yc_69_04

Page 1

YENİçAG •

xx:

K. Vespersen: Birlik ve ötesi

I.Sirmai: Macar Sovyet Cumhuriyeti

xxx:

G. Obiçkin: lenin'in can yoldaşı

N.lnozemtsev: Emperyalizmin bugünkü stratejisi

Gözlemci: Emperyalistler gerginliği artırıyor

P. H.: Komünistlerin en etkili silôhı

Ve ö z e l s a y fa l a r ı m ız

Kapitalist ülkelerde işçi sınıfının durumu

Günümüzde leniniana

.4 (58) Nisan

1969 BARIŞ

VE

SOSYALIZM

PROBLEMLERI


Bu sayıdaki imza/ardan bazılarının kimlik/eri:

Knut Yespersen

Da n i m a rka Komünist Part is i Başka n ı ı,tvan Sirmai

Macaristan Sosya l i st Iş çi Partisi Polit büro üyesi, Merkez Komitesi Sekreteri Nikolay Inozemtsev

Sovyetler Birliği B i l i m ler A kademisi üyesi


Bütün ülkelerin proleterleri, birleşiniz!

YENi ÇAO

4 (58 ) Nisan

1969

Komünist ve i şçi part i leri n i n t eori ve e nformasyon dergisi

Gelişmiş kapitalist ülkelerde işçi sımfının durumu Bu yazı, Sovyetler Birliği Bilimler Akademisine bağ" Uluslararası işçi Hareketi Enstitüsünün Emekçilerin Sosyal-Ekonomik Durumları Şubesi tarafından hazırlanmıştır.

I. ücretli işçi sayısı durmardan atıyor işçi s ı n ıfı, eskiden olduğu gibi şimdi de, t e� e l lerin baskısına karşı, sosyal i lerleme uğrunda yürüt ülen sava şt a sürü kleyid güct ü r. U cret li beden ve a kı l emeği işçileri n i n rol ü , genel sayısı ve nisbi payı çağdaş k a pit a li st toplumda durmaksızın art makt adır. Kapitalist dünyasında işçi ve memur sayısı

Y ıllar 1 950

1 960

1 967

M i lyon kişi

Mi lyon kişi

1 950'ye ora n la

Mi lyon kişi

1 950'ye ora n la

gelişmiş ka pit a l ist ü l keler(1)

1 60

1 80

112

200

1 25

Asya, Afrika ve Lôt i n Amerika ü lkeleri

1 30

1 55

119

1 70

1 31

Toplam

290

335

116

37 0

1 28

Sa na y i a l a n ı n d a

(l) Birleşik Amerika, Kanada, Batı Avrupa ülkeleri, Japonya, Avusturalya, Yeni Z el a nda. 16

241


Çiftçilerle birlikt e küçük işlet me sahi pleri n i n yoksu l laşması sonucunda, sanayi a l a n ı nda gelişmiş kapit a list ü l kelerin hemen hemen hepsinde a kt if n üfus içi ndeki ücret li işçi lerin n i sbi payı n ı n a rtış süreci deva m et mekt ed i r. Ocretli işçilerin aktif nüfus içindeki nisbi payı

(Y üzde hesabiyle) D ı keler

Y ı ll a r

D eretli işçilerin a ktif n üfus için ­ deki payı

Y ıllar

D cret l i işçileri n a ktif n üfus­ ta ki payı

Birleş i k Amerika I n g i lt ere F edera l Almanya Fra nsa ıta lya J a ponya Kanada

1 955 1 951 1 950 1 954 1 951 1 955 1 961

85,2 92,4 70,4 64,9 6 1 ,0 38,6 82,4

1 967 1 966 1 967 1 965 1 966 1 966 1 967

89,0 92,5 80,7 72,0 63,0 59,1 85,0

Bilimsel-teknoloj ik devri m i n dev a d ı m l a riyle i lerled iği ve belf i başlı kapi­ t a l ist ü l keler a rasındaki rekabet savaşının çet i nleşt iğ i bugünkü koş u l la rda, bu ü l keler ekonomisinin yapısında işgücünün e konomik a l a n l a ra ve dal­ l a ra d a ğ ı l ı mında değ i ş i m ler olmakt ad ı r. "Geleneksel>, maddi ü reti m dalla­ rında, özell i kle köy ekonomisi nde çal ışan işçi ve memurların nisbi payı h i ssedi l i r derecede azalmışt ır. Aynı za manda m ü stahdem, yön etici ka m u personali, bilim-teknoloji ayd ı n l a rı v e çeşitli h iz met lerde hizmetl ilerin emeğinden yararlan m a derecesi h ızla a rtmışt ı r. 1 950-1 965 yı l l a rı döneminde, gelişmiş kapita l i st ü l kelerin de çeşit li sanayi d a lla rında, maden ve işleme sanayiinde, enerji, taşıt ve u laştı rmada ça lışan işçi ve memur sayısı n ı n n isbi payı % 5T den 53'e, köy ekonomisinde ( ba l ı kçı l ı k ve orman işlet meci liği dahil) % T den 4'e düşm üşt ür. Aynı dönemde, ü ret ici olmayan d a l l a rd a (tica ret ve hizmet ler a l a n ı nda) çalışan işçi, memur ve m ü st a hdem sayı s ı n ı n n isbi payı bu ü lkelerde % 36'den % 43'e yükse l miştir. Y alnız ı ta l ya, F ransa ve J a ponya'nın köy ekonom i le­ rinde ücret li işçi sayı s ı n ı n nisbi payı hôlô yü ksekti r. T eknoloj i k i lerleme, işçi sınıfın ı n mesleki yapısında da h ızlı değ iş i klik­ lere sebep o l m a kt ad ı r. (Orneğin, B i rleş i k Amerika'da bazı mesleklerde ça lışa n l a rı n orta lama ö m ü r süresi 1 0 y ı l aza l mıştı r.) Bu a rada, kal ifiye olmaya n (vasıfsız) işçiler nisbi payı nı n azalmasına karşı lı k, ka lifiye (vasıflı) işgücünün g enel düzeyi bir hayli yü kselmekt ed i r. B i rleş i k Amerika'da ka l i ­ fiye i ş ç i sayısı 1 94 1 -1 968 yıl la rı döneminde 1 ,5 misli fazlalaşt ığ ı halde, kalifiye olmayan işçi sayısında 1 ,8 misli bir a za l ma o l m uştur. 242


Birleşik Amerikadaki işçilerin kafifikasyon yapısında meydana gefen değişme

Iş çi g rupları :

1 940

1 950

1 960

1 965

1 967

1 968 (Mart )

Kalifiye iş çi ler : m i lyon kiş i % hesabiyle

6.1 27

7.7 33

8.6 35

9.2 35

9.8 36

9.6 36

Y a rı ka l ifiye iş çiler: mi lyon kişi % hesa biyle

1 0.9 48

1 2. 1 52

1 2. 0 50

1 3. 4 51

1 3.9 51

1 3. 8 52

Kalifiye olmayan iş çiyer: m i lyon kiş i 5.6 % hesa biyle 25

3.5 14

3.7 15

3. 8 14

3. 5 12

3.1 12

Top l a m m i lyon kiş i :

23.3

24. 2

26. 5

27.3

26.5

22.6

H ızlı bilimse l-teknoloj ik ilerleme son uçlarından biri de. iş çi sın ıf ı n ı n sosyal s ı n ı rları nı n baş lıca « beyaz yaka l ı. . iş çiler ( memurlar) hesa bına ol­ d ukça geniş lemesidir. Y eni kat egorilere g i ren memur ve ayd ı n la rı n oldukça büyük bir kısmı. yığı n sa l sanayide çeş it l i g örevlerde çalış ıyor. Maddi ve sosyal d u ru m l a rı iş çi sınıfı n ı n ı n duru mundan bira z farkl ı d ı r. Diğer yandan. bugünün iş çisi. eğitim d üzeyi ve mesleki hazırl ı ğ ı ba kımdan m ü hendis ve teknisyenlere yavaş yav aş yaklaş makt a ve çoğu zaman büro memurların­ dan daha üst ün bir d u ru mda b u l u n m a ktadır. Birfeşik Amerika'daki bellibaşlı memur gruplarındakiferin say/s/ ( l)

(Milyon hesa biyle) Memur g ru pları

1 950

1 960

1 965

1 967

1 968 (Mart)

Bütün memur la r Iş çi ve memurları n genel sayısına ora n la Bu n l a rı n içinde: M ü hendis ve teknisyenler Büro memurları H izmet ler a l a nında çalış an iş çiler

22.3

28. 3

32.1

34. 2

35.4

37.5

43. 1

44.5

46.0

47.5

4.5 7.6

7. 5 9.8

8. 9 1 1 .2

9.9 1 2.3

1 0.5 1 2. 6

6.5

8.3

9.3

9.3

9.4

(1) Id a ri personal a l ı n m a m ış tı r. A merikan resm i istat istiği, i d a recileri ve h at ta m ü l k sahibi id a recileri bile bu kat egor iye a l ı r. (Bun l a rı n sayısı 1 968 de 7.7 m il yondu.) 16'

