Yarin26_Kapak_BASKI

Page 1

42 yıl sonra açılan davanın ilk duruşmasına Kenan Evren “elinin kırılması” gerekçesiyle katılmayacak.

12 Eylül mahkemesi bugün başlıyor ÖZTÜRK TÜRKDOĞAN

Darbe döneminde çok sayıda suç işlendi. Tüm bunların yargı önüne çıkarılmasını istiyoruz.

“Zorluk çıkarmayın, yıkacağız”

CELALETTİN CAN

Türkiye’nin suçluları ve güçlüleri ile hesaplaşması gerekiyor. Biz de 4 Nisan’da orda olacağız.

FEHMİ IŞIKLAR

Sendikal faaliyetimizi durdurdukları için, işçi sınıfı olarak haklarımıza engel oldukları için 12 Eylül’den zarar gördük.

05

Dört kişilki bir ailenin açlık sınırı

954

TL

Başbakanın sözlerini Çiğdem Şahin değerlendirdi. GÜNCEL 3

Bu rakam Türk-İş’in mart ayı araştırmasına göre belirlenmiştir.

www.yarinhaber.net

04 NİSAN 2012 Çarşamba l sayı:26 l 1 tl

Başbakanın konuşmasını salondan EHP Genel Başkanı Sibel Uzun cevapladı:

Dostun bir tek gülü

HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU

3

Artık “simyacılık” yapamayacaksın AKP GÜLSÜM KAV ANA FİKİR

5

“Atamayla bizi

” kandıramazsın 2 binden fazla atama bekleyen genç Ankara ATO salonunu doldurmuş. Bakanların ardından başbakan çıktı kürsüye. Ekonominin iyilik ve güzelliklerini anlatacakken salondan bir itiraz yükseldi. Sibel Uzun başbakanın anlattığı işsizlik verilerinin gerçek olmadığını başta kadınların işsiz sayılmadığını vurguladı. Gerçek işsizliği gizleyemeyeceklerini başbakanın yüzüne haykırdı.

Esin Güneş davasında rüzgar kadınlardan yana “Dava bizim lehimize diye düşünüyorum. Çünkü her süreçte olduğu gibi mücadelemizin sonuçlarını alıyoruz şuan. Öncesinde çok önemli hazırlıklar yaptık. Artık Siirt’te Batman’da ve Diyarbakır’da bu işin hazırlığını kadın örgütleriyle, ailelerle hep beraber yapıyoruz. Artık bizim illerden gelmemizin dışında bu bölgenin insanlarının da kadın cinayetlerine bakış açısının geliştiğini görüyoruz.” GÜNCEL 6

Kapitalizme karşı Kapitali anlamak ve anlatmak

Karl Marks tarafından yazılmış olan bir eser ve aynı zamanda dünya işçi sınıfı tarihinde önemli bir yer edinmiş bir eserdir Kapital. Yazılışından 150 yıl sonra, Kapitalizmi mercek altına alıp tüm çıplaklığıyla önümüze seren bu eser halen güncelliğini korumakta ve burjuvaziye karşı savaşımında işçi sınıfının umudu olmaya devam etmektedir. Sadece işçi sınıfının hikayesini anlatmıyor, aynı zamanda Kapitalist üretim ilişkilerini ve sürecini de gözler önüne seriyor. Bunu yaparken de üretim sürecinde kullanılan bütün kavramlara örnekler verip açıklık getiriyor. kültür - sanat 12

‘Her İşsizin Bir Danışmanı Olacak’ sloganıyla yapılan İş ve Meslek Danışmanı Atama Töreni’nde konuşan Tayyip Erdoğan’ın işsizlikle ilgili yaptığı açıklamalara EHP Genel Başkanı Sibel Uzun tarafından itiraz edildi. Elindeki “İşsizlik, zam, borca faiz, işte kriz” dosyasını salona sunmak isteyen Uzun’un konuşması salondaki polisler tarafından engellenmek istendi. Tayyip Erdoğan’ın konuşmasına başlamasının ardından ayağa kalkarak konuşmaya başlayan Uzun tüm davetlilerin arasından Erdoğan’a seslendi.

Erdoğan, Uzun’un sözlerini geçiştirmeye çalıştı Erdoğan kürsüden Sibel Uzun’un konuşmasına “böyle şeylere gerek yok, oturun dinleyin” gibi sözlerle yanıt vermeye çalıştı. Davet üzere toplantıya katılan EHP Genel Başkanı’na söz hakkı vermeyen Erdoğan, Uzun’un işsizliğe dair görüşlerine karşılık salona toz pembe bir ekonomi anlatmaya çalışarak geçiştirdi. SİBEL UZUN’UN AÇIKLAMASI SAYFA 3’TE

İşçiler ölüyor AKP izliyor 06

Emekli Öğretim Görevlisi Rıfat Okçabol ile röportaj:

Piyasacı eğitim modeli 4+4+4

Depremzedeler için söyleyecekler Aynur Doğan, İlkay Akkaya, Metin Kahraman, Nevzat Karakış, Pınar Sağ, Servet Kocakaya, Sevinç Eratalay, Suavi, Yasemin Göksu ve Züleyha şarkılarıyla “Unutmadık” mesajı verecek. Sanatçılar verdikleri mesajda “Van’da yaşayan dostlarımıza yaşadıkları zorlukları birkaç saatliğine de olsa unutturacak bir konser hediye etmek istiyoruz. Elde ettiğimiz geliri de gıda yardımı olarak değerlendireceğiz” diyerek herkesi konsere davet ediyor. kültür - sanat 12

kladığı veİşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin açı ayeti sonucu rilere göre, Mart ayında en az 59 işçi iş cin verilere göre yaşamını yitirdi. Şubat ayında açıklanan am ederken, 42 olan işçi ölümleri sayısı artarak dev Eskişehir’de Nisan ayının ilk iş cinayeti de gerçekleşti. 4 madenci öldü. GÜNCEL 6

Önerilen 4+4+4 kademeli eğitim modeli meclisten geçerek yasalaştı. Toplumun büyük bir kesimi 4+4+4 modelini protesto etti. Genel kanı eğitimin niteliğinin tamamen düşeceği, yoksul halk çocuklarına üniversite kapılarının kapanacağı. Konuyla ilgili olarak Boğaziçi Üniversitesi Emekli Öğretim görevlisi Rıfat Okçabol’la görüştük.

Benzin fiyatlarına ne oluyor?

Son haftalarda yapılan zamlarla benzinin litre fiyatı 5 liraya yaklaştı. 10 yıl önce yaklaşık 1 dolara depoya konulan benzinin litresi şimdi 2,65 dolar. Artışta yüksek vergi oranları ve ‘vergiden vergi alınması’ etkili oluyor. Ayrıca ürün fiyatı ve ÖTV üzerinden yüzde 18 KDV alınması sebebiyle fiyat artışına paralel tahsil edilen KDV tutarı da yükseliyor. EKONOMİ 7


0403EKiM 2011 YARIN NİSAN 2012 YARIN

Gelecek kaygısı sürüyor

YGS bitti. 1 milyon 837 bin 741öğrenci, uğraşıp, didinip öğrendiklerini 3 saat ter dökerek optik okuyuculara aktarmaya çalıştı. ÖSYM sınavın sorunsuz geçtiğini açıkladı. Samsun’da lise öğrencisi Damla Orhan, sınav stresi nedeniyle sabah kalp krizi geçirdi. Genç öğrenci tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. YGS yine bir can aldı. YARIN TOPLUM ELİF KARAN

Üniversiteye giriş sınavlarının birinci aşaması olan YGS 1 Nisan günü gerçekleşti. Geçtiğimiz yıllarda şifre ve kopya skandallarından dolayı güvenlik önlemlerinin yoğun olarak alındığı sınav salonlarının önünde 160 dakika boyunca içerde ter döken gençlerin kaygılı aileleri bekledi.

YGS işin yarısı Yarın Gazetesi’nin sorularını cevaplayan, psikolojik danışman Müslüm Uçurum şunları söyledi: “Bizim eğitim sistemini düşündüğümüzde, birçok şey sınavda kilitleniyor. Aile kendi kurtuluşunu da, çocuğunun geleceğini de sınavda görüyor. Teknik açıdan da baktığımızda şu anda YGS’ye girecek çocuklar burada aldıkları puanların %40’ı ikinci sınava eklenecek. O yüzden YGS nerdeyse müslüm uçurum işin yarısı.” Yarış atı gibi görülüyoruz. Kendisi de sınava giren, Liseliler Meydana üyesi, Ege Birge sınava giren öğrencilerin halini şöyle tarif etti: “Resmen bir hipodrom var ve bizde yarış atıyız. Öğrenci bir bilgiyi kendini geliştirmek, düşündüğü meslek dalında kendini geliştirmek için değil de, daha fazla liseliyi sollayabilmek için ezberli-

yor. Bir süre sonra yanındaki arkadaşa rakip gözüyle bakıyorsun. “

YGS kurtuluş olarak görülüyor Uçurum, “Beklentilerin çocuk üzerinde oluşturduğu baskı, geçtiğimiz haftaki intiha olayı gibi bir kaygı yaratıyor. Çocukların çoğu bu sınava yeterince hazır olmadıklarını düşünüyor. Ayrıca eğer ailesinin eğitim durumum iyi değilse, maddi durumu iyi değilse, bu bir anlamda onun için kurtuluş.” Görüşlerini bizimle paylaşan Uludağ Üniversitesi Psikoloji bölümü öğretim üyesi Dr. Elvan Melek Ertük ise şunları söyledi, “Gerçekten başarılı olsa bile potansiyele olarak onu yansıtmama ihtimali var. Sadece gerçekten ileri eğitim almak isteyeni üniversiteye göndermek gerekir. Bunun amacından sapmış olduğu, artık üniversitenin

sadece meslek edindirme, hatta meslek edindireceğine insanların, KPSS’ye hazırlık kursu olaelvan ertürk rak ele alınması gündemde. Üniversite sınavı işsiz ordusunu, işsiz gençliği biraz daha oyalamak üzere kullanıyor. Çünkü o zaman isyan etmeyecek, girmiş olmak onları bir süre susturacak.”

Aileler kaygıyı arttırıyor Sınavın ardından konuştuğumuz herkes, ailelerinde soruna tuz biber ektiğini ifade ediyor. Ertük: “Öğrencileri bu konuma asıl aileler getiriyor maalasef. Üniversitedeki öğrencilerden görüyoruz, hiç biri aslında aile baskısı olmasa

Yatağan kanserden ölüyor

Muğla İl Sağlık Müdürlüğü’nün raporuna göre, Yatağan Termik Santral’i, akciğer kanserinden insanları öldürüyor. Sadece son iki yılda, 35 kişi akciğer kanserinden ölürken, 60 kişide aynı hastalıktan tedavi görmüş. Yatağan’da 30 yıl önce faaliyete geçen santral, 2006 yılına kadar baca gazı arıtma tesisi bile kurmadan çalışmıştı. Bölge halkının sağlığına ve çevreye verdiği zarar pek çok gündem ÖSYM sınavın sorunsuz geçtiğini açıkladı. alınmıyor.

31 Ocak’ta Muğla İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılmaya başlanan araştırmanın sonuçları ise gerçekleri bir kez dha gözler önüne seriyor. “gizli” ibaresiyle gönderilen rapora göre kanser vakalarında ciddi bir artış gözlemleniyor. “Ancak bu veriler sadece Muğla bölgesini çeriyor. yani gerçek rakamlar daha fazla.”

TTB’nin raporu dikkate alınmamış Muğla Tabibi odası Başkanı Naki Bulut’ta raporun ardından

yaptığı açıklamada 2000 yılında TTB’nin yaptığı araştırmanın dikkate alınmadığına dikkat çekti. Bulut: “Türk Tabipleri Birliği’nin, bölgedeki hava kirliliği ile ilgili 2000 yılındaki araştırma raporu var. Daha sonra Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nin araştırmasıyla, bölgedeki koyunların kanında ciddi oranda toksit maddelere rastlandı ve karaciğer enzimleri yüksek bulundu. Bu da hayvanlarda ciddi bir zehirlenmenin olduğunu göstermekte.” Dedi. 2004 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nin yaptığı çalışmada da 240 çocuktan 228’inin kanında yüksek oranda kurşun tespit edilmişti. Erken yaşta kanser vakalarının arttığı yatağan alarm veriyor. 20 bin nüfuslu Yatağan’da, baca gazı arıtma tesisi takılmadan önceki yıllarda kükürt dioksit oranı 2 bin 500 mikrogram / metreküpe kadar çıkarken, santrale Çevre İl Müdürlüğü tarafından birçok kez para cezası kesilmişti. Ama para cezası vermenin yeterli olmadığı ortada. YARIN TOPLUM

orda bulunmak istemiyor. Kendin için canla başla çalışmakla, bir başkasını tatmin etmek için canla başla çalışmak arasında fark var. Başka için çalıştığınızda hiçbir zaman iyi hissetmezsiniz kendinizi. Kendi hayatını eline almak üzere üniversite sınavına girmiyor. “ Müslüm Uçurum ise şunları söyledi: “Kazandığı bölümde dört sene beş sene çalışıyor ama mesela 300bin mezun KPSS sınavlarında kuyruk bekliyor. Maalesef birçok alanda Umut besleyemiyoruz. Aile ve çocuklar bunu “var olma savaşı” gibi ele almamalı, çocuğa bu tür değerler yüklememeli diye düşünüyorum. Ama bu da, bu koşullarda ailelerin elinde değil.”

LYS, YGS kaldırılmalı 1 Nisan günü Üniversiteye giriş sınavının ilk etabı olan YGS’e giren Ege Birge’ye son sözü bırakıyoruz: “ Biz liseliler olarak ne istiyoruz. Biz LYS YGS’nin kaldırılmasını istiyoruz. Çünkü öğrenci tamamen kendinin ezberci eğitime hazırlıyor. Bu sistem öğrenciyi edilgen kılıyor ve geriletiyor. Sıra arkadaşına rakip gözüyle bakmak tamamen insanları makineleştiren şey. Herkesi sollayarak üniversitede iyi bir meslek elde etmeliyim. E bunun getirisi niteliksiz işçiler, amaçsız öğretmenler, 700 kişilik işe 14.000 kişilik ege birge başvuru. “

Munzur’da iki HES’e iptal Munzur Vadisi’nde yapılması planlanan 5 HES projesinden ikisi Ankara 10’ncu İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi. Tunceli’de Munzur vadisi ve Pülümür Vadisinde yapımı planlanan 24 HES’e karşı çevrecilerin ve bölge halkının mücadelesi sürüyor. En son Konaktepe1 ve Konaktepe2 adıyla yapılmak istenen barajlara karşı açılan davanın, çevrecilerin lehine karar vermesi, HES karşıtı mücadeleyi bir kez daha perçinledi. Mahkeme ÇED raporlarınınhazırlanmamasını gerekçe göstererek yapımı iptal etti. Munzur vadisi pek çok endemik türe ev sahipliği yapıyor. Ayrıca bölge dersim halkı için kutsal kabul ediliyor. Barajların yapımıyla pek çok canlının yaşamı tehlikeye giriyor. Munzur vadisi üzerinde şu an itibari ile 2 adet baraj bitmiş durumda ve enerji üretimi yapmaktadır. İki tanesi yapım aşamasında ve diğer 17 adet barajın ise tamamı ihaleleri yapılarak yapım yoluna girmiş durumda. YARIN TOPLUM

Kavdır taburcu oldu

Uzun süredir gündemden düşmeyen organ nakli operasyonlarından bu hafta iyi haberler geldi. Akdeniz Üniversitesi’nde çift kol nakli yapılan Atilla Kavdır, ameliyattan 69 gün sonra taburcu edildi. Gazi Üniversitesi’nde gerçekleşen üçüncü yüz naklinde ise, Nergis ilk defa yeni yüzünü gördü. Atilla Kavdır’ın ameliyattan sonraki 3 haftalık yoğun bakım sürecinde tüm metabolik problemlerinin normale döndüğü, hastanın 2 haftadır fizik tedavi gördüğü ifade edildi. Kavdır haftada iki defa kontrol muayenesinden geçecek. 17 mart tarihinde yüz nakli gerçekleşen Hatice Nergis’in ise Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi transplantasyon yoğun bakım ünitesinde tedavisi devam ediyor. Ameliyattan on gün sonra ilk defa yüzünü gören Nergis’in morali oldukça iyi. Tedavisine normal odada devam edilecek. YARIN TOPLUM

Hipertansiyon sağlığımızı tehdit ediyor! Hipertansiyon (yüksek tansiyon), sağlığımızı ciddi bir biçimde tehdit eden bir hastalıktır. Çünkü ciddiye alınmayan kan basıncı değerleri kalbin iş yükünü arttırıp, atar damarlarda harabiyete neden olur. Kalp, göz, böbrek ve beyin damarları bu yüksek basınca uzun yıllar boyunca sessizce direnebilir. Bu nedenle de kan basıncındaki yükselme yıllarca belirti vermeden sessiz, sinsi ilerler. Ancak bu size zarar vermediği anlamına gelmemeli. Yüksek tansiyon, inme, kalp krizi, böbrek yetersizliği, gözlerde görme kaybı, damar sertliği gibi sağlık sorunlarının başlıca nedenlerindendir. Hipertansiyon, kalbin kanı pompalarken damar duvarına oluşturduğu basıncın yüksek olmasıdır. Üç veya daha fazla yapılan ölçümler-

de sistolik kan basıncının (kalp ka- lenme ve tuzlu diyetler, hareketsiz sıldığında kalpten damarlara doğru yaşam,stres tetikler. Tedavisi ömür atılan kanın damar duvarında yaptı- boyu sürse de doktorunuz önerdiği ğı basınç) 140 mmHg veya diyasto- ilaçları doğru bir şekilde , zamanınlik kan basıncının (kalp da kullandığınızda ve gevşediğinde hala dayaşam tarzınızda ufak mar duvarında mevcut değişikler yaptığınızda olan basınç) 90 mmHg hastalığınızı kontrol alveya her ikisinin de bu tına alabilirsiniz. değer üzerinde olması Nelere Dikkat Etteşhis için yeterlidir. meliyiz? Kan basıncınız aşırı Öncelikle hekiSAĞLIK iÇiN yükseldiği zaman me danışmadan ilaç çift görme , dilde kullanmamalısınız. Hülya Şahin peltekleşme, vücutta Birçok ilaç farklı uyuşma, kuvvet kaybı, mekanizmalarla kan nefes darlığı, göğüs ağrısı hisseder- basıncını yükseltebilir. İlaç tedavisisiniz. Bu durumlar acil tedaviyi nin dışında yapmanız gerekenler ise: gerektirir.Hafife almayın. Nedeni şişmansanız kilo vermeli, hareketli tam olarak bilinmese de gelişimini bir yaşam tarzı benimsemeli (olanak şişmanlık,alkol,sigara,yanlış bes- varsa günlük yarım saat tempolu yü-

rüyüş), tuz alımının azaltılması (6 gram-bir çay kaşığı düzeyine indirmek), sigara ve alkolün bırakılması, yağlı yiyeceklerin azaltılması olarak sıralanabilir.

Bu hafta mahalle arasındaki kuaför dük kanında, diğer kuaför dükkanlarının da şı açılmasıyla birlikte büyüyen rekabete kar ayakta kalmaya çalışan kuaför Özlem Balkan ile birlikteyiz.

Yaşam çok zor

misiniz? Bize kendinizden ve mesleğinizden bahseder için bir yandan 12 yıldır bu meslek içndeyim. Mesleğim ınlarla uğraşmak zor, bir yandan kolay diyebilirim. Kad ın sorarsan eğer gerçekten zor. Maddi olarak kazanma açıs mesela, ama rlar diyo yok çok zor. Yaşam zor bir kere. Kriz a dereceatm kap yı kriz çok derinden vurdu bizi. Biz bura . Nereye kira kan sine geldik. Çünkü evimiz kira, bu dük aya çalıalm ek dest yetişebilirsin. Bazen işte anne babadan var, yapmaya, paşıyoruz. O da olmuyor. Çünkü mesleğin mak istiyorsun, ra kazanmaya çalışıyorsun, çocuğuna bak istiyorum ama olmuyor. Mesela ben çocuğuma bakmak kü buraya bir Çün . rum bakamıyorum. Anneme bırakıyo zorundasın. ek verm ş eleman alsam aylık 600-700 tl maa Mesleğinizin zorlu yanları neler? uz çalışmaya, akÇalışma saatleri zor. Sabah 8’de başlıyor ınlarla uğraşmak şam müşterilerin işi kaçta biterse. Kad modaysa onu istizor dedim ya, şu yüzden: Kadınlar ne düşünmüyorlar. yor. Kendilerine yakışıp yakışmayacağını kesimi ve rengi olan da Saç kesimi olsun, boya olsun. Mo beğenmiyorlar. hiç istiyorlar. Sonra kadınlar kendilerini eklerle uğraErk Neden peki? Çünkü kadınlar mutsuz. gidermeye çaşıyorlar, mutsuzluklarını bu tür şeylerle tıyor. Kendilerini lışıyorlar. Yaşam derdi mutsuzluk yara değiştirmek istiyorlar. larınızda değişKriz sizi nasıl etkiledi, rekabet arttı mı, fiyat r musunuz? iliyo alab nı meler oldu mu, emeğinizin karşılığı a bile fön ka’d şıya Kar Çok ucuzluk yaptılar, inanamazsın 29 dükvar ede fiyatları düşmüş 1 TL’ye. Sadece bir bölg leği yames ır bu kan. Bizim işlerimizi bitiriyorlar. 17 yıld tan fiyat izi. Ben o pıyorum, gittikçe aşağı çektiler mesleğim iliyor muyum? yapmıyorum. Emeğimin karşılığını alab koşullarından di mad di ken Müşteriye bakarsan, onlar da tarafımdan im ben a Am ötürü ucuz yerleri tercih ediyorlar. uyor tabi. olm ılığı bakarsak, bizim de emeğimizin karş sı para ödüyoruz. Çünkü biz burda vergi veriyoruz, elektrik ye çalışıyoruz. Ne Adım atsak para. Biz rekabet etmeme görüyorsak değerini o fiyatı veriyoruz. k, gelecek hazırAma geleceği görmek zor, çocuk okutma gitsek yazdırmaya, lamaya çalışmak zor. Devlet okuluna her şeye para istik Aylı kayıt parasından açıyorlar kapıyı. zor. ayrı yorlar. Çocuk doğurdun büyütmek de YARIN İZMİR

Hazırlayan Halil Altunpolat

04Nisan 1949 06Nisan 1971 1979 06Nisan

1994 06Nisan

07Nisan 1963

NATO kuruldu İkinci Paylaşım savaşının ardından, Sovyetlere karşı, NATO birliği oluşturuldu. “İnsani müdahale” adı altında yaptığı pek çok müdahale eleştiri konusu olmaya devam ediyor. ABD yenildiğini kabul etti ABD Başkanı Nixon yılsonuna kadar, Vietnam’dan çek ilineceğini açıkladı. 1973 yılına kadar savaş sürdü. Vietkonglular ABD’yi ağır bir yenilgiye uğrattı. Mihri Belliye saldırı Türkiye Emekçi Partisi Genel Başkanı Mihri Belli’ye silahlı saldırıda bulunuldu, Belli ağır yaralandı. Saldırıyı Türkçü İntikam Tugayı’na bağlı, Esir Türkleri Kurtarma Ordusu üstlendi. Ruanda Katliamı Ruanda Devlet Başkanı ve Brundi Devlet Başkanının bindikleri uçak, bir roket saldırısı sonucu düştü. Suikastın ardından iki ülkede yaşayan Hutu ve Tutsi kabileleri arasında çıkan çatışmalar, soykırıma dönüştü. Sosyalizm yayılıyor Yugoslavya’da sosyalist cumhuriyet ilan edildi.


