle bi baktým da, Gary Oldman'dan pek bahsetmemiþim. Sanýrým onu izleyenlerin yorumuna býrakmak en mantýklýsý. Filmde, Joker'in insanlarý TV yoluyla birini vurmaya zorlamasý ve baþarmasý, vapur mevzusunda iki tarafýn da Joker'i hayal kýrýklýðýna uðratmasý gibi derin psikolojik vurgulara yer verilmiþ. Batman filmlerinin fantastik havasý The Dark Knight'da çok daha gerçekçi bir atmosfer olarak kurgulanmýþ. Ýyi adamlarýn kötü adamlara karýþtýðý, þaþýrtmaca planlarýn birbirini ve seyirciyi altüst ettiði, tamamýndaki numaralarý kavrayabilmek için ciddi efor sarfedilmesi gereken bir film The Dark Knight. Filmin sonunda bittiðine inanamadým zira iki tarafýn da müthiþ yaratýcý fikirler ortaya koyduklarý, tüm þehri savaþ alanýna çeviren savaþ hiç bitmeyecekmiþ gibi ilerledi film boyunca. Bu filmi izleyip sinema çýkýþýnda elinden tuttuðu annesine "büyüyünce Joker olmak istiyorum" diyen çocuk sayýsýnýn, "büyüyünce Batman olmak istiyorum" diyenlerden daha fazla olduðunu tahmin ediyorum. thedarkknight.warnerbros.com


Iþýklar sönüyor. Yerin en dibinden geliyormuþçasýna derin ve sancýlý uðultular yankýlanýyor etrafta. Siz daha ne olduðunu bile anlamadan kýyamet kopuyor ve iþte o an! Bu adamlar kim? Sahneyi baþka bir boyuttan, bambaþka bir dünyadan korku filmlerini aratmayacak kýlýkta fantastik insanlar kaplýyor. Marjinaliteyi ölüler ülkesiyle bütünleþtiren bir formata girmiþler. Sahnede yaratýlan gotik konsept de cabasý. En gizemli týnýlarýyla korkularý damarlarýnýza iþlerken, erotizmle karýþýk bir nevi Nirvana etkisi, dozu arttýrýlarak en uç noktalara ulaþýyor sesinde, sözlerinde. Tarihin gizemli ve tozlu yapraklarýný çevirip, örneðin Salem de yaþanan cadý idamlarýna deðiniyor. Bütün o çýðlýk ve entrikalara düþünce ve eylemleriyle yeni vücutlar giydiriyor. Endüstriyel Metal de son sürat parçalarý ve ileri teknoloji ürünü sounduyla önemli bir yer edinen Rob Zombie, her ne kadar Manson a rakip olarak gösterilse de, kendisini diðerlerinden farklý kýlacak nitelikler taþýmakta. Ayný zamanda yönetmen de olan Zombie, bu iþinde de hayli baþarýlý görünüyor. Ancak sinema ve film müziklerine harcadýðý enerjiden dolayý son albümde, hmm nasýl denir, biraz baþtan savma etkisi yaratmamýþ da deðildi hani. Asýl adý Robert Cummings olan bu Amerikalý çýlgýn, tam bir korku filmi ve çizgi roman hayraný, koleksiyoncusu. Yönetmen kimliðini de yine korku filmleri üzerine inþa ediyor. Son Halloween filminde de yönetmen koltuðundan el sallýyordu hatýrlarsanýz. Bir çok fantastik film soundtrack çalýþmasý olan Zombie yi, on parmaðýnda on marifet olan, uçuk, yaratýcýlýk konusunda tavan yapmýþ bir kiþilik olarak özetlemek mümkün. Sahne kostümlerinin yaný sýra vücudundaki tüm dövmelerin tasarýmýný da kendisi yapan Zombie, gençliðinde bir çok sanat okulunda eðitim görmüþ. 90 larda White Zombie isimli bir grubu olan Rob, tercihini solo projesinden yana kullanarak kendi adýna ciddi atýlýmlar içerisine girmiþti. Alice Cooper dan da övgü ve destek alan Rob Zombie nin, daha ne gibi çýlgýnlýklarla karþýmýza çýkacaðýný merak ediyor, kendisini ülkemiz sahnelerinde canlý olarak izleyebilmeyi umut ediyorum

GÜLBÝN ERDEM

www.robzombie.com


Nisan 2008 de ilk EP lerini yayýnlayan FOMA grubu sessizliðini ilk albümleri Albüm ile bozuyor. Ekim sonunda çýkmasý planlanan albümde neler var, grup elemanlarý albüm için neler düþünüyorlar, kendi aðýzlarýndan dinleyelim dedik. Karþýnýzda FOMA ÝPEK ATCAN


Hepiniz uzun zamandýr birbirinizi tanýyorsunuz. Ancak aranýzda Evren Uysal gibi yeni bir isim de var. Evren in gruba dahil oluþ sürecini anlatýr mýsýnýz? Evren Uysal: Tanju, Murat ve Batur ile ortak bir arkadaþýmýz vasýtasýyla tanýþtým. Müzikal ve kiþisel ortak yönlerimiz olduðunu fark edip müzik yapmaya baþladýk. Baktýk ki bu düþüncelerimizde yanýlmamýþýz. Öncelikle EP yayýnlayýp, daha sonra ALBÜM kayýtlarýný bitirdik, Kasým baþý gibi birlikteliðimizin ilk uzun çalar ýný yayýnlamýþ olacaðýz. Herkes sizden albüm beklerken siz bir EP ile karþýmýza çýktýnýz. EP den aldýðýnýz geri dönüþ nasýldý? Beklentilerinizi karþýladý mý? Murat Tümer: EP nin çýkýþ amacý yurtdýþýnda da olduðu gibi grubu tanýtmak, yaptýðýmýz müziðe ilgi duyanlarý biraraya toplamak ve ALBÜM öncesi zemin hazýrlamaktý. Bu açýlardan baktýðýmýzda evet, beklediðimiz gibi oldu; hatta daha fazlasý oldu. Tahminimizden öte, EP son derece saygýyla karþýlanarak Rolling Stone Türkiye tarafýndan yýlýn Rock EP si olarak deðerlendirildi. E.U: Türkiye deki standart müzik üretim ve pazarlama stratejilerini uygulamayý pek tercih etmiyoruz, kaldý ki EP yayýnlamak yapým þirketleri ve müzisyenler için nedense tercih edilmiyor. ALBÜM den önce FOMA yý dinleyecilere tanýtmanýn en iyi yolunun bir EP yayýnlamak olduðu kararýný aldýk ve uyguladýk. Sonuçtan gayet memnunuz.

Günümüzün Rock albümleri arasýnda FOMA nýn albümünü nereye koyuyorsunuz? T.E: Baþucuma. M.T: Bizim için elbette çok özel. Önemli olan dinleyenlerin ne düþündüðü, mesela sen? :) Sanýrým ben de Tanju Eren gibi baþucuma:) E.U: Her grubun albümü kendine güzel gelecekir, biz ortaya çýkan sonuçtan memnunuz, bizimle ayný fikri ALBÜM ü dinleyenlerin de taþýyacaðýný düþünüyoruz. T.E: Baþucuma. B.Y: Yenilikçi ama vintage kokulu Kendimize has modern bir bakýþ açýsý, hem müziðimize hem de hayata Albüme yansýtmaya çalýþtýk ki dinleyen herkesle paylaþabilelim. Albümde Ýmer Demirer gibi bir caz virtüözü ve dünyaca ünlü grup Apocalyptica ile çalýþtýnýz. Bu çalýþmalardan memnun musunuz, beklediðiniz gibi oldu mu? M.T: Kesinlikle. Karþýlýklý çok ama çok memnun olduðumuz müzikal birliktelikler oldu. E.U: Kesinlikle. T.E: Ýmer Demirer in ne çalacaðýný bilmiyordum ama çaldýðý an her þeyin deðiþeceðini biliyordum. Apocalyptica da tam beklediðim gibi hem duygulu hem de çýlgýn çaldý. B.Y: Beklediðimizden de daha güzel oldu Ustalýklarýný yansýtmaktan kaçýnmamalarý daha da lezzet kattý müziðimize...

EP sonrasý uzun süren bir çalýþma süreci ardýndan þimdi de ALBÜM adýný taþýyan albümünüz ile sevenlerinizle buluþacaksýnýz. Her biriniz kendi cümleleriniz ile albüm hakkýndaki düþüncelerinizi söyler misiniz? M.T: ALBÜM tümüyle bizi yansýtan ve bundan sonraki dönemde yaratacaðýmýz müzikler için ipuçlarý taþýyan bir albüm. Sen de dinledin, önemli olan dinleyenlerin ne düþündüðü.

Albümden ilk klibi hangi þarkýya çekmek istiyorsunuz kafanýzda belli bir þarký var mý? M.T: Þu anda ilk klip için öne çýkan þarkýlar Hayýr Diyemedim ve Bazen . Ayrýca OPUS 8 e bir kýsa film projemiz var. E.U: Þu an için net bir þey söylemek zor. Murat ýn da belirttiði gibi öne çýkan isimler var, fakat bunlarýn sýrasýnýn nasýl olacaðýna henüz karar vermedik.

Ben kesinlikle çok beðendim:) Peki sizler? E.U: Sert, agresif, renkli ve duygusal Tanju Eren: Gurur duyduðum bir albüm oldu. Yenilikçi müzikal form ve denemeler var. Batur Yurtsever: Türk rock dinleyicisine armaðanýmýzdýr, bence son dönemlerde çýkmýþ iyi albümlerden biri, biz yapmýþ olmasaydýk da beðenirdim, kaldý ki kendi yaptýðýmýz þeyleri zor beðenirim.

Önümüzdeki günlerde tarihi netleþen konserleriniz var mý? M.T: Menajerlerimiz yurtiçi ve yurtdýþýný kapsayan geniþ bir turne üzerinde çalýþýyorlar. Önümüzdeki günlerde bunlarý sevenlerimizle MySpace ve Facebook sayfalarýmýzdan paylaþacaðýz. Fomali misiniz? :) M.T: Kesinlikle Yoksa siz hala deðil misiniz? E.U: Fomalileþtiremediklerimiz kalmasýn

www.myspace.com/fomaband


ERDEM YABAS


Ýsmi kadar enteresan bir grup Maximum The Hormone (MTH). Japonya nýn baðrýndan kopmuþ gelmiþ, sesini duyurmayý baþarabilen, dünya müzik piyasasýnda yavaþ yavaþ önemli yerlere gelmeye baþlayan nadir Uzakdoðu gruplarýndan biri. Uzakdoðu dan, özellikle de Japonya dan çýkan gruplarý elimden geldiðince takip etmeye çalýþýrým. Arada birçok kaliteli gruplar ve albümler çýksa da popülarite anlamýnda istedikleri noktaya gelemiyorlar. Bunun ardýnda birçok sebep var. Kendi dillerinden vazgeçmemeleri, vazgeçtiklerinde yaþadýklarý diksiyon problemleri, yerel ezgilere fazla baðlý kalmalarý ya da o yerel ezgilerle genel türleri harmanlama konusundaki problemler, bu sebeplerden bazýlarý. Peki MTH ne yapýyor? Bu sebepleri altüst ediyor. Ortaya öyle bir müzik koyuyor ki þapka çýkarttýrýyor. Türü nedir diye sorarsanýz net bir cevap alamazsýnýz çünkü MTH hiçbir kalýba uymuyor. Punk Rock deseniz deðil, Hardcore deseniz deðil, Pop deseniz hiç deðil. Metal mi? Tam olarak metal denemez. Sanýrým hepsinden biraz var desem de güzel bir taným olmaz. Çünkü yemek masasýna farklý yemekler koyup hepsinden sýrayla tatmanýzý istemiyor MTH. Muhteþem bir karýþým hazýrlayýp size tek kasede müthiþ bir çorba sunuyor. Çorbayý içerken o farklý tatlarý alýyorsunuz ama bütünlük asla bozulmuyor. Grup dört normal olmayan insandan oluþuyor. Bu dört kiþiden üçü grupta vokal yapýyor. Hayýr, bazýlarý back vokal deðil. SOAD da Daron Malakian ile Serj Tankian vokalleri nasýl paylaþýyorlarsa ayný o þekilde. Gitar vokalde Ryo Kawakita, davulda ve destek vokallerde Ryo nun kýz kardeþi Nawo Kawakita, basta Futoshi Uehara ve vokalde Daisuke Tsuda dan oluþan grup 1998 yýlýndan beri aktif. Ancak sahip olduklarý þöhreti beþinci albümleri olan 2007 tarihli Buiikikaesu ya borçlular. Albümde ne þarký sözleri, ne de þarkýlarýn isimleri pek bir mana oluþturmuyor.

Elemanlarýn özelliklerine biraz daha girelim. Basçý, örnek aldýðý Red Hot Chili Peppers basçýsý gibi beklenmedik yerlerde kullandýðý slapleri ve yazdýðý farklý bas dizeleri ile dikkat çekiyor. Ayrýca üzerinde hiç bir zaman kýyafet bulundurmamasý da yine Flea dan aldýðý bir özellik olmalý. Davulcu, bir diþi davulcu için gerçekten yaratýcý ve akýllý davullar yazmakla kalmýyor; yanýnda vokal de yapýp, özellikle þarkýlarýn sert bölümlerinden sonra rahatlatan, eðlendiren sesiyle takdir topluyor. Gitar vokalimiz hem harika partisyonlar yazýyor, hem de clean vokaldeki ve yer yer sert vokallerdeki diksiyonu ve söyleyiþ tarzýyla k u s u r s u z l a þ ý y o r. E s a s vokalimizin ise iki farklý vokal yapýsý var. Brutal olaný, türün örneklerine fazlasýyla benziyor. Slipknot tan Corey Taylor tadý almak mümkün. Fakat yaptýðý scream vokal ve bunu gerek metal, gerekse rap formatýnda yapabilmesi, bu vokali özel kýlýyor. Bu grubun bir baþka özelliði ise Türk Milli Takýmý gibi öngörülemeyen bir yapýya sahip olmasý. Yani bir þarkýnýn sert ya da yumuþak baþlamasý, öyle kalacaðý anlamýna gelmiyor. Amerikan teenage filmlerinde arka planda çalan müzikler gibi baþlayan bir þarký bir anda Slipknot a, Sepultura ya dönüþebiliyor. Scream vokalli bir bölümden sonra pop vokaller ya da funkvari geçiþler devreye girebiliyor. Ýþin enteresan tarafýysa bunlarýn hiçbirinin þarkýlarda sýrýtmamasý. Geçiþleri layýkýyla yapan grup, ortaya hem eðlenceli, hem enerji dolu, hem insaný gülümseten, hem de gaza getiren, duygu patlamasý yaþatan bir müzik ortaya koyuyor. Kliplerinde de yaptýklarý müziði ayný zamanda yaþadýklarýný hissettiriyorlar. Duruþlarýyla, enerjileriyle, arýzalýklarýyla Evet bu müziði biz yapýyoruz! diye haykýrýyorlar adeta. Kliplerin konularý da bir o kadar eðlenceli ve farklý. Ýzlemenizi tavsiye ederim. Piþman olmayacaksýnýz. Örneðin Zetsubo Billy isimli þarkýnýn klibinde birkaç dakika boyunca grup hiç gözükmüyor. Yerine farklý insanlar ve müzik gruplarý þarkýyý söylüyor ve grubu canlandýrýyor. Ýþin güzel yönü tam olarak da o anda çalan melodilere uygun tipler ve gruplar canlandýrýyor MTH ý. Sonlara doðru bu sefer grubun kendisi ekrana geliyor. Klibi izlemeden önce þarkýyý dinlerken o bölümden hafif Tool tadý almýþtým. Klipte bir de ne göreyim. Gitarist Tool t-shirtü ile o bölümü söylüyor. Ýþte böyle güzel nüanslara sahip bir grup MTH. Grubun etkileþimleri ve kimlere benzediði konusuna gelince. Bestelerde büyük pay sahibi olan gitar-vokal Ryo nun açýklamasýna göre asýl ilham kaynaklarý The Ramones, Red Hot Chili Peppers ve SOAD. Ama yapýlan müzik neye benziyor diye sorarsanýz birçok grup sayabilirim. Yukarda saydýðým gruplar haricinde zaman zaman Slipknot, hatta Sepultura esintileri ve Faith No More un Mike Patton ý formatýnda arýzalýklar da mevcut.

Japonlara bile bir þey ifade etmeyen kelime kalýplarý ve cümlelerle Ýngilizce kelimeleri birleþtirerek ortaya sadece eðlence koyuyorlar. Ayrýca bu albümdeki iki þarký, Death Note isimli bir animede açýlýþ ve kapanýþ jeneriðini oluþturuyor ve bu sayede grup her geçen gün popülerlik yolunda daha da hýzlanýyor.

