yc_65_12

Page 1

YENiçAG J. P. Delilez: Devlet kapitalizmi ve özellikleri E. Peggio: Ekonomik hayat ve işçi sınıfı M. Dobb: Avrupa kapitalizminin bazı yontemleri A. Ferrari,

J. M. Fortuny: Emperyalizm ve

KOM iNTE R N iN Vii. KON G R E S

Lôtin Amerika

i VE ÇA G i M i Z

Komintern'in VII. Kongresinin verdiği tarihsel dersler KOMlJNIST VE iŞÇ ı PARTilERiNDE Suriye komünistleri sosyal ilerlik savaşında VIY ETNAM'DA HARB Güney Viyetnam Milli Kurtuluş Cephesi'nin kuruluşunun 5. yıldönümü

BATI ALMANYADA

ıŞÇi sıNıFıNıN DURUMU

Batı Almanyada işçi sınıfını sömürme metodları

12 Aralık

1965

BAkıŞ

Vle

SOSYALILM

PROI>Lfc MlEKI


Bu sayıda :

B. Ponomarev

Sovyetler Birliği Kom ünist Partisi Merkez Komitesi sekreteri Eugenio Peggio

italya n Kom ün ist Partisi Merkez Komitesi üyesi Jean Pierre Delilez

Fransız i ktisatçısı M. Dobb

ingi ltereli iktisatçı Moris Salibi

Suriyel i iktisatçı Alberto Ferrari

Arj a ntin Kom ün ist Partisi Merkez Komitesi Oyesi Jose M. Fortuny

Guatemala Emek Pa rti si Merkez Komitesi Oyesi


Bütün ülkelerin proleter/eri, birleşiniz/

YENi çıli

12 Ara l ı k

1965

Kom ü n i st ve işçi partilerinin teori ve enformasyon d e rgisi

21 Ekim 1965'de Çekoslovokya Cumhuriyetinin başkenti Prag şehrinde, milletlerarası komünist ve işçi hareketinin teorik ve enformasyon dergisi "BaTIş ve sosyalizm problemleri» redaksiyonu ve Çekoslovakya Komünist Partisi Merkez Komitesi taraftndan tertiplenen "Komünist Enternasyona­ linin Vii. Kongresinin 30-uncu yıldönümünü kutlama toplantısına kardeş komünist ve işçi partilerinin birçok temsilcileri katılmıştır. Dergimiz "Yeni çağ», bu milletlerarası karştlaşmamn çalişmalaT/m genel hatlaTlyle yansıtmayı enternasyonalist bir ödevi sayar. Bu amaçla, Türk okuyucusunu daha yaktndan ilgilendiren yazılardan bazılaTim sırasiyle okuyucularımıza sunuyoruz.

Komintern'in Vii. Kongresi'nin verdiği tarihsel dersler ve çağımız B. Ponomorev Kom inter n i n Vii. Kongresi, u l uslararası komü nist hareketinde olağanüstü olaylard a n biridir. Bu kong re, kom ü n i st hareketin gelişmesine, yüksel­ mesine, Marksçı-le n i nci strateji ve ta ktiğ i n zenginleşmesine, işçi sınıfının, halk yığı nlarının temel çıkarları uğru ndaki savaşa, her şeyden önce faşizme ve d ünya harbine ka rşı savaşa büyük ölçü lerde yardım etmiştir. Kom i nterni n Vi!. Kongresi n d e a lınan kararlar, u l uslara rası kom ü n ist harekette sağcı oportünistliğe ve «solcu» doktirinciliğe ka rşı savaşta kaçınılmaz bi r h a lkadır. 62'

945


Tarihsel gelişmenin akışı, Vii. Kong rede çizilen yolun doğru l uğ u n u, bilim­ sel temellere daya n d ı ğ ı n ı gösterir. Bu kon g re, işçi sınıfı n ı n , halk yığ ı n ­ l a rı n ı n g ü çlerini, savaşla rında, ana yönde yığ m a l a rına, birleştirmelerine ya rd ı m etti. Vii. Kong re ka ra rla rı n ı n uygulanışı çok bileşik ve çok zor bir d u ru m içinde gelişti. Emperyalizm, «komünizmi yıkmak için» elinden gelen her şeyi yaptı, e n a ş ı rı ve en sert tedbirlere başvurd u . Ama hiç biri para etmedi. Komü nist ha reket, a kla-hayale gelmiyen zorlukları yene yene ta rihsel başa rı l a r kaza ndı. Dünya çapında sosyalizm uğrunda başarıyla sava şa bi l mek için g ü n ü ­ m ü zde d a h a elverişli koşullar meydana gelmiştir. Sosyalizm cephesi genişliyor. i nsa n l a rı n üçte biri sosya lizm bayrağı a l ­ tında yaşıyor. i l k sosyalist ülke - Sovyetler Birliği - , kom ünizmi ku rma s ı n ı rla rına ulaş mıştır. Devrimci s ü recin başlıca gücü, b u g ü n a rtık, 14 dev­ leti birleştiren d ü nya çapı ndaki sosyalist sistemdir. Devrim ha reketleri bütün d ünyayı sard ı . Gelişmiş kapitalist ülkelerde işçi sınıfı, tekellere ve onların gericilik politikala rına karşı a ktif, eylemli savaş yürütüyor. Söm ürgecilik sisteminin yıkılması, emperyalizme a ğ ı r da rbe indirmiştir. Ulusal kurtuluş ha reketleri, ilerleyici büyük b i r g ü ç olm uştur. Yığınla rı devrime sürü klemek yöntemleri, davra n ı şları çoğa ldı, çeşitlendi . Bütün bu nlar, d ünya ça p ı nda devrim dôvasını yeniden ilerletmek için, emperya lizmin siperlerine karşı daha geniş saldı rılara geçmek için olumlu koşulla r meydana geliyor demektir.

Komintemin Vii. Kongresi, büyük f ı rtınaları n eli kulağında old uğu bir d u rumda topla n d ı . I nsanlı ğ ı n üzerine kapka ra faşizm ve h a rp bulutları yürüyordu. Ka pitalist sistem en a ğ ı r ekonomik buhra n l a rı n d a n birini henüz geçir­ mişti. Emperyalist gericilik ve onun vurucu gücü faşizm, işçi ha reketini ve onun daya nağı olan Sovyetler Birliğini ezmek yoluyla kapital izmin ııtlık­ l arını çözmeği kurmuştu. işçi s ı n ı fı n ı n ve onun öncüsü komü nist pa rtilerinin o m uzla rına, sosyaliz­ min kaderi, d ü nya kurtuluş ha reketinin geleceği, bütün insonlığ ı n geliş­ mesi gibi tarihsel bir soru m luluk d üşüyord u . Kollektif bir çaba ile Vii. Kong re, durumu derinden derine inceledi, işçi sınıfı n ı n ve bütün ü l ke­ ler halkla rı n ı n çı karla rına uyg u n bir h a reket progra m ı ortaya koyd u. Vii. Kong renin tarihsel önemi, her şeyden önce, faşizm saldı rısına, yeni bir dü nya harbinin patlamasına karşı savaşta komünist pa rtilerine açık seçik bir stiratejik plô n, esnek bir ta ktik hazırla m a s ı d ı r, bütün a nti-faşist ve anti-emperyalist g ü çlere birleşme yolla rını göstermesidir. Kongre, u l u slararası işçi sınıfın ı n , bütün kurtul u ş hareketlerinin başlı ca düşmanı emperyalizmin gerici g üçleridir, o zamanla r bu g ü çleri kendisinde 946


somutlaştıran faşizm d i r, dedi. Kong re de bütün kuvvetleri faşizme ve onun hazırla m a kta old uğu d ünya harbine karşı yığ mıya, topla m ıya çağı rd ı . Bu sorunları çözmek i ç i n başlıca yol : I ş ç i h a reketi nde tekcephe (işçi cephesi), genel ulusal cephe (halk cephesi, söm ü rgeciliğe karşı cephe, anti-emperya l i st tekcephe) kurmaktır, bütün anti-faşist g ü çleri d ü nya çapında birleştirmektir. Faşizme ve emperyalist harbe karşı d u ra b ilecek başlıca güç Sovyetler B i rliğ i d i r. Kong re, ilk sosya l ist ü l kenin savu nulma s ı n ı bütün kom ü n i st kol­ ların, b i rli kleri n b i rinci derecede enternasyonal ödevi olduğunu ilôn etti. Vii. Kong re, kom ü n i st ha rekette yeni eylem ve çal ı ş m a biçi mleri tesbit etti. Bilindiği g i bi, ta rıh en doğ ru ve objektif ya rg ı çtır. Faşizmin hazırlad ı ğ ı d ünya harb i n i n kapıya daya n d ı ğ ı n ı , za m a n ı nda, özellikle kom ü n i stlerin ha ber verd i ğ i n i , i n sa n l ı ğ ı bu tehlikeden ku rta rmak için va r g ü çleriyle çalıştı kla rı nı, işçi ve kurtuluş ha reketleri ne katılan herkes ş i m d i açık seçik görebilir. V i i . Kong renin öneminden söz ederken, Kom ü n i st Enternasyonali n i n savaşçı, b i r amaca yönelmiş devri mci eylemleri n i belirtiyoruz. i. Enternasyonal, Avrupa ülkelerinde ve Birleşik Amerikada işçi s ı nıfı a rasında daya nışma bayra ğ ı n ı açtıysa, ii. Enternasyonal. oportü nizme dönüşmeden önce, işçilerin yığın ha reketleri n i geliştirdiyse, iii. Komünist Enternasyonali, bütün karalarda, ülkelerde, gerçek devri mci partilerin kurulmasına ya rdı m etti, ellerine Ma rksizm-leninizm g i bi keski n bir silôh verd i, onları proleter enternasyonalizmi ilkeleriyle yoğ u rd u , u l u slararası işçi hareketi n i devri mci Ma rksizmle birleştirdi. Komi ntern, ilk sosyalist dev­ letin d ünya çapındaki tari hsel öne m i n i , yeryüzü ndeki kurtu luş ha reket­ lerinde oynadığı rolü açtı , ortaya koydu, işçi sınıfı n ı n enternasyonal bağ­ ları n ı kuvvetlendird i, ulusal kurtuluş ha reketleri n i n gelişmesi ve üstün gel­ mesi için savaştı. Osütüngelen sosyalizmin ve gelişmiş ülkelerde işçi h a re­ ketinin ulusal kurtuluş ha reketleriyle kenetlenmesine yard ı m etti . Komin­ tern, Marksizm bilim i n i ii. Enternasyonal oportü n i stleri n i n kalpaza nlı kla­ rı na, bayağılaştırmalarına ve «solcu>o dokti ri ncilere karşı savun d u . Komi n ­ tern, pek çok ü l kelerde, bi nlerce a ktif kom ü n i stin ca n ı n ı ku rta rd ı . Komi nterni n , vaktı geçmiş, lüzumsuz yüklerden, eksi kliklerden arınmış deneyleri, komünist hareketin çok değerli b i r hazinesid i r. Kominternin gelenekleri, kom ü n ist partileri n i n demokra si, ulusala boğ ı m sızlık, barış ve sosyalizm uğrunda yü rüttükleri savaşlarda yaşıyor. ii Komi nternin V i I . Kong resi n i n 30. yılı nı kutlarken, sa ldırgan v e salgı ncı ha rplere karşı, bu ha rpleri doğ u ra n emperyalizme karşı onun ald ı ğ ı karar­ lardaki savaşçı yönelişi özelli kle bel i rtiyoruz. Kongre, işçi sınıfı ve harp proble m i n i yeni bir açıdan ele almak gerektiğ i n i cesa retle ortaya koyd u. 62

947


G. Dimitrov : .. Ba rış ve h a rp gibi en ca n l ı soru n l a rın çözümlen mesine işçi sınıfının bağımsız ve aktif olara k katı l madığı zamanla r geçmiştir.., dedi. Yen i koşu l la r içinde dünya harbini önlemek savaşının anla msız, boş d i psiz olduğu yolunda ki görüşe, kadere boyun eğmeye, kongre kesinlikle karşı çı ktı. Güya .. kom ü n istlerin h a rp istedikleri, harbin devrim getireceği .. yolundaki iftirayı da kongre kökünden reddetti. M a rksist-leninciler, i nsan­ lığın sosyal izme giden g e leceğ i ni d ünya h a rpleriyle bağlamazl a r. Tamter­ sine, işçi ha reketi n i n son a macı için olan savaş, her zaman, emperya list harplere karşı savaşlarla bağlıd ı r. Pal m i ro Tolyati : .. Biz barışı yufka yürekli Tolstoycul a r olduğumuz için değil, devri m l e ri n ü stüngelmesini sağ l ıyocak koşulları hazı rla mak için savunuyoruz» demekte h a klıydı. Şimdi de, gerici emperya list çevrelerin saldırg a n l ı k politi ka larına ka rşı demokratik g üçleri toparla m a k savaşında, ..harpçi partileri .. iş başından atmak, sal g ı ncı harpleri esinl iyen tekellerin egemenliğini yıkmak zoru n­ luğu, bu ü l kü, yığ ı nların bili ncinde kuvvetleniyor, kafa l a rına yer ediyor. Devrime gitmek istiyen, sa l d ı rg a n emperya list pol itikaya karşı savaşmak zorundad ı r. Işte işçi h a reketin i n tarihten aldığı bir ders budur. Devrim ve ku rtul u ş h a reketlerin i emperyalizmin ezmek pol itikasına karşı savaşırken, kom ü n istler, ayni zamanda, haklı harpleri : sosya l ist ü l kelerin başarılarını savu nma harbini, u lusal k u rtuluş h a rpleri n i , halkların em per­ yal ist boyu ndu ruktan kurtu l mak için olan ayaklanma larını tutmuşla rdır, h e r za man da tutacaklard ı r. Barış uğrundaki savaşta başl ı ca yükün, başl ı ca so rumluluğun işçi sını­ fına düştü ğ ü n ü komünistler a n latagelimişlerdir. Işçi sınıfı bu görevini yeri ne getirebil mesi için, her şeyden önce kendi sıral a r ı n ı hem u l usal çapta, hem u luslararası ölçüde s ı klaştırmak, birleştirmek zorundadır. En i nde sonunda bu birlik, G. Dimitrov'u n deyimiyle, .. barışı koru mak u ğ runda işçi s ı n ı fı n ı n u l uslara rası birl i k pol itikasını» somutlaştırmalıdır. B u politika , sosyalist bir develet a l a n Sovyetler Birl iğini her yönden, her s u retle tutmağı, desteklemeği g e rektiriyor. Çünkü, Vii. Kangre kararlarında belirtildiğ i gibi : .. Proleter enternasyonalizmini m i l liyetçi liğe, ırkçılığa karşı koyan SSCB'n i n barış pol itikası yalnız Sovyetler Birliğini savu n muyor, yalnız sosyal ist kuruculuğu g üven a ltına a l m ıyor. Bu politika, bütün ü l ke­ l e rde işçilerin hayatı nı, bütün ezi len leri, söm ü rülenleri savu nuyor. Bu poli­ tika, küçük m i l l etleri n u l usal bağı msızlıklarını savu n ma k demektir. Bu politika, i nsanlığın temel çıkarlarına yarıyor, kültürü h a rp barbarlığına ka rşı koruyor... Kong reye katılan l a r, ha rbe karşı toptan propaganda n ı n hiç te yeter olmadığını, ya lnız barış istemenin yetmediğini, ba rış için savaşmak gerek­ tiğini söyled iler. Bugünkü dünya bundan 30 y ı l önceki d ü nya değ i l d i r. U lusla ra rası kuv­ vetler dengesi köklüce değişmiştir. Ama d ünya ha rbi teh l i kesine karşı kongrenin yönelttiği savaş ülküleri bugün de dipdiridir, a ktüeldi r. Kongre ilôn etti : .. Faşizm harpti r ! .. Dedi. Faşizmi doğ u ra n emperyaliz948


m i n gerici çevreleri bugü n de başlıca saldırg a n g üçtür. h a rp tehl i kes i n i n kaynağıdır. H a rp tehlikesi. başlıca o l a rak. Ameri kan emperya l izminden geliyor. Komü nistler bug ü n de. bundan 30 yıl öncesi g ibi. bütün g ücümüzle d ünya h a rbi n i ön lemiye ça lışalım. diyorlar. Ama emperyal i stler gene de h a rp koparırlarsa. emperya lizmi tepelemek için kom ü nistler her şeyi yapa­ cakla rdır. Za m a n ı mızda d ünyaya ağa olmak iddiasının baştan aşağı bir yıkımla sonuçlandığını I kinci Dünya Savaşı göstermiştir. Bu sonuç. Hitlerin yolundan y ü rü mek niyetinde olanla ra kes i n bir i hta rdır. Dünya üzerinde egemenlikleri n i kurmak için i n sa n lığı harp ateşlerine atmak istiyenıerin hepsin i halklar s i l i p süpürü r. Kong renin. h a rp teh l i kesini azımsamamıya ka rşı yaptığı uyarma bugü n de kulaklarda çınlıyor. G ü n ü m üzde bölgesel hcrpler eskileri kadar teh l i ke­ lidir. Işte bundan ötürü. Viyetnamda Amerikalı saldırganıcra karşı koy­ mak. genel barışı savunma p rensipidi r. Bu sorun herkesi ilgilendiriyor. En­ ternasyona l ödevlerine bağ l ı olan Sovyetler Birliği. kahraman Viyetnam halkına her yard ı mı yapıyor. Bir d ünya h a rbini önlemek olanağı bugü n . bundan 30 yıl öncesinden daha çoktur. Ama bu büyük olanağı gerçekleşti rmek için. komünistlerin d ünya ça p ı ndaki toplantı larında, form l a rda. bel i rtildiği g ibi. bütün ba rış­ sever g üçleri. bütün emperyalist d üşma n l a rı n ı hem pol itik. hem örgüt bakımında n bi rleştirrneğe biteviye çalışmak gerek. Ayrı ayrı ve g ruplar halinde ü l kelerde anti-emperya list ba rışsever g üç­ lerin eylemlerindeki özellikler ne olursa olsun. olağan üstü önemi olan şey, bu g üçlerin d ü nya ça pında birleşmesidir. Bug ü n kü durumda barışsever g ü çlerin birleşmelerine engel olan l a r, tarih önünde omuzla rına çok a ğ ı r sorumluluk yüklen iyorlar. Kom ü n ist partileri, yen i bir dü nya harbi tehl ikesine karşı savaşırken, işçi sınıfını ve bütün emekçileri çevrelerinde topluyor, em peryal izme ka rşı canla başla savaşıyorlar. Bug ünkü koşullarda yen i bir d ünya h a rbi tehl i ­ kesine ka rşı savaş. emperyalizmin en azgın, en gerici birliklerine ka rşı savaştır. Bu savaş. işçi sınıfı n ı n en azılı d üşmanı olan. ulusal kurtuluş h a reketleri ni boğ a n m i lita rist1eri - harpçileri - izole etmektir. Bu savaş, ayni zamanda, sosya l izm ve komünizmi kurmak için. genç ulusal deletlerin gelişmelerine ya rdı m için, kapita l i st ü l kelerde emekçilerin temel çıkarla rını ve ana h a kları nı savunm a k için e n iyi şartları sağlamak savaşıdır. iii Vii. Kon g re a nti-emperya list, demokratik g üçleri n birl i ğ i ü lküsünü sağ­ lam temellere oturttu. Kongrenin bütün politik d i rektifleri bu ü lküye dayandı. Len i n'in , işçi cephesi tezini canlandıran ve geliştiren kong re. bu cephenin kurul masına, bütü n a nti-emperya list g üçlerin birlikte ha reket etmeleri nden, her şeyden önce komünistlerle sosya l i stlerin gericiliğe ve

949


dünya ha rbi teh l i kesi ne karşı, işçi sınıfı n ı n çıka rla rı uğrunda elele ver­ melerinden başlamak gerek, dedi . Kong re, ayn iza ma nda, sosyalizm yolunda savaş aracı olan işçi sı nıfı n ı n birliğine gelişme çevreni açtı . Sosya l -demo krasiye «sosya l -faşizm" diyen ya n l ış görüşü kongre kesti, attı. Kong re, işçi hareketi n i n öteki kesim leri ne : Reformistıere, kato l i k send i ka­ l a ra, a n a rşist sendikalist örgütlere karşı sekter, dakti ri nci davran ışları da sert bir eleştirmeden geçi rd i . Olayları n a kışı, proleter b i r l i ğ i ülküsünün ne kada r veri m l i olduğunu gösterd i . Harbin eşi ğ i nde bir dizi Avrupa ül kelerinde geçen işçi ha reket­ leri, sonra anti-faşist d i renme ha reketleri, halk demokra s i l i ülkelerde sos­ ya lizmin üstüngel mesi yolunda ku ru l a n halk cepheleri, vatan cepheleri, kapita l i st ül kelerde işçi kol larının b i r l i kte yürüttükleri ha reketlerin başa rı­ la rı, bütün b u n l a r, işçi sın ıfın ın e l i nde b i rl i k, en güçlü bir a ra ç olduğunu, onun top l u mda öncü rolü oynamasına yard ı m ettiğ i n i kesi n l i kle ispat ediyor. Komünistler, sasyal-demokratlarla birlikte hareket etmek yolunda a d ı m ­ l a r attılar. Oysa sağcı sosya l -demokrat önderler, çoğu za man bu davra ­ n ışları görmemEdi kten geldi ler. Komünistler, sağcı sosyaldemokratların işçi sın ıfının çıkarlarına karşı olan görüşleri ni, ha reket ve eylem leri ni eleştirdiler, eleştireceklerd i r, sosya l-demokratizm ideoloj i si n i eleşti rmişlerd i r, eleşti receklerd i r. Doğru­ l u ğ u n u her adımda yaşa ntı n ı n i spatladığı Ma rksçı-leninci b i l i nci komü­ n i stler savu nacaklard ı r, yayacaklard ı r. A.ma bugün için, sosya l -demokrat­ la rla, pratikte, elele hareket etmelerine fikir ayrılıklarının engel o lmaya­ cağına da komünistletler kuvvetle i n a n ı yorla r. işçi ha reketinde çalışan değ i ş i k pa rti ler arasında ha reket birliğ i kurmak için koşu l l a r bugün çok daha elverişl i d i r. Sosya l i z m i n pol iti k ve mora l itibarı, Sovyetler B i rl i ğ i n i n ve öteki sosya l i st ülkelerin sürekli barışsever dış politi kaları buna pek büyük yard ı m l a r etmekted i r. işçi ha reketi i ç i nde uzun zaman sağcı sosya ldemokratların saçtıkla rı komünizm düşma n l ı ğ ı , k ö r inançlar yıkıl ıyor. I ş ç i h a reketi ndeki bütün kol ların yoldaşça omuzo­ muza vermeleri için hava tem izleniyor. Bugünkü koş u ll a rda, önceden işlenmiş açık seçi k bir programa ve eylem plônına daya nan işçi ha reketi birliği için bütün temeller va rdı r. B u b i r l i k yal n ız emperya l i st gericil i ğ i n kışkırtmala rına, entirikalarına karşı s a ğ l a m b i r d u v a r kurmakla kalmaz, i ş ç i s ı n ı fı n ı n sosya l i st ülküleri ni gerçekleştir­ meye yard ı m eder. Vii. Kong re, komünist partilerin deneyleri ni derli toplu genelleştirdi ve kes i n bir sonuç çı kardı: Proletarya ile köylülük a rası nda ittifak kuru l u rsa, bu ittifak koru n u l u rsa, buna önem veri l i rse, gelişmiş kapita l i st ülkelerde işçi sınıfının birliği, bu b i rl i ğ i n s ı n ı rl a rı daha da gen işler. Kongre, ha l k cephesi ül küsünü i leri sürdü. Morsi Torez' i n deyimiyle : H a l k Cephesi, işçi s ı nıfıyla halkın orta tabaka l a rı arasında sıkı ve kopmaz bağlaşıklıkt ı r. Bu, Len i n ' i n b i l i msel temel tezleri ne uyg u n d u r". 950


Bug ü n d ü nya kom ü nist ha reketi, ka pitalist ü l kelerde tekellere karşı koalisyon p a rolasını, çağ rısını ileri sürerken Vii. Kongreni sınanmış ü l k ü ­ lerine daya n d ı ğ ı n ı göğsümüzü gere gere söyliyebiliriz. Ulusal kurtuluş ha reketlerine her za m a n büyük önem vermek şa nlı bir kom ü n i st geleneğidir. Komintern, V. i. Lenin'in öğ ütlerine bağlı kald ı. Sömürgeciliğe ka rşı savaşlara va r gücüyle ya rd ı m etti. Sömürge halkla rıyla gelişm i ş ülkelerin işçi ha reketleri a rasında kopmaz bağlar kurul masına s ü rekli çalıştı. Lenin, emperyalizm ve sosyalist devrimler çağ ı nda ulusal kurtuluş h a re­ ketlerinin nitelik ve rolü nü gösteren bilimi ku rd u . Bu bilime daya n a n ve yeni çağ ı n koşullarına göre onu daha da geliştiren S.B.K.P. (Sovyetler Birliği Kom ü n i st Partisi), ulusal kurtu luş ha reketlerine hiç eksi i m iyen bir önem veriyor ve bu ha reketlere her su retle yard ı m ediyor. ViI. Kongrenin daha o zamanla r ileri sürdüğü tarihsel anti-emperyalist tek cephe ü l küsünün bugün u l u sal genç devletlerde meydana gelen, bütün yu rtsever, ilerici g ü çleri birleştiren emperyalizme karşı cephede yer ald ı ­ ğ ı n ı kolayca görebiliriz.

Son yıllarda ulusal kurtuluş ha reketlerde politik ala na milli demokratik g ü çler, yahut sık s ı k denildiğ i gibi, devrimci demokratla r çıktı. Bunla r, işçi s ı n ı fı n ı n tarihsel tecrübelerine daya n a ra k, demokratik pa rtiler ku ruyor. Bilimsel sosyalizm temelleri üzerinde, ka pitalist olmayan yoldan gelişmeyi sağla m a k a macını güttü klerini ila n ediyorlar. Hegemonya gerici g ü çlerin değil, devrimci demokratla rın elinde olduğu ülkelerde, bütün devrimcilerin enerji ve bilimlerini bir a raya getirdikleri bu yerlerde, sosyal gelişme hızlanıyor. Emperyalizme karşı, Anayurtla rı n ı n ulusal bağımsızlığı uğru nda içten­ likle, yü rekten, sağla m savaşanla r komünistlerdir, komü nist pa rtileridir. Onlar, ulusal h ü kümetlerin ve devrimci pa rtilerin gerçekten ilerici bütün davaranışiarı n ı destekliyorlar. B i r ya ndan komü nizme karşı ç ı kmak, komü­ n i st partilerine karşı savaşmak, öte ya ndan da sosyalizm kurmaktan söz etmek, sosyalizm yolunda memleketin gelişmesi için görevler ileri sürmek elbette ola maz. Bütün devrimci güçlerin birliğ i, dayanışması en iyi sağla n­ d ı ğ ı yerlerde en çok başa rı kaza n ı l makta d ı r. Ulusal genç devletlerin başa­ rı l ı g elişmeleri için komü nistlerle bütün demokratik pa rtilerin dayanışması yalnız ola nak değil, kaçınılmazdı r. çağ ı mızın üç temel devrimci g ücü, çağı rıcılı ğ ı n ı komü nist ha reketin yaptığ ı bu üç kolun birliği, ka pitalizmi ve söm ü rgeciliği kesinlikle yenmek, bütün yer yüzünde sosyalizmin üstü n l ü ğ ü n ü sağla m a k için en doğru yold u r. LV ViI. Kongre, komü nist ha reketin önünde d u ran yeni sorunlara uygu n biçimde komünist partilerinin çalışma yöntem v e yolla rını m ü kemmel leş-

951


tirmek ödevini ileri s ü rd ü . Kongrenin, geçici deği l , s ü rekli önemi olan i l ke ­ leri, ü lküleri: - Ma rksizm-leninizm bilimine, o n u n devrimci ü l k ül e ri ne candan ve tam bağlılık. - Komü nistlerin, emperyal izme ve onun en gerici dölü olan faşizme karşı uzlaşmaz savaş yü rütmesi. - Kom ü nist partilerinin, u lusal ve ulusla ra rası soru n l a rı doğ ru ayarla­ ması. - N e çeşit olursa olsun oportünizmle, reviziyonizimle, dogmatizmle, nasyona lizmle hiç bir suretle uzlaşmamak. - Bütün iç soru n l a rını çözmekte, strateji ve taktiklerin i çizmekte komü­ nist pa rtileri nin tam bağımsızlığı. - Komünist h a reketin safla rında savaşçı b i rl i ğ i sürekli kuvvetlendirmek. - I şçi sınıfıyla, geniş halk yığınlarıyla, sendi ka l a rla, kadınlık, genç l i k ve başka örgütlerle sıkı bağlanma yol larını a ramak. - Her kongre d u ru mda yığınl a rın a nlıyacağı, kavrıyacağı, onları savaşa s ü rü kı iyecek, etkili p a rola ve dövizler i leri sürmek ustalığını göstermek. Kongre n i n kara rla rı, komü nist h a reketini idoloj i k ve politik a l a nd a faşişme vuruşmağa, sosyalizm dövasını yürütmeye hazırladı. Sınıf düşmanına karşı komü nist parti leri n i n savaşımı bileşik koş u l l a r içinde gelişti. O yıl l a rda yeryüzündeki kuvvet dengesi, eksi klikler, u lus­ l a ra rası ko m ü nist h a reketindeki yanlış l a r, olumsuz davranışlar, bütün bun­ l a r, Vi i . Kongre i l keleri n i uygulama savaşımı nda komünist partilerden hep­ sinin bir ölçüde başarı kaza n m a l a rına engel oldu. Böyle olmakla beraber, bu ü l küler gelişti, i lerledi. Komü nist partilerden b i r çoğu, ViI. Kongre n i n kararlarına göre davran­ dıla r, «sınıf savaşının fırtınalı surlarında yüzmek.. ustalığını gösterdiler. H a rp öncesi dönemde ve h a rp yıll a rında komünistler, işçi sınıfının, h a l k yığınl a rı n ı n dövasına canlarını veren savaşçılar olduklarını, Anayurtla rının gerçek u lusal çıkarlarını savu nduklarını, komünist partileri savaşçı, dev­ rimci partiler olduklarını gösterdi ler. Fransoda 1 936 pa rlömento seçi mlerinde H a l k Cephesi' n i n üstünge lmesi, memlekette yalnız faşist hükü met devirmesi tehl i kesini önlemekle kalmadı, emekçileri n yara rına bir çok i l i rici reformların ya pılmasını da sağladı. fran koculara ve, ıtalyan-Al man saldırga niarına karşı Ispanya h a l kının u l usa l devrim h a rbindeki kahra m a n lı kl a rı, faşizmi göğüslemekte halk cephes i n i n büyük olanaklarını, m i lleti toplayıcı büyük b i r güç olduğunu gösterdi . Halk cephesi egemenliği, Ispanyayı, ta rihinde ilk dafa demok­ ratik halk cum h u riyetine, Hoze Diyas'ın deyimiyle, ağasız, gericisiz b i r cu mhuriyete, halk yığ ı n l a rına dayan a n b i r cumhuriyete çevirmek için temel hazırlıyordu. ViI. Kongrenin i l kelerine daya n a ra k, Çin Kom ü nist Partisin i n 1 937'de ku rduğu : Japonyaya karşı U lusal Tekcephe, Japon emperyalizminin ve yardakçıl a rının saldırganlığını göğ üslemek d irenişine temel oldu. 952


I ki nc i Dünya H a rb i nde komü n i stler en metin, en sağ lam savaşçıl a r olduklarını gösterdiler. Zaferin sağ lanmasına en büyük payı katt ı l a r. Leni n c i pa rti n i n yönettiğ i Sovyet halkı, bütün ileri i n sa n l ığın da tanıdığı g i bi, uluslara rası işçi sınıfının önünde, bütün yeryüzü halklarının önünde boynuna düşen görevini şerefle yerine geti rdi. Faşizmi telemekte kes i n rol oynadı. Büyük Vatan Ha rbi cephelerinde 3,5 mi lyon komünist can verdi. Fransız, ıta lyan, Yuguslav, Polonya, Çekoslovak, Belçika, Yunan, Arna­ vut, Danimarka, Norveç ve daha bir çok ü l kelerin kom ünistleri geri l l a savaşlarının örgütçüsü, d i renme hareket i n i n yüreği olmuşlard ır. 75 bin Fra nsız kom ünisti, 40 bi nden fazla G a ri ba ldici, 50 b i n Yunan kom ü n isti ve yu rtseveri faşizme karşı sava ş l a rda canlarını vermişlerd i r. Harp yılla­ rında Bulga ristan komü nistleri, faşizme karşı kahramanca savaştı l a r. Japon m ilitarizmine karşı savaşta : Çin, Kore, Viyetnam, Endonezya, Malezya, F i l i p i n kom ü n istleri büyük yararl ıklar gösterdi ler. Faşizmi tepelemek için halkları n ı n g üçleri n i toplama işinde I n g i l iz, Amerika n, Avusturalya, Ka­ nada, G üney Amerika ül keleri komü nistlerin i n ça l ı ş m a l a rı verimli olmuş­ tu r. Faşist bloku ü l kelerde ca n l a rı n ı esirgemeden, cesur davra n a n Alman, Romen, Macar, Fin, Japon komünistleri yiğitl i k, metinlik gösterdiler, ağır ku rba n l a r verd i ler. Kom ü n istlerin, sosyal istlerin, katol i klerin, portisizlerin, bütün a nti-faşist­ lerin birliği ü l küsü Direnme H a reketinde kon kre olara k somutlaştı. Bazı ü l kelerde bu b i rl i k, demokratik h a l k ve sosya l i st devrimlerin üstüngel­ mesine temel oldu. Faşizmi yenmenin önemli şartları n d a n biri, ı rkçılığa ve şövinizme karşı kom ünistlerin uzlaşmaz savaşları o l m uştur. Faşizmin nitel i k çizgisi, b i r halkı ötekine karşı koyma ktır, «seçkin m i l let» üst ü n l ü ğ ü masa l ı n ı yayma k­ tır, m i l liyetçi l i k h ı rsıarını alabildiğine kızıştı rmakt ı r. Vii. Kong re, faşist kavrama, faşiz m i n insan düşmanlığı kavra m ı n a karşı, emekçi lerin gerçek ulusal çırlarını onların enternasyonal çıkarlarıyla denk­ leştiren kavra mı koydu . V i i . Kong re, bazı komü n i st pa rti lerinde görülen u l usal n i h i l izme, kom ü ­ n istlerin u l usal özel l i klere boş vermelerine kes i n i i l e karşı çı ktı. Len inci a n lamda enternasyona l izm, ulusal o n u r duygusunu, kendi ha l k ı n ı n demok­ ratik gelenekleri ne bağ l ı l ı k duygusunu kaldı rmıyor, tamtersine bu duy­ g u n u n bulunmasını gerektiriyor. Kongrede G. Dimitrov: "Proleter enternas­ yonalizmi, yu rt topra kları nda derinkökler saıması için, her ül kede, d iye­ b i l i ri z ki, «iklime uymalıdır». Ayrı ayrı ü l kelerde proletaryanın sı nıf sava­ şı nın, işçi ha reketinin ulusal biçimleri proleter enternasyonalizmiyle çeliş­ mez. Tamtersine, özel l i kle bu u lusal biçimler içinde proletaryanın u l usla­ rarası çıkarları da başarıyla savu n u l a b i l i r», ded i . B u g ü n k ü koşu l l a rda komü nist parti leri n i n eylemleri ç o k dallı v e çok daha ayrıntı l ıdır, önlerinde d u ra n ulusal sorunların kapsamı çok daha genişlemiştir. Ama, u l usal ödevler, komü n istlerin enternasyonal birl i ğ i n i sağ lamak zoru n l u ğ u n u h i ç b i r zaman ortadan kad ı rm a mıştır. Enternasya953


nal izme ka rşı e ğ i l i m tehli kesin i n boyuna arttığı bu s ı ra l a rda bu birlik daha çok ıôzımdır. Ma rksizme-leninizme göre, e konomik bakımdan az gelişmiş ülkeleri e m peryal istleri n köleleştirmek a ra cı olara k kulla ndıkları ezen u l u sl a rın m i l l i yetçiliği, şövenizm damgasını taş ı r, gericidir. B u n u n tersine, ezilen halkl a rı n milliyetçiliği, başlıca olara k e m pe ryalizme, sömürgeciliğe karşı­ dır. Bu m i l l iyetçil i k o halkların u l usal bağımsızlığa doğ ru atıld ı k l a rı n ı gösteri r, yansıtır. A m a b u rada d a , ayrı ayrı ül kelerde, bazı egemen üst çevreler, m i l liyetçi l i ğ i , kendileri n i n d a r, bencil çıkarl a rı için kullanıyorla r. B u n l a r, tecrübeler de gösteriyor ki, genç devletler halklarının başka h a l k­ l a ra ve sosya l i st ülkelere yaklaşmalarına, omuzomuza vermelerine engel oluyo rl a r. Emekçilerin ö ncüsü egemenliğe geçtikten sonra da milliyetçilik izleri, bel i rtileri, yaşa ntı l a rı n gösterd i ğ i g i bi, kend i l i ğ inden, otomati kman s i l i n ­ miyor. çağ ı m ızda m i l liyetçil i k nite l i ğ i taşıyan belirtilere karşı komünist h a re­ ketin sürekli savaşımı, dünya ça pı nda a nti-emperya l i st cephe b i rl i ğ i n i, çağ ı mızdaki üç büyük hareketin savaşkan b i rl i ğ i n i kuvvetlend i rmek i çi n ö n e m l i b i r şa rttır. Proleter enternasyonalizmi, i nsanlığın devrimci tarihinde değerli, başa­ rılı bir kazançtı r. O, değ işik ülkelerin ve ulusların i şçilerini, bütün emek­ çilerini, o n l a rın birl i klerini emperya l izme karşı savaşta, sosya lizm u ğ ru nda, b i rbirine ya klaştırır, bu daya n ı ş m a n ı n temel i d i r. Proleter enternasyona l izmi, tarihsel bakımdan, her zaman konkredir. Bu enternasyonalizm, devrim dôva s ı n ı n büyük savaşçılarını, Bulgar halkın ı n kahra m a n ı G. Dimitrav'u, Kominterni n Vii. Kong resi n e fahri başkan seçi len Alman hal kının ka hra­ manı Ernest Tel m a n'ı uluslara rası geniş savu nma kampa nyasında kend i n i gösterdi. Proleter enternasyonalizmi, ViI. Kon g reden hemen sonra, Ispanya halkı nın kahrama nca yürüttüğü a nti-faşist savaşa Sovyetler B i rl i ğ i n i n pol i ­ tik, askeri v e mora l yardımda, I spa nya topra kl a rında ıspanyol yu rtsever­ leriyle omuz omuza döğüşen Enternasyonal Gönüllü Alayı'nın kurulma­ sında kend i s i n i bütün gücüyle gösterdi. Proleter enternasyonalizmi, faşizme ka rşı h o rp yıll a l o rında bütün ülkeler komünistleri n i n Sovyetler B i rliğine yaptıkla rı büyük yord ı m l a rda e n parlok şekilde bel i rd i . Bu enternasyona­ lizm, ayrı ayrı ülkelerin işçi safları arasındaki daya nışmada, elele hareket etmelerinde, uluslara rası örgütler kurmaları nda, geniş enternasyonal i st anlaşmalarda, emekçi lerin değişik kol larıyla çatıl a n bağlaşmalarda bütün açıklık ve keskin l i ğ i ile ortaya çı kıyor. Vii. Kong re günlerinde proleter enternasyonal i z m i n i n ölçüsü, Sovyetle r B i r l i ğ i n e karşı a l ı na n d u ru m d u . Kongre kararlarında : «SSCB'ni n kuvvet­ l e nmesine bütün güç ve a raçla rla ya rd ı m etmek, SSCB'n i n düş m a n la rına karşı savaşmak» gerekl i ğ i belirtildi. Buna ka rş ı l ı k Sovyetler Birli ğ i Komü­ n ist Partisi de, kongredeki delegesi D. Z. M a n u i l inski'nin ra porunda, hem bütün Sovyet halkının, hem komünist partisinin proleter enternasyona liz954


mine bağ lı kalaca kları nı, u luslara rası i şçi sınıfı ka rşısında görev i n i sonuna kada r yerine getireceklerin i b i l d i rd i . çağ ı mızda enternasyo n a l i st : Yeryüzünde sosya lizm cephesini savu n a n ­ dır. Sosya l i st ülkeler topl u l u ğ u n u n kenetlen mesi ne ça l ı ş a n d ı r, bu toplu­ luğu parçalama yeltenişlerine karşı savaşa n d ı r. Ul usal ku rtul u ş ha reket­ leri n i pratikte destekliye n d i r. Kapitalist ülkelerde işçi sınıfının çıka rları u ğ ru nda, demokrasi ve sosya lizm u ğ runda savaşandır. Bütün devrimci güçlerin top l u laşmasına e l inden geleni ya pa ndır. Enternasyonalist, eylemle, kes i n l i kle emperya lizme karşı d u ra n d ı r, şovinist ve ırkçı ideoloji ­ lere ka rşı savaşandı r. çağ ı m ı zda enternasyonalizmin en yüksek ölçüsü b u d u r. v