243


«Beyaz yakall" lar s ayıs ı n ı n hızla a rt ması , s os ya l ve ekonomik duru m ­ ları n ı n değ işmes i , gerek işçilerle memurla r a ras ı nda ki fonks iyonal- ü ret i ms e l v e s os ya l farkların, gereks e memurlar kat egoris indeki bel irli ayrı l ı kların ort adan kalkmas ı na yol a çmaz el bett e.

ii. işte olanlar ve işsizler Sanayi alanında gelişmiş kapit a list ü l kelerde, i şçi ve memurların, s a nayi d a l la rında ve değ i ş i m ler olmakt ad ı r. Bi rleşik Amerika ve F edera l Alma nya'ya ait şu veri ler, bu s ü recin ölçüs ü hakkı nda bir fikir verebi l i r :

Birleşik Amerika v e Federal Almanya sanayi dallannda işçi ve memur sayısındaki değişim

Fed. Alm a nya : 1 950'e oranla 1 967'de

Bi rleşik Amerika : 1 950'ye o ra n l a 1 967'de Tüm m a ki ne y apıcılığı Elekt ro-t ek n i k s an ayii Ki mya s a nayii P oligrafi s a nayii Taşıt ma kine yapıcılığı Tüt ün, s igara s a nayii Ağa ç işleme s a nayii Teks til s anayii Deri s a nayii

1 62,5 1 96,2 1 56,5 1 40, 1 1 53,9 ı8 4,5 74,8 76,2 88,9

Taşıt ma kine yapıcı l ı ğ ı Kimy a s a nayii Uça k s a nayii Tü m makine yapıcılığı Elekt ra-t eknik s a nayi i Tekst i l s a nayii Taşkömürü s a nayii Si g a ra s anayii Gemi s a nayii

1 46,8 1 24,5 366,6 1 1 6,8 1 1 2,8 78,4 52,2 51, 5 47, 2

Kapit a list ü ret i m ras yonalizas yonu, işçi s ı nıfını n değ işen ü ret i m koşul­ l a rı n a hızla uymas ı nı, büyü k ölçüde es nek olmas ı nı ve iş a ra m a k için m u azza m çaba lar h ar acam asını gerektirmektedir . Ozellikle Bir leşi k Ame­ rika'da her yı l işgücünün, büyük bir hızla o fabri kada n bu fabri kaya yer değ i şt i rdiği görül mekt ed i r. Y a lnız res mi kayıt lara göre, Bi rleş i k Amer i ka'da işt en çıkarı l a n l a rı n s ayıs ı yılda 25 m i lyon kişiyi b u l makt ad ı r. Bundan başka, s os yoloj i k i ncelemelere göre, 45 m i lyonu aşkın Ameri ka lı iş yeri ni değ i şt i r244


di ğini kaydettirmemekte ve 20 mi lyona ya kın kişi de, işverenler t a rafından, a ynı fabr ik ad a bir iş tü rü nden başk a bir i ş türü ne gönder il m ekt edir . Bili msel-teknoloj i k ilerleme, işçi leri n durumunu çeşit li şekilde etkile­ mekte, yen i makine ve a raçl a r, işçilerden b i r kısmının yeri ni a l m a kta, bu a rada, henüz iş a ra m a ya başla m ı ş olan genç işçilerden bi rçoğ u n u iş ten yoksun etmekt edi r. (Bi rleş i k Ameri ka' d a bu olaya «sessizce işten atılma» deniyor.) Bu yüzden, endüstriyel yü kseliş dönem lerinde bile işsizlerin sayı­ sında bir değişiklik olmamakt ad ı r. Bazı Batı Avrupa ü l kelerinde 1 967- 1 968 döneminde işt e bulunan işçilerin sayı sında kesin b i r azalma olmuşt u r. Bu durum, yaln ız: (ü reti m konsa ntrasyon ve rasyonali zasyonu, işletmelerin bi r­ leşt i ri l mesi, emek veri m l i l i ğ i n i n ar tması V.s. g i bi) uzun süre l i etkenlerin değil, aynı zama nda Batı Avrupa ekonomik d u ru munun köt ü leşmes i n i n bir sonucudur . 1 964-1 968 yı l ları dönemi nde, ı ta lya, I ng iltere, F edera l Al­ m anya, Fr a nsa g i bi e n bü yü k kapital ist ü lkeler şi ddetli ekonomik sarsıntı­ lar geçi rdiler, bu sa rsı nt ı la r, adı geçen ü lkelerde, işte olan işçilerin d u ru ­ munu d a olu msuz şeki lde etkid i . Çağdaş i şletmelerde ihtiyaçların karakt erinde değ i ş i kl i k meydana gel­ mesi ve bununla i lg i l i olarak, prog ra mcı l ı k, operat örlük ve ot omati k dona­ t ı m lar montörl üğü gibi yeni mesleklerdeki işçi lere i ht iyacın a rt ması, geliş­ m i ş ka pita list ü l ke lerde oldu kça yeni b i r d u ru m d u r. Bu ü l kelerin genel öğret i m ve meslek eğ iti mi, kadro yetişt i rme sist emlerindeki yetersizli kler yüzünden benzeri işçi /ere bir hayli i ht iyaç duyuluyor. Y ığınsal işsiz l i k deği ş­ meden d u ru rken işgü cü i ht iyacı nın a rt ması, kapit a lizmin en yeni çelişmele­ ri nden biri d i r. Orneğin, Ja ponya'da 1 966'de 500-600 bin işsiz varken, sa nayide çalışan vasıflı işçi sayısı aynı yıl 1 ,3 mi lyona, 1 967'de 1 ,6 m i lyona, 1 968 H az i ranında ise 1 ,8 mi/ yona yük selmişt i r. Bili msel-t eknoloj i k devri min, sa nayi alan ında gelişmiş öteki kapita list ü l kelerdeki nden daha geniş ölçüde yayg ı n olduğu B i rleşi k Amerika'da son birkaç yıl içinde işt e olan nüfusun genel sayısı çoğai mış, fakat aynı za­ manda bir s ı ra sanayi d a l ı nda (taşkömürü , t eksti l, ayakkabı sanayii v.s'de) ü reti m işçi leri il e memurların sayısı aza l m ışt ı r. Bu a rada, t icaret , m a l iye, hizmetler ve devlet cıhazında çalışa n l a rı n sayısı oldukça a rt m ışt ı r. Amerika harp sanayii nde ça lışan işçi ve memu rların sayısı biteviye a rtmaktad ı r (1 967'de 5,6 m i lyon kişiyi bulmuştur) . Kapit al ist iş paza rında, yaba ncı işgü cü soru nuyla ilgili çelişmeler çet i n­ leşmekted i r. Tü rkiye, Y un a nista n, Port ekiz, Ispa nya, Gü ney ıtalya g i bi ekonom i k bakı mdan az gelişmiş ü l kelerin işçi leri Fe dera l Al m a nya, F ra nsa, ı sviçre g i bi gelişmiş ü l kelere akın etmekt e, bu memleketlerde en d ü şü k ü cret li «kar a » işlerde çal ı ştırı l maktadır. 1 968 yıl ında bu ü lkelerde 5 m i l yona yakın yabancı işçi va rd ı . Lôt i n Amerika ü l kelerin den işçilerin yollandığı Bi rleşi k Ameri ka'da d a benzeri bir d u ru m va rd ı r. Sanayi a l a nında gelişmiş kapit al i st ü l kelerde son yı l larda işsiz sayısı 5,5- 7 mi lyon kişi a rasında değ işmekt ed i r. 245


Sanayi/eri gelişmiş kapitalist ülkele rde 1 960-1 968 yıllafl döneminde, resmi kayıtli ortalama ayli k işsiz sayısı

(Bin kişi haes abı i l e) 1 960

S a nayi a l, a n ı n k a pital is t ül keler Batı Avr upa «Or ta k Pazar » ü l keler i

1 965

1 966

1 967

1 968 (Oc a k - Ağ us tos )

6.944,4 5.854,3 5.485,6 6.396,0 6.796, 2 2.1 29,8 1 .805,3 1 .884,6 2.579,6 2.709,3 1 .360,2 1 .089,5 1 .1 74,8 1 .495,9 1 .629,8

Bunlardan:

Fed. Al ma n ya Frans a ıtalya Bel çika Hollanda Ingilter e Avus tur ya Is veç Bir leşik Amer ika Kanada Japonya

Avus tur al ya

237,4 1 31 ,1 836,0 11 4,3 41 ,3 377.2 82,3 1 8,9 3.852,0 446,0 500,0 1 6,0 _

1 39,2 1 41 ,3 721 , 0 55,5 32,6 347, 1 65,5 1 6,6 3.366,0 280,0 390,0 1 2,5

1 54,3 1 47,1 769,0 61 ,5 42,9 361 , 0 61,4 22,2 2.875,0 267,0 440,0 1 8,5

450,1 445, 0 255,9 1 92,9 726,0 689,0 111 ,6(1 ) 85,3 86,1 83,5 586,5(1) 599,0 85,3 64,6 36,4(1) 82,0 2.975,0 2.922,0(2 ) 438,6 31 5,0 696,0 500,0 22,7 21 ,2

