Saddam Hüseyin ve
Lokmac› krizi sözde
kardeflleri idam edildi ABD emperyalizmi ve iflbirlikçilerinin kurdu¤u kukla mahkemelerin verdi¤i karar sonucu önce 30 Aral›k 2006 tarihinde Saddam Hüseyin, ard›ndan ise 16 Ocak 2007’de ‹brahim El T›kriti ve Avad Hamed El Bender idam edildiler
15 Günlük Siyasi Gazete
ba¤›ms›zl›¤› kan›tlad› Türk devleti y›llard›r KKTC'nin “ba¤›ms›z bir ülke” oldu¤u görüflünü savunurken, Lokmac› krizi ile birlikte ba¤›ms›zl›¤›n nas›l da sözde kald›¤› birkez daha kan›tlad›. Ortada, Kuzey K›br›s’ta, askeri ve ekonomik olarak yönetici gücü elinde bulunduran bir iflgalci Türk devleti gerçekli¤i varken, bu flartlar alt›nda KKTC’nin ba¤›ms›z olmayaca¤› ortadad›r.
16 DÜNYA
15 GÜNDEM
e-mail:devrimcidemokras@superonline.com
Y›l: 5 • Say›: 104 • 19-31 Ocak 2007 • Fiyat›: 1 YTL
ABD emperyalizmi ‘yeni’ Irak stratejisini aç›klad›
Daha fazla Amerikan demokrasisi Saddam Hüseyin’in idam edilmesinin ard›ndan Irak’a yönelik “yeni stratajesini” aç›klayan ABD emperyalizmi bu yeni stareteji uyar›nca, Irak’a 21 bin 500 ABD askeri gönderiyor
ABD emperyalizmi içine saplandığı bataktan kurtulamayacaktır BD emperyalizminin Irak iflgali Saddam’›n idam edilmesiyle birlikte farkl› bir boyut kazand›. ABD’nin ad›na yeni dedi¤i fakat Irak halk›na yönelik daha kapsaml› vahfli sald›r›lar› içeren stratejisi kendi içinde de tart›flmalara neden olmakta. Saddam’›n idam›ndan medet uman ABD, özellikle fiii-Sünni eksenli kutuplaflma ve çat›flma yaratarak, Irak halklar›n›n mezhep ayr›l›klar› yüzünden birbirleriyle kanl› b›çakl› hale gelmesini, birleflik bir ulusal direnifl olana¤›n›n da bofla ç›kmas›n› sa¤la-
A
M‹T ulus devlet alarm› verdi
maya çal›fl›yor. Emperyalizme ve iflbirlikçilerine karfl› direniflin alanlar›ndan olan Irak’ta, ABD emperyalizminin yeni stratejiler ekseninde gelifltirdi¤i bu oyun da tutmayacakt›r. ‹flgalin bafl›ndan beri direniflteki kararl›l›¤›n› ortaya koyan Irak halk› ABD’nin dayatt›¤› yüksek yo¤unluklu savafl stratejisine karfl› ‘kabulümüzdür’ diyerek gürefle doymayan pehlivan› yere çalmas›n› bilecektir. Tarih defalarca kan›tlam›flt›r ki, zulüm uygulayanlar ne kadar güçlü olursa olsunlar sonunda yenilmeye mahkumdurlar.
Tecrit karfl›t› eylemler sürüyor
Milli ‹stihbarat Teflkilat› (M‹T), kuruluflunun 80. y›l› nedeniyle bir aç›klama yapt›. Aç›klamada, Ortado¤u’daki geliflmelerin kayg› verici oldu¤u ifade edilerek sald›rganl›k mesajlar› verildi illi ‹stihbarat Teflkilat› (M‹T), kuruluflunun 80. y›l› nedeniyle yapt›¤› aç›klamada özellikle Ortado¤u’da ABD emperyalizminin eliyle meydana gelen de¤iflikliklere dikkat çekerek, Türk devletinin kendi durumunu gözden geçirmesi telkinlerinde bulundu Türk devletinin bir ulus devlet olarak tehlikede oldu¤una dikkat çekilen M‹T aç›klamas›nda, olaylar› izlemek yerine sald›rgan bir politika izlenmesi gerekti¤i belirtildi. Ortado¤u’da ve özellikle Güney Kürdistan’da ABD emperyalizminin eliyle meydana gelen geliflmeler Türk devletini endiflelendiriyor. Bu nedenle M‹T’in aç›klamas› sald›rgan mesajlar içermekte. SAYFA 3
M
KONUK YAZAR ERGÜLEN TOPRAK*
“Türkiye’nin barışı” nasıl programlanacak?
Ölümsüz flehitlerimiz ve bizi bekleyen görevler G Bedel ödemeyi göze alamayanlar, devrimi, sözcü¤ün gerçek anlam›nda bir ad›m dahi ilerletemeyecekleri gibi, kal›c› haklar da elde edemezler. Zorun örgütlü oldu¤u bir yerde, o zoru bafltan indirip yerine baflka bir iktidar› geçirmek için zoru örgütlemek flartt›r. Bu devrimin, devrimci radikalizmin olmazsa olmaz bafl kofluludur. Devrim bir zor, bir fliddet hareketidir. SAYFA 8
ÇEV‹R‹
13
GÜNCEL
11
F tipi hapishanelerde süren tecrit ve tredman uygulamalar›na karfl› Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n çeflitli yerlerinde, de-
‹RAN: Baflka bir savafl tehdidi
Tar›m ve Köylü tekellere kurban ediliyor
mokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve sendikalar bir araya gelerek ortak eylemlerle tecrit uygulamalar›na son verilmesini istediler.
SAYFA 4
2
GÜNCEL
19-31 Ocak 2007
2007 seçimlerine yönelik çalışmalar çoktan başladı
Partiler diken üstünde propaganda yap›yor let taraf›ndan karfl›l›k verilmesi amac›yla Diyarbak›r’dan Ankara’ya düzenledikleri ‘Seçilmifller Yürüyüflü’ne Diyarbak›r halk›n›n yeteri kadar ilgi göstermedi¤inden flikayet ederek, ‘Diyarbak›r halk› bizi yaln›z b›rakt›’ diyen DTP Efl Baflkan› Ahmet Türk, bu söyleminden vazgeçerek Diyarbak›r halk›ndan özür diledi. Türk, yürüyüfle olan ilgisizli¤i, DTP’nin parti teflkilatlar›n›n eksik çal›flmalar›ndan kaynakland›¤› fleklinde yorumlayarak, “Yanl›fl anlafl›ld›m, elefltirilerim halka de¤il, parti örgütlerimize. Diyarbak›r halk›ndan özür diliyorum” dedi.
DTP Amedlilerden özür diledi
AKP’li fiener:
DTP’lilerin Aral›k ay›nda, PKK’nin ilan etti¤i ateflkese dev-
‘Hepimiz Aleviyiz’ Cumhurbaflkanl›¤› tart›flmala-
‘Hukuk devletiyiz’ diyen resmi a¤›zlar›n yalan›, sadece A‹HM’e götürülmüfl davalara bak›larak bile gözler önüne serilebilir. Kendilerini bu yalana en çok inand›rm›fl olan devlet yanl›lar› dahi söz konusu kendi ç›karlar› oldu¤unda solu¤u A‹HM’de al›yorlar. Ancak s›ra faili meçhullere, iflkenceye, köy boflalt›p zorla göç ettirmeye, az›nl›klara uygulanan milli zulme vs gelince, A‹HM’e gitmek, burada Türk devletinin itibar›n› düflürmek nedense ay›p oluyor
r›nda da ismi geçen Baflbakan Yard›mc›s› AKP’li Bakan Abdullatif fiener, Alevi oylar›na göz dikeyim derken, tepki toplad›. ‘Hepimiz Aleviyiz’ diyen fiener’e, Alevi örgütlerinin yan›s›ra birçok kesimden de tepki geldi. fiener’in bu söylemi ‘siyasi flov’ olarak de¤erlendirildi. AKP taraf›n›n Alevilikle ilgili dahil oldu¤u bir di¤er gündem de, Alevilikle ilgili 16 eserin yay›mlanmas› oldu. Tart›flmalara neden olan, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n bu 16 eseri Alevi dedelerinin görüfllerini almadan yay›nlam›fl olmas›yd›.
A¤ar, Kürt sorunundan sonra F tipine de dil uzatt› ‘Ovada siyaset yaps›nlar’ söylemiyle, Kürt sorununda farkl› bir yaklafl›m› oldu¤u imaj› yara-
Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi (A‹HM)’e yap›lan baflvurular sonucunda Türk devletinin ço¤unlukla mahkum edilmesi ve büyük mebla¤lara varan tazminatlar ödemeye mahkum edilmesi ve dolay›s›yla devlet olarak itibar›n›n sars›lmas› sonucu do¤du¤u için, Türk devleti yanl›lar› bu mahkemeden hoflnut de¤iller. Ancak bu kesimler de, söz konusu kendi ç›karlar› oldu¤unda Avrupa yolunu tutabiliyorlar.
Deniz Kuvvetleri eski Komutan› emekli Oramiral ‹lhami Erdil, hapis cezas›na çarpt›r›ld›¤› haks›z mal edinme davas›n› A‹HM'e götürecek. ‹lhami Erdil'in baflvurusuyla, ilk kez bir kuvvet komutan› Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi'ne baflvurmufl olacak. Emekli pafla Erdil, hakk›ndaki kararla ilgili olarak: "Para pul önemli de¤il. Rencide edilen onur
Dersim Kültür Derne¤i yeni bir y›l›n gelifli anlam›n› tafl›yan ‘Ga¤an’› kutlad›. 14 Ocak günü bir etkinlikle ‘Ga¤an’ kutlamas› gerçeklefltiren dernek üyeleri, yöresel k›yafetler içindeki dernek üyeleri ile birlikte esnaflar› dolaflarak, halk›n ‘Ga¤an’›n› kutlad›lar.
Cem Uzan yine sahnede ‘Emekliye 14 maafl verilecek,
‘Mazot 1 Ytl olacak’, ‘Üniversite s›navlar› kalkacak’, ‘‹flsizli¤i yok edece¤iz’ vs. vs. Önceki seçimlerde sahneye ç›kan, az›msanmayacak kadar oy almas›na ra¤men baraj› aflamayarak meclise giremeyen ve bunun akabinde önemli ölçüde mal varl›¤›n› kaybeden Cem Uzan, bu seçim döneminde de sahnedeki yerini ald›.
ay›playanlar da Avrupa kap›s›nda ve gururum yüzünden bu karar› asla kabul etmiyorum" diyor.
Yaman ulusalc›s› Perinçek de A‹HM’de tazminat kazanm›fl A‹HM’in karfl›s›nda ulusalc› pozlar›na bürünen ‹flçi Partisi’nin Genel Baflkan› Do¤u Perinçek de A‹HM’e baflvurarak Türk devle-
neklerinden olan Ga¤an, Dersim Alevili¤ine özgü bir gelenektir” diyerek, bu tarzdaki geleneklerinin birço¤unun unutulmaya yüz tuttu¤unu söyledi. Dernek Baflkan›n›n ard›ndan söz alan dernek üyesi Haydar Beltan da Zazaca yapt›¤› konuflmas›nda, “Ga¤an’da, komflu-
Yöresel k›yafetler içindeki dernek üyelerinin canland›rd›¤› tiplemeler ve çarfl› merkezinin çeflitli yerlerinde sergiledikleri skeçler halk›n ilgisini çekerken, dernek üyeleri de toplu bir flekilde bunlar›n arkas›ndan giderek esnaflar›n ‘Ga¤an’›n› kutlay›p, geleneklerinde oldu¤u üzere yiyecek toplad›lar.
tini tazminat ödemeye mahkum ettirmiflti. Perinçek, ‘A‹HM’in karar› Türkiye’de geçmez’ deyip, son dönemlerde yükseltti¤i milliyetçi politikas›n› kuvvetlendirse de, 1999 y›l›nda hakk›ndaki bir mahkumiyet karar› nedeniyle A‹HM’e baflvurmufl olmas› ve Türk devletini 16 bin 790 Avro tazminat ödemeye mahkum ettirmesi samimiyetini ispatl›yor.
lar ile iliflkiler e¤er bozuk ise düzeltilir, ölenlerin hayr›na niyaz yap›l›r. Akflamlar› ise pesare yap›l›r ve bu pesarenin içine çeflitli büyüklükte a¤aç çubuklar konulur. Bunlar›n en k›sas› ‘r›sk’, ortancas› ‘zewez, en uzunu ise ‘bereket’i simgeler ve yemek esnas›nda bu çubuklar kime ç›karsa o flansl› demektir” dedi. Yap›lan konuflmalar›n ard›ndan etkinlik fliir ve müzik dinletileriyle sona erdi.
Türk egemen s›n›flar› Misak-› Milli s›n›rlar› içerisinde ne kadar milliyetçi propaganda yaparlarsa yaps›nlar, istedikleri kadar halk› aldatmaya çal›fls›nlar -ki ABD bunu bile s›n›rlama gücüne sahiptir-, ABD emperyalizmi ne Ortado¤u’daki yöneliminden, ne de Kürtlerle ‘stratejik müttefik’ olmaktan vazgeçmeyecektir. Türk devletinin 1920’lerde hem askeri cephede hem de masada kaybetti¤i Kerkük için, ‘Türktür’ demesi ne kadar saçmaysa, Misak-› Milli s›n›rlar› içerisinde on y›llard›r halka dayatt›¤› Türklefltirme zorbal›¤› da öyle bir saçmal›kt›r. Bu zorbal›¤a ra¤men, Kürt ulusu üzerinde süren milli zulme karfl›n, süren ulusal savafl sonucunda Türk devleti taraf›nda ‘Kürt sorunu var’ fleklinde ürkekçe bir kabullenifle gidilmifl durumda. Kerkük’te de bugün olanlar, Kürtlerin ABD’ye en yak›n ‘müttefik’ olmalar›n›n avantaj›yla rahat hareket edebilmelerinin bir sonucudur. Kerkük’e birçok bölgeden Kürt ailelerin getirilip yerlefltiriliyor olmas›, burada da bir ‘Kürtlefltirme’, ‘Kürt flehri’ oldu¤unu ispatlama çabas›ndan, 2007 sonunda yap›lacak referandumda Kürt a¤›rl›kl› bir sonucun ç›kmas› çabas›ndan kaynaklan›yor. Güney Kürdistan’da Kürtler arac›l›¤›yla daha istikrarl› bir ortam yarat›lmas› ABD emperyalizminin GOP’u için elveriflli bir üs anlam›na gelecektir. fiimdi Güney Kürdistan’da ve Irak’ta ABD’nin müdahalesiyle Kürtler ulus devletlerini kurma yolunda iyi bir ç›k›fl yakalam›fl oldular. Tehlikeli bir ‘müttefik’lik bu, ABD’nin dünya üzerindeki herhangi bir yere ne kadar hayas›zca sald›rd›¤› aflikar. Kürtler flu anda dünyan›n en tehlikeli emperyalist devletinin yan›nda saf tutmufl durumdalar, bunu Ortado¤u’da ‹srail’den sonra en iyi yapanlar da onlar, do¤rusu flimdi onlar Türk devletinin oldu¤undan daha iyi bir ‘stratejik müttefik’ durumundalar. Türk devleti, M‹T’in aç›klamas›nda da söylendi¤i gibi, ya de¤iflime ayak uyduracak ya ayak uyduracak.
Kartal PSAKD düzenledi¤i flölende halkla bulufltu ‹stanbul’da, Pir Sultan Abdal Kültür Derne¤i Kartal fiubesi, Seranat Dü¤ün Salonu'nunda gerçeklefltirdi¤i flölende halkla bulufltu. fiölenin aç›l›fl konuflmas›nda devletin Alevileri d›fllad›¤›, az›nl›k olarak gördü¤ü, zorunlu din dersi uygulamas›yla Alevi ö¤rencileri asimilasyona u¤ratt›¤› vurgusu yap›l›rken, çeteleflmeye, uyuflturucuya, yozlaflmaya karfl› Pir Sultan’›n yolunda yürünmesi gerekti¤i söylendi. Semah Ekibi, Mustafa Özarslan, Enver Çelik, Cihan Çelik ve PSAKD Kartal müzik grubunun sahne ald›¤› flölene 1000'e yak›n kifli kat›ld›. Sivas fiehitlerinin de an›ld›¤› gecede, PSAKD müzik grubu Mercan Vadisi’nde flehit düflen 17'lerin an›s›na bir parça seslendirerek, ayn› za-
Esnaf gezisinde toplanan yiyecekler derne¤e götürülürken, dernek üyeleri bunlar› kendi aralar›nda paylaflt›lar. Dernekte süren etkinlikte ‘Ga¤an’ gelene¤i hakk›nda konuflma yapan Dernek Baflkan› Nefle Demir, “Dersim’in eski gele-
YURT‹Ç‹ HESAP NO: Ertafl ÖZTÜRK Yap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 0094208-6 ‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 1002 30000 1153314
tan DYP Genel Baflkan› Mehmet A¤ar, flimdi de F tipi hapishaneler sorunu hakk›nda aç›klamalarda bulundu. A¤ar, F tipi sorunu ile ilgili olarak, “insani birtak›m talepleri de yok sayamay›z” dedi.
A‹HM’e gitmeyi
‘Ga¤ane S›ma B›mbarek Bo’
ABD yeni y›l›n flu ilk günlerinde vakit kaybetmeden yeni bir icraat daha gerçeklefltirerek Dünya’n›n di¤er ucundaki Somali’ye sald›rd› bile. Hemen yan›bafl›m›zda ise ABD’nin yaratt›¤› cehennem bütün s›cakl›¤›yla gündemdeki yerini koruyor.
‘Stratejik müttefik’ denilen ABD, Türk devletini en çok kayg›land›ran Güney Kürdistan’daki Kürtleri, Ortado¤u’da kendisine baflka bir ‘stratejik müttefik’ olarak edinmifl oldu¤u için Türk devleti çaresiz durumda. Türk devleti hem ABD’nin Geniflletilmifl Ortado¤u Projesi (GOP)’a destek verdi¤ini söylüyor, hem de ABD’nin Ortado¤u’da Kürtlerle GOP için gelifltirdi¤i ittifak nedeniyle bozuk çal›yor.
Askeri mahkemede yarg›lanan pafla da A‹HM’e gidiyor
2007 y›l› ABD emperyalizminin sald›rganl›¤›n›n yeni bir boyuta ulaflmas›na tan›kl›k edecek.
Yeni y›l ile birlikte Güney Kürdistan’da (Irak’›n kuzeyi) meydana gelen hareketlilik genel seçimlerin arifesindeki ülkemizde de s›n›rötesi bir müdahale söylemlerinin yeniden art›fl göstermesine neden oldu. Türk devleti her ne kadar PKK’yi hedef gösteriyor olsa da, bir rahats›zl›¤› da Güney Kürdistan’daki ABD eliyle meydana gelen de¤iflimden kaynaklan›yor.
Gerici egemen s›n›flar›n siyasi temsilcileri y›l sonunda yap›lacak olan genel seçimler ve Cumhurbaflkan› seçimi nedeniyle kendi kirlenmifllikleriyle paralel olarak birbirlerini teflhir amaçl› propagandalar›na da h›z verdiler Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri ve bu y›l sonunda yap›lacak olan genel seçimler öncesinde siyasi partiler birbirine girmifl durumdalar. Sistem partileri birbirlerinin aç›klar›n› iffla ederek geri propagandalar›n› sürdürürlerken, halk›n esas gündemlere kafa yormas›n› her zamanki gibi engelliyorlar. Sistem partilerinin hayas›zca sürdürdü¤ü bu rekabet, oy potansiyeli hiç de az›msanamayacak derecede olan DTP’yi de içine çekiyor. Siyaset tarz› sistem partilerine benzemese de, sistem partilerinin Kürt oylar›na yönelmesi DTP’yi de daha hassas davranmak zorunda b›rak›yor.
Devrimci Demokrasi’den
YURTDIfiI HESAP NO: Ertafl ÖZTÜRK Yap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 3013710-9 ‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 1002 301000 1107308 Emlak Bankas› ‹st. Atatürk Bulvar› fiubesi: (FRF) 00235699
ABONE OL - ABONE BUL OKU - OKUT
Abone Süresi 6 AYLIK 1 YILLIK
manda PSAKD yöneticisi olan MKP/HKO üyesi Dursun Turgut'u and›. fiölene DHP, ESP ve Partizan mesaj gönderdiler.
Adres De¤iflikli¤i Kartal Büromuzun adresi de¤iflmifltir. Yeni Adres: ‹stasyon Cad. P›nar ‹fl Han› Kat:2 Daire:38 KARTAL-‹ST. Tel: (0216) 389 65 63
Yurtiçi 12 YTL 24. YTL
Yurtd›fl› 35 EURO 70 EURO
GÜNDEM
19–31 Ocak 2007
3
Güney Kürdistan’daki geliflmeler devleti endiflelendiriyor SINIF TAVRI
M‹T ulus devlet alarm› verdi ötesi bir operasyon tasarl›yor. Kerkük flehrinde Türkmenlerin yaflad›¤›n› ve Kürtlerin bu flehri ele geçirmeye çal›flt›¤›n› ileri süren devlet, son dönemde Kerkük’ü Türk devletinin bir sorunu haline getirerek müdahaleye zemin haz›rlamaya çal›fl›yor.
Ortado¤u’da ve özellikle Güney Kürdistan’da ABD emperyalizminin eliyle meydana gelen geliflmeler Türk devletini endiflelendiriyor. Bu endifle geliflmelerin devletin ç›karlar›n› zorlamas›ndan ileri geliyor. M‹T taraf›ndan yap›lan aç›klama bu nedenle sald›rgan mesajlar içerirken, devletin güçlülü¤ü ve ba¤›ms›zl›¤› konusundaki genel yalan tekrarland›.
Tüm bu geliflmeler üzerine M‹T’in yapt›¤› aç›klama ise Türk devletinin bir ulus devlet olarak tehlikede oldu¤una dikkat çekerken, M‹T aç›klamas›nda olaylar› izlemek yerine sald›rgan bir politika izlenmesi gerekti¤i belirtiliyor.
illi ‹stihbarat Teflkilat› (M‹T), kuruluflunun 80. y›l› nedeniyle yapt›¤› aç›klamada özellikle Ortado¤u’da ABD emperyalizminin eliyle meydana gelen de¤iflikliklere dikkat çekerek, Türk devletinin kendi durumunu gözden geçirmesi telkinlerinde bulundu.
M
M‹T’in 80. y›l aç›klamas›nda; “21. yüzy›l boyunca birçok ulus-devlet h›zl› bir flekilde tarih maratonunu kaybetmeye bafllayacak. Yaln›z savunma pozisyonunda kalmak kabul edilemez. Türkiye kendisini hiçbir zaman olaylar›n ak›fl›na b›rakma ya da ‘Bekle-gör-tav›r al’ takti¤iyle s›n›rlama lüksüne sahip de¤ildir” denilerek son dönemde art›fl gösteren sald›rgan söylemlerin yerini prati¤e b›rakmas› gerekti¤i yönünde mesaj verildi.
De¤iflime ayak direyen devletlerin y›k›laca¤›n› söyleyen M‹T’in tespiti: ‘S›n›rlar de¤iflebilir’
BAfiYAZI
M‹T’ten ajanl›k kampanyas› “Bulundu¤umuz dönem, gelecekte birçok ulus-devlet ve milletin h›zl› bir flekilde tarih maratonunu kaybetmeye bafllad›¤› süreci anlatacakt›r. Bu devletler sadece geliflememekle ve dünya yönetiminde söz sahibi olanlar aras›na dahil olmamakla kalmayacak; ayn› zamanda birço¤u günümüz teknolojik devrim ve küresel ekonominin rekabetine dayanamay›p ulusal egemenliklerini de büyük ölçüde yitireceklerdir” ifadelerine yer verilen aç›klamada, özellikle Ortado¤u bölgesindeki
çat›flmalara dikkat çekilerek, yeni savafllar›n meydana gelebilece¤i ve bunun sonucunda bölgede ciddi kar›fl›kl›klar ve belirsizlikler yaflanaca¤›, savafllar sonunda baz› ülkelerin ortadan kalkaca¤› ve haritalar›n de¤iflebilece¤i mesaj› verildi. Belli ki, Irak'ta yaflanan iflgal ve iç çat›flmalar, Türk devletini M‹T’in a¤z›ndan böylesi bir de¤erlendirme yapmaya itti.
‘Ulus devlet tehlikede’ Irak’›n iç çat›flmalar nedeniyle ve ABD’nin iste¤i do¤rultusunda parçalanaca¤› ve Güney Kürdistan’da bir Kürt devleti kurulaca¤› endiflesini tafl›yan Türk devleti, geliflen bu duruma müdahale etmek isteyerek s›n›r
"Kapitalizm gölgesini satamad›¤› a¤ac› keser"
148 kiflinin ölümüyle ilgili bir davan›n sonucunda idam edilen Saddam’la birlikte kimi s›rlar da gömülmüfl bulunuyor. Her ne kadar dava s›ras›nda üstünkörü üzerinden geçilse de ne Halepçe katliam›, ne de sekiz y›ll›k ‹ranIrak savafl› derinlemesine gündeme getirilip tart›fl›ld›. Gerek Kürtler’in katlinde, gerekse de sekiz y›ll›k savaflta çeflitli ekonomik stratejik hesaplar›n taraf› olan emperyalizm ve onun Saddam’la kesiflen yollar› masaya yat›r›la-
K. Marks'›n kapitalizmi karakterize eden özelli¤i en yal›n haliyle aç›klayan sözü her gün kendini yeniden do¤ruluyor. Öyle ki diken üstünde oldu¤u Irak'ta tarihi bir dönüm noktas›n›n yafland›¤› ve yeni stratejik kararlar›n al›nd›¤› bir anda, dünya kamuoyunda gündem yapacak bir flekilde Saddam'›n idam›n› görüntüleyip kitle iletiflim araçlar›yla milyarlarca insana sunmas› emperyalist kapitalizmin gericili¤i hakk›nda epeyce veri sa¤l›yor. Saddam'›n idam›n›n sonuçlar›n›n ne olaca¤›, insani boyutlar›n›n neler oldu¤u ve idam cezas›n›n kendisinin bugünün dünyas›nda ne anlam ifade etti¤i tart›flmalar› bir yana, emperyalizmin bu görüntüler üzerinden kitlelere çeflitli mesajlar vermesi "gölgesini satamad›¤› a¤aç" benzetmesini hat›rlat›yor. Emperyalizm Saddam’›n idam›n› eski bir diktatörün cezaland›r›lmas› olay›ndan ç›kar›p, adeta flova dönüfltürerek, üstelik kirli ve alçakça bir flova dönüfltürerek prim sa¤lamay› hedeflemifl ve Ortaça¤ zihniyetinin tarih sayfalar›nda kalmad›¤›n›, bugünün dünyas›nda bu zihniyetin temsilcilerinin en demokrat, en özgürlükçü gibi gözüken kendilerinin oldu¤unu göstermifltir. Emperyalizm, Saddam’›n idam›n›n politik ç›kar›mlar› üzerinden yapt›¤› planlar ve bu idam›n Ortado¤u halklar› nezdinde nas›l karfl›lanaca¤›n›n hesaplar› bir tarafa, idam› olgusal olarak de¤il, “idam görüntülerini” medyatik olarak kullanm›fl ve idam gerçekli¤ini kendisine “gölgesini satacak bir a¤aç” olarak görmüfl ve bu do¤rultuda faydalanm›flt›r.
mad›. Keza kurulan kukla mahkemenin bu iliflkileri ortaya sermek gibi bir maksad› da yoktu. Oysaki bu “s›r”lar›n art›k herkesçe bilinen gerçekler oldu¤u da ortadad›r. Gerek Kürtlere karfl› kullan›lan, gerekse de sekiz y›ll›k savaflta ‹ran’a karfl› kullan›lan silahlar›n ABD tedarikli oldu¤u bilinmektedir
“S›rlarla” gömülen Saddam
önüne seriliyor. Bir dönemin s›k› iliflkilerinin iflgale evrilmesi aldat›c› olmamal›d›r. Emperyalizm ç›karlar›n›n uyuflmad›¤› anda müttefiklerinin bile kuyusunu kazabilir. Dönemin s›k› iliflkilerini BM silah denetçisi Ritter bak›n nas›l özetliyor: “Ronald Reagan’›n baflkan olmas›yla, Irak politikas› çok de¤iflti, ‹ran’da Sovyet nüfuzundan korkan ABD, Saddam Hüseyin’i etkin bir biçimde desteklemeye bafllad›. Irak teröre destek veren ülkeler listesinden ç›kar›ld›. ABD, Irak’› etkili silahlarla donatt›.” Gene 2002 y›l›nda New York Times gazetesinde Reagan dönemindeki üst düzey askeri yetkililere dayand›r›larak yap›lan haber ise flöyle: “Reagan yönetimi, Saddam Hüseyin’in ‹ran’a karfl› kimyasal silah kullanaca¤›ndan haberdard›, yine de deste¤ini sürdürdü. Baflkan Yard›mc›s› Bush kimyasal silah gerçe¤ine ra¤men Irak’› destekledi. ABD, Kürtlere karfl› kimyasal silah kullan›ld›¤›n› da biliyordu. Ayr›ca, Reagan yönetimi Humeyni hükümetince tutulan rehinelerin serbest kalmas› için ‹ran’la gizli diyalog kurdu. 1000 adet Tow füzesinin de bulundu¤u silahlar› ‹ran’a satt› ve al›nan para Nikaragua’da sosyalist rejime karfl› ayaklanmalar› için kontralara verildi.” Görüldü¤ü gibi ABD yönetiminin Saddam’la iliflkisi bilinen bir gerçek ve bu noktada emperyalistlerin Irak’a demokrasi götürme yalanlar› bir fley ifade etmiyor. Saddam’›n b›rakal›m en basit insan haklar›n› dahi ihlal etmesini, bir dönemin savafl suçlar›n› bahane ederek, bu suçlar›n orta¤› konumundaki ABD hiçbir gerekçeyle Irak iflgalini hakl› gösteremez. Zira Saddam’a atfedilen birçok katliam›n ortaklar›ndan biri de emperyalizmdir.
148 kiflinin ölümüyle ilgili bir davan›n sonucunda idam edilen Saddam’la birlikte kimi s›rlar da gömülmüfl bulunuyor. Her ne kadar dava s›ras›nda üstünkörü üzerinden geçilse de ne Halepçe katliam›, ne de sekiz y›ll›k ‹ran-Irak savafl› derinlemesine gündeme getirilip tart›fl›ld›. Gerek Kürtler’in katlinde, gerekse de sekiz y›ll›k savaflta çeflitli ekonomik stratejik hesaplar›n taraf› olan emperyalizm ve onun Saddam’la kesiflen yollar› masaya yat›r›lamad›. Keza kurulan kukla mahkemenin bu iliflkileri ortaya sermek gibi bir maksad› da yoktu.
Bugün Saddam 148 kiflinin ölümüyle idam edilirken sormak gerekir. ABD Irak iflgalinin bafllad›¤› 2003’ten bu yana katletti¤i on binlerce Irakl›n›n hesab›n› kime verecek? Emperyalizm Saddam’› yaratt› ve bugün sözüm ona Saddam’› mahkûm etti. Esasta olan ise ABD’nin Ortado¤u planlar› gere¤i giriflti¤i bir yeniden flekil verme, flekilsizlefltirme projesidir.
Oysaki bu “s›r”lar›n art›k herkesçe bilinen gerçekler oldu¤u da ortadad›r. Gerek Kürtlere karfl› kullan›lan, gerekse de sekiz y›ll›k savaflta ‹ran’a karfl› kullan›lan silahlar›n ABD tedarikli oldu¤u bilinmektedir. Bunu yaln›zca biz söylemiyoruz. BM eski silah denetçisi Scott Ritter ile yap›lan bir röportajda, ABD yönetiminin bir dönem Saddam rejimi ile nas›l da s›k› f›k› oldu¤u gözler
ABD baflkan› Bush, geçti¤imiz günlerde aç›klad›¤› yeni Irak plan›yla iflgalde derinleflilece¤i haberini verdi. Halen Irak’ta 130 bin asker bulunduran ABD, 21500 asker daha gönderme karar› alarak dünyan›n gözüne baka baka pervas›zlafl›yor. Üstelik bu pervas›zl›klar›n› daha da ilerleterek, Irak petrollerinin 30 y›ll›k gelece¤i hakk›nda karar almaya kadar vard›r›yor.
Irak petrolleri flirketlere emanet
Milli ‹stihbarat Teflkilat› (M‹T), yeni ajanlar kazanmak için internet üzerinden, ‘Nas›l yard›m edebilirsin’ ad› alt›nda bir kampanya bafllatarak halk› ihbarc›l›¤a ça¤›r›yor. M‹T’in internet sitesinde yap›lan ça¤r›yla, halktan ‘ulusal güvenlik konular›na iliflkin olmak koflulu ile’ çevrelerinde olup bitenleri elektronik ortamda teflkilata haber vermeleri istendi. Halk aras›nda ajan a¤›n› geniflletmek ve ihbarc›l›¤› yayg›nlaflt›rmak amac›yla bafllat›lan kampanyada, “Ülke güvenli¤i ba¤lam›nda gördü¤ünüz, duydu¤unuz, bildi¤iniz hususlar› iletmeniz, görevlerimize katk› sa¤layacakt›r” ifadeleri yer al›yor.
Irak Parlamentosu'nun onay›na sunduklar› ve Irak petrollerinden kazan›lan paran›n yüzde 75'inin emperyalistlere ait petrol flirketlerine akmas›n› sa¤layacak yasan›n, savafl, ambargolar ve uzman eksikli¤i yüzünden darbe alan Irak'taki petrol endüstrisini aya¤a kald›rman›n tek yolu oldu¤u savunuluyor. Bu, elbette ki iflin hikaye k›sm›d›r. Amaç gayet ortadad›r. ABD’nin bölgedeki varl›k gerekçelerinden biri konumundaki petrol rezervlerinin mülkiyetine iliflkin planlar, bu yasa tasar›s›yla iyice ayyuka ç›km›flt›r. “Irak petrol endüstrisini aya¤a kald›rmak” sözü çok masumane gözüküyor olabilir. Fakat sormak gerekir, Irak petrol endüstrisini kimin için aya¤a kald›racaks›n›z? Irak halk› için mi, emperyalist flirketler için mi? Petrol gelirlerinin yüzde 75’inin flirketlere ayr›ld›¤› düflünüldü¤ünde, “masumane” sözlerin hükmü kalm›yor. Olan fludur: Irak halk› yaklafl›k yüzde 90’› petrole dayanan ekonomik yap› söz konusuyken, açl›ktan ve yoksulluktan kurtulam›yorken, emperyalist flirketler milyarlarca dolarl›k zenginli¤i sömürecekler. Çünkü emperyalist petrol devi flirketlerin Irak'a girmesini sa¤layacak yeni petrol yasa tasar›s›na göre iflgal sonras› ortaya ç›kan petrol kâr›ndan aslan pay›n›, ABD ve ‹ngiltere al›yor. Yasa, BP, Shell ve Exxon gibi petrol devlerine 30 y›ll›k sözleflmeyle Irak'a girme flans› veriyor. Bunun anlam› Irak petrollerinin 1972 y›l›nda millilefltirilmesinden sonra yabanc› flirketlerin Irak petrolleri üzerinde hak sahibi olmas›d›r. ABD’nin afla¤›l›k planlar›n› biz kafam›zdan uydurmuyoruz, kendileri de ayn› fleyi itiraf ediyorlar. ABD Baflkan› Yard›mc›s› Dick Cheney, 1999 y›l›nda Halliburton fiirteki'nin baflkan›yken yapt›¤› bir aç›klamada, ABD'nin petrol ihtiyac›n›n giderek artt›¤›n› ve 2010 y›l›nda günlük 50 milyon varile ihtiyaç duyacaklar›n› ifade ederek, “Peki petrol nereden gelecek. Dünya petrollerinin üçte ikisi ve en ucuzu Ortado¤u'da ve bu ödül bizi bekliyor” demiflti. Emperyalistleri bu kadar pervas›zlaflt›ran fley, hala dünya halklar›n›n ve özellikle bölge halklar›n›n tutarl› ve istikrarl› bir karfl› koyufl gücüne sahip olamay›fl›d›r. Irak’taki gerek mezhepsel çat›flmalar, gerekse de etnik ç›kar çat›flmalar› ve hepsinden daha önemlisi do¤ru bir direnifl önderli¤ine sahip olmay›fl emperyalizmin iflini kolaylaflt›r›yor. Ancak yine de Irak emperyalizm için dikensiz gül bahçesi de¤ildir. Irak’tan ABD askerleri tabutlarla dönmeye devam edecektir. Ancak flu da bilinmelidir ki ABD bölgedeki ç›karlar›na, tabutla geri dönen askerlerinden daha çok önem vermektedir. Bunu C. Rice itiraf etti. “Bölgedeki ç›karlar›m›z verdi¤imiz kay›plardan daha önemlidir” dedi. Emperyalizm tarihsel olarak yenilmeye mahkumdur. Ona bu mahkumiyetini hemen tatt›rmak için sahip oldu¤umuz görevlere s›k›ca sar›lal›m. Halklar aras› kardefllik ve birlik, bölgede anti-emperyalist bilinç ve tarihin içinden yo¤rulup gelmifl isyanc› gelene¤imiz kazand›racakt›r.