03 NİSAN 2012 YARIN

EHP Genel Başkanı Sibel Uzun, Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarına itiraz etti. Davetli olduğu “Atama Töreni”nde Erdoğan’ın işsizlikle ilgili söylediklerinin gerçekleri yansıtmadığını belirtince konuşması engellenerek salondan çıkarılan Sibel Uzun’un açıklamasını yayınlıyoruz.

İşsizliğin gerçek boyutlarını gizleyemeyeceksiniz

Çalışma Bakanlığı’na bağlı olan İŞ-KUR’a her işsizin bir danışmanı olacak projesi için 18.500 kişi başvuru yaptı. Ankara’da Başbakan’ın katıldığı törenle 2.817 tanesi atanabildi. Sorunumuz budur. 18.500 başvuru yapılan bir işe 2.817 kişinin yerleştirilmesi ve devlet tarafından büyük bir gösteri ile işsizlik sorununun çözüldüğünün ilan edilmesi. Toplum, evlatlarının iş sahibi olup olmaması derdini taşımaktadır. Gençlik, geleceğinin büyük kaygısını taşımaktadır. Çalışma Bakanlığı’nın düzenlediği törene partimiz EHP Genel Başkanı olarak davet edildi. Davet edilmemiz partimiz açısından bir ifade hakkını doğurdu. Törene bizi davet eden ve ifade hakkımızı engelleyen tüm devlet erkânını, Başbakan’ı kınıyoruz. Hiçbir toplantı, davet, törende özellikle protokol listesinden davet edilmiş olanlara söz hakkı verilmeyecek gibi bir kural uydurulamaz. Bunun adı olsa olsa engelleme, dayatma veya zorla susturma olabilir. Partimiz törende bu engelle karşılaştı. Çalışma Bakanı Faruk Çelik tarafından %9’lara düşürüldüğü söylenen işsizlik rakamının yanıltma olduğunu, kadınların yarısının işsizlik rakamlarına dahil edilmediğini, işsizliğin danışman bulmakla çözülemeyeceğini Başbakan kürsüye çıktığı esnada dile getirdik. Korumalar yaklaştığında hazırladığımız dosyada işsizliğin gerçek boyutları ile ilgili önemli bir çalışmanın olduğunu ve Başbakan’a teslim etmek istediğimizi söyledik. Salondan çıkarılmak istendiğimiz esnada Başbakan geri davet etti. Yerimize yeniden geçtik. Fakat bizim derdimiz işsizliğin gerçek boyutlarının konuşulmasını ısrarla talep etmekti. Tabi ki bu esnada salondan çıkarıldık. Sözümüz Başbakan’ı rahatsız etmiş olacak ki arkamızdan “dinlemesini öğren, saygısızlık yaptılar” demiş.

Peki Sayın Başbakan o zaman işine gelmedi, şimdi saygılı koşullarda cevap ver. Senin duymamazlıktan geldiğin Batman’daki mevsimlik 906 kişilik kadroya 14.000 başvuru yapan işsizler ne olacak? Ev işleri ile uğraştığı için işgücü rakamlarına dahil edilmeyen işsiz 12 milyon kadın ne olacak? Umudunu yitirdiği için iş aramaktan vazgeçen ve işsiz sayılmayan 2 milyon işsizin durumu ne olacak? Adana’da Pazar tezgâhı için kendini yakan Mehmet Oğuz kardeşimiz ne olacak? Çocuklarını saç kurutma makinesi ile ısıtan sonra kendisini asan Emine Akçay kız kardeşimizin hesabını kim verecek? İşsizlik korkusu ile sendikasızlaşan milyonlarca emekçiden olan, konteynırda kalma hakkı bile verilmeyen, çadırda kalmaya mecbur bırakılan Esenyurt’ta kaybettiğimiz 11 işçi kardeşimizin hesabını kim verecek? Biz Sosyalist bir parti olarak işsizliğin gerçek boyutlarının takipçisiyiz. Dosyamız şu şekilde başlıyor; işsizlik zam borca faiz işte kriz. İki güne kadar duyurulan %18’lik

doğalgaz zammı gündemden uzun bir süre düşmeyecek. Enerji Bakanı Taner Yıldız gerekçesini şu şekilde açıklıyor: “İran-İsrail gerginliği Kuzey Afrika’daki Arap Baharı ham petrol fiyatlarını olumsuz etkiledi.” Hani dünya bir sürü ekonomik sorun yaşarken biz çok iyiydik? Demek ki dünya sisteminin bir parçası olan Türkiye de diğer ülkeler yüzünden zam yapmak zorunda kalıyormuş. Dünyadaki tüm kapitalistlerden alıp veren Türkiye de krizin faturasını halka ödetiyormuş. Sayın Başbakan, kürsüden Amerika’nın işsizliği çözemediğini bizim çözdüğümüzü ifade ediyorsun. Doğalgaz zammında dünya ülkelerinden bağımsız davranamayan Türkiye dünya işsizliğinde de daha iyi bir durumda olamaz. Avrupa’da ve Amerika’da kriz yüzünden milyonlar sokaklara çıkarken Türkiye’de de çıkacak. %50 oyuna güvenme Başbakan seni onaylamayan %50 insanı var bu memleketin. İşsiz bıraktığın milyonları var bu memleketin. EHP gibi bir partisi var bu mem-

“Zorluk çıkarmayın, yıkacağız” Başbakan Erdoğan Kentsel Dönüşüm Yasası’yla ilgili yaptığı açıklamalarda halka “Zorluk çıkarmayın, işimizi kolaylaştırın, gelip yıkacağız” dedi. Konuyla ilgili olarak Kent Hareketleri Forumu’ndan Çiğdem Şahin, Erdoğan’ın görüşlerini Yarın’a değerlendirdi. Bir Başbakan’ın halka bu şekilde seslenmesi Dönüşüm Yasası, Afet Yasası da bunun son haddi. Bir çok üzücü bir olay. Pervasızlıktan öte bir şey vatandaşa yapılabilecek her şey var o yasada. Burada en bu gaddarlık. ‘Yetki aldık, yasaları çıkardık’, bu nasıl korkunç olan tapularımız güvencesizleşti. İşin kötüsü bir ifadedir! Bu yasalar sıkıyönetim yasaları. Bütün bu sağlam binaları da sakat binalardan dolayı yıkabilecek uygulamalardan ortaya çıkan malzeme şu ki, artık can yasayı çıkardılar. güvenliğimiz tehdit altında. Maalesef can İnsanları sokağından, mahallesinden söküp güvenliğimizi tehdit eden ne mafya ne çete, almak, evinden söküp almak! Bırakın indevletimiz. Hükümetin derdi kendine özgü sanlar evlerinde toplu deprem riski altında bir sermaye sınıfı yaratmak; ki yarattılar zayaşasınlar, daha iyi değil mi? Siz toplu halde ten. Hangi sermayenin nereyi alacağı çokinsanların evlerini ellerinden alıyorsunuz, tan belli. Tek engelleri halklardı. Halkları gasp ediyorsunuz, sürgün ediyorsunuz. Deporadan süpürmenin yollarını oturttular. Bu reme karşı sizi kurtarıyoruz diyerek, boğazıçiğdem şahin konuda gerekli yasaları da çıkardılar. Kentsel mıza borular sokup yıkıyorsunuz.

KCK iddianamesi kabul edildi

İstanbul Özel Yetkili 15. Ağır Ceza Mahkemesi 2400 sayfalık KCK iddianamesini kabul etti. İddianamede 147’si tutuklu 193 sanık yer alıyor. Sanıklardan 51’i “KCK yöneticiliği” iddiasıyla 142 sanık ise örgüte üye olmak suçlamasıyla hakim karşısına çıkacak. Tutuksuz 46 sanıktan 23’ü hakkında ise yakalama kararı bulunuyor. Sanıklardan Büşra Ersanlı için 22,5 yıl, Ragıp Zarakolu için 15 yıl hapis cezası istendi. Özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen tarafından hazırlanan iddianamede, örgütün Murat Karayılan’dan sonra gelen üst düzey yöneticileri olarak Ali Durç ve Kudbettin Yazbaşı da sanıklar arasında gösterildi. Duruşmanın Silivri Cezaevi Yerleşkesi içinde yer alan ve Balyoz Planı davasının görüldüğü büyük duruşma salonunda Temmuz ayı başında yapılacağı öğrenildi.

ERSANLI 128, ZARAKOLU 129. SANIK İddianamede yayıncı Ragıp Zarakolu örgüte yardım ve yataklık etmek, Büşra Ersanlı ise örgüt yöneticisi olmakla suçlanıyor. Prof. Büşra Ersanlı 128. sırada sanık olarak yer aldı. Ersanlı hakkında, “KCK’nin örgütsel eğitiminin benzerini şehir merkezlerinde BDP tarafından açılan Siyaset Akademilerinde verdiği, söz konusu akademilerin organizasyonunu sağladığı, ders verecek öğretim görevlileri temin ettiği gibi okutulacak kitaplara ilişkin olarak da yoğun gayret içerisinde olduğu” iddiaları yer aldı. İddianamede yayıncı Ragıp Zarakolu ise 129. sırada sanık olarak yer aldı. KCK iddianamesinde yayıncı Ragıp Zarakolu’nun KCK hiyerarşisi içerisinde yer almamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım ettiği anlatıldı. Şüphelinin konumu gereği akademinin eğitim yuvası olduğunu algılamamasının akıl ve mantıkla çeliştiği kaydedildi. yarın güncel

leketin. Saygıdan bahseden Başbakan önce dinlemesini öğrenmelidir. Kendini ifade eden halka “ananı da al git” dediğini unutmamalıdır. Korumalar kanalıyla söz verdikleri randevuyu vermelidir. Gösteri yaptığımızı söyleyen Başbakan’a soruyoruz; milyonlara işsizlik, işsizlik intiharları, iş cinayetlerini gündeme taşımak gösterimidir? Gösterilerle sorunların üstünü örten sizsiniz. 3.000 kişilik salonunuzda, her koşulda sizleri alkışlamak zorunda kalanların arasında toplum adına olan tek doğru bizim gerçek işsizlik sorununu dile getirmemizdi. Yine getireceğiz. Gerçek işsizlik rakamlarını her yerde açıklamaya, memleketteki milyonlarca işsizin sözcüsü olmaya, Başbakan’a karşı savunmaya devam edeceğiz. İşsize iş bulmayan, gerçekleri çarpıtan AKP’nin ipliğini pazara çıkaracağız. Sayın Başbakan kürsüler salonlar seninse. Doğru akıl, doğru söz, doğru eylem de bizim. emekçi hareket partisi genel başkanı sibel uzun

“Biz gerçekleri açıklamaya devam edeceğiz”

EHP Genel Başkanı Sibel Uzun ile birlikte İş ve Meslek Danışmanları Atama Töreni’ne katılan EHP üyesi Ayşen Ece Kavas görüşlerini Yarın’a aktardı: İş ve Meslek Danışmanları atama töreninde Başbakan konuşmasında komşu ülkeler krizdeyken Türkiye’de işsizliğin düştüğünü anlatıyordu. Biz de doğal olarak bu ülkedeki işsizlerin tepkisini dile getirdik. Konuşmasını yaptığı atama töreninde dahi 817 kişinin atanacağı işe 18.000 kişi başvurduğunu hiç söylemeden geçti. Bu ülkede gençler mezun olduğunda iş bulamıyor. Atanmayan öğretmenler intihar ediyor.Başbakan işsizlerin durumuna çok üzüldüğünü söylüyor ancak bu ülkenin Başbakanı ise halkın istihdam edilmesi kendi sorumluluğunda bunu unutmadan konuşmalı. Genel Başkanımız söz istediğinde “nezaketsiz” dedi. Daha bir kaç gün önce 4+4+4 eğitim sistemine tepkisini belirten eğitimcilere tahammül edemeyip panzerlerle, gaz bombalarıyla saldıran bir Başbakan nezaketten bahsedemez. Bundan sonra Başbakan nezaman yanlışı yansıtmaya kalkışırsa biz gerçekleri açıklamaya devam edeceğiz.

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Dostun bir tek gülü 12 Eylül “olayları” bıçakla keser gibi keserken, bütün bir toplumun göğsünü de lime lime etmişti. İnsanlar işkence gördü, insanlar idam edildi, insanlar gözaltında kaybedildi… Tarih kendisini değiştirmeye kalkışanlara bedelini ağır ödetir. Değiştirmeye kalkışanlar bunu bilerek koymuşlardı yüreklerini ortaya. Sessiz sitemsiz ödediler bedellerini. Hatta üstü kalsın bile diyebildiler. Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Ana mücadelenin en önünde. Yanında Ağabey Mikail Kırbayır ve Fatma Abla. Bütün bir aile Cemil Kırbayır pirimizin ardında, hasretinde, bilincinde. Cemil Kırbayır Ağabeyimizin devrimci yolunun yoldaşları onun mücadelesinin peşinde. Kadir Tamkan Ağabeyimiz 12 Eylül’de askıdaydı ama bu düzene karşı kavgasını hiç askıya almadı. Tekel fabrikalarında tütün sarar, yalan yok kendisi de çok içerdi. Kalbi onu yoklayınca bıraktı. Sırtındaki ağrılar hemen azaldığı için, sert sloganlar atan kortejlerde yürümeyi severdi. *** Bıçak yarası geçer ama dil yarası kolay kolay geçmez. 12 Eylül’den sonra hakimiyet kuran dilin yaralayıcı etkisine çok büyük oldu. Ne demişti CIA’nın Ortadoğu görevlisi Paul Henze, zamanın ABD Başkanı Carter’a 12 Eylül darbesinin yapıldığı haberini verirken: - Bizim çocuklar işi becerdi, diyordu. Darbeden sonra bütün dernek ve sendikalar kapatılmışken bir tek TİSK (Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonu) ve TÜSİAD açık kaldı. Kenan Evren, bir sağdan bir soldan “adaletini” burada kullanmamıştı. TİSK Başkanı Halit Narin’in darbe sonrasında: - 20 yıl işçiler güldü biz ağladık, şimdi gülme sırası bizde, diye tısladı. Meşhur irite edici sözler bunlardır. Bu sözler yıllar yılı tenimizi yaralayarak rahatsız etmiştir. Kenan Evren, 3 Ekim 1984’te Muş’ta yaptığı bir konuşmada, yaşını büyüttürüp 17 yaşında idam ettirdiği Erdal Eren’den bahsederken: - Asmayalım da besleyelim mi? diye sorarak insanlığa son noktayı koyuyordu. *** Bütün bunları darbeciler ve onların yardakçıları söyledi. Biz bunlardan da yıkılmadık ama ya bizimkiler nasıl konuşmaya başladılar? Lenin Ne Yapmalı? kitabı ya yakılmış ya da gömülmüştü. Onun yerine Ursula Le Guin’in veciz palavrası hakimdi artık her masa başı sohbetine: - Devrim yapılmaz devrim olunur! Peh, peh, peh. Artık herkes yapmak zorluğundan kurtulmuştu. Herkes devrimini kendinde yapmaya başlamıştı. Toplum için yapmaya bir türlü sıra gelemiyordu. Tek ülkede sosyalizm olur mu, olmaz mı tartışmasında çok gerginlik çıkıyordu eskiden. Şaşırtıcı bir şekilde herkesin kendinde devrim yapmaya geçişi son derece rahat oldu. Tek insanda sosyalizm gayet güzel olabilirdi. Herkes sadece saçını uzattı. Çok sarhoş oldu. Kendimizden başkalarının iyiliği için bir şey yapma tarihi bitti. Zaten iyi olan nedir bilemezdik. Bilsek de temsil edemezdik. Modern devrimleri başlatan kitabı bir tek cilveli cümleyle nötralize ettiler. 12 Eylül, 24 Ocak kararlarını uygulamak için gelmişti ama Birikim dergisinin yoldan çıkarıcı yazarları ekonomiyi önemsiz ilan etti. Bize onların kelime oyunlarıyla dolu, bom boş yazıları ve yakışıklılıkları yeterdi de artardı. Solcular ekonomiden anlamadıklarını ferahlıkla ilan eder oldular. Deniyor ki, 12 Eylül toplumu apolitikleştirmeye çalıştı. Neme lazımcılık hakim olmuştu. Halk: - Aman uzak dur şahit mahit yazarlar, diyordu. Peki, bizzat sol çok mu düzgün devam etti? Kendisine solcu demeye kalkışan zevatın hepsi Kenan Evren ve Ertürk Yöndem kadar örgüt düşmanı olmadılar mı? Onlar neydi, bağımsızdı. Onlar neydi, breydi. Evet, “i”siz birey. Broy gibi. İngilizce aksanlı mesela. “Örgütlerde ego var”dı. Allahtan “öcü var” demiyorlarlardı. PeKeKe de PeKaKa’ydı zaten. Varılacak yere kan içinde varılacaktır ve zafer artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar tırnakla sökülüp koparılacaktır, derken Nazım… Siyasi iktidarı ele geçirmesi gereken örgüt seviyesinden, egosuz olsun seviyesine geçiş oldu. Daha ne olsun. Şu ellerin taşı bana hiç değmez, ille de dostun bir tek gülü yaralar beni. hakanozturk1871@gmail.com


04 SIYASET

0403EKiM 2011 YARIN NİSAN 2012 YARIN

AKP’den 12 Eylül davasına katılma kararı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AKP grup toplantısında konuştu. Erdoğan, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığı 12 Eylül davasına AKP’nin de müdahil olacağını açıkladı. Ancak 12 Eylül döneminden kalan kurumların ve uygulamaların değişmediği eleştirileri hakkında hiçbir yorum yapmadı. Erdoğan şu ifadeleri kullandı “Parti olarak, 12 Eylül 1980 darbesiyle ilgili davada müdahil olma kararı aldık. 12 Eylül darbesine yönelik dava açılabilmesiyle ilgili süreci de biz başlatmış ve neticelendirmiştik. Müdahil olarak gayet yakın takip edeceğimiz bu davanın, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlara vesile olmasını diliyorum.”

KILIÇDAROĞLU’NA “ABAKÜS” ÖNERİSİ Konuşmasında CHP’ye yüklenen Erdoğan, grup toplantısını geçen hafta Tandoğan Meydanı’nda yapan CHP’yi, “okulu kıran haylaz çocuklar”a benzetti. Erdoğan, 4+4+4 sistemi ile ilgili sözlerinden dolayı Kılıçdaroğlu’na, “Bir abaküs önünde dört işleme tekrar çalışmasını, dört işlemi gözden geçirmesini tavsiye ediyorum. Ben torunlarıma aldım, bayağı faydalı oldu” dedi. “HİTLER SEVDALISI CHP’DİR” Erdoğan son dönemde sık sık gündeme gelen Hitler benzetmesi için Erdoğan şu ifadeleri kullandı: “CHP genel başkanı Nazi benzetmesini, Hitler benzetmesini defalarca yaptı. 1932 ve 1941 tarihli iki gazeteyi gösteriyorum. Başlık: ‘Milli Şefimizle Führer arasında samimi tebrikler.’ Bundan daha önemli belge olur mu? Bitmedi, diğer bir gazete. ‘Kemalist Türkiye’den faşist İtalya’ya selam’ altında İnönü’nün İtalya’ya gideceği yazıyor. İşte CHP budur. İşte CHP Genel Başkanı eğer Hitler sevdası arıyorsa, o gurur duyduğu CHP tarihine baksın orada bulur.” YARIN SİYASET

“Yeni strateji” neyin alameti?

BDP lideri Selahattin Demirtaş grup toplantısında konuştu. “Yeni strateji” tartışmalarının başlatıldığını anımsatan Demirtaş şöyle konuştu: “Biz paketlerden bıktık, siz bu paketleri açıklamaktan bıkmadınız. Devletin Kürt halkıyla ilişkisi psikopata bağlanmış durumda. ‘Ya benimsin ya kara toprağın’ misali ne Kürt sorununu çözüyor ne Kürtleri rahat bırakıyor. Gerçekten de siyasi bir çözüm projeniz varsa müzakerenin koşullarını, zeminini birlikte yaratalım. Şu anda bu zemin, koşul yok. Çünkü 2,5 yıl yürüttüğünüz bir müzakere vardı, bu niye koptu kamuoyuna açıklamadınız. Müzakerelerin zeminini ve koşullarını oluşturmak üzere Hükümet ile görüşmeye hazırız. Bir ön şart olarak ifade etmiyorum ama yapacağımız görüşme canlı yayınlansın. Biz de bu sürecin gelişmesi için katkı sunarız, ama öyle şartlı şurtlu değil. ‘Bir yandan asarım, keserim, terörle mücadele ederim, bir yandan da konuşurum’ diyorsan, kendini kandırırsın.”

“ULUDERE HASIRALTI EDİLİYOR” Uludere olayının üzerinden 98 gün geçtiğini anımsatan Demirtaş, “Uludere’yi ‘kapattık, örttük’ diyenlere bir kez daha sesleniyorum; İki elimiz yakanızda. Sorumlular ortaya çıkacak” dedi. Şimdiye kadar tek bir yetkilinin ifadesi alınmadığını, soruşturmanın hala gizli olduğunu belirten Demirtaş, “Tek bir doyurucu açıklama yapılmadı. Hükümet hasıraltı etmeye çalışıyor. TBMM İnsan Hakları Komisyonu Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir aydır rapor bekliyor. 50 metrelik yolu bir aydır kat edemediniz mi? Daha önceki yıllarda, birileri ‘darbe yapalım’ deyince parlamentoya çok daha hızlı ulaşabiliyordunuz. Komisyon Başkanı ‘görevimi yapamıyorum’ demeli ve istifa etmelidir.” YARIN SİYASET

“Yırtık ayakkabın şimdi nerede?”

TBMM grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, din ticaretini ülkenin gündeminden çıkarmanın CHP’nin görevi olduğunu ifade ederek, “Türkiye tarihinin en büyük siyasi yozlaşmasıyla karşı karşıylayız. İnançlarımızın da içi boşaltılmıştır. Siyasetimize yapılan en büyük kötülük inançlara yapılan kötülüktür.” şeklinde konuştu. “Dini kullanarak yolsuzluk yapanlar var.” ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a da yüklenerek şunları söyledi: “Sen Anadolu’dan İstanbul’a yırtık ayakkabı ile geldin. Senin yırtık ayakkabın şimdi nerede?” YARIN SİYASET

Başbakan’ın savaş ısrarı sürüyor İstanbul’da düzenlenen “Suriye Halkının Dostları” toplantısında ilk konuşmayı yapan Başbakan Erdoğan, “uluslararası toplumun harekete geçmesi kaçınılmaz hale geldi” diyerek bir kez daha açıkça acil askeri müdahale çağrısında bulundu. NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik ve NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Öğrenciler, toplantıyı protesto etti. istanbul SELÇUK KAYGISIZ

İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen 2. Suriye Halkının Dostları Grubu Konferansı, 82 ülkeden ve uluslararası örgütlerden temsilcileri bir araya getirdi. İlki 24 Şubat’ta Tunus’ta yapılan konferansa Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sert konuşması damga vurdu. Erdoğan, açılış oturumunda, “Kendi halkına zulmeden bu rejimin iktidarda kalmasını sağlayacak hiçbir planı desteklememiz söz konusu olamaz ve olmamalıdır. Üzerimize düşen esas sorumluluk, söylem birlikteliğinin gereği olan eylem birlikteliğini de sağlamaktır” dedi.

