2015
KASIM NOVEMBER ISSN 2149-8172
01
HAVATAŞ’IN ÜCRETSIZ DERGISIDIR FREE WITH HAVATAŞ
9 772149 817009
Yaşarken gez, gezerken yaşa!
Travel while living, live while travelling!
TAŞI TOPRAĞI GİZEM İSTANBUL
WITH TAŞI TOPRAĞI PAVED MYSTERIES!
GİZEM
KASIM NOVEMBER 2015
KARADENIZ’IN RUHU THE SPIRIT OF THE BLACK SEA
HORON
KUDÜS’TEN KALBE, KALPTEN KUDÜS’E FROM AL-QUDS TO HEART, FROM HEART TO AL-QUDS
MILES&SMILES İLE AYRICALIKLI BİR DÜNYAYA ADIMINIZI ATIN. STEP INTO A WORLD OF PRIVILEGES WITH MILES&SMILES.
C
M
Y
CM
MY
CY
Elite Plus üyeleri, biletini Business Class’a ücretsiz yükseltiyor.*
C heck- in işlemlerinizi Business C lass kontuarında yapın.
E l i te P l u s m e m b e rs ca n u p g ra d e to Bu si n ess Cl a ss f re e of ch a rg e. *
Ch ec k i n at th e Bu si n ess Cl ass cou nter.
2 5 kg’a varan ek stra bagaj hakk ı yl a eşyal ar ı n ızı ger i de bı rak mayı n.
C IP Lounge keyfi ni +1 kişiyle yaşayın. You an d a gu est can en j oy th e ben efits of the C IP lounge.
Do n 't l e ave a nyt h i n g b e h i n d . Use you r ext ra b a g g a g e a l l owa n ce of 25 kg.
Öncel i kl i bagaj çı kı ş ı i l e daha az bek l eyi n.
U çuşlardan ve program ortaklarından Mil kazanın.
E n j oy a sh o rte r wa i t t h a n k s to p ri o ri ty b a g g a g e cl a i m .
Ear n Mi l es both on Star Al l i an ce mem ber ai r l i n es fli ghts an d f rom ou r program partne rs .
Dünyanın neresinde olursanız olun, Miles&Smiles ile Star Alliance üyesi tüm hava yollarından Mil kazanmaya devam edersiniz. No matter where you are in the world, Miles &Smiles members earn Miles from all Star Alliance member airlines .
milesandsmiles.com
|
+90 212 444 0 849
*Elite Plus üyeleri için ücretsiz upgrade hakkı yılda 2 kez ile sınırlıdır. *Free upgrades are limited to two times per year.
CMY
K
EDİTÖRDEN EDITOR’S LETTER
GELIN, BIRLIKTE KEŞFEDELIM ŞU ÂLEMI! HAVATAŞ’ın Ücretsiz Dergisidir. Free with HAVATAŞ.
KASIM NOVEMBER 2015 N0: 1 ISSN 2149-8172 İmtiyaz Sahibi Licensee
HAVATAŞ YOLCU TAŞIMACILIĞI A.Ş. Yayına Hazırlayan Publication
DIYALOG DERGI YAYINCILIĞI A.Ş. Genel Yayın Yönetmeni Editor in Chief
GÖKSAN GÖKTAŞ Kreatif Direktör Creative Director
HARUN YÜCEL Editörler Editors
HALİL KURBETOĞLU, ALI MERT ALAN Asistan Editör Assistant Editor
SÜMEYYE BULDUK Kapak İllüstrasyon Cover Illustration
ÇİZGİ OFİSİ Sosyal Medya Social Media
SUAT ÖZDEMİR Reklam Advertising Genel Müdür General Manager
ABDULLAH HANÖNÜ Genel Müdür Yrd. Deputy General Manager
ZİYA KADAM, GÜLAY BAYRAK Reklam Müdürü Advertising Manager
AYŞEGÜL DAG Rezervasyon Müdürü Manager of Reservation
ABDULLAH BİLGİÇ 0212 612 29 30 (1727) abdullah.bilgic@reklampiri.com Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Responsible Editor
BURHAN İSTENCİ
Y
ola çıkmak, yollara düşmek her zaman heyecan verir… Biz de çok heyecanlıyız. Çünkü yollara düşmeye hazırız. Skyroad ile, siz HAVATAŞ dostlarını da uzun soluklu bir yolculuğa çıkarmaya, size yarenlik etmeye talibiz. Gittiğimiz, gördüğümüz yerlerden size, “tadımlık” bilgiler vermekten daha yüksek hedeflerimiz var. Tarih, kültür, coğrafya ve insan münasebetini araştırmak, “bizim gezegen”in bilinmeyenlerini ortaya çıkarmak, kopya ezberleri bozmak niyetindeyiz. Şarkıdaki gibi; “Bu dünya bizim memleket!” Ve bu koca memleketi, sadece “nerede ne yenir, nerede ne içilir”in dışında tanımaya, anlamaya, kodlarını çözmeye ihtiyacımız var. Dünyayı tanımak kendimizi tanımaktan, kendimizi tanımak da dünyayı tanımaktan geçiyor… “Çok gezen”le, “çok okuyan”ın rekabetinin ateşkesle sonuçlandığı, kesiştiği noktada duruyoruz. Başka bir gözle âlemi seyredip, gezerken okumak, okurken gezmek derdimiz… Kapımız “bu dünya bizim memleket” diyen herkese açık… Yolumuz ve yolunuz açık olsun…
LET’S DISCOVER THE WORLD TOGETHER!
I
t is always exciting to be on the road, to travel… And we are very excited, because we are ready to set off. With Skyroad we aspire to take you, the friends of HAVATAŞ, to a long journey and be your companion on this journey. We aim higher than just giving you snippets of our own travels. We intend to explore the relationships between history, culture, geography and people, find out about the unknowns of “our planet” and go off the beaten track. As the Turkish song goes, “The world’s our homeland…”, and we need to know this big homeland beyond where to eat or drink what, and decipher its secrets. To know the world means to know ourselves, and to know ourselves means to know the world… The jury is out on who knows more - those who “travel more” or “read more”. Now our concern is to see the world through different eyes, to read while we travel and travel while we read… We invite in all those who see the world as their homeland and are eager to know more about us humans and every piece of earth we set foot on. We wish us and you all a wonderful journey…
Satın Alma ve Baskı Müdürü Purchasing and Print Manager
ÖZCAN URAL Basım Print İhlas Gazetecilik A.Ş. Yenibosna - Bahçelievler, İstanbul 0212 454 30 00 İletişim - Yönetim Yeri Contact - Administration Yenidoğan Mah. Kızılay Sok. No: 39 Bayrampaşa, İstanbul 0212 467 65 05 www.skyroad.com.tr iletisim@skyroad.com Her hakkı mahfuzdur. Dergideki yazı, fotoğraf ve diğer görsellerin izin alınmadan veya kaynak gösterilmeden her türlü ortamda çoğaltılması yasaktır. ALL RIGHTS RESERVED.
n a s k ö G öktas, G
s t n e t n co içindekiler
88
76
34 104
60
70
ğraf 04 Konuşan Foto
50 114 96
Talking Photo
ağı gizem! İstanbul: Taşı topr th Mysteries! wi d İstanbul: Pave Rap Star Ceza 50 Rap Star Ceza City of Firsts a Pergamon: The İlklerin şehri Bergam
34
60
: Horon Karadeniz’in ruhu ack Sea: Horon Bl e Th of t The Spiri skova minin başkenti: Mo 76 Edebiyat âle pital City of Literature Moskow: The Ca , Kalpten Kudüs’e t to Al-Quds 88 Kudüs’ten Kaslbe ar He m fro t, ar He From Al-Qud to Things luğu Travel of the 96 Eşyanın Yolcu Geri Döndü rafettin Efsanesi Returns 104 Kötü Kedi Şera d tin, The Ba Cat Legendary Şe fet Recital! sitali! Al Pacino’s 114 Al Pacino Re
70
s
Migros Sanal Market’in Bir Günü
Migros Sanal Market web sitesi ya da mobil uygulamaları üzerinden sipariş verilir.
Siparişinizdeki ürünler Migros mağazalarında özenle seçilerek toplanır.
Gıda ve gıda dışı ürünler ayrı ayrı poşetlenir.
Soğuk muhafaza gerektiren ürünler soğutuculu dolaplarda saklanır.
Siparişler özel soğutuculu araçlara aktarılır.
10:30’dan 22:00’a kadar seçilen saat diliminde adrese teslimat yapılır.
Sipariş sırasında online ya da teslimat sırasında kapıda nakit/kredi kartı ile ödeme yapılır.
Kapıda koşulsuz ürün iade garantisi vardır.
KONUŞAN FOTOĞRAF TALKING PHOTO
Sevde Sevan Uşak
B
u, Afrika’ya kaçıncı gidişim bilmiyorum. Her defasında ayrılmak zor geliyor. Döner dönmez de bir özlem kaplıyor içimi. Bir süre sonra da tekrar vakti geldi diyorum... Çünkü hatırladığımda tebessüme sebep olan, kalbimin çarpıntısını arttıran şeyler var Afrika’da... Ki bunlar hep insana dair.
4 skyroad
KASIM 2015
İşte bunlardan biri de fotoğraftaki o güzel çocuk. Gaylepi, Tanzanya’da minicik bir köyde yaşıyor. Kapıdan çıktığında gördüğü ev sayısı onu geçmez. Kalabalık bir çevresi olmasa da kocaman bir dünyası var. O kocaman dünyada herkesle, her şeyle dost. Kendinden küçük bir çocuğun ayağına diken batsa, temizlemek için yanında onu görürsünüz. Acıkan ufaklıklar elindekini istese, yemek
yerine onlara verir hepsini. Kendisi henüz altı yaşında bile yokken, iki -üç yaşındaki çocukları sırtında taşır, onlara yardım eder. Kendi için yaptığı oyuncakları yaşıtlarıyla da paylaşır. Bir gün kova kapağından yapılmış arabasıyla koşarken, ertesi gün dallardan yaptığı oku fırlatır. Yayının ipi ağaç kabuğundan olsa da oku hızla yol alır. Tüm hayvanların yanında onu görürsünüz. Evi bekleyen köpeklerle
A ĞLAMAYAN ÇOCUKLARIN OĞRAFYASI C
oynar, ahıra girmeyen büyükbaşları yola getirir, keçilerle birlikte tırmanır... Çat orada, çat buradadır. Müzik sesi duyduğunda ekibin başında yer alır. Kendi özel stiliyle Afrika ritimlerine uydurur dansını. Yetişkin biri yardım için çağırdığında koşarak değil, uçarak gelir. Her daim parlayan gülümsemesiyle birlikte... Onu ilk tanıdığımda mısır tarlalarında kuşları uzaklaştırmak için koşuyordu. Ekinleri korumak için
ailesine yardım ediyordu. Köyü bir sonraki ziyaretimde hiç beklemediğim bir yerde karşılaştım onunla. Ben kelebek fotoğrafı çekmek için sulak alanlar ararken tam karşımdaydı. Onlarca keçiyle birlikte... Onları su içmeye götürüyordu. Birkaç çocuk daha vardı yanında. Köye pek de yakın olmayan bu yerde, her gün yolunu buluyordu. Ben hâlâ bulamam o yolu. Bu fotoğraf da işte öyle bir yolculuk sonrası çekildi. Keçiler sularını içtikten sonra tekrar köyün yolunu tutup köye geldiler, tabii birkaç çocukla. Uzaktan keçilerle koşturarak gelen Gaylepi’yi gördüm. Keçiler ağıla doğru ilerlerken o yavrulardan biriyle oynamaya başladı. Gelen ışık o kadar güzel, kendisi o kadar mutluydu ki... Ortaya bu masalsı kare çıktı. O gün benim çektiğim bu karenin benzerlerini Afrika’nın pek çok yerinde çekebilirsiniz. Sabrın hayatın bir parçası, oyunun hayatın ta kendisi olduğu coğrafya Afrika... Çocukların neredeyse hiç ağlamadığı, bir balonla günlerce oynadıkları, şımarıklığın ne olduğunu bilmedikleri coğrafya Afrika…
LANDSCAPE OF THE CHILDREN WHO DO NOT CRY
W
hen I first got to know him, he was chasing the birds off in the corn fields, helping his family to protect the crops. In my next visit to the village, I ran into him in an unexpected place. I was looking for wetlands to take some photos of butterflies, and there he was, right in front of me, taking a herd of goats to the water. He was with a few other children. In this place far from the village, he would always find his way. I still can’t find my way there. This photo was taken after such a trip. After the goats drank, they were herded back to the village by the children. I saw Gaylepi in the distance, racing to the village along with the goats. As the goats were moving towards the pen, he started playing with one of the kids. The light was so beautiful, and he was so happy… And this magical photo came out. You can shoot similar photos all around Africa. Play is a part of life here, it is even life itself... Africa is a place where children rarely cry, they play with a balloon for days on and they do not know of impertinence... NOVEMBER 2015
skyroad 5
MÜZİK MUSIC
WHAT IS YOUR
YOL
ROAD TRIP SONG?
ŞARKINIZ HANGİSİ?
Ali Mert Alan
GÜLÇİN KO CAKIR Basın Danış manı Press Agen t
Fantastik yolculuk Yolculuklarda dinlediğim şarkılar hem mevsime hem de ruh halime göre değişkenlik gösterebiliyor fakat son dönemlerde seyahatte film müzikleri dinler oldum. Enstrümantal müzikler size adrenalin de huzur da verebiliyor. İşin aslı, hangi ruh haline bürünmek istiyorsam o ritmde bir film müziği seçiyorum. Kendimi müziğe kaptırdığım sırada yolun nasıl geçtiğini anlamamış oluyorum, dolayısıyla yorucu olabilecek yolculuklardan eser kalmıyor. Özel-
likle fantastik filmlerin soundtrack albümlerini tavsiye ederim.
Fantastic trip My road trip songs can differ according to both season and my mood, but lately I have been listening to soundtracks. Instrumental songs can give you both adrenaline and tranquility. In fact, I choose a soundtrack according to my mood. When I am totally absorbed in music, I don’t realize how the trip ended, so potentially tiring journeys have no negative effects.
Yola çıkmak güzeldir. Bir de herkese göre değişen, o yolculuğu özel kılan şarkılar, albümler vardır. Çeşitli meslek gruplarından insanlara favori yol şarkılarını sorduk… It is nice to take the road. Also, there are songs, albums which can change for everyone and make that trip special. We asked people from various professions what their favorite road trip songs are. NOVEMBER 2015
skyroad 7
MÜZİK MUSIC
Döngüsel yol
ALTAY ÖKTEM Yazar Writer
Ne zaman gitti tren Yol şarkıları, Amerikan tarzı bir kavram ama bizim yollar, onların yollarından çok farklı. Ben yola çıktım mı, düz ovada kilometrelerce, sessiz, sakin yol almıyorum, kendimle ve yolların yarattığı kaosla boğuşarak gidiyorum; daha doğrusu gitmeye çalışıyorum. Trene binersem; Kesmeşeker’in “Ne Zaman Gitti Tren” şarkını dinlerim ille de. Direksiyona geçtiysem ve şehirlerarası bir yola çıktıysam, Björk dinlerim. ilk olarak “Lionsong” ve devamında diğer Björk şarkıları... Sakin ve hiddetli araba kullanmam için bana gerekli ilhamı verir bu şarkılar...
Rush’dan Ghost Rider benim için özeldir. Şarkının söz yazarı ve grubun davulcusu Neil Peart’ın yaşadığı trajediden sonra motorsikletiyle yönsüz bir şekilde beş yıl yaptığı yolculuğun özetidir. 19 yaşındaki kızını bir trafik kazasında kaybettikten sonra eşi de bir yıl içerisinde bu acıya dayanamayıp göçünce başlayan ve bu sonu olmayan yoldan geri dönmeyi başaran biri. Evet, “Şu hayaletlerin hepsini bohçala ve bu görünmez yükü omuzla’’ bu iki dizeyle girer şarkı. Peart daha önce bisikletle yaptığı Afrika gezisini de kitaplaştırmıştı. Daha sonra arabasıyla yapacağı yolculukları da kitaplaştıracaktı. Büyük bir güç kaynağı bu şarkı. Atlar koşuyor dörtnala.. Tepeye doğru.. Bilinç linç edilmiş.. Her şeye rağmen yolun döngüsel olduğunu bilenler çemberi tamamlamaya atılıyorlar..
8 skyroad
EKİM 2015
Circular Way “Ghost Rider” by Rush is special for me. This song is a summary of songwriter and drummer Neil Peart’s five-year trip without a specific direction on his motorcycle after suffering a terrible tragedy. Yes, the song starts with this two lines; “Pack up all those phantoms, Shoulder that invisible load”. A timeless and spaceless feeling... This song is an enormous power source. Horses run at full gallop... Towards a hill... Consciousness is lynched...
olmuyor. Ama dediğim gibi hep yoldayım. Arabadayken müzik dinlemeyi de seviyorum ama tek bir isim ya da tek bir şarkı söylemem zor. Neler dinliyorsunuz diyecek olursan Nejat Alp, Selami Şahin, Ümit Besen, Cengiz Kurtoğlu ve Ajda Pekkan’ın eski şarkıları çok sevdiğimi söyleyebilirim.
When did the train leave “Road Trip Songs” is an American style term, but our roads are very different than theirs. When I take the road, I don’t drive uneventfully on a plain for miles and miles, I drive struggling with myself and with a chaos created by roads; more precisely I try to drive. If I get on a train, I listen to “Ne Zaman Gitti Tren” by Kesmeşeker in any case. If I take the wheel and take a long distance road, I listen to “Björk”. First, “Lionsong” and then Björk’s other songs...
MEHMET ŞENOL ŞİŞLİ Müzisyen - Şair Musician - Poet
Selami Şahin, Ajda Pekkan... L NİHAT K ARTA er iv dr Taksici Taxi
Selami Şahin, Ajda Pekkan... Benim hayatım işim gereği yolda geçiyor, tatile çıkmaya fırsatım
My life goes on the road as a part of my job; I don’t have a chance to take a vacation. Yet, as I said I’m always on the road. I like listening to music while driving the car, but it is hard to name just one singer or one song. If you asked which singers I am listening to, I could say that I love Nejat Alp, Selami Şahin, Ümit Besen, Cengiz Kurtoğlu and Ajda Pekkan’s old songs.
Kam Kam aylı Adj
turkce
Turkcell Müzik uçakta yanınızda Turkcell Müzik’in internetsiz dinleme özelliği ile sevdiğiniz şarkılar havada da sizinle. Turkcell Müzik ile uçmak için:
App Market
Kampanya 31.12.2015 tarihinde biter. Daha önce kampanyadan yararlanmamış Ekstra Müzik Paketine abone olmayan kullanıcılar, MUZIKDINLE yazıp 2222’ye göndererek yararlanabilirler. Kampanya ile yurtiçinde 1 ay Turkcell Müzikteki tüm şarkılar ücretsiz dinlenilebilir, internet olmadan dinleme özelliğini kullanılabilir. Ücretsiz ayı takiben, paket otomatik yenilenir ve aylık 9,99 TL’den (tüm vergiler dahil) ücretlendirilir. Uygulama mobil internet harcamaz; Twitter’a, Facebook’a giriş veya uygulama içerisindeki bazı entegrasyonlar (Google Analytics, Adjust vb.) için standart internet bağlantı ücreti yansıtılır, data paketi varsa paketten düşülür. Turkcell’in kampanya şartlarında değişiklik yapabilir. Detaylar www.turkcell.com.tr’de.
turkcellilan.indd 1
4.11.2015 13:51
MÜZİK MUSIC
Hayattan sıyrılma duygusu En çok sevdiğim yol şarkımı değil; yol albümümü söylesem daha çok benim zevkimi yansıtacaktır sanırım. Küçük bir tereddütten sonra “Eesy Rider” filminin soundtrack albümünde yer alan parçaları her türlü yol serüveninde aralıksız dinleyebileceğimi ve her seferinde çok farklı derinliklere ulaşabileceğimi, duygulanımlara girebileceğimi belirtebilirim. Bunlar arasında bir sıralama yapmam istense herkesin tahmin edeceği gibi “Born to be wild”ı değil daha çok Weight (The band), Wasn’t born to follow’ı (The Byrds) ve Ballad of Easy Rider (Roger Mcguinn) en başta saymam gerekir. Easy Rider filmini izlemiş
olanlar bu seçimimin hangi duygulanımlara yaslandığını H. TEMEL AK ARSU kolaylıkla algılaYazar Writer yabileceklerdir. Pastoral Amerika’nın engin düzlüklerinde, kanyon ve çöllerinde, kasaba ve bozkırlarında yol alan özgürlük arayışındaki aykırı insanların ruhsal halleri; pesimizmleri ve dinginlikleri; yabancılaşmaları ve yadsımaları... Nasıl da içe işler... Nasıl da bize sürdürdüğümüz sefil hayatlardan sıyrılma arzusu aşılar. Nasıl bir özgürlük çağrısı yapar. Bilenler bilir...
Savati oditiis et vendani enimeni aceped qui blaborero eturest, sitiate molupit quae volorepre. Pro comniat empostio minia illorum fugitium quae conet que nulparc itatincia.
The feeling of getting out of life I think I should say my favorite road trip album rather than road trip song because it reflects my taste better. After a momentary hesitation, I can say that I can continuously listen to songs in the soundtrack album of EASY RIDER movie during all kinds of trips and I can reach very different depths and feel different affections at every turn.
Eksik olan sesler En çok sevdiğim yol şarkısı Danny Howells’ ın ilk “Renaissance Revelation” seti. Set içerisinde yolculuk esnasında çok keyif alacağınız parçalar var Z A EFE YILM ve bu parçalar sizin aynı Dj zamanda hayal dünyasina da yolculuk yapmanızı sağlıyor. Malum uzun yolculuklarda bir camdan dışarı bakıyorsunuz ve karşınızdaki görüntü sürekli değişiyor. Bu set benim hayal gücümü ateşleyen bir set ve yolculuklarımda gördüğüm yerlerin eksik olan seslerini tamamlıyor.
The lacking voices My favorite road trip song is the first mix of Renaissance Revelation by Danny Howells. In the mix, there are songs giving you great pleasure during your trip and these songs allow you to take a journey into your imaginary world. As is known, you are looking through a window while you are traveling on long journeys and the view is constantly changing.
10 skyroad
KASIM 2015
TUNA KİREMİTÇİ Müzisyen - Yazar Musician - Writer
Çelikten bir at üzerinde En sevdiğim yol şarkısı Bon Jovi’den “Dead or Alive”dır. Özellikle direksiyonda ben varsam. Şarkıda dendiği gibi kendimi “çelikten atımın üzerinde bir kovboy” gibi hissetmekten hoşlandığım için. Ayrıca halk müziğinin her türlüsünü sevdiğim için country makamı da hoşuma gidiyor.
On a Steel horse My favorite road trip song is “Dead or Alive” by Bon Jovi,especially if I am behind the wheel. Because, as said in the song, I enjoy feeling like a “cowboy, on a steel horse”. Besides; I like all kinds of folk music so, I also like country music.
ÖNERİ SUGGESTION
Bu ‘Lugat’ı çok sevdik We loved this ‘Lugat’
Sebzeleri giyin
Elimizden düşürmediğimiz akıllı telefonlarda bir şeyler yazarken kelimeleri kısaltıyoruz, cümlelerin içerisine yabancı kelimeler sokuyoruz. Kısacası Türkçeyi bozuyoruz. Henüz tanışmadıysanız sizi bu yaraya derman olabilecek “Lugat 365”le tanıştırmak istiyoruz. Sosyal medya A MOD N hesapları üzerinden, günlük IO H S FA Türkçede kullanmadığımız kelimeleri paylaşarak büyük bir takipçi kitlesini peşinden sürükleyen ekip şimdi de bu derin, güzel ve anlamlı kelimlerin üzerinde yazılı olduğu defterleri, posterleri satışa sundu. Bakmadan geçmemenizi öneririz: http://www.guzelkelimelerdukkani.com
Wear the vegetables
İki arkadaşın bankadan kredi çekip kurdukları “Domatees” isimli giyim markası meyve ve sebzeleri tasarım figürü olarak kullanıyor. Markanın kurucusu Reha Kahraman, “Biz çocukluğu sabah akşam sebze meyve yiyerek, semt pazarlarında annesini kaybederek geçen bir neslin üyeleri olarak, bu değerin bir modaya dönüştürülebileceğini düşündük” diyerek bol vitaminli tasarımlarının çıkış noktasını bizlerle paylaşıyor. Her ürünü sınırlı sayıda basılan “Domatees” ürünlerine göz atmanızı öneririz: http://www.domatees.com The clothing brand named as “Domatees” that a couple established by taking out a loan uses fruit and vegetables as design figures. The founder of Domatees, Reha Kahraman shared the starting point of their designs with abundant vitamins, saying, “As the members of generation, who spent their childhood eating vegetables and fruit all the time, and losing their mothers in district bazaars, we thought that this value can turn into a fashion.” We recommend you to take a glance at a limited number of “Domatees” products. http://www.domatees.com
Şip-şak geri döndü Photo-Express is back! Eskiden çektiğiniz zaman fotoğrafı size hemen veren şip-şak fotoğraf makineleri vardı. “Fujifilm Instax Mini 90 NeoClassic” işte onlar gibi ama daha gelişmişi. Makro, uzun pozlama, çift pozlama, yüksek kalite flaş, objeye göre parlaklık ayarlama gibi özelliklere sahip olan bu şirin fotoğraf makinesi, retro tasarımıyla da dikkat çekiyor. Şık, az yer kaplayan, orjinaline sadık kalınmış bir ürün.
12 skyroad
KASIM 2015
We shorten words and insert foreign words in sentences while writing something with our smart phones that we use excessively. In short, we spoil Turkish. If you haven’t met yet, we want to introduce “Lugat 365” which can be a remedy to you. The team attracted a very large audience sharing
one word that we don’t use in our daily lives every day on their social media accounts, and now they put notebooks and posters on which these deep, beautiful and meaningful words are written up for sale. We suggest you take a look. http://www.guzelkelimelerdukkani.com/
En gürültücü Bulldog The loudest Bulldog
Ses tasarımcısı, performans sanatçısı Jean Michel Jarre ve girişimci Roland Caville’nin kafa kafaya vermesiyle kurulan “Jarre Technologies”; kalite, teknoloji ve müzik konusunda iyi işler ortaya koyarken hem kulağa hem de göze hoş gelen estetik ürünler ortaya çıkartan bir marka. Bulldog şeklindeki hoparlör de, tasarım ve müzik tutkunları için hazırlanmış bir ürün. Üstün ses kalitesine sahip olmasının yanı sıra harika bir tasarım nesnesi. “Jarre Technologies” founded by sound designer, performing artist
Jİ TEKNOLOGY
TECHNOLO
Jean Michel Jarre and entrepreneur Roland Caville putting their heads together is a brand which develops not only good but also aesthetic quality, technology and music products which are easy both on the ear and on the eye. Speakers in the shape of Bulldog are designed for music and design lovers.
Once upon a time, there were instant cameras developing print shortly after taking the picture. “Fujifilm Instax Mini 90 Neoclassic” is also like these cameras, but more advanced. This cute camera offering various features such as macro, long exposure, high quality flash, brightness adjustment attracts attention with its retro design. It is a stylish, small and classic product.
C
azibenin lüksle buluştuğu yerde...
5 yıldızlı The Address Hotel’in hizmetiyle olağanüstü bir kent yaşamı... The Address Residence İstanbul’da. İstanbul’un merkezinde Emaar tecrübesiyle seçkin bir yaşam başlıyor. Emaar Square’de, The Address Residence’ın göz alıcı dünyasına sizi de bekliyoruz.
Emaar Square İstanbul Satış Ofisi: Ayazma Cad. No: 78 Çamlıca
Tel: 0216 547 17 17 emaarsquare.com.tr | emaar.com.tr
ÖNERİ SUGGESTION
Zarif ve doğal Elegant and natural
When French perfumer Francis Kurkdjian was in his twenties, he created perfumes Fransız parfümcü Francis Kurkdjian, for major brands 20’li yaşlarındayken; Jean Paul such as Jean Paul Gaultier, Yves Saint Laurent, Versace, Gaultier, Yves Saint Laurent, Kenzo, Giorgio Armani, Guerlain, Versace, Kenzo, Christian Dior gibi büyük markalar için Giorgio Armani, parfümler yaptı. Ve bu parfümlerin Guerlain, Christian çoğu parfüm dünyasında birer klasik Dior. Most of these oldu. Haliyle bu durum Kurkdjian’a PARFÜM perfumes became bir şöhret getirdi. O da kendi ayakları PERFUME classic in the üzerinde durmaya karar vererek 6 perfume world. sene önce “Maison Francis Kurkdjian’ Therefore, Kurkdjiisimli kendi niş parfümevini kurdu. an gained a reputation. He founded his own niche fragrance house “Maison Francis Kurkdjian”. Fransız parfüm dahisi kendi adını taşıyan We can state that the French perfume genius set markasıyla çıtayı hep daha yukarıya çıkarttı a higher standard by his eponymous brand. Aldiyebiliriz. Her sene yeni parfümler piyasaya though he launches new perfumes every year, he sürse de kaliteden ödün vermedi. Niş never compromises on quality. The new product in parfüm dünyasının saygın markasının yeni niche perfume sector “Aqua Vitae Forte” is also of ürünü “Aqua Vitae Forte” de kaliteli bir koku. high quality fragrance. The perfume which cheers Sıktığınızda Sicilya mandalinası, bergamut, you up with its fragrance of Sicilian mandarin, ylang ylang ve portakal çiçeğiyle içinizi açan ylang-ylang, bergamot and orange blossom is parfüm temiz, doğal, iç açıcı ve oldukça zarif. clean, natural, heartwarming and very elegant.