Her þeyin birbirinin kopyasý olduðu günümüzde, alýþýlagelmiþin dýþýnda bir þeyler dinlemek isterseniz, belli þablonlarýn dýþýna çýkmak sizi rahatsýz etmeyecekse, önyargýdan uzaksanýz, bu grubu dinlemenizi þiddetle tavsiye ederim. Grupla yeni tanýþacaklar için tavsiye edeceðim üç þarký sýrasýyla; What's Up People?! , Koi no Megalover , Zetsobu Billy .

www.myspace.com/maximumthehormone


GÜLBÝN ERDEM


Türkiye de genç kuþak metal dinleyicilerinde de görülüyor ki, üzerimizde hala bir 80 ler havasý hakim (kendimi yaþlý gibi hissettim). Tamam, tarihin asla eskitemeyeceði dev gruplar kalbimizde, arþivimizde. Posterleri duvarlarýmýzda baþucumuzda. Ancak yeni gruplara da biraz yer açsak? Bir de anlayamadýðým bir tarz karmaþasý hakim yeni jenerasyon Metal gruplarý arasýnda. Senfonik mi, Aggressive mi, Progressive mi, Deneysel mi, Endüstriyel mi, nedir yani? (Bunda Myspace gibi müzik bloglarýnýn payý var mýdýr diye düþünmeden edemiyorum. Hani herkes tarzýný belirler ve de belirtirken, bunun üzerinde oynanan bir nevi ayrýmcýlýk egosu mu söz konusu oldu acaba ne dersiniz?) Tüm bunlar aslýnda eleþtirel anlamda beni biraz yoruyor olsa da, yeni jenerasyona artýk daha da geniþ bir yer vermek gerektiðini düþünenlerdenim. Ama tabii efendim, biz en az 6 albüm yapmayan, DVD si bile çýkmayan grubu güruhtan sayýyoruz ya iþte. Her neyse

kalýrlar. Kolundaki sakatlýk nedeniyle Fuchs artýk gitar çalamayacaktýr. Fuchs un grupta yalnýzca vokal görevine devam edebilecek olmasý nedeniyle ortaya çýkan gitarist açýðýný yeni eleman Pitrone kapatýr. Sir G. iyileþene kadar yerine çalmasý için ise geçici olarak Adorned Brood davulcusu Tim kadroya alýnýr. Senenin sonunda grup yeniden ataða geçer. Bu ataðýn ilk adýmý ise Nuclear Blast ile anlaþmak olmuþtur.

Türkiye de Reitermania rüzgârý henüz esmeye baþladý. Ve itiraf edeyim, çok da uzun bir zaman olmadý Die Apokalyptischen Reiter la tanýþalý. Ancak dinledikçe, insaný içine hapseden melodik bir dil kullandýklarýný ve bunun çok etkileyici olduðunu düþünüyorum. Göreceli bir Children Of Bodom, Dimmu Borgir etkisi yaratmýyor da deðiller. Death Metal de folklorik öðeler kullanmalarý ve enstrümanlardaki çeþitlilik de farklý bir tat katýyor müziklerine.

Albüm 2005 de yayýnlanan Amerika basýmlarýnda (o basýmlara özel olarak) grubun adý The Apokalyptic Reider olarak lanse edilir. 2006 da Friede Sei Mit Dir adlý bir DVD yayýnlayan topluluk, ayný yýlýn Aðustos ayýnda Riders On The Storm isimli albümünü yayýnlar.

Aðýzlardan püskürtülen alevler, elde çevrilen çubuklar, hatta biraz da abartýlarak havada atýlan taklalarla bezenmiþ sahne þovlarý var Reiter ýn. Ekstrem müzik dinleyicisi olarak aykýrý sahne gösterilerine hiç de yabancý deðiliz. Ancak böylesi bir konsepti sanýrým ilk kez bu grupta gördüm. Hayli eðlenceli ve deðiþik bulduðum bu grubun müziðini, henüz dinlemeyenler varsa þiddetle tavsiye ediyorum. 1995 yýlýnda gitar-vokal Fuchs tarafýndan kurulan topluluk, ilk albümü Soft & Stranger ý 1997 yýlýnda yayýnlar. Konser ve festivallerdeki þovlarýyla ismini duyuran grup, 2000 yýlýnda kariyerleri için dönüm noktasý olarak da nitelendirilebilecek ikinci albümleri All You Need Is Love ý yayýnlar. Oldukça iyi eleþtiriler alan topluluk, albümün ardýndan uzunca bir turneye çýkarak Avrupa nýn pek çok yerinde dinleyicileriyle buluþur. 2002 yýlýnda vokalist Fuchs ve davulcu Sir G. nin yaþadýðý sakatlýklar nedeniyle bütün çalýþmalara ara vermek zorunda

Dördüncü albümleri Have A Nice Trip , 2003 te yayýnlanýr ve Almanya albüm listelerine üst sýralardan girer. Testament, Death Angel ve Marduk gibi devlerle No Mercy Tour kapsamýnda Avrupa yý dolaþarak With Full Force da dâhil olmak üzere seksenin üzerinde konser verirler. 2004 yýlýnda yeni albümün kayýtlarý için Danimarka ya giden topluluk, Kasým ayýnda Tue Madsen prodüktörlüðünde hazýrladýklarý yeni albümleri Samurai ý piyasaya sürer.

Bayanlar baylar, müzik kariyerlerinde ki 6.ncý albüm olan ve henüz geçtiðimiz ay piyasaya çýkan Licht adýndaki taptaze bir Die Apokalyptischen Reiter albümü karþýnýzda. Raflarda yerini aldýmý, ya da tüm raflarda yer verildimi bilemem ama ben albüme arþivimde en ön saflardan yer vermiþ bulunmaktayým. Grup, kariyerlerinin altýncý albümü Licht ile geçtiðimiz Aðustos ayýnda yeniden dinleyicilerini selamladý. Ben de albüme arþivimin en ön saflarýnda yer vererek kendilerini selamladým. :) Albüm öncesi çýkardýklarý Der Weg isimli dört parçalýk EP, gerçekten de kaliteli bir albümün sinyallerini veriyordu. Yeni albüm öncekilere nazaran sert sayýlmaz. Der Elende ve Nach Der Ebbe gibi parçalar, albümde öne çýkan saðlam melodik altyapýlý çalýþmalar. Favori parçam Adrenalin oldu. Grubun altý yýllýk gitaristi Pitrone yerine Lady Cat-Man isimli bir bayan katýlmýþ, yakýþtýðýný da düþünüyorum. Toplam 11 parçadan oluþan albümü keyifle dinleyeceðinizi umarým. Reitermania ya kayýtsýz kalmayýn.

www.reitermania.de



Takvim yapraklarý 19 Eylül ü gösteriyordu. Efsanevi Hellfest e bir gün kala kardeþim Duygu ile Fransa yollarýna düþtük. Uçakta meraklý Türk çocuklarýnýn alayý birer kere WC ye girdiler. Ortalýkta çýðlýk atarak koþuþturan çocuklar, bebeklerin altlarýný temizleyen anneler ve uçaðýn içini saran keskin koku Neyse Nihayetinde o veba salgýný riskinden kurtularak uçaktan inebildik. O ortamdan sonra Paris te ve Champs-Élysées de gezmek bizim için çok keskin bir geçiþ oldu. Bir günlük geziden sonra Clisson a, yani Hellfest in gerçekleþtirileceði þehre geldik. Tren ve ulaþým Türkiye ye göre çok pahalý bu arada. Ýstasyonda babacan bir Fransýz genci bizi arabasýyla Hellfest arenasýna götürdü. Ben Fransýz larý yediden yetmiþe çok soðuk ve kibirli diye düþünürdüm ancak konser alaný da dahil olmak üzere, ne zaman kimden yardým istediysek mütevazi bir þekilde herkes elinden geleni yaptý. Konser alaný dýþýnda, kamp alanlarýnda hiçbir kýsýtlama yoktu, yani isteyen istediði her þeyi getirebiliyordu, yiyecek içecek ve bilumum yasak maddeler dahil. Güvenlik sistemi çok iyiydi, herkesin birbirine olan saygý düzeyi had safhadaydý. Bu sayede de insanlar sorunsuz bir þekilde diledikleri gibi eðlenebiliyorlardý. Eðlenceye gölge düþürecek hiçbir þey mevcut deðildi. Konser alanýnda bulunduðumuz dört gün boyunca en ufak bir tartýþmaya bile rastlamadýk.

1. GÜN Konserin birinci günü ve grup sayýsý 25. Üç gün boyunca toplam grup sayýsý 80 civarýnda. Hal böyleyken programýmýzý aldýk ve en çok izlemek istediðimiz gruplarý belirledik. Festivalde üç ayrý sahne olduðu için izlemek istediðimiz gruplara göre iyi ayarlama yapmamýz gerekiyordu. Öðlen 12:00 da ilk distortion sesleriyle festival baþladý. Hava inanýlmaz derecede sýcaktý. Biz de mecburen Ultra Vomit, Concours Rock Hard, Rain Time, Eluveitie gibi gruplarý es geçmek durumda kaldýk çünkü saat 14 te çýkacak olan Death Angel a enerjimizi saklamak durumundaydýk (Ultra Vomit gibi bir eðlenceyi nasýl kaçýrdýn Fatih :) /ed). Death Angel ý beklerken, yan sahnede çalmakta olan Born From Pain e göz attýk. Elemanlar sahne ve enstrüman performansý konusunda çok iyilerdi. Sýcaða raðmen sevenleri yarým saat boyunca ýsýnma pogolarýyla gruba eþlik ettiler. Derken saat 14:10 da, çok sevdiðim ve çocukluðumdan beri dinlediðim, Filipinler den Amerika ya göç eden (ve biraz da bana benzeyen) çekik gözlü Thrash Metal babalarý DEATH ANGEL sahneye çýktý. Performanslarý kendilerine yakýþtýðý üzere þahaneydi. Benim için çok özel olan bu gruptan, en sevdiðim albümler The Ultra Violence ve Frolic Through the Park ýn parçalarýný canlý dinlemek çok heyecan vericiydi. Çok keyif aldýðým bir performanstý. Sonra dinlenmek için es geçtiðimiz Danko Jones ve Alchemist i de uzaklardan gölge altýnda dinledik. Ta ki Madball a kadar. Festival akþama doðru iyice hararetlenmeye baþladý çünkü çýkan gruplarýn hepsi fazlasýyla iyilerdi. Hepsini de izlemek istiyorduk. Saat 16:00 da Madball ýn sahne almasý ile festival atmosferine ýsýnan metalcilerin pogoya girmesi bir oldu. Ýlk büyük hareketlilik Madball da baþladý. Bu ünlü New York Hard Core grubu büyük bir kitleye ve etkiye sahip, sahnede de bunu belli ettiler. Fanlarýyla çok iyi etkileþim kuran grup ortalýðý kasýp kavurdu. Gerek grubun, gerekse fanlarýnýn performanslarý çok saðlamdý. 10 dakika moladan sonra ana sahneye Paradise Lost izlemeye gittik. Bu grubu da izlemek için Septic Flesh ve Job For a Cowboy gruplarýný es geçtik ama piþman olmadýk. Paradise Lost zaten dünyaya nam salmýþ bir grup ve onlara yaraþýr bir þekilde fanlarýný kendinden geçirdi. Gerçi Türkiye de birkaç sene önce de izlemiþtim ama HellFest atmosferinde ve o müthiþ soundla bir kez daha dinlemek istediðim bir gruptu. Çok etkileyici bir performanstý. Artýk yavaþ yavaþ yorulmaya baþlamýþtýk ama dinlenmeye fýrsat bulamadan yan sahneye Mayhem çýktý. Hemen seyircilerin ortalarýna doðru yerimizi aldýk. Geçmiþi sansasyonlarla dolu bir topluluk Mayhem. Son bir kaç albümünde müzikalite olarak yüksek standartlara çýkan bir grup ve bu standardý sahne þovlarýna da yansýttýlar. Bu

DIMMU BORGIR

eski kült grup, görsel þovlarýyla ve fanlarýyla iletiþimiyle bambaþka bir atmosfer yarattý. Mayhem in ardýndan hala dinlenememiþken Sick Of It All sahne aldý. Bu yirmi yýlý devirmiþ nefret kusan grubu izlerken ayaklarýmýn aðrýsýný unutmuþtum. Sahneden saçtýklarý nefreti herkes hiç direnmeden kabullendi ve parçalara eþlik etmeye baþladýlar. Müzikle beraber pogo da baþladý ama alkol oraný herkeste oldukça yükselmiþ ve sýcaðýn da etkisiyle pogo yavaþ yavaþ Violent Dancing e kaymýþtý. Çok sert, saldýrgan ve eðlenceli bir performanstý. Sick Of It All dan sonra Katatonia ve Rotting Christ vardý ama bu gruplardan sonra arka arkaya Dimmu Borgir, Testament, In Flames, Carcass, Krisiun ve Venom çýkacaðý için daha önce Türkiye de izlemiþ olduðumuz Katatonia ve Rotting Christ ý ihmal etmeye karar verdik. Kenarda oturarak uzaktan izlemek için Katatonia yý seçtik. Katýlým çok yüksekti ve sahne performanslarý oldukça iyiydi. Artýk bir nebze de olsa dinlenmiþtik. Saat 20:15 te Dimmu Borgir sahne aldý. 2007 çýkýþlý In Sorte Diaboli albümünün ilk parçasý olan The Serpentine Offering in introsuyla bir TESTAMENT


VENOM

anda her yer kalabalýklaþtý ve tezahüratlar yükselmeye baþladý. Hýzlý ve adrenalin dolu bir þekilde parçaya girdiler. Performanslarý ve sahnedeki görünümleri çok iyiydi. Mourning Palace , Allegiance ve Progenies Of The Great Apocalypse gibi sevilen parçalarýyla ortalýðý birbirine kattýlar. Dimmu Borgir ýn albümlerindeki müzikaliteyi ve enstrümanistliklerini çok beðenirdim ama canlý performanslarýný çok daha etkileyiciydi. Özellikle Shagrath ýn vokal tonu ve Hellhammer ýn davul performansý kayda deðerdi. 15 dakika aradan sonra sahneye baba topluluklardan Testament çýktý. Heyecan nidalarýyla sahnenin önüne koþtuk. Chuck baba her zamanki gibi inanýlmaz pozitifti. Öte yandan insanlarýn insanlýðýný ellerinden alan kurallara ve görüþlere de son derece kýzgýndý. Bu kýzgýnlýðý o kadar sýcak ve samimi bir þekilde yansýtýyor ki, gerçekten çok özel bir insan. Çok çok özel bir grup Testament. Her zamanki gibi efsane çaldýlar. 22:25 te In Flames çýkmadan önce diðer sahnede çýkan Krisiun u izlemeye gittim. Özellikle davulcularý olmak üzere çok merak ettiðim bir gruptu. Performanslarý beklediðimden çok daha iyi çýktý. Çok hýzlý ve çok hýzlý olmasýna raðmen hiç aksamayan sert bir Death Metal - Grind performansýydý. Ardýndan In Flames sahne aldý. Ýnanýlmaz bir performans sergilediler. Soundlarýnýn yaný sýra performanslarý ve görsel þovlarýyla da akýldan çýkmayacak bir þovdu. Havai fiþek þovlarý, ýþýk gösterileri ve kar þovlarýyla, çok iyi olan müziklerinin yaný sýra görsel olarak da fanlarýný tatmin ettiler. Anders Friden in seyirciyle iletiþimi çok iyiydi. Grubun büyük bir Testament hayraný olduðunu Ne kadar þanslý insanlarýz, Testament gibi bir grup var ve onlarý dinleyebiliyoruz þeklindeki cümlelerinden öðrendik. 23:50 de efsane Death Metal grubu Carcass sahne aldý ve ortalýk yýkýldý. Çok kalabalýk bir seyirci kitlesi sahne önünde toplandý ve topluluk Heartwork ile muhteþem bir giriþ yaptý. Carcass benim için çok özel bir grup olduðundan, ayrý bir keyifle izledim. Artarda çaldýklarý hitlerle ortalýðý savaþ alanýna çevirdiler. Performanslarý o saate kadar olan yorgunluðumuzu silip attý. Grubun formatýna yakýþýr, ölümcül bir performanstý. Derken günün headlinerý, Ýngiliz efsanesi Venom sahneye çýktý. Babalar sahneye çýkmadan önce korku filmlerindeki cehennem sahneleri efektleriyle bezenmiþ bir intro týnlamaya baþladý. Niyetlerini daha sahneye çýkmadan belli etmiþlerdi. Intronun ardýndan efsanevi parçalarý Black Metal ile çok saðlam bir giriþ yaptýlar. Tabii ortalýk yýkýldý, fanlar tek bir aðýzdan parçalara eþlik ettiler. Parça aralarýnda Kronos un yaptýðý gitar efektleriyle ve fonda duyulan çýðlýklarla tam bir korku þovuydu Venom. Üç kiþilik bu efsane grup, Fransa nin sessiz, sakin ve huzurlu kasabasý Clisson a kabuslar saldý. Bugüne kadar izlemiþ olduðum en deðiþik ve en tüyler ürpertici performanstý. Kostümleri ile de bu atmosferin onlarýn doðal ruh hali olduðunu anlatýr gibiydiler. Unutulmaz bir performanstý

2. GÜN Ýkinci güne, The Old Dead Tree, Legion Of The Damned, Blazing War Machine, Black Tide ve Benighted topluluklarýnýn distortion sesleriye baþladýk. Saat 14:10 da Sodom sahne alacaðý için yavaþ yavaþ konser alanýna doðru ilerledik. Ýkinci gün herkes kýpkýrmýzýydý çünkü hava çok sýcaktý ve saat 23:00 e doðru ancak kararýyordu. Bütün gün güneþ tepemizdeydi. Bütün Fransýzlar, Cezayirliler ve Faslýlar birbirlerine benziyorlardý. Herkes esmerleþmiþti. Saat 14:00 da sahne alan grup Airbourne idi. Bu grubun bizim gibi epeyce bekleyeni vardý. Sahnede Metal ve Rock N Roll sentezlerini çok iyi sergilediler. Sabahýn ilk coþkusunu Airbourne haydi artýk uyanýn der gibi verdi. Saatler 14:10 u gösterdiðinde ve Alman Thrash Metal devi Sodom sahne aldý. Fanlarýn üzerlerine püskürtülen tazyikli su ve Sodom un SODOM hit parçalarýyla keyifli bir baþlangýç