İsmail Uçar
Halk Savaşı Halk Savaşçısı ilişkisi Halk Savafl›’na iliflkin az›msanmayacak kadar makaleler yaz›ld› ve yine bir o kadar da tart›flma tüketildi. Bunlar elbette ki gereksiz de¤illerdi. Zira bizimki gibi co¤rafyalarda Yeni Demokratik Halk Devrimi’nin yolu olan ve Maoistlerin önderli¤inde yürütülen Halk Savafl›’n›n gerçek anlam›yla anlafl›labilmesi için bu tart›flmalar›n bundan sonra da sürdürülmesi gerekmektedir. Üzerinde durmak istedi¤imiz konu yine Halk Savafl› merkezli Halk Savafl›-militan, faaliyetçi yan›, k›saca Halk Savafl›’n›n kendimizde somutlaflmas›n› ele alarak nas›l bir Halk Savaflç›s› olmam›z gerekiyor? Bunu tart›flmaya çal›flaca¤›z. Özellikle ölümsüz flehitlerimizi and›¤›m›z bu günlerde Halk Savafl›-Halk Savaflç›s› iliflkisini do¤ru kurdu¤umuz zaman flehitlerimizi de daha iyi anlayaca¤›m›z tart›flmas›zd›r. Sömürge, yar› sömürge-yar› feodal co¤rafyalarda Maoist komünistlerin önderli¤inde yürütülen bütünlüklü devrim stratejisi olan Halk Savafl›’n› savunup bu savafl›n içerisinde olanlar› genel anlamda Halk Savaflç›s› olarak tan›mlamak mümkün. Ancak tek bafl›na bu savafl›n flu veya bu flekilde parças› olanlara ‘sadece Halk Savafl›’n›n içerisinde yer almak bir Halk Savaflç›s› veya gerçek anlamda Halk Savaflç›s› olmak için yeterli midir?’ diye sorulsa muhtemelen buna cevab›m›z ‘yeterli de¤ildir’ olurdu. Evet nas›l ki Halk Savafl›; sömürge, yar› sömürge-yar› feodal co¤rafyalarda devrimi gerçeklefltirmek için stratejik bir öneme sahipse, ayn› flekilde bu savafl›n yürütücüleri de oynad›klar› rol gere¤i stratejik bir önem arzetmektedirler. Dolay›s›yla Maoistler olarak önderlik etti¤imiz Halk Savafl› merkezli de olsa, de¤iflik kurum ve faaliyet alanlar›nda demokratik-devrimci programlar etraf›nda mücadele eden faaliyetçiler olarak stratejik rolümüzü bilince ç›kartmak durumunday›z. Tek tek biriyler olarak zihinlerimizden reflekslerimize kadar kendimizi örgütleyerek içerisinde yer ald›¤›m›z birim, organ, komite ve faaliyet alanlar›nda da ayn› örgütsel disiplin içerisinde hareket etmenin önemin bilince ç›kartmadan, bir araya gelerek mevcut diktatörlü¤e karfl› birtak›m al›flkanl›klar üzerinden mücadele yürütmek Halk Savaflç›s›n› tan›mlarken asla yeterli de¤ildir. Halk savaflç›s›na idealize edilmifl bir tan›m aranmamal›d›r. Ama halk ve savaflç› kavramlar›ndan yola ç›karak da beli bir fikire sahip olmam›z gerekir. Halk savaflç›s›, ne halk›n geri yanlar›yla uzlaflan, ne de halk› küçümseyen de¤il. Halk›n kurtuluflunun s›n›flar mücadelesinde, ezilenlerin proletarya önderli¤inde bu savafl› kazanmalar›yla sa¤lanabilece¤i perspektifiyle mücadele eden, öncelikli olarak Halk Savafl›’n›n genel mant›¤›n› kavrayarak pratik içerisinde bu genel mant›¤a uygun konumlanarak, Maoist iktidar ve örgüt bilinciyle kendini donatmaya çal›flan halk kitleleri içerisindeki Maoist partinin savafl siperleridirler. Dolay›s›yla halk›n savaflç›lar›d›rlar. Günümüz dünyas›nda emperyalist burjuvazi, bireyi bir anlamda ad›na ‘bilgi ça¤›’ diyerek tüketim toplumunun ihtiyaçlar› çercevesinde ele alarak yeniden flekillendiriyor. Tekni¤in-teknolojinin insan›n bilinçli dinamik rolünün karfl›s›ndaki “üstünlü¤ü” üzerinden propagandas› yap›lan bu ideolojik savaflla bireyin kendine olan yabanc›laflmas› derinlefltirilerek teknolojinin kölesi haline getirilmeye çal›fl›yor. fiüpesiz ki bu yeni bir fley olmad›¤› gibi “tarihin sonu geldi, s›n›f savafllar›n›n yerini medeniyetler çat›flmas› ald›” fleklindeki burjuva safsatadan ba¤›ms›z da ele al›namaz. Dolay›s›yla burjuvaziyi gerçekten “yeni kefliflere” zorlayan s›n›fsal, tarihsel ve toplumsal nedenleri görmemiz gerekir. Çünkü bu durum onlar›n s›n›fsal ç›kar› ve yönelimiyle direkt iliflkilidir. Bu ba¤lamda kendi sistemlerinin bekas›n› muhafaza edip gelifltirmeye çal›fl›rlar. Tüm duruflu ve yönelimleri bu merkezlidir. Öyleyse zulmün tiranl›¤›n› yapanlar için böylesi bir tesbiti yapan bizlerin de duruflu ve yönelimi ne derece bilimsel ve stratejiktir? Sorusunu kendimize sorarak sistemin yaratmak istedi¤i insan, hatta “devrimci” tipine cepheden meydan okuyarak daha etkili ve aktif olarak s›n›f savafl›m›n›n co¤rafyam›z özgülünde yürütülen biçimi olan Halk Savafl›’n›n hizmetinde olmal›y›z. ‹nsan gerçekli¤i itibariyle stratejik varl›kt›r. Kendini tan›mayla bafllayan ve bilinçlerin örgütlenmesiyle muazzam bir güce dönüflen insan›n bu bilinçli ve dinamik rolü burjuvazinin teorisini yapt›¤› gibi tekni¤in karfl›s›nda yenilmifl de¤ildir. Burjuvazi tekni¤inteknolojinin belirleyici oldu¤unun teorisini yaparak asl›nda kendi üstünlü¤ünü ve “yenilmezli¤inin” ebedi oldu¤unu söylemeye getirmektedir. Çünkü s›n›fl› toplumlar gerçekli¤inin kaynakl›k etti¤i eflitliksizler dünyas›nda tekni¤i-teknolojiyi elinde tutan buna hakim olan burjuvazidir. Elindeki gücün insan karfl›s›ndaki üstünlü¤ünün propagandas›n› yaparak iktidar›n›n ebedili¤ini ilan ediyor. Yoldafl Mao karfl›tlar aras› bir savaflta insan›n bilinçli dinamik rolü üzerine flöyle diyordu; Bilinçli bir dinamik rol oynamak, insan›n özelli¤idir. ‹nsan, bu özelli¤ini savaflta apaç›k ortaya koyar. Savaflta zaferi ya da yenilgiyi, askeri, politik, ekonomik ve co¤rafi koflullar ve her iki taraf›n verdi¤i savafl›n do¤as› ve taraflar›n kazand›klar› uluslararas› deste¤in belirledi¤i kuflkusuzdur, ama sonucu gene de yaln›z bunlar belirlemez, bunlara öznel çabalar›n da eklenmesi gerekir; yani, savafl› yönetme ve savafla kat›lma çabas›, insan›n savafltaki bilinçli dinamik rolü.
4
GÜNCEL
19-31 Ocak 2007
Tecriti kald›r›n ölümleri durdurun Ankara’da Cuma eylemleri
F tipi hapishanelerde süren tecrit ve tredman uygulamalar›na karfl› Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n çeflitli yerlerinde, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve sendikalar biraraya gelerek ortak eylemlerle tecrit uygulamalar›na son verilmesini istediler
Yüksel Caddesi’nde tecriti anlatan foto¤raf sergisi açarak, imza stantlar› kuran “Tecrite Karfl› Ankara ‹nisiyatifi” üyeleri, tecrit sorununun çözümü için her Cuma bir araya geleceklerini belirttiler. Yüksel Caddesi’nde 12 Ocak’ta bir araya gelen tecrit karfl›tlar› aç›klamalar›n› sembolik bir hücre içerisinde yaparak, insanca bir yaflam ad›na mücadele ettikleri için insanlar›n F tiplerine at›ld›klar›n›, tecrit koflullar›na tabi tutulduklar›n› belirttiler. Eylem Behiç Aflç›’n›n mektubunun okunmas›n›n ard›ndan, ‘her Cuma buraday›z’ ça¤r›s›yla sona erdi.
‹stanbul Aralar›nda TMMOB, KESK, Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i, Tecrite Karfl› Avukatlar, EHP, ESP, SDP, HÖC, TKP, Partizan ve E¤itim-Sen’in bulundu¤u çok say›da demokratik kitle örgütü, sivil toplum kuruluflu, siyasi parti ve sendika üyeleri, F tipi hapishanelerde uygulanan tecridin sona erdirilmesi ve ölümlerin durdurulmas› talebiyle her Cumartesi Taksim’de oturma eylemleri düzenliyorlar.
‹zmir D‹SK, Genel-‹fl 5 No'lu fiube, BES, ÇHD, PSAKD Ege fiubeleri, EGE 78'liler Derne¤i, HÖC, BDSP, EHP, ESP, DHP, ‹HD, ‹C‹, Tüm Bel-Sen 1 No’lu fiube, Partizan, Al›nteri, Kald›raç, SES, DTP, SDP, Köz, ‹flçi Mücadelesi ve Kurtulufl Partisi üyeleri 15 Ocak’ta Karfl›yaka Sevgi Yolu’nda gerçeklefltirdikleri meflaleli yürüyüflle tecrite son verilmesini ve ölümlerin durdurulmas›n› istediler.
‘Her cumartesi buraday›z’ 6 Ocak’ta yap›lan ilk oturma eylemi s›ras›nda polisin yo¤un y›¤›nak yapmas› dikkat çekti. Polisin, provokasyon yaratarak eyleme müdahale etme haz›rl›¤› yapmas› üzerine ç›kan gerginlik sonras› eylem sonland›r›ld›. TMMOB Makine Mühendisleri Odas›’nda 7 Ocak günü bir araya gelen kurum temsilcileri, önceki gün yap›lan oturma eylemine provokatif bir flekilde
ç›’y› ziyaret eden ayd›nlar, F tipi hapishanelerdeki tecritin kald›r›lmas› için Aflç›’ya destek verdiler.
Erzurum Yüksek Güvenlikli H Tipi Hapishanesi'nde tutulan siyasi hükümlü ve tutuklular, kötü muameleye u¤rad›klar›n›
Antalya yaklaflan polisin tutumunu k›nayarak, tecrit sorununun çözülmesini istediler.
ça¤r›s› ile biraraya gelen birçok sendika ve demokratik kitle örgütünün kat›l›m›yla oluflan “Tecrite Karfl› Ankara
Ankara
‹nisiyatifi”, tecrit karfl›t› eylemlerine
D‹SK, KESK, ATO, TMMOB’un
devam ediyor.
DHP, KESK, HÖC, D‹SK, Emekli Sen, Halkevleri, Devrimci Hareket, SDP, ÖDP ve EMEP’in içinde yer ald›¤› tecrit karfl›t› eylem platformu, K›fllahan Oteli önünde bas›n aç›klamas› gerçeklefltirerek tecrit sorununun çözülmesini istedi.
kenceyi Önleme Komitesi ve
Ocak’ta yapt›¤› aç›klamada, Er-
TBMM ‹nsan Haklar› Komisyo-
zurum H Tipi Hapishanesi’nde-
nu'na baflvurmaya haz›rlan›-
ki uygulamalar›n 12 Eylül dö-
yorlar.
nemindeki Diyarbak›r hapisha-
Erzurum H Tipi Hapishane-
nelerinde ve Guantanamo ha-
si'nde kalan siyasi tutsaklar Ci-
pishanesinde yap›lan insanl›k
han Alkan, Bar›fl Atmaca ve Ce-
d›fl› uygulamalar›n benzeri ol-
nap Dalk›ran, avukatlar› Fahret-
du¤unu belirtti. Uygulamalarla
tin Kaya arac›l›¤›yla yapt›klar›
ilgili olarak Adalet Bakanl›¤›,
aç›klamada, geceleri arama ba-
hapishane yönetimi ve savc›l›k
hanesiyle s›k s›k uyand›r›ld›klar›n›, 'tatbikat' ad› ald›nda da geceleri elleri kelepçeli halde d›flar› ç›kart›l›p eksi 40 derecenin alt›nda yürütüldüklerini belirte-
hapishanelerin
hiçbirinin dünya standartlar›na uy-
zar Vedat Türkali, Eflber Ya¤mur-
gun olmad›¤›n› defalarca rapor et-
dereli, Sosyal Demokrasi Vakf›
tiklerini hat›rlatan Ak›n Birdal ise,
Baflkan› Ercan Karakafl, Ak›n Bir-
“Türkiye'de toplumsal bar›fla ihti-
dal ve Avukat Kemal Aytaç tecrit
yaç vard›r. Ve toplumsal bar›fl›n
sorununun çözülmesini istediler.
sa¤lanabilmesi için art›k tecritlerin
Vedat Türkali, ‘tecrit’ uygula-
son bulmas› gerekir. Ç›kar›lacak si-
mas›n›n insanl›k d›fl› bir uygula-
yasi bir genel af toplumsal bar›fl›n
ma oldu¤unu ifade ederek, F tipi
bir ad›m› olacakt›r. Aksi bütün
sorununun siyasi bir mesele ol-
Türkiye'yi tecride dönüfltürecektir”
maktan ç›kt›¤›n› söyledi.
diye konufltu.
nezdinde giriflimde bulunduklar›n› belirten Kaya, “fiimdi yapt›¤›m›z bu baflvurular›n sonuçlar›n› bekliyoruz. Olumlu
rek, hapishanedeki bask›lar ne-
bir sonuç ç›kmamas› halinde
deniyle Avrupa Konseyi ‹flken-
Avrupa Konseyi ‹flkenceyi Ön-
ceyi Önleme Komitesi ile TBMM
leme Komitesi ve TBMM ‹nsan
‹nsan Haklar› Komisyonu'na
Haklar› Komisyonu'na baflvu-
baflvuracaklar›n› söylediler.
raca¤›z” fleklinde konufltu.
F tipinde açl›k grevi Van F Tipi Hapishane-
Van fiubesi’nde aç›klama ya-
si’nde bulunan PKK’li tutsak-
pan TUHAY-DER Baflkan›
lar, maruz kald›klar› tecrit ifl-
Kotay, hapishane idaresinin
kencesine ve idarenin keyfi
kendi bafl›na buyruk bir sis-
uygulamalar›na karfl› süresiz
tem oluflturdu¤unu belirte-
açl›k grevi bafllatt›lar.
rek, tutsaklar›n kifliliklerinin
Geçti¤imiz aylarda çevre illerdeki hapishanelerde buPKK’li
tutsaklar›n
nakliyle faal hale getirilen Van F Tipi Hapishanesi’nde bulunan tutsaklar, TUHAYDER Van fiube Baflkan› Adil Kotay arac›l›¤›yla yapt›klar› aç›klama ile, tecrit iflkencesine ve idarenin keyfi uygulamalar›na karfl› 10 Ocak’ta
teslim al›nmak istendi¤ini söyledi. Hapishanede yaflanan sorunlara iliflkin Adalet Bakanl›¤›’na baflvurduklar›n› ancak bir sonuç alamad›klar›n› belirten Kotay, ölüm orucundaki Av. Behiç Aflç›’ya da de¤inerek, “E¤er bir hukukçu bu uygulamalara karfl› en de¤erli olan can›n› bile ortaya koymufl ise, F Tipi cezaevlerinin insan›
süresiz açl›k grevi bafllatt›k-
tüketme yeri oldu¤u bir kez
lar›n› duyurdular.
daha ispatlanm›flt›r” fleklinde konufltu.
Okmeydan›’nda ‘Demokrasi Platformu’
tecritler kalkmal›’
Aflç›’y› evinde ziyaret eden Ya-
cezaevi gibi' Avukat Fahrettin Kaya, 11
Açl›k grevine iliflkin ‹HD
‘Toplumsal bar›fl için Ülkemizdeki
'Guantanamo
belirterek, Avrupa Konseyi ‹fl-
lunan
Ayd›nlar Aflç›'y› ziyaret etti Ölüm orucundaki Av. Behiç Afl-
Hapishanede gece yar›s› tatbikatkalar›
Eylemler giderek kalabal›klafl›yor Demokratik kitle örgütleri, si-
siyasal iktidar taraf›ndan görül-
‹stanbul polisinin son za-
yasi partiler, sendikalar ve sivil
mesini istiyoruz. Siyasal iktidar
manlarda birçok kere y›¤›nak
toplum kurulufllar›n›n tecrite kar-
bilimi ve demokratik muhalefeti
fl› bafllatm›fl olduklar› eylemler
yok sayma ›srar›na son vererek,
gittikçe kalabal›klafl›yor.
ilgili bilim çevrelerinin tespit ve
‹stanbul’da, Cumartesi eylem-
önerilerini dikkate almal›d›r. Si-
lerinin ikincisinde, Taksim Tram-
yasi iktidar› insanl›¤› karfl› diren-
vay Dura¤›’nda biraraya gelen
meye son vermeye ölüm üreten
tecrit karfl›tlar› ad›na konuflan Bilgesu Erenus, Av. Behiç Aflç›, Gülcan Görüro¤lu ve Sevgi Say-
tecriti ortadan kald›rmaya ça¤›r›yoruz” fleklinde konufltu.
duklar›n› duyurdular. Platformun, iflsizlik, yok-
yaparak, terör estirdi¤i Ok-
sulluk ve e¤itimsizlik gibi so-
meydan›’nda bir araya gelen
runlardan kaynaklanan yoz-
çeflitli demokratik kitle ögüt-
laflma ve çürümeye karfl› mü-
leri, dergi çevreleri ve siyasi
cadele amaçl› kuruldu¤u belir-
parti flubeleri, ‘Okmeydan›
tilen aç›klamada, Okmeyda-
Demokrasi Platformu’nu kur-
n›’nda yaflanan bu tip sorun-
dular.
lar›n egemenler taraf›ndan
Ovac›kl›lar Derne¤i’nde bi-
uygulanan politikalardan, ç›-
raraya gelen Halkevleri, ÖDP,
kart›lan yasalardan kaynak-
ESP, SODAP, Karak›z›l Notlar,
land›¤› belirtildi.
maz’›n tecritin son bulmas› tale-
Aflç›’n›n annesinin de bir ko-
biyle ölüm orucunda olduklar›n›
nuflma yapt›¤› eylem, sanatç› ‹l-
Ça¤r›, Partizan, DHP, EMEP,
ve sa¤l›k durumlar›n›n giderek
kay Akkaya’n›n kitleyle birlikte
DTP, Eflit ve Özgür Yurttafl
Platformu, insanca bir ya-
söyledi¤i “Çav bella” marfl› ile
Hareketi ve ‹flçi Evi Derne¤i
flam, yaflan›labilir bir mahal-
son buldu.
aç›klama yaparak ‘Okmeydan›
le için elinden geleni yapa-
Demokrasi Platformu’nu kur-
cakt›r” denildi.
daha da kötüleflti¤ini belirterek, “Bizler tecritin sonucunun art›k
Aç›klamada, “Demokrasi
GÜNCEL
19-31 Ocak 2007
Gazeteciler zorlu bir y›l› geride b›rakt›
81 gazeteci öldürüldü Büyük tehlikeler alt›nda görevlerini sürdüren gazeteciler 2006 y›l›nda da emperyalist sistemin sald›rganl›¤›ndan nasiplerini ald›lar. Geçti¤imiz y›l içerisinde onlarca gazeteci savafl ortamlar›nda ya da suikastlarla öldürülürken, yine birçok ülkedeki gazeteciler de emperyalist sald›rganl›¤›n bir parças› olan ‘anti-terör’ yasalar› nedeniyle hapishanelere konuldular
5
Diyarbak›r’da ‘çok dilli belediye hizmeti’ Diyarbak›r Sur Belediyesi,
mesi için belediyelerin yerel dil-
belediye hizmetlerinin Türk-
lerden yararlanmas› amac›n› gü-
çe’nin yan› s›ra, Kürtçe, Arapça,
den karar›n belediye meclisince
Süryanice ve ‹ngilizce verilebil-
onayland›¤› haberinin bas›nda
mesi için ‘çok dilli belediyecilik’
duyurulmas›ndan iki saat sonra
hizmeti verme karar› ald›. Al›-
‹çiflleri Bakanl›¤› konuya iliflkin
nan bu karar, Arapça, Süryani-
inceleme yapmas› için mülkiye
ce ve ‹ngilizce dillerinde hizmet
baflmüfettifli görevlendirdi.
verilmesi hakk›nda daha hiçbir fley söylenmeden, Kürtçe hizmet verilmek istenmesi öne ç›kart›-
Baflkan karar›n
larak tart›fl›lmaya baflland› bile.
arkas›nda Diyarbak›r Sur Belediye
Dünya üzerindeki her geliflmenin nabz›n› tutma ve geliflmeleri kamuoyuna aktarma görevlerini yerine getirmeye çal›flan gazeteciler zorlu bir çal›flma y›l›n› geride b›rakt›lar. Emperyalist devletlerin iflgalleri, iflgal edilen yerlerde süren süren savafl ortamlar›, emperyalizme uflakl›k eden devletlerin uygulamalar›, yürütülen haks›z savafllar, ç›kart›lan ‘anti-terör’ yasalar› gazetecilerin yaflam hakk›n› tehlikeye soktu¤u gibi, ifade özgürlü¤ü, bas›n özgürlü¤ü gibi olgular› da tehdit ediyor. 2006 y›l›nda 81 gazeteci görev bafl›ndayken öldürüldü, yine yüzlercesi de düflüncelerinden kaynakl› yarg›land› ve tutukland›.
81 gazeteci öldürüldü Merkezi Fransa’n›n baflkenti Paris’te bulunan S›n›r Tan›mayan Gazeteciler Örgütü (RSF), yay›nlad›¤› raporda, 2006 y›l› için ‘son 12 y›lda en çok gazetecinin öldürüldü¤ü y›l’
tespitini yaparak, geçti¤imiz y›l görev s›ras›nda ya da düflüncelerini aç›klad›¤› için 81 gazetecinin öldürüldü¤ünü aç›klad›. Raporda son bir y›lda öldürülen bas›n asistanlar›, tercüman ve floförlerin say›s›n›n da 32 oldu¤u belirtildi.
Nedir bu çok dilli
Meclisi’nin belediye hizmetle-
belediyecilik?
rinde Türkçe d›fl›ndaki yerel dil-
Diyarbak›r Sur Belediyesi Meclis üyelerinin karar alt›na ald›klar› ‘çok dilli belediyecilik’, belediye hizmetlerinde Türkçe
Irak en çok gazetecinin öldürüldü¤ü ülke Halen emperyalist iflgal alt›nda olan ve her gün yüzlerce sivilin öldürüldü¤ü Irak, gazetecilerin can güvenliklerinin en düflük oldu¤u ülkeler aras›nda ilk s›rada yer al›yor. 2006 y›l›nda bu ülkedeki geliflmeleri izlerken ço¤unlu¤u Irakl› 64 gazeteci öldürüldü. Örgütün haz›rlad›¤› raporda, Irak’ta savafl›n bafllad›¤› 2003 y›l›ndan bu yana 139 gazetecinin öldürüldü¤ü kaydedilirken, bu rakam›n 1955-1975 y›llar› aras›nda 20 y›l süren Vietnam savafl›nda hayat›n› kaybeden gazeteci say›s›n›n 2 kat› oldu¤u belirtildi. 20 y›l süren savafl boyunca Vietnam’da sadece 63 gazetecinin hayat›n› kaybetti¤i ifade edildi.
Gazeteciler için en tehlikeli ikinci ülke ise Meksika, üçüncü s›rada da Filipinler yer al›yor.
871 gazeteci tutukland› Birçok gazetecinin görev bafl›ndayken kaç›r›ld›¤›na dikkat çekilen raporda, geçti¤imiz y›lda baflta Irak ve Filistin olmak üzere, dünya çap›nda 56 gazetecinin kaç›r›ld›¤›n› aç›klad›. Aç›klamaya göre 871 gazeteci tutuklan›rken, toplam bin 472 bas›n mensubu da fiziki sald›r›ya veya tehdide maruz kald›.
Sansür h›z kesmedi S›n›r Tan›mayan Gazeteciler Örgütü’nün verdi¤i rakamlara göre son bir y›lda toplam 912 yay›n organ› sansürlendi. 2006 y›l›nda sansürü uygulayan ülkelerin bafl›nda gelen Tayland’da Eylül ay›nda yap›lan askeri darbenin ard›ndan 300’ü aflk›n yerel radyonun kapat›ld›¤› belirtiliyor.
Ülkemizde de tablo ayn› Türkiye-Kuzey Kürdistan’da da durum genelden hiç farkl› de¤il, düzen muhalifi 22 gazeteci ve yazar 2007 y›l›n› hapishanelerde
yarbak›r Sur Belediyesi Baflkan›
karfl›lad›.
Abdullah Demirbafl’›n iki y›l ön-
Geçti¤imiz y›l Mart ay›n›n sonlar›nda, Diyarbak›r’da HPG gerillalar›n›n cenaze törenlerine yap›lan sald›r›da muhabirimiz ‹lyas Aktafl, devletin kolluk kuvvetleri taraf›ndan katledilirken, Eylül ay›nda uygulamaya konulan
Sincan 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan Zavar’›n tahliye edilmesini isteyen Koordinasyon üyeleri, Ankara’da, Yüksel Caddesi’nde bas›n aç›klamas› yapt›lar. Aç›klamada, Zavar’›n befl y›ld›r tu-
Polisler taraf›ndan dövülerek iflkence ile katledilen Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe, ölümünün 11. y›ldönümünde mezar› bafl›nda an›ld›. O¤lunun mezar›n› öpen anne Fadime Göktepe, “Bir Metin öldü ama binlerce Metin yan›mda. Onlar, Metin'in kaleminden korktular; ancak Metin'im ölmedi” dedi. 8 Ocak 1996'da, Eyüp Kapal› Spor Salonu'nda polisler taraf›ndan dövülerek iflkence ile katledilen Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe, ölümünün 11. y›ldönümünde sevenleri taraf›ndan mezar› bafl›nda an›ld›. Aralar›nda Metin Göktepe'nin annesi Fadime Göktepe, EMEP üyeleri, Evrensel Gazetesi Genel
‘Çok dillilik ›fl›¤›nda belediyecilik ve yerel yönetimler’ bafll›kl› yaz› göndermesiyle gündeme gelmiflti. Bu yaz›s›nda Demirbafl, ‘Farkl›l›klar birer hata de-
kanl›¤› hemen inceleme bafllatsa da, bölgede yaflayan insanlar›n büyük ço¤unlu¤unun Türkçe d›fl›nda baflka bir dil konufluyor olmas›, al›nan karar›n somut bir gerçekli¤e dayand›¤›n› ortaya koyuyor. Belediyelerinin s›n›rlar› içerisinde 104 bin kiflinin yaflad›¤›n› belirten Demirbafl, yapt›klar› bilimsel anket sonucu bu kiflilerin yüzde 72’sinin Türkçe’den baflka bir dil konufltu¤u sonucunun ortaya ç›kt›¤›n› belirte-
¤ildir’ diyerek, her kültürün ‘efl-
likle devrimci demokrat bas›n yay›n kurulufl-
siz’ ve ‘de¤erli’ kabul edilmesi
rek, “Türkiye'de çok kimlikli bir
lar› baflta olmak üzere muhalif bas›n organla-
gerekti¤ini vurguluyordu. Yaz›-
yap› var. Bu farkl› kimliklerin
r› ve çal›flanlar› üzerinde tam bir sansür ve
da, belediye personeli istihdam
ifade edildi¤i yerlerden birisi de
tutuklama terörü uyguland›. TMY yasalaflt›k-
edilirken yerel dili bilme flart›
belediyeler olmal›. THY, yolcula-
tan sonra toplam 17 gazeteci ve yazar tutuk-
aranmas›, resmi evraklar›n
r›na hem Türkçe hem de gidece-
land›, yine ayn› yasa dayanarak gösterilerek,
farkl› dillerde yap›labilmesi, be-
¤i ülkenin diliyle bilgi veriyor,
Ülkede Özgür Gündem Gazetesi, At›l›m Ga-
lediye raporlar›n›n çok dilli bir
çünkü verdi¤i hizmetin anlafl›l›r
zetesi, Özgür Halk ve Genç Bak›fl dergileri-
biçimde düzenlenmesi, hatta
olmas›n› istiyor. Bizim yapmaya
nin yay›nlar› durduruldu.
her dil grubunun kendi ‘Halk
çal›flt›¤›m›z da budur” fleklinde
Meclisi’ni kurmas› gibi öneriler
konuflarak, Meclis’in ald›¤› ka-
getiriliyordu.
rar› savundu.
tuklu bulundu¤u süre içerisinde 11 ameliyat geçirdi¤i ve mesanesinden 39 ur ç›kar›ld›¤› belirtilerek, Zavar’›n tecrit koflular›nda tutulmas›n›n mümkün olamayaca¤› vurguland›. Aç›klamada, “Zavar insanca muamele görmek ve tedavisinin sa¤l›kl› bir ortamda sürdürülmesini istiyor” denildi.
‹flkence gördü¤ü halde san›k oldu Kanser hastas› olan Zavar, 2003 y›l›nda tutuklu bulundu¤u Tekirda¤ F Tipi Hapishanesi’nden Bayrampafla Hapishanesi’ne sevk edilirken jandarmalar›n ‘ç›plak üst aramas›’ uygulamas›n› reddetti¤i için fiziki fliddete maruz kalm›flt›. Sald›r› ile ilgili olarak ‹stanbul Eyüp Cumhuriyet Baflsavc›l›-
Metin Göktepe unutulmad›
ce Avrupa Sosyal Forumu’na,
¤› karar karfl›s›nda ‹çiflleri Ba-
Terörle Mücadele Yasas› sald›r›lar›yla, özel-
Gazeteci Erol Zavar’a özgürlük
ODAK ve Genç Direniflçi dergilerinin sorumlu yaz› iflleri müdürlü¤ünü yapm›fl olan tutuklu gazeteci Erol Zavar’›n kanser hastal›¤›na ra¤men tutuklulu¤unun sürmesi, Erol Zavar’a Yaflam Hakk› Koordinasyonu üyelerince protesto edildi.
mas› anlam›na geliyor. Bu konu ilk olarak yine Di-
Kanser oldu¤u halde F tipi hücrelerinde tutuluyor
Tutuklu bulundu¤u Sincan F tipi hapishanesinde kanser hastal›¤›na ra¤men yaflam mücadelesini sürdüren gazeteci Erol Zavar befl y›ll›k tutukluluk süresince kanser nedeniyle 11 ameliyat geçirmesine ra¤men tahliye edilmiyor. Zavar, 2003 y›l›nda hastaneye sevk s›ras›nda jandarmalar taraf›ndan iflkence görmesine ra¤men bu nedenle ceza da ald›
d›fl›ndaki yerel dillerin kullan›l-
lerin kullan›lmas› yönünde ald›-
¤›’na jandarmalar hakk›nda suç duyurusunda bulunmas›na ra¤men, ‹stanbul Valisi Muammer Güler, ‘arama ve kay›t iflleminde görevlilerin hiçbir kusuru yok’ deyince soruflturma izni verilmemiflti. Zavar’›n soruflturma talebine izin verilmezken, sevk s›ras›nda yap›lan sald›r›da Zavar taraf›ndan boynunun s›k›ld›¤› iddia edilen bir jandarma erinin, olay›n ard›ndan bir günlük ‘ifl göremez’ raporu almas›yla Zavar hakk›nda dava aç›ld›. Eyüp Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, Zavar’›n jandarma erinin boynunu s›kmak suretiyle bir günlük ifl görememesine neden oldu¤u gerekçe edilerek 6 ay hapis cezas› verildi. Hapis cezas› 3 bin 600 Ytl para cezas›na çevrildi.
Belediyenin yapt›rd›¤› anke-
Sur Belediyesi’ne jet h›z›yla müfettifl
te göre, belediye s›n›rlar› içerisinde yaflayan insanlar›n yüzde 72’si Kürtçe, yüzde 24’ü Türk-
Halkla iyi bir iletiflim kur-
çe, yüzde 1’i Arapça ve yüzde
mak, anlafl›labilir, kal›c› ve sür-
3’ü de Süryanice, Ermenice ve
dürebilir bir hizmet götürülebil-
‹ngilizce konufluyor.
Çeçenler 'mültecilik' statüsü istiyor ‹stanbul'daki mülteci kamplar›nda zor flartlar alt›nda yafla-
Bazen de polis bizi gözalt›na al›yor” dedi.
yan Çeçenler, en temel ihtiyaçlar›n› bile karflılamakta zorluk çekiyorlar. Çeçenistan'da süren sa-
Türk yetkililere sitem
vafl nedeniyle ülkelerine de dö-
“Orada çok insan öldü, gi-
nemeyen Çeçenler, Türk devleti-
dersek sabaha kadar yaflayaca-
nin kendilerine 'mültecilik statü-
¤›m›z› bile bilemiyoruz” diyen
sü' tan›mas›n› istiyorlar.
Selina Sultanova ise kamplar›
Rusya'n›n Çeçenistan'› ikinci kez iflgal etti¤i 1999 y›l›ndan sonra Türk devletine s›¤›nan ve ‹stanbul’un Ümraniye, Beykoz ile Kad›köy ilçelerindeki kamplarda kalan Çeçenler, ‘mültecilik’
ziyaret eden Türk yetkililerinin sorunlar›n çözümü için verdikleri sözleri yerine getirmemelerinden yak›nd›. Sultanova, tek isteklerinin 'mültecilik' haklar›n›n tan›nmas› oldu¤unu belirtti.
statüsü alamad›klar› için zor ko-
Savafltan kaçarak ülkemize
flullar alt›nda yaflamlar›n› sür-
gelen 4 çocuk annesi Havva Ye-
dürüyorlar.
gaeva ise yaflad›klar›n› flöyle anlatt›: "Annem, babam ve karde-
Ucuza çal›flt›r›l›yorlar
flimi savaflta kaybettim. ‹ki defa savafl gördü¤ümüz için kalp ve
Yay›n Yönetmeni ‹hsan Çaralan ile gazete çal›flanlar› ve fiair-yazar Sennur Sezer’in de bulundu¤u kalabal›k grup Esenler'de bulunan Kemer Mezarl›¤›'nda bir araya geldi. Ellerinde Göktepe'nin foto¤raflar›n› tafl›yan grup, s›k s›k “Hepimiz birer Metiniz”, “Evrensel susturulamaz” sloganlar› eflli¤inde Göktepe'nin mezar› bafl›nda topland›. Grup, devrim ve demokrasi mücadelesinde yaflamlar›n› yitirenler için sayg› duruflunda bulundu.
Ümraniye’de Halilürrahman
sinir hastal›klar› ile karfl› karfl›-
Camii'nin alt kat›nda 132 kiflinin
yay›z. Oradaki savafltan kaçt›k
yaflad›¤› kamp›n sorumlusu Vi-
ama Türkiye'de de çok zor flart-
sit Buçaev adl› Çeçen, 4 çocu¤u
larda
ve efliyle 30 metrekarelik bir
bronflit olan çocuklar›m›z› te-
odada kalıyor. 7 y›ld›r burada
davi ettiremiyoruz, okula gön-
yaflamas›na ra¤men, ‘mülteci’
deremiyoruz. Polis çal›flmam›-
statüsü alamad›¤›n› belirten Bu-
za izin vermedi¤i için ara s›ra
çaev, “Çal›flmam›za izin verilme-
ev temizli¤ine gidiyoruz ama o
di¤i için geçimimizi sa¤lamaya-
da yetmiyor. Benim iki çocu-
Mezar bafl›nda yap›lan konuflmalar›n ard›ndan Göktepe'nin mezar›na karanfiller b›rakan grup, sloganlar eflli¤inde mezarl›ktan ayr›ld›.
m›yoruz. ‹fl bulunca da çok ucu-
¤um burada do¤du. Ama Tür-
za çal›flt›r›yorlar. Bazen çal›flt›¤›-
kiye onlara vatandafll›k hakk›
m›z halde param›z› alam›yoruz.
dahi vermiyor".
yafl›yoruz.
So¤uktan
6
EMEK-HABER
19-31 Ocak 2007
Ülkede yoksullu¤un olmad›¤›n› söyleyen AKP’ye TÜ‹K’ten destek
Bozac›n›n fiahidi fi›rac›! mas›na benzer araflt›rmalar çeflitli sendikalar taraf›ndan da gerçeklefltiriliyor ve ortaya ç›kan sonuçlar bambaflka bir tablo çiziyor. Zira 2004 y›l›nda açl›k s›n›r› TÜ‹K taraf›ndan 182 YTL olarak aç›klan›rken, Türk-‹fl ise açl›k s›n›r›n› 513 YTL olarak ortaya koymufltu. TÜ‹K’in raporuna göre 2004-2005 aras›nda fiyatlar›n sürekli artmas›na ve halk›n sat›n alma gücünün sürekli düflmesine karfl›n açl›k s›n›r› sadece 8 YTL artm›fl! Benzer flekilde 2006 y›l›n›n Kas›m ay›nda Türkiye Kamu-Sen taraf›ndan yap›lan ayn› konulu araflt›rma; açl›k s›n›r›n›n 727.17 YTL, yoksulluk s›n›r›n›n ise bin 893 YTL oldu¤unu ortaya koymufltu. Sendikan›n ayn› araflt›rmas›nda çal›flan tek kiflinin açl›k s›n›r›n›n, Kas›m ay›nda Ekim ay›na göre yüzde 0.99 oran›nda (7.11 YTL) artt›¤›na iflaret ediliyordu. Oysa TÜ‹K açl›k s›n›r›nda bir y›lda (2004-2005) sadece 8 YTL art›fl oldu¤unu iddia ediyor. Soka¤a bakan, pazara ç›kan, gözlerini-kulaklar›n› kapatmayan herkes TÜ‹K’in rakamlar›n›n aldatmaca ve yalan oldu¤unu görecektir.
TÜ‹K ayl›k 190 YTL geliri olan 4 kiflilik bir aile aç kalmayaca¤›n› öne sürüyor. Buna göre bir kiflinin günlük yeme-içme giderleri için sadece 1.6 YTL yeterli! ürkiye ‹statistik Kurumu (TÜ‹K) taraf›ndan haz›rlanan ‘2005 Y›l› Yoksulluk Çal›flmas›’ isimli rapor geçti¤imiz günlerde kamuoyuna aç›kland›. TÜ‹K raporuna göre ülkemizde 4 kiflilik bir ailenin açl›k s›n›r› 190 YTL!
T
ni 1 dolar 0.78 YTL (780 bin TL) olarak kabul ediliyor. Hesap böyle olunca 72 milyon kifliden sadece 900 bin kifli açl›k s›n›r›n›n alt›nda görünüyor.
TÜ‹K açl›¤›n ne oldu¤unu bilmiyor
190 YTL ile 4 kiflilik bir
TÜ‹K, 2001 y›l›ndan bu yana Dünya Bankas›’ndan al›nan kredi deste¤i ile anketler yaparak; Sosyal Riskin Azalt›lmas› Projesi’ni gerçeklefltiriyor. Yoksulluk, enflasyon vb birçok bafll›ktan oluflan proje ile ülkemizde yoksullu¤un nedenleri, sonuçlar› ve boyutlar›n›n ortaya konmas› “hedefleniyor”.
aile doyar m›?