Stil sadece insanlar için değildir! Style is not for only humans “Unleashed Life”, kaliteli ve lüks tasarımlardan evcil hayvanların ihtiyaçlarına göre ürünler yapıyor. Geri dönüşümlü malzemelerden üretilen bu mama kabı da onlardan biri. 20. yüzyıla ait mimari akım “Mid-Century Modern”den ilham alınarak tasarlanan ve el işçiliğiyle
TASARIM DESIGN
üretilen bu şık mama kabı, üzerindeki desenlerle de eviniz için hoş bir tasarım nesnesi. Using “Style... Not Reserved For Humans!” as its motto, “Unleashed Life” develops products for the needs of pets using high quality and luxury designs.
Her kulağa uygun melodiler / Melodies for every ear
MÜZİK MUSIC
14 skyroad
KASIM 2015
Snatchers, müziğe gönül vermiş insanların kurduğu bir oluşum. Sosyal medya hesapları üzerinden çeşitli müzisyenlerin şarkılarını paylaşarak daha fazla insan tarafından dinlenilmesine vesile olan Snatchers ekibi, kısa bir süre önce yerli ve yabancı müzisyenlerin yer aldığı toplamda 47 şarkı bulunan “Snatchers Instrumental Compilation” isimli bir çalışma hazırladı. Her ruh haline uygun şarkıların yer aldığı bu toplama albümü https://soundcloud.com/ snatcherz adresinden dinleyebilirsiniz.
Snatchers team that shares the songs of various artists on their social media accounts and leads them to be listened to by more people has collected 47 songs of domestic and foreign musicians and has published recently “Snatchers Instrumental Compilation” on the internet. The album which is appropriate for every mood is now available to listen on this website: https://soundcloud.com/snatcherz
AJANDA SCHEDULE
Omar Souleyman 28 Kasım November 28
HALAY ZAMANI
S
uriye’nin yükselen yıldızı Omar Souleyman tekrar İstanbul’da. Müzik kariyerine köy düğünlerinde şarkı söyleyerek başlayan Omar Souleyman’ın kasetleri elden ele dolaşarak ona bir şöhret getirdi. Ama onun kaderini tamamen değiştiren olay Amerikalı plak şirketi sahibi
ROMANTIK MÜZIK EFSANESI SAHNEDE Ümit Besen 13 Kasım November 13
hayatını müziğe adayan, bugüne kadar 31 albüm yayınlamış olan romantik müziğin efsane ismi Ümit Besen klasikleşmiş şarkılarını GarajIstanbul sahnesinde seslendirecek.
N
e tarz müzik dinlerseniz dinleyin bazı müzisyenler vardır ki onları muhakkak bilirsiniz işte Ümit Besen’de öyle bir müzik adamı. Her yaştan insanın her tarz müzik dinleyicisinin saygı duyduğu bir isim. Çocuk yaşlarda müziğe başlayan ve
16 skyroad
KASIM 2015
THE LEGEND ON STAGE
Ü
mit Besen, having started music when he was a child, devoted his life to music and released 31 albums, is a legend for romance music, and he will perform his classic songs on the stage of GarajIstanbul.
Mark Gergis’le tanışması oldu. Bu tanışıklık onun şöhretini Arap ülkelerinden Avrupa ve Amerika’ya taşıdı. Sonrasında, Björk ve Damon Albarn gibi isimlerle çalıştı. Glastonbury ve Montreal Uluslararası Caz Festivali gibi prestijli etkinliklerde sahne aldı. Dabke müziğini elektronik müzikle birleştireren ve oldukça ses getiren büyük festivallerin ilgi çeken ismi Omar Souleyman, “Bahdeni Nami” isimli yeni albümünü vesilesiyle Babylon Bomonti sahnesinde olacak. Omar’ı henüz tanımıyorsanız Gaziantep ve Şanlıurfa’da geçen “Bahde Nami’ nin videosunu göz atmanızı öneririz. Sonra da konsere halaya bekleriz.
TIME FOR ANATOLIAN FOLK DANCES
O
mar Souleyman, who combines dabke with electronic music and is a crowd pulling name insmashing big festivals, will be on the stage of Babylon Bomonti on the occasion of his new album titled “Bahdeni Nami”. If you still don’t know Omer, we suggest you take a look at his “Bahde Nami” video shot in Gaziantep and Şanlıurfa. Then, we’ll welcome you at the concert for folk dances.
AJANDA SCHEDULE
GERÇEK BIR AŞK HIKÂYESI S
irkeci’deki Hocapaşa Hamamı’nın içinde yer alan Hocapaşa Dans Tiyatrosu tarihi bir yer. Geçmişi 1470 yılında dayanan Hocapaşa Hamamı, 1988 yılına kadar hamam olarak kullanılmış. 2009 yılında da dans tiyatrosu olarak hizmete girdi. Haliyle böyle tarihi bir yerde sergilenen gösterilerde bambaşka bir atmosferde oluyor. İki perdelik “Beyaz Gül” isim-
Beyaz Gül 14 Kasım White Rose November 14
li dans gösterisi burada oynanıyor. Osmanlı saray danslarını ve oryantal dansları modern bir şekilde yorumlandığı gösteri, 18. yüzyılda yaşanmış gerçek bir aşk hikayesini konu alıyor. Osmanlı’daki günlük saray yaşamından da sahneler sunuyor ve gösteride kullanılan efektlerle de seyirciyi büyüleyici bir dünyaya götürüyor. Bu etkileyici gösteriyi Hocapaşa Gösteri Merkezi’nde izleyebilirsiniz.
A TRUE LOVE STORY
T
he show interprets Ottoman palace dances and oriental dances in a contemporary manner and it is about a true love story in the 18th century. It also shows scenes of daily life in the palace of Ottomans and takes the audience to an enchanting world with special effects. You can see this impressive show at Hocapaşa Performance Center.
ENRICO MACIAS GELIYOR R omatik şarkılarıyla hafızalara kazınan Enrico Macias, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nin Turkcell Sahnesi’nde sahne alıyor. Kariyerinde 50 yılı geride bırakan dev isim “Zingarella”, “La Guitare”, “Solenzara” gibi unutulmaz şarkılarıyla hem kulakları hem de gönülleri fethetti. Türkçeye çevrilen onlarca şarkısıyla da insanların anılarına,
acias Enrico M ım as K 8 1 18 November
18 skyroad
aşklarına, duygularına ortak oldu. İmza attığı eserlerle bizim için özel bir isim olan Enrico Macias eskimeyen şarkılarıyla tekrar bizlerle.
ENRICO MACIAS IS COMING
E
nrico Macias, who has been engraved in the minds with his songs of love, will take the stage at the Turkcell Stage of Zorlu Center for Performance Arts. Being a special name for us with his works, Enrico Macias is once again with us to sing his ageless songs.
KASIM 2015
TT_P
TT_Platin_AkilliNokta_210x255_CN.indd 1
11/4/15 4:24 PM
AJANDA SCHEDULE
MODA FILMLERI
Fashion Film Festival 28-29 Kasım Fashion Film Festival November 28-29
D
ünyanın farklı ülkelerinden modacıların katıldığı moda filmlerinin seyredilebileceği Fashion Film Festival moda ve film severler için bulunmaz nimet. Bağımsız modacıların, yönetmenlerinin işlerini sergiledikleri filmler ve söyleşilerin yanı sıra etkinlik kapsamında Damir Doma, Ümit Ünal, Marie Vic, Selman Bilal gibi moda ve sinema dünyasından isimlerin jüri olduğu uluslararası bir moda film yarışması da düzenleniyor. Festival Zorlu Performans Sanatları’nda gerçekleşecek.
FASHION FILMS
F
ashion Film Festival where you can watch fashion films showing works of fashion designers from Turkey and different countries of the world is a golden opportunity for fashion and film lovers. Alongside films showing works of independent fashion designers and directors and interviews, there will be an international fashion film competition with judges from the fashion and film world such as Damir Doma, Ümit Ünal, Marie Vic and Selman Bilal. Fashion Film Festival will take place at Zorlu Performance Arts and will be free for two days.
20 skyroad
KASIM 2015
C
M
Y
MACAR RUHU NOTALARDA
1
985 yılında kurulan Budapeşte Gypsy Senfoni Orkestrası, kuruluşunun 30. yılı şerefine İstanbul’a geliyor. Macaristan’ın müzik ruhunun vücut bulmuş hali olarak tanımlanan topluluk Liszt, Bartõk, Kodaly, Hubay, Erkel, Brahms, Tchaikovsky, Sarasate, Strauss’un çalışmalarını içeren klasik sanat eserlerinin yanı sıra Macar Çigan Müziği, Macar melodileri ve halk şarkılarını da yorumluyor. Ayrıca topluluğun İstanbul performansı için bir kaç özel sürpriz hazırladığı belirtiliyor. Dünyanın beş kıtasında da sayısız konser veren 100 kişilik bu özel orkestra; virtüözlüğü ve duyguları etkileyici bir şekilde performansına yansıtıyor. Budapeşte Gypsy Senfoni Orkestrası Ülker Sports Arena’da sizleri bekliyor.
CM
MY
CY
Budapeşte Gypsy Senf oni Orkestrası 21 Kasım Budapest Gypsy Sym phony Orchestra November 21
HUNGARIAN SOUL IN THE MUSIC
B
udapest Gypsy Symphony Orchestra, established in 1985, is visiting Istanbul in honor of its 30th anniversary. The orchestra, described as the embodiment of Hungary’s musical soul, interprets classical works including pieces by Liszt, Bartõk, Kodaly, Hubay, Erkel, Brahms, Tchaikovsky, Sarasate, Strauss as well as Hungarian Gypsy music, Hungarian melodies and folk songs. Budapest Gypsy Symphony Orchestra waits you at Ülker Sports Arena.
CMY
K
AJANDA SCHEDULE
HER CUMA BOL KAHKAHA B
KM Mutfak yeni sezona güzel bir giriş yaptı. Geçtiğimiz yıllarda mekanda gerçekleşen etkinliklere bu yıl yenileri de eklendi. Dışarı çıkmak, bir şeyler yapmak istiyorsanız ama karar veremiyorsanız, BKM Mutfak’ın internet sitesini kontrol etmenizi öneririz. Büyük ihtimalle ilginizi çekecek bir etkinliğe rastlayabilirsiniz. Geçtiğimiz senelerde olduğu gibi bu sezonda da Cuma günleri mekanda Mesut Süre sahne alıyor. Artık onun “Siz Hepiniz, Ben Tek” isimli gösterisi bir klasik oldu diyebiliriz. Haftanın yorgunluğunu ve hafta sonunun gelişini Mesut Süre’nin anlattığı eğlenceli olaylara bol bol kahkaha atarak karşılayabilirsiniz.
Mesut S üre Cuma Friday
EVERY FRIDAY PLENTY OF LAUGHTER
T
his season, just like previous years, Mesut Süre takes the stage every Friday in the venue. We can now say that his show “You altogether, me, on my own” has become a classic. You can relieve the fatigue of the week and welcome the weekend with plenty of laughter to the fun events told by Mesut Süre.
BIRAZ SANAL BIRAZ GERÇEK
T
ito ve Dilek Sever’in yazdığı, Levent Özdilek’in yönettiği “İnternette Tanışan Son Çift” isimli tiyatro oyunu; internet üzerinden tanışan ve oldukça uzun bir süre sohbet eden çiftin buluşmaya karar vermesiyle ortaya çıkan durumu komik bir dille anlatıyor. Akasya Asıltürkmen ve Ozan Akbaba’nın performanslarıyla büyük beğeni toplayan gösteri, sanal dünyadaki biz ile gerçek hayattaki bizi seyirciyle buluşturuyor. Bu eğlenceli oyunu Bo Sahne’de izleyebilirsiniz.
22 skyroad
İnternette Tanışan Son Çift 6 Kasım The Last Couple Who Met Online November 6
BOTH VIRTUAL AND REAL
T
he play “The Last Couple Who Met Online” written by Tito and Dilek Sever and directed by Levent Özdilek, is a funny story of a couple that meets online and decides to meet in person after a very long period of chatting. The show that won recognition with the performances of Akasya Asıltürkmen and Ozan Akbaba brings the virtual us and real life us to stage. You can see this amusing play on Bo Sahne.
KASIM 2015
X-TR
HİKAYEN BURADA BAŞLIYOR. Mükemmel yakıt tasarrufu, yüksek performansı, konforu ve 7 kişilik oturma kapasitesiyle Nissan X-Trail. Yola heyecan katan yenilikçi teknolojileri ve 1.6 dizel otomatik seçeneğiyle Nissan bayilerinde ve nissan.com.tr’de seni bekliyor. Nissan X-Trail. Senin hayallerin, senin yolun.
X-TRAIL 21x25.5.indd 1
11/2/15 4:33 PM
AJANDA SCHEDULE
ÇAĞDAŞ SANAT FUARI 10 YAŞINDA Ç ağdaş sanat fuarı Contemporary Istanbul bu sene 10. yaşını kutluyor. Her yıl daha fazla galerinin katılımıyla daha da büyüyen çağdaş sanat fuarı bu sene içeriğiyle yine dopdolu. Bu yılın katılımcı galerilerini CI Artistik Danışmanı Marc-Olivier Wahler, koleksiyoner Natalie Mamane Cohen, koleksiyoner ve küratör Freda Rozenbaum Uziyel ve The Empire Project kurucusu Kerimcan Güleryüz’den oluşan seçici kurul tarafından belirlendiği sanat fuarında 24 ülkeden 102 galeri olacak. “Contemporary Tehran” başlığıyla da İran çağdaş sanat eserleri yer alacak. Ayrıca 2013 yılında etkinliğe dahil edilen Plug-in Istanbul Yeni Medya Bölümü’de bu sene yine yerli ve yabancı sanatçıların eserleriyle Contempo-
Contempo rary Istanbul 12-15 Kasım November 12-15
rary Istanbul’da olacak. Dünyanın dört bir yanından sanatçıların eserlerinin yer alacağı, İstanbul Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre- Sergi Sarayı ve İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek olacak sanat fuarına “geçerken uğrarım” derseniz tadı damağınızda kalır. O nedenle programınızı bu etkinliğe göre yapın. Çünkü Contemporary Istanbul başınızı döndürecek çok sayıda eserle dolu.
1980 SONRASINA BAKIŞ “N
erden Geldik Buraya” isimli sergi 1980 sonrası Türkiye’yi konu alıyor. 12 Eylül darbesi sonrasında ortaya çıkan popüler kültür öğeleri üzerinden Türkiye’nin yakın geçmişine dikkat çekiyor. Türkiye’yi İstanbul üzerinden ele alan sergi 80’li yıllarda yaşanan süreci dergi, fotoğraf, reklam filmi, arşiv materyalleri ve sinemadan örneklerle ele alıyor. “Nerden Geldik Buraya” sergisini ay sonuna kadar Salt Beyoğlu ve Salt Galata Sanat Galerileri’nde ziyaret edebilirsiniz.
24 skyroad
KASIM 2015
Nereden Geldik Bur aya 3 Eylül – 29 How Did W Kasım e Get Here September 3– November 29
CONTEMPORARY ART FAIR IS 10 YEARS OLD
C
ontemporary art fair Contemporary Istanbul is celebrating its 10th anniversary this year. There will be 102 galleries from 24 countries in the art fair and works of contemporary art from Iran will be exhibited with the title “Contemporary Tehran”. There will be works of artists from all over the world in Contemporary Istanbul which will take place at Lütfi Kırdar International Convention and Exhibition Centre and Istanbul Congress Centre. The fair will be full of many stunning works of art.
A LOOK AT THE PERIOD AFTER 1980
T
he exhibition “How Did We Get Here” deals with Turkey in the period after 1980. It draws attention to the recent past of Turkey through the elements of popular culture that took hold after the 1980 coup d’état. The exhibition gives an account of the period with an emphasis on Istanbul, through examples of photographs, advertisements, archival materials and films. Political and cultural climate of the 1980s is addressed with works of artists including Halil Altındere, Aslı Çavuşoğlu, Barış Doğrusöz, Ayşe Erkmen, Esra Ersen, Serdar Ateşer, and Hale Tenger. “How Did We Get Here” exhibition can be visited at Salt Beyoğlu and Salt Galata galleries until the end of the month.
N
Ka ve bu fiy
MUHABBET SiZDEN iKiNCi KAHVE AVEA’DAN
1 KAHVE ALANA 1 KAHVE HEDiYE NERO
5062
Kampanya 05 Kasım 2015 – 05 Şubat 2016 tarihleri arasında geçerlidir. Kampanya espresso bazlı küçük ve orta boy sıcak ve soğuk kahvelerde geçerlidir. Kampanyadan günde 2 kez yararlanma hakkınız bulunmakta ve hızlı feribotlarda yer alan Caffé Nero’larda geçerli olmamaktadır. Hediye kahve düşük fiyatlı ürün için geçerlidir. Detaylı bilgi için: avea.co/pro
AJANDA SCHEDULE
Blue N igh 7 Kasım t Novem ber 7
SKRILLEX’LE ENERJI DOLU BIR GECE
B
lue Night festivali her yıl daha dolgun bir içerikle karşımıza çıkıyor. Bu seneki festival yine önemli isimleri İstanbullu müzikseverlerle buluşturuyor. Geçtiğimiz yaz konserin gerçekleşmesine kısa bir süre kala iptal olan Skrillex konseri, Blue Night kapsamında daha büyük sahnede dinleyicilerle buluşacak. Küçükçiftlik Park’ta gerçekleşecek etkinlikte elektronik müziğin dev ismi Skrillex’in yanı sıra Pendulum, Doctor P& Krafty MC, İlker Aksungar, Orkun Bozdemir ve Bee Gee gibi isimler de sahne alacak.
A NIGHT FULL OF ENERGY WITH SKRILLEX
B
lue Night Fest emerges a fuller content each every year. Again, famous musicians show their performance for İstanbul’s music lovers in this fest. Last summer, the concert cancelled when it was starting. This year, Skrillex will meet with audience in greater stage. This wonderful event will held in Küçükçiftlik Park. Skrillex is the giants of electronic music and also Pendulum, Doctor P&Krafty MC, İlker Aksungar, Orkun Özdemir will take the stage.
26 skyroad
KASIM 2015
DERSIMIZ İTALYAN LEZZETLERI! Y
azın rehaveti geride kaldı ve yemek kültürüne dair çok güzel işler çıkartan Mutfak Sanatları Akademisi sonbahara muhteşem bir programla “merhaba” dedi. Bu etkinlik de onlardan bir tanesi. Ülkemizde İtalyan mutfağı denilince akla hemen makarna ve pizza geliyor. İtalyan yemek kültüründe bu iki lezzetin önemi büyük ama sadece bunlarla sınırlı değil. “İtalyan Mutfağı 2” de hem bu ülkenin yemek kültürüne hem de akdeniz mutfağına dair lezzet reçeteleri öğreten bir atölye. Hafif ama lezzetli balıklar, tatlılar, salatalar ve deniz ürünleri tarifleriyle Pazartesi gecenizi güzel bir şekilde geçireceksiniz.
İtalyan Mutfağı 2 9 Kasım Italian Cu isine 2 November 9
OUR LESSON IS ITALIAN TASTES!
S
ummer sluggishness passed away and Kitchen Arts Academy says “hello” to fall with a wonderful program which is doing about good jobs for food culture. When it calls Italian cuisine, pasta and pizza comes to mind in our country. These two tastes are so important Italian food culture but not only consisting of these tastes. “Italian cuisine 2” is a kind of a atelier which that teaches both the flavor of the this country’s food culture prescription on the Mediterranean Cuisine. You will pass very well on Monday night with light but delicious fishes, desserts, salad and marine fishery.
AJANDA SCHEDULE
PASTAYI KIM SEVMEZ? D
ört sene önce Anadolu yakasında diplomalı eğitim vermeye başlayan ilk proTemel fesyonel aşçılık okulu olan Pastacılık EKS Mutfak Akademisi aynı 7 Kasım Basic Pastry zamanda gastronomiye meNovember 7 raklı insanlar için de atölye çalışmaları yapıyor. “Kenwood ile Temel Pastacılık” eğitimi WHO DOES NOT LIKE CAKE? de mutfağa meraklı insanları mutlu KS Kitchen Academy the first proer of basic pastry with Kenwood” training edecek bir içeriğe sahip. Dört hafta fessional cookery school in Asian content with that will make people happy süren bu atölye çalışması; sos, kek, side which is opened four years ago. This also has a keen kitchen. This training leads kurabiye, çikolata, pasta, pişirme school’s student have a certificate when four weeks. Sauces, cakes, cookies, chocoteknikleri, tart ve ekmek yapımına they finish lessons. EKS Kitchen Academy is late, cate, cooking techniques and on bedair incelikleri ve özgün tarifleri öğdoing workshops about gastronomy for who half of those who want to learn tricks and are interested in this subject. “Being a maktechniques about the bakery with original renmek isteyenler adına iddialı bir recipes and an ambitious içeriğe sahip.
E
content.
AJANDA SCHEDULE
MUTFAK GÜNLERİ U
luslararası Servis ve Lezzet Akademisi; mutfağa ilgili, yemek yapmaya meraklı insanların bu hobisini bir adım öteye taşıyor ve onları profosyonel olarak mutfağa hazırlıyor. Dört hafta sürecek olan Mutfak Günleri kapsamında kesim ve pişirme teknikleri, kümes hayvanları, dana, kuzu, balık ve deniz ürünleri,
baklagiller ve tahıllar, temel ekmekçilik ve temel pastacılık gibi konular yer alıyor. Bu yoğun içerik sayesinde aşçılık, pasta ve ekmekçilik alanında teknik ve uygulama becerilerinizi geliştirebilir, bu etkinlik vesilesiyle günün yorgunluğunu üzerinizden atabilirsiniz.
4/4’lük Mutfa k Günleri 4 Kasım 4/4 Culinary Days November 4
CULINARY DAYS
I
nternational Hospitality and Culinary Academy, takes the hobby of people interested in the kitchen and cooking one step further and prepares them professionally for the kitchen. Cutting and cooking techniques, poultry, veal, lamb, fish and sea food, pulses and grains, basic bread making and basic bakery are some of the topics of the four-week Culinary Days.
YEMEK BLOGGER’LIĞINA GIRIŞ Y
emek blogger’lığı uzaktan bakınca kolay bir iş gibi gözükebilir ama hiç de öyle değil. Çünkü bu iş ciddiyet, devamlılık ve sıkı bir disiplin isteyen bir uğraş. Mutfak Sanatları Akademisi de bu işe meraklı; kendi yemek blog’unu açmak isteyen, yeme-içmeyle ilgili insanlar için bu konuyla ilgili bir workshop düzenliyor. Mybeautifulcookbook.com isimli başarılı yemek blog’unu hazırlayan Sercan Karabulut’un eğitmenliğinde yapılacak atölye çalışması iki gün sürecek. Ayrıntılı bilgileri www.msa. com.tr adresinde bulabilirsiniz.
30 skyroad
KASIM 2015
INTRODUCTION TO FOOD BLOGGING
T
Food Blogging Eğitimi 7 Kasım Food Blogging Training November 7
he Culinary Arts Academy is organizing a workshop for those who are interested, who want to have their own food blog, and who are into gourmet activities. The two-day workshop will be conducted with trainer Sercan Karabulut, who prepares the successful food blog mybeautifulcookbook.com.
ŞEHİR TARİHİ HISTORY OF THE CITY
Anadolu Yakası’nın güzide semti Moda’daki, Yeni Moda Eczanesi dokusu ve eşyalarıyla aynı zamanda tarihi bir müze.
Yeni Moda Pharmacy feels like a historical museum with its historic atmosphere and interesting objects.
MODA ’NIN ASIRLIK ŞİFAHANESİ Sertaç Erdi Aydın
K
ADIKÖY’den Moda Caddesi istikametine doğru yürürken butik kafelerin ve çayevlerinin yaygınlaştığı sütunlu apartmanlar sırasında Yeni Moda Eczanesi’ni görürsünüz. Başındaki “yeni” sıfatı sizi yanıltmasın. İçerisi, adımınızı attığınız anda kokusu ve dokusuyla adeta kendinizi ecza müzesinde hissedeceğiniz, bir asrı devirmiş mobilya ve araç gereçle dolu. Müzedeki rehberiniz ise sizi güler yüzü ve aile dostu edasıyla kar-
32 skyroad
KASIM 2015
şılayan 84 yaşındaki Melih Ziya Sezer. Eczane ilk olarak 1902 yılında Kızıltoprak’ta Faik İskender Göksel tarafından “Eczahane-i Saadet” adıyla kurulur. 1928 yılında “Eczane Tahdidi” kanununca getirilen sayı sınırlaması gereği eczane Kızıltoprak’tan Moda’ya taşınır ve harf devrimi gerçekleştiği için “Moda Eczanesi” ismini alır. Eczanenin, Sezer ailesine geçmesi ise Moda’ya taşındıktan yaklaşık on sene sonradır. Bu arada Melih Bey’in eczacı olan babası Halil Nejad Sezer, Urfa’nın Birecik ilçesinde “Yeni Eczane” adında bir eczane
açmıştır. Daha sonra 1934 yılında eczaneyi Konya’ya taşımıştır. Bundan üç sene sonra tanıdık vesilesiyle “Moda Eczanesi”nin satıldığını duyar ve İstanbul’a taşınıp devir işlemleri gerçekleştirilir. İsim dışında hiçbir değişiklik yapılmaz. Mobilyalar ve araç gereçler 1902 yılında alındığı gibidir. Günümüzde de ufak tefek eklemeler dışında birçoğu yerli yerindedir tabii. Zaten içeriye adımınızı attığınızda vitrindeki kavanozlardan bankoya, hemen girişte sağda duran baskülden sandıklara kadar birçok objede maziyi solursunuz.
Gönlünde ecza müzesi yatıyor Melih Ziya Sezer’in mesleğe adım atması ise baba Halil Nejad Sezer’in vefatından sonra olmuş. O, diplomasını alana kadar ailenin ve eczanenin tüm yükü geçici olarak annesine yüklenmiş. Gönlünde edebiyat ve psikoloji olmasına rağmen hayat şartları onu baba mirasını devralmaya yöneltmiş ve 1967 yılında tıpkı babası gibi İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni bitirip eczanenin başına geçmiş.
Eczanede sohbet ederken bankonun hemen yanında alt alta dizilmiş üç diploma dikkat çekiyor. En üstte eski Türkçeyle baba Halil Nejad Sezer’in, ortada resimden çıkarabileceğiniz Melih Ziya Sezer’in ve en altta üçüncü kuşak Ali Demir Sezer’in diplomaları.. Melih Bey’in oğlu Ali Demir Sezer’in tercihini akademik kariyerden yana kullandığını öğreniyoruz. Aklımıza haliyle kendisinden sonra eczanenin akıbetinin ne olacağı sorusu geliyor. Bunun üzerine Melih Bey aile mirasını devretmekten yana olmadığını belirtiyor. Onun gönlünde yatan ise ecza müzesi veya öğrencilerin uygulama yapabileceği bir atölye olarak devam etmesi yönünde. Tabii dokusu bozulmadan. Söz dönüp dolaşıp edebiyat ve şiir tutukusuna gelince Melih Bey’in jestiyle karşılaşıyoruz. Kendisinin 2013 yılında basılmış tüm şiirlerini içeren bir şiir kitabı mevcut. Sohbet arasında imzalayıp hediye edince bir mahcubiyettir sarıveriyor havayı. Kısacası Yeni Moda Eczanesi Melih Ziya Sezer’in sohbeti, naifliği ve edebi kişiliğiyle bütünleşen bir terapi merkezi. Eczanenin tarihi araç gereçleri. Historical tools of the pharmacy.
CENTURY-OLD THERAPY CENTER
D
on’t be deceived by the adjective “new” (“Yeni”) in the name of this pharmacy which you see among boutique cafés and teahouses on your way from Kadıköy to Moda Street. The moment you step in, the smell and the atmosphere of the place makes you feel that you are in a pharmacy museum. And your guide at this museum is 84 year-old Melih Ziya Sezer. In order to learn more about the establishment, we took a small journey into history with Melih Bey. The pharmacy was founded in 1902 in Kızıltoprak with the name of “Eczahane-i Saadet” (“Apothecary of Happiness”). In 1928, it was moved from Kızıltoprak to Moda. With the Alphabet Reform, it was renamed “Moda Eczanesi” (“Moda Pharmacy”). It was ten years after relocation to Moda that the pharmacy was transferred to the Sezer family. Meanwhile, Melih Bey’s father Halil Nejad Sezer, a pharmacist, had opened a pharmacy named “Yeni Eczane” in Birecik, a district of Urfa. In 1934, he moved this pharmacy to Konya. Three years after that, he learnt from an acquaintance that “Moda Eczanesi” was for sale and moved to Istanbul to buy it. He changed nothing but the name. The furniture and tools were kept the way they were back in 1902. Shortly, Yeni Moda Pharmacy is more than just a pharmacy; it is a therapy center represented by Melih Bey’s kind personality. NOVEMBER 2015
skyroad 33
KAPAK COVER
TAŞI TOPRAĞI
ÇİZGİ OFİSİ
GİZEM
Sırlarla dolu bi r İstanbul gezi sine hazır mısınız? Are you ready for an Istanbul trip fu ll of wonders?