AIRBOURNE

oldu. Sodom un sahnesi her zamanki gibi çok iyiydi, Türkiye deki þovlarýndan daha iyiydi diyebilirim. Agent Orange , Bombenhagel ve Remember The Fallen gibi meþhur parçalarýnýn üstüne Motörhead ve Ramones coverlarýyla sýcaða SATYRICON raðmen fanlarýný çok iyi aðýrladýlar. Hemen ardýndan sahneye Sonata Arctica çýktý. Bu grubu þahsen pek beðenmediðim için uzak gölge bir köþeye çekildim ve biramý yudumlarken keyif çatarak dinledim. Bu esnada Satyricon un sahnesi kuruluyordu. 15:50 de Satyricon için gösteri zamanýydý. Detaylý corpse paint leriyle ve sýký soundlarýyla saðlam bir giriþ yaptýlar. Bu gruba olan ilgi oldukça iyiydi ve Sonata Arctica dan sonra millet akýn akýn konser alanýna yýðýldý. Grup, Mother North , Fuel For Hatred , K.I.N.G. gibi hit parçalarýný artarda sýralayarak unutulmaz bir metal ziyafeti sundu. Satyr ve Frost un performanslarý ünlerine yakýþýr bir þekilde göz doldurucuydu. Satyricon un ardýndan Iced Earth yan sahnede yerini aldý. Aslýnda melankoli olayýný çok sevmiyorum ama dev grup Iced Earth ün melankolik gitaristi Jon Schaffer ý ve kamyon motorunu anýmsatan ciðerlere sahip vokalist Matt Barlow u izlemeden edemedim. Matt Barlow un sesi eminim Clisson kasabasýnýn her yerinden duyulmuþtur. Performanslarý ve fanlarla iletiþimleri çok iyiydi. Melancholy , Coming Curse gibi hit parçalarýna, güneþin yakýcý sýcaklýðýna raðmen arenadaki herkes eþlik etti. Keyifli bir performanstý. Arkasýndan Anathema sahne aldý ama bu grubu Türkiye de bir çok kez izlemiþtim ve o sýcakta daha fazla melankoli kaldýramazdým. O yüzden Anathema sahnedeyken Discoverstage den gelen yabani çýðlýðýn peþine düþtüm. Sahnedeki grup çok sevdiðim Madrid li gore grind grubu Haemorrhage idi. Bu grup izlediðim ve dinlediðim en sert, en kanlý ve en vahþi gruptu. Kliplerini izlemiþ olanlar beni anlayacaktýr. Performanslarý çok iyiydi, pogo ve violent dancing ile toz dumana karýþtý. Çok hasta bir olaydý. Sonrasýnda Porcupine Tree sahne aldý. Açýkçasý bu grubu bilmiyordum ve bu benim için çimlere uzanma fýrsatýydý. Öyle de yaptým. Yattýðým yere sesleri geliyordu. Enstrüman performanslarý gayet baþarýlýydý. Sýradaki grup CANDLEMASS Candlemass ti. Bu baba

grubu Türkiye de de izlemiþtim ama o atmosferde dayanamayýp gidip parçalarýna eþlik ettim. Candlemass in performansýna diyecek yok. Gayet baþarýlýydýlar. Seyirciyi rahatlýkla fantastik dünyalarýna uçurdular. Bu esnada yan sahneden Apocalyptica nýn akord sesleri gelmeye baþladý ve oraya ilerledim. Çok baþarýlý bir performans sergilediler. Metallica ve Sepultura coverlarýný o soundla canlý dinlemek çok zevkliydi. Enstürmanlarýna hakimiyetleri ürkütücü düzeyde. Bir müzisyen olarak izlemekten çok keyif aldýðým bir performanstý. Ardýndan Gamma Ray sahne aldý. Açýkçasý Gamma Ray çok sevdiðim bir grup deðil. Müzisyenliklerine lafým yok ama parçalarýna bir türlü ýsýnamadým. Hatta konser performanslarý da çok iyiydi ama bana hiç uygun deðil müzikleri. O yüzden onlar sahnedeyken kendimi Helloween e hazýrladým. 22:25 te Helloween sahne aldý. Böyle bir performansa çok az rastladým hayatýmda. Andi Deris seyirciyi o kadar iyi yönetti ki anlatmak çok güç. Dev balkabaðý þovlarý, seyirciyle iletiþimi ve pozitifliðiyle, eski elemanlarýnýn da eþlik ettiði o geceki performanslarý akýllardan uzun süre çýkmayacak nitelikteydi. I m Alive , Future World , Dr. Stein gibi dillerden düþmeyen parçalarýna tüm arena keyifle eþlik etti. Dostluk imajý veren mesajlarla ve selamlamalarla konseri noktaladýlar. Yan sahnede bir hapishane kuruldu. Sahne baþtan sona demir parmaklýklarla çevrilip özel mavi ýþýklarla donatýldý. Ve Ministry sahnedeydi. Sert ve hýzlý bir giriþ yaptýlar. Al Jourgensen in klasik kostümleri, demir parmaklýklar ardýndaki görüntüleri muhteþemdi. Endüstriyel temalar, o sahne görüntüsü ve Ministry nin benzersiz müziði günün o ana kadarki en deðiþik atmosferini yarattý diyebilirim. Teknikleriyle, parçalarýyla ve görsel þovlarýyla unutulmaz bir performanstý. Bu bomba gibi gösterinin ardýndan günün headlinerý Cavalera Conspiracy sahne aldý. Ýlk albümleri Inflikted in ayný adlý parçasýyla ve efsane adam Max Cavalera nýn küfürler saçan, agresif, asi ve saldýrgan çýðlýklarýyla çok sýký bir giriþ yaptýlar. Temposu hiç düþmeyen performanslarýna, Arise , Beneath the Remains , Roots , Mass Hypnosis gibi Sepultura parçalarý da dahil ettiler. Troops Of Doom parçasýnda Igor un küçük oðlu davuldaydý ve o yaþýna raðmen çok iyi ayak uydurdu. Bir parçada da Max in oðlu vokallerdeydi. O esnada Rumble Tayfun la karþýlaþmýþtýk ve ikimizin de kanaati Max in oðlunun vokallerinin çok iyi olmamasýndan yanaydý. Tayfun la çok komik bir karþýlaþma hikayemiz var ama bunu Tayfun kardeþim anlatmak istemiþ, ondan dinleyeceðiz. Ben yine de biraz deðineyim bu ilginç komik olaya. Cavalera Conspiracy sahneye çýkmýþtý. Sahneyi iyi gören bir yere geçtim. Yan tarafýmda sýrtýna büyükçe bir Türk bayraðý baðlayan birini gördüm. Ýlk önce merhaba demeyecektim ama sonra dayanamadým ve kesin tanýþýyoruzdur diye sýrtýna dokundum ve Selam birader Türkiye den mi? diye sordum.


THE DILLINGER ESCAPE PLAN

Dönüp cevap veren þahýs ise Tayfun du. Ulan Fatih benim lan Tayfun deyince kahkaha attýk ve birbirimize sarýldýk. Gerisini Tayfun kardeþimden dinleyelim. Cavalera Conspiracy e dönersek, orijinal Sepultura parçalarýný Max in aðzýndan dinlemek çok keyifliydi.

3. GÜN Üçüncü gün insanlar sýcaktan iyice kararmýþtý. Bu gün benim heyecanla beklediðim gündü. Çünkü line-up çok saðlamdý ve en sevdiðim gruplar ardý ardýna sýralanmýþtý. Saat 13:20 yi gösterdiðinde Soilwork sahnedeydi. Bu In Flames desteðiyle büyüyen grup oldukça yetenekliydi ki zaten bunu tüm dünya metal piyasasýnda çok iyi bir þekilde gösterdiler. Çok fazla Soilwork düþkünü olmasam da son zamanlarda yükselen isimlerinden ve pazarlama stratejilerinden dolayý canlý performanslarýný merak ettiðim bir gruptu. Sahneleri oldukça iyiydi. Seyircinin gruba olan ilgisi de yüksekti. Güne son derece iyi baþlamýþ oldum. San Francisco lu Forbidden ile güne devam ettim. Eskilerden saðlam bir Thrash grubu olan Forbidden, zamanýnda Robb Flynn ve Paul Bostaph gibi yeteneklerini cümle aleme duyurmuþ isimleri kadrosunda barýndýrmýþtý. Bu grubun müziði tarzý içinde oldukça iyidir. Benim için özel olan albümleri Forbidden Evil ve Twisted Into Form dan Forbidden Evil , Infinite ve Step by Step gibi bilindik parçalar çalmasý oldukça keyifliydi. Performanslarý da oldukça iyiydi. Sýradaki grup Rose Tattoo idi. Bu grup hakkýnda fazla bir bilgim olmadýðýndan, kendimi ondan sonra sahne alacak olan çok sevdiðim The Dillinger Escape Plan a sakladým. Kendimi sýcaktan korumak için ileride bedava daðýtýlan buz

gibi elma þarabýný kapýp bir gölgede takýldým. The Dillinger Escape Plan çok hýzlý, agresif ve progresif bir parçayla giriþ yaptý. Soundlarý harikaydý. Sýcaða raðmen raðmen gruba ilgi yüksekti. Anladýðým kadarýyla grubun Avrupa da çok seveni var. Enstrüman performanslarý çok iyiydi. Çok progresif rifflere ve partisyonlara sahip olmalarýna raðmen sahnede çok hareketlilerdi. Sýrada heyecanla beklediðim Meshuggah vardý. Nasýl çalacaklarýný çok merak ediyordum. Elemanlarýn bireysel performanslarýný çok dikkatle izledim. Tomas Haake insan gibi çalmadý. Özellikle Tomas Haake olmak üzere kiþisel performanslarý, o teknik ve çok progresif altyapýlarýna raðmen inanýlmazdý. Meshuggah deli anlamýna geliyor; matematiksel altyapýlarýný icra ederken isimlerinin kendilerine çok uygun olduðunu düþündüm. Unutamayacaðým en önemli performanslardan biriydi. Fanlarýn ilgisi de çok yüksekti, hatta bu ilgiden etkilenen Meshuggah vokalisti Jens Kidman seyirciyi coþturarak kamerasýna kaydetti. Future Breed Machine , New Millenium Cyanide Christ , Bleed gibi efsane parçalarýný mükemmel bir þekilde çaldýlar ve beni çok þaþýrttýlar. Unutulmazdý. Ardýndan yine bir unutulmaz grup olan Obituary sahne aldý. Uzun dalgalý saçlarýyla ve hümanist OBITUARY

konuþmalarýyla John Tardy Insane diye efsane bir çýðlýk atarak þova girdi. Obituary bir çok metal fanýnýn gönüllerinde taht kurmuþ özel bir gruptur. Ýlgi muhteþemdi. Seyircilerin beyinlerine tokat atarcasýna bir performans sergilediler. Donald Tardy nin groove davullarý ve oturaklý sounduyla Kill For Me , Infected , Insane , Final Thoughts , Threatening Skies , Choped In Half gibi unutulmaz parçalarý yine unutulmaz bir þekilde sergilediler. Ardýndan 18:25 te Opeth sahne aldý. Bu grubu Türkiye de izlemiþtim ama son albümlerini çok beðendiðim için Hellfest ortamýnda yeni parçalarýný dinlemek istedim. Son albümlerindeki baþarýlý yapýyý canlý performanslarýnda da baþarýyla


OBITUARY

sergilediler. 19:25 te My Dying MY DYING BRIDE Bride sahne aldý. Bu grupla pek ilgilenmediðim için dinlenmeye çekildim. Sesler fena gelmiyordu ve kalabalýk bir kitleye çaldýlar. Sonra sahneye NOFX çýktý. Merak ettiðim bir gruptu. Ýyi çalýyorlardý ama o sýrada DiscoverStage de Dying Fetus sahne alacaktý. Hemen DiscoverStage alanýnda güzel bir yere konuþlanýp Dying Fetus u izlemeye koyuldum. Çok kalabalýktý. Bu grubun özellikle davulcusunu izlemek istiyordum. Davulcu tam bir mahlukat gibi çalýyordu. Albüm kayýtlarýnda kesin sounddan dolayý bu kadar hýzlýdýr dediðim davulcu beni altüst etti. Performanslarýna hayran kaldým. Bu esnada diðer sahneye At The Gates çýkmýþtý ve hemen milletle beraber oraya koþturdum. Uzaktan sahne alanýna geldikçe At The Gates in yaratmýþ olduðu mükemmel atmosfere daldýðýmý çok iyi hissediyordum. Aslýnda her yarým saatte bir atmosfer deðiþtiði için biraz ruhsal karmaþa içine giriyordu herkes. Bir konser bitmeden diðerleri baþlýyor ve insanlar oradan oraya koþturuyorlardý. Ýyi mi kötü mü oluyordu tartýþýlýr. Bence biraz tuhaftý. Çünkü üç gün boyunca bütün metal tarihini tüketmek çok farklýydý. Ama gruplar sahne alýp bir kaç sevdiðim parçayý AT THE GATES çaldýklarýnda atmosfere adapte oluyordum ama yine yorgun argýn ve tükenmiþ vaziyette... Aslýnda karýþýk atmosfer biz Türk lere hiç yabancý bir þey deðil. Belki de o yüzden rahatça uyum gösterebildim. Çünkü Avrupa insanlarý bu gruplarý sürekli izleme imkanýna sahipler ve benim kadar kasan insan pek görmedim. Ama olsun her þeye raðmen deðdi ve çok eðlenceliydi benim için. Saatler 22:25 i gösterdi ve efsane adamlar Motörhead sahneye çýktý. Motörhead hakkýnda ayrýca bir yazý yazacaðýmdan, onlarýn inanýlmaz performanslarýndan çok detaylý bir þekilde bahsedeceðim Ve beklediðim grup, Florida lý efsanevi Death Metal grubu Morbid Angel, saatler 23:50 yi gösterdiðinde sahne aldý. Covenant albümlerinin ilk parçasý olan Rapture ile insaný deliye çeviren bir giriþ yaptýlar ve bu þok etkisi, çýðlýklar eþliðinde yerini çok sert bir pogoya býraktý. Ortalýk toza dumana karýþtý. Zeminin de toprak olmasýndan dolayý aðzýmýza burnumuza tiþörtlerimizi kapatmak zorunda kaldýk. David Vincent lý Morbid Angel ý izlemek gerçekten inanýlmaz keyifliydi. David Vincent bu yozlaþan insan ruhuna karþý bu kadar sert davranýyoruz der gibi kýzgýn ve brutal çýðlýklar atýyordu. Ama parça aralarýnda durgun su gibi sakin, kardeþlikten ve savaþa karþý tutumlarýndan bahsediyordu. Özellikle davulcularý Pete Sandoval olmak üzere tüm elemanlarý çok iyiydi. Rapture , Pain Divine , Eyes To See, Ears To Hear , Blessed Are The Sick , God Of Emptiness , World Of Shit gibi mükemmel parçalarla efsane bir performans

MORBID ANGEL


sergilediler. Bu da unutamayacaðým performanslar arasýnda yer aldý. Ardýndan günün headlinerý Slayer sahne aldý. Biraz geç çýktýlar ama beklemeye deðdi. Alandaki tüm satýcýlarýn kesinlikle küfür ettiðini düþünüyorum çünkü Slayer sahnedeyken ortalýkta hiç kimse yoktu. Herkes Slayer ý izlemek üzere sahnenin önündeydi. Slayer ý 1998 de Türkiye de izlemiþtim ama sonraki geldiklerinde izleyememiþtim. Yeni performanslarýný izlemeyi çok istiyordum. Beklediðimden çok daha iyi çýktýlar. Hell Awaits ile mükemmel bir giriþ yaptýlar. Grup elemanlarýnýn performanslarýný zaten cümle alem bilir. Tek tek deðinmeye gerek duymuyorum. Raining Blood , Black Magic , South Of Heaven , Mandatory Suicide , Hell Awaits , Angel Of Death , War Ensemble gibi dünyada nam salmýþ hit parçalarýyla ortalýðý kasýp kavurdular. Gecenin geç saatlerine raðmen milletin tükenmiþ olan enerjisini son haddine kadar kullandýlar. Çok özel bir performanstý Derken bu rüya gibi festival sorunsuz ve mükemmel bir þekilde noktalandý. Herkeste tatlý bir yorgunluk vardý ve herkesin yüzü gülüyordu. Bu inanýlmaz ziyafetten sonra kimileri hemen çadýr alanýnda sýzdý. Kimileri ise sabaha kadar içmeye devam ederek Sarkozyyy! , Picassooo! , Madonnaaa! diye birbirlerine karþýlýklý çýðlýk attýlar. Clisson dan dönüþ, yaþanmaya deðer nitelikteydi. Ülkenin her yerine Clisson dan daðýlan sert görünümlü yüzlerce metalci ve yollardaki, trendeki, gardaki brutal çýðlýklar çok güzel anýlardý SLAYER

SLAYER



SELÝM VARIÞLI


Ýsmini Beowulf'dan alan Grendel, Hollandalý bir Aggrotech grubu. Ýlk kayýtlarýný 2000 yýlýnda yayýnlayan topluluk, tarz olarak Meksika ekolüne yakýn dursa da altyapý açýsýndan daha raw, daha Dutch bi sounda sahip. Hissiyat törpüleme konusunda Hocico'ya yakýn bir atmosfer içerisindeler. Özellikle kullandýklarý synth tonlarý, yazdýklarý harika partisyonlarla gün ýþýðýna karanlýðý taþýyacak kadar güçlü bir uyum oluþturuyor. "The Marine Corp does not want Robots. The Marine Corp wants Killers. The Marine Corp wants to build indestructable Men. Men without Fear." 'Soilbleed (V.3)' grubun en meþhur ve etkileyici parçalarý arasýnda. Gözlerinizi kapatýp kendinizi Amsterdam'ýn underground diskolarýnda sekerken hayal edebilirsiniz. Daha uzaklara uçabilenler yaðmur ormanlarýnda bir Fight Club'da Predator'le dövüþürken bulabilirler kendilerini. 'Zombienation'da Mortal Kombat esintileri arasýnda tanýdýk melodilere rastlamak mümkünken, Dream II'de (I'e fazla bulaþmayýn, II bir kaç gömlek fark atýyor) "olayýmýz sadece tekkno altyapýsý deðil" der gibiler. Hatýrlar mýsýnýz? Doksanlarda Techno fýrtýnasý Avrupayý sarsarken Blue Jean'de Techno, Tekno, Tekkno gibi gittikçe daha sert formata giren tarzlardan söz eden

harika bir Techno yazýsý vardý. Þimdi o tarzlarý da kullanýlmaz oldu. Öyle bir sýnýflandýrmayý bugün yapacak olsak Grendel'i Tekkno kesmez, epeyce k harfi kullanmak gerekirdi. Neyse konuyu daðýtmayým. Dream II'de yaptýklarý akustik hareketler þu sýralar fazlasýyla iyi örneklerine rastladýðým alt üst edici atmosfere sahip parçalardan birini oluþturmuþ. Geçmiþi de bugünkü formatý kadar kirli olan Grendel, son albümü 'Harsh Generation' ile geçtiðimiz yýl Avrupa Aggrotech sahnesini ateþe vermiþti. Þu sýralarda turnede olan topluluðun turneden sonra daha da yýkýcý bir albümle dönmesini bekliyorum. Geçmiþ çalýþmalarý göz önüne alýnarak grubun þu sýralar verimliliðin zirvelerinde dolaþtýðý rahatça söylenebilir. Mevcut potansiyellerinin çok daha yüksek olduðunu düþünüyorum. Ýlerisi için daha tehlikeli sinyaller veriyorlar. Özellikle son albümde. 'Harsh Generation' bir elektronik müzik albümü olmak için biraz uçta, Aggrotech için ise fazlasýyla iyi bir albüm. Parçalardaki dijitalize hava bir yana, önceki çalýþmalarýnda sürekli teðet geçtikleri Lawnmoverman soundunu (bu sound bana her seferinde Lawnmoverman'i hatýrlattýðý için en uygun benzetme olarak kullanýyorum bu filmi) bu kez ense kökünden yakalamýþlar. Albümün ismi müziðe ayna tutuyor. Daha harsh bir hava var. "Your children return against you!"