Ç iz elgede g ör üldüğ ü üz er e, mes ela Fr a ns a, Avus tur ya, Belçika ve Hol­ landa gibi b ir çok Batı Avr upa ü lkes inde, ayr ıc a Kanada ve J a ponya' da yığ ı ns a l i şs iz l i k şimdi, i ki harp ar as ı bunalım yıl la rı n ı n ort al a ma yı l l ı k d üze­ yinde bulunmakta, hatta bu düzeyi aşmaktad ır . Kıs men çalı ş ır g i b i gös ter i le n m il yonlar ca işçi '-.t e memur, as l ı nda fiilen yarı işs iz duru mdadır . R es mi hes aplalar a göre, yar ı i şs izler i n s ayıs ı, t a m i şs izl er s ayıs ı n ı n yaklaşık ol ar a k % 5 0 il e % 75'i or a n ı ndadır . ö rneğ i n , Bir leşik Amer i ka'da s o n yıll ar da yar ı işs izler in s a yıs ı 2- 2,5 m i l yondu. Feder a l Almanya'da 1 967 yılında s a nayide işçi ve mem u r s ayıs ı 542 bin kişi azalm ıştır. 1 50 binden fazl a yaba n cı işçi de bu ü l keyi ter ketmek zo­ runda kalmışt ır . Her yerde kıs a iş haft as ı uygu l an mış ve ücr etler düşürül­ m üştür . 1 967- 1 968 dö neminde Ingil ter e' d e de i şsi zl ik a rtmıştı r. al keni n ekono(1) Oc a k-Ar a l ı k

(2) Oc a k-Kas ı m 246


m i k d u ru m u ndaki is tikrars ızl ık, iş pazarı n ı n d u ru m u n u g üç, karmaşık bir hale getirmektedir. Fra ns a'd a 1 967'de s anayi ü reti m i arttığ ı halde, işçi s ayıs ı azalmıştır. Ekonomid e d enges izliğin art mas ı, emekle s ermaye a ras ı ndaki çel işkilerin şiddetlenmes i ve s osyal tezatların kes ki n leşmes i , 1 968 yılı Mayıs -Hazi ra n aylarında yera lan s ınıf çatışm aları nd a şid detli patla malara yol açmıştır. ı ta lya'da s on beş yıl içi nde işçi ve memur s ayıs ı d u rmadan aza l m a kta­ d ı r. 1 968 yıl ı nda çalışanların s ayıs ı , 1 964 bunalımındon ö nc eki döneme kıyasla 800 bi n ki şi azal m ışt ı r. 18 mil yon 800 bi n ücretli i şçid en yalnız 1 5 m ilyon 1 00 bini ta m iş haftas ı çalışıyord u, 3 mi lyon 700 bin işçi is e yarı işs iz d u ru mda bulunuyord u . "Pieraçini Planı..nda u mut ed ildiği gibi, ü lkede çalışa n ların s ayıs ı a rtmam ıştı r. Kapita l is t ü l kelerdeki i şs izliğin yüks ek b i r düzeyde bulunm as ı, burjuva : ekonomistleri tarafından yayılan "herkes e iş.. m as a l ı n ı tamamen yalanla­ m a ktadır.

III. Kapitalist sömürüsünün şiddetlenmesi Emek entanzifikasyonu ve iş kazanaları

Tekelc i s ermaye, emeği n enta ns ifleşti ri lmes i nde (işçiyi gerg i n çalışt ır­ moda) çağdaş ü reti m örg ütü şeki l lerin d en yaro rlan ıyo r. Bu d u ru m, üre­ timde iş kazal· a rı n ı n çoğ a l mas ı na, mes lek has ta l ı kl a rı n ı n yayg ı n hale gel­ m es ine ve genç yaşta s akationma olayla rın ın artmasına yol açıyor. Sanayi a lanında gelişmiş bazı ka pita l is t ü lkelerde ü reti mde meydana gelen iş kazalarında ölen, s akatla n a n işçilerin s a yıs. ı, bu memleketleri n Ikinc i Dünya Harbi nde verdi kleri kayıplard a n daha fazladır.

/ ş kaza/arında yaralanan ve ölenlerin sayısı (bin kişi üzerinden)

!J Ikeler

Yıllar 1 963

1 958

1 960

1 962

1 .820,0

1 .950,0

1 .990,0

1 3, 3

1 3,8

1 3,7

1 964

1 965

Birleşik Amerika(ı)

Topl a m Bu a ra da: ö l ü m olayları

2.020,0 2.050,0 1 4,2

1 4,2

2.01 0,0 1 4,0

cı} Mes lek hasta lı klar ı d a h i l 247


1 962

II a r 1 963

1 964

y

D ıkeler

1 958

1 960

i

1 965

fransa(2)

T oplam

1 .05 6,7

990,6

1 .07 1 ,5

1 . 1 1 7, 6

1 .309,1

2,1

1 ,6

2,1

1 ,8

2,2

91 2,4

1 .05 7,4

1 .229,2

1 .338,3

1 .278,1

1 .08 6,3

2,0

1,9

2,3

2,2

2,4

3,5

2.49 1 ,4

2.697,7

2.734,2

2.638,6

2.780,5

2.5 09,8

3,2

3,0

3,6

2,9

3,1

3,0

375 ,0

38 2,3

372,8

390,4

445 ,5

296,7

1 ,0

0,9

0,8

0,7

0,8

0,7

5 ,4

6,1

6,1

6,5

6,1

6,0

Bu a rada : ölüm olayları ıtalya

Toplam Bu a rada : ö l ü m olayları fed. Almanya

Toplam Bu a rada : ö l ü m olayları Ingiltere

Topla m Bu a rada: ö l ü m olayları Japonya

ölüm olaylar

1 966 ve 1 967 yı l l a rında Birleşik Ameri ka'da iş kaza larında yara l a n a n ve ölenlerin sayısı ( yı lda 2 milyon kişiden fazla) d a i m i olara k yü ksek bir düzeyde bulunuyordu. ıta lya ve i ng i l tere'de bu düzey biraz daha yük­ sekti. Ja ponya'da 1 966 yılında meydana gelen iş kaza l a rı nda 6.300'den fazla işçi ölm üştü. Emek enta nzifikasyonu, emekçi sağ l ı ğ ı n ı n koru num ve bakı mda n yoksun oluşu, s i n i r- ru h ve ka l p hasta l ı kları n ı n a rtmasına sebep olmaktadır. Bir­ leşik Amerika'da 1 940 yılı nda her 1 00 b i n kişiden 2 04, 1 ' i sinir ve ruh hasta­ lıklarından hastanede yatıyordu ; bunların sayısı 1 963 yı lında 309'u bulmuş, yani 1 ,5 defadan fazla artmıştı. 45 yaşından yukarı ( Birleş i k Amerika işçi sın ıfı nın % 40'i) her 1 .000 işçiden 6'sı her yıl kalp hasta l ı k l a rından öl mekte ve 4'ü de sa kat kal m a ktaydı . J a ponya' d a 1 926 yılında sinir-ruh, kal p-dam a r hasta l ı k l a rından ö l ü m ora n ı, genel ölüm ora n ı n ı n % 1 3,3'ünü, 1 965 d e ise % 45 ' i ni teşkil ediyordu. F ransa'da 1 9 1 0 yı lında ka l p hastalıklarından ölüm oranı, genel ölüm ora n ı n ı n % 6,4 idi. Bu ora n 1 963'de % 1 0'0, 1 964'de 1 9'0 yükselmişti.