34 skyroad
KASIM 2015
Yıllarca taşı toprağı altın diye bildik İstanbul’u. Oysa binlerce yıllık birikimiyle altından da değerli bu kadim şehrin her taşının altında tılsımlar, efsaneler, gizem dolu sayısız hikâyeler yatıyor…
Istanbul is paved with gold, as we know it. However charms, legends, mysteries and endless stories lay underneath each and every stone of this old city being more valuable than gold with its history of thousands of years…
Ömer Sercan
Y
ALNIZ iki kıtanın değil, tarih boyunca sayısız uygarlığın, ‘Batı ve Doğu’nun, köklü medeniyetlerin birleştiği İstanbul, bilinen geçmişinden daha da fazlasını saklayan, ucu bucağı belirsiz gizemli bir hazine gibi. Bugünlerde şehrin altını üstüne getiren metro çalışmalarında bulunan yeni bilgiler, kentin antik kimliğine dair tüm bildiklerimizi de alt-üst ediyor. Metro kazılarının yanı sıra kentte bugüne dek hangi medeniyetlerin arkalarında neler bıraktığına dair süren akademik çalışmaları da düşünürsek, İstanbul’un gizemli geçmişine dair pek çok şaşırtıcı bilgiye şimdiden hazırlıklı olmak gerek. Önce şehrin tarihine dair önemli bir gerçekle başlayalım. Yaygın ka-
bule göre İstanbul’un kentsel tarihi 9 bin yıl kadar öncesine uzanıyor. Ancak Küçükçekmece gölü kıyısındaki Yarımburgaz Mağaraları’nda 300 binyıl öncesine dair insan izlerinin bulunması, sandığımızdan da kadim bir coğrafyanın modern konukları olduğumuzu gösteriyor. Hatta kimi araştırmacılara göre İstanbul, kelimenin tam anlamıyla ‘Dünyanın merkezi’. Geçmiş yüzyıllarda birçok Avrupalı yazar, gezgin ve araştırmacının kenti, “Dünyanın Merkezi burası olmalı” diyerek tanımlayışı birçok kaynakta gözlenen bir not. Örneğin İstanbul’u “Kehanetler kenti” diye tanımlayan haçlı Romert de Clery, şehirde her biri üç kulaç en ve üç kulaç yüksekliğinde iki sütundan söz ediyor. Ve dönemin Bizansında kimi münzevi kişilerin bu sütunların
PAVED WITH MYSTERIES!
I
stanbul, the crossroads of numerous rooted civilizations as well as the “east” and the “west” throughout the history, is just like an endless treasure of mysteries that is more than meets the eye. Considering the ongoing aca demic research into the legacies of the city dating back to the ancient civili zations, as well as the subway excava tions, we’d better get ready for many surprising facts about the mystifying history of Istanbul.
“City of Prophecies” that writes the future! It is a widely held opinion that the civic history of Istanbul dates back to 9 thousand years ago. Yet the find ings of human traces of 300 thousand years before in the Yarımburgaz Caves on the shores of Küçükçekmece Lake suggest that we are the modern guests of a geography that is actually much older than originally assumed. Some research studies argue that Istanbul is literally “the centre of the World”. It is observed in many resources that va rious European authors, travelers and researchers described the city as the “centre of the World” in previous cen turies.
Tunnel from the Column of Constantine to Kınalıada There are plenty “ancient subways” under the city, connecting significant centers of Istanbul to each other. Cen tral point of entrance to those under ground tunnels still lay underneath the Column of Constantine. Some labyrinthine tunnels were found in an archaeological excavation in 1930’s around the Column. Researcher-Writ er Haluk Egemen Sarıkaya talks about a long tunnel from the Basilica Cis tern to Kınalıada. This tunnel which is called “Köpek Öldüren Kanalı” NOVEMBER 2015
skyroad 35
KAPAK COVER
Yeraltı dehlizlerinin giriş noktasının Çemberlitaş olduğu söyleniyor. The entrance to the deeper underground is assumed to be Çemberlitaş.
Hz. İsa’nın gerildiği söylenen çarmıh orada mı?
dı. Bu sütunların Bizans imparatoru Apollonius’un yaptırdığı bronzdan dikili taşlar olduğu da biliniyor.
İ
Çemberlitaş’tan Kınalıada’ya tünel
stanbul’un simgelerinden biri olan Çemberlitaş, gizem dolu geçmişiyle yine karşımızda. Bir çok tarihi kaynakta, İmparator Konstantin tarafından Kudüs’ten getirilen çok sayıda kutsal eşyanın yanında Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği haçın ya da ondan bazı parçaların da Çemberlitaş’ın altındaki odaya konulduğu yazılıyor. Üstelik bu bilgi Osmanlı tarihçisi Hezarfen Hüseyin Çelebi’nin Tarih-i Devlet-i Rûmiye isimli Bizans tarihini ele aldığı eserinde yazdığı gibi sadece Osmanlı kaynaklarında değil, daha eskiye ait Roma ve Bizans dönemi yazıtlarında da yer alıyor. Bu varsayımlar öyle kuvvetli bulunuyor ki 1919 ve 1929’da iki Hırıstiyan tarihçi tarafından Çemberlitaş’ın altına yapılan iki kaçak kazı girişimi bir süre sonra fark edilerek engelleniyor.
Is Jesus Christ’s Cross There?
S
ome resources argue that the cross that Jesus Christ was crucified on or some parts of it were kept in the chamber underneath the Column of Constantine being one of the symbols of Istanbul, as well as the other sacred items brought from Jerusalem by the Emperor Cons tantine. This piece of information is also included in the early inscriptions of the Roman and Byzantine periods in addition to the Ottoman resources.
tepesindeki küçük barınaklarda yaşadıklarını anlatıyor. Yani o zamanın İstanbul’unda bugün en meşhuru Sultanahmet Meydanı’nda olan Dikilitaş benzeri sütunlar kimi ‘farklı’ Bizanslılar için birer evmiş. Ama asıl ilginci bu sütunların duvarlarına Konstantinopolis’te olmuş ya da olacak olaylar ve savaşlara ilişkin kehanetlerin resmedilmiş olması. Fakat o zamanlar bu sütunlarda kimi semboller ve işaretlerle ipuçları verilen
36 skyroad
KASIM 2015
olay meydana gelene kadar kimse bunun ne olduğunu anlayamıyordu. Ancak olay meydana gelince kentin ileri gelenleri sütunlara bakıp araştırıyorlar ve yaşanan olayın orada resmedildiğini görüyorlardı. Örneğin o dönemlerde Fransızların şehre yaptığı büyük saldırıyı anlatan gemiler bile burada yazılmış ve resmedilmişti. Bizanslılar bu olayın ardından gittikleri sütunda resmedilmiş gemiler ve üzerlerine yazılmış kelimelerle, kısa saçlı ve demir kılıçlı bir ırkın Batı’dan Konstantinopolis’i fethe geleceğinin söylendiğini görüyorlar-
İstanbul’un taşı toprağı gizem dolu demiştik. Daha da fazlasını söylemeli; bu kentin toprağının metrelerce altı dahi sırlarla dolu. Arkeolojik kazılar ve bilimsel çalışmalarla kimi bugün kesin olarak ortaya çıkarılanlar dışında birçok tarihi kaynak ve akademik çalışmaya göre İstanbul’un altı, şehrin önemli merkezlerini birbirine bağlayan ‘antik metro hatları’yla dolu. Bunlar arasında en ünlüleri, daha doğrusu bu yer altı dehlizlerine ana girişin yapıldığı merkez noktası ise bugün hâlâ mevcut olan Çemberlitaş’ın altında. 1930’lu yıllarda Çemberlitaş civarında yapılan bir arkeolojik kazıda labirent şeklinde bazı dehlizlere rastlanıyor. Eski Bizans’ın merkezi olan Hipodrom, Sultanahmet civarı ve daha da ötesine uzanan bir bölgenin yeraltı galerileriyle döşendiği üzerinde genel bir kabul var. Hatta Araştırmacı-Yazar Haluk Egemen Sarıkaya, Yerebatan Sarayı ile Kınalıada arasında uzanan bir tünelden de söz ediyor. Sarıkaya’ya göre “Köpek Öldüren Kanalı” denilen bu dehliz, Yerebatan Sarnıcı’nın gizli bir girişinden başlayarak kuzeydoğu yönünde ilerliyor ve boğazın Marmara’ya açıldığı yerde denizaltından geçip Üsküdar’a çıkıyor. Oradan itibaren de güneydoğuya doğru bir açı yaparak, düz bir hat halinde, önce Üsküdar-Kadıköy sahilleri ve ardından yine Marmara’nın altına uzanıp Kınalıada’ya ulaştığı ve buradaki manastırda son bulduğu-
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
PARMAKLA GÖSTERİLEN
ŞUBE: ALBARAKA MOBİL ŞUBE C
M
Albaraka Mobil Şube yeni yüzüyle hizmetinizde. Üstelik Touch ID ile
Y
CM
MY
parmağınızı okutarak 5 saniyede giriş yapabilme özelliğiyle.*
CY
CMY
K
* TouchID, iPhone 5s ve üzeri modellerde, en düşük iOS 8.0 işletim sisteminde çalışmaktadır.
KAPAK COVER
İSTANBUL’UN SAKLI TILSIMLARI
HIDDEN CHARMS OF ISTANBUL
Bizans İmparatorluğu’nun, başkenti Konstantinapolis’i korumak için şehrin çeşitli yerlerine tılsımlar koyduğu Bizans kaynaklarında yer alıyor. Ayrıca Evliya Çelebi de seyahatnamesinde bu tılsımların 27 tane olduğunu söylüyor. Aralarında Çemberlitaş, Kıztaşı, Dikilitaş, Yılanlı Sütun’un da olduğu bu 27 tılsımdan 24’ü bugün biliniyor ve 15’iyse halen görülebilir durumda. İşte o tılsımlardan bazıları:
It is cited in the Byzantine resources that the By zantine Empire placed charms in many parts of the city to protect the capital city of the Empire, Constantinople. Also, Evliya Çelebi argues in his book of travels that there are 27 such charms. 24 of these 27 charms are known today, which include the Column of Constantinople, Column of Marcian, Obelisk of Theodosius, Serpent Column and 15 others which can be visited today. Some of the charms include:
• Saraçhane’de Büyük Pozanti’nin kızının mezarı üzerine dikilmişti. ‘Kıztaşı’ diye bilinen bu tılsım, İmparatorun kızını yılanlardan, çiyanlardan ve karıncalardan korumak için yapılmıştı.
• Column of Marcian: was built on the grave of the Pozanti the Great’s daughter in Saraçhane. Known as the Column of Marcian, this charm aimed to protect the emperor’s daughter from snakes, centipedes and ants.
• Sultan Beyazid Hamamı’nın altında dört köşeli bir sütun. Bunun sayesinde şehre ‘taun’ (veba) hastalığı girmezmiş. Beyazid Hamamı yapılırken bu tılsım yıkılmış. O anda Sultan Beyazid’in bir oğlu vebadan ölmüş ve kentte veba salgını baş göstermiş.
• Column with four corners underneath the Sultan Beyazid Hammam. This one protected the city from the plague. This charm was burned down as Beyazid Hammam was being constructed. That’s when Sultan Bayezid’s son died from pla gue and an epidemic spread to the entire city.
• Tekfur Sarayı’ndaki tunçtan ifrit heykeli. Bu heykel yılda bir kez etrafına ateş saçarmış. Bu ateşten bir kıvılcım alabilen çok sağlıklı olur, kocamazmış.
• Bronze Sculpture of Fiend in the Palace of the Porphyrogenitus. This sculpture would open fire once a year. He who received just one flame of it would be so blessed that he wouldn’t get old.
• Zeyrek’te Hz. Yahya Kilisesi bitişiğindeki bir mağara. Her sene kışın zemheri geceleri olunca nice ‘koncoloz’ denilen cadılar bu mağaradan çıkarak arabalara binip dolaşırlarmış.
• A cave next to the Saint John Church in Zeyrek. Witches called “koncoloz” would get out of this cave during the winter time every year to take a road trip.
• Ayasofya’da dört sütunlu bir anıt. Azrail, Cebrail, İsrafil ve Mikail resimleri bulunan bu sütunların her biri bir tılsım. Cebrail kanat çırpıp bağırınca Doğu’da bolluk olur derlermiş. İsrafil resmi kanat çırparsa, Batı’da kıtlık olacağına inanılırmış. Mikail resmi kanat çırparsa, kuzeyden bir kahraman çıkarmış. Azrail resmi kanat çırpınca dünyanın her yanında veba salgını başlarmış. • Sultanahmet’te ‘Milyobar’ (Örme Sütun) denilen bir anıt. 300 bin taştan yapılma bu sütunun tepesinde çok güçlü bir mıknatıs vardır. Bu mıknatıs İstanbul’u depremlerden korurmuş. • Burma Sütun. Üç başlı ejderha şeklindedir. Başının birisini bir yeniçeri yiğidi kılıç ile bir vuruşta kırmıştır. O tarihten itibaren bunun tılsımı kısmen bozulmuş, İstanbul’da daha önce hiç görünmezken birdenbire akrepler çıkmış.
38 skyroad
KASIM 2015
• A four-pillar monument in the Hagia Sophia. Each column is a charm with the drawings of the Grim Reaper, Gabriel, Raphael and the Archangel Michael on. Gabriel fluttering his wings and scre aming would bring about abundance to the East, they used to say. If the drawing of Raphael flutters wings, they believed the West would suffer from famine. If the drawing of the Archangel Michael would flutter, a hero would come out of the north. If the drawing of the Grim Reaper flutters, there would be an epidemic of plague all over the world. • Column of Constantine V Prophyrogenetus in the Blue Mosque. There is a very powerful mag net on top of this column being made up of 300 thousand stones. This magnet protected Istanbul from earthquakes. • Serpent Column. It is in the form of a three headed dragon. One head was broken by a janissary sword, which broke the spell and scor pions came out that year, although there was none in Istanbul before that.
(Tunnel that Kills Dogs) as suggested by Sarıkaya lies from a secret entrance to the Basilica Cistern to the northeast, passing under the Marmara Sea where it meets the Strait to reach Üsküdar. From there it turns to the southeast in a single line to lie underneath the coasts of Üsküdar first and Marmara from where it reaches to Kınalıada Mon astery, the last station. Having said that, it goes without saying that the researchers study the assumption that the area of the Basilica Cistern and the Column of Constantine is an entrance to the tunnels underneath Istanbul.
The Centre of the World: Hagia Sophia, Full of Mysteries Istanbul is located in one of the cen tral lines that are believed to be sur rounding the world. It is not only this magnetic or geographic location or the socioeconomic factors that make Istan bul one of the world centers, but also the beliefs based on the Holy Books. It writes in the history books that the city has seen 28 large-scale sieges since the early periods by various nations with countless armies, the last one being in 1453, fulfilling the prophecy of the Islam Prophet Muhammad dating back to centuries before. Prophet Muhammad’s words “Verily you shall conquer Con stantinople. What a wonderful leader will he be, and what a wonderful army will that army be” prove that Istanbul has been a critical centre throughout history.
A Holy Date from Holy Quran, 1453 A numeric value is attributed to each letter in Arabic alphabet and the fixed numeric system called abjad is ap plied to the Arabic letters, words and sentences, which is called the abjad calculation. It is believed that the ex act time of some historical milestones can be found in Holy Quran based on some calculations that date back to
KAPAK COVER
Ayasofya Camii’nin kubesi ve dışardan görünümü. Dome of Hagia Sophia and its view from outside. C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
Dünyanın Merkezi: Sırlarla dolu Ayasofya
nu belirtiyor. Tüm bunlar göz önüne alındığında Yerebatan Sarnıcı ve Çemberlitaş bölgesinin İstanbul’un altındaki dehlizlere açılan bir giriş noktası olabileceği varsayımının konunun uzmanlarının üzerinde ciddi tartışmalar yürüttüğü bir başlık olduğunu hatırlatalım.
40 skyroad
KASIM 2015
Dünya üzerinde kimi yerlerin, şehirlerin ya da önemli tapınakların gizemli bir güç, bir tür cazibe taşıdıklarına, o noktalardan yayılan enerjinin de buraları tarihin en önemli merkezlerine dönüştürdüğü söylenir. O dünya merkezlerinden biri hatta pek çok araştırmacının da vurguladığı bir tanımla İstanbul aslında dünyanın da merkezi. Binlerce yıllık bir geçmişe uzanan kente, tarihin her döneminde, dünyanın her yerinden insanlar, kavimler ve orduların gözünü kamaştıran büyülü bir hazine olarak bakılmış. Öte yandan İstanbul dünyayı sardığına inanılan Ley hatlarının da merkezlerinden birinde. Dünyayı kuşatan enerji da-
marları olduğu söylenen Ley hatlarının kesişme yerinde kurulu İstanbul, yaşama dair büyük enerjilerin ortaya çıktığı bir yerde. İstanbul’u dünyanın merkezliğine taşıyan sadece bu manyetik, coğrafi konumu ya da sosyoekonomik faktörler değil, kutsal kitaplar etrafında şekillenen inançlar da etkili. Tarih kitapları kente kuruluşundan beri farklı kavimlerce irili ufaklı sayısız, düzenli ordularca da 28 büyük kuşatma yapıldığını yazıyor. Ve en sonuncusu da İslam peygamberi Hz.Muhammed’in (SAV) asırlar öncesinden verdiği bir müjdenin gerçek olduğu tarih olan 1453. Hz. Muhammed’in (SAV) “İstanbul elbet fetholunacaktır, onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onun askerleri ne güzel
K
KAPAK COVER
Ayasofya’da Meryem ve İsa freski Frescoe of Mary and Jesus in Hagia Sophia.
askerlerdir” hadisi, İstanbul’un tarih boyunca ne denli önemli bir merkez olduğunu gösteren en önemli delillerden biri. İstanbul’un fetih tarihine dair de şaşırtıcı bilgiler var. Arap alfabesinde yer alan her harfe sayısal bir değer verilmesi ve Ebced rakamları denilen bu sabit sayı sisteminin Arapça harfler, kelimeler ve cümlelere uygulanıp anlamlı karşılıklar bulunmasına Ebced hesabı deniyor. Arap kültüründe Kur’an’ı Kerim’in indirilişinden çok önceleri de kullanılan bu yöntemle yapılan hesaplamalar sonucunda tarihteki kimi önemli olayların zamanının Kur’an’da gizli olduğuna inanılıyor. Kamer (Ay) suresinin ilgili ayetinden yapılan ebced hesabıyla insanoğlunun Ay’a ayak bastığı 1969 sayısının, Mısır’ın fethiyle Hilafetin Osmanlı’ya geçtiği tarihe denk düşen 1517
Bir kadim “gök kapısı”
“İ
stanbul’un Kadim Sırları” kitabının yazarı Murat İrfan Ağcabay’dan kentin gizem meraklılarına İstanbul’un sırlarını keşif için tüyolar: “İstanbul’un bilinmeyen yönleri konusundaki eksikliğimizin temelindeki sebepler net. Tarihin sadece bir turizm faaliyetiyle sınırlı oluşu, baktığını görememe engelini yaratmaktadır. Yarım Burgaz bölgenin bilinen ilk yerleşim yerlerindenken şimdilerde yerlerinde binaların yükseldiği Fikirtepe höyüğünü, Pendik höyüğünü, Kadıköy (Khalkedon) Moda ve Kurbağalıdere havzasını Üsküdar’ı göz ardı etmemek gerek. Avrupa yakasında kutsal yarım ada, yine binyıllara yayılan yerleşimiyle Alibeyköy, Karaköy, Eyüp ve Boğazın Karadeniz uçları hep ikamet edilmiştir. Ayasofya’nın bir kadim “gök kapısı” olduğunu bilerek gezmek, hipodromdaki dikili taşların tılsımlı birer heykel olduğunu bilerek bakmak, İstanbul’un altında başka bir yer altı şehrinin olduğunu bilerek basmak ve bu farkındalıkla koruma iç güdüsünü geliştirmek her şeyden daha da değerli.”
42 skyroad
KASIM 2015
C
M
Y
An Ancient “Gate in the Sky”
C
lues for fiends to discover the secrets of Istanbul from Murat İrfan Ağcabay, the author of İs tanbul’un Kadim Sırları (An cient Secrets of Istanbul): “Yarımburgaz used to be the first known settle ment area, however the hill towns of Fikirtepe, Pendik, Kadıkoy (Khalke don) Moda and Kurbağalıdere basin or Üsküdar should not be neglected, on which buildings stand today. Sacred peninsula of the European side includes the residential areas of Alibeyköy, Karaköy, Eyüp and the Black Sea shores of the Strait for thousands of years. It is invaluable to visit the Hagia Sophia knowing that it is an ancient “gate in the sky”, watch the obelisks of the racetrack being aware of the charms of its sculptures, step on the land being assured that a different city lies underneath Istanbul and eventually grow the habit of preserving the city with this awareness as a guide.”
pre-Islamic periods. Abjad calculation based on the relevant verse of the Moon Surah gives the year 1969 when the mankind landed on the Moon, and 1517 when Caliphate was passed to the Ot tomans with the occupation of Egypt, as well as the conquest of Constan tinople with a miraculous sign. There is a phrase “beldetun tayyibetun” (the beautiful town) in the Verse 15 of the Sebe Surah of Holy Quran about Is tanbul, which gives us the number 1453 with abjad calculation.
Dome that Collapsed when Prophet Muhammad was born You can see a human figure stepping on a box in a square shape in the murals of Hagia Sophia. There are four main powers supporting the dome of Hagia Sophia, which is believed to represent the Universe. Some say they are four archangels, some say four elements. It is believed that the damage to the dome of the Hagia Sophia signifies a uni versal milestone. It is known that the dome of this ancient temple has been
CM
MY
CY
CMY
K
skyhaber_baski.pdf
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
1
02/11/15
11:37
KAPAK COVER
Medusa’nın gözlerinin saklı olduğu Yerebatan Sarnıcı. Basilica Cistern, where the eyes of Medusa are hidden.
gibi birçok önemli olayın gerçekleşme tarihinin bulunduğu bu hesapla İstanbul’un fethine ilişkin mucizevi bir işaret de yine asırlar öncesinden geliyor. Kur’an-ı Kerim Sebe suresinin 15. ayetinde İstanbul hakkında geçen geçen “Beldetün tayyibetun” (güzel belde) ibaresinden Ebced hesabıyla bulunan sayı da 1453…
Fatih’te bulunan Kıztaşı Column of Marcian in Fatih.
Şehrin altındaki dehlizler, kenti koruduğuna inanılan tılsımlar, kimi akademik-arkeolojik çalışmalara konu olmuş, kimi seyahatnamelere geçmiş, kimiyse yüzyıllardır anlatıla geldiği için hayalle gerçek arasında kalmış efsaneler… 44 skyroad
KASIM 2015
Hz. Muhammed’in (SAV) doğumuyla çöken kubbe Kare şeklindeki mimari planıyla yeryüzünü sembolize ettiği söylenen Ayasofya’nın içerisindeki freskler-
Eyüp Sultan Camii. The Eyup Sultan Mosque.
de de kare bir kutuya basan bir insan figürü görülüyor. Evreni temsil ettiğine işaret edilen Ayasofya’nın kubbesini destekleyen dört ana güç var. Bunlar kimine göre dört büyük melek, kimine göreyse dört element. Ayasofya’nın kubbesinin zarar görmesinin de evrensel bir değişimi anlattığına inanılıyor. Nitekim bu kadim mabedin önemli tarihlerde kubbesinin zarar gördüğü de biliniyor. Örneğin İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (SAV) doğduğu gün, Ayasofya’nın kubbesi çöküyor. Evliya Çelebi de Seyahatname’sinde
HER KARŞILAŞMANIN HEYECANI AYRI, ADRESİ AYNI.
KAPAK COVER
bu olaya dair ilginç ayrıntılar veriyor: “Peygamberimiz Aleyhissalatü Vesselam’ın doğduğu gece vuku bulan zelzeleden; Kisra sarayı, Kızıl elma ve Ayasofya’nın kubbesi yıkılmış idi. Bir müddet zaman geçtikten sonra Hızır Aleyhisselam’ın hatırlatması ile Bursa’da ikamet eden üç yüz keşiş, Rahib Bahira’nın öncülüğünde Mekke’ye geldiler. O zaman küçük yaşta olan Hazreti Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam’ın ağzından bir miktar tükürük ile mübarek ellerinin suretini aldılar. Ebu Talib’in el yazısı ile ceylan derisi üzerine resmedilen bu suret, halen bir kutuda saklıdır. Velhasıl Peygamber -sallAllâhu aleyhi ve sellem- in ağız suyundan ve Mekke’nin pak toprağından bir miktar alan papazlar İstanbul’a geldiler. Ayasofya’nın yıkık olan kısmını bununla tamir ettiler. Peygamberimiz Aleyhisselam’ın tükürüğü ile yapılan yer, kubbenin kıble cihetinde, otuz iki nakışlı olarak halen bellidir. Bunu bilenler o yere nazar ettiklerinde: ‘Allâhümme salli ala Muhammed!’ derler. Zira bu kısım, kubbenin diğer yerlerinden daha parlaktır.”
1833 yılında Ayasofya’yı ziyaret eden Prusya elçilik görevlisi M. Von Tietz ise, Ayasofya’nın Hıristiyan inançlarına göre kutsal sayılan çok önemli emanetlere sahip olduğunu söylüyor. Ona göre Ayasofya’da güney yöndeki üst galeride kırmızı renkte bir mermer var bu mer-
Sultanahmet Meydanı’ndaki Dikilitaş. Obelisk of Theodisus in Sultanahmet
damaged on significant dates through out history. For example, dome of the Hagia Sophia collapsed when Prophet Muhammad was borne.
Eyup Sultan Tomb, Lost and Found
Tekfur Sarayı. Palace of the Porphyrogenitus
46 skyroad
Depths under the city, spells that are believed to protect the city, legends some of which have become topic of academic and archaeological curiousity, some of which have been stuck between reality and dream as they have been told for centuries.
Halid bin Zeyd Eyyup El Ensari (to day known as Eyup Sultan) who hosted Prophet Muhammad in his home du ring hegira to Medina is one of the holy men in Islamic history. Eyup Sultan took part in the first siege of Istanbul after the decease of the Prophet Mu hammad despite his old age where he achieved martyrdom. When Sultan Mehmet the Conqueror started the siege of Istanbul in 1453, he wanted to find the grave of this Holy man and reassure his soldiers. He informs Akshamsad din, his spiritual mentor, about his wish. Akshamsaddin shows him the side where Eyup Sultan’s grave lies and says: ‘Every night in my dreams I see this side in bright Holy light. It must be here’.
KASIM 2015
Futbo
UEFA ŞAMPiYONLAR LiGi VE UEFA AVRUPA LiGi’NiN TÜM MAÇLARI TİVİBU’DA
Futbolcular 21x25,5.indd 1
04.11.2015 16:04
KAPAK COVER
mer Hıristiyanlığın peygamberi İsa’nın beşiği. Von Tietz, beşiğin yanında bir de Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem tarafından yıkandığı bir kurnanın olduğunu da anlatarak bunların ikisinin de İmparator Konstantin tarafından Kudüs’ten getirildiğini yazıyor.
Eyüp Sultan Türbesi’nin kayboluşu ve bulunuşu İslam Peygamberi Hz. Muhammed’i (SAV) Medine’ye hicretinde evinde ağırlayan Halid bin Zeyd Eyyub El Ensari (bugün halk arasında bilinen adıyla Eyüp Sultan), Hz. Peygamber’i
Terleyen direk. e Th sweating column.
konuk etmesiyle İslam tarihinde Müslümanların büyük sevgi ve hürmetini kazanmış önemli isimlerdendir. Eyüp Sultan, Hz. Muhammed’in vefatının ardından ilerlemiş yaşına rağmen Müslümanlarca yapılan ilk İstanbul kuşatmasına da katılır ve burada şehit olur. Bir kabir hazırlanarak defnedilir ancak Bizans İmparatoru bu büyük Sahabenin kabrini başarısızlıkla sonuçlanan kuşatmanın ardından değiştirir. Bu olaydan asırlar sonra Fatih Sultan Mehmet, 1453’te İstanbul’u fethedeceği kuşatmaya başladığı sırada bu büyük Sahabenin kabrini bulmak ve uzayan kuşatmada askerlere moral kazandırmak ister. Bu isteğini manevi hocası Akşemseddin’e iletir. Akşemseddin de Eyüp Sultan’ın kabrinin olduğu tarafı göstererek, “Her gece rü-
yamda buraya nur indiğini görüyorum. Olsa olsa burasıdır” der. Mezar yeri tespit edilir başucuna iki tane çınar dikilir, haber de Fatih Sultan Mehmet’e iletilerek mezarın yerinin iki çınarla işaretlendiğini söylenir. Fatih Sultan Mehmet ise hocasının tespitini sınamak için çınarların yerini değiştirir ancak Akşemseddin çınarların dikilen yerde olmadığını söyleyerek eski gösterdiği yeri yeniden işaret eder ve altta beyaz bir mermerin bulunduğunu söyler. Hemen kazıya başlanır ve o beyaz mermere ulaşılır. Mermerin üzerinde “Haza kabri Halit İbn-i Zeyd” ibaresi yazılıdır. 18.yy’ın büyük tarihçilerinden Avusturyalı Joseph von Hammer da, Eyüp Sultan’ın mezarının İstanbul’un fethi sırasında böylesine mucizevi bir şekilde bulunmasının psikolojik ihtiyaçtan kaynaklandığını “Osmanlı Devleti Tarihi” adlı eserinde yazıyor.
“Bir çekim gücü var”
Şerefiye Sarnıcı. Theodosius Cistern.
48 skyroad
KASIM 2015
Şehrin gizem tarihinin antik dönemden bu yana kapsamlı bir çalışmayla ele alındığı “İstanbul’un Kadim Sırları” adlı kitabın yazarı Murat İrfan Ağcabay, kitabı hazırlarken İstanbul’un bu gizemli zenginliğinin her şeyden
Temsili İstanbul’un fethi. A representation of the Conquer of Istanbul.
öte karanlık, gizemli, çekici bilinmeyen bir alt kimliği barındırdığını gördüğünü söylüyor: “İstanbul’un nostaljik yapısı, yaşanmışlığı, yakın tarih çekiciliğinin çok arkasında aslında başka yaşanmışlıklara işaret ettiğini öğrenmek beni çok şaşırtmıştı. Örnek vermem gerekirse Ayasofya’nın bulunduğu bölge bin yıllardır kutsal bir amaç için kullanılmış, öncesinde onlarca kutsal mabet, daha öncesin-
de sunak, işaret taşı ve belki de çok daha önceleri bir kutsal ağaç, bir kutsal su kaynağı. Her söylencenin kökenindeki doğaüstü olaylar ve karakterler toprakların, bölgelerin, çekim gücünü de gösterir.” İstanbul’da olduğu anlatılan, çalındığı iddia edilen veya İstanbul’a uğradığı söylenen kutsal emanetler, eşyalar ve kişiliklerin saymakla bitmeyecek kadar çok olduğunu belirten Murat İrfan
Zeyrek Yahya Kilisesi. Zeyrek Yahya Church.