'The Judged Ones'ýn giriþinden bir NYHC grubu vokalisti edasýyla baðýran hatunlar bu müziðin dýþarýdan göründüðü kadar hafif olmadýðýný hatýrlatýyorlar. 'B.a.a.l.'daki hafif Robert Miles esintileri, bu tarzýn oluþmasýnda Robert Miles'ýn az da olsa etkisi olduðu yönündeki kiþisel tezimi güçlendiriyor. [VLRK] - Vocals, synthesis, programming, sampling [M4RC] - Live Drums, percussion, programming (studio) [MRK0] - Live Synthesis, engineering þeklinde tuhaf bir kadroya sahip olan Grendel, yer yer video oyunlarý müziði etkisi býrakabilir. Aggrotech sahnesinin doðasý gereði var olan bu etkinin Grendel'e yansýmasý, atari salonlarýnýn joystick yerine silahla oynanan efsanevi oyunu "House Of The Dead"i hatýrlatýyor zaman zaman. Yazýyý noktalarken, son albümü dinlemeye 'Hate This'den baþlamanýzý öneririm.

www.myspace.com/grendel


GÖKÇE DERELÝ


Mindless self indulgence (fanlarýnýn deyimiyle MSI), grubun kendinin bile anlamýný bilmediði "Beyinsizce kendine zevk vermek" gibi bir tercümeye sahip. Fakat Jimmy Urine'in þu demeci, grubun adýnýn anlamýna tam anlamýyla oturuyor: "Eðer konsere gelenler bizi eðlendiriyorlarsa biz de onlarý eðlendiririz. Ama eðer öküz gibi duruyorlarsa, onlarý harekete geçirmek için elimizden geleni yaparýz. Paralarýný, gerekirse kýyafetlerini çalarýz, küfrederiz, sevgililerini ellerinden alýrýz, üzerlerine tükürürüz, kavga çýkartýrýz. Yeteri kadar bizi eðlendirsinler, aksi taktirde her akþam ayný þovu yapmak çok sýkýcý olabiliyor" Grubun müziðini ise tam anlamýyla tanýmlayabilmek mümkün deðil. Ýlk dönemlerinde Jimmy Urine'in müziði Nintendo ve Atari efektleriyle desteklemesi nedeniyle Nintendocore diye bir taným ortaya atýlsa da; ardýndan "You'll Rebel Anything" adlý albümlerinde aldýklarý protest tavýrla Punk/Rock olarak adlandýrýldýlar. Fakat müziklerinde birçok farklý unsur bulunduðu da gözden kaçmýyor. Steve Righ?'ýn bazen çok komplike, bazen çok basit ama bir o kadar da vurucu gitar riffleri, Lyn-Z'nin Funk'tan Hip-Hop'a uzanan bas dizeleri ve Kitty'nin eklediði sample bazlý davul ritmlerinin üstüne Jimmy Urine'in eklediði Rap vokalleri bir araya gelince ortaya tadýndan yenmez bir MSI çýkýyor. Grubun diðer dikkat çeken özelliði ise, kendileri dahil hiç bir konuyu eleþtirmekten çekinmedikleri þarký sözleri. Çoðunlukla cinsel ifadelere yer verilen sözlerin sebebini Jimmy Urine aþýrý yüksek olan libidosuna baðlýyor. Eþcinsellik, ýrkçýlýk, homofobi, mazoþizm ve sadizm gibi konularý hiç çekinmeden iþleyen ve bunlarla dalga geçen MSI'ýn belki de en vurucu yanlarý sahne þovlarý. Sahneye özellikle alýnlarýna ve ellerine olmak üzere kalemle yazdýklarý küfürlerle çýkan grup üyelerinden, aslýnda Lyn-z dýþýnda hiçbirinde gerçek dövme yok. Vücudunun görünen tüm

kýsýmlarýna küfürler yazan, sahneye kusan, hastalýklý bir insan gibi ordan oraya koþan Steve Righ?, gothic makyajýný kýz çocuk kýyafetleriyle süsleyen Kitty, asi liseli kýz kýyafetiyle sahnenin tozunu attýran Lyn-Z Ve genelde sahneye garip protest mesajlarla dolu ceketlerle çýkan, eteðe çevirdiði pantolonlarýn altýna renkli çoraplar giyen, konser sonunda soyunan ve "kisses 1$" pankartýyla sahneden inip erkek kadýn farketmeden tüm fanlarýný öpen kýrýk vokal Jimmy Urine. Sahnede eðlenmeyi ve eðlendirmeyi çok iyi bilen grup, bu olmadýðý takdirde konser sonunda seyirciye "Paramýzý geri istiyoruz" sloganlarý attýrýp sahneyi terkedebiliyor. Son albümleri "IF" ile çoktan mainstream arenada yerlerini almýþ olsalar da, öncesinde Rammstein, Korn, Linkin Park, Sum41, System Of a Down gibi gruplarla ayný sahneyi paylaþmýþlýðý var topluluðun. Fakat asýl patlamayý, grup üyelerinden Vanessa'nýn anne olmaya karar verip gruptan ayrýlmasýnýn ardýndan çýkardýklarý "You'll Rebel To Anything" albümüyle yaptýlar. Grubun bu albümden çýkardýðý "Straight To Video" ve "Shut Me Up" single'larý Billboard Hot Dance Singles Chart'ta 1 numaraya kadar yükseldi. Ardýndan iki yýl boyunca ellerindeki malzemeyle turne yapan grup, bu süre zarfýnda "Our Pain, Your Gain" DVD'sini yayýnladý. 2008'de ise grup önce iTunes üzerinden "Mastermind" single'ýný, ardýndan "Never Wanted To Dance"ý dinleyicilerine sundu. Grubun "IF" albümünün illistrasyonlarý ise Invader Zim'den tanýdýðýmýz "Jhonen Vasquez" tarafýndan çizildi. Son olarak, herþeyle dalga geçen bu kýrýk grubun asýl adamý Jimmy Urine'in aþaðýya aktardýðýmýz sözleriyle, bu grubu dinlemek isteyip istemeyeceðinize karar verebilirsiniz: "Sex Pistols muhteþemdi ama Sex Pistols 2 olmanýn bir anlamý yok. Punk öldü. Jimi Hendrix'in caný cehenneme, Jimmy Page'den nefret ediyorum. Led zeppelin keþke hiç olmasaydý. Böylece insanlar bunca sene sonra bile hala onlara takýlýp kalmazlardý ve müzik ilerleyebilirdi!"

www.mindlessselfindulgence.com



Temmuz ve Eylül aylarý, köklere dönüþ anlamýnda Türkiye deki seyirciye önemli hissiyatlar verdi. Önce Judas Priest, hemen ardýndan da Metallica nýn Ýstanbul boðazýný ciddi anlamda sallamasý, her iki gruba da ölü gözüyle bakan benim gibi Türk metal dinleyicisine iyi bir ders oldu. Serde Extreme metal Black metal var tabii, bu yüzden olsa gerek hep burun kývýrdýk bu gruplara. Ama konserlerin akabinde, mp3 çalarlarýmýzda yer vermeyi de ihmal etmedik Death Magnetic ve Nostradamus a. Ancak ben size Siyah Beyaz ýn kadrosuna yeni katýldýðým bu sayýda her yerde kritiðini bulabileceðiniz bu albümlerden deðil, bayilerinizden ýsrarla isteyeceðiniz, hayatlarýný müziðe adayabilmek, extreme bir þeyler sunabilmek için albüm satýþlarýna ihtiyaç duyan gruplardan bahsedeceðim. Sizler downloadlarýnýzla mutlu olurken, taptýðýnýz ve en sert Deathçi-Blackçi dediðiniz adamlar da aç kalmaya devam edecekler tabii. Neyse, bu pek girmek istemediðim konuyu, Düþler ve Kabuslar forumuna býrakmak en iyisi sanýrým. Gelelim dinlediklerime ve dinlenmesi gerekenlere Temmuz ayýnýn en bomba albümlerinden biri hiç kuþkusuz Belphegor a ait! Bondage Goat Zombie! Sýcaklarda komplike Death-Black Metal i pek fazla tavsiye etmiyorum fakat Eylül ayýna geldiðimize göre, sekizinci albümlerini yayýnlayan ve hýz sýnýrlarýný zorlayan bu Avusturyalý manyaklara bir kulak kabartabilirsiniz. Belphegor, týpký Hecate Enthroned ve Behemoth gibi Black Metal kulvarýndan çýkýp, müziklerine Death Metal elementleri serpiþtiren gruplardan. Ve ilginçtir, bu müzikal konsepti iyi becerip, saðlam imaj geliþtiren gruplar çýtayý biraz daha yukarý çekiyor, hem kaliteli iþler orataya çýkarýyor, hem de satýþlarýný ve saygýnlýklarýný artýrýyorlar. Belphegor un henüz festival headlinerý seviyesine gelemediði aþikar, fakat artýk sýradan bir yer altý Black Metal grubu olmadýklarý da ortada. Antichrist ve nihilist þarký sözlerini okuduðunuzda, ne olduðunu bilmediði þeyler baðýran aptallardan olmadýklarýný anlýyorsunuz. Grubun genel tavrý ve duruþu da, karnelerinde pekiyi olarak yazýlmasý gereken artýlarýndan. Aslýna bakarsanýz Belphegor un, Six Feet Under, Nile, Rotting Christ gibi gruplarla turlamasýný saðlayan en önemli olgu, 7. Stüdyo albümleri Pestapokalpse VI. Öncesindeki 6 stüdyo albümü ise 1993 de kurulmuþ bir Black Metal grubu için oldukça iyi bir rakam. Belphegor, doksanlarýn baþýnda Death-Thrash metal yapan Betrayer grubunun isim ve tür deðiþtirmiþ hali. Fakat kökenlerindeki Death-Thrash Metal etkisi müziklerinde her daim hissedildi. Bugünlerde yayýnladýklarý albümleriyle bu etkinin daha bir gün yüzüne çýktýðý da gözardý edilmemeli. Son albüme gelelim. Öncesi kuzeyli türdeþlerinin izinde

giden safkan Black Metal! Ama son çocuk en sevilen çocuktur. Eðer bazý gruplara bütçeniz el verdiðince orjinal albümlerini alarak þans verenlerdenseniz, Bondage Goat Zombie bunu sonuna kadar hak eden bir çalýþma. Albümleriyle birlikte yayýnladýklarý bonus DVD; klip ve klip arkasý görüntüleriyle, Belphegor fanlarýnýn çýlgýnlýklarýyla, askeri bot - uzun saç dövme gitarlar siyah - kamuflaj pantolon kombinasyonuyla metalci içgüdülerinizi ayaklandýracak, bir bira daha açtýracak elementlerle dolu. Albümün kaç parçadan oluþtuðu ya da nerede kaydedildiðiyle ilgili kliþeleri sizlere býrakýp, bir baþka DVD den bahsedelim. Gorgoroth Black Mass Krakow! Aslýna bakarsanýz üzerine kelam edilmesi gereken þey, bu DVD deðil Gorgoroth un kendisi. Ya da Gorgoroth ekseninde, Norveç Black Metali nde olup bitenler! Norveç, Black Metal sahnesinde dünyada önde gelen, hatta bu iþi ticari anlamda turizme çeviren ülke durumunda son bir kaç yýldýr. Norveç halkýnýn ciddi bir kýsmý da Black Metal i normal bir müzik türü olarak görüp kabul etmiþ durumda. Fakat bu durum bile True Norwegian Black Metal tablosuyla zýt renkler taþýyor. Tabloyu siyah beyazdan ziyade rengarenk görmemize sebebiyet veren bir ticari Black Metal sahnesine sahip olmaya baþladý Black Metal kalesi Norveç . Mücadele eden ve true kalmaya özen gösteren Gorgoroth gibi gruplarsa, müzikal anlamda ya da söylemleriyle taviz vermese de popülerlikten kaçamýyorlar. Peki o zaman, Norveç in Black Metal i, artýk ne kadar Black Metal? Ona da sizler karar verin.


Gorgoroth, az önce de söylediðim gibi taviz vermeyen ender gruplardan. Yayýnladýklarý Krakow DVD si de bunun en iyi kanýtý. Sahne kurgularý, çarmýha gerilmiþ kadýn-erkek kompozisyonlarý ve sansasyonel sloganlarýyla, La Scala sahnesi ve opera elementleri olmadan oynanan bir korku operasý gibi! Aslýna bakarsanýz Gorgoroth un kendi içinde zerreciklere ayrýlmasý, kendilerine son iki yýldýr vurduklarý en büyük darbe. Norveç Black Metali içerisindeki boþvermiþlik, Gorgoroth a ayrýlma olarak yansýdý bir kaç yýl önce. 2000 lerin baþlarýnda, Darkthrone, Immortal, Emperor, Enslaved ve Mayhem gibi kült gruplarýn türlerinde ciddi deðiþimlere gitmesi hala yadsýnan ve kabul edilemeyen bir gerçek. Fakat gerçek. Zira mermi silahtan çýktý bir kere! Darkthrone 70 ler ve 80 ler metali etkileþimli bir müziðe kaydý. Emperor eski saldýrganlýðýndan uzak sonfonik etkilere kaptýrdý kendini. Enslaved in progresif metal takýntýsý malum. Mayhem in eleman deðiþiklikleri ve de Burzum un yok olmasýndan sonra true Black Metal fanlarýna sýðýnabilecekleri ana limanlar olarak Gorgoroth ve Carpathian Forest kaldý. Satyricon mu? Sanýrým þu sýralar daha fazla para kazanmakla meþgul, ya da bir yerlerde fotoðraf çektiriyorlardýr. Dimmu Borgir meselesine ise hiç girmeyelim. Gorgoroth, 2006 yýlýnda yayýnladýklarý Ad Majorem Sathanas Gloriam ile, ünlü belgeselimiz Metal: A Headbanger s Journey in yayýnlanmasýndan sonraki popülerliðini de solladý. Yeri gelmiþken; belgeselde Gaahl ýn söylediði tek kelime, evet bir tek kelime, Gorgoroth ismini olumlu ya da olumsuz tüm dünyaya duyurmaya yetmiþti. Ne düþündüðünüz benim için çok önemli deðil, ya da izlerken gülüp gülmediðiniz... Fakat amma oynuyor herif he diyenlerdenseniz bu yazýyý daha fazla okumayýn. Gorgoroth cephesinde, belgeselin ve 2006 albümlerinin yarattýðý etki artarken, sebebini hiç bilemeyeceðimiz bir ayrýlýk yaþandý ve kurucu eleman Inferno ayrýldý! Gaahl ve King, grubu devam ettirme kararý aldýlar. Yanlarýna da önce Nick Barker ý (Dimmu Borgir, Cradle Of Filth, Testament), sonra Hellhammer ý (Mayhem, Dimmu Borgir, Covenant), son olarak da Frost u (Satyricon) alarak! Tüm festivaller ve konser organizasyonlarýnda Gorgoroth olarak boy gösteren ve bayraðý taþýyan ikili, geçtiðimiz yýl bir sürprizle karþýlaþtý. Inferno, yanýna Obituary dan Frank Watkins ve Dissection dan Tomas Asklund u alarak bir Gorgoroth daha kurmuþtu. Tam türk filmi! Yani kýsacasý, Norveç yapýmý bu Türk filminde artýk 2 baþrol oyuncusu var; Infernus lu Gorgoroth ve GaahlKing li Gorgoroth. Anti human cephe duygu sömürmeye devam edecek gibi gözüküyor, bu yazý gibi. Aslýna bakarsanýz ben evliliklerin sonsuz sürmesinden yana olanlardaným. Fakat Oslo üzerindeki lanetler devam ettikçe, Black Metal misyonerlerimizin sýrtlarýný minderden kaldýrabilmeleri de bir çýrpýda olabilecek iþ deðil. Gorgoroth u Gorgoroth yapan en önemli faktörlerden biri, tabii ki müzikal temalar. Fakat antichrist, semitizm ve sosyalizm karþýtý tehditkar söylemler, vokalist Gaahl önderliðinde Gorgoroth cephesini en karþýt grup yapan faktörler. Tabii ki Gaahl demiþken, bu adamýn kafa yapýsýnýn, anti sosyal duruþunun, dað kenarýnda yaþadýðý