(2) Köy ekonomi dışı nda 248


Iş süresi

Ka pita l ist ü l keler sanayi i nde iş haftası süresi. ka n u nlar ve toplu iş söz­ leşmeleriyle tespit e d i l i r. Iş haftası sür esi

(saa t hesa biyle) O lkeler

Ka n u na göre

Toplu iş sözleş­ melerine göre

40 40 40 (1)

36- 40

B i rleşik Amerika. Kanada Avusturalya . Yen i Z elanda Fra nsa . Finl' a nd iya I n g i ltere Av u st u rya . Belçika Dan i ma rka. Isla nda. Hollanda. Norv e ç Isveç ısviçre Fed. Alma nya ıta lya Yuna nis ta n. Ispa ny a . Portekiz. Türkiye Ja ponya

40 40-- 44

45 45 46 48 48 48 48

44 44 40-- 44 44- 46 42- 48

Fa kat ka pita list ü lkelerde gerçek iş s ü resi bu normla rda n fa rklıdır. Işleme sanayiinde iş haftasının ortalama süresi

(saa t hesa biyle)

Olkeler

1 950

1 955

1 960

B i rleşik Amerika Kana da I n g i lt ere Federal Almanya Fra nsa ıta lya Ja ponya

40.5 42. 5 45. 7 48.2 44,4 47.8 48.0

40.7 41 .0 46,4 48.8 44.0 48,7 48.4

39.7 40 ,4 48.0 45.6 46.5 48.5 47. 8

Y ı l la r 1 965 1 966 41 .2 41 .0 47.0 44.3 46.4 47.4 44.3

41 .3 40.8 46.0 43.9 46.6 47.4 44.6

1 967

1 968

40. 6 40.3 46.2 42.3 46.1

41 .0(ı ) 40,4(2 ) 46.2(4 ) 42.3(5 ) 45.9(6 )

44.8

42.9('>

(ı) Ingi lterede hôıô. erkeklerin iş g ü n ü n ü sınırlıya n u lusa l ölçüde bir ka n u n yoktur. Işletme lerde ça l ışa n ka d ı n la rı n emeği ha ftada 48 saa t. genç­ lerin eme ğ i ise 44-48 saa t o l ma k üzere ka nunla tespit ed i lm iştir. (ı ) Eylü l. (2) Ha zira n. (3 ) erkek işçiler. (4 ) N i sa n, (5) Oca k. (6) Ma rt. (l) Tem muz. 249


ö ze ll i kle Fransa'd a iş haft asının gerçek süresi narm l u iş haft ası süre­ sind en çok d a ha u/ und u r. ö yl e ki, 1 968 yıl ı Ta m m uz ayınd a iş haftasının ort alama süresi, i nşaat işl erind e 49,2 , met al sanayi i nd e 45,4, g ıd a sana­ yiind e 46 il a 48, kimya sanayiind e 44,5, d eri sanayi i nd e 43,5 saat id i. I ng i ltere'de ve işçileri iş saatl eri d ış ı nd a çal ışt ı rma n ı n geni ş ölçüd e uyg u l a nd ığ ı meml eketl erd e ve emekçil erin t a m süreli ol maya n i ş haft asına geçi rild iğ i bazı ü lkel erd e de benzeri bir d u rum göze ça rpma ktad ı r. ö rne­ ğ i n , Ingi ltere'd e 1 968 Ağust osund a işl' em e sanayii nd eki işçilerd e n % 31 ,9'u ortal a m a iş haftası süresi d ışı nd a 8,5 saat fazl a ça lıştın ı mıştı r. Aynı za­ m a nd a ta m süreli ol mayan iş haft asınd a ç al ışan işçil e r haft ad a o rt al a m a 1 0,8 saatl i k iş üc reti yit i rm i şl erd i r. J a ponya işl eme sanayi i nd e i ş g ü n ü d ış ı nd a çal ışma süresi 1 965'de haft ad a 1 8, 4, 1 966'd a 20,6, 1 967'd e 24,1 saat id i . Birl eşik Amerika işleme sanayi i nd e 1 968 yılı Eylül ayınd a işçi ve mem u r­ l a rın % 1 9,3'ü haft ad a 36 saatten az, % 47,3'ü 35-40 saat kad a r çal ış­ m ı şl a rd ı r. Aynı t a ri ht e bu sanayid eki işçi ve m em u rl a rd an % 33,4'ü haftad a 41 saatt en, bunları n % 1 9,7'si d e 49 saatt en fazla ça lışmak zorund a kal­ mışlard ı r.

Emek verimliliği ve reel iş ücreti

Kapit al ist sömür üsünün şidd et le nd iğ i n i gösteren d el i lerd en bi ri d e, eme k veri m l il iğ i temposu il e reel i ş üc reti a rasınd aki d engesizl ikti r, Resmi veril ere göre, saat başına öd enen iş üc ret i yakl aş ı k al a ra k emek veri m l il iğ i ora n ı nd a a rtmıştır. Fakat t üket i m madd elerind e, sağ l ı k hizmet­ l eri nd e ve d iğer alanl a rd a ki fiyat a rt ı şl a ri yl e vasıtasız vergilerd eki art ışl a r ve i ş çi le ri n haft alı k ya d a yıll ı k iş saatl eri n i n sayısınd a ki değişiml er gözö­ n ü nd e tut ul a ra k reel iş üc reti d i namiği i nc el en i rse gerçek d u rum meyd a na çıkmış ol u r. Işleme sanayiinde emek verimliliğinin dinamiği (bir i şçi n i n çıkard ığ ı iş)

(1 958 yı l ı nd akine oranl a yüzd e h esa biyl e)

alkeler

1 960

1 965

1 966

1 967

1 968 (ilk ya rı s ı)

B. Amerika Kanad a J a ponya Fransa Fed . Al ma nya ıt a lya ingilte re

11 0 1 06 1 34 1 10 1 26 118 11 0

1 36 1 35 1 88 1 38 1 55 1 54 1 25

1 40 1 37 209 1 49 1 57 172 1 28

1 40 1 39 239 1 56 1 62 1 79 1 30

1 45 1 45 261

250

(-

1 75 1 89 1 38-


Tüketim malları fiyat/arında ve hizmet ücretlerinde artış/ar

( 1958 yılındokine o ran la) D ıkel er

1 960

1 965

1 966

1 967

1 965'i n i l k yarısı

B. Amerika Kan ad a In g il tere ıtalya F ran sa Fed . Al man ya Japon ya

1 03 1 02 1 01 1 01 1 09 1 02 1 05

1 09 110 1 20 1 29 1 26 119 1 40

112 114 1 24 1 30 1 29 1 22 1 47

115 119 1 27 1 36 1 33 1 25 1 53

119 1 22 1 32 1 38 1 36 1 26 1 59

Fiyat a rtışla rın ı gösteren bu resmi veril ere el eşti ric i bir g özl e bakmak g erekir. O rn eğ in , Fran sa ve Bi rleşik Amerika'd a ki i leric i send i ka merkez ­ lerince ya pılan hesapl ara göre, resmi istatistik baz ı d ön em lerd e fiyat artışları temposun u % 40-50 d üşük' g östermekted ir. Bun a rağ men resm i veriler bile, pa halılığın , n omin al iş ic reti a rtışın ın ön emli bir kısmın ı yuttuğu sonuc un u çıkarmamız a ya rd ım etmekted i r.

Birleşik Amerika'da saat başına iş verimi artışı ve reel iş ücreti

Y ıl l a r

Bir saatlik reel iş üc reti(' )

I şçin in bir saatte iş verim i

1 960 1 965 1 966 1 967

1 00 111 1 14 1 17

1 00 1 22 1 25 1 26

Iş veri m i a rtışın a karşıl ı k a lınan reel iş üc reti 1 00 90,9 9 1 ,2 92,8

Hayat pahalılığın ın d u rmad an a rtışı, iş üc retleri a rtmayan işçi, memur ve m ü stahd eml erin geçi m in i old u ğ u gibi, emeklil erin , ün iver site öğren ­ c il erin in v.s. benz eri grupla rın d u ru m un u z o rlaştırma ktad ı r. Artan vergi yükün ü, çeşitli kesin ti leri, işl eme saatleri sayısınd a ki d eğ işiklikl eri hesaba katarsak g eçim a ğ ı rlığı d aha büyü k öl çüd e açıkl ı k kaz an ı r. Orn eğ in , (') Verg ilerd eki a rtışl a r hesapl an ma mıştır. 251