TÜ‹K, yapt›¤› yoksulluk araflt›rmalar›nda Dünya Bankas› taraf›ndan belirlenen açl›k ve yoksulluk tan›mlamalar›n› baz al›yor. Buna göre “günde 2 dolar›n alt›nda geliri olanlar” yoksul, “günde 1 dolar›n alt›nda geliri olanlar” ise aç say›l›yor. Üstelik dolar›n kuru da 2004 y›l› baz al›narak hesaplan›yor, ya-
190 YTL gelire sahip olan 4 kiflilik bir aile TÜ‹K taraf›ndan aç say›lm›yor. Peki 190 YTL dört kiflilik bir aile için ne ifade eder, onlar› doyurur mu? Ayl›k 190 YTL gelire sahip olan 4 kiflilik bir ailede, kifli bafl›na günlük 1.6 YTL (1 milyon 600 bin TL) düflüyor. Bunu günlük üç ö¤ün yeme¤e bölecek olursak bu alide her bir ferde, ö¤ün bafl›na 0.5 YTL (500 bin TL) düflüyor. Ve T‹ÜK’in “uzman”lar› bunun açl›k s›n›r›n üzerinde bir para oldu¤unu, bu para ile bir kiflinin bir ö¤ünde ihtiyaç duydu¤u kaloriyi alabilece¤ini iddia ediyor. Do¤rusu insan TÜ‹K “uz-
Emeklilerden imza
Kömür oca¤›nda
kampanyas›
grizu patlamas›
man”lar›n›n soka¤a ç›kt›klar›ndan, bizimle ayn› dünyada yaflad›klar›ndan flüphe ediyor!
Yoksulluk s›n›r› 429 YTL imifl! TÜ‹K malum raporunda; ülkemizde yeme, içme, bar›nma, ulafl›m, sa¤l›k, e¤itim, sosyal aktivite giderleri, elektrik, su vb giderlerinin toplam›n› 429 YTL olarak belirtmekte ve yüz kifliden 26 kiflinin yoksul oldu¤unu öne sürmektedir. Bu rakamlara ve raporun sonucunda ortaya ç›kan “toz pembe” tabloya bakt›¤›m›zda bunun AKP’nin, devletin “yoksulluk azald›, açlar›n karn› doydu, yüzü güldü” söylemleri ile flafl›rt›c› (!) bir flekilde uyufltu¤unu görüyoruz. Eh ne diyelim; bozac›n›n flahidi fl›rac›!
Emekliler, yaflad›klar› ücret s›k›nt›s› ile di¤er sorunlar›n› anlatmak ve bu sorunlar›n giderilmesini talep etmek için 5 Ocak günü Ankara Konur Sokak ve Sakarya Caddesi’nde imza stand› açt›lar. Stant aç›l›fllar›nda bas›na bir aç›klama yapan Emekli-Sen Genel Baflkan› Veli Beysülen, AKP’nin 7.5 milyon emekliyi yok saymaya ve emekliler üzerinden oyun oynamaya devam etti¤ini ve 2006 y›l›n›n emekliler aç›s›ndan kay›plar›n üst boyuta ulaflt›¤› bir y›l oldu¤unu belirterek; “2007’de daha fazla ma¤dur olaca¤›m›z gün gibi ortadad›r” dedi. 2007 y›l›n›n ilk 6 ay› için emeklilere yüzde 5 oran›nda zam verilece¤ine dikkat çeken Beysülen, hükümetin emeklileri gözden ç›kard›¤›n› kaydetti. Ald›klar› maafllar›n açl›k s›n›r›n›n alt›nda oldu¤unun alt›n› çizen Beysülen, ülke genelinde açt›klar› imza standlar›n›n 9 Ocak’a kadar aç›k olaca¤›n› ve toplanan imzalar›n 11 Ocak’ta Baflbakanl›¤a iletilece¤ini belirtti.
faize yüzde 32! Ülkemizde açl›k ve(ya) yoksulluk s›n›r›n›n alt›nda yaflayan milyonlarca kifliye 2005 y›l› bütçesinden ayr›lan tutar sadece yüzde 1 iken; faize ayr›lan pay 45.7 milyar YTL ile bütçenin yüzde 32'sini teflkil ediyor. Yine ayn› y›l istihbarat giderleri için bütçeden 213 milyon YTL, milletvekillerine yap›lan ödeme için 53.3 milyon YTL (y›ll›k vekil bafl›na 100 bin YTL) ayr›l›rken; yoksul halk›n sa¤l›k giderleri için 70 bin YTL, yiyecek ve bar›nma için ise 40 bin YTL ayr›ld›!
TÜ‹K’in gizledi¤i gerçekler TÜ‹K’in yapt›¤› yoksulluk, açl›k araflt›r-
Bu¤day ve pancara IMF t›rpan›
Zonguldak-Ankara kara yolu Dilaver mevkisindeki özel kömür oca¤›nda meydana gelen grizu patlamas›nda 1 iflçi öldü, 6 iflçi yaraland›. Kaçak oldu¤u belirtilen maden oca¤›nda yeni ocak açma çal›flmalar› s›ras›nda grizu patlamas› meydana geldi. Patlamada Cengiz Ömür isimli iflçi hayat›n› kaybederken, Fatih ‹nce, Recep T›¤c›, Mevlüt Y›lmaz, Savafl Küvezci ve Ogün Kandemir isimli iflçiler ise yaraland›. Yaralanan iflçiler Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi’nde yap›lan tedavilerinin ard›ndan taburcu edildiler.
Yoksula bütçeden yüzde 4,
Seçim tart›flmalar› alevlenirken, AKP hükümeti ve onun temsil etti¤i sermaye gruplar› IMF, ABD ve AB ile iliflkilerini so¤utmamak için ter döküyor. AKP, bu do¤rultuda IMF'nin s›k s›k gündeme getirdi¤i K‹T'lere ayr›lan bütçe ve yap›lan giderlerde “k›s›nt›” yapma dayatmalar›n› yerine getirece¤ini duyurarak, seçimlere yat›r›m yap›yor. Seçime yönelik yap›lan yat›r›mla-
r›n faturas› yine yoksul halka ç›kart›l›yor. Zira verilen tasarruf sözleri çerçevesinde bu y›l 2 önemli tar›msal destekleme kurumunun al›mlar›na s›n›rlama getirildi. Buna göre Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) bu¤day al›m› 2 milyon 49 bin tonu aflamayacak ve kurum 650 bin ton sat›fl yapabilecek. Türkiye fieker Fabrikalar› (TfiF) da azami 7 milyon 290 bin ton flekerpancar› alabilecek. Son birkaç y›ld›r destek al›mlar›nda ciddi düflüfller yap›lan TMO, 2005 y›l›nda 4.8 milyon ton destek al›m› yaparken TfiF ise 9 milyon 603 bin ton flekerpancar› al›m› yapm›flt›. Tar›m sektöründeki bafll›ca ürünlerden olan ve milyonlarca kiflinin geçim kayna¤› olan bu¤day ve flekerpancar› al›mlar›na getirilen bu s›n›rlamalar, IMF'ye verilen son niyet mektubunda hükümetin verdi¤i sözlerin bafl›nda geliyordu.
“Kan›m›z› ak›tan Unak›tan” ‹stanbul Kad›köy’de bir araya gelen binlerce eczac› gerçeklefltirdikleri mitingde ödemelerinin yap›lmad›¤›n› ve yabanc› ilaç tekellerine kurban edildiklerini söyleyerek hükümete tepki gösterdi. 14 Ocak günü Kad›köy Numune Hastanesi önünde toplanan kitle buradan “Sa¤l›k hakt›r sat›lamaz”, “Kald›r›m tafl›na para var ilaca yok”, “AKP sa¤l›¤a zararl›d›r”, “Kan›m›z› ak›tan Unak›tan” sloganlar› ile ‹skele Meydan›’na yürüdü. Mitingde konuflan ‹stanbul Eczac› Odas› Baflkan› Zafer Kaplan, mitingi, eczac›lar ezildi¤i, emekleri ve hizmetlerinin karfl›l›¤›n› alamad›klar› için dü-
zenlediklerini belirtti ve bunun tüm toplumun sa¤l›k sorunlar›na sahip ç›kmak anlam›na geldi¤ini ifade etti. ‹laç pazar›n›n 2005’te yüzde 45 büyüdü¤ünü, üretici, ithalatç› ve da¤›t›mc›lar›n keyfinin yerinde oldu¤unu söyleyen Kaplan, oysa eczac›lar›n bu süre içinde paylar›n›n azald›¤›n› belirterek, “Bu ülkede sa¤l›k, eczac›, ilaç, sahipsiz de¤ildir” dedi. Kaplan, uluslararas› ilaç tekellerinin, eczac›n›n sa¤l›ktan elde edece¤i paya gözünü dikti¤ini ve hükümetin de AB’ye uyum ad› alt›nda bu duruma ortak oldu¤unu kaydedetti. Miting, Sad›k Gürbüz’ün seslendirdi¤i ezgilerin ard›ndan son buldu.
EME⁄‹N KÜRSÜSÜ Dursun Baştuğ
Fatura emekçiye kesilemez! Koskoca bir mücadele y›l›n› geride b›rak›rken, feodal burjuva hakim güçler, sömürü ve bask› sald›r›lar›n› yeni y›la devrederek, bugün de mevcut sald›r› tutumlar›n› devam ettiriyorlar. Bir sene boyunca yapt›klar› icraatlar›n yans›mas› olan, ekonomik ve siyasal y›k›mlar›n genifl halk y›¤›nlar›na yans›y›fl› ortadayken, bu noktada aç›klanan sonuçlar›n somut durumla alakas› olmad›¤› görülmektedir. Her sene aç›klanan enflasyonun, düflük gösterilme gayretleri, ezilen halklar›n nezrinde tutmad›, tutmayacak. Hükümet kendi baflar›s›zl›¤›n›, baflar› olarak yans›tman›n yollar›n› ararken, muhalefet ise, oluflmufl baflar›s›zl›¤› siyasal malzeme yaparak, kendi durumlar›n› iyilefltirme politikas›na çevirmeye çal›fl›yor. Yap›lan çal›flmalar›n hangi kirli siyasetle yürütüldü¤ü ve bu siyaseti yaparlarken hangi yöntemlere baflvuruldu¤unu geçmifl dönemlerden de bilmekteyiz. Fakat yaklaflan seçim süreciyle birlikte, oluflacak hareketlili¤in, bu tart›flmalar› farkl› mevzular etraf›nda nas›l da t›rmand›raca¤›n›, bugünden kestirmek gerekir. E¤er bir sisteminin kendisi, talan, soygun, sömürü üzerine kurulmufl ise, bildi¤imizin d›fl›nda bir siyasal hat izlenmesi mümkün de¤ildir. Her seçim öncesi ifade edilen, seçim bütçesinin haz›rlanmas› ve buna ayr›lm›fl bir kaynak yoksa bunun oluflturulmas› gerekçesiyle, cüzdanlara uzanan eller olacakt›r. Asl›nda memleket hadiselerine bak›ld›¤›nda, bofl da olsa, vatandafl›n cüzdan tafl›ma flans› kalmam›flt›r. Bu sistemin yaratt›¤› y›k›mdan kaynakl›, yaflam›n günlük parças› olan kapkaçtan dolay›, içi bofl da olsa, halk›n cüzdan tafl›ma tedirginli¤i bafllam›flt›r. Yaln›z bu seçim bütçesinin nas›l haz›rland›¤›n› geçmifl dönemlerden hepimiz bilmekteyiz. Her seçim öncesi normal dönemlerden daha yüksek yap›lan zam furyas›, bu sene de yavafl-yavafl gündemdeki yerini alacakt›r. Halk›n temel ihtiyaçlar› dahil, her fleye bir tak›m zamlar yap›larak, seçim sürecindeki harcamalar karfl›lanacakt›r. ‹flçinin, köylünün ve emekçinin yani tüm ezilen yoksul kesimin hangi flartlarda yaflad›¤› ve bu yaflam koflullar›n›n düzeltilmesi için, hak talebinde bulunanlar›n yedikleri coplar›n haddi hesab› yokken, birilerinin ülkeyi soyup so¤ana çevirmelerine izin verilecektir. Yoksulluk s›n›r›nda yaflayan kesimin ödedi¤i vergilerin do¤ru kullan›m› durumunda, bugünkü hizmetten daha iyi bir yaflam sunulaca¤› aç›kt›r. Fakat tüm vergilendirme politikas›yla birlikte, bizlerin cebinden ç›kan bu ücretlerin, nas›l da çarçur edildi¤i, bunlar›n kimler taraf›ndan, kimlere peflkefl çekildi¤i genifl kesimler taraf›ndan bilinmektedir. Uygulanan %18 KDV ile birlikte, %15 özel tüketim vergisinin yo¤unluklu olarak yoksul kesimden al›nd›¤›, zenginlerin ise bir yolunu bulup bu ödemeleri yapmad›¤› da bilinen gerçekler aras›ndad›r. Yani bu hükümet ve devlet ezilen yoksul halklar›n ç›karlar›n› kollayan de¤il, tam aksine yetimin hakk› olarak ifade edilen bütçeleri kendi sofras›ndakilere peflkefl çekmektedir. Bundan kaynakl› yaklaflacak cumhurbaflkanl›k seçimleri ve genel seçimler uzun bir süre tart›fl›lacak gündemler olacakt›r. Bu gündemin bizlerden yeni bir fleyler götürmesine tedbir olarak, bugünden haz›rlanarak yar›nlar›n öngörüsüyle, iktidar kliklerinin kendi iç dalafllar›n›n neticesinde bizlere ödetilmek istenen faturay›, kendilerine ödetmeliyiz. Zaten var olan yo¤un süreçle birlikte, geliflecek tüm sald›r› ve hak gasplar›na karfl›, daha aktif siyaset yaparak, halk›n ç›karlar› aleyhine, daha büyük k›r›lmalar›n yaflanmas›n› engellemek bizlerin ellerinde olan bir fleydir. Ortado¤u’da oynanmak istenen oyunlar›n, bugün itibar›yla bizleri de içine ald›¤›na dair, sinyaller oldu¤undan daha fazla çalmaya bafllam›flt›r. Her an daha büyük tehlikelerle, bizlerin istemedi¤i oyunlar›n bizlere dayat›lmas›yla karfl›laflmaktay›z. Ya yaflanacaklar›n bizim irademiz d›fl›nda oldu¤unu belirtip, bu oyunun sahiplerine tav›r belirleyece¤iz ya da oluflacak sonuçlara bugünden raz› olaca¤›z. Yo¤un bir ifl stresi alt›nda günü bitirmeye çal›fl›l›rken ve evin temel ihtiyaçlar›n› zor karfl›lan›rken, bizlerin benimsemedi¤i oyuna girmemiz, bedel ödeyerek yaratt›¤›m›z tüm emekleri al›p götürmesine seyirci kalamay›z. Düfllerimizdeki yaflam›n mücadelesini verirken, bugünün gerisine düflmeden, ne yapabilirizin üzerinde daha yo¤unlaflarak durmal›y›z. D›flardan uygulanan uflaklaflt›rma yapt›r›mlar›na karfl›, halk olma gerçekli¤iyle siyasi bir tutum belirlerken, içerde ise eme¤imizi kölelefltiren tüm anlay›fl ve zihniyetlere karfl› ayn› gerçeklikten dolay› mücadelemizi amans›z k›lman›n bilincinde yürümeliyiz. R. Tayip Erdo¤an, 2006’da ülkeyi pazarlayaca¤›n› söylüyordu. Bu onlar›n s›n›fsal karakteristik yap›s›ndan kaynaklan›yor. Peki, bizim s›n›fsal yap›m›z, kendi gerçekli¤imizin fark›na var›p, bu süreçteki geliflmelere karfl› mücadele etmeyi emretmiyor mu?
GÜNCEL
19-31 Ocak 2007
Emekçiye ölüm protokolü
7
ÖNCÜ KADIN Rojda Demir
8 Mart kızıldır, kadındır! uzla Tersaneler Bölgesi’nde bulunan Gemi ‹nfla Sanayicileri Birli¤i (G‹SB‹R), ifle al›nacak iflçilerin sa¤l›k kurulufllar›ndan ‘a¤›r ve tehlikeli ifllerde çal›flabilir’ raporu almas›n› istiyor.
T
panlara bu flekilde bir örnek dilekçe haz›rlad›¤›n› ve iflçilerin bu dilekçe ile sa¤l›k kurulufllar›na gönderildi¤ini söyleyen Özdemir olay›n komik oldu¤unu söyleyerek “A¤›r ifllerde olan k›sm›n› anlad›k da, tehlikeli ifllerde çal›fl›p çal›flamayaca¤›m›z› nas›l öl-
Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde çal›flmak için ifl baflvurusu yapan Hakan Özdemir adl› iflçiden, ifl baflvurusu yapt›¤› Anadolu Tersanesi, G‹SB‹R, ‘a¤›r ve tehlikeli ifllerde çal›flabilir’ raporunu haz›rlanmas›n› istedi
çecekler. Sa¤l›k raporu insan›n fiziki durumuna bakar. Tehlikeli derken, gemiden gemiye atlayabilir, su alt›nda gidebilir fleklinde fleylerle mi test edecekler bizi. Tehlike konusunda insan e¤itilir ama rapor nas›l al›r bilemem” dedi. Sa¤l›k raporu
Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde çal›flmak için ifl baflvurusu yapan Hakan Özdemir adl› iflçiden, ifl baflvurusu yapt›¤› Anadolu Tersanesi, G‹SB‹R, ‘a¤›r ve tehlikeli ifllerde çal›flabilir’ raporunu haz›rlanmas›n› istedi. G‹SB‹R’in tersanelerde ifl baflvurusu ya-
Mey ‹çki fabrikas›nda uzlaflma ey ‹çki Fabrikalar›'nda süren iflçi direniflleri, 29 Aral›k günü Texas Pasific Grubu ve TekG›da-‹fl Sendikas› aras›nda yap›lan anlaflma ile son buldu. Dört fabrikadaki 550 iflçinin ifllerine son verilen anlaflma ile iflçiler befl ile üç y›l aras›ndaki tazminatlar›n› alarak 4-C kanunundan yararlanacak.
M
Daha önce TEKEL'e ait olan fakat özellefltirilerek Texas Pasific Grubu'na devredilen içki fabrikalar›nda süren iflçi direniflleri yap›lan anlaflma ile son buldu. Texas Pasific Grubu’nun, ekonomik nedenlerle Diyarbak›r, Ankara, ‹zmir ve ‹stanbul Paflabahçe'deki dört fabrikas›n› kapatma karar› almas› üzerine bu fabrikalarda bulunan 550 iflçi direnifle bafllad›. ‹fllerini kaybetmeme talebi ile bafllayan direnifl, iflçilerin tazminat ve 4-C haklar›n› alarak iflten ç›kart›lmalar›yla son buldu.
Urfa’dan ‹stanbul’a tersanelerde çal›flmak için gelen iflçiler, kald›klar› odalarda zor ve sa¤l›ks›z koflullar alt›nda yaflam savafl› veriyor. Bir odada 6 ile 10 kifli kald›klar›n› ve yaz›n bu rakam›n 20’yi buldu¤unu belirten iflçiler, 40 kifli ayn› tuvaleti kullanarak, banyo, tuvalet ve temizliklerini burada yap›yorlar. Günlük 20-30 YTL’ye sigortas›z çal›flan bu iflçiler kald›klar› rutubetli ve ›s›nma sistemi olmayan odalara ayl›k 400 ile 600 YTL gibi ücretler ödüyor. Ald›klar› parayla Urfa’daki ailelerine de para yollamak zorunda olan iflçiler açl›k s›n›r›n›n alt›nda yaflad›klar›n› söylüyor.
ve tehlike konusunu birbirine ba¤daflt›ramad›¤›n› ifade eden Özdemir, “Tehlikeli denilerek çal›flanlar›n s›k yaflanan ifl kazalar›na karfl› direncini mi ölçüyorlar. G‹SB‹R’in bu iflleri yapt›¤›n› bilmiyorduk” fleklinde konufltu
40 iflçi bir göz evde kal›yor
Ço¤u Urfa’da daha önce pamuk ifliyle u¤raflan Arap milliyetinden olan köy kökenli iflçiler, pamuk iflinin hükümetin politikalar› sonucu iflas etti¤ini bu nedenle tersanede çal›flmak üzere s›k s›k Tuzla’daki tersaneler bölgesine geldiklerini söyleyerek, düflük ücretlerle, sigortas›z ve güvenilir olmayan ortamlarda çal›flmaktan flikayet ediyorlar
Pamukçuluktan tersane iflçili¤ine Güzelyal›’daki bir ifl han› odas›nda kalan ‹smail Günefl, daha önce pamukçuluk yapt›¤›n›, hükümetin politikalar› nedeniyle pamuk iflinin bitti¤ini ve geçim s›k›nt›s› nedeniyle Tuzla tersanelerinde çal›flmaya geldi¤ini söyledi. Günlük 30 YTL’ye sigortas›z çal›flt›¤›n› belirten Günefl, “Kazand›¤›m› köye yolluyorum. Sigortam›z› bir iki gün yat›r›yorlar. Sigortan›n pefline düflersek ifle de almazlar, ç›k›fl›m›z› verirler diye korkuyoruz. Zaten tafleronlar birbiriyle arkadafl akraba, sorun oluyor, hakk›m›z› arayam›yoruz” dedi. Rutubetli odada, kiremidin içine elektrik telleri koyarak ›s›nmaya çal›flt›klar›n› söyleyen Günefl; “Biz burada flimdi alt› kifli kal›yoruz ama yaz›n 20-25 kifli bir odada kal›yoruz. Buralarda yaflamak çok zor. fiimdi de 700 milyon kira istiyorlar bizden” diye konufltu.
Temizlik büyük sorun Urfa’dan gelen ‹smail Demir adl› iflçi tafleronluk sisteminin tersaneleri yaflanmaz hale getirdi¤ini söyleyerek “Verdikleri parayla ancak karn›m›z doyuyor. Nas›l eve para yollayal›m. Temizlik büyük sorun, sa¤l›¤›m›z teh-
Yanarak yaflam›n› yitiren kad›n iflçiler an›ld› 29 Aral›k 2005’te Bursa’da çal›flt›klar› iflyerinde ç›kan yang›nda yanarak yaflamlar›n› yitiren 5 kad›n iflçi, ölümlerinin y›ldönümünde gerçeklefltirilen eylemlerle an›ld›lar. 29 Aral›k 2006’da aralar›nda Demokratik Kad›n Hareketi’nin
de oldu¤u birçok kad›n kurumu Bursa’da dikkatsizli¤in kurban› olan tekstil iflçisi befl iflçi kad›n› anmak için bir araya geldi. ‹stanbul Taksim Tramvay Dura¤›’nda yap›lan bas›n aç›klamas›nda özellikle kad›nlar›n bugün hala ifl güvencesiz olarak çal›flt›r›l›yor olma-
dit alt›nda. ‹fle gitmek için 7 km yol yürüyoruz. Servis vermiyorlar bize. Ezan okunmadan, karanl›kta yola ç›k›yoruz” diyerek durumdan flikayet etti. Geçen hafta ifl kazas› geçirdi¤ini, fakat doktorun rapor vermedi¤ini, tafleronun ise ilgisiz davrand›¤›n› dile getiren Demir, “On gündür yat›yorum, ilac›m› alamad›m, reçetem bile geri gönderildi. Torlak Tersanesi’nde çal›fl›yorum. Tafleron Zafer Yücel, Müteahhit Mustafa Çukur adl› kiflilerden flikayetçiyim. Adamlar öldüm mü, kald›m m› hiç sormuyor, kap›n›n önüne b›rak›p gittiler. Ne olacak benim halim, tafleron diyor ki sana rapor vermemifller ben ne yapay›m, bana ne” diyerek tepki gösterdi. Yaflam koflullar›n›n çok zor oldu¤una de¤inen Demir flöyle konufltu: “Is›nmak çok zor, soba yok, battaniyelere sar›l›p yat›yoruz. Bu ifl han›nda 150 kifli kal›yoruz ve hepimizin durumu ayn›. Günlük 20-25 YTL al›yorum. Ald›¤›m paradan eve de gönderiyorum, aç-
lar›na dikkat çekildi. Bursa’da yanarak yaflamlar›n› yitiren kad›nlar›n katillerinin bir an önce cezaland›r›lmalar› gereklili¤i üzerinde durulan aç›klama, “Sigorta, sendika, sekiz saat ifl günü” ve “Yaflas›n kad›n dayan›flmas›” sloganlar›yla son buldu. Sentetik iplik üreten fabrikada ç›kan yang›nda 15 yafl›ndaki Ayfle Denizdalan, 16 yafl›ndaki Sadife Düdüfl, 21 yafl›ndaki Gülden Çiçek, 27 yafl›ndaki Necla Özveren ve üç ayl›k hamile olan 32 yafl›ndaki Sevgi Sesli yaflamlar›n› yitirmifllerdi.
l›k s›n›r›nday›z yani. Bu binada çal›flan arkadafllar›n ço¤u hasta. Sigortam›z olmad›¤› için hastaneye gidemiyor, ilac›m›z› bile alam›yoruz.”
40 kifli ayn› banyoyu kullan›yor Kendi imkânlar›yla tedavi olduklar›n› Gemi ‹nfla Sanayicileri Birli¤i (G‹SB‹R)’in sa¤l›k biriminden yararlanamad›klar›n› sözlerine ekleyen Demir, “Bir banyoyu 40 kifli kullan›yoruz. Elbiselerimizi burada y›k›yor, banyo ve tuvaletimizi burada yap›yoruz. 40 kifli oldu¤undan saatlerce s›ra gelmiyor” dedi. Yaflanan sorunlar›n tafleronluk sisteminden kaynakland›¤›n› söyleyen Demir, tersanelerde sürekli ifl kazas› ve ölümle sonuçlanan olaylar›n yafland›¤›n› hat›rlatarak, tersanelerin iflçiler için cehennem haline getirildi¤ini ifade etti.
Her y›l devrimci ve demokrat kesimlerin eylem takviminde önemli yer tutan, devrimci birli¤in ve dayan›flman›n niteli¤ini a盤a ç›kartan ve tarihten miras kalarak günümüze kadar uzanan günler vard›r. Bu günlerden özellikle 8 Mart, yo¤un tart›flmalara ve ayr›flmalara neden olmaktad›r. Çünkü bugünü devrimciler d›fl›nda birçok muhalif kesim sahiplenmektedir. Bugüne bak›fl aç›s›ndaki farkl›l›klar nedeniyle özellikle son birkaç y›ld›r yaflanan tart›flmalar ayn› gün farkl› mitinglerin yap›lmas›na ve 8 Mart’ta parçal› durufllara neden olmaktad›r. Egemen sistem, 8 Mart’› s›radanlaflt›rmaya ve tarihsel-s›n›fsal özünden kopartarak yozlaflt›rmaya çal›fl›yor. Bu durum devrimci saflarda devrimci de¤erleri koruma ve savunma refleksi oluflturmaktad›r ki bu bir yönüyle do¤ald›r. Ancak do¤al kabul edilemeyecek olan, 8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü’nün özgünlü¤ünün atlanarak sadece s›n›fsal özünden hareketle sahiplenilmesi olmaktad›r. Daha da düflündürücü olan ise bu s›n›fsal sahipleniflin de kad›n-erkek omuzdafll›¤› ve dayan›flmas› slogan›yla baflka bir uçtan içeri¤inin boflalt›lmas› olmaktad›r. 8 Mart, emekçi kad›nlar›n günüdür ve emekçi kad›nlar›n öncülü¤ünde s›n›fsal bir mücadelenin kazan›m›n›n somut ifadesidir. Bugünün kad›n ve erkekler taraf›ndan sahiplenilmesinin tek yolu, emekçi kad›nlar›n rolünün hem nicel, hem de nitel olarak ön plana ç›kar›lmas›d›r. Ancak devrimcilerin ezici bir kesimi, bugünü en küçük bir kad›n vurgusu yapmadan, bu ülkede emekçi kad›nlar›n yaflad›¤› a¤›r koflullar› dillendirmeden, taleplerini sahiplenmeden ele almakta, özünden koparmaktad›r. Devrimciler ve özellikle komünistler için bu kopuflun gerekçesi, feministlerin “kad›nlar günü” olarak sahiplenmeleri ve erkeklere yasaklamalar› olamaz, olmamal›d›r. Hiçbir durum, emekçi kad›nlara yabanc›laflman›n prati¤ine dönüflmemelidir. Özellikle devrimcilik ad›na böylesi bir durum yaflan›yorsa sorgulamak, bu durumun özelefltirisini yaparak çözüm üretmek gerekmektedir. Bu yönüyle sorun 8 Mart’a ne sadece kad›nlar›n kat›lmas›, ne de kad›n-erkek el ele kat›lmas› sorunudur. Sadece kad›nlar›n kat›l›m›; tek bafl›na kad›n› öncülefltirmek için yeterli de¤ildir. Ancak sadece kad›nlar›n kat›ld›¤› bir 8 Mart’› s›n›f mücadelesinin yürütülmedi¤i bir pratik olarak de¤erlendirmek de hatal›d›r. Ayn› flekilde kad›n ve erkekli bir 8 Mart, kad›n ve erke¤i eflitlemez, kad›n›n ikinci s›n›f cins olarak ezildi¤i gerçe¤ini gizleyemez. Ancak kad›nlarla birlikte erkeklerin de kat›ld›¤› bir 8 Mart’ta kad›nlar›n asla belirleyici olamayacaklar› kayg›s› ve mutlak olarak erkeklerin kat›l›m›n› yasaklayan mücadele yöntemi, kendi kabu¤unda ve de¤ifltirme-dönüfltürme çabas›ndan uzak, pasif bir direnifl yöntemidir. Yine unutulmamas› gereken bir gerçek daha var ki; o da kad›n ve erke¤in birlikte kat›ld›klar› 8 Martlar, s›n›f mücadelesi yürütüldü¤ünün göstergesi olarak alg›lanmamal›d›r. Tüm bu örnekler, yanl›fl alg›lay›fllar›n ürünüdür. Esas ve belirleyici olan, olmas› gereken, bu tarihsel mücadele gününün hangi zeminde, hangi içerikte sahiplenildi¤idir. Do¤ru bir zeminde sahiplenilen 8 Mart’lara karma kat›l›nabilece¤i gibi sadece kad›nlar da kat›labilir. Böylesi bir durumda kad›n›n inisiyatifi ya da s›n›f mücadelesi, karfl› cinsin kat›lmas› ve kat›lmamas› gibi dar bir yaklafl›m üzerinden tan›mlanmaz. 8 Mart ne sadece kad›nlar günüdür ne de sadece s›n›f mücadelesinin yürütüldü¤ü bir gündür. 8 Mart, emekçi kad›nlar›n öncülü¤ünde iflçi kad›nlar›n hak alma mücadeleleriyle bafllayan s›n›fsal bir mücadelenin kazan›mlar›n›n ürünüdür. Ancak, bugünün do¤ru zeminde sahiplenilmesi sadece onun tarihsel misyonunu koruma çabas›yla mümkün de¤ildir. Zaten bafll› bafl›na 8 Mart’› sahiplenmekle emekçi kad›nlar›n yaflad›klar› sorunlar›n çözülmeyece¤i ortadad›r. Bu nedenlerle 8 Mart süreçlerini bir bafllang›ç olarak de¤il, bir y›ll›k mücadelenin ve somut ad›mlar›n bir sonucu ve birikimi olarak de¤erlendirmek gerekir. Böylesi bir durumda kad›n kurumlar›n›n belirleyicili¤i ve öncülü¤ü önemli bir yerde durmaktad›r. Çünkü bu örgütler, niteli¤i ve kapsam› ne kadar tart›fl›l›rsa tart›fl›ls›n, y›l boyunca kad›nlar›n karfl›laflt›¤› sorunlara karfl› süreklili¤i olan bir mücadele yürütmektedirler. Ve bu mücadele kad›n sorununu dolayl› yollardan ve baflka sorunlar›n yede¤inde alg›layarak görmezden gelen pratik durufla karfl›d›r, karfl› olmak durumundad›r. Devrimcilerin bu konuda berrak bir duruflu olmal›d›r. Kad›n kurumlar›n›n ve özellikle toplumsal mücadele içerisinde yer alan kad›n örgütlülüklerinin, en az di¤er devrimci kurumlar kadar bu günün öznesi olmas› gerekti¤i bilinci, devrimci bir duruflun gere¤i ve esas olarak devrimcilerin sorumlulu¤udur. Demokratik olmay› baflaramayan hiçbir birliktelik devrimci olamaz. Bu günün emekçi kad›nlar›n mücadelesinin bir ürünü oldu¤u ve Sosyalist Enternasyonal’de de bu bilinçle sahiplenilerek bugünlere tafl›nd›¤› düflünülürse, kad›n kurumlar›n›n emekçi kad›nlar›n sorunlar›na karfl› süreklili¤i olan bir mücadele yürüttükleri düflünüldü¤ünde 8 Mart’t›n öznesi olma çabas› anlaml›d›r. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta, 8 Mart’› tart›fl›rken ve örgütlerken, tüm devrimci kurumlar baflta olmak üzere di¤er demokratik kitle örgütleriyle birlikte olmaya özen gösterilmeli, 8 Mart tart›flmalar› mümkün oldukça genifl bir bileflen taraf›ndan örgütlenmeye hizmet edecek bir zeminde yürütülmelidir. Son y›llarda yaflanan tart›flmalar› düflündü¤ümüzde 8 Martlarda ayr›flmay› yaratan unsurun farkl›l›klar olmas› düflündürücüdür. Tart›flmalarda zaten bir araya geliflleri bile zor olan kifli ve kurumlar›n daha 8 Mart’›n içeri¤ini bile tart›flmadan ayr›flmas›n›n en büyük nedenlerinden biri; birlefltirici ve yap›c› bir elefltiri-özelefltiri sürecinin yaflanmamas› olmaktad›r. Bu da hem devrimci kifli ve örgütlülüklerinin, hem de kad›n örgütlülüklerinin kendi çal›flma alanlar›ndan hareketle kendi politikalar›n› öznelci bir yaklafl›m tarz›yla genel politika olarak belirlemeleri, sonuna kadar bunda ›srar etmeleri ve birlikte hareket etmek için politikalarda esnek davranmak gerekti¤i gerçe¤ini göz ard› etmelerinden kaynakl›d›r. Böylesi bir süreçte özellikle toplumsal mücadeleyle kad›n mücadelesinin ba¤›n› kuran, ancak ba¤›ms›z kad›n örgütlenmeleriyle kad›n sorununun özgünlü¤ü çerçevesinde süreklilik arz eden bir mücadele yürüten kad›n örgütlülüklerinin sorumlulu¤u çok daha fazla olmaktad›r. Hem birleflik ve örgütlü bir 8 Mart için herkesin farkl›l›klar›yla birlikte bir arada olmas› için çaba göstermek, hem de 8 Mart’›n niteli¤ini, yani emekçi kad›nlara ait bir mücadelenin ürünü oldu¤u ve dolay›s›yla kad›nlar›n inisiyatifinin ve öncülü¤ünün önemini bilince ç›kartarak bu sorunu derinlemesine tart›flmak-tart›flt›rmak zorundad›r. Ayn› zamanda, 8 Mart’›, güncel-somut durumdan kopuk ele almamak gerekmektedir. Emperyalist sald›r›larla birlikte ülkemiz egemenlerinin sald›r›lar›n›n da gün geçtikçe artt›¤› ve sistemin sald›r›lar›n›n yasalarla güvence alt›na al›narak resmi devlet politikas›na dönüfltürüldü¤ü bir süreçteyiz. Böylesi bir durumda 8 Mart’› emperyalizme, emperyalizmin uflaklar› olan egemenlere ve onlar›n sald›r›lar›na karfl› devrimci, güçlü bir birlikteli¤e dönüfltürmek de en az emekçi kad›nlar›n talepleri kadar önemli ve aciliyeti olan bir ihtiyaçt›r. Bu mücadele hatt›, 8 Mart’›n enternasyonalist karakterinin gere¤idir. Demokratik Kad›n Hareketi’nin geçen y›l 8 Mart’ta kulland›¤› slogan, 8 Mart’›n özünü do¤ru anlatmaktad›r. Hem k›z›l, hem kad›n olmak, birleflik bir 8 Mart için gerekli ve yeterli bir perspektiftir. Bu perspektifi birleflik bir 8 Mart’›n sisteme karfl› en güçlü 8 Mart olaca¤›ndan hareketle, kad›n dayan›flmas›n› devrimci dayan›flmayla yo¤urarak hayata geçirecek somut-pratik ad›mlar atmak gereklidir. 8 Mart K›z›ld›r, Kad›nd›r! Birleflik, Kitlesel ve Devrimci bir 8 Mart için Mücadeleye!
8
19-31 Ocak 2007
PERSPEKT‹F
ayr›lan flehitlerimizden ö¤renmek olmal›d›r. Onlar›n iyi ve güzel an›lar›n› k›lavuz edinerek yolumuzu ayd›nlatmal›y›z. Devrimci s›n›f savafl›m›nda olumluyla olumsuz yanlar nas›l ki bu savafl›m›n do¤al diyalektik yasas› ise, flehitlerimizi de olumlu ve olumsuz yanlar›yla birlikte anmal›y›z. Bilimsellik bunu emreder. Çünkü bilimsellik, gerçekler üzerine politika yapmakla ancak devrimin gerçeklik haline gelebilece¤ini ö¤retiyor.