Ağcabay, “İstanbul’un İslam dünyası için müjdelenmiş yeri konumu hiç kuşkusuz Hz. Peygamber’in “Kostantiniye, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır” sözüyle müjdelenen fetih gününün ilahi işaretlenmesinin ulvi bir anlamı vardır. İstanbul’un var olan mistik karakteri hiç kuşku yoktur ki bin yıllara dayanan ulviyatında gizlidir. Kutsanmış, arınmış, temiz, içten, evliyalar diyarı bu topraklar, nuru diyarın kalbimizin kutsala açılan kapısıdır. İstanbul bu özeliğiyle ‘gök kapısı’ olma özelliğini canlı bir şekilde diri tutmaktadır” diyor. Bir yanda tılsımlar, efsaneler, mistik hikâyeler ve salt maddesel bir bakışla açıklanması güç olaylar; bir yanda dehlizler, yer altı yolları, kutsal emanetler ve bilimsel araştırmalar ya da kazılarla peşine düşülen tarihi gerçekler… Binlerce yıllık geçmişiyle şehr-i İstanbul hakkında bilmediklerimiz bildiklerimizden daha çok gibi görünüyor. İstanbul’u bugün hâlâ böylesine çekici kılan bir yönü de bu galiba; her an yeni ve şaşırtıcı bir sırrını bizlerle paylaşacakmış gibi duran, taşı toprağı gizem dolu bir şehirler bilgesi İstanbul… NOVEMBER 2015
skyroad 49
SÖYLEŞİ CONVERSATION
BÜYÜK ŞEYLER HAYALLERINIZ
BÜYÜKSE GERÇEKLEŞIR
Ceza
a
Türk rap müziğinin dev ismi Ceza’yla; yakın dönemde yayınlanan “Suspus” albümünü vesile edip söyleşi yapmak için Polonezköy’de, şehrin gürültüsünden uzak etrafı yemyeşil ağaçlarla dolu bir kafeteryada buluştuk. Ünlü müzisyenle tutkunu olduğu Tai Box’u, hayallerini, yeni albümünü, seyahatlerini ve hayata dair pek çok şeyi konuştuk. “GREAT THINGS ARE ONLY ACCOMPLISHED IF YOUR DREAMS ARE GREAT”
The giant of Turkish rap music, Ceza gave us a present a few months ago: “Suspus”, his new album. We had really missed hearing new songs from him. For this interview, we met in a cafeteria in Polonezköy, far away from the city’s noise and surrounded by trees, to discuss this beautiful album. Ceza talked to us about Thai Box, his dreams, his new video clip, traveling and many other things. Ali Mert Alan MOVEMBER 2015
skyroad 51
SÖYLEŞİ CONVERSATION
“S
USPUS” albümünüz çok beğenildi. Spotify’da en çok dinlenen isimlerin başında geliyorsunuz. Şarkının klibi de Youtube’da 10 milyon izlenmeyi geçti. Albümde insanların favori şarkıları kişiden kişiye göre değişiyor. Sizin çok sevdiğiniz ya da sizin için en özel şarkı hangisi? Çok klasik olacak ama hepsi benim için özel, hepsiyle ayrı ayrı uğraştım. Ama insanların duymasını istediğim ilk şarkı, albüme adını veren “Suspus”tu, ilk video klibimiz de oydu. O nedenle “Suspus” diyebilirim. Kafamdaki diğer şarkı “Milyon Farklı Hikâye”. O da benim için özel.
Her şey basketbol turnuvasıyla başladı “Suspus” için “En iyi albümüm” dediğinizi okumuştum. Önceki al-
52 skyroad
KASIM 2015
bümlerinizi dinlediğinizde içinize sinmeyen neler var? Aslında vokalimle ilgili şeylerdi bunlar. Sonradan zamanla gelişecek durumlar olduklarını fark ettim. O zaman istesem de, şu anda düşündüğüm şekildeki gibi şarkıları okuyamayacaktım belki de. Şimdiki aklımla “O zaman öyle yapabilirmişim” diyorum ama onları da öyle yapmasam şu anki gibi olamayacaktım. Belki bir kaç albüm sonra şimdi yaptıklarım hatalı gelebilir ya da daha iyi yapabileceğimi düşünebilirim. Aslında bu durum her geçen gün için geçerli. Hayatım için de “Böyle yapmasaydım şöyle yapsaydım” dediğim şeyler vardı. Yaptıklarımdan ders alıyorum. 90’lı yıllarda sizinle beraber adından söz ettiren çok fazla rap’çi vardı ama günümüzde bu isimler-
den sadece bir kaçının geniş kitleye hitap edebildiğini görüyoruz. Sizce diğer isimler neyi eksik yaptılar da popülerliklerini sürdüremediler? Eksiklik olarak düşünmüyorum. Mesela dünyaca ünlü rapçiler var; Jay Z ve Eminem gibi. Ben ikisini de çok severim, yerleri ayrıdır benim için ama bizim sevdiğimiz adamlar onların albümlerinin yüzde 1’i kadar satmış olan rapçi’lerdir. Çoğu zaman “En çok dinlenilen kişi en iyidir” anlamına gelmez. Ben her zaman iyi müzik yapmaya çalıştım. Şans da diyebiliriz. Ayrıca doğru adımlar kadar yanlış gibi görülebilecek hareketlerin bile denk gelmesi buralara gelmemi sağladı. Bir de beni takip eden insanların bana olan sevgisi çok fazla. Uzun zaman uzak kaldığımda bile beni unutmadılar. Bir de hep büyük düşündüm. Hayallerim
Y CEZA KENDİSİNİ ANLATIYOR
“1996 yılından beri adım “Ceza”. Ceza’nın anlamı normalde karşılık vermek. İyiliğin karşılığı iyilik; kötülüğün karşılığı kötülük. Ben, bana yapılana bir karşılık gibiyim…”
our album “Suspus” has been really appreciated by people. You are one of the most listened to artists in Spotify. And the video clip of “Suspus” has been watched more than 10 million times on YouTube. People have different favorite songs in the album. What’s yours? or which song is the most special one for you? Well, this is going to be a cliché but all are very special to me; I worked hard on every one of them. But the first song that I wanted people to hear was “Suspus”, which shared its name with the album, and we shot the first video clip for it too. So the answer can be “Suspus”. The other song I think of is “Milyon farklı hikaye” (“Million different stories”). It is also very special to me. Its lyrics are about the social conditions in Turkey and around the world. Its melody reflects that tragedy too.
SERTAÇ ERDİ AYDIN
Everything started with a basketball tournament. In 90’s there were many rappers who attracted attention besides you but today only a few of them are listened to by masses. What do you think those others did wrong to lose their popularity? I don’t think they did something wrong. For example, there are world-famous rappers, like Jay Z and Eminem. I like them both very much; they have a special place for me. But the musicians we love are rappers that have sold only as many as 1% of these people. Most of the time, “the most listened to” are not “the best”. I have always tried to make good music. Let’s call this luck. What I did right and even what I did wrong somehow helped me become what I am today. And the people following my music really love me. They didn’t forget me even when I was away, and that is quite some time. This was also very important in my success story... One more thing, I always MOVEMBER 2015
skyroad 53
SÖYLEŞİ CONVERSATION
hep büyüktü. Daha 90’larda Avrupa turu yapmaktan, Busta Rhymes’la, Tech Nine’la şarkı yapmaktan bahsediyordum arkadaşlarıma. “Hadi oradan” falan diyorlardı. Ben olacağına inanıyordum ve oldu. O yüzden küçük düşünmemek lazım. Hayalleriniz büyük olursa büyük şeyler gerçekleşir, ben bunu gördüm. 1991 yılında MTV müzik ödüllerini seyrederdim ve kendimi orada hayal ederdim. Sonrasında 2007 yılında kendimi orada buldum. İçinizdeki istek ve azim ayrıca bunun için sarf ettiğiniz emek bir şekilde karşılığını veriyor. İnşallah, yolunda doğru düzgün ilerleyen herkesin yolu açık olur. Kurduğunuz hayaller birer birer gerçekleşti. Peki, sizin çıkış noktanız neydi, sizi müziğe başlatan şey ne oldu? 1995 yılından önce sadece söz yazıyordum. Amatör şekilde demolar yapıyordum. 1995 yılında Kalamış’ta bir basketbol turnuvasında tribünde oturuyordum. Şans eseri sunucu beni sahneye çıkarttı. Ama ne yapacağımı bilmiyordum, çok utandım. İlk defa elime mikrofon almıştım. Daha sonra enstrümantal “beat” üzerine kendi yazdığım sözleri okudum. İnsanların alkışları harika bir duyguydu. Galiba o sahne heyecanından sonra müziğe bağlandım. Bunu ömrüm boyunca yapmaya karar verdim. Hele yaptığım şeyden insanların et-
54 skyroad
kilenmiş olması beni çok etkiledi.
İnançlara saygı gösterin Sizin şarkı sözlerinizin birleştirici olduğunu görüyoruz. Siz insanları hep sağduyuya çağırıyorsunuz... Evet, benim müziğim birleştirici bu konuda. Beni sağ kesimden de sol kesimden de farklı mezheplerden de gençler dinliyor. İnsanları buluşturmak istediğim ortak nokta; görüşleriniz ne olursa olsun konuşarak halledin, savaşmayın. Sorunlarınızı barış içinde, müzikle halledin. Birbirinizin inançlarına saygı gösterin ve hatta bunu konu dahi etmeyin. Günlük hayatta bile konusu açılmasın bunların. Çünkü bu konular insanların manevi duygularıyla ilgili özel şeyler... Özellikle ülkemizde insanlara mezhebi ya da nereli olduğu soruluyor, ben buna karşıyım. Benim empoze etmeye çalıştığım görüş: Siz yaşantınıza bakın. Kimin ne ve nereli olduğu önemli değil. Ama benim de zamanla gelişti bu düşüncelerim. Benim de yazdığım ilk sözler daha milliyetçi çizgideydi. Halen vatanseverim ama doğruları da görüp bazı şeyleri kabullenmemiz lazım. Peki, bundan sonrası için neler hayal ediyorsunuz? Daha büyük hayallerim var! Gerçekleştiği zaman paylaşırım. En iyi şekilde müziğimi yapmaya devam edeceğim. Çünkü bir şeyin karşılığını alacaksam bu müziğim sayesinde olacak. Dünya üzerinde yaptığım ve yapacağım en iyi iş müzik! Farklı çalış-
KASIM 2015
Avrup
AVRUPARK’TA
%25 PEŞİN, KALANI 36 AY VADE FARKSIZ ÖDEME KOLAYLIKLARIYLA SİZ DE YERİNİZİ ALIN.
Avrupark, Emlak Konut öncülüğünde gelişen Bahçekent’te dev şehir parkının yanı başında yükseliyor. Bu yeni semtin sağlık, eğitim, alışveriş, spor gibi imkanlarının yanı sıra kendi içindeki zengin sosyal olanakları bir arada yaşama şansı sunuyor. Avrupark, Kanal İstanbul, 3. Havalimanı, TEM Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyol Projesi’ne yakınlığı ile ulaşım akslarının kesişim noktasında yer alıyor.
HADIMKÖY YOLU
HADIMKÖY GİŞELER MERCEDES BENZ FABRİKASI
ÖY
SÜLEYMAN DEMİREL İLKÖĞRETİM OKULU
1+1’den 4+1’e Daire Seçenekleri • Mağazalar • Zengin Peyzaj • Kapalı Otoparklar
K
EN
IM
HOŞDERE- E S
Y URT
-B A
H Ç E ŞEHİR
YOL U
Y
M
U OL
TE
OKYANUS KOLEJİ BAHÇEŞEHİR
HAD
EDİRNE
BAHÇEŞEHİR ATATÜRK LİSESİ
MOBİLYACILAR SİTESİ
BAHÇEŞEHİR MERKEZ
AKBATI AVM
İST AN
BU
L ESENYURT GİŞELER
Avrupa_park_210x255.indd 1
TEM
444 61 63 | avrupark.com
30/10/15 15:06
SÖYLEŞİ CONVERSATION
“Karayoluyla seyahat etmeyi çok seviyorum” Konser ve turneler haricinde tatil yapmak için yurtiçini mi, yurtdışını mı tercih ediyorsunuz? Fark etmiyor ama ikisinin heyecanı farklı. Mesela yurtdışında bir festivale gidiyorsam bir sabırsızlık yaratıyor. Anadolu’ya giderken de o heyecanı yaşıyorum. Çünkü orada bizi sık göremeyen insanlar var. Onlarla kaynaşacak olmamız heyecan verici. Aslında tüm bunların başında seyahat etmek hoşuma gidiyor. Karayoluyla seyahat etmek daha çok hoşuma gidiyor. Açıkçası gezerek, etrafı seyrederek yolculuk etmek daha güzel, çevreyi daha iyi tanıyorsunuz. Ama uçağa binince yukarıdan bakmak da ayrı zevk. Uçaktayken sıkılmıyorum, gidene kadar dışarıyı seyredebilirim. Bundan çok keyif aldığımı söylemeliyim. Özellikle güneş doğmadan önce olan uçuşlarda güneşin doğuşunu izlemek ayrı keyif. Onun dışında trenle seyahat de güzel oluyor. Ama trene binmeyeli uzun zaman oldu. En son 2000 senesinde Ankara’ya konsere gitmiştim. Daha çok ne tür tatilleri tercih ediyorsunuz?
Çok ıssız yerlerde kendi çadırımızı kurup, kendi imkanlarımızla vakit geçirmek benim daha çok hoşuma gidiyor. Tatilde kalabalık yerleri sevmiyorum. Rahatsızlık duyduğumdan daha sakin ve uzak yerler tercihim. Yani daha minimal, mütavazı tatiller yapıyorum. Sizi en çok rahatlatan ya da “Keşke daha fazla kalsaydım” dediğiniz yerler var mı? Kıbrıs diyebilirim. Özellikle bahar aylarında gidildiğinde epey keyifli oluyor. Aslında her yerden “Keşke biraz daha vaktim olsaydı ve kalsaydım” diyerek dönüyorum. Çünkü gezmek için bir yere gitmek ayrı, iş için gitmek ayrı. İş için gittiğimde orayı gezip tanımak yerine konser heyecanını düşünüyorum. Üzerimde iş enerjisi olduğu zaman daha farklı oluyor. Ama tatil amaçlı gittiğim her yerin tadı damağımda kalıyor.
thought big. My dreams were always great. As early as in 90s, I was talking to my friends about making a European tour and making songs with Busta Rhymes and Tech N9ne; they didn’t even take me seriously. But I believed that I could do these things and I did. So you should never think small. You can accomplish great things if your dreams are equally great; I have witnessed that. In 1991, I watched MTV’s music awards and I imagined myself there. In 2007 I actually found myself there.
Respect people’s beliefs Your lyrics have a unifying element. You always call people to be sen sible… Yes, my music is more unifying in this sense. Leftists and rightists, young people from different sects listen to my music. I want to give this message to people: Whatever your opinions, convictions are, solve your problems by talking to each other; don’t fight. Solve your problems in peace, with music. Respect each other’s beliefs and don’t even make it a topic of controversy.
I can’t forget my first time abroad You mentioned that you wanted to make a European tour in 90’s. We know that you did many European shows in 2000’s. Which country did you visit at your first time abroad? I went to Stockholm, Sweden for a show in 2002. It was the first time I got on a plane too. I can’t forget it. I have done so many shows abroad since then and I sometimes forget where but that first time… I remember every moment; I was so excited. It was my first show abroad and first time on a plane. The gates of the world were opened to me
56 skyroad
KASIM 2015
SÖYLEŞİ CONVERSATION
malar, farklı sanatçılarla çalışmalar olabilir. Her ne olursa müzik doğrultusunda olacak. İkinci klip için çalışmalara başlamışsınız diye duyduk. Klibin hangi şarkıya çekileceği belli oldu mu? “Milyon Farklı Hikâye” şarkısına düşünüyoruz. Klip çalışmamız için “Suspus”un klip yönetmenliğini yapan Ferit Katipoğlu ile çalışacağız. Yine çok güzel planları var. Bizim de kafamızda farklı fikirler var. İnşallah ilk klipteki gibi bir etki yaratmayı düşünüyoruz.
İlk yurtdışı deneyimimi unutamıyorum 90’larda Avrupa turu yapma isteğinizden bahsettiniz. 2000’li yıllarda Avrupa’da çok sayıda konser verdiğinizi biliyoruz. İlk yurtdışı deneyiminiz hangi ülkeye oldu? Konser için 2002 senesinde İsveç’in Stockholm kentine gitmiştim. Hatta ilk kez uçağa o yolculukta binmiştim. O dönemi hiç unutamıyorum. O kadar çok yurtdışı konserlerim olmuştu ki artık nereye gittiğimi unutuyordum. Ama o ilk gidişimin her anını kare kare hatırlarım, çok heyecanlıydım. Hem ilk yurtdışı konserim olacaktı hem de ilk kez uçağa binecektim. Bu konserin ardından yurtdışında benim için kapılar açıldı. Şu anda Avusturalya’dan, Japonya’dan konser teklifleri var. Diğer taraftan şöyle de bir durum var; uçak yolculuğu 3-4 saatten fazla sürünce biraz sıkıntılı oluyor, uçaktan korkmuyorum ama kasıyor beni. Çok sayıda ülkeye gittiniz. Sizin için en özel ülke hangisiydi?
58 skyroad
KASIM 2015
Görüşleriniz ne olursa olsun konuşarak halledin, savaşmayın. Sorunlarınızı barış içinde, müzikle halledin. Negotiate whatever your views are, don’t fight. Solve your problems in Peace, with Music.
İlk olduğu için en özeli İsveç’ti diyebilirim. 2008 yılına kadar da birçok ülkeye gittim. Hepsi etkilemişti ama Amerika’ya gidip New York’u gördükten sonra daha fazlasının olabileceğini düşünmüyordum, New York’tan çok etkilenmiştim. Belki Asya tarafında daha farklı yerlere gidersem değişik bir şeyler olur. Almanya’daki müzisyenlerle çok projeleriniz oldu ve bir süre orada yaşadınız... Evet, 2007-2010 arasında, oradaki gençlere rap üzerine workshop’lar yaptım. Avrupa’da rap müziğin ilk yayıldığı yer Almanya olduğundan orada rap müzikle ilgilenen daha fazla insan var. Amerikan askerleri duvar zamanında (Berlin Duvarı) 1970’lerde, 80’ler de hip-hop’ı oraya getirmiş. Batı Berlin’de break dans gelişti, hip-hop yayıldı. Bu sebeple Almanya’da rap çok güçlüdür. Çok iyi sanatçılar var. Ve hatta müzik yapıp, bırakıp, emekli olan rapçi’ler dahi var. Orada Kool Savaş’la, Eko Fresh’le, Türkçe rap’in bayrağını orada taşıyan Killa Hakan’la, Sido’yla, Samy Deluxe’le, Afrob’la çalıştım. Almanya’nın en büyük rap’çileriyle hem arkadaşız hem de ortak çalışmalarımız var.
Bildiğimiz kadarıyla uzak doğu sporlarıyla ilgileniyorsunuz. Spora olan merakınız ne zaman başladı? Sporla hep ilgiliydim. Çocukluğumda basketbol oynardım. Kısa bir süre dövüş sporlarıyla da ilgilendim. Son zamanlarda fazla hareketsiz kaldığım için, en hareketli sporu araştırırken Tai Box’a karar verdim. Hızlanmak, güçlenmek ve kilo vermek açısından en uygun spor olduğunu düşündüm. Şu sıra heyecanını yaşadığım tek şey spor diyebilirim. Hatta önümüzdeki günlerde Tayland’a gidip bu sporu bir de yerinde göreyim diyorum. Asya’ya merakınız var mıydı ? Yoktu aslında. Bu spora başlayana kadar özellikle gidip görmeliyim diye düşünmüyordum. Öyle bir yer de olmadı açıkçası. Belki de çok fazla seyahat etme fırsatı bulduğumdandır. Artık iş vesilesiyle gittiğim yerlerde olabildiğince çevreme bakmaya, tanımaya çalışıyorum. Bu sefer çok hevesliyim. Bir an önce Aralık gelse de gitsek diye bekliyorum. Orada 20 gün kalmayı planlıyoruz. Sonbahar mevsiminde tatile gidecek insanların çantalarına koyacakları üç şey sizce ne olmalı? “Suspus” albümünü alsınlar, kitap alsınlar ve yanlarına cep telefonlarını almasınlar. (Gülüyor)
after this concert. You have been to many countries. Which is the most special one for you? Which did you like most? I would say Sweden, since it was my first time. I visited many countries until 2008. All were impressive but after I went to the US and saw New York, I thought there couldn’t be more than this. New York was stunning. Something different may come up if I go somewhere in Asia.
I love traveling by road Apart from shows and tours, do you prefer domestic or overseas destina tions for your holidays? It doesn’t really make a difference; both are exciting in different ways. For example, if I am going to a festival abroad, it makes me feel impatient. And I feel the same excitement when I go to Anatolia because there are people who can’t see us so often. It is exciting to know that I am going to meet and mingle with them. And most important of all, I like traveling. I like traveling by road even more. You get to know your surroundings better if you can look around. But taking the plane and seeing things from up above is a pleasure too. We hear that you are interested in Far East sports. When did your in terest begin? I have been interested in sports since I was a child. I used to play basketball when I was a little kid. I did combat sports for a while. I have been too inactive lately and I decided on Thai Box while looking for the most strenuous sport. I thought that it was the best to gain speed and strength and lose weight. I can say that sport is the only thing that thrills me at the moment. I am even considering going to Thailand to see the way they practice this sport in its homeland.
MOVEMBER 2015
skyroad 59
BERGA SANAT TARİHİ HISTORY OF ART
İLKLERIN ŞEHRI
BERGAMA Dünyanın ilk sağlık kompleksinin kurulduğu, ilk toplu sözleşmenin kral ve paralı askerlerle imzalandığı, parşömen adlı kâğıdın ve ciltli kitabın ilk keşfedildiği yer… Mustafa Cambaz
60 skyroad
KASIM 2015
D
ÜNYANIN en eski yerleşim yerlerinden biri olan Bergama; Lidyalılar’dan Romalılar’a Selçuklu’dan Osmanlı’ya birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Bu yüzden hem antik kentin kalıntılarını hem de yakın dönem mimarisinin örneklerini barındırıyor. Antik çağların ünlü hekimi Galen’in de memleketi olan bu İzmir ilçesi, gerçek anlamda ilklerin kentidir. Keçi derisinden yapılan kâğıt (parşömen) ve ilk ciltli kitap burada icat edilir. Asya’nın ilk büyük kütüphanesinin kurulduğu yerdir Bergama. Bitkisel ilaçlarla birlikte farmakoloji buradaki sağlık merkezlerinde geliştirilir. İlk toplu sözleşme, greve giden paralı askerlerle kral arasında burada imzalanır. Dünyanın ilk ve en büyük sunağı olan Zeus Sunağı, yine antik çağın en dik tiyatrosu burada kurulur.
GAMA
Trajan Tapınağı Temple of Trajan
PERGAMON: THE CITY OF FIRSTS Bergama, or known as Pergamon in ancient times, is where the first medical complex was established, the first collective agreement was signed between the King and the mercenaries, and the parchment paper and hardcover book was discovered.
B
ergama, one of the oldest settlements in the world, was home to many civilizations from the Lydian to the Romans, Seljuk to Ottomans. Therefore it contains both ancient city ruins and the examples of modern architecture. Bergama, the province of İzmir is actually the city of firsts which is also the hometown of Galen, famous physician of ancient times. The paper made from goat leather (parchment) and the first hardcover book was invented here. The first grand Asian library was also established in Bergama. NOVEMBER 2015
skyroad 61
SANAT TARİHİ HISTORY OF ART
Üsttekiler, alttakiler İnsanlık tarihine tanıklık eden eserleriyle bir açık hava müzesi olan Ege’nin bu şirin ilçesine gelenleri ilk selamlayan, yüksek bir tepede kurulu olan Akropol oluyor. Pergamon Antik Kenti’nin en önemli kalıntılarının bulunduğu Akropol’de kral sarayları, tapınaklar, kütüphane ve cephanelik yer alıyor. 300 metre yükseklikteki tepeye teleferik ile çıkılıyor. Tam bir seyirlik olan Akropol’den, ovaya doğru yayılan Bergama’yı ve Kestel Baraj Gölü’nü kuş bakışı izlemek mümkün… 2014 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak tescil edilen Pergamon Antik Kenti’nin kuruluşuyla ilgili net bilgi bulunmuyor. Ancak kalede tespit edilen en eski yerleşim yerleri M. Ö. 7. Yüzyılla tarihleniyor. Persler ile Batı uygarlıkları arasında savaşlar ve el değiştirmelere sahne olan şehir, M. Ö. 133 yılında Roma’ya bağlanmış ve Roma döneminde Asya Eyaleti’nin en önemli kentleri arasında yer almış. Yukarı kent, orta kent ve aşağı kent olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Yukarı kent Akropol’de daha çok kral aileleri,
Akropol’den Bergama’nın genel görünümü. General view of Pergamon from Acropolis.
yöneticiler, aydınlar ve komutanlar ikamet ettiği için burada resmi yapılar konumlandırılmış. Orta kentte halka açık tapınaklar ve gençlerin spor merkezleri olan Gimnasionlar bulunuyor. Alt şehirde ise dükkânlar, evler ve kentin ticari konumunda olan aşağı agora yer alıyor.
The upper and the lower The Acropolis built on a high hill welcomes the visitors of the charming town of the Aegean. Acropolis is one of the places where the most important ruins of the Pergamon Ancient City are located in, and it includes courts of Kings, temples, libraries and ar-
Bergama Kütüphanesi. Pergamon Library.
senals. The city was witnessed to the transfers and the wars between the Persians and western civilizations. In 133 BC, the city came under the rule of Rome and became one of the most important cities of the Asia Province. The city is composed of three parts: upper city, middle city and lower city. The upper city had the royal and public buildings due to the fact that the royal dynasty, administrators, noblemen and commanders had been living there. In the middle city, there were public temples and the Gymnasiums, which are sport complexes for the young men. The lower city included shops, houses and a lower agora intended for commercial use..
Kütüphane 200 bin kitaba sahip ünlü Bergama Kütüphanesi’nin kalıntıları Athena Tapınağı ile Trajan Tapınağı arasında yer alıyor. Bu kütüphane, barındırdığı kitap sayısıyla İskenderiye Kütüphanesi’nin rakibi olmuş.
Library Bergama Library had almost 200,000 books, and its ruins are between the Temple of Athena and the Temple of Trajan.
ADVENTURE STARTS HERE
Suunto World Collection Kailash Copper
Every one of us is unique, every one born different. Yet some of us have something in common; the inexcplicable urge to explore, to know what’s around the next corner. If curiosity drives you forward and you thrive on the unknown, you might belong to the few who possess the adventure gene, 7R. Do you belong? www.suunto.com
SANAT TARİHİ HISTORY OF ART
Tapınaktan kiliseye, kiliseden camiye Son derece dik bir tepe üzerinde kurulan Pergamon Antik Kenti, M. S. 2. Yüzyılda surların dışına taşarak ovaya kadar plânlı bir şekilde yayılmış. Günümüzde Bergama’nın içinde yer alan Serapis Tapınağı da bu döneme ait. Kırmızı tuğladan örülü yüksek duvarları ve geniş avlusu nedeniyle halk arasında Kızıl Avlu olarak adlandırılan yapı, Mısır tanrılarına ithafen bir tapınak olarak inşa edilmiş. 5. Yüzyılda içine bir kilise inşa edilmiş ve Anadolu’daki erken yedi kiliseden biri olarak kullanıldığı için Bazilika olarak isimlendirilmiş. Bergama’daki antik döneme ait bu en büyük
Antik kente Osmanlı mührü Bergama sadece Helenistik dönemden eserleri barındırmıyor. Osmanlı devrinden güzel örnekler de şehri süslüyor. Akropol’ün altında, Bergama Çayı’nın sol kıyısında yükselen Ulu Camii bunlardan biri. Yıldırım Bayezid tarafından 1399 yılında, Bursa Ulu Camii ile aynı dönemde inşa ettirilen yapı, çok ayaklı cami tipinde. Dikdörtgen planlı dokuz bölüme ayrılan ibadet mekânını ortada üç kubbe, yanlardaysa beşik tonozlar örtüyor. Caminin hemen yanındaki dere üzerinde bir Roma köprüsü bulunuyor. Duvarlarında devşirme malzemeler de kullanılan cami, bölgenin son hâkimini ilân edercesine, Akropol ile Roma köprüsü arasında inşa edilmiş.
64 skyroad
KASIM 2015
Kuzeydeki kule Osmanlı döneminde camiye dönüştürülmüş. Kurtuluş Camii olarak hizmet veren yapı bugünlerde restore ediliyor. Daha önce restore edilen güneydeki kule ise müze olarak ziyarete açık tutuluyor.
From temple to church, church to mosque
Kızıl Avlu. Red Basilica
yapının iki yanındaki silindirik kule biçimindeki bölümler günümüze korunaklı bir şekilde gelebilmiş.
Situated on top of a very steep hill, Pergamon Ancient City was spread to lowlands in a planned way going beyond the city walls in the 2nd century AD. In the 5th century, a church was built in the city, and it was called basilica since it was used as one of the early Seven Churches of Asia. The tower on the north side was converted into a mosque during the Ottoman period. The building, which serves as Kurtuluş Mosque, is currently being restored.