Uluslara rası komünist ha rekette birlik, bütün devri mci güçlerin toplulaş­ masını sağlamak için her za m a n şarttır. Komüni stlerin safl a rı nda birliği perkiştirmek Ma rksçı-leni ncilerin başlıca görevidi r. Ko münist h a reketin birliği tarihsel b i r süreçtir. Bu b i rl i k, her aşamada işçi hareketinin, emekçi yığınları n başlıca soru n l a rıyla bağ lı olara k gelişi r. Komünistlerin 1 957 ve 1 960 topla ntıları, komünist partiler a rasındaki i l iş­ kilerin i l keleri ni, bugünkü koş u l l a rda onları n enternasyonal görevleri n i düzenledi. Uluslara ra s ı komünist ha reket için bu i l kelerin önemi n i hayat d oğ ru l a d ı . Bugün kardeş partiler a rasınd a ki daya n ı ş m a n ı n biçimleri d a h a esnek ve çeşitl i d i r. Ama, geçmişte olduğu g ibi, bugün de komünistler, bütün kardeş partileri b irleştiren ortak amaçlara dayanara k, Marksiz m - leninizm i l keleri üzeri nde komünist h a reketin topl u l u ğ u n u sağl ıyan çözüm yol ları a rıyor ve buluyorla r. Bütün demokratik ve a nti-emperyalist güçlerin takatı ve zafere o l a n ina nçları a rtıyor. Bugün komünist ha rekette b i rl i k deni nce, her hangi teorik ve politik soru n l a r üzerinde fikir ayrılıkla rı olsada, birl i kte h a reket etmek için, en başta, temelde oy birliği gelir. Emperya lizm uluslara rası gerg i nl i kleri a rttırıyor, dünyada yer yer saldır­ g a n l ı klara geçiyor, Viyetnam halkına karşı barba rca bir ha rp yürütüyor, Kongo ve Dom i n i k cumhu riyeti ne doğrudan doğ ruya müdahale ediyor, özgür Kübaya karşı kışkırtmalardan geri du rm uyar, a nti-komünist ka m ­ pa nyayı kudu rmuşça körüklüyor. Böyle bir d u ru mda, Sovyetler B i rliği Komünist Partisi, yeryüzünde komüzm o rd u l a rı saflarındaki birliğe özel­ likle önem veriyor. Emperya l i z m i n saldırg a n l ı klarına karşı birlikte hareket etmek, her komünist pa rtisinin vazgeçi l mez enternasyonal ödevid i r. M a rt ayında yapılan Da nışma Toplantısına katıla n l a r, çı kardıkla rı ortak Komü­ n i kede : Bugünkü d u rumda "komünist parti leri n i n enternasyonal soru m l u ­ l u klarını h e r zamanki nden d a h a fazla a n la m a l a rı, emperya lizme, sömür­ gecil iğe, yen i sömürgeci l iğe, tekelci sermayenin egemen l i ğ i ne karşı ortak savaşta daha sıkı birleşmeleri, emperyalist saldırılara uğrıyon halkların 955


kurtuluş hareketlerin i a ktif olcira k desteklemeleri ve savun mala rı. bütün devletlerin egemenlik hakları no ve bütü nlüklerine sayg ı temeli üzerinde genel barış için savaşmaları» gerektiğ i n i belirtti. Komü nist ha reket. her soydan oportünist a kı mlara karşı. her şeyden önce reviziyon izme ve oportünizme karşı savaşla gelişiyor. Oportünizmle uzlaşmaz nitelikte Len i n i n yetiştirdiği SBKP. Marksizm­ Len i n izmden her türlü uza klaşmalora karşı. çağı mızda oportü nizmin her çeşit belirtileri ne karşı sü rekli savaşıyor. Memleketin başında bulunan SBKP için oportünizmle savaş. yalnız ona karşı çıkmakla kalmıyor. Bu savaş. komünizm kuruculuğunu Leninci prensi plere göre sürekli uygulama politi kası nda. topl u m u Leninci ilkelere göre bilimsel yönetmekte somut­ laşıyor. Bu diren iş. emperyalizme. onun anti-kom ünist ideolojisine karşı her alanda yürüttüğü savaşlarda. bütü n kurtuluş ha reketlerini eylemli desteklemesinde ya nkısını buluyor. Bu savaş. burjuva idelojisi kalıntı­ lar ı n ı . milliyetçi kör ınançları köklemek için yapıla n eğ iti m çalışmalarıyla ytirütüı üyor. SBKP. Marksçı -Leni nci pa rtilerle beraber. dogmatizme. sekterliğe karşı sürekli savaşıyor. Memleketi yöneten bir pa rti olan SBKP için dogmatizmle savaş. her şeyden önce. komünizm kuruculuğunda bütün sorunları yaratıcı bir eylemle çözmektir. toplumun gelişmesindeki yeni oluşları za manında görmektir. doktirinciliğe. eskimiş kalıplara körükörüne uymak çabala rıyla uzlaşmamaktır. SBKP bugün. sosyalist topl u m u n objektif gelişmesin i etüt­ lemek. öğ renmek. onun gerekçe ve ola n a kları n ı bili msel hesa plara vurm a k yoluyla. memleketin komü nizme doğru ilerlemesine g e n i ş çevren sağlıya n politik kararlar alıyor ve bunları uyguluyor. Uluslararası politikada partimiz. dü nya olayları nı. her devrimci kolun kon kre koşulla rı nı ve ola nakları nı realist bir görüşle değerlendi riyor. Sos­ yalist devletler topluluğ u n u n çıkarları nı. ulusal kurtuluş ve işçi hareketleri ni Len inci bir esneklikle savunuyor. Reviziyonizm ve dog matizm. deneylerin gösterd iği g ibi. çoğu zaman birbi riyle örülüyor. birbirlerini oportü nizmle besliyor. Bundan ötürü. doğru M a rksçi-Leninci politika. oportun i z m i n her çeşidine karşı. komü nistlerin birli ğ i n i sarmak davranışlarına karşı uzlaşmaz bir savaş yürütmektedir. Ma rksist-Leninist mevzilerde yer ala n komü nist partileri. komün ist hare­ kette birliği eylemle sağla m a k ve onun saflarında Marksçi -Leni nci pren­ siplere daya n a n topluluğu perçi niemek. fi kir ayrılıklarını keskinleştirmek yelten işleri ni göğ üslemek için d u ru p di nlenmeden savaşıyorlar. Bugün kom ü nist ha reketteki fikir ayrılıkla rından bir çoğ u n u n. çağ ı m ı z ı n ana sorunlarına başka başka ya naşma kta n ileri geld i ğ i n i belirtmek gerek. Bu nla rın baş ı nda. devrim hareketi n i n başlıca g ücü hang isi olduğu soru n u geliyor. çağ ı m ız. devri m hareketler i n i n çoşkun gelişmeler gösterdiği bir çağdır. Değ i ş i k devrim ti pleri b i rbirine katılmış. bir sel olmuştur. Bütün bunlar. d ünya ça pında birleşi k bir devrim süreci olmuştur. Ama bunlar. 956


elbette, nitelikleri, itici güçlerin kat ı m ı , gelişme dereceleri, u l uslara ra s ı önemleri bakı mından bi rbirlerinden farkl ı d ı ri a r. Ma rksçı-Leni nci ler, çağ ı m ı z ı n başlıca devrim gücü, dünya sosya list siste­ m i d i r, diyorlar. Bu sistem, yeryüzünde devrim sürecine kesin etki yapıyor. Yeryüzünde, bu sistem, ulusal kurtu luş hareketlerine, bütün işçi sın ıfı n ı n , emekçi y ı ğ ı n l a rı n kurtu luş savaşl a rı n a daya n a ktır. Sovyetler B i rl i ğ i Komünist Partisi, u l uslara rası komünist ha reketteki ciddi güçlükleri açı k seçik görüyor, bu güçlükleri Ma rksist-Leninist temeller üzerinde çözmek için herşeyi yapıyor. çağ ı m ız ı n koş u l l a rında b i rbirine kenetlenme yol u, her şeyden önce, komünistleri n eylemleri ni prati kte b i r­ leştirmektir, emperya lizme karşı savaşta u l uslara rası politika l a rı n ı birbir­ leriyle aya rla m a ktı r. Kardeş partiler a rasında ikili, çoklu karşı laşma l a rı n büyük önemi vard ı r. SBKP, öbür Ma rksçı -Leninci partiler g i bi, iyi, inceden inceye hazı rla n m ı ş dünya çapında foru mları n , fikir ayrı l ı klarını kaldı rmak ve komüni st h a reketi topl ulaştırmak işine çok iyi yard ı m edeceğine i n a ­ n ıyor. SBKP Merkez Komitesi, Ma rtta ya ptığ ı plenumda, "komünist ve işçi par­ ti leri temsilcilerinin Da nışma b u l uşmala rı n ı n blançosu üstüne» a l d ı ğ ı kararda şöyle diyor: "SBKP bundan böyle d e , SBKP' n i n programında, Moskova Deklarasyonu nda ve Bildirisinde bel i rtilen Leni nci yoldan şaş­ madan yürüyecektir. Ma rksizm-Le n i n izm i l kelerini, proleter enternasyona­ lizmini sonuna kad a r savunaca ktır. Oteki komünist partilerle beraber, bütün sosya list ülkelerin topl u l u ğ u , Ma rksçı -Leninci partilerin birl iğ i için, çağ ı m ızın bütün devrimci güçleri ni emperya l izme, sömürgeciiiğe karşı, ulusal ku rtuluş, ba rış, demokrası ve sosya l izm u ğ rundaki savaşta bi rleştir­ mek için ça lışacakt ı r». Merkez Komitesinin 1964 Ekim ve Kas ı m plen u m la rı, 1 965 Mart ve Eylül plenu mları partimizin hem iç, hem u l uslara rası a l nada bütün çalışmaları için büyük ve prensip önemi va rd ı r. Parti, politi kası nı işlemek ve yürüt­ mekte kuııa ndığı doğru Len i nci yöntemlerin yolu üzerine d i kilen engeı ıeri cesa ret ve kes i n l i kle kenara itti. Bütün pratik çal ı ş m a l a rı m ız ve Sovyet toplu m u n u n gelişmeleri, bütün ted birlerin zamanı nda a l ı n d ı ğ ı n ı doğru­ luyor. Merkez Komitesi plen u m la r ı n ı n kararları, XX. ve XXiI. Kongrelerin karar­ larına: SSCB'nde komün izmin başa rıyla kurulması n ı sağla m a k, komünist ha reket ve sosya list ülkele; topl u l u ğ u n u n birliğ i n i perkiştirmek, emper­ yalizme, h a rp tehl i kesi ne ka rşı, barış, demokrası ve sosyalizm u ğ ru ndaki savaşta durumu muzu kuvvetlendirmek i lkelerine dayanıyor. Parti bütün gayretleri ni başlıca yönlerde: Komünizmin madditekn i k temel i n i kurmak, ta rımı geliştirmek, endüsti rinin iyi ça lışmasını sağ lamak yolunda topluyor, yığ ıyor. Pratiğe uymıyan, b i l i me daya n m ıya n yönetim yöntem leri ni, çekip çevirm e işleri n i sıkı eleştirmeden geçi ren SBKP Merkez Komitesi. sürekli olarak, b i l imsel ve tekni k devrim lerin başarıları ndan, sosyal i st üretim i n a rtması 957


ıçı n itici maddi i l giden ta m ve en iyi yara rl a n ma k, emekçilerin genliği n i biteviye yükseltmek yol undan yürüyor. Sovyet top l u m u n u n gelişmesinde, o n u n bugünkü aşa madaki gereçleri ne uyg u n olara k, parti, bütün SSCB hal klarının komünist bilincini her yönüyle yükseltmek için, ideoloj i k hayatta kendi yönetim yöntemlerini mükemmelleştiriyor. Sovyetler B i rl i ğ i , d ı ş politikada, sosyal i st ülkelerin dostluğunu kuvvet­ Ien d i rmek, genç u l u s a l devletlerle i lişki leri ni biteviye geliştirmek, sosyal kuruluşları birbiri nden ayrı devletlerle barış içinde yanyana yaşama i lke­ leri n i sürekli uyg u la m a k için e l i nden geleni yapıyor. Barış içinde yanyana yaşama yo lu, baş ı n ı B i rleşi k Amerika n ı n çektiğ i emperya l i st saldırg a n güçlere yeri nde v e zama n ı nda kesi n li l e karşı koymak savaşından ayrıl maz. Partim iz, sosya l i st ül keler topl u l u ğ u n u birbiri ne kenetleme yol u n d a n kesi n l i kle yürüyor. S B K P Merkez Komitesi, Çin Komünist Partisiyle i l işkileri norma lleştirmek, düzenlemek için mümkün olanı yaptı. Ama, bil i n d i ğ i gibi, bu çabalar, bu tedbirler, henüz o l u m l u sonuçlar vermemiştir. Yurd u m uz, parti n i n ve bütün halkın yaşa ntısında önemıi bir olayı, SBKP' n i n XXiii. kong resi n i ka rşılamağa hazırlan ıyor. Kongre hazırl ıkları, komünizm kurucu l u ğ u na hız verme havası içinde oluyor. Partimiz ve h a l kı­ mız, komünizm kurucu l u ğ u n u, emperya l izme karşı savaşta, i n sa n l ı ğ ı n sos­ yal i lerlemesi yol unda ken d i s i n i n enternasyonal ödevi sayıyor.

Vii. Kong reden sonra geçen 30 yıl, dünya çapında büyük ta rihsel olay­ l arla d o l u d u r. Dünyada devrim kuvvetlerin i n maddi temeli olan sosyalist s i stem a labi ldiğ i ne genişledi, kavileşti. Uluslara rası komünistler ordusu 10 m i s l inden çok a rttı ve bugün 50 milyona yaklaşıktır. Bütün bu n l a r, Marks-Engels-leni n ' n i n yüce davasının üstüngeleceği n e olan ınancayı kuv­ vetlendi riyor, komünist partileri n i n ve sempatiza n l a r ı n ı n Ma rksçi -leninci b i l i m i n doğ ru l u ğ u na olan i ma n l a rını yükseltiyor. Komünist p a rtileri, artan güçlerin i, emperyalizmin yıkıcı sald ı rg a n l ı k plônlarına, o n u n b u ha rpçı ya ra d ı l ı ş ı na karşı d u ra n yüce v e o l u m l u ülküler u ğ runda ku l l a n ıyorla r. Komün izm güçleri büyük ö l çülerde a rttı. Ama bunun yanında komünist­ leri n, sosyal i z m i n geleceği ile, işçi sınıfı n ı n davasıyla, insanlığı termo­ nükleer (atom) harbi nden koru m a k savaşıyla bağlı soru m l u l u kl a rı da a rttı. SBKP, bütün Ma rksçi-leninci pa rtilerle beraber, u luslara rası kom ü nist­ ler ordusunun b i rl i k bayra ğ ı nı yükseklerde taşıyor. Ayrı l ı k değ i l , birl i k ! işte dünya komünist ha reket i n i n b i r kolu olan parti mizin parolası ! Onümüzde büyük sosyal cenkler d u ruyor. Dünyanın her yerinde bugün em peryalizme karşı, i n sa n l ı ğ ı n sosyal gelişmeSi u ğ runda tari h sel savaşla r oluyor. Ma rksçi-leni nci partiler bu savaşları n geliştiği gerçek d u rumu, devrimci sava şın gerektird i ğ i değişik biçimler için objektif ve sübjektif etken leri n hazırl ı k derecelerin i ayı k bir kafayla hesaplıyorl a r. Onlar, olay­ l a rın a kışından geri kalma mak, sınıf düş m a n ı na yumruğu indi rmek za m a n ı

958


gel ince, bu ortam olgu nlaşınca ve yığınlar savaşlara atılmağa hazır olunca beklememek gerektiğ i n i biliyorlar. B u n u nla beraber, komüni stler. zorunlu gel i ş m e aşamalarının üstünden sıçra m a m a k. ileri koşmamak, yığın­ lar kes i n vuruşmalara hazır değ ilse onları böyle b i r şeye çağ ı rmamak gerektiğ i n i de biliyorlar. Komünist parti leri yüce Len i n i n vasıyetlerin i : Işçi sı nıfı davası n ı n üstüngel mesi için «bize s i n i rli coşkunluklar lôzım değild i r. B i ze proletarya demir ta burlarının ölçülü a d ı m la rı lôzımd ı r" diyen sözlerin i u n utmuyorla r. Marks, «göklere sald ı ran" Paris komünarla rı n ı seıô mladı. Bu saldırışı. Rusya proleta ryası, Len i nci parti n i n yönetmenliğ inde, başaraıyla sürdürdü. V. ı. Lenin, Komi nterni n iV. Kongresinde, işçi ha reketin i n büyük gücüne olan inancasıyla, komünistler çal ı şma yöntemleri n i , eylemleri n i n nitel i ğ i n i mükemmelleştirmesin i öğreni rlerse, «dünyada devri m i n geleceğ i ya lnız iyi değil, iyi n i n iyisi olaca ktır" ded i . Devrim ha reketi n i n geçtiğ i büyük yol u değerlendiri rken biz, dünyada devri mci oluşumun , önüne çıkan bütün engelleri oşa oşa, d u rmadan iler­ ledi ğ i n i görüyoruz. Avrupa ve Asyada halk demokrasili ülkelerde işçi sını­ f ı n ı n savaşka n kolları sosyal i z m dôva s ı n ı ile ri et. Ka h ra m a n Küba halkı, sosyalizmi Güney Amerika karasına yerleştirdi. Ve biz, komüni z m i n eninde sonunda kesinlikle üstüngeleceğ i n i sarsılmaz bir i n a n çla haykırıyoruz.

959


Devlet kapitalizminin çelişmeleri ve bazı özellikleri

Jean Pierre Delilez H i ç şüphesiz, bütün gelişmiş kapita l i st ülkelerde (Amerika dahil) dev­ letin, i ktisat ala nında oynadığı rol ; özel sektörle devlet a rasında günden güne a rta n çok yönlü i l işkiler; devlet meka n izmasının tekellerle b i rçok noktada bi rleşmesi son y ı l l a rda - i k i nci Dünya Savaşı öncesi n e o ra n l a çok daha belirmişt i r. Bu son yirmi y ı l içi nde, Batı Avru p a n ı n bazı ülkele­ rinde bu süreç, önemli sonuçlar doğ u ra n değ i şi k l i kler sağ l a d ı . Gelişmenin bu yen i dönemi nde, tekelci kapitalizm, ülkelere göre değ i şen çeşitli şekil ­ ler a l m a ktad ı r. Bu a rtış, m i l l i üretimde devlet i şletmelerine v e m i l l i leşti ril­ m i ş işletmelere düşen payda (% 30-35) ve yatırımlarda devlet sermaye­ sine düşen payda (% SO-ye kada r yükse l mektedi r) açıkca belirmektedi r, Ama bu süreci n en i l g i nç yönü, n itel iğid i r. Devletle büyük tekeller a ra ­ sında sayıları günden güne a rtan karşıl ıklı bağların i n celenmesi, bize ş u n u gösteriyo r : ka pita l izme özgü çel işmeler yen i yeni şeki ller aldığı g i bi, üste­ l i k, devlet tekelci kapita l iz m i n i n bu dönemine özgü yen i çel işmeler de meydana gel mektedi r. Devletle büyük tekelci gruplar a rasında günden güne arta n b irleşme, her m i l l i i ktisat düzeyi nde olduğu g i bi, milletlerarası düzeyde de b i r takım soru n l a r doğ u ruyor. 1 . m i l l i ekonomi düzeyinde devlet, sadece siyasi ve hukuki b i r üstya pı o l m a kta n çı kıyor, üretim ve dönüşüm süreçlerine doğ ru­ dan doğ ruya müdahale ediyo r : 2. m i lletlerarası düzeyde, tekellerin b i r ül ken i n sınırla rını aşmaları, günden güne d a h a g e n i ş b i r a l a n a etki yap­ maları, hiç ol masa formel bakımdan, her ülkede tekelci devlet kapita l i z­ m i n i n güçlenmesi i l e b i r çelişme teşkil ediyor. •

1 . Devletle tekeller a rasındaki bağ l a rda görülen gelişmenin nedeni ser­ mayenin hızla merkezleşmesi ; b i rkaç elde toplanmasıdır. Olayın objektif teme l i budur. Bu alanda görülen gelişme, bugünkü döneme özgü (Ameri­ kada 25 yıl önce, Batı Avru panın çeşitli ülkelerinde aşağı yukarı 15 yıl ö n ce başlıya n) yeni tek n i k, yen i donatım, «ya rışı»ndan doğan b i r tek n i k bi rleşme değ i ld i r sadece. Donatımın ç o k ça b u k eski mesi ; büyük f i rm a l a rın, üret i m masrafında önemli i n d i ri m l e r sağ l ıya bi lecek dereceli ekonomi/er a ra m a l a rı i l e sonuçlanan bu tekn i k sıçrayışla ra devlet daima kolaylık gös­ termiştir, b u n la rı desteklemi şti r, hatta bazan bu a l a nd a i l k adımı atmıştır. Bu b i rinci özel l i kten (çok daha ça buk gel i ştiği i çin) daha da önemli olan ikinci öze l l i k ise ; bankaların ve büyük firmaları n ü l ke n i n ekonomi k 960


hayatı üzerinde kurduğu kontrol şebekesinin geniş lemesi ve kuvvetlen­ mesidir. örneğin Fra nsada, e n büyük 12 banka, 1 954 yılında, başka firma­ l a rla 650 den fazla i lişki kurmuş b u l unuyord u . (Bu bağla ntılard a n 70 ta­ nesi, ü l kenin en büyük 1 00 firmasiyle kurulmuştu.(l» Işleme, kontrol, işbirliği, gözetleme ve a raştı rma alanlarında kurulan bu çok-yönlü bağ sistemi, d u rmadan değişmekte ; büyük ba n ka ve endüstri çevreleri a ra sı ndaki, kimi deva mlı kimi devam sız, kuvvet dengeleri n i ; orta, hatta küçük firma ların i kinci el mütea hhitl i k yolu i l e tekellere bağ ı m ­ l ı l ı ğ ı n ı ya nsıtıyor. Hissedarlık, bi rleşme açı k veya g i z l i a n laşmalar sistemi a rkasında g izlenen bu değ i ş i kl i kler, toplumsal ve ekonomik b i r tabaka olarak, büyük tekelci sermayenin oldu kça dengeli ve deva mlı niteliği n i hiç bozmuyor. örneğ i n , 1 91 2-1 952 a rasında, yani kırk y ı l içinde, Fransa­ daki en büyük 100 sanayi ve ticaret firmaları n ı n listesinde, sadece 15 isim değişmişti r.(2) 2. Bilinen objektif ekonomi k ka n u n l a rı n etkisiyle sermayenin birkaç elde toplanması ve merkezleştiri l mesi konusunda i ki nokta bel i rtilmeli d i r : a . Bu a la nda özel sermaye i l e devlet sermayesi a rasında, kes i n bir ayı­ rı m, belirti b i r s ı n ı r yoktur. özel tekeller, özel şi rketlerle, devlet tekelleri, şi rketleri a rasındaki birleşmeler; karma şi rketlerin çoğa l ması (bu ş irket­ lerde hisselerin çoğu devletin e l i ndedi r.) bize şu gerçeği gösteriyo r : ser­ mayenin belirli e l lerde topla n ması ve merkezleştirilmesi kan u n u (şekilde bazı değişikl i kler ol makla bera ber) özel tekeller için olduğu gibi devlet şi rketleri ve m i l l i l eşti ri lmiş şi rketler için de va rittir. b. Sermayenin b i rkaç elde toplanmasını hızla n d ı ran, «dış etken»ler, yani devletin üst yapsıd ı r. (öze l l i kle Fra nsada. Bu ü l kede i ki nci d ünya savaşının sonunda sermayen i n bi rkaç elde toplanması oranı Alma nya veya Amerikaya n ispetle oldukça düşüktü.) Ama bugün artık, kapita l i st sermayenin bi rkaç elde toplanması süreci ni hızlan d ı ra n etkenler a rası nda ekono m i k ve «strüktür» politikası ile Devlet, önemli b i r yer tutuyor. Bugün kdr o ra nında genellikle beliren azalma eği l i m i şartları içinde, büyük kapi­ talistlerin kanaatı na göre, «kendiliği nden» işl iyen kapital ist meka nizma, yeniden a ya rl a n m a l ı ; büyük tekeller d üzeyinde, b i rikimi hızlandıracak ve koruyacak şekle soku l malıd ı r ; meka nizma «kendiliği nden» işlediği tak­ d i rde, tekellerin yü ksek karla rına zarar verebilecek dengesizl i kler, n ispet­ sizlikler meydana gelir, sermayen i n belirli ellerde toplanması süreci nis­ peten yavaşlar. • 3. I ktisadi a k ı m la rı düzenlen diren devlet mekanizması, m i l l i g el i ri n g ü n ­ d e n g ü n e a rta n b i r kısmınan tekrar dağıtılmasında, b a ş rol ü oynamakta­ dır. Sermayenin yen i ka n a l l a ra akmasını sağlayan a raçlardan en etkilisi taraf tuta n vergi sistemi d i r. Açık olması. ü l kenin iç ya pısını ve ekonomik gelişmesini doğ ru olarak yansıtması i çi n ; planlama için gereken b i l g ileri sağ lıya n genel m uhasebe sistemi. sermayenin a kışını, transferlerini. hiç değilse. genel hatla rıyla 63'

961


verebilmeli d i r. Mu hasebe a nl ayışını, i ktisadı nız hakkı nda daha açık bir fikir sağ lıya bilecek şeki lde, yen iden ele a lınmalıdır. O zaman a ncak, Fra nsiz m uhasebe sisteminde k u l l a nılan «bileşik .. , «karma.., «mali-olma­ ya n .. işletme kavramlarının gerçek a n l a mı meydana çıkar. Endüstriler­ a rası, sektörler-arası cetveller, devletle çeşitli faaliyetler arasındaki bağ­ ları bel i rtmeli dir. aze i l i kle karlar, çeşitli işletme gruplarının büyü klüğüne göre, ayrı ayrı tespit edilebilmelidir. Kısacası, bu alanda ya pı laca k bilim­ sel çalışmalar çoktur. Ama hükümet organlarıyla planlama teşkilatları b u g ü n i ktisadımızda ve toplu m u muzda varolan i l i şki leri, özell i kle çeşitli a l a nlarda gerçek söz sahibi olan özel şirketlerle devlet organları arasın­ daki bağları ; devletle özel tekellerin arasında g ü nden g ü ne kuvvetlenen birleşme sürecin i ; büyük karları n büyük firma lara tran sfer edi l i ş i n i yansı­ tan bir sisteme elbet m üsaade etmezler . . . Buradaki çelişme açı ktır : Bu yandan büyük tekellerin, devletin yöneti m, planlama ve istatistik teşekkülleri n i n topladığı b i l g iye ihtiyaçları vardır. Ama öte yandan, çok lüzumlu bazı i n celemelerin ya pılmasını veya açık­ I a n masını (bu b i l g iler a leyhlerine k u l l a n ı lır diye) istemiyorlar. Bu ise, kuvvetli özel firmalarla teknokratlar arasında anlaşmazlıklara ve çatış­ malara yol açıyor. Avrupa nın birkaç ü l kesinde - özell i kle Fra nsada - Ikinci Dü nya Şava­ şından sonra gereken devlet yatırımları ve Amerikan ya rdı mı ile sağ l a n a n b ü y ü k tamirat işleri n i n finansmanı, devletin kanalından geçti. Bu finans­ man metodu ile Fra nsada, sektörler düzeyinde program l a ma başla m ı ştır. O dönemde tröstleme oranı nispeten düşük olduğu ve büyük firmalar siyasi durumdan çekindi kleri için, savaştan sonra üreti m mekanizmasını geliştirmek ve modern leştirmek ödevi devlete d üştü. Oysa bu değişmeler tekellerin lehi ndeydi. Büyük tekelci sermayenin ortak a maçlarını dile geti­ ren ve büyük yönetici merkezleri n «orta k istek.. hattını tanı mlayan devlet, bu yönetici çevrelerin maşası olarak, ü l kenin i ktisadi ve topl umsal haya­ tında önemi g ittikçe artan bir rol oynamağa başladı. Bazı yatırı m ların yönü n ü kararlaştıra b i len ya hut kontrol edebilen devlet, Fransada, savaş sonrası yı l l arında, Planlama yol u i le, yatırımları istediği tekel sektörlerine dağıtabildi. 4. Burada, önemli b i r nokta belirtil melidir. pıanlama lafaza n l ı ğ ı nın öte­ sinde, devletin karar verirken k u l la ndığı ölçü lerin gerçek n iteliğ i n i inceler­ sek, «iktisadi opti m u m.. (çoğ u nluğa sağl a n a n en büyük fayda) la «to p l u m ­ sal opti m u m .. sorun u ö n ü m üze çıkıyor. Teknik olarak bu «opti m u m .. (doğru olarak tespit edildiği farzed ilse de, Plan'la dile getiriliyor m u ?) Bu konuda k u l l a nılacak metotlarda da güçlükler çıkıyor.(3) Ama asıl sorun şudur: sınıflı bir topl u mdaki çelişmeli n iteli k, herhangi bir «kollektif opti­ m u m.. la nasıl bağdaşabilir? Kollektif optim u m kavramı, toplu m u , formel b i r planla, bütün i htiyaçları tat m i n edilen bir kişi olarak ele a l a n eski düşüncenin çağdaş şeklinden başka bir şey değ i l d ir. Fransada Planı hazırlayan ların amacı, çoğ u n lu ğ u n 962


çıkarl a rı n ı koru m a ktır demek, yetersizdir. (Zaten Fransoda özel ve kamu sektörlerinde ça lışan büyük teknisyenlerin toplumsal menşeleri, çal ı ştık­ l a rı çeşitli iş a l a n la rı göz önünde tutu l u rsa, bu a macı güdecekleri pek m u htemel g ö rün mez !) Avrupa iktisadi B i rl i ğ i Araştırmalar Enstitüsünün müdürü bay P. Maillet, bu konuda şöyle demekted i r : «Fransaya özgü top l u msal bir özell i ğ i bel i rtmeliyiz. Bi rçok özel işletmenin müdürleri, d a h a önce yı l l a r boyunca devlet mem u ru olara k ça l ı ş mış kimselerd i r. Çalıştı kla rı yerler ya tekn i k hizmetlerd i r : madenier, bayındırl ı k, uçak endüstrisi, silôh endüstrisi ; y a d a Mal iyedir. Bugün çeşitli endüstri (öze l l i kle ki mya, demi r-çe l i k, maki ne) ve bankalar a l a n l a rı nda birçok yönetici özel sektöre geçmeden önce, devlet memu ruydu. Böylece bugün memurl a rla a n laşma l a rı çok kolaylaşmakta ­ d ı r... Gerçekten görüş orta klığına va rmaları pek çetin o lmasa gerek. Yük­ sek devlet memu rl a rı n ı n özel sektörde daha çok en büyük yöneti m merkez­ lerine transfer edi l d i kleri n i u nutmıya l ı m . . . Yüksek memurların topl umsal menşeleri d e rol oynamakta d ı r. Devlet meka nizması n ı n en yüksek düze­ yinde işgören mal iye müfettisleri n i ele a la lım : bu nların % 65' i bankacı, sanayici, ve yüksek memur a i leleri nden ; % 30 u tüccar a i lelerinden gel­ mektedir. Ka lan % 5 i ise diğer toplumsal kesimleri temsil ediyor ! Kişilerde t C:> Plu msal menşe bir bel irti olabi l i r a ncak. Ama kollektif hale gelince, iş değ i ş i r. Zaten, büyük tekelci burjuvaziye doğrudan doğ ruya bağlı olmayan teknokratları n (bu nların sayısı oldu kça yüksektir) namusundan şüphe etti­ ğ i m i z yok. Ama bugün Fransada, kra l l ı k devrinden kal mış bir deyi mle «devlet nazirı .. adını taşıyan bu yüksek memu rla r kontrol edemedikleri tekelci sisteme ancak hizmet edebilecek d u rumda d ı r. Gerçekte (Fra nsoda bütün i ktisadi politikayı ve Planla mayı yöneten) «kollektif opti m u m.. veya "am m e menfaatı.. kavra mının a n l a m ı açıktır. V-nci Pla nın projesinde, işverenlerin a macı i l e planın genel a maçları(;;) a rasındaki ayrılıklardan «teessüf.. le bahsed il mesi, çok ufak b i r işveren ve mütea hhit azı n l ı ğ ı n ı n ortak a maçlarını, Genera l Ge Gaul le'ün ta ri hi dey i ­ m i y l e «herkes için c a n d a n b i r zoru n l u l u k.. haline getiren gerçek süreçler­ deki çel işmeleri açığa vurmaktad ı r. Bu bakımdan, hükümetin hazırladığı planlama, bugün temel sınıf ilis­ kileri deva m ettikçe, kollektif a m açları dile geti remez ; bu planlama, dev­ letin konjon ktürle ve içya pı ile ilgili faa liyetlerini, büyük tekelci serma­ yenin - çeşitli tekelci g ru pların a n laşması ile tespit edilen - kolektif çıkar­ l a rına hizmet edecek şekilde tanzim etmek demektir. Pla n ı n ve m i l l i muhasebe sistem i n i n veri lerinden bi l i msel bir yoru m çıka rmağa ça l ı ş m a k, adeta b i r şifreyi sökmeğe benzer. Bize sunulan şifre­ n i n anahtarını eline geçiremiyenler, gerçek a k ı m l a rı yoru m layamaz, çel iş­ meleri keşfedemezler. Fransoda plan işte böyledi r. I ktisadi ve topl u msal hayatı n bütün temel yönleri n i tespit etmiyen bu plôn, daha çok paza rın geniş bi r i nceleme­ s i d i r ; fi rma l a r a rası nda pazarl ı k l a r ya p ı l d ı kta n ve her firm a n ı n stratejisine 63

963


uygu n düşecek toptan a maçlar tesbit edildikten sonra anca k (ki bu tesbit işi her zaman mümkün olmuyor, öze l l i kl e otomobil endüstrisinde) i ktisadi hayatımızda gerçekten söz sahibi olan merkezler tarafında n ta n ı n l a na n : ekonom i n i n tümü veya bazı sektörleriyle i l g i l i tah m i n lerin, a maçların bir sentezidir. Ostel i k Plan e n sonunda tekelci-olmıyan çeşitli toplumsal tabakaların temsilcileri (örneğ i n köylü teşkilôtları, ufak iş-veren ler vb.) tarafından - ufak değişikli klere u ğ raya ra k - onaylanabi lecek bir bütün teşkil etmeli­ d i r, ona göre hazırlanmalıd ı r. Bu bakıma pla nın hazı rla n ı ş metotları , temel gerçekler üzerinde b i r kolektif ça l ışmadan fazla, çoğ u n l u ğ a tümünü ka bul etti rmek üzere yürütülen politik, hatta psikoloj i k nite l i kte bir çalışma teşkil eder. 1 963 y ı l ı nda yayın l a n a n Plô n ı n uyg u l a n m a ra porunda, şöyle deni l iyordu : "Pla n ı n başa rıya u ğ raması için, bütün Fra nsızla rı n istediğ i, tesbit ettiğ i miz a maçlarda d i l e getiri len bir düzenlemeyi, kişisel davra n­ n ı ş l a rı i l e tasdik etmeleri şa rttır.» (Tasdik kel i mesi nin a lt ı nı biz çizdik.) O.e.D.E. (kooperasyon ve i ktisadi gelişme teşkilatı) nın son zama n l a rda yayınla d ığ ı : i ktisadi gelişme(6) ile i l g i l i ve Fransadaki planlama metot ve sonuçlarını i n cel iyen raporda şöyle denil mektedi r : ..Şartlara uyg u n düşen bir meka n izmanın (Pla n ı kastediyor) ida reci lerin ve işletme yöneticileri n i n zihn iyeti i-ıi o l u m u yönden değ iştirdiğini Fra nsada görüyoruz. B u n a karşı, sendika teşki lôtları n ı n psikoloj isine yaptığı etki ler bu kad a r o l u m l u olma­ m ı ştır.» Burada çözümlenmesi gereken yeni bir sorun ortaya çıkıyor: işçi teşki­ lôtla rı ka pitalist sistemin bir parçası haline getirmek üzere çaba sarfeden çeşitli Avrupa kapita lizmleri n i n, bu a maçlarını g e rçekleştirmek için, çeşitli şekiller a l m a l a rı soru n u . Tekellerle devletin bi rleşmesi, karışması, kend ine özgü b i r ideoloji mey­ dana geti riyor. Fra nsoda bu ideoloji - merasim leri i le, büyüleri ile adeta b i r d i n haline gelmiştir. Ta rihsel nedenler yüzünden, Fra n soda Plan siyasi hayatta ve ideoloji a l a nında, diğer ülkelerde sağ l ıya madığı bir önem kaza nmıştır. Resmi nutuklardan, resmi yayı n la rd a n başka, muazza m bir mekanizma (konfera nsıar, broşürler, film ler, televizyon vb.) ha rekete geçerek, bu Plônı yayıyor, p ropagandasını ya pıyor. Devletçil i k, amme menfaatla rı, kollektif ça bal a r, yaba ncı rekabete karşı birlik kavra m la rı , m i l liyetçi, a m a a y n ı zama nda reformist tema larla dile g e liyor. Bu ideoloji, Batı Alma nyadaki veyahut Belçikadaki d u ruma hiç benzemiyen bir d u ru ­ m u n sonucud u r. Devletin tekellerle birleşmesi, 1 945'de ya p ı l a n m i l l i leştir­ melerin özünü nasıl yok ettiyse : m i l l i bağ ı msızl ı k fi kri, ve iki nci dünya savaşından sonraki dönemde beliren kollektif kalkınma çaba l a rı tahrif edildi, yanlış bir yola sevked ildi, tekelci devlet kapita l iz m i n i n çıkarlarına hizmet için kulla nıldı. 5. Devletin faal iyeti nden faydalanan tekelci sermaye belirli bir süre ve belirli s ı n ı rl a r içinde, toptan üretim oranını olduğu g i bi, sermayenin belirli e l lerde top l a n ı ş temposu nu da korumağa çalıştı. Sermayenin bel irl i e l lerde 964


toplanma süreci, çok hızlı a mortismanlı, çok yüksek bir finansmana bağ­ l ı d ı r. Plan ı n {sektörlere göre tespit edilmiş} tekn i k ve ekonomik a maçla­ rıyla, firmaları n fina nsmanı a rasındaki çelişme, çözülmez bir çelişmedir. (Artış temposu yüksek kaldı kça, daha kuvvetle beli ren ayarsızlıklar dev­ letin müda ha lesiyle b i raz düzeltilebilse bi le.) Kor o ra n ı na ve fina nsmana bağlı olan artış temposunu koru m a k için başlıca şartlardan b i ri, devletin, yüksek bir kor n i s peti n i n korunmasına elverişli olmayan, işsizlik ora n ı çok düşük olan d u ru m u n etki lerini frenl i ­ yebilmesi d i r. B u g U n işçi, hareketleri iyi örgütlendiği v e yüksek bir seviyede yürütüldüğü için sermaye-emek güçlerinin dengesi, nispeten az el verişii olduğu halde, tekeller yine de d u ru m u n ücret ve maaşlara yaptığı o l u m l u etkiye karşı gel meyi başard ı l a r. 6. Bu a maçla, devlet meka n izması evveıa, sözde-ücret'le gerçek-ücret a rasındaki farkı a rttırma k üzere, «ücretlerle fiatların d u rma k bi l m iyen dev­ resi» şiarına daya n a n , az çok güdümlü bir enflasyonist politika yürüttü. Fra nsız ekonomisi kapalı kaldı kça, vüksek gümrüklerle hi maye edildi kçe, bu enflasyonun faydaları, zara rlarından çoktu. Azeilikle, ücretlerdeki yük­ selişleri «teıafi» ettiğ i g i bi, (bu ise sendikaları n mücadelesine sebep oluyordu) bu enflasyon işverenlerin çıka rlarına h izmet ediyordu, böylece sermayenin bel irli ellerde toplanmasını kolaylaştırıyord u . V-nci Pla n ı n Projesi güdülen o macı tespit ederken, bütün bu özelli kleri açıklıyord u : .N-nci Plan, denge içinde gelişmeyi sağlamalıdır. i htiyaçlar baskısı karşı­ sında, bu gelişme deva m l ı ol m a l ı dı r. Dış rekabet karşısı nda, denge yi ne hiç bozu lmamalıdı r. Bununla beraber, kredi a l a n lara kolaylı k sağlaya n, tüketimi a rttıran enflasyonun, gelişmenin şartı olan yatı rı m ı teşvik ettiğ i n i kabul etmeliyiz.» Ortak Paza rın genişlemesiyle iktisadi politikada keskin­ leşen en büyük çelişmeyi belirterek, Proje enflasyon kon usunda söyledik­ lerini şöyle bağ lıyor : «Enflasyonu ortadan kaldı rma k yetersizdir. Enflas­ yonu n itici gücünü, kabu l olu nabilecek başka bir yolda bulmak ıazı m . V-nci Plan ı n temel soru nu işte budu r.» 7. Resmi belgeler ve özel l i kle planlama ça lışmaları incelen ince, uzu n vadeli ve orta vadeli i ktisadi pol itika n ı n gerçek ve temel a maçla rında n b i ri de, bütün emek gücüne iş sağ l a m a kt ı r, sonucuna va rılabi l i r. Ama ger­ çekte, devlet, emek piyasasını - işverenlerin isteğine u yg u n olara k - hafif­ letmeye ça l ı ştı. Bu a macına va rmak içi n çeşitli yollara başvurdu : «ranta­ bilitesi olmıyan» ufa k işletme sahiplerinin topra klarını satma sürecini hız­ I a nd ı rd ı ; ka pitalist ta rım işletmelerinin, gündeli kçi sayısını aza ltıp, makine kulla nara k üreti mlerini a rttırma l a rı n a yard ı m etti ; böylece ta rım a l a n ı ndan gelen emekçilerin, sanayi ala nına akmasını sağl ıyarak, i ç yapıya tesir etti ; yabancı ülkelerden, özel l i kle eski sömürgelerden işçi «ithalat»ı nı teşvik etti. Yedek emekçi ordusunun «yetersiz» olduğu bütün Avrupa ülkelerinde, ücretlere ya p ı l a n bu baskı yolu, g itgide i m ka nsızlaşan enflasyon u n yerin i tutaca ktı r.