Ölümsüz flehitlerimiz ve bizi bekleyen görevler Bedel ödemeyi göze alamayanlar, devrimi, sözcü¤ün gerçek anlam›nda bir ad›m dahi ilerletemeyecekleri gi-bi, kal›c› haklar da elde edemezler. Zorun örgütlü oldu¤u bir yerde, o zoru bafltan indirip yerine baflka bir iktidar› geçirmek için zoru örgütlemek flartt›r. Bu devrimin, devrimci radikalizmin olmazsa olmaz bafl kofluludur. Devrim bir zor, bir fliddet hareketidir. Bu zorun baflar›ya ulaflmas› için de flehitler, hem de binlerce, yüz binlerce, milyonlarca flehitler vermek flartt›r. Her zaman söyledi¤imiz gibi, biz ölmeyi de öldürmeyi de arzu etmeyiz. Bir fleyi istemek veya istememek baflka bir fley, gerçeklik baflka bir fleydir. Bu tamam›yla s›n›f mücadelesinin de¤iflmez ve zorunlu yasas›d›r. Yani flehitler vermeden ve düflman güçlerden kifli veya kiflileri öldürmeden zaferin olamayaca¤› s›n›f mücadelesinin zorunlu geliflim yasas›d›r. Bu olmadan devrimi gerçeklefltirmek ham bir hayaldir. Bu bilinçledir ki, zaferimizin teminat› flehitlerimizdir diyoruz. Bu flehitler kimdir diye soruldu¤unda ise, elbette ki bu flehitlerin bafl›n› halk›m›z ve onun çocuklar› çekmektedir
uflkusuz ki, s›n›f mücadelesinin ak›fl› içerisinde her siyasal geliflme toplumda yaflayan bireyler üzerinde flu veya bu boyutta etki b›rak›r. Bu; hem olumsuz, hem de olumlu yan›yla böyledir. Bireyler üzerinde politik olaylar›n b›rakt›¤› etkilerin boyutu bireyden bireye de¤iflir. Bilmeliyiz ki, bir toplumda ezilen ve sömürülen kesim kendisini yak›ndan ilgilendiren bir politik olay karfl›s›nda ne kadar bilinçsiz ise; o kadar da edilgendir. Yani y›¤›nlar›n kendisini yak›ndan ilgilendiren politik geliflimeye karfl› zaman›nda ses ç›kartmamas›/ç›kartamamas›n›n ana nedeni varsa, o da y›¤›nlar›n politik bilinç ve örgütlülükten yoksun olmalar›d›r. Bunun sorumlusu birincil derecede y›¤›nlara politika yapmay› yasaklayan devletin kendisi ise, ikinci derecede sorumlusu, bu devletlere karfl› politik olarak mücadele eden komünist, devrimci parti ve örgütlerdir. Sömürü ve zulüm üzerine kurulu sistemlerin ve onlar›n ideologlar›n›n y›¤›nlara kendi düzenlerine karfl› ayaklanmalar›n›n politik bilincini vermelerini ve bunun örgütlenmesini yapmalar›n› beklemek yanl›fl olur elbette. Onlar kitleleri örgütlemek yerine, tersine onlar› bölüp/parçalamak için her türlü hile ve entrikaya baflvururlar. Yönetmelerinin politikas›n› hep bu tarz üzerine oturturlar. Ama biz komünistler ve onun ad›na yola ç›km›fl devrimciler ise, ne yaz›k ki bulundu¤umuz aflamada y›¤›nlara önderlik etmede, onlara politik bilinç, götürmede oldukça geri seviyedeyiz. Önderlikten çok y›¤›nlar›n gerisindeyiz, yani kendili¤indenci hattan bir türlü kurtulam›yoruz. Burada y›¤›nlar niye aya¤a kalkm›yor, ya da flu-bu burjuva partisinin peflinden niye gidiyor diye y›¤›nlar› suçlayabilir miyiz? Elbette ki suçlayamay›z. Çünkü burada suçlu bizleriz. Yani devrim ad›na, s›n›f› örgütleme ad›na yola ç›kan komünistler ve devrimcileriz. Bu ne demektir? Bu, biz komünistlerin, devrimcilerin y›¤›nlara politik bilinç götürmede yetersiz oldu¤umuz, onlar› karfl›-devrim güçlerine karfl› örgütlemede esas görevlerimizi yeterince yerine getirmedi¤imiz demektir. Yani y›¤›nlara bilinç götürecek, onlar› örgütleyecek öncü ve baflta da onun aktivistleridir.
K
Öyleyse biz halka ve s›n›fa karfl› suçluyuz. Niye suçluyuz? Çünkü bizler devrim ve s›n›f için görevlerimize yeterince sar›lm›yoruz, onun için gecemizi gündüzümüze katarak profesyonel ruhla halk› ve devrimi örgütleyemiyoruz. Yoksa Aziz Nesin'in dedi¤i gibi "bu halk›n yüzde altm›fl› aptal" de¤ildir. Aksine bunu söyleyenler kendilerinin düflündükleri kadar “zeki” olmad›klar›n› bilmelidirler. Çünkü onlar, bu halk›n neden-niçin bu kadar politik bilinçten yoksun oldu¤unun ve bu politik bilinçten yoksunluklar›na suç ortakl›¤›
yapt›klar›n›n fark›nda de¤iller. E¤er bir kifli ‘ben bu sistemin fark›nday›m ve bunun kökten de¤iflmesinin yolunu biliyorum’ diye bir iddiada bulunuyor, ama ifl prati¤e geldi mi halk› bu kan emici rejime karfl› örgütlemiyor ve ona yol göstermiyorsa, o kifli ve kifliler de en az sistemin sahipleri kadar tarih karfl›s›nda suç iflliyor demektir.
Engelleri aflmada bilgisi
göstermifltir. Öyle ise halkla daha fazla etle kemik gibi olal›m. Onlardan önce ö¤renelim, sonra ö¤retelim. Yani "kitlelerin önce ö¤rencisi, sonra ö¤retmeni olal›m" felsefesinden hareket edelim. Böylesine önemli ve Maoist’ler aç›s›ndan özel bir de¤er tafl›yan bu haftaya girerken, asli görevlerimiz içerisinde halkla daha fazla bütünleflmenin oldu¤unu bilmek durumunday›z. Halk›m›z her zamankinden daha çok örgütlenmeye ve önderli¤e ihtiyaç duymaktad›r.
olmayan bir kifli veya halk, o engelleri aflamaz Bir yandan burjuvazinin bilimin geliflmesini engelledi¤ini, halk›n cahil kalmas›n› istedi¤ini söyleyeceksin, öte yandan ise bu halk kendisini ezenlere-sömürenlere karfl› niye isyan etmiyor diye suçlay›p aptal ilan edeceksin. Devrimci bilincin y›¤›nlara gitti¤ini tekrarlamaya gerek görmüyoruz. Bu halk her yönüyle örgütlemek için bir deryad›r. Yeter ki bu derya içerisindeki cevheri ifllemeye çal›fl. Halk›n, s›n›f›n önderleri; halk›n hizmetkarlar› olmak zorundad›r. Mademki onlar›n kurtuluflu için hizmet ediyorum diyorsun, o zaman bir an bile o deryadan kopmak olmaz. Ba-l›k kendi yaflam kayna¤› olan sudan koptu¤u zaman nas›l ki ömrünü tüketiyorsa, yani bal›¤›n yaflam damar› olan sudan kopmas› ona ölümü haz›rlamas› ne denli somut bir gerçeklikse, devrimin, devrimcinin, özellikle de komünistin yaflam alan› da halk›n kendisidir. Bundan koptu¤u za-man bürokratlafl›r ve burjuvalafl›r. Halk›n yaratt›¤› dehas›na dal›p onun içerisinde eridi¤imiz zaman, ancak o an kendimizden gurur duyar ve gelece¤imiz için coflkulu umutlar besleyebiliriz. ‹dealist-metafizik düflünceler nas›l ki bilimlerin geliflmesi ve s›n›f mücadelelerinin belli bir seviyeye ulaflmas› sonucu diyalektik materyalist anlay›fllarla mahkum edildiyse, mazlum halklar›n dima¤›ndaki egemen burjuva ideolojisinin etkisi ve bu ideolojiyle flekillenen siyasi sistemler de elbette ki bir gün alt edilecektir. Bunun kendili¤inden de¤il, zora dayal› devrimle olmas› kaç›n›lmaz bir zorunluluktur. Bundan kuflkumuz yoktur. ‹flte bu ideolojinin ömrünün k›salt›lmas› için halk y›¤›nlar›n› hem ideolojik, hem siyasi, hem ekonomik, hem de kültürel olarak egemen siyasi iktidara karfl› örgütlemek zorunday›z. Yoksa bu sistemle ideolojik ve siyasi olarak ba¤›m›z› kopartamad›¤›m›z zaman yüzlerce y›l da geçse yine bu kurulu sistem devam edecektir. ‹flte burada daha bir bilinç, cesaret ve fedakarl›k ruhuyla devrime sar›lmam›z›n zorunlulu¤u ortaya ç›k›yor. Yani bu halk bilinçlendirilmeden, örgütlenmeden ve bu halk için bedeller ödenmeden devrimin bir arpa boyu dahi yol gidemeyece¤ini tarihisel tecrübemiz
Zaferimizin teminat› flehitlerimizdir Bugün yaflad›¤›m›z flu s›n›fl› dünyada biz maoistler aç›s›ndan denilebilir ki, mevcut sistemde herhangi bir hak elde edebilmek için mutlaka bedel ödemek gerekir. Bu s›n›f mücadelesinin kaç›n›lmaz kanunudur. Sömürü ve zulme dayal› bir sistem içerisinde en s›radan bir ekonomik, demokratik ve sosyal hakk›n dahi kan dökülerek elde edildi¤ine hem bu co¤rafyadaki s›n›f mücadelesi, hem de di¤er ülkelerin s›n›flar mücadelesinin tarihi canl› tan›kt›r. En küçük bir hakk› elde etmek için bedel ödemenin bir zorunluluk oldu¤u toplumsal sistemde, devrimi gerçeklefltirmek için ne kadar büyük bedeller ödemenin zorunlu oldu¤unu hiç mi hiç tart›flmaya gerek yoktur. Hele ki bir ülke, bir yandan emperyalizm, öte yandan ise o ülkenin ulusal haini ve emperyalizmin ufla¤› durumundaki en gerici s›n›flar taraf›ndan yönetiliyorsa, o ülkede ödenecek bedelin daha fazla olaca¤› aflikard›r. Çünkü bir toplumun geliflmesinin önündeki engeller ne kadar fazla ise, oradaki engelleri kald›rmak için ödenecek bedel de o kadar fazlad›r. Bedel ödemeyi insanlar›n yaln›zca savafl içerisinde ölmesi olarak anlamamal›y›z. Bu ölümden tutal›m da yaralanmaya, oradan da insanlar›n evsiz-yurtsuz kalmalar›na kadar her fleyidir. Günümüzde askersiz-bürokrasisiz bir devlet olmad›¤›na göre, "bar›flç›l yoldan sosyalizme geçifli savunmak" tamam›yla devrime ve dünya halklar›na ihanettir. Mevcut durumdaki devletlerin hepsi de kat› bir flekilde militarizme ve bürokrasiye dayal›d›r. Bundan dolay› "bar›flç›l yoldan sosyalizme geçifl" revizyonist teorisi, ça¤›m›zda ve özellikle de Rusya'n›n yüzündeki sosyalist maskeyi de '90'l› y›llar›n bafl›nda atmas›yla birlikte tamam›yla iflas etmifl bir teoridir. Ve tarihin çöp tenekesine at›lm›fl durumdad›r. Bugün her ne kadar parlamentarizm ahmakl›¤›n› savunan baz› reformist ak›mlar olsa da, bu geliflmekte olan radikal devrimci savafllar› engellemiyor. Her türden uzlaflmac› ve teslimiyetçi reformist akim devrimci savafl›m› ne denli karalamaya çal›fl›rlarsa çal›fls›n, yine de bu ak›mlar dev-
rimci geliflmenin alt›nda ezilmeye mahkumdur. Bugün komünistlerin ve radikal devrimci güçlerin örgütsel olarak baz› zafiyetlerinden dolay› ortal›¤› buland›r›p y›¤›nlar›n devrimci özünü kendi uzlaflmac› potalar›na çekmeye çal›flsalar da bunda baflar›l› olamayacaklar› güneflin gerçekli¤i kadar aç›kt›r. Kula¤a ve dile hofl gelen baz› fleylerle kitlelerin bilincini karartmaya çal›flan bu ak›mlar›n baflar›lar› görüntüseldir. Bu gibi biçimsel geliflmelerden hareketle yönümüzü flafl›rmayal›m. Bedel ödemeyi göze alamayanlar devrimi, sözcü¤ün gerçek anlam›nda bir ad›m dahi ilerletemeyecekleri gibi kal›c› haklar da elde edemezler. Zorun örgütlü oldu¤u bir yerde, o zoru bafltan indirip yerine baflka bir iktidar› geçirmek için zoru örgütlemek flartt›r. Bu devrimin, devrimci radikalizmin olmazsa olmaz bafl kofluludur. Devrim bir zor, bir fliddet hareketidir. Bu zorun baflar›ya ulaflmas› için de flehitler, hem de binlerce, yüz binlerce, milyonlarca flehitler vermek flartt›r. Her zaman söyledi¤imiz gibi, biz ölmeyi de, öldürmeyi de arzu etmeyiz. Bir fleyi istemek veya istememek baflka bir fley, gerçeklik baflka bir fleydir. Bu tamam›yla s›n›f mücadelesinin de¤iflmez ve zorunlu yasas›d›r. Yani flehitler vermeden ve düflman güçlerden kifli veya kiflileri öldürmeden zaferin olamayaca¤› s›n›f mücadelesinin zorunlu geliflim yasas›d›r. Bu olmadan devrimi gerçeklefltirmek ham bir hayaldir. Bu bilinçledir ki, zaferimizin teminat› flehitlerimizdir diyoruz. Bu flehitler kimdir diye soruldu¤unda ise, elbette ki bu flehitlerin bafl›n› halk›m›z ve onun çocuklar› çekmektedir. Bugün yüzlerce kadro, üye, sempatizan ve taraftardan söz ediliyorsa, bu say› gelecekte binleri, yüz binleri bulacakt›r. Bugün çekirdek düzeyinde olan halk ordusu, savafl içersinde hem nicel, hem de nitel olarak çelikleflip büyüdü¤ünde, bir yandan on binlerce savaflç›s› olan bir k›z›l ordu haline gelirken, öte yandan da savafl içersinde on bin-lerce flehit verecektir. Bu savafl nihai olarak iflçi-köylü ittifak› üzerinde geliflip baflar›ya ulaflaca¤›na göre, bu savaflta flehit düflenler de elbette ki halk›n kendisi olacakt›r. Daha aç›kças› "Zaferimizin teminat› flehitlerimizdir" fliar›ndan sadece parti flehitlerini anlamak, devrimin gerçek kahramanlar› olan halktan soyutlamak olur. Bu da devrimi bir avuç elit unsurun kudretine ba¤lamak olur. Bu, proletaryan›n bak›fl aç›s›ndan uzak küçük burjuva anlay›fllard›r. Proletarya küçük burjuva popülizmini reddetti¤i gibi, küçük burjuvaziye özgü bireysel kahramanl›klar› abartmay› da reddeder. Ayn› flekilde kuru kuruya flehit edebiyat› yapmaya da karfl› ç›kar. fiehitlik devrim için büyük bir fedakarl›k ve görevdir. Burada bilince ç›kar›lmas› gereken; flehitlerimiz üzerine duygu sömürüsü yapmak de¤il, aram›zdan bedenen
Yeri gelmiflken bir noktaya daha dikkatleri çekmek istiyoruz; tarihin ileriye do¤ru ak›fl›na ivme katan flehitlerimizin hiç birisi keyfi; kendi bireysel ç›karlar› için ölmemifltir. Onlar bütünün, yani mazlum halklar›n ç›karlar› için ölmüfltür. ‹flte flehitlerimizi anlaml› k›lan en büyük de¤er de budur. Yani kiflinin kendi bencil yaflant›s›n› hiçe sayarak halk› ve dünya halklar›n›n ç›kar› için fedakarl›k yapmas› kadar kutsal bir davran›fl olabilir mi? Bu ba¤lamda flehitlerimiz cesaretin ve fedakarl›¤›n sembolleridir. Çünkü devrim fedakarl›k ister. Çünkü fedakarl›k ölümün üzerine cesaretle gitmeyi emreder. Ve ölümün üstüne cesaretle gidilmesinin ›fl›¤› ise kuflkusuz ki devrimci bilinçtir. Daha do¤rusu ölümün nedenlerini bilenler, ölümden korkmazlar. ‹flte bugüne kadar tarihimize adlar›n› yazd›rarak aram›zdan bedenen ayr›lan flehitlerimizin ölümü küçülterek yenmelerinin birinci gücü MLM ideolojisi ve onun ›fl›¤›nda ölümden korkmayarak onun üzerine gitmeleridir. Devrimci bilinçtir bu fedakarl›k duygusunu yaratan. Bir ‹brahim'in iflkencede “ser verip s›r vermemesi”ni onun dünya görüflünden ayr› düflünemeyece¤imiz gibi, bir Mustafa Suphilerin ölümü göze alarak bu topraklara ayak basmalar›na, oradan da Ali Haydar Y›ld›zlara-Süleyman Cihanlara ve ‘96 Ölüm Orucu Direnifli’nde flehit düflen Hayatiler, Aygünler ve Ali Ayatalara kadar, hepsini de ölüme niflanl›, yaflama sözlü k›lan dünya görüflleridir. Da¤da, flehirde silah›n› teslim etmeyip k›ran ve son kurflununa kadar gö¤üs gö¤se çat›flmay› göze al›p flehit düflen k›z›l savaflç›lar› ölümün üzerine götüren as›l güç de, yine bu ideoloji ve ondan ald›klar› cesaret ve fedakarl›k bilinciydi. Bu mücadelede flehit düflerken olsun, yaflad›klar› zaman içerisinde olsun her yönüyle örnek ve kahramanl›k destanlar› yaratanlar ç›kt›¤› gibi, ihanetçiler de ç›km›fl ve ç›kacakt›r. Kahramanl›k destanlar› yaratanlarla ihanetle adlar›n› tarihe yazd›ranlar, bu s›n›f kavgas›n›n ayr›lmaz bir parças›d›r. Ancak flu da vard›r ki, bu tarihe ve bu halka karfl› ihanet edenler hiç bir zaman tarihin ileriye do¤ru giden ak›fl›n› durduramam›flt›r ve durdurmaya da güçleri yetmeyecektir. Gerek Maoistler aç›s›ndan, gerekse politik devrimci parti ve örgütler aç›s›ndan devrimi ilerletmek için uygun koflullar mevcuttur. Yeter ki bu hazineden do¤ru sonuçlar ç›kart›p bunun ›fl›¤›nda prati¤e yüklenelim. Bunu yaparken önemli pratik geliflmelerin yaln›zca bu co¤rafyada oldu¤unu söylemek istemiyoruz. Dünyan›n k›rlar› Latin Amerika, Asya ve Afrika ülkelerinde her zaman için devrim lehine önemli geliflmeler yaflanmakta. ‹flte Nepal. Nepal’li Maoistler önderli¤inde sürdürülen mücadele k›sa zaman içerisinde muazzam baflar›lar elde ederek ülkenin büyük ço¤unlu¤unda devrimci iktidar›n› tesis etmifltir. Dünyam›zda her geçen gün, her ne kadar yoksulluk, açl›k ve zulüm art›yorsa da, bu sömürü ve zulüm sistemlerine karfl› direnifllerin gün geçtikçe büyümesi oldukça sevindirici; iyi geliflmelerdir. “Nerede sömürü ve bask› varsa orada direnifl vard›r” sözü, kendi gerçekli¤ini bir kez daha kan›tlam›fl oluyor böylelikle. Devrim için her bak›mdan avantajl› olan bu koflullar› daha güçlü bir biçimde de¤erlendirmek üzere her zamankinden daha çok çal›flmak, savaflmak ve fedakarl›k yapmak zorunda oldu¤umuzu unutmamal›y›z. fiehitleri anma haftas›n›n ruhuna uygun hareket etmenin anahtar›n›n, Halk Savafl›’ndaki ›srar ve baflar›lar›m›zla orant›l› oldu¤unu unutmayal›m. Bunu lay›k›yla yerine getirdi¤imizde, ancak o zaman sözcü¤ün gerçek anlam›nda ölümsüz flehitlerimizi anma haftas›na uygun bir flekilde sahip ç›km›fl oluruz. Çünkü öncü ve onun aktivistlerinin faaliyetlerinde baz ald›¤› birinci kriter, merkezi görev konusunda ne yap›p yapmad›¤›d›r. Dolay›s›yla baflar›lar›m›z›n terazisini gerilla savafl›ndan ayr› ele alamay›z. fian olsun Alt›nça¤’a varma mücadelesinde flehit düflerek bedenen aram›zdan ayr›lanlara!... Tarihin ayd›nlat›c› y›ld›zlar›, yüreklerimiz ve bilinçlerimizde yüzy›llar da geçse hep güzel ve iyi an›lar›yla an›lacaklard›r…
9
GENÇL‹K
19-31 Ocak 2007
GENÇ YORUM Sinan ÇAKIROĞLU
21. yy’nin geleceğini Halk Savaşları belirleyecektir Dünya devrimci hareketinin son 30 y›ld›r içinde bulundu¤u gerileme döneminin sonunun bafllad›¤›n› gösteren Nepal devrimci mücadelesi, ‘ideolojiler öldü’ yan›lsamas›n› dillendiren emperyalizme, ‘senin ölümün yak›nd›r, mezar kaz›c›lar›n bu tarihsel misyonunu yerine getirecektir’ karfl› mesaj›n› enternasyonal proletarya cephesinden kararl› bir flekilde vermektedir. NKP (Maoist) önderli¤inde yürütülen Halk Savafl›’yla elde edilen stratejik-politik baflar›larla 21.yy’nin ilk Maoist iktidar›na yaklaflan Nepal düflmana korku salmaktad›r. Dünyan›n çat›s›nda sallanan Maoizm önderli¤indeki k›z›l bayrak tüm dünyada oldu¤u gibi ülkemizde de dost ve düflman güçler taraf›ndan büyük bir dikkatle takip edilmekte, yaflanan geliflmeler tart›fl›lmaktad›r. Ülkemizde Nepal’de yaflanan geliflmelere iliflkin yap›lan de¤erlendirmelerin bir k›sm› dostane elefltiriler olmakla beraber ço¤unlu¤unu oluflturan di¤er k›s›m ise Maoizm’e sald›r›da birbiriyle yar›flan Trockist ve Hocac› çizgilerin ‘elefltirileridir’. Bu tür 'elefltirilere' çokça cevap verildi¤i için tekrar ayr›nt›lar›yla ele alma ihtiyac› duymuyoruz, fakat sonunda tarihsel deneyimlerden ö¤renmesini bilmedi¤i için gözünün önünü dahi göremeyen, bugünün dünyas›ndaki politik konjonktürü do¤ru tahlil edemeyen, ideolojik-politik konumlan›fllar›yla yaflam›n d›fl›nda kalm›fl iktidar amaçs›z hareketlerin Nepal özgülünde Maoizm’e, Halk Savafl›’na iliflkin yapt›klar› ‘elefltirilerin’ tek anlam›, tarihsel do¤rulu¤umuza yap›lan naçizane katk›lar olmas›d›r. Marksist-Leninist-Maoist ideolojiyi rehber kabul etmeyen farkl› ideolojik yaklafl›mlar›n tümü oportünizmin farkl› renkleridir. Bu hareketlerin NKP (M)’yi 1991 y›l›ndaki seçimlere girdi¤inde ‘burjuva parlamentarist’, silahl› mücadeleye bafllad›¤› 1996 y›l›nda ‘radikal köylu hareketi’ ve en son yo¤unlaflan diplomasi ve masa bafl› görüflmeleriyle beraber ‘tasfiyeci-teslimiyetçi’ fleklinde de¤erlendirmeleri oportünizmin ‘iç tutarl›l›¤›na’ iyi bir örnektir. Bunlar›n d›fl›nda özellikle 21 Kas›m’da imzalanan bar›fl anlaflmas›yla birlikte Maoist çevreleri de etkisine alan genel bir kayg› havas› oluflmufltur. Bu kayg›lardan kaynaklanan dostane elefltirilere cevap olmas› anlam›nda önemli noktalar›n alt›n› çizmeye çal›flal›m. NKP (M) ikinci ulusal konferans›nda ‘geçici hükümet ve kurucu meclis seçimini’ politik bir taktik olarak belirleyip karara ba¤lam›flt›. Ülkedeki mücadelenin geldi¤i aflama s›n›f güçlerinin bugünkü konumlan›fl›, dünyadaki politik ve askeri dengelerin özgünlü¤ü vs. yani bir bütün somut durumun tahlili sonucunda belirlenmifl politik-taktik bir duruma iflaret eder. Bu noktadaki kayg› ise bu taktiksel aç›l›m›n Nepal devriminin stratejisi olan Halk Savafl›’na hizmet edip etmeyece¤i, daha da ötesinde stratejinin de önüne giderek önderli¤i parlamenter-burjuva çizgiye hapsedece¤i tehlikesidir. Fakat Prachanda’n›n flu sözleri kayg›ya yer vermeyecek kadar aç›kt›r: ‘NKP (M)’nin temel ilkesi MLM’dir. Nihai hedefi de sosyalizm ve komüinzmdir. Bu hedeflere s›k› s›k›ya ba¤l› kal›rken parti somut koflullar›n somut tahlili temelinde politikalar›n› esnek bir flekilde yaflama geçirmektedir’. Politik strateji Nepal halk›n› demokratik devrim yoluyla feodalizm ve emperyalizmden kurtarmakt›r. Halk Savafl›’n›n askeri stratejisi tam olarak bu politik stratejinin baflar›lmas›na dayanmaktad›r.’ ‹flte bu genel siyasi-ideolojik çizgi ve stratejideki ›srar Nepal devrimci mücadelesini bugünkü aflamaya getirmifltir. Yine bu noktalardaki ›srar Nepal devrimini kuflkusuz ilerletecektir. Devlet iktidar› sorunu devrimin bafl meselesidir. Ülkenin çok büyük bir k›sm›nda Yeni Demokrasi perspektifi ve halk meclisleri arac›l›¤›yla yeni devletin ekonomik-siyasi-askeri-kültürel v.b. inflas›n› sürdüren, iktidar› lokma lokma yutan NKP (M)’nin flehirlerde de yo¤unlaflarak ülkenin bütününde siyasi otoriteyi, Demokratik Halk ‹ktidar›’n› kurumsallaflt›rmas› uzak de¤ildir. Ancak, sosyalizmde s›n›flar›n varl›¤›n› sürdürece¤i gerçe¤inden hareketle yeni dönüflümlerin felsefi, ekonomik ve siyasi sebebini kavrayabilen bizlerin, iktidar› elinde tutabilmenin en az iktidar› almak kadar zor oldu¤unu ak›ldan ç›karmamas› gerekir. Demokratik-sosyalist bir blo¤un olmad›¤› günümüz tek kutuplu dünyas›n›n iktidar› muhafaza etmede avantaj sa¤lamad›¤› aç›kt›r. Hassas dengeleri gözetmeksizin giriflilen zamans›z, aceleci hamleler ciddi zararlara sebebiyet verebilir. Tüm bunlar› (ulusal bazda s›n›fsal ve milli farkl›l›klar› birleflik cephe ekseninde ele almak, uluslararas› bazda enternasyonal dayan›flmay› büyütürken emperyalist güçler aras› çeliflkilerden faydalanmak suretiyle) dikkate alan NKP (M) kuruluflundan buyana stratejinin hizmetine sundu¤u zengin taktiksel aç›l›mlarla mücadelesini bu noktaya tafl›m›flt›r. En son gündeme gelen en önemli aç›l›m›, yukar›da bahsi geçen bar›fl anlaflmas› ise, ülkenin mutlu gelece¤ine halel getirecek, baflka bir ifadeyle Nepal devrimini sekteye u¤ratabilecek/NKP (M)’nin ülke içinde yaln›zlaflmas›na neden olabilecek- özellikle ABD’nin amans›z deste¤i ve Hindistan yay›lmac›l›¤›n›n bizatihi çabalar›yla- emperyalist giriflimlerin yo¤unlaflt›¤› bir dönemde, tam anlam›yla NKP (M)’nin sürece iliflkin üstün hâkimiyetinin göstergesidir. fiöyle ki, bu yolla hem ulusal burjuva partilerin/örgütlerin, emperyalistlerin hayal etti¤i gibi mevcut krall›k güçleriyle birleflmesinin önüne geçilmifl, hem ad›m ad›m kurulacak iktidar›n ülke içinde ve ülke d›fl›nda tam meflruiyeti sa¤lanarak emperyalistlerin do¤rudan muhtemel müdahalesinin büyük oranda önüne geçilmifl (böylelikle devrime giden yol büyük oranda may›nlardan temizlenmifltir) hem de devrime giden yolda daha güvenli ve sa¤lam ad›mlarla, ülkenin hükümet eliyle yeniden flekilendirilmesinde en önemli güç/kuvvet rolü üstlenilmek suretiyle, devrim yürüyüflüne devam edilmifltir. En nihayetinde, 21.yy’nin gelece¤ini Halk Savafllar› belirleyecektir. Bu cüretli aç›klamam›z›n temelinde bilimsel inanç, insanl›k tarihinin teorik ve pratik tecrübelerinden süzülüp gelen dünya proletaryas›n›n evrensel ideolojisi MLM’ye olan inanç vard›r. Bilimsel sosyalist teorinin bugünkü en yüksek aflamas› olan Maoizm’de ›srar, dünya gelece¤inin tayininde esas belirleyendir. Günümüzde emperyalizm ile ezilen dünya halklar› ve ezilen uluslar aras›nda çeliflme bafl çeliflmedir ve zincir emperyalizmin en zay›f halkas› olan sömürge, yar› feodal-yar› sömürge ülkelerdeki devrimlerle k›r›lacakt›r. Asya, Afrika, Latin Amerika ülkeleri ‘en geri en ileridir’ diyalektik önermesinin (hem siyasal ekonomi hem de felsefi aç›dan) do¤rulu¤unu ispatlayarak dünyan›n çehresini de¤ifltirecek, 21.yy enternasyonal proletaryas›n›n zaferinin mufltucusu olacakt›r.
‘Uluslararas› Anti-Emperyalist Gençlik Konferans›’ sonuçland› Konferansta ilk konuflmay› yapan ILPS temsilcisi; emperyalizmin öncü gücü durumundaki ABD emperyalizminin, müttefikleri ve iflbirlikçi-uflak rejimleri de yan›na alarak gerçeklefltirdi¤i sald›r›lar›n yeni argüman›n›n “terörle mücadele” oldu¤unun alt›n› çizerek, “anti-emperyalist olan, sosyal ve ulusal kurtulufl mücadeleleri güçlendirilmelidir” ifadeleri ile konuflmas›n› noktalad›. ILPS’nin ard›ndan sunumunu yapan YDG temsilcisi, anti-emperyalist mücadelenin önemine de¤inerek, anti-emperyalist birlik için mücadelenin yükseltilmesi gerekti¤ini kaydetti.
Avrupa Demokratik Gençlik Hareketi öncülü¤ünde Almanya’n›n Frankfurt flehrinde gerçeklefltirilen ‘Emperyalizm ve Anti-emperyalist Gençlik Mücadelesi’ adl› konferansta “Uluslararas› Anti-Emperyalist Gençlik Koordinasyonu Komitesi”nin kuruldu¤u kamuoyuna duyuruldu lmanya’n›n Frankfurt flehrinde, 6 Ocak günü Avrupa Demokratik Gençlik Hareketi taraf›ndan “Emperyalizm ve Anti-emperyalist Gençlik Mücadelesi” adl›, uluslararas› gençlik konferans› düzenlendi.
A
Konferans anti-emperyalist, anti-faflist mücadelede yaflam›n› yitirenler an›s›na yap›lan bir dakikal›k sayg› durufluyla bafllad›. Sayg› duruflunun ard›ndan ADGH Komisyonu taraf›ndan konferans›n hedeflerine iliflkin yap›lan aç›l›fl konuflmas›nda; konferans›n, entelektüel çerçevede bir anti-emperyalizm tart›flmas› de¤il, netleflen antiemperyalist bilincin uluslararas› alanda kurumsallaflma platformu oldu¤u vurguland›. Konferansta;ILPS (Avrupa Seksiyonu), YDG, Red Block (‹talya) AG‹F Gençlik Komisyonu, AGEN (Fransa), DHDH, Nepal Birleflik Cephesi (Avrupa) ve ADGH fiilen kat›l›rken, DGH (Türkiye-Kuzey Kürdistan), 16 Tetori (Arnavutluk), RAS (Almanya) yaflan›lan aksakl›klardan dolay› kat›lamad›klar› için birer mesaj göndererek konferansa iliflkin görüfllerini belirttiler.
ADGH temsilcisi sunumunu yapmadan önce konferans›n örgütlenme sürecine ve hedeflerine iliflkin k›sa bir de¤inmede bulunarak, emperyalizmin ortaya ç›kmas›yla birlikte anti-emperyalist gençlik örgütlerinin kazand›¤› karakteristik özelliklere de¤indi. 1. Dünya Savafl›’yla geliflen radikal anti-emperyalist gençlik mücadelesi ve Karl Libnecht’in önder rolünün günümüze ›fl›k tutacak birer abide oldu¤unu söyleyen ADHG temsilcisi, ADGH’nin ortaya ç›k›fl tarihi ve bu zamana kadar anti-emperyalist gençlik mücadelesi içerisindeki misyonunu anlatarak; “Biz bugün bu konferans› düzenleyerek birilerini korkutuyoruz. Bunun bilincinde olal›m ve anti-emperyalist mücadeleyi gö¤üslemek için Enternasyonal Anti Emperyalist Gençlik Koordinasyonu’nu olufltural›m” fleklinde konufltu. ‹talya gençlik örgütü Red Block, kendi ülke koflullar›n›n demokrasi ve devrim mücadelesine iliflkin genifl bir aç›klama yaparak, ADGH’nin düzenlemifl oldu¤u konferans›n tarihi öneminin yads›nmamas› gerekti¤ine de¤indi. Kapitalist-emperyalist ülkelerde anti-emperyalist güzergah›n yegane özünün proleter dünya devrimleri için mücadele etmek oldu¤una dikkat çeken Red Block temsilcisi, Paris’te gerçekleflen banliyö ayaklanmalar›n›n bunun en büyük halkas› oldu¤unu dile getirdi. AG‹F Gençlik Komisyonu temsilcisi ise anti-emperyalist mücadeledeki birli¤in kurulmas›n› günü-
müzün en ivedi sorunlar›ndan birisi olarak nitelendirerek flu ifadelerde bulundu; “AG‹F Gençlik Komisyonu da önümüzdeki hafta gençlik mücadelesine iliflkin bir konferans düzenleyecek. Bu iki konferans›n ortak hedefleri gütmesine ra¤men ayr› ayr› düzenlemesi gerçekten üzücü. Her iki konferans›n da ayn› içerikte olmas› ve ortak bir hedefe sahip olmas› bize anti-emperyalist mücadelede birli¤in kaç›n›lmaz oldu¤unu gösteriyor.” Fransa’dan kat›lan gençlik örgütü AGEN, kendi ülkesinin koflullar›n› ve AGEN’in ortaya ç›k›fl misyonunu anlatt›¤› konuflmas›nda; banliyö ayaklanmalar›na kat›lan gençli¤in ruhunu konferansa tafl›yarak, bunun uluslararas› bir güce dönüfltürülmesinin kaç›n›lmazl›¤›na de¤indi. Konferansa hukuksal problemlerden dolay› temsilci gönderemeyen DGH taraf›ndan gönderilen mesajda kapitalizmden emperyalizme sermayenin büyüyen sald›rganl›¤›na iflaret edilerek; “Sonuç olarak konferan-
Konferans›n Sonuç Bildirgesi Uluslararas› Anti-Emperyalist Gençlik Koordinasyonu Komitesi’nin kuruluflunun ilan edildi¤i konferas›n sonuç bildirgesinde ise flu kararlar al›nd›;
leriyle gençli¤in ortak kazan›mlar›n› güç-
hareketlerini zamanla aral›ks›z bir müca-
lendirecektir.
dele içinde birlefltirmeyi hedeflemektedir. Koordinasyon Komitesi, belirli sebep-
Koordinasyon Komitesi, belirleyece¤i iletiflim iliflkileriyle dünyadaki geliflmelere
lerle konferansa kat›lamayan ya da habe-
Koordinasyon Komitesi, örgütsel ilke-
iliflkin ihtiyaç duyuldu¤unda yaz›l›, görsel
ri olmayan bütün gençlik kurumlar›n› da
lerimizde ba¤›ms›zl›k, ajitasyon ve propa-
ya da sözlü araçlar arac›l›¤›yla ortak aç›k-
Koordinasyon’a ayn› haklar çerçevesinde
ganda da serbestlik ve iç ifllerine sayg› te-
lamalar yapacakt›r.
kat›lmaya davet eder.
melinde faaliyetlerini sürdürecektir.
Koordinasyon Komitesi, ‹nsanl›¤›n en
Koordinasyon Komitesi, belirli aral›k-
Koordinasyon Komitesi, emperyalist
dinamik bölümü olarak bu mücadelede
larla ihtiyaç temelinde toplant›lar ve kon-
gençli¤e önemli görevler düfltü¤ünün bi-
sald›r›lar›n ancak birlikte, özgün mücade-
feranslar örgütleyerek demokratik tart›fl-
lelerimiz yads›nmadan, ortak mücadele-
ma yöntemiyle gençli¤in sorunlar›na or-
lerle püskürtülebilece¤i bilinciyle hareket
tak çözümler bularak gençli¤i sorunlar›na
edecektir.
karfl› duyarl› hale getirme ve e¤itmeyi
Koordinasyon Komitesi, bundan sonra
lincinde olarak, sorunlar›n en önemli bö-
ulusal bask›ya vb bütün sald›r›lara karfl›
yaflanacak uluslararas› geliflmelerde fikir
Koordinasyon Komitesi, dünyadaki
al›flverifli, dayan›flma ve eylem birliktelik-
bütün anti-faflist, anti-emperyalist gençlik
May›s’ta Yaflam Kooperatifi taraf›ndan organize edilen ve Demokratik Gençlik Hareketi’nin de kat›l›mc› ve konuflmac› olarak yer ald›¤›; “ÖSS Duvar›n› Y›kal›m” forumu 14 Ocak’ta gerçeklefltirildi. ‹stanbul’da Ümraniye 1 May›s Mahallesi’nde Ba¤ören Derne¤i’nde gerçeklefltirilen forum M.Y.D temsilcisinin aç›l›fl konuflmas›yla bafllad›. K›sa bir aradan sonra kat›l›mc›lar›n konuflmalar›na bafllan›ld›. E¤itim-Sen 2 ve 3 No’lu flubelerinin de konuflmac› olarak kat›ld›¤› forumda konuflmalar genellikle ÖSS ve e¤itim sis-
temi üzerinde yo¤unlaflt›. DGH temsilcisi konuflmas›nda e¤itimin komprador, floven ve feodal özelliklerine de¤inirken, neo-liberal politikalarla üniversiteler ve genel olarak e¤itim sistemi üzerindeki etkilerinden de bahsetti. Çözüm olarak yeni demokratik e¤itim modeli ve halk üniversiteleri ve liselerini gösterdi. Akflam saatlerine dek süren forumda, yap›lan sunumlar›n ard›ndan aç›k kürsü aç›ld›. Burada liseliler, iflçiler, üniversiteliler ve ö¤retmenler söz alarak neden ÖSS’ye karfl› olduklar›n› aç›klamaya çal›flt›lar.
gerici kültüre, haks›z savafllara, iflgallere, hak gasplar›na, ›rkç›l›¤a, cins bask›s›na,
amaçlamaktad›r.