ve içinde resimler yaptýðý evinin, kýsacasý birey olarak maddi ve manevi konumunun, dünyaya bakýþ açýsýný ne denli etkilediðini de düþünmek lazým. Çünkü bunlar Gorgoroth u direk etkileyen faktörler. Ýnsan yaþadýðý çevreyle ilintili olarak dünya üzerinde bir duruþ belirler. Dünyanýn en zengin ekonomisine sahipseniz, sadece iþsizlik maaþýnýzla bile rahatlýkla geçinip, müziðinize ve sanatýnýza rahatlýkla vakit ayýrabiliyorsanýz; içinde bulunduðunuz sosyal konum, benim gibi düþünmeyenler eziktir ve ezikler yok olmalýdýr dedirtebilir. Fakat Norveçli Black Metal gruplarýnýn ya da Gorgoroth elemanlarýnýn, þu an yaþadýklarý sosya-ekonomik konumda deðil de Meslek Lisesi torna tefsiye bölümünden mezun olmuþ, Adanalý bir ailenin çocuklarý olduðunu düþünsenize! Evet komik gibi görünen bu düþüncenin altýndan, þu an yapýlan dinsel ve politik söylemler çýkabilir miydi bir düþünün? Antichrist temalý þarký sözlerinin artýk pek de iþe yaramadýðý ve karþýtlýðý temsil etmemeye baþladýðý Avrupa toplumunda, bütün sürüden olanlarý korkutacak tek yýkýcý söylem var. Militarizm! Ayný sülaleden olan Faþizm, Irkçýlýk ya da Nazizim de diyebilirsiniz. 90 lý yýllarýn baþýndaki Black Metal gruplarýnýn tüm dünya ve insan karþýtlýðýný adeta sembolize eden antichrist antireligion - racist söylemleri, 2000 li yýllarda yerini daha da ýrkçý söylemlere býraktý. Çünkü daha fazla tepki (nefret) alýyor. Gorgoroth ya da diðer Black Metal gruplarýnýn ana besin kaynaðý olan nefret, nereden gelirse gelsin onlar için çok önemli. Eðer tokat yediðinizde öbür yanaðýnýzý dönen anlayýþa sahipseniz Black Metal temalý hiç bir söylem size bir þey ifade etmeyecektir. Gorgoroth cephesindeki geliþmeler sizi ne derece ilgilendirir bilemem ama Norveç Black Metal sahnesi ile ilgili daha yazýlacak çok þey var. Devamý bir dahaki sayýya. Karanlýk þeyler dinlemeye devam edin ve þu albümlere bir göz atýn: Belphegor - Bondage Goat Zombie, Keep of Kalessin Kolossus, Skitliv Amfetamin, Enslaved - Vertebrae.


Güç ve tekniðin zorlandýðý progresif tabanlý melodiler... Bir o kadar da sert Etkisi nasýl tarif edilir Bir yarýþ pistinin tribününde otururken araçlarýn rüzgarýnýn þiddetle yüzünüzü yaladýðýný düþünün. Kendinden emin ve hiç aceleye gerek olmadýðýný anlatan ifade, hepsinde ayný uç noktada, ayný karakteristiðe bürünmüþ. Bütün albümleri içerisinde bir tane bile yok mu diye aradýðým Ýngilizce herhangi bir parçaya inat,hayýr diyorlar olayýmýz budur bizim. Biz buyuz. Finlandiya dan çýkma bu sert adamlarýn metalcore a dayanan Heavy/Thrash le karýþýk bir tarzlarý var. 2005 den bu yana çýkardýklarý toplam 3 albüm içerisinden favori parçam Kadonnet Kolme Sana dýr hala. Bu þarký ilk dinlediðimde öyle bir introyla patladý ki beynimde, hemen diðer albümlerine saldýrdým. Parçalarýn isimleri biraz tuhaf evet. Vokalin sesi de göreceli olarak bana Serj Tankian ý anýmsatmadý deðil doðrusu. Ancak Stam1na ne dýþarýdan yönlendirilmiþ bir felsefeye sahip, ne de tarzlarýný, kavramlarýný süsleyici artistik ve marjinal kýlýflara sokuyorlar. Soundlarýndaki kuvvet bu denli özgür oluþlarýndan kaynaklanýyor olmalý. Dinlerken insanýn bunu hissetmemesi, o moda girmemesi imkansýz gibi. 2005 yýlýnda iki single ve bir albüm, 2006 da yine iki single artý bir albüm yapan topluluk, son olarak bu yýl içerisinde çýkarmýþ olduklarý Raja adlý albümleriyle karþýmýzda.

GÜLBÝN ERDEM

Albüm toplam 10 parçadan oluþuyor. Geleceði parlak, örnek gruplar arasýnda görmeme raðmen, bu albümle alakalý bir takým tereddütlere de düþmedim deðil. Albümü deðerlendirirken, en iyi albümlerinin yine kendi isimlerini taþýyan ilk albümleri Stam1na olduðu kanýsýna vardým. Zaman içerisinde kendilerini daha da aþacaklarýna inandýðým bu grubun mevcut adýmlarýnýn biraz da ýsýnma turu mahiyetinde olduðunu düþünüyorum. Ýlerisi için hayli umutluyum. Stam1na da, elemanlarýn kendi yöresel sentezlerine ve kiþisel yaratýcýlýklarýna dair pek çok lezzet bulabilirsiniz. www.myspace.com/stam1na adresinden grubu dinlemeniz mümkün.

www.stam1na.com


CÝHAN EMER


Kargo Ne Yapýyor? Eski albümlerini dinlediðimde sürekli aklýmý kurcalýyor bu soru. Kargo en son ne yaptý? Açýkçasý benim hatýrladýðým, 2005 yýlýnda nostaljik þarkýlarý coverladýklarý Yýldýzlarýn Altýnda albümü ve ondan önce vasatý aþamayan bestelerle yayýnladýklarý Ateþ ve Su vardý. Kaç kiþi Ateþ ve Su dan 3 þarký sayabilir çok merak ediyorum Peki bu böyle miydi? Bizim Kargo maceramýz nasýl baþlamýþtý? 1996 yýlýnda, insanlarýn Mirkelam ve Çelik dinledikleri dönemde bir anda ortaya çýktý Kargo. MTV dýþýnda görmeye alýþýk olmadýðýmýz, Kemancý da çekilmiþ bir performans klibinde gözleri makyajlý yakýþýklý bir genç etrafa sert bakýþlar fýrlatýyor, A hey hey hey! diye baðýrýyor ve hayata karþý tavrýný, neyi nasýl yapacaðýný haykýrýyordu. Tabii ki çalan müzik de popüler medyada duymaya alýþýk olduðumuzdan çok farklý, gerçek Rock n Roll du. Ýnsanlar Yüzleþme yle yüzleþmek zorunda kaldýklarýnda gelen tepki inanýlmazdý. Albüm satýþlarý bir anda patlamýþ, konserler dolup taþmýþ turnelere dönüþmüþtü. Yüzleþme yi, Son Defa ve Adýmý Çaðýr gibi hitlere çekilen klipler takip etti ve Kargo yýlý zirvede kapattý. Kargonun bu baþarýsýnda, müziðinin akýcýlýðý yanýnda þarký sözlerinin de insaný yakalamasýnýn çok önemli bir payý vardý tabii... 1997 yýlýnda, yakalanan rüzgar kesilmeden yeni albüm Sevmek Zor dinleyiciye ulaþtýrýldý. Ve Kargo nun gelmiþ geçmiþ en popüler þarkýsý da çekilen kliple ekranlarda dönmeye baþlamýþtý. Þairin Elinde insanlarý Kargo ya daha da yaklaþtýrmýþtý. Sen Her Zaman gibi eðlenceli þarkýlarla albüm itiþ gücünü yakalamýþtý. Bu albümde de Yarýna Ne Kaldý ya Gece Fanzini ni koyarak yaptýklarý gibi, Bad lik Amiri ile underground kitleye verilebilecek en güzel armaðanlardan birini vererek yollarýna devam ettiler. Tüm parametreler artýk Kargo nun durdurulamayacaðýný gösterirken, daha sonra plak þirketiyle yaþadýklarý sorunlardan kaynaklandýðýný açýklayacaklarý bir duraksama yaþadýlar ve bu dönemde kendilerini geri çektiler. Belki de bu geri çekilme Kargo nun baþýna gelen en iyi þeydi. Çünkü bu depresif dönemde kendilerini müziklerine odakladýlar ve Kadýköy deki stüdyolarýna kapanýp Türk Rock tarihinin en karanlýk ve en iyi albümlerinden biri olan Yalnýzlýk Mevsimi ni kaydettiler. 1998 yýlýnda yayýnlanan albümden, tercih ettikleri çýkýþ þarkýsý Arabic Fahiþe hem ismi hem de sözleriyle insanlarýn dikkatini çektiði kadar, bazýlarýný da rahatsýz etmiþti. TRT de yasaklanmasýnýn ötesinde özel radyolar tarafýndan da ambargo uygulanarak yayýnlanmasý durduruldu. Ama Kargo nun buna aldýrýþ ettiði yoktu, yaptýklarý iþten emin yollarýna devam ettiler ve içinde boþ þarký olmayan albümden ardý ardýna hitler patlamaya baþladý Kargo artýk kariyerinin zirvesindeydi ve bir sonraki albümü herkes hevesle bekliyordu. Ancak zirve döneminde her yýl bir albüm

yayýnlayan Kargo durmuþtu. Sen Bir Meleksin ancak 2000 yýlýnda geldi ve Kargo nun gerilemesi de bu albümle baþladý. Aslýnda her þey eskisi gibi gözüküyordu ancak kimyada bir þey eksikti. Bunu anlamak için de þu ana kadar sürekli bir bütün olarak bahsettiðimiz Kargo nun oluþum dönemine bir geri dönüþ yapmamýz gerekiyor. Kargo nun kuruluþ döneminden, Sen Bir Meleksin albümüne kadar deðiþmeyen iki elemaný vardý. Ýlk gençlik yýllarýnda birlikte çýktýklarý bu yolda ayrýlmadan beraber yürüyen iki eski dost, Selim ve Mehmet (MÞÞ), 1993 te kurduklarý Kargo yu zirveye taþýyan ve ayakta tutan iki temel elementti. Biri olmadan diðeri olamazdý. Grubun ilk kadrosuyla çýkarýlan Sil Baþtan adlý albümleriyle istedikleri baþarýyý yakalayamamýþ olsalar da, yýlmamýþ, yepyeni bir kadro oluþturarak bu büyük baþarýnýn yakalanmasý için durmaksýzýn çalýþmýþlardý. Selim in prodüksiyon ve beste yapma konusundaki yeteneði, MÞÞ nin yazdýðý muhteþem þarký sözleriyle birleþtiðinde zaten baþarý için gerekli kimya oluþsa da; ilk albümde eksik olan element, Koray ýn buðulu sesiyle gruba katýlmasýyla tamamlanmýþtý. Zaten baþarýnýn temelinde de bu uyum vardý ve bunlardan herhangi biri eksildiðinde kimya tamamen bozuluyordu. Sen Bir Meleksin albümünde bu kimyanýn bozulduðu açýkça ortadaydý. MÞÞ, Yalnýzlýk Mevsimi dönemindeki depresyondan mý, yoksa albümün yayýnlanmasýnýn ardýndan askere gitmesinden mi kaynaklandýðý belli olmayan bir uzaklaþma yaþýyordu ve bu, gruptan ayrýlmaya kadar varacak sürecin baþlangýcýydý. Sen Bir Meleksin vasat bir albüm oluyordu ve kurtarýlmasý gerekiyordu. Bu aþamada, Kargo takipçileri tarafýndan çok sevilen (ilk albümlerinde yer alan) Yanýmda Sen Olmayýnca ve Yýllar Sonra adlý parçalar, yýllar içinde piþen Kargo nun yepyeni yorumuyla albüme dahil edildi. Ancak tüm bunlara raðmen olmuyordu, albüm vasattý ve Kargo ya yakýþmýyordu. Bu baþarýsýzlýðýn üzerine MÞÞ de gruptan tamamen kopunca herkes kendi yoluna gitmeye karar verdi. Kargo daðýlmýþtý Selim ve Serkan ýn prodüktörlük, Koray ýn solo albüm, MÞÞ nin kitap yazma çalýþmalarýyla herkes artýk kendi yolunda giderken, tekrar birleþme fikri ortaya atýldý ve 2003 yýlýnda MÞÞ siz kadrosuyla Kargo, baþta sözünü ettiðimiz Ateþ ve Su albümünü yayýnladý. Kiþisel görüþümün yaný sýra, albüm satýþlarý ve konser performanslarýndan da anlaþýlacaðý gibi baþarýsýz bir albüm olan Ateþ ve Su yu; Kargo nun en büyük hatasý olan ve belki de her þeyin eskisi gibi olma ihtimalini sýfýra indiren Yýldýzlarýn altýnda izledi Ve Bence Kargo artýk bitti Bize de zirve döneminde yaptýðý 3 muhteþem albüm (ki bir tanesi Yalnýzlýk Mevsimi gibi bir baþyapýttýr) býraktý. Þimdilerde maalesef tarihin tozlu bir sayfasý olarak gördüðüm Kargo nun, silkinip eski muhteþem günlerine dönmesi ve koyunun olmadýðý yerdeki keçi den fazlasý olduðunu kanýtlamasý umuduyla

www.kargoonline.com


CÝHAN EMER


80 lerin baþýnda Tarsus Amerikan Koleji nde baþlayan ve hala devam eden bir macera onlarýnki. Sürekli kendini yenileyen, tekrardan uzak ve kendine has bir macera Tibet Aðýrtan, Kaan Altan ve Murat Tümer in, lise sýralarýnda bir okul grubu olarak Echo 83 adý altýnda bir araya gelmeleriyle temelleri atýldý. Daha sonra okul dýþýna taþýmaya karar verdikleri gruplarý için seçtikleri isim, Türk Rock Tarihi ne altýn harflerle yazýlacaktý: Mavi Sakal Lise bittikten sonra Ýstanbul a yerleþen Mavi Sakal elemanlarý, hem Mavi Sakal la hem de çeþitli projelerle müzik çalýþmalarý içinde yer aldýlar ve bu çalýþmalarýn sonucu olarak 1992 de Çektir Git isimli ilk albümlerini piyasaya sürdüler. Yýllar içinde edindikleri sahne tecrübesini yansýttýklarý bir albüm havasýnda gözüken Çektir Git, biraz daðýnýk dursa da, Rock N Roll tabanýna yayýlmýþ bir müzik ziyafeti çekiyordu kulaklara. Ýlk albümle, adýný zaten bilenler dýþýnda bir kitleye ulaþamayan Mavi Sakal, asýl bombayý hemen ertesi yýl Mavi Sakal 2 albümünü çýkararak patlattý. Ýlk albümün ismini taþýyan Çektir Git ve albümün açýlýþ þarkýsý olan Þaþkýn gibi hitler dýþýnda; Al Beni ve Günler gibi iki slow ile Ýnatçý ve Haydi Gel gibi deðeri zamanla anlaþýlacak þarkýlarla muhteþem bir albümdü. Þaþkýn a Ýzzet Öz tarafýndan çekilen klibin, yeni yeni ortaya çýkan özel televizyon kanallarýnda yayýnlanmasýyla grubun popülerliði de artmaya baþladý ve beklenenin üzerinde seyreden albüm satýþlarý sayesinde, sadece kaset olarak piyasaya sürülen albüm CD olarak da basýlarak bir ilke imza atýldý (Türkiye de ilk kez bir rock albümü CD olarak basýlmýþtý). Benim de Mavi Sakal la ilgili ilk aným bu döneme denk geliyor. Yüksek ihtimalle Tarkan ve Hadi Yine Ýyisin Tayfun dinlediðim bu dönemde, Yonca Evcimik tarafýndan sunulan ve Show TV de yayýnlanan bir gençlik programýnda gördüm Mavi Sakal ý. Haftasonu ve öðlen saatlerinde yayýnlanan bu programda alýþýk olmadýðým bir þeye þahit olmuþtum. MTV tipi dediðimiz özellikteki adamlar çýkmýþ Çektir Git diyordu. Þarkýnýn yaptýrdýðý çaðrýþýmýn sempatikliði (evet küfür bana sempatik geliyor) dýþýnda müzik de beni kendine çekiyordu. Þu anda seyretsem komik gelmesi muhtemel olan o programdan sonra her duyduðumda ha biliyorum ben bu þarkýyý dememle birlikte Mavi Sakal hafýzama kazýnmýþtý. Bu dönemde Avustralya ya yerleþmeye karar veren vokalist Tibet Aðýrtan ýn gitmesiyle grup bir duraklama dönemine girdi. Mavi Sakal dan hiçbir zaman ayrý tutamadýðým için, Tibet Aðýrtan ýn solo projelerinden de bahsetmeden geçemeyeceðim. Tibet, Mavi Sakal dan ayrýlmasýnýn ardýndan 1995 yýlýnda, kayýtlarýnda (daha sonra hem Tibet le Kýrýk Kalpler de hem de bir dönem Mavi Sakal kadrosunda göreceðimiz) Tanju Eren le çalýþtýðý Yat Geliyorum albümünü piyasaya çýkardý. Mavi Sakal 2 deki çizgide devam eden bir albüm olan Yat Geliyorum, ayný adý taþýyan þarký ve Manyak dýþýnda pek de bilinen bir albüm deðildir dinleyici tarafýndan. Benim albümden haberdar oluþum bir tesadüf sonucu Radyo Kulüp te program yapan Romina isimli DJ hanýmý dinlememle olmuþ, o programda En Büyük Köy Bizim Þehir isimli eðlence fýþkýran þarkýyý duyup aaa böyle biþey vardý di mi? diyerek kendime gelmem, hayatýma yön veren hareketlerden biri olmuþtur. Yat Geliyorum un ardýndan Tibet, 1997 de bu kez Kalk Gidiyorum adýný verdiði ikici solo albümünü çýkardý. Bu albüm ne önceki Mavi Sakal albümlerine, ne de Yat Geliyorum a pek benzemiyordu. Mavi Sakal 2 den Çektir Git in yeni versiyonuyla albümün açýlýþýný yaparken, eski günlere göz kýrpan Rock N Roll þarkýsý Aptal ý, Benimlesin ve Sensiz Olmuyor gibi iki muhteþem slow takip ediyor, oryantal tabanlý Kýskaç la albümün A yüzü tamamlanýyordu. Slow þarkýlarla devam eden albüm, Kalk Gidiyorum la bittiðinde dinleyene sanýrým Tibet aðýr bir aþk acýsý yaþamýþ dedirtiyordu. Albümün duygusal atmosferine ters düþen tek þey, albüm kartonetinde sünnetin nasýl yapýlacaðýnýn anlatýlmýþ olmasýydý. Ki bu ayrýntý beni hala kahkahalarla güldürür Tibet bu çalýþmalarla uðraþýrken gitarist Kaan Altan ve davulcu Murat Tümer, müzik dýþýnda iþ hayatýnda da ilerlemiþ ve bu boþluktan faydalanarak kendilerini geliþtirmiþlerdi. Murat Tümer in prodüksiyon þirketi olan Tümer&Tümer, Türk gençlerine Abdi Ýpekçi Spor Salonu nda Spice Girls seyretme keyfi yaþatmak gibi dünyevi iþler dýþýnda Mavi Sakal ýn yeni albümünün prodüksiyonunu da haliyle üstlenmiþti. Tibet Aðýrtan dan boþalan mikrofona Genç Osman Yavaþ gelmiþ (ki bu görevi tek konser için