965


8. Genel ücret tutarında. devlet d a i relerinde. işletmelerinde. m i l l i leşti­ rilmiş işletmelerde ça l ı ş a n l a ra veri len maaş ve ücretleri bir a raç olara k k u l lanan. meselô. g rev hakkını ta n ı m a m a kla baskı yapa b i len devlet; genel sosyal isteklere ve ücretlere zam i stekleri n i frenl iyebilecek d u ru mdadır. Işveren ve mütea hhit olan devlet. bu frenlemeyi ya p ı nca bazı çelişmeleri keski nleştiri r. yenilerine sebep o l u r. Siyasi ve hukuki üst-yapı ola n devlet. - hiç ol masa nazari olarak - ka n u n l a rın uyg u l a n masını. hakların yerine geti ril mesi n i sağlamak zorunda d ı r. Ama kendi ücretl ileri söz konusu olunca. devlet. kendi taa h h ütleriyle karşılaşıyor. Böylece. formel bakım­ dan. hem h a kem. hem taraf d u ru m u na düşüyor. Bu d u rumda. işçi ve sen­ d i ka ha reketleri daha kesk i n bir siyasi öz kaza nıyor. (helli kle son dö­ nemde. ücret kon usunda send i ka l a rı taa hhüt a ltına sokma a macını g üden bir gel i r pol itikası a ra n m a ktadır. işçi teşkilôtl a rını plan sistemine sokma k üzere sa rfedilen ça balar. ya p ı l a n teşebbüslerde. Devlet. ka mu hizmetleri ve m i l l i l eşti ril m i ş a la n. baş rol ü oynamaktadır. 9. Artık-değer o ra nına tesir etmek üzere yürütülen bu faa liyet. genel ü retimde yü ksek o ranı koruduğu halde. karların büyük tekelci merkezlere doğru a kmasını sağlıyamazdı. Vergi politikası. donatım ve modern teknik baha nesiyle sermaye transferleri. çeşitli primler. fa izlerin yükseltil mesi vb. g i b i . daha etki l i usuller gerekiyord u . Devlet m uhasebesinde kullanılan metotlar. gerçekleri gizlediği halde. sermayenin nereye g itti ğ i n i kolayca tespit edebil i r. hatta bu a kışı sayıla rla bel i rteb i l i riz. t O. Bununla beraber. sermayenin a kış yönleri. ancak fiat ve para olarak

değerlendi rilebil i r : b u inceleme. böyle bir değerlendirme ile tam a m l a n ­ m a l ı dır. Ka m u sektöründe. m i l l i leştirilmiş sektördeki fiat politi kasına : bu fiatlarla (bilindiği g i b i ü retim fiatiyle ilgisi o l m ıyan. a m a teke l ler piyasa­ sında g ru p l a r. firm a l a r a rasında ki g üçler dengesin i ya nsıtan) tekelfiatları a rasındaki forklara bakınca. devletin. ka rların m a l i g rupla ra. tekelci fir­ ma lara. a kmasını sağ l a m a k üzere fiat ve değer a rasındaki dengesiz l ikleri nasıl devam ett i rdiğ i n i görü rüz. Devleti n bu davra nışı. hesa ba katmak zorunda olduğu muz bazı çeli ş ' melerin keskinleşmesi v e g el işmesiyle sonuçla nıyor; büyük devlet tekelleri (Fransada. son dönem boyunca a deta sistemli bir şekilde) zarara işlemek­ tedi r. M a l iyen i n bu zara rı verg i ler yolu ile kapatmak zoru nda kal ması. bütçedeki açığı a rttırıyor ; öte yandan. devlet tekelleri. bu politi kayı izle­ d i ğ i halde. çeşitli rekabetler yüzünden finansman zoru n luluğundan kaça­ mıyor; bu tekabetler ise ş u n l a rdır: Dolaysız rekabet (örneğ in, özel işlet­ melerle rekabet h a l i nde b u l u n a n m i l l i leştiri l m i ş işletmeler) ; tekellerin eskiden mutlak olan merkezlerin i değiştiren rekabet (örneği n , Fransado, Elektri k ve Kömür Işletmeleri n i n d u ru m u : b u rada rekabet kömü r-petrol ü rü nleri ile elektrik-petrol ü rü n leri a rasındadır). Devlet işletmeleriyle m i l l i leşti ril m i ş işletmeleri i kiye ayırmalıyız : 1 . c i ns cins m ü şterisi (ya ni küçük tüketiciden büyük firma l a ra kadar) olan, tekelci 966


b i r fiat tarifesinin uygulanmasını istiyen (Fransada Elektrik Işletmeleri g i bi) işletmeler; 2. sadece tekelci firmaların müşterişi olarok i ş gören, bu yüz­ den de alış fiatlarına g ö re iş gören işletmeler. Uça k endüstrisi, silôh endüstrisi, ve özellikle n ü kleer g üce bağlı atom endüstri/eri doğrudan doğ ruya devlet bütçesinden para a l ıyorlar.(1) m myen i çağ fortsetzu n g spil ler 30. Dezember 1 965 6686-M 8- 1 0 22 cicPom Bununla beraber, ş u birkaç noktayı g öz önünde tutma lıyı z : 1 . Batı Avru p a n ı n çeşitli ü l keleri nde, tekelci devlet kapitalizminin a l d ı ğ ı özel ş e k i l l e r ; devletle tekelci g ru p l a r a rasındaki karş ı l ı kl ı bağlar, b i z e şu g e rçeği u nutturma malıdı r : kapitalist devletin ödevlerini ve yapısı n ı bu­ g ü n kü i htiyaçlara cevap verecek hale geti rmek üzere m uazzam çaba l a r sarfedilse d e , tekelci kapital iz m rej i m indedki temel çelişmeler çözülemez. Artık b u g ü n devlet, sadece bir siyasi, ve a s keri mekanizma değ i l d i r ; çok önemli bir i ktisadi mekanizma haline geldi. Böylece yapısında bir dereceye kad a r politika i l e i ktisadı birleşti riyor. (lJlkeye g ö re gelişme derecesi değ işen) bu birleşme, i ki çelişme doğruyor: b i r yandan, tekel l e r b ütün devlet mekanizmasını kendi çıkarla rına kullanabiliyorlar, öte yandan, en­ d ü strin i n e n önemli kollarında, ü retim a raçları özel m ü lkiyetten çıkıp devlet malı haline geldikçe, kapitalist rejimi n bünyesi zayıfl ıyor. Çünkü bu ş a rtlar içinde, devletin niteliğinde meydana gelen her hangi bir değişiklik kapitalist reji m i sarsa b i l i r. Bu bakımdan tekelci sermayenin ya n ı başında sosyal iz m d u ruyor, denilebilir. 2. Batı Avrupanın çeşitli ü lkelerinde, önemli bir yer tutan kapita list planlama mekanizması ; genel ekonomi k verileri, büyük sermaye g ru pla­ rın ı n stratejisini i n ce l ememizi, a n l a m a m ızı, tah m i n etmemizi sağ lıyacak - ve şimdilik pek m ü kemmel işlemiyen - bir a ra ç olduğu gibi ; tekelci­ olmıyan çeşitli toplu msal kesim ve ta baka l a ra, tekellerin temel a maçlarına uygu n düşen «kollektif i stek»leri kabul ettirmek üzere k u l l a n ıl a n i d eolojik bir a ra çtır. (Plô n l a m a n ı n rolü bu bakımdan Fransoda pek açıktır.) «Amme menfaatı», «kollektif opti mum» kavra m l a rı yol u ile, planlama, temel sınıf çelişmeleri n i g izlemeğ e çal ı şıyor. Hükümet o rganlarının fikri sorulduğ u ; parlô mento n u n onaylamasına baş vurulduğu halde, neticede planla ma, siyasi demokrasiyi i ki nci plana atıyo r ; o rta ve uzun vadeli olanakları n tekni k bakımdan incelenişin i i l k plana a lıyor. Bu bakımdan, b u g ü n plô n­ l a ma, gerçek yönetici çevrelerin ya pısına, çeşitli toplumsa l g ru pl a rı n tem­ silcilerini «birleştirme» yolu i le, sınıf savaşla rı n ı kaldırma isteğ ine uyg u n d üşüyor. Menkezleştirilmiş, otokrati k b i r devletin kanalinden geçen bu planlama, g erçekte, büyük tekelci merkezlerin «tasdik»ini dile getiriyor. I kinci Dünya Savaşından önce, faşist devletlerde görülen ekonom i k lon­ cacı l ı k (korporatizm) tekelci devlet kapitalizminin bir şekliydi. Her devletin tarihsel şartlarına uyg u n düşen şekil ler a l a n devlet kapital izmi b u g ü n Batı Avrupada yen i bir güç kazanmıştı r. 3. Batı Avru p a n ı n çeşitli ü l ke leri a rasındaki çelişmeler hangi yönden acaba gelişecektir? Bu soru, hiç şüphesiz, çok ilginçtir. Büyük firma ların 967


tekelci b i rleşmesinde bugün büyük bir gelişme gorunuyor. Bu b i rleşme, kuruluşlor, ekonomi ve siyaset alanları ndaki b i rleşmeye oranla, çok iler­ lemiştir. Ostelik, çeşitli ü l kelerdeki devlet kapitalizminin çerçevesi, bu tekelci b i rleşmeye yakında d a r gelecektir. «Milletlerüstü» eği l i mler de g ünden günde daha bel irl i engellerle karşılaşıyor. Milli ekonomileri n geliş­ meri a rasındaki eşitsizlik g ü nden g ü ne a rtıyor; bu i se bazı ü l kelerde - özel l i kle Fransada - tereddütler uya n d ı rd ı . Buna ka rş ı l ı k, durumun i kti­ sadi ka n u n l a ra sağ ladığı özgü rl ü k, bugün üstün b i r d u ru m a geçm iş Batı Almanya n ı n lehine i ş liyor. Batı Avru pada, «birleşme» a k ı m l a rı böylece iki yön l ü bir m u ha lefetle karşılaşıyor. Oysa bu a kı m l a r, objektif b i r zoru n l u ­ l u ğ u n - en güçlü tekelci g ru pların yöneti mi a ltında, çeşitl i m i l l i ekonomi­ lerin g ruplaşma zoru n l u l u ğ u n - sonucudur. Ama bugün Batı Avrupada m i l letlerüstü bir devlet ka pitalizminin gerçekleşme olanağı pek yakın g ö rünmüyor. I ktisadi ve siyasi sistemlerdeki çeşitli l i k ; çeşitli ü l kelerde sınıf dengelerinde görülen farkl a r ; bu gerçekleşmeyi zorlaştı rmakta d ı r. Bu siyasi b i rleşmeni n ve kuruluşlarının i l k u nsu rları meydana çıkmad ı kça, Ortak Paza r, Avrupası, tekelci g ruplara sadace şu faydayı sağlıyacaktı r : rekabetlerin karşı laştığı, sermayenin g ünden güne daha bel i rli el lerde toplandığı b i r kapalı paza r rol ü n ü oynıyacaktır. Her ü lkede, ya bancı reka­ bet kabusu ve rantabilite sa bit fikrinin etkisiyle, "yen i içyapılar», «yeni düzenler» sağlıyacak, bunla rdan zara r görenlerin bile kolay l ı kla kabul ettiği yeni ted bi rleri n a l ı n masını sağl a m ı ş olacaktır.

968


Ekonomik hayatta enternasyonalleşme eğilimi ve işçi sımfı hareketi

Eugenio Peggio Bu yazı mda (bu konuşmamda) daha çok ik sorun üzerinde d u ra cağı m : b i ri nci sorun, çeşitli ü l kelerde, ekonomi k hayatta g ö rülen enternasyonal­ leşme eğ i l i mi d i r. I kinci sorun ise bu eğilimin, memleket ve dü nya çapında, demokratik g üçlerin ve sosya l ist ha reket i n karşısına çıkarttığ ı soru nlar. Kanaatıma göre, bu soru n, sadece Avrupa Devletler Birliğine dahil olon 6 ü lkeni n «bi rleşmesi .. meselesi deği l ; aynı zamanda, bütün kapitalist dün­ yada, özel likle Batı Avrupada, ekonomik hayatta g ittikçe o rta n enternas­ yonalleşme meseles i d i r. Tabii, altı ü l kenin Ortak Pazarda bi rleşmesi, bütün Avrupa ü l keleri ne yayı l a n bu s ü recin, (şim d i l i k oldukça dar bir alanda kalmış olmakla beraber) vardığı e n yüksek noktadır. Bu s ü re ç : 1 . m i l l i geli rde yabancı ticareti n g ittikçe daha büyük bir yer tutmasında. 2. m i lletlerarası prog ra mlara daya na ra k iş gören, m i l letlera­ rası yapıda ve bu ölcüde olon, büyük iş çevrelerinin, her ü l kede, önemi g ittikçe o rta n bir yer tutmasındo. 3. pratik faal iyetleri değ i l se bile, etkisi bütün kapitalist d ü nyaya yapılan, çok ta bii olara k, her ü lkeye göre başka başka şekil lerde etki yapan, başka başka metotlaro baş vuran, M i llet­ lerarası Para Fonu, On'lar Birliği vb. g i b i , m i l letlerarası ö rg ütlerin g ünden g üne daha büyük bir rol oynamasında beli riyor. Ilgili ü l keleri n ekono m i k hayatı nı o l d u ğ u g i b i , bütün kapitalist o l a n ı n ekonomi k hayatın ı etkiliyen, böylece daha geniş, daha önemli sonu çl a r d oğ u ran, yeni b i rleşme şekil ­ leri n i n oluşu munu hızlandıra n ekono m i k örgütlerin (öze l l i kle Avrupa Ortak Pazarının) ve s ü reçlerin rolü n ü de buna katmalıyız. Avrupa Ortak Paza rında, en büyük gru p l a r a rasındaki milletlerarası anlaşmalar ve sözleşmeler; özel l i kle bu g ruplar a rasında görülen sıkı mali bağ l a r, bize şu gerçeğ i gösteriyo r : bu a ltı ü l kedeki kuddretli tekelci g ru p ­ l a r ı n , dünya n ı n bu bölgesi nde, Amerikadaki b ü y ü k i ş g rupları n a benziyen, oma onlardan tomamiyle bağı msız olon, çok büyük çapta g rupların teş­ kiliyle sonuçlanacak olon bi rleşme s ü recinin hızlı gelişmesi, çetin engeBer, büyük kaygu l a r, çeşitli çıkarlar a rasındaki büyük çatışmalar yüzünden gecikmektedir. Kanaatıma göre, başlıca Avrupa tekeBerinde görülen karşı­ l ı kl ı sermaye bağlantılarındaki özelliklere ba kılırsa, Orta k Pazar kurulur­ ken d ü ş ü n ü len, başlıca Avrupa kapitalist g ru p l a rı düzeyinde iyice birleş­ m i ş ; Amerikaya ve sosya l ist ü lkelere ka rşı ortak bir rekabet yürütebilecek ..Küçük Avrupa.. fikri, bir olanak olmaktan çıkıyor. OzeBikle Alman, fransiz, 969


ıtalya n tekelleri. ve Ortak Paza ra üye ol mıya n Amerikan. Ingiliz. Isveçli vb. büyük iş çevreleri a rasındaki sermaye bağla ntı l a rı . Avrupada ekonomi k hayatı ayarlayan i ktisadi güçlerin amacını iyice açıklıyor: b u n l a r bugün a rtık bi rleşmeyi. sadece "Küçük Avrupa.,nı n dar çerçevesi içinde değ i l . çak daha geniş. Batı Avrup a n ı n s ı n ı rlarını aşan. kıta l a r-arası bir örgüt içinde gerçekleştirmeğe çal ışıyorla r. Ka naatı ma g ö re. bugünkü b i rleşme sürec i n i n temel ekono m i k. toplumsal ve siyasal özell ikleri üzerinde ortak b i r görüş meydana gel mektedir. Artık herkes bu sürecin kuvvetli tekelci g rupların yönetim inde b u l u n a n ve bu g rupların çıka rlarına h izmet eden bir süreç old u ğ u n u kabul etmektedi r. Bu süreç. böylece. ekonomik gücün bi rkaç elde toplan masına p a ralel a l a rak. - ve bu b i rleşme Avrupa yeni -sömürgeciliğin temellerinden b i ri olduğuna g öre - doğruda n doğ ruya ilgili cografi bölgede olduğu g i bi . bütün dün­ yada da top l u msal dengesizli klerin a rtışı. sınıf çel işmeleri n i n keskinleşmesi i le sonuçl a nıyor. 0te yanda n. bu süreç. geleneksel demokratik müessesse­ lerde derin b i r buhrana sebep olacaktı r ; çünkü birleşme, ülke ve dünya ça p ı nda. özel sektörde olduğu g ibi. devlet sektöründe de. teknisyenler reji m i n i n i n (teknokratla rın) gitti kçe daha önemli bir rol oynaması. bütün "Küçük Avru pa.,da olduğu g i bi. çeşitli ülkelerde de ekonomik liderl iği ele alm a l a rı i l e sonuçlanmaktad ı r. Da ha önce belirttiğim g i bi . bu kon uda. en ileri sosyal ist ve demokrati k güçleri n görüşleriyle. b i rçok sendika örgütünün görüşleri - her noktada değilse bile - genell i kle birleştiği için. bu soru n l a rı n üzerinde daha fazla d urmıyacağım. Buna karşı l ı k. sosya l ist a k ı m ları n Avru padaki «ekonomik birleşme., sorun u karşısı nda takı n d ı kl a rı konkre politik tutumu. beni mse­ dikleri pozisyon ile i l g i l i birkaç nokta belirtmek isterim. Bu b i rleşmenin özünü değerlendi rirken. a ra l a rı nda köklü bir görüş farkı olma makla bera­ ber; tekelci siyasete karşı savaşmak. bugün Avrupayı ve bütün dünyayı tehdit eden büyük soru n l a ra Avrupa halklarının çıkarlarını koruyacak. olu m l u çözüm yolla rı b u l m a k üzere. izlenecek strateji k ve ta kti k hat konu ­ sunda . çeşitli sosyal ist eğ i l i m l i a kı mla rın görüşleri a rasında. çok ciddi a nlaşmazl ı k l a r. derin ayırı m l a r var; bunu kabul etmeliyiz. Sosyalist olma­ ya n demokratik güçlerle sosya l i st eğ ili m l i sendi kalar ve siyasi örgütler a ra ­ sında a nlaşmazl ı kla r olduğu g i bi ; sosya l i st prensipleri kabul etmiş parti­ lerin içi nde. hattCı komünist partiler a rası nda bile. tekelci b i rleşmeye karşı yürütülecek savaş konusunda çok derin a nlaşmazl ı kl a r g ö rülüyor. Hiç şüphesiz. bu son yıl l a rda. b i rleşme eği l i m i n i n objektif niteliğ i n i ; yani birleşme eği l i minin. üretici güçlerin genişlemesiyle meydana geldiğini görmiyen pek kal m a mıştır. Ama bu nokta üzerinde a n laşıldığı ha lde. bir­ leşmeden doğ a n yen i sorun l a ra uyg un düşecek bir strateji kurulomadı. Pratikte. sosyal i st fikirleri savunan i şçi hareketin i n büyük bir kesimi. eko­ nomik a l a nda g ittikçe gerçekleşen yen i d u ru m u toptan suçladı. bu eğ i l i m i toptan reddetti ; a m a tekelci b i rleşmenin yerine get i ri lebilecek tekel-aleyh970


tarı, demokratik ve neticede, sosyal ist b i r çözüm yolu aramakta tereddüt gösterdi, kesi n b i r tutum ben i msiyemedi. Bugün, gerçekler karşı sında, Avru padaki ekonomik bi rleşme olayın ı gör­ mez l i kten gel mek ; bu olayı sadece suçlamak, siyasi bakımdan soyut, sonuçsuz, kısır bir tutu mdur. Oysa, konkre b i rleşme s ü reci soru n u na tekel­ a l eyhta rı, demokratik bir çözüm yol u b u l m a k üzere, işçi sınıfı n ı n izl iyeceği ha reket hattı, konkre, açık bir şekilde şimd iye kada r ta n ı m l a n ma m ıştı r. H i ç şü phesiz, bu son yıllarda, oldu kça önemsiz sonuçla r vermekle bera­ ber, b i rçok bakımdan olumlu ve yararlı b i r tartışm a n ı n başladığını görd ü k. Bu ta rtışm a n ı n sonu cu olarak, send ikalardan bazı l a rı tutu m la rı n ı tan ı m ­ l a d ı m i l l i örgütleri n yürüteceği, çeşitli m i l letler a rasında koordine b i r şekilde u yg u l a nacak b i r faal iyet zoru n l u l u ğ u n u , yani « b i rleşme»ni n mey­ dana getirdiği bu yeni şartl a r içinde, çeşitli ü l kelerin sendikaları a ra s ı nda bir orta k faa liyet zoru n lu l u ğ u n u belirttiler. Tutumlarını tespit etmekle, i l k a d ı m ı atm ı ş oldul a r a m a bu yolda d a h a büyük b i r cesaretle, daha kara rlı b i r şekilde i lerlememiz gerekiyor. Daha aşağıda bel i rteceğim g i bi, siyasi a landa d u ru m , bir kat daha ciddidir. Ama sendika alanında görülen b u geci kme, kanaatıma göre, çok önemlidi r ; üstelik g ünden g ü ne a rtmakta d ı r. Çünkü m i l l i send i ka örgütleri n i n ortak faa liyet yürütmesinde görülen ufa k i l erleme, pek s ı n ı rlıdı r ; genellikle, bu ortak faaliyetin b i r zoru n l u l u k o l d u ­ ğ u n u kabulden öteye gitmiyor. Her ha lde, bu konuda görülen ilerleme temposu, Küçük Avru pa'daki ekon o m i k bi rleşme s ü rec i n i n gelişme tempo­ suna g ö re çok yavaştır. Sosyal i st veya sosyal izme yönelen p a rtilerin, Avru­ padaki ekono m i k «bi rleşme» i l e i l g i l i meselelerde, ortak faal iyet y ü rüt­ meleri zoru n l u l u ğ u göz önünde tutu l u nca, siyasal a landaki geci kme, yuka­ rıda da söyled i ğ i m g i bi, daha da önemlidir. Bu geci kmenin nedeni şud u r : sosya l -demokrat pa rtileri, komünizm a l eyhtarı peşin fi ki rlerinden vaz ge:;:­ mediği g i bi, kom ünistlere karşı ayırım ve savaşa bile g i rişiyorla r ; (bu tutu m, örneğ i n , Avrupa Parıamentosunda, işçi g üçleri n i n ortak bir faal iyet y ü rütme yollarını a ra m a l a rına bile engel ol uyor) bazı kom ü n i st partileri ise, Avrupada ekonomik b i rleşme politikasına karşı - bugünkü şekliyle - her hangi bir çözüm yolu bulma olanağ ı n ı haıa i n ka r etmekted i r. Bu partiler, tekellerin milletlerarası faaliyetine karşı y ü rütülecek savaşa, diğer ü lke­ lerin komü n i st parti leriyle ; demokratik g üçler ta rafından y ü rütülecek savaşla, koordine edi lecek bir m ü cadele diye bakmıyorlar, b u n u n sadece ü l ke çapında yü rütülecek bir savaş olduğ u n u sanıyorlar. B u rada, tekellerle teknisyenler rej i m i n i n gerçekleştirmeğe çal ı ştıkları «bi rleşme» ye karşı, teklif edilebi lecek demokratik çözüm yolu üzerinde uzun uzadıya d u rm ı yacağ ı m . B u rada, belki de sadece metodoloji k n ite­ l i kte görünecek, a m a çok belirli ve ya kın b i r siyasal a macı bulunan bi rkaç nokta bel i rtmekle yetineceği m . Kanaatıma g ö re, h e r şeyden önce, ş u noktayı g ö z önünde tutmalıyız : bütün ü l kelerde ekono m i k hayatı n enternasyonal b i r niteli k kaza nması, ya ni milli ekonomileri n birleşme eğ i l i m i n i n va rlığ ı n ı ; bu eği l i m i n ü retici 971


g ü çlerin gelişmesinden doğ duduğun u (bu noktayı küçümsemek veya kabul etmemek büyük bir hata olur) kabul etmemiz şimdi g e rçekleşen geliş­ meleri de jure ve de facto (gerçekte ve hu kuken) kab u l ediyoruz a n l a m ı na gelmemektedi r. Başka bir deyi mle. çeşitli ü l kelerin ekonomik hayatında enternasyonal ­ I a ş m a ve ayrı ayrı m i l l i ekonomilerde birleşme eğilimine demokratik b i r çözüm y o l u a ra ma mız. b i r z o run l u l u k ise ( k i kanaatı ma göre b i r zoru n l u ­ l u ktur) - bu zoru n l u l u ğ u k a b u l etmekle beraber. Brükseldeki kuruluşlara m i l l etlerüstü b i r otorite tan ı m a k lüzumunu ; daha konkre b i r deyi mle. Ortak Paza r Komisyonunun teklif ettiğ i ortak tarım politi kası nı bugün hazırlan­ ma kta olan m i l l etlerüstü prog ra m ı kabul etmemize i m kô n yoktur. Kısacası : ekono m i k birleşme zoru n l u l u ğ u n u kabul etmek Brükseldeki yönetici kuru­ luşları n kararlarına. genellikle b u kuruluşlara tan ı n m ı ş olan otoriteye karşı savaştan vaz geçme a n l a m ı n a gel mez. Kanaatı ma göre. bu nokta isra rla belirtilmelidir. Ekonom i k b i rleşme sürecini etkilemek. bu s ü reci tekellerin kontrolünden kurta rmak teşebbüsleri. ş u veya bu ü l kenin sınırl a rı içinde kal ı rsa. bütün demokratik g ü çlerin destekliyeceği. u ğ ru nda kararla sava­ şacağı bir demokratik çözüm yolu teklif edemezse. sonuçsuz kal ı r. Su meseleyi bu şekilde ele a l ma m ız, ıtalyada defalarca i leri sürd üğ ü m üz. Avrupa Parlô mentosunda temsilci b u l u n d u rma isteği ile b i r karşıt teşkil etmiyor. Avrupa Pa rlômentosuna gönderilen milli delegasyonlar mesele­ sinde. her çeşit a Yfrlma son verilmesini istememizle Avrupa Ortak Pazarı kuruluşları n ı n faa liyetlerine. hatta va rl ı ğ ı na iti raz zoru n l u l uğ u nu kabul et­ memiz a rasında h i ç b i r çelişme yoktur. Işçi hareketinin öncü güçleri tarafı ndan Ortak Pazar yerine geçebi lecek bir demokratik çözüm yol u b u l m a k üzere yürütülen sava ş ı n başa rıya u ğ ra­ ması için. b u g ü n kü birleşmenin temelinde bulunan «Avrupacı l ı k» fikirlerini reddetme k ; bu fikirleri destekliyen. işçi hareketine kabul ettirmeğe çalışan sosyal-demokrat partilerin faaliyet ve tutu m u n u kesinlikle tenkid etmek ve d u rdurtmak şarttır. a m a yine yetersizdir. Bugün moda olan Avru pacı l ı k fel ­ sefesinin tek b i r sonucu olabileceğ i n i u nutmıya lı m : bu d a . işçi sınıfı n ı n temel istek v e çıka rl a rına karşı olduğu için. k a b u l edemiyeceğ imiz bir b i r­ leşmenin gerçekleşmesidir. Bu noktayı göz önünde tutma kla beraber. işçi h a reketinde beliren yanlış bir düşünceye karşı da savaşmamız g e rekiyo r : çeşitli m i l l i ekonomi ler a rası nda g ü nden g ü ne arta n bi rleşme eğ i l i m i sayesinde. işçi sınıfı i l e sosyalist g ü çlerin m i l letlerarası a landa savaş yürütebileceğ i n i savunan bu düşünce. kanaatıma göre. sosya l-demokrat­ ların tutu m u kadar tehlikelidir. ve pratikte aynı olumsuz sonuçla rı doğurur. Ayrı ayrı nedenler yüzünden. bu tutu mların i kisi d e ; çıka rları. m i l l etlerarası büyük sermayenin çıkarl a rı ile birleşen teknisyenlerin yöneti m i a ltında. tekelci «birleşme»ni n gelişmesini kolaylaştı rı r ; kolaylaştırmasa b i le. d u r­ durtmaz. M i l l i kuruluşla rın. milli devletlerin önemini ve olana kları nı küçümsiyen bu iki tutu m : işçi sınıfının çıkarl a rı ve her ü l kedi. sosya lizme doğru demok972


ratik gelişmeler uğrunda o l d u ğ u kada r ; bugü n Avrupa ü l keleri n ekonomi k birleşmesin i objektif bir zoru n lu l u k h a l i n e getiren i htiyaçlara, demokratik, tekel-a leyhtarı, olumlu bir çözüm yolu sağlıyobilecek, çeşitli milletler a ra ­ s ı n d a bir ekonom i k işbirliği sisteminin kurulması u ğ runda yü rütülecek savaşın başı l ı ca nedenleri ni hesaba katmamaktadı r. H a l k kitleleri n i n barış ve kalkınma istekleri n i n, tekel leri n i n çıkarlarına üstüntü l ü ğ ü n ü sağ lamak amacını g üden send ika ve politika savaşının m i l ­ letlerarası d üzeyde koordinasyonu n u kolaylaştı rmak, bu savaşları hızlan­ d ı rm a k üzere, Avru pa işçi h a reketindeki bütün a k ı m l a rı n , send i ka d üze­ yinde o l d u ğ u kadar, siyasal a l a nd a da, ortak çabalar yürütmeleri bir zoru n l u l u kt u r : bunu hepimiz b i liyoruz. Ama m i l l i devletlerin taşıdığı önemi, her ü l kede i ktisa d i, siyasi ve ka n u n i kuru m ların bugün hôlô oynadığı rolü belirtmekle beraber, Avrupada işçi sı nıfın ı n , i lerici demokrat i k g üçlerin, ve sosya l i st g üçlerin teşebbüsleri, çaba ları, her şeyden önce ş u özell i ğ i taşımalı, şu a macı g ütmel i d i r : Avrupa halkları n ı n çıkarlarına uyg u n d üşe­ cek, böyleli kle, ayrı ayrı sosyal d üzendeki devletlerin barış içinde, ya n yana yaşamalarını olanak h a l i n e getirecek, m i lletlerarası ekonomik işbir­ l iğ i n i sağ lamak. Ortak Pazar kuru luşları n ı n hazı rla makta olduğu m i lletlerüstü programa geli nce ; sosya list g ü çler bu hazırlığa seyirci kal a m a z ; sonuçlarını bekleme politi kası n ı izliyemez ; bu prog ra m ı n konkre özü ve yönelişi açıklanı ncaya kadar bekliyemez ; çünkü - hiç şü phesiz - bu program, merkezleri Ortak Pazar ü l kelerinde b u l u nan ; veya - büyük Amerikan tekelleri g i bi - mer­ kezleri boşka ül kelerde b u l u n makla beraber Batı Avrupa bölgesinde faal i ­ yet y ü rüten kuvvetli tekellerin çıkarlarına h izmet eden b i r politi kayı d i l e getirecektir. Bu programa h u ku ki b i r temel de verilse herhangi b i r ad da ta kılsa. örneğ i n «I iberal izm»e taviz olara k, ve Erhard ' i n isted iği gibi, «ortak bir a ra -dönemi i ktisadi prog ram ı » deniise de, Avru pa I ktisadi Birl i ğ i n i n faa l i ­ yeti leri nde ki bu a rtış tek b i r sonu ç doğura b i l i r : büyük moli sermaye­ n i n, Küçük Avrupan ı n b ütün ekonomi k hayatı üzerin deki baskısını ve egemen l i ğ i n i kuvvetlendi rmek. «Avrupacı l ı k» davasını g üdenler a rasında. bu a ltı ü l kedeki demokratik g ü çlerin, Avrupa Devletler B i rliği'nin hazırla­ dığı genel i ktisadi plônı desteklemek zoru nda oldukları n ı ; bu m i l letlerüstü plônın ortaya çıka rttığı yeni soru n l a r karşısında, m i lletlerer a rası alanda. koordone ed i l m iş bir sen d i ka hareketi, b i r politik hareket daha kolaylıkla y ü rütülebileceğ i n i iddıa edenler var. Ama bu görüş, gerçekıere daya n­ mıyor Avrupa Devletleri Birliği'nin, bu yeni m i l letlerarası programı çerçe­ vesi içinde faa l iyetleri ni geliştirmesi, büyük sermayenin faaliyetlerinde görülen koordinasyonla ; demokratik g üçlerin bu g ü ne kadar gerçekleşti re­ bildiği koord inasyon a rası nda ki büyü k derece fa rkı nı bir kat daha a rttı ra­ caktır. Avru pa Devletler Birliği tipi ndeki kuruluşları n hazırladığı milletlerüstü progra m la rı kabul etmememiz için bir sebep d a ha va r : Avrupa I ktisadi 973


Bi rliği çerçevesi içinde k u rulm u ş olan organ l a rı n hazırladığı m i l l etlerüst ü program. en kuvvetli devletleri n. en g üçlü i ktisadi ö rg ü t ve g rupları n ; B i r­ l i ğ i n ekonomik hayatında kilit noktalarını elinde tuta n l a rı n çıkarlarına ta bi olur. Çeşitli ü l kelerin bugün karşılaştığı spesifi k soru n la rın. her m i l l i dev­ letin elindeki bütün ola naklardan faydalanan. mil letlerüstü k u ruluşlara otorite tanı mayan. milli prog ra m l a r çerçevesi içinde a ncak çözülebile­ ceğ i n i un utmıya l ı m . Kanaatıma göre bu da . işçi s ı n ıfı i l e bütün demokrati k güçleri n m i l l etlerüstü progra m l a rı desteklememesi için önemli b i r sebep teşkil ediyor. Bazı «Avru pacı» çevrelerin i leri s ü rdüğü bir iddiaya göre. tekellere karşı d i renişlerini daha etkili hale getirmek. emekçi kitlelerin i n çıkarlarına h izmet edecek b i r iktisad i politika sağlamak üzere. işçi s ı n ıfı m i l l etlerüstü prog ra m l a r çerçevesi içinde faal iyet yürütmeli d i r. Bu iddıa n ı n temelsizliği. bu şa rtlar içinde. açıkt ı r. Gerçek olan ş u d u r : Çeşitli Avrupa ü lkelerinde. iktisa d i gelişme ve top­ l u msal kalkınma soru n l a rı n ı n çözülmesi için. her ül kede gereken köklü dönüşümler başlıca şarttır. Bu köklü dönüşümler ise. her ül kede. ayrı ayrı g e rçekleşmelidir; bu bakımdan. devlet. egemenliği her hangi bir müdaha­ leye uğramadan, ü l kenin iktisadi hayatını yöneltebil mel i d i r. Aksi h a lde. bu devletler. gerektiği zaman. etki li kararl a r alamaz. etkili ha reketlerde bulunamaz. Bunu söylemekle. m i l l iyetçi veya otarş i k düşü nceleri savunmuş o lmuyo­ ruz. Kanaatı ma göre. Avrupa Devletleri Birliği kuruluşlarının hazırladığı m i l l etlerüstü pro g ra m l a r karşısında. Avru padaki sosya l i st g üçler. köklü içya pı reformları ve çeşitli ü l keler arasında çok geniş bir ekonomik işbir­ liği temel i n e dayanan. gerçekten demokratik ve milli gelişme prog ra m ­ l a r ı n ı desteklemek zorundadırl a r. Hiç şüphesiz. her h a n g i bir milli i ktisa d i program hazı rl a n ı rken. s ö z k o n u s u olo n ü l kede gereken k ö k l ü reformlar göz önünde tutu lacağı g i b i ; bu milli gelişme prog ra m ı n ı n uyg u l a n acağı m i l l etlerarası çerçeve d e hesaba kat ı l m a ı ı d ı r. Burada da. gelişme prog­ ra mları statik olmayıp. şu gerçeği göz önünde tutma ııdı r : varolan ü retici g ü çlerden azami şekilde faydalanabilmek; bu g ü çlerde hızla a rta n ge­ lişme temposuna ayak uyd u ra b i l me k için. çeşitli ü l keler a ra sı nda işbirl i ­ ğ in i n en ileri şekillerini b u l m a k v e gerçekleştirmek b i r zoru nluluktu r. Kanaatıma göre. sosyalist partileri ; bütün i lerici demokratik g üçler; bugün oluşmakta olan tekelci birleşmenin yerine geçebilecek b i r demok­ ratik çöz ü m yolu bulmak üzere. yürütecekleri savaşa. «pazarın kör kuvvet­ leri»ni n keyfi n e kalmış. milletlerarası d üzeyde. bu kuvvetle re daha da büyük bir özg ürlük ta n ı ma kla gerçekleşen milletlerarası i ktisadi b i rleş­ menin bütün şekil lerini reddetmekle başlamalıdırI a r. Bugü n «pazarın kör kuvvetleri» g üçlü tekelci g ru p l a rı d ı r. Tica rette li beralizasyon. sermayeye daha büyük özgürlük ta n ı n ması g i bi. tekel lerin egem e n l i k a l a n ı n ı genişle­ tecek ; veya m i lletlerüstü prog ra m l a r g i bi. milletlerüstü bir teknik yönetimi yolu ile teke l lerin faa liyeti ni koordi n e edecek her ted bi r. bu «birleşme»ni n tekelci nitel iğini keski n l eştirmeğe yarar. Oysa. b u n itel i kteki ekonom i k 974


birleşmeye ka rş ı bütün demokratik g ü çler, toplumsal ka lkınmanın çıkarları, demokrasinin savu n n ul ması ve gelişmesi u ğ runda, kuvvetlerin i bi rleştirmek zorundadırlar. i ktisadi hayatta g ittikçe artan enternasyonallaşma soru n u n a b u l u nacak demokratik çözüm yolu, kanaatı ma göre, köklü iç yapı dönüşümleri ve çeşitli ü l keler a rasında daha geniş b i r i ktisadi işbirliği yolu ile, m i l l i top­ l u m l a rı n i ktisadi, toplumsal ve siyasi kalkınması nı sağlamak a macı i le, m i l letlerarası düzeyde ve özellikle Avrupa d üzeyinde, bütün sosya list g üç­ lerin, faal iyetlerini koord i ne etmeleri d i r. Bu yol la a ncak, ekonomik bir­ leşme tekel a leyhtarı bir niteli k kaza na b i l i r. Ama demokrat i k nite l i kte m i l ­ letlera rası ekonom ik birlik, m i lletlerarası b i rleşme, m i l l i düzeyde y ürütülen çabalarla a ncak sağlanabileceği n e göre, m i l l i devletleri başkalaştırma, i ktisadi ve siyasi yapılarını değiştirme soru n u n u ; başka b i r deyi mle, bu devletlerin demokratik ve sosyalist p rensipler temelinde yeni bir hayatiyet kazanması soru n u n u ele a l m a k ve i ncelemek, b i r zoru n l u l u ktu r. Ka naatı ma göre, demokratik g üçler, bu prensipler ışığında a ncak, Batı Avrupan ı n siyasi b i rliği soru n u n u ciddi ve konkre b i r şekilde tartışabilir, b u soruna kendi çözüm yollarını teklif edeb i l i r. Son yı l l a rda başlıyan i ktisadi "birleşme»nin bir gelişmesi olan Avru p a n ı n siyasi birl i ğ i n i gerçekleştirmeğe çalışma k ; ayrı ayrı sosyal düzendeki devletlerin barış içinde yan yana yaşama prensibini dile geti recek yeni bir milletlerara s ı i ktisadi ve siyasi il işkiler sistemine karşı gelecek, tekellerin mutlak egemen liği a ltında bulunan b i r otoriter Batı Avrupa sistemi n i n kurulmasına yard ı m etmek o l u r.