1 966'd a yıl lı k iş ücretine ortalama 300 d ol a r zam yapı la n Amerika l ı bir fabrika işçisi, vergil e rl e bir likte hayat pahal ı l ı ğ ı n ı n d a ar tması sonuc u nd a 2 88 d olar kaybetmiştir (49 d ol a r a rtan fed a ral gel i r ver gisi ne, 10 3 d ol ar sosyal sigorta a id atına, 2 1 d ol ar mahaııi verg i lere g itmiş ve 1 1 5 d ol ar ı d a hayat pah a lılığı yutmuştur.) Bu süreçl eri d i kkate a la n iler ici Ameri ka n ekonomistleri t ar a fı nd a n yapıl a n hesaplar a g ö re , Birl eşik Amerika işl eme sanayi i nd e çal ışan evl i bir işçin i n reel iş ücreti, 1 966 ve 1 967 yıııarınd a çoğalmak şöyle d u rsun, aza l m ı ştır. Yine b u ekonomistlerin hesaplar ına göre, bu yıll a rd a, ul usal gel i rdeki genel a rtış % 12 old uğ u hald e, hazıra konan la rı n gelir leri n i n ora nı % 22 çoğal mış, emekçileri n gel ir i ise (nüfus artı şı nd a n bir az f azla) sad ece % 3 a rtmıştır. Amerika'd a hayat pahalılı­ ğ ın ı n % 4 ar tması ve vergi yükünün gitt ikç e a ğ ırf aşması ned en iyle, bu eğil i m, 1 968 yıl ınd a da d eva m etmiştir . Sömü rü n ü n şidd etlenişini göster en benzer i bir süreç d e 1 965-1 967 d öne­ miyl e 1 968 yı lı başlar ı nd a Fra nsa'd a d a g ör ü lmüştür . Fransız emekçil erinin or tal a m a iş ü cr eti, ..Ortak Paz ar» ülkeler i nd eki en d üşük i ş ücr etler i nd en b i riyd i. 1 967 yılınd a Fr a nsız işçisi saat başına ortalama 3,48 fra n k a ld ığ ı h a ld e, lüksembur g işçisi 6,22 , Fed er al A l m a n işçisi 5,5 , Holland a lı işçi 4,75, ıtal ya n işçisi de 3,1 8 fran k al ıyord u . Fr a nsa'd a Mayıs-Hazir an ayl a ­ r ı nd a yera l a n sınıf savaşlar ı sonucund a çeşitli sanayi d a ll ar ı nd a i ş ücr eti ortal a m a olar ak % 1 3-18 or anınd a ar tm ı ştı r. Fakat bur juv azi, bir sı ra ma l ların fiyatları nı ve h izmet ü cr etler i n i yüksel ter ek, ver me k zoru nd a ka l­ d ığ ı tôvizlerin bir kısmını çok çabuk ger i a l m ıştır. 1 967 yılınd a Fed eral Al man ya'd a emekçilerin reel geliri a zal mış ve emek veriml i liği sür ekli ol a ra k fazlalaştığı halde işsiz l i k artmıştır . Fed er a l Al­ ma nya hükü meti 1 968 yılınd a verg ileri yükseltmek, sosyal har camal ar ı v.s'yi azaltmak suretiyl e bu eğil i mi fiilen kuvvetl end i rmiştir. Ingi ltere h ükümetince 1 967 yıl ı nd a sterl i ng l i rası d eğer i n i n d üşürül mesi reel iş ücretler inin azal masına sebep olmuşt u r. Fiyat artışlarını, sosyal i htiyaçl ar için ger ekl i d evlet h a rca maların ı azal tma, verg i leri % 8 fazla­ l aştırma ve işçi ücr etl eri ni kesi n şekil d e «d ond ur ma .. pol itikası izlemiştir . Son yıl la rdo, Fiyatl a r ve G e l i rl e r Ofisi, iş ücretl eri n i n resmi ôzami ücr et tôrifesi üzer ine çıkarıl masını öngören topl u iş sözleşmelerin i n uyg u lan­ masını d efa lar ca r eddetmiştir. J aponya v e ıt a lya'd a işçiler , 1 967 yıo nd a nominal iş ü cr etl er ine % 1 0-12 zam yaptırm aya muvaffak olmuşl ardı r. Fakat bu ül kelerd e d e tekel l er t a ra­ fınd a n izl enen üreti md e ka pital ist rasyonal izasyon pol itikası, fiyat ar tışl ar ı ve gelişmiş d iğ er kapitalist ülkelerd ekine kıyasla i ş ücr etler i nd e g ör ülen büyük d üşü kl ü k, işçi sınıfının d u ru m u nd a esaslı bir iyil eşme olması n ı engelleyen ned enlerd ir . J a p o n ekonomisi 1 966 yılınd akine kıyasla yüksek b i r tempoyla gel işt iğ i hald e, r esmi verilere göre, J a ponya işleme sanayi n ­ d eki iş ücretler i Fran sa'd akin e oranla 1 , 5, Fed er a l Almanya'ya gör e 1 ,9 I ngi ltere'd ekine kıyasla 3,3 v e Bi rleşik A mer ika'ya nispetle 4 ,7 d efa d aha d üşükt ü. 2 52


Vergi yükü Emekçilerin sömürülmesini şiddetlendirme araçlarından biri de, vergi cenderesini işletmektir. gi/erin ulusal gelirdeki payı ıtalyada % 30, Federal Almanya veBir/eşik Amerika'da% 34,1 Fransave Ingilterede ofo 35-35,5 arasında değişiyordu. Viyetnamharbinin üç yılında lerinden alınan gelir vergisi % 27, mıştır. Vergiye tôbi sayısı 1967 yılına doğru 1958 yılına oranla iki kat artarak 4,3 mi/yandan 9 milyon kişiye yükselmiştir. vergi kitlesindeki payı 1962-1968 yılları döneminde ofo 12,6'dan % 17,7'ye yükselmiştir. Kapitalist

ofo

9'dan% 7,6'ya düşmüştür.

meti, işçi ve memur/ardan alınan vasıtasız vergi/eri üç kat artırmıştır. Biteviye artan vasıtah

vergiler de 1967 yılında malların satış fiyatlarında

ortalama olarak ofo 20-25 oranında bir yükselmeye yol açmıştır. ve vasıtalı vergiler, Ingiltere'de emekçi gelirinin % 21,5-36'slnı, Federal Almanya'da ise % 36'slnl yutmaktadır. Devletin elinde toplanan artık-değerin çok azı işçi sınıfının ihtiyaçları için kullanılmaktadır. menfaatlerine uygun olan silôhlanma yarışına harcanmaktadır.

Emekçiferin aife geliri ve asgari geçim işçi sınıfının ağır ekonomik durumu, iş ücretinin yetersizliği, en açık biçimi ile reel aile gelirinde ve «standart» aile bütçelerinde görünür. ailelerinin normal geçimi için gerekli asgari ücret, yani gelir seviyesi bun­ larda kendini gösterir.

Birleşik Amerika'da şehir işçisinin a yıt ğı ve «standart.. aile bütçesi(') 1959 Sanayi dalları

Imalat Otomobil Tekstil

1966

Haftalık Haftalık ortalama «standart» bütçe gelir (dolar) (dolar) 88,3 111.4 63,0

118,0 118,0 118,0

Karsılık

(Ofo)

74,8 94,4 53,4

Haftalık Haftalık ortalama «standart» gelir bütçe (dolar) (dolar) 112,3 147,2 82,1

177.0 177.0 177.0

Karsılık (%)

63.4 83,2 46.4

(') «Standart» aile bütçesi, erkek (ücretli işçi), kadın ve okul çağında iki çocuk olmak üzere 4 kişilik bir ailenin asgari geçimi hesaba katılarakBir­ leşik AmerikaÇalışmaBakanlığı tarafından hazırlanmıştır. 253


Başka ekonomistl erin yaptığı i nc el e me l ere göre, işleme sanayiinde çalı şa n işçilerin a i le geliri ile «standart.. bütçenin a nc a k yüzde 83'ü karşı ­ lanabiImektedir. Federal Al manya'da hayat pahal ı lığı, 1 962 yılındakine oranla 1 967'de % 1 4,4 a rtmıştır. Işçi üc retleri fonu 1 967 yılında % 6,3 aza l mış ve iş üc reti, aylık aile bütçes i n i n a nc a k % 87' si ni karşı lamıştır. Fransa' d a bel libaşlı sanayi dall a rında ça l ışa n işçil erin orta l a ma iş üc retleriyle asgari geçi m i n a nc a k % 80,2'si karşılanabiliyor. Fa kat, bu orta lama rakam l a rı n a rdı nda, gelirleri orta n ı n aşağısında ol an sayısız a i lenin daha ac ıkıı d u ru m u g izlenmektedir. Emekçi lerin ekonomik durumu, işçi a ilesi n i n ev işletmeleri nden ve çeşitli fon lard a n sağl adığı natu rel geli ri de kapsa mına a la n a i l e bütçesi i l e d a h a bel i rg i n hal a l m a ktad ı r. Ornek olarak, Japonya için hazırl a nmış bir a i le bütçesi ni ele a l a l ı m . Japonya'da, natürel gelirle e v iş/etmesinden sağlanan geliri d e kapsayan aile geliri

1 966'da

1 956'da bin Y e n % h esabiyle Genel gelir N a kd i gelir Bu a ra d a aylık maaş Ev işlerinden sağl a n a n nakd i gel i r Diğer gelirler Diğer natürel gelirler Ev işletmesi nden sağl a n a n natürel gelir Aile fertleri n i n sayısı lJc retli işçilerin sayı sı

bin Yen

% hesabi yle

44,2 30 ,8 38,6

1 00,0 69, 0 64, 0

1 1 0,4 75,4 70 ,3

1 00,0 68,0 64,0

0,6 1 ,6 4, 6

1 ,3 3,6 10, 4

1, 9 3,2 1 2, 3

1 ,7 2,9 11, 2

20,6

22,4

8,8 4,47 1,46

20,3 4,05 1,54

Çizelgede görüldüğ ü gibi, 1 959-1 966 yıll arı dönemi nde a i l e fert leri n i n ortalama sayısında % 9,4 ora nında aza l ma o l d u ğ u hal de a i l e i çi ndeki üc retl i işçi sayısı 1 ,46'da n 1 ,54 kişiye yü ksel miş, yani işçi ai lel erinin kapi­ . tal i stl er tarafı ndan sömürülme ölçüleri a rtmıştı r. ote ya ndan, şu d u ru m da di kkate değerd i r : Japonya'da şehi rlerdeki işçi ailelerin i n n akdi gelirleri, tüm gelirleri n i n % 70'inden bile azdır, bu a rada, ailenin g eçi m i n i sağl ayan kişi n i n ve a i le fertleri n i n aylık iş ücr eti toplamı, geliri n a nc a k % 64'ünü teşkil etmektedi r. Natürel gelir şimdi, tüm a i le geliri n i n % 31 ' i n i geçmektedir, natürel gelirin yaklaşık olara k üçte i kisi ya da ailenin bütün geli ri n i n % 20'den fazlası ev işletmesi payına d üşmek­ tedi r. 254


S on yıl l a rda genellikle g elişmiş kapita list ü lkelerde emekçi yığı n lar ın ı sömür ü sür ec i yeniden şiddetlenmiştir . Burj uv a dev letleri, kapitalistleri n kazanç v e kôrlar ını a rtır m a k v e emekçilerin r ee l iş üc retlerin i n çoğalma­ sını sınır landır mak için bili msel-teknolojik i lerlemeden geniş ölçüde yar a r­ lanmaktadır lar .