‘ÖSS duvar›n› y›kal›m’
lümünü yaflayan gençler olarak her türlü
ç›karak halklar›n hakl› mücadelelerini destekleyerek güçlendirecektir.
s›n özellikle iki noktaya önemle e¤ilmesi ve do¤ru sonuçlar ç›kartmas›n› umuyoruz. Birinci nokta; emperyalizmin dünü-bugünü ve yar›n›n›n do¤ru tahlil edebilmesi için tek tek her bir co¤rafyan›n çeliflkilerinin do¤ru kavranabilmesi gerekti¤idir. ‹kinci noktay› ise; tahlili yap›lan çeliflkilerin çözümüne dair pratik bir hatt›n çizilmesi oluflturmaktad›r. Konferans›n getirilerine paralel olarak orta ve uzun vadede uluslararas› anti-emperyalist bir gençlik oluflumun temellerinin örülmesi, yo¤unlafl›lan hedefi daha belirgin hale getirecektir” denildi. DHDH temsilcili¤i, anti-emperyalist konferans› selamlayarak, DHDH’nin genç y›¤›nlar›n dinami¤ini benimsedi¤ini, buna dair at›lan pratik ad›mlar› destekleyece¤ini bildirerek, DHDH’nin anti-emperyalist mücadeledeki sorumluluklar›na vurgu yapt›. Son sunumu Nepal Birleflik Cephesi (Avrupa)’dan bir temsilcisi yapt›. Nepal’de 1996 y›l›ndan buyana halk›n örgütlenen öfkesine dair aktar›mlarda bulunan temsilci, “Nepal tarihi, çeflitli dönemlere bölünmektedir. ‹lk dönem kraliyet dönemiyken, ikinci dönem Cumhuriyetçi maskeli monarfli dönemidir. Fakat her iki sistem de feodalizmin genifl halk y›¤›nlar› üzerinde merkezileflmesidir” ifadelerinde bulundu ve konuflmas›n› flu ifadelerle noktalad›: “Nepal’deki Halk Savafl›’n›n halk›n en genifl katmanlar›n› kapsamas›, onun anti-emperyalist gücünü göstermektedir. Bu savafltaki en büyük düflman emperyalizmdir. Nepal’deki bu anti-emperyalist mücadelenin motor gücünü gençlik oluflturuyor.” Sunumlar›n ard›ndan konferans› izleyen di¤er kurumlara söz hakk› verildi. Konuflmac›lar taraf›ndan sorulan sorular›n yan›tlanmas›n›n ard›ndan sonuç bildirgesi okunarak; Nepal Birleflik Cephesi (Avrupa), AG‹F Gençlik Komisyonu (gözlemci), ADGH, DGH, Red Block (Italya), AGENFransa (gözlemci) kat›l›mlar›yla Uluslararas› Anti-Emperyalist Gençlik Koordinasyonu Komitesi’nin kuruluflu ilan edildi.
‘Üniversiteme dokunma’ ‹stanbul Üniversitesi ö¤rencileri ve ö¤retim görevlileri, 11 Ocak günü yapt›klar› bas›n aç›klamas› ile üniversitede yaflanan anti-demokratik uygulamalar› protesto ettiler. ‹stanbul Üniversitesi merkez kampus önünde toplanan ö¤retim üyeleri ve ö¤renciler, “Üniversiteme Dokunma” pankart›n› açarak, üniversitede yaflanan bask›lara tepki gösterdiler. Grup ad›na aç›klamay› okuyan Üniversite Ö¤retim Üyeleri Derne¤i üyesi Prof. Dr. Esen Aslando¤an, YÖK’le birlikte 25 y›ld›r üniversitelerin bilimsel ve demokratik yap›dan uzaklaflt›¤›n› belirterek; “YÖK ile birlikte getirilen bask›c› düzen, üniversi-
telerdeki demokratik ortam› kald›rarak, dogmalar›n hakim oldu¤u üniversiteler yaratmay› hedefliyor” dedi. Aslando¤an, düflüncelerinden dolay› örgencilere aç›lan disiplin soruflturmalar›n›n ve Ö¤renci Kültür Merkezleri’nin kapat›lmas›n›n YÖK’ün ve onun temsilcisi rektörlerin bask›c› politikalar›n›n en bariz örnekleri oldu¤unu belirtti ve konuflmas›n› flu ifadelerle noktalad›: “Geçti¤imiz günlerde baz› ö¤retim üyelerinin düflüncelerinden dolay› dersleri elinden al›nm›fl, bir ö¤retim üyesi maruz kald›¤› ülkücü sald›r›lar karfl›s›nda can güvenli¤i sa¤lanmad›¤› için üniversiteden ayr›lm›flt›r”.
10
DÜNYA
19-31 Ocak 2007
YÖNEL‹M
ABD’nin boynuzlar› Somali’de
“Yeni Irak Planı” ‹flgal güçlerinin Irak’ta yenilgilerini, baflar›s›zl›klar›n› itiraf etmeleri, Amerika seçimlerinde “Demokrat”lar›n baflar›s› gibi k›smi faktörler Bush’lu H›ristiyan Siyonist merkezli Neo Con Kabinesinin Irak plan›nda kamuoyunda da köklü de¤ifliklikler beklenmesine yol açm›flt›. “Irak Çal›flma Grubu” Baker-Hamilton raporlar› da bu beklentiyi güçlendiriyordu. Oysa Irak ve Afganistan iflgalleri, Balkan, Kafkasya, Afrika operasyonlar› ABD’nin dünya çap›nda hegemonya stratejisini ifade eden stratejik planlard›. Sovyetlerin da¤›lmas›yla birlikte di¤er rakiplerinin de haz›rs›zl›¤› avantaj› ortam›nda ABD inisiyatifi büyük askeri gücü ile daha da öne ç›k›yordu. Dünya çap›nda ABD hegemonyas› aç›s›ndan bu önemli bir f›rsatt›. F›rsat›n kullan›lmas›, ABD emperyalist ç›karlar›n›n zaten biçimsel Birleflmifl Milletler ve uluslararas› hukuk tak›nt›lar›na feda edilmemesi ABD emperyalistlerinin tüm kliklerinin ortak stratejik politikas›yd›. Dünyan›n tümünden lider olarak sorumlu olduklar›, tart›fl›lmas›na asla müsamaha gösterilmeyecek üstünlüklerinin gerekli her yere müdahaleye götürece¤i yine tümünün ortak genel politikas›d›r. Dolay›s›yla taktik baz› tart›flmalar› olsa da stratejik ortak genel politikalar›nda bir de¤iflikli¤in olmamas› anlafl›l›r bir durumdur. Bush’un “Yeni Irak Plan›”n› aç›klamas› da bunu teyit etti. Askeri iflgal, 21500 yeni asker takviyesi ile devam ettirilecek. Herkesin kabul tti¤i yenilginin derinleflmesini “engelleme” gayretini de ifade eden bu hiçte “yeni” olmayan planda iflgalcilerin yedek kuvvetleri olarak Irak adl› “yerli” uflak ordusunun tanzimi ve seferberli¤i üzerinde yo¤unlafl›lacak. ‹flgal memuru, Irak sözde “Baflbakan”› Maliki ye de gerekli uyar› “son f›rsat” ibaresiyle yap›ld›. Böylelikle ABD askeri kay›plar›n, zaptiye görevinin ABD kontrollü devriyle azalt›lmas› hedeflenmektedir. ‹fllerin oturtulmas› temelinde ABD askeri güçlerinin Güney Kürdistan gibi kendilerince nispeten daha “güvenli” yerlere çekilmesi, 100 bin kiflilik Kürt peflmerge gücünün de ABD denetiminde Ba¤dat güvenli¤i için mevzilendirilmesi icraat› devrede. ‹ran, Suriye, Ürdün s›n›rlar›nda gerekti¤inde müdahale için mevzilenme ABD’nin “yeni” Irak plan›n›n bir baflka hususu. Bu yolla, ‹ran’›n bölgede muhtemel nüfuzu, Suriye s›zmalar› ve Türk devleti s›zlamalar›na tedbir alman›n yan› s›ra, ABD plan›na tamamen ba¤lanmalar› da dayat›lm›fl oluyor. Daha birkaç gün önce Bush, Wasington Post adl› gazeteye yapt›¤› aç›klamas›nda Irak’ta “Amerikan askeri kazanmad›, Irak’› daha da istikrars›zlaflt›rd›k” itiraf› yapt›. Blair de öyle.. fiunu da ifade edelim: ‹stikrars›zlaflt›rma, bölerek birbiriyle savaflt›rma emperyalist yönetme politikas›nda önemli bir yer tutar, kontrolü sa¤layam›yorsa iç çat›flmalarla krizi t›rmand›rma, çat›flanlar› kendilerine teslim olmaya mecbur b›rakma anlam›nda bir ihtiyaç olarak ortaya ç›kabiliyor. M›s›r ve Türk devletinin d›fliflleri bakanlar›n›n görüflmeleri sonras›ndaki aç›klamalarda bunu ifade eder. Bush’un “Yeni Irak Plan›”na “Bar›fl” yolu diye memnuniyetlerini ifade etmek zorunda kald›lar. Mutsuzlar›n eli mahkum “memnuniyet” itiraf›d›r bu! ABD ad› “yerli” tüm egemenleri planlar›na ba¤lama siyaseti izliyor. Diyor ki; Irak’ta çekilirsek Güney Kürdistan kaybeder. Türk devleti müdahale eder. Türk-Kürt savafl› ç›kar. Kürt egemenleri bu yolla teslimiyete çekiliyor. Türk devletine de “çekilirsem Kürt devleti kurulur” diyerek, Türk egemenlerini emperyalist plan›na itirazs›z ba¤lama siyaseti güdüyor. ‹ran, fiii yay›lmas› argümanlar›yla, Suudi, M›s›r, Ürdün ve di¤er bölge ülkelerinde kontrolü pekifltirme yönelimini icra ediyor. Yani herkese, “Buna mecbursunuz, plan›ma ba¤lanmaktan baflka çareniz yok” mesaj› veriyor. Emperyalist stratejiye tüm yerli egemenleri bu entegre etme siyasetinin ifllevsel rolü de reddedilemez. Onlar emperyalist emri iyi okuyorlar. Türk devletinin M‹T Müsteflar›’n›n sözde 80. y›ldönümü vesilesiyle hiçte geleneklerinde olmayan aç›klamalar› bu çerçevede de¤erlendirilmelidir. Kendini yenilemezsen kaybedersin, ça¤a ayak uydur. Bunun için güçlü ekonomi ve güçlü silahl› kuvvetli fleklinde özetlenebilecek aç›klamas›, tüm egemen s›n›f kliklerini ABD plan›nda birlefltirme gayretidir. 10 milyar dolar bütçe aç›kl›, 40 milyar dolar d›fl borçlu ekonominin, tepeden t›rna¤a Pentagon uflakl›¤›yla teçhizatlanm›fl ordunun, baflka yolu da yok. Bunu hükümet, muhalefet, asker’de normal karfl›lad›. Sadece onlar m›? KKK, Karay›lan arac›l›¤›yla aç›klamay›, “Statükoyu aflma çabas›” olarak de¤erlendirdi. “Çözüm” dedikleri taktik anlaflmalar de¤il, stratejik uzlaflma, egemen stratejik plana baz› ödünlerle entegre olma yönelimidir. Kürt sorunu bir PKK sorunu de¤ildir. Bir ulusal eflitsizlikler sorunudur. PKK sadece bu sorunun bir sonucudur. Sorun çözülmeden PKK’nin dahil oldu¤u bir anlaflmayla savuflturulamaz. Bu aç›dan tek çözüm; Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakk›n› garantileyen devrimdir. Çözümün gerçek aktörleri sistem d›fl›na ç›kmaya rehberlik edecek ideoloji, onunla donanm›fl Parti ve onun önderli¤inde s›n›f›n ve halk›n devrimci baflkald›r›s›d›r. Amerika plan› “çözüm” de¤il, batak ve yenilgi ortam›n›n ad›d›r. Askeri iflgalle sa¤lanan halklar aç›s›ndan biryana, kendi kontrolleri aç›s›ndan bile yönetememek, denetleyememektir. ‹flgali süreklilefltirmek, böyle bir inisiyatifle yürümek sadece bata¤› süreklilefltirmek anlam›na gelir. “Büyük Ortado¤u Projesi (BOP)”, ABD ç›kar›na, BM, Avrupa Emperyalistlerini dahil ederek, yerli egemenler takviyesiyle ABD emperyal imparatorlu¤u için her yeri düzenleme çabas›d›r. Kendisini “tanr›” gören ABD’nin flu veya bu tavizi tanr›n›n lütfu olarak kabule haz›r güçleri ile halklar›n kurtuluflu için yol al›namaz. Enternasyonal proletarya, ezilen halklar ve uluslar›n Proleter Dünya Devrimi perspektifiyle yürümekten baflka ç›kar yol yok! Baflka aray›fllar ölümü kabul etme yoludur. Bush flimdi de Afrika’ya açt›¤› “Demokrasi Savafl›”n› “yeni” bir hamleyle sürdürüyor. K›z›ldeniz ve Aden Körfezi’ni denetimde tutman›n bir halkas› olarak Somali’ye ilgi nedendir? ABD imparatorlu¤u için, Çin’i kontrolde tutmak, petrol trafi¤ini ABD denetiminde güvenceye almad›r. Bu çabalar›n› geçmiflte “yiyecek da¤›t›m›” gerekçesiyle iflgalle ziyaret edenler, böl-yönet politikalar›yla yine sahnededirler. “Yepyeni” diye lanse edilen “küresel” kapitalist emperyalizmin refah ve bar›fl vaadi yo¤unlaflm›fl bir kapitalist barbarl›k gerçe¤i de¤il midir? “Küresel” kapitalist emperyalizmin üç bafll›ca küresel sistemi, yani finans-s›nai-enerji alanlar› müthifl bir krizde. Krizi aflacak tek yol var. DEVR‹M! Devrim hem tehlikelerin, hem f›rsatlar›n bilincinde olan bir yoldur. O, bir yi¤itlik refleksi de¤il, kazanmak için bilinçli bir mevzilenme, gerekli haz›rl›k yürüyüflüdür. Parti önderli¤inde s›n›f›n, halk›n seferberlik ça¤r›s›d›r.
BD emperyalizminin Afrika’daki truva atlarından biri olan Etiyopya (eski adıyla Habeşistan) Somali’deki geçici hükümetin de desteğiyle bu ülkeyi işgal etti. İşgal, ABD askerlerinin hava ve deniz saldırılarıyla desteklenirken, işgalci güçlerin saldırıları sonucu çok sayıda kişi de hayatını kaybetti. Etiyopya yönetimi işgale gerekçe olarak; “terörizmle mücadele” ekseninde kendi ülkelerindeki rejimin, şu an Somali'de ülkenin büyük bir bölümünü kontrol altında tutan Şeriat Mahkemeleri Birliği tarafından tehdit edildiğini öne sürmektedir. Somali’de şu an hüküm sürmekte olan geçici hükümet, 2004 yılında kurulmuş ancak sadece kurulduğu topraklar olan Baidoa şehrini kontrol altında tutabilmiştir. Geçici hükümetin bir varlık gösteremediği Somali’de ülkenin büyük çoğunluğu Şeriat Mahkemeleri Birliği’nin denetiminde bulunuyor. Doğu Afrika ülkeleri arasında yer alan ve 'Afrika Boynuzu' adı verilen bölgede bulunan Somali’ye yönelik bu işgal harekatı gözlerin tekrar bu bölgeye çevrilmesine neden olurken, açlığın ve sefaletin hüküm sürdüğü bölgede halklar yeni acılarla karşı karşıya kalıyor. Yıllardır iç çatışmaların hüküm sürdüğü Somali’de, hatırlanacağı üzere 1991 yılı başlarında BM “barış gücü” gü-
A
Kazım Cihan
Do¤u Afrika ülkeleri aras›nda yer alan ve 'Afrika Boynuzu' ad› verilen bölgede bulunan Somali’ye yönelik Etiyopya ve ABD öncülü¤ünde gerçeklefltirilen iflgal harekat›, gözlerin tekrar bu bölgeye çevrilmesine neden olurken, açl›¤›n ve sefaletin hüküm sürdü¤ü bölgede halklar yeni ac›larla karfl› karfl›ya kal›yor
venliği sağlamak için görev almıştı. Bu “barış gücü” bünyesinde bulunan Amerikan kuvvetlerine ait iki adet Black Hawk helikopterin Somalilerce düşürülmesi ve öldürülen Amerikan askerinin Mogadişu sokaklarında sürüklenmesini gösteren görüntülerin basına yansıması sonucu dönemin Clinton yönetimi zor günler yaşamış ve Somali’den çekilme kararı almıştı. BM “barış gücü” ise verdiği kayıplardan dolayı 1995’te ülkeyi terk etmişti. Etiyopya, Somali’de halen süren iç çatışmaları körükleyen ülkelerin başında geliyor. Ve Somali’de büyük bir güce sahip olan Birleşik İslam Mahkemeleri'nin gücünün tüm bölge ülkelerine yayılmasından endişe etmektedir. Nitekim daha önce Eritre'yi kaybeden Etiyopya, bölgedeki dengeleri kendi lehine çevirmek için Somali'deki önde gelen kabile reisleriyle ittifaklar içerisine girmiş olup, halihazırda bu ittifakları sürdürmek istemektedir. Sınırlarında, birliğini sağlamış güçlü bir Somali görmek, Etiyopya'nın bölgesel çıkarlarını tehdit etmektedir. Ayrıca Etiyopya 100 bin kişilik ordusuyla Afrika kıtasının en büyük askeri güçlerinden birisi ve coğrafi konumundan dolayı ‘Afrika Boynuzu’ olarak tabir edilen bölgede ABD emperyalizminin sadık bir uşağı konumundadır. Öte yandan nufüsun büyük çoğunluğunun Hıristiyan olması özellikle Hıristiyan misyonerler açısından önem arz etmektedir. Etiyopya savaş uçakları Mogadişu havalimanını bombaladıktan sonra Devlet Başkanı Meles Zenawi’nin "yan› bafl›m›zda bir ‹slam devleti bizim ulusal ç›karlar›m›z› tehdit edecektir" demecini vermesi dinsel kimliklerin bölge üzerindeki öneminede işaret etmektedir. Dünyanın en
yoksul ülkelerinden birisi olan Somali’nin yine aynı bölgede bulunan bir diğer yoksul ülkenin işgaline maruz kalmasını doğru analiz edebilmek için bölgedeki bu gelişmelerin arkasında nelerin olduğuna ve tarafların neyin peşinde olduğuna bakmak gerekir. Zira gelişmeleri sadece resmi demeçler çerçevesinde okuyup değerlendirmek sorunun iç yüzünü anlamayı imkansız kılacaktır.
ABD ‹fiGAL ÖNCES‹ NABIZ YOKLADI Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Etiyopya’nın Somali’yi işgal etmesi sadece bu iki ülkenin yıllardır yaşadığı sorun ve çatışmaların bir sonucundan ibaret değildir. Sorunun görünen bir kısmı bu olsa da işgale vesile olan esas gerekçe ABD emperyalizminin bölge üzerindeki çıkarlarıyla ilintililidir. Bu nedenledirki ABD Ortadoğu'daki Merkez Kuvvetler Komutanı general John Abizaid, Haziran ayının ortasında ve son olarak Aralık ayında Etiyopya’ya giderek görüşmelerde bulunmuş ve nabız yoklamıştır. Somali, uranyum, bakır, boksit ve demir gibi yeraltı kaynakların dışında zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip bir ülke olarak ABD’nin iştahını kabartmaktadır. Ayrıca Somali’deki geçici hükümetin zengin doğalgaz ve petrol yataklarının işletilmesi için Çin ile anlaşmalar imzalamaya başlaması da ABD’yi tedirgin eden faktörler arasında yer almıştır. Bu nedenle Şeriat Mahkemeleri Birliği’nin ülkenin tümünde yönetimi ele geçirmesi halinde ABD karşıtı politikalar izlemesini muhtemel gören ABD, mevcut düzenin devamını ulusal çıkarları adına daha uygun görmektedir. Desteklediği savaş efendilerinin yenilme ihtimalinin artması üzerine hazır kıta bekletilen Etiyopya’yı öne sürerek gerçek niyetlerini perdelemeye çalışmışlardır. Etiyopya’nın ardından ABD emperyalizmi de Somali’de El-Kaide militanlarının bulunduğunu ileri sürerek “terörle mücadele” söylemiyle işgale bir fiil katıldı. Ayrıca ABD açısından "Afrika Boynuzu" dolayısıyla Somali, Irak işgaliyle birlikte yeniden stratejik bir önem kazanmıştır.
ABD emperyalizmi yeni Irak stratejisini aç›klad›:
Yenilen pehlivan gürefle doymuyor Saddam Hüseyin’in idam edilmesinin ardından Irak’a yönelik “yeni stratajesini” açıklayan ABD emperyalizmi bu yeni stareteji uyarınca, Irak’a 21 bin 500 ABD askeri gönderecek. Bunların 17 bin 500’ü başkent Bağdat’ta, kalanları da Sünni direnişinin kalesi El Anbar eyaletinde konuşlandırılacak. “Yeni stratejinin” açıklanmasından kısa bir süre sonra, Bağdat’ta konuşlandırılacak 17 bin 500 askerden 4 bini, Irak’ın başkenti Bağdat’a ulaştı. Yeni plana göre başkent Bağdat’taki operasyonların önümüzdeki hafta başlaması ve yaklaşık 7 ay sürmesi bekleniyor.
Bush: Irak’ta demokrasi geliflecek ABD’nin adına yeni dediği fakat Irak halkına yönelik daha kapsamlı vahşi saldıraları içeren stratejisi kendi içindede tartışmalara neden oluyor. Özellikle yeni bir ‘Vietnam Sendromu’ yaşamaktan korkan Demokratlar yaklaşan seçimleri de göz önünde bulundurarak Bush’a karşı cephe almış durumda. Demokratların kontrolündeki Kongre’den yükselen itirazlar Bush’un işinin zor olacağını gösteriyor. Demokrat senatörler, “Baflkan halk›n isteklerini gözard› ederek savafl› t›rmand›rmay› seçmifltir. Bu karar›yla yaln›z kalm›flt›r”, “Irak’ta bir çukurday›z. Baflkan, çukurdan daha derine kazarak ç›kmay› önerdi. Bu mant›kl› m›?”, “Bunu söylemekten nefret ediyorum ama bu politika bir baflar›s›zl›k. Hamas, Hizbullah, ‹ran her zamankinden daha güçlüler. Irak hiç olmad›¤› kadar bir karmafla içinde” yorumlarında bulundu. Geçtiğimiz aylarda yapılan Kongre seçimlerinde hüsrana uğrayan Bush önderliğindeki Cumhuriyetçiler ise yükselen tepkiler karşısında kaybedecekleri bir şey olmadığını bildiklerinden, yeni stratejinin Irak’ta demokrasiyi geliştireceği yalanını söylemektende çekinmiyorlar. ‘Ya tutursa’ diyerek kartlarını açık oynayan Bush, amaçlarının bu tür isyanların bastırılması olduğunu kaydederek, Iraklı Şii din adamı Mukteda Sadr’a bağlı Mehdi Ordusu’na da silahsızlanma çağrısında bulundu. Şii lider Mukteda Es
Afrika Boynuzu ülkeleri, bölgeye komşu olan diğer ülkeler ve Ortadoğu'yu birleştiren bir geçit olarak, petrol yataklarına giden hayati bir kavşak niteliğindedirler. Bu noktada bölgedeki petrol nakliyatında önemli bir role sahip olan Kızıldeniz'den geçen transit tanker geçişinin güvenli bir şekilde sürdürülmesi ve denetim altına alınması ABD açısından vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Irak’ın işgaliyle birlikte petrollere el koyan ABD ve İngiltere bu petrolleri önce Hürmüz Boğazı’ndan sonra Aden Körfezi ve Süveyş Kanalı’ndan taşımaktadır. Hürmüz Körfezi’nin bir tarafında Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman öbür tarafında ise İran var. Nükleer programından dolayı İran’ı tehdit eden ABD ve müttefikleri Hürmüz’ün yani petrolün geçiş güvenliğini düşünürek tereddütlü davranıyor. Diğer taraftan ise Somali, Aden Körfezi’ni ve dolayısıyla buradan geçerek Süveyş Kanalı’na doğru ilerleyecek petrol tankerlerini tehdit edebilme kapasitesine sahiptir. Bu koşullarda Somali’de İslamcı bir hükümetin yaygınlık kazanması ve ABD çıkarlarına çomak sokması ABD’nin işine gelmeyecektir.
HALK GER‹C‹ ÇIKARLARA ALET ED‹L‹YOR Somali halkı yıllardır gerici çıkarlar gereği iç çatışmalara alet edilmekle kalmamış, çok büyük acılar çekmiştir. Bu gerici çıkarların taraflarından olan Somali’deki işbirlikçi geçici hükümetin başkanı Abdullahi Yusuf'un ABD emperyalizminin saldırmaya hakkı olduğunu açıklaması ise yıllardır kendilerini Somali halkının temsilcisi olarak görenlerin ikiyüzlülklerini gösteren ibret verici sözlerdir. Gerici çıkarların taraflarından bir diğeri olan Şeriat Mahkemeleri Birliği ise din olgusunu kullanarak halkı zorbalıkla itaatkar kullar haline getirmek istemektedirler. Bu birliğin işgalcilere karşı direnmesi olumluyken, temsil ettiği dünya görüşü ve siyasetleri Somali halkını uysal birer köle haline getirmekten öteye gitmeyecektir.
Luxemburg ve Liebkknecht Almanya’da an›ld›
Sadr ise bu çağrıya karşılık Bush’un Irak’a göndermeyi planladığı 21 bin 500 ek askerin ülkelerine tabutlarla dönebileceği uyarısını yaptı.
Rice Ortado¤u turunda Yeni Irak stratejisinin açıklanmasının hemen ardından Ortadoğu turuna çıkan ABD Dışişleri Bakanı Rice’nin ilk durağı İsrail oldu. Ortadoğu’daki bu önemli tetikçisine çeşitli roller biçen ABD, İsrail’e yeni saldırılar için idman yaptırıyor. Görüşmelerin ardından bir açıklama yapan İsrail Dışişleri Bakanı Livni ise “Gayr›resmi görüflmelerimizde Irak’taki durumu tart›flt›k ve bu görüflmeler s›ras›nda Rice’›n duygular›n› tahmin edemezsiniz. Baz› kiflilerin sand›¤›n›n aksine, Rice’nin da kalbi var” dedi. Rıce’nin kalbini feth eden Livni’nin, bu görüşmelerde ağzının suyu akmış olmalıki efendisine meziyetler dizerek göreve hazır olduğunu teyit etmektedir.
Hiçbir strateji ABD’yi içine sapland›¤› bataktan kurtaramayacakt›r ABD’nin her stratejisinde olduğu gibi bu yeni stratejisi de kan kokuyor. ABD’nin, “terör tehlikesini ve kitle imha silahlarını bahane ederek, Irak’ı işgal ve son olarak Saddam’ı idam etmesinin asıl sebebinin başka olduğu, bugün daha net biçimde görülmektedir. Irak’ta kitle imha silahları bulunamadığı gibi, ne istikrar ne de demokrasi Irak’a uğramadı. Saddam idam edildi fakat bugün Iraklılar, Saddam döneminden çok daha kötü durumdalar. Her gün onlarca insan emperyalist çıkarlar uğruna katlediliyor. Ve Irak’ta direnişle başa çıkamayan emperyalistler ve işbirlikçileri, çözümü halkları birbirine kırdırarak, onları katletmekte buluyor. Saddam’ın idamından medet uman ABD, özellikle Şii-Sünni eksenli kutuplaşma ve çatışma yaratarak, Irak halklarının mezhep ayrılıkları yüzünden birbirleriyle kanlı bıçaklı hale gelmesini, birleşik bir ulusal direniş olanağının da boşa çıkmasını sağlamaya çalışıyor. Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı direnişin alanlarından olan Irak’ta, ABD emperyalizminin yeni stratejiler ekseninde geliştirdiği bu oyunda tutmayacaktır. İşgalin başından beri direniş-
Alman burjuvazijisi taraf›ndan 15 Ocak 1919’da katledilen devrimci önderlerden Rosa Luxemburg ve Karl Liebkknecht, her y›l oldu¤u gibi bu y›l da Almanya’da, çeflitli uluslardan on binlerce devrimci ve komünist gücün kat›ld›¤› anma törenleriyle an›ld›.
teki kararlığını ortaya koyan Irak halkı ABD’nin dayattığı yüksek yoğunluklu savaş stratejisine karşı ‘kabulümüzdür’ diyerek güreşe doymayan pehlivanı yere çalmasını bilecektir. Tarih defalarca kanıtlamıştır ki, zulümkarlar ne kadar güçlü olursa olsun sonunda yenilmeye mahkumdurlar.
14 Ocak günü sabah erken saatlerde bafllayan mezar ziyaretlerine yaklafl›k 60 bin kifli kat›l›rken, saat 10:00’da bafllayan ve Alman devrimci ve sol gruplar›n düzenledi¤i anma yürüyüflüne ise yaklafl›k10 bin kifli kat›ld›. ADHK, ADKH ve DHDH’nin de yer ald›¤› yürüyüfle, Türkiye Kuzey Kürdistan’dan çeflitli devrimci ve komünist güçler de pankart ve flamalar›yla kat›l›m sa¤lad›lar. Önceki y›llara oranla kat›l›m›n zay›f oldu¤u yürüyüfl, anti-emperyalist ve anti-faflist sloganlar eflli¤inde son buldu.
Yunanistan’da ABD Büyükelçili¤i’ne roketli sald›r› Yunanistan’›n baflkenti Atina’da bulunan ABD Büyükelçili¤i 12 Ocak Cuma günü bombaland›. Sabah 06:00 sular›nda gerçeklefltirilen eylemde ölen ve yaralanan olmazken Büyükelçilik binas›nda maddi hasar meydana geldi. ABD Büyükelçili¤i’ne yönelik eylemi ‘Devrimci Mücadele’ örgütü üslenirken, Büyükelçili¤e yönelik benzer bir sald›r› da 1996 y›l›nda 17 Kas›m Örgütü taraf›ndan düzenlenmiflti. Eylemin ard›ndan Amerikan ve ‹ngiliz istihbarat birimleri solu¤u Atina’da al›rken, yap›lan araflt›rmalar sonucunda önemli bir bilgiye ulafl›lamad›. ‹stihbarat birimleri yapt›klar›
aç›klamada gizli kameralar›n roketin f›rlat›l›fl an›n› ve geldi¤i istikameti net olarak gösterdi¤ini fakat roketi f›rlatan kiflilerin bulan›k görüntülendi¤ini belirttiler. Büyükelçi Charles Reis ise eyleme yönelik olarak; “hiçbir fley bu ç›lg›n fliddet eylemine gerekçe olamaz” yorumunda bulundu. Oysa hem Charles Reis, hem de dünyan›n ezilen halklar› çok iyi bilmektedir ki, ABD emperyalizmi kendi ç›karlar›n› gerekçe yaparak baflta Ortado¤u olmak üzere birçok bölgede binlerce insan› katlederek en tehlikeli ç›lg›nl›¤› sergiliyor.
ÇEV‹R‹
19-31 Ocak 2007
‹RAN Baflka bir savafl tehdidi
Ortado¤u'nun ABD emperyalizmi aç›s›ndan temel öncelikli bir alan oldu¤u aç›kt›r. Buraya yönelik faaliyetleri ve d›fl politika dokümanlar› tekrar tekrar göstermektedir ki ABD, bu bölge üzerindeki bütünlüklü kontrolü kendisinin stratejik ç›karlar› aç›s›ndan merkezi önemde bir mesele olarak de¤erlendirmektedir BM Güvenlik Konseyi'nde, ‹ran'a karfl› diplomatik müeyyideler üzerine tart›flmalar›n sürüp gitti¤i tam da bu zamanda ABD, Basra Körfezi’nde askeri tatbikat sürdürüyor. Güvenlik Konseyi üyeleri Fransa ve ‹ngiltere ve yine Bahreyn ve Kuveyt'in de kat›l›m›yla ABD önderlikli deniz gücü, ‹ran'a giden ve ‹ran'dan ayr›lan gemileri engelleme ve arama faaliyeti sürdürmektedirler. Mesele, ‹ran'› teslim olmak ve küçük düflmek aras›nda seçim yapmaya veya savafla zorlamakt›r. fiu ana kadar bu sadece bir tehdit, fakat kelimelerden çok daha fazla. Time dergisinde son süreçte ç›kan "Savafl neye benzer" bafll›kl› makale (17 Eylül) flöyle bir uyar›da bulunmaktad›r: “D›fliflleri Bakanl›¤›’ndan Beyaz Saray'a en yüksek komutaya kadar, ‹ran ile ilgili gündemin rafa kald›r›lmas›ndan kaç›nman›n imkans›z oldu¤u fleklinde büyüyen bir anlay›fl var.” Bu aç›k bir flekilde "Orta Amerika”y› gündeme getirmek anlam›na gelir. Di¤eri, "liberal" olarak de¤erlendirilenler de dahil olmak üzere (örn; vefal› bir flekilde Demokratik Parti yanl›s› olan New York Times-29 Eylül) daha histerik "gazetecilik" ise ‹ran rejiminin nükleer program› ile intihar bombalamalar› aras›nda ba¤lant› kurmaktad›r. Her ne kadar bu makalenin kendisi
içeri¤i gizli tutuldu ise de, paketin içeri¤inin her iki tarafa da belli oranda zafer ilan etmek için imkan tan›d›¤› görülmektedir. Bu paketin mevcudiyeti ve Amerika taraf›ndan kabulü, Washington'un mevcut krize yönelik bar›flç›l bir ç›k›fl yolu bulmaya çal›flt›¤› düflüncesini akla getirdi. Hatta geçmiflin tersine ABD, ‹ran'›n uranyumu zenginlefltirme program›n› ask›ya almas› flart› ile, di¤er 5 büyük güç ile birlikte bar›fl görüflmelerinde yer almay› önerdi. Fakat asl›nda Avrupa'n›n önerisi, ABD'nin ‹ran ile olan çeliflkisini sertlefltirmeye yönelik bask›s›n› kontrol alt›nda tutma ve yavafllatmay› amaçl›yordu. ABD bir taraftan paketi sözde kabul etmek zorunda kal›rken di¤er taraftan inisiyatifi tekrar ele almak için bir mazeret arad›. ‹slami rejim öneriyi selamlad› ve Larijani bunu "cesaret verici" olarak de¤erlendirdi. ‹ran, cevab›n› k›sa süre içerisinde verece¤ini söyledi. Bu, gecikmenin kabul edilemez oldu¤unu söylemek suretiyle AB'nin inisiyatifini bofla ç›karmak için ABD için yeterli bir mazeretti. ABD D›fliflleri Bakan› Condoleezza Rice ‹ran'›n "bir ay de¤il sadece bir hafta" zaman› oldu¤unu söyledi. Fakat A¤ustos’tan çok daha önce Ortado¤u'daki yeni bir geliflme tüm sahneyi de¤ifltirdi ve saatler alan k›sa bir zaman içerisinde
Bu makalede ABD'nin, neden ‹ran'›n nükleer program› etraf›nda bir kriz üretmeye çal›flt›¤›n›n politik, ekonomik ve özellikle de jeo-stratejik nedenlerini analiz etmeye çal›fl›ld›. Bu krizin ortaya ç›kt›¤› k›sa süre içerisinde bile, ‹srail'in Lübnan'› iflgali de dahil olmak üzere dünyada büyük kargaflal›klar ve geliflmeler yafland›. Bununla beraber, baflka bir tehdidi ve hatta ‹ran'a karfl› daha büyük bir savafl tehdidini yaratan objektif çeliflkiler esas olarak de¤iflmedi. Asl›nda bu geliflmeler, tehdidin ciddiyetini – Ortado¤u halk› üzerinde daha do¤rudan hâkimiyet kurma konusunda ABD ve müttefiklerinin kararl›l›¤›n› – ve yine bu emperyalistlerin karfl› karfl›ya olduklar› engeller ve s›n›rl›l›klar› do¤rulamaktad›r. 5 art› 1 ülkenin D›fliflleri Bakanlar› (Birleflmifl Milletler Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi – ABD, Rusya, ‹ngiltere, Çin ve Fransa, art› Almanya), Avrupa Birli¤i taraf›ndan haz›rlanan AB'nin d›fl politika flefi Xavier Solana taraf›ndan ‹ran'›n ulusal güvenlik flefi Ali Larijani'ye 6 Haziran'da sunulan öneri paketini onaylad›. Her ne kadar sunulan önerilerin
Ortado¤u'daki mevcut krize yönelik bar›flç›l bir ç›k›fl›n çok daha az muhtemel oldu¤u görüldü. ‹ki ‹srail askerinin Lübnanl› örgüt Hizbullah taraf›ndan kaç›r›lmas› (ki son birkaç y›ld›r sürekli olarak yaflanan türden bir olay) ile ba¤lant›l› olarak ‹srail topyekün bir savafl bafllatt›. Siyonistler Lübnan'a yönelik reva gördükleri bu kadar büyük y›k›m konusunda birçok insan› ikna edemediler. Tam tersine dünyada çok daha fazla insan bu savafl›, ABD'nin Büyük Ortado¤u dedi¤i yeniden düzenleme plan› ile ba¤lant›l› ve bir Yeni Dünya Düzeni'ne yönelik maceralar›n›n bir parças› olarak gördü. Rice, Lübnan halk›n›n çektiklerini sadece "Yeni Ortado¤u'nun do¤um sanc›lar›" olarak küçümsedi¤inde zaten bunu afla¤› yukar› kabul etti. Dahas›, daha fazla insan bunu, ‹ran'a yönelik muhtemel bir savafla haz›rl›k sürecinin ilk ad›m› olarak gördü. Amerikal› gazeteci Seymour Hersh'in The New Yorker dergisinde (21 A¤ustos) yazd›¤›na göre; “ABD ve ‹srail devletlerinin flu andaki düflünüfl tarzlar› hakk›nda bilgi sahibi olan Ortado¤u uzmanlar›na göre ‹srail Hizbullah'a sald›rmak için 12 Haziran’daki kaç›rmalardan çok daha önce bir plan tasarlam›flt› ve bunu Bush yönetimi ile paylaflm›flt›. ‘‹srail bu konuda, Hizbullah'› içine düflürebilece¤i bir kapana sahip de¤ildi’ ‘Fakat Beyaz Saray'da, ‹srail'in er ya da geç bunu yapaca¤› konusunda güçlü bir kan› mevcuttu’”.