“ANNAN ZAMAN KAZANDIRIR” Başbakan Erdoğan, “uluslararası toplumun harekete geçmesi kaçınılmaz hale geldi” diyerek açıkça askeri müdahale çağrısında bulundu. Bunun için gerekçe olarak Annan planı konusunda adım atılmamış olmasını gösteren Erdoğan, askeri müdahale konusunda ABD’den bile daha aceleci olduğunu bir kez daha gösterdi. Suriye yönetiminin Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın girişimini zaman kazanma aracı olarak kullanabileceğini belirten Başbakan şöyle konuştu: “Suriye rejimi tarafından gerekli işbirliğinde bulunulmadığı takdirde BM Güvenlik Konseyi’nin üzerine düşen sorumluluğu üstlenmesi

ve Suriye’deki katliama ‘dur’ demesi kaçınılmaz bir zorunluluk halini alacaktır. Güvenlik Konseyi, eğer bu tarihi sorumluluğu üstlenmekten bir kez daha kaçınırsa, uluslararası toplumun elinde, Suriye halkının meşru müdafaa hakkının desteklenmesinden başka hiçbir seçenek de kalmayacaktır. Suriye yönetimi tarafından bu yönde bize verilen sözler maalesef tutulmadı. Baba Esed’in ağır zulmünü yaşamış halk, bu kez de oğul Esed’in toplu infazlarına maruz kaldı.”

kalma hakkına sahipler” cevabını verdi.

“DOSTLAR KORDİNE EDECEK” Suriye’nin hiçbir vaadini yerine getirmediğini belirten Davutoğlu, “Annan Planı uygulanmalı. Biz eylemlere bakıyoruz” yorumunu yaptı. Davutoğlu, Suriye halkına tıbbi malzeme yardımında bulunulacağını belirtip “Bu destekler, yardımlar Suriye’nin Dostları tarafından koordine edilecek. Bütün alternatifleri kullanarak Suriye halkına yardım edeceğiz” dedi. Davutoğlu, bildiride ‘Suriye halkının kendini koruması için meşru önlemler alınmasına gösterilen destek’ ifadesinin ‘askeri müdahale’ olup olamayacağı yönündeki bir soruya, “Ülkedeki durum uluslararası medyanın anlattığından daha vahim. Ülkeden kaçabilenler kaçtı. Ama sınıra uzak bölgelerde yaşayanlar var. Önlem dediğimiz şey, bu insanlar burada maruz kaldıklarına göre ellerinden gelen her şeyi yaparak hayatta

ESAD 10 NİSAN’A KADAR ASKERLERİ ÇEKECEK Annan’ın Suriye yönetimiyle olan görüşmelerinde, durumun aciliyetini vurgulayarak Suriye yönetiminin halkın yaşadığı yerlerden askerlerini geri çekmesini, ağır silah kullanmayı bırakmasını istediğini bildirdiğini belirten Rice, Annan’ın, Suriye dışişleri bakanının dün kendisine bir mektup gönderdiğini ve mektupta “Suriye ordusunun 1 Nisan’dan itibaren askerlerini çekmeye başlayacağını, ağır silah kullanmayı bırakacağını ve 10 Nisan’da da halkın yaşadığı yerlerden askerlerini çekmeyi tamamlamış olacağını bildirildiğini” söylediğini kaydetti.

“ULUSLAR ARASI REJİM ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMALI” Suriye Ulusal Konseyi Başkanı Buhan Galyun ise, “ Artık söylemden eyleme geçmenin zamanı gelmiştir. Burada kendi adıma değil, şehitlerimiz adına, tecavüze uğrayan kadınlarımız, hor görülen yaşlılarımız adına konuşuyorum. Esad rejimi katletmeye devam ediyor. Ululararası rejim üzerine düşeni bir an önce yapmalıdır” dedi.

“SURİYE’NİN DOSTLARI TOPLANTISI PROTESTO EDİLDİ” NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik ve NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Öğ-

renciler, İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen “Suriye’nin Dostları” toplantısını Taksim’den Harbiye’ye gerçekleştirdikleri yürüyüşle protesto ettiler

ONLAR HALKLARIN DÜŞMANIDIR ABD’nin başını çektiği emperyalistlerin ve bölgedeki işbirlikçilerinin Suriye’ye müdahale etmek için Libya’dakine benzer bir kirli tezgah kurguladıkları vurgu yapılan açıklamada, “Suriye’nin Dostları” adı altındaki gerici birlikteliğin bu amaçla oluşturulduğu söylendi. “Emperyalizmin aktif taşeronluğuna soyunan TC devleti ise söz konusu kirli oyunda en ön safta yer tutarak, bir yandan Suriye halklarını emperyalist namlularının hedefi yapmakta, öte yandan ülke topraklarını gerici savaşların ve boğazlaşmaların merkezi haline getirmektedir” denildi. Mücadele vurgusunun yapıldığı açıklama şu sözlerle noktalandı: “Suriye halkının gerçek anlamda özgürleşmesinin yolu, emperyalist-kapitalist sistemin zincirlerinden tamamen kurtulmasından geçmektedir. Suriye’ye yönelik emperyalist saldırganlığın boşa düşürülmesi ise, kendi kaderini belirmeye hakkı olan Suriye halkının ortaya koyacağı direnç kadar, Ortadoğu ve dünya işçi ve emekçilerinin yükselteceği dayanışmayla da doğrudan bağlantılıdır.”

“Şimdi gideceğiz, evleri yıkacağız” İnsanlar Yerel Yönetimler ve Aile Sempozyumu’nda konuşmasına kentsel dönüşüme değinen Başbakan Erdoğan, karşı çıkanları adeta tehdit etti. “Gerekirse evleri yıkacağız, bunun yetkisini aldık, işimizi kolaylaştırın” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Şimdi gideceğiz gerekirse evleri yıkacağız. Bunun yetkisini aldık mı aldık. Yasal düzenlemeleri buna göre, kentsel dönüşüm değişimle beraber yaptık, yapıyoruz, yapacağız’ dedi. Partisinin genel merkezinde düzenlenen Yerel Yönetimler ve Aile Sempozyumu’na katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kamuoyunda Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen ve büyük bölümünün Meclis’te onaylandığı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümüne İlişkin Yasa Tasarısı ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

İŞİMİZİ KOLAYLAŞTIRIN Erdoğan, evlerini terk etmek istemeyen halka da seslenerek , “Onun için diyoruz ki bizim işimizi

kolaylaştırın. Biz sizleri sokakta bırakmayız ama işimizi kolaylaştırın. Aile huzurunun, aile saadetinin sokağa kadar taştığı şehirler inşa edeceğiz” diye konuştu. Erdoğan, kentsel sorunların kaynağında modern mimari olduğunu iddia etti ve çözümün de geleneksel mimariden geçtiğine öne sürdü. Erdoğan, “Bugüne kadar her ne yaptıysak aile için yaptık. Ne yaptıysak aile saadeti, ailenin huzuru, refahı, ailenin güçlendirilmesi ve yaşatılması için yaptık. Bundan sonra da önce insan, önce aile diyecek, her adımımızda önce aileyi gözeteceğiz” dedi. Başbakan Erdoğan, “Şehirlerin ailelere değil, ailelerin şehirlere hükmettiği yaşam alanları oluşturmadan bu sempozyum inanıyorum ki yol gösterici olacaktır” diye konuştu. Başbakan aileleri kastederken, halktan kastetmediği gözüküyor. Şehirlerin yönetimini sermayedarların ailelerine bırakan başbakan, hangi ailelerin şehirlere hükmedeceğini ise açıklamadı. YARIN SİYASET

CHP Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, doğalgaz ve elektrik zammına tepki gösterdi, 4+4+4 için Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, doğalgaz ve elektrik fiyatlarındaki artışa ilişkin, “Siz zamma sarılarak, zammı çözüm görerek ekonomiyi yönetmeye kalkarsanız, bunun faturası ağırlıklı olarak vatandaşa çıkar” dedi. Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Türkiye bütün dünyaya örnek’ diyorlardı, ‘ekonomide bir sorun yok’ diyorlardı. Türkiye, daha vatandaş nefes almadan zam yağmuruyla karşı karşıya. Elektriğe, doğalgaza...

“ANAYASA MAHKEMESİ’NE GİTME HAKKIMIZ VAR” Bir gazetecinin zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran kanunun Meclis’ten geçmesini hatırlatması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Siyasi iktidarların beklentilerine uygun karar vermek Cumhurbaşkanı’na

yakışmaz. Cumhurbaşkanıları, ülkeyi ve ülkenin geleceğini temsil eder. Umuyorum Cumhurbaşkanı, belli bir sorumluluk içinde hareket eder. Bu ülkede bizim, Anayasa Mahkemesi’ne gitme hakkımız var. Eğer anayasaya aykırı düzenleme varsa, hukukçular bu konuda karar verirse elbette Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz.” YARIN SİYASET

ölümüne çalıştırılıyor Emekçi Hareket Partisi Eskişehir İl Başkanı Can Çoksöyler iş cinayetlerinde gelinen noktayı Yarın’a değerlendirdi: Artık dönem emekçiler adına daha da keskinleşiyor. Çalışma can çoksöyler hayatı ölümle yaşam arasında kalmış durumda. Emekçilerin iş seçme gibi bir şansları kalmadı. İşçiler hangi iş olursa, her ne koşulda olursa olsun, yaygın deyimle “ne iş olursa” çalışmak istiyorlar. Patronların da istediği bu işte. Ayrım gözetmeden çalışmaktan başka yapacak bir şeyi kalmayan milyonları, insanlık dışı koşullarda düşük ücretle çalıştırmak. Bırakın sosyal hakların talan edilmesini, yaşam hakkı bile tartışma konusu. Esenyurt’ta ölen işçilerin konteynerde uyuma hakları olsaydı bugün hala hayatta olacaklardı. Devletin denetleme konusundaki görevlilerini, iş yerlerindeki mühendisleri geçtik, baraj inşaatında çalışan işçilerin sözleri dinlenseydi, onlar da bugün hayatta olacaklardı. AKP ekonominin ne kadar çok büyüdüğünden bahsediyor.Ancak ‘rekor’ büyümeler ne istihdam getiriyor ne de sağlıklı iş koşulları. Aksine bu büyüme, işçilerin sosyal hakları. Hükümet iş güvencesinden kısıyor, sosyal haktan kısıyor sermayeye veriyor. O tavanın sağlam olmadığını bile bile çalışmak zorunda bırakılan madenciler, her an çıkabilecek bir yangında, çökebilecek bir baraj duvarında, yıkılabilecek bir iskelenin tepesinde artık kimse çalıştırılmayana kadar yürütülecek mücadele bir ölüm kalım mücadelesidir. Partimiz içinse bu konu çalışma koşulları düzelene kadar en temel meselelerimizden biridir.


05

YARIN 03 NİSAN 2012YARIN OCAK 2012

Darbeciler yargılanıyor, tanıklar konuşuyor

Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın 12 Eylül darbesi nedeniyle yargılandıkları dava 4 Nisan günü başladı. 12 Eylül’ün tanıkları davaya katılma talebinde bulundu. İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, 78’liler Vakfı Başkanı Celalettin Can ve DİSK eski Genel Başkanı Fehmi Işıklar davaya neden katılmak istediklerini ve beklentilerini gazetemize anlattılar.

ankara SANEM DENİZ KURAL

Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkındaki 4 Nisan’da başlayan davaya müdahillik talepleri sürüyor. 12 Eylül’ün bizzat muhatabı olanların yanı sıra o dönemde öldürülenlerin yakınları da davaya katılma talebinde bulundular. İdam edilen Erdal Eren’in ağabeyi Erkan Uğur Eren, 29 Ocak 1983’te İzmit’te idam edilen Ramazan Yukarıgöz’ün kardeşi Yılmaz Yukarıgöz, 13 Mart 1982’de İzmir’de idam edilen Necati Vardar’ın kardeşi Serdar Vardar, 20 Ağustos 1981’de Adana’da idam edilen Mustafa Özenç’in kardeşi Fatih Özenç, işkenceyle öldürülen Zeynel Abidin Ceylan’ın kardeşi Endercan Ceylan ve Behçet Dinlerer’in kardeşi Selami Dinlerer davaya katılma talebinde bulundu. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından yapılan açıklamaya göre Bakanlar Kurulu adına Başbakan da davaya katılma talebinde bulunuyor. Katılma talebine gerekçe olarak ise sanıkların anayasayı değiştirme ve meclisi ortadan kaldırma suçları gösterildi. Davaya müdahil olarak katılmak için toplam 476 kişi ile 15 dernek, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşunun başvurduğu biliniyor. 12 Eylül’ü Yargılama Platformu pek çok ilden davayı takip etmek üzere 4 Nisan günü Ankara Adliyesi önüne geldi.

“TÜKİYE 12 EYLÜL’LE YÜZLEŞMELİ” Davaya katılma talebinde bulunan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Yarın’a yaptığı açıklamada 12 Eylül döneminde işlenen suçların cezalandırılması gerektiğinin altına çizdi:

masın diye, 12 Eylül’ün hesabının sorulması için 4 Nisan’da biz de Ankara’da olacağız. Bu davanın şu an sembolik bir görüntüsü var. Ama yine de bu davanın açılmış olması bile önemlidir. Kenan Evren’in yargılanması çok önemlidir. Davayı sembolik olmaktan çıkarmak için biz davanın takipçisi olacağız. Darbecilerin adaletsizliklerini teşhir edip, 12 Eylül’ün toplumun vicdanında yargılanması gerekiyor.”

“İnsan hakları savunucuları her zaman darbecilerin yargılanmalarını ve ceza almaÖZTÜRK TÜRKDOĞAN larını isterler. İnsan Hakları Derneği’nin 1986’da kuruluş amacı zaten darbeyle mücadele etmekti. Bu nedenle İHD olarak biz de bu davaya katılma talebinde bulunduk. Darbecilerin darbe yapmaktan ve o dönemde işlenen diğer suçlardan dolayı cezalandırılmaları gerekli. Darbe döneminde işkence, gözaltında kaybetme, öldürme, faili meçhul cinayetler, yaralama gibi çok sayıda suç işlendi. Tüm bunların yargı önüne çıkarılmasını istiyoruz. Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşmesini sağlamak çok önemli. Tüm dünyada hakikat komisyonları ile bu yüzleşme yapılıyor. Ancak Türkiye devleti hakikat komisyonlarını ısrarla kabul etmiyor. Bildiğimiz kadarıyla 50’ye yakın il savcılığında işkence gören ve 12 Eylül

Özgür Gündem kapatılamadı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem gazetesi hakkında haber, yorum ve fotoğraflarla “örgüt propagandası” yapıldığı iddiasıyla verdiği 1 ay kapatma kararını, itirazların ve tepkilerin ardından geri çekmek durumunda kaldı. Kapatma kararının ardından gelen bazı tepkiler şu şekildeydi: Özgür Gündem yazarlarından Bayram Balcı: “Bu saldırı sadece gazetecilere değil, halkın gerçeği öğrenme hakkına karşı yapılıyor. Biz gazeteciler olarak yargı kararlarında daha özgür ve sesimizin duyulduğu uygulamalar istiyoruz.” Gazeteci Ahmet Şık: “1990’larda ya öldürüyorlardı ya bombalıyorlardı. Şimdi de hukuki olmayan ama kanuni olan yollarla susturmaya çalışıyorlar. Ama Özgür Gündem, Kürt basını ve muhalif basın buna alışık.” Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan İpekçi: Demokrasilerde gazete kapatma, yayın durdurma kabul edilebilir bir uygulama değil. Basın ve ifade özgürlüğü ağır baskı altında. Hükümet çözüm konusunda olumlu adım yerine baskılarını arttırıyor. yarın güncel

döneminde mağdur olanların şikayetleri var. Bu şikayetlerin değerlendirilip suçluların hepsinin yargı önüne çıkarılması gerekiyor.”

“DARBECİLER TOPLUM VİCDANINDA YARGILANACAK” 78’ler Vakfı Başkanı Celalettin Can, 4 Nisan’daki davayla ilgili görüşlerini Yarın’a aktardı: “12 Eylül CELALETTİN CAN darbecilerinin yargılanması önemlidir. Bizim kuşağımız ve ben de 12 Eylül’ün baskısını gördük. Dolayısıyla bu yargılamada biz de bulunacağız. Tabi ki 12 Eylül’ün tek sorumluları sadece 2 kişi değildir. 12 Eylül ile devlet ve toplum yeniden şekillendirildi. Valiler, emniyet müdürleri, gelmiş geçmiş hükümetler, işkenceciler hepsinin yargı önüne çıkarılması gerekiyor. Türkiye’nin suçluları ve güçlüleri ile hesaplaşması gerekiyor. Darbeler ol-

“HEM MAĞDUR HEM TANIĞIM” DİSK eski Genel Başkanı Fehmi Işıklar Yarın’a davaya katılma talebinin nedenlerini ve davadan beklentiFEHMİ IŞIKLAR lerini anlattı: “12 Eylül’de mağdur olmuş biriyim. Hem örgütüm, hem kendim, hem de arkadaşlarım 12 Eylül’ün mağdurlarıyız. Gözaltı süresi 90 gündü. Ancak buna uymadılar. Ben 99 gün kaldım gözaltında. Ağır işkence gördüm. Bir böbreğimi kaybettiğimi cezaevinden çıktıktan sonra anladım. Sendikal faaliyetimizi durdurdukları için, işçi sınıfı olarak haklarımıza engel oldukları için 12 Eylül’den zarar gördük. Bu nedenle davaya katılma talebinde bulundum. Ben 12 Eylül’ün hem mağduru hem de tanığıyım. Bu nedenle hakim katılma talebimi kabul ederse yaşananları anlatmak istiyorum. Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya eğer hukuka uygun yargılanırsa en ağır cezayı almaları gerekir. Kaldırılan geçici 15. madde kimleri kapsıyorsa, onların yargılanmaları gerekiyor.” gerekiyor.”

İnsanlık suçunda zaman aşımı olmaz Ankara 11.Ağır ceza mahkemesinin Sivas katliamının firari sanıkları hakkında verdiği zaman aşımı kararı İstanbul Kadıköy’de bir mitingle protesto edildi. Çok sayıda Alevi derneklerinin çağrısıyla yapılan mitinge değişik siyasi parti , demokratik kitle örgütü ve sendikalar katıldı. Mitinge ilgi yoğun oldu. Saat 11.00’den itibaren kitleler toplanmaya başladı. Alevi dernekleri

Tepe Natilus önünden yürüyüşe geçerken, siyasi partiler Haydarpaşa Numune Hastanesi önünden, çeşitli demokratik kitle örgütü ve sendikalarda Haydarpaşa garının önünden alana yürüdü. Kitleler arama noktalarından geçtikten sonra kortejler halinde miting alanına giriş yapabildiler. EHP, ÖDP, HDK bileşenleri ve KESK’in katıldığı mitinge birçok sanatçı ve aydında daya-

Aytaç Yalman konuşacak mı? Balyoz Darbe Planı iddianamesinde darbeyi engellediği öne sürülünce sanıkların ısrarla tanık olarak dinlenmesini istediği dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, “Tanık olursam her şeyi anlatırım.” dedi.

nışma göstererek katıldılar. Miting’de Sivas’ta katledilenlerin fotoğrafları taşınarak “Davamız mahşere kalmayacak” “Sivas’ı yakanlar Akp’yi kuranlar” “Sivas’ın ışığı sönmeyecek” “Katil devlet hesap verecek” sloganları atıldı.Daha sonra mitinge katılan sanatçıların söylediği şarkılardan sonra miting sona erdi. yarın güncel

Yalman; “Hilmi Paşa da konuşmuş galiba. O da bir şey söylememiş.”dedi. Yalman; “Birkaç gün daha sabredin. Çağırmaları için elimizden geleni yaptık. Çağırılırsak memnuniyetle gideriz. Biz orada bildiğimiz doğruları söyleyeceğiz.” diye konuştu. İnternet andıcı davası sanığı İlker Başbuğ’un yargılanmasıyla ilgili de konuşan Yalman, “İlker Başbuğ benim kurmay başkanımdı.” dedi. YARIN GÜNCEL

Kişilik hakları nelerdir? Hukuk düzeni, kişiliği oluşturan esas değerlere karşı yönelen saldırılar bakımından kişilere kendini koruma hakkı vermektedir. Bir kimsenin hak ve fiil ehliyeti, özgürlüğü, bedeni ve manevi varlıkları o kimsenin kişiliğini oluşturmaktadır. Kişilik haklarının içerdiği unsurlar Medeni Kanun’da sayılmamıştır. Kişiyi kişi yapan tüm değerler bu kapsama girebilir. Bu bakımdan da teker teker ve sınırlı biçimde sayılması mümkün değildir. Bir kimsenin adı, hayatı, sağlığı, vücut tamlığı, faaliyet özgürlüğü, haysiyet ve şerefi, resmi ve sesi, sırları, özel hayatı kişilik haklarının içinde değerlendirilir.

Medeni Kanun kişiliğin korunması dilmesi mümkün değildir. Bunun ile ilgili bir takım düzenlemeler ge- bir sonucu olarak mirasçıya geçmesi tirmektedir. İlk düzende mümkün değildir. leme kişinin hak ve fiil Bu haklar zamanaşımıehliyetinden ve özgürlüna uğramaz ve bunlarla ğünden vazgeçemeyeceilgili hak düşürücü süre ği yönündedir. Bir diğer islemez. Kişilik hakları düzenleme de kişilik üçüncü kişilerden gelen haklarına hukuka aysaldırılara karşı sakırı biçimde saldırılan hibini koruma işlevi HAKLARIMIZI görür. Medeni Kanun kişinin bu saldırılar BİLELİM karşında korunacağı kişiliği hukuki işlemle Av. Gökçesu şeklindedir. Kişilik ve haksız fiil ile yahakları birer mutlak pılacak saldırılara karşı Özgül haktır. Bunlar kişinin korumaktadır. Medeni kişiliğinden ayrılmaz niteliktedir, Kanun’un düzenlemesi uyarınca Hak bu sebeple de vazgeçilmesi, devre- ve fiil ehliyetinden, özgürlüklerden

vazgeçmek ya da onları hukuka aykırı sınırlandırmak mümkün değildir. Hukuka aykırı şekilde hakkına tecavüz edilen kimse, hakimden saldırıda bulunanlara karşı korunma talep edebilir. Bu saldırı kişiliğin kapsamına giren unsurlara tecavüz anlamına gelmektedir. Hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün niteliği haiz özel ya da kamusal nitelikte yarar, kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebepleri ile haklı kılınmadıkça her saldırı hukuka aykırı sayılır. Verilen rızanın hukuka aykırı olmaması gerekir. Kişilik hakkı zedelenen bir kimse tecavüzün men’i davası, maddi ve manevi tazminat davası açabilir.