LV. Işçi sınıfının sosyal ve sosyal·hukuksal sorunları Sosyal s igorta Işçi sı nıfı, gelişmiş kapitalist ülkeler de yürüttüğü uzun v e çeti n m üc a­ delele ri n sonucu olarak işv er en leri v e burj uv a dev leti ni, sosyal sigorta fonl a rı n ı n fina nse edil mesine katıl maya mec bu r etmiştir. Fakat gelişmiş bütün kapita l ist ü l kelerde işçi ve memurl a r hôlô aylıklarından büyük m i ktarda sigorta a idatı ödüyorlar . S on yıllarda kesi nti ler dur madan a rtı­ yor. Görün üşe göre bu a rtış devam edec ektir. Uluslara rası E mek Teşkilôtı tar afından yayı nlanan v eril er e göre, sosyal sigorta fonlar ı genel yekCı nu ­ n u n % 1T den % 57' iyi b u l a n kısmı n ı e mekçilerin doğrudan doğruya öde­ diği sigor ta a idatı teşkil ediyor . Ka pita l i st ü l kelerde e mekl i l i k yaş haddi de çok yüksektir. Bi rleşik Ame­ r ika, Federal Alma nya ve I spanya'da erkek ve kadınlar için 65, I n g iltere, Av usturya v e Belçika'da erkekler içi n 65, kad ı n l a r içi n 60, Kanada, Isv eç ve ızlanda'da er kek v e kadınlar içi n 67, Norv eç'te ise erkek v e kad ınlar için 70 yaşt ı r. Emek gerg i n l i ğ i n i n ar tması dolayısiyle işçi v e memurlar ın çoğu, emek li li k çağına gel mez den çok önc e çalışma g üc ün ü yitir iyor lar . (Meselô Batı Al m a nya'da işçi lerin Dfo 40-50'si emekl i l i k maaşı yaşına gele­ meden, bu haktan yoksun olar a k işlerini terketmek zorunda kalıyorlar lar .) Şimdiye dek hasta l ı k, hatta iş kazası hallerinde e mekçi lere çalışmadık­ Iarı bütün süre için yar dı m yapılması gara nti edilmemiştir. Genel l i kle, hastal ı k sür esinin i l k üç-yedi g ü n ü nde para yard ı m ı ya p ı l mıyor , uzun sür en hasta l ı k haller i nde ise emekçi iyi leşmezden çok önc e yard ı m kesiliyor. Mec bu ri işsizlik haller i nde de benzeri s ı n ı rlayıc ı süreler uyg u la n ıyor. S osyal sigorta fonl a rı, emekçi lere baskı ya pmak için kullanılıyor. G rev ya da lokaut yüzünden işten atıl a n v eya i şv e rene kar şı geldiğ i için işten kov ulan işçi, m üstahdem ve memu rlar , işsiz l i k yard ı m ı hakkından yoksun ediliyorl a r. Emekçiler, sosyal sigorta aidatı n ı m u ntaza m ödeseler bi le, hasta l ı k hallerinde e k tedav i masrafl a rından kurtulamıyor, i ş kaza larından sonra tam sigorta yard ı m ı ala m ıyor . Doktorların v e sağ l ı k per sonel i n i n maaşlar ı, hastanede geçir i len süre için yatak, ilôç, yemek V.s. masraflarına ödenen paralar emekçilerden toplanıyor. S on yıllarda bu kesintiler i n tutarı I n g i l ­ tere, Japonya v e d a h a birçok kapitalist ülkede a rtmıştır . 255


Pahal ıya malolan özel s igorta hizmetlerine başvu rmak zoru nda kal a n e mekçil erin s ayıs ı g itg ide a rtıyor. As gari geçi m ol a na kl a rı ndan yoks u n birçok emekl i ail es i , ça lışamaz d u ru mda bulunan kişi ler, işs i zl er, bu yüz­ den, hiç deni lec ek kad a r az s özde «s os yal » yard ı m a başvu ruyorlar ki, bu " yardım» da, a i lenin geliri, i ns a n onurunu kın c ı bir kontroldan s on ra yapıl ıyor. Sağlik ve eğitim

Çağdaş s ağ l ı ğ ı koruma olanakl a rından yara rlanmak, emekçi leri n ol­ dukça büyük bir kıs m ı i çi n gerçekte i m kans ız o l m a kta devam ediyor. Kapita l is t d ü n yas ının en zengin ü lkes inde bi le, res mi verilere göre, a ğ ı r has tal ı kl a rı n dağıl ı m ı n ı gös teren çizelge il e en yoks u l h a l k yığınl a rı n ı n yoğ u n ola ra k bulund ukl a rı yerlerin çizelges i a ras ı nda t a m b i r benzerlik va rd ı r. Birleşik Amerika'da yıl l ık geliri 2.000 dolard a n az olan ailelerde her üç kişiden biri, 7.000 dolardan fazl a yıl lı k g el i re s ahip bul u nan a i le­ lerde is e her on ü ç kişiden biri müzmin hazta lı klardan ıs tırap çekiyor. Birinc i g ru ptan 45-64 yaşları a ras ı ndaki erkekler her yıl 50 işg ü nü, i ki nc i g ru ptakiler is e 1 4,3 işg ü n ü kaybediyorl a r. Bi rleşik Amerika'da zenc i ler a ras ı ndaki çoc uk ölümü, beyazlar aras ı ndakine kıyasl a 2 kat fazlad ı r, d oğ u m s ı ras ında öl ü m o ra n ı 4 kat, pnevmoni ve g ripten ö l ü m vaka la rı is e 2 kat daha çoktur. Halkın en yoks ul tabakaları n ö m ü r s üresi , orta tabaka­ ların ömür s üres i nden % 10 daha az ol duğu ha lde, ıs t ı ra p ve hastal ıklar s on uc u nda uğradı kları kayıpl a r da bir hayl i fazl a d ı r. Sağl ık hizmetl erine ödenen üc retl erdeki a rtışl ar, gıda maddel eri fi yat ­ ları nda ve çeşitl i hizmet üc retlerindeki artışları geride bırakmakta d ı r. Bazı ül kelerde bu a rtış tem pos u, iş üc retleri ndeki artıştan daha fazladı r. N ü York has ta nelerinde 1 0 g ü nl ü k tedavi için 1 960 yılında 560 dolar, 1 966 yılında yaklaşık olara k 842 dolar, 1 968 yıl ında is e hemen hemen 1 . 000 dolar ödeniyord u . Bu para yetişkin Ameri kal ı la rdan çoğ u n u n y ı l l ı k geli­ ri nin dörtte üçünü teşkil ediyor. 4 ilaç kumpanyas ı a ras ı nda taks i m edilmiş bul u nan has tane i la çl a rı pazarı en çok kazanç s ağ layan tic a ret a lanla­ rından biridir. Kapital is t topl u m, muazzam ölçüde doktor, s ağ l ı k memuru, orta eğiti m l i s ağl ı k pers onel kadros u, has tane yatağı ve tedavi s ervis i s ı kıntıs ı çek­ mektedir. Gelişmiş kapita lis t ül kel e rde tü m i htis as lardaki doktorların s ayıs ı 1 966 yılında Birleşik Ameri ka'da 351 ,3, Japonya'da 1 37,3, Federal AI­ ma nya'da 1 09,6, ıtalya'da 81 ,2, Ingil tere'de 74.4, Fra ns a'da 71 ,9 idi. Aynı yıl Sovyetler B i rliği nd e 555 .000 doktor vard ı . Kapita lis t ü l kelerde doktorlar, halkın en zengin tabakal a rı n ı n yaşadığı bölgel e rde topl a nm ıştır. Ingil­ tere'de 1 967 yıl ı nda 468 bin has ta yatağı va rdı, bunl a rı n % 45'i XiX. yüz­ yılda ya pılmış has tanelerde bulunuyord u . Has ta ha nede tedavi ol a bil mek için 540 bin ingil izin s ı ra beklemes i gerekiyordu. Bi rlE! şik Amerika'da 1 966 yıl ı nda bir mi lyondan fazla has ta yatağı yeters izliği vardı, ayrıc a s ağ l ı k 256