975


Fas'ta toprak-tarım problemleri ve çözüm yolları

Fas bağı msızl ı ğ ı n ı kazandıkton sonra da memlekette köy ekonomisinin d u ru m u düzelmedi. Tarımda b i r durg u n l u k ve düşüş görülüyor. Bunu yal n ı z ta rım ü retimini yükseltmek yol u nda a l ı na n tedbirlerin başa­ rısızl ığa u ğ ra ması değil, köyde maki neleştirme kesim i n i n zayıflaması da gösteriyor. Memlekette ta rım politikasından soru m l u kişi ler işlerin i hevessiz tutu­ yor, lôf ebeli ğ i yapıyor. Somürg e ağalığı yı kıld ı kta n sonra gereken teknik, ekono m i k ve sosyal dönüşüm yapılmadı. Memleketin ü reti m g ü çleri ya rışma orta m ı nda gelişiyor ve önemli derecede hôlô yabancı çevrelerin çıkarları n a hizmet ediyor. Yapılan pek cılız yatırı mlar köyün maddi yaşama ve gelişme temelleri n i değ i ştirmedi. Bütün bunlar, ister istemez, ekonominin çöküşü oluyor. Oretimde d u rg u n l u k, nufusun a rtmasına oranla gelişimin önemlice geri kalması, b u n u n bir sonucu olara k can başına d üşen üretim i n azalması olayı özel likle tarımda görül üyor. Eğer eskiden Fas dışarıya tahıl, et, bitki yağları satıyorduysa, şimdi dışa rd a n un ve bitki yağları satın alıyor. Bu yıl d ı şa rdan et satı n a i ı m ı daha da yükselmişt i r. Protektora a ltına g i rmeden çok daha önce başlayan ulusal ü retimin (şeker, pamuk, ipek v.b. nin) ortadan kalkma süreci sömürge dönem inden sonra da durmam ıştır. Bizde bir filiz verme, boyatma k ı p ı rdanışı henüz başvermemiştir. Daha a k ı l l ı ve enerj i k komşu l a rı mız, Fasın dış pazarlara çıkardığı turunçg i l ler gibi, l imon, portakal, sonra zeyti n ve bitki yağ l a rı g i b i malların yeri ni a l mağa başla­ d ı l a r. Dış ticaret a l a n ı nda, turunçgi l lerin ve başka ta rım ü rü n lerinin satı­ şında görülen başarı n ı n a rkasında i se yabancı kumpanya l a rı n ve iç pazar­ la rda hiç b i r ü m i d i ka l m ıyan yer l i a racı l a rın, servetleri m i z i yığın yığın d ışa rıya a ktarmakta olmaları yatıyor. Köy ekonom i s i n i n gelişmesine karşı değ i ş i k sosyal tabaka l a rı n genel ilgisizliği, iş g ü c ü n ü n ve sermayenin topraktan kaçması sonucunu doğu­ ruyor. Elveri ş l i bir çevren ve etkili bir kontrol olma ması yüzünden köy ekono­ m i sinde ka ra rsız bir d u ru m vard ı r. Bunun bir sonucu olara k, yabancı çift­ l iklerde sermaye yatı rımı büsbütün d u rmuştur. Devlet bu çiftl i kleri eline aldığı zaman içinde ne alet, ne i şçi, ne yedek, n e g ü b re bul uyor. Bu kesim her gün daha fazla yıkıl ıyor. Gelecekte ü reti m i n b i rden bire d üşüşü ne devletin kötü yönetimi yüzünden, ne de yapıl a n reformla bu topra klara 976


oturan çiftçilerin yüzünden olacaktır (gerçi bu b i raz da olabilir). Başlıca o l a ra k şimdiki toprak sa h i plerin i n kaygısızl ı kl a rı, ilgisizli kleri yüzünden olacoktır. B u toprak sahipleri b u g ü n e n az b i r masrafla en çok kôr a l m a k peşin dedirler. Bu yöntemin yı kıcı sonuçları , bütün çıplaklığıyla, anacak 2-3 yı l sonra ortaya çı kacaktır. Yurtlukl a rda, büyük çiftliklerd e d u ru m daha iyi d eğ i l d i r. Aşı rı savurukluk, gelişmiş kapitalist ü l kelerdeki va rl ı k l ı sın ıfla rı n yaşa masını kopya etmfk, yatı rdıkları sermayelerin reel olanaklarıyla denk o l m ıyan b i r ölçüde aile­ l e rine l üks biz yaşantı sağ lama k, bütün b u n l a r, toprağı barbarca yolm a k v e onu doğrudan doğ ruya işl iyenleri a ş ı rı n ı n aşırı s ı sömürmek sonucunu doğu rmuştur. Orta ölçüde işletmelerin, koll ektif - ortak topra k l a rı n ekonomik bakım­ d a n zayıf, sermaye biri ki m i n i n çok düşük o l ması yüzünden bunlar s ü rekli borçlanıyor. Köylünün sattığı ve satı n a l d ı ğ ı m a l l a r a rası ndaki denge köylünün büs­ bütün zara rına, boz u l m u ş çeşitli a raçıların, şehirli vurg uncuların çıkarına o l muştu r. Doğ ruda n doğruya ü retici n i n a ş ı rı sömürül mesi, e n i nde sonunda topra ğ ı n a ş ı rı aşınması nı doğ u ruyor. Sermaye yatırı m ı n ı n çok düşük o lması ve topra ğ ı n sistem l i olara k çora klaşması yüzünden memlekette yer yer bölgeler çöl e dön üyor. Köyde işsizlik ve sefalet a rtıyor. Iş a raya n g ençlerin sayı l a ri yıldan yıla çoğal ıyor. Oysa i ş yok, i ş bulamıyorlar. Endüstirideki d u rg u n l u k, bu işsiz y ı ğ ı n l a rı köylerde kal mıya zorluyor. Bu yüzden ta rımdaki köy ekono­ misindeki d u rg u n l u k pek öyle göze ça rpmıyor. Faizci l i k yuval a rı, narko­ manı sal g ı n ı , orospul u k kentlerin çevresinde g ittikçe daha geniş semtleri kucaklıyor. Dilenci l i k meslek oldu. Köylerde eskiden hiç bir zaman görül meyen çocuk suçla rı a l d ı yürüdü. Köy ekonomisinde ü reti min düşmesi, üstelik te, önemli b i r ölçüde, gene bu temel üzerinde ödeme dengesin i n bozu lması, ekonominin genel gelişme yoll a r ı n ı tı kayan ciddi b i r engeldir. Fas'ı n sattığı tüketim m a l l a rı n ı n fiyat­ l a rıyla memleketin dışardan geti rmek zorunda olduğu donatım mallarının fiyatları a rasındaki denge boyuna bizim zara rı mıza ve gelişmiş kapitalist ü l kelerin yararı na işl iyor. Köy ekonomisinde ü retim i n düşmesiyle yanyana, donatı mlar için gereken masraflaz da boyuna a rtacaktır. Fakirlik ve köylülüğün sosyal geriliği d e m i llet için çok a ğ ı r bir yükt ü r. Fakırliğin artması, ekonom i k ka l k ı n ma yolunda çok önemli b i r engeldir. Düşüş öyle b i r kerteye va ra b i l i r ki, genel ekonom i k d u ru m u, çok yavaş ta olsa, d ü zeltmek için uzun zaman mahrumiyetlere katlanmak, uzun zaman d u rmadan, yılmadan savaşmak gerekecektir. Bu düşüşten kim ve n e derece soru m l u olursa olsun, onun sonuçları nı memlekette bütün toplu msal ve politik g üçler, kendi s ı rtl a rı nda, doğrudan doğruya duymaktad ı r. Fas'ın ekonomik kalkınması ve gel işmesi yolu nda gereken tedbi rlerin a rasında ta rım ü retim i n i n yükselti lmesi başlıca yeri o l m a ktad ı r. Gerçekten 64

977


de, köy ekono m i s i n i n a macı yalnız halka yiyecek maddeleri ve sürekli i ş sağl a m a k değ i l , b i r de donatım - a raç alabil mek, yeni ü retim g üçlerin i geliştirmek i ç i n sermaye b i ri k i m i ne yard ı m etmektir. O retimin v e g e l i r derecesinin yükseltil mesi için gerek l i sonuçlar a n ca k, h ızla yükselen köy ekonomisi n i n gelişmesiyle a l ı n a b i l i r. Köy ekonomisinin gelişmesi nde nitel ikli b i r sıçrayış sağ laman, bize göre, yalnız köyleri m izi g e rilikten kurtarm a k, köy ekonomisi ü retimindeki d ü ş ü k e m e k veri m l i l i ğ i n i ka l d ı rm a k ve .endüstirimiz i ç i n iç paza rla rı genişletmek a rzusu değ i l d i r. Bugün, d iyeb i l i ri z ki, köy ekonomisinde ü reti m i köklü b i r tekni k dönüşümle donatm a k v e emeğ i n veri ml i l iğ i n i a rtırmak, endüstiri n i n gel işmesi ve emekçi lerin yaşama d u ru m l a rı n ı bitevi iyi leştirmek için baş­ lıca şarttır. Sömürge boyunduruğu a ltında bu yapılamazdı. O zamanlar end üstiriye yapılan c ı l ı z sermaye yatırı m ı kaynakları, y u rd u muzun ekonomi­ sini yağ ma etmekti. Ama ekonomi s i n i bağ ı msızlığa kavuştu rmak ça ba­ sında olan b i r ülke için gelişmenin temel etkeni, mevcut koşullar içinde, köy ekono m i s i d i r. Endüstiri leşme n i n ön şartı, gerekli besin m a l l a rı yığ mak, böyle b i r fon ku rmaktır. Bu, bütün besin mallarının memleket içi nde ü reti l mesi demek değ i ld i r. Ama, hızla endüsti rileşen bir devleti n bütün ekonom i k yapısı, u l uslara rası tica retteki yeri, h a l k ı n besi n m a l l a rı na, harci alem eşya l a ra karşı gelişen ihtiyaçla rını karşı l a m a l ı d ı r. M i l l i sektörde başı çeken köy ekonomisi, endüstri için başlıca h a m madde kaynağ ı olma l ı d ı r, endüstiri dışarıya m uhtaç o l m a m a l ı d ı r. Bu ilke, hem bes i n sanay i i için, hem de, köy ekonomisi n i n geri l i ğ i yüzünden gelişe­ m iyen bütün endüsti ri kol l a rı (tekstil, kaat, yağ l ı maddeler kimyası v.b.) için doğ rudur. Endüstirileşme, h a l k köylerden kentlere a ktığ ı için, tüketim mallarına olan istemi daha d a a rttı rı r. Köylü fabrikada işe g i rince, önceleri kendi­ sinin sağ ladığı azığ ı a rtık beraberinde getirmiyor. Bu yen i kentliler i hti­ yaçlarını artık, şehi rleri ve endüsti ri merkezlerin i beslemek i çi n depo edi ­ len mallard a n sağlarl a r. Ta rımdan ayrı l ı p başka iş koluna geçmekle ü retim ça l ışmasında değ i ş i k l i k ol uyor, böylece özel gel i r yüksel iyor. Sonra, düşük tü keti m düzeyi n i n (ta hıl, bitki yağ l a rı) yerini daha yüksek tü keti m düzeyi (et, sebze, işlenmiş besin m a l la rı) a l ıyor. H a l k ı n ta rı m i ş lerinden end üstiri emeğ i ne ve başka iş kol larına geç­ mesi, bütün u lusal ekonom i ölçüsünde, özel yapısıyla yen i bir satı nalma gücü doğ u ru r. Bu satınalma g ücü, yeni mal yığ ı nına, başlıca olara k kişi­ sel tüketime denk olma l ı d ı r. Iş gücünün köyden end üstiriye a kta rılma sıyla, köylü n ü n yaşa ntısında, ilk bakışta hiç bir şey değ işmemiş g i bi görü n ü r. Aha l i kentlere a kmakla köydeki sofrada kaşı k eksi l i r ve böylece artık mal meydana gelir sanılır. Oysa gerçekte b u n u n tamtersi o l u r. "Serbest kalan,. besin mallarının çoğu köy l ü n ü n daha iyi beslen mesine h a rca n ı r. 978


Bütün b u n l a r, gelişme sürecinde başlıca rol ü n köy ekonomisine dayan­ d ı ğ ı n ı ve i l k zama n l a rda ekono m i k gelişmenin biricik kaynağı olduğunu gösterir. ii

Ku rtu l uştan sonra köy ekonomisinin durumu öylesine keskin leşti ki, egemen çevreler gözlerin i b u n u n üterine çevirmek zorunda kal d ı l a r. Şimdi bu bayla r, ortaya çıkan bu promlemle u ğ raşıyor ve sa l d ı kları buyru kların, kurtul u ş i ç i n , sihirli b i r a ra ç olduğ u n u iddia ediyorlar. Hem d e b u n u , köy ekonomi m izi y ı ka n l a r söyl üyo r ! Baka n l ı kl a rı n ko ridorl a rı n d a , Mecliste hep toprak - ta rı m reformu tasa rısından söz edil iyor. Oysa bu tasarı, gelişme progra m ından çok b i r aşçı n ı n mutbak, yemek reçetesine benziyor. Hükü­ met tasarıları n ı n uydu rma olduklarını, hükü metin bu işle pek az i l g i len­ d i ğ i ni gösteren e n iyi misôl, içinde tarım reformunun yü rütül mesi nden, tek söz bile edi l m iyen üç yı l l ı k pıônd ı r. I kisinden b i ri : Ya, reformla bağ l ı finans ve ekanomik saru n l a rdan sessizçe yan ç i zen ü ç yıl l ı k plôn işe yaram ıyor, ya da reform soru nu boş laftı r ve gerçekleşti rilmesi h i ç b i r zaman ciddi olara k ele a l ı n m a m ıştır. Derebey ve toprak ağaları a rasında, el bette, toprak reformuna istekli a rana maz. Ama moda a naforuna tutu lan büyük toprak beyleri bile, toprak üzerindeki statükoda yal n ı z orta malı, kamu malı topraklar üzeri ndeki i l kelerin değişmesinden yanadırl a r. Politik kaderleri n i memleketteki yaban­ cılarla bağl ıyan bu adam l a r, sömü rgecilere ait toprakları n kamu laştı rıl ­ ması n ı engellemek, geri atmak v e boşa ç ı karmak için e l lerinden geleni ya pıyor. Onlar, bu çiftli kleri, ya sa h i b i veya yöneticisi olarak ellerine geçir­ mek i ç i n bütün a raçları kullanıyorlar. Böylece sınıfsal ekonomik teme l lerini g e n işletmeyi ümit ediya rlar. Onlar, besbelli, satınalma hakkı n ı n değiştiril­ mesi, s ı n ı rlanması, ku l l a n ı l ması, hattô m ü l kiyet hakkı n ı n kötüye k u l l a n ı l ­ ma ması yol unda ya p ı l a n her teklife karşı çı kıyor, bunların "kökü dışarda­ d ı r» diyor. Eninde sonunda ya naştıkları b i ricik değişi klik, ka musal toprak­ ların bölüşül mesi ve yönetmen l i ğ i n i n belediye danışmanlarının kontoroluna veri l mesid i r. Böyle b i r şey, derebeylerine köyl üleri tefeci l i kle ezmekten daha fazla sömürmek ola nağ ı n ı verebil i r. Böyle b i r şey olursa o n l a r, bele­ d iye danışma nlarını kendi leri seçerlez ve yü rütü m-yönetim işini ellerine geçirebilirl e r. Böyle bir reformu n son u, hem sömürme n i n , hem köy ekono­ m i s i n i n yağma edi l mesi n i n kuvvetlenmesi ola bil i r. Ta rım reformu yapı lması n ı u l usal b u rjuva çevreleri, memlekette bu s ı n ı ­ fı n daya n d ı ğ ı v e ş i m d i l i k d a h a zayif olan sosyal temelini geniş/etmek a macıyla istiyor. M i l l i burj uvazi, sömürgecilerin toprakları n ı bölüşmek, ki raya ya hut özel işletmecilerin yöneti m i ne vermek şartıyla kamu laştı rmak istiyor. M i l l i b u r­ juvazi kendi sınıf çıkarı açısından yü rüyor, memleketin kapita list yol d a n gelişmesi n i tutuyor. Ornek olarak t a Japonyada kapita l i z m i n olağanüstü başarılarını gösteriyor, sayıca az ama enerj i k bir iş adamla rı ta baka s ı n ı n 64'

979


s ü rü klernesiyle, derebeylik b i r toplum olan bu ü l ke gelişmeye kavuştu d iyor. Meselenin böyle çözümlen mesinden yana olanla r, sömü rgecilerin top­ rakları n ı a ktif iş adamları n ı n yara rl a n m a la rı n a vermekle, Fas' ı n ekonomi k gelişmesini hızlandıracakları n ı san ıyorlar. Onlara göre özel teşebbüs g i riş­ kenliğe s ı n ı rsız yol açar, ekonomiyi yönetir, en çok kaza nç peşi nden koş­ ma ksa en yü ksek g e l i r sağl a r. B u rjuva z i n i n iddiasına göre, eğer l ibera ­ l i z m gelenekleri yetecek kada r kökleşi rse, elde edilen geli rler yeniden dolaşıma geçebi l i r. Işletmelerin başı nda, d iyorlar, hükmünü üretim a raç­ l a rı üzerindeki m ü l kiyetten olan ya hut bu a raçları uzu n zaman eli nde bulundurmak ha kkı olan kuvvetli kişiler b u l u n m a l ı d ı r. Başka türlü her çözüm, m i l l i b u rj u vazi için, ekonom i k bakımdan teh l i ­ kel i d i r. Bu sınıfın temsilcileri diyor k i , topra kları devlet mülkü yapmak sorum l u l u ğ u dağıtır, yönetirnde karışıklık doğuru r, devlet meka n i zmasında kadroları a l a b i l d iğ i ne ş i ş i ri r. Yöneticileri ve işçileri devlet memu ru n a çevirmek, emeğ i n ra ntabil itesi ni v e topra ğ ı n veri m l i l i ğ i n i ö n e m l i dere­ cede düşürü r. işçi ve köyl ülerin a rası nda toprağı bölüşmek, onların d u ru ­ m u n u bel ki d e d üzeltir. A m a topra ğ ı a l a n l a rı n a racı, sermayesi yoksa, bu d u ru m köy ekonomi s i n i pek çabuk yıpratır. Böyle sosyal b i r reform kent­ lerde açlık doğ u ra b i l i r. Besi n ü rünlerini dışa rd a n getirmek zo runluğu ortaya ç ı ka r. B u n l a r, evet, önemli belgelerd i r. Ama g erçeğ i n hepsi değ i l ­ d ir. Bunlar, bu belgeleri ileri s ü renler i ç i n ı n a n d ı rıcı görünüyorsa d a , aslında memleketin karşısına d i kilen genel b i r p roblemi maskeliyar. Kapitalist ü reti m i n a macı en yü ksek kôr ç ı karmaktır. Geniş i ç pazarları olan e ko n o m i k koşullar i çi nde emek veri m l i l i ğ i n i n a rtması ve dağıtırnın iyi örgütlenmesi yüksek bir ra nta b i l ite sağ l a r. Memleketim izdeyse i ç pazar­ l a r zayıftır. Dışarıyla hemen yarışa bilmek zorunluğu, özel işletmeciyi, ü re­ t i m i n maloluş fiyatını en can alıcı yerden - iş ücretleri kayna ğ ı ndan, o n u n sırtından düşürmiye zorl a r. Yedek işsizler ordusu kapital iste : Birincisi, belli b i r ölçüde iş ücretini, g ü ndeli kleri düşüzmeyi sağ l a r. Ama bununla iç paza rlar hemen ve daha d a d a ra l ı r. Iki ncisi, ta m li bera l izm içinde bizim enerj i k i ş a d a m ı n ı n, işçiyi de daha fazla sömürerek elde ettiği aşırı kô rda n nasıl yararla ndığını a çı klamak ı ô z ı m d ı r. Yüksek kô r sağ l a m a k eği l i m i - kan u n u -, kapitalisti çeşitli daloverolara, spekü lasyonlara zorlar. Çünkü, i ç paza rların zayıflığı tarım ü rü nleri ü ret i m i n in a rtmasını hiç m i hiç d ü rtüklemez. Kapita l i st, el bette, taşınmaz m a l l a rlo, taşıtlo, tica retle, dış-mal ve iç-mal a l ışverişIe­ riyle i l g i len iyor. Tüketim mallarını endüstiriyel yöntemle, düşük malolma fiyatıyla çıka­ ran Avru pa n ı n memleketi mize yakı n olması, az za m a nda çok kaz a n m a k n itel i ğ i taşıya n özel işletmecinin hevesi n i p e k çabuk kırıyor. Avrupa olmasaydı, yahut çok uzaklarda olsaydı, ya da bütün b u n l a r başka b i r zamanda geçseydi , bel ki, Mağrı p ü lkesinin özel kapitalist işlet­ mecileri, Afrika Korasında ciddi başa rı kaza nabileceklerine bel bağ laya­ b i l i rlerdi, gereken sermaye yatırımı ya pabilirlerdi. Bugün bütün b u n l a r 980


tersine d u ruyor. Fas'ta ve bütün Kuzey Afrika'da sermaye birikimi, işlet­ mecinin, hemen, doğrudandoğ ruyo pek az kôr getiren u z u n vadeli yatırı m­ lara gitmesine yol verecek kadar d eğ i l d i r, zayıftır. Fas için li bera lizm, doğrudan doğ ruya ekonomik yıkılış yolu n d a n başka b i r şey olmaz. Burada biz, gelişmekte olan başka ü l kelerin burjuvazisinden aslında h i ç bir farkı olmayan bizim kapital i stleri veya burjuvaziyi değerlendirecek değ iliz. Ama yaşad ı ğ ı m ız konkre ekono m i k ve ta rihsel d u ru m u göz önünde tutmak gerekir. O Ikemizde paza rların d a rl ı ğ ı ve yabancı rekabetin üstü n­ lüğü yüzünden memleketimizde sermayenin veri m l iliği büyük d eğ i l d i r. Sabı rlı olmak gerek. Bu niteli kse tek tek işletmecilerde değiL. birbiri n e kenetlenmiş bir kollektifte o l a b ı l ı r. Bu dağınıkl ı k ve sabırsızl ı k sa sömürg e rej i m i n i n doğ rud a n doğruya b i r sonucudur. Ka pita list devletler, sömürge ü l keleri zayıflattılar, Afrıka burjuvazisini batı rdı l a r. Soyg u n l a rla, memle­ ketleri ta lan etmekle kendileri ekonomice kuvvetlendiler ve bugün de hôlô bütün ekonomi k üstü nlü kleri ellerinde tutuyorlar. Teknograsi de, topra k-ta rı m proble m i n i çözmek yolu nda kolaylıklar i leri sürüyor. azel sektörün temsilcileri , işletmecilerin tek başlarına, hatta birl i k halinde ya pamadı kları şeyleri devlet ya pa bi l i r, d iyorlar. Devlet uzun vadeli yatırım ya pa b i l i r, modern b i r tarım donatır, temiz, fazla ürün çıka­ ra b i l i r, endüst i ri kura b i l i r ve hızlı gelişme sürecine temel ata b i l i r. Bu doğ rudur, olabil ir. Ama bizim devleti m izde bu yap ı l a b i l i r m i ? Bu­ g ü nkü bu devlet nasıl b i r şeydi r ? 1 965 y ı l ı nda böyle b i r şey d üş ü n m ek, teorik yahut ütopik a n lamda b i r devletten, mil leti n, bütün emekçilerin ve köylü y ı ğ ı n l a rı n ı n çıkarlarına hizmet eden, ulusal kalkınma yolu n d a n yürüyen bir devletten s ö z etmek o l u r. Oysa bugün Fas'ta bunlardan hiç biri yoktur. Bu, bir ön ya rgı değ i l d i r. Bunu görmek için devletin 1 956'dan bu yana olan politi kasını incelemek yeter. Beş y ı l l ı k plônı bile yerine getirmek i çi n hiç bir şey yap ı l ma m ı ştır. Oysa herkesin uyması gereken bir kanun çıka rı l m ı ştır. Her şey b i r devletin niteliğine bağ l ı d ı r. Devlet, bel l i toplumsal b i r s ı n ı ­ fı n e l i n d e sadece b i r a raçtı r, ve y a l n ı z b e l l i toplu msal s ı n ıfı n çıkarlarına h izmet eder, egemen l i ğ i eline geçirmek için ya rışan başka sı nıfların var­ l ı ğ ı n ı do, taktik ve demagoj i k düşüncelerle göz önünde bulunduru r. Dev­ let, derebeylerin egemenliğinde olunca, köyde, kentte, ekonomide, m a l i ­ yede, öğ ren i mde, ideoloji a l a n ı nda derebey politi kası y ü rütür. Memlekette ve hükü mette politik durumu teh l i keye sokmamak için, boza n, bu devlet ve ya l n ı z görün üşte kalan b i r ta kım ödün lere yanaşır, tartışma, oytışma g i bi b i r şeyler verir. 'Iki türlü hükü met bile kurabil i r. Birisi resmi, görü n ü ş için ola b i l i r. Resmi olmıyan h ü k ü m et, egemen toplu msal sınıfın h e r dedi ­ ğ i n i elifielifine yapar. Devlet mekanizmasında oldu kça s ü rekli bir tabaka bağlıyan teknog­ rası - m ü hendisler, teknisiyenler, ekonom i stler, hukukçular - artık öyle­ sine önemli bir kuvvet midir? Yönetim formal itesi, devlet mama kinesine modern biçim vermek zorunluğu, sosyal ya p ı n ı n özelliği, uzman kadro 981


kıtlığı. bütün b u n l a r. egemenl i k başında bulunan topl u msal sınıfı temsil etmiyen. onun çıkarlarını savu nmıya n kimseleri yönetim p i ramidinin tô üst katı na çıkara b i l i r. Bu g i bilerden bazı ları başka memleketlerde. daha çok kapita list ül kelerde yetişmişlerd i r. Oğrenim sırasında yüksek okullardo. değ işi k gençlik ve ilerici hareketlere katı l m ışlardı r. Bunlar. ilerici hükü met zamanında işe a l ı n m ışlord ı . Bundan ötürü. yerlerinden atı l m a m ı ş olon bütün uzmanlara. derebeylerin doğrudan doğruya yahut bilinçli ajanları diyemeyiz. Ama bunlar. egemenliği elinde tutan topl u msal sı nıfın a m a ç­ l a rına karşı gidebil irler m i ? Onları n raporl a rını. teklifleri ni kale a lıyorlar m ı ? Yürürlüğe koyuyorl a r mı? çoğu zaman. diyebiliriz ki, devletin konkre ve derinliğine olon gerçek politikasına bunları n etkisi sıfırd ı r. Bu etki. bel li ideleri yönetim mekanizmasında yaymakta n ve zengin sınıf çevre­ sinden öteye gitmez. Bu etki. egemen l i k başındaki topl u msal sınıfın ç ı ka r­ d ı ğ ı kanunları. g üttüğü politikayı. bozan. yalnız biçim ve ayrıntıları bakı­ m ı ndan değiştirmekle k a l ı r. Bütün b u n l a r, toprak-tarım soru n u n u n teknograsıyla çözümlenemiye­ ceğ ini. prensip olara k. ispat eder. Devlet politikası sınıfsal nite l i k taşır. Uzma nlar bu nitel iği son modoya göre ma skeleyebilirler. oma değiştire­ mezler. iii

Köyde ekonomi k. sosyal v e politik biçi mler kesi n şartlara bağ l ı d ı r. Yeni ü retim araçl a rıyla bağlı olarak ekonomik ilişkilerde bir değişiklik olmazsa tarı mda sermaye yatırı m ı ve birikimi ne nicelik. ne nitel i k ba k ı m ı ndan sıçra m a ya pa r. Ta rı m ü retiminin genişlemesi köylü soru nlarınıarı n ı n ayar­ lanmasıyla s ı msıkı bağ l ı d ı r. Köy ekonomisi ü reti mini genişletmek ve köylü sorunu b i r anlama gelmez. Bunlar arasındaki bağı a ncak, yenileşmenin önemini a n lata bilen. bilimsel teorisi olan görebil i r. Köy ekonomisinin gelişmesi köylü soru nl a rı n ı n çözü m lenip ayarlanmo­ sına. bu sorunların do. ta rı m ı tekni k bakı mdan donatacak maddi şartl a rın yaratı l masına sıkısı kıya bağlı olduğu Ma rksistler için apayd ı nd ı r. Köy e konomisinin gel işmesi. d a r a n l a m ıyla. ü retim sürecinin en modern tekniğe. en son bili msel buluşlara daya nan bir temel üzerinde örg ütlen­ mesi olara k ortaya çı ka r. Köylü problemi yalnız ekonomi k ve sosyal i l işkiler sorunu değ ild i r. Bu. b i r s ü rü problemler kumku masıdı r : Tek n i k geri l i k, küçük kişisel mülkiyete dayanan ışletme. topra kların küçük küçü k pa rçalara bölü n mesi. üretim g üçlerinin büyü mesine, köyde yaşantı şartlarının iyileşmesine engel olan ta rım ilişkilerinin geriliği g i bi . Bu problem. köyün ekonomik. sosyal ve politik yapısı nda köklü b i r dönüşüm ya pma kla çözü lebi l i r. Memleketi­ m izde tarımı modernleştirmek ve ma kineleştirmek yolunda ya pılan dene­ melerin hiç bir etkili sonuç vermediğini gösteren bir çok örnekler vard ı r. Toprak parçal a rının ölçüleri her yıl değişen küçüçük ve kararsız ışletme982


leri traktörlerle nasıl donatırs ı n ? Köylü okur-yazar değil, h i ç b i r teknik bilgisi yok, elinde en azında n bir şeyi yok, bu d u ru mda traktörü nasıl tutunduru rsu n ? Demek oluyor ki, köy ekonomisi üretim i n i ka lkındırma soru n u na b i r çok yönlerden bakmak, onu b i r çok yönlerden ele a l m a k gerek. Biz, bu soru n u h e m ekonomik, teknik v e m a l i bakımdan, hem de sosyal v e politik bakım­ dan i n celemek zoru ndayız. Bell i ekonom i k i lişki lere karşı insanların tep­ kisini hesa p l a mıyan teknik p l ô n l a r pek çab u k ve ö n lenyemiyecek d i ren­ melerle ka rşılaşa b i l i r. çağ ı m ı zdot tarı m, b i l i m ve tekni kçe büyük gelişmelere u l a şmıştır. Bu bakımdan çağ ı m ızın insa n l a rı şanslı d ı r : Tekni ğ i n yardı mıyla a çl ı k görüm­ süsünün nasıl s i l i n i p g ittiğini görebileceklerdir. Ama Fas'ta, bugünkü konkre d u ru mda, modern tekni k ku llanma işi hiç mi h i ç i l e ri g itmiyor, tasarılar, planlar çoğu zaman kôat üzerinde kalıyor. Başka ü l kelerdeyse, tomtersine, bu teknik geniş ölçülerde uygulan ıyor. Bu n u n nedenleri va rd ı r. Bel l i tekni k a raçla r a ncak bel l i ü retim bağ ı ntıları n ı n ve bel l i toplumsal ekonom i k sistemi n bulunduğu bir orta mda rasyonel ve to m olara k kul­ l a n ı l ı r. Yurdu muzda bu bağıntı l a r, her şeyden önce, köylü soru nlarının çöz ü m ­ lenmemiş ol ması, topra ğ ı n en geri derebeylik sömürme sistemiyle işlen mesi, ü retim olanağ ı n ı n çok düşük bulunması n itel i ğ i n i taşır. Korasapan ve yalnız ta hıl. Böyle bir teknik temel üzeri ndeki topl u msal ekonomik bağ ı n ­ tılar, tarı mda teknoloj i n i n gelişmesine, tek n i k donotımo, yepyen i b i l i msel ve tekni k açınlamo lara yolu kopa r. Ta rımda ü reti min a rttırı l ması, köyde sosyal dönüşüm b i r bütündür, b ile­ şik bir iştir. Biz bunu sürekli ola ra k belirtiyoruz. Ta rımda üretimi a rttırmak a n ca k köy h a l kı n ı n yaşama koşu llarını iyileş­ tirmekle mü mkündü r. Yeryüzünde her g ü nkü deneyler b u n u ispatlıyor. Köylü m üzü de sefaletten, geri l i kten kurtarmak, önüne kenttekinden farksız k ü ltürlü bir yaşantı çevreni açmak i çi n b i ricik yol budur. Tarım ekonom i m izi gel iştirmek için, köyde m a ki ne, g übre, ayı klan m ı ş tohum, b i l g i v e teknik kadrolar olarak büyük sermaye b i rikimi yapma k gerek. Ama toplu msal bağıntılar her ekonomi k ö rg ütün yararlono bileceğ i biçimde deği ş medi kçe, sürekli gelişmeyle, emeğin d u rmadan veri m l i l i ­ ğ i n i n a rtmasıyla, üretim g ü çleri n i n biteviye yükselmesiyle her rençpez köylü, her emekçi ve bütün kollektif a l a b i l d i ğ i ne ilgilenmedikçe sermaye yatı rı m ı nd a n fayda gelmez. B u n u gösterd i kti. Hem emekçi lere, hem m i l lete, ayn ilO ma nda fayda sağl ıyacak böyle bir ekonomik bağıntı kuru l mo d ı kça sermaye yatırı m ı hiç bir sonu ç veremez, p rofesyonel ve tekni k müdü rlerse yatırım için uyg u n ortam bulamaz. Toprağı m a ra bacıl ı kla işlemek sistemi, meselô, emekçi n i n i l g i s i n i kırı­ yor. Deneyler bunu gösteriyor. Bu sistemin n iteli ğ i olan azın azı yatı rım, gide gide toprağı yozlaştı rıyor, d o m a ri tükenen b i r maden oca ğ ı o luyor. 983