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Artık “simyacılık” yapamayacaksın AKP Son verilere göre, Türkiye’nin Çin’den sonra dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi olması flash haber. Arkasından da kişi başına düşen milli gelir artıyor haberi geliyor. Gelmese olmaz. Yoksa emeğiyle geçinen milyonlar aptal değil, bu haber karşısında şöyle sorarlar: “Eee iyi güzel, ülke ekonomisi büyüyor da, ben bu faturaları neden ödeyemiyorum”? İkinci haber bu soruyu önlemeye çalışıyor. Ama nafile, doğalgaz ve elektrik zammı gizlenemiyor. Faturalar ödenemiyor. Peki, kişi başına düşen gelir artıyormuş da bu iş niye böyle oluyor? Gerçek şu ki; Türkiye aynı zamanda gelir dağılımında eşitsizlikte de dünyada en ön sıralarda. Tıpkı güvencesiz çalışmada ve iş cinayetlerinde ön sırada olduğu gibi. Tıpkı kadın cinayetlerinde ön sırada olduğu gibi. Şimdi bu büyüme ve kişi başına düşen gelir konusuna daha yakından bakalım: Birincisi bu özel sektöre dayalı bir büyüme yapısı. Bunu Babacan açıkça söylüyor ve özel yatırımcıya teşekkür ediyor. Yani büyüme toplumun türlü çeşit kamusal hakkının özelleştirilmesiyle ve hak olmaktan çıkarılmasıyla doğrudan ilgili. İkincisi, büyümeyi yaratan en büyük oran(geçen yıl %62, bu yıl %46) toplumun kendi cebinden ya da cebinde yoksa borçlanarak yaptığı tüketim. Yani döngü şöyle tamamlanıyor; kendi şirketinin çıkarı peşinde olan yatırımcılar destekleniyor, onların mallarını borçlanarak satın alan tüketiciler borçlanmaya devam ediyor. Bunu nereden biliyoruz? İlginçtir Ankara Ticaret Odası(ATO)’nın yaptığı bir araştırmadan; bu araştırmaya katılanların % 71’i kredi kartı kullanırken, kart kullananların % 73.4’ü kredi kartı kullanarak yaptıkları harcamaları nakit olarak rahatlıkla gerçekleştiremiyor. Katılımcıların % 50.9’u kartlarının ancak asgari ödemesini yaptıklarını belirtirken, borcunun faizine faiz yürütülenlerin oranı yüzde 96.3. Bütün bu verilerin bize anlattığı şudur; büyüme yarattık diye hava atanların bu büyümede hiçbir marifeti yoktur. Büyümenin kahramanı borçlanarak tüketen toplumun emekçileridir. Bu sonuçlardan ATO başkanının bile rahatsız olması, bunun en açık kanıtı. Yasal engel olmasına karşın, faize faiz işleten bankaları şikâyet ediyor. Ticaret yapabilmesinin tek koşulu olan tüketicisini kaybetmek istemiyor çünkü. Fakat döngü bununla kalmıyor. İkinci döngü daha da acımasız; doğrudan can alıyor: emekçilerin cebinden beslenerek büyüyen özelleştirme arttıkça güvencesizlik artıyor, güvencesizlik arttıkça iş cinayetleri artıyor. Buna karşılık AKP, “İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı” ile işyeri denetimlerini de özel şirkete bırakmaya çalışıyor. Tasarıya göre sadece 10 kişiden az işçi çalıştıran işyerleri kamu eliyle denetlenecek. Bu hükümetin “ben denetim yapmayacağım” demesidir. Utanmazlığa bakın; işçi öldüren haydutları, diğer haydutlar denetleyecekmiş. Bu büyüme istihdam yaratmıyor. Üçüncü döngü bundan öte gidiyor; işsizlik başta gençler olmak üzere toplumun bütün kesimlerini etkilerken, toplumun yarısını oluşturan kadınlar ise hiç hesaba katılmıyor. Her gün öldürülürken onları korumak üzere “Aile Bakanlığı”nın kuruluşunda olduğu gibi hesaba katılmıyorlar. Ve hesaba katılmayanlar, kadınlar, çoğu kez de işsiz erkekler tarafından öldürülüyor. Kadınlar işsiz oldukları için, erkekler işsiz olduğu için kadın cinayetleri, iş cinayetleri sürekli artıyor. Gerçekler bunlar AKP, sana simyacılık yaptırmayız biz. Başbakan Erdoğan, bu aynı ATO’da “işsizliği çözüyorum” diye törenler yaparken çok bozuldun gerçeklerin dile getirilmesine. Herkesi kendiniz ve susturabildikleriniz gibi sanıyordunuz. AKP yöneticileri olarak toptan yanılıyorsunuz. Size oy veren topluma sözüm yok, açığa çıktıkça düzenbazlığınız, oy vermeyen %50’ye onlar da katılacaklar. Mesela halkımız arasına artık, senin o törende, bütün salon seni alkışlarken bir de, yani o anda güç sendeyken, elinde davetiyesi ve dosyası ile görüşünü ifade etmek isteyen, Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı’na tavrının çok nezaketsiz olduğunu düşünenler var. Diyorlar ki; bir başbakanın yapması gereken, ifade özgürlüğünü engellemek yerine dosyayı almak ve incelemek olmalıydı. Sahi hem o kadar güveniyorsunuz da kendinize, size her itiraz edildiğinde neden o kadar bozuluyorsunuz? Eğer tarih boyunca, aklına yatmayana, inandırıcı olmayana itiraz edenler olmasa idi, ne olurdu biliyor musunuz Başbakan? İnsanlık mağaradan çıkamazdı. Bugün konuşma yapabildiğin törenlerin o haşmetli salonları dahil insanlığın tüm teknolojik birikiminin, Ve içinde hiçbir katkın olmadığı halde üzerinden hava attığın bütün demokratik birikimin kökeninde, Tarihin bir yerinde olmakta olana itiraz edenlerin emeği var, ödediği bedeller var. Bir de artık bu kadar kolay “simyacılık” yapamayacaksınız siz. Çünkü bu dünyada sizin neyin kulu olduğunuzu anlatan “Kapital” adında bir eser var. Size ve danışmanlarınıza okumanızı tavsiye ediyoruz. gulsumkav@gmail.com


06 05

YARIN 04 03 EKiM 2011 YARIN NİSAN 2012YARIN OCAK 2012

İşçiler ölüyor, AKP izliyor ANKARA CAN ERSOY

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), Mart ayı iş cinayetleri raporunu İstanbul Taksim’de yaptıkları açıklamayla duyurdu. Buna göre, Mart ayında en az 59 işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. En çok ölüm inşaat sektöründe yaşandı. Taksim Tramvay Durağı’nda dün yapılan basın açıklamasına İSİG bileşenlerinin yanı sıra inşaat işçileri de katıldı. “Esenyurt’ta inşaat işçileri diri diri yandı! Adalet is-ti-yo-ruz” pankartı açan eylemciler, “İnşaat işçisi köle değildir”, “Kaza kader değil bu, bir katliam”, “Sermaye büyüyor işçiler ölüyor” sloganları attı.

Yasa hala bekliyor TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, her sektörde örgütlenmeyle ilgili sorunların yaşandığını, ancak inşaat sektöründe bu sorunların daha da fazla olduğunu söyledi. Türkiye’de hala işçi sağlığı ve iş güvenliği yasasının çıkarılmadığına dikkat çeken Gökçe, şunları kaydetti: “Türkiye’de moda haline geldi, ölümler meydana geldiğinde herkes konuşuyor; yetkililer daha çok konuşuyor. Ama konuşmak yerine ilgili yasaları çıkarmaları, işçilere sağlıklı iş koşulları, çalışma güvenliği sağlamaları

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin açıkladığı verilere göre, Mart ayında en az 59 işçi iş cinayeti sonucu yaşamını yitirdi. Şubat ayında açıklanan verilere göre 42 olan işçi ölümleri sayısı artarak devam ederken, Nisan ayının ilk iş cinayeti de gerçekleşti. Eskişehir’de 4 madenci öldü.

40. yılında Mahir Çayan mezarı başında anıldı

gerekiyor. Bu konuda örgütlü örgütsüz herkese büyük görev düşüyor.”

Davalar bekliyor, sonuçlananlar adaletsiz İş yerlerinde daha çok denetimsizlik sonucu meydana gelen işçi cinayetleriyle ilgili açılan davaların bir çoğu sonuçlanmış durumda değil. Ostim/İvedik’te meydana gelen patlama sonucu hayatını yitiren 20 işçi ile ilgili açılan dava da bunlardan birisi. Aynı zamanda Zonguldak’ta geçtiğimiz yıl kömür madeninde göçük altında kalan işçilerle ilgili açılan dava da görülmeye devam ediyor. Antalya’da 3 Haziran 2009 günü bir tekstil atölyesinde, gaz sıkışması sonucu meydana gelen tüp patlaması ve çıkan yangında 4 kişinin ölümüyle ilgili davada, tutuksuz yargılanan işyeri sahibi Mehmet Mete Duru 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ölen her bir işçi için sadece 1 yıl ceza veriliyor olması, görülmekte olan davalarla ilgili de çıkacak sonuçlar için örnek olacak gibi duruyor. Mart ayı cinayetle bitti, ya Nisan? Mart’ın son gününde, Kütahya’da man-

Esenyurt müfettişleri, ihmal olduğunu anladı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerinin Esenyurt’ta bir AVM inşaatı şantiyesinde işçilerin kaldığı çadırda çıkan yangınla ilgili başlattığı soruşturmadan “ihmal ve sorumsuzluk” çıktı. Bakanlık müfettişlerinin hazırladığı raporda eksikler tek tek tespit edilirken, tüm bu eksiklere ve uygun olmayan şartlara rağmen nasıl çalışma ruhsatı verildiği büyük bir soru işareti yarattı. Çünkü, şantiyedeki temel eksiliklerin sıralandığı raporda ihmalleri ve sorumsuzlukları denetleyecek olan mekanizmanın çalışmamasına değinilmedi.

Sol Köşe

Emekçi Hareket Partisi 30 Mart 1972 tarihinde Kızıldere’de öldürülen 10 devrimciyi, katledilişlerinin 40. yıldönümünde, Mahir Çayan’ın mezarı başında andı. Kızıldere’de öldürülen 10 devrimcinin THKO lideri Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının serbest bırakılması için devrim şehidi olduklarının vurgusunun yapıldığı basın açıklamasında, “Bugün adını bir masal kahramanı gibi ananlara inat biz sadece anmayacağız. Anlayacak ve yapacağız. Sizlerin açtığı yolda, sizlerden devraldığımız bayrağı inatla taşıyacak ve bir dakika olsun aşağı indirmeyeceğiz. Düzenin yarattığı işsizliğe ve adaletsizliğe karşı kesintisiz devrim yolunda bir an bile tereddüt etmeyeceğiz.” denildi. Emekçi Hareket Partisi aynı zamanda İstanbul ve Eskişehir’de de Mahir Çayan ve yoldaşlarının katledilişinin 40. yıldönümünde sokaklardaydı. YARIN EMEK yezit madeni çıkartılan bir tesiste meydana gelen patlamada 1 işçi öldü. Mart ayında meydana gelen işçi cinayetlerinin büyük bir çoğunluğu inşaat sektöründe

yaşanırken, Nisan ayında inşaat işlerinin de çoğalmasıyla birlikte işçi ölümlerinde artış bekleniyor.

İş cinayeti protesto edildi

KESK’ten toplu sözleşme eylemi

Bakanlık müfettişlerinin, genel olarak AVM şantiyesinde, özel olarak işçilerin barınma yerlerinde belirlediği 10 temel eksiklik şöyle: 1- Elektrik tesisatı yanlış. 2- Çadırda acil çıkış yok. 3- Yangın önlemi yok. 4- Yangınla mücadele için araçlar da yetersiz. 5- Yüksek gerilim risk oluşturuyordu. 6- İnşaat boşlukları kapatılmamıştı. 7- İskeleler yeterli güçte değildi.. 8- İskelelerde düşme tehlikesi var. 9- İskele dikmeleri uygunsuz. 10- Emniyet kemeri yok.

KESK Ankara Şubeleri Platformu üyeleri, mecliste görüşülen Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda değişiklik yapılınca Dair Kanun Tasarısı’nı protesto etmek için Başbakanlık eski binasından TBMM’nin Dikmen kapısına kadar yürüyüş gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen yürüyüşün ardından KESK Ankara Şubeleri Platformu üyeleri meclis önünde yarım saatlik oturma eylemi yaptı.Eylemde KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul,KESK olarak, grev hakkını yasal teminat altına almasını, örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırmasını, her sendikanın kendi üyeleri adına toplu sözleşme yapabilmesini istediklerini belirterek,’’Aylardır bu yasanın kamu çalışanlarının beklentilerini karşılayacak biçimde çıkması için mücadele ediyoruz. Bu tasarıyı geri çekin’’şeklinde konuştu.Eylem Tombul’un yaptığı basın açıklamasının ardından bitti.

Esenyurt Beylikdüzü’ndeki Marmara Park AVM inşaatında yanarak can veren işçilerin katledilmesine tepkiler sürüyor. Esenyurt’ta bir araya gelen ilerici ve devrimci kurumlar iş cinayetlerine, taşeronlaştırmaya, güvencesiz çalışmaya ve güvencesiz yaşamaya karşı bir eylem gerçekleştirdi. BDSP, DHF, KÖZ, Partizan, SODAP ve YDİ Çağrı tarafından örgütlenen eylem 1 Nisan günü Esenyurt Köyiçi Meydanı’nda gerçekleşti. “Davutpaşa, Roboski, Esenyurt… Katleden devlettir! Hesap soracağız!” pankartının açıldığı eylemde Esenyurt’ta yaşanan iş cinayeti hatırlatılarak patronların kar hırsının işçileri katlettiğine değinildi. Yanısıra Pameks, Bursa, Zonguldak ve Adana’da yaşanan işçi katliamları da unutulmadı. Devlet tarafından “kaza” veya “kader” denilerek örtbas edilmeye çalışılan bu iş cinayetlerinin gerisinde sistemin kar hırsının ve bundan dolayı alınmayan önlemlerin yattığı söylendi. YARIN EMEK

12 Eylül’ü yargılamak için 4 Nisan’da Ankara’ya

YARIN EMEK

YARIN EMEK

Esin Güneş davasında rüzgar kadınlardan yana duruşmada ayrıca Esin Güneş’in ailesinin daha önce talep ettiği ancak mahkemenin reddettiği telefon kayıtlarının çıkarılması talebi de kabul edildi.

Esin Güneş davasının 4. duruşması 28 Mart’ta Siirt Adliyesi’nde görüldü. Kadınlar, olayın cinayet olduğu yönündeki tüm delillere ve katil zanlılarının çelişkili ifadelerine rağmen zanlıların tutuksuz yargılandıkları davada, “adalet” için yine adliye önündeydi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile birlikte Siirt’ten ve Diyarbakır’dan kadın örgütleri Esin Güneş davasında adalet için yine Siirt Adliyesi’ndeydi. EHP Genel Başkanı Sibel Uzun’un da Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile birlikte takip ettiği dava için kadın örgütleri ortak bir basın açıklaması yaptılar. Eyleme, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile birlikte EHP’li Kadınlar, Siirt Belediyesi Berfin Kadın Danışma Merkezi, Selis Kadın Derneği, Ceren Kadın Derneği, Bağlar Kadın Kooperatifi, Büyükşehir Belediyesi Dikasum, Kayapınar Belediyesi Ceren, Bağlar Belediyesi Kardelen, Sur Belediyesi Kadem,Yenişehir Belediyesi Epidem,Kamer Kadın Derneği’nin örgütleyici olarak katıldığı basın açıklamasına destekleyici olarak da DİSK Kadın Komis-

yonu, TKP’li Kadınlar, İmece, Siirt Barış Anneleri İnisiyatifi, BDP İl Örgütü, Halkların Demokratik Kongresi, KESK, İHD, TUHAD-DER katıldı.

Aile Bakanlığı’nın müdahillik talebi kabul edildi Esin Güneş davasında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Batman Barosu’nun Kadın Komisyonu’nun müdahil olma taleplerini “doğrudan zarar görmedikleri” gerekçesiyle reddeden mahkeme, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adına Hukuk Müşaviri Av. Birsel Kurt’un müdahillik talebini ise kabul etti. Kurt, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun da müdahillik talebinin kabul edilmesini istedi. Esin Güneş davasında da Bakanlığın katılma talebinin kabl edilmesi önemli bir gelişme olarak yorumlandı. Ancak dava hakiminin Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile Batman Barosu Kadın Komisyonu’nun suçtan doğrudan zarar görmediğini söylerken, Bakanlığın zarar gördüğünü kabul etmesi, çelişki oluşturdu. Olay yeri keşfi için 4 Nisan tarihinin belirlendiği

Sibel Uzun: “Mücadelemizde sıçrama yaşıyoruz” Siirt’te 4. Duruşması görülen Esin Güneş davasını Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile birlikte takip eden Emekçi Hareket Partisi Genel sibel uzun Başkanı Sibel Uzun’dan dava hakkında ve kadın cinayetlerine karşı yürütülen mücadele hakkında görüşlerini aldık: Dava bizim lehimize diye düşünüyorum. Çünkü her süreçte olduğu gibi mücadelemizin sonuçlarını alıyoruz şuan. Öncesinde çok önemli hazırlıklar yaptık. Artık Siirt’te Batman’da ve Diyarbakır’da bu işin hazırlığını kadın örgütleriyle, ailelerle hep beraber yapıyoruz. Artık bizim illerden gelmemizin dışında bu bölgenin insanlarının da kadın cinayetlerine bakış açısının geliştiğini görüyoruz. Hukuki kısmı ile ilgili de, birincisi durmadan mahkeme telefon kayıtlarının alınmasını reddediyordu. Bu kabul edilir bir şey değil. Olabilecek en mantıklı şey, raporların incelenmesi, keşifin yapılması telefon kayıtlarının alınması. Durmadan bu çok subjektif bir şekilde, yani bir mahkeme düzenine uymayacak şekilde reddediliyordu. Telefon kayıtlarının alınması kararı alınmış oldu bu sefer. Bir başka konu keşifin düzenlenmesi olumluydu. Bir de adli tıp uzmanının DNA kayıtlarıyla ilgili bugün anlattığı her şey olayın aslında bir cinayet boyutunun olduğuyla ilgili çok önemli veriler söyledi. O açıdan da Esin Güneş davası mücadele eden tarafa dönüyor durumda bana göre. Bundan sonraki dava ve keşif sürecinin tüm bu gelişmelerle beraber çok olumlu ilerleyeceğini düşünüyorum.

2 Eylül’ü Yargılama Platformu bugün TÜSİAD önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi ve 4 Nisan’da Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın Ankara’da görülecek davası için çağrı yaptı. Gerçekleştirilen eylemde darbeye giden yolu TÜSİAD’ın gerçekleştirildiği belirtildi. Darbenin sorumlusunun yalnızca Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya olmadığı ve TÜSİAD’ın darbe sürecinde büyük katkısının olduğu vurgulandı. Basın açıklamasında 12 Eylül dönemi öncesinde toplumda hareketlilik olduğu, grev ve toplu sözleşme düzenini olduğuna değinildi. “Anarşi ve terör” e karşı geldiğini iddia eden cuntanın ilk işinin her türlü hak mücadelesini veren DİSK’i ve her türlü örgütü yasaklamak olduğu belirtildi. YARIN EMEK 03 NİSAN 2012 salı

editörler

tasarım

dağıtım

SANEM DENİZ KURAL İBRAHİM KESKİN SELÇUK KAYGISIZ Can ersoy MELİKE ÇINAR aslıhan pehlivan RIFAT ÇAPAR çiler kayabaşı ELİF KARAN CAN ÇOKSÖYLER EMİNE AHISLA FATİH PEKEDİS GÜRKAN KÖSE EZGİ CEREN AĞTAŞ KAAN ARSLAN osman erdem

6 aylık abonelik: 25 tl sanem deniz kurAl adına yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

sayı: 26

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

emre öztürk

adres

basıldığı yer

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul

ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 abonelik için tel: 0 507 516 85 35 yaringazetesi@yarinhaber.net


07 EKONOMi 05

YARIN 03 NİSAN 2012YARIN OCAK 2012

Benzin fiyatlarına ne oluyor? Son haftalarda yapılan zamlarla benzinin litre fiyatı 5 liraya yaklaştı. 10 yıl önce yaklaşık 1 dolara depoya konulan benzinin litresi şimdi 2,65 dolar. Artışta yüksek vergi oranları ve ‘vergiden vergi alınması’ etkili oluyor. Ayrıca ürün fiyatı ve ÖTV üzerinden yüzde 18 KDV alınması sebebiyle fiyat artışına paralel tahsil edilen KDV tutarı da yükseliyor. istnbul gürkan köse

Zaman’ın haberine göre akaryakıt fiyatlarına son dönemde yapılan zamlar üzerine benzinin litre fiyatı 5 liraya yaklaştı. Son üç haftada üç kez fiyatı yükselen benzine son olarak dün 8-10 kuruş zam yapıldı. Zammın ardından Ankara’da litresi 4,62 ile 4,63 lira arasında satılan 95 oktan kurşunsuz benzinin fiyatı 4,70 ile 4,72 lira aralığında satılmaya başladı. İstanbul ve İzmir’de ise 4,61-4,63 lira olan benzin 4,69-4,72 (2,65 dolar) liradan satılıyor. Oysa bundan 10 yıl önce 2002 yılının sonunda benzinin litresi yaklaşık 1 dolara satılıyordu. Benzinde dolar bazında artış 10 yılda yüzde 165 oldu. Artışta, son dönemde uluslararası piyasalarda petrolün varil fiyatının 123 dolara yükselmesi etkili oluyor. Ancak, yetkililer yükselişteki asıl etmenin, artırılan ÖTV tutarı ile akaryakıtta ‘verginin vergisi’nin alınması olduğuna işaret ederek, tüketicileri zamlardan korumak için vergilerde indirime gidilmesi gerektiğini belirtiyor. Zira

Temmuz 2008’de petrolün varili uluslararası piyasalarda 145 dolara çıkarak rekor kırmış, buna karşılık Türkiye’de benzin litresi 3,5 liradan satılmıştı.

AVRUPA’DAN DAHA PAHALIYIZ Türkiye’de akaryakıt fiyatları Avrupa’ya göre daha hızlı artıyor. Türkiye’de benzinin litresi

PETKİM de satılıyor Petkim Petrokimya Holding A.Ş’nin sermayesindeki Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na ait yüzde 10,32 oranına karşılık gelen A grubu hissenin özelleştirme ihalesinin nihai pazarlık görüşmesinde, en yüksek teklifi, 168 milyon 500 bin dolarla Socar Turkey Enerji AŞ ve Socar International DMCC Ortak Girişim Grubu (OGG) verdi. Özelleştirme İdaresi Başkan Yardımcısı Osman İlter’in komisyon başkanlığında yapılan nihai pazarlık görüşmesinde, ilk olarak kapalı elemesiz teklifler alındı. Daha sonra açık artırmaya geçildi. Açık artırmada başlangıç tutarı 168 milyon dolar, artırım aralığı ise 10 bin dolar olarak belirlendi. Açık artırmanın 5. turunda Naksan Plastik ve Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş çekildi. Böylece 5 tur olarak gerçekleşen açık artırmada en yüksek teklifi 168 milyon 500 bin dolarla Socar Turkey Enerji AŞ ve Socar International DMCC Ortak Girişim Grubu (OGG) vermiş oldu. Bu arada, Socar Turkey son teklif olarak 168 milyon 250 bin dolar vermişti. Daha sonra, Başkan Yardımcısı İlter’in ricası üzerine tekliflerini 250 bin dolar artırdı ve 168 milyon 500 bin dolara yükseltti. YARIN ekonomi

1,94 Euro’ya satılırken AB ortalaması 1,57 Euro. Aynı şekilde Türkiye’de 1,67 Euro olan motorinin litresi AB’de ortalama 1,49 Euro’dan depoya konuluyor. Uzmanlar artışa sebep olarak, Maliye’nin Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) artışına gitmesi ve dolardaki yükselişi gösteriyor. Uzmanların verdiği bilgiye göre

Temmuz 2008’de ham petrolün varili 145 dolara çıktı. Aynı dönemde 1 litre benzin 3,5 liradan satılıyordu. Ancak, aradan geçen zaman içerisinde Maliye 1,4615 lira olan Özel Tüketim Vergisi’ni 1,8915 liraya yükseltti. Maliye, ayrıca tüm fiyat (ürün fiyatı+ÖTV) üzerinden yüzde 18 Katma Değer Vergisi

(KDV) alıyor. Dolayısıyla ürün fiyatı arttıkça, sürekli artan bir KDV geliri söz konusu. Bu sebeple de ham petrol 123 dolardan işlem görmesine rağmen benzinin litresi tüketiciye 4,69 liradan satılıyor. Uzmanlara göre petrol fiyatlarındaki artışın devamı halinde fiyatlar 5 liraya geçebilir. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) mevzuatına göre Türkiye’de akaryakıt fiyatları en yakın erişilebilir piyasada (Akdeniz) oluşan ürün fiyatları ve dolar kuruna göre belirleniyor. Rafineri şirketi TÜPRAŞ, ithal ettiği ham petrolü rafineri maliyetleriyle vergileri ekleyerek satışa sunuyor. Türkiye’de, akaryakıt üzerinden alınan vergilerin yüksekliği (ÖTV+KDV) birim fiyatları olumsuz etkiliyor. Akaryakıt fiyatlarında verginin vergisinin alınması da (ÖTV üzerinden KDV tahsilatı) fiyatları artıran önemli bir unsur olarak öne çıkıyor. Ayrıca, ham petrol veya akaryakıt ürünleri ithalat yoluyla karşılandığından dövizdeki artış fiyatlara doğrudan yansıyor.