Ulu Camii. Grand Mosque
Ottoman signature on the ancient city Architectural works from the Ottoman period add an extra beauty to the city. One of them is the Grand Mosque (Ulu Cami) rising on the left bank of Bergama Brook, under the Acropolis.
SANAT TARİHİ HISTORY OF ART
Selçuklu yapısı Güdük Minare Şehir merkezinde, çarşı içinde yükselen bu tek minare, Arap Camii’nin minaresiymiş. Cami 1930 yılında yıkılınca yalnız kalmış. Selçuklu Minaresi adıyla da bilinen yapı, sırlı tuğlalar ve değişik motiflerle dekore edilmiş.
Seljuk - Güdük Minaret This single minaret, which belonged to Arab Mosque once, shows up in the city centre. After the mosque was destroyed in 1930, the minaret stood alone.
Helenistik döneme ait antik tiyatro. Antic theatre from Hellenistic period.
Tiyatro Akropolün batı yakasında, Trajan Tapınağı’nın altındaki eğimli arazide kurulu olan tiyatro, Helenistik dönemin en güzel mimari eserlerinden. Dünyanın en dik tiyatrolarından olan yapı, 10 bin seyirci kapasitesine sahip. İki yatay yol ile üç kata ayrılan oturma sıraları merdivenlerle bölümlere ayrılmış. Tiyatro terasının kuzeyinde İonissos Tapınağı’nın ka-
Athena Tapınağı Tiyatronun üstündeki terasta, Pergamon’un bilinen en eski tapınağı Athena Tapınağı yer alıyor. Günümüze sadece temelleri ulaşan tapınak, şehrin koruyucusu ve zafer tanrıçası Athena’ya adanmış.
The Temple of Athena The oldest known temple of Pergamon is the Temple of Athena, located on the terrace top of the Theatre. The temple was dedicated to Athena, who is the protector of the city and the goddess of victory. By this time, only bases of the temple have remained.
66 skyroad
KASIM 2015
lıntıları bulunuyor. Bütün gezi yerine hâkim bir konumda olan tapınağın orijinal parçaları günümüzde Berlin Müzesi’nde sergileniyor.
Theatre The Theatre is located on the west side of the Acropolis on the sloping land under the Temple of Trajan, and it is one of the most charming architectural works of the Hellenistic era. In the north of the Theatre’s terrace, there are the ruins of the Temple of Dionysus.
Athena Tapınağı. The Temple of Athena
Güdük Minare. Güdük Minaret
SANAT TARİHİ HISTORY OF ART
Trajan Tapınağı
Trajan Tapınağı. Temple of Trajan
Akropol’de en dikkat çekici yapı, Büyük Roma dönemi eseri olan Trajan Tapınağı’dır. Tanrılaştırılan Roma İmparatoru Trajan için yapılmış olan tapınak, Akropol’ün en yüksek terasıdır. Uzaktan görülmek üzere tasarlanan bu mekân, tepedeki kayalığın düzleştirilmesiyle oluşturulan sahanın tam ortasında bulunuyor. Mermer kaplı yüksek bir podyum üzerinde yükselen tapınağı, üç tarafta yekpare sütunlu galeriler çevreliyor.
Temple of Trajan The most remarkable building in Acropolis is the Temple of Trajan which is an architectural work from Great Roman period. Dedicated to the deified Roman Emperor Trajan, the Temple is the highest terrace of Acropolis. This temple was designed to be seen from a distance and located in the middle of the field formed by flattening the rocky hill.
The Altar of Zeus
Zeus Sunağı Dünyanın ilk büyük sunağı olan Zeus Sunağı’nın olduğu yerde bugün sadece temel kalıntıları ve kalıntıların üzerinde yükselen bir ağaç görülüyor. M. Ö. 2. yüzyılda Pergamon Krallığı’nı yöneten Attalos hanedanlığı tarafından yaptırılan sunak Akropol’ün yağmalanan eserlerinden. 35 metre genişliğinde, 33 metre derinliğindeki koca yapı, 1870’li yıllarda buradaki kazı çalışmalarını başlatan Alman mühendis Karl Human tarafından o zamanın Prusya’sına götürülmüş. Günümüzde, Athena Tapınağı’nın giriş bölümü, İonissos Tapınağı’na ait mimari parçalar ve heykellerle birlikte Berlin Pergamon Müzesi’nde sergileniyor.
68 skyroad
KASIM 2015
Orijinali Almanya’da sergilenen (üstte) Zeus Sunağı Pergamon Altar, the original is exhibited in Germany (above).
The Altar is one of the plundered artifacts of Acropolis, which was built by Attalus dynasty ruling the Pergamon Kingdom in the 2nd century AD. Today, the entrance of the Temple of Athena and some architectural pieces of Temple of Dionysus are exhibited in the Pergamon Museum in Berlin.
KÜLTÜR CULTURE
70 skyroad
KASIM 2015
KARADENIZ’IN RUHU, KÂINATIN DENGESİ
HORON Halil Kurbetoğlu
“H
Halk oyunlarının çoğunda olduğu gibi horon için de geçerli prensip, oynayanların birlikte hareket etmesi ve ritmi hiç bozmamaları.
AYDE bir horom kuralım” sözüyle başlar hikâyemiz. “Horom”, mısır saplarının, 1015 kucak bir araya getirilerek dikey pozisyonda bir yere yığılıp “kabak develeri” ile sıkıca birbirine bağlanmasıdır. Horon kurarken de oyuncuların dik durması, birbirlerine mısır sapları gibi sıkıca bağlanmaları “horom” ile “horon”un hem ses hem anlam benzerliğini açıklamamıza yeter belki de. Horon, Doğu Karadeniz bölgesinde Samsun ili sınırlarından Gürcistan sınırına kadar olan bölgede kız, erkek veya karma olarak düğün, asker uğurlama, nişan ve yayla şenlikleri gibi toplu eğlencelerde kaval (Of, Sürmene, Hopa Kemalpaşa), davul-zurna (Ordu, Giresun, Trabzon, Gümüşhane), kemençe (Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Gümüşhane), akordeon (Borçka, Şavşat) veya tulum (Rize, Artvin) eşliğinde oynanan geleneksel bir halk oyunu… İzleyenleri coşturan, hız ve ritim ağırlıklı bir horon türkü eşliğinde (sözlü horon), sallama, sıksara (Sera) horonlarında olduğu gibi sadece çalgı eşliğinde, sadece kadınlar (kız horonu), sadece erkekler (erkek horonu) veya kadın erkek karışık (karma horon) olarak, düz bir sıra halinde
Black Sea’s Soul-Catching Spirit: THE HORON Dancing in perfect unison and always maintaining the rhythm is the principle for horon, as with the most of the folk dances.
O
ur story starts with the call “Com’on, let’s make a horom”. “Horom” means bringing 10-15 armloads of cornstalk together, piling them in vertical position and tying them tightly with squash shoots. In a horon, dancers are uptight and hold each other tight like corn stalks; perhaps this alone is enough to explain the similarity of sound and meaning between “horom” and “horon”. Horon is a traditional folk dance performed in women-only, men-only or mixed groups for special occasions of group entertainment such as weddings, seeing young men off for military service, engagement ceremonies or highland festivities in the Eastern Black Sea Region, from the provincial border of Samsun to the Georgian border. Depending on the place, the dance is accompanied by an end-blown flute (Of, Sürmene, Hopa Kemalpaşa), shawmand-drum (Ordu, Giresun, Trabzon, Gümüşhane), kamancha (Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Gümüşhane), accordion (Borçka, Şavşat) or bagpipe. Exhilarating the audience with its speed and rhythm, horon is a li ving cultural element which can take different forms. There could be a folk song accompanying the dance (horon with song); there could be an instrument only as in “sallama” and “sıksara (Sera)”; dancers could consist of women (women-only horon), men (men-only horon) or both women and men (mixed horon), and they could make up a line or a circle. NOVEMBER 2015
skyroad 71
KÜLTÜR CULTURE
ya da halka oluşturularak farklı şekillerde hâlâ oynanan, yaşayan bir kültür olarak karşımıza çıkıyor.
Horon’da mesaj veren unsurlar Halk oyunlarının çoğunda olduğu gibi horon için de geçerli prensip oynayanların birlikte hareket etmesi ve ritmi hiç bozmamaları. Kelime anlamında var olan “halka içinde birlikte oynanan oyun” anlamı da burada ortaya çıksa gerek. Horon kâinatın birliğine ve yaratılmış olanların birbirlerine ne denli muhtaç olduklarına mesajla başlar… Halka kurulur, halkada oyunu yönlendiren ekip başının talimatlarını bekler herkes. Kurulan halka erkek ve kadınlardan oluşur. Erkeklerin horonu ne denli sert ve hızlı ise kadınların horonu o denli yumuşak ve zarif hareketlerle süslüdür. Erkeğin kadını, kadının erkeği tamamladığı, ekip başının komutlarıyla birlikte hareket eden, topluma yön veren bir liderin refakatinde düzen
içinde yaşanılan bir hayatın izlerini taşır horon. Horon’da tek dil horonun ruhuna uygun imal edilen kemençenin sesidir. Kemençe, oynayanların ruhunu dalgalandırır, önce yavaş sonra gittikçe hızlanan bir dalgalanmadır bu. Karadeniz’de fazla düzlük bulunmadığından, nerde bir düzlük, oturacak, dinlenecek bir yer varsa orası “Horondüzü”dür. Karadeniz’in şahlanışı, soluk alışı, yürek atışıdır horon. İnsan ile doğanın el ele, kol kola yürüyüşüdür. İlkbaharda tarla ve bahçelerde toplu hallerde yapılan bellemeler horona karakter katmış, dağ havasının, mısır ekmeğinin, hamsinin çırpınışları altında yoğrulan horon bugünkü şekline girmiştir. Karadeniz’de yalnız yaşamak adeta imkânsızdır. Horon’da el ele tutuşulur. Birlikte yaşamanın kaçınılmaz olduğunun
anlatımıdır horon. Bölgenin dağlık oluşu, kararsız hava şartları, hemen her gün bahçesine gidip yük taşıyan insanların eğilip kalkmaları her şekliyle kendine yer bulmuştur horonda. Karadeniz’in insana korku salan büyüklüğü, karalığı, denizin hırçın dalgaları halkın yapısına da yansır. Bu nedenle çabuk kızar çabucak dost olur. Cesur ve atılgandır Karadenizli. Çabuk sezer ve karar verir. Bütün yönleriyle horon, insan ile doğanın dans olarak tecessüm etmesidir. Karadenizli oynadıkça haz duyar, deniz gibi kabarır, fırtına gibi eser, yaprak gibi sallanır, atmaca gibi fırlar yerinden…
Üç bölümden oluşur Düz horon, ağır tempoda başlar bu nedenle ilk bölümüne “ağır horon bölümü” denir. Oyun halkası saat ibresinin tersi yönünde döner. Yer yer
HORONA EŞLİK EDEN ÇALGILAR ACCOMPANYING INSTRUMENTS OF HORON
Leğen /Basin Kemençe /Kemancha Kemençe Karadeniz insanın tercümanıdır. Bölgede Ordu, Giresun, Trabzon ve Rize illerinde yoğun çalınır. Rize’nin Pazar ilçesinden itibaren kemençe yerini Tulum-zurnaya bırakır. Kemençe oldukça zor çalınan bir saz olmasına karşın ayakta ve oturarak çalınabilir. Kemençeler üç telli dört ses aralığına göre akort edilirler.
İçinde öteberi ya da el yıkanan, madenden yayvan kap. Basin is a broad and shallow utensil made of metal. It can be used to wash hands or sundries.
Güğüm / Copper Vessel Bakırdan yapılmış su kabı.
Kemancha is the voice of the Black Sea people. This instrument is played mostly in Ordu, Giresun, Trabzon and Rize in the Black Sea Region. After passing Pazar, a province of Rize, kemancha gives its place to Bagpipe. Although the kemancha is a rather difficult instrument to play, it can be played in both standing and sitting position. Kemancha is tuned in accordance with the three-wire quadraphonic range.
Davul /Drum Davul ismi bütün Türk lehçelerinde vardır. Karadeniz yöresinde kullanılan davul Anadolu’nun her bölgesinde kullanılan davulun benzeridir. Sesin daha kıvrak ve tiz çıkması için daha küçük yapılır. The noun of drum exists in all Turkish dialects. Drum used in the Black Sea Region is similar to the one used in every region of the Anatolia. To get a sharper and stronger sound, it is made in a smaller size.
Copper vessel is a water can made of copper.
Zurna /Clarion Doğu Karadeniz bölgesinde kullanılan zurnanın sesinin daha kıvrak ve tiz çıkması için Anadolu’nun diğer bölgelerinde kullanılan zurnalardan daha küçüktür. The sound of clarion used in the Eastern Black Sea region is smaller than the ones used in the other parts of Anatolia in order to get a sharper and stronger sound.
Kaval /End-blown flute Karadeniz bölgesinde dilli ve dilsiz olmak üzere iki çeşit olan kaval, 30-40 cm. uzunluğunda olup şimşir ağacından yapılır. In the Black Sea Region, end-blown flute is divided into two types: “flute with a duct” and “ductless flute.” End-blown flute can be 30 or 40-centimeter-long, and made of boxwood.
Sini /Large Salver Üzerinde yemek sahanlarını taşımaya yarayan ya da sofra işini gören bakır ya da pirinçten yapılmış büyük tepsi. Large salver is a big round tray, made of copper or brass, and used for carrying dishes, or it can be used as a floor table.
Tulum /Bagpipe Daha çok Rize ve Artvin illerinde görülür. Tulum-Zurna adıyla da bilinir. Oğlak derisinin tüyleri temizlendikten sonra ayakları yukarı kısmından kesilir ve deliklerden ikisi, hava kaçırmayacak şekilde sıkıca bağlanır. Geriye kalan sağ ön ayak ile sol arka ayaklardan, sağ ön ayağa tahta boru, arka ayağa da üstü delikli iki boru bağlanır. Böylece meydana gelen alete “Tulum-Zurna” adı verilir. Sağ ön ayağa bağlanan ve ağızlık vazifesini gören tahta borudan üflenerek tulum şişirilir. Delikli borulardan ses çıkmaya başlar. Bu perdeler parmakla idare edilmek suretiyle istenilen hava çalınır. It is mostly seen in Rize and Artvin, and also known as Tulum-Zurna. The feet parts of kid skin are cut from above after being plucked. Then, two of the holes are roped tightly in a way not to lose air. A wooden pipe is tied to front right foot and a two perforated pipes are tied to back left foot. So, the resultant instrument is called “Tulum-Zurna”. Tulum is pumped up through being blown from the wooden pipe which is tied to front right foot and used as a mouthpiece. Perforated pipes begin to make a sound. These frets are controlled by fingers and so that any tone can be played.
* Horonda enstrüman olarak, zaman zaman geleneksel mutfak araç gereçleri de kullanılır. In Horon, traditional kitchen utensils are occasionally used as instruments.
Bakraç /Copper bucket Çoğu bakırdan yapılan küçük kova, kuyu bakracı. Copper bucket is a small bucket used in wells and mostly made of copper.
Kazan /Cauldron Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarar büyük, derin ve kulplu kap. Cauldron is a big, deep and handled pot used for cooking a large quantity of meals or boiling something.
NOVEMBER 2015
skyroad 73
KÜLTÜR CULTURE
Messages hidden in horon türkülere ellerle tempo tutulduğu görülür. Müziğin ses şiddeti arttıkça oyuncular daha çok kıvrak ve hızlı oynamaya başlar. Ritim arttıkça vücut dikleşir ve kollar yukarı kalkar. Yenlik bölümünde, kollar aşağı iner dizler kıvrak ve bel kısmı dizlerin açısından öne doğru eğiktir. Kol çıkarmalar ve omuz sallamalar bu bölümde ön plandadır. Adımlar geriye, yana ve öne basarak belli alan içinde gezilir. Vücudun yapmış olduğu çalımlar kıvrak ve hafiftir. Oyunun ritmi düz horon bölümüne oranla daha hızlıdır. Komutçudan gelen, “alaşağa”, “kim ula”, “tak-tum”, “düş”, “yik” gibi komutlarla sert horon bölümüne geçilir. Sert horon kısmında oyunun en hareketli ve sert bölümü başlamıştır. Omuz sallamalar daha seri, ayaklar daha sert yere basar. Oyunun en gösterişli, temposunun oldukça yüksek olduğu ve oyuncuların tüm yeteneklerini sergiledikleri bir bölümdür.
74 skyroad
KASIM 2015
The same principle applies for horon and many other folk dances: dancers move together and never break the rhythm. The meaning of the word (a dance performed together in a circle) shows itself here. Horon starts with a message about the unity in universe and how all beings that have been created are in need of each other. A circle is made and everybody waits for the instructions of the leader, who guides the circle’s movements. The circle is made up of men and women. Men’s horon is fierce and fast; women’s horon is embellished with soft and graceful moves. Horon reflects a life in which men and women complete each other and people live in order under the guidance of their leader, whose instructions they follow. The only language in horon is the sound of the kamancha, which is made to mirror the spirit of horon. The kamancha waves the dancers’ souls, slowly at first, and then with increased speed. Since there are not many level areas in the Black Sea Region, any flat place where one can sit and rest is “Horondüzü”. Horon is the rearing up, the breathing and the heartbeat of the Black Sea.
It is man’s hand-in-hand walk with nature. Collective spading up of the fields and orchards in spring has added character to horon; and the mountain air, corn bread and fluttering of the anchovy has shaped it. It is almost impossible to live by oneself in the Black Sea Region. People hold each other’s hands in horon. Horon tells us that coexistence is inevitable. The mountainous area, unstable weather conditions, the bending down and getting up of people who go to their orchards and carry their loads every day: all has its place in horon. The terrifying greatness of the Black Sea, its blackness and fierce waves are reflected on the region’s people. They become friends as quickly as they get mad. The people of the Black Sea Region are bold and courageous. They sense things quickly and make their decisions quickly. In all its aspects, horon is the embodiment of man and nature in a dance. The people of the Black Sea Region feel pleasure with every move, rise up like the sea, blow like a storm, shake like a leaf and shoot out like a waterfall…
BİZİM GEZEGEN OUR PLANET
MOSKOVA
Aslı Atasoy
R
USYA, şu emektar dünyamızda kapladığı yüzölçümü bakımından, dünyanın en büyük ülkesi ünvanını gururla taşır. Avrupa ve Asya’ya yayılan bu ülkenin başkenti olan Moskova aynı zamanda dünyanın en kalabalık başkentlerinden biri olarak nam salmıştır.
76 skyroad
KASIM 2015
MOSCOW: THE CAPITAL CITY OF LITERATURE Every city has it color, season and music. Moscow’s color is red, its season is winter and music is definitely classical.
R
ussia is the world’s largest country by land area. Being the capital city of this country, which has territory in Europe and Asia, Moscow is also one of the most populated capitals of the
EDEBIYAT ÂLEMİNİN BAŞKENTİ
Her şehrin bir rengi, mevsimi, müziği vardır. Moskova’nın rengi kızıl, mevsimi kış, müziği ise kesinlikle klasiktir.
BİZİM GEZEGEN OUR PLANET
Elbette, yüzlerce yıllık tarihi olan bu görkemli şehrin sadece kalabalıklığından dem vurmak yersiz olur. Dünyanın kaderine etki etmiş sayısız tarihi olay, yetiştirdiği çok sayıda değerli sanatçı, sporcu ve bilim insanı, artık mücevher değerinde olan mimarisi, doğal güzellikleri Moskova’yı ayrı bir yere taşır.
Mutlaka görün Seyahat etmeyi özellikle yurt dışında farklı şehirleri gezmeyi seviyorsanız mutlaka görülmesi gereken şehirler listeniz vardır. İşte Moskova, görülmesi gereken yerler listesinde ilk sıralarda olması gereken şehirlerden. Rusya’nın en meşhur kenti olmasının yanında tarihi, mimarisi ve tarzı ile üstüne uzun uzun konuşulacak bir üne sahip. Yolunuz Moskova’ya düşecekse, pahalılık ve güvenlik konularında duyduğunuz ürkütücü bilgilere fazla itibar etmeyin. Dünyanın en çok ziyaretçisi olan bu şehirde her metropolde olduğu kadar güvenlik sıkıntısı ve pahalılık mevcut... Kısacası, Moskova’da her keseye göre konaklama ve her tercihe göre anı biriktirme imkânı var. Ayrıca Trip Index Cities kaynaklı verilere göre Moskova’da iki kişinin 4 yıldızlı otelde üç günlük konaklama, üç turistik yeri ziyaret etme, öğle ve akşam yemeği ve taksi masrafları toplamı yaklaşık 1.300 Türk Lirası civarında tutuyor.
Moskova Nehri Moskova, adını aldığı nehre yakışan, dünyayı güzelleştiren şehirlerden biri... Rusya’yı ve Rusları yakından tanımak isterseniz, Moskova’nın kalp atışlarına kulak vermenizi öneririm. Moskova’nın mesafeli haline aldanıp
78 skyroad
KASIM 2015
Moskova’nın genel görünümü (üstte). Kremlin Sarayı’ndan masalımsı bir odayı süsleyen Hz. İsa ve Petrus. General view of Moscow (above). Jesus and St. Peter in a fairytale like room in Kremlin.
world. Innumerable historical events that changed the world; so many artists, writers, sportsmen and scientists to whom the city was a home; its priceless architecture and natural beauties: All make Moscow an altogether unique city.
Make sure to see If you like traveling, especially going abroad to visit different cities, Moscow is a must-see. If you happen to go to Moscow one day, don’t pay much attention to the frightful things you hear about expensiveness and security. Moscow has accommodation options and different ways of collecting me mories for everyone.
Moscow River
sakın çekimser davranmayın, şehri sokak sokak doyasıya yaşayın. Özellikle internete ‘Moskova’ diye yazıp baktığınızda karşınıza çıkan hap bilgilerle yetinmeyin. Bu bilgiler size genel bir çerçeve sunmak için faydalı olabilir, ancak bu buzdağının sadece görünen yüzü. Şehri tanımak ve sakinlerini anlamak için, Rus edebiyatının ve müziklerinin kişisel hazinenizdeki kırıntılarıyla orada yaşayan, ziyaret eden kişilerin bilgilerini harmanlamak en doğrusu. Stalin döneminde başlatılan inşaatı ile artık müze sayı-
labilecek metroyu kullanmanız çok önemli. Moskova, sadece metrosunu görmeye gelen turistlerin olduğu bir şehir. Dünyanın en eski ve büyük metrolarından olan metronun bronz heykellerle dolu Ploschad Revolski durağını görmeden geri dönmeyin.
Göz kamaştıran mimari Eğer vaktiniz az ise mutlaka görülmesi gereken yerler listesinin en başına Kremlin Sarayı, Bolşoy Balesi, Puşkin Müzesi’ni almalısınız. Ama sadece bunlarla yetinmek doğru olmaz.
Moscow is one of those cities that live up to the beauty of the river which they are named after and share that beauty with the world. Don’t be deceived by Moscow’s cold appearance and don’t keep your distance; discover the streets to your heart’s content. In particular, don’t confine yourself to the limited information that comes up when you search “Moscow” online. That information could give you a general framework but remember that it is only the tip of the iceberg. To get familiar with the city and its people, it is essential that you use the subway, which is almost a museum now. One of the world’s oldest and largest subways, the Moscow Metro is a sight that attracts tourists by itself. Make sure to see the Ploshchad Revolyutsii station and its bronze statues.
Breathtaking architecture If you have limited time, the Kremlin Palace, Bolshoi Theater and Pushkin Museum are at the top of your list of must-see spots. If you are in Moscow for a short visit, your first stop should be the Red Square to start getting familiar with the city. Built in the 15th century, this square is full of historical memories. NOVEMBER 2015
skyroad 79
BİZİM GEZEGEN OUR PLANET
İtalyan mimarın gözlerini feda ettiği Aziz Basil Katedrali. Korkunç Ivan tarafından yaptırılsa da Moskova gecelerine ışık saçmaya devam ediyor. Saint Basil’s Cathedral, for which the Italian architect sacrificed his eyes. Even though made by Ivan the Horrible, it illuminates the Moscow nights.
Moskova’da kısa süreli bir seyahat için bulunuyorsanız şehri tanımak için ilk durağınız Kızıl Meydan olmalı. 15. yüzyılda yapılan bu meydan, tarihi ve çok önemli anılarla bezeli. Lenin’in mozolesi, St. Basil Katedrali gezilmeden önce hakkında bilgi edinilmesi gereken yerlerin başında geliyor. St. Basil Katedrali ilginç mimarisi, rengârenk dış cephesi ile fotoğraf karelerini güzelleştiren yerlerden. Kötülükleri ile nam salmış tarihi karakterlerden Korkunç İvan tarafından 16. yüzyılda yaptırılmış. Orijinalinde altın olan kubbeleri daha sonra altın sarısı rengine boyanmış. Kilise olarak ya-
80 skyroad
KASIM 2015
pılan katedral şimdilerde müze olarak kullanılıyor.
Şehrin kalesi Kremlin Sarayı Kremlin Sarayı, Kızıl Meydan’ın yanında tüm ihtişamı ile ziyaretçilerini bekliyor. Rusça’da ‘kale’ kelimesinden adını alan bu yapı, Çarlık Rusyası’nda çarların ülkeyi yönettikleri idari bina olma özelliğine sahipti. Şimdilerde bir kısmı hâlâ kullanılan Kremlin Sarayı’nı ziyaret etmeden önce internetten biletinizi satın almanızda fayda var. Bu sayede zamanınızı bilet kuyruğunda geçirmek yerine sarayı gezerek harcayabilirsiniz.
Moskova, tüm tarihi şehirler gibi çok sayıda kilise ve katedrale ev sahipliği yapıyor. Bunlar arasında ihtişamı ile dikkat çeken Christ the Saviour Katedrali dünyadaki en uzun Ortodoks kilisesi unvanını taşıyor. 1883 yılında inşa edilip 2000 yılında yenilenen bu göz alıcı yapı Kremlin Sarayı’na çok yakın, gezmeden dönmeyin.
Moskova kadar güzel GUM Kızıl Meydan’a çok yakın bir alışveriş merkezi olan GUM ise 121 yıllık mimarisi ile insanı büyülüyor. Zengin Rusların ve turistlerin uğrak
BİZİM GEZEGEN OUR PLANET
yerlerinden olan GUM’da dünyanın en önemli markaları var. Gezmek için vakit ayırmanızı tavsiye ederim. Özellikle el işi ve özgün tasarımların satıldığı dükkânlarda çok güzel hediye seçenekleri var. Binanın giriş katındaki dondurmacı ise ayaküstü günü ağzınızı tatlandırmak için iyi bir alternatif. Ancak ikinci kat üçüncü koridordaki Stolovaya 57. Lokantası’nda mutlaka yemek yemenizi öneriyorum. Geleneksel Rus mutfağının leziz örnekleri uluslararası yemeklere eşlik ediyor. Ayrıca böyle güzel bir atmosferde yemek yemek hanenize yazacağınız keyifli anılardan birisi olacak. Stolovaya 57’de yemek saatleri uzun kuyruklar oluyor
121 yıllık mimarisiyle insanı büyüleyen alışveriş merkezi GUM. GUM, the mall hypnotizing people with its 121-year-old architecture.
ama beklemeye değer.
Düzenli ve temiz bir şehir Moskova, geniş bulvarları, düzenli yapılaşması ve şehri süsleyen keyifli parklarıyla vakit geçirmekten zevk alacağınız bir yer. Patriachy, içinde güzel bir göleti ve parkı olan hoşça vakit geçirilecek açık hava alanlarından. Yürümekten yorulduysanız mola verip, dinlenebilirsiniz. Yazarın adını taşıyan Gorky Park. Özellikle hafta sonları çok popüler olan bu park, Moskova Nehri’nin kenarında içi heykellerle dolu harika bir yer. Paten kaymaktan
Make sure to get some information before you visit sights like Lenin’s mausoleum and St. Basil’s Cathedral. Originally built as a church, the cathedral serves as a museum today.
The city’s fortress: Kremlin Palace The Kremlin Palace is located adjacent to the Red Square. It is a good idea to buy your ticket online before going to the Kremlin Palace, which is partially in use these days. This can help you skip the ticket lines and save some precious time. Just like all other historical cities, Moscow is home to many churches and cathedrals. Rising in splendor, the Cathedral of the Christ the Savior is the highest
BİZİM GEZEGEN OUR PLANET
Yazarın ismini taşıyan meydan civarında Puşkin Müzesi dışında önemli lokantalar var. Bunlardan biri yazarın adını verdiği Cafe Pushkin. Important restaurants are located around the Square named after Alexandre Pushkin. One af those is Cafe Pushkin. 84 skyroad
KASIM 2015
hoşlanan, bisiklete binen Rus gençlerinin favori yerlerinden biri. Bir başka görülmesi gereken yer ise Puşkin Meydanı. Rus edebiyatını tüm dünyada büyük bir şöhretle temsil eden Aleksandr Puşkin’in ismini taşıyan meydan civarında önemli lokantalar var. Bu önemli lokantalardan birisi ise yine yazarın adını verdiği Cafe Pushkin. Mekân 19. Yüzyıl Rusya’sını yaşamak için ideal bir yer. Kapıdan girer girmez dekorasyon ve mekânın ruhu size bir film karesindeymiş hissini yaşatıyor. Kristallerin, ahşapların ince ve zevkli işçiliklerle bezediği bu lokantada mutlaka klasik Rus mutfağının örneklerini denemelisiniz. Garsonların giydiği kıyafetlerin ve menünün 19. yüzyıldan kalma geleneği yaşattığı Cafe Puşkin ödediğiniz her rubleyi hak eden bir yer. Puşkin’in zarif garsonları damak zevkinize göre yemek önerilerinin yanında mekânla ilgili ayrıntılı bilgiyi zevkle paylaşıyorlar. Örneğin, mekândan çıkarken tuvaletlerin görmeden gidilmemesi konusunda ziyaretçileri uyarıyorlar. Uyarıyı dikkate alın çünkü tuvaletlerin dekoru ve tarihi dokusu gerçekten etkileyici.