Kuzey Kore'nin nükleer denemesi ve ‹ran'›n nükleer meselesi Kuzey Kore'nin nükleer denemesine iliflkin son süreçteki geliflmeler ‹ran'›n durumunu etkilemektedir. Her ne kadar Çin ve Rusya da dahil olmak üzere büyük güçler Kuzey Kore'yi nükleer denemeleri sürdürmekten dolay› k›nad›lar veya sert bir flekilde elefltirdilerse de, yine de oldukça özel bir tutum tak›nd›lar. Amerika'n›n duruflu özellikle özeldir ve Washington'un stratejisini ve hedeflerini fazlas›yla gözler önüne serdi. Unutulmamal›d›r ki ABD Saddam Hüseyin rejiminin sözde kitle imha silahlar›na sahip oldu¤u bahanesiyle Vietnam'dan beri en büyük savafl›n› bafllatm›flt›. Bu iflgali savunabilmek için kullan›lan delillerin tamam›yla ABD ve ‹ngiltere taraf›ndan üretildi¤i ortaya ç›kt›. Bunun üzerine, daha son süreçte Bush ve di¤er Amerikan üst düzey yetkilileri Kuzey Kore'nin nükleer silahlar edinmesine asla müsamaha göstermeyeceklerini aç›klad›lar. Kuzey Kore denemeye giriflti¤i halde, sert ekonomik yapt›r›mlar isteyen ABD bir taraftan Pyongyang'a karfl› BM Güvenlik Konseyi'ne baflvururken, di¤er taraftan BM Güvenlik Konseyi taraf›ndan kabul edilen ve direk güç kullan›m›n› d›fllayan bir çözümü kabul etti. Fakat ABD'nin, Amerikan gizli raporlar›na göre Kuzey Kore'nin flimdiden yapabildi¤ini 5 veya 10 y›lda yapabilecek olan ‹ran'a karfl› tutumu çok daha çat›flmac›. Asl›nda ABD'nin ‹ran'a karfl› süreci h›zland›rmak için Kuzey Kore'nin nükleer denemelerini kullanmaya çal›flt›¤› görülüyor. Bush 10 Ekim tarihinde flöyle dedi; “Kuzey Kore rejimi dünyan›n önde gelen füze teknolojisi üreticilerinden biri olarak durmaktad›r ve Suriye ve ‹ran'a bunu transfer etmektedir. Devletlere ve devlet d›fl› oluflumlara Kuzey Kore taraf›ndan nükleer silah ve materyallerinin transferi ABD aç›s›ndan ciddi bir tehdit olarak düflünülmektedir ve böyle bir hareketin sonuçlar›ndan dolay› Kuzey Kore'yi tamam›yla sorumlu tutaca¤›z.” Di¤er bir deyiflle Bush, Kuzey Kore'den kaynaklanan tehlikenin, ‹ran ve Suriye olarak gördükleri acil problemleri ›fl›¤›nda de¤erlendirilmesi gerekti¤ini söylüyor. Bu, Kuzey Kore'den sözde nükleer silah ve materyal almas›n› engellemek için ‹ran'›n gemilerini durdurman›n bahanesi olarak dahi muhtemelen kullan›l›yor.
Lübnan'a saldırmanın arkasındak nedenler ve sonuçlar Fakat ‹ran'a sald›rmak için neden Lübnan bir pencere olarak seçiliyor? Amerikan emperyalizminin jandarmas› olarak ‹srail bazen yüksek yo¤unluklu çat›flma bazen de düflük yo¤unluklu çat›flma fleklinde 1970'den beri Lübnan ile savafl içerisinde oldu. ‹srail, Hizbullah'› ortadan kald›rmaya çal›fl›rken Amerikan ç›karlar›yla iki nedenden dolay› ortaklaflt›. Birincisi, bu örgüt, ‹srail'in Lübnan'› iflgal etme ve kendi kontrolü alt›na alma kapasitesi önünde en önemli engel olarak geliflmiflti. ‹kincisi, ‹ran ‹slam rejiminin, kendisine karfl›
¤ildir- fakat Lübnan içindeki politik alan› yeniden yap›land›rmakt›r. Bununla beraber savafl, ‹srail'e karfl› savaflan bir güç olarak Hizbullah’›n moralini ve prestijini yükseltti. Amerikan›n yönetici s›n›f› Ortado¤u'ya yönelik planlar›nda bir baflar› elde etme ve ‹ran'a karfl› bir savafla haz›rlama konusunda ‹srail'in yeteneksizli¤inden dolay› hayal k›r›kl›¤›na u¤rad›. Hersh, yukar›da al›nt› yap›lan makalesinde yorumlar›na devam ediyor; “Bush'un ilk döneminde Devlet Müsteflar Yard›mc›s› olarak hizmet eden ve 2002 y›l›nda Hizbullah'›n terörist bir gurup oldu¤unu söyleyen Richard Armitage'ye göre ‹srail'in, beklenmedik zorluklarla ve yayg›n elefltirilerle karfl›laflan Lübnan'daki savafl›, sonunda Beyaz Saray'a ‹ran konusunda bir uyar› olarak hizmet edebilir. ‘E¤er bölgedeki en bask›n askeri güç – ‹srail Savunma Güçleri – 5 milyon nüfusa sahip olan Lübnan gibi bir ülkeyi huzura kavuflturam›yorsa, stratejik derinli¤e ve 70 milyonluk bir nüfusa sahip olan ‹ran'a bu modeli getirme konusunda dikkatli düflünmelisiniz’ diyor Armitage. ‘Bombard›man›n flimdiye kadar baflarm›fl oldu¤u tek fley nüfusu ‹srail'e karfl› birlefltirmektir.’” Bu savafl ayr›ca emperyalistler aras› çeliflkileri keskinlefltirdi. AB bu savafl›, ‹ran'›n nükleer meselesi üzerinde Avrupa'n›n inisiyatifini ortadan kald›rmak için bir ABD-‹srail teflebbüsü olarak gördü ve Lübnan halk›n›n çektiklerini kendi manevras› için bir bahane olarak kullanarak bir ateflkes için bask› yapt›.
tatl› dilli ve biraz akademik ise de, bu makalenin konuflulmayan imas› tam tersidir: ‹ran rejimi ve muhtemelen ülke mümkün olan en k›sa bir zaman içerisinde fliddetli bir flekilde bertaraf edilmelidir. Afganistan ve Irak'›n iflgali gibi bu savaflta bir "savunma savafl›" olarak ilan edilecekti.
11
bir ABD sald›r›s›na cevap vermek için kullanaca¤› en etkili yollardan biri Hizbullah üzerinden olacakt›. Washington askeri planlay›c›lar› Hizbullah'›n uzun ve orta menzilli füzelerinden oldukça kayg›l›d›rlar ve ayr›ca Hizbullah'›n bizzat ‹srail içerisinde gerilla savafl› bafllatabilmesinden korkmaktad›rlar. Ayn› zamanda ABD ve ‹srail Hizbullah'a yönelik bu sald›r› ile 1970'lerde Lübnan'da veya flu anda Irak'ta yaratt›klar›na benzer olarak dinsel/etnik temelde baflka bir iç savafl ç›karmay› hesaplad›lar. Böyle bir savafl sadece Hizbullah'› zay›flatmakla kalmayacak fakat bir çeflit daha uzun süreli iflgal veya bulunma için ‹srail ve hatta ABD'ye bir mazeret olarak hizmet edecekti. Yaklafl›k bin sivili öldüren hava bombard›man›n›n amaçlar›na ulaflmas› için yeterli olmad›¤› apaç›k ortaya ç›kt›¤›nda ‹srail do¤rudan toprak iflgaline giriflti. Fakat savafl› planlayanlar amaçlar›na ulaflmay› baflaramad›lar. Askeri gücü, Filistinli savaflç› guruplar›ndan çok daha fazla orduya benzer olan Hizbullah beklenenden çok daha güçlü bir direnifl sergiledi. Lübnan halk› birbirine karfl› dönmedi, tam tersine ‹srail'e karfl› daha fazla birlik oldu. Hizbullah, etnik temelde ve dini bir örgüt olup anti-emperyalist de¤ildir – yani Hizbullah'›n hedefi, Lübnan'› emperyalizmin hakimiyetindeki dünya çap›ndaki ekonomik ve politik örümcek a¤›ndan özgürlefltirmek de-
Son süreçteki geliflmelerin ‹ran rejiminin yaklafl›m›n› cesaretlendirdi¤i görülmektedir. 22 A¤ustos tarihinde ‹ran sözde “5 art› 1” ülkenin öneri paketine cevap verdi. fiimdiye kadar aç›k olan fley fludur ki, Lübnan'daki geliflmelerden etkilenen Tahran yönetimi, Avrupa Birli¤i ile ‹ran aras›nda yap›lacak bir anlaflmaya ‹srail ve ABD'nin kesinlikle sayg› göstermeyece¤i ve tan›mayaca¤› ve AB taraf›ndan tan›nacak herhangi bir imtiyaz›n hiçbir yere götürmeyece¤i sonucuna varm›flt›r. ABD'yi, ‹ran ile AB aras›ndaki görüflmeleri sabote etmekle suçlayan bir ‹ran yetkilisinin aç›klamas› (BBC Persian Service'ye göre) bu de¤erlendirmeyi desteklemektedir. Dahas›, Rusya ve Çin'in yapt›r›mlara karfl› olmalar› ve AB'nin ‹ran'a karfl› bir savafla karfl› olmas› göz önünde bulunduruldu¤unda bu demecin, ABD, AB ve Rusya'y› birbirine düflürmek için baflka bir süreci bafllatmay› hedefledi¤i görülmektedir. ‹slami rejimin, Lübnan savafl›n›n sonuçlar›ndan hareketle özellikle de Fransa'n›n kendi ç›karlar› için ABD'ye karfl› durma konusunda biraz daha cesur bir noktaya gelmesine umut ba¤lad›¤› görülmektedir. Bununla beraber bu de¤iflik konumlar kesinlikle de¤iflmez de¤ildir. Sonunda belirleyici bir hareket mevcut durumu belli bir dönem için çözümleyinceye kadar farkl› geliflmelere göre taktiklerde birçok de¤iflimler olacakt›r. (KAZANILACAK DÜNYA SERV‹S‹’NDEN ÇEVR‹LM‹fiT‹R)
HABER
K›sacas› nükleer ço¤alma ABD veya di¤er büyük güçlerin temel endiflesi de¤ildir. Ve sonuç olarak ABD, ‹ran'›n nükleer dosyas›n› Rusya ve Çin'in kendisine teslim etmesine karfl›l›k olarak, nükleer güce sahip Kuzey Kore ile nas›l ilgilenilece¤i meselesini Çin ve Rusya'ya b›rakmak istemektedir. Ortado¤u'nun ABD emperyalizmi aç›s›ndan temel öncelikli bir alan oldu¤u aç›kt›r. Buraya yönelik faaliyetleri ve d›fl politika dokümanlar› tekrar tekrar göstermektedir ki ABD, bu bölge üzerindeki bütünüyle stratejik kontrolü kendisinin ç›karlar› aç›s›ndan merkezi önemde bir mesele olarak de¤erlendirmektedir. Bu amac› terk etme anlam›na gelecek herhangi bir hareket yönünün, plan›n›n ABD aç›s›ndan imkans›z ve hayal edilemez oldu¤u görülmektedir.
Bu kaostan ortaya ne ç›kacak? Irak'taki ve Ortado¤u'nun di¤er parçalar›ndaki geliflmeler ABD aç›s›ndan çok kötü bir noktaya vard›. Bu zorluklar ve tehlikeler ayr›ca ABD ile, Irak'ta bata¤a saplanan süper gücün bu durumundan faydalanmak için çabalayan ve Amerika'n›n plan›n› bozmak veya Amerika’n›n istedi¤i tarzda kendisi ile iflbirli¤i yamamak suretiyle Amerika'n›n stratejik hedeflerine meydan okuyan di¤er (rakip) emperyalist güçler aras›ndaki çeliflkileri fliddetlendirdi. Mevcut flu süreç, zorluklar ›fl›¤›nda bölgesel hedeflerini nas›l gerçeklefltirecekleri üzerinde Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin gerici stratejistleri içerisinde yaflanan tart›flma ve hatta kriz süreçlerinden biridir. ABD yönetici s›n›f› içerisinde ABD'nin Irak politikas›n›n tasfiyesi ça¤r›s›nda bulunan oldukça önemli sesler vard›r. ABD yönetici s›n›f› içerisinde ‹ran'a yönelik ciddi farkl›l›klar, aylar öncesinden (hatta Irak'a yönelik flu anki tart›flmalardan ve Hizbullah'›n ‹srail iflgalini ç›kmaza sokmas›ndan önce) ortaya ç›kt›. Bu durum en dramatik flekilde Amerikan emperyalizminin önde gelen d›fl politika dan›flmanlar›ndan biri olan ve kesinlikle sadece kendisi ad›na konuflmayan Zbigniew Brzezinski taraf›ndan yap›lan "‹ran'a sald›rma!" bafll›kl› bir konuflmas›n›n yay›nlanmas›yla ortaya ç›kt›. ABD'nin yaflad›¤› zorluklar›n kendisini, s›n›rl›l›klar›na iliflkin bir kabule ve ‹ran ‹slam Cumhuriyeti meselesini nas›l ve ne zaman ele alaca¤› yönlü görüflünü tekrar gözden geçirmeye zorlayabilmesi mümkündür. Fakat Amerika’n›n Ortado¤u'yu kontrole yönelik daha büyük stratejik hedefleri üzerinde gerçek bir tart›flma yoktur. Dahas›, ‹ran'a yönelik do¤rudan bir ABD sald›r›s› tehlikesinin ortadan kayboldu¤u hatta kesinlikle uzak gelece¤e ertelendi¤i tespitini yapmak büyük bir hata olur. “Bush ayr›ca kiflisel olarak ‹ran'›n nükleer program› el sürülmemifl bir flekilde kald›kça, görevini terk etmeme konusunda yemin etti” diye bildirdi The New Republic gazetesi 2 Ekim 2006 tarihinde. Gelece¤i öngöremeyiz, fakat kesinlikle mevcut durumun geçici ve fazlas›yla tehlikeli oldu¤unu söyleyebiliriz. ABD yönetici çevreleri içerisinde oldukça güçlü bir ses, bir bütün olarak bölgedeki mevcut koflullar alt›nda ABD aç›s›ndan Irak'ta veya Ortado¤u'daki herhangi baflka bir yerde iyi bir çözüm söz konusu olmad›¤› için ileri gitmenin tek yolunun "ya hep ya hiç" yaklafl›m›n›n oldu¤unu söylüyor. Irak, Lübnan, Filistin ve ‹ran'daki olaylar birbirlerine fazlas›yla ba¤l› olduklar› için bu yaklafl›m, ABD'nin problemli rejimler ve güçler olarak düflündü¤ü tüm odaklar› derhal ortadan kald›rmaya çal›flmaktad›r. Bu çaresizce bir kumard›r, fakat onlar aç›s›ndan en haz›r seçimin de bu oldu¤u görülmektedir. Ortado¤u'da daha büyük bir ihtiyats›zl›kla ilerleme giriflimi bu emperyalistler için, kararl› ve çabuk hareket etmeyi baflarmazlarsa sadece durumu çok daha kötülefltirecektir. (baz› stratejistlerin düflüncelerine bak›l›rsa- ki bu sebepsiz de¤il) … Ortado¤u'daki di¤er gerici rejimler gibi halk karfl›t› ‹ran rejimi ABD'nin bölgeyi yeniden yap›land›rma teflebbüsüne karfl› ayakta kalmak için savaflmaktad›r. ‹ran ‹slam Cumhuriyeti, emperyalist ekonomik ve politik sistem içerisinde kendisi için bir yer bulma ümidiyle emperyalistlerin oyunlar›nda manevralara giriflti ve bundan sonra da manevralar›n› sürdürmeye isteklidir. Ayn› zamanda rejim, ‹ran halk›n›n anti-emperyalist kininden faydalanmaya ve bölgede hayatta kal›fl›n› garanti alt›na almaya çal›flmakta ve destek kazanma amac›yla kendi halk›n› ve dünya halklar›n› aldatmak için anti-emperyalist bir tutum al›yormufl gibi davranmaya çal›flacakt›r. Ortado¤u'nun muhalif halklar› uzun zamandan beridir emperyalist hakimiyetin ve iflgalin kurbanlar› oldular ve milyonlarca insan tüm bunlara bir son vermek için savaflmak istemektedir. Fakat gerici güçler ve gerici ideolojiler (ki özellikle de bu dönemde bölgede güçlü olan kökten dinciler) bu duygulardan, sadece halk› daha da köle haline getirebilecek amaçlar için faydalan›yorlar. Emperyalistlere karfl› ç›kmak ve bölgedeki kitlelere ve gerçek devrimci güçlere destek olmak için dünya çap›ndaki bir savafl karfl›t› harekete acil ve hayati olarak ihtiyaç vard›r. Devrimci dönüflüm olmaks›z›n bu güçlü çeliflkilere ve gerici ç›karlar›n potansiyel olarak y›k›c› boyutlara varan silahl› çat›flmas›na yönelik halk›n yarar›na bir çözüm söz konusu olamaz.
12
19-31 Ocak 2007
KÜLTÜR-SANAT
“Bizler sanatsal üretimlerimizle halk›n dinamikleriyiz” 29 fiubat 2004’de ilki gerçeklefltirilen ve on binlere varan bir kat›l›m›n sa¤land›¤› “Demokratik Haklar Kültür ve Sanat Gecesi’nin” bu y›l üçüncüsü 24 fiubat 2007’de Ba¤c›lar Olimpik Kapal› Spor Salonu’nda gerçeklefltirilecek. fienlikte sahne alacak olan gruplardan Koma Çiya ile flenli¤e ve müzi¤e dair bir söylefli gerçeklefltirdik. **** Öncelikle merhaba, bizlere grubunuz ile ilgili bilgi verebilir misiniz? -Koma Çiya, 1990 y›l›nda Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) bünyesinde kurulan bir müzik grubudur. Müzikal çal›flmalar›m›z› ise Kürtçe a¤›rl›kl› yap›yoruz. Genelde ezilen haklar›n, özelde Kürt halk›n›n; ac›lar›n›, isyanlar›n› ve sevdalar›n› içeren ezgiler yaratmaya çal›fl›yoruz. Bu toplumsal olgular içerisinde ve 15 y›ll›k sanatsal üretimlerimiz paralelinde 4 tane albüm yay›nlad›k. Ama biz Koma Çiya olarak, sanatsal çal›flmalar›m›z noktas›nda daha yolun bafl›nda oldu¤umuz kan›s›nday›z… Bu 15 y›ll›k sanatsal mücadelemiz içerisinde, grubumuza birçok arkadafl dahil etti¤imiz gibi, ayr›lan arkadafllar›m›z oldu. Yaln›z Koma Çiya müzikal birikimini ve çal›flmalar›n› bu zamana kadar tafl›yabildi. Sonuçta bu bir yolculuktur, bizimle yürüyenler, ayr›lanlar daha aktif mücadeleyi benimseyip, halklar›n kurtuluflu için daha üst boyuttaki mücadele alanlar›nda bulunan, hatta mücadele içerisinde yaflam›n› yitiren grup arkadafllar›m›za da tan›k olduk. Albümlerinizin ç›k›fl noktas›n› neler oluflturuyor ve sanatsal üretimlerinizle yans›tmak iste-
Gecede bizlere düflen ise, bu sanatsal örgü üzedi¤iniz nüveler nelerdir? -Bizler sanatsal üretimlerimizle halk›n dinamik- rinden, ezilen haklara, ezilen uluslara türkülerimizleriyiz. Do¤al olarak ta, üretimlerimize bu çerçeve- le, a¤›tlar›m›zla, fliirlerimizle seslenmektir. Ülkemide yaklafl›yoruz. Grup olarak bir beste oluflturmak zin genelinde, Ortado¤u’da ve Nepal’de geliflen-geistedi¤imizde, bu halk›n yaflad›¤› ac›lar› ve isyanlar›, liflebilecek halk hareketlerinden haberdar etmektir. yok say›lan dillerini benimseyerek, ezilen halklar- Genel anlamda demokratik halk kültürünün gelifldan esinlenerek gelece¤e köprü kurman›n mücade- mesine de vesile olmakt›r. Gecenize kat›lan dostlar›, sadece bir izleyici de¤il, kat›l›mc› hale lesini veriyoruz. Bazen de yapt›¤›m›z üretimBizgetirmek için, geceyi organize eden lerimizin temalar›yla ve içeri¤iyle; ezikurumunuza, bizim kan›m›zca bülen haklara, ezilen uluslara bu sömüler, halk›n içinde burü ve bask› düzeninden kurtulmalundu¤u olaylar› ve olgular› yük görevler düflmektedir. lar› için, devrimci bir müzik grudo¤ru tespit ederek ve onlar›n Görüldü¤ü kadar›yla, bu olarak sanat›n estetik diliyle ilerici yanlar›n› alarak, sanatsal ör- ülkemizde ve dünyada deifadelerde bulunuyoruz. K›saca güyle, tekrar halka sunmaya çal›fl›- ¤iflken siyasal geliflmelerin böyle belirtebilirim. yoruz. Halka soru sordurmak isti- beraberinde mücadele anlaBu y›l 3’üncüsü düzenleyoruz, sanat›m›zla halk› do¤ru m›nda farkl›laflmalar da yaflan›yor. Bu geliflmelerin külnecek olan ’Demokratik Haklar ve ilerici kanallara aktartürel-sanat alan›nda mücadeleKültür ve Sanat Gecesi’nin temas›; mak istiyoruz. sini sürdüren Koma Çiya’n›n üre“Ortado¤u’da Emperyalist savafllar, timlerine yans›mas› nas›l oluyor? emperyalist iflgaller ve Nepal de yükseBizler, halk›n içinde bulundu¤u olaylar› ve olgulen devrim dalgas›”d›r. Bu geliflmeler karfl›s›nda, devrimci bir müzik grubu olarak neler söylemek lar› do¤ru tespit ederek ve onlar›n ilerici yanlar›n› alarak, sanatsal örgüyle, tekrar halka sunmaya çal›fl›istersiniz. Daha öncede Yüz Çiçek Açs›n Kültür Merkezi yoruz. Halka soru sordurmak istiyoruz, sanat›m›zla (YÇKM)’nin düzenledi¤i çeflitli etkinliklerde yer al- halk› do¤ru ve ilerici kanallara aktarmak istiyoruz. Ayn› zamanda, emperyalist güçlerin, emperyam›flt›k. YÇKM kurumsal olarak, alternatif kültür ve sanat alan›nda bizler aç›s›ndan önemli bir yerde bu- list bloklar›n, baflta Ortado¤u halklar› olmakla birliklunuyor, çok önemli çal›flmalarda yapt›¤›na tan›¤›z. te, birçok ülkeye ve halklara sald›r›s› var. 21. yüzy›l24 fiubat’ta gerçeklefltirece¤iniz gecenizde de, em- da da yaratt›klar› savafl kopseptleriyle, kendilerinin peryalistlerin, Ortado¤u ve dünya halklar›na karfl› ideal gördüklerini, bütün dünya halklar›na, ülkeleriyürütmüfl oldu¤u gerici savafla karfl› bir durufl olaca- ne uygulatmaya çal›fl›yorlar. Emperyalist güçlerin ¤›na inan›yoruz. Kültürel etkinli¤inize kat›lanlara en önemli silahlar›ndan birisi de, kültürel sald›r›d›r. Toplumu mu¤lak ve alternatifsiz bir noktaya çekda, do¤ru mesajlar verece¤iniz kan›s›nday›z.
3.
mek istiyorlar. Ülkemizde bunun çokça yans›mas›n› görüyoruz. Her fley bir sektör haline gelmifl ve getirilmifl. Böyle bir ortamda bizlere yani, alternatif kültür-sanat mücadelesi veren kurumlara, gruplara, kiflilere oldukça fazla görev düflmektedir. Halk› bizler elimizdeki s›n›rl› imkanlarla bilinçlendirerek, emperyalist güçlerin oyunlar›n› bofla ç›karma çabam›z› daha da güçlendirerek hareket etmemiz kaç›n›lmaz bir gerçekliktir. Tamda bu noktada, gerçeklefltirece¤iniz geceniz dahi, egemenlerin sald›r›s›n› bofla ç›kartmaya vesile olmal›d›r. Bizler aç›s›ndan tabiki alternatif kültür ve sanat›n diliyle… Bizlerin u¤rafllar› daha güçlü olmak zorunda, daha güçlü durufllar sergilememiz gerekti¤ini düflünüyoruz… Koma Çiya olarak Kürt ulusunun müzi¤ini yap›yorsunuz ve Kürt halk›na yönelik üretimleriniz yo¤un, gecemize de yo¤unluklu olarak Kürtlerin de kat›laca¤›n› biliyoruz. Onlara söylemek istedi¤iniz bir fleyler var m›? Kürt halk›, mücadeleleriyle, var olan genel durufllar›yla, Ortado¤u ve ezilen dünya halklar›na örnek teflkil edecek bir noktad›rlar. Genel olarak da
dünya halklar›n›n, yani halklar›n kardeflli¤i temas›n› kendi içerisinde bar›nd›rmaya çal›flan ve gelifltirmeye çal›flan bir seyre sahiptir. Emperyalizme ve dünya gericili¤ine karfl› olan bütün mücadeleleri Koma Çiya olarak bizler de selaml›yoruz. Her birey, her kurum hiç durmaks›z›n emperyalistlerle ve dünya gericili¤iyle sürekli mücadele etmeli. Halk› bilinçlendirmekten hiç geri durmamal›d›rlar. Kimimiz sanat›m›zla, kimimiz siyasetimizle, kimimiz de farkl› farkl› farkl› yöntemlerle… Ayn› zamanda gecenizin halklar›n kardeflli¤i örgüsünü iyi iflleyece¤ini de düflünüyoruz. Daha önce Yüz Çiçek Açs›n Kültür Merkezi’nin düzenlemifl oldu¤u etkinliklere kat›lm›flt›k, bu nedenle gecenizin baflaral› ve nitelikli geçece¤ine inan›yoruz. Ayr›ca Koma Çiya olarak gecenizde bulunmaktan, memnunuz. Müzi¤ini ve kültürel dokusunu yans›tt›¤›m›z, Kürt halk›n›n da gecenizde yo¤unluklu olarak bulunmas›n› umut ediyoruz. Geceyi organize eden YÇKM’li dostlar›m›za ve eme¤i geçen herkese flimdiden baflar›lar diliyoruz. Daha güçlü birlikteliklerde ve özgür yar›nlarda yeniden beraber olmak umuduyla. Tekrar çal›flmalar›n›zda baflar›lar dileriz…
Demokratik Haklar Kültür ve Sanat Gecesi’nde Buluflal›m!
PROGRAM
G GRUP MUNZUR GKOMA ÇİYA
GFERHAT TUNÇ GÖZLEM ÖZDİL
GHALUK GERGER
YER: BA⁄CILAR OL‹MP‹K SPOR SALONU/BA⁄CILAR-‹ST.
GMOĞOLLAR
TAR‹H: 24 fiUBAT 2007
G NİHAT BEHRAM
CUMARTES‹
GNEPAL’DEN KONUŞMACI
SAAT: 16.00-23.00 ARASI
G SİNEVİZYON
‹RT‹BAT TEL: (0212) 256 74 68
YÜZ ÇİÇEK AÇSIN KÜLTÜR MERKEZİ YÜZ F‹K‹R Muzaffer Oruço lu muzafferorucoglu@hotmail.com www.muzafferorucoglu.com
Ey vah!
Korku ve kaybetme felsefesi derin ve oldukça etkili bir sözcüktür bu. Bu sözcü¤ü, olur olmaz yerlerde, gelifligüzel, hovardaca kullanmaktan özenle kaç›n›r›m. Sözcüklerin de bir onuru, bir duygu dünyas›, bir durufl tarz› vard›r. Hayat›n gadre u¤ramas›, biraz da sözcüklerin gadre u¤ramas›yla ilgilidir. Gençli¤imde, dikkatimi, kapitalizmin ve kapitalistlerin üzerinde yo¤unlaflt›rm›flt›m. T‹P’liydim. Bir kapitalistin düflünce ve yaflam tarz›n›, gelece¤e dair hayallerini merak ediyor, araflt›r›yor ve zaman zaman, pek isabetli olmasa da “Ey vah!” sözcü¤ünü iki usturuplu vurguyla yaflam›ma, belki de bir rahatlama ö¤esi olarak kat›yordum. Kapitalistlere karfl› içimde “güçlü” bir cephe kurmufltum. Cephemin sa¤laml›¤›na inan›yor, sade yafl›yor, yoksullara fena halde ac›yor, saçlar›m› taram›yor ve k›ç›k›r›k küçük burjuvazi dahil, tüm mülk sahiplerine karfl›, topyekün kollektiflefltirme program›n› içeren, parlamenter ya da bar›flç›l bir devrimi hayal ediyordum. Tabi bu “köklü” devrimde, mülklerine el konulan s›n›flar, tutuklanm›yor, iflçilefliyor, iflçilerle ayn› haklara sahip oluyorlard›. Bu benim, “ey vah!” sözcü¤ünü seçerek ama s›k s›k kulland›¤›m birinci dönemimdi. Dünyada belirgin bir hareketlenme oldu. Kabuk çatlad›, atefl ç›kt› ortaya. Milli kurtulufl savafllar› yükseldi. Vietnam bunun bafl›n› çekti. Çin’de Kültür Devrimi patlad›, Do¤u Bloku’daki bürokratik çürüme daha bir a盤a ç›kt›. 68 ö¤renci hareketi bafllad›. Türkiye’de, ö¤renciler, iflçiler, köylüler hareketlendi. Ayd›nlanma bahar›na girdik. Milli Demokratik Devrim tezi, esasta ‹ki Taktik (Lenin) ve Mao etkisi olarak ortaya ç›kt›. Ben, birinci dönemin kararl›, sallant›-
s›z bir mümini olarak, bahar› doya doya yaflamama ra¤men, bu tezi ihtiyatla karfl›lad›m. Milli Demokratik Devrim, küçük ve orta mülk sahiplerine dokunmayacakt›. ‹kinci dönemimin ilk “Ey vah!”›n› o zaman harcad›m. “Bu nas›l bir fley?” diye soruyordum tart›flmalarda. “Taktik,” diyorlard›. En çok da yeni MDD’ci olan ‹bo’yla tart›fl›yordum. “Bu taktik de neyin nesi, burjuvazinin bir bölümünü, bizimle birlikte olmas› için aldatacak m›y›z?” Büyük bir kararl›l›kla “Hay›r,” diyordu ‹bo. “Komünistler, programlar›n› aldatma üzerine kurmazlar. Burjuvazi devrimci barutunu çoktan tüketti. Tarih, onun gerçeklefltirmesi gereken demokratik görevlerini iflçi s›n›f›n›n omuzlar›na yükledi. Biz asgari ve azami proram›m›zda aç›kça belirtece¤iz bu durumu. Bu neye benziyor? Yeme¤i yerken, tencereyi kafaya dikerek de¤il, kafl›k kafl›k yemek durumuna benziyor.” Asgari program›, azami programa tutunarak kabul etmek zorunda kald›m. Bu ikinci dönem, ac›larla dopdolu geçti, da¤lar, ma¤aralar, ihbarlar, vurulmalar, hapishaneler... Bu çetin ve uzun dönem, “Ey vah!” sözcü¤ünü en az kulland›¤›m bir dönem oldu. Üçüncü dönemime hapishanelerde girdim. Sanat ve edebiyat, mitoloji, din, felsefe ve tarih alan›nda, sistemli bir okuma program› uygulad›m. Krizimin biçimi ve özü, de¤iflmeye bafllad› yavafl yavafl. Mülkiyetin, mülkiyet duygusunun tarihsel gücü ve karekteri üzerinde düflündüm. Bu düflünce beni, devrimci geçmiflimde, mülkiyetten köklü bir flekilde kopamad›¤›m gerçe¤ine götürdü. Geçmiflimde, insan›n mallar üzerindeki mülkiyetine karfl› ç›k›yordum. Mülkiyetin kapitalist siyasal iktidar›n›n yerine, mülkiyetin sosyalist
siyasal iktidar›n› kurmaya çal›fl›yordum. Devrimi, iflçi s›n›f›n›n önderli¤inde biz gerçeklefltirecektik. Partiyi biz kurmufltuk ve partide “Biz” önemli bir ö¤eydik. Partinin ve devletin bafl›nda biz vard›k. Aflamal› da olsa tüm mülkiyeti, devlet mülkiyeti haline dönüfltürecektik. Bu mülkiyetin bafl›nda biz vard›k. Bu mülkiyeti koruyacak, pekifltirip derinlefltirecek, güçlü ve demir disiplinli bir partimiz, güçlü bir k›z›l ordumuz ve güçlü bir k›z›l bürokrasimiz vard›. Devrimle gelmifltik, demokratik bir seçimle gidemezdik. Bizi ancak, içten veya d›fltan, güçlü bir karfl› devrim y›kabilirdi. Devrimin bafl mimar›, ölünceye kadar koltu¤unda oturma, koruma, kollama ve infla etme görevlerini sürdürmek zorundayd›. Böyle bir devrimin, mülkiyet toplumunu, de¤iflik bir biçimde, çok daha merkezi, özelsiz, kollektif ve bürokratik bir tarzda gerçeklefltirdi¤ini düflünmeye bafllad›m. E¤ilimimiz, hangi biçimde olursa olsun, mülkiyeti koruyan, sürdüren, insan›n insan› yönetmesine arac›l›k eden örgütü koruma, yüceltme ve güçlendirme yönündeydi. ‹nsan›n mallar üzerindeki mülkiyetine dair genel durum, kabaca buydu. ‹flin, üzerinde çok az düflündü¤ümüz bir baflka yan› daha vard› ki, o da insan›n insan üzerindeki mülkiyeti ve mülkiyet duygusuydu. Cezaevindeyken, Marx’›n, burjuvaziyi en çok korkutan, aileyi mülkiyetin kalesi olarak nitelemesi üzerinde düflündüm. Bu ne demekti? Ailede üretim yap›lm›yordu; ne fabrika, ne banka, ne borsa, ne de ticaret merkeziydi aile. Bu tesbitte, mülk sahiplerini aya¤a kald›ran, can al›c› bir gerçek vard›. ‹nsan›n insan üzerindeki mülkiyetinin ve mülkiyet duygusunun en en güçlü oldu¤u yerdi aile. Patrisyenin
(0212) 243 91 92
plepler, senyörün serfler, patronun iflçiler üzerindeki mülkiyet duygusundan çok daha güçlü bir duyguydu. Son derece özel, kapal› ve insan›n insan ile çok yönlü özgür iliflkilerinin temel engeli olan bu mülkiyet kalesinin, tüm y›k›c›lar›, kendi atmosferi içinde tutarak, eninde sonunda ehlilefltiren organlar›n bafl›nda geldi¤i gerçe¤i üzerinde düflündüm. D›flar› ç›kt›¤›mda, cesur düflünüyordum. Yönetme arzum zay›flam›flt›. fieflere sataflmak hofluma gidiyordu. Devrimcilerle çat›flmalar›m artt›. Mülkiyet toplumunun temel kurumlar›na, güçlendirilmifl sosyalist devlete, bu devletin mülkiyetine, aileye karfl› yöneltti¤im elefltirilerde onlar› karfl›mda buldum. Üretim araçlar›n›n, üretimin, da¤›t›m›n, iç ve d›fl güvenli¤in, profesyonel bir devlete de¤il, nüvesel örne¤ini Paris Komününde gördü¤ümüz, hayat›n gerçek yarat›c›lar›na, komünlere, halka devredilmesini savundum. Bana, “Keflke, 1972’de, Vartinik’te vuruklsayd›n da bu hale gelmeseydin,” diyorlard›. “Ey vah”lar›m zaman zaman ortaya ç›kmas›na ra¤men, onlar›n bir bölümünün de, tart›flt›kça, çöküfllerden ve Kültür Devrimi’nden ç›kan dersler üzerinde düflündükçe, benim gibi de¤iflmekte olduklar›n› gördüm. Cezaevlerinde, kitap mezarl›klar›nda, kendi iç ateflimde yatmasayd›m, böyle bir dönüflüm içinde olur muydum, bilemiyorum. Cezaevleri, uygulan›p çöken görüfllere “Ey vah!”la de¤il, tahlil gücü ve elefltiriyle yaklaflma e¤ilimini gelifltirdi bende. Yeni bir döneme, yeni bir “Ey vah!”la ne zaman girece¤im bilemiyorum.