Mart, kazma kürek yaktırdı Enerji zamlarıyla geçen mart ayının son gününde de elektriğe zam geldi. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), 1 Nisan’dan geçerli olmak üzere vergi ve fonlar da dahil olmak üzere nihai tüketicinin kullandığı elektrik fiyatını ortalama olarak yüzde 8,1 oranında arttırdı. Elektriğe son olarak ekim ayında meskenlerde yüzde 9,57 oranında zam yapılmıştı. Bir süredir, doğalgaz fiyatlarındaki artış ve kurlardaki yükseliş nedeniyle, elektrikte zam baskısı olduğu belirtiliyordu. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, bugünden geçerli olmak üzere, kilovatsaat (kWh) bazında, vergi ve fonlar dahil olmak üzere nihai tüketicinin kullandığı elektrik fiyatlarında ortalama olarak yüzde 8,1 oranında artış yapıldığını açıkladı. EPDK’dan yapılan yazılı açıklamada, kurulun toplantısında elektrik perakende satış fiyatlarını oluşturan maliyetlerdeki değişimler ile Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi’nin (TETAŞ) tarife teklifinin değerlendirilerek karara bağladığı kaydedildi. Bu çerçevede 1 Nisan 2012 tarihinden geçerli olmak üzere,

vergi ve fonlar dahil olmak üzere nihai elektrik fiyatlarının ağırlıklı ortalama olarak yüzde 8,1 oranında arttığı kaydedilen açıklamada, “Aynı kapsamda, tek zamanlı perakende elektrik satış fiyatları, meskende yüzde 9,26 oranında bir değişimle 32.515 kuruşa, orta gerilim seviyesinde dağıtıma gömülü sanayide yüzde 8,71 oranında değişimle 26.672 kuruşa, dağıtıma gömülü ticarethanelerde yüzde 4,33 oranında bir değişimle 33.253 kuruşa yükselmiştir” denildi.

KUR VE GAZ ARTIŞI Elektrikte zam baskısı bir süredir sektör temsilcileri tarafından da dile getiriliyordu. Yetkililer, yüzde 7 ila 10 arası zam baskısı doğduğunu belirtirken, zammın gerekçesi olarak doğalgaz fiyatlarının artışı ve kurlardaki yükseliş gösteriliyordu. Elektrik Üreticileri Derneği Başkanı Önder Karaduman da yaptığı açıklamada; elektriğin yüzde 51’inin doğalgazdan üretildiğini, bunun 16 bin 300 MW’lik bir kurulu güce karşılık geldiğini belirterek, “Ağır kış şartları nedeniyle Türkiye’ye fazla gaz verilemedi. Dağıtım ihalelerini ka-

zanan şirketler de yeni tarifelerini iyi bir fiyatla çıkartma çabası içindeler. Elektriğe zam yapılması kaçınılmaz” ifadelerini kullanmıştı. Yüzde 9’a yakın zamlanan elektriğe, ekim ayında da yüzde 10 civarında zam yapılmıştı. Eylül ayı sonunda yapılan toplantıyla, elektrik tarifesinin meskende yüzde 9.57, sanayide ise yüzde 9.26 oranında yükselmesi benimsenmişti.

ZAMLAR PEŞPEŞE Sabah saatlerinde EPDK’nın elektriğe zam haberinin ardından, gece geç saatlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da, doğalgaza yüzde 18.72 oranında zam yapıldığını duyurdu. Yıldız, Doğalgaz fiyatlarının da döviz ve ham petrol fiyat artışına bağlı olarak bugünden itibaren geçerli olmak üzere zamla satılacağını belirtti. 2011 yılında Türkiye’de elektrik enerjisi üretimi toplam 228.4 milyar kilovat saat olarak gerçekleşirken, bunun yaklaşık yüzde 45’i doğalgazdan geldi. Aynı tablo, 2012 yılının ilk dört ayında da yükselerek devam etti. YARIN ekonomi

Draghi : “İyimserlik için çok erken” Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi, Euro Bölgesi’nde süregelen borç krizinin sona ermesi ve bölgenin ekonomik görünümüne ilişkin mutlak anlamda iyimser olmak için çok erken olduğunu söyledi. Draghi, Berlin’de yaptığı açıklamada, “İnsanlar iyimser olduğumu düşünüyorlar. Bir kaç ay öncesiyle kıyaslandığında görece olarak daha iyimserim ancak mutlak anlamda iyimser değilim. Bunun için çok erken” dedi. Euro Bölgesi’nin tamamında ekonomik faaliyetlerde ve finansal piyasalarda istikrar işaretleri görüldüğünü yineleyen Draghi, ancak bunun çok düşük seviyelerde olduğuna dikkati çekti. Bölge üyesi ülkelere bir kez daha

çabalarını yoğunlaştırma çağrısında bulunan Draghi, mevcut durumun, mali konsolidasyon sağlamak, istihdamı artırmak ve rekabetçiliği geliştirmek için hükümetlere fırsat yarattığını vurguladı. Konuşmasında İtalya ve İspanya’ya da değinen ECB Başkanı, her iki ülkede de önemli ilerlemeler kaydedildiğini ifade etti. Draghi, ECB’nin iki kez düzenlediği uzun vadeli refinansman operasyonundan kaynaklanan enflasyonist bir tehdit olmadığına dikkati çekerek, enflasyonist risklerin artması halinde Avrupa Merkez Bankası’nın derhal harekete geçeceğini belirtti. Bölgedeki bankaların istikrar kazanmakta olduğuna işaret eden Draghi, bankaların daha fazla güçlenmek için karlarını korumaları ve temettü ile ikramiye tutarını azaltmaları tavsiyesinde

Ekonomide neler oluyor? Yunanistan’ın durumu giderek gariplikler senfonisine dönüşüyor. Dünya tarihinin en büyük kurtarma paketiyle iki defa kurtarılan Yunanistan, şimdi “üçüncü paket gerekebilir” diyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, benzin fiyatına ard arda gelen zamları, “Artan fiyatlardan ben de memnun değilim” diyerek değerlendirdi. TÜPRAŞ, İran’dan ham petrol alımını yüzde 20 azaltmaya karar verdi. Malul ve engelli olanların, motorlu taşıtlar vergisi istisnasından faydalanmak için sağlık kurulu raporu, araçlar için teknik belge ve proje raporunu ibraz etmeleri gerekmeyecek. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, “Türkiye’nin ekonomik gücünün, benzer not seviyesindeki ülkelere göre ılımlı-yüksek” olduğunu bildirdi. “Kuzey Marmara (3. Boğaz Köprüsü Dahil) Otoyolu Projesi Odayeri-Paşaköy (3.Boğaz Köprüsü Dahil) Kesimi” işinin ihalesi, 20 Nisan’a ertelendi. Almanya’da hava ulaşımı grevle sarsıldı. Birçok havalimanında yer görevlileri iş bıraktı. Yüzlerce uçuş iptal oldu. Binlerce yolcu havalimanlarında mahsur kalmış durumda.

BDDK’dan tüketiciye uyarı

BDDK, kredili mevduat hesapları kapsamında kredi kullanmayı düşünen tüketicileri, bankaların faiz oranları ile masraflarını karşılaştırarak tercih yapmaları konusunda uyardı. BDDK’dan yapılan yazılı açıklamada, bankalarca (katılım bankaları hariç) KMH kapsamında kullandırılan kredi tutarının 2011’in Haziran ayında 6 milyar 516 milyon 30 bin, Eylül ayında 7 milyar 262 milyon 916 bin ve Aralık ayında ise 7 milyar 395 milyon 431 bin liraya ulaştığı belirtilerek, Aralık 2011 itibariyle bankalarca KMH çerçevesinde tahsis edilen kredi limitlerinin kullanılmayan kısmının 22 milyar 455 milyon 235 bin lira tutarında olduğu bildirildi. YARIN ekonomi

Avrupa işsizlikte tarihi rekora ulaştı

Euro Bölgesi’nde işsizlik oranı Şubat ayında yüzde 10.8’le tarihinin en yüksek düzeyine çıktı. AB istatistik kurumu Eurostat’ın verilerine göre 17 üyeli Euro Bölgesi’nde işsizlik oranı bir yıl önce yüzde 10, 2011 yılı sonunda yüzde 10.6 ve bu yılın Ocak ayında yüzde 10.7 düzeyindeydi. 27 üyeli AB’nin işsizlik oranı da bir yıl önce yüzde 9.5 ve 2011 sonunda yüzde 10 düzeyindeyken Ocak ayında yüzde 10.1 ve Şubat’ta yüzde 10,2’ye tırmandı. AB’de Şubat ayı itibariyle en yüksek işsizlik oranları yüzde 23.6’yla İspanya, yüzde 21’le Yunanistan (2011 sonu itibariyle), yüzde 15’le Portekiz ve yüzde 14.7’yle İrlanda’da kaydedildi. İşsizlik oranları AB’nin büyük ekonomilerinden Almanya’da yüzde 5.7, İngiltere’de yüzde 8.3 (2011 sonu itibariyle), İtalya’da yüzde 9.3 ve Fransa’da yüzde 10 oldu. Eurostat, son 1 yılda işsizler ordusuna 1 milyon 476 bini Euro Bölgesi’nde olmak üzere AB genelinde 1 milyon 874 bin kişinin eklendiğini duyurdu. Şubat 2012 itibariyle Euro Bölgesi’nde 17 milyon 134 bin ve AB’de 24 milyon 550 bin işsiz bulunduğu bildirildi. YARIN ekonomi

Zarar ettiren yöneticilerden istifa

Research In Motion 2006´dan bu yana ilk defa net zarar açıkladı ve BalckBerry nakliyeleri düşüş yaşadı. Yeni CEO stratejik bir yenilenme için adımları açıkladı ve şirketin satışı olasılığını da göz ardı etmedi. Şirketin artık finansal tahminlerde bulunmayacağı ve kaldıraçları artırmak için ortaklık ya da ortak lisans gibi stratejik fırsatlar aradığı açıklamaları ile RIM hisseleri yüzde 9 düştü. Aralarında eski CEO ve şimdiki direktör Jim Balsillie’nin de bulunduğu bazı üst düzey yöneticiler şirketten ayrılacak. YARIN ekonomi

Dünyanın en eski bankasından dev zarar

bulundu. Avrupa Merkez Bankası, ilki 21 Aralık’ta ikincisi 29 Şubat’ta olmak üzere düzenlediği Uzun Vadeli Refinansman Operasyonu (LTRO) kapsamında Euro Bölgesi bankalarına 3 yıl vadeyle yaklaşık 1 trilyon euro tutarında kredi imkanı sağlamıştı.

Enerji fiyatları, şubat ayında Euro Bölgesi’nde enflasyon oranının yüzde 2,7’ye ulaşmasına yol açtı. Almanya’da pek çok kişi ECB’nin bankalara sağladığı uzun vadeli kredi operasyonlarının da enflasyonist baskı oluşturduğundan endişe duyuyor. YARIN ekonomi

İtalya’nın en büyük bankalarından Monte dei Paschi di Siena, Euro Bölgesi borç krizi nedeniyle maruz kaldığı kayıplar ve ekonomideki yavaşlama yüzünden geçen yıl 4,7 milyar Euro zarar ettiğini açıkladı. Varlıklarından 4,51 milyar Euro silen bankanın hisseleri, zarar açıklaması üzerine dün yüzde 8’den fazla değer kaybetti. Banka, varlık silmenin bir muhasebe işlemi olduğunu, nakit akışında, likiditede ve gelecekte kar potansiyelinde etki yaratmayacağını bildirdi. Bankadaki kontrol hissesinin sahibi olan banka vakfı, UniCredit bankasının eski üst yöneticisi (CEO) Alessandro Profumo’ya başkanlık önerdi. Profumo, Libya otoritelerinin UniCredit’te hisselerini artırmasının rahatsızlık yarattığı 2010 yılında bankadaki görevinden ayrılmıştı. Monte dei Paschi di Siena Genel Müdürü Fabrizio Viola, Profumo’nun atanmasının “bankanın yeniden yapılanmasının işareti” olacağını söyledi. Viola, sermaye artırımının söz konusu olmayacağını belirterek, “Amacımıza ulaşmak için mümkün olan her şeyi yapıyoruz” diye konuştu. YARIN ekonomi


08 EKONOMi

0403EKiM 2011 YARIN NİSAN 2012 YARIN

“İşsizliğin azalması zaman alır” ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke, “ekonominin hızlı büyümemesi halinde işsizlik oranının normal seviyeye inmesinin birkaç yıl sürebileceğini” söyledi. ABD finans sisteminin güçlü ve Euro Bölgesi borç krizi daha az kaygı verici göründüğü için bu günlerde iyi uyuduğunu, akaryakıt fiyatlarındaki yükselişin büyümeye etkilerinin hafif olacağını ifade etti.

eskişehir rasim araz

İşsizlik oranının hızla düşmeye devam etmesi için ekonominin yeteri kadar güçlü olmadığına işaret eden ve işsizlik oranı için normal seviyenin yüzde 5 ila yüzde 6 olduğunu belirten Bernanke, “Son haberler iyi, ancak ihtiyatlı davranmaya ve bunun sürdürülebilirliğini sağlama almaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Henüz, tam toparlanma yolunda olduğumuzdan tamamen emin olabileceğimiz noktada değiliz” dedi.

Bernanke, “güçlü büyümenin istihdam piyasasındaki iyileşmeyi garanti edeceğini” kaydetti.

bir garantisi yok FED Başkanı Bernanke, yüzde 0-yüzde 0,25 aralığındaki gösterge faiz oranında 2014 yılında artış olup olmayacağı sorusuna, “Süre bir garanti değildir, ancak kısa vadeli faiz oranları için bizim en iyi tahminimiz FED’in büyüme görünümüne dayanmaktadır” yanıtını verdi. Ekonominin nasıl geliştiğini gördüklerini kamuoyuna açıklamaya çalıştıkla-

rını, ekonominin farklı görünmesi, bazı şeylerin güçlü olması ya da çok zayıflaması durumunda planlarını değiştirmek zorunda kalacaklarını vurgulayan Bernanke, “Gördüğümüzden daha hızlı büyüme sağlayamazsak işsizlik oranının yüzde 5 ila yüzde 6 seviyesine dönmesi muhtemelen biraz uzun sürecek, birkaç yılı bulabilir” diye konuştu.

“gelişme lere haz ırlıklı olun ” FED’in, yeni bir tahvil satın alma olasılığı dahil ekonomiye destek için daha fazla adım atma seçeneklerini açık tuttuğunu

Kurtarma fonu rekora koşuyor Euro Bölgesi, borç krizindeki üyelerini kurtarma fonunun sermayesini geçici süreliğine 940 milyar Euro’ya yükseltmeye hazırlanıyor. AB kaynakları, yarın Kopenhag’da toplanacak olan Euro Bölgesi maliye bakanlarının halen 500 milyar Euro’yla sınırlandırılan kriz fonunun müdahale kapasitesinin 2013 ortasına kadar 940 milyar Euro’ya çıkarılması konusunda uzlaşabileceklerini belirtiyor. Euro Bölgesi’nin krizle mücadele

için 500 milyar Euro’luk kalıcı Avrupa İstikrar Mekanizması (ESM) ve 440 milyar Euro’luk geçici Avrupa Finansal İstikrar Fonu (EFSF) adı altında 2 enstrümanı bulunuyor. Azami kullanımları 500 milyar Euro’yla sınırlanan 2 fondan bugüne dek Yunanistan, Portekiz ve İrlanda’nın kurtarılması için 192 milyar Euro kullanıldı. ESM ve EFSF’yi 2013 ortasına kadar birlikte yürürlükte tutarak toplamda 940 milyar Euro’luk müdahale

İngiltere ekonomisi daraldı İngiltere ekonomisi geçen yıl son çeyrekte yüzde 0,3 daraldı. Ulusal İstatistik Bürosu (ONS), İngiltere’nin gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYH), hane halklarının harcamalarını frenlemesi ve hizmetler sektöründeki düşük üretim nedeniyle geçen

yıl ekim-aralık döneminde yüzde 0,3 daraldığını açıkladı. ONS, daha önce ekonominin geçen yıl son çeyrekte yüzde 0,2 daraldığını bildirmişti. İngiltere ekonomisinin geçen yılın tamamı için yüzde 0,8 olarak açıklanan

gücüne sahip olmayı planlayan Euro Bölgesi, sonraki dönemde EFSF’yi kapatarak ve ESM’nin sermayesini 700 milyar Euro’ya çıkararak krizle mücadeleyi sürdürmeyi hedefliyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Başkanı Angelo Gurria, hafta başında Brüksel’de yaptığı açıklamada, Euro Bölgesi’nin krizle mücadele fonunun en az 1 trilyon Euro düzeyinde olması gerektiğini vurgulamıştı.

Krizdeki rolünü kabul etti

yarın ekonomi

büyüme rakamı ise yüzde 0,7’ye revize edildi. İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mervyn King’e göre, ekonomi bu yıl büyüme ve daralma arasında zikzak çizmeye devam edecek. Piyasa uzmanları ise ekonominin bu yılın ilk çeyreğinde büyümesini bekliyor. yarın ekonomi

Kredi kartında Hesap işletim ücreti de yasal değilmiş! haciz şoku Kredi kartı sahipleri iptal ettikleri, aldıktan sonra kullanmadıkları ve bankanın kendilerine zorla verdiği kredi kartları yüzünden icralık olma şokunu yaşıyor. Kredi kartlarında kalan borçlar ya da bankaların tüketiciden talep ettiği kredi kart aidatları tüketiciyi mağdur etti. Kredi kartı borcunu ödemeyen, kartta borcu olduğunun farkında olmayan ya da kredi kartı aidatlarını ödemek istemeyen tüketiciler bankalar ile karşı karşıya geldi. Şikayet Portalı Şikayetvar’ın şikayet verilerine göre; birçok tüketici bankaların kendilerinden talep ettiği ücretler nedeni ile icra takibi başlatıldığının şokunu yaşıyor.

Borç krizindeki İrlanda’nın eski Başbakanı Brian Cowen, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumun sorumluluğunu üstlendiğini söyledi. İrlanda basınında yer alan haberlere göre Cowen, Washington’daki Georgetown Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, krizin patlak verdiği 2008 yılında yetkili olan herkesin kendi payına düşen sorumluluğu üstlenmesi gerektiğini belirterek, “Dönemin başbakanı ve eski maliye bakanı olarak, bunu en çok ben yapmalıyım” dedi. Başında bulunduğu hükümetin, krizin kapıya dayandığı dönemde vergi artışı ve harcama kesintileriyle önlem alması gerektiğini ifade eden Cowen, bazı Avrupa ülkelerinde ciddi hatalar yapıldığını ve buna İrlanda’nın da dahil olduğunu söyledi. Brian Cowen’ın başında bulunduğu Fianna Fail-Yeşiller Partisi koalisyonu, emlak ve bankacılık sektörlerindeki sorunların tetiklediği krizin altından tek başına kalkamayınca, 2010 sonunda AB ve IMF’den yardım almak durumunda kalmıştı. Ekonominin hızla büyüdüğü dönemin ardından 2008 yılında ekonomik krizle yüzleşmek durumunda kalan İrlanda halkı, olanlardan sorumlu tuttuğu Cowen hükümetine geçen yıl şubat ayındaki genel seçimde ağır bir darbe indirmişti. yarın ekonomi

Bankaların vadesiz hesaplardan “hesap işletim ücreti” almasına rağmen faiz işlememesi tüketicilerin tepkisini çekiyor Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz, bankaların tüketicinin mevduat hesaplarından hukuka aykırı bir uygulama ile “hesap işletim ücreti” aldığını ifade ederek, buna karşın bazı bankaların tüketicinin yasal hakkı olan vadesiz mevduatına faiz uygulamadığını vurguladı. Yılmaz, bankaların tüketicilerin her bin TL’ye kadar vadesiz hesabına 25 TL’ye varan faiz işletmek zorunda olduğunu belirtti. TÜFE Genel Başkanı Sıtkı

Yılmaz yaptığı yazılı açıklamada, bankaların tüketicinin mevduat hesaplarından hukuka aykırı bir uygulama ile “hesap işletim ücreti” aldığına dikkat çekerek, buna karşın tüketicinin yasal hakkı olan “vadesiz mevduatına” ise faiz uygulamadığına dikkat çekti. Yılmaz açıklamasında 9 Aralık 2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Merkez Bankası’nın tebliğine atıfta bulunarak, buna göre bankalarca, mevduata uygulanacak sabit veya değişken faiz oranlarının serbestçe belirleneceğini, ancak vadesiz mevduat faiz oranının yıllık yüzde 0.25’i geçemeyeceğini vurguladı. yarın ekonomi

Ekonomi iyi yönetilmiyor CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Köyüne dönen çalışıyor görünüyor. Umudunu kaybedenler de var. Onlar da işsiz sayılmıyor. Asıl işsizlik rakamı yüzde 14’lerde. Ayrıca 9 yılda 6 kez mali af çıktı” dedi TÜRKİYE ekonomisindeki son gelişmeleri değerlendiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “İşsizlik rakamları gerçeği yansıtmıyor. Ekonomideki hedeflerle gerçekleşen rakamlar arasında çok fark bulunuyor. 9 yılda 6 kez mali af çıktı. Gelişmeler bizi endişelendiriyor” dedi. yarın ekonomi

Patronları kurtarıyorlar

Kriz üzerine görüşleri yayınlamaya devam ediyoruz. Bu hafta Yard. Doç. Dr. Özgür Orhangazi’nin görüşlerini aktarıyoruz. Ekonomide son durumları nasıl değerlendiriyorsunuz? Küresel çapta yaşanan ekonomik krizin etkileri her geçen gün biraz daha belirginleşiyor. Bu etkiler, uluslararası bankaların yönetimleri, finans şirketleri, borsalar ve hükümetler gibi “yüksek düzeylerde” görüldüğü için henüz halkları derinden vurmaya başlamadı. Kurtarma operasyonları emekçi yoksul halkları değil, mali sermaye baronlarını kurtarıyor. Hem krizin hem de kurtarma operasyonlarının insanların yaşamını derinden etkileyecek sonuçlar doğuracağı kesin. Kriz kapitalizmin ve yeni sömürgeciliğin icrasında önemli değişimler gerçekleştirmeye de aday. Ancak örneğin malileşme, güvencesizleştirme ve metalaştırma gibi ana eğilimlerin -düzen dışı siyasal müdahaleler olmadıkçaters yüz olmasının beklenemeyeceği açık. Gerek kredi bulma kanallarının azalması gerekse iç ve dış ticaretin daralması nedeniyle, krizin Türkiye’ye dönük etkileri öncelikle büyük bir borç altındaki özel sektör (140 milyar dolar deniyor ama gerçek daha yüksek), esas olarak da reel sektör üzerinde görülecek. Sermaye içindeki el değiştirme sürecinde kimin kurtarılıp, kimin batırılacağında siyasi tercihler belirleyici olacak. Erdoğan kriz lafı geçince asabileşiyor. Krize dönük önlem alınmadığını ve AKP politikalarının yetersizliğini vurgulayan başta geleneksel sermaye çevrelerini ve onlarla bağlantılı siyasal odakları “felaket tellallığı” ile suçluyor. Sermaye çevreleri ise kriz tartışmalarını destursuz kestirip atmaya çalışan AKP’yi duyarsızlıkla itham ediyorlar. Erdoğan bu sorunlar karşısında ekonomide atılımlar yapılacağını, siyasette aşırı baskıcılıkla yola devam edilemeyeceğini öne çıkartan bir söylem tutturmaya çabalıyor. Bu söylemler, eski dönemin artık hiçbir inandırıcılığı kalmayan repliklerinin basit tekrarından ibaret. Muhalefete göz açtırmayan, muhalif basına yönelik boykot çağrısı yapan, her tür yasakçılığa başvuran AKP’nin demokrasi havariliği nasıl inandırıcı olabilir? AKP’nin inandırıcılığı artık kendi yandaşları arasında dahi törpüleniyor.