Devlet topra kl a rında yapılan denemeler de, bu çiftlı kleri devletin d oğ - ' rud a n doğruya yönetmesine, önemli yat ı rı m l a r ya pmasına, modern tek­ nikle donatmasına, m ü ke m mel uzma n l a r bulundurmasına ve çok iyi örgüt­ lenmiş o l masına rağ men, b u n la rı n , özel ü reti m d ü zeyin i pek öyle aşama­ d ı kIorını gösterdi . Bunun nedeni de, bu çiftli klerde ça lışanların devlet personeli h a l i ne soku l masıdır. Bu d u rum, orada çalışa n ların gayretlerini, g i rişkenlikleri n i sön d ü rd ü , yüksek sonuç a lm a k sava ş ı m ı n ı körletti. B u rada ekonomik bağ ıntılar sorunu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Oreti min santra lize sistemle yöneti l mesi, geniş, etki li, demokratik bir denetlemenin bulunmaması yüzünden, e n iyi teknoloj i , emeğ i n veri m l i l i ğ i için yukardan a l ı n m ı ş e n i y i tedb i rl e r ü retmenlerin b i l i n ç l i ve bil inçsiz kuvvetli tepkileriyle karşı laşır. Başka bir deyi m le, ü reti m s ü recinde modern tekni kten a ncak, eger bu tek n i k bel l i toplu'msal örgüte uygu n ekono m i k bağı ntı l a ra daya n ı rsa, teker teker herkesin ve kollektif olara k hepsin i n en yüksek ekono m i k, sosyal ve pol iti k g i rişkenl i ğ i n i kamçı l a rsa yararlanabiliriz. Bu i l ke n i n bozul ması, üretim bağıntı la rı n ı n gelişmesini doğru yoldan uzaklaştırır, üretim g ü ç ­

leri n i n gelişmesini frenler. Bundan ötürü, kendisinin iç ekonomik g e rekleriyle h a reket eden bağ ı m ­ s ı z örg ütler olara k temel ü retim yuva ları kuru l ma s ı n ı (baş ı n a buyru k yahut topluca yönetilen tarım çiftli kleri, ta rım kooperatifleri, devlet çiftl ikleri, hattô özel çiftli kler ku ru l masını) teklif ediyoruz. Bu çiftlikler, emekçilerin gayretlerin i a rttıracak, g i rişke n l i klerini d ü rtükI iyecek, yen i yatı rım için birikim yapacak biçi mde örgütlenmelidir. Köy ekonomisi n i n gel işmesi, topra ğ ı eski n i n eskisi beni mseme kura l ı n ı n yokedilmesiyle, top ra ğ ı işleme sisteminin değiştirilmesiyle v e topra ğ ı n kamu laşt ı rı l masıyla s ı msıkı bağ l ı d ı r. Ilerici ekonom i k kesimin (kapitalist, koperotif, sosya l ist böl ü m ü n) g ücü, her halde, o kesimdeki topra k a l a n ı n ı n ora n ı nda d eğ i l , her şeyden önce, bu kesimde çıkarılan u lusal ü r ü n d e onun konkre ekono m i k payı n d a d ı r, daha geri olan kesi mlere kıyasla bu bölümde veri m l i l i ğ i n artmasında d ı r. Bütün bunlar topra ğ ı n ölçüsüne değ il, m ü lkiyet biçi m i ne, tekni k donatıma, temel üretim a raçları na, yani emek a letlerin e bağ l ı d ı r. Böyle olmasaydı, sosya l izm ı s m a i l M u l a y zamanında oludu. Memleketi mizin konkre koşu l l a rında toprak ve toprak m ü lkiyeti çözücü etkenlerdir. Bunların statukosu, kura l la rı kökünden değiştiri l me l i d i r. Ama gene d e b u n l a r, biricik etken d eğ i l d i r. Devrimden sonra, hemen, SSCB'inde toprağın milli leştirilmesi, kol lek­ tivizasyona kadar köy ekonomisinde ü reti min "küçük m ü l kiyet.. nite l iğ i n i değiştirmedi. Ekonomik bağ ı ntılar, evet, devletin yönetici ekonomik rol ünü

kuvvetlendirme yönünde değişmişti. Toprak üzeri nde özel m ü l kiyet kaldırıl­ m ı ştı. Kollektivizasyon, aslında, ü reti m sürecini ken d i l i ğ i nden sosya l ist­ leştirmedi. Çünkü, köy ekonomisinde tekni k temeli n modernleşti ri l mesi, yenileştirilmesi kollektivizasyondan çok daha yavaş gelişti. Bundan ötürü, kollektivizasyon uzun zaman emeğin sadece kooperatifleştirilmesinden 984


başka bir şey değ i l d i . Ama gene de i l eri b i r a d ı m d ı . Gerçekten de, toprak devleti ndi, ama emek süreci çoğu za m a n bi reyci süreç olara k kalıyordu. Biz Ma rksistler, üret i m i n niteli ğ i temel ü reti m a raçlarının, emek a let­ lerin i n n iteliğine dayandığı kavra mından, i l kesinden yü rüyoruz. Bu n itelik hem emeğ i n sosya l izasyonuna, hem m ü lkiyet b i çi m ine, top l u msal ve ekekonom i k bağ ı ntılara etki yapıyor. Topra k mülkiyeti burada maddi etkenlerden ya lnız b i r tanesidir. Bundan ötürü, topra k reformundan sonra onun rolü, ü reti m sürecinde modern tomlumsal a raçları n kullanıl ması o ra ­ nıyla azalaca kt ı r. Ote yandan, haklı olara k, ortaya başka b i r soru çı kıyo r : Ka pitalist ve devlet çiftliği nitel i ğ i taşım ıyan kişisel çiftlikler, i şletmeler, h ü kü metin erkle yahut kredi ve tek n i k yardı mla tutmak zorunda olduğu yalı nkat kooperotiflerden, e m eğ i ya l ı n kat kooperatifleşt i rmek yoluyla ü reti m i örgüt­ lemekten daha verimli ol mayacak m ı ? Modern tek n i k ol mazsa, yahut yeteri kad a r sağlan mazsa bizde böyle de olaca kt ı r. Böylece, ta rım ü reti m i n i n nitel i k ve gelişmesine, toprak m ü l kiyeti, tekni k yapı v e başka ü retim a ra çl a rı (tarım m a kineleri v e a letleri) üzerindeki mül kiyet biçimleri arası ndaki bağıntılar, üste l i kdöner sermayeni n n iteliği kesi n etki yapıyor. Eğer temel ü retim araçl a rı n ı n önemli kısmı devletin o l u rsa, devletin g ücü, yahut onun kontorolunda b u l u n a n kooperatif kesi m i n i n g ücü, ü reti­ min b i çi mi ne o l u rsa olsun, tarımda bu a ra çların en veri mli, e n ranta bil kulla nı ldı kl a rı ö l çüde geli ş i r. Bu ü reti m a ra çl a rı oynadıkları e konomi k rolle köyde belli bir ekonom i k bağ ı ntı sistemi ve ü reti mde karşı lıklı bir i lişki s i stemi kura r. Bu s i stem, kişisel ekonomi lerin, işletmelerin, değ i ş i p dönüş­ mesinde başlıca unsur o luyor. Böylece, eskiden sömü rgecilerin olan top­ ra kla rda kuvvetle gelişen b i r kesim kurabi l i rsek, topra k üzerindeki özel mül kiyet b i çi mi yeni b i r oluşumla değ işebi l i r. Hem eski toprak m ü l kiyeti b i çi mleri para rantı h a l i ne gelmiye ve sonra ekono m i k bağıntıların, ekono­ m ik, politik ve toplumsal denetlemelerin etkileri a ltında yavaş yavaş yokolmağa b u radan başla r. Köyde sosyal izasyon da işte buradan sökü n eder. Bağ ı msızlımızı kazand ı ktan bu ya na, kooperatif denemelerindeki g i b i , topra ğ ı ayrı ayrı parçalara bölmek g i bi deneylerden u ğ ra d ı ğ ı m ı z başarısız­ l ı klardan, her halde bu zayıf deneylerden epice ders a ldık. Fasta kuru l a n kooperatifler, p e k i l kel biçimde b i r e m e k orta kl ı ğ ı d ı r v e bütün rolü, çoğu zaman, bitki yağ larını piyasaya s ü rmekle biter. D u ru m u muz, tutu mumuz açıktı r : Sermaye yatı rı m ı n a g itmeyen biçimleri n yaşamasına, geri gelmesine (örneğin, toprağı eskinin eskisi benimseme sistemi n i n , büyük özel çiftl i kl e rin, toprak üzerinde yabancı m ü l kiyetin, derebey yurtlu kla rı n kurulmasına ve g eri gelmesine) genel toprok-tarım reformuyla meydan vermemek ve sömürgecileri n ellerinden alınan toprak­ l a rda, gerçekten memleketi ekonom i k bakımdan ileri götürecek kuvvetli, ha reketli b i r sosya list kesi m yaratmaktır. 985


Topra k-tarım soru n u n u n çozum yol u : Orta malı topra kla rı. devlet çift­ l i klerini. kışla k denilen Sipahi topra klarını. Habus denilen ve dokunulmaz sayılan Berberi kabile topraklarını temam iyle ve hemen çiftçilere. özellikle bu topraklarda hôlô oturan. işliyen köylülere vermektir. Yu rtluklarda da böyle yapmak. b u topra k l a rı m a rabalara. yarıcı l a ra ve b i rleşmiş köylülere. bu topra kl a rı öteden beri işleyenlere dağıtmak ıôzı m d ı r. Bugünkü m a l sahiplerine evlerini. kendi emeğiyle işliyeceğ i v e oca ğ ı n ı geçi ndireceği kadar toprak b ı ra kb ı rakmak. Toprak parça s ı n ı n ölçüsü. eski kiracılara verilecek topra kların beş mişlini geçmemelidi r. Ya bancıla rı n topra kları. bu topraklarda kullanılan a raçla rla - tra ktör. a let. yapı. a n b a r. toh u m ve ka l d ı rı l m a m ış ekinlerle beraber. emekçi köylü­ lerin yararı na kullanmak üzere. Köylü Komitelerine veri lmelidir. Eski sömü r­ gecilerin ba n ka l a rdaki varlı klarına el kon u l m a l ı d ı r. Bu topra kların pa rasız kamulaştı rılması ve bankala rdaki varlıklarına el konması. köyün yenilen­ mesinde öncü l ü k yapacak olan sosya list kes i m i n temelini ata r. •

Böyle b i r program. söz yok. bugünkü devleti elinde tutan sın ıfların çıkar­ larıyla çatışıyor. Ama. bugün memleketi kasıp kavuran ekonomik hasta l ı k. bu sınıfl a rı n itibarı n ı her g ü n daha fazla düşü rüyor. Laf ebeliğ i. demagoji. yarıbuçuk reformlar. derebeylerini. komprador b u rj u vaziyi politik yıkımdan kurta ramaz. Memleketi sefaletten kurtarmak, ekonom i k geri ka mışlığı yen mek için bir s ü rü çözüm yolları vard ı r. Bunları yapabilmek içinse. sadece yurdun ve emekçi sınıfları n çıkarla rını göz önü nde tutmak. yalnız onla ra h izmet etmek yeter.

986


Emperyalizm Lötin Amerika halklarına savaş ilCin etti

Alberto Ferrari, Jose M. Fortuny Amerikan emperyalizmi, Latin Amerika halkla rına karşı yeni yeni saldırı ­ l a ra g i rişti. Amerikanın bu tutu mu, el bet yeni b i r şey sayı l maz. A m a Ame­ rika n ı n , bir buçuk yüzyıldır yaptığı dolaysız saldırıların yanında, bugünkü sa ldırıları, bambaşka tarihsel şartlar içinde yü rütül üyor. Bugün a rtı k emperyal izm, «demokrasi» oyu n l a rı ndan, «meşru l u k» perdesinden fayda­ lanamıyor. Emperya l izm, bugün a rt ı k gerçek nitel iğini açığa vu ruyor : Barı ş , m i l l i bağ ı msızlık, demokrasi ve sosyal kalkınma uğruna savaşan bütün halkarın 1 n umaralı düşmanı, «dünya n ı n candarması» pozuna g i rd i . Amerika Temsilciler Meclise 2 0 Eylül g ü n ü ç o k önemli bir karar aldı. B u kararda şöyle denil mektedi r : «Amerikan kıtası ü l keleri a rası nda karş ı l ı klı yard ı m a n laşmasını imza l a m ı ş olan ta rafla r bu ü l ke lerden b i ri n e veya b i r çoğ una yapılan h e r hangi b i r saldırı karşısı nda, siıaha başvu ra b i l i r ; bun­ dan önce kabul edilen prensipler ve yapı lan açıklamalar temeline daya na­ rak ; m i l l etlerarası komü nizm diye adlandırılan, bozgu ncu g ü çleri n veya ajanları n ı n , Amerika kıtasında, ne şekilde olursa olsun, müdaha lesine, egemenliğine, kontrolü ne, sömü rgeciliğine engel olmak veya son vermek üzere, gereken bütün yollara başvura bilirler.» Oysa, Amerikan e m peryalizmi için, Domi nikalı yurtseverlerin, kendi ü l ke ­ lerinde, Anayasa rej i m i nini yeniden kurmağa ça lışmaları bütün Amerikan kıtasını tehdit eden bir «tehlike» ; eski cumhurbaşka nı Juan Bosch'un a rka­ daşla rı ise «komünist ajanları»dır. Bu şartlar içinde, karşı m ı za şu soru çıkıyo r : «Ozg ü ri ü k ve bağı msızl ı k u ğ runa savaşan her halk, Amerikalıların askeri sal d ı rısı ve Amerikan empe rya listleriyle anlaşmış b i r askeri d i kta­ torya rej imi i l e mi karşı laşacaktır?» B i rleşmiş M i l l etlerin Yasasını ve sömürgecil i ğ i yasaklayan kararını aya kla r a ltına a l a n Amerikan emperya lizmi, kendini ve suç orta klarını B i r­ leşmiş Mil letler teşkidatı nda n üstü n tutuyor; OAS (Amerikan Devletleri Teşkildatı) e, en pis işlerini gördürtüyor; bu riuva devletlerarası hukuku n a saygı göstermiyor. Ustelik, G üney Amerika kıtasında, b a ğ ı m s ı z b i r geliş­ meye heveslenen her ü l keye hemen savaş ilan ediyor. Usul bakımından sadece Amerika kıtasını i l g i lendirdiği halde, Amerika Temsilciler Meclisinin a l d ı ğ ı karar, bütün d ünya barışı için bir tehlike 987


teşkil ediyor, çünkü yen i yeni savaş olana kları yarattığı g i b i , Amerikan emperyalizmi n i n d ünya stratejisinde önemli sonuçl a r doğu rabilecek yeni bir u nsurd u r. • Ameri ka n m i l itarizmi n i n yeni sa l d ı rı la rı ve Amerikan resmi meclisleri n i n bu sa l d ı rı ları «ka n u n i» gösterme çaba l a rı, bize 1 9-ncu yüzyı l ı n başında, feodal mutla kiyetierin, burj uva i htilôllerine karşı yürüttüğü inatçı savaşı hatı rlatıyor. 1 820 yı l ında Troppau Kon g resinde, Mu kaddes Ittifa k : «bir aya klanma sonucu olara k, bu devletlerin h ükümet şekli değ iştirildiği ve bu değ iş i kl iğ i n M ukaddes Ittifa ğ ı n üyeleri için bir teh l i ke teşkil ettiği hallerde» başka devletlerin iç işlerine karışma hakkına sa h i p olduğunu i l ô n edi­ yordu. Böylece Mu kaddes ittifak (Jefferson g i bi i lerici devlet adamlarının açı kladığı ve savunduğu) halkların egemenl i k haklarını ayaklar altına a l mayı b i r «ka n u n » haline getiriyordu . A m a ş u n u da u nutmıya l ı m : Feodal sistemin zincirleri nden kurtu l m a k istiyen halkları n iç işlerine, o rd u l a rıyla müdahele eden mutla kiyetin gerici g üçleri, başarı sızl ığa u ğ ra d ı . M u kaddes Ittifakın ortaya çıkarttığı m i llet­ lerarası ihtilôflar, 1 9-ncu yüzyı lda Avrupada feodalizmin ve mutla kiyetin çökmesini hızlandırm a ktan başka bir son uç vermed i . Bug ü n ihtilôfla r çıkara n emperyalist g üçler, başka t ü r l ü bir sonuca vara­ cakları n ı sa nm a s ınla r. Geçmişte, i lerici g üçler henüz d a ğ ı n ı k ken, d ünya ça pında savaş yürütücek kad a r kuvvetlenmem işken, Mu kaddes Ittifa kın feodal ve mutla kiyetçi g üçleri n i n şu veya bu ü l kede ortaya çıkan devrimci ha reketleri ezme ola kları daha çoktu. Bugün ise, kurtu l u ş ha reketi geliştiği ü l kelerde, emperyalistlerin g i riştiği m üdaha leye karşı, i lerici g üçlerin yürüt­ tüğü savaş, bütün d ü nyada gelişmekte ve kuvvetlenmektedi r. Kom ü n ist h a reketi, devrimci g üçlerin dü nya çapında öncü l ü ğ ü n ü ya pmaktad ı r. Bu h a reketin birliği kuvvetlendi kçe, ilerici g ü çlerin de kuvveti a rtıyor. Bağ ı m ­ s ı z l ı k uğruna savaşa n ü lkelerde devrimcilerin zafere u laşması olanakla rı çok a rtmıştır. Amerika n emperya l istleri n i n isteklerini diğer hal klara zorla kabul ettir­ melerini, b i r «hak>. h al i ne getiren Johnson d o ktrini açıklandığı sıra larda, Sovyetler Birliği, Bi rleşmiş M i l letlerin Genel Topla ntısına devletlerin iç işlerine her türlü müdaha leyi suçlayan , bağımsızl ı klarına, egemenliklerine sayg ı gösteri l mesi n i istiyen bir kara r projesi getirdi. Bu proje, devletlerin iç işlerine - silôhlı, silôhsız - yapılan, yapıocak olan her türlü müdaha­ lenin, h a lkları n, milli bağımsızlık ve özg ürl ü k uğruna yürüttükleri haklı savaşa karşı yönelti lmiş veya yöneltilecek her hareketin, b i r a n önce, d u r­ d u ru l masını ve yasaklan ması n ı istiyordu. Bu açıklama bize, Büyük Oktobr Sosyalist Devri m i n i n m i l l i kurtuluşla i l g i l i görüşlerini, Len inin barış konu­ sundaki kararnamesini hatırlatıyor. Kel i melerin ötesinde, Büyük Oktobr Devrim i n i n ha rekete geçi rdiği çeşitli g üçleri n ; emperya lizme karşı savaşan işçi sınıfının, bugün bütün kıta l a rda bayrağı yü kselen m i l l i kurtul u ş dev­ rimlerinin sesleri duyuluyor. 988


Bilindiği g i bi, 1 848'de, Fransoda i htiıaı koptuğ u n u haber a l ı n ca, ..Avru­ panın ca ndarması .. a d ı n ı kaza n m ı ş Çar ı . N i kola, su bayları na şöyle seslen­ mişti : «Atları mıza binelim, beyler ! Fransada C u m h uriyet ilôn edi lmiş !» Ama ı . Ni kol a ' n ı n atları, Fransoda devrimi ayaklar a ltına a l a ma d ı . B u g ü n tekelci sermaye koda m a n l a rı, eski m u t l a k h ü kü mdarları n yerine geçti. Dünyaya canda rma l ı k eden Ameri ka l ı emperya l i stler, deniz piyade­ lerine N i kol a n ı n çağ ırısını hatırlata n emi rlerle sesleniyorlar. Hiç şüphesiz, Amerikan emperyalistleri n i n savaş g ücü, i. Nikol a n ı n sava ş g ücünden çok üstündür. Ama b u g ü n, barışı, m i l l i bağımsızlığı, demokra ­ siyi, sosyalizmi savu nan g üçler de, yüz yıl öncesine ora n la, fevka ıade k uv­ vetl idir. M u ka ddes ittifak, Latin Amerika h a l kla rı n ı n Ispanya nın, Portekizin boyun d u ruğundan kurtul m a l a rı n a engel olamadığı g i bi, Amerika n emper­ ya l istleri de, bu halkları n , m i l l i ve toplumsal kurtu luşlarını ta mamlamama­ Iarına engel olamıyacaktır. Çağ ı rnız, ka pita lizmden sosya lizme geçiş döne­ m i d i r ; em perya lizmin müdahale ve sa ldırı politikasına karşı savaş y ü rüten bütün ilerici insa n l ı ğ ı n bu yıl 48-nci yıl dönümünü kutladığ ı Büyük Oktobr Devri m i n i n açmış olduğu çağdır. Ameri ka n emperya l izmi, Temsilciler Meclisinde a l ı na n karara niçin ihti­ yaç görüyor? Yükarıda sözü geçen karar, «mil letlerarası komünizm..in Amerikan kıtasına yapacağı «müda hele.., bu kıtada kurmak istediği «ege­ menl i k..ten, «kontrol ..d a n , «sömü rgeleştirme.. teh l i kesinden bahsediyor. Ama Dominika C u m h u riyetine s i la h l ı kuvvetleriyle müdahele eden kimdir? Filosu, siıahlı kuvvetleri, casus l u k şebekesiyle, Küba'ya karşı tekrar tekrar s a l d ı rmaya ka l kışan, bu ü lkeyi a b l u kaya a l a n kimdir? Latin Amerikada müdahelede bulunan, egemenlik kurmak istiyen, bütün kıtayı kontro l ü a ltına a l ma k, sömü rge h a l i ne getirmek istiyen emperya lizmdir; Ameri kan emperyalizm i d i r : sosyalist bir ü l ke değ i l di r. Bugün art ı k herkes bu gerçeği biliyor: sosyalist ü l kelerin sömü rgeleri olmadığı g i bi, sömü rge elde etmeğe niyetleri de yok. Sosyal i st Küba, Latin Ameri kada, gerçekten bağı msıi ve özg ü r tek ü l kedir. Em perya l i stle ri yeni yeni saldırılara iten gerçek neden, ş u d u r : Latin Amerika h a l klarına zorla kabul ettird i kleri egemenliği tehdit eden en büyük tehl i ke, el bet «mil letlerarası ko m ü n izm .. deği l ; asıl teh l i ke, h a l k l a rı n yürüttüğü m i l l i kurtu luş h a reketinde görülen gelişmedir. Emperyalistler b u n u iyi a n la mıştı r. I n s a n l ı ğ ı n kaderi ne hükmetti kleri g ü nler çoktan geç­ m iştir. Bir daha da dönmiyecektir. Bugün emperyalistlerin karşısında, g ü n ­ d e n g ü ne gel işen g ü ç l ü dü nya sosyal i st sistemi ; g ünden güne kuvvetlenen, sömürgec i l i k sistem ine son d a rbeleri indiren m i l l i kurtuluş hareket i ; işçi s ı n ı f ı n ı n ve bütün d ünya halkları n ı n yü rüttüğ ü güçlü devrimci ve demok­ ratik h a reket b u l u nuyor. Hiç ş ü phesiZ, em perya l izm haıa ayaktad ı r. Viyetnama, Kangoya, Domi ­ n ika Cum h uriyetine, d ü nyan ı n başka bölgelerine s a l d ı rıcak g üce sahiptir. Bütün d ünya h a l kl a rı n ı b i r i kinci d ü nya savaşı tehl i kesiyle tehdit ediyor. 989


Ama a rtı k ne de olsa istediği g i b i at oynata mıyor. Bugün d ünyada, h a re­ ketlerine set çekebilecek g üçler mevcuttur. Bugünkü d ü nya şa rtları içinde, Latin Amerika hal kları birleşir, m i l l i kurtu luşları u ğ ru n d a kararlı bir savaş yü rütülerse, zafere ulaşırl a r. Ameri kan emperya lizmi K ü ba devri m i n i n zafe­ rine engel olmadı. Ameri kan em perya listleri, her zamanki yol lara baş vura ra k, Venezuela, Kolombiya, Guatemala, ve Peru halkları n ı n kahra ­ manca yürüttüğü s i l a h l ı savaşı ezemiyecekler; Ameri kan kıta s ı n ı n bütün ü lkelerinde kitlelerin yü rüttüğü em perya list a leyhtarı savaş g ittikçe gelişi­ yor; Ameri kan emperyal i stleri OAS teşki latında bile çoğ u n l u ğ u elde edemiyor. Korsa n l ı k ha reketleri Ameri kan halkında bile öfke ve isya n d uy­ g u la rı uya n d ı rıyor. Ezici askeri üstü n l ü klerine rağ men, Dom i n i ka Cum­ hu riyetinde a ma çlarını ş i m d iye kod a r gerçekleşti remediler. Ameri ka n emperya l i stleri n i n Dom i n i kada g i riştikleri macerada elde etti kleri kaza nçla rla u ğ ra d ı kla rı zararları gözden geçirelei m : Tek kazanç­ l a rı şudu r : O l keyi bağımsızlığa ve demokrasiye götüren devri mci süreci, bir s ü re için, d u rd u rtmuş oldular. Bugün Dom i n i ka Cu m h u riyetinde Ame­ rikan işgal kuvvetleri b u l u n uyor. Bu kuvvetlerin ne zaman, nasıl Ada d a n çekilecekleri bilinmiyor. Bu noktayı u nutmamalıyız. Bu d u ru m karşısında, bazılarında, şu kanaat uyanabili r : Lat i n Amerika halkları n ı n k u rtul u ş u ğ runda yürüttüğü savaşlar, h i ç b i r zaman zafere ulaşmıyacakt ı r. Ç ü n k ü bu savaşlar, hemen yerli gerici g üçlerin d i renişiyle olduğu g i bi, Amerika­ n ı n askeri müdahalesiyle de karş ı lacaktır. K ü ba devri m i n i n zaferiyle temel­ sizliği ispatl a n a n bu görüş, gerçek devrimcilere etki yapamaz. Ama b u r­ j uva ve küçük-burj uva fikirli bazı l i derler, kurtuluş savaşları n a katı l a n l a rı u m utsuzl uğa düşürmek, cesaretleri n i kırmak için, bu yanlış görüşten fay­ d a l a n ıyorlar. Ama Amerikan emperya l i z m i n i n kayı pları çok daha önemlidir. Küçücük Dom i n i ka n ı n ka h ra m a n halkı, her şeyden önce, şu gerçeği ispatla mıştı r : Bugünkü şartla r içinde, Amerika l ı la rı n dolaysız silahlı saldırısına karşı gelineb i l i r, a maçları n ı gerçekletirmelrine engel o l u n a b i l i r. Bütün Latin Amerika hal kları Dom i n i ka h a l k ı n ı n yaptı ğ ı n ı neden yapa ması n l a r? Iki nci nokta da şudu r : Emperya l i stlerin işgaliyle, bir vata ndan savaşı, bir m i l l i bağ ı m s ı z l ı k savaşı ; ya ba ncı istilaciye karşı bütün h a l k ı n yü rüttüğ ü b i r savaş h a l i ne geldi. Böylece Truj i l l o rej i m i n i n eski ta rafta rları halkta n büsbütün tecrid ed i l d i . Anayasa rej i m i n i savu nan ha reket da ha geniş b i r toplumsal temel kaza n d ı . Ameri k a l ı l a rı n Latin Ameri ka n ı n herhangi b i r ü l kesini i ş g a l etmeleri, h i ç şüphesiz, a y n ı sonuçları doğ u ru r. Ni hayet, Ameri kan emperya lizmi, Domi n i ka C u m h u riyeti nde demokrasi ve bağımsızlığa doğru yol u n açı lmasına engel olamadı ; bütün g üçlü klere, bütün engel lere rağ men, kitlelerin savaşı ve d ünya d a ki bütün i lerici güç­ lerin destekleyişi bu yolu genişletebilir, ta ma miyle açabi l i r. Amerikan emperya l i z m i n i n sağl ıya bildiği pek önemsiz kazançlara karşı­ l ı k, bu sa l d ı rı OAS teşki latı n ı n iflası ve «Amerikan ü l keleri sistem i..nin teh­ l i keye düşmesiyle sonuçla n d ı . Sözde saldırı lara karşı kuru lmuş olan OAS 990


teşkilôtı, gerçekte s a l d ı rı la rı meşru ve haklı göstermek için k u l l a n ı l d ı : böylece bütün prestiji n i kaybetti. Devrim ci l i k l e ilgisi olmıyan birçok devlet a d a m ı n ı n , OAS yerine, sadece Lôtin Amerika h a l klarını içine a lacak Ame­ rikal ı ların d a h i l olmıyacağı bir teşkilôt kurmayı d ü ş ü n meleri sebepsiz _ deği l di r. OAS'e üye olan devletler a rasında, kimisi Amerika n sa l d ı rısını p rotesto etti, resmen suçladı ; bazı l a rı bu saldı rıyı istemiye istemiye pro­ testo etti ; bazı l a rı ise, bu sa l d ı rıyı desteklemeye hazır olduğu h a lde, kendi h a l kı n ı n d i renişi karşısında bu desteklemeyi yapa madı. Ameri kan s a l d ı rı ­ s ı n a , bütün Amerika kıtası n ı n desteklediği bir ha reket niteliği vermek için asker gönderen pek az o l d u . Dominika Cumhuriyetine yapılan s a l d ı rı n ı n başa rısızlığa uğraması, Ame­ ri ka n ı n prestij ine ve etkisine, bütün Amerika kıtasında olduğu g i bi, bütün d ü nyada, hattô Amerika n ı n emperyalist müttefikleri arasında bile, büyük b i r da rbe i n d i rd i . A m a bu başarısızl ı ğ ı n en öneoml i sonucu ş u d u r : K ü b a devri m i n i n zafere u laştığ ı g ünden beri, Ameri kan emperya l istleri n i n zorbalığı ve sa l d ı rı la rı Lôtin Amerikada ve bütün d ü nyada h a l kları ü rküteceğine, cesaretlerini k ı racağına, a ksine ; savaş istekleri ni kamçıl ıyor, yen i yen i m ücadele şek i l ­ l e r i a ramalarına y o l açıyor. M i l l i v e top l u msal kurtuluş u ğ ru n a g ittikçe a rta n bir istekle savaşan halklara, Domi n i ka olayları - çok açı k o l a ra k şu önemli sorunu hatı rlatm ı ş oldu : Bi rlesip savaşm a k - veya Ameri ka n ı n çizmesi a ltında ezi lip öl mek. Halkların b u soruna verd ikleri cevap mey­ d a n d a d ı r. Saldırı başlar başlamaz, Şilide, Uruguay'da, Arj a ntin'de, Brezilya'da, Meksi ka'da, Panama'da, Kosta - Rika'da, Kolombiya'da, Venezuela'da, ya n i Lôtin Amerika n ı n bütün ü l kelerinde, muazzam protesto gösterileri başla d ı . Arjantin, Ş i l i , Uruguay'da, send i ka l a r içinde örgütlenmiş işçi s ı nıfı bu gös­ terilere öncü l ü k ya ptı . Halkın büyük kesimleri, ü n iversite gençliği, bütün partiler, bütün siyasi örgütler, bu geniş ve heyecan l ı gösterilere katıldı. Kitle örgütleri, partileri a rasında varo l a n bütün a nlaşmazl ı k l a r, bütün g üvensizli kler o sırada unutuldu. Hepsi, emperya listlerin s a l d ı rısı n ı şiddetle suçl a d ı . Bu gösteri lerin çoğunda, Domi n i ka meselesinde bağı msız, haysi­ yetli bir politi ka n ı n izlenmesi istenildiği gibi ; gösterilerin cereyan ettiği ü l kede, köklü sosyal ve ekonomik dönüşümler de isteniidi. Bu g eniş kitle hareketleri karşısında, i h anet politikası veya Arjantinde olduğu g i bi tered­ d ütlerle dolu bir dış politika izl iyen h ü kü metler, Dominika Cu m h u riyetine a s ker göndermekten vazgeçmek zoru nda kaldı, d üşmek teh l i kesi geçir­ d i ler. Protesto hareketi, bütün baskı l a ra rağ men, bir a ra öyle genişledi ki, politika ve send ika yöneticileri a rası nda, işçi sı nıfı n ı n böl ü nmesine sebep olmuş satı i m ı ş birçok önder bile bu ha reketlere katı l m a k zorunda ka l d ı l a r. Amerika n ı n Dominika Cu m h u riyetine ya ptı ğ ı sa l d ı rıya karşı protesto etmek üzere birleşince, elde edebildi kleri büyük g ücü gören kitleler; kendi m i l l i v e toplumsal bağ ı m sızlı kları ile i l g i l i u z u n vadeli v e ya kın istekleri uğruna yü rüttükleri savaşta da birleşme zoru n luluğunu daha iyi a n l a d ı la r. Böylece 991


bütün bu ü l kelerde, işçi sınıfı n ı n ve h a l k ı n yürüttüğü ekonomi k, sosyal ve siyasa l savaşlar, yeniden g üçlenmiş ve hızlanmış oldu . •

Amerikan emperyal izminin, Lôtin Amerika h al klarına karşı izlediği sömü rgeci, sa l d ı rıcı politika nın, g ü nden güne şiddetlenen bir d i renişle korşılaştı ğ ı n ı açı kca görüyoruz. Domin i ka halkına yapılan askeri sal d ı rı , Amerikan emperya lizmi i l e bütün lôtin Amerika hal kları arası ndaki savaşı keskinleştird i . isti lô tehl i kesi karşısında, her ül kede, devrimciler, işçi ler, köylüler ve üniversite gençliği, bütün Lôtin Amerika h a l kl a rı , bi rleşmeğe, bu istilôya engel o l m a k üzere her-çeşit savaş şekli yürütmeğe, Amerikal ı l a r saldırd ı ğ ı takdirde, s i l ô h a sarı l a ra k vatan ı savu n mağa kara r verd iler. B u savaşta, saldı rıya u ğ rayan h e r h a l k, herşevden önce, kendi birliği ne, kendi teşkilôtl a n masına, zafere kadar savaşma kara rı n a g üvenmeHdir; oma öte yandan, bütün lôtin Amerika h a l kları n ı n ; d ü nyadaki bütün işçi sınıfı nı n ; bütün emekçileri n ; özell i kle küçü k büyük bütün m i l letlerin bağ ı msızlı ğ ı n ı , samimiyet v e bili nçle savu nan sosya list d ü nyan ı n desteği ne v e dayanış­ masına g üvenebi l i r. Lôtin Amerika ül kelerinde silôhlı kuvvetlerin subay ve erleri bu mesele üzeri nde düşünmek zorundadırl a r. El bet, m i l l i haysiyetlerini kaybetmiş, Pentagon'un ajanları , sod ı k uşakları haline gelenleri kasdetmiyoruz. Bu mesele üzeri nde d ü ş ü n meğe davet etti klerimiz, kom ü nist ve devrimci o l ma­ yan, o m a vata nıarına hizmet için askerl i k mesleği n i seçmiş olanlard ı r. B u n l a r do vata n ı a rı n a saldıra n l a ra uşa k l ı k mı edecekler? Yoksa kendi hal klarıyla beraber m i l l i s ı n ı rl a rı n ı m ı sovu nacaklar? Bütün bu unsurlar için - siyasi düşünceleri, d i ni ina nçları ne o l u rsa olsun - kara r saatı gel­ m i ştir a rt ı k. Dom i n i ka olayları bize şu gerçeği bir kere daha ispatlo m ıştı r : Odevi ni yerine getiren yu rtseverler, h a l klarından destek v e min netkarlık görüyorlar. Bütün d ü nya halkl a rı onları destekliyor, onlara hayra n lıkla bakıyor. lôtin Ameri kada her ü l kede, her I mbert'i n karşısına bir Caamano'nun çı kacağ ı n ı u m uyoruz. • Hiç şüphesiz, lôtin Ameri ka da, Amerikan «deniz piyadeleri»ni n , bağım­ sızl ı ğ ı n ı savu nan başka bir ü l kenin s ı n ı rl a rına sa ldırmalarini beklemeden, ş i mdiden, Ameri ka l ı ların g ünden güne şiddetlenen sa ldırıları karşısı nda, h a l kların birliğini sağ l a m laştırmak, yürüttükleri m ü cadeleyi geliştirmek, bir zoru n l u l u ktur. Ameri kan em peryalizmi bugün a rtık, lôtin Amerikaya ve bütün d ü nyaya karşı, daha açık, yen i sa ldırı şekillerine başvuruyar. Ame­ rika 1 emsilciler Mecl isinde ka b u l edilen kara r, d i ktatorya reji mierini, h ü kü­ met d a rbelerin i desteklemek, açık saldırılara g i rişmek üzere son za man­ l a rda u yg u l a n a n Johnson-Mann doktri n i n i n a çtığı yolda bir yeni adım demektir. Kübadan, Dominika C u m h u riyetinden sonra, Amerikan sal d ı rı la rına u ğ rayan, veya yakında u ğ rayacak olan bütün genç bağ ı msız ü l keler; 992


bütün lôtin Amerika d ı r. Şi l i basını, bütün kıta çağı nda (hattô kıta n ı n de d ı ş ı nda) Amerikan sal d ı rılarını kolaylaştırmak üzere hazı rla n a n korkunç «Ca melot» plônını açığa vurd u ğ u zaman, Amerikan hü kümetinin temsil­ cileri bu plônı uyg u l a m a ktan vazgeçti klerini b i l d i rdiler. Oysa, bu plônın uyg u l a n m a hazırl ı kl a rı - dereceli olmakla beraber - devam etmektedi r. Amerika ü l ke leri a rası nda Savu nma Cuntası, Orta Amerika Savun m a Konseyi, Güney Atl a ntik Paktı g i b i bölgesel «savun ma» a n l a ş m a l a rı ; «Unitas» deniz ma nevra l a rı, Ayacucho «ve yakında Arjantinde yapılacak olan» «San lorenzo» kara menavra l a rı, FBI i n yöneti m i a ltında siyasi polit­ lerin işbirliğini, s i l ô h l ı kuvvetlerin tek elden yöneti mini sağlayan a n laş­ m a l a r, füze ve suni peyk üsleri n i n kurul ması, «Barış Güçleri» Bu çeşitli yoll a ra başvu ran Pentagon'la Amerikan hükü meti, Amerika kıtasındaki bütün silôh l ı , askeri ve yarı-askeri g üçlerin kontro l ü n ü e llerinde tutmağa ça lışıyorla r. • . .