KEMANCI DA NELER OLDU? fc chng®: bi gece kemancýdan çýkýyoruz fc chng®: ki karizmatik olmasý açýsýndan belirtmek lazým, "çaldýk da öyle çýkýyoruz" fc chng®: kapýda arzu yanardað, bi hatun ve bi de adam var. adamda kask falan var elinde. duruyolar. fc chng®: ben de elimde gitar, çanta falan çýkýyorum. gece 4 civarý saat fc chng®: tam çýkarken arzu tuttu beni kolumdan fc chng®: "bi baksana sen bana" diye girdi lafa fc chng®: yanýndaki kýzý gösterdi. "ben mi güzelim o mu?" dedi ki kafa bi milyar fc chng®: adam da bakýyo kusura bakma der gibi fc chng®: "þunu yapana kadar hayatýmda gördüðüm en güzel þeydin ama þimdi kesinlikle bu kýz daha güzel" dedim fc chng®: koluma vurdu bi tane fc chng®: tokat atacaktý adam tuttu bunu fc chng®: "iyi sabahlar" dedim diðer kýza fc chng®: devam ettim

www.mavisakal.com


Teoman da üstlenmiþti) ve kadroya Andy Wand de basçý olarak dahil olmuþtu (bundan önce Mavi Sakal elemaný olarak hiçbir basçýdan bahsedilmez, bu boþluk genelde Mahcem Öztürk tarafýndan doldurulurdu). Bu kadroyla yoluna devam eden Mavi Sakal, dört yýllýk bir aradan sonra 1997 yýlýnda, kayýtlarýný Londra da þehrin seçkin klasik müzik orkestralarýndan seçilen müzisyenlerden oluþan London Session Orchestra ile yaptýklarý Ýki Yol single ýný; ardýndan da 1998 de kayýtlarý yine Londra da yapýlmýþ olan Kan Kokusu albümünü piyasaya sürdü. Ýki Yol a Marmara Üniversitesi Haydarpaþa Kampüsü binasýnda çekilen klip, hem görüntü kalitesiyle hem de klipte rol alan Arzu Yanardað ýn yakýcý bakýþlarýyla insanlarýn dikkatini bir hayli çekmiþti (ki Arzu Yanardað o klipte oynamamýþ olsa, bir gece Kemancý çýkýþýnda yaþadýðýmýz dialogu burada anlatýrdým) (editörün notu: Bu cümleden sonra o diyaloðu dergiye basmamamýz söz konusu olamazdý :)). Albümle birlikte tüm Türkiye yi kapsayan bir turneye çýkan grup 1997 nin Aralýk ayýnda Londra nýn ünlü Wembley stadýnda Status Quo grubuyla konser vererek kariyerinin zirvesine çýkmýþtý. Ancak bu zirve noktasýndan sonra grup yine bir duraklama dönemi yaþamaya baþladý. Bu duraklama ancak 2002 yýlýnda Tibet Aðýrtan ýn Türkiye ye kesin dönüþ yapmasýyla son buldu. Ýki Yol ve Kan Kokusu dönemlerinde de sürekli grubun yanýnda yer alan, hem teknik sorumluluk üstlenen hem de geri vokalleriyle gruba destek olan Tibet in dönüþü, grubu yine ateþlemiþti. Bas gitara Tanju Eren gelmiþ, geri vokallerde de Mavi Sakal ýn Tibet ten de önceki ilk vokalisti olarak tanýtýlan Cevdet Tosyalý yer almýþ, bu kadroyla Roxy de geri dönüþ konserine çýkýlmýþtý. Konserde en öndeydim, grup karanlýkta sahneye çýkmýþ, bir tek Tibet e spot vuruyordu (ya da bana öyle geliyordu). Tibet seyirciye baktý, mikrofona eðilip Nerde kalmýþtýk? dediði anda Yat Geliyorum un herkesin bildiði giriþ melodisi kulaklarý saðýr eden bir gürültüyle salonu kapladý. Ýnanýlmaz bir konser olmuþtu. Hiç bitmesin istemiþtim. Mavi Sakal sahnede hem efsanevi hem de son derece samimi duruyordu ve bu muhteþem geri dönüþle sevenlerine biz buradayýz

diyorlardý. Konserler birbirini izliyor, herkes albüm bekliyorken, Kaan Altan ani bir kararla gruptan ayrýlýp Karapaks isimli projesine yoðunlaþtý. Bu dönemde neler yaþandýðýný kýsýtlý medyamýzdan ve dedikodulardan az çok duymuþtuk ama sonucun mükemmel Mavi Sakal kadrosunun oluþumunu tetiklediði görüþüme kimse itiraz edemez sanýrým. 2006 yýlýna kadar gruptan ses çýkmadý. Ta ki askerde bir gece yataðýma uzanmýþ cep telefonuyla MSN e girmiþken Yaman ýn Yeni þarkýlarý dinledin mi? mesajýný alana kadar. (Burada Mavi Sakal a biraz ara verip Yaman Afacan ý da anmamýz gerekiyor sanýrým. Birkaç ay önce kaybettiðimiz Yaman, Mavi Sakal ve Tibet Aðýrtan- için önemli bir dost olmakla birlikte, tüm konserlerde yanlarýnda yer almýþ, grubun resmi fan oluþumu olan Mavi Ordu yu da kurmuþtur. Tanýdýðým en doðru dürüst insanlardan biri olan Yaman a da bu vesileyle huzurlar diliyorum). Mavi Sakal yepyeni ve mükemmel bir kadro kurmuþ, çýkaracaklarý Yeni..Den albümünün habercisi olarak internet sitelerinden Son..Ki..5..10 adýný verdikleri bir mini albüm yayýnlamýþlardý. Basçý Batur Yurtsever ve gitar denince akla gelen ilk insanlardan biri olan usta müzisyen Taylan Dedeoðlu nun da katýlýmýyla grup tarihindeki en mükemmel ve sanýrým en huzurlu kadroyla çalýþmalarýna devam etti. 2007 de yayýnlanan Yeni..Den albümü ile yine muhteþem bir konser serisiyle ortalýðý sallayan Mavi Sakal, son dönemde artýk alýþmýþ olduðumuz gibi kendini yine nadasa býraktý. Tibet Aðýrtan, Rock N Roll yaptýðý Tibet Aðýrtan ve Rock n Roll projesiyle halihazýrda ortalýðý yýkarken; grubun diðer üyelerinden Murat Tümer, Batur Yurtsever ve sýkça adýndan bahsettiðimiz Tanju Eren, vokale Evren Uysal ý alarak yepyeni projeleri FOMA ile albüm kaydýna girdiler. Ekim ayýnda yayýnlanacak albümleri ile seslerini duyurmaya hazýrlanýyorlar. Yine de yepyeni bir Mavi Sakal albümünden umudu kesmiþ deðiliz. Birkaç yýl içinde yeniden Mavi Sakal la buluþmak ümidiyle



SELÝM VARIÞLI


Florida Death Metali'nin en orijinal topluluklarýndan biri olan Cynic, 1993 yýlýnda Roadrunner Records etiketiyle yayýnladýðý ilk (ve uzun bir süre için tek) albümü "Focus" ile ekstrem metal tarihinde geniþçe bir yer açmýþ ve orada tahtýna kurulmuþtur. Paul Masvidal (gitar-vokal), Jason Gobel (gitar), Sean Malone (bass) ve Sean Reinert (davul) þeklinde arýza bir kadroyla inþa edilen Focus, Death Metal'in "kalýp" denilebilecek bir çok özelliðinden uzak tutulmuþ, aksine, Death Metal'de bugün bile nadir rastlanan bir harç ile temellendirilmiþtir. Örneðin brutal vokal yerine screame yakýn ve fazla baðýrmayan bir vokal ile ince ve efektli bir clean vokal kullanýlmýþtýr. Bu vokal stili, Cynic'in geniþ müzikal ufuklarýnýn ve sýnýr tanýmazlýðýnýn ilk göze çarpan iþaretidir albümde. Ayrýca klasik boðuk Death Metal gitar tonlarý yerine, Rock Müzik içerisinde bir çok formata uyabilecek, standart dýþý gitar tonlarý kullanýlmýþtýr. Bass da olabildiðince ön plana çýkarýlmýþ, hatta kimi zaman üçüncü bir gitar gibi kullanýlarak müziði daha üst noktalara taþýmýþtýr. Komplike düzenlemeler ve iki gitarýn birbiriyle son derece baþarýlý uyumu da albümün ana özellikleri arasýndadýr.

Bu noktada bahsedilmesi gereken önemli bir isim de Aghora. Cynic'in 1994 yýlýnda daðýlmasýndan bir süre sonra kurulan bu toplulukta cynic üyelerinden Sean Malone ile Sean Reinert bulunmaktadýr ve topluluðun kendi adýný taþýyan 1999 tarihli albümünde de çalmýþlardýr. Ciddi müzikal eðitim almýþ müzisyenlerden oluþan Aghora, Death Metal'den uzak (ki Cynic'in de pratikte ne kadar yakýn olduðu tartýþýlýr) bayan vokalli bir progresif (fusion da deniyor ayrýca) metal grubudur. cynic, önceki paragrafta da deðindiðim gibi albümün yayýnlanmasýndan bir yýl sonra daðýlmýþtýr. Tahminimce bu ayrýlýðýn nedeni, bu derece zekice ve karmaþýk mantýk üreten dört ayrý insanýn müzikal olarak ayný düþüncelerde sabit kalamamasýdýr ki bu, bu tarz bir topluluk için beklenebilecek bir sondur belki. Devam etmesi durumunda müzikal olarak ne yöne ilerleyeceði kestirilemeyen bir topluluk olan Cynic, yarattýðý tek albümde, teknik müzikle uðraþan hemen hemen herkesin bir þekilde yolunun kesiþtiði, baþvuru kaynaðý niteliðinde bir yapýt ortaya koymuþtur...

Cynic'in en önemli özelliði, enstrüman tekniklerinin oldukça üst düzeyde olmasý; ancak bu tekniðin dörtnala giden parçalardan ziyade orta tempo, dinlenebilirliði yüksek ve akýcý bestelerle yansýtýlmýþ olmasýdýr. Ko m p l i k e o l m a s ý n a raðmen akýcý olmayý baþarabilen ve bunu "ben senden daha hýzlý çalarým" mantýðýndan mümkün olduðunca uzakta durarak yapabilen çok az sayýda topluluklardan biridir Cynic. Albümün kaydý "tüm enstrümanlar ayný seviyede duyulsun abi" gibisinden bir mantýk ile yapýldýðýndan, soundun, Florida Death Metali ekolünün bilindik gümbür gümbür sounduyla uzaktan yakýndan alakasý yoktur. Daha ziyade, grup üyeleri dahil albümün yaratýlmasýnda rol oynayan herkesin (stüdyonun çaycýsý dahil) yirmibeþer yýllýk caz geçmiþleri olduðu izlenimi býrakan bir sound söz konusudur. Bu kadar orijinal ve zamanýnýn ötesinde müzik icra eden bir topluluktan da normal bir prodüksiyon beklenemezdi zaten. Cynic, þarkýlarýnda anlattýðý mevzular bakýmýndan (müziði kadar olmasa da) orijinal bir topluluk olarak gösterilebilir. geçmiþe dair bir takým aktarýmlar, yorumlar ve göndermelerin yaný sýra ciddi felsefik yaklaþýmlarla kafamýz sadece müziðe çalýþmýyor der gibidir Cynic. Cynic üyelerini, metal tarihine derinlemesine yazýlmýþ baþka topluluklarýn kadrolarýnda da görüyoruz. Paul Masvidal, ekstrem metal tarihini kökünden deðiþtiren efsanevi topluluk Death'in müzikal olarak sapýttýðý albüm olan "Human"da Chuck Schuldiner'a gitarýyla eþlik etmiþtir. Death'in müziði her daim tamamen chuck schuldiner tarafýndan yazýlmýþ olsa da, Masvidal'ýn "Spiritual Healing" gibi "nispeten normal" sayýlabilecek bir albüm sonrasý Human albümünün hazýrlanma sürecinde Chuck Schuldiner'ý önemli ölçüde etkilediðini düþünüyorum. Paul Masvidal, bir baþka Amerika'lý Death Metal topluluðu olan master'ýn, Human ile ayný yýl kaydedilen (1991) "On The 7th Day God Created... Master" adlý albümünde de çalmýþtýr ve Master tarihinde baþka bir grupta çalmýþ olan tek müzisyendir. Death'in "Human" albümünde davulun baþýnda ise Sean Reinert vardýr ve deðiþen Death sounduna etkili olan faktörlerden biri de Reinert'tir.

YENÝ ALBÜM, YENÝ DENEYLER Cynic geçtiðimiz yýl iki yeni elemanla yeniden toparlandý. Grupta orijinal kadrodan Paul Masvidal, Sean Reinert ve Sean Malone yer alýrken, gitar ve vokalde yeni eleman Tymon Kruidenier'ý görüyoruz. Kadroda ayrýca gruba konserlerde eþlik eden Robin Zielhorst adlý bir basçý daha bulunuyor. Bu yeni kadro ile yeni bir albüm kaydeden ve Season Of Mist firmasýyla anlaþan topluluk, 27 Ocak 2008 tarihinde yayýnlayacaðý bu albümle 15 senelik özlemi sona erdiriyor. "Traced In Air" adýný taþýyan albüm, Cynic'in kesinlikle belirgin bir tarz deðiþikliðine gitmediðini, aksine mevcut tarzýný geçen yýllarýn birikimiyle daha da geliþtirdiðini gösteriyor. Death Metal kalýplarýna Focus'tan daha da uzak bir sound var ki zaten Progresif Fusion gibi bir taným daha doðru olur. 15 seneden sonra halen hiç bir þeye benzetilemeyecek orijinallikte müzik üretebilmeleri þaþýrtýcý. Besteler Focus'a oranla daha az komplike görünüyor ancak Focus'un zaten müzik adýna çok acayip bi noktada durduðunu da unutmamak gerek. 34 dakikalýk albüm bittiðinde 3 saatlik çifte kavrulmuþ, konsantre ve kalori deðeri yüksek müzik dinlemiþ kadar oldum. Traced In Air ile Cynic "yan galaksiye gitmiþtik geri döndük" der gibi... Umarým bir sonraki gidiþ dönüþleri de 15 sene sürmez. Grubun yeni ve eski parçalarýna aþaðýdaki adresten ulaþabilirsiniz: http://www.myspace.com/cyniconline



Öncelikle Türk metal müzik camiasý üzerinde daha ilk sayýsý ile bomba etkisi yaratan Siyah Beyaz a baþarýlar dileyerek söze baþlayalým. Gerçekten görselliði ve içeriði ile 10 da 10 verilecek bir dergi. Ayrýca böyle bir dergide daha ikinci sayýda yer alabilmek de gerçekten bizler için de onur verici bir durum (Editörün notu: Teþekkürler Tuna, mahçup ettin bizi :)). Evet, Texas Tur 2008. Ýsterseniz öncelikle bu turnenin oluþumu hakkýnda biraz bilgi vereyim sizlere.