servi sleri ve personel yetersi zli ği yüzünden sadece i ki mi lyon ruh hasta­ sının tedavi si rededi l mişti. Fr ansa'da (Pa ri s bölgesinde) hastahanelerin çoğu orta l a m a 70 yıl önce ya pılmıştı r. Bi rçok kapi ta li st ü l kede hastahane­ lerin köhne bi r d u ru mda bulunma s ı ve devletin sağ l ı ğ ı koruma işleri nde sözüm ona «ekonomi yapması» , hasta yatağı say ısının azalmasına yolaç­ m a ktad ı r. Sağ l ı k işlerinde özel ka pita list org a nizasyon şekli n i n uyg u la n ması, mev­ cut sağ l ı k kadroları ve sağ l ı k tesi sleri ni n etkin li ği n i hızla azaltmakto, hasta l ıkları önleyici tedbirleri sınırlandırmaktadı r. Bu org a nizasyon şekl i aynı zama nda uzma n doktorları bi rbi ri nden uzaklaştırma kta ve sağ l ı k tesi sleri ni sadece h a l k ı n e n zengi n kısmına hi zmet etmek i çi n b i r yerde topla m a ktadır. i ngi ltere'de devletin sağl ı k yard ı m ı s istemi, emekçi le r aylık­ larından m untazam olarak sağlık a idatı ödedi kleri ha lde, hasta l ı k h a l le­ rinde devletin sözde «ekonomi» politi kası yüzünden gerekli yard ı mı 010madıkları için, reel önem i n i yitirmekted i r. Gelişmiş kapi ta list ü l kelerde e ğ iti m o rg a nizasyonu do sınıf sa l toplu m u n damgasını taşıyor. Y üksek, hatta orta dereceli uzma n l a rı n son derecede yetersi z oluşu i le bi rlikte (meselô Fransa'da doktor ve eczacı l a r i htiyacı n a ncak % 68,9' u n u, di l bi lgi nleri % 61 ,4' ü n ü , m ühendi sler 49,S'i ni , huku kçu ve ti ca ret uzmanları do memleket i htiyacı n ı n sadece % 24,7' i n i ko rşı lci ­ m a ktadı rla r) i şsi zli kten en çok ıstı ra p çeken h a l k tabakaları en a z eğiti m olanağına sahi pti rler. Birleşik Amerika'da 25 yaşından yukarı zencilerin yüzde 1 8,6' sı oku r-yazar değ i ld ir. (Beyaz n üfusun do % 5,8'i okuma- yazma bi l memektedi r.) Her on zenci çocuğundan yalnız bi r tanesi , Bi rleşik Ame­ ri ka okull arındaki ırkçılık barajlarını aşmaya m uvaffa k olmaktadır . Ital­ ya'da ise okuma-yazma b i l meyenler, n üfusun % 12'si ni teşki l etmektedi r. Y üksek oku l l a rda öğ renci sayısı a rtmasına rağ men, ü ni versi te öğ ren­ cileri a rasında işçi a i leleri çocukla rının ora n ı azdı r. Bu oran Federal AI­ m a nya'da sade ce % 5, Fra nsa'da (köylü çocu kları dahi l) % 1 5, Belçi ka'da % 1 4, italya'da 1 5,3 , I ngi ltere'de % 25'ti r. Ocretle çalışan memur ve ayd ı n l a rı n çocukları bi raz daha i yi d u ru mdad ı r : Belçi ka'da ü ni versite öğrencilerin i n % 54' ü n ü, federal Almanya' da % 53' ü n ü, i ta lya' da % 3 9'unu, i ngi ltere'de % 3 0' u n u b u n l a r t eşki l etmektedi r. Oğ rencilerin çoğu, öğre n i m döneminde daima iş a ra ma k zorund ad ı rl a r. Meselô Ja ponya' da ü n iversite öğ renci leri n i n yarısı, Fransa'da yaklaşık olarak % 44'ü ça lışmak zorunda ka l m a ktad ı r. Bu ü l kelerdeki öğ renci lerin % 3 0'dan % 57 'ye va ran kısm ı geçi m zor\ uğu sebebi yle, öğ reni mierini ter­ ketmekte, daha büyü k bir kısmı do borçlanmaktadır. Oğ reni m m üesseseleri nde büyük ölçüde dersha ne, a nfi, ders a raç ve gereçleri , öğretim üyesi ve para yetersizli ği his sed i l mektedi r. Devlet büt­ çeleri ndeki eği ti m ha rca m a ları gayet azdır. (Ja ponya'da bütçeni n % 5,3 'ü, Bi rleşi k Ameri ka'da % S, 1 ' i , Hollanda'da % 4,9'u, i sveç'te % 4,8' i, Fra n ­ sa'da 3 ,2'si, Federal Alma nya'da % 3 ,O'ü öğretim payına d üş mektedir.) 17

257


U niversite öğ renci leri nin, içind e bulund ukla rı d u ru m u n iyi leşmesi ve öğretimd e reform yapılması u ğ ru nd a yürüttükler i savaş, g itgid e daha sert şeki l ler a l m a kta, n iteli k ve yünü bakı m ı nd a n proleta rya n ı n sınıf m ücad e­ lesi ne yaklaşmaktad ır.

Konut ko şulla rt

I nşaat sanayi i n i n gelişmesine ve şehi rlerin hızla büyümelerine rağ men, konut sorun u son d erece güç bi r problem olmakta d eva m ed iyor. Batı Alma nya'da ve kapita list d ünyasının d iğer bölgelerindeki şehirlerd e bulu­ nan eski, gayri sı h h i binaların tüm konut fon u ndaki n ispi payı çok fazlad ı r. Ev kira sı, işçi geliri n i n d ö rtte birinden ü çte birine kad a r olan kıs m ı n ı yutuyor. Bi rleşik Amerika' d a eski konutları n sayısı 1 960 yılı nda 9 m ilyon 300 bindi. O zamandan beri d u rum genel l i kle d eğişmemiştir. Dahası va r : Büyük kantlerd e (Nü York, Los Ancelos ve d iğerlerin d e) gecekond u mahallele­ ri n i n genişlediği görül üyor . Yoksu l l a r için yen i evler ya p ı l mıyor. Ameri ka l ı uzman l a rı n he saplarına göre, Bi rleş i k Amerika kentlerind e bulunan bütün gecekond uların yıkı lması ve yerlerine modern kon utlar yapılması için, beş yı l boyunca m i l l i gelirin % 1 0'nunun, ya n i yaklaşık olara k 283 m i lya r dola­ rın h a rcanması gerekiyor. D u ru m böyl' e i ken, Amerikan hükümeti sad ece 1 962-1 968 yılları döneminde ha rpçi a m a çla r için 395 m i lyar dolar h a rca ­ m ıştır, bu, bütün gecekond ul a rı n o rtadan kaldırılması için lüzu m l u para­ d an 1 ,4 kat fazlad ı r. I n g i ltere'deki konut fon u n u n yarısından fazlası n ı 50 küsur yıl önce yapıl­ mış binalar teşkil ediyor. Eski evlerin çoğunda çağd aş düze n yoktur ve bunların bir kısmında otu rmak bile teh l i kelidir. R es m i verilere göre, Fra nsa'da 1 5 m i lyon u aşkın vatandaş, ya ni halkın ü çte birine yakın bir kısmı, konut sıkıntısı çekiyor veya konut şartları islaha m u htaç bir d u ru md a bulunuyor. Bu ü l ked e yıld a 400 binden biraz fazla apartı man da iresi yapılıyor. (1 968 y ı l ı n ı n 8 aylık döneminde konut i nşaatı % 4 a za l m ı ştır.) Ya lnız ş i md i ki konut i htiyacı n ı n ka rşılanabilmesi için 12 yı l kad a r bir zamana i htiyaç va rd ı r. ıta lya'd a konut i nşaatı bunalımı yı llard ı r devam ediyor ve i nşaat yıldan yıla azal ıyor. Bu a rad a, ü l kede 21 m i lyon od a l ı k konut yetersizliği h i sse­ d i l iyor. Konut i nşaatında emekçiler için ucuz mesken payı, 1 967-1 968 yıl­ ları d ön em i nd e sad ece % 4 idi, oysa hükümet planınd a bile bu payın % 25 olması öngörül üyordu. J a ponya'd a n üfus başına d üşen i nşaat h a rca maları, Fransa ve Federal Alma nya'ya kıyasla iki kat, Bi rleşik Ameri ka'ya o ranla da beş misli daha azd ı r. 2 58


Birçok ü l kede ev kiralarını ..dondu ran,. kan u n l a r yürürlükte olmasına rağ men, kira a rtışları hızlı bir tempoyla devam ediyor. Kira l a rı n son derec e yüksek olması nedeniyle, e v ve apartıman dair eleri n i n önemli bir kısmı kiral an mıyor . (Bunların sayısı ı ta lya'da 300 bin, Federal Almanya'da 250 binden fazladı r.)