Sanatın en yüksek hali Bolşoy Bolşoy Tiyatrosu binası etkileyici mimarisi ile ziy aret edilmesi gereken yerlerden birisi. Öncelikle bir tiyatro ve opera grubu olarak yola çıkan Bolşoy, 1824’te kendileri için yapılan tiyatro ve opera binasında temsillerini sergilemeye başladı. O günden bu yana aralıksız hizmet veren Bolşoy huzurlu atmosferi ile size güzel duygular yaşatıyor. Bazı özel gecelerde binanın dış cephesinde etkileyici bir ışık gösterisi yapılı-
Gorki Park’ta suların dansını seyre dalan iki arkadaş. Two friends, watching the water dance, in Gorky Park.
Orthodox Church in the world.
A clean, orderly city It is a pleasure to simply spend time in Moscow with its large boulevards, planned urban structure and beautiful parks decorating the city. Patriarchy is a nice outdoor area with a lake and park. Pushkin Square is yet another must-see. Named after the world-famous representative of Russian literature Alexander Pushkin, the square is surrounded by major restaurants.
yor. Estetik ile eş anlamlı olan Bolşoy’a çok yakışan bu gösteriler binanın ihtişamını arttırıyor. Moskova’ya gelmişken Bolşoy’da bir opera ya da tiyatro izlemek isterim derseniz biletinizi önceden almalısınız. Genelde kapalı gişe oynayan temsillerin bilet fiyatları çok yüksek ancak kesinlikle buna değer.
The highest form of art: Bolshoi The Bolshoi Theater well deserves a visit with its impressive architecture. If you want to watch an opera or play at the Bolshoi while you are in Moscow, you must buy your ticket in advance. The performances are usually sold out and tickets are quite expensive but the experience is certainly worth it.
Gösterişli bulvarlar, binalar Moskova geniş bulvarları ile çok ferah bir şehir. Her ne kadar trafik yoğun olsa da şehirde büyük bir kaos hiçbir zaman olmuyor. İnsanların birbirine saygılı halleri olası karmaşalarda sağduyuyu devreye sokuyor. Evet, Moskova caddeleri ve bulvarları ile de meşhur. Moskova’ya bir kez gitmiş kişiler bile mutlaka eski Arbat Bulvarı’nı ziyaret eder. Trafiğe kapalı olan bu uzun cadde boyunca keyifle yürümek, pek çok mağazanın vitrinine bakmak ve çok sayıda restoranda yemek ya da kahve molası vermek büyük bir keyife dönüşüyor. Genç Rusların en az turistler kadar favori mekânı olan bu cadde hediyelik eşya alışverişi için de ideal seçenekler sunuyor. Rusya’yı ve
86 skyroad
KASIM 2015
Moskova’yı anlatan her türden incelikli ve değişik hatıra objesi buradan dünyanın pek çok evinde Moskova’yı anımsatan değerli anılara dönüşmek için sahiplerini bekliyor. Eski Arbat’ın yanı sıra Yeni Arbat Caddesi de ilgiyi hak eden yerlerden. Daha lüks yerlerin olduğu cadde gece hayatının seçkin mekân meraklılarını ağırlıyor. Moskova ziyaretiniz öncesi şehir hakkında bilgi edinmek isterseniz Rus romancı Bulgakov’un Usta ve Margarita’sını okumanızı da önemle salık veririm.
Dashing boulevards and buildings Moscow is also famous for its streets and boulevards. Even if it is a one-time visit to Moscow, you must see the Old Arbat Boulevard. This long street is closed to traffic and it is a pleasure just to walk down it, window-shopping and taking a lunch or coffee break at one of the numerous restaurants. There are also great souvenir shops on the street, which is a favorite spot not only for tourists but also for the Russian youth. If you would like to learn more about the city before you visit Moscow, you are strongly recommended to read Bulga kov’s “The Master and Margarita”.
İZLENİM IMPRESSION
KUDÜS’TEN KALBE, KALPTEN
KUDÜS’E
İNAD INA ÜS’T İNAD E YAŞAM AK, INA K YAŞA UDÜS’Ü MAK !..
KUD
İsa’nın hüznü, Musa’nın duası, Muhammed’in (SAV) delili Kudüs… Bu Peygamberler şehrini, tavan arasında kaybettiğimiz, dededen kalma mektupları bulmuşçasına sevinçle genzimize çekiyoruz.
Elif Pınar
H
ER yaz arkadaşlarla yaptığımız gibi, sıradan ve keyif odaklı yurtdışı tur planımızı çoktan hazır etmiştik. Dinlenip yeni yerler görmek hedefiyle bir serencamı şekillendirmekteydik. Rota olarak Avrupa’nın uzak bir ülkesi belirlenmiş, pasaportlar hazırlanmış hatta gidilecek ülkenin dili ile ilgili ufaktan gramer çalışmalarına dahi başlamıştık.
88 skyroad
KASIM 2015
Derken akla hayale gelmedik hadiseler yaşandı ve ben, burnumda tüten öd ağacı kokusunun izini sürerek; kendimi dosttan, yârândan uzakta, Kudüs’te buldum. Şehrin beni çağırdığını içten içe hep hissederdim. Lakin bu, çağrının çok ötesindeydi. Şehir beni ensemden tutup, kendi toprağının bağrına fırlatmıştı. İnsan böyle anlarda bir yavru kedi gibi teslimiyetin havasını soluyor… Şafak vaktiyle birlikte seyr-ü sefer başlıyor. Havaalanından çıkıp
ilerlediğimizde Telaviv kenti, bir Ortadoğu şehrinden çok daha müreffeh, çok daha intizamlı bir şehir izlenimi veriyor bize. Ülkedeki Arap nüfusun sadece çalışmak için gelip gittiği şehre, biz de dokunmadan, solumadan geçiyor ve gidiyoruz. İlk durağımız Telaviv’e bitişik duran, bir yanıyla bana çokça Mağrip şehirlerini anımsatan, Akdeniz kıyısındaki Yafa şehri oluyor. Yafa’da öğle yemeği yediğimiz Filistin restoranı, aslında bir Osmanlı yapısı. Yafa’yı gezdikçe;
İsrail bayrakları ve II. Abdülhamid’in yaptırdığı saat kulesinin tepesine yerleştirilmiş haç... Yafa’da Osmanlı’dan kalma taş binalara ne kadar da yabancı. Israel flags and Cross which is installed on the top of the clock tower built by Abdulhamit, II.
FROM AL-QUDS TO HEART, FROM HEART TO AL-QUDS Abdülhamid’in saat kulesinden, II. Mahmud’un yaptırdığı Ulu Camii’ye kadar hatta sokak aralarında rastladığımız çeşme kitabelerine kadar her şey “Osmanlı yadigarı” ifadesini, manalı bir deyişten çok öteye, idrak boyutuna ulaştırıyor. Bu, büyükannenizin çeyiz sandığını karıştırmak yahut büyükbabanızın mektubunu ansızın bulup okumak gibi hüzünle karışık garip bir heyecan uyandırıyor insanda. Ekibimiz öğle vakti Ulu Camii’ye yaklaşırken, 19 yaşların-
Sadness of the Christ, prayer of Moses, proof of Muhammad, Al-Quds… We inhale this city of prophets with joy as if we have found letters from a long lost grandparent in the attic. It is said that Armageddon will be in Al-Quds. Welcome to the home of those who live Armageddon every day…
I
have always felt that the city called me. However this was beyond any call. The city held me from the back of my neck and threw me right into its cradle.
Our trip starts with the sunrise. As we leave the airport, the city of Tel Aviv gives the impression of being much more afflu ent and orderly compared to any city in the Middle East. We merely pass through it like the Arab workers do who come here daily for work. Our first stop is Jaffa, just next to Tel Aviv, on the Mediterranean shore. The Palestinian restaurant we have lunch in is built by the Ottomans. As we go around Jaffa, everything from the clock tower built during Abdulhamid’s reign, to Great Mosque commissioned by Mahmud II and the scriptures on the street fountains make us realize the ex tent Ottoman heritage here. While we are heading to the Great Mosque, a young man of about 19 years jumps in front
NOVEMBER 2015
skyroad 89
İZLENİM IMPRESSION
da bir genç fırlıyor kapının önüne, “Allahu Ekber” diye sesleniyor. Önce bir çeşit slogan sandığımız bu tekbir sadasının aslında “Camide namaz mı kılacaksınız?” sorusunun en kestirme versiyonu olduğunu daha sonra öğreniyoruz. Türk grubu olduğumuzu fark eden genç, ellerini iki yana açarak “Ahhh Turkiya, ehl-i Muhammed” diyor. O an içimde bir filiz boy veriyor, siyasi doktrinlerin çok ötesinde bir ümmet hakikati… Otobüsümüz Kudüs’e doğru ilerlerken, defter arasında kurutulmuş gül yaprağımla, Yafa’yı bir gün yeniden hatırlamak üzere geride bırakıyoruz. Akşama doğru Doğu Kudüs’e, otelimize varıyoruz. Kaldığımız yer Mescid-i Aksa’ya 15-20 dakika yürü-
Üç dinin buluştuğu yer Kudüs. Al-Quds where three religions meet.
90 skyroad
KASIM 2015
Mescid-i Aksa. Al-Aqsa Mosque.
Kudüs’te bir çarşı. A market in Al-Quds.
yüş mesafesinde. Fakat bunun için önce Sultan Süleyman’ın yaptırdığı surları geçerek Eski Kudüs’te, o göz alıcı dar ve taştan sokaklarda yürümemiz gerekiyor. Otelden surlara kadar yapılan yürüyüş, Kudüs’ün doğusu ile batısı arasındaki içler acısı farkı da gözlerimiz önüne seriyor. Batı Kudüs’teki palmiyeli, bahçeli bakımlı evlerin yerini, Doğu Kudüs’te köhne mağazalar, konteynerden taşan çöp yığınları alıyor. Bu haliyle Aksaray’ın ara sokaklarına benzetiyorum. Otelimize bağlanan Selahaddin Eyyubi Caddesi, ilerledikçe ana cadde olan Sultan Süleyman caddesine bağlanıyor. Bu sokağın ana caddeye bağlandığı yerde, İsrail karakolu bulunuyor. Tarihin kötü bir şakasıymış gibi Selahaddin Eyyubi sokağında, Lawrence ismin-
de bir otel dahi var. Filistinli gençler, Ortadoğu’nun o karmaşık enerjisini içlerinde öyle çok taşıyorlar ki, kendi aralarında konuşup şakalaşırken bile, yüksek sesten dolayı, kavga ediyorlar zannedebiliyoruz. Akşam namazı için gün batarken Eski Kudüs sokaklarında ilerliyoruz. Evlerin tamamına yakını, iri kesme taşlarla yapılmış. Anadolu’da hacıların evlerinin kapılarını yeşile boyamaları gibi Kudüs’lü hacılar da dış kapılarına Kâbe resmi çizdirmiş. Kaldırım kenarlarında plastik tüfekle oynayan çocuk beni tedirgin ediyor.
Taşların şükrü Mescid-i Aksa’ya girerken kapıda duran İsrailli askerlere bakmamaya çalışıyoruz. Her şeyi rehberimiz hallediyor. Eğer görmezsek bu zilleti
of us yelling “Allahu Akbar”. We learn later on that these words of “takbir”, which we initially think to be a chant, are in fact a short way of asking whet her we will pray in the mosque. When the young man notices we are from Turkey, he opens his arms and says “Ah Turkiya, ehl-i Muhammed” (“Ah Tur key, family of Muhammad”). At that moment I feel something blossom in me; a sense of community beyond the political doctrines… We arrive in our hotel in East Jeru salem in the late afternoon. The place we stay is in 15-20 minutes of walking distance to Al-Aqsa Mosque, but to arrive there we have to cross the walls built by Suleiman the Magnificent and walk through those fascinating, narrow cobblestone roads. The well-kept hous es with yards and palm trees in West Jerusalem are immediately replaced by worn out shops and overflowing garbage containers in the East. Salah e-Din Street, which leads to our hotel, connects to the main street, Sultan NOVEMBER 2015
skyroad 91
İZLENİM IMPRESSION
unutabileceğimizi hayal ediyoruz belki de. İlk kapıdan girdiğimizde Kudüs, kendi kokusunu hediye ediveriyor birden. O kimsesiz, mahzun bahçede zeytin ağaçları selam veriyor bize. Zeytinle karışık misk-ü amber kokusu, birkaç gün boyunca peşimizi bırakmıyor. Kubbetü’s Sahra’da restorasyon var, yine de akşam
Telaviv’de demir kapı ve demir parmaklıklarla korunan taş binalar. Stone houses in Tel Aviv, protected by iron doors and iron bars.
namazını orada kılıyoruz. Yatsı için de Kıble Mescidi’ni tercih ediyoruz. Dikkatimizi çeken kadınlar oluyor. Çiçekli, açık renk çarşafa benzer örtüleri var kimisinin. İstisnasız hepsi Türk olduğumuzu anlıyor ve kimi örtümüzü düzeltiyor, kimi omzumuzu okşuyor. Namaz safları konusunda çok dikkatliler. Safları sıkı tutarsak
daha da güçlü, güvenli oluruz gibi bir hissiyata sahipler belki. Ama hiçbirinde ezilmişlik duygusu yok. Ertesi gün huzuruna çıkacağımız ilk peygamberin, Hz. Davud’un kabrine doğru yol alıyoruz. Sion Tepesi ve Siyonizm’e dair serbest çağrışımlar bile, asudeliğimizi bozamıyor. İçeri girdiğimizde, kadın ve
Kudüs’te bir pazar yeri. Market in Al-Quds.
erkek ayrı olmak üzere ibadet eden Yahudilerin arasına karışıyoruz. Tevrat’tan pasajlar okuyan kadınlar, oldukça asabi ve varlığımızdan tedirgin. Kabrin biraz ilerisinde, Hz. İsa’nın son akşam yemeği yediğine inanılan ve Osmanlı döneminde cami olarak kullanılan alana giriyoruz. Mihrab ve Besmele-i Şerif halen yerinde. Farklı köşelere oturmuş Hristiyan turistler, içerinin serinliğine teslim olmuş gibiler diye düşünürken; ekibimizden biri, mihraba doğru seccadesini seriyor ve mescid namazı kılıyor. Taşların şükrünü duyar gibi oluyoruz. Yolumuzu daha sonra diğer nebiler açıyor. El-Halil’e, Hz.Yunus Camii’ne ve oradan 1994’te ki kat-
Kudüs’te herkes Türk olduğumuzu anlıyor ve kimi örtümüzü düzeltiyor, kimi omzumuzu okşuyor. In Al-Quds everyone understands we are Turkish, some correct s our cover, some pets our shoulder.
Suleiman Street, where the intersection is marked by an Israeli police station. There is even a hotel named Lawrence here - another twisted joke by the his tory. Young Palestinians carry this complicated energy of the Middle East to such extent that even when they are just chatting and joking among them selves loudly, we occasionally think they are fighting. We try not to look at the Israeli sol diers when we enter Al-Aqsa Mosque. Perhaps we think we can forget about this derogation if we ignore it. As we enter through the gates, Jerusalem presents us its own scents. Renovation is going on at the Dome of the Rock, but we still perform the evening prayer there, and go to Qibla Masjid for the night prayer. The next day we set off for King NOVEMBER 2015
skyroad 93
İZLENİM IMPRESSION Kudüs’te bir Osmanlı çarşısı. An Ottoman market in Al-Quds.
güneşlenen birçok turist var oysaki... Eriha’dan geçerek, Yehuda çöllerine doğru ilerliyoruz. Hz. Musa’nın sadece Müslümanlar tarafından kabul gören türbesi, bu çölün ortasında… Bir kervansarayı andıran giriş kısmında odalar bulunuyor. Türbedar, bazı hastaları ve uyuşturucu bağımlılarını burada tedavi ediyormuş. Avluda büyükçe bir kedi ailesi bizi karşılıyor ve türbeye adım atıyoruz. Dışarı çıktığımızda ise dakikalarca çöllere bakıyoruz; tepede doğan aya, ufku seyreden yalnız köpeklere selam ederek ve ardından toprak altında yatan Eyyubi’nin askerlerine…
İlk Cuma…
liamın tanığı Halil’ür-Rahman Camii’ne gidiyoruz. Bu saldırıyı bahane eden Yahudiler caminin diğer yarısına el koyduğu için Hz. Yakub’u ziyaret edemiyoruz. Diğer kısma gidebilmek için aracımız İsrail askerlerinin kontrolünden geçiyor. İzinlerini bir lütuf gibi yüzümüze çarpıyorlar ve camiye öyle girebiliyoruz. Hz. İbrahim, Hz. İshak ve eşleri… Huzurlarında diz çöküyoruz. Bir sonraki gün ise, günlerdir soluduğumuz zeytinle karışmış misk kokusuna inat, takdir-i Hak bize kabz halini yaşatmak istemiş gibi, Lut gölünde buluyoruz kendimizi. Otobüsten iner inmez, sıcaktan kavrulmamak için restorana koşuyoruz. Terasına çıkıp gölü seyretmek, hepimizde garip bir kasvet duygusu uyandırıyor. Şen duygularla göle giren,
94 skyroad
KASIM 2015
Taş atan çocuklara, İsrail askerleri silahını doğrultuyor. Sokak öyle dar ki, bir kaza kurşununa denk gelmemiz işten bile değil. Israeli soldiers point their guns to children those throwing stones. The street is so narrow that we can get a stray bullet.
Kudüs’te bir Cuma günü… İlk kez Cuma namazı kılacağız ve bu da, Mescid-i Aksa’da olacak. Sabah saatlerinde Kıble, Mervan ve Burak mescidlerini ziyaret ediyoruz. Öğlene doğru, kadınlar için ayrılan Kubbetü’s-Sahra’ya giriyoruz; cami tamamen dolu. Genç yaşlı birçok kadın, en güzel elbiselerini giyip gelmişler. Bazısının yüzünde gizlenmiş bir acı yakalar gibi oluyorum ama hepsinin omuzları savaşçılar kadar dik. Arapça hutbeyi anlamasam da, duada İsrail ve ihraç kelimelerini duyduktan sonra hocanın ses tellerindeki titreşim kalbime öyle sirayet ediyor ki… Diğerleri ile birlikte ağlıyoruz. Yafa’da iken içimde boy veren ümmet hakikatinin filizi ağaç olmuş, dalları ile herkesi kucaklıyor sanki. Ortalık karışabilir diye camiden sonra oyalanmadan otele dönmek niyetindeyiz. Fakat dar sokaklarda bulunan, iki katlı evlerin pencerelerinde kendini gizleyen çocuklar, sokağa taş atıyor. Yerde cam kırıkları birikmiş. Taş atan çocuklara, İsrail askerleri
Taşla örülü şehirde bir eski pasaj. An old passage in the city surrounded by stones
silahını doğrultuyor. Sokak öyle dar ki, bir kaza kurşununa denk gelmemiz işten bile değil. Korkuyla bir dükkâna sığınıyoruz. Diğer arkadaşlar ağlamaya başlıyor. Birinin ayağı cam parçalarından yaralanmış vaziyette. Olaylar yatışınca nefes nefese otele dönüyoruz. Ama bu onların rutin hayatının bir parçası… Gençlerde amansız bir öfke var, ihtiyar Filistinliler daha acı bir kabulleniş içinde. Ertesi gün, yeniden Tel Aviv’e doğru yola çıkıyoruz. Ama ilk kez bir yolculuğum, bittiği yerde yeniden başlıyor. Her gece düşlerimde yeniden Kudüs’teyim. Bir hadise göre mahşer, Kudüs’te kurulacakmış. Belki de bu sebepten, bana çok fazla insanlığın özünü, fıtratını çağrıştırıyor. Kalbime Kudüs’ten ince bir yol uzanıyor ve biliyorum, ömrüm oldukça bu yolda nice çarıklar eskiyecek…
David’s Tomb. Mount Zion and everything else that is associated with Zionism are not able to disturb our good mood. As we walk in, we join the Jews worshipping separately as women and men. Women who are reciting Torah are quite perturbed and agitated by our presence. The rest of our path is marked by other prophets: We visit Hebron and the mosque of Prophet Jonah, followed by Ibrahimi Mosque, where the massacre in 1994 took place. We are not able to visit Jacob’s tomb since the mosque is partly occupied by the Israeli forces. In order to access the other side, our vehicle passes through an Israeli checkpoint. They give the permission as if it is a grace, so we are able to enter the mosque. Abraham, Isaac and their wives… We kneel in their presence. The next day we move on through Jericho to the Judean desert to visit Nabi Musa, the burial site for Moses accep ted so only by the Muslims. Its entrance
is lined with rooms, resembling a cara vanserai. We are told that the caretak er treated the sick and the drug addicts here. It’s a Friday in Jerusalem and we are going to attend the Friday prayer for the first time, which will be in Al-Aq sa Mosque. After visiting Qibla Masjid, Marwan-e-Masjid and Buraq Masjid in the morning, we enter the part of the Dome of the Rock that is reserved for women. The mosque is completely full. It feels as if that blossoming sense of com munity in me has taken over the place with its branches everywhere, embracing everyone. We head back to Tel Aviv the next day. Yet for the first time, a journey starts anew where it ends. According to a ha dith, Armageddon will be in Jerusalem. Perhaps because of that, it is associated with the essence, the nature of humanity to me. A little road extends from Jerusa lem into my heart, and I know I will walk that road up and down as long as I live. NOVEMBER 2015
skyroad 95
EŞYANIN YOLCULUĞU TRAVEL OF THE THINGS
HEYBEDEN SIRT ÇANTASINA Yolculuklarında insana eşlik eden ilk yol arkadaşı çantanın da kendine ait bir yolculuğu var.
Birol Biçer
Y
OLCULUĞA çıkan insanoğlunun bir de yol arkadaşına ihtiyacı vardı. İlk yol arkadaşı muhtemelen yine insandı belki ama bu yol arkadaşının terk edebilme, yarı yolda bırakma gibi bir özelliği de vardı. İnsan kendisi terk etmeden kendisini terk etmeyecek bir yol arkadaşına ancak çanta ile kavuştu. Ne zaman ki insanoğlu yer değiştirme ihtiyacı hissetti, o zaman bir çantaya ihtiyacı olduğunu da gördü. O gün bugündür çanta yolcunun ayrılmaz eşyası haline geldi. İlk çantalar yiyecekleri taşımak için düşünülseler de aynı zamanda insanların yiyeceklerinden daha doğrusu
96 skyroad
KASIM 2015
yiyeceklerinin yemedikleri kısımlarından yapıldı; yani deriden. Haliyle çantanın bu ilk örnekleri genellikle ilkel dönemlerindeki başlıca av olan keçi türü hayvanların derisinden yapılıyor ve elde taşınıyordu. Biraz cüretkâr olabilir belki ama bu ilk çantalar aslında daha sonra ortaya çıkacak olan kağnıların ve ilerleyen dönemlerde el arabaları ve otomobillerin de ilk öncüleriydiler. Bu pratik ve dönemi için dâhiyane buluş bu kadarla kalmayacak, insanlığın gelişim tarihinde kendi çapında evrim geçirecek, kılıktan kılığa bürünecek; yeri gelecek kölelerin vazgeçilmez alameti, yeri gelecek bir statü sembolü ve moda ikonuna olacaktı. Antik dönem elle taşınan deri
çantaların devriydi. Bu dönemde havalı olan şimdiki gibi çantalı olmak değil çantasız olmaktı. Çantasız seyahat etmenin özgürlüğü temsil ettiği bir dönemdi bu. Çantanın modellenmesine ilk Eski Mısır’da rastlıyoruz. Eski Mısırlılar döneminde çanta denilen eşya artık çaprazlama omuzdan fişeklik gibi asılan ya da bel etrafına sabitlenen kutular gibi çeşitlemelere konu olmaya başlamıştı. Çantanın bu dönemde almaya başladığı bir başka şekil ise beli çevreleyen kemere bir kordonla tutturulan keselerdi. Milattan önce 7. yüzyılda Lidyalıların parayı bulmasından sonra zadegânların ayrılmaz aksesuarına dönüşen para keselerini de bu fasılda an-
mazsak haksızlık etmiş oluruz. Para kesesi basit deriden ya da dokuma kumaştan ibaret bir çanta biçimi olmakla yetinmedi. 19. yüzyılın sonunda kadınların ellerinden düşürmedikleri kese şeklindeki saplı ya da kordonlu deriden, örme gümüşten ya da kumaştan çantalara dönüşene kadar tarih boyunca pek çok biçime büründü.
Keseden heybeye İlk çantalar elle taşınan basit şeylerdi ve bu durum insan için ivedi organlar olan ellerin dolu olması anlamına geliyordu. İnsanın tasarımcı zekâsı burada da kendini gösterdi ve yük taşırken elleri serbest bı-
FROM SADDLEBAGS TO BACKPACKS A bag is not to be underrated. It is man’s first companion in his travels and has a journey of its own.
A
ncient times were the time of handheld leather bags and, since there were no luxurious bag brands yet, it was the slave’s and not the master’s duty to carry them. Back then, unlike today, not carrying a bag was “cool”. It was a time when bag-less travel represented freedom. It is in Ancient Egypt that we see the first bags modelled. What we call a bag started to appear in variations as boxes worn crosswise like a bandolier or fixed around the waist in the time of ancient Egyptians. Human figures wearing such bags are seen in hieroglyphics as well.
Another form of bag from this period is a pouch attached to the belt with a piece of string. It would be unfair not to mention here the money bags which became an indispensable accessory for aristocracy after the Lydians invented the coin in 7th century BC. The first bags were simple, handheld items, which meant that people’s most vital body parts, i.e. their hands, had to be full. Man’s design intelligence came into play at this point and a new type of bag was discovered which would leave the hands free while carrying a load:
NOVEMBER 2015
skyroad 97
EŞYANIN YOLCULUĞU TRAVEL OF THE THINGS
rakacak yeni bir çanta modeli ortaya çıktı: Heybe… Bugün için inanılması güç olabilir ama heybenin ortaya çıkışı kendi çapında bir devrimdi. Ortası açık uzun bir çanta olan heybenin iki gözlü olanı hem hayvanların sırtına konarak iki yanına sarkıtılıyor ve ağrılığın dengeli dağıtılmasını sağlıyor hem de insanın omzuna atılarak biri gözü önde diğeri arkada ellerin serbest işlev görmesine imkân veriyordu. Bu pratik yönleriyle heybe sadece Nasreddin Hoca ve eşeğinin değil ortaçağ Hıristiyan hacılarının da vazgeçilmez aksesuarına dönüşmekte gecikmeyecekti. Ağırlığı vücuda yayan ve daha az yoran heybeler özellikle uzun yol yürümek durumundaki bu hacılara asırlar boyunca yol arkadaşlığı ettiler. Geniş hazneli heybeler bu tehlikeli yolculukta insanların sadece yiyecek değil, alet edevat, silah ve kitap da taşımasına imkân veriyordu. Orta Çağ’ın ileri dönemlerine kadar deriden yapılan bu heybeler daha sonra dokumadan da yapılmaya başladı ve halı-kilim türü dokumalar heybeye dönüşmeye başladı. Zamanla saplı el çantalarının ortaya çıkışıyla heybenin tahtı bir parça sallanır gibi de olsa heybe yine de 12.’nci yüzyılın sonuna kadar Orta Çağ kadın ve erkeklerinin gardırobunun vazgeçilmezleri arasındaydı ama bunun henüz modayla bir ilgisi yoktu. İnsanlar çantayı ya da heybeyi henüz sadece pratik nedenlerle kullanıyorlardı. Elleri serbest bırakan heybe sadece hacıların değil askerlerin de gözdesi haline gelmekte gecikmeyecekti. Heybe varlığını 18. yüzyıla kadar koruma başa-
98 skyroad
KASIM 2015
rısını gösterdi. Bu tarihten itibaren çanta da büyük bir değişim göstermeye başladı. Ancak kadınların değişmez aksesuarına dönüşmesi için biraz daha beklemesi gerekecekti. Endüstri devrimi sonrasında heybe tüm dünyada yerini başka türlü gereçlere bırakmaya başlasa da günümüzde varlığını daha çok motosikletlere asılan deri motor heybeleri şeklinde sürdürmeye devam etmekte. Esasen çantanın evrimi 18. yüzyıldan çok daha önce Orta Çağ’dan itibaren başlamıştı. O dönem Avrupa’sında elle
20. yüzyıl çanta açısından kullanışlılığın, moda olarak tamamlayıcılığın ve statünün devri oldu In terms of bag, 20th century became the era of usefulness, integrity in fashion and status.
bir şeyler taşımak hoş görülmediği ve vücudu sıkı sıkıya saran kıyafetler de arasında bir şeyler saklamaya müsait olmadığı için kadın-erkek çanta taşıma alışkanlığı yayılmaya başladı. Bu el çantalarının yükselmeye başladığı bir devirdi. Nikâh zamanı erkeklerin eşlerine el çantası hediye ettikleri bir döneme girilmişti. Bu çantalara neler konulmuyordu ki… Para, mücevher, ayna, tarak, anahtar ya da kitaplar. Bu durum o devirde her iki cinse ait çantalar için de geçerliydi. İçindekilere bakıldığında -rimel, ruj, cep telefonu, para cüzdanı, ıslak mendil hariç olsa da- bu çantaların günümüz gündelik kadın çantalarının ilk örnekleri olduğunu düşünmemek elde değil. Bu devir, özellikle omuzdan yan askılı çantaların da 16. yüzyıla kadar popüler kaldıkları bir devir oldu. Şimdi Avrupa olarak andığımız birbirinden bağımsız,
parçalı şehir devletleri ve kabile soylarının hâkimiyetindeki siyasi bütünlükten yoksun coğrafyada Rönesans’ın doğmaya başlaması birçok yeniliğin gelmesi anlamına geliyordu. Ancak bu durum artık gözden düşmeye başlayan el çantası için iyi haber anlamına gelmiyordu. Bu dönemle birlikte kıyafetlerin giderek bol ve katmanlı hale dönüşmesi ve cepli yapılır olmasına ek olarak belden askılı çantaların da geri dönüşü el çantalarının kullanışlılık devrinin geçmesi anlamına geliyordu. Birkaç yüzyıl süren bu gözden düşme devrinde yerlerini bol giysilerin içine gizlenen genişçe ceplere kaptıran el çantaları 18. yüzyıldan itibaren bu defa daha büyük boyutlarda kendini göstermeye başladı.