TURNE HAZIRLIKLARI VE OZZFEST SEÇMELERÝ Bizi takip eden arkadaþlarýmýzýn bildikleri üzere 2007 yýlýnda da ufak çaplý bir Texas turnesi gerçekleþtirmiþtik. Bizler için dönüm noktasý diyebileceðimiz olaylarýn da baþlangýcýydý bu turne. 2007 yýlý Mart ayýnda Rita Haney (Dimebag Darrell ýn eþi; Big Vin Records, Dean Guitars, Dimebag Hardware gibi þirketlerin ortaðý) tarafýndan Texas da düzenlenen Ride For Dime festivaline davet edildik ve Aðustos ayýnda Türk Tuborg Carlsberg in sponsorluðunda Texas a gittik. Ride For Dime ile beraber birkaç konser daha vererek turnemizi tamamladýk. Gerçekten bizim için çok büyük bir tecrübe ve tanýtým oldu bu turne. Güney eyaletlerinde sýký þekilde takip edilen Ride For Dime içerisinde headliner düzeyde yer almak ve bununla beraber Texas içinde ufak çaplý bir turne gerçekleþtirmiþ olmak bizi orada belli bir noktaya getirdi diyebiliriz. Bu turnenin ardýndan Amerika da 12 ayrý Black Tooth Fan Club oluþturuldu (bunlar halen street team adý altýnda faaliyet gösteriyorlar). Amerika dan takipçi sayýmýz inanýlmaz düzeyde arttý, yoðun konser talepleri gelmeye baþladý ve bu süreç olumlu bir þekilde devam etti. 2008 yazý için turne planlarý da böylece baþlamýþ oldu. 2008 Mart ayýndan itibaren turne hazýrlýklarýna baþladýk. Texas taki menajerimiz aracýlýðý ile bizimle daha önce konser için temasa geçen mekanlarla irtibat kuruldu, alt gruplar tespit edildi, ekipman, ulaþým ve konaklama ve merchandise olaylarý planlandý. Tabii bu turne kapsamýnda ses getirecek bir iki tane de festival gerekliydi ve o sýralarda Rita Haney bizi tekrar Ride For Dime da çalmamýz için davet etti. Bu sene Ride For Dime ý daha önemli kýlan þey, efsanevi Ozzfest ile birleþtirilmiþ olmasýydý. 9 Aðustos ta Dallas da yapýlacak olan Ozzfest in hemen ertesi günü de Ride For Dime Festivali yapýlarak olay noktalanacaktý. Ayný günlerde Ýstanbul dan arkadaþýmýz Akay (PanterAkay) aradý ve aldýðý bir duyumu

iletti. Geçen sene MTV de de program halinde yer verilen Battle For Ozzfest in tekrar yapýlacaðý ve baþvurularýn baþladýðý duyurulmuþtu. Yarýþma neticesinde seçilecek iki grup Ozzfest te çalacaktý. Bu yarýþmaya katýlmaya karar vermiþtik ancak Amerika dýþýndan gruplar kabul edilmediði için, Ride For Dime organizasyonu ve menajerimizin çabalarýyla, geçen yýlki konserlerimiz referans gösterilerek, bir Texas grubu olarak register edildik. Böylece Texas ikinci yuvamýz haline de gelmiþ oldu. Biz, baþvurularýn sonlanmasýna 2-3 gün kala yarýþmaya baþvuran 228. gruptuk. Öncelikle yapýlan detaylý elemeler sonucu grup sayýsý 20 ye düþürüldü. Ardýndan, kalan gruplarýn parçalarýnýn sponsor radyonun web sitesinden yayýnlanarak oylamaya açýlmasý geldi. Bu noktada Amerikan dinleyicisinin yaný sýra ülkemizden de çok büyük destek gördük. Yarýþmanýn son ve en zorlu bölümünde, kalan 10 grup büyük jüri önünde Dallas da canlý performans sergileyecekler ve ilk 3 için mücadele edeceklerdi. Ýlk iki grup Ozzfest de çalacak, üçüncü ise Ride For Dime da sahne alacaktý ki biz zaten Ride For Dime a konfirme edildiðimiz için en azýndan ikinci olmalýydýk. Gözümüzü Ozzfest e dikmiþtik, ikinci ve en büyük bomba Ozzfest olmalýydý. Buna olan inancýmýz garip bir þekilde tamdý. Evet sonuçta deplasmanda sahne alacaktýk ancak ilginç bir þekilde Texas da kendimizi çok güçlü hissediyorduk. Bu bizim için iyi bir avantajdý.

TEXAS Bu planlar ve beklentiler çerçevesinde 2 Aðustos günü Amerikan topraklarýnda, Dallas taydýk. Ýlk konser 3 Aðustos ta Dallas daki Vampire Lounge adlý mekandaydý. Burada bizi gerçekten büyük bir sürpriz bekliyordu. Hava alanýndan dýþarý çýkar çýkmaz, bizi karþýlamaya gelen 30 40 kiþilik bir fan kitlesi ile karþýlaþtýk. Bir anda çýðlýklar ve brutal sesler yükseldi. Böylesi bir karþýlama aklýmýzýn ucundan bile geçmemiþti ve bu bizim için çok büyük moral oldu. Turne süresince konaklayacaðýmýz Texas lý menajerimizin evinde yapýlan çýlgýn partinin detaylarýna çok girmeyeyim :) Sabah uyandýðýmýzda Orcan ve ben baþtan aþaðý boyanmýþtýk :) 3 Aðustos günü Dallas a konser mekanýna hareket ettik. O gecenin ön gruplarýndan bana göre en iyisi Hellgoat tu. Gerçekten çok sýký bir ekip, çok eski ve köklü bir grup. Texas ta da oldukça seviliyor. O geceki ilk konser çok güzel, ancak bir o kadar da yorucu geçti. Daha yol yorgunluðunu atamadan sahnede bulmuþtuk kendimizi. Ancak seyircinin ilgisi her þeye deðerdi.


Konser sonrasýndaki birkaç günlük boþlukta katýldýðýmýz Texas usulü barbekü ve eðlence partilerine raðmen aklýmýz sürekli Ozzfest teydi. Derken büyük gün geldi. Battle For Ozzfest yarýþmasýnýn son aþamasý için Dallas taydýk. Aslýnda yarýþma öncesi sahneye ikinci sýrada çýkacaðýmýzý ve çýkýþ sýralamasýnýn gruplar üzerinden yapýlan bilet satýþýna göre planlandýðýný öðrendiðimizde canýmýz biraz sýkýldý. O an gerçekten deplasmanda olduðumuzu anladýk. Çünkü o gün finale kalan on grubu da desteklemek için bir çok seyirci gelecekti. Biz her ne kadar Texas ta belli bir potansiyele sahip olsak da sýralama için gerekli bilet satýþýný saðlayamadýðýmýz (ki böle bir bilet satýþýnýn yapýldýðýný dahi bilmiyorduk) ve yarýþmanýn reklamýný yapamadýðýmýz için istediðimiz desteði bulamama olasýlýðýmýz yüksekti. Bu da biraz moral bozucuydu. Ýlk grubun ardýndan sahneye çýktýðýmýzda günün ilk pogosu da bizimle beraber start aldý. Seyirci inanýlmazdý, beklediðimizin ötesindeydi hatta, söylerken kafamý kaldýrdýðýmda jürinin de çok eðlendiðini ve þarkýlardan etkilendiðini görebiliyordum. Þovumuz sona erip ýþýklar açýldýðýnda, jüri üyelerini ayakta alkýþlarken görünce bu iþi tamam diyebildik. Mutlu ve huzurlu bir þekilde sahneden iniyorduk, elimizden gelenin en iyisini yapmýþtýk. Ancak

bizden sonra sahne alan topluluklar arasýnda son beþ grup oldukça diþliydi. Bunlardan birinin üçüncü olduðu açýklandýðýnda heyecanýmýz doruktaydý. Ýkinciliði kazanan grup olarak Black Tooth anonsunu duyunca inanýlmaz sevindik. Aslýnda bekliyorduk ancak nihayetinde çok saðlam rakiplerimiz de vardý. Evet, ikinci olmuþtuk ve artýk Ozzfest teydik. En gurur verici olaylardan biri de, jüride yer alan, Black Label Society ve Ozzy management tayfasýndan ünlü müzik adamý Big Dave in kulaðýma eðilerek Benim birincim sizsiniz demesiydi. Amacýmýza ulaþmýþtýk ve ayný zamanda ülkemizin Ozzfest te çalan ilk grubu oluyorduk. Bu son derece onur verici bir durumdu.

OZZFEST Ozzfest günü, sabah çok erken saatte organizasyonun yapýlacaðý Frisco þehrine doðru yola çýktýk. Otobaný metalkafalar doldurmuþtu. Herkes gruplar halinde arabalara doluþmuþ ve yollara düþmüþtü bu büyük festival için. Festivalin gerçekleþtirileceði Pizza Hut Stadyumu na geldiðimizde sýralar oluþmuþ, içkilere baþlanmýþtý bile. Açýlýþ grubu bizdik. Soundcheck bitip sahne saatimiz geldiðinde kapýlar açýlmýþ ve insanlar sahne önüne doðru koþmaya baþlamýþtý. Sahne önüne yapýþmýþ bir kalabalýk ve gerisinden koþturarak gelen bir ordu düþünün. Gerçekten görülmeye deðer bir manzaraydý.


Ayrýca herkesin sorduðu bir soruyu da yanýtlayým. Seyirci tepkisi gerçekten çok iyiydi. Circle pit, mosh pit, daha ilk grup olan bizimle baþlamýþtý. Ozzfest i sanýrým adýna yakýþýr biçimde açmayý baþardýk :) Bizden sonra sahneye yarýþmanýn birincisi olan Debri çýktý. Çok deðiþik bir tarzlarý ve sýký da takipçileri var Texas ta. Ardýndan Within Chaos çýktý sahneye. Bana göre Hatebreed in tahtýna göz dikmiþ bir topluluk. Hardcore ve metalcore öðeleri barýndýrýyor. Amerika da þimdiden epeyce ses getirmiþ durumdalar. Daha sonra efsanevi Thrash Metal topluluðu Rigor Mortis sahne aldý. 20 senelik bu old school Thrash adamlarý, taþ üstünde taþ, omuz üstünde baþ býrakmadýlar. Son derece köklü bir kitleleri var ve gerçekten çok saðlamlar. Rigor Mortis le turnemizin baþka bir ayaðýnda da beraber sahne aldýk, çok eðlenceli tipler. Rigor Mortis den sonra, 2. Stage de güneyin efsane ismi, Pantera nýn feyz aldýðý gruplardan biri olan Soilent Green vardý. Çok sevdiðim bu Southern etkili Death Metal grubunu izlemek harikaydý. Onlarý takiben The Destro ve Goathwhore çýktý sahneye. The Destro çok sýký bir Hardcore grubu. Onlar sahnedeyken dönen circle pitleri ve ortamý görmeniz lazýmdý. Resmen bir kaos hakimdi ortama. Goathwhore ise kendine ait kitlesi olan yine Southern etkileþimli bir grup. Çok baba elemanlar. Tarzlarýna yakýn bir grup söylemek zor. Bir albümleri vardý elimde, çok keyif almamýþtým. Ancak sahnede izlemek çok þeyi deðiþtirdi bende. Bu arada ne yalan söyleyeyim, sahne arkasýnda olmak, özellikle Ozzfest gibi dev bir festivalde, hem de müzisyen sýfatýyla, inanýn hayal gibi. Her an bir ünlüyü görüp, onlarla sohbet edip, samimi sohbetlerde Türk Metali üzerine konuþtuk. Çok yabancýlar ülkemiz metal sahnesine. Hiç Türk grup bilmiyorlar. Türkiye de metal müzik yapýldýðýný duyunca þaþýran çok sayýda insan da var. Ancak, Black Tooth olarak orada bazý þeyleri kanýtlayabildiðimize inanýyoruz. Çünkü onlar da çok iyi biliyorlar ki, Ozzfest te yer alabilmek için belli bir kaliteyi yakalamýþ olmak ve yüzlerce grubu geride býrakmak gerekiyor. Bunu baþarmýþ bir þekilde karþýlarýnda durabilmek de, onlara Türkiye de metal müziðin ne boyutta varolduðuna yönelik bir ispat sunuyor.

Festivalde özellikle görmek istediðimiz bir kaç grup vardý ki, bunlardan biri son dönemde Southern Metal e bomba gibi düþmüþ olan Kingdom Of Sorrow du. Kadrosunda, Down ve Crowbar dan tanýdýðýmýz Kirk ile Hatebreed ve Icepick ten bildiðiniz Jamey Jasta yý barýndýran bomba gibi bir Southern Metal grubu. Ýnanýlmaz bir þov sergilediler. Jamey Jasta ile sahne arkasýnda sohbet ederken resmen karþýmda 17 - 18 yaþlarýnda bir çocuk vardý ama sahnede adeta yýkým ekibi gibi devleþti adam. Sahnenin her yerine ayak basýyor, seyirciyi çok iyi motive ediyordu. Kirk ise resmen karizma efendisi. Adam sahne gerisinde hoþ sohbet, eðlenceli, samimi; ancak sahnede bir anda o kýlýfý atýp taviz vermeyen bir kimliðe bürünüyor. Sanýrým müzik gerçekten de böyle bir þey. O sahneye çýktýðýnýzda içinizde yaþattýðýnýz diðer bir varlýk oluveriyorsunuz. Bu arada en güzel þey, hatta tüylerimizi diken diken eden þey, bu gruplarý sahnenin resmen içinden izliyor olamaktý. Main Stage de ayný dakikalarda sahne alan Apocalyptica ve Cavelera Conspiracy i izleyemedik. Apocaliptica yý çok sevmem. Max Cavelera nýn yeni oluþumu Cavalera Conspiracy i kaçýrmak istemiyordum ancak Kingdom of Sorrow a kurban gitti. Sonraki gruplar Drowning Pool ve Devildriver dý. Ýkisinin de dehþet sahneleri vardý. Drowning Pool un yeni vokalisti eskisini aratmýyor. Seyirci de fazlasýyla benimsemiþti elemaný. Bir bir sýraladýlar eski albümlerden parçalarý ve çaldýkça millet havalarda uçuþtu. Devildriver ýn zaten sahneye çýkmasý ile ortalýk toza dumana bulandý. Dez süper bir vokal. Boyu çok kýsaymýþ, ben uzun iri yarý biri zannediyordum. Gerçi o küçük adam ortalýðý darma duman etti. Jonathan Davis i izleyemedim maalesef ama Seven Dust ve The Sword da sahneleri güzel olan diðer gruplardý diyebilirim. Evet, benim için gecenin yýldýzlarýnýn saatleri de gelmiþti. Sýrasýyla Hellyeah, Dimebag Tribute, Ozzy ve Metallica. Ýlk sahne alan, Southern devi Hellyeah oldu. Anlatýlmaz yaþanýr. Hayraný olduðumuz bir grup, aðzýmýz açýk izledik. Davulda Vinnie Paul ün oluþu zaten gruba ayrý bir güç veriyordu ama Mudvayne den Chad in vokali albüm kaydý gibi güçlü týnlýyordu. Bobzilla deseniz zaten kasýp kavuran bir sahne adamý. Hellyeah ýn hemen ardýndan, dev ekranlardan bir Dimebag Darrell özel belgeseli yayýnlanmaya baþlandý. Kýsa ama etkili bir belgeseldi. Bu arada sahnede bir ünlüler geçidi


baþladý. Kimi ararsanýz vardý. Slayer dan Kerry King baba, Anthrax dan Scott Ian, King Diamond, Zakk Wylde, Max Cavelera, Jamey Jasta Hepsi bir þekilde çalarak, söyleyerek Pantera parçalarýna eþlik ettiler. Harika bir þovdu. Bu gösterinin hemen ardýndan bütün stadýn heyecanla beklediði, hatta bu arada Serj Tankian ý da harcamak ve yuhalamak suretiyle beklediði Ozzy ye sýra gelmiþti. Çok heyecanlýydýk. Onu sahnede ve bu konumdan izleyebilecek olmak inanýlmazdý. Hem de arkasýnda Zakk Wylde çalarken Evet, efsane karþýmýzdaydý, hatta yanýbaþýmýzdaydý :). Ozzy, o kötü yýllara ve yaþýna nispet yaparcasýna sahnede atlayýp zýplýyor, seyirciye itfaye hortumu ile köpüklü sular sýkýyordu. Öte yandan Zakk sahnede döktürüyordu. Ardý ardýna patlayan parçalar milleti coþturuyor, görsel þovlar ile sahne pekiþtiriliyordu. Hele bir de Goodbye to Romance çalýnca stat resmen aðladý. Gecenin son bombasý Metallica idi. Özetle Metallica nýn þovu, her þeyiyle sonradan Ýstanbul da izlediðimizin aynýsý idi. Tek fark, ilk defa yeni bir parçalarýný çalmalarý ve King Diamond ýn kendilerine sahnede eþlik etmesi oldu. King hayranlarý için de, Metallica hayranlarý için de çok güzel bir ziyafetti o anlar. Ýþte bir Ozzfest macerasý da böyle son buldu.