Amerikan hükü meti n i n teşvi kiyle, bütün lôtin Amerikada - Meksika'dan Arjantine kadar - demokrati a leyhtarı, makka rtist b i r propaganda ve baskı kam panyası a çı l d ı . Bu kampanya n ı n a macı Venezuela, Guatemala, Salvator, N i ka ragua, Paraguay hükümetleri g i b i Amerikan ı n a ktif ajan­ l ı ğ ı nı yapan, ta m uydusu o l a n h ü kü metleri desteklemek ; Kolom byada, Arjantinde ve son zam a n l a rda Peruda olduğu g i bi, bütün prestij leri n i kay­ bettikleri, yahut da teredd üt gösterdi kleri için, kitle hareketleri n i d u rdu rta­ mıyoca k kada r g üçsüz düşmüş hükümetleri, bir da rbe i l e d ü ş ü rmektir. S i l ô h l ı m ücadele yü rütü l d ü ğ ü ü l kelerde, bu baskı ve tenkil h a reketi çok feci, i nsanlık-dışı şeki ller a l m a ktadı r. Çetecilere karşı savaşmak bahane­ siyl e ; Kolombiyada, Venezuelada, Peruda, çok geniş köy bölgelerinde, gerçekten askeri hareketler y ü rütülüyor. Silôhsız köylüler kurşuna diziliyor. Köyler yakıl ı yor. Napo l m bomba l a rı atılıyor. Her taraf yağ ma ediliyor. Ha pisaneler i nsanla dolu. Işkence olağan b i r hal a l d ı . Amerikan emper­ yalistleriyle lôtin Amerikadaki suç orta kları bu konuda «yeni sınırlar»a va rmış olmakla iftih a r ede b i l i rler. Venezuelada, insa n l a r sadece tevkif edil miyor, hemen öldürüı üyor. Peruda, çetecilere herhangi bir şekilde yard ı m etmek, ö l ü m l e ceza l a nd ı rı l a n b i r suç sayıl ıyor. Ama çeteci b u l u n ­ m a y a n ü lkelerde bile, bu tenkil v e baskı ha reketi şiddetle gel işiyor, h u n ­ h a rca y ü rütül üyor. Bol ivyada, meselô, o rduyu ku l l a n a n h ü kümet, g rev yapan maden işçilerini kırdı. Bu h a reketler başka ü l kelere de yayı ldı. Arjantinde, komünist ve demokrat «av»ı başladı ; yüzlerce siyasi tutu kl u hapislerde çürütüıüyor. Sı kıyönetim i l ô n eden Uruguayda da bu h a reketin başlıyacağı a nl a ş ı lıyor. Ama bütün b u n l a r, emperyalist p l ô n ı n ı n bir kısmını a ncak teşkil ediyor. Bu p l ô n ı n temel amacı - Amerika Temsilciler Meclisin ı n son kararı na doğrudan doğruya bağ l ı a macı - «Amerikan ü l keleri a rasında» kurulacak, kıta n ı n herha ngi bir ü l kesinde - h a l k ı n özg ürlük ve m i l l i bağ ı msızlık 65

993


u ğ runa savaştığı her ü l kede - hemen ha rekete geçebilecek b i r askeri gücün kuru l ma s ı d ı r. Bu a macı gerçekleştirmek üzere, latin Amerikanın bütün ü l kelerinde, ord u l a r «ka rşı-devrimci savaş", .. iç cephe", ve son zama n l a rda moda o l a n bir deyi m l e .. ideoloj i k s ı n ı rl a r" naza riyesine göre yetişti riliyor. Bu naza­ riyeye göre, d ü nya, halen harp hali nded i r. Ama bu h a rp, devletler a ra ­ sında yürütülmüyor. .. Kom ünizm"le .. H ü r Dünya" (hiç şüphesiz, Amerika n ı n anladığı manada bir .. h ü r" dü nya) a rasında yü rütülen b i r h a rptir. Böylece, «d üşman", şu veya bu devlet değ il, ü l kenin işçi sın ıfı, h a l k ı n kendisid i r. S i ı a h l ı kuvvetlerin ödevi, a rtık s ı n ı rl a rı savu n m a k değ i L . Odevi, o ü lkede, veya Ameri kan kıtası n ı n herhangi bir ü l kesinde, işçi s ı n ıfı n ı n ve h a l k ı n yürüttüğü m ücadeleyi d u rd u rtmak, bu ü l kelerin gerici g üçlerin i savun m a k, Amerika n ı n hakimiyetini devam etti rmektir. Siıahlı kuvvetlere, bu a maçla, çeteci lere karşı savaşmayı ; «işçi lerin işg a l ı a ltında b u l u na n " sendika mer­ kezleri ni, işletmeleri basmayı ; kitle gösteri lerini dağ ıtmayı öğretiyorlar. Ameri kan emperya lizminin niyeti açıktı r : ıatin Amerika s i l a h l ı kuvvetleri n i n yard ı m ı i le, Pentagon'un e m i rlerini hemen yerine getirebilecek, Amerika n ı n hakimiyetine hizmet edecek b i r a raç, tek elden idare edilen askeri bir mekanizma n ı n kuru l ması. Bununla bera ber, Dominika olayla rı sırasında, kuru l m a kta olan bu askeri meka nizma, istenildiği anda, etki li bir şekilde işliyemed i. Anayasa rejimini destekl iyenıeri n zaferi ni engelliyebi l mek için Amerikal ı l a r, açı kca müdahele etmek, kendi askerleri ni göndermek zoru nda kaldılar. Böylece, bütün d ü nyaya karşı, bu müdahalenin sa l d ı rıcı nitel iği açığa vuru l d u . işte o s ı rada, Amerika, OAS teşkiıatına, bir askeri gücün kurulmasını teklif etti. Ama bilindiği g i bi, bu tekl if, bütün hal kları n protestosu ; ve b i rkaç h ü kümetin - ü l keye göre açık veya kapalı - d i renişiyle karşılaştı. «Deniz Piyadeleri» ile işbirliği ya pmak üzere asker göndermeğe razı olan hükü­ metler çok o l m a d ı . B u n u n l a beraber, emperyalizm, a raçlarından vazgeçmedi. B i r kerede elde edemediğini yavaş yavaş gerçekleştirmeye çal ı şıyor. Orta Amerika siıahlı kuvvetlerinin, ..Orta Amerika Savu nma Konseyi» yöneti minde b i r­ leşti ri l mesi ; Arjantinle Brezilya a rasında imzalanan, bu i ki ü l ke h a l klarına karşı olduğu gibi, U ruguay ve Şili h a l klarına karşı yönelmiş Ongania­ Costa da Si lva askeri a n laşması ; Venezuela ve Kolombiya hükü metleri a rasında yeni bir karş ı l ı k l ı yard ı m a nlaşması ile i l g i l i görüşmeler; Ameri­ ka n emperyalizminin amacını gerçekleştirmek üzere atılan a d ı m l a rd ı r. Görü l d üğ ü g i bi, halklarda ve bazı hükü metlerde g ü nden g ü ne a rtan d i re­ nişe rağ men, ..Amerika ü l keleri-arası askeri güç" projesi nden henüz vaz geçi lmiş değ i ld i r. Amerika Temsilciler Meclisinin a l d ı ğ ı kara rı n a macı, emperya listlerin bu projesi n i bir a n önce gerçekleştirmektir. Ostelik, Amerika, Ameri kan kıta­ s ı n ı n herha ngi bir ü l kesinde tek ta raflı olara k müdahale edebi leceğ ini i l a n etmekle yetin miyor. Yard ı m larını ve desteğini esirgemiyeceğ ini açıklı994


yarak, butün askeri rej i m ieri aynı yola sevketmeğe çalışıyor. Böylece em­ peryalizm lôtin Amerika ü l keleri a rasında, kardeş savaşları çıkartmağa ça balıyor. • Amerika Temsi lciler Meclisi n i n utanç verici kararı ka rşısında halklar öfkeleri ni açı kla maya başladı . lôtin Ameri kada olduğu g i bi, d iğer kıta ­ l a rda da birçok politik, send i ka ve kitle teşki lôtları protestolarını d uyur­ d u / a r. lôtin Amerika h ü k ümetleri ve pa rlômentoları Temsilciler Meclisinin kararı nı açı kca suçlad ı l a r Orneğ in, Şili'de, Dış Işleri Bakan Ya rd ımcısı, Oscar Pinochet, hükü meti n i n tutu m u n u şöyle beli rtti : «Şi l i hükü meti, başka ü l kelerin i ç işlerine karışmama ; h a l kların isted i kleri hükü met şek l i n i seçme özg ürl ü ğ ü prensiplerine bağlı kal m a kta, bu prensiplerin Amerika ü l keleri a rasındaki sistemin temelini teşki l ettiğine i n a n ma ktad ı r.» Kolom biya Kong resin i n kabul ettiği kararda ş u n la rı okuyoru z : «Amerika Temsilciler Mecl isi n i n kararı karşısında d üştüğ ümüz hayreti belirtmek iste­ riz. Bu ka ra r, bütün lôtin Amerika ü l keleri n i n d i renişi ve savaşı ile karşı­ l a n a n «Ya nki» emperyalizm i ne bir dönüş sayı l ı r. Zorb a l ı k politikasına bir dönüş olan bu kararı suçlar, başka ü l kelerin iç işleri n e karışmama pren­ sibine bağlılığı mızı belirtiriz.» Peru Mil let Meclisi, aynı niteliği taşıyan bi r kara r a l mışt ı r. Bu kararda şöyle d e n i l mekted i r : «Amerika Temsilciler Mecl isinin a l d ı ğ ı karar, Amerika ü l keleri a rasında izlenen pol itikada d iğer devletlerin görüşü sorulmadan, tek taraflı müda heleyi prensip h a l i ne geti rmek a macındadı r.» Meksika Senatosunda Dış işleri Komisyonu başka n ı , Bakan Manuel Tello, şöyle demişti r : «Başka ü l kelerin iç işlerine karışma ma p rensipi konu­ sunda, Meksika tutu munu hiç değiştirmemiştir. Tektaraflı müdaha leye karşıyız.» Arj a ntinde, Peron ta raftarı m i lletvekili g rupu, Mecli se, Amerika Tem­ silciler Mecl i s i n i n kararını suçlayan b i r karar teklifi verd i . Tekl ifte şöyle denilmektedir: «Bu karar, h a /kları n kendi kaderlerini tôyin etme özgü rl ü ğ ü prensipine dayanan, başka ü l kelerin iç işlerine karışmama prensipini ; yürürlükte b u l u n a n a nlaşmaları aya kla r a ltına a lıyo r ; Amerika halkları nı n karş ı l ı klı saygı v e daya nışma d uygusuna zarar veriyor.» Venezuela'da, leoni hükümeti bi le, Deş işleri Baka n ı Ig nacio I ri ba rren Borges' i n yaptığı açıklama yolu i le, Birleşmiş Milletler Yasası na karşı gelen bu kararı suçlamak zoru nda kaldı. Venezuela Parlô mentosu, yap­ tığı açıklamada, daha da kesin bir d i l ku llandı. Kosta -Rika Cumhurbaş­ kanı ve Temsilciler Meclisi, aynı nitelikte, suçlayıcı açıklamIa rda bulun­ d u la r. Lôtin Amerika Parlômentosu başkan ı , Arj a ntinli m i l letveki l i Leon'un çağ rısı üzerine, özel bir toplantı yaptı, ve aynı kesi n l i kle Amerika Temsil­ ciler Meclisinin kararı nı reddetti . H i ç ş ü phesiz, Bi rleşmiş M i l letler de bugüne dek eşi görülmem i ş bu olay hakkında kararını verecektir. Ilk defa olara k, b u teşkilôtta üye olan bir 65·

995


devlet, kendini Birleşmiş M i lletlerden üstün tutuyor, açıkça saldırıcı b i r tutum takı nıyor, v e devletlerarası h u k u k prensiplerini aya klar a ltına a lıyor. Butün d ü nya, 20 Eylülde Ameri kan Kongresinde a l ı na n kara rı n, Ameri­ kan kıta s ı n ı n bütün ü l kelerine i l ô n edilmiş bir savaş kararı olduğ u n u anla­ maya başla m ıştır. Bu karar, bütün devri mcileri olduğu gibi bütün yurt­ severli birlerşmek, b u g ü n kü istisnai şartlar içinde, a nlaşmazlıkları n - bu a n laşmazlı k l a r ne kadar önemli olursa olsun - ikinci plôna b ı ra km a k ; ortak düşmana, ya ni Ameri ka n empe ryalistleriyle ortaklarına karşı savaşa g i rişmek zoru nda b ı ra kıyor. Lôtin Ameri kadaki bütün y u rtseverler bi rleş­ tiğ i ; Küba ve Dominika hakları g i bi, kahramanca, kesinlikle savaştığı takdirde ; sa ldırıcı emperya l i stleri d u rd u rtabil irler; her ü l kede emperya l i st­ leri n aja n l a rı n ı yenilgiye u ğ rata b i l i rler; her ü l kenin bağ ı msızlı ğ ı n ı ve m i l l i egemenliğini sağ lıya b i l i rler; barış v e sosyal kalkınma dôva s ı n a , b u g ü n b i r zoru n l u l u k h a l i n e gelen, çok b ü y ü k b i r ya rd ı m sağlıyab i l i rler.

996


K O M lJ N I S T V E ı Ş Ç ı P A R T I L E R I N D E

Suriye komünistleri sosyal ilerlik savaşında

Suriye'n i n ekonomik hayatı nda ya p ı l a n ve endüstri i le d ı ş ticaretin büyük kısmında uyg u la n a n geniş ölçüdeki devletleşti rmede kendi n i gösteren değ i ş i k l i kten a ltı ay kada r sonra Şam'da Su riye Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin plenumu yapıldı. Bu geniş otu rumda, bu geçen dönemdeki gelişmelerin sonuçları ile gelecekle i l g i l i olanaklar tartışıldı. Bilindiği g i bi Suriye'de 1 965 yılı başında büyük işletmelerin hepsi, orta büyü klüktekilerin çoğ u, yabancı şirketlerin geri kalan sonuncu l a rı ve büyük d ı ş tica ret g i rişimleri devletleşti rildi. Su riye'de yabancı sermaye ile bi rkaç büyük g i rişimin devletleştiril mesi 1 948-den beri yürütül üyord u . Fakat asıl son devletleşti rme a d ı m l a rı ile ü l kede büyük sermayenin politik ve ekonomik egemenl i ğ i ne son veri ldi ve devlet sektörüne, end üstri ve d ı ş tica rette özel sektörden defa l a rca üst ü n olma olanakları sağ l a n d ı . Böyle bir y ö n değ işikliği, ü lken i n sanayi lşmesin i devam etti rmeyi v e m i l l i ekonomiyi korumayı burjuva kuvvetleri n i n başara m a m ı ş ol masıyla b i rbirine bağ l ı d ı r. Bu yön değ işikliği, işçi s ı n ıfı ve ileri kuvvetler i l e gerici kuvvetler ve emperya l izm kuvvetleri a rası nda ki keskin sınıf savaşının a l evlen mesin i n önemli bir sonucu d u r. Bu savaşta, sosyal i st d üşüncenin doğ ruluğuna ina n ­ m ı ş o l a n v e kuru l uşlarla öteki devletleşti ril miş gerişi mieri savu n maya hazır olan nisbeten kuvvetli b i r işçi sınıfının va rlığı büyük önem taşımaktadı r. Bu evri m, i ktidarın kişisel yapısında, bu kişilerin ideolojisi ve şiarlarında değişiklik ya pıldıkta n ve h ü kü mette sol eği l i m l i g üçler üstü n l ü ğ ü ele ge­ çi rd i kten sonra a ncak gerçekleştirilebi l i rd i . Bu olayların sonucunda, ü l kede kuvvetler a rası nda başka bir g u rup­ laşma oldu : Siyasa l kuvvetler, yen i tedb i rlerin tarafta rları i l e buna karşı gelenlere ve sa l l a ntııı lara ayrı l d ı l a r. Suriye komü n istleri bu ted bi rleri teori k temellere daya n d ı ra rak destek­ l iyord u . Onların tutumu, bu tedbirlerin g üvenle yürütül mesinde, kitlelerin bu tedbirler etrafında to planmasında, gericiliğin saldırılarının geri püskür­ t ü lmesinde olduğu g i bi, egemen çevrelerde i lerici elemanları n d u ru m l a ­ rın ı n kuvvetlen d i rilmesinde de ö n e m l i bir etkendi. 997


Kom ü n i stler, devletleştirilen işletmelerin başarısı ve genel olara k ü l ke­ n i n ekonomik kalkınması için gerekli tedb i rlere yardımcı olan yapıcı tek­ l ifler getiriyorlardı. Su riye' n i n iç ve dış siyaseti n i , gerçekleştirilen sosya l evrime uyg u n duruma getirmek için komünistler, b u siyasette yapılması gereken değ i ş i kl i kleri gösteriyo rl a rd ı . Ilk başta halk yığ ı n l a rı ve i leri kuv­ vetler için bütün demokratik h ü rriyetlerin sağ l a n m a s ı n ı istiyen komü n i stler, bu kuvvetlerin - geniş b i r m i l l i i leri cephe içinde - karşı l ı k l ı olara k biri­ bi rleri ni desteklemeleri n i n ne kada r gerekli olduğuna işaret ediyorla r ; ekonomik v e sosyal değişmelerin başarı sında v e bu değişmelerin gerçek­ leşti ri lmesinde kitleleri n seferber edi l mesi i ş i nde bu kuvvetleri n birl i kte taşıdıkları soru m l u luğu bel i rtiyo rl a r ; sendi ka h ü rriyetlerin i n koru nmasını ve devletleştirilen g i rişi m leri n yönetim i ne işçilerin katı l m a s ı n ı istiyorl a rd ı . Dış siyaset a l a n ı nda kom ü n i stler, a ra p ü l keleri nde v e m i l letlerarası d üzeyde bütün i leri kuvvetlerin karş ı l ı kl ı olara k biri b i rlerin i desteklemeleri gereğine, ayrıca ü l kenin sanayileşti ri l mesinde sosya l i st ül kelerin yardı ­ m ı n d a n g e n i ş ölçüde fayd a l a n ı l m a s ı na önemle işaret ediyorlard ı . Komün istler, hükümeti n ve öteki i leri kuvvetlerin önünde d u ra n ödevle ri sıralamakla yetinmedile r ; ayni zamanda, bu yeni dönemde ken d i l i ğ i nden ortaya çıkan ödevleri de genel çizg i leriyle gösterdi ler. Pa rti yönetimi, dev­ letleştirmeyi ve öteki i leri ted bi rleri koru m a k ve başa rıya u laşmaları n a ya rdı m etmek i ç i n bütün kom ün istleri v e partinin görüşüne ö n e m verenler i, hiçbir fed a kô rl ı ktan kaçı n m ıya ra k ellerinden geleni yapmıya çağ ı rd ı . Parti yönetimi, söm ü rü l mekten k u rtu lmak istiyen bütün işçileri ve emekçileri, ü retimi gelişti rmeye ve iyileşti rmeye ; sabotajlara ve hata l a ra karşı savaş­ maya ; bilgisizlik ya da bu ted bi rlerin gerek l i l i ğ i ne yeteri kada r inanç bes­ lememek yüzünden işlenen hata l a ra karşı savaşmaya çağ ı rd ı . Parti, geri­ ciliğe karşı bu büyük zaferin güven l i ğ i n i n ne kadar yüce b i r anlam taş ı ­ d ı ğ ı n ı her bir işçiye bil inçli ola ra k ben i m setrnek i ç i n ça ba göstermektedir. Devletleştirmeyi zor yoluyla başta n balta l a m a k i steyen gerici l i ğ i n dene­ meleri n i n bastı rı lmasına, işçilerin desteğ i n i gören kom ünistler canla başla katı l d ı l a r. Gericiler, şeh i r küçük b u rj uvası n ı n çoğ u nl u ğ u n u büyük şehirleri n tica ret bölgeleri n i kapsıyon bir g reve v e s i l ô h l ı d i ren meye kışkırtmayı başard ı l a r. Fakat, işçi sı nıfı buna, işletmelerde başlıyarak yayı lan yığ ı n gösterileriyle cevap verdi v e b u , devletleştirme tarafta rları n ı n h ü kümette d u ru m a başarıyla hakim olmaları n a yard ı m etti. Komünist Partisi, ü l kenin başarıyla gelişmesine hizmet etmek ça basıyla, .. Nidale EI-Şa a b>o adlı gazetesi nde, günün pol itik, ekonom i k ve maliye soru n l a rıyla i l g i l i olara k v e şu y a da bu işletmedeki d u ru m v e eksi kli kler üzeri ne geniş inceleme yazıları ve ha berler yayı nlama ktad ı r. S u riye Komü nist Partisi Merkez Komitesi Plenu m u 1 965 hazira n ı n d a ü l kenin iç d u ru m uyla i l g i l i kara rında, devletleştirme v e öteki i leri tedb i r­ l eri geri a l d ı rm a k için emperyal istlerin ya rd ımıyla sağcı kuvvetlerin g i riştik­ leri bütün denemelerin suya d ü ştüğ ü n ü tesbit etmiştir. 998


Fakat i lerde de bu gibi denemeler olaca ktı r. Bu denemelerde, her şey­ den önce, böyle b i r değişmeler döneminde ortaya çıkan g üçlüklerden faydala naca klard ı . Kararda ayrıca şu da belirti lmekted i r ki, son dönem içinde ü l kenin gelişmesi için izlenen genel hat i leri bir hat olmuş ve uygu­ lanan sosya l -ekonomik ted bi rler, ü l kenin sosyal i leri l i k yol u nda i lerlemesi için, sosya l izme götüren yolda i lerlemesi için gerekli olan şartların önemli b i r kısmını yaratmıştır. Ayni şekilde politik a l a nda da, kısmen de olsa, örneğ i n i lerici kuvvetlerin ta ki bi ve Arap Sosya l i st Partisi önderlerin i n ev hapsine son veri l m esi g i bi, sendika seçi m lerinin, bu seçi mler sırasında bazı kanunsuzluklara g i d i lmekle beraber yapılması gibi v.b. değ işiklikler, o l u m l u değişikli kler görülmüştür. Dış siyaset a l a n ı nda hükümet em perya lizme karşı daha sağlam bir tutu m a l m ı ştır. Amerikalı ve ısra i l l i casuslar idôm edi l m i ş ; Amerika'n ı n Viyetnam sal d ı rg a n l ı ğ ı na karşı şiddetli p rotestolar ya pıl mış ; sosya list ü l kelerle iliş­ ki lerde, yeni kültür ve i l i m a n l aşmaları n ı n da gösterdiği g i bi, daha da iyileşmeler olmuştur. Su riye kom ünistleri, bütün Ma rksistler g i bi, her yen i ted biri şu öl çütle değerl en d i ri rl e r : Bu tedb i r bizi sosyalizme yaklaştırıyor m u , yoksa onu bizden uza kl a ştı rıyor m u ; sosyal izme doğru i l erlemeyi hızla ndırm a k için hangi ted birler gerekl i d i r ; bu ilerlemeyi hangi tehl ike tehd i d etmektedir ya da tehdid edebil i r ve bu nasıl önlenebi lir? Merkez Komitesi bundan h a reket ederek eksi kli kleri ortaya koydu, tek­ lifler hazırladı, b u n l a rı h a l k ı n ve hükü metin ta rtı şmasına sundu ve partiyi bu teklifleri gerçekleştirmeğe çağ ı rd ı . Merkez Komitesi, i ktisat v e idare işleri a l a n ı nda gerekli ted birlerin tasl a ğ ı n ı çizdi. Bu ted birler ü l kenin ekonomisine, ken d i aya kl a rı üzerinde d u rabilme ve olabi lecek sarsı ntı l a rı aşabilme olanakla rı n ı sağlıyacaktır. Kararda gösteri l mektedir ki, özel m ü l kiyetin devletleşti rilmesi, hattô en­ düstri ile dış tica retin büyük bir kısmını da kapsa m ı na a l sa, tek başına sosyal izme va rdı rm a k için, sosya lizmin gerçekleşti rilmesi için yeterli değildir. I ktisadi geliştirme ve plô n l ı sanayileştirmeyi yürütecek b i r siyaset, yani, devlet sektörü n ü n geniş ölçüde gelişmesi ni ve m i l l i gel irin a rtı ş ı n ı , ü l keni n gerçek ola n a kl a rı v e kayna kları n ı g ö z ö n ü n d e tutarak g üven a ltına a lacak b i r siyasetin uyg u l a n ması zoru n l u d u r. Devlet kayna kları n ı n ve bütçenin israfına son vermek, ekonomiden soru m l u devlet 'o rga nlarını gericilerden temizlemek, bu org a n l a rı n çal ı ş m a sı n ı d üzeltmek ve etki l i k ı l m a k gerekli­ d i r. Işletmeler ku rmaya başlamak, ilk başta da Suriye'de keşfedilen petrol yataklarını işletmeye ve petrol rafineleri n i ü l kenin çıka rl a rı n a uyg u n olarak, yabancılara hiçbir i mtiyaz vermeden k u rmaya başlama k, Fırat üzerinde bir baraj kurmak, bir azotlu sun'i g ü bre fa bri kası ile k u ru lması çoktan kara rlaştırı l m ı ş o l a n işletmeleri ya pmak gereklidir. 999


Kararda şu istek yer almakta d ı r : Yabancı sermayenin sömürme olanak­ l a rı n a b i r daha geri gelmemek üzere son vermeli ve diğer kaynaklard a n a lı n a bilecek olan ciddi, h içbir şarta bağ l a n m a m ı ş yard ı m l a r reddedil­ meden, sosyal ist ü l keleri n yard ı mlarından yararl a n m a l ı d ı r. Kararda ayni zamanda, devlet cihazında b ü rokrasi n i n tehlikesine ve asalak o rganların yayıl ması teh l i kesine işa ret edil mektedi r. Devlet sektörü n ü n ve devletleştiril miş g i rişi mlerin yönetimi soru nuyla ilgili a raştı rma l a r h a kkında komünistler şu istekte bulunmaktadı r : Bu yönetim, işçilerin katıl masıyla demokrati kleştirilmel i ; bu sektörün karla rı, ü retim i n g e nişletilmesi, yen i i ş letmelerin kurulması ve emekçilerin yaşama şartl a rı n ı n düzelti l mesi işlerine k u l l a n ı l ma l ı d ı r. Işçi sı nı f ı nın kendi sava­ şıyla eriştiği başarı l a r koru n m a l ı ve genişletilmelidir. Gerekli olan, işçileri işsizlikten ve haksız olara k işten atı l m a kto n korumaktır. Komünistler, orta sın ıfın haklı isteklerine önem veril memesi nin, gerici­ lerin bu sınıf içinde yü rüttükleri propagandaya yarıyoca ğ ı na işaret etmek­ tedirler. Köyün şimdiki d u rumuyla ilgili olara k kom ünistler. tarı m reformuyla i l g i l i ilk ka n u n l a r yedi yıl önce çıka rı ldığı ha lde, bu reformun hôlô yapı l ­ m a d ı ğ ı na işaret etmektedirler. Toprak dağıtı m ı çok yavaş yürü mektedir. Köklü bir ta rım reformunun ça buklu kla gerçekleştirilmesi, a ncak fa kir köy­ lü lerin seçecekleri temsi lci lerin bu işe katı l masıyla sağ lanabilir. Kom ü nist­ lerin va rd ı kları sonuç, «toprak onu işleyen indir.. şiarı n ı n bugün g ündemde olduğ u ; tarı m reformunun yürütül mesinin, köylülerin kendileri n i n yard ı ­ m ıyla v e el konmuş toprakları n dağ ıtı lmasıyla ça buklaştı rılması gerektiği­ d i r. Küçük pa rseller halinde toprağı olo n köylülere ve toprak reformu sonucunda toprağa kavuşan köyl ü lere etki l i ya rd ı m l a r ya p ı l m a l ı d ı r. Ge. rekli olon, köylüyü tefecinin ve a racı n ı n sömü rmesinden kurtarmaktır. Henüz az sayıda olan kooperatif b i rli kleri ü reti min a rtmasına ya rdı m etmemektedir. B u n la rı n ödevIeri, en iyi d urumda, ürü n lerini birlikte satmak ve devlet kred i leri n i ödemekten öteye gitmemektedir. Bu yüzden Merkez Komitesi, kooperatiflerin geniş ölçüde yayg ı nlaştırı lmasını ve o n l a ra yar­ d ı m ederek ve örnekler göstererek ödevlerinin genişletil mesi ni teklif etmek­ tedir. Köyde sosyal hizmetler a ğ ı n ı n genişletilmesine bağlı olarak (sa ğ l ı k bakımı, yol i nşaatı. su i htiyacı n ı n karşı lanması, kuvvet santra l leri v.b.). a l ı nacak ted bi rler, köylü kitleleri n i n hayatı n ı n iyileştiri l mesine ve bu en genç ekonomik değişikli klerin desteklenmesinin g üven a ltına a l ı nmasına yard ı m edebil i r. Komü nistlerin görüşüne göre, kü ltürün h a l k kitleleri a rasında yayıl ması, sosya list düşü nceni n yayg ı n laştı rıl ması, en yeni sosya l-ekonomi k değişim­ ler için kaçı n ı l maz şartlard ı r. Gerekli politik değişikli klerle ilgili olarak pa rti Merkez Komitesi, sosyal değişimleri sonuna vard ı roca k ve b u nları sosya l ist devrim hôline getire1 000


bilecek olan bir sınıfın, yani toplu m u n en ileri ve en devrimci sı nıfı ola ra k Su riye işçi s ı n ı f ı n ı n rol ü n ü n benimsenmesi çağ rısında b u l u n m a ktad ı r. Işçilerin politik hü rriyetlerine ve sendika hü rriyetlerine saygı gösteril ­ mesi v e devletleştirilen işletmelerin yönetimine onların katı l ması, bu yönde atı lacak i l k a d ı mlard ı r. Su riyedeki objektif şartla r, gerek h ü k ümet içinde, gerekse dışında bütün ilerici kuvvetlerin ciddi ve temelli b i r şekilde b i ribirlerini karşıl ıklı olarak desteklemeleri n i gerektiriyor. ü l kenin gelişmesindeki ilerici hat bu yol l a izleneb i l i r, h a l k kitleleri bu hattı n etrafında bu şekilde topla n a b i l i r, ü l ke­ nin önünde d u ra n ve acele çözüm bekleyen ödevler bu yolla çözülebili r ve emperyal istlerin yard ı m ı n ı görerek gericilerin h a ra retle hazı rlandıkları her darbe olanağı bu şekil de önleneb i l i r. Halk kitleleri ve sosya lizm için savaşan bütün i leri kuvvetlerin demokra ­ t i k h ü rriyetleri n i g üven altına a l m a k olsu n ; onlara, i kti d a r orga nları ve idarede denetim olanaklarını sağ l a m a k olsu n ; bazı orga n l a rı n zaman zaman demokratik çevrelere karşı g i riştikleri faal iyetlere son verd i rmek olsun, bütün b u n l a r, kitlelerin güvenini yeniden kaza n m a n ı n ve onları tutuk d u ru m d a n kurta rara k gericileri yen ilgeye u ğ ratma n ı n kaçı nı lmaz b i rer şartıd ı r. Devletleştirme ve ta rım reformu i l e yara a l a n ve emekçileri sömürme araçlarınd a n yoksun edilen gerici tabakal a r, ü l kede reaksiyoner darbe a m a c ı n ı g üden sinsi faa liyetleri n i kuvvetlendi rmekted irler. Bu tabaka l a r, şimdiki dönemin güçl üklerinden kendi a maçlarına fay­ d a l a n ıyorla r ; hakim g u rupları n içindeki fikir ayrı l ı kl a rı n d a n ve sal la ntı l a r­ d a n yararlanıyorla r ; i leri kara rl a rı n işçi sı nıfı, köylü ve orta sınıf yararına uyg u l a nması n ı balta l a m a k için, ida re işlerinde ça lışan tarafta rları n ı kul­ l a n ıyorlar. Bu gerici tabaka l a r, bilimsel sosyalizmi tan ı ma m a n ı n sonucu olarak ortaya çı kan hatalardan faydalanıyorlar. O n l a r, bir «arap sosya­ l izmi», ya da b i r «doğa n sosya lizm» istekleri baha nesiyle, sosya list kuvvet­ lerin başarısına yardımcı olacak gerçek tedbi rlere karşı geliyorl a r O n l a r, i leri kuvvetler a rasında işbirliğini önlemek için her baskı ve şantaj a racına baş vuruyorlar. Gericiler, Suriye'n i n gelişmesini ö nlemek için daima elindeki a raçları hazı r bulundu ra n emperyalistlerin yard ı m ı n ı görmektedir. Aja n l a rı n ı n her yana sokularak gizli faaliyet yürütmeleri yanında gericilerin e l i nde i ktisadi baskı a raçları da va rd ı r. Bunu göstermek için şu örnek yeter : I la ç ticare­ tinin devletleşti ril mesinden sonra birçok batı firmaları, temsi lcilerinin a ra­ c ı l ı ğ ı olmadan, komisyonları n ı a lmaya devam eden bu aracıları işe kat­ madan devlete doğ rudan doğ ruya ilaç satmayı reddetti ler. Yarı resmi «EI Baas» gazetesinden, geçenlerde, emperyalistlerin Su­ riye'de işletmeler kurmak için imzaladıkları bi rkaç a nlaşmadan vazgeçtik­ lerini öğ rendik. 1 001


Gericiler, ısra i l ' i n S u riye s ı n ı rlarına yaptığı silôhlı saldırı l a rı, gerici a ra p devletleri n i n çıkışları n ı kendi a maçlarına kullandı kları g i bi, S u riye'de gerici bir h ü k ümet da rbesi amacını g üden her faa liyetten de faydala nmak­ tad ı rl a r. Bütün bunları ancak i leri kuvvetleri n karş ı l ı k l ı desteği ve ü l keye sosya­ l izm yol u n u açma a macını g üdecek bir progra m ı n gerçekleşti ril mesi için birlikte savaşmaları engel leyebi l i r. Kom ü n i st Partisinin organı "Nidole EI-Şaa b» gazetesi geçenlerde b i r yazısında, a ra p d ünyasında - rakta n Cezayire kadar - bütün savaş cepheleri nde emperyal i stlerin saldırı d a bu­ l u n d u klarına» gericilerin yeniden kuvvet topladığına ve şartlarını kabul ettirerek kaybettikleri d u ru m a yeniden geçebilmek için herşeyi yaptıkla­ rı na işa ret ediyord u . Gericiler ve emperyalistler i l k başta, teker teker Arap devletlerin i n içinde olduğu gibi bütün Arap d ünyasında da ileri kuvvetler a rasında işbirliği o l mamasından fayda l a n maktadırlar. Suriye'de ileri kuvvetlerin karşı l ı kl ı k ı ı olara k biri bi rlerini desteklemeleri yolunda, henüz yeterli o l m a ktan uzak ise de, şimdiden bazı başa rıl a ra ulaşıldı. Bu a maca erişmek için komün i stler ellerinden geleni yapacak­ lardır. Merkez Komitesi kararları n ı n açıklanmasından bir ay sonra i ktidardaki Baas Partisi yen i progra m ı n ı yayı nladı. Baas Partisi bu progra m ı nda, sos­ ya l i st gelişme yolunda i lerlemeye devam etmeyi ; tarım ı n ve sonra da endüstri n i n ekono m i k h a mlesi ni gerçekleştirmeyi ; ekono m i n i n devlet sek­ törü n ü gel iştirmek için ve b u n u n yanında da özel sektörün faaliyeti için olanakla r sağl ıyora k bilimsel plônlamayı uygula mayı kendisi için bir görev saydığ ı n ı açıkladı. Prog ra mda, devlet cihazı n ı n gerici elemanl a rd a n temiz­ lenmesi ve sosya l i st ü l kelerle işbirliği n i n iyileştirilmesi gerektiği bel irtil­ mektedir. Fakat ayni zamanda programda devlet sektörü ile özel sektör a rasında kesin oir s ı n ı r çizileceği vaad edilerek yabancı sermayeye bütün kapıl a r açılmakta ve böylece ü l kede sömürme olana kları g üven a ltına a l ı nmak­ tadır. Programda, köydeki kapital i st i lişkilerde h i ç bir d eğişiklik öngörül me­ mekte, tarı m reformu çerçevesi içinde köylülere dağ ıtı l a n topraklar sos­ ya list sektör kapsa m ı içinde sayıl ma ktadır. Bu prog ramda, h a l k kitleleri ve i leri kuvvetler için demokratik h ü rriyetlere değ i n i lmemektedir bile. Ağu stos ayı son la rında i ktida r cihazı örg ütünde i leriye doğru az çok bir a d ı m atı ldı. Milli Konsey a d ıyla bir yasa ma organı kuru ldu. Bu Konsey'i n ödevlerinden biri yeni b i r Anayasa hazı rla m a k ve bunu 1 967 Tem muzunda halk oyuna s u n m a kt ı r. 95 üyesi olan bu org a na, ezici çoğ u n l u kta b u l u n a n Baasçı sendi ka temsi lcileri yan ı nda köylü örgütleri i l e serbest meslek tem­ silci leri katıl m a ktadı r. Oyeler a rasında, b i l imsel sosyalizm pozisyonunda ola bilecek kişiler de vardır. 1 002


Kom ü n i stlerin defalarca bel irttikleri ve b i r a n önce sönuçlanması ge­ reken ödevlerin gerek halk kitleleri ve gerekse hükü metteki ileri elemanlar ve ü l kedeki ileri kuvvetler eliyle başarıyla çözümlenmesi, Suriye'deki de­ ğişimlerin kara kteri n i n değerlendirilmesine açıklık kazandırabilir. Bu ted bi rlerden vazgeçi lmesi sadece gelişmeni n d u ra klaması ile savaşla kaza n ı l m ı ş başarı ların kaybedilmesi sonucunu doğura b i l i r. En yeni tarih olayları bu bakımdan bize gözle görü l ü r bir örnek vermektedir. Onemli devrimden sonra geçen zaman çok kısadır. Fakat biz, işçi s ı n ı ­ fı m ı z ı n v e emekçi yığ ı n l a rı mı z ı n sosya lizme besledikleri sadaka t ile i leri kuvvetleri n i n gösterd i kleri çabaların ilerici başarı l a rı pekleştirerek geliş­ tireceklerine kesin l i kle i n a nıyoruz. Moris SALlBI