Elde taşınan servet 20. yüzyıl ise çanta açısından hem kullanışlılığın, hem moda olarak tamamlayıcılığın, hem statünün hem de çeşitliliğin devri oldu. Bu dönemin başında çantada tüy, deri ve kürk moda haline geldi. Çanta
modelleri arasına timsah, yılan ve köpekbalığı derisinden çantalar katılmaya başladı. Sürecin devamında çanta bir yandan kadınlar için lüks ve pahalı bir objeye dönüşürken giysilerde ceplerin artmasıyla erkekler arasında iyiden iyiye gözden düşmeye başladı. Meşhur doktor, öğretmen çantaları ve bir dönem iş dünyasının sembolü haline gelen “Bond” çantalar erkek çantaları arasında en göze batan modeller oldular. Bunu takiben 80’li yıllarda yaygınlaşmaya başlayan omuz askılı ama çoğu zaman elde taşınan ve “müteahhit çantası” da denilen küçük çantaların ortaya çıkışı çanta tarihinde bir tür fetret devri gibi görünse de aslında kısa bir süre sonra laptop çantalarıyla tanışacak olan erkekler için yeniden çanta taşımaya ısınma anlamına geliyordu. Son 50 yılda teknolojik gelişmelerle birlikte sentetik maddelerin yaygınlaşmasıyla ise kadın ve erkek çantasında yeniden bir hareketlenme görüldü. Son 40 yıllık süreçte bu maddelerin kullanılmasıyla artık lüks bir eşya olmaktan çıkan çantada büyük bir demokratikleşme ve buna bağlı olarak çeşitlenme yaşamaya başladı. Bu son dönemin yıldızı ise şüphesiz özellikle gençlerin ve öğrencilerin ayrılmaz aksesuarına dönüşen ve tüm gezegene yayılan sırt çantaları ve hemen hemen her tür malzemeden yapılan kadın el çantaları oldu. Yine bu son dönemde daha yüz yıl öncesine kadar kasa büyüklüğünde ahşap kutular halinde kullanılan taşınması için hamal gerektiren kaba ve hantal uzun yol valizlerinin tekerleklere kavuşarak sürüklenerek çekilen pratik valizlere dönüşmesi çanta dünyasının en kayda değer yeniliklerinden biri oldu.
the saddlebag… It may sound incredib le today but appearance of the saddlebag was a revolution in itself. Being a long bag with two large pockets on each end, the saddlebag could be placed over animals, swinging on both sides for a balanced load distribution, or placed on people’s shoulders with one pocket on the front and the other on the back, leaving hands free for other tasks. Thanks to its convenience, the saddlebag would soon become an essential accessory not only for Nasreddin Hodja and his donkey but also for the Christian pilgrims of the Middle Ages. In fact, the bag’s evolution had started during the Middle Ages, much earlier than the 18th century. Back then in Europe, carrying things with one’s hands was not approved. And it was not easy to keep things under tight fitting garments. So both men and women started to carry bags, a habit that spread fast. It was then that handbags started to rise in esteem. Now men were giving handbags to their wives as a wedding present. Renaissance brought many novelties to the lands which we know as Europe today but back then were independent city states without political unity under the rule of great families, but this was not good news for the handbag, which now started to fall out of favor. 20th century was a time when the bag came to the forefront as a convenient article, a fashion item, an indicator of status and an element of diversity. Early trends in bags were feathers, leather and fur in this new period. Crocodile, snake and shark skin started to be used too. More recently, wheels were added to suitcases for ultimate ease of use, marking a breakthrough in the world of bags, particularly in comparison to the previous century, when huge, rough wooden boxes were used for long travels and carried by porters. NOVEMBER 2015
skyroad 99
SAĞLIK HEALTH
UÇUŞ FOBISININ ÇARESI VAR! Pek çok insanda seyahat düşüncesini bile çekilmez hale getiren uçuş fobisinin farklı yöntemlerle tedavisi mümkün. İşte gökyüzüyle barışmanın yolları! Ayşenur Asuman Uğur
ğimiz deneyimlerle ve çevre etkisiyle geliştiğine” dikkat çekiyor ve devam ediyor: “Uçak korkusu da özgül fobi grubuna dahil olduğu için, kişi mantıksız korkulara sahiptir. Bir çoğu uçağa binmek yerine daha eziyetli yolculuklar yapmaya razı olurlar. Şayet uçak korkusu olan bir kişi mecburen uçağa binmek durumunda ise, uçağın düşeceğine dair şiddetli korku hisseder. Uçağın her hareketini, her sarsıntısını, duydukları her sesi ve patlayan bir motoru, bir arıza işareti olarak yorumlarlar. Uçağın her an düşeceği korkusu yaşarlar.”
Sonradan da oluşabilir Yıllarca uçağa korkmadan binen birinde ilerleyen zamanlarda da uçak fobisi görülebildiğini söyleyen Gülhan Akşit şöyle devam ediyor: “Uçakta yaşanan kötü bir anı sonradan uçak fobisi oluşmasına neden olabilir. Bu kötü anı neticesinde uçakta başlayan depresyon sonucu fobi gelişebilir. Mantık dışı fobisi olanda depresyon mu var mı diye araştırılır.”
Tek başına değil
K
ELIME anlamı olarak fobi bazı durumlar veya nesnelerden duyulan mantıksız ve aşırı korku anlamına geliyor. Fobilerin içinde en yaygın olanları ise özgül fobiler olarak kabul ediliyor. Kedi, köpek, yılan fobisi gibi uçuş fobisi de özgül fobiler arasında geliyor.
100 skyroad
KASIM 2015
Mantıksız korkuyorlar Yanlış bir inanışa göre özgül fobilerin sebebinin kişinin geçmişte yaşadığı olumsuz olaylar olduğu düşünülse de bunun pek doğru olmadığına vurgu yapan Psikolog Gülhan Akşit, “Özgül fobilerin ve bunların arasında yer alan uçak korkusunun sebebinin genetik olarak doğuştan getirdi-
Özgül fobinin diğer anksiyete bozuklukları gibi daha öncede değinildiği gibi başta depresyon olmak üzere diğer ruhsal hastalıklarla beraber görülebildiğine dikkat çeken Psikolog Gülhan Akşit, “Örneğin ileri derecede ağır fobisi olanlarda bunun nedenlerinin altında depresyon yatabiliyor. Uçak korkusu olan kişilerde yüzde 28.6 oranında depresyon olduğunu biliyoruz. Bu durumda da uçak fobisi olanlarda depresyon gibi sorunlarla uçak korkusu birlikte tedavi edilebiliyor” şeklinde açıklamada bulunuyor.”
Belirtileri nelerdir?
İlaçlar zararlı olabilir
Kişi yaşlıysa kalp atım hızı artar, anksiyete yaşanır. Daha genç ise ağlama krizine girer ve huysuzlaşabilir. Bağırabilir ve bayılabilir. Zaten uçak fobisi olanlar bu durumu bildiklerinden sakinleştirici ilaç alırlar.
Uçak korkusunun tedavisinin hem mümkün ve hem de tedavi başarısının yüksek olduğunu söyleyen Akşit uçak korkusunu gidermede kurtarıcı olarak görülen ilaçların tedavideki yeri hakkındaysa şunları söylüyor: “Uçak korkusunun tedavisinde ilaçların rolü çok azdır. Hatta uçak korkusu için kullanılan ilaçlar zararlı bile olabilir. Birçok uçak korkusu olan kişi uçağa binmeden önce sakinleştiriciler alır. Sakinleştiricilerle o yolculuğun rahat geçirilmesi sağlansa da bir süre sonra da bağımlılığa sürükleyebilir. Bu durumda uçak korkusuna bir de ‘bağımlılık’ eklenebilir. Ayrıca bu ilaçların ciddi yan etkileri olduğunu da söylemek lazım.”
Daha çok kimlerde görülür? Fobinin büyüdükçe açığa çıkan bir durum olduğunu söyleyen Psikolog Gülhan Akşit devam ediyor: “Uçuş fobisine çocuklar da pek rastlanmıyor. 6 yaşındaki bir çocukta fobi olmaz. Uçak fobisi gibi mantıksız korkular yaş ilerledikçe ortaya çıkar. Ama her insanda herhangi bir fobi görülecek diye de bir durum da yoktur.”
Davranışçı tedaviler etkili Uçak korkusu tedavisinde en çok kullanılan ve ilk seçenek olarak görülen tedavinin “davranışçı tedaviler” olduğunu söyleyen Psikolog
YOU CAN OVERCOME YOUR FEAR OF FLYING Specific phobias are accepted as the most common fears. Fear of flying is also among the specific phobias like fear of cats, dogs and snakes.
P
hobia means irrational and extreme fear of some situations or something. Specific phobias are accepted as the most common fears. Fear of flying is also among the specific phobias like fear of cats, dogs and snakes.
These are irrational fears Even though it is wrongly believed that the reason of specific phobia is what a person has experienced in the past, Psychologist Gülhan Akşit underlines that this is not the case. She points out, “Specific phobias and fear of flying are caused by genetic and environmental reasons” and continues, “Most of the people agree to have painful travel instead of going by plane. If people with a fear of flying have to go by plane, they greatly fear of plane crash. They mistake any move of plane, plane turbulence, any voice they hear and a blown engine with a sign of incident.
It may occur later Gülhan Akşit states that people going by plane for years without a fear may develop a phobia later on and she continues: “A bad experience in the plane may cause fear of flying later on. As a result of this bad experience, people have depression on the plane and develop a fear. It is searched whether people with irrational phobias have depression or not.”
What are the symptoms? If a person is old, his/her heart rate increases and he/she feels anxiety. If a person is younger, he/she starts crying and becomes bad-tempered. He/she NOVEMBER 2015
skyroad 101
SAĞLIK HEALTH
Gülhan Akşit bu tedavi hakkındaysa şunları söylüyor: “Alıştırma (Exposure) adı verilen bir yöntem bulunuyor. En yaygın olarak kullanılan bu yöntem kişiye özel ya da grup halinde uygulanabiliyor. Tedaviye istekli ve tedavi uyumu iyi olan uçak korkusu olan kişilerde birkaç seansta tamamına yakın düzelme görülebiliyor.”
Hipnoterapinin etkisi Uçak korkusunu gidermede kullanılan yaygın bir diğer tekniğin ise hipnoterapi olduğu bildiriliyor. Fakat herkesin hipnoterapist olamayacağına ve hipnoterapi yapamayacağına dikkat çeken Akşit şöyle devam edi-
102 skyroad
KASIM 2015
yor: “Normal bir insan hipnoterapist olamaz. Hipnoterapiyi sadece tıp doktoru, diş hekimi ya da psikolog yapabilir. Çünkü hipnoz altında gelişebilecek bazı acil durumlara ancak bir sağlık görevlisi ya da psikolog müdahale edebilir. Bu alanlardan olmayan birinin müdahale etmesi cerrah olmayan birinin eline neşter alıp hastaya girişimde bulunmasına benzer. Bu gibi nedenlerle ‘ben hipnoterapi yapıyorum’ diyen her kişiye hipnoterapi yaptırılmamalıdır.”
Kimlere yapılır/yapılmaz? Bir kişide epilepsi hastalığı ve bir akıl hastalığı varsa hipnoterapi yapılmaması gerektiğini söyleyen Psikolog
Gülhan Akşit devam ediyor: “Bu rahatsızlıklar dışındaki hasta grupları hipnoterapiye uygundur. Fakat hipnoterapinin başarısı hastanın teslimiyetine bağlıdır. Hipnozda bazı farklı tekniklerle hastayla konuşulur. Bu tekniğe karar verme sürecinde ise; hastanın hobileri, nelerden hoşlandığı, nerede olmaktan zevk aldığı gibi onun iyi hissettiren bilgiler toplanır. Bu bilgiler ışığında hazırlanan bir senaryo eşliğinde kişiye özel hipnoterapi yapılır. Ama dikkat edilmelidir ki; uçuş, kedi, köpek gibi her türlü özgül fobiler için bir hipnoterapi senaryosu hazırlanırken özellikle korku duyulan unsurlar bu senaryonun içine dahil edilmemelidir.
may scream and faint. People who have already fear of flying are aware of the situation and thus take tranquillizer beforehand.
Effect of hypnotherapy Another widely used therapy in fear of flying is hypnotherapy. However, Psychologist Gülhan Akşit points out that not everyone can be hypnotherapist and conduct hypnotherapy and she continues: “Hypnotherapy can only be conducted by medical doctor, dentist or psychologist. Since only a health officer or psychologist can respond to emergency situations which may occur during hypnosis.”
To whom hypnotherapy can/ cannot be conducted?
İşte tüm bunları detaylı bir şekilde anlayabilmek için hipnoterapi öncesi ilk seansta hasta ile konuşulmalı ve hasta daha iyi anlamaya çalışılmalıdır. Seans sayısı ise hastadan hastaya göre değişir. Mesela seyahete gitmek isteyen ama bu korkusundan dolayı gidemeyen kişilerin tedavisi daha hızlı tamamlanır.”
Uçak korkusu da bir hastalık Amerika’da son yıllarda kullanılan bu teknikle bilinen rakamlara göre, yüzde 99’a kadar iyileşme gözlendiği bildiriliyor. Uçak korkusunun yıllarca devam etmesinin ana nedeni, bu sorunu
yaşayan pek çok kişinin ve ailesinin bu sorunu hastalık olarak görmemeleri olduğuna vurgu yapan Gülhan Akşit, “Bir yerden bir yere uçulması gerektiğinde uçak korkusu olanlar yüksek doz sakinleştirici alıyor. Maalesef bunlar geçici çözümlerdir. Bu nedenle kalıcı yardım alınması uzun yıllar geciktirilebiliyor. Öte yandan bu sakinleştiriciler birçok ilaca oranla kısa zamanda bağımlılık yapabiliyor. Bu ilaçların bağımlılık verici etkisi nedeniyle, sadece uçağın içinde değil, uçaktan indikten sonra da hayatının sıkıntılı dönemlerinde bu sakinleştirici ilaçlara rağbet artabiliyor. Bu da maalesef bağımlılık geliştirebiliyor.”
Psychologist Gülhan Akşit states that if a person has epilepsy or a mental illness, then hypnotherapy should not be conducted. She continues: “The success of hypnotherapy depends on the acceptance of the patient. During hypnosis, the person conducting hypnotherapy talks to the patient with different technics. While deciding on the technic, it is taken into consideration what the patient’s hobbies are, what he/ she likes, where he/she likes to be. With a scenario prepared in the light of this information, a special hypnotherapy is conducted for the patient.”
Fear of flying is a disease According to researches carried out in the USA, it is reported that up to 99 % of recovery is observed for this fear. The main reason why the fear of flying lasts for years is most of the people with fear of flying and their families do not consider that this fear is a disease, says Gülhan Akşit. She continues: “When people with fear of flying have to go by a plane, they take high dose tranquillizer. However, these are temporary solutions. Therefore, it may take years to receive permanent help.”
NOVEMBER 2015
skyroad 103
FENOMEN PHENOMENON
Ali Mert Alan
G
ARFIELD’I izlemedik dersek yalan söylemiş oluruz. Ama söz konusu Beyoğlu’nun haklı gururu Kötü Kedi Şerafettin ve Garfield kıyaslaması ne zaman yapıl-
sa hep Şerafettin’i tuttuk. Hem de kendimizden geçercesine. Çünkü o zamanlar çocuktuk. Kedi Şero’yla beraber büyüdük. Küçükken ilgi alanımıza giren pek çok şey bugün aklımızdan çıkmış olsa bile Şero bi-
Çizgi roman dünyamızın efsane karakteri Kötü Kedi Şerafettin beyaz perdeye taşındı. Kedi Şero’nun uzun yıllardır üzerinde çalışılan animasyon filmi nihayet hazır. zim için her zaman eski, samimi ama uzun zamandır denk gelemediğimiz bir arkadaşımız gibi oldu. Onu nerede görsek yüzümüzde tebessüm belirdi. Bülent Üstün’ün çocukken bak-
tığı ve ölümünün ardından ondan esinlenerek çizdiği Kötü Kedi Şerafettin karakteri 1996 yılında L-Manyak dergisinde doğdu. Asabi, belalı, arıza, kavgacı ama aynı zamanda da sempatik bir tarafı olan sokak
A SCRATCH ON CINEMA: LEGENDARY ŞERAFETTIN, THE BAD CAT RETURNS Living legend of our comic literature Şerafettin, the Bad Cat is adapted into a movie. Long-awaited animation movie of Şero, the Bad Cat is eventually ready to see.
T
he character Şerafettin, the Bad Cat first appeared on L-Manyak magazine in 1996. We were thrilled to read the adventures of this furious, hard-bitten, wacky and aggressive but appealing stray cat Şerafettin and his buddies in those years. Recently, we were enthusiastically following the Instagram posts by Bülent Üstün, the originator of Şerafettin, where he combined drawings with objects, wondering what his arch-villain Şerafettin, the Bad Cat was doing now. NOVEMBER 2015
skyroad 105
FENOMEN PHENOMENON
Özgün hikaye ve eserin yazarı Writer
Bülent Üstün
Senaryo Scenario
Bülent Üstün, Levent Kazak Görüntü Yönetmeni Director of photography
Barış Ulus
Yönetmen Director
Mehmet Kurtuluş, Ayşe Ünal Sanat Yönetmeni Art Director
Melis Şeylan
Animasyon Süpervizörü Animation Supervisor
Ahmet Tabak
kedisi Şerafettin ve yakın çevresinin maceralarını dergi sayfalarında heyecanla okuduk. O dergileri sakladık, tekrar tekrar okuduk. Anne gazabına uğrayan dergi arşivlerimiz çöpe atılınca bu sefer de Şero’nun kitaplarını aldık, okuduk ve fakat daha temkinli davranarak odamızın güvenli yerlerinde sakladık. Bu asabi kediyle büyüdüğümüz için onu çok benimsedik ve sevdik. Üstün’ün çocukken baktığı, kedi mizah dergileri yoluyla yıllar içinde hepimizin kedisi oldu. Son günlerde Şerafettin’in babası Bülent Üstün’ün Instagram hesabı üzerinden çizimler ve nesneleri birleştirdiği paylaşımları ilgiyle takip ediyor, ister istemez Üstün’ün kaleme aldığı çizgi roman karakteri Kötü Kedi Şerafettin “acaba şimdi
106 skyroad
KASIM 2015
Bülent Üstün’ün yorumuyla “Memleket komple underground” Kötü Kedi Şerafettin, şehir eşkıyalığını bir kediye giydiren eleştirel bir parodiydi. Ben böyle bir tipin “underground” kalacağını düşünürken bir baktım popüler kanala aktı. İmza günlerinde sekiz yaşındaki hiperaktif çocuklar, bunalımlı ergenler de gördüm, 60 yaşında amcalar da. Bir Avrupa ülkesinde underground kalabilecek sertlikte bir tip Şero. Ama bu popülerliği görünce dedim ki; “Demek ki bizim memleket komple underground!”
ne yapıyordur?” diye düşünüyorduk. Çok şükür ki güzel haber geldi. İstanbul’un ağır abi kedisi, bıçkın delikanlısı, aksiyon makinası Kötü Kedi Şerafettin’in maceralarının beyaz perdeye taşınıyor! Ama yıllardır Kötü Kedi Şerafettin’in maceralarının beyaz perdeye taşınacağını duyduğumuz için heyecan yapmadık. Ta ki filmin ilk teaser’ını izleyene kadar. 2000 senesinden itibaren sinema filminin çekileceğini konuşulan “kedilerin efendisi” nihayet karşımızda. Film bitmiş ve vizyona girmeyi bekliyor. Filmin yılan hikâyesine dönen çıkışıyla ilgili olarak Üstün bir röportajında “2000 senesinde bu iş için kolları sıvadık ama Türkiye’de animasyon konusunda teknik imkânların yetersiz olması nedeniyle iş
“Şero aklına eseni yapar” Şerafettin asla öfkesini içine gömmeyen, aklına eseni yapan, vuran, kıran, döken bir mahluk. En ince mevzuda “patlamak” bizim adab-ı muaşeret kurallarına uymuyor. Ama bizim yerimize o kırıp dökünce biz rahatlıyoruz. İnsan iş yerinde müdüründen fırça yediğinde en fazla tuvalette mırıl mırıl küfreder, ama aynı vaziyet Şero’nun başına gelse oracıkta taşı geçirir müdürünün kafasına.
uzadı ve içimize sinen bir şey ortaya çıkartmak istiyorduk” diyerek Şerafettin’in namına yakışacak hummalı bir çalışma için şartların olgunlaşmasını beklediğini belirtiyordu. İlk teaser’ı büyük ilgi gören ve oldukça merak uyandıran 3D animasyon filminde Şerafettin’i Uğur Yücel, Misket’i ise Demet Evgar seslendiriyor. Seslendirme kadrosunda ayrıca Okan Yalabık, Ayşen Gruda, Güven Kıraç, Ahmet Mümtaz Taylan, Gökçe Özyol, Cezmi Baskın ve Yekta Kopan gibi isimler de yer alıyor. Umarız yıllardır dört gözle beklediğimiz Kötü Kedi Şerafettin filmi vizyona girdikten sonra Şero’nun hem yeni maceralarını okuruz hem de Harry Potter misali devam filmlerini seyrederiz.
Big Shot Cat on Screen Good news! Istanbul’s big shot cat, tough boy full of adventures, Şerafettin, the Bad Cat will be on theatre soon! Screenplay is ready and it will be on movies before long. In this 3D animation movie whose first teaser was a success and serious wonder, Şerafettin is dubbed by Uğur Yücel and Misket is dubbed by Demet Evgar. Dubbing artists also include Okan Yalabık, Ayşen Gruda, Güven Kıraç, Ahmet Mümtaz Taylan, Gökçe Özyol, Cezmi Baskın and Yekta Kopan.
EDEBİYAT LITERATURE
GÜLDESTELERIN EN GÜZELI…
Sonbahar okumaları
Kitap kurtlarında okuma iştahının kabardığı sonbahar mevsimi için özel bir seçki hazırladık...
Hikmet Temel Akarsu
S
ONBAHAR mevsimlerin en hüzünlüsü… Uzun ve sıcak yaz günlerinin sona erişi, büyük tatilin bitişi; yeniden okul yollarına düşmeler, yeni koşuşturmalar, yeni teşebbüsler, yepyeni maişet konuları, yeni sezona dair daha önce hiç denenmemiş kararların alınışı… Yeni duygular, yeni atılımlar, yeni hamleler; kişinin kendi kendine verdiği yepyeni sözler… Hafif bir yorgunluk, atalet ve bezgin-
The most beautiful selection… FALL READINGS
S
o is it really that fall is all darkness and sadness and has no promise of happiness for anyone?! Well, we cannot speak for others, but for literature and book lovers, the season starting with September is a time when brandnew books, in other words brand-new sources of happiness, are all over the place. The increased activity starting in the Turkish publishing industry in September turns into a carnivalesque atmosphere towards mid-November
We made a specialanthology for autumn, the bookworms are there to read...
EDEBİYAT LITERATURE
likle beraber, harekete geçme zamanının geldiğini bildiren pesimist bir mevsimsel duygu… Sonbahar hakkındaki bu duyguyu belki de en kısa ve öz şekilde vermeyi başaran yine Türk edebiyatının Şair-i Âzam’ı Yahya Kemal Beyatlı… Eylül Sonu’adlı kısacık şiirinde: Günler kısaldı... Kanlıca’nın ihtiyarları Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları. Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa... Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa... ../..
Diyor Şair-i Âzam… Peki bu denli karamsarlık verici, bu denli hüzünlendirici sonbaharın hiç mi insanı mutlu eden sevindiren yanı yok? Başkalarını bilemeyiz ama edebiyat ve kitap meraklıları için Eylül ayı ile başlayan sezon; yepyeni kitapların, dolayısıyla yepyeni saadet kaynaklarının ortalığı kapladığı zamandır. Tabir caizse eğer, iple çekilen bir zamandır. Yazarı, çevirmeni, yayıncısı, dağıtımcısı, kitapçısı, okuru bir heyecan, bir coşku, bir kalp çarpıntısı sarar. Yeni sezon demek, yeni kitaplar demektir. Eteklerdeki taşlar, dağarcıklardaki birikimler, yılları kaplayan çalışmalar ortalığa saçılacak, yepyeni kitaplar basılacak, piyasaya sürülecek, vitrinleri kaplayacak; ortalık bir şenlik havasına dönüşecektir. Kuşkusuz kurumsal özellikler taşıyan büyük ve organize yayınevlerinin çoğaldığı ve küçüklerin yaşam şansı pek de bulamadığı günümüz yayın piyasasında, yayınevleri ayakta kalabilmek ve personelini besleyebilmek için tüm sezonlar boyunca her ay belli sayıda kitap çıkarmak zorundadırlar. Yani artık yılın tamamında, çok sayıda ve çok nitelikli
110 skyroad
KASIM 2015
kitaplar çıkmaktadır. Ama yine de Türkiye’de Eylül’den itibaren yayın piyasasını kaplayan hareketlilik, Kasım ortalarına doğru her kentte profesyonel organizasyon firmalarının elinden çıkma kitap fuarlarının açılmasıyla birlikte, tam anlamıyla karnaval havasına bürünür. O zamandan sonra artık yüzler gülmekte, kitaplar seçilmekte, güldesteler hazırlanmakta, indirimli siteler kovalanmakta, fiziken kitaba dokunmanın, kitabı severek ve seçerek almanın tadını alanların fanatik dürtüleri galeyan halini almakta ve yakında başlayacak yağmurlardan önce evde okunacak
kitap stoku yapılmaktadır. Bu, belki de dünyanın en güzel “savaş alış-verişi”(!)dir. Hani savaş çıkacak şayiası ortalığı kapladığında insanlar koşup market raflarını boşaltır, eve taşır stok yapar ya; işte kitapseverler de yakında başlayacak yağmur sezonuna işte böyle hazırlanırlar. Güldesteler elde kitapçı kitapçı, sahaf sahaf, site site, fuar fuar dolaşırlar ve dünyanın en önemli savaşı için erzak ve mühimmat biriktirirler: Kişinin kendi kendi ile olan savaşı için yani…
En güzel hata Okuma kültürü ve alışkanlığı en bireysel davranışlardan biridir. Kimin, neyi-ne için, ne gerekçeyle, nasıl bir haz duyarak okuduğunu bilebilmek de kabil değildir; bu konuda fikir yürütmek de… Ancak bilebildiğimiz
Okuma kültürü ve alışkanlığı en bireysel davranışlardan biridir. Kimin, neyi-ne için, ne gerekçeyle, nasıl bir haz duyarak okuduğunu bilebilmek de kabil değildir. Culture and habit of reading are very personal. It is not possible to know who reads what, why, with which reason and with which kind of a pleasure. şeylerden biri varsa eğer o da; uzayan sonbahar gecelerinin hayaller dünyasında gezenler ve kendi düşlerini gerçekleştirmek için kaldıraç arayanlar için son derecede elverişli zamanları oluşturduğudur. İşte o yüzden nitelikli okur bilerek ya da bilmeyerek o uzun gecelere hazırlanmak ister. O güzelim uzun gecelerde kitapsız kalmak, çölde susuz kalmaktan farksız olacaktır çünkü. Ve işte o nitelikli okur yine her zamanki hatalarından birini yapar ve istiap haddinin çok üstünde; yani yüklenebileceğinden, okuyabileceğinden kat be kat fazla kitabı satın alır ve eve taşır. Bu hata mıdır? Belki evet. Ama hataysa bile dünyanın en güzel hatasıdır. Hiç kimse bu güzel hatalardan geri durmamalı; evini ve raflarını o eşsiz zenginlikleri içeren
külliyatlarla doldurmaktan kaçınmamalıdır. … Bunu yaparken, uzun sonbahar gecelerinde okuma güldesteleri hazırlarken kuşkusuz herkesin kendine göre fikirleri vardır. Dürüstçe itiraf etmek gerekirse bu yazının hazırlandığı tarih olan Ağustos’un son, Eylül’ün ilk günleri bu konularda insanlara tavsiye sunmak için en zor ve yanlış günlerdir. Çünkü hemen bir iki hafta sonra işte o size sözünü edip durduğumuz çılgın ve sonsuz dağarcıklar açılacak kitaplar ortalığa saçılacak, yayınevleri en iddialı marifetlerini siz okurların beğenisine sunacaktır. O nedenle biz size birkaç büyük yayınevinin mutfağından kişisel dostlukları kullanarak aldığımız havadisleri buradan vermek
with book fairs organized in every city by professional companies. From then on people’s faces are lightened with smiles, books are chosen, selections are prepared, web sites are followed for discounts, the strong urge to touch books and buy them carefully with a loving heart can no longer be controlled, and books to read are stacked at home before the soon-to-start rains. We have prepared a selection of books for you, which you may have missed in the last season. These are all great books to read in long autumn nights but we are probably missing many other great books in this selection too, because there are at least 3000 publishing houses in Turkey which are continuously publishing new titles. Still, we are sharing our favorites with you, thinking that you may make good use of them: This year’s most important title was undoubtedly Orhan Pamuk’s successful novel “Kafamda Bir Tuhaflık”. I don’t know what an Aydın Doğan Novel Award or Erdal Öz Award would mean to a writer who has won the Nobel Prize in Literature but this novel won both awards this year. “Kafamda Bir Tuhaflık” tells about the last fifty-year transformation of Istanbul around the living areas of low-income social clas ses and certain rituals of the old Istanbul. Although reminiscent of an article or a collage at times, this long and rich book makes up a perfect literary re pertoire. This year, novels of novelists writing for publishers that publish “industrial” literature works, including Buket Uzuner, Ahmet Altan, Ayşe Kulin, Ahmet Ümit and Adalet Ağaoğlu, were published one after another. However, probably because readers have gotten tired of “industrial” novels, these aren’t as popular as they used to be. Readers now like and prefer “informative” books in which they can learn NOVEMBER 2015
skyroad 111
EDEBİYAT LITERATURE
formel” kitapları ve gerçekle ilintisi olma olasılığı yüksek romanları seviyor, seçiyor. Bu anlamda Osmanlı’nın çöküşünü sağlayan İngiliz casus Lawrence’in amiri ve akıl hocası olarak bilinen, İngiliz ajan Gertrude Bell’in biyografik romanı “Çöl Kraliçesi“ Janet Wallach’ın kaleminden Can Yayınları’ndan çıktı. Çevirmeni de Püren Özgören. Güldestelerde yer almalıdır diye düşünürüz.