GÜNCEL
UFUK Ç‹ZG‹S‹ Bakış CAN Yazarımızın yazısı elimize ulaşmadığından dolayı yayınlayamıyoruz
Ad›n Bats›n Amerika C‹HAN ERDO⁄AN Cristof Colomb keşf etmez olaydı. Keşfettiği kıtanın yerlileri çok saf, çok temiz insanlardı, herşeylerini paylaşacak insanlar... “Elli kişilik bir birlikle bütün kıtayı feth edebilirsiniz” dedi. Olan olmuştu. Kıtaya ayak basan beyazlar “gözlerinizi kapatın ve dua edin” diyerek Kızılderililerin ellerine incili tutuşturup topraklarını yakmaya başladılar. Topraklar beyazlarda, incil ise Kızılderililerde kaldı. Kan tarihe ve doğaya bulaşmıştı bir kere. Şimdi adlarını ünlü araba markalarından alan Kızılderili önderlerin derileri soyulup ot doldurularak beyaz komutanların odalarında süs eşyları haline getirildi. Adın batsın Amerika, adın ilk kez böyle duyulmuştu. Artık saldırganlık, ilhak ve işgal genlerine işledi galiba.. Hilen, entrikan ne kadar çok olursa olsun bu hep böyle bilindi. Uzun bir tarihsel geçmişten ziyade bir kaç örnekle gidişi izlesek iyi olacak.1919 Palmer baskınları,1937’nin anma günü katliamı, 1950 Mc Carthy dönemi cadı avları,1960’ların sonlarında Newark, Detroit ve diğer şehirlerin azınlık mahallelelerinde başlatılan isyanların kanla bastırılması... Ardı arkası kesilmeyen bu seri katliamların doruk noktasını 1962 yıllarında Vietnam’ın işgali izledi. Adı batasıca Amerika bu defa sert kayaya denk gelmişti. Köstebek gibi yerin derinlikerine çekilen Vietnam direnişçileri, işgalcilere hak ettikleri dersleri gayet güzel bir şekilde vermeye başladılar. İşgalci askerler insan olma özelliklerini yitirerek önlerine çıkan herşeyi paranoyid birşekilde kurşrunluyor ve kırımdan geçiriyordu. Bu hedef çocuk ya da en saf bir hayvan olabilirdi. Delirenler, yaralı halde dönenler ve art arda Amerika’ya doğru yola çıkan tabutlar iç ve dış dünyada büyük bir anti-Amerikancı potansiyel örgütledi. Adı batasıca Amerika için bu yenilgi tarihinde aldığı en büyük yenilgiydi. Unutmadı, unutamadı bu sendromu. Artık yaşlı dünyanın neresinde bir kanlı darbe görülse onun arkasında adı batasıca Amerika vardi. Şili’de, seçimlerle adil bir şekilde seçilen Allende için tuzağını Pinoşe ile kurdu. Kuşatılan sarayda Allende kurşunlanarak öldürüldü. Ve artık ölümler, kayıplar Şili tarihinin en utanç verici sayfaları haline geldi. Şili bügün bu utancını aralayarak diktatörünün ölümünden sonra sokaklarda kendi acısının arayışına çıktı. Arjantin’de Peron, Portekiz’de Salazar, Nikaragua’da Somoza, Filipin’ler de Marcos, İran’da Şah Rıza Pehlevi ve de siyah Afrika’da onlarca onbaşı ve onların başlarıyla girdiği tezgahları sıralamanın bir anlamı mı var ki? 12 Mart kanlı darbesinin, 12 Eylül kanlı darbesinin de arkasında adı batasıca Amerika vardı. Ne kadar kan aktı, ne kadar insan zindanlarda ve sürgünlerde çürütüldü. Pentagon’da banknota el basan Evren paşa heyeti daha Türkiye’ye varmadan bir gün önce darbe yapacaklarını Amerika’da açıklayıverdiler. Dünyanın neresinde kaç insanın boynuna yağlı urgan geçirildi? Kaç bin insan kurşunlara dizildi? Eter ve Julis Rozenberg’ler, Sacco ve Vanzetti elektrikli sandelyelere oturtuldu. Hala dünyaya demokrasi dağıtıyor, hala demokrasi şovları yapıyor. Ne yazık ki inandırdığını ve kandırdığını da zan ediyor. Önce Saddam’ı Kürtler’e karşı kışkırttı ve kullandı. Kimyasal gazların taşındığı batı Avrupalı ve Amerikan tekellerinin adresleri belliydi. Bu yetmedi Saddam’ı Kuveyt’e bir gece yarısı sefere çıkardı. Oyun içinde oyun çevirerek körfezin ılık sularını büyük savaş gemileri, bombardıman uçaklarıyla doldurarak bu kez Saddam’ın üzerine yürüdü. Yıllarca kendi üretip sattığı kimyasal gazların Irak’a depolandığı iddiasını Rumsfeld ve Cheney bıktırır bir şekilde tekrarlayıp durdular. Geceyarısı mitlojik Babil şehri bombardımanla kalbura çevrildi. Genetik ilhak ve işgal en pervasız bir şekilde yeniden gündeme gelmişti.Babil kulesinden dağılan insanların yeniden İncilin etrafında toplanacakları zannedilmişti. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Tiran’ın çamur haline soktuğu, kişiliklerini elinden alıp düşük bir millet haline getirdiği bu halk hala “gavura” karşı alerjiliydi.Yanlış gibi gözükse de ellerine kasaturalarını alanlar büyük tiranın paralı rambolarını paralamaya başlamıştı. Dünya külün ve toprağın içinden de olsa direnişin olabileceğini görmeye başladı. Büyük tiran yeni bir sendromu hazmedemiyor, oyunun içinde başka oyunları devreye sokuyordu. Nihayet bir sabah Küçük tiran Saddam bir dehlizde yakalandı. Elleri eldivenli ünlü bit uzmanlarının onun başında bit aramalarıyla “bitlenmiş” kafasını büyük medya kartellerinin dev gösterilerinde seyrederken adı batasıca Amerika’nın da büyük bir yenilgiye uğradığına inanmaya başlamıştım. Tarih böyleydi; İskender’in en tepede olduğu anı aslında çöküş anıydı. Makedonya’lı İskender İskendiriye’den sonra kendi yükselişinin sonunu da görüyor ve hayatını hep alkole tutsak ediyordu. Büyük tiran en çok ezdiği, yok ettiği ve hatta ölümlerden hala ölüm beğendirttiği bir halkın bir parçasını iktidarın ortak tiranı yaptı. Ağır zulüm koşullarında yaşayan, kırımdan geçirilen Kürtler bu kez iktidar koltuğuna oturdular. ‘Birçok özgürlük’ aldılar almasına. Almaz olsalardı. Yaşadıkları zulmün en pahalısını kendi iç vicdanlarında yaşamaya başladılar. Özgürlük ıraksanmış, patlayan mayınlar ve canlı bombalarla kabusa dönmüş bir iktidarın ortak hevesi haline yani paranoyid bir rejim haline gelmişken... Dün haclı seferilerinde “en iyi et kızarmış Arap çocuklarının etidir” deyip Arap çocuklarını şişlere takıp kızartarak yiyen haçlı komutanlarının zihniyetini aratmaz bir şekilde bir toplumun değer yargılarını da hiçe sayarak küçük tiran Saddam’ı ipe çektiler. Hem de kameralara çekerek. Son derece yalaka, yılışık tipler odayı doldurmuş, kukelatelarının ardında aşağılanmış olduklarını saklamak için dünyada görülmedik bir şov hesaplanmıştı. Korku şovu. Bu şovu Talabani yalabani olarak yaladı. Ezilenlere verilen bu gözdağı geri tepti. Hepimiz büyük tirandan korkacaktık artık, tüm dünya da korkacaktı. Mizansen buydu. Küçük tiranın boynuna kameralar önünde geçirilen ip her an-her saat bizim de, en küçük baş kaldıranın da boynuna geçirilebilirdi. Baş tiranın emri budur, hak, hukuk, evrensel beyannemeler hak getire. Verilen mesaj açıktı: “Boyun eğeceksin”. Kürtlerin davul zurnalı oyunlarını üzülerek seyrederken, nedense Benerci’yi, Bedreddin’i, Seyit Rıza’yı düşündüm. Galiba onların da ruhları üşüdü. Adın batsın Amerika dedim ve derinliklerime daldım.... Cihanerdogan10@hotmail.com
19-31 Ocak 2007
13
Tar›m ve Köylü tekellere kurban ediliyor IMF ve Dünya Bankas› eliyle devletin tar›ma verdi¤i deste¤i k›smas›n›, durdurmas›n› isteyen ABD, AB; kendi ülkelerinde tar›ma milyonlarca dolarl›k destek veriyor. Böylece köylülü¤ün ezildi¤i ve ezilerek biçimlendi(rildi)¤i ülkemizde; üretici örgütlenmesinin “yok”lu¤u ve pazarlama kanallar›n›n arac›ya rant sa¤lamaya yönelik yap›s›, üretici köylüyü y›llard›r üretti¤ine sahip ç›kamaz k›lm›flt›r ar›m›n ve köylünün; “yap›sal sorunlar” ya da “tar›msal altyap› eksikli¤i” ve IMF-Dünya Bankas›AB ve di¤er yabanc› güçlerin cenderesinde ezildi¤i ve ezilerek biçimlendi(rildi)¤i ülkemizde; üretici örgütlenmesinin “yok”lu¤u ve pazarlama kanallar›n›n arac›ya rant sa¤lamaya yönelik yap›s›, üretici köylüyü y›llard›r üretti¤ine sahip ç›kamaz k›lm›flt›r. Ülkemiz nüfusunun ezici bir ço¤unlu¤unu oluflturan köylülük (yoksul-orta köylü); tar›ma yönelik belirlenen politikalara müdahale edememekte ve sömürüden y›k›c› bir flekilde etkilenmektedir.
T
Tarımın adım adım çöküşü Tar›m sektörünün sorunlar›, bugün ortaya ç›km›fl sorunlar olmay›p, uzun süren bir etkileflim sonucunda ortaya ç›km›fl bir sorun yuma¤›d›r. Kuflkusuz tar›mdaki bu sorun yuma¤›n›n ortaya ç›kmas›; ülkemizin üretim güçlerinin geliflmemifl olmas›, sanayileflmenin sa¤lanamam›fl olmas› ve ülkemizin yabanc› devletlere ba¤›ml› olmas›ndan ileri gelmektedir. Ülkemiz, tar›msal üretim için çok uygun koflullara sahip olmas›na karfl›n kendi iç dinamiklerinin (sanayisinin, teknolojisinin) geliflmemifl olmas›, ekonomik-siyasi olarak ABD, AB gibi devletlere ba¤›ml› olmas› nedeni ile sahip oldu¤u bu zenginli¤i, avantaj› etkin bir flekilde kullanamam›flt›r. Di¤er alanlarda oldu¤u gibi tar›m sektöründe de ülkemiz hakim s›n›flar› ba¤›ml› olduklar› ABD, AB gibi güçlerin IMF ve Dünya Bankas› eliyle dayatt›klar› politikalar› uygulam›fl, bu politikalarla ülkemiz tar›m›n› ve köylüsünü ad›m ad›m y›k›ma sürüklemifltir. AB üyeli¤i tart›flmalar›n›n g›rla gitti¤i son 2 y›l içerisinde tar›m üzerine AB’nin söyledi¤i, dayatt›¤› ve ülkemiz hakim s›n›flar›n›n da tek tek hayata geçirdi¤i sald›r›, y›k›m politikalar›na her birimiz çokça tan›k olduk. Kuflkusuz ki tar›m üzerine emperyalistlerin oyunlar› çok daha öncelerine dayanmaktad›r. ‹kinci Dünya Savafl›’n›n ard›ndan dünya dengeleri yeniden oluflup bloklar ortaya ç›karken, uluslararas› iflbölümü de yeniden organize edildi. Bu noktada bafllat›lan pazar mücadelesi çerçevesinde ülkemize de emperyalistlerin mallar›n›n al›n›p tüketilmesi rolü biçilmiflti. 12 Kas›m 1956’da TC-ABD aras›nda Tar›m Ürünleri Anlaflmas› imzaland›. Antlaflman›n 3. maddesi flu flekildeydi: “Türk ve Amerikan devletleri Türkiye’de Amerikan mallar›na karfl› talebi artt›rmak için birlikte hareket edeceklerdir!” Evet, söylenen gayet aç›k: Her iki devlet de ülkemizde ABD mallar›n›n (baflta da tar›m ürünlerinin) daha fazla sat›lmas›, ihtiyaçlar›n ABD mallar› ile karfl›lanmas› için u¤raflacaklard›r. Tabi bu durum do¤al olarak ülkemizdeki iç üretimin k›s›lmas›n›, üretici köylünün üretimden kopart›lmas›n› da beraberinde getirmekteydi. Halen yürürlükte olan bu anlaflma çerçevesinde ABD Ankara Büyükelçisi 21 fiubat 1963 tarihinde D›fliflleri Bakanl›¤›’na 1222 say›l› bir nota (uyar›) verir. Notada; “TC hükümeti, Kas›m 1962Ekim 1963 tarihleri aras›ndaki devrede zeytinya¤› ihracat›n› 10.000 tonu aflmayacak biçimde s›n›rlayacakt›r. E¤er bu miktardan fazla zeytinya¤› ihraç edecek olursa ABD’den fazlal›k kadar nebatî ya¤ ithal edecektir” denilmekteydi. Tahmin edece¤iniz üzere notan›n gere¤i harfiyen yerine getirildi.
Tarımda bağımlılık nasıl der nleşt r l yor Türkiye, 1970’lere kadar kendi kendini besleyebilen, yani ülke halklar›n›n temel besinleri olan tah›l ve hayvansal ürünleri d›flar›dan al›m yapma gere¤i duymadan ihtiyaç oran›nda üretebilen 7 ülkeden biri idi. Ne var ki bugün bu konumunu çoktan yitirmifl, bu¤dayda dahi d›flar›ya ba¤›ml›
hale gelmifltir. Tar›mda, emperyalist politikalar sonucu yaflanan bu y›k›m›n geliflimi ve ülkemiz tar›m›n›n d›fla ba¤›ml› k›l›nmas› süreci asl›nda oldukça aç›k, gözler önünde geliflmifltir. a) ‹ç üretimi ülkenin ihtiyaçlar›na göre de¤il, d›fl ihtiyaçlara göre belirleme politikas› 1970’li y›llar, emperyalist devletlerin “tar›m üretiminizi d›fl pazarlar›n ihtiyaçlar›na göre düzenleyin, ihracata yönelin” fleklindeki dayatmalar›n›n tüm yak›c›l›¤› ile uyguland›¤› y›llar oldu. D›flar›dan dayat›lan bu politikalara karfl› duramayan devlet, ülkemizdeki tar›m üretimini, ülkemiz ihtiyaçlar›na göre düzenlemek yerine, yabanc› ülkelerin (ABD, AB gibi) tar›msal ürün ihtiyaçlar›na göre düzenledi. Bu politikalar›n hayat bulmas›nda; kalk›nman›n tek ç›kar yolunun d›flar›ya aç›lmak ve ihracata göre konumlanmak oldu¤unu öne süren Dünya Bankas› ve IMF de etkin bir rol oynad›lar. ‹hracata yönelik tar›m üretiminin gerçeklefltirilmesi için ilk elden ihtiyaç duyulan yüklü miktardaki ekonomik kaynak da do¤al›nda IMF ve Dünya Bankas›’ndan al›nan borçlardan karfl›land›. Ne var ki, al›nan bu kredilerin üretimde kullan›lmas› ise yine IMF ve Dünya Bankas› taraf›ndan engellendi! Zira al›nan paralar üretime yat›r›lmak yerine daha ziyade IMF ve Dünya Bankas›’na olan borçlar ile iç borçlar›n ödenmesi için kullan›l›yordu. Durum böyle olunca tar›mda ihracat ile yap›lacak “kar-vurgun” hayalleri suya düflüyor, zaten hayli kabar›k olan d›fl borçlar daha da içinden ç›k›lmaz bir hal al›yordu. b) Tar›ma verilen deste¤in kald›r›lmas› Bir yandan verdikleri borçlar ile TC’nin kendilerine olan ba¤›ml›l›¤›n› derinlefltiren, verdikleri borçlar›n tar›m-sanayide üretime aktar›lmas›n› engelleyerek her iki sektörde de üretimin düflmesine yol açan IMF ve Dünya Bankas›, öte yandan devlet destekleme al›mlar›n›n, gübre sübvansiyonlar›n›n, düflük faizli kredi uygulamalar›n›n kald›r›lmas›n› flart koflarak, tar›m›n kendi kaderine terk edilmesini sa¤lad›lar! 2000 y›l›nda Cenevre’de yap›lan Dünya Ticaret Örgütü zirvesinde al›nan; “DTÖ’ye üye ülkeler, tar›m ürünlerini destekleme oranlar›n› ve kredilerini kald›racak” fleklindeki karar, emperyalistlerin bu konudaki say›s›z ad›mlar›na verilebilecek örneklerden sadece bir tanesidir. Oysa IMF ve Dünya Bankas› eliyle devletin tar›ma verdi¤i deste¤i k›smas›n›, durdurmas›n› isteyen ABD, AB; kendi ülkelerinde tar›ma milyonlarca dolarl›k destek veriyorlard›. ABD, 1980 y›l›nda tar›ma 2.7 milyar dolar destek verirken bu oran› 2000 y›l›nda 56 milyar dolara ç›kartm›flt›r. Yine AB 1980 y›l›nda tar›ma 6.2 milyar dolar destek verirken bu oran› 2000 y›l›nda 100 milyar dolara ç›kartm›flt›r. Bu arada düzen medyas›n›n s›kça yazd›¤› bir yanl›fl› da burada aç›klamakta fayda var. Tar›m›n finansman›nda kullan›lan 12 milyar dolarl›k kayna¤›n 9 milyar dolar›, yar›s› tar›m üreticilerinden oluflan tüketiciler taraf›ndan ödenmekte, sadece geriye kalan 3 milyar dolar› kamu bütçesinden ayr›lmaktad›r. Yani tamam› bütçeden karfl›lanmamaktad›r. Ve IMF ile birlikte reformun yönlendiricilerinden olan Dünya Bankas›, bu 3 milyar dolar›n 1.4 milyar dolara indirilmesini istemektedir c) Tar›m ürünlerine uygulanan gümrük vergisinin kald›r›lmas› AB, ABD kendi ülkelerine giren tar›m ürünlerinden yüksek oranda gümrük vergisi al›rken, kendi ürünlerinin di¤er ülkelerin pazarlar›na girmesinin önünü açmak ve kendi ürünlerine olan talebi art›rmak için di¤er ülkelere bask› yaparak onlar›n gümrük vergilerini kald›rmalar›n› ya da minimuma çekmelerini sa¤lamaktad›r.
3 Ocak 1998’de AB ile imzalanan Tar›m Ürünleri Antlaflmas› bunun en somut örneklerinden biridir. Zira bu antlaflma uyar›nca devlet, et baflta olmak üzere AB’de sübvanse edilen tar›m ürünlerinin s›f›r gümrükle ithal edilmesini kabul etmifltir. “Tesadüf”e bak›n ki; halen yürürlükte olan bu antlaflman›n imzaland›¤› tarihlerde Avrupa ülkeleri deli dana hastal›¤› ile bo¤ufluyordu. Bunun yan› s›ra Turgut Özal döneminde imzalanan Gümrük Birli¤i Antlaflmas› da yine ayn› amaçla haz›rlanm›fl ve Türk devletine dayat›lm›fl bir antlaflmad›r, ki bu antlaflma ile AB ülkelerinden al›nan ürünlere uygulanan gümrük vergisi oranlar›nda hat›r› say›l›r bir indirim yap›l›yordu! 199495 y›llar› ile bu y›llar›n ortalamas›n›n, GB’nin uygulamaya konuldu¤u ilk y›l olan 1996 y›l› ülkemizin tar›msal ürünler d›flal›m ve d›flsat›m rakamlar› ile karfl›laflt›r›lmas› göstermektedir ki; dönem içerisinde AB’den yap›lan d›flal›m % 39 oran›nda artarken, AB’ye yap›lan d›flsat›m % 2 oran›nda azalm›flt›r. Yine 2000 y›l›n›n Temmuz ay›nda Cenevre’de yap›lan Dünya Ticaret Örgütü zirvesinde de; “DTÖ’ye üye ülkeler, ülkelerine giren tar›m ürünlerinden gümrük vergisi almayacaklar” karar› al›nm›fl, bu karara TC de imzas›n› atm›flt›. Ad›m ad›m bu y›k›m politikalar›n› hayata geçiren emperyalistler ve onlar›n ülkemizdeki uflaklar›, ülkemiz tar›m›na a¤›r darbeler indirmifl, bu¤day ambar› olan ülkemizi bu¤day› d›flar›dan almaya mahkum etmifl, birçok temel tar›m ürününde bizleri d›fla ba¤›ml› k›lm›flt›r.
İthalat uçuyor, hracat düşüşte! 1976-83 dönemindeki net tar›msal ihracat iki kat›ndan fazla artt›. 1976’da 1.1 milyar dolardan 1982’de 2.3 milyar dolara ç›kt›. 1983 y›l›nda bafllayan azalma 1987’de 1.3 milyar dolarla dibe vurdu. 1988’de yeniden 2 milyar dolar düzeyine yükseldi.1990'lar›n bafl›nda ise 1 milyar dolar›n alt›na düfltü. Daha sonraki y›larda 1994 krizinde net ihracat 2.2 milyar dolar, 2001 krizinde 1.3 milyar dolar› aflt›. 1995-96 y›llar›nda ihracat ve ithalat hemen hemen eflitlenirken; ilk kez 2000 y›l›nda tar›msal d›fl ticaret aç›k verdi ve ihracat›n ithalat›n karfl›lama oran› yüzde 71’e düfltü. 2000 y›l›nda ihraç edilen tar›m ürünlerinden elde edilen gelir 3.9 milyar dolar olurken, ithal edilen (d›flar›dan al›nan) tar›m ürünlerine yap›lan ödeme (gider) ise 4.2 milyar dolara ulaflm›flt›. Yine tar›mda d›fla ba¤›ml›l›¤›n ilerlemesi noktas›nda bir baflka çarp›c› veri ise; 1980-90 döneminde tar›msal ihracat›n 1.7 kat artmas›na karfl›n, tar›msal ithalat›n 6.8 kat artm›fl olmas›d›r. Baflka bir deyiflle 1980-2000 dönemi ele al›nd›¤›nda ihracatta 2 kat bir art›fl olurken, ithalatta ise yaklafl›k 12 kat bir art›fl olmufltur. ‹thalattaki en büyük art›fl baklagil ve tütünde yaflanmaktad›r. 1990 y›l›nda d›flar›dan al›nan m›s›r miktar› 519 bin ton, pirinç miktar› 177 bin ton, baklagil miktar› 15 bin ton, tütün miktar› 3.3 bin ton iken 2000 y›l›nda d›flar›dan al›n›n m›s›r miktar› 1.3 milyon tona, pirinç miktar› 450 bin tona, baklagil miktar› 432 bin tona, pamuk miktar› 566 bin tona ve tütün miktar› da 70 bin tona ulaflm›flt›r.
Sonuç olarak 1920’li y›llar›n bafl›nda Gayri Safi Milli Has›la’n›n yaklafl›k % 45’i tar›mdan elde edilirken, 1960’lar›n sonunda bu oran hala % 40’lar düze-
yinde idi. Sonraki on y›ll›k süreçte h›zl› bir düflme ile 1980 y›l›nda % 25 olan tar›m›n GSMH’daki pay›, 2000’li y›llar›n bafl›nda % 15 düzeyine kadar gerilemifltir. 1994 y›l›nda yaflanan ekonomik kriz sonras› desteklemeye konu olan tar›msal ürün say›s› 26’dan 9’a (hububat ürünleri, fleker pancar›, haflhafl ve tütün) düflürülmüfltür. IMF ve Dünya Bankas›’n›n talimatlar› do¤rultusunda 1984 tarihli “tar›m›n yeniden organizasyonu” ile Ziraat ‹flleri, Zirai Mücadele, Hayvanc›l›¤› Gelifltirme, G›da ‹flleri, Veteriner ‹flleri, Su Ürünleri, Toprak-Su Genel Müdürlükleri da¤›t›lm›fl ve tar›mdaki etkin kamu yönetimini k›r›lm›flt›r. Tar›m Bakanl›¤›’n›n bünyesindeki kurumlar›n bu flekilde “›slah” edilmeleri sonras›nda tar›m alan›na iliflkin yetkiler Bakanlar Kurulu, Yüksek Planlama Kurulu, Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu, Tar›m ve Köyiflleri Bakanl›¤›, Sanayi ve Ticaret Bakanl›¤›, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanl›¤›, Devlet Bakanl›klar›, Hazine ve D›fl Ticaret Müsteflarl›klar›, Merkez Bankas›, Ziraat Bankas› gibi kurumlara da¤›t›lm›flt›r. Bu da¤›t›mda yeterince net belirlenemeyen görevler ise tar›m yönetiminin etkisizli¤ini ve tar›m›n sahipsizli¤ini artt›rm›flt›r. Yine IMF ve Dünya Bankas› patentli politikalarda anahtar rolü, özellefltirmeler oynamaktad›r. Bu kapsamda tar›msal alanda hizmet veren flu Kamu ‹ktisadi Teflebbüsleri (K‹T) özellefltirme kapsam›ndad›r ve kimileri özellefltirilmifltir: Et Bal›k Kurumu, Gönen G›da Sanayii A.fi., SEK, Yem Sanayi, Türkiye Zirai Donat›m Kurumu, Türkiye Gübre Sanayi A.fi., ‹stanbul Gübre Sanayi A.fi., T.C.Ziraat Bankas›, Tar›m ‹flletmeleri Genel Müdürlü¤ü, Türkiye fieker Fabrikalar› A.fi., TEKEL, ÇAYKUR, Toprak Mahsülleri Ofisi Genel Müdürlü¤ü (TMO), Tar›m Sat›fl Kooperatifleri Birlikleri. Bütün bunlar sonucunda bir zamanlar tar›msal üretimi kendisine yeten ülkemiz, art›k bu¤day, m›s›r, pirinç ve daha say›s›z üründe d›fla ba¤›ml› hale getirilmifltir. Ülkemizde son 25 y›lda nüfus yaklafl›k olarak yüzde 56.8 oran›nda artarken, hububat üretimi sadece yüzde 30 oran›nda artm›flt›r. Ayr›ca bu¤day sadece yüzde 18.9, pirinç ise yüzde 14.3 oran›nda artm›flt›r. Dolay›s›yla kifli bafl›na düflen hububat miktar› büyük bir düflüfl yaflam›flt›r. Yine tar›msal üretimin düflmesi nedeni ile d›fla ba¤›ml›l›k artm›fl, ülkenin döviz rezervi d›fl al›mlara aktar›lm›fl, tar›mda IMF-Dünya Bankas›’n›n dayatt›¤› y›k›c› politikalar için sürekli al›nan kredilerle d›fl borç katlanm›flt›r. Tablo aç›kt›r; ülkemiz emperyalist güçlerin bir pazar› haline gelmifltir ve y›llard›r emperyalistlerin ve onlar›n ülkemizdeki uflaklar›n›n uygulad›klar› tar›m politikalar›n›n tar›m› iyilefltirmek, köylüyü refaha kavuflturmaktan ziyade bu sektörde onulmaz yaralar açt›¤› da su götürmez bir gerçektir. Tar›m alan›ndaki sorunlar›n çözümü kuflkusuz ki ülkedeki temel sorun olan sistem sorunun de¤iflimi ile ancak nihai olarak çözümlenebilir. Bunun ilk ad›m› olarak örgütlü sermaye, emperyalist güçler karfl›s›nda örgütsüz ve da¤›n›k olan üretici köylünün örgütlenmesi ve üretimden gelen gücünü pratik reflekslerle ortaya koymas› gerekmektedir. Bu nokta Karadeniz’deki f›nd›k üreticilerinin eylemi, eksiklik ve yetmezliklerine ra¤men ö¤renilmesi ve örnek al›narak daha ileri boyutta hayata geçirilmesi gereken bir örnek olarak karfl›m›zda durmaktad›r. Köylü sendikalar›, kooperatifler de bu mücadelenin etkin birer silah› olarak kullan›lmak durumundad›r.
14
anma-ilan
19-31 Ocak 2007
KONUK YAZAR ERGÜLEN TOPRAK*
“Türkiye’nin barışı” nasıl programlanacak? Bu hafta sonu Ankara’da düzenlenen “Türkiye Bar›fl›n› Ar›yor” konferans›, devletin yanaflmad›¤› Kürt sorununa çözümü tart›flt›. Bundan sonra Genel Sekreterlik biçiminde kurumsallaflacak olan konferans dünyadaki örnekleri de araflt›rarak kal›c› bar›fl› toplumsal olarak yaymaya çal›flacak. Devlet ve hükümet konferansa ilgi göstermedi. Fakat Yarg›tay eski baflkan› Sami Selçuk ve emekli M‹T Müsteflar Yard›mc›s› Cevat Önefl gibi ilginç isimler oradayd›. Devlette kilit görevler yapm›fl baflkalar› da vard› ve bu, tarihe düflecek bir not niteli¤indeydi. Do¤rusu PKK de bu konferans› önemsedi ve KKK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu burada ortaya ç›kan görüfllere de¤er biçtiklerini söyledi.
KEMAL, TÜRKAL‹ ve UZUN Çok say›da akademisyen, sanatç› ve siyasetçinin kat›ld›¤› konferansta kuflkusuz Yaflar Kemal, Vedat Türkali ve Mehmed Uzun’un mesajlar› öne ç›kt›. Yaflar Kemal’in gerillay› haks›zl›¤a karfl› isyan eden potansiyel olarak tan›mlamas›, Türkali’nin “Da¤lar› boflaltsan›z da sorunu çözmezseniz gene dolar” demesi ve Mehmed Uzun’un flu sözleri “damga” niteli¤indeydi: “Medeniyetler Diyalo¤u teranelerine kim inan›r? Yurtta sulhu, zor ve bask›yla vatandafllar›n› teklefltirmek ve susturmak olarak anlayanlar›n ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ sözlerine kim inan›r?” Kültür ›rkç›l›¤›, seçim baraj› ve asimilasyon gibi birçok elefltirinin yan› s›ra sivil anayasa, empati gibi kavramlar da öne ç›kt›. Ancak A¤ar’›n lideri oldu¤u DYP’nin Diyarbak›r ‹l Baflkan›’n›n kat›l›m› ve asimilasyonu elefltirmesi de kayda de¤erdi.
ADALET, ÖZGÜRLÜK VE BARIfi ÜÇLÜSÜ Elbette Kürt sorunu bir konferansla çözülemeyecek kadar önemli bir sorundur. Bar›fl ihtiyac› ise adaletle ve özgürlükten ba¤›ms›z ele al›namazd›. Bu kavramlara vurgu yap›lsa da böyle bir bar›fl ortam›n›n yak›n gelecekte hayat bulmayaca¤› itiraf edilmemifl bir ukde olarak kat›l›mc›lar›n içindeydi. Bunu okumak zor de¤ildi. Bu nedenle konferans, gelece¤e dönük bir kurumsallaflma ve çal›flmas›n› süreklilefltirme karar›yla noktaland›. Sonuç bildirgesinde siyasi talepler yer ald› ve bunlar içerisinde; Kürt sorununun bir terör sorunu olarak görülmekten vazgeçilmesi, ateflkesin devam etmesi için çaba gösterilmesi, seçim baraj›n›n düflürülmesi, demokratik ve özgürlükçü yeni bir anayasan›n haz›rlanmas›, çat›flmalarda evlatlar›n› kaybeden iki taraftan analar›n içerisinde yer alaca¤› ortak bir komisyonun oluflturulmas›, piflmanl›k içermeyen siyasi af veya demokratik kat›l›m yasas› ç›kar›lmas›, OHAL’in anti-demokratik sonuçlar›n›n ortadan kald›r›lmas› talepleri yer ald›. Bu taleplerin yan› s›ra, ekonomik, sosyal, kültürel ve medyayla ilgili birçok madde de bildirgeye kondu. Konuflmalar ve taleplere bak›ld›¤›nda, bu konferans Türkiye tarihinde önemli bir dönemeci ifade ediyor. Ancak bundan sonra nas›l yürünece¤i sorunu, önemli bir soru iflareti olarak ortada duruyor. Aç›klanan bildirgeye göre, konferans bileflenleri bundan böyle daha da genifllemek amac›yla Genel Sekreterlik biçiminde kurumsallaflarak yoluna devam edecek. Bu kurumsallaflma için de flimdiden dünyadaki deneyimler araflt›r›lmaya baflland›. Bundan sonra neler olaca¤›n› bekleyip görece¤iz. Yine de bundan sonras› için soru iflaretleri yok de¤il. Yak›ndaki cumhurbaflkanl›¤› ve genel seçimler nedeniyle konunun unutturulmas› riski büyük. Bunun için komite veya komisyona büyük görev düflüyor.
Göç ve Karatafl mezarlar› bafl›nda an›ld› Biri zindan direniflinde, biri de da¤lar›n doruklar›nda gerilla komutan›yken girdi¤i büyük çat›flmada flehit düflen Halk savaflç›lar›ndan Zeynel Karatafl ve Y›lmaz Veli Göç mezarlar› bafl›nda an›ld›lar lundu. Sayg› duruflu s›ras›nda, “Teslim olmak yok/Bafllar dik/Namlular k›zg›n olsun yoldafllar/Topraktan gelen sesin hükmünü iyi belleyin/O ses/O hüküm/O bizi itekleyen kuvvet/Do¤an›n yasas›nda/Çeliflkilerin çat›flmas›ndad›r” fleklinde k›sa bir fliir okundu. Mezar› çiçeklerle donatan DHP üyeleri, Göç’ün yaflam›na iliflkin yapt›klar› konuflman›n ard›ndan anma etkinli¤ini sloganlarla noktalad›lar.
‘Bafllar dik, namlular k›zg›n olsun yoldafllar’ 2005 y›l›nda Dersim’in Mazgirt ilçesinde Türk devletinin kolluk güçleriyle Maoist Komünist Partisi/Halk Kurtulufl Ordusu (MKP/HKO) gerillalar› aras›nda ç›kan çat›flmada dört yoldafl›yla birlikte flehit düflen Y›lmaz Veli Göç, Adana’daki mezar›n›n bafl›nda an›ld›. Dersim’in Mazgirt ilçesi k›rsal›nda, fiiflik ormanlar›nda ç›kan çat›flmada Umut Çatakçin, Akan Küçükdo¤an, Melahat Yalç›n ve Yurdanur Özkan isimli gerillalar ile birlikte 14 Ocak 2005 tarihinde flehit düflen Y›lmaz Veli Göç, Adana DHP üyeleri ve ailesi taraf›ndan an›ld›. 14 Ocak’ta, Buruk mezarl›¤›nda toplanan grup, Y›lmaz Veli Göç’ün mezar› bafl›nda sayg› duruflunda bu-
Konferans giriflimcilerinden DEP eski Milletvekili Orhan Do¤an, bar›fl›n inflas› için sivil güçlere önemli görevler düfltü¤ünü savunuyor. Do¤an’a göre “Bar›fl› infla etmek, toplumun vicdan›n› temsil edebilecek kitle destekli bir gücün ortaya ç›kmas›na ba¤l›. Bu da ancak ‘Bar›fl Program›’ ile mümkün olabilir. Yani bar›fl› sivil güçler infla eder ve bar›fl yapacak taraflar› da zaman içinde infla sürecine dahil eder...” Orhan Do¤an, aceleden kaç›n›lmas›n› öneriyor ve bunun için kolektif ak›l ile hareket edilmesini olmazsa olmaz koflul olarak görüyor.
Tekirda¤ F Tipi Hapishanesi’nde sürdürdü¤ü ölüm orucu nedeniyle 2002 y›l›nda yaflam›n› yitiren MKP/HKO üyesi Zeynel Karatafl, Gebze’deki mezar› bafl›nda Demokratik Haklar Platformu üyeleri taraf›ndan an›ld›.
Komünizm mücadelesinde ölmek yenilmek de¤ildir, zafer bizim olacak
ANMA GECELER‹NE KATILALIM! PROGRAM
ALMANYA/STUTTGART
Hasan Yükselir Grup fiiar Grup Harman Delil Dilanar Diren Yeni Demokrasi fiehit Ve Tutsak Aileleri Sinevizyon
biz güneflten önce uyan›r›z
TAYLAN DÖNMEZ
Tarih: 20 Ocak 2007 CUMARTESİ Saat: 16.00 Yer: Arena Kultur Haus Ulmer Str. 241-70327 WANGEN
ALMANYA/HANNOVER
Haluk Gerger
Türkiye Bar›fl›n› Ar›yor program› ciddi bir heyecan yaratt›. Kürt sorunu ba¤lam›ndaki tart›flma ekseninde de önemli bir kayma yarataca¤› öngörülebilir, ancak adil ve özgürlükçü bir bar›fl program› konusunda ne kadar baflar›l› olunabilece¤i, esas olarak bundan sonraki çabalarla a盤a ç›kacak gibi görünüyor. (*) Gazeteci-Yazar
dan okunan fliirlerle anmaya devam edildi. Yap›lan k›sa bir konuflman›n ard›ndan söylenen marfllarla anma son buldu. Anmada ‘Devrim flehitleri ölümsüzdür’ sloganlar› at›ld›. DHP üyeleri anma sonras› Gebze’de bulunan flehit ve tutsak ailelerini ziyaret ettiler.
Ölüm orucu flehidi Zeynel Karatafl an›ld›
Ölüm kap›m›z› çald›¤›nda
DO⁄AN’IN TEMENN‹LER‹...
Zeynel Karatafl’›n ailesini ziyaret eden DHP üyeleri daha sonra Karatafl’›n Gebze’de bulunan mezar› bafl›nda bir anma etkinli¤i gerçeklefltirdiler. Karatafl’›n mezar›n›n bafl›nda devrim ve komünizm mücadelesinde yaflam›n› yitirenler an›s›na yap›lan bir dakikal›k sayg› duruflunun ard›n-
Ölüm yine ac›mas›z karanl›¤›yla çöktü yüre¤imize bir flafak vakti. Almak istiyordu yüre¤imizden gözlerimize yans›yan o toprak kokulu çocuksu gülüfllerimizi. Yeniden buluflabilmenin verdi¤i mutluluktu bizi hasretli¤e karfl› ma¤rur ve hüzünlü bir flekilde ayakta tutan. Çünkü biliyorduk, iki ayr› gö¤üs kafesinde tek yürek olabilmektir sevmek ve biliyorduk zulam›zda hasretli¤in verdi¤i o ac›lar›n son bulaca¤›n›, kardelenler güne kavufltu¤unda
Tarih: 27 Ocak 2007 CUMARTESİ Saat: 16.00 Yer: Düğün Salonu Sevenstar Baumweg 14-30453 HANNOVER parçalanacakt› ölümün o ac›mas›z ve so¤uk bak›fl›. Gelip çald›¤›nda kap›m›z› söküp alamayacak zulas›nda hasretli¤in b›rakt›¤› o ince tebessümlü derin ama bir o kadar da güzel gülüflü. Çünkü ölüm kap›m›z› çald›¤›nda biz güneflten önce uyanm›fl o güzel gülüflümüzü bir ya¤mur damlas›yla bereketli topraklara ulaflt›rm›fl olaca¤ız... Ölüm bile sökemedi o hüzünlü gülüflünü kivram..
‹stanbul Dersim Kültür Derne¤i
ANMA
GAZEL
Geçirdi¤i kalp rahats›zl›¤› nedeniyle Gazel Küçüko¤lu anam›z› kaybettik. Ailesine ve tüm dostlar›na baflsa¤l›¤› diliyoruz.
KÜÇÜKO⁄LU
GOP DHP
GÜNCEL
19-31 Ocak 2007
15
KKTC’nin ne kadar ba¤›ms›z oldu¤unu üstgeçit gösterdi
Lokmac› krizi, sözde ba¤›ms›zl›¤› kan›tlad› Türk devleti y›llard›r KKTC'nin ba¤›ms›z bir ülke oldu¤u görüflünü savunurken, Kuzey ile Güney K›br›s aras›nda yaflanan sorun, ba¤›ms›zl›¤›n nas›l da sözde bir ba¤›ms›zl›k oldu¤unu kan›tlad›
KKTC’yi Genelkurmay yönetiyor Türk devletinin KKTC'de 40 bin askeri bulunmakta ve KKTC’ye her y›l milyonlarca dolar mali yard›m da yap›lmakta. Ortada, Kuzey K›br›s’ta, askeri ve ekonomik olarak yönetici gücü elinde bulunduran bir Türk devleti yönetimi ve bu flartlar alt›nda ba¤›ms›z oldu¤unu söyleyen bir KKTC yönetimi var. Lokmac› kriziyle ortaya ç›kan tablo KKTC’nin ne kadar ba¤›ms›z oldu¤unun bir göstergesidir. Türk devleti y›llard›r KKTC'nin ba¤›ms›z bir ülke oldu¤u görüflünü savunurken yaflanan bu kriz, ba¤›ms›zl›¤›n nas›l da sözde bir ba¤›ms›zl›k oldu¤unu kan›tl›yor. Bu nas›l bir ba¤›ms›zl›kt›r ki, o ülkenin Cumhurbaflkan›, bir üstgeçidin kald›r›lmas› konusunda bile Ankara'daki devletin onay› olmadan k›m›ldayam›yor?