RIDE FOR DIME Tekrar turneye dönecek olursak, Ozzfest in ertesi günü yine diðer bir bomba olan Ride For Dime Festivali vardý. Sabah yüzlerce motor tutkununun Dallas ta toplanýp Dimebag in mezarýna uðramalarýnýn ardýndan konserin yapýldýðý yere gelmeleri ile baþladý her þey. Konser ayný zamanda bir barbekü partisi þeklinde yapýlýyordu. Dýþarýda etler piþiyor, gruplar birer birer sahne alýyordu. Ride For Dime da sahne aldýðýmýzda cidden çok büyük bir ilgi ile karþýlaþtýk. Seyirci süperdi, konser boyunca kimse yerinde durmadý, içki su gibi aktý. Konsere daha sonradan Vinnie Paul, Bobzilla gibi ünlü isimler de iþtirak edince tadýndan yenmez oldu :). Turne boyunca gerçekten çok güzel zamanlar geçirdik. Bir o kadar da yorucuydu. Ancak partileri, sahne arkasý eðlenceleri, tanýþtýðýmýz insanlar, her þey mükemmeldi. Hele turnenin son konseri olan Beamount daki Outlaw Drinkin Club þovunda Southern Metal Konfederasyonu üyelerinin bize yaptýðý jestler sanýrým hep hatýralarýmýzda kalacak

TUNA VURAL BLACK TOOTH

BLACK TOOTH TEXAS TOUR 2008 3 Aðustos - Vampire Lounge- Dallas / TX 8 Aðustos - Palladium - Dallas / TX 9 Aðustos - OZZFEST - Pizza Hut Park Frisco / TX 10 Aðustos - RIDE FOR DIME 4 - The Loft - Dallas / TX 12 Aðustos - Rock Star Sport Bar Forth Worth / TX 13 Aðustos - Bronco's Hurst / TX 14 Aðustos - Music Vaualt - Harker Heights / TX 15 Aðustos - Rock City Icehouse Austin / TX 16 Aðustos - Outlaw Drinkin Club Beaumont / TX

www.myspace.com/blacktoothmusictr



FATÝH KANIK


2002 yýlýnda kurulan topluluk benim için piyasadaki en özel gruplardan biri. Grup adýný; Gnostik þaman rahiplerinin kötü ruhlarý uzaklaþtýrmak için kullanmýþ olduklarý ufak çanlardan almýþtýr. Sunmuþ olduklarý birbirinden gaz parçalarla kýsa bir dönem için durgun olan metal piyasasýna canlýlýk getirmiþtir. O kýsa durgunluk döneminde bir kaç istisna hariç gerçekten de metal piyasasý çok verimli deðildi. Bir tarz karmaþasý yaþanmaktaydý. Gruplarýn yaný sýra prodüktörler açýsýndan da kýsýr bir dönemdi kanýmca. Fakat bir çok tarzýn birleþimi olan Amerikalý Devildriver, bu açýðý çok iyi analiz etmiþ, 2003 çýkýþlý kendi adlarýný taþýyan albümleriyle kusursuza yakýn bir þekilde bu açýðý kapatmýþtýr. Takiben ikiþer sene aralýklarla çýkarmýþ olduklarý The Fury Of Our Maker s Hand (2005) ve The Last Kind Words (2007) albümleriyle tüm dunyada ciddi bir hayran kitlesi edinerek yeni metal akýmýnýn kilometre taþlarýndan olmuþlardýr. Müzikal olarak Thrash Metal, Death Metal, Black Metal, Hard Core ve bu extreme tarzlarýn üzerine ustaca serpilmiþ insaný ayaða kaldýran groove melodiler harmanlanmýþtýr. Hissiyat olarak, eski Coal Chamber vokalisti Dez Fafara nýn yýrtýcý ve saldýrgan vokalleriyle, Mike Speitzer ve Jeff Kendrick in zihinlerindeki, düzenli toplumlarý ve geleneksel ailelerin ebeveynlerini rahatsýz eden arýza rifflerini gitarlarýna yansýtmalarýyla, John Miller in tüm bu asiliðe omurga olan sürükleyici bass partisyonlarýyla ve John Boecklin in insanýn beynini tokatlayan, tüm müzikal yapýya akýcýlýk saðlayan davul partisyonlarýyla çok agresif, saldýrgan ve insanýn üzerindeki gündelik yaþam uyuþukluðunu canlýlýða çeviren bir yapýdadýr (tüm bu okuduklarýnýz tek cümleye sýðdý evet :) /ed). Devildriver ýn müziðinde, vokal ve davul (özellikle davul) diðer enstrümanlara nazaran ön plandadýr.

Halihazýrda Dez Fafara ve John Boecklin de kendi sorumluluklarýný söze gerek býraktýrmayacak þekilde üstleniyorlar. Þarký sözlerinde genellikle yozlaþmýþ inançlar, yozlaþmýþ Ýncil anlatýmlarý, Vatikan ýn toplumlarýn ve bireylerin yönetimine iliþkin din çatýsý altýnda yarattýðý korkular ve ülke yöneticilerinin bunlarý desteklemesi gibi konularý iþliyor Devildriver. Ýnsanlarýn zihinlerine bu tip saçma fikirlerin yerleþtirilmeye çalýþýlmasýndan, ancak insanlarýn bu saçmalýklarý fark edip onlara uymamalarý ve kendi özgür iradeleriyle yaþamalarýnýn gerekliliðinden de söz ediyorlar. Tüm bu özellikleri ve üstün prodüksiyonlarý sayesinde Devildriver, uzun sayýlamayacak geçmiþine raðmen dünyanýn bir çok ülkesinde bir çok organizasyonda yer almýþtýr. Kendilerini henüz canlý izleme imkaným olmadý ancak izlediðim konser videolarýnda grubun sahne performansýnýn da albümdeki hýrslý havayý yansýttýðýný gördüm. Sahnedeki enerjilerinin ne kadar yoðun ve tesir edici olduðunu, fanlarýnýn coþkularýndan, hiç durmayan pogo, headbang ve moshlardan anlayabiliyorum. Topluluk ayrýca, Resident Evil, Freddy vs. Jason, Scrubs gibi ünlü yapýmlara da soundtrack çalýþmalarý yapmýþtýr. Metal camiasýna bir cok saðlam grup sunmuþ olan, yýllarýn tecrübeli firmasý Roadrunner ile çalýþmaktadýrlar ve firmanýn majör gruplarý arasýnda önemli bir yere sahiptirler. http://www.devildriver.com http://www.myspace.com/devildriver

www.devildriver.com


SELÝM VARIÞLI


Özellikle seksenlerde yayýnlandýðý birbirinden sýký albümlerle Thrash cephesinde saygýn bir yer edinmiþ olan Helstar, 13 seneden sonra "The King of Hell" adlý yeni stüdyo albümüyle geri döndü. Albüm haberini aldýðýmda, seksenlerden geri dönen gruplarýn (özellikle metal gruplarýnýn) yaþadýðý reunion sendromunun Helstar'ý da etkileyeceði çekincesindeydim. Ancak grubun müziðinde ciddi bir düþüþ ya da bozulma olduðu kesinlikle söylenemez. Exodus gibi Helstar da kendini modern rüzgarlardan korumasýný bilmiþ. Gerçi albüm seksenlerde yayýnlanmýþ bir albüm gibi týnlýyorsa da eski albümlerdeki o büyülü havanýn yerini tutacak bir atmosfere tabii ki (ne yazýk ki) sahip deðil. Çok yüksek beklenti hayal kýrýklýðý yaratabilir bu albümde. Helstar fanlarý haricinde ayrýca kendine özel bir hayran kitlesine sahip olan efsanevi vokalist James Rivera da geçen yýllar boyunca sesinden pek bir þey kaybetmemiþ. Yalnýz albümün kimi yerlerinde Halford'u dinlediðiniz izlenimine kapýlmanýz olasý. Eski Helstar albümlerinde bu izlenimi daha az veriyordu Rivera. E halford da rahmetli Pavarotti'den tescilli "dünyanýn en iyi vokalisti" olduðuna göre bu benzerlik kötü bi durum sayýlmaz. Üstat Rivera "Halford'a selam olsun" çýðlýklarý da atýyor zaten arada. :) Biraz da eski albümlerden, özellikle birçoklarýnýn hayatýnda derin izler býrakmýþ kült albüm Nosferatu'dan söz etmek istiyorum. Ýlk basým kopyalarý bugün oldukça deðerli olan bu albüm, Helstar'ýn inanýlmaz (hatta ürkütücü) bir uyumla çaldýðý hafiften progresif bir Thrash albümüdür (o zamanlar progresif tanýmý herþeyin önüne getirilmiyordu, dünya daha güzeldi). 'To Sleep Per change To Scream' adlý inanýlmaz parça, zirvesidir bu albümün. Helstar'ýn 2001 yýlýnda yayýnlanan, eski demolarýndan derlenmiþ "The James Rivera Legacy" adlý bir toplama albümü var. O albümde, hiç bir Helstar albümünde yer almayan Changeless Season adýnda bir parça vardý. Helstar'dan

dinlediðim en güzel parçadýr. Böyle bir parçanýn albümlerde yer almayýp bir demoda harcanmasý da ayrýca ilginç. Tarz olarak Helstar en baþýndan beri standart Thrash anlayýþýnýn biraz dýþýnda durmaya özen göstermiþtir. Ki albümden albüme iyice standartlardan uzaklaþýp orijinal iþler çýkardýklarý da görülebilir. 1986 tarihli "Remnants Of War" albümlerinde hissedilen Black Sabbath havasý, 1988 tarihli bir sonraki albüm "A Distant Thunder"da yerini daha Judas Priest bir sounda býrakmýþtýr. Gelgelelim o Judas havasý çok hafiflemiþ ve grup kendi orijinal soundunu yaratma konusunda uzun yollar kat etmiþtir iki albüm arasýnda. Helstar'ý vazgeçilmez kýlan özelliklerden biri de, James Rivera'nýn tüm bu serüven boyunca grubu hiç yalnýz býrakmayýp her albümde mikrofon baþýnda olmasýdýr. Vokalin de bir enstrüman olduðu (hatta epeyce önemli de bir enstrüman olduðu) gerçeðini en iyi vurgulayan topluluklardandýr Helstar. Çýtayý her daim yüksekte tutmuþ topluluklar için her yeni albüm biraz daha zorludur. Grubun herþeyden önce kendini aþmasý beklenir zira. Helstar seksenlerde bunu çok iyi baþarmýþ. 1995 tarihli Multiples Of Black albümü de fena deðildir ancak o dönem dünyayý sarsan baþka akýmlarýn etkisi altýnda kaydedilmiþ bir albümdür. Güzel bir Judas Priest - 'Beyond the Realms of Death' coverý (Blind Guardian'dan çok daha baþarýlý bir cover yaptýklarýný söyleyebilirim) ve Helstar tarihinin zirve þarkýlardan biri olan 'Black Silhouette Skies' da bu albümdedir. Yeni albümde grubun seksenlerdeki havasýný sürdüreceði beklentisi ister istemez boþa çýkacaktý. Zira Nosferatu'dan bu yana yaklaþýk 20 yýl geçti. Hala ayný þeyi çalmalarýný beklemek fazlaca iyimserlik olurdu. Ki grubun da bunu isteyip istemeyeceði ayrý bir konu. Netice itibarýyla, kendisine yakýþmayacak bir albüm yapmamýþ Helstar. Gayet eli yüzü düzgün bir iþ çýkarmýþlar. Çaðdaþý olan gruplarýn geri dönüþ albümlerine bakarak epeyce zor iþ baþardýklarý bile söylenebilir.

www.helstar.com


GÜLBÝN ERDEM

Þu sýralar yine yazar, çizer, müziksever ahali ayný þeyi konuþmaya, dinlemeye, tartýþmaya baþladýk. Zira konu metal olunca bizde Dünya durur! Bayanlar baylar, Trivium un yeni albümü "Shogun" piyasaya 'düþtü'!

gruplarýndan biriydi Trivium. Ama kendi dünyalarýndan iyice sýyrýlýp "pazarlanabilir" piyasa içine çekilmelerinin ileride önlerine set olabileceði ihtimalini hiç mi düþünmediler acaba?

Baþtan sona defalarca dinlememe raðmen aklýmda hep var olan o bulanýklýðý silemedim, silemiyorum bir türlü. Ýkna kabiliyetleri yadsýnamaz boyutta olsa bile, bana hala kendileri gibi ge-le-mi-yor-lar. Bu da benim deðiþmez "bir bir daha iki"m iþte. Müziklerindeki ben bunu nerde duymuþtum etkisi kabul edilebilir deðerlerin üstünde. Yadýrgasak da kanýksýyoruz. Grup Türkiye'ye gelse konserine de gideriz, fýrsat bulursak sahne arkasý resim de çektiririz. Bir de Trivium merchandise'larý ülkemizde prim yapýyordur sanýrým. Eleþtirdiðimiz þeyleri üzerimize kýlýf yapmak da ayrý bir olay...

Ya þundadýr ya bunda" mantýðýný bu albümde aþarlar belki diye düþünmüþtüm, sanýrým daha çook düþünmeye ve bu umutla yaþamaya devam edeceðim. (Bak "Ascendancy" iyi albümdü þimdi. Ýçimde her daim ukte kalacak umut kýrýntýlarý da hep o albümün hatýrýna olacak zaten.) (Bence bugünler görünüyordu o albümden bakýnca /ed.)

Albümün bizi karþýlayan ilk parçasý "Kirisute Gomen", introsuyla birlikte hayli haz verdi bana. Enstrümantal anlamda yine aþmýþlar. Ama bu noktadan itibaren albümün diðer parçalarýna doðru uzanan hikâye, aklýma dann diye bir baþka esas oðlaný, Metallica'nýn "Death Magnetic"ini düþürdü. Belki de Trivium'a dair belleðime yapýþan etiketten henüz kurtulamadým, bilemiyorum. "Crusade"deki Thrash soundundan uzaklaþýp daha melodik bir formata girmiþler. Parçalar birbirinin ayný kliþelerle devam eden ediyor. Sanýrým bir sonraki albüm çýkana dek arkadaþlar arasýnda bu albüm için "kem küm, tam anlayamadým dur bi daha dinleyeyim" muhabbeti geçecek. Tüm bunlar belki de grubun genç solisti Matt Heafy'e dair beklentilerin çok yüksek olmasý, grubun plak þirketi tarafýndan "metal'in geleceði" modunda sükse çabalarýna sokulmasýydý. Gençlerdi, enerjiklerdi, iyi müzisyenlerdi. Geleceðin umut vaat eden

Taklitçilik karakterize bir þekilde önümüze sunuluyor. Ayný ürünü deðiþik etiketlerle görmek komik olmaya baþlamadý mý iyice? Bol bol süslenmiþ melodik gitarlý sololar, ortaya karýþýk kompozisyonlar. Gitarist iyi çalsýn. Dikkat grubun tümüne deðil gitaristin sololarý iyi atýp atmadýðýna verilsin. Aðlatsýn bizi gitarýyla... Sonuç olarak bu ticari kaygýlardan sýyrýlýp artýk kendilerine ait bir kimlik bulmalarý gerektiðine inanýyorum. Ergenlik geçiþ süreçlerini de takip ettik. Diðer elemanlarýn yaþ ortalamalarýný da göz önünde bulundurarak gençler daha büyümeniz lazým sizin diyor ve bitiriyorum. Editörün eki: Roadrunner ýn ünlü Roadrunner United albümünde Trivium dan Matt Heafy e çocuk yaþýna raðmen ekip þefliði vermesinin, hem Roadrunner adýna çok yanlýþ bir karar olduðunu, hem de Heafy gibi bir genç yaþta hýzlý gelen þöhret i iyice burnunun ucunu göremez hale getirdiðini düþünüyorum. Yalnýzca Trivium isminin satýþlara etkisi hesaplanarak yapýlan bu hareketi, yýllar geçse de metal tarihinin en absürd durumlarýndan biri olarak hatýrlayacaðým.

www.trivium.org



Ey okuyucu ve ey Selim Varýþlý! Sizin yüzünüzden güzide arþivimin iyi bir antika parçasý olan Non Serviam sayý 5 in yapraklarý yýrtýldý! Siz bilgisayarlarýnýz baþýnda, kahveniz elinizde keyif yapýp, vay be, 98 deki Non Serviam a bak" diye yellenip, Chuck babanýn ruhuna rahmet dilerken olan burda bize oluyor. =) Ama okuyucu velinimettir. Kýymetini bilmek lazým. Yarýn öbür gün dergi kaðýda basýlýr filan, sonra hangi yüzle fýrça attýðýmýz okuyucudan destek isteriz? Þimdi efendim, mesele þu. Selim le bir fikir yürüttük ikinci nesil Türk metal camiasý mensuplarý olarak. Benim arþivimde yer alan saðlam dergilerimizin saðlam röportajlarýný burada sizlerle paylaþalým dedik. Gerekli izinleri de alýnca bu fikir iyice netleþti. Laneth ve Non Serviam gibi dergilere yetiþemeyen kitle için ilginç olacaðýný düþünmekteyim. Örneðin Dimmu Borgir, Obituary ya da Slayer elemanlarýnýn bundan 10-15 yýl önce neler söylediklerini okuyor olmak, sanýrým bir grup biyografisi okumaktan daha eðlencelidir. Üstelik þu an yaþlanmýþ ve fosilleþmiþ :), göbek baðlayýp saçlarý dökülmüþ :), dinozor aðabeylerimize ve söz konusu dergilere verdikleri emeklere (internet yoktu ben Laneth almaya çalýþýrken) bir selam göndermek þart. Ýyi ki vardýnýz, iyi ki varsýnýz: Abdulkadir Elçioðlu, Çaðlan Tekil, Þanver Ofluoðlu, Kerim Tunçay, Naci Kesener, Hammer Müzik, Zihni Müzik, Atlantis Müzik, Güven Erkin Erkal, Yelda Kalaycýoðlu, Zarife Öztürk, Ufuk Önen, Cenk Ünnü ve Pentagram, Emre Þahin ve Radical Noise, Cem Devrim Dursun, Enis Kýzýlkaya, Özgür Sevingül, Arda Turaç, Þener Çetin, Þener Yýldýz, Özgür Çelik ve Rocktuel, Seyda Babaoðlu, Doðu Yücel, Tayfun Altýnbaþ, Cem Aslan, Murat Arda, Witchtrap, Pagan, Erkan Tatoðlu ve Suicide, No Man s Land, Death Oath, eski Kemancý tayfasý, eski Akmar tayfasý ve þu an adýný hatýrlamadýðým insanlar! Röportajdan kýsaca bahsedecek olursak, Chuck ýn, Kerim in de gazýyla o dönem yeni çýkmýþ olan Death albümünden gururla bahsediyor olmasý yadsýnamaz bir gerçek. Gerçi o gururu ben hala The Sound Of Perseverance dinlerken yaþýyorum. Aradan geçen 10 seneye raðmen hala unutulmayacak nitelikte bir albüm. Zaten röportajýn baþlarýnda, Symbolic albümüyle ulaþtýklarý noktada kalmak istemeyip sýnýrlarý nasýl zorladýklarýndan da bahsediyor Chuck baba. Þu an yaþasaydý nasýl deli albümlere imza atabilirdi kim bilir. Röportajýn devamý ise ders niteliðinde cümlelerle dolu. Sanýrým iyi ki vardýnýz nidasýný hak eden en önemli karakterlerden biri de Chuck Schuldiner! iyi ki vardýn Chuck baba. Ýyi ki müziðini ve grubunu tanýmýþým. Ýyi ki sayende metal dinlemiþim!

HAKAN KAHRAMAN

Bu sayfalarýn yayýnlanmasýna izin veren Çaðlan Tekil ve Zarife Öztürk e teþekkür ederiz.








Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.