Fitne fabrikatörü
yerine geçtiğimiz dönemde kaçırmış olma ihtimaliniz olan kıymetli bazı kitaplardan bir güldeste hazırladık. Sonbaharın uzun gecelerinde okumaktan hoşnut olacağınız harika kitaplar hepsi de. Belki başka birçok harika kitabı da atlamış olacağız. Çünkü artık Türkiye’de sürekli yayın halinde en az 3000 yayınevi var. Ama yine de belki işinize yarar diye, en çok sevdiklerimizi size sunacağız: Bu yılın en önemli kitabı hiç kuşkusuz Orhan Pamuk’un “Kafamda Bir Tuhaflık” adlı başarılı romanıydı. “Kafamda Bir Tuhaflık”, İstanbul’un son elli yıllık dönüşümünü gelir düzeyi düşük sosyal sınıfların yaşam alanlarından ve eski İstanbul’un kimi ritüellerinden yola çıkarak
112 skyroad
KASIM 2015
anlatıyor. Uzun ve nitelikli yapıtı yer yer inceleme ve kolaj havası yansıtsa da mükemmel bir edebi dağarcık oluşturmakta.
Edebiyat dünyasında son durum Bu yıl endüstriyel edebiyat kitapları yayımlayan yayınevlerinin romancıları; Buket Uzuner, Ahmet Altan, Ayşe Kulin, Ahmet Ümit, Adalet Ağaoğlu gibi yazarlar romanlarını art arda yayımladılar. Ama endüstriyel roman furyasından okur sıkılmış olacak ki bunlar artık eskisi kadar ilgi görmüyor. Okur daha çok kendi hayatına dair bir bilgi, bir çıkarım bulabileceği; bir şeyler öğrenebileceği, “en-
Ortadoğu’nun yangın yerinde döndüğü bir dönemde hazır ajanların ajanı Çöl Kraliçesi’nin marifetlerine eliniz değmişken bir de geleceğimizi karartmış, fitne fabrikatörü Lawrence’nin Çivi Yazıları’ından çıkan anı romanı “Bilgeliğin Yedi Sütunu”nu okuyun deriz. Su nasıl uyur; düşman nasıl uyumaz diye bilelim, görelim, öğrenelim…
Sonbahar gecelerine yakışan kitaplar Alfa’dan geçen yıl çıkan fakat benim bu yıl büyük beğeni ile okuduğum; belki de bugüne kadar yazılmış en başarılı monografi olan Mark Mazower’in “Selanik: Hayaletler Şehri” adlı kitabını mutlaka okuyun derim. Uzun sonbahar gecelerinde sevdamız Selanik’imizin nasıl elden gittiğini en ince ayrıntısına kadar görüp hüzünlenmek için… Yine Alfa’dan çıkan Umberto Eco’nun “Ortaçağ” kitabını okura tavsiye ederim. Dergâh Yayınları’ndan çıkan, Fatih M. Şeker’e ait “Türk Entelektüel Tarihinin Teşekkül Devri” ve “Türk Zihniyet Dünyası ve Hayat Felsefesi” adlı iki kitabı da kitaplığınıza taşımanızı öneririm. İletişim’den çıkan “İspanya İç Sa-
vaşı’nın Tarihi” ( Julian Casanova) ve Dönence’den çıkan “Piri Resi’in Hayatı ve Eserleri” adlı kitabı, Ağustos bombası olan Haruki Murakami’nin “Uyku”su ve Timaş’dan çıkan İlber Ortaylı’ya ait “Türklerin Tarihi/ Orta Asya Bozkırından Avrupa’nın Kapılarına” adlı kitapları, Yapı Kredi Yayınevi’nin bir kadirşinaslık örneği olarak yeniden bastığı, yakınlarda vefat eden Ali Teoman’ın “Gizli Kalmış Bir İstanbul Masalı” adlı kitaplarını da güldestenize dâhil etmenizi öneririm. Üniversite yayınevleri arasında öne çıkan Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’nin popüler bilim kitabı Prizma ve Sarkaç (Robert P. Crease) ile sarsıcı bir deneme olan “Ölme Üzerine Bir İnceleme” (Alain Kellehear) adlı muhteşem kitabını bir de yayınevi editörü Ergun Kocabıyık’ın başarılı deneme kitabı “Dünyanın Fısıltısı” nı dikkatlerinize sunmak isterim. Bir de listenize evin genç okurları için Çizmeli Kedi’den çıkan başarılı Alman yazar Gudrun Pausewang’ın muhteşem çocuk romanlarının tamamını eklemenizi öneririm. Sanırım kitaplar söz konusu ol-
something and find a piece of information about themselves, and novels which probably have something to with reality. Under this light, Can Yayınları published Janet Wallach’s “Çöl Kraliçesi” (“Desert Queen”), a biography of the British spy Gertrude Bell, known as the adviser and supervisor of the British spy Lawrence who accelerated the downfall of the Ottoman Empire. The book was translated by Püren Özgören. I think it should be included in your special selection. And if you decide to read the feats of the Desert Queen, the master spy cont riving schemes at a time when the Middle East is in total turmoil, you are also recommended to read “Bilgeliğin Yedi Sütunu” (“Seven Pillars of Wisdom”), published by Çivi Yazıları, which is an autobiographical novel by the riot reaper Lawrence himself. And see how water sleeps but the enemy never sleeps… An indulging reading experience is promised by Victor Pelevin’s novel “P Kuşağı” (“Generation P”), which was published by Verita Yayıncılık and tells in the form of a spectacular black novel the story of Babylen Tatarsky, a poet who is broken into pieces while trying to survive in the chaotic political environment after the fall of the Soviet Union by adapting to the new capitalist way in a network of “money-market-media-mafia” relations. You must make sure to include this book in your selection. Let’s remember to note that Verita is also about to publish Armanda Romero’s “Cajambre Nehri”, an important title in Columbian literature. I also strongly recommend Mark Mazower’s “Selanik: Hayaletler Şehri”
duğunda ve güldestemizi hazırlamak için yola çıktığımızda nerede duracağımızı asla bilemiyoruz. Bize ayrılan yeri çoktan aştığımız görülüyor. Siz siz olun herkesi dinleyin ama kendi güldestenizi
(“Thessaloniki, City of Ghosts”), which was published last year by Alfa but I could only read and admire this year. This book is probably the best monograph ever and tells the detailed story of how we lost our beloved Thessaloniki. A good read for sad, long autumn nights… Umberto Eco’s “Ortaçağ”, also published by Alfa, is recommended as well. I think your library should include Fatih M. Şeker’s “Türk Entelektüel Tarihinin Teşekkül Devri” and “Türk Zihniyet Dünyası ve Hayat Felsefesi”, published by Dergâh Yayınları, too. I also recommend “İspanya İç Savaşı’nın Tarihi” by Julian Casanova (published by İletişim); “Piri Reis’in Hayatı ve Eserleri” published by Dönence; Doğan Kitap’s August surprise “Uyku” (“Sleep”) by Haruki Murakami; İlber Ortaylı’s “Türklerin Tarihi/Orta Asya Bozkırından Avrupa’nın Kapılarına”, published by Timaş; and “Gizli Kalmış Bir İstanbul Masalı” by recently deceased Ali Teoman, published as a sign of gratitude by Yapı Kredi Yayınevi. I also would like to mention “Prizma ve Sarkaç” (“The Prism and the Pendulum”) by Robert P. Crease, a popular science book published by Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, a leading university publishing house; Allan Kellehear’s staggering essay called “Ölme Üzerine Bir İnceleme” (“A Study of Dying”); and “Dünyanın Fısıltısı”, a successful piece by Ergun Kocabıyık, a publishing house editor. And lastly, for young readers, I recommend brilliant German author Gudrun Pausewang’s marvelous child ren’s books -all of them- published by Çizmeli Kedi.
kendiniz hazırlayın. Bir de edebiyat konusunda seçici olurken, nitelik yükselmesi yaşamak isterseniz ne olursa olsun ayda bir edebiyat dergisi sokun eve. Göreceksiniz evin havası değişecek. NOVEMBER 2015
skyroad 113
SİNEMA CINEMA
AL PACINO RESITALI! David Gordon Green’in yönetmenliğini yaptığı “Hayallerimdeki Kadın” filminde Al Pacino oyunculuğuyla yine kendisine hayran bırakıyor. We are once again awed by the acting skills of Al Pacino in David Gordon Green’s Manglehorn. Ercan Dalkılıç
A
MERIKAN Bağımsız Sineması’nın son zamanlardaki başarılı ismi David Gordon Green, ilk olarak 2003 yapımı “All the Real Girls” ile adını duyurmuştu. Daha sonrasında pek öne çıkmayan ama sınıfı da geçen bir dizi yapıma imza atan Green, şimdiden kültleşen gençlik komedi-aksiyonu “Üşütük Kafalar”la tüm sinefillerin kalbini kazanmayı bilmişti. . Yönetmenin yeni uzun metrajı “Hayallerimdeki Kadın”ın da onun
114 skyroad
KASIM 2015
bu sanatsal drama döneminin son ürünü olduğunu söyleyebiliriz. Al Pacino’nun filme ismini de veren yaşlı ve geçimsiz çilingir A.J. Manglehorn’u canlandırdığı “Hayallerimdeki Kadın”, esas olarak tek bir karakter etrafında şekillenen bir hikayeye sahip. Geçmişte bir şekilde kaybettiği aşkı Clara’ya mektuplar yazan, hayalleri ve içsesleriyle boğuşan Manglehorn, varoluşçu bir edebi karakter gibi incelikli. Sürekli kedisi Fannie’yle vakit geçiren, onun sağlık sorunlarına hassasiyetle eğilen Manglehorn’un tek gerçek ilişkisi
her zaman bir hesaplaşma içinde olduğu oğlu Jacob (Chris Messina) ile. Hikayeye ara ara dahil olup arkaplandaki çatışmayı temellendiren Jacob’un haricinde Manglehorn bankadaki güzel memure Dawn’la (Holly Hunter) ilgileniyor... İlgi derken kast edilenin duygusal bir yakınlaşma olduğunu anlamışsınız umarım. Zaten filmin asıl izlediğini belirleyenin de, yaşlı kurdun inceden inceye tutulduğu Dawn olacağını kestirmek güç olmasa gerek. Sinema tarihindeki orta yaşlı/ yaşlı ve geçimsiz karakterler say-
Yönetmen Director David Gordon Green Oyuncular Cast Al Pacino, Holly Hunter, Chris Messina, Harmony Korine, Natalie Wilemon, June Griffin Garcia, Rebbeca Frenchione, Edrick Browne Senarist Scriptwriter Paul Logan
makla bitmez. Jack Nicholson’un ‘En İyi Erkek Oyuncu Oscarı’ını kucakladığı “Benden Bu Kadar”da (As Good as It Gets) canlandırdığı Melvin Udall böylesi bir karakterdi sözgelimi. Ancak hayat neşesi ve liberal iyimserliğiyle tribünlere oynayan bir karakterdi. Manglehorn, sonunda bir nebze ağırbaşlı bir iyimserlik barındırsa da daha bilge ve gerçekçi bir karakter. Bizim çilingir Manglehorn, bana daha çok “Zoraki Misafir”in (Un cuento chino) hırdavatçı Roberto’sunu anımsattı. Karakterimizin mutluluğu arama çabası da uzaktan uzağa Sebastián Lelio’nun -bizim ülkemizde de sinemaseverler tarafından çok sevilen- “Gloria”sını çağrıştırıyor. Filmde Manglehorn ve kedisi üzerine kurduğu metaforik yapıdan da söz etmeden olmaz. Fannie adlı kedi, sahibi gibi hastalıklı, midesinde de bir anahtar var, bu yüzden de operasyon geçirmesi lazım. Manglehorn’un midesinde bir anahtar yok ama yüreğinde bir yumru -Claravar, tabiri caizse. Bir çilingirin, yani herkesin sorunlarını çözen bir kişinin, kendi hayatındaki açmazlardan bir türlü çıkamaması hayli ironik.
Posta kutusu ve arı peteği vasıtasıyla da filmdeki denge yeri geldiğinde hatırlatılıyor seyirciye. Filmin açgözlülük ve mutluluk arasındaki tersine korelasyonu verme biçimi de bahse değer. Karakterlerin -ve tabii kedimizin- yeme/yememe isteğinin tüm sofra sahnelerinde psikolojik dışavurum olarak resmedilmesi tesadüf olmasa gerek. “Hayallerimdeki Kadın” daha çok orta yaşlıların kendini göreceği bir yapım. Filmi izlerken artık pek de genç olmadığım gerçeğiyle yüzleştim. Genel olarak da pek mutlu etmedi eleştirmenleri film; ama bana kalırsa David Gordon Green’in son dönem dramaları arasında dil olarak en olgunu “Hayallerimdeki Kadın”. Belki de bu olgunluk yarım yüzyıllık oyunculuk kariyerinde onlarca karakteri sinema tarihine armağan eden Al Pacino’nun büyüklüğünden kaynaklıyordur, kim bilir. Bazı karakterler oyunculara göre biçilir, Manglehorn da sanki Al Pacino için yazılmış özel bir karakter gibi, dev oyuncu filmde son yıllarda gördüğümüz en iyi performansını sergiliyor. Tam bir Al Pacino resitali!
AL PACINO’S RECITAL!
O
ne of the recent talents of the American Independent Cinema, David Gordon Green was first noted for his 2003 feature “All the Real Girls”. Green had won the hearts of all cinema lovers with his youth-action-comedy Pineapple Express. He then tried his hand in artistic drama with Prince Avalanche and Joe. The director’s new full feature Manglehorn (“Hayallerimdeki Kadın” in Turkey) is the latest product of this period of artistic drama. Manglehorn, named for its protagonist A.J. Manglehorn, an elderly and eccentric locksmith played by Al Pacino, has a story shaped around a single character. Writing letters to his lost love Clara and struggling with his dreams and inner voices, Manglehorn’s only real connection with life is his son Jacob, with whom who he is in constant confrontation. The metaphoric structure built around Manglehorn and his cat must be mentioned. Fannie the cat is actually the supporting character of the movie. She is not well, just like her owner; and she has a key in her stomach so she needs to have an operation. Manglehorn has no keys in his stomach but has a thorn in his heart, Clara. It is ironical in that sense, that a locksmith who finds a solution to everyone’s problems cannot resolve the conflicts in his own life. The way in which the film shows the negative correlation between greed and happiness is notable. This maturity probably comes from the great Al Pacino, who has played dozens of unforgettable characters in his half-century career, real gifts to the history of cinema. Some characters are made for actors, and Manglehorn seems like a character specially developed for Al Pacino, who shows us his greatest performance in recent years. Be prepared to watch Al Pacino at his best! NOVEMBER 2015
skyroad 115
SERGİ EXHIBITION
“İSTANBUL GIBI
”
HEM DOĞULU HEM BATILIYIM
Padişehir isimli çalışma. Artwork named Padişehir.
Fatma Zeynep Çilek’le video-art çalışmasını ve Roma’da sanatseverlerle buluşan sergisini konuştuk.
Ali Mert Alan
O
SMANLI motiflerini modern bir tarzla ele alıp yorumlayan başarılı sanatçı Fatma Zeynep Çilek son video-art çalışması “Padişehir” ile dikkat çekiyor. Çalışmasını “Kendi kültürümüzü merkeze alan çağdaş sanat üretmeye çalıştım. İstanbul’un müjdeli bir şehir olduğuna vurgu yapmak istedim” sözleriyle tanımlayan Çilek’le “Padişehir”i konuştuk. Fonda martı sesleri ve ezanın olduğu “Padişehir” isimli video art çalışmanız nasıl ortaya çıktı?
116 skyroad
KASIM 2015
İstanbul üç büyük imparatorluğun başkenti, üç semavi dinin, birçok medeniyetin kesiştiği nokta ve en önemlisi çağlar boyunca birlikte yaşam kültürünün hayat bulduğu bir yer... Antik çağdan günümüze çok farklı kültürleri ağırlamış, barındırmış ve bugüne taşımış, doğal güzelliğin, bilimin, sanatın, ticaretin, siyasetin kalbinin attığı binlerce bilginin, sanatçının, imparatorun, padişahın yaşadığı, yüzlerce seyyahın ve şairin hayal dünyasına girmiş tasvirine konu olmuş bir yer. Haliyle İstanbul’dan etkilenmemek mümkün değil. “Padişehir” i yaparken çıkış noktam İstanbul aşkı oldu diyebilirim. Video art çalışmanızda ilham
kaynağınız İstanbul’un fethedildiği dönem olmuş. Peki, 2015’in İstanbul’una dair bir sergi yapmak isterseniz ilhamınızı bu şehre dair nelerden alırdınız? İstanbul müjdeli şehirdir, Peygamber müjdesidir. Başta yüceler yücesinin zümrüdü anka sanatı, Fatih’in kara sevdası, Yahya Kemal’in aşkı, Nazım Hikmet’in hasreti, Necip Fazıl’ın tutkusu, Orhan Veli’nin kimsesizliği, Akif’in feryadıdır. İmparatorlukların başkentidir. Sanatı yüzyıllara sıkıştıramayacağımız gibi İstanbul’u da yıllara, yüzyıllara sıkıştıramayız. İstanbul’un tema alındığı her çalışma yıllara, yüzyıllara, dünyaya hitap eder, etmeli. İstanbul evrenseldir.
Eserlerinizde Doğu ve Batı’nın izlerini görüyoruz. Röportajlarınızda “Sırtımı doğuya yüzümü batıya çevirip üretiyorum” diyorsunuz. Siz kendinizi Batı’ya mı yoksa Doğu’ya mı daha yakın hissediyorsunuz? Ben tıpkı İstanbul gibi hem doğulu hem batılıyım. Yaratılış isimli serginiz geçtiğimiz yıl Roma’da Le Cinque Lune Gallery’de sergilenmişti. Eserleriniz Türk-İslam sanat ve geleneğini çağdaş sanatla birleştiren bir çizgide. Yurtdışında yaşayan ve Türk İslam kültürüne yabancı insanlar sizin çalışmalarınızı nasıl buldular? Sergim büyük ilgi görmüştü. İtalyan cemiyet hayatı, saygın iş adamları, Papa’nın yardımcısı Alberto Micheli, Roma büyükelçisi, Vatikan büyükelçisi gibi isimler sergiye katılanlar arasındaydı. Bu isimlerin yanı sıra sergiye önemli küratörler de katıldı. Türk sanatını çağdaş yorumlamam çok beğenildi. Katılanlar Arasında İtalya’nın önemli modacılarından işlerimi kıyafetlerinde kullanma teklifi bile aldım. You were again in the Italia in October. This time your exhibition “The letters of Allah” was exhibited in Rome. Yes, the exhibition was opened on October 8 and it leads one month. Anna Caridi who the award-winning architect makes curator of the exhibition. Our last exhibition has attracted great interest. For this reason our curator wants again invite me, she said me and she did it so. I did a new exhibition in there. I can say, I am glad from likes of my works. We came today. * “Padişehir” Panorama 1453 Tarih Müze’sinde sergileniyor.
I AM BOTH A WESTERNER AND EASTERNER, LIKE ISTANBUL Fatma Zeynep Çilek told us about her video art piece “Padişehir”: I tried to produce a contemporary work of art with our own culture at its center. I wanted to emphasize that Istanbul is a prophesied city. How did you come up with the idea of “Padişehir”, your video art piece with the voice of seagulls and azan in the background? My starting point is the love of Istan bul… For ages Istanbul has been a home to different cultures. “Padişehir” reflects Istanbul’s entire richness, from the past to our day. You were inspired by the period of Istanbul’s conquest for your video art piece. If you were to open an exhibition on the Istanbul of 2015, where would you find your inspiration? Istanbul is a city the conquest of which was prophesied. It is passionately ad mired by many important poets. It was the capital of three great empires. Any work of art about Istanbul addresses cen turies. Istanbul is universal. Your collection called “Yaratılış” (“Creation”) was exhibited last year in Rome’s Le Cinque Lune Gallery. How was your work evaluated by foreigners who are not familiar with Turkish-Islamic culture?
My contemporary interpretation of Turkish art was appreciated very much. The exhibition was seen by Italian high society, respected businessmen, Pope’s assistant Alberto Micheli, important curators, and Turkish ambassadors in Rome and Vatican. I got offers from I taly’s major fashion brands too; they wanted to use my work in their designs. We heard that your collection “Allah’ın harfleri” (“God’s letters”) will be exhibited in Rome in October. Yes, the exhibition will be opened on October 8 and will last for a month. The curator is Anna Caridi. In last year’s ex hibition, the curator had mentioned that there was considerable interest and they wanted to invite me again. Europe is cu rious about the eastern culture and they have high expectations. Today, Eastern arts are going through a Renaissance and people will show even more interest in the Eastern art in the years to come. * “Padişehir” is displayed at Panorama 1453 His torical Museum.
NOVEMBER 2015
skyroad 117
MEKAN PLACE
Ali Mert Alan
T
ÜRKIYE’DE iyi müzik dinletmek adına her sene yeni kulüpler açılıyor. Ama hepsinin uzun soluklu olabildiğini söylemek maalesef mümkün değil. Söz konusu Türkiye’de dinleyici kitlesi daha da az olan caz müzik olduğunda ise hizmet veren mekan sayısı haliyle çok da fazla sayıda değil. 60 m2 ise işletmecisi Volkan Burç’un idealist tavrından ödün vermediği her gün farklı caz topluluklarını konuk eden bir caz kulübü. Talimhane’de bulunan 2008 yılından beri hizmet veren “60 m2” isimli caz kulübü rahat ve sıcak or-
118 skyroad
KASIM 2015
tama sahip bir yer. Caz müzik dinleyebileceğiniz neredeyse her gün grupların perfomans sergilediği, uygun fiyatlı bir mekan. Mekanın işletmecisi Volkan Burç da emek sarf edilmiş ve bir bütünlük taşıyan projeleri müzikseverlerle buluşturmayı kendisine görev edinmiş müziğe aşık bir adam. Talimhane girişinde, İlkyaz Apartmanı’nın ilk katında yer alan mekanda dikkat çeken en önemli hususlardan bir tanesi kulübe gelen insanların çoğunun turistlerden oluşması diyebiliriz. Hal böyleyken oraya tek başınıza gittiğinizde Almanca, İngilizce, Fransızca ve Arapça konuşan insanları duyduğunuzda şaşırabilirsiniz. Meka-
nın yabancı turistler tarafından ilgi görmesiyle alakalı olarak işletmeci Volkan Burç durumun lokasyonlarıyla ilgili olduğunu söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Gerek otellerin sayısının diğer ilçelere nazaran yüksek oluşu, gerekse Beyoğlu’nun İstanbul’un kültür ve eğlence merkezi olması turistlerin 60 m2’ye gelmesinin nesnel sebepleri. Sunduğumuz müziğin niteliği ve verdiğimiz hizmetin kalitesi bu konuda etkili. İnsanların kendini rahat hissettiği bir ortamda konser hizmeti vermek hem müzisyenler açısından hem de müşterimiz açısından son derece keyifli bir müzik ortamı yaratıyor.”
60 m2 isimli caz kulübünün adını sıkça duymaya başlamıştık. Neredeyse haftanın her günü caz müzisyenlerinin sahne aldığı bu şirin kulübe gittik ve mekan hakkında malumat aldık.
Jazz Sanctuary 60 m2 We’ve been hearing a lot recently about the jazz club 60 m2 located in Taksim.
60
m2 is a jazz club that hosts different jazz bands every day, with its manager Volkan Burç, who by all means stands firm to his ideals.
Tourist population is more
Ayakta kalmak zor Her sene bir de caz müzik festivali düzenleyen 60 m2; sadece caz değil güzel müzik dinlemekten hoşlanan, insanların birbiriyle müzik sohbeti ve plak takası yaptığı güzel bir yer. Burç, müziğe gönül veren kulüplerin ayakta kalmasının çok kolay olmadığını söylüyor ve “İnsanlar internet ve televizyon tarafından esir alınmış durumda. Mekanlar ayakta kalabilmek için tarzını bozuyor, mekanların tarzını bozması kültür-sanat ve eğlence yaşamının bozulmasının sebeplerinden biri haline geliyor. Klasik olanın ve onun yeniden üretiminin değerini kaybettiği bir dönemdeyiz” diyor.
Ama bunları söylerken aynı zamanda iddialı: “Bu koşullarda standartları koruyarak ayakta kalmak zor ama istikrarımızı koruyacağız, daha güzel şeyler yapacağız” diyerek sohbetimize nokta koyuyor.
60 m2’DE BU AY NELER VA
What does 60 m2
R?
offer this
month? 5 ve 25 Kasım No vember 5 & 25 E.Kayıkcı Trio fea t. N.Yeşilnil & T.Z afer Özdemir 6 Kasım November 6 Göksu Sandıkç ı 11 Kasım November 11 Swing All Sta rs İstanbul 12 Kasım November 12 Eren Noyan Qu artet 13 Kasım November 13 Mis Gibi 14 Kasım November 14 The Cold Wibe s 19 Kasım November 19 Chanson Gece si 20 Kasım November 20 White Cheese 21Kasım November 21 Sur De Mond e 24 Kasım November 24 Tolgay Keskin Quartet 26 Kasım November 26 B. Bulut & D. Aydın 27 Kasım November 27 Emir Ersoy 28 Kasım November 28 Kaknüs
The jazz club named “60 m2” has been operating since 2008 in Talim hane with its relaxed and warm at mosphere. It is a venue where you can listen to jazz music, bands perform al most every day and it is affordable. The manager of the venue, Volkan Burç, is a man in love with music, who under took to bring endeavored projects with integrity to music lovers. We can say that one of the most important features of the venue located on the entrance of Talimhane Street, on the first floor of İlkyaz Building is the fact that most of the people coming to the venue are tourists. This being the case, you may be surprised to hear people speaking in German, English, French and Arabic. With regard to the attention the venue is attracting from tourists, the manager Volkan Burç says it is because of their location and continues: “There are larger number of hotels compared to other districts and Beyoğlu is the cul tural and entertainment center of Is tanbul, which are the objective reasons for the tourist attraction to 60 m2. The quality of the music we serve and the quality of our service have an effect on this. Provid ing concert service in an ambiance where peo ple feel comfortab le creates a pleasing musical atmosphere both for the musicians and our customers.” NOVEMBER 2015
skyroad 119
KAPAK+ COVER+
Cemile Ağaç Yıldırım
120 skyroad
KASIM 2015
MILES&SMILES İLE AYRICALIKLI BİR DÜNYAYA ADIMINIZI ATIN. STEP INTO A WORLD OF PRIVILEGES WITH MILES&SMILES.
C
M
Y
CM
MY
CY
Elite Plus üyeleri, biletini Business Class’a ücretsiz yükseltiyor.*
C heck- in işlemlerinizi Business C lass kontuarında yapın.
E l i te P l u s m e m b e rs ca n u p g ra d e to Bu si n ess Cl a ss f re e of ch a rg e. *
Ch ec k i n at th e Bu si n ess Cl ass cou nter.
2 5 kg’a varan ek stra bagaj hakk ı yl a eşyal ar ı n ızı ger i de bı rak mayı n.
C IP Lounge keyfi ni +1 kişiyle yaşayın. You an d a gu est can en j oy th e ben efits of the C IP lounge.
Do n 't l e ave a nyt h i n g b e h i n d . Use you r ext ra b a g g a g e a l l owa n ce of 25 kg.
Öncel i kl i bagaj çı kı ş ı i l e daha az bek l eyi n.
U çuşlardan ve program ortaklarından Mil kazanın.
E n j oy a sh o rte r wa i t t h a n k s to p ri o ri ty b a g g a g e cl a i m .
Ear n Mi l es both on Star Al l i an ce mem ber ai r l i n es fli ghts an d f rom ou r program partne rs .
Dünyanın neresinde olursanız olun, Miles&Smiles ile Star Alliance üyesi tüm hava yollarından Mil kazanmaya devam edersiniz. No matter where you are in the world, Miles &Smiles members earn Miles from all Star Alliance member airlines .
milesandsmiles.com
|
+90 212 444 0 849
*Elite Plus üyeleri için ücretsiz upgrade hakkı yılda 2 kez ile sınırlıdır. *Free upgrades are limited to two times per year.
CMY
K
2015
KASIM NOVEMBER ISSN 2149-8172
01
HAVATAŞ’IN ÜCRETSIZ DERGISIDIR FREE WITH HAVATAŞ
9 772149 817009
Yaşarken gez, gezerken yaşa!
Travel while living, live while travelling!
TAŞI TOPRAĞI GİZEM İSTANBUL
WITH TAŞI TOPRAĞI PAVED MYSTERIES!
GİZEM
KASIM NOVEMBER 2015
KARADENIZ’IN RUHU THE SPIRIT OF THE BLACK SEA
HORON
KUDÜS’TEN KALBE, KALPTEN KUDÜS’E FROM AL-QUDS TO HEART, FROM HEART TO AL-QUDS