MAYA Arif BİLGİN
Bir idam›n anatomisi
S
addam as›larak öldürüldü. “Büyük katil küçük katili öldürdü“. Küçük katil, katil olmadan önce, hatta “Saddam” olmadan önce, El Avsa kasabas›nda Tikritli yoksul bir Arap köylü çocu¤uydu. 28 Nisan 1937’de do¤du¤unda, Irak’ta yine hareketli günler yaflan›yordu. Bir fleylere karfl› koyulmal›yd› ya, neye ve nas›l? Neye ve nas›l olaca¤›n› çok iyi bilmese de annesi ona bu ad› koydu. Saddam, arapça “karfl› koyan” demekmifl. Saddam, annesinin ö¤üdüne uydu ve gerçekten bütün hayat› boyunca bir fleylere karfl› koydu ve karma kar›fl›k bir portrenin do¤ufluna yolaçan “karfl› koyucu” bir kiflilik yaratt›. Bütün çocuklar için ve bütün anne ve babalar için “do¤ufl” önemlidir. Ama topra¤›n siyah kan›n›n her tarihte insan›n akan k›z›l kan›na kar›flt›¤› bir ülkede daha çok önemliydi. Çünkü do¤uflun ötesinde ölüm ve tutsakl›k maceras› bu ülkede nerdeyse ola¤an bir fleydir bütün tarih boyunca. Bu cingöz, biraz hüzünlü ve agresif bak›fll› Arap çocuk, yirmisinde “do¤ufl” anlam›na gelen Baas Partisi’ne kat›ld›. Daha 21 yafl›ndayken, 1958’de ‹ngiliz kuklas› krall›¤› devirerek iktidara gelen Abdülkerim Kas›m’› öldürmeye kalk›flt›¤› için yurt d›fl›na kaçt›. M›s›r ve Suriye’de hiçbir zaman meslek olarak benimseyemeyece¤i ve asla uygulamayaca¤› hukuk ö¤renimi gördü. 1968’de kans›z bir darbeyle iktidar› elegeçiren Baas Partisi’nin iç güvenlikten sorumlu bir kadrosu olarak Irak’ta “karfl› koyanlara karfl› koyma” ve diktatörlü¤e yönelme süreci bafllam›flt› art›k. Dönemin dünyay› sarsan sosyalist düflüncelerini, hiçbir zaman sosyalist olmaks›z›n Baasl› olmayan rakiplerini hükümetten temizlemek için kulland›. 1972’de, SSCB’nin deste¤inde yürütülen Irak petrollerini millilefltirme çal›flmas›na kat›ld›. 1979’da General Ahmet Hasan el Bekir’i devirerek tak bafl›na iktidara oturdu ve bu kez Baas içinde kendi karfl›tlar›n› temizlemeye bafllad›. O art›k Irak’ta her fleydi, “Devrim Komuta Konseyi Baflkan›”, “Devlet Baflkan›”, “Baflbakan” ve do¤al olarak Baas lideri idi. K›sacas› o art›k (kendisi bu s›fat› kabul etmese de) faflist bir diktatördü. Üstelik “Seyyidler ve fierifler Vakf›”na kendisi için bir seyyidlik seceresi bile yapt›rm›flt›. Onca günaha karfl›l›k böyle bir kutsiyet gerekliydi. Diktatörler her ifllerini korku ve hayallere
KKTC Cumhurbaflkan› Mehmet Ali Talat ile Türk Genelkurmay’› aras›nda gerilime yol açan Lokmac› Barikat› önündeki üstgeçit kald›r›ld›. Talat'›n 28 Aral›k'ta ‘çözüme yönelik bir jest’ olarak kald›r›laca¤›n› duyurdu¤u ancak Genelkurmay Baflkan› Yaflar Büyükan›t'›n ‘ad›mlar eflzamanl› at›lmal›’ flart› koydu¤u üstgeçit, sa¤lanan uzlaflmayla 11 Ocak Perflembe günü söküldü. Yetkililerin bar›fl ad›na at›lan bir ad›m diye lanse ettikleri fakat özünde Türk devleti-AB iliflkileri ve ekonomik ç›karlar nedeniyle yap›lan bu giriflim KKTC’nin Türk devletine ne kadar ba¤›ml› oldu¤unu bir kez daha gösterdi.
Lokmac› üstgeçidi krize neden oldu KKTC’nin Baflkenti Lefkofla'n›n
Lerda Soka¤›'nda yer alan Lokmac› barikat›, Türk ve Rum toplumunu ay›rmak üzere kurulan ilk barikat. Lokmac› barikat›, bölünmüfllü¤ün sembolü olarak günümüze kadar ulaflt›. 1963 y›l›ndan beri aday› ikiye ay›ran barikat›n aç›lmas› 2005 sonunda gündeme geldi. KKTC yönetimi, ‘askeri bölge’ niteli¤i tafl›yan barikat›n, adan›n kuzey ve güneyi aras›nda yeni geçifl noktas› olmas›n› kararlaflt›rd›. Karar askerlerce de onaylan›nca KKTC, Lokmac›'da kendi taraf›ndaki duvar› bir gecede y›kt›. Askerle yayalar›n karfl›laflmamas› için bölgeye Lokmac› üst-geçidi infla edildi. Rum yönetimi ise, Türk taraf›n›n ‘ara bölgeyi ihlal etti¤ini’ savunarak
dayal› hislerle yaparlar ve o yüzden hem meceraperest ve hem de k›y›c› olurlar. ABD diktatör sever bir devlettir. ‹ran’daki iflbirlikçi diktatörleri fiah’› deviren ‹ran ‹slam rejimini y›kmak için Saddam’› görevlendirdi ve ona her türlü yard›m› sundu. Asl›nda bu dönemde ABD’nin faflist diktatörlere oynama politikas› çok iyi düflünülmüfl stratejik sald›r› politikas›n›n bir parças›yd›. Nitekim ayn› dönemde Türkiye’nin tepesine de kendi “o¤lanlar›n›” dikmemifller miydi. Çoktand›r bir an olsun gözlerini ay›ramad›klar› Ortado¤u’nun kalbine yerleflmenin, Huntington ve Fukayama öngörülerine dayal› y›ld›z savafllar› ve Büyük Ortado¤u Projesi’ni uygulamaya sokman›n art›k tam zaman›yd›. Böylece çölün “Büyük Arabistan” serab› ile hayalleri süslenen diktatörünü, 22 Eylül 1980’de ‹ran’a sald›rtt›lar, yani Türkiye’deki darbeden tam on gün sonra! Ortado¤u’da emperyalistler için potansiyel tehlike oluflturan iki ülke iyice yorgun ve bitkin düfltükten, milyonlarca insan ölüp sakatland›ktan sonra Birleflmifl Milletler Güvenlik Konseyi’nin 20 A¤ustos 1988’de uygulanan karar› ile savafl son buldu. Arap milliyetçisi diktatör, büyük katillerden hediye kimyasal ve biyolojik kitle imha silahlar›n›n son kal›nt›lar›n› kendi vatandafllar› Kürtler’e karfl› da kullanarak tüketmiflti asl›nda. 1988’de Halepçe katliam›nda 5000 kifli öldürürldü. Bu arada 1982’deki Duceyl katliam› gibi fiii katliamlar› da aral›ks›z sürüp gitti. Fakat Saddam’›n hayalleri ve büyük katillerin hesaplar› do¤al olarak son bulmad›. Gizli görüflme ve nab›z yoklamalarda ABD’nin göz yumaca¤›n› düflünen Saddam, 2 A¤ustor 1990’da bu kez Kuveyt’e sald›rd› ve oray› Irak’›n 18’inci vilayeti olarak iflgal etti. Bu iflgal, Saddam’›n pan arabizm hayalini tozla buz etti ve ABD’nin Ortado¤u’nun kalbine yerleflme plan› için bulunmaz f›rsat yaratt›. BM Güvenlik Konseyi’nin Daimi Üyeleri’ne ambargo karar› ald›rarak iyice soluksuz b›rakan ABD, 16 Ocak 1991’de gökyüzünden atefl ve zehir ya¤d›rarak sald›r›ya geçti ve yüz binlerce asker ve sivili katlettikten, körfezi katran karas› ve dumanla bo¤duktan sonra Kuveyt’e kendisi yerlefliverdi. Kuveyt Irak’›n 18’inci vilayeti olamad› ama art›k yüzde 65’ine Kuveytlilerin bile giremedi¤i bir ABD vilayeti oluverdi! Saddam’›n kuvvetleri ise Irak’›n ortas›nda bloke edildi, kuzeyde ve güneyde hareketleri yasakland›. Saddam’›n lüks ve flatafata al›flm›fl ailesi ve çevresinin çok fazla umurunda olmasa da Irak halk› için durum feci idi, yüz binlerce hasta ve çocuk yetersiz beslenme ve ilaç yoksunlu¤undan ölmeye bafllad›. ABD’nin bu süre içinde giriflti¤i say›s›z darbe ve “devirme” hareketlerinin Saddam’da yaratt›¤› korku onu yeni hatalar ifllemeye ve en yak›nlar›n› bile tasfiye hareketine yöneltti. Asl›nda bu durumda ABD istese Saddam’› iktidardan indirebilirdi, fakat sorun Saddam de¤ildi, onun amac› art›k Irak’a yerleflmek, hazinesine elkoymak, petrol kuyular›n›n tek hakimi olmak, Saddam’›n yapt›¤› en iyi ifllerden biri olan Ba¤dat Müzesini talan etmek ve en önemlisi de Bü-
BM’ye flikayette bulunurken BM, iki taraf›n giriflimine de destek vermedi. KKTC yönetimi 28 Aral›k'ta Lokmac› üst geçidini y›kma karar› alarak karar› BM’ye bildirirken, karar AB ve ABD taraf›ndan olumlu karfl›land›. Ekonomik olarak zarar görece¤ini düflünen Rum taraf› ise daha önce sunduklar›; bölgenin may›nlardan temizlenmesi, askersizlefltirilmesi ve KKTC bayra¤› gibi sembollerin kald›r›lmas› flartlar›n› yineledi.
Genelkurmay üstgeçit için pazarl›k yapt› Rum kesiminin olumsuz tavr›na karfl›n AKP hükümeti ile anlaflan Mehmet Ali Talat, Lokmac› üst geçidini y›kma iste¤ini ancak Genelkurmay Baflkan› Yaflar Büyükan›t’a dan›fl›ld›ktan sonra hayata geçirebildi. Genelkurmay’›n olayla ilgili aç›kla-
yük Ortado¤u Projesi için Irak’a yerleflmekti. Avrupa Birli¤i’nin do¤uya do¤ru genifllemesini bu proje ile kesmek istiyordu. Üstelik bu projenin esas sahipleri olan sald›rgan petrol ve silah tekelleri Amerikan yönetimindeydi ve George W. Bush, dünyaya yeni düzen vermek için Tanr› taraf›ndan görevlendirilmiflti. Perde arkas› oldukça karanl›k olan 11 Eylül 2001 ‹kiz Kuleler olay›n› H›ristiyan dünyas›n› ve Amerikan halk›n› bu haçl› seferi için arkas›na alabilirdi. Nitekim Türkiye’nin AB’ye üyelik tart›flmalar›n›n yo¤unlaflt›¤› dönemde, o da iflgal haz›rl›¤›na giriflti, hepisi yalan ç›kan gerekçelerle (kimyasal silah, El Kaide ba¤lant›s› ve 11 Eylül olay›n›n arkas›nda olma idd›alar›) ve Bilrleflmifl Milletler örgütüne rest çekerek 20 Mart 2003’te ‹kinci Körfez Savafl›n› bafllatt›. Zaten direnme gücü kalmam›fl on binlerce asker, sivil Irakl›y› kitle halinde öldürdüler, yol, su, elektirik ve iletiflim sistemlerini tamamen y›kt›lar, milyonlarca insan evlerini yurtlar›n› terk ederek komflu ülkelere do¤ru kaçt›, yüzbinlerce yabani deve, ceylan flafl›nl›k içinde Amerikan bombalar› alt›nda telef oldu, ülke katran, duman ve kan içinde kald›. 9 Nisan 2003’te Saddam son kez cesaret gösterisi yaparak saray›n› terk eti. ‹flgalci askerler her tarafa haydutça üflüfltüler, her fleyi talan ettiler, para, alt›n, tafl›nabilir kültür ve tarih varl›klar›n›, gizli arfliv ve belgelerini ya¤malad›lar, Saddam’›n vakur heykellerini halka y›kt›r›p yerlebir ettiler. Saddam art›k bir diktatör de¤ildi, iflgalcilerden do¤du¤u yere s›¤›nan ve ötekileri gibi yüre¤i evlat ac›s›yla kavrulan, ülkesi zorbalar taraf›ndan iflgal edilmifl Irakl› bir ihtiyard› art›k. Ayn› ötekiler gibi hiç bir fleyi yoktu, her fley iflgalcilerindi. ‹flgalciler 13 Aral›k 2003’te Tikrit c›var›ndaki Advar’da öteki direniflçiler gibi bir yeralt› s›¤›na¤›nda onu yakalad›klar›nda, saç› sakal› birbirine kar›flm›fl Ba¤dat Havaalan› yak›nlar›nda ABD askeri üssü Cropper Kamp›’ndaki bir hapishaneye koyduklar› bir savafl esiriydi. Emperyalist iflgal alt›ndaki bir ülkenin bütün sözde resmi kurumlar› kesinlikle kuklad›r. ‹flgalcilerin kuklas› “Irak Özel Mahkemesi” as›l anlaml› davalar›, iflgalcilerin foyas›n› birinci a¤›zdan ortaya koyacak davalar› sonraya b›rakarak, iflgalcilere hiçbir zarar› olmayan, ama mezhep çat›flmas›na uygun Duceyl davas›yla ifle bafllam›fl ve bir kukla oldu¤unu kan›tlam›flt›. Zaten yarg›lama boyunca üç savunma avukat› öldürülmüfl ve bir kaç yarg›ç da de¤ifltirilmiflti. Yeni bafllayan Enfal davas›nda ABD ve müttefiklerini Halepçe katliam›nda zor durumda b›rakan belgeler ortaya ç›km›flt› ve Saddam bu konularda konuflmaya haz›rlan›yordu. 24 saat boyunca kameralarla gözetilen ve her hareketi izlenen Saddam’›n bu niyeti sezilir sezilmez alelacele ortadan kald›r›lmas›na ve bütün s›rlar›yla gömülmesine karar verdiler. ‹sevilerin y›lbafl›s› olan 24 Aral›k’ta Temyiz Mahkemesi’nden idam karar› ç›kartt›lar, Muhammedilerin kurban bayram›nda da ast›lar. Saddam, “karfl› olma”da belki de hayat›n›n
mas›nda, bölgenin TSK'n›n kontrolünde oldu¤u vurgulan›rken sözde ba¤›ms›z oldu¤unu söyleyen KKTC yönetimi Lokmac› üst geçidini y›kma karar›n› Türkiye’ye onaylatmak zorunda kald›. Bu onay›n öncesinde ise, KKTC’deki askeri yetkililer üstgeçidin bafl›na polis dikerek y›kma girifliminde bulunanlar›n tutuklanaca¤›n› bildirmifllerdi. Böylelikle KKTC’nin Türk devletine ba¤›ml›l›¤› bir kez daha su yüzüne ç›k›yordu. Çünkü, KKTC’de polis ‹çiflleri Bakanl›¤›’na de¤il, Türk askeri otoritesine ba¤l›yd› ve TSK’n›n izni olmadan böyle bir giriflimde bulunulamazd›. Kriz, Genelkurmay’›n Talat’a “Arkanday›z ama uzlaflal›m, bundan böyle özellikle adadaki Türk askerinin durumuyla ilgili kararlar dahil, her fleyi beraber kararlaflt›ral›m” yan›t›yla son buldu. Üst geçit 11 Ocak Perflembe günü söküldü.
en do¤ru olan›n› yap›yordu. Emperyalistlere ve kuklalar›na karfl› ç›kt›. Ülkeden kaçmas›n› istediler kaçmad›, teslim olmas›n› istediler olmad›, boyun e¤mesini istediler e¤medi. ‹dam sephas›na emperyalist iflgale karfl› direnmenin manevi gücüyle yürüdü, iflgalci katilleri ve kukla cellatlar› dehflete düflüren bir metanetle öldü ve Avca köyüne bir direniflçi olarak gömüldü. O art›k büyük katil taraf›ndan öldürülen küçük bir katil de¤il, iflgalciler taraf›ndan ifllenen ve yeni cinayetler serisine yolaçan 655 bin birinci cinayettir. Nitekim idam›n ertesi günü tam da iflgalcilerin istedi¤i biçimde 80 fiii öldürüldü ve Irak’›n ufuklar› aptalca bir mezhep savafl› tehlikesiyle büsbütün karard›. Emperyalist iflgalin kendisi bir cinayettir. ABD iflgali devam ediyor ve Irak’a yeni iflgalci kuvvetler gönderiyor. *** Benim ye¤enim sekiz yafl›nda bir çocuk. Henüz bir dine mensup de¤il. Nineleri ayr› dinlerden iki sevgili insan. H›ristiyan olan anneannesi ona ‹sevi bir hediye alm›fl. Hediyesi dört santim kal›nl›¤›nda dikdörtgen bir paket. Üzerinde, kareler içinde 24 adet say› var, her say› ‹sa’n›n do¤umunu sayaçlayan günleri simgeliyor ve alt›ndaki her kutuda da bir sürpriz sakl›. Bizim Eren “Dinazorlar› aç›klayamad›klar› için“ din kitaplar›na inanm›yor, ama nenesinin ‹sevi hediyesini sevmifl, her gün büyük bir özenle seri say›lar yaz›l› bir kutuyu aç›yor “acaba ne sürpriz var” diye. 1, 2, 3, 22…, daha 24’üncüsünü açmadan vedalaflt›k, o anneannesine gitti, yeni y›la onlarla bafllayacakt›. Yirmi dördüncü kutuyu açt›¤›nda belki de ‹sa’n›n Frans›zca yaz›lm›fl insanc›l, bar›flç› ö¤ütleriyle karfl›laflt›. Ayn› gün televizyonda Saddam’›n idam karar›n› izleyince nenesine sordu benim ye¤enim: “Mamie, Baflkan Bush christ de¤il mi?” ‹yi yürekli nene belki Eren’i birkaç gün oyalay›p atlatt›. 30 Aral›k sabah› bütün gezetelerde, televizyonlarda maskeli adamlar›n bir adam›n boynuna ip geçirmesini izledi ve ayn› adam›n daha sonra yerdeki ölüsüne bakt›, gözlerini yumdu. O gün de Muhammedilerin Kurban Bayram›. Eren bilim adam› babas›na telefon eder: “Papa, Kurban ne demek?” -Kurban Saddam demek o¤lum, gelince sana anlat›r›m, flimdi sen git kardeflinle oyna, televizyon izleme tamam m›? Bizim Eren kutulardaki ‹sevi sürprizleri unuttu, yeni y›l›n bu kanl› sürprizlerini düflünmeye bafllad›… Eren’in kafas› ermedi bir türlü, üzgündü çocuk. Güzel dinsel sözlerin yaz›l› bulundu¤u küçük ka¤›tlar› çikolata ka¤›tlar›yla birlikte buruflturup çöp bidonuna att›. Kahrolsun yeni y›l›m›z› kanl› sürprizlerle bafllatanlar…
BÜROLAR
KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON L‹M‹TED fi‹RKET‹ • Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Hakan ERTEN Millet Cad. Nevbahar Mah. F›nd›kzade Saray Apt. No: 57 Kat: 5 Daire: 11 F›nd›kzade/‹stanbul • Tel: (0212) 584 18 04 • Fax: (0212) 584 18 05
ADANA : Dr. Ali Menteflo¤lu Cad. M. Rüfltü Ünald› ‹flhan› Kat:3 No:56 Kuruköprü-Seyhan/ADANA ANKARA : Tuna Cad. Çanakç› ‹fl Han› No: 11 Kat:3 Daire: 41 K›z›lay/Ankara Tel-Fax: : (312) 430 82 66 ‹ZM‹R : 853. Sok. Bilen ‹flhan› No: 27 Kat:8/802 Konak/‹zmir Tel-Fax: : (0232) 482 01 63 KARTAL : ‹stasyon Cad. P›nar ‹flhan› Kat: 2 Daire: 38 KARTAL Tel-Fax: : (0216) 389 65 63 MERS‹N : Hastane Cad. 5111 Sok. Ekrem Örkün ‹flhan› No: 71\8 Kat: 3 ELAZI⁄ : ‹cadiye Mah. 1. Harput Cad. Çeflmeli Sok. Çavufl Apt. No: 16 Kat: 4 Tel-Fax: (0424) 212 34 42 MALATYA : Dabakhane mah. Boztepe Cad. Babacan ‹flhan› Kat:4 No:28 Tel: (0422) 323 06 97 KONYA : Gazi Alemflah Mah. Tahirpafla Sok. No: 3 Daire: 102 Tel-Fax: : (0332) 351 59 55 D‹YARBAKIR : ‹skender Pafla Mah. ‹nönü Cad. MA-GÜL ‹flhan› Kat:3 No: 109 Da¤kap›/Diyarbak›r Tel: (0412) 228 22 92 AT‹NA : Spiro trikoupi 21 10683 eksarxia GREECE/Yunanistan e-mail: yunanistan_devrimcidemokrasi@yahoo.com.tr YD TEMS‹LC‹L‹⁄‹ : Kaiser-Wilhelm Str. 275 47169 Duisburg/DEUTSCHLAND Tel: 0049 175 642 00 27- e-mail: devrimcidemokrasiyurdisi@hotmail.com
Teknik Haz›rl›k: Kardelen Yay›mc›l›k • Bask›: Gün Matbaac›l›k Adres: Sefaköy Telsizler Mev. Akasya Sok. No:23/A Küçükçekmece/‹ST. Tel( 0212) 580 63 75• DA⁄ITIM: YAY-SAT
Saddam Hüseyin ve kardeflleri idam edildi ABD emperyalizmi ve iflbirlikçilerinin kurdu¤u kukla mahkemelerin verdi¤i karar sonucu önce 30 Aral›k 2006 tarihinde Saddam Hüseyin, ard›ndan ise 16 Ocak 2007’de ‹brahim El T›kriti ve Avad Hamed El Bender idam edildiler ABD emperyalizmi ve iflbirlikçilerinin kurdu¤u kukla mahkemelerin verdi¤i karar sonucu önce 30 Aral›k 2006 tarihinde Saddam Hüseyin idam edildi, ard›ndan ise 16 Ocak 2007’de ‹brahim El T›kriti ve Avad Hamed El Bender... ‹damlar›n gerek Saddam’›n idam görüntüleri, gerekse idam s›ras›nda Tikriti’nin bafl›n›n koptu¤u haberlerini bas›na sunan ABD ve iflbirlikçiuflaklar›, böylece dünya halklar›na gözda¤› vermeyi amaçlad›lar. Bu noktada düzenin sat›l›k medyas› bu görüntü ve haberleri ABD’nin istedi¤i flekilde yaparak üzerlerine düflen görevi lay›k›yla yerine getirdiler. ‹damlarla birlikte 35 y›ll›k Saddam iktidar›n›n son simgesinin de tarihe kar›flt›¤› de¤erlendirmeleri yap›l›rken, bugünkü iflbirlikçi Irak iktidar› ise Saddam Hüseyin dönemini aratmayacak uygulama ve pratiklere devam ediyor. ‹damlar›n ard›ndan ABD emperyalizmi yapt›¤› aç›klamada karar›n Irak’›n ba¤›ms›z yarg› organlar›nca al›nd›¤›n› ve Irak’›n bir iç meselesi oldu¤unu belirtse de perde arkas›na ipi
Saddam’›n yerine ABD önderlikli iflgalci güç ald› Saddam’›n, T›kriti ve Bender’in boynuna geçiren gücün ABD oldu¤undan kimsenin flüphesi yok. Saddam Hüseyin y›llard›r Irak halk›na uygulad›¤› zulüm ve vahfletle ölümü çoktan hak etmifl faflist bir diktatördü. Fakat bu gerçekli¤e ra¤men onu idam edenlerin de en az onun kadar zalim olduklar› ortadad›r. Evet, Saddam Hüseyin Duceyl’de, Halepçe’de binlerce insan› katletti ve 35 y›ll›k iktidar› boyunca Irak halk›na ac› ve gözyafl›ndan baflka bir fley vermedi. Üstelik bunu yaparken ona destek olan ve s›rt›n› s›vazlayanlar ise onu idam sehpas›na götürenler baflta ABD olmak üzere dünya emperyalist güçleriydi. Saddam’›n 35 y›lda Irak halk›na uygulad›¤› katliam ve zulümlerin kat kat fazlas›n› ABD emperyalizmi “demokrasi” ve
HALKIN GÖZÜYLE Saddam’›n ‹dam›
S O R U L A R
“bar›fl” ad›na 4 y›la s›¤d›rm›flt›r. Saddam Hüseyin’in idam edilmesiyle birlikte dünya kamuoyu idama ve Irak’›n gelece¤ine iliflkin çeflitli analizlerde bulunurken, Ortado¤u uzman› ve ‹ngiliz ‹ndependent gazetesi yazarlar›ndan Robert Fisk ise “Bat›, Saddam’› silahland›rd›, düflmanlar›yla ilgili istihbarat verdi, zulümleri için teçhizat verdi, sonra da suç ortaklar›n› ele vermesini önledi. Tüm gerçek, Ba¤dat’taki infaz odas›nda Saddam’la birlikte öldü. Washington ve Londra’da birçoklar› onun sonsuza kadar susmas›yla rahat bir nefes ald›” yorumunda bulundu. Yaflam› boyunca emperyalizme uflakl›k yapan, onlar›n elinde bir kukla olarak diktatörlü¤ünü sürdüren Saddam Hüseyin hakk›nda, nas›l öldürüldü, niçin öldürüldü, kimler taraf›ndan öldürüldü, öldüren mi suçluydu ölen mi suçluydu, gibi bir y›¤›n soru al›p bafl›n› gidiyor. Öyle ki baz› kesimler taraf›ndan tam bir bilinç bulan›kl›¤›yla 'ulusal önder, ulusal kahraman, direnifl önderi’ ilan edilirken, kimi de¤erlendirmelerde ise olaya pragmatistçe yaklafl›larak 'iyi oldu, bir zalim diktatör, katil ortadan kald›r›ld›', gibi adeta emperyalizmi yüceltecek, diktatörlüklere karfl› halka tek umut kap›s› olarak emperyalizmi gösteren bir yaklafl›m sunulmaktad›r. Tabi ki bizim burada dikkat çekmek istedi¤imiz nokta, halk saflar›nda yer alan güçlerin Saddam'›n idam› üzerine yapt›klar› aç›klamalarda yaflad›klar› bilinç bulan›kl›¤›yla ona biçtikleri 'ulusal direnifl önderi' gibi aç›klamalard›r. Çünkü burjuvazinin gerek siyasal temsilcileri olsun, gerek onlar›n kalemflörleri olsun, tüm bu kesimlerin aç›klamalar› eflyan›n tabiat› gere¤i, do¤as›na uygun olarak tabi ki, emperyalizmin vahfli yüzünü gizlemek, onu flirin göstermek, hatta 'demokrasinin, bar›fl›n, adaletin, teminat›' oldu¤u fleklinde olacakt›r. Bu, bizim aç›m›zdan hiç de yads›nan bir fley de¤ildir. Birçok küçük burjuva hareketin, diktatör Saddam Hüseyin'i iflgale karfl› yürütülen direniflin önderi, ABD'ye karfl› duruflunun ise anti-emperyalist bir durufl
oldu¤unu ifade etmeleri, emperyalizmin, özellikle ABD emperyalizminin tam bir kuklas› olan bu insanl›k düflman›n›, halklar›n katilinin gerçek yüzünü, onun emperyalizmin kuklas›, ufla¤› oldu¤u gerçekli¤ini halklar›n nazar›nda niyetlerden ba¤›ms›z da olsa gizlemektedir. Ve tabi ki yaflanan bu bilinç bulan›kl›¤› da bir taraftan, her gün onlarca insan›n yaflam›n› yitirdi¤i direniflin önderli¤i konusunda ciddi yan›lsamalar yaratarak, halk› oradaki gerici feodal savafl a¤alar›n›n arkas›ndan sürüklemektedir. Öte yandan bu savafl a¤alar›n›n tamamen ç›karlar› gere¤i ABD karfl›t› olmalar› ve kendi aralar›ndaki ç›kar çeliflkileri sonucu bir birilerine düflmeleri de direniflin parçalanmas›na yol açmakta ve direnifl tam bir kör dövüflüne dönüflmekte.
Irak’ta Mezhep Çat›flmalar› ‹flgalden sonra yaflanan mezhep çat›flmalar›n›n boyutunu yine Irak Sa¤l›k Bakan›’n›n a¤z›ndan flu ac› itiraflardan da görebiliriz. Bu çok önemli bir itiraft›r. Çünkü adeta özgürlü¤ün, demokrasinin teminat› olarak iflgalci ABD'yi alk›fllayan bu hükümetin bir bakan›n›n ac› bir itiraf›d›r. Irak Sa¤l›k Bakan›n›n Der Sp›egel dergisinin Kas›m say›s›ndaki röportaj›n› ve Saddam Hüseyin’in idam›ndan sonra ailesine bafl sa¤l›¤› ziyaretinde bulunan Amerika askerleriyle birlikte giden gazeteci Marc Thörner’’la Alman ARD televizyonunun yapt›¤› röportajdan k›sa bir al›nt›: “Tükenmifl Durumday›z”. “ABD ülkemizdeki çöküntünün sorumlusudur. Rumsfeld birçok hata yapt›. Onun gidifline seviniyoruz. Amerikal›lar Ira›k’› hiç tan›m›yorlar. Onlar bizi de¤il, sadece kendilerini koruyorlar. Amerika’daki demokratlar›n seçim zaferi iflimizi kolaylaflt›racak.” Irakta neyin de¤iflmesi gerekiyor sorusuna; “Irak hükümeti daha ba¤›ms›z hareket edebilmeli, ordu ve polisimizi kendi istedi¤imiz flekilde düzenlemek istiyoruz. fiimdiye kadar hep Amerikalara sormak zorundayd›k. Amerikal›lar yar›n hemen çekip gitseler ben
flahsen karfl› ç›kmam. Gelecekte Amerika birliklerinin varl›¤›n› flartlara ba¤lamak zorunday›z. Amerikal›lar flehirleri terk edip kendi üslerine çekilmeliler. Sadece ihtiyaç duyuldu¤unda ve ça¤r›ld›klar›nda gelmeliler.” Sünni az›nl›¤›n fiiiler taraf›ndan katledilme korkusundan dolay› ABD’nin Irakta kalmas›n› istedikleri iddias›na karfl›l›k verdi¤i cevapta; “ Sokaktaki vatandafl Amerikal›lar›n gitmesini istiyor buna Sünniler de dahil. Fakat hükümette ve politik gruplar içinde baz›lar› pozisyonlar›n› kaybetmekten korkuyorlar. Bunlar Arap ülkeleri taraf›ndan destekleniyorlar. Bu destek sayesinde ülkemize her gün artan say›da intihar eylemcileri s›z›yor. Marc Thörner’in verdi¤i bilgilere göre Saddam’›n ailesinden ve afliretinden insanlar, Amerika’n›n Sünni üçgeninde ön gördü¤ü tar›m projesi için ay›rd›¤› paradan pay almakta sak›nca görmüyorlar. Amerika birliklerinin onlara teklif etti¤i resmi görevleri de kabul ediyorlar. Sünnilerin yo¤un oldu¤u Tikrit ve çevresinde Saddam Hüseyin'in idam›ndan sonra yas ilan edildi. O bölgede bulunan az say›daki fiiiler soka¤a ç›kmaya cesaret edemiyorlar, ifllerine gidemiyorlar. Marc Thörner'in de yapt›¤› aç›klamadan yola ç›karsak Sünni kesimin özellikle Saddam'›n akrabalar›n›n ABD ile görüfltü¤ünü, di¤er taraftan da Sünni halk›n› ç›karlar› için bir koz olarak kulland›klar›n› görebiliriz
Sonuç olarak; Bu tabloya göre gelecekte olabilecek ihtimaller bizce flunlard›r: Birincisi, sald›r›lardan bunalan ABD Araplar aras›nda k›z›flacak mezhep çat›flmalar›nda bir taraftan bi-
razc›k da olsa nefes almak için hakem rolünü üslenerek varl›¤›n› meflrulaflt›rmaya çal›flabilir. ‹kincisi, fiiiler Iraktaki pozisyonunu güçlendirdikçe Amerikal›lara daha yüksek sesle ç›k›p gitmelerini isteyebilirler. ‹ran’dan dolay› fiiilerle zaten çeliflkide olan ABD Sünnilerle ittifaka gidebilir. Böyle bir iflbirli¤i günden güne güçlenen fiiilerden korkan Sünnilerin de ifline gelebilir. Saddam Hüseyin'in ye¤enlerinin ABD yetkililerine yapt›klar› teklif bunun ilk iflareti olarak görülebilir. Üçüncüsü, kendilerini bu çat›flmalar›n d›fl›nda tutan Kürtler mevcut pozisyonunu güçlendirmeye devam ederlerse kendilerine olan güvenleri artar ve ABD'yle daha üst perdeden pazarl›k yapma u¤rafl›s› içine girebilirler. Tüm bu olas›l›klar›n ortaklaflt›¤› yön ise Saddam'›n idam›n›n ard›ndan Irak'ta ifllerin iyiden iyiye kar›flaca¤› ve sular›n durulmayaca¤›d›r. Saddam'›n idam› may›nlarla döflenen Irak co¤rafyas›nda sadece may›nlardan birinin daha patlat›ld›¤›n› gösterirken direniflin gelece¤i aç›s›ndan asla tayin edici bir pozisyon arz etmez. Saddam'›n emperyalizmle aç›ktan el ele iflledi¤i suçlara dair yap›lmas› gereken yarg›lamalar sona ermeden, kendisine yönelik yap›lan suikast girifliminin ard›ndan yapt›¤› katliam nedeniyle aç›lan davan›n alelacele sonuçland›r›lmas› ve idam edilmesi ise emperyalizmin kendi suçlar›n› gizleme çabalar›n›n bir sonucudur.Böylece emperyalizm ve yerli gericilik eli kanl› bir diktatörü asm›fl böylece bir dönem halklar›n üzerine sald›¤› bu suç makinas›yla iflbirli¤ini gözlerden gizlemifltir. Di¤er davalar›n aç›lmas› durumunda a盤a ç›kacak olan suç ortakl›¤›n›n da fazla kurcalanmamas›n› sa¤lamaya dönük bir karard›r alelacele gerçekleflen bu infaz.
1- Saddam Hüseyin’in idam ediliflini nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Sizce Saddam’›n idam edilifli Irak’taki direnifle nas›l etki eder? 2- Demokrasi götürme iddias›yla Irak’› iflgal eden ABD’nin demokrasisi ile y›llarca Irak halklar›na zulmeden Saddam’›n demokrasisi aras›nda fark var m›?
müfltür. Direniflin artaca¤›n› zannetmiyorum. 2- ABD’nin demokrasisi Saddam’›n demokrasisinden daha kötü.
Akif Didin
MÜN‹R YALÇIN Münir Yalç›n
AR‹F BAYINDIR
AK‹F D‹D‹N
fiEHMUZ AfiAR
HIDIR TARHAN
zaman neden Irak’a girdiler? O
duruflu Gonzalo gibiydi. Bakıyoruz ki bazı önderlerin duruflu böyle olmayabilmifltir. Diktatör de olsa idama gidifli onurluydu. ‹damdan sonra Sünni-fiii çatıflması arttı. Bu körükleyecektir. Belki de çok yakında bir toprak kavgasına dönüflecektir. Burda Türkiye’nin de bir payı var. Türkiye emperyalistlerin Ortado¤u halklarını vurmasında yardım ve yataklık etmektedir. Bakıyoruz da uçaklar kendi havalimanlarımızdan kalkmaktadır.
Hem de bunu Müslüman kar-
peryalizmi geldi. Durum daha da kötü oldu. Mezhep çatıflmaları baflladı. Umarım ki baflta Irak halkları olmak üzere ülkemizdeki halklar da dahil, emperyalizmin gerçek karakterini kavrarlar ve ona göre davranırlar.
1-Saddam ABD’nin yar-
zaman sorun neydi? Kendi ya-
ratı¤ı bir diktatördür. ABD’nin
rattıkları Saddam’ı karfl›lar›na
Ortado¤u hakimiyeti için ya-
almalar›n›n anlam› neydi? Bu-
rattı¤ı diktatörlerden biridir.
nun tek bir nedeni var, ekono-
Bu sadece benim açımdan de-
miyi kontrol etme ve petrol..
¤il, halklar açısından da böyle-
Saddam’ın elbetteki bir ce-
dir, o bir katil, bir diktatördür.
zası olmalıydı. Ama idam, ifl-
Saddam ve askerleri tarafından
kence vb fleyler bizlerin kabul
yüz binlerce Kürt katledildi.
etmeyece¤i fleylerdir.
ABD kitle imha silahlarını ba-
Saddam kendisini yaratan-
hane ederek Irak’a girdi. Bugün
lara idamdaki durufluyla bir
kendileri de itiraf etmifller kitle
ders verdi. Her ne kadar Gon-
imha silahı olamadı¤ını. Peki o
zalo ile nitelik farkları olsa da,
defllerimiz dedikleri halklara karflı yapıyorlar. Böyle böyle devam edecek saldırılar. Ama böyle gelmiflse de böyle gitmemeli diyorum. Mutlaka birgün Ortado¤u halkları kazanacak diyorum. 2- Elbetteki aralarında bir fark yoktur. Saddam varken bu halk mutlu muydu? Saddam kendi halkına refah mı getirmiflti? Hayır. Saddam’ın diktatörlü¤ü yıkıldı, yerine ABD em-
Arif Bay›nd›r 1- Saddam’›n idam›n› do¤ru buluyorum, ama zamanlama yanl›flt›. ‹dam›n bayram günü gerçekleflmesi Irak halk›n› üz-
1- Saddam’›n idam edilifli Sünniler için önemlidir. fiiiler için pek bir fley ifade etmez. Çünkü bas›ndan duydu¤umuz kadar›yla Saddam fiiileri ve Kürtleri katletmifltir. Kesinlikle Irak’›n bölünmesinin iflaretidir. Halk›n direnifl gösterece¤ini sanm›yorum. Belki Sünniler gösterir ama onlar da bitmifltir zaten, iki tane düflman varken ne yapabilirlerki? 2- ABD’nin demokrasisiyle Saddam’›n demokrasisi aras›nda hiçbir fark yok. ABD petrol almak için zulmederken, Saddam diktatörlükle zulmediyordu. Biri cebindeki paray› alma-
ya çal›fl›yor, di¤eri kafandaki flapkay›. Halka yine zulmedilmekte.
fiehmuz Aflar 1-Her türlü idama karflıyım. Ne kadar diktatör olsa da karflıyım. Ortado¤u daha çok karıflır. 2- Hiç fark yoktur. O sadece petrol demokrasisidir.
Hıdır Tarhan 1- Saddam diktatördür. Halka zulüm yapıyordu. ABD idam etti diye karflıyım. Irak’ta Saddam’ın asılmasından sonra savafl çıkacak, bölünmeler yaflanacak. 2- Hiç fark yok. Daha beter oldu. ABD demokrasi getirmez. Zulüm getirir. ABD insanları katletti. Saddam da katletti, aralarında fark yoktur.