Borsanın “ilk hazır giyim firması” iflas etti

1983 yılında kurulduktan sonra özellikle erkek hazır giyim alanında başta Avrupa olmak üzere tüm ihracat pazarlarında 1990’lı yıllarda fırtına gibi esen UKİ Uluslararası Konfeksiyon’un ömrü 29 yıl sürdü. 2007 yılında, son birkaç yıldır içine düştüğü darboğazda son virajı iflas erteleme davası ile dönmeye çalışan UKİ’nin iflasına karar verildi. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) Borsa Dışı Pazar’da işlem gören UKİ’nin yüzde 27,10’u halka açık bulunuyor. Borsa Başkanlığı iflas karanının ardından şirketin hisse senetlerinin Borsa Dışı Toptan Satış İşlemleri kapsamındaki işlemlerini süresiz olarak durdurdu. UKİ’nin 2007 yılının ikinci yarısında başlayan iflas erteleme ile ilgili süreci 23 Mart 2012 tarihi itibariyle sonuçlandı. Bakırköy 4. Asliye Mahkemesi şirketin iflasına karar verdi. Söz konusu kararın temyize açık olduğu bildirildi. UKİ temyize gider mi gitmez mi bilinmez ancak, şirketin hikayesi kur riski denen şeyin ne derece ciddi sonuçlar doğurabileceğini ortaya koyuyor.

KURDAN DARBE YEDİ İÇ PAZARA DÖNEMEDİ 1994 yılında “en çok ihracat yapan şirket” ünvanını kazandıktan sonra 1996 yılında İMKB’ye adım atan UKİ’nin sıkıntıları 2003 yılında başladı. Şirketin sahibi Turan Sarıgülle de daha önce yaptığı bir açıklamada, 2003’te düşük kur politikası ile sıkıntıya düştüklerini söylemişti. yarın ekonomi

SÖZLÜKÇE

?

HABERSİZ İCRA TAKİBİ “Bankadan almış olduğum kredi kartının borcunun ödenmeme sebebiyle 3 yıl önce icra takibi başlamış ve taksitler halinde maaşımdan kesilmiştir. 3 yıl sonra tarafıma iletilen yazılı beyanda kredi kartımın halen borcu olduğu ve irtibata geçmediğim taktirde icra işlemlerin yürütüleceği belirtilmiştir. Benden 386,17 Türk lirası talep edilmiş sebebini sorduğum da ise avukatlık işlem ücreti olduğu bunun gözden kaçtığını ödeme yapmadığım takdirde asıl borç toplamından işleme alınacağını söylemiş ve tarafımdan 386,17 Türk lirasını tahsil etmiştir. Maaş bordrolarımı kontrol ettiğimde kredi kartı borcumun kalmadığı 386,17 Türk lirasının benden haksız talep edildiği kanaatine varmış olduğumdan dolayı 386,17 liranın ve kesilen yıllık üyelik aidatlarının iadesini talep eder anlaşma sağlanamadığı takdirde hakkımı yasal yollardan arayacağımı beyan ederim.” yarın ekonomi

belirten Bernanke, “Bununla birlikte ekonominin gelişimine karşılık vermeye hazır olmalıyız” ifadesini kullandı. Birçok insan için önemli güçlük oluşturan akaryakıt fiyatlarındaki yükselişin ekonomi için “aşırı olmayan risk” yarattığını söyleyen Bernanke, istihdam piyasasının güçlenmesinin ve ekonominin sağlığı konusundaki diğer belirtilerin toparlanmaya destek vereceğini kaydetti. ABD’de aralık, ocak ve şubat aylarında tarım dışı istihdam her ay ortalama 245 bin kişi artarken, geçen yıl eylül ayında yüzde 9 olan işsizlik oranı yüzde 8,3’e geriledi. Geçen yıl son çeyrekte yıllık bazda yüzde 3 büyüyen ABD ekonomisinin, bu yıl ocak-mart çeyreğinde yüzde 2 seviyesinde büyüyeceği tahmin ediliyor. FED, yüzde 0-yüzde 0,25 aralığındaki gösterge faiz oranını 2014 yılının son çeyreğine kadar aynı seviyede tutacağını açıklamıştı. Birçok ekonomist, FED yetkililerinin 25-26 Nisan’da yapacağı toplantıda politika değişikliği yapmayacağına ve sadece ekonomideki büyüme daha da yavaşlarsa kredi koşullarını hafifleteceğine inanıyor.

İşte kriz

SÖMÜRÜ: Bir bölüm insanların başka bir bölüm insanları çalıştırarak onların emeğine el koyması. Toplumcu ekonomi anlayışına göre, köleci, feodal ve kapitalist düzenlerin tarihi sömürü tarihidir. Çünkü toplumların üretimini üretim araçlarında yoksun yoksun bıraktırılmış olanlar gerçekleştirir. Bunların ürettiği artı değer ise üretim araçlarına sahip olanların cebine gider.


09

03 NİSAN 2012 YARIN

fotoğraf: özgür çarkçı

Piyasacı eğitim modeli: 4+4+4

Rıfat Okçabol kimdir?

Önerilen 4+4+4 kademeli eğitim modeli meclisten geçerek yasalaştı. Başbakan Erdoğan 28 Şubat’ın izini sildikleri savıyla milletvekillerine teşekkür etti. Toplumun büyük bir kesimi 4+4+4 modelini protesto etti. Genel kanı eğitimin niteliğinin tamamen düşeceği, yoksul halk çocuklarına üniversite kapılarının kapanacağı. Konuyla ilgili olarak Boğaziçi Üniversitesi Emekli Öğretim görevlisi Rıfat Okçabol’la görüştük. Mecliste kavgaları dönen, türlü oyunlarla geçirilmek istenen 4+4+4 tam olarak nedir? Tam olarak oyun. Birinci RÖPORTAJ hedef zorunlu ibrahim keskin eğitimi 4+4+4 diye üç ayrı bölümde yapmak. Ama esas sorun ayrı ortamlarda yapılması değil tabi. Esas sorun, zorunlu eğitimi artırırken bunların yapmak istediği. Bunlar iki şey yapmak istiyorlar. Bir tanesi biliyorsunuz tartışmaların en önemli boyutu olan ilk 4’ten sonra çocukların açık öğretime ya da çıraklık eğitimine gitme fırsatı, öyle diyorlar, demokratik hak olarak sunuyorlar. Dolayısıyla zorunlu eğitimi kesintili yapmak. Bunların amacı zorunlu eğitimi 12 yıla çıkararak toplumun gözünde bir prestij sağlamak. Eğitimi kesintili yapmanın bir amacı açık öğretime ve çıraklığa yönlendirmek. Kim gidecek açık öğretime ve çıraklığa? Yani bu toplumda kimin gideceği belli. Gerçekler şunu gösteriyor şu anda, 8 yıllık eğitim zorunlu olsa da gitmeyenler var, İstanbul’da bile. Kağıthane’de okullaşmayla ilgili bir araştırma yaptık. Üç bine yakın öğrenci zorunlu olduğu halde okula gitmiyor. Kızların çoğunlukta olduğu yoksul çocuklar gitmiyor. İlköğretimi bitirip ortaöğretime kimler gitmiyor? Aynı kesim. Onların zorunlu 12 yıllık eğitimi hikaye. Çünkü esasen zorunlu eğitim devletin yurttaşından beklediği asgari öğrenim süresi. Bunların hedefi eğitimi piyasalaştırmak. Zaten ucuz iş gücü yaratarak kapitalist sömürgenlere bağlı bir ülke haline geldik. İnsanları yığınlar halinde çıraklığa gönderirsen, açık öğretime gönderirsen ucuz iş gücünü de yaratırsın. Van’da tekstil sanayi kurulacakmış. Tekstil sanayi büyük oranda evdeki kadınların sırtından para kazanan bir sanayi demek. Eve iş götürmek demek. Şimdi yoksul kesim ne yapacak? Çocuğunu açık öğretime gönderecek, öğretmen yüzü görmeden güya öğrenim görecek. Tekstil gibi iş yerlerine, kuruma fabrikaya gitmeden, çünkü fabrikada evde olduğundan iki misli maaş verecekler. Evde olduğu zaman, daha çok sömürülüyor, yarı yarıya maaşı düşüyor. Dolayısıyla burada esas mesele eğitimi zincirleştirmek. Kimi bakanlıkta çalışmış eski profesörler de diyorlar ki; “Mesleki eğitim öldü.” Orada da yalan söylüyorlar. Şimdi sayılara bakarsak, 8 yıllık kesintisiz eğitim 1997’de zorunlu oldu. Gelelim 2012’ye, Meslek liselerine giden öğrenci sayısı yüzde 100’den fazla arttı. Şimdi sayısı yüzde 100’den fazla artan bir sistemde Meslek Liseleri ölüyor nasıl dersiniz? Meslek liseleri ölüyorsa on yıldır iktidarda olanların yüzünden

mi yoksa kesintisiz eğitimden mi? İkinci yalan meslek liselerinden üniversiteye geçiş azaldı diyorlar. Onda da yalan söylüyor. Çünkü katsayı olmadan önceki sistemde Meslek Yüksek okullarına genellikle lise mezunları gidiyordu. Çünkü liselere yönelik bir sınav yapılıyordu. Meslek Liselerine katsayı verilerek genel liseden gelenlerin önüne geçilmesi sağlandı. Bir de katsayı nedeniyle pek çok Meslek Liselilerin Eğitim Fakültelerine gelmeleri sağlandı. Meslek Lisesi’nden gelip master yapan doktora yapan öğrencimiz var bu katsayı sayesinde. Katsayı olmadan önce yoktu öyle bir şey. Orada da yalan söylüyorlar. Çünkü kesintisiz eğitim İmam Hatip’e gidecek öğrencilerin sayısını azaltıyor. 1997’de olanın benzeri 1972’de de

Bunların hedefi eğitimi piyasalaştırmak. Zaten onlara ucuz iş gücü yaratarak kapitalist sömürgenlere bağlı bir ülke haline geldik. İnsanları yığınlar halde çıraklığa gönderirsen, açık öğretime gönderirsen ucuz iş gücünü de yaratırsın. olmuştu. 72’de Meslek Ortaokulları kapatılmıştı. O zaman “reform hükümeti” deniliyordu, 2 yıl içerisinde İmam Hatip’e giden öğrenci sayısı %72 azalmıştı. Bunun üzerine Ecevit ve Erbakan koalisyon hükümeti İmam Hatiplerin Meslek Ortaokullarını açtılar, bu hale geldi Türkiye. Yani onların bildiği bir şey var. Zaten akademik olarak da bilimsel olarak da bir çocuğun 5 yaşında yapacağı seçimle 8 yaşında yapacağı seçim ya da 12 yıl sonra yapacağı seçim benzer mi? Öğrenim süresi arttıkça çocuk kendisini tanıyarak daha özgürce seçim yapıyor. Siz öğrenim süresini kısalttığınız vakit çocuğun seçme hakkını elinden alıyorsunuz. O hakkı çocuğun yerine annesi kullanıyor, babası kullanıyor. İşte şu anda Meslek Liselerine giden İmam Hatip Liselerine giden hepsi üniversiteye geçmek için yırtınıyor. Niye? Çünkü oraya isteyerek, seçerek gitmiyor ki. Annesinin, babasının yüzünden ya da yoksulluğu nedeniyle gidiyor. Kur’an dersini seçmeli ders yapayım diyor. Ki Türkiye’de Kur’an dersine seçmeli ders deseniz bile o zorunlu derstir. Burada iki amacı görmek gerekiyor.

Bir, emekçiyi emekçi olarak kaderine terk etmek. İki, olabildiğince insanları dini eğitimden geçirmektir. Devlet son dönem, çıkaracağı yasaları çok belirsiz açıklamalarla ya da üstü kapalı bir şekilde sunarak çıkarıyor durumda. Bu yeni eğitim sistemini öngören yasa için de gayet demokratik olduğu söyleniyor. Bu yasanın demokratikliği neresinde? Dikkat edersen bu yasaları önce sunmadılar. Bunları büyük tepkiler aldıktan sonra sundular. Kürtçe eğitim konusunda şimdiye kadar mesela Eğitim-Sen vardı. Sırf anadilde eğitim dedikleri için neredeyse kapatılıyorlardı. Aradan çok geçmedi. Şimdi de Kürtçe seçmeli ders olacak diyorlar. Gerçi buna çok geç kalındı. Cumhuriyetin kuruluşunda yapılması gereken, sorgulanması bile hata olan bir konu bence. Ama bu dersi koymaları tek başına yeterli değil bence. 10 yıldır neredelerdi? Eğitim kaliteli olacak diyorlar? Bakanlık’ın açıklamasına göre 100 bin öğretmen ihtiyacı var. Eğitsel açıdan bu 4’leri bölseniz niteliksel olarak bir ilerleme sağlamaz. Yeni getirilen yasaya göre 5 yaşını dolduran çocuk örgün eğitime başlayacak. Bu çok yanlış bir uygulama. Üstelik diğer bölünmelerin bir niteliğe etkisi olmayacakken. Nitelik öğretmenden kaynaklanır, sınıfların durumundan, araç gereçlerden, ders programlarından ve eğitim öğretim yöntemlerinden kaynaklanır. Şu anki eğitim yöntemi sınavlara odaklı, ezberci bir yöntemdir. Bunu dörde değil 12 parçaya bölseniz de bu yöntem var olduğu sürece nitelik kazandıramazsınız. Yoksul ailelerin çocukları örgün eğitime gitmeyecektir. Kim gidecek yoksullar gitmeyecek de? Varlıklı orta- üst sınıf gidecek demektir. Siz yoksulu da genel eğitime alacak olsanız, her yıl 1 milyon çocuk 4’ten

Kuran dersini seçmeli ders yapayım diyor. Ki Türkiye’de kuran dersine seçmeli ders deseniz bile o zorunlu derstir. Burada iki amacı görmek gerekiyor. Bir, emekçiyi emekçi olarak kaderine terk etmektir. İki, olabildiğince insanları dini eğitimden geçirmektir.

1941 Beykoz doğumlu olan Okçabol, 1963 yılında İstanbul Üniversitesi’nde Matematik bölümünü bitirmiş, MEB bursuyla gittiği Michigan State Üniversitesi’nde ise eğitim alanında yüksek lisans yapmıştır (1972). 1964 yılından itibaren çeşitli yerlerde görev yapan Okçabol, 1982 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışmaktadır. Kitapları arasında: Eğitim Fakültelerinin Derdi Belli! YÖK’ün derdi ne?; Eğitim Sistemi Bozuk! Bozuk Olan Ne?; Eğitim Hakkı: Gerçekleştirilemeyen Bir İlke adlı çeşitli makalelerinden derlenmiş kitapları, Halk Eğitimi adlı ders kitabı.

5’e geçiyorsa, bu 1 milyon çocuğun yüzde 40’ını açık öğretime ya da çıraklığa gönderirseniz genel eğitime gidecek sayıyı ve devletin eğitime harcayacağı parayı azaltırsınız. Nitelik bozulacak. Çünkü bizim öğretmen yetiştirme sistemimiz şu anda uygulanan yönteme göre hazırlanmış bir eğitim sistemi. Siz 4+4+4 diye bölerseniz, öğretmeni de ona göre yetiştirmeniz gerekir. Dolayısıyla, umarım bu yasa geçmez ama geçecek gibi de duruyor. Bu sisteme geçildiğinde sisteme uygun öğretmenler 5-6 yıl sonra eğitilebilecektir. Sonuç olarak bu sistemde beş ya da altı nesli harcamış olacaksınız. 60 aylık çocukla ilgilenecek kesim okul öncesi öğretmenidir. Sınıf öğretmenleri şu an bile o donanımda değil. Söylenenlere göre ilk 4 yıl ilköğretim gibi tek öğretmenle olacak, ikinci 4 yılda branşlaşma olacak. Bu da pek çok öğrenci için 5. sınıfta zor olacak demektir. 8-10 yıl bu sisteme adapte olma sürecinde pek çok nesil zarar görmüş olacak yani içeriğinden önce getiriliş şekli bile niteliği çok çok düşürecek. Yükseköğretimde de bir dönüşümden bahsediliyor. Diyorlar ki, ortaöğretimdeki matematik, fizik, kimya gibi bölümlerin mezunlarını 1 yıllık kursa alıp, 30 kredilik ders ile öğretmen yapacağız. Şimdi bu yaklaşım zaten öğretmen niteliğine değer vermediklerini gösteriyor. Tabi üniversite mezunu mezun olduğu alanda bilgilidir. Ama öğretmenlik alan bilgisi ile sınırlı değildir. 40 yıl önceki yasada öğretmenlik; formasyondan, alan bilgisinden ve genel kültürden oluşur şeklinde tanımlanıyor. Siz 30 derste formasyonu veremezsiniz.

Son haliyle ne oluyor, öğrenim kurumunu bir ibadethaneye çeviriyorsunuz. Yani o açılım da sağlıklı değil. Müslüman isen kuran, Hristiyan isen İncil dersi alacaksın, dinsiz olan ne yapacak? Devlet samimi olsa yapacağı iş şudur. Yaygın eğitim kurumlarında ders açarsın. Ama bunu örgün eğitimde yapmazsın.

Gerçi Başbakan niyetini de dindar bir gençlik istiyoruz diyerek açıkladı. Peki ya gençliğin asıl sorunları? İşsizlik, eğitim sorunu vs.? Hükümetin bu konuda bir kurgusu var. “Dininin ve kininin davacısı olacak” diyen Başbakan çok vahim şeyler ifade ediyor ve bunu uzatıyor da. Madımak Oteli davasından sonra “Milletimize hayırlı olsun” diyerek başkalarının “Sivas’ta yaktık yine yakacağız” demesinin de önünü açıyor. İşte istenen gençlik böyle bir gençlik. Diğer bir mesele de ucuz işgücü yetiştirmek. Bunun nedeni de kapitalist olmasından kaynaklı. Özel okullar giderek artıyor, eğitim tamamen paralı hale geliyor. Zaten 652 sayılı kanun hükmünde kararnamede ne dedi hükümet; “Ekonomik siteme uygun rekabetçi öğrenci yetiştireceğiz”. Demek ki bir taraftan dindar bir taraftan kapitalist yetiştirecekler. Bu demokratikleşme konusuna tekrar gelirsek, Mesela kuran dersini seçmeli yaparken ne diyorlar, Kuran’a inanları siz yurttaş sayıyorsunuz diğerlerini saymıyorsunuz.

Yurt dışını araştırdık, en iyi modeli getirdik diyorlar bunun bir gerçekliği var mı? Hayır. Gerçekliği yok. Yurtdışında da karışık durumlar var. Yurtdışı dediğiniz kapitalist dünya. Kapitalist dünyanın şu anda hedefi eğitim. Bologna süreci vs yüksek öğretimi mahvediyor, niteliğini bozuyor, parasal haline getiriyor. Ama yurt dışındaki araştırmalar şunu getiriyor bizim kesintisiz eğitim bağlamında; birincisi, bir kişiye ne kadar uzun süre genel eğitim verirseniz o kişi o kadar yeni şeyleri öğrenir diyor. İkincisi, yurt dışı şunu görüyor: Eskiden neye ihtiyacı vardı sanayi toplumunun? Meslek lisesine. Ara elemanına ihtiyacı vardı. Şimdi hangi çağdayız biz? Bilgi toplumunda artık ara elemana ihtiyaç yok. Bilgi toplumunda bilgiyi üreten ve bilgiyi kullanan elemana ihtiyaç var; 1996’da 15. Milli Eğitim Şurası, hani bunlar 8 yıllık kesintisiz eğitimi 28 Şubat’a bağlıyorlar ya, Başbakan tankla, tüfekle geldiler, diyor ya. Doğruyu söylemiyor çünkü 28 Şubat’tan bir yıl önce 15. Şura’da

Eğitim sistemini ne kadar düzeltsek de mevcut sistemin bir sorunu var. Mesela Kütahya’da çadırları yaktılar Sivas’ın üzerine. Bu şuna dönüyor artık: “Yaptık, yapıyoruz, yapacağız” diyor yani! “Halk istiyor, engellenemez” diyor. Halk onu mu istiyor? Tam bu söylediklerinin çerçevesinde tekrar özetlemek gerekirse hükümet neyi istiyor? Suriye’ye girip halletmek istiyor, değil mi? Buna toplumda kimler karşı çıkıyor? İnsan biraz düşünüyorsa, vicdanı biraz gelişmişse, biraz dünyada neler olup bittiğini anlamışsa kan çıkıyor. Ama kimler karşı çıkmıyor? Çok fanatikler bazen karşı çıkıyor. Ama şu anda dinciler diyor ki niye Suriye’ye saldırmadık diyorlar. Kendini dine kaptırmış olan insanlar ise hayat pahalılanmış, bir yerde işçiler ölmüş, Van’da depremden sonra hükümet yokmuş, insanlar donuyormuş, çadırlarında yanıyormuş ya da bu 4+4+4 uygulanırsa yoksullar açık öğretime gidecekmiş, onların eğitimlerinin önü kesilecekmiş vs bunları dert edinen var mı? Dert edinen yok. Çünkü dini bütünsen Allah’tan diyor ya da bugün için Erdoğan, Erdoğan yerine başka bir Başbakan gelince, ‘O çok iyi bilir zaten’ diyor. Yani dini eğitim alan kişi iradesini, düşüncesini, üst güçlere terk ediyor.

bu konu konuşuldu. 15. Şura’da, büyük oy farklıyla 8 yıllık kesintisiz eğitim kabul edildi. O zamanın Milli Eğitim Müsteşarı şunu söylemişti: ‘Meslekler 2,5 yılda bir

Nitelik öğretmenden kaynaklanır, sınıfların durumundan, araç gereçlerden, ders programlarından ve eğitim öğretim yöntemlerinden kaynaklanır. Şu anki eğitim yöntemi nedir? Sınavlara odaklı, ezberci bir eğitim yöntemidir. Bunu dörde değil 12 parçaya bölseniz de bu yöntem var olduğu sürece nitelik kazandıramazsınız. eskiyor. Yıl 1996. Şimdi 2,5 yılda bir eskiyen meslek için eğitim verdiğiniz insan mı bilgi toplumunda faydalı olur yoksa daha uzun süre genel eğitim verdiğiniz ve öğrenmeyi öğrenmiş kişi mi? Başka bir örnek yine 1996’da. İşveren temsilcisi biri aynen şunu demişti 1996’da; “Biz, işveren olarak, sanayiciler olarak, meslek lisesi mezunu istemiyoruz. Biz ihtiyacımız olan mesleği öğretiriz. Bizim isteğimiz öğrenmeyi öğrenmiş genç istiyoruz.” Şimdi siz öğrenciyi açık öğretime ittiğiniz vakit öğrenmeyi öğrenmesini engelliyorsunuz. O genel lisedeki kadar öğrenemiyor. Dolayısıyla onu yaşam boyu çırak olarak mahkum ediyorsunuz. Bir tek onlar için örnek olabilecek Almanya var. O da vazgeçmeye çalışıyor çünkü Almanya’nınki de Hitler’den kalma faşist uygulama. Çocuk ortaöğretime giderken karar veriyor. Üniversite eğitimi mi yoksa mesleki eğitim mi diye ve çocuğun kaderini oradan çiziyorlar. Ve yılların kararları da belli bir şeyi gösteriyor: Türkiye’den, Fas’tan, Yugoslavya’dan, Mısır’dan, Cezayir’den giden göçmen işçilerin çocukları, Alman işçi sınıfının çocuğu mesleği yani o sınıftan yapıyı sürdürüyor. İnsanın ciğerine dokunuyor, Batı ülkelerinde olan her şeyi alıyor muyuz ya? Orada bir skandal oluyor, Almanya Cumhurbaşkanı hakkında bir sürü yolsuzluk çıktı, adam istifa etti. Türkiye’de Batı’nın o kısmını hiç almıyoruz ama.