1003


V I Y ETN A M ' DA H A R B

Güney Viyetnom Milli Kurtuluş Cephesi'nin kuruluşunun 5. yıldönümü

Viyetnam halkı 25 yıldan fazla b i r zamandan beri emperyalist sal d ı rg a n ­ Iara karşı kahrama nca savaşmakta d ı r. 1 954 Hazira n ı nda Viyetnam h a ! k ı Fransız sömürgecilerine karşı zafer kazan ı n ca, barışsever h a l kların v e h ü k ü ­ metlerin ça bal a rı sonucunda o zaman ü l kede Cenevre Andıaşması temeli üzerinde yeniden barış kuru ldu. Fakat Fra nsız sömürgecil eri yerine G üney Viyetnam'a ABD em perya l i st­ leri geldi. Amerikan emperyalistleri, gözdeleri Ngo d i n h Diem'in Güney Viyetnam'da kurduğu açık ezgi ve baskı rej i miyle iktidarını yerine otu rt­ m a k a macıyla Cenevre Andıaşması' n ı n uyg u l a n masını balta l a m a k için her yola baş vuruyordu. Amerikan hükümeti, kuklasına geniş ekonomik yard ı m l a r yapıyor, silôh ve h a rp ma lzemesi gönderiyor, sürekli olara k askeri uzmanlarının sayıs ı n ı arttırıyor, k u k l a h ü kü met kuwetleri n i n kurulmasına ya rdı m ediyor, y a n i gerçekte ord u n u n ba k ı m ı n ı üzerine a l ıyord u . Güney Viyetna m, Ameri ka n askeri kliğinin 1 954 Eylü lünde kurduğu SEATO paktı na bağl a n d ı . Bütün b u n l a r Viyetna m'la i l g i l i Cenevre Andıaşmas ı ' n ı n ka ba bir şeki lde çiğnen­ mesiyle yü rütül d ü . O l kede Cenevre Andıaşma s ı ' n ı n titizl i kl e uyg u la nması için, demokratik h ü rriyetler ve ü l kenin barışçı yol l a rla birleşti rilmesi için yığ ı n h a reketleri yayg ı nlaşıp a rtınca, ABD uzma n l a rı n ı n yönelttiği kukla Ngo d i n h Diem ord usu buna vahşice cezri ted birler ve imha seferleriyle cevap verd i . Amerikan genera l leri n i n hazı rladıkl a rı plônl a ra göre köylüler, a s l ı n d a toplama kampları ndan başka b i r şey o l mayan v e «Stratej i k köy» a d ı veri­ len bögelere sürüldü. I m ha seferleri nde onbinlerce g ü n eyli yu rtseveri n kanına girildi. Cenevre Andıaşması ' n ı n imza lan ması n d a n sonra G ü ney Viyetnam yu rt­ severleri a maçlarına ulaşmak için siyasi savaşta çeşitli barışçı yoll a rı 5 y ı l boyunca denediler. Fakat açık terör v e gerici keyfi idare onları, hayat­ l a r ı n ı koru m a k için, Ağustos Devri m i n i n başarıları nı ve a nayurd u n bağ ı m 1 004


sızlığını savu nmak için silôha sarı l maya zorl a d ı . Demokratik kuvvetleri n b i rinci ödevi olara k gü ndemde, kukla idareye ve doğru d a n doğruya sa l ­ d ı rıya geçen ABD emperya lizmine karşı h a l k kitleleri n i n savaşını yönetmek için birleşik bir yönetim org a n ı n ı n kurulması yer a l ıyordu. G üney Viyetnam M i l l i Kurtu l u ş Cephesi işte böyle bir o rg a n o l d u . Kurtu l u ş Cephesi, kurul­ duğundan beri, geniş halk ta bakal a rı ile ü l kenin bütün ileri örgütleri ta rafı ndan desteklenmektedir. B u n l a r a rasında 30 kada r to plumsal ve siyasal örgüt ve bu a rada üç parti : ya ni Devri mci H a l k Partisi, Radikal Sosyal i st ve Demokrat Parti ile G üney Viyetna m ı n Kurtul uşu için Emekçil e r Birliği, ayrıca d a h a başka top l u msal, m i l l i örgütler v e dini örgütler b u l u n ­ m a kta d ı r. K u ru l d u ğ u zamanda olduğu gibi bugün de M i l l i Kurtul u ş Cephesi 'nin a n a ödevi, Amerikan taraftarı kukla idareyi devirmek, a meri ka n işgal­ cilerini ü l keden kovmak ve barış ve tarafsızlık siyasetiyle yönetilecek bağ ı msız demokrati k bir devlet kurmaktır. G üney Viyetnam M i l l i Kurtuluş Cephesi Merkez Komitesi Prezidyu m u Başka n ı N g u e n h u u Tho b i r açıklamasında şöyle dedi : «Dikenin 1 4 m i l ­ yon l u k h a l k ı n ı n u m utları n ı d i le getiren G üney Viyetnam Milli K u rtuluş Cephesi, savaşı sona erd irmekte kararlıdır. Kurtul u ş Cephesi şu dört ama­ c ı n ı yerine getirmek için savaşmaktadı r : Bağ ı msızlık, demokrasi, barış ve tarafsızl ı k. Ve bu savaşta her fedakôrl ığa hazı rdı r. Bu a maçlarımıza u l a ­ şana k a d a r silôhları e l i m izden b ı rakmıyacağız.» Ku rtul u ş Cephesin i n görüşüne göre, ü l kenin bi rleşmesi hakkı nda ya l n ı z ü l kenin h e r i k i böl ü m ü ­ n ü n h a l kl a rı, h i ç bir yabancı müda helesi o l maksızın, karar verebilir ve vermek zorundadır. M i l l i K u rtu luş Cephesi bugün savaşan G ü ney Viyetnam h a l k ı n ı n tek gerçek ve meşru temsi lcisidir. K u rtu l u ş Cephesi bugün ü l kenin beşte dör­ d ü n ü kontro l ü altı nda b u l u n d u rm a ktad ı r. Ku rta rılan bölgelerde bütün i kti­ d a r Ku rtuluş Cephesi n i n bölge komiteleri n i n elinde b u l u n m a ktadı r. B u n l a r, bütün ekonomik ve kültürel hayatı yönetmekte ve demokratik değişikli kleri uyg u l a m a ktad ı r. Gü ney Viyetnamda topraksız ve az toprakıı köylülere 1 965 yazına kada r, h a i n lerin ve hainlerle işbirliği yapa n ları el konmuş topra kl a rından 2 milyon hekta r dağıtı l m ıştır. Köylerde karşı l ı kl ı yard ı m çerçevesi içinde 20.000-den fazla çalışma g u rupu kuru l m u ş v e bu g urup­ l a rda 500.000 köy l ü b i rleşmiştir. Çocukların eğitimine ve ya p l ı l a r a rasında cehaletin g ideri l mesine büyük bir yer veri lmektedir. Okul l a r için bi rleşik bir program yap ı l m ı ş ve ders kitapları n çıkarı l masına da başlanmıştı r. M i l l i Kurtul u ş Cephesi org a n l a rı 40 gazete, 17 dergi ve bültenler yayııı­ l a m a ktad ı r. Milli Ku rtu luş Cephesi'nin çeşitli ü l kelerde resmi temsi lcileri b u l u n m a kta ve u l u slara rası örg ütlerden geniş yard ı m l a r görmektedi r. Buna karşı l ı k G üney Viyetnam kukla hükü meti politik bakımdan ta ma­ men tecrit edilmiş bir d u ru m a düşmüştür. Ngo d i n h Diem'i n devril m es i ıı­ den beri geçen 2 y ı l içinde Saigon'da on hükü met değişikliği o l ması da 1 005


b u n u göstermektedi r. Bu hükümetlerden hiç b i ri i ki aydan fazla ayakta kalama mış, hattô bazı l a rı b i r g ü n bile yaşıya mam ıştır. B u g ü n Saigon'da i ktidarda bulunan Nguyen cao Ky öylesine g üvesiz l i k içindedi r ki, Hitlerin ruh u n u yôd ederek G ü ney Viyetnamda d u ru m u kararşızlıkta n k u rtarmak için en azından 4 Hitler gerektiğ inden söz etmeğe başlamıştır. Bütün bu h ü k ümetler G üney Viyetna mda kimseyi temsil etmemektedi r. B u n la rı işgal­ ciler ayakta tutmakta ve o n l a r da işgalcilere hizmet etmekted i r. Bu yüzden hiçbir meşru hak iddiasında bulunamıyacakları açı ktır. Onun içindir ki, a merikan emperyalistleri nin, Saigondaki «meşru» m a ka m l a rı n yard ı m isteği üzerine G ü ney Viyetnamda kuvvet b u l u n d u rd u kl a rı iddiasını i leri sü rmeleri hiç bir temele daya n m a m a ktad ı r. Kaldı ki ABD h ü kü meti n i n kendisi de a rtık Saigon kukla l a rına ve onla­ rın ordusuna g üven besliyememektedir. Bu yüzden Amerikan h ükümeti G üney Viyetna m halkına karşı savaşın yöneti m i n i tamamen eline a l mıştır. Yan l ı z geçen aylar içinde G üney Viyetnam'daki Ameri kan kuvvetleri n i n sayısı 30.000-den 1 61 .000 kişiye çıkarı l mıştır. Bu sömürge harbi en bar­ barca metod l a rla yürütül mekted i r. G üney Viyetnam'da Ameri kan misil­ leme birliklerin i n askerleri «tarama» faaliyetlerine doğrudan doğruya katıl ­ m a kta, barışçı köyleri yakıp yıkmakta, h a l k ı öldü rmekte, ürünleri v e hay­ va n la rı yok etmektedir. Yoğ u n iskôn bölgeleri n i n bombard ı m a n ı na «B-52» tipi strateji k bombard ı m a n u ça kl a rı katılma ktad ı r. Işga lciler, gaz ve d iğer kimyasal zehirli maddeler gibi en vahşice savaş araçlarını halka karşı k u l l a n ma ktadı r. G ü ney Viyetnam h a l kı n a karşı bir bakterioloji harbine geçi l mesi için hazırl ı k ya p ı l m a ktad ı r. Bu a maca u yg u n olara k, bakterioloji ve kimya harb i n i n yöneti miyle i l g i l i a raştırmalar yapan 408 n u m a ra l ı a me­ rikan enstitüs ü n ü n b i r şubesi Japonya'dan Güney Viyetnam'a n a k/edi l ­ miştir. Bütün b u n l a rı n ya nında a merikan hava korsan l a rı Viyetnam Demokratik C u m h u riyetini, - yani bağımsız ve egemen bir dev/etin topra klarını - bom­ b a rd ı ma n a devam etmekte ve şiddetlend i rmektedir. Bu vicdansız s a l d ı rı l a r, 1 954 Cenevre-Çin h i n d i And/aşması'nın kabaca çiğnen mesi, Birleşm iş Mi/­ /etler Yasası'nın ayak/ar a ltına a l ı nması, devletler h u k u ku n u n ezil mesin­ den başka bi rşey o / mayıp d ü nyan ı n bu bölgesinde barışı ciddi tehl i kelere s ü rü klemekte ve bütün barışsever insanlığın kesin protesto ve h i ddetin i doğ u rm a ktad ı r. Bütün d ü nyadaki namus/u kişi ler, G ü ney Viyetnam'da M i l l i Kurtu/uş Cephesinden başka temsil h a kkına sahip b i r i ktidar olmadığını ve Ku rtul u ş Cephesi' n i n 2 2 M a rt 1 965 memora nd u m unda Viyetna m savaşının d u rdu­ rulması için gerçekçi ve haklı temellerin i leri s ü rü l m üş olduğunu görmek­ tedir. Bu soru n la i l g i l i olara k M i l l i Cephe ile Viyetnam Demokratik Cum­ hu riyeti hü kümetin i n sundu kları teklif/er, Cenevre And/aşması i l ke/eri temel ine - barış, bağı msızlık, egemenl i k, birlik ve Viyetna m ' ı n toprak bütü n l ü ğ ü - temel lerine dayan m a ktad ı r. Bu i l keler şu şartları gerektirmek1 006


ted i r : G üney Viyetnam'dan bütün a merikan b i rl i klerinin çıkması ; o radaki yabancı askeri üslerin kal d ı rı l ması ; Viyetnam Demokratik Cu m h u riyeti top­ rak l a rı n ı n bombalan masına son veri lmesi ve Viyetnam halkı n ı n kendi iç soru n l a rında kendisi n i n kara r vermesi hakkın ı n ta n ı n ması. ABD hükü meti, G üney Viyetna ma yığ ı la n m uazza m h a rp gücüne rağ ­ men , ABD- n i n Viyetna mdaki sald ı rg a n l ı k savaşına s o n vermesini isteyen d ü nya kamu oyu n u n çağrısını, G üney Viyetna m M i l l i Kurtul u ş Cephesinin ve Viyetnam Demokratik Cu m h u riyetinin gittikçe o rta n kuvvetini, Viyetnam h a l kı n ı n savaşı n ı sosya list kompın kesi n l i kle desteklemesin i hesaba kotmak zoru ndadır. vI. S U MAR

1 007


Batı Almanyada işçi sımfının durumu üstüne

Redaksi y on tarafından. Dergimiz 1 963 te «Ingilterede işçi sınıfının du­ rumu üstüne bir inceleme» yayınladı. Bu yazıyı yayınlamakla redaksiyon şu amacı güdü'fordu: Marksistlerin dikkatini bu alanda araştırmalar yap­ maya çekmek. Zamanında redaksiyon notunda da belirtildiği gibi, işçi sınıfının durumunu incelemek zorunluğu, bunun yalnız Marksistlerin baş­ lıca bir ödevi olmasından ileri gelmiyor. işçi sınıfının durumunu ince/e­ men in zorunluğunda sınıf savaşının çekici kuvvetinin kökleri vardır. Işçi hareketinin politikası ve savaş taktiği, emekçilerin durumundan ve hayat şartlarından çıkan istek ve ihtiyaçlarını doğurduğu gerçek bilgi ve şuura dayandığı takdirde doğru ve temeli olur.

Bu sayımıza ilôve olarak Alman Komünist Partisi Merkez Komitesinin direktifi ile bir araştırıcılar grupu tarafından hazır/anan Batı Almanyada işçi sınıfının durumu ile ilgili materyelleri yayınlıyoruz . •

ikinci D ünya Harb i n i n sonunda bütün Almanyada emekçi h a l k ı n büyük bir kısmı, faşizmden k u rtu luşun, ekono m i k merkezi leşmeni n politi k bakı m­ d a n kötüye k u l l a n ı l m a s ı n ı önleyecek b i r toplu m sa l d üzen i n kuru lacağ ı n a i n a nıyordu. H a rbi kaza n a n kuvvetleri n imza l a d ı ğ ı Potsdam a n l aşması, böyle bir inanç için kuvvetli b i r i m kô n veriyordu. Anlaşma olağanüstü ekonomik merkezleşmeleri ortadan kaldırmayı ön görüyordu. Alman De­ mokrati k Cumhuriyetinde bu yola g i d i l miştir. Batı Alma nyada bu tarihsel teklif göz önünde tutul ma mıştı r: B u n u n için de işçi sınıfını n topl u m için­ deki d u ru m u temelde değ i şmemişti r.

I. işçi sınıfının büyümesi 1 950 den beri Batı Almanyad a n is b i hızlı ekonomik bir gelişme olmuş­ tur. Bu harb sonrası hızlı gelişmenin sebebi devletçi tekel politi kası n ı n tek n i k gelişmeyi teşvik edici tedbirleri v e 1 96 1 d e n beri b u n u n h i çte küçümsenmiyecek b i r parçası Demokratik Alman Cu m h u riyetinin soyu l ­ masıdır. Işçi s ı n ı f ı n ı n belirli b i r ö lçüde büyü mesi v e yapısında değişikliğe uğraması buna bağ l ı d ı r. Tekelci burj uvazi n i n ideolog l a rı proleta rya n ı n ortadan ka l ktığ ı n ı i d d i a etmektedirler. Batı A l m a n başba k a n ı Erhard, son zamanla rda Batı Alma nya n ı n «şekillenmiş toplum» yolunda olduğunu açık­ ladı. Bu düzende hiç b i r sınıf çelişmesi yoktur ve bütün toplum g ru p l a rı 1 008


g ittikçe daha fazla birbi rleri i l e iş b i rl i ğ i yapmaktadırlar. Başka iddialar da şu merkezde d i r : I şçi yığ ı n l a rı uzun za mandanberi arta tabakaya y ü k­ selm işlerdir ve bu M a rksizmin sınıf teori s i n i çürütmektedi r. Günde/ikçi iş alanının genişlemesi Şüphe yok ki kapita l i z m i n methiyecileri bile bağ ı m l ı emekçiler sayısının yı l l a rda n beri h ızla a rtt ı ğ ı n ı kabul ediyorl a r. Şu da bir gerçekt i r ki, bu «bağ ı ml ı l a r.. her g ü n i ş güçleri n i satmak zoru ndad ı rl a r b u n u n için de bunlar işçi s ınıfı n ı n içinded i rler (direktörler, menacerler ve yü ksek memur­ lar ha riç). Bu gerçek a çı kca hızlı, deva m l ı b i r şekilde Batı Alman h a l kı n ı n prole­ terleşme prosesinde i lerled i ğ i n i ispat ediyor. Halkın çoğ a l a n bir kısmı iş gücünü satmaıda yaşa d ı ğ ı b i r sırada, ü reti m a raçları sahi pleri bütün h a l ka kıyasla aza l m a ktadıriar. Bu prose h a l k ekono m i s i n i n değ i ş i k kollarında açı k bu şeki lde gürülü­ yar. Orneğ i n ta rımda 1 950 i l e 1 963 a rasında yüzde 1 9, sanayi ve esnaf­ I ı kta yüzde 18 azalma vardı r. Toptan ticaret ve servis ekonomisi nde ise yüzde 21 yükselme vard ı r. Oteya ndan tarımda işçi ve memurların sayısı yüzde 56 düşmüştür. Oretim ekonomi s i n i n öteki kol larında yüzde 51 , hizmet servisleri nde ve toptan tica ret ekonomisinde ise hatta yüzde 58 yükselme va rdı r. Işçi sınıfının büyümesinin kaynakları So n za manlarda ekono m i n i n ü reti m kesi mine isci ve memur alara k g i denler aza l m ı ştır. Fa kat bağımsız ekonom i ye s a h i b olanlar hızla azal­ makta d ı rlar. Ta rım ve zanaat üretimi ala n l a rı dışında da bağımsız ü retim yapanlarl a «bağ ı msız olmaya n l a r.. a rasındaki i lişkiler değişiyor. i ki nci lerin sayısı çok hızla yükselmektedir. Oretimde bağımsız o l a n larla «bağ ı m l ı lar.. a rası ndaki ilişkilerin değiş­ mesi, işçi memur ve devlet memu rl a rı n ı n a rtmasında önem l i b i r kaynak olmaktad ı r. 1 950 ile 1 963 a rasında işçi, memur ve devlet memurla rı nın sayısı 1 4,6 m i lyondan 2 1 , 3 m i l yona yükselmiştir. Bu a rtış her şeyden ewel şu sebeplere dayanıyo r : Bağı msız ve ya rd ı m ıoşa çal ışan aile mensupları sayısı ta rı mda 1 950 i l e 1 963 a rasında 1 .236.000 aza l m ı ştır. Zenaatkar ve esnaf a i lelerinde ise 1 60.000. 1 956 ya kada r Çekoslovakya ve Polanyad a n Batı Alma nya'ya g ö ç eden lerin sayısı 5 . 7 m i lyona va rmı ştır. B u n l a r ara­ sında 3,0 m i lyonu ça l ışabilen i nsandır. Hemen hemen bunları n hepsi işçi ve mem u r olara k Batı Alma nyada iş bulmuşlard ı r. Bununla beraber çoğu uzun za m a n işsiz ka l m ı ş l a rd ı r. Bu 5,7 mi lyon göçmen arasında bir milyon bağımsız ve yard ı m laşarak ça lışan a i le va rd ı . Bunları n sayısı 1 956 da ise yalnız 200.000 i d i . i ş ç i v e m e m u r sayısının artışında karın işç i sayısı n ı n yü ksel mesi önem li b i r yer tutuyor. 1 950 ile 1 962 a rasında kadın işçi ve memurl a rı n sayısı 66

1 009


1 ,8 milyon arttı. Bunların «ba ğ ı m l ı » ça lışabilen i nsan sayısına kıyasla ora nı yüzde 30,7 den 33,5 e yükseldi. Bu zaman içinde ça lışan kad ı nların evlenme o ra n ı yüzde 25 den 32 ye y ü kselmiştir. Şü phe yok ki, çalışabi len kadın l a rı n büyük kısmı işçi sınıfı a rasında n toplanmaktadır. Batı Alma nyada işçi sınıfı n ı n esaslı büyüme kaynakları arasında yabancı i ş g ücü a k ı n ı da va rd ı r. 1 960 ortal a rında 276.000 alan yabancı işçilerin sayısı 1 964 son baharında bir mi lyonu b u l d u . Savaş sonra s ı devrede Batı Al ma nyada emekçi lerin i ş kol la rı arası nda yer değişti rmeleri de çok hızlandı. En çok göze çarpan, ta rımda çalışan işçi ve memurları n çok aza l m a m a l ı d ı r. Buna ka rş ı l ı k ticaret, para ve sigorta a l a n larında ça lışanlarda hızlı b i r a rtış vard ı r. Eskiden önemli iş g rupları b u g ü n işçi ve memurların yal n ı z küçük bir kısmı n ı teşkil etmektedi rler. Tarı m ve orman ekonomisinde bağ ı m l ı ça l ı ­ ş a n l a rı n yüzdesi 6 , 7 den 2,6 y a d üştü. Madenci l i kte yüzde 4,2'den 2,7'ye. Tekstil ve giyim sanayiinde işçi ve memurları n yüzdesi, 7,0 den 5,5'e düştü. 1 950'de bütün işçi ve memurl a rı n yüzde 4, l 'i Federal Dem i ryo l la rı i d a re­ sinde ça lışıyord u . 1 962'de ise ya l n ı z yüzde 2,5'i ça l ı şıyord u . Bugün «ev hizmetinde» ça lışanların yüzdesi 2,3'tür. Eskiden yüzde 4,2 idi. Oteya ndan tica rette çal ışa nların yüzdesi 8,6'd a n 12,1 'e yükseld i . Yapı işlerinde ça l ı ­ ş a n la rı n ise 5,8'den 8,O'e, ma ki ne, çel i k v e u l uştırma a raçları yapısında 7,8'den 1 0,5'e ve elektrotekni kte 2,3'ten 4,O'e yükseldi. işçi s ınıfı n ı n ya pısında adım a d ı m meydana gelen değişikl iğin sebebi, her şeyden evvel ü retici g ü çlerdeki gelişmed i r. Kapita l izmde sermayenin yığınla imha edilmesi ile bağlı olan teknik devri m, emekçi lerin yapısında da değ işiklikler yapmaktadı r. Bu değişiklik ekonomi koll a rında olduğu gibi, çeşitli mesleklerde ve başka a l a n l a rda kendini göstermektedi r. Aynı zamanda kapitalizmin bazı parozit etki leri emekçileri n durumunu etkile­ mektedir. Hizmet servislerinin, tica ret makanizma s ı n ı n olağanüstü ölçü­ lerle büyümesinde olduğu gibi. Bu değişiklikle paralel olara k, işçi s ı n ıfı içinde memur kısmı hızla büyü mektedir. B u n u n sebebi, kısmen teknik geliş­ medir (teknik memurların artması). Kısmen de hizmet servisleri n i n ve tica­ ret bölgesin i n genişlemesi ile m a ka nizması n ı n şişmesid ir •

Ikinci D ünya H a rbinden evvel yüz işçiye 38 memur ve devlet mem u ru d üşmekte idi. 1 962'de ise bu ora n 60'0 y ü kselm iştir. Işçi sı nıfı ya pısındaki değişi klik bir de şu yönde kendini gösteriyor: işçi ve memur sayısı n ı n büyük bir kısmı büyük fa brikalarda ça l ı ş m a ktadıriar. 1 952'da ça lışan 1 .000 kişi n i n yüıde 34,2'si işçi ve memur olara k fabrika­ larda ça lışıyord u . 1 961 'de ise bu aran yüzde 40,1 d i r. Bazı ü retim kolla ­ rı nda bu yü kseliş özel likle kuvvetlid i r. Orneğ i n kimya sanayiinde yüzde 53,O'den 62,4 makine i nşaatında yüzde 38,8'den 45,2'ye u laştırma a raçla­ rında 67,8'den 80,8'e ve elektroteknik sanayi inde yüzde 41 ,4'den 55,8'e y ü kselmiştir. Işçilerin büyük fabri kalarda toplanması, işçi s ı n ı fı n ı n savaşını kolaylaştı rmakta d ı r. Fakat ekonominin bütünü için, işçilerin büyük fabri 1010


1 kalarda topl a n d ı ğ ı n ı iddia edemeyiz. Hizmet servisleri n i n büyü mesi karşı bir eğ i l i m i etkilemekte ve birçok küçük yen i iş yerlerin i n kuru l masına sebep olmaktadı r.

II. Sosyal durum ve sanayi işçilerinin sömürülmesi Almanyayı prati kte parçalanmaya yöneIten para reformundan son ra (1 94S) tekelci sermaye Batı Al manyadaki d u ru m u n u d üzeltmek ve kuvvet­ Iendirmek işine g i rişti. Büyük burjuvazi, Alman Sendikalar Birl i ğ i n i n (DGB) progra m ı nda da kayded i l d i ğ i g i bi, eski sermayec i l i k şartları n ı diri itmeyi başardı. Emekçilerin kesesinden «mucize» Büyük burj uvazi aynı zamanda işçi sı nıfı n ı n hesabına, nisbi bir eko n o m i k ilerleme kaydetmeyi de başard ı . Emekçi ler ha rpten sonra sefa let g ünde­ l i kleri ile fabri ka l a rı kurd u l a r ve sık sık sözü edilen Batı Alman «ekonomik m ucizesini" ya rattı ı a r. Fakat kendileri bu «mucizenin" üvey evlôtları idi. Bugün de öyledirler. 1 950'den beri sa nayi ü reti m i hemen hemen üç misli a rttı. Batı Alman ekonomisi 1 945'de kapita l i st memleketler ü ret i m i n i n yüde 4, 1 'i n i veriyordu . B u yüzde, 1 963'te 9,4'e yükseldi. Böylelikle Federal Almanya, sanayi ü re­ timi bakı mından kapita l i st memleketler içinde B i rleş i k Ameri kadan sonra ikinci yeri a l d ı . Federal Alma nya dış tica rette de i ki n c i Dü nya Harbinden evvel A l ma nya n ı n d u ru m u nu tekrar elde etm i ş ve kapital ist memleketler a rasında tekrar ikinci d u ruma geçmişt i r. işçi gündelik/erinin dinamizmi Deği ş i k elveri ş l i faktörler Batı Alman işçi s ı n ı f ı n ı n sava ş ı n ı kolaylaştır­ m a kta d ı r. Ekonomik bakımdan daha yüksek g ü ndeli k ve daha iyi ça lışma şa rtları için savaşı kolaylaştıra n , her şeyden evvel uzun zaman s ü ren kon ­ j on kt ü r o l m uştur. işsizl i k h ı z l a azal maya başla d ı ; 1 950'de işsiz l i k ora n ı yüzde 1 0,2' i d i . 1 963'te i s e ya l n ı z yüzde O,S'dir. Yığ ı n meselesi olarak işsiz­ lik yı l l a rdanberi öne m i n i kaybetmiş a ks i ne, epeyce zamandanberi i ş g ücü yetersizliğe kendi n i açık açı k bir şekilde göstermeye başlamıştı r.

Ql u m l u

ve önem l i b i r etken olara k, Demokratik Alman C u m h u riyetinde

sosya l iz m i n kuru l ması Batı A l ma nyadaki gelişme üzeri nde etki ve baskı ya pma kta d ı r. Tekelci burjuvazi a l d ı ğ ı bütün kararlarda, her şeyden evvel sosyal ve ekonomik a l a n l a rda, Demokratik Alman Cu m hu riyeti ndeki emekçi h a l kı n elde etti kleri ni hesap l a m a k zoru nda d ı r. Bu d u ru m şüphesiz, Batı Almanyada sendikaların sosyal haklar elde etme işini kolaylaştırmakta d ı r. Batı Alma nyada I ki n c i Dünya Harbinden sonra birleşik send i ka h a ra keti önemli sosyal başarı l a r kaydedeb i l i rd i . Ama bu a maçlar için savaşmak 66'

1 01 1


gerekird i . Batı Alman işçi sınıfa savaşta kara rlı olmasa idi, sayd ı ğ ı m ı z elverişli şartlara rağ men her h a n g i b i r başarı e l d e edemezdi. Ateyandan bütün imkônlardan deva m l ı b i r şekilde faydalanmakla, ekonom i k savaş­ l a rda daha a ktif olmakla, ve daha fazla a maca ulaşmak bilinci ile hara ­ ket etmekle d a h a b ü y ü k başarı l a r e l d e ed i lebi l i rd i . 1 950 i l e 1 963 a rasında send i ka l a rı n gü ndeliklerin a rtı rılması u ğ runda yürüttükleri savaşı sonunda, gerçek gündelik a rtışı, bu sırada hayat paha­ I ı l ığ ı yüzde 32 a l masına rağ men orta lama olara k yüzde 75'e u laştı. B u n u n i ç i n ta biidir k i , i ş ç i v e memurlar genel olarak ihtiyaçları nı 1 5 y ı l evvelkine kıyasla daha iyi karş ı l a m a ktadırlar. Fakat b u rada şuna d i kkat etmek gerek : Ha rpten sonra 1 950 y ı l ı nda ücret seviyesi çok d ü ş ü ktü ve Batı Alma nyada sanayi i n gel işmesi ayarında değ i l d i . B u n u n l a beraber bu zaman içinde saat başına d üşen ü reti m yüzde 121 y ü kse l miştir. Ya ni esasta gerçek g ü ndeli kten daha hızla yüksel miştir. üreti mde çalışma h ı z ı n ı n a rtma s ı n ı n yükledi ğ i ağ ırl ı k, s i n i rlere fazla yüklen mek, g ündelik­ Ierin a rtması i l e a ncak kı smen g ideril mektedi r. Send ikalar (öreği n «Boverya progra m ı n da») ve Alman Sosyal Demokrat Partisi, işçi · ve memurlar için «toplum ça lışmasının gel i ri nden haklı bir pay» a l mayı i leri s ü rmektedi rler. Gündeliklerin arttı rı l masında çok büyük farkların varl ı ğ ı na d i kkat etmek gerek. Kad ı n işçilerin g ü ndel i kleri, erkekleri n ki nden ortala ma üçte b i r , kad a r azd ı r. Gündelik/erde fark Memurlarda bu fark yüzde 20-25'tir. Bu fark eşit u z m a n l ı k kol larındad ı r. Kad ı n l a rı n erkeklere kıyasla ancak pek az b i r kısmı yüksek kalitel i iş elde etmek imkônına sa h i b olduklarından, kadın erkekler a rası ndaki gerçek gel i r farkı hattô yüzde 40' 1 b u l u r. işçi ve memu rlar arasında gelir fa rkları her za man va rd ı r. Fakat bu fark ha rpten evveline kıyasla daha azd ı r. Erkeklerde bu fark hemen hemen yüzde 20'dir. Kad ı n l a rda yüzde 1 5'ten azdır. Geli rlerdeki bu yakı nlaşma memurları n sosyal durumları n ı n daha fazla işçi leri n ki n e benzed i ğ i n i gös­ teriyor. B u n u büyük ölçüde çalışma şa rtla rında da görmek ka b i l d i r. işçi ve memur a i lelerinde yaşa ma a n layışı çok farkl ıdır. B u n u n içi n d i r k i , a z g ü ndel i k a l a n tabaka yeter g ı d a maddeleri, g i y i m eşyası sağlıya­ b i l mek için g ündel i kleri n i , yü kseltme savaşına gi rişir. Bir kısı m işçi ve memu r da uzun zaman kullanı lacak i htiyaç maddeleri, meselô küçük b i r otomobil sa h i b i o l a b i ! m e k d ı ş memleketlere seya hat etmek i ç i n g ündelik­ leri a rttırma savaşına g i rişir. 1 950'den bu yana gerçek gündeli klerde görülen yüzde 75 yüksel meye ka rş ı l ı k, kapita l i stlerin kô rları çok daha fazla a rtmışt ı r. Gerçekten de b i r y a n d a işçi v e memurlar, öteya nda sermayeciler a rasında m i l l i gelirin dağılışında ta raflara düşan payda az değ i ş i k l i k olmuştur. 1012


Smıf fa r kı derinleşiyor

Fakat 1 950'den bu yana işçi ve memurl a rı n sayısı hemen de yüzde 50 a rtmıştı r. Bu zam a n içinde sermayecilerin sayısı yüzde 10 aza l mıştır. Bu d u ru m a g ö re, genel ekonomik gelişmeye nisbi olara k eşit hacimle katı/­ mış olsa l a rd ı , m i l l i gelirden g ü ndeliklere d üşen h i ssenin önemli ölçüde a rtması gereki rd i . Ama gerçekte m i l l i gelirden işçi ve memurlara d üşen pay azalmışt". Çünkü onların g e l i rleri sermayecilere kıyasla çok daha yavaş a rtm ıştır? Büyük burjuvazinin ekonom i stleri" m i l l i geliri n d a ğ ı l ı ş ı n ­ daki yüzde n i s beti «sosyal .. pazar ekonomisine «delil .. olarak göstermek istedikleri zaman, emekçilerin değişen sosyal ya pısı n ı g i zliyar ve gerçekleri değiştiriyorl a r. Sermayeci lerin y ı l l ı k gayrı safi geliri, işçi ve memurları nkine kıyasla esaslı olara k daha çabuk yü kselmişti r. Burada şunu da kaydetmek gerek : Sermayeci lere kıyasla küçük köylii lerin, zenaatkô rla rın, serbest meslek sahi pleri nin geliri , genel olara k işçi leri nkinden yü ksek değ i ld i r. B u n u n içindir k i eldeki bilgi bu yazıda ele a l ı na n b ü t ü n «bağ ı msız» g ru p l a r i ç i n doğru ve onların d u r u m u n u temsil edici değ i l d i r. Gerçekte b ü y ü k sermaye­ cileri n geliri, orta sermayecilere kıyasla çok daha h ı zla a rtmaktad ı r. Batı Alma nyada kôr ek'.lnamisini karakterize edebi lmek için, Batı Alman servet verg isi statistikler.n i n verdiği bilgiyi d e göz önünde tutma k gerek. Bu statisti kler yal n ı z vergi memurları n ı n bildiği servetler hakkında yapı/­ dığından gerçek d u ru m u yansıtmaktan uzakt ı rl a r. 1 953'te b i r m i lyon markın üstünde serveti olanların sayısı 1 .600 kişi idi. Bunların zen g i n l i kleri n i n topl a m ı 6 , 5 m i lyar m a rkı bu luyord u . 1 963'te i s e m i lyon u n üstünde serveti o l a n l a rı n sayısı ii 663 buluyordu. B u n l a rı n servet topla mı ise 37,7 m i lyar markı aşıyord u . Zeng i n l i ğ i m i lyonu aşan bu doğ al şahıslar yanında, bir d e zeng i n l i kleri m i lyonu n üstünde olan korporasyonlar vard ı r. 1 953'te bun­ l a rı n topla m zeng i nl i ğ i 24 m ilyar 1 960'ta i se, 60 m ilyar marktı. Yüksek kôrla rı büyük a ksiyon ş i rketleri n i n bilônçolarında görmek kabil­ d i r. Bu bilô nçolara göre, 1 962 de Batı Alma nya a ksiyonlu şi rketleri idare mecl isi üyelerine ortalama 1 00.000 mark ödenmişti r. Bundan daha yüksek topl a m l a r da öden miştir. Orneğ i n büyük satış mağazası tröstlerinden Kaufhold A Ş ve Ka rstadt AŞ 460.000 m a rk ödemişlerd i r. Bayer Boya fa brika l a rı AŞ 325.000 ma rk. AEG 350.000 ma rk. Deutschen Bank AŞ 375.000 mark. Bu gelirler sanayide çal ı ş a n b i r uzman işçi n i n g ü ndeliğin­ den 50 misli fazlad ı r. B i rçok şahsı n bu g i b i y üksek ayl ı k ı ı birden fazla ödevi vard ı r. B u n u n d ı ş ı nda bir de g e l i rden hisse sentleri o l m a ktadırlar 1 950'de 200 m i lyon mark a ksiyonerlere h isse ola ra k dağıtılmıştır. 1961 'de ise 3 . 1 50 ma rk. Demek ol uyor ki, a ksiyonerlerin geliri 15 defa a rtmıştır. Bunların m i l l i gelirden y ı l l ı k payları da önemli bir o randa yükse l m i ştir. Bu göze bota n artışa rağmen şu noktayı iyice bellemek gere k : Kôrın h isse o l a ra k dağ ıtıl a n kısmı, genel kôrın küçük bir p a rça s ı d ı r. 50 önemli Batı Alman şi rketi n i n b i l ô n çoları i ncelendiğinde, a n l a ş ı l ıyor ki, 1 962 yılı nda 1013


kördan «ya l n ız» 1 ,3 m i lya r mark h isse olara k dağıtı lmıştı r. Oysa bu zaman içinde şirketlerin körı 5,5 milya r marktı. Batı Alman resmi çevreleri n ver­ d i ğ i bi lg iye göre, 1 962 y ı l ı nda bütün şi rketlerin dağ ıtma d ı kl a rı körların topla m ı 1 5,6 milyar ma rkı b u l m a ktad ı r. Tekel leri n bu işiti l memiş y ü ksek karları ve büyük zen g i n l i kleri n hızla büyü mesi, Batı Almanyada işçileri n sömürülmesinin h ızla arttığ ı n ı is bat etmektedir. Bu olay şunu da isbat etmektedi r : Birlikte dayan ışma, sosyal orta k l ı k propagandalarına rağ men, s ı n ı f ayrıl ı kl a rı ortad a n kalkmış değ i l ­ "dir. Aksine bu ayrı l ı kl a r d a h a da deri nleşmiştir.