0403EKiM 2011 YARIN NİSAN 2012 YARIN

Devletten özel okullara destek

4+4+4 kesintili eğitim yasalaştı 4+4+4 kesintili eğitim sistemi mecliste vekiller arasında günlerce süren kavgalara, dışarıda oluşan muhalefete, tartışmalı birçok maddeye rağmen Meclis Genel Kurulu’ndan geçti. AKP Hükümeti tek başına hazırladığı tasarıyı tüm muhalif hareketleri görmezden gelerek yasalaştırdı. ANKARA ASLIHAN PEHLİVAN

Sosyalist partiler ne diyor?

4+4+4 kesintili eğitim sistemi mecliste günlerce devam eden kavgalara, dışarıda oluşan muhalefete, KESK’in iki günlük eylemine rağmen Meclis Genel Kurulu’ndan geçti. AKP Hükümeti tek başına hazırladığı tasarıyı tüm muhalif hareketleri görmezden gelerek yasalaştırdı. Yasa tasarısı gündeme geldiğinden beri hemen her maddesi birçok kesimden tepki toplamıştı. AKP’nin eğitimcilerin dahi görüşünü almadan, aslında eğitim amacından çok ideolojik amaçla hazırlanmış olduğunu düşünülen eğitimi kesintili hale getiren ve eğitimin niteliğinde gelişmeye dair herhangi bir madde içermeyen yasa tasarısı meclisten geçti.

GÜN ÇAĞ AYDIN EMEKÇİ HAREKET PARTİSİ GENEL SEKRETERİ AKP hükümeti piyasacı ve gerici anlayışını eğitim sisteminde de harekete geçirmiş durumda. Özellikle dindar bir nesil yetiştirme çabası bu eğitim sisteminin özünü oluşturuyor. Memlekete, marksistlerden ve ateistlerden hayır gelmeyeceği düşüncesini taşıyan bu zihniyet sadece dini bir düzenleme değil neoliberal politikalara uyumlu bir modeli hayata geçirmeyi hedefliyor. Bu şekilde meslek liselerinde okuyacak olan gençler ucuz iş gücü olarak patronların hizmetine sokulacak. İşçi maliyeti minimal düzeye çekilecek ve patronlar daha fazla kar eden bir seviyeye getirilecek.

RIDVAN TURAN SOSYALİST DEMOKRASİ PARTİSİ GENEL BAŞKANI

KESK’e sert saldırı Hazırlık aşamasında görüş ve düşüncelerinin hiçbir şekilde dikkate alınmadığını dile getiren KESK, 4+4+4 kesintili eğitim sistemine karşı grev yapma kararı almıştı. Ancak KESK’in ve birçok siyasi kurumun katıldığı eyleme polis saldırdı. Sabah Ankara’ya gitmek isteyen sendikalıların otobüslerinin ablukaya alınmasıyla başlayan saldırılar, ilerleyen çok sayıda sendikalının yaralanmasına sebep oldu. AKP’nin tüm engellerine karşı kararlı bir şekilde GMK Bulvarı’nda oturma eylemini gerçekleştiren KESK 4+4+4 kesintili eğitim sistemine karşı haklı itirazlarını dile getirdi. “28 Şubat’ın tüm izlerini sildik” Eğitimi kesintili olarak 12 yıla çıkaran kanunla ilgili Başbakan, “bizler tarihimize kara bir leke olarak yazılmış, bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat’ın son izini, 28 Şubat’ta 15 yıl sonra geri dönmemek üzere tarihin tozlu raflarına gönderdik.” dedi. Çıkarılan yasanın sadece eğitimle ilgili olmadığını ve Türkiye’de demokrasinin ne kadar ileri şartlara ulaştığını ispatladığını iddia eden Erdoğan, mecliste yasa tartışılırken dışarıda KESK’in yaptığı eylemi provakasyon olarak değerlendirdi. Bununla da kalmayıp polisin eğitimcilere gaz ve su sıkmasını normal karşılayarak; “Polis ne yapsaydı? Su sıkmış başka bir şey sıkmamış ya” dedi.

Eğitim paralı hale dönüştürülmeye çalışılıyor. Neoliberalleşme sürecinin bir ön adımı olarak görmek lazım ve bir okul piyasa ilişkisi bağlamında değerlendirmek lazım. Her ne kadar TÜSİAD’la AKP arasında bu konuda bir çelişki yaşandı gibi gösteriliyor olsa da birbirlerinin politikalarına çok zıt olmadıkları açıktır. Bir taraftan dini eğitimi seçmeli de olsa getirirken öteki taftan anadilde eğitimi, Alevilerin taleplerini hiç görmüyor olması kabul edilemez.

FİGEN YÜKSEKDAĞ EZİLENLERİN SOSYALİST PARTİSİ GENEL BAŞKANI Yasa tasarısına karşı ciddi bir muhalefet itiraz söz konusu AKP tek başına muhalefeti dikkate almadan bir padişah mantığıyla yasayı geçirdi. Eğitim sistemi genel ihtiyaçtan ziyada AKP politikalarına uygun hale getirilmeye çalışılıyor. Çocuk gelinlerden sermayenin ihtiyaç duyduğu ara elemana birçok sorun barındırıyor. Ancak halkımız mücadelesiyle aşacaktır bu durumu.

SELMA GÜRKAN EMEK PARTİSİ GENEL BAŞKANI Yasayı üç konu üzerinden ele alıyoruz. Birincisi; muhafazakar, aklın ve bilimin dışında bir eğitim müfredatı uygulanmak isteniyor. ikincisi mesleki yönlendirme adı altında gençliğin sanayinin ve sermayenin ihtiyaçlarına uygun teknik donanımla yetiştirilmek isteniyor olması. Boyun eğen, sorgulamayan, şükreden bir gençlik yetiştirme aynı zamanda bu sanayinin de hizmetlerine boyun eğen genç işçi yetişme şeklinde açıklamak lazım. Üçüncüsü ise eğitimin, eğitim kurumlarının özelleştirilmesi.

4+4+4 kesintili eğitim sistemiyle eğitimde yapılan değişiklikler; Okula başlama yaşı indirildi Zorunlu ilköğretim çağı, 6-14 yaş yerine 6-13 yaş grubundaki çocukları kapsayacak. İlköğretim yok, ilkokul ve ortaokul var Artık ilköğretim yerine, ilkokul ve ortaokul geliyor. Eğitim sistemi kesintili olarak 12 yıla çıkıyor. Ortaokullara imamhatip bölümü getirildi İmamhatip liselerinin yanı sıra artık ilköğretimin dört yıllık bölümünden sonra çocuklar yeni açılacak ortaokulların imamhatip bölümlerine de gidebilecek.

Sınava alınmadı İzmir’de diyabet hastası olan 19 yaşındaki Rüya Çıralı, Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) için gittiği okulda, insülin pompalama cihazı sebebiyle salondan çıkarıldı. Çıralı, olaydan sonra baba-

sıyla polis karakoluna giderek şikayette bulundu. Baba Şenol Çıralı, “Sağlık Bakanlığı bu aletin ne işe yaradığını bir açıklasın. Bu işin sonuna kadar gideceğiz.” diye konuştu.

Sınav sabahı kalp krizi geçirdi Samsun’da bir öğrenci ise sınav sabahı aşırı stresi yüzünden kalp krizi geçirdi. Damla Orhan adlı öğrenci tüm müdahalelere karşı kurtarılamadı. Engelli öğrencilerin çilesi İstanbul’da bedensel engelli öğrenciler için belirlenen okulun fiziki şartlarının

Bir öğrencinin maliyeti 1500 lira Milli eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı bürokratlarının üzerinde anlaştığı ve Başbakanlığa gönderilen “Özel okullara teşvik” çalışması kapsamında, her öğrencinin devlete yıllık maliyeti çıkarıldı. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden, öğrenci sayısına göre hesaplanan yıllık öğrenci maliyeti yaklaşık 1500 lira olarak hesaplandı. Bu maliyetin içinde, okul, elektrik, su gibi okulların fiziki maliyetleri bulunmuyor. Özel sektör devlete okul kiralayacak Türkiye’de yaklaşık 2 bin 750 özel okul var. Bu okullar, yaklaşık 1 milyon öğrencilik kapasiteye sahip olmasına rağmen sadece 430 bin öğrenci eğitim alıyor. Öğrenci başına 1.500 liralık destek ile özellikle Anadolu’da mevcut olan 200 bin öğrenci sayısı 350 bine kadar çıkarılacak. Çalışmaya göre özel sektör ayrıca, devletin ihtiyaç duyduğu bölgelerde okul yapacak ve öğretmen dışında tüm personeliyle devlete uzun vadeli kiralayacak. Yarın Eğitim

Üniversitede “yüzleşme labirenti”

Yeni seçmeli dersler Kuran-ı Kerim ve Muhammed’in hayatının seçmeli ders olarak okutulması da kabul edildi. Meslek liselerine özendirme Ara elemen yetiştirmek için meslek liselerine yönlendirme artacak. Katsayı düzenlemesi yasallaştı 2012-2013 eğitim- öğretim yılında başlayacak yeni düzenlemeyle YÖK’ün aldığı katsayı kararı yasallaştı. Üniversitelere siyasilerin isimleri Dört üniversiteye, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan’ın adları verildi. Elektronik eğitim Fatih projesi kapsamında pilot bölgelerde uygulanmaya başlanan tablet ve akıllı tahta uygulamasıyla eğitimde teknolojinin değeri artarken öğretmenin değeri azaldığı gözleniyor.

ALPER TAŞ ÖZGÜRLÜK VE DAYANIŞMA PARTİSİ GENEL BAŞKANI AKP’nin ideolojisinin iki dayanağından biri piyasacılık, biride bu piyasacılığın ortaya çıkardığı sonuçları engellemek açısından sınırsız muhafazakarlık. Bu ikisi de taslağın içerisinde var. Yani hem piyasacı hem de sömürüye itiraz etmeyen, haklarını bilmeyen bir nesil yetiştirmeye çalışılıyor. Bu manasıyla zaten bu yasa tasarısının esas özü sömürüye itiraz etmeyen tevekkülcü şükürcü kaderci bir gençlik oluşturmaktır.

öğrencilere uygun olmaması sınav sabahı öğrencileri zor durumda bıraktı. Okulun girişindeki merdivenlerin ve sınıflardaki sıraların tekerlekli sandalyeye uygunolmaması öğrenci ve veliler tepki gösterdi. Günlerce önceden sınav salonları belirlenirken bedensel engelli öğrencilerin durumunun neden dikkate alınmadığı soruldu. Sınav salonunda tek gözetmen YGS’de yapılan plansızlıklardan bir diğeri ise gözetmen eksikliğiydi. Normalde bir başkan bir başkan yardımcısı olmak üzere iki görevli olur. Ancak bazı salon-

Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenciler “Barış ve Adalet Haftası” kapsamında Uludere, faili meçhuller, kadın cinayetleri, hasta mahkumlar gibi konulara değindikleri bir yüzleşme koridoru inşa ettiler. Öğrenciler yüzleşme labirentini elbirliğiyle cumartesi günü 8 saatte bitirip, Pazar günü de içini doldurmuşlar. “Kaldırmayacağız, buradayız” Okul yönetimi sabah gelip kaldırmalarını istemiş, “Kaldırmayacağız, buradayız” demişler. Cumaya kadar labirent başında nöbetteler. Boğaziçi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğrencisi Yıldız Tar, “Labirenti okulun en işlek yerine inşa ettik. Herkes içinden geçmek ve yüzleşmek zorunda” diyor. “Kırılma noktamız Uludere oldu” diyor Tar ve ekliyor: “Bölgede yaşananlar burada görülmek istenmiyor, bu gerçeklik yokmuş gibi davranılıyor.” ‘Yüzleşme koridoru’nu “1900’lerden bugüne katliamlar tarihimiz” diye özetliyor öğrenciler. Faili meçhuller, köy boşaltmaları, kadın cinayetleri, hasta tutsaklar... Kimi öğrenci uzun uzun geziyor koridorlarda, cezaevlerinden gelen mektupları, eski gazetelerden kupürleri, fotoğrafları inceliyor. Kimi de aceleyle labirentten geçerken Tar’ın elinde megafonla yaptığı anonslara kulak misafiri oluyor yalnızca. Tar, Özgür Gündem’in kapatıldığından, LGBT bireylere uygulanan sistematik şiddetten ve görünmez nice hak ihlalinden bahsediyor. Öğrencilerin labirentin içinde sergilenecekleri hazırlarken umutsuzluğa kapıldıkları olmuş, “Bu katliamlar duvarlara sığmıyor” demişler. Ama en sona sakladıkları ‘direniş koridoru’ sayesinde kendilerine gelmişler. “Direniş tarihi de katliamlar kadar eski” diyor Tar. “Herkesi direnmeye davet ediyoruz. Buradan yükselen her ses, savaşın bitmesi için bir umut ışığı.” Yarın Eğitim

25 günlük izin uygulamasına son

YGS bitti skandalları konuşuluyor YGS 1 Nisan Pazar günü yapılan YGS’ye1 milyon 837 bin öğrenci katıldı. Sınav sistemi, gereksiz güvenlik önlemleri, bedensel engelli öğrencilere uygun olmayan okullar pek çok sorun yaşattığı. Tüm bunlardan daha da vahimi bazı öğrencilerin hayatını kaybetmesine bile sebep oldu.

Geçtiğimiz günlerde dershanelerin kalkacağı özel okulların açılacağı söylenmişti. Bunun için ön çalışmalar başlamış durumda. Devletin öğrencileri özel okula yönlendirebilmek, üzerindeki yükü azaltabilmek için maddi destekte bulunacağı söyleniyor. Başbakan Erdoğan’ın “Dershaneleri kaldıracağız, özel okulları teşvik edeceğiz” sözleriyle gündeme getirdiği düzenlemeye göre; devlet özel okullardaki öğrenci sayısının artması için nakit destek verecek.

larda tek gözetmen vardı. Sınavdan sonra intihar etti YGS’ye giren 19 yaşındaki Hakan Ünal’ın cesedi Malatya’da Beylerderesi viyadüğünde bulundu. YGS’den çıktıktan sonra kendini viyadükten aşağı atarak intihar etmiş olabileceği söyleniyor. Yarın Eğitim

Eğitim sisteminde yapılmaya devam edilen değişiklikler bitmiyor. Yapılan değişikliklerin süresi ise birkaç yıldan fazla olamıyor. Öğrencilerin ise hangi sisteme alışıp, neye göre plan yapacakları belirsiz. Çünkü her an her şey değişebilir. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer üniversiteye giriş sınavı yaklaşırken lise son sınıf öğrencilerine son yıllarda velilerin onayıyla verilen 25 günlük izin uygulamasını kaldırdı. Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in döneminde başlayan ve Nimet Çubukçu’nun döneminde devam eden uygulamaya eğitimi aksattığı gerekçesiyle son verildi. Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, kararın gerekçesini, “Yönetmelik neyi gerektiriyorsa artık o şekilde bir uygulama yapacağız. Eğitimi aksatan uygulamalar kural haline getirilemez. İstisnai durumlar dışında artık öğrencilere fazladan izin verilmeyecek” dediler. Yarın Eğitim


3 NİSAN 2012 YARIN

İspanya’da işsizlik bardağı taşırdı

İşsizliğin en yüksek olduğu Avrupa ülkesi olan İspanya’da hükümet, tarihinin en ağır kemer sıkma önlemlerini açıklayarak kamu harcamalarında 27 milyar euro kesintiye gideceğini bildirdi. Genç işsizliğin yüzde 50’yi bulduğu ülkede gençler sokağa çıktı. Sendikalar da bu yasaya genel grevle karşılık verdi.

Dünya Turu

Fransa’da ‘komünist’ aday

Fransız Komünist Partisi ile Sol Cephe partisinin cumhurbaşkanlığı için ortak adayı Jean-Luc Melenchon, son bir buçuk ayda anketlerde 5 puan birden yükselerek seçimin 3’üncü adamı haline geldi. LH2 kamuoyu araştırmaları kuruluşu tarafından gerçekleştirilen son ankete göre, seçimin ilk turunda Sosyalist Parti’nin adayı François Hollande yüzde 28.5, iktidardaki Halk Hareketi Birliği’nin (UMP) adayı Nicolas Sarkozy ise yüzde 27.5 oranında oy alacak.

İSPANYA RIFAT ÇAPAR

Kesintiler kamu çalışanlarının maaşlarının dondurulması ve bakanlık bütçelerinin yaklaşık yüzde 17 oranında küçültülmesini de içeriyor. İspanya Başbakan Yardımcısı Soraya Saenz de Santamaria ülkenin çok sıradışı bir dönem geçirdiğini söyleyerek, “önceliğimiz kamu maliyesine çeki düzen vermek” diye konuştu. Madrid’deki IESE Ticaret Akademisi’nde iktisat profesörü olan Javier Diaz Gimenez BBC’ye “Bu ikna edici görünmüyor. Brüksel ile anlaşmaya vardıkları yüzde 5,3 hedefini tutturamayacaklar çünkü büyümeye ilişkin tahminler göz önüne alındığında yapılan kesintiler yeterli değil” diye konuştu. Bütçe konusundaki brifinge katılan İspanya enerji bakanı Jose Manuel Soria 1 Nisan’dan itibaren elektrik fiyatlarına yüzde 7 zam yapılacağını açıkladı. Sendikalar çalışma koşullarında değişiklik yapan ve işten çıkarmayı kolaylaştıran yeni yasal düzenlemeleri protesto amacıyla genel greve gitmişti. Gençlerin yarısı işsiz! İşsizliğin en yüksek olduğu Avrupa ülkesi olan İspanya’da hükümetin bütçe açığını kapaması için

euro bölgesi liderlerinin baskısını sürdürüyor. İktisatçılar, mali koşullarda düzelme olmaması halinde İspanya’nın da Yunanistan gibi bir dışardan kurtarma paketine ihtiyaç duyabileceğinden endişe duyuyor. Yüzbinlerce çalışan grevde Başbakan Mariano Rajoy liderliğindeki sağcı hükümet işten çıkarmayı kolaylaştıracak düzenlemelerini, bu suretle emek piyasasını esnekleştirerek istihdamı artıracağı gerekçesiyle savunuyor. Şubat ayında kabul edilen yasa, halen çalışılan her yıl için 45 gün temel alınarak hesaplanan kıdem tazminatı ödemesini 33 günle sınırlıyor. Sendikalar bu yasaya genel grevle karşılık verdi. Sendikalara göre, Barselona’daki gösterilere 800 bin kişi katıldı. Polis eylemcilere göz yaşartıcı gaz, cop ve plastik mermilerle müdahale etti. Grev sırasında başkent Madrid ve diğer kentlerde de protestolar düzenlendi. Genel grev nedeniyle karayolu, demiryolu ve hava ulaşımı etkilenirken iç hat seferleri ve Avrupa kentlerine yapılan uçuşların çoğu iptal edildi. Protesto eylemlerine ve greve katılımın boyutlarına bakıldığında kemer sıkma önlemlerinin şimdiden birçok kişinin sabrını zorladığını gösteriyor. İşsizliği protesto eylemleriyle tanınan “De-

mocracia Real YA Hareketi” İspanya’daki grevleri Yarın Gazetesi’ne değerlendirdi: “Bizim görüşümüze göre İspanya’daki son genel grev tam bir başarı idi. Binlerce insan, hükümetin neoliberal politikalarına karşı olduğunu bir kez daha göstermek için sokaklara çıktı. 12 Mayıs’ta Türkiye’nin de bize destek olacağını umuyoruz, bir sonraki adım ise adaletsizliğe karşı genel mücadeleler olacaktır.”

İtalya’da aynı hafta içinde iki işsiz kendini yaktı Kriz ve kemer sıkma politikaları yalnız Arap ülkelerinde can almıyor, Avrupa’da da işsizler kendini yakıyor. İtalya’da kabul edilen kemer sıkma politikaları işsizliğin çözümünün olmadığını en ağır koşullarda çalışan emekçilerin aklına sokmuş durumda. Aynı gün, farklı şehirlerde kendilerini ateşe vererek intihar eden işçiler ise hükümet tarafından krizin suçluları olarak gösteriliyor, haklarında dava açılıyor. 28 Mart Perşembe günü, duvar işçisi Giuseppe C. yakarak intihar etti. Sol görüşlü gazete La Re-

Francis Maude’nin, yakıt tankeri sürücülerinin greve gidecek olması nedeniyle vatandaşlarına yaptığı “Deponuzu ve bidonunuzu doldurmakla kalmayın, kavanozlarınıza da yakıt alın” önerisi ülkede panik yarattı. Olası bir grevde yaşanabilecek yakıt kıtlığına karşı Maude tarafından yapılan bu uyarı, bir İngiliz’in evine yakıt ikmali yaparken, çıkan AVRUPA yangında vücuduGÜNLÜĞÜ Fransa hava yolnun yanmasına nelarında grev var den oldu. Yaşanan Fikriye Yılmaz Cuma günü Air Franolayın ardından, ce işçileri CGT, CFDT İngiliz vatandaşları ve FO sendikalarının çağrısı üzerine Maude’nin istifasını istedi. greve gitti. Maude’nin, “Benzini şimdiden alaCGT sendikasının Air France kolu rak garajınızdaki bidonlarda musözcüsü David Ricatte “İlk defa yö- hafaza edin” önerisinin ardından, netim tarafından sadece toplumsal İngiltere’de benzin satışlarının yüzde kazanımlara değil iş güvencesine kar- 172, dizel satışlarının ise yüzde 77 şı da saldırı geliyor.” diye açıklamada oranında artış gösterdiği belirtildi. bulundu. Enerji Bakanı Ed Davey de daha önAir France yönetimi işçilerin maa- ce yaptığı bir açıklamada, “İnsanlara şından keserek 2 milyar euro tasarruf tavsiyemiz benzin istasyonlarına gityapmayı planlıyor. 2015 yılına kadar tiklerinde, depolarını tam doldurmagerçekleşmesi planlanan bu tasarruf, ları, yarım değil ve yakıtları azalınca aynı zamanda “yeniden yapılandır- tamamlatmaları” ifadesini ma” amacını da içeriyor. Buna göre yönetim geçmişte kabul edilmiş olan toplu sözleşmeleri reddedebilecek, değiştirebilecek. Sendikalar 2 ve 3 Nisan günü de greve gidileceğini duyurdu, Paris’teki iki havaalanından biri uçuşların %20’sinin iptal edildiğini duyurdu.