III. Sömürmeyi kuvvetlendirme metodları Oreti m i n ve kôrın a rtmasında h ı z l ı b i l imsel i lerleme ve yeni teknik buluş­ l a r tabii büyük bir rol oynamakta d ı rl a r. «Sermaye i le» yani daha çok ser­ maye yatırı m ı ile ya p ı l a n bu rasyonal izasyonu burjuvazi ta rafından şöyle yoru m l a nm a ktadır: Bu g ibi rasyonalizasyonlar, işçilere daha az çalışmak ve aynı zamanda daha çok kaza n m a k imkônını vermektedir. Yeni teknilc, sömürmenin kuvvetlenmesinde bir araçtır Daha az ça l ı ş m a k iddia edildiği g i bi, sömürmenin aza l ması, yahut hattô sömürmenin tamamen orta d a n kaldırılması a n l a m ı na gelecekti. Fakat ger­ çekte sömürmenin gelişmesin i iş saatlerin i n topla m ı değiL. özellikle yuka­ rıda sözü edilen kôrın y ü ksekliği gösterir. Batı Alman sanayi işçileri saat başına 1 964'te 1 950'ye kıyasla ü retimde yüzde 1 40 bir a rtış kaydetmiş­ lerd i r. Bu zama n içinde çalışma saatleri nde ya l n ı z yüzde 6 azalma olmuş­ tur. Gerçek çal ışma zamanı, y ı l l a rdanberi, anlaşma tarifelerin i n üstünde ka i ma ktadı r. Gerçekten de modern kapita l i st ü retim i nde işçilerin çalışma yükü de­ va m l ı olarak ağ ırlaşmaktadı r. Kapita l i st işletmelerde tekni k gelişme ile beraber aynı zamanda ça lışma h ı z ı n ı arttı rmayı denemeyenler pek azd ı r. Bununla beraber, ü retim çoğ a l ma sı n ı n önemli bir k ı s m ı n ı n modern tek­ n i ğ i n ku l l a n ı lmasından m ı yoksa ça lışma hızı n ı n a rtmasından mı i leri geldiği tesbit edilemez. Fakat çoğ u za m a n teknik i lerleme, ça lışma hızını a rttırma ted b irleri i l e bağ l ı d ı r. Bunun için ka pita lizmde rasyonal izasyon işçilerin yükünü arttırıyor ve onların sağ l ı ğ ı na zararlı oluyor. Bu sebeple­ d i r ki, fabrika personeline ve fabrika danışmalarına çalışma hızı kon u ­ sunda s ö z h a k k ı ta n ı n ma mıştı r. Tekni k i lerleme her şeyden evvel işçi ve memurla r için sert iş şartları yaratıyor. Batı Alma nyada ça lışma yükü ya l n ı z basit olara k a rtmış değ i l d i r. Bu y ü k, kal itetif ola ra k da değişmiştir. Ça lışma yükünün a rtması hiç bir zaman doğrudan doğruya fiziki yük ola ra k ken d i n i göstermez. Bu hattô eksiimiş bile olabil ir. Fakat sinir yükü olara k hızlı bir tempo ile artar ki, bu da 1014


i şçiyi fiziki bakımdan da yıkar. Otomasyonla ya hut yarı otomasyonla ü re­ tim de patronl a rı n işçilerden neler istedikleri, Batı A l m a n rasyonalisyan

topl a ntısında açıkla n m ı ştı r : «Oretim prosesi a rta n bir hızla yürüyor; b i rçok bozu l m a imkônlarının varl ı ğ ınd a n, opti k ve a kustik işaretleri n d i kkatle izlenmesi gerektiğ inden, geniş bir a l a nda çeşitli ü retim aşamaları n ı n kontrolü lüzumu n d a n ötürü, d ikkatin attı rılması, kuvvetli konsatrasiyon ve ça buk rea ksiyon gereklidir. Batı Alman sa nayi sendika s ı org a n ı «Metalı» bu tabloyu prati kte elde edilen tecrübelerle ta mamlıyo rd u : Modern bir haddehanede yönetimde olan bir insan, 1 20 çevirgeç ve ayarlama a raçı 26 a let idare etmeli yahut göz altında tutma ı ı d ı r. B i r sa niyel i k bir d i kkatsızlı k bile ölçü iemelecek zararl a ra sebep olabilir. Yal n ı z gençler bu yükü taşıya b i liyorlar. Modern haddehanelerde çalışanlar hiçbir zaman kırk yaşın üstünde değillerdir. Altı, sekiz yahut daha fazla hadde i d a re edenlerin çoğu 1 8-20 yaşyarı a rasında oluyorl a r. (<<Metal ı » Metal Işçileri Sendikası n ı n lG Meta l l' i n gazetesi, fra n kfurt Main 2 6 Ağ ustos 1 959.) Otomosyanun sonuçları Bu gelişmenin, çal ışma yükü yanında, işçi sı nıfı için daha başka olağa­ n üstü ağır sonuçları d a vardı r. Otomasyon her yıl işçi v e memurl a rı n artan bir kısm ı n ı şu gerçekle karşı karşıya getiriyo r : Teknik gelişme bazı meslek­ leri gereksiz hale getird iğ inden, ve meslek bilgilerini değiştirmeyi zorla­ d ı ğ ı n d a n , elde erii miş uzm a nl ı kl a r ihtiyaçlara cevap veremez hale geliyor. Metal Işçileri Sendikası n ı n (lG Meta lı) b i r a raştırması, örnek olara k bu g ü n a rtık kıymetini kaybetmiş «ve a rtık kullanı l mayan» bazı meslekleri ortaya koyuyo r : Doku macı l ı k metal bileyiciliği, lehimci l i k, hadde çekiciliği gibi. Batı Al m a n Tekstil -Giyim eşyası sendikası bir a raştırma raporunda «Tekstil Sanayiinde Rasyonilasyonu n Sosyal Sonuçları» h a kkı nda ş u n l a rı bel irtiyo r : Pam u k dokuması sanayiinde b i r i p l i k fabrikasında rasyonal izas­ yondan sonra iş gücünün üçte i kisi işten çıkarı ld ı . «50-60 iş g ücü bu g ü n orada evvelce 1 50-1 60 işçi n i n dakuduğundan fazla dakuyor. .. B i r kısım işçi yeniden meslek öğ ren mek zorundadır. fakat Bonn devleti n i n ve pat­ ronların yeni meslek öğrenmek için yaptı kları yard ı m bazı istisn a l a rdan öteye geçmez. Genel olara k Batı Alma nyada uzman işçiler sayısı, işçilerin topl a m sayısı ile kıyasla azalm ıştı r. 1 951 y ı l ı nda işçilerin yüzde 57,4'ü uzmandı. 1 962'de yalnız yüzde 52,4'ü uzm a nd ı r. Yine aynı devre içinde kad ı n işçiler a rasında u zm a n l ı k yüzdesi, I I , 3'ten 6,2'ye düşmüştür. Kalite yapısı n ı n böylece d ü şmesi, kaçı n ı l maz olarak g ü ndeli kleri de etki lemekte v e onların d üşmesine sebep olmaktad ı r. çoğu otomasyon sebebi ile çal ıştı ğ ı yerden çıkarılarak başka yerde, daha az gü ndeli kle ça lıştı rı l m a ktad ı r. 1 951-1962 y ı l l a rı a rasında 1 4 Batı Alman sanayi kolunda 1 73.000 iş yeri aza lm ı ştır. Bu d u ru mda işçiler Batı Al m a n ekonomisinin deva m l ı genişlemesi saye1015


sinde iş b u l m u şlard ı r. Fakat çoğu düşük ücretle ça l ı ş m a k zorundadır. Güvenden en çok yoks u n o l a n l a r küçük iş yerleri d i r. Bunların d u ru m u modern b i r ü retimi sağ layaca k sermayeyi yatıracak halde değ i l d i r. Bu g ü n ö y l e fabri kalar var ki, oralarda her b i r i ş yeri yüz b i nlerce m a rk kıymetin­ ded i r. Küçük ve orta sanayi patronları her zaman ü m itsiz olara k aşa ğ ı I a n ­ m ı ş d u rumdadıri a r. Fakat bunla rı n orta d a n kaldı rı lması i l e binlerce işçi i ş i n i kaybedecek, çoğu zaman kal iteli olmayan ve d ü ş ü k gündelikli i ş a ramak zorunda kalacaklard ı r. Batı Alma nya sanayiinde «sermaye i l e.. rasyona l i zasyonun ya n ı nda, oto­ matizasyon ve m a ki neleşmek yolu i l e tekn i k i lerlemelerin kullanı l ması ya n i «sermaye o l m a d a n. . rasyon i lazasyon büyük b i r rol oyn a m a kta d ı r. çaftşma temposunu hızlanduma sistemi Bütün bunlar her şeyden evvel daha fazla çal ı ştırmak gayesini g üden zorlama ve ta hri k metotları d ı r. Ve çoğu z a m a n modern tekn i ğ i n kabulu i l e ya kından bağ l ıd ı riar. Tekstil-Giyim Sendi kası n ı n sözü geçen raporunda şu noktada kayded i l mektedi r : Modern i p l i k fabri ka larında bu gün b i r kadı n i ş ç i 1 7 yönde 7.000 m a koraya bakmaktad ı r. 1 957'de i s e 4 yahut 5 yönde 2.000 makaraya bakmakta i d i . Büyük dönme hızı «hizmet perso­ nelinden büyük b i r hara ket hızı.. istemektedir. Bu g ü n Batı Alma nyada ça lışma hızı n ı n arttırı l m a s ı n ı ön gören b i rçok metotlar arasında, ön plônda gelen çeşitli çözde işi kıymetlendi rme sis­ tem l erid i r. Bunlar geniş bir alanda fa bri kalarda kabul edi l m i ş ve b i r kısmı da tarife a n laşmalına a l ı nmışla rd ı r. Bu sistemin g ü ndeli kleri tesbit eden objektif bir temel olduğuna i n a n d ı rmak istenir. Iddiaya göre işi kıymetlen­ d i rm e s i ste m i n i n şunları tesbit etmesi gerekiyor: "Iş, onu uygulayandan neler ister ve fizi k ve zihin a l a n la rında ne g i bi kabil iyet ve kuvvet a ra nır?... B i r puan s i stemi ile kıymetlendiri l m iş ça lışma şartları ve istekler ş u n l a rd ı r : Gerekli uzma n l ı k bilgisi, mesleki ka b i l i yet, fabri ka araçları i ç i n soru m ­ l u luk, başkalarının g üvenli ğ i kunusunda, çal ı ş m a h ı z ı a l a n ı nda, adale çalışmasında istekler, d i kkatl i l i k, zihni zorlama, bölgenin etki s i ; sıca k l ı k, rutubet, ki rlenmek, gaz, buhar, g ü rü ltü, ışık şartları, kaza teh l i kesi vs. g i b i . Bütün bunlar «adaletli .. b i r g ü ndel i k garanti eder. Bu yo ldan da temel l i b i r adaletsi z l i k, sömü rme olayı i t i n a i l e örtüıür. B u siste m i n patronlar i çi n bir avantajı d a onlara, işçi n i n ça lışma d u ru m u düzeldiğinde b u puan yolu ile gündel i kten b i r kısm ı i mkô n ı n ı vermesi d i r. öteyan d a n işçiler bu karışık hesa bıoma sistem i i l e g ündeliklerin hesablanmasında kontrol i m k ô n ı n ı yiti rmektedi rler. Bu g ü ndeli k s i stem i , g ü ndeliklerde tarile a nlaşması b i r­ l i ğ i ne karş ı d ı r ve ücret savaşında işçiler a rasındaki dayanışmayı parça­ la maya h i zmet eder. Son za manlarda Batı Alman sanayiine sözüm ona kısa zamanla meto­ tunu yerleştirmeyi zorluyorlar. Bu sistemde iş en küçük ha reket pa rça la­ rına ayrı l mıştır. Bu en kısa h a reket parçaları için de belirli bir za m a n 1 01 6


rağ men, çal ışma kabiliyeti ni kaybeder ve mecburi emekli o l u rl a r. Batı Alman işçileri a rasında h a sta l ı k d u ru m u da buna benzer, işçiler arasında h asta l ı k payı h a rp öncesi devre kıyasla iki misli artmıştır. Yılda her 1 00 i şçiden 78 i, her yüz kad ı n işçiden 68'i hasta l ı k sebebi i l e ça lışma l a rı na ara vermek zoru ndadırl a r. Orta lama hasta l ı k süresi ise 22-23 gündü r. Iş g ü c ü n ü n h ızla aşın ması, büyük b u rjuvazin i n ve bası n ı n ı n, kapita l izmde tek i n i k i lerlemenin çal ışma şa rtla rının hafiflemesi demek olduğu iddiasını da çü rütmektedi r. Gerçekten d e ça lışanlar fiziki işi n ağırl ı ğ ı nd a n daha çok kurtu lmuşl a rd ı r. Fakat çok fazla a rtmış olan si n i r yükü, eskiden olduğu n ­ d a n çok d a h a çabuk çalışma g ü c ü n ü h a ra p etmektedi r. Bili msel anlamda Batı Alma nyada işçilerin sömürülmesi, a za l m a mıştır. Gerçek g ü ndelikler yükselmişti r. Bu gün b i r çokları, eskiden b i r işçin i n Al manyada satın a l a m a ­ dığı b u z d o l a b ı , küçü k otomobil g i bi tüketim m a l l a rı n ı satın o l a bi lmekte­ dirler. Fakat işçiler, iş g üçlerin i son dereceye kadar topla maya ve za ma­ nıdan aşınmaya zorla n m a ktad ı rl a r. ,sosya/.. harcama/ann rolü

Batı Almanyada ça lışma prosesının kapitalist rasyonalleştirme siste­ m i n de, tekellerin fabri kalarda sosyal politikası çok önemli bir rol oynamak­ tadı r. 1 .000 ya hut daha fazla i nsan ça lıştıra n büyük fa brikalarda, patronla­ rın bu ma ksatla h a rcadı kl a rı g ü ndeli kler topl a m ı n ı n beşte birini tutmakta­ d ı r. Bunlar değişi k ma ksatlarla k u l l a n ı l m a ktad ı ri a r : I kra miyeler için, «kôr dağıtımı.. vs. için, fabrika n ı n ödea i ğ i emekli l i k, işçi evleri, fabrikada veri len yemekler, mesleki terbiye ve başka maksatlar için. Bunlar işçilerin, savaş­ ları ve teşkilatları ile patranlardan kopardı kları tavizlerdir. Büyük fabrika­ l a rda işçilerin yü ksek sınıf bilinci ve daha iyi örg ütlenme, b u rjuvaziyi daha büyük tavizlere zorlamaktadı r. B u n u n için tarife dışı g ü ndel i k ödemeleri ve sosyal başa rı l a r büyük fa brika l a rda çok daha yü ksektir. Bununla beraber büyük fa brika personeli Batı Alma nya işçi sınıfı n ı n ekonomik savaşında başta gel mektedir. Bu personelden bir kısmı elde ettiği olağanüstü yüksek menfaaler sebebi ile patronlara ve kapita l i st sisteme bağlıdıri a r. Gündelik dışı kazancın derecesi değişiktir. «Fabrikaya bağ l ı l ı k.. a (fabrika personeli o l ma müdde­ tine) bağlı olduğu g i bi, g ü ndeliğin ve aylığ ı n yüksekl iğine de bağ l ı d ı r. Büyük fa bra ka la rın, farklı derecede de olsa, işçi, memur ve fa brika emek­ I i l erine yı l l ı k i kra m iye vermeleri kaide haline gelmiştir. Işçi evleri kuran fabrikaların sayısı da çoktur.

Fa bri kalardaki sosyal yardı mıor, fa brika ölçüsüsünde ideoloj i k ve moral etki ve işçi sınıfı n ı parçalama a racı ola ra k bel i riyorlar. Patronlar bu poli­ tika i l e şu gayeyi g ü d üyorl a r : I mtiyazlı işçi ve memur g rupları yaratmak. B u n l a ra ü retim prosesinde özell i k l e önemli ödevler vermek, ve böylelikle d e bu nların öteki bütün personelin fikir gelişmesin i etki a ltında tutmala­ rmı sağlamak. Oteyandan sendikalar ve fabrika konseyleri fabrikalardaki 1 01 7


ayrı l m ı ştı r. Bu bel i rl i za m a nları topla mı, işçi n i n i ş i n i biti rmesi için gereken za m a n ı n tam ı demektir. «Bu g i b i s i stemlerin uyg u l anması, saat başına d üşen ü retimi orta l a ma hemen de yüzde 30 a rttırmakta d ı r. Bu a rtış bazı d u ru m larda daha çok, bazan daha az o l m a kta d ı r... Bizzat burj uva ekonomistleri ça lışma hızını a rttı rmak için B i rleşik Ame­ rika d a n ithal edilmiş bu metotu redetmektedirler. Mesela Max-Planck çalışma fiziolojisi enstitüsü, şunla rı tesbit etmektedi r : «Ha reket elemanları metotu, iptidai meka n i k usuludür ve bu eski tecrübi lizioloji ve psikoloj i n i n ya n l ışlarına doğ ru geri dönmek olaca ktır . . . Bu , ücret pol itikas ı n ı n sonuç­ ları n ı görmemek, ekonomik sonuçlar yanı nda, insa n l a rdan güçlerin i n üstünde b i r şey istemek demektir. Bu da sağ l ı k ba kımından büyük zara r­ lara sebep o l a b i l i r. .. Bununla beraber bir de gündelik tahrik sistemi vardı r. Buna göre, işçiler daha fazla kaza n m a k perspektifi ile daha fazla ü retmeye teşvik ed i l i r. Fakat bu a rada patronların kô rı doha çok artar. Sonunda patronların u l a şt ı kları tekn i k ilerleme imkônları çalışma hızının artmasında istifade ed i l mekted i r. Her iş yerin i n kura b i leceğ i modern kontrol tesisleri kontrol personel ine işe a ra vermeleri ve a ğ ı r ça l ışmaları kaydetme i m kô nlarını vermekted i rier. Bu da g ü ndelikleri azalta m a k tehd i d i i l e işçileri daha hızlı çalışmaya zorlamakta d ı r. Bu a l a nda da Batı Alma nya a raştı rma l a rında Amerikadaki çalışma tecrübelerinden hızla ve geniş ölçüde istifade edil­ mişti r. Bu da sömürmen i n kuvvetlenmesinde büyük ölçüde yardımcı ol­ muştu r. iş kaza/an ve erken sakatlik Fazla iş ve fazla g ü ndelik için tahrik işin kıymetlendiril mesi, ve iş kont­ rolü g i bi metotları n geniş ölçüde uyg u l a n ması, Alma nyada bu güne kadar görülmemeiş ölçüde çalışma hızının a rtmasına sebep o lm u ştur. 1 950 ile 1 963 a rası nda her i ş saati nde ü retim yüzde 1 21 a rttı. B u n u n sebebi önemli b i r ölçüde Batı Alma nyada işçi ve memurların başarı zoru n l u ğ u d u r. Bu zorunluk, ileri tek n i ğ i n etkilerinden daha üstün olmuştur. 1 950 de çalışan 1 .000 kişi için g ü nde 1 00 kaza kayded i l iyord u . 1 963'te aşağı y u ka rı 1 50. 1 950 i l e 1 963 a rasında kaza sonunda ölenlerin sayısı 1 40.000 i b u l d u . Bu sayı Aachen g i b i bir şehrin emekçi sayısına bedeldir. Sen d i ka orga nları haklı olara k, çal ı ş m a hızını arttırma metod l a rı n ı n i nti­ h a rdan daha iyi olmadığını kaydediyorlar. Erken sakatl ı k d a böyle tehli keli bir d u ru m göstermekte d i r. 1 96 1 yılı nda 41 7.000 kişi emekl i l i k maaşı a l m ıştı r. Fakat bunla rd a n yalnız 1 65.000'i kan u n i emekl i l i k yaşı n a varmıştı. 252.000 kişi za m a n ı ndan evvel sakat yaz ı l m ı ştı. Çünkü çalışma g ü çleri kalmamıştı. Kad ı n işçi lerde erken sakat­ l ı k yüzde 65,O'e, erkek işçi lerde ise 64,8'e ulaştı. Kad ı n memu rlarda 52,2 ye, erkek işçilerde ise 43,7'ye. Batı Al ma nyada işçin i n o rta lama ça lışma yaş ı o ra n ı 5 4 yaşdı r. B u yaşdan sonra, işçiler resmi emekl i l i k yaşı 6 5 olmasına 1 01 8


sosyal politi kayı perso nel i n d u ru m u n u iyileştirmek için b i r savaş a l a n ı olara k k a b u l etmekted i rler. B i r hakkı e l d e etmek içi n yahut elde edi l m i ş b i r sosyal başa rıyı savu n m a k içi n yürütülen savaş terbiye bakı m ı nd a n i y i sonuçlar vermekted i r : Savaş tecrübeleri e l d e edil iyor v e bu savaşta işçilerin b i l i nci, m ücadeleni n s ı n ı f kara kteri hakkındaki b i l g i leri artıyor.

LV. işçi sınıfının maddi hayat seviyesi Sosyal üretimin ku/lanliışı Batı Alma nyada m i l l i gel i r i n dağ ı l ı ş ı a raştı rıldığında, Batı Alman emek­ çileri n i n geli rleri n i n kôrın ard ı nda geri kal d ı ğ ı görü l ü r. Sen d i ka l a r g ü nde­ l i klerin yü kseltil mesi için savaştıkları ha lde, m i l l i gelirin dağ ı l ı m ı ndaki şartlar esasında değ i l miş değ i ld i r. Sosyal ü reti m i n özel tüketi m payı, Batı Alma nyada öteki gelişmiş ka pital ist memleketlere kıyasla, 1 950'ye ba kara k hattô esasında daha çabuk gerilemiştir. Halkın değ i ş i k tabakaları n ı n tü ketim seviyesi olağan üstü farkl ı d ı r. B u n u n da ô n e m l i b i r a n l a m ı vard ı r. Batı Alman istatisti kleri n i n verd i ğ i resmi bilg iye daya n a ra k bütün h a l kı n kullandığı g ı da maddeleri n i «işçi aileleri n i n kullandıkları i l e karşı laş­ tırı rsak farkın yü ksek olduğunu görürüz. «Bi r orta işçi a i lesi»si n i n kullan­ dığı tüketim m a l l a rı şöyledir : Et yüzde 40, ta m yağ l ı içme sütü yüzde 24, peyn i r yüzde 1 4, sebze yüzde 20 ve taze meyve yüzde 44. Bu gerçek ş u n u gösteriyo r : Emekçi halkın büyük k ı s m ı , gıda maddeleri tüketi m i nden yap­ tığı kısı ntıla rla öteki i htiyaçları n ı n önemli bi r kısmını ted a ri k edebi I ­ mektedi r. ••

Mesken şartlafı G ı d a l a n ma yanında mesken önemli bir mesele olara k beli rmektedir. Bu alanda da genel orta lama olarak harp sonra s ı n ı n i l k yıl larına kıyasla önemli bir iyi leşme vard ı r. Fakat çoğu eski ve yetersiz evler büyü k ölçüde işçi ai leleri ne ayrı l m ı ştır. Köy evleri de ta bii tesisler bakımında n çok geri kalmışlard ı r. 1 961 yılında 1 00 sermayeci a i leden 94'ü kendi öz evi nde otu m a ktad ı r. Mem u r ve devlet memurlarında ölçü 80' d i r. işçi lerde ise 80. Çok çocuklu ve kiracı a i lelerden yüzde 64' ü n ü n aylık saf gel i ri 700 markın a ltı nda d ı r. Federal Statistik Bürosu bu konuda şunu tesbit ediyo r : «Bu a i leler çok kötü ekonom i k şartla r a ltındadı riar». Onem l i sebep şu ki, b u n l a r ev m ü l kiyeti n­ den yoksun d u rlar. Dü nya harbi sonrası devri n i n i l k y ı l la rında, Batı Alman a i leleri n i n ev kirası yükü saf gel i rleri n i n yüzde 1 0' u kada rd ı . Fakat b i rkaç yılda n beri Bon h ü k ü meti, a d ı m a d ı m kira l a rı «serbest» bı ra kmaktan ve geli rleri n yüzde 20' s i n i n kiraya veri l mesi nden yanadır. 1 960'da tek kişili a i lelerden yüzde 31,5'ü ve çok kişili a ilelerden yüzde 5,0'1 saf geli rleri n i n 1 01 9


yüde 20'si nden fazlasını ev sahipleri n e kira olarak ödemektedi ri e r. Bu kısım o g ü nden bu g ü n e çok y ü kselmiştir. Z i ra eski evlerin kira l a rı d a a d ı m a d ı m «serbest» b ı ra k ı l mıştır. Kira fiyatları bu g ü ne kadar olduğu g i bi ileride de ev yapısının, k i ra fiyatlarında her hangi b i r d üzene tabi olmayan ve metre kare için 4,5 yahut daha fazla kira a l ı na n ve i nşaat bedel ine katıl m a olara k b i nlerce mark a l ı na n kısmına yönelecektir. Batı Alman sendikalarının hesa bıarına göre, fena şartlı evlerin kal d ı rm a k, mesken bölgelerin i n yığ ılışını hafifletmek ve a rtan normal i htiyacı karşı la­ m a k için aşağı yukarı daha i ki m ilyon meskene i htiyaç va rd ı n . Fakat Bonn hükü meti bu i htiyaca rağ men, ev kiralarını serbest bırakmıştır. Ve bunun sonucu olarak da ev sahipleri kira fiyatlarını bazan yüzde yüz yükseltmiş­ lerdir. Aynı zamanda kiracılara tahliye için kanunen verilen m ü hlet kaldı­ rıl mıştır. Fakat send i ka l a r, ken d i kontrolleri a ltında tuttukları mesken inşaatı teşebbüleri için bu hakkı tan ı ma ktad ı ria r. Tüketimin yeni şekileri Batı Alma nyada tipik olan tü keti m, gıdalanma ve mesken a l a nlarındaki kuvvetl i ayrışma, ev donatı m ı tüketim m a l l a rında kend i n i daha açık göster­ mekted ir. Batı Alman statistiklerinden ed i n i len bilgiye göre, a i l e kazançları açı kca şunu gösteriyor : Işçi a i leleri n isbeten az b i r ora nda kıymeti yüksek uzun ömürlü tüketim m a l l a rı satı n a l a b i l iyorlar. areğ in, 1 962'de 300 le 600 a rasında saf geliri olan a i lelerden yüzde 1 6'sı bir otomobil, yüzde 34'ü bir televiziyon, yüde 29'u bir ça maşır maki nesi, yüzde 46'sı bir buz dolabı vi yüzde 36'sı bir fotograf makinesi satın alabilmişlerdir. Geli r d u rumuna uyg u n tüketim a l a n ı ndaki bu kuvvetli ayrışma, Federal Alma nyada genel bir bolluk olduğuna d a i r Batı Alman b u rjuva propa­ g a ndası n ı n iddialarını çü rütüyor. Şuna da d ikkat etmek gerek : Tüketim maddelerinde borçla n m a l a ra en çok, geliri az olan ta ba kalarda rastla n ­ m a ktadır. Ş u da açıktır ki, işçi a i lelerinde bu g i bi şeylerin tedari ki, yaşama için kaçı n ı l maz olan öteki a l a n la rda kısı ntıl a r yapmak gerektirmektedir. 1 962'de işçilerin yüzde 52'si taksit ödemeleri ile borçlanmışlard ı . Bu taksit borçla nmala rı yalnız uzun ömürl ü i htiyaç maddeleri için değ i ld i . Bun l a rı n önemli b i r kısmı tekstil hattô g ı d a maddeleri içindi. Işçi ve memur a ilele­ rinin orta lama borç toplamı on ları n tasarrufları n ı n topla m ın d a n fazladır. Batı Alma nyada, öteki gelişmiş kapita l ist memleketlere kıyasla özel t ü ketim daha çab u k yükselmiş ve Federal Alma nyada Batı Avrupada önde gelen memelketlerden biri olmuştur. Sosyal ü reti m i n tüketilen bir kısmı n ı m i l letlerarası bir mu kayeseye ölçü olarak a l ı nı rsa, Batı Alman burjuvazisin i n milli gelirin n isbeten büyük kısmını kend i ne m a l ettiğ i , işçi ve memurlara küçük bir kısmı n ı b ı ra ktığı a n l a ş ı l ı r. Batı Almanyada m i l l i gelirin özel t ü keti m e ayrı l a n kısmı, öteki memleketlere kıyasla daha ça buk azalmaktadı r. Işçi ve sendikacıların savaşları bütün başarı larına rağ men, milli geliri n işçi sınıfı yara rı n a pay1 020


laşılmasını elde etmeyi başara m a mışlard ı r. Eğer bu başarıl sa idi. özel tüketim öteki memleketlere kıyasla bu kadar hızla d üşmezdi.

V. Devlet sosyal organları Batı Al manyada kapital ist top l u m sistemi n i n güveni ve kôr a rt ı m ı n ı n deva mı yönünde devlet tekelciliğinin gelişmesi büyük bir rol oyn a m a kta dır. Devlet m i l l i gelirin her zaman daha büyük bir k ı m ı n ı , tekellerin çıkarlarına göre dağıtmak üzere kend ine ayırı r. Şi mdi m i l l i gelirin yüzde 45'i vergi ya hut başka ödemeler şekli nde devlet kasasına akmaktad ı r. Oysa Birinci D ünya Harbinden evvel m i l l i geliri n yüzde 1 2'si, I ki nci D ü nya Harbinden evveise yüzde 36'5� bu yol la rd a n devlet kasasına a k m a kta idi. 1 950 ile 1 963 a rasında devlet bütçesinden devlet i htiyaçları a l a n ı na 86 milyar m a rk hocanmıştır. Bu zaman içinde 1 00 m i lyar m a rk do özel ekonomi birikimi için ayrı l mıştır. Bu yoldan devlet finans pol itikası esaslı bir m a n ivela olara k büyük sermayenin kôrını yükseltmeye ya ro m a ktad ı r. Emek/ilik m aaşı tedariki Batı Al m a n devleti d a ha kuruluşunda sosyal politik a l a n ı nda nisbeten gelişmiş bir kurum sistemini kabul etti. Baştan beri gayesi şu idi : Bu sistemi g enişletmemek. «kend ine karşı soru ml u» ve «kendi kendi ne yardım» şi.arları a ltında a ksine bu kurumu yıkmak. Bu gaye i l e ilk adım emekl i l i k sigortası reformu d u r. 1 957 yı l ında reform müsbet bir sonuç verdi. Işçi ve memurl a rı n h a rp son rası en az emekli maaşlarında o rtalama önemli bir yüksel m e oldu. Ayl ı k ve g ündeli klerle beraber emekçi maaşları n ında deva m l ı yükseltilmesi prensipi kabul edildi. Fakat «refo rmun» menfi tarafı da va rd ı . Emekli maaşl a rı n ı n yükselti lmesin i sıkıca ödenmiş a i datıarın derecesine bağl ıyordu. Düşük ücretle ve kısa bir iş hayatı için sigorta o l m a k emekl i l i k maaşı n ı en az geçi m seviyesi n i n çok a ltında tutuyord u. B u n u n için de Sosyal yard ı m teşklatı ndan i lôve yerd ı m olmak gerekiyordu. Bu şa rtla r özellikle kad ı n l a ra ve zamansız sokatl a ra karşı çok sertti. Ve Alman sosya l sigorta geleneklerine karşı i d i . Bu Batı Al m a nyada «sosya". emekli sigortal a rı büyük ölçüde bir özel sigorta teşkilôtı meydana getir­ mişler ve sosyal karakterlerini terk etmişlerdir. Kaza sigortası

1 957 de yapılan kaza sigorta l a rı reformu yine aynı gayeyi g ü düyordu. Gaye şu idi, sözde kısmı iş kaza larından i leri gelen ufak emekl ilikleri, bir defa l ı k bir tazminat ödeyerek ortadan kaldırm a k. Buna karş ı l ı k kaza ları önlemek o l m a k için her hangi bir ted bir ön görülmüş değ ildi. 1 963'te kabul edilen kanun, sen d i kaların m u kavemeti yüzünden Bonn hükümeti n i n v e patronları n bu isteklerini yerine getirmedi . Sendikaların savaşa sigor­ tal a rı n dağıtıl ması p l ô nlarının pratikte terk edilmel eri i l e sonuçlandı. Ve 1 021


kaza l a rı ön leyici esas l ı h ü kü m ler kabul edi l d i . örneğ i n güvenl i k m ü hen­ d isleri n i n ça l ı şmaları, kazal a rı önleyici yönetmeliğe karşı işlenen kusur­ l a ra verilen ceza ların şiddetlendi ril mesi g i bi . Hastalık sigortası Sekiz yıldan beri Bonn hükü meti, patro n l a r, hekimler ve sendiklara a ra ­ s ı n d a , hasta l ı k sigorta l a rı reformu i ç i n münakaşa l a r yapı l m a ktad ı r. H a rp öncesi devre ile kıya s l a n ı rsa, çalışma hıznın yükselmesi i le hast a l ı k l a r iki misli a rtmıştı r. B u n d a n ötürü bu meselenin Batı Al man işçi s ı nıfı için özel bir önemi vard ı r. Harp sonra s ı g revlerinden en büyüklerinden biri nde 1 957 de Schleiswig - Holstei n metal işçileri, hasta işçiiere a ltı hafta g ü nde­ lik ödenmes i n i zorl a d ı l a r. Ka n u n u n ka bulüne kadar Bonn h ü kü meti, sigor­ ta l a rı dağ ıtmak yol u ile, hasta l a rı n tedavi ma srafl a rı n ı , ilaç ve hastaha­ nede yatma para l a rı n ı paylaştırmayı dened i. Bu sistemle hasta l ı k kasaları bu g ü n olduğu g i bi kuvvetli olmayaca k l a rd ı . işçi ve memurla rın «soru mlu­ l u k b i l inçlerini» kuvvetleneceğ i iddia edi liyord u . Ayn ı zamanda «güve n i l i r hekimler» eli ile kontrol sistemi de kuvvetleniyordu . B u rj uvazi n i n a ş ı rı istek­ leri a rasında, hasta n ı n g ü ndeliğinin derhal öden mesi ka ra rı, tedavi eden heki m i n değ i l de «güven i l i r heki min» vermesi isteği de vard ı . Bu reformun, sigorta l ı için uyg u l a n m a şansı olmayan bazı mü sbet tarafla rı da va rd ı . Pa rasız koru nma muayenesi, a n a l ı k parası n ı n uzun za man öden mesi, klink­ lerde ya p ı l a n doğ u m l a rda masrafları n hastal ı k kasası tarafında öden mesi g i bi . Fakar «reform» u n menfi ta rafla rı daha a ğ ı r bastığından sen d i ka ı e r başa rı i l e o n u n gerçekleşmesine ka rşı ç ı ktı l a r. Çok sayıda gösteri ve i htar g revleri ile işçi ve memu rlar, sosya l g üvenli klerine karşı olan bu ba lta l a ­ mayı önlemeyi başa rmışlard ı r. işsizlik sigortası Sosyal sigorta n ı n öteki k u ru m l a rı n d a n biri de işsizlik sigortas ı d ı r. Bu sigorta, sigorta l ı n ı n çalışma müddeti ve ödediği sigorta pri m i nin yüksekliği ile hesapla n ı r. Sigorta pri m i n i n yüksekl iği de gel i re göre aya rl a n ı r. Sigorta ödemeleri sona ed iğinde, sözde «işsizlere» yard ı m başla r. B u n u n verdiği ise çok daha azd ı r. işizlik s igortası orta lama ola ra k g ü ndeli ğ i n yüzde 60ını işsizlere yard ı m ise yüzde 40' ı n ı öder.

VJ. işçi düşmanı terbiye sistemi Yalnfz gözde bir zümre için terbiye Bonn rej i m i n i n h a l k d ü ş m a n ı ka rakteri onun terbiye sisteminde açı kca görü l ü r. Bu sistemde işçi ve köylü gençler için ka liteli bir terbiye ve yetişme i m ka n ı yoktur. Emekçi ler bütün nufusun yarı sını teşkil etmekle beraber, bu sistem o n l a rı göz önünde tutmuyor. işçi çocukla rı n ı n ancak 1 022


yüzde 8'i l i selerde okumaktad ı r, Yüzde 1 7'si mühendis oku l l a rında, yü ksek okul ve ün iversitelerde ise ya l ı n ı z yüzde S'i. Bütün demokratik gizlemelere rağ men, egemen sınıfın terbiye tekeli s ı n ı rsızdı r. işçi çocu kları n ı n yü ksek ta hsil ve terbiyesine karşı ortadan ka l d ı rı l mayan engel, kendi n i katı, g e rici üç dereceli okul sisteminde gösteriyo r : Ha l k okul l a rı işçi çocu kaları için. Orta oku l l a r memur ve devlet memurları çocu kları için. Yüksek oku l l a r ve ü niversiteler va rl ı k l ı ta bakaların çocu kla rı için. Oç dereceli okul sistemi n i n meydana getirdiği tecrit v e ayı rma, egemen sınıfın terbiye tekeli n i elde tutmasına ve terbiyede söz ü m ona bir seçme z ü m renin yetiştiril mesine hizmet ediyor. Bu a ntidemokratik okul sistemi terbiye tekel i n i koruyor ve işçi sın ıfı mensu b l a rı n ı yönetici mesleklerden uza k tutuyor. Dört y ı l l ı k okumadan sonra orta okul ve l iseler için ya pılan ayırmalar, prati kte terbiye geleneği yol u ile varl ı k ı ı l a ra yüksek oku l l a ra g itme hakkını veriyor. Işçi çocukları için bu yüksek o ku l l a ra geçme i mkônsızd ı r. Mali d u ru m ve i ptidai mesken şa rtları bu g i b i b i r adımı engellemektedirler. Işçi çocu klarını orta oku l l a ra ve l i selere g iden yüzde 8'i n i n çoğu da d iploma a l madan çekilmektedi r. Işçi çocukları n ı n okuması ve yetişmesindeki en­ geller sonradan hayat yol unda daha da d ikleşmektedir. Okul gericiliğin hizmetinde Devlet tekel sermayesi, h a l k ı n fikir hayatı nı da i ntika mcı ve m il itarist ma ksatla rı n a hizmet ettirmeyi denemektedir. Bu, terbiye ve gelişme üze­ ri nde kötü etkiler yapmaktadı r. Bonn hükü meti yard ı m c ı ders kita bı olara k yayı l a d ı ğ ı «Alman eğitim mektu b l a rı i l e o ku l l a rı d i rekt politik etki a ltında tutmakta d ı r. Okullar Batı Al m a n ordusu kumanda n l ı ğ ı ku rmayı n ı n yu rttaş­ lık bilgisi ve psikoloj i k silahlanma için yayı nladığı «birli kler hakkında ha ber» broşürünü, «Federal merkezin» yol l a d ı ğ ı «politik terbiye için h a ber­ ler» b u n u n g i b i «Doğ u hakkında al man b i l g isi», okuma broşü rünü a l ı rl a r. Bu g i b i eğitim materyel leri, sosya list mem leketler, m i l l i bağ ımsızlık ve slav h a l klarına karşı kin körüklerler. Alman faşizm i n i n ve em perya l i z m i n i n cina­ yetlerine karşı susarlar. Al m a n Demokratik Cumhu riyetine ve öteki sos­ ya list memleketlere karşı ha rbe kışkırt ma k maksadı i le, gençl iği militarism ve şovenismle zehirlerler. Federal Almanyada okul ve eğ iti m i n i lerlemesi için tabii i l i mier, matematik, ki mya, fizik g i bi b i l i m kol ları n ı n gelişmesi her şeyden evvel ilk oku l l a rda fatal bir etki yapmaktad ı r. Ta bii i l imler kol l a rı ndaki bu g ü nkü d u ru m büyük ölçüde, gençlerin, zama n ı m ı z ı n ilmi bilgi leri ile bağ ı n ı kesmekted i r. Meslek oku l la rı n ı n yetersiz l i ğ i . Federal Cumhu riyetlerde mevcut yasa l a ra göre, meslek oku l l a rında haf­ tada en az sekiz ders saatı olma l ı d ı r. Bu en az ölçü cumhu riyetlerde mev­ cut meslek oku l la rı n ı n yarısında uyg u l a n m ı ş değ i l d i r. Send i ka l a r haftada 12 satl ı k meslek eğ iti m i teklif etti kleri ha lde, örneğ i n Rhei n land-Pflatzda öğrencileri n yüzde 78,8'i sekiz saaten az ve yüzde 1 3, 1 ' i 6 saatten az, 1 023


Nordrhein-Westfalende yüzde 70'i 8 saaten az ve yüzde 28,7'i 6 saaten az, ve Niedersachsende yüzde 60,8'i 8 saaten az ders görmektedirler. (<<Die Zeib, 10 Temmuz 1 964.) Şunu da belirtmek gerek ki, bu yetersiz ders saat­ leri içinde mecburi d i n dersleri saatleri de vard ı r. öğrencilerin çoğu (yüzde 60'i eski sistem küçük ve zenaatçı işletmele­ rinde yetişti ri lmektedirler. Oç y ı l l ı k eğitim süreleri onlara i l erisi için çok az şey vermektedir. Bu d u ru m teknik devri m i n daha da genişlemesi ile daha da kuvvetlenecektir. Cenevre Çalışma B ü rosunun hesa pladığına göre, 1 970'ye kadar 7-8 mi lyon işçi ve memur meslek değiştireceklerdir. EI sa natları a l a n ı ndan küçük sa natla rda ça lışan 1 00 kişiye (usta l a r ve işçi a ileleri dah il) 1 1 çıra k düşmektedir. Bu oran sanayide 3'tür. Sanayi işlet­ melerinde çal ı ş a n 50 kişiye düşen çıra k hissesi 4,7'dir.

(Devamı var)

1024


ı Ç i N D E K I LE R

B. Ponomarev K O M I N T E R N i N VII. K O N G R E S I V E Ç A C I M I Z 945

Komi ntern ' i n VII. Kong resi' n i n verdiği tarihsel dersler ve çağı m ız . Jean Pierre Deli/ez Devlet kapita l i z m i n i n çelişmeleri ve bazı özell ikleri .

.

.

.

.

.

960

Eugenio Peggio Ekono m i k hayatta enternasyonalleşme eğ i l i m i ve işçi sınıfı n ı n ha reketi . . . . . . . . .

969

.

M. Dobb Avrupa ka pitalizminin baıı yontemleri Fas'ta ta rım problemleri ve çözüm yol la rı .

976

A/berto Ferrari, Jose M. Fortuny Em perya lizmin lôtin Amerika h a l kl a rına savaş i l ô n etti .

987

K O M IJ N I S T V E ı Ş Ç ı P A R T I L E R I N D E

Suriye komünistleri sosyal i lerl i k savaşında .

997

V I Y ET N A M ' D A H A R B

Güney Viyctn a m M i l l i Kurtuluş Cephesi'nin kuruluşunun 5. yıldönümü

1 004

B A T I A L M A N YA D A ı Ş Ç ı s ı N ı F ı N ı N D U R U M U

Batı Almanyada işçi sınıfını sömürme metodl a rı .

.

.

.

.

1 008


B A R I Ş

V E

S O S Y A L

Z M

P R O B L E M L E R

ingilizcesi: Centra l Books Ltd., 3J G roys i n n Roa d , Lon don, W. C. 1 . ila/yancası : ;, Li b reria Ri nascita, Via delle Botteg he, Oscure 2. Roma Almancası : "GLOBUS»-Vertrieb a u s l ö n d i scher Zeitsch riften, Wien XX, Höchstödtplatz 3 Yunancası (Kıbns'ta): Laikon Praktorion, T ricoupi Street, 53 r., N icosia Rusçası : Stredi sko pro rozsi rova n i tisku, Pra ha 6, Th6kurova 3 Fransızcas ı : Societe d ' Ed ition e t d ' Enformation 9 , Bou levard d e s ita l iens Paris (2e) Ispanyolcası : Ediciones Pueblos Unidos Ca silla Correo 589, M ontevideo Japoncası : N a u ka Ltd ., 2, Kanad-Zi n bocho 2-chome, Chiyoda-ku, Tokyo Isveç dilinde : Arbeta rku ltur, Söderarmsvagen 36, Joha n n eshov 6, Stockh o l m Bulgarcası : Raznoiznos, I, Rue Tza r Assen, Sofia Türkçesi: " Y E N i Ç A G » - Stredisko p ro rozsirova n i tisku, Prah a 6, Tha k u rova 3

Fiyatı 1 l i ra


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.