İngiltere’de grev hükümeti korkuttu İngiltere’de yakıt tankeri sürücülerinin greve gitmesi, ülkede benzin krizi yarattı. İngiltere Kabine Bakanı

Japonya, Kore’yi vuracak! Kuzey Kore’nin iki kısa menzilli füze denemesi yapması, bölgede gerginliği yükseltti. Japonya Savunma Bakanı Kuzey Kore’nin, fırlattığı füzelerin topraklarından geçmesi halinde roketin durdurulması talimatını verdi. Güney Kore Savunma Bakanlığı’ndan iki yetkili, denemenin Seul’de yapılan Nükleer Güvenlik Zirvesi’nden bir gün sonra yapıldığını söyledi. Adının açıklanmasını istemeyen bakanlık yetkilileri, Kuzey Kore’nin bu dönemde kısa menzilli füze denemesinin ne maksadı olabileceğiyle ilgili yorum yapmadı. Kuzey Kore, gelecek ay batı kıyısından uzun menzilli roket fırlatmayı planlıyor. Kuzey Kore, roketle uydu göndereceğini bildiriyor, ancak Amerikalılar ve Güney Koreliler roket göndermenin uzun menzilli füze denemesine kılıf olduğunu düşünüyor. YARIN DÜNYA

Avrupa’da işsizlik ve grevler artıyor pubblica, intiharı“ Ekonomik kriz tarafından boğulan bir adamın dramı” başlığı atarak haber yaptı. Aynı gün yine duvar işçisi olan Fas kökenli başka bir işçi kendini yaktı. Kendini ateşe vermeden 4 aydır maaşının ödenmediğini haykırdı. Giuseppe’nin dramı ise “yolsuzluk” idi. 2007’den bu yana 104bin euroyu bulmuş vergisini ödemediği için kendisine devlet dava açmıştı.

KOMÜNİST ADAY 5 PUAN YÜKSELDİ Aynı anket, Fransız Komünist Partisi (PCF) ile Sol Cephe’nin (Front de Gauche) ortak adayı Jean-Luc Melenchon’un yüzde 15, aşırı sağcı Milli Cephe (FN) partisinin adayı Marine Le Pen’in yüzde 13.5, merkez-merkez sağ eğilimli MODEM partisi adayı François Bayrou’nun ise yüzde 12 oranında oy elde edeceklerini gösteriyor. Oylarının yüzde 26’sının 18-24, yüzde 18’inin ise 25-34 yaş grubundan geldiği belirtilen Melenchon’un, son bir ay içinde bu yaş grupları arasında 11 puan birden ilerlediği kaydediliyor. Melenchon’un seçim programında şu anda brüt bin 398 Euro olan asgari ücretin bin 700 Euro’ya çıkarılması, tüm sağlık hizmetlerinin yüzde 100 devlet tarafından karşılanması, yüksek gelirlilere vergilerin artırılması, su, elektrik ve gaz gibi temel ihtiyaçlara “sosyal tarife” uygulanması ve 6’ıncı Cumhuriyet’e geçilmesi gibi politikalar da bulunuyor. YARIN DÜNYA

kullanmıştı. İngiltere’de 2 bine yakın tanker sürücüsünün çalışma koşullarının iyileştirilmesi için bağlı oldukları ‘Unite’ isimli sendika aracılığıyla greve gitmesi bekleniyor. Grev için kesin tarih belli değil ancak sendikanın greve gitmeden bir hafta önce uyarı yapması gerekiyor.

Petrol ürünlerine zamlar Pakistan’ı ayağa kaldırdı Petrol ürünlerine ve doğal gaza yapılan zamlar tepkilere yol açtı. Geri adım olmazsa önemli bir sanayi merkezinde üretim duracak. Pakistan’da dün, hemen hemen Türkiye’yle aynı saatlerde petrol ürünlerine (yüzde 10) ve doğal gaza (yüzde 15) zam geldi. Zamlar nedeniyle ülkenin büyük kentlerinde protesto eylemleri düzenlenirken, toplu taşıma ve nakliye birliklerinin hükümetin zamları geri çekmemesi durumunda yüzde 50 zam yapacaklarını açıklaması tepkileri de daha da yoğunlaştırdı. Ayrıca, ülkenin sanayi üretiminin önemli kısmının gerçekleştiği Lahor’da, sanayi odası, zamlar geri çekilmezse üç gün sonra üretim yapmayı durduracaklarını açıkladı. Sivil toplum kuruluşları, hafta içinde ülke genelinde büyük çaplı eylemler yapacaklarını duyururken, ülkede zamların nakliye ücretlerine ve temel tüketim ürünlerine yansımasından da endişe ediliyor. YARIN DÜNYA

Endonezya’da halk benzin zammına tepkili Rusya’da toplanma özgürlüğüne kelepçe Her ayın 31’inde, Rusya’da Anayasa’nın 31. maddesi ile güvence altına alınan toplanma özgürlüğünün uygulanması için eylem yapılıyor. Bu sene Moskova ve SaintPetersburg’da yüzlerce insan toplanma özgürlüğü için eylem yaptı. Toplam 80 kişi gözaltına alındı.Polis şiddeti ise Rusya’da istisna değil. Mart ayından bu yana işkence haberleri artıyor. Son olarak, 28 Mart Çarşamba günü gözaltında öldürülen iki kişinin haberi geldi. Ancak Rusya’da protesto eylemi dalgası son bulmuyor. Putin’in cumhurbaşkanı seçilmesinden bu yana yüzbinlerce insanın sokağa çıktığı Rusya’da, halk 6 Mayıs’ta yine sokaklarda olacak.

Endonezya’da devlet tarafından sübvanse edilen benzine zammı protesto eden halk zammın geri çekilmesini istiyor. Yeni fiyat uygulaması ile bir litre benzin 4 bin 500 rupiahtan (0,87 TL), 6 bin rupiaha (1,16 TL) çıkacak. Başkent Cakarta merkezde polisin geniş güvenlik alması sonucu eylemler daha kontrollu yapıldı. Endonezya’nın Medan, Makassar, Palu şehirlerinde ise gösteriler şiddet olaylarına dönüştü. Göstericiler, sokakta polisle çatıştı. Polis, göstericilere tazyikli su ile müdahale ederken, eylemciler de güvenlik güçlerine taş attı. Göstericiler ayrıca sokaklarda lastik yakarken, bazı araçları da ateşe verdi. Eylemlerin öğrenciler tarafından yapılması ise ayrı bir endişe konusu. Endonezya’da 1998 yılında yaşanan öğrenci hareketleri, 30 yıl iktidarda bulunan Devlet Başkanı Suharto’yu istifa etmeye zorlamıştı. YARIN DÜNYA


Yarın’dan Seçkin Aydoğan’a selam

Grup Yorum üyesi Seçkin Aydoğan “terör örgütü üyesi olmak ve örgüt propagandası yapmak” suçundan 4 aydır tutuklu. Geçtiğimiz günlerde duruşması olan Aydoğan’a 4 arkadaşıyla birlikte tutukluluk hallerinin devamı kararı açıklandı. “Bizi ıslah edemeyen-

“Altın Artemis” için yarışacaklar 11 yıl aradan sonra düzenlenecek 12. Uluslararası İzmir Film Festivali’nin ulusal yarışma filmleri ve jürisi belli oldu. 21 Nisan’da başlayacak festivalin jürisinde; yönetmen Ezel Akay, sinema yazarı Murat Özer, oyuncu Işık Yenersu ve Rıza Sönmez ile görüntü yönetmeni Uğur İçbak yer alıyor.

izmir deniz adıbelli

21-28 Nisan 2012 tarihleri arasında, Başbakanlık Tanıtma Fonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Kalkınma Ajansı destekleri ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı ile Dokuz Eylül Üniversitesi işbirliğiyle 11 yıl sonra yeniden hayata geçirilecek olan 12.Uluslararası İzmir Film Festivali’nde yarışacak filmler ve jüri üyeleri belli oldu.

FESTİVAL JÜRİSİ Yönetmen Ezel Akay, Oyuncular Işık Yenersu ve Rıza Sönmez, Sinema Yazarı Murat Özer ve Görüntü Yönetmeni Uğur İçbak’ın jüriliğinde yapılacakyarışmaya 10 film katılıyor.

18SORU ÖZNUR PAZARLI

Bu anket K. Marks’ın kızları Jenny ve Laura ile oynadığı bir oyundan alınmıştır.

öğrenci - izmir

1. En sevdiğiniz erdem? Paylaşmak. 2. Başlıca özelliğiniz? Adaletli olmam. 3. Mutluluk nedir? Deniz. 4. Mutsuzluk nedir? Sevdiğin şeyi yapamamak. 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Küçük yalanlar. 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Ukalalık. 7. En sevmediğiniz şey? İki yüzlülük. 8. En sevmediğiniz kişiler? Egemenler. 9. En sevdiğiniz iş? Yüzmek. 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet Ran. 11. En sevdiğiniz yazar? Victor Hugo. 12. Kahramanınız? Yok. 13. Kadın kahramanınız? Annem. 14. En sevdiğiniz çiçek? Sümbül. 15. En sevdiğiniz renk? Mor. 16. En sevdiğiniz yemek? Sarma. 17. En sevdiğiniz düstur? Bu da geçer…. 18. En sevdiğiniz söz? İnanmak, başarmanın yarısıdır.

Beyaz’ın yönettiği ve Kıbrıssorununun barışçıl bir biçimde çözülmesi yönünde düşünmeye davet eden “Ölü Bölgeden Fısıltılar” (2012) ve Çiğdem Vitrinel’in kocası tarafından aldatılan bir kadının yıllardır yaşadığı ‘güven’ duygusunu kaybedişini anlattığı “Geriye Kalan” (2011) yarışmalı bölümün ‘ilk filmler’i olacak. Ruhi Karadağ’ın “Simurg”u (2011) ise yarışmalı bölümün tek belgeseli ve 1996’da Türkiye cezaevlerinde F-tipi hücre uygulamasına karşı başlatılan ölüm orucu eylemine katılan altı arkadaşın yıllar sonra buluşmalarını anlatıyor. Yarışmada ayrıca; Tolga Örnek’in iki istihbaratçının Türkiye’yi kaosa ULUSAL YARIŞMA’DA yıl önce göçe zorlandıkları için terk et- sürükleyecek acımasız bir saldırıyı önİLK FİLMLER DİKKAT ÇEKİYOR... tikleri Batman’a doğru yola çıkan 80 lemek için verdikleri mücadeleyi anla2011-2012 yapımı filmlerin katıla- yaşındaki bir kadının trajedisini anla- tan filmi “Labirent” (2011) ve Ümit bildiği Ulusal Film Yarışması’nda tan “İz” (2011): Atilla Cengiz’in ikisi de Ünal’ın apayrı şeylere inanan dört kişiyi bir evin içinde, yarım gün gibi kısa bir ilk filmler dikkat çekiyor: F. Serkan sürede adalet konusunda gerilimli bir Acar’ın idealleri ve duyguları arasında sorguya tabi tutan filmi “Nar” (2011) sıkışıp kalan 20’li yaşlarının başındaki da bölümün öne çıkan iki filmi… Kemal’in yaşadıkları üzerinden 90’lar Türkiye’sini ve öğrenci hareketlerini ÂLİM ŞERİF ONARAN’IN ADINA ÖZEL ÖDÜL canlandıran filmi “Aşk Ve Devrim” (2011), Orçun Benli’nin 12 Eylül asYarışmalı bölümde ayrıca Âlim Şerif keri darbesi sırasında geçen ve yaşanan Onaran Akademi Ödülü de verilecek. bir dizi yanlışlıklar komedisi sonucu Oğuz Onaran, Oğuz Adanır ve Mutlu kendilerini siyasi mahkumlarla birlikte Parkan’dan oluşan Akademi Jürisi’nin aynı cezaevinde bulan beş evsizin yabelirleyeceği bir kategoride ve bir filme şadıklarını anlatan filmi “Bu Son Olverilecek bu ödül, Dokuz Eylül Ünisun” (2012), Cemil Ağacıkoğlu’nun versitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Yusuf ’un hikayesini takip ederek ka- farklı coğrafyalardan ama benzer evlat Tasarımı Bölümü kurucu hocası ve dın-erkek ilişkilerine hüzünlü bir bakış hasreti ve korumacılığı ile yola çıkan Türkiye’nin ilk sinema profesörü olan getiren filmi “Eylül” (2011), M. Tayfur iki babanın dramatik öyküsünü anla- Âlim Şerif Onaran’ın adını taşıyor. Aydın’ın oğlu ve torunuyla birlikte 20 tan filmi “Oğul” (2011): Fırat Çağrı

Depremzedeler için söyleyecekler Aynur Doğan, İlkay Akkaya, Metin Kahraman, Nevzat Karakış, Pınar Sağ, Servet Kocakaya, Sevinç Eratalay, Suavi, Yasemin Göksu ve Züleyha şarkılarıyla “Unutmadık” mesajı verecek. Sanatçılar verdikleri mesajda “Van’da yaşayan dostlarımıza yaşadıkları zorlukları birkaç saatliğine de olsa unutturacak bir konser hediye etmek istiyoruz. Elde ettiğimiz geliri de gıda yardımı olarak değerlendireceğiz” diyerek herkesi konsere davet ediyor. Van’daki Diren Düğün Salonu’nda gerçekleşecek olan konser ücretsiz olacak. Destek amacıyla satılacak biletler

mybilet.com adresinden alınabilecek. Amaç, konsere gidilemese bile bir bilet alıp, Van’a destek olmak… Konserin geliri Van Belediyesi ve Yeşiller Partisi gözetiminde, gıda yardımı olarak halka ulaştırılmak üzere VanDer’e teslim edilecek. Bilet fiyatları 20, 50 ve 100 TL olarak belirlendi. Konserin biletleri Beyoğlu Yeşil Ev’de bulunuyor. Van’da verilecek bu konserin biletlerini alarak ve/veya satarak katkıda bulunabilirsiniz. Biletleri İstiklal cad. Balo sok. No:21 Kat:1’de bulunan Yeşil Ev’den 11:00-22:00 saatlerinde alabilirsiniz. Yarın Kültür-Sanat

Titanlar tanrılara karşı “Titanların Savaşı” filminin vaş Tanrısı Ares’in; Denizlerin Tandevam filmi olarak bu hafta rısı Poseidon’u öldürmesi ve Zeus’u vizyona giren “Titanların Öfkesi” yu- cehennem muadili Tartarus’da esir nan mitolojisini ‘anlatan’ 3 boyutlu almasıyla birlikte Protheus harekete bir Hollywood filmi… İlk filmde geçer. Hades, Zeus ve Poseidon’un daha fazla tanrılar ve babası olan kötü titan insanlar arasında kalan Kronos, Hades tarafınPerseus’un çelişkileri dan tekrar etkin hale üzerinde durulurken, getirilmeye başlanmışikinci filmde ise aile tır. Artık tüm evrenin içerisindeki kıskançlık, kaderi, Kraliçe Androihanet ve merhamet meda ve Poseidon’un öğeleri üzerinde duoğlu Agenor’u yanıFİLMİ OKUMAK rulmuş. Aslında iki na alan Protheus’un filmin de esas noktaelindedir. Onur Toper sı, bitmeyen, hikayeyi Yukarıda ne kadar anlamsızlaştıran, seyircikonusundan bahsetyi boğan aksiyon sahneleri… miş olsak da, esasında filmin konusu Tanrılar, insanlar üzerindeki etkileri- şu: çift başlı canavarlar, belden yuni gittikçe kaybetmektedirler. Öyle karısı çift gövdeli titanlar, tek gözlü ki insanlar tanrılara dua etmedikle- devler, minotor ve dev bir kaya adam rinden tanrılar ölme tehlikesiyle bu- olan Kronos… Bu tip yaratıklar her run burunadır. Baş tanrı Zeus, yarı- türlü seyirci için çekici gelir tabii, tanrı olan oğlu Protheus’dan tercih ama esas sorun şurada… Konu olarak ettiği sade hayatını bırakıp tekrar yunan tanrıları üzerinden Freudyen tanrı olmasını ister. Protheus, oğlu bir “baba-oğul” ilişkisini seçiyorsun, Helius için bu teklifi reddeder. An- ama filmin %90’ını bu tip yaratıkcak hemen akabinde Yer altı tanrısı larla, Hollywood vari laubali diyalogHades’in ve Zeus’un oğlu olan Sa- larla, basit bir savaş sahnesiyle doldu-

ruyorsun. Haliyle senin de hiç ciddiye almaya gerek duymadığın bir film ortaya çıkıyor. Yani tam bir Hollywood filmi… Öyle ki filmdeki soy ağacının da mitolojide bir yeri yok. Alelade uydurulmuş bir hikayeyle doldurulmuş film. Seyirci, sinema, yunan mitolojisi, Freud ciddiye alınmamış yani… Haliyle biz de filmi al aşağı etmekte bir beis görmüyoruz.

ler tutuklayarak susturmaya çalıştılar, çalışıyorlar” diyen Aydoğan 4 aydır Tekirdağ F Tipi cezaevinde 04 EKiM 2011 YARIN tecrit koşullarında tutuluyor. Seçkin Aydoğan’a Yarın çalışanları olarak selamlarımızı yolluyoruz. İSTANBUL YARIN

‘Halkın sorunu’ tiyatro 28 Mart Çarşamba gü- Medyanın genel tavrı nü “Genç Bakış” prog- Konuyla ilgili olarak, televizramı, Dünya Tiyatrolar Günü yon dizilerinde kadına şiddete sebebi ile Türkiye’deki tiyatro değinildi. Programa bağlanan sorununu tartıştı. bir izleyici, Türkiye’de kadına Popüler bir programın, yapılan şiddetin televizyon sanat konusunu ele alması ve dizilerinde kaynaklandığını(!) bir üniversite ortamında bunu iddia etmesi üzerine, konuklar öğrencilerle tartışması önemli bu konuyu tartışmaya açtı. bir durum. Günde 5 kadını öldürülİki tiyatrocu Songül Eden, düğü bir ülkede, medyanın Kenan Işık ve konuk olarak çeşitli programlar aracılığı ile Kayhan Yıldızoğlu bunu gündem ettartışmaya katıldı. mesi önemli fakat Yıldızoğlu’nun bunu sadece tartışılan bir konu Türkiye’de eğitim olarak ele alması seviyesinin düşmesi ile ilgili söyönemli bir sorun. ledikleri dikkate Bunun yanındeğerdi. Fakat da halkın her program genegün artan ekoSANSÜRSÜZ linde sorunun nomik tehditesas noktaları lerle yüz yüze İlder Onal üzerinde dubırakılması, rulmadı. Sonuçta geleceksizlik sonet bir çözüme varılamaması, runu gibi durumlar; insanları sanatçı duyarlılığının toplum- derin bir güvensizlik ve içine sal gerçeklilikle birleştiği tak- kapanma isteği vermekte. dirde bir çözüm üretebileceğini ifade ediyor. Sanatın Bilinçlendirme Tiyatro konusunda sanat ve Birleştirme Hedefi yönünü bir tarafa bırakırsak, İnsanların kendilerini ifade edehalkla olan ilişkisi üzerinde du- bileceği ve bunu paylaşabilecerulmalıdır. Programda her ne ği bir olgu olarak sanat konusu kadar tartışmanın, sorunun özel tartışmaya açık olmalı. Fakat bu sektöre daha fazla yardım edil- konuyu yalnız tiyatrocularla demeli gibi bir öneriyle çözüleceği ğil bunun doğrudan paylaşımcıdüşüncesi sadece oyuncuyu ve sı halkla da tartışılmalıdır. patronları koruyan bir anlayış. Gündelik insan sorunlaSonuçta Türkiye’de tiyatronun rıyla ilgilenmeyen ve seyirciyi öneminin azalmasının altında sistemin getirdiği olumsuzluksanatçıların özgün bir şeyi çı- lar karşısında bir alternatif dükarmayı değil piyasa şartlarına şünceye yöneltemeyen tiyatro; uyması yatıyor. Bu onların üret- herhangi bir amaca ulaşamaz. tikleri ile halka bir mesaj vermeAnlatımcı bir sanat; görüsini özellikle de politik bir duruş nenin arkasını - yani gerçekleri sergilemelerini engeller. - gösterme görevi üstlenmeliPolitika, bir sanatçının ev- dir. İnsanları sınıf bilinçsizrensel bir olgu olarak ürettiği liğinden kurtarmak, sınıfsal şeyi insanlarla paylaşmasında- çatışmaları vurgulamak gibi ki duruşudur. Fakat Türkiye’de bir amacı olmalıdır. İster ‘sadurum bir ifade tarzından çok, nat için’ ister ‘halk için’ olsun piyasa şartlarına uymakla ilgi- birinci derece muhatabı halkla li. Nitekim bunun bir sonucu halk için bir şey yapmak, sanatolarak da programda tartışılan çının hedefi olmalıdır. konular ortaya çıkıyor. Sonuç olarak; medya da poAsıl sorun, halkın bir kül- pülist yaklaşımından kurtuldutür edinmesi olarak neyi tercih ğu zaman, sanatın da bir ayrışedeceği değil, bu konuda ne ma değil birleşme aracı olarak kadar bilinçli hareket ettiğidir. kullanılma şansı doğmuş olur.

Kapitalizme karşı Kapital’i anlamak ve anlatmak - “Anlatılan senin hikayendir!” Karl Marks tarafından yazılmış olan bir eser ve aynı zamanda dünya işçi sınıfı tarihinde önemli bir yer edinmiş bir eserdir Kapital. Yazılışından 150 yıl sonra, Kapitalizmi mercek altına alıp tüm çıplaklığıyla önümüze seren bu eser halen güncelliğini korumakta ve burjuvaziye karşı savaşımında işçi sınıfının umudu olmaya devam etmektedir. Sadece işçi sınıfının hikayesini anlatmıyor, aynı zamanda Kapitalist üretim ilişkilerini ve sürecini de gözler önüne seriyor. Bunu yaparken de üretim sürecinde kullanılan bütün kavramlara örnekler verip açıklık getiriyor. Marks Kapital’in ilk baskısı için kaleme aldığı önsözde, kapitalist üretim tarzını ve bu tarza tekabül eden üretim ve değişim sürecini incelerken verdiği örnekleri, kapitalizmin yurdu İngiltere’den seçtiğini söylüyor ve şöyle diyordu: “Ancak eğer Alman okur, İngiliz sanayi ve tarım işçilerinin durumuna omuz silker, ya da iyimser bir biçimde Almanya’da işlerin bu kadar kötü olmadığı düşüncesiyle kendini avutursa, ona açıkça şunu söylemeliyim: Anlatılan senin hikayendir!” Evet, bu hikâye hepimizi anlatıyor. Kapital, özellikle dünya işçi sınıfı tarihinin bir dönemeci olan 1 Mayıs’a günler kala tüm gerçekliğiyle, bilimselliğiyle, güncelliğiyle karşımızda duruyor. Marks, Kapital’in yazılış amacının da “modern toplumun ekonomik hareket yasasını ortaya çıkarmak” olduğunu da açıklık getiriyor. Tam bu noktada “en çok neye ihtiyacımız var?” sorusu karşımıza çıkıyor. Özellikle Kapitalizmin derinleşen krizleri sonucu “Marks’ın haklılığı”nın konuşulduğu bu günlerde Kapital’i yorumlamak ihtiyacı bizi Kapital’i enine boyuna tartışmaya götürdü. Emekçi Hareket Partisi’nin tertiplediği, Gülsüm Kav’ın sunumuyla gerçekleşen Kapital okumaları haftalardır sürüyor ve sürmeye de devam edecek. Emekçi Hareket Partisi, 1 Mayıs işçi Bayramı’na günler kala, her hafta Perşembe günleri gerçekleşen okumalara emekçiden, toplumdan yana tüm kesimleri bekliyor. Yarın Kültür-Sanat


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.