Iş kanunları Iş koşulları ve sendika haklarıyle i lgili kan u n la r konusunda, işçi sınıfı i l e tekelc i burjuvazi a rasında çetin b i r savaş yürütülüyor. Birçok ü l kelerde, ka pita l i st devlet ve teke l ler bi rleş i k bir c ephe halinde sendi kaları n h a klarına karşı saldırıya geçtiler. I n g i ltere'de 1 966 yıl ı nda yürü rlüğe g i ren ..fiyat ve gelir,. kanunuyle sendikaların serbest toplu iş sözleşme yapma hakları bir hayli kısıtlandı. Işçi Pa rtisi hükümeti, 1 968 yılı sonuna doğru, gayri resmi deni len g revleri fiilen yasaklıyan ve g rev yöne­ tic i le ri n i c eza soru ml u luğu ile tehdit eden bir ka n u n tasarısı hazırladı. Bu g revler, Ingi ltere'de ya pılan bütün g revlerin yaklaşık olara k % 90'ını teşkil ediyor. Birleşik Amerika, Ka nada, Avusturalya, Japonya ve d iğer ü lkelerin hükü­ metleri yürürlükte bulunan i şç i a leyhtarı kanunları sendikalara karşı savaşta kullanıyorl a r. Bi rleşik Amerika'da C o nc on h ükü meti, 1 967-1968 yıl larında yer alan emekçi g revlerin i yozlaştırmak için geric i T aft-Hart l i ka nununu birçok defa u yg u l a mıştır. J a ponya Devlet Demiryolları Idaresi 1 968 yılı Mayıs ve Eyl ü l aylarında g revei lere karşı işçi a leyhtarı kanunları uygulaya rak, işten atma, tensikat, iş üc retlerini azaltma g i bi çeşitli baskı yol larına başvurmuştur. Ulaştırma işçileri ve çeşitli kategorilerdeki emek­ çiler de benzeri b� skı şeki l leriyle karşılaşmışlard ı r. Bazı ü l kelerde işçilerin savaşçı proletarya örgütleri yöneti m i nde yü rüt­ tükleri s ü rekli m üc adele, 1 967-1968 yı llarında sendikal h a kl a rı n genişle­ mesini sağ lamıştır. ıtalya' d a bir s ı ra ekonomi d a l la rında çalışa n emek­ çiler, iş letmelerdeki sendika komiteleri n i n top l u sözleşmelerde iş çi hakla­ rı nı belirleme yetkisini de kabu l etti rmişlerd i r. Fra nsoda 1 968 yılı Mayıs ve Hazira n aylarında yapılan genel g rev sonuc unda h ü kü met, işletmelerdeki sendikaların haklarını ta nımak zoru nda ka lmıştır. Emekçi lerin bu a la ndaki isteklerin i kısmen yerine getiren ka nun, 1 968 yılı Ara l ı k ayında Fransa Milli Mec lisi tarafı ndan ka bul edi l miştir. Bir s ı ra ka pitalist ülkede emekçi lerin baskısı a ltında, işverenlerin işçiyi işten atmak v.s. gibi keyfi hareketleri kısmen olsun sınırla ndırı l mıştır. Böyle kan u n l a r, Ingi ltere, ı rlanda, Fransa ve başka ü l kelerde ka bul edilmiştir.

* 17'

259


Gelişmiş kapit a lis t ü l kelerdeki işçi s ı n ıfı, ekonomik ve s os yal d u ru m u n u n iyileşti ri lmes i içi n çetin bir m üc adele yürütmekted ir . Işçi s ınıfı, bu s a vaşta, g rev h a reketi n i n gelişti ril mes i nde, s afl a rı ndaki birl i k ve bütünl üğ ü n güc ­ lend i ril mes i nd e 1 968 yılında büyük başa rı l a r kaza n mıştır. Emper yalizmin d oğ u rd uğ u ekonomik ve pol itik d epreml e r, m il yonl a rc a emekçinin tekelc i ­ d evlet kapital izmine kar şı , hayati hakları, s os yal i lerleme v e s os yal izm u ğ runda yü rüttükleri s ı nıf s avaşl a rı n ı n d a ha fazl a şidd etl e nmes i ne yol a ç­ m a ktad ır .

2 60


K O M U N i S T V E ı Ş Çi P A R T I L E R I N D E

Birlik ve ötesi Danimarka Komünist Partisinin XXiii. Kongresinden notlar Knut Yespersen Dani marka Komünist Pa rtisinin XXiii. Kongresi, 1 4- 1 6 Şubat 1 969 gün­ leri a rasında, Kopen hag şehrinin en işlek yerindeki Da nimarka Parlamen­ tosu binasında yapıldı. Kong re, gerek Da n i marka ' n ı n siyasi hayatında, gerekse u luslararası komün ist ha reketi içinde büyük yankılar uya ndırd ı . Basın ve radyolarda Kongre i le ilgili ha ber ve yoru m l a ra geniş yer veri l m i ş o lması bunun açık bir del il idir. 1 7 komü nist ve işçi partisinin delege göndermiş ol ması da kongrenin önemi n i göstermektedir. Şu ü l kelerin Kom ünist ve işçi partileri kongrede temsi l edilmişti : S ovyetler Birliği, Viyetnam, Almanya, B elçika, Bulga ristan, Ç ekoslovakya, Finland iya, Ispanya, Isveç, Yunanista n, Güney Viyetnam Ulusal Ku rtu l u ş Ha reketi. Da n i m a rka hükümeti, Alman Birleşik S osya list Partisi temsilc i leri nin Kong reye katı lmalarına m üsaade etmedi. Kongre'de Parti Merkez Komitesinin hesap raporu ile ..Yen i demokratik özg ü rlükler», ..Işçi sınıfının ve solc u güc leri n birliği» ve . . Da n i m a rka'da sosya lizme g iden yol» başlıklı ra porl a r i nc elenmeye sunuldu. Bunla rdan başka, politik ve örtütsel soru n l a r görüşü lerek ka ra ra bağ landı . ..S olc u g üc leri n demokrasi ve sosya l izm yolu» başlıklı b i r program deklôrasyonu ka bul edi ldi. Burjuva basını da Kong reyi ı-, üyük bir ilgi ile izliyord u . Ç ünkü bun l a r, komü nistlerin bölü nec ekleri, P a rtinin, Ma rksizm-Leninizm öğ retisinden ayrı lac ağ ı u muduna f azlac a bel bağ l a mışlard ı . Düşmanları mız, Da ni­ m a rka Komü nist Partisine karşı m üc adeleleri nde bundan on y ı l ö nc e kaza ndıkları sonuçları hatı rlaya rak, yen i, f a kat boş ü m itlere ka pıl ıyor­ l a rd ı . Lô kin, büyük bir hayal k ı rıklığına uğradılar. 200'e yakın delege a rasından ya lnız üç kişi rapor a leyh i nde oy verd i ; program deklarasyonu oybi rliği ile ka bul edildi ; yeni Merkez Komitesi seçi m i de Parti yöneti m i ne tam bir güvenin mevc ut olduğunu ortaya koyd u. Kongrede şu c i het de oy birliği i l e belirti ldi : Marksizm-Leni n izm ve sosya list enternasyonalizm, Parti politikasının sa rsı lmaz temelidir. 261


Sol güc/er arasında a Yflşm a m n önlenmesi Parti n i n birl i k ve bera berli k içinde bulunmasının önemi son derecede büyüktü r. Çünkü Da n i m a rka'da işçi h a reketi içinde ve politik g ücleri n sol cephesinde d u ru m hiç de gı pta edi lecek g i b i değ i l d i r. Sol g üCıer parça­ lanm ıştır ve çeşitli görüşler va rdı r. Bundan on yıl önce Dan i m a rka Komü­ n ist Pa rtisi n i n parça lanması sonucunda kuru lan Sosya list Halk Pa rtisinde d e ayrı ş m a l a r o l muştur. Yine aynı dönemde kurulan «Sol sosya l i stler» Par­ tisi bir daha pa rça lanm ıştır. Politi k hayata hôkim olmak sevdasına ka pılan bir takı m küçük g ruplar da yaşama g ücünden yoksundurl a r. Sosyal De­ mokrat Partisiyle Sosya list H a l k Pa rtisi n i n meydana getird iği «işçi çoğu n ­ l u ğ u » h ü kümetin i n 1 966-1 967 y ı l la rında izlediği politika n ı n v e «yeni h ü kü­ metin, 1 968 y ı l ı Oca k ayında sağ kanat pa rtileri tarafında n kuru l m a s ı n ı n yarattığı h a y a l kırıklığı bu karışı k g i d i ş i d a h a d o ka rıştı rmıştır. Kongrenin e n başta gelen ödevi, işçi s ı nıfı ve ilerici g ücler için teh l i ke ­ lerle dolu olan bu d u ru m u n o l u m l u yönde değişmesini sağ layaca k bir çıkar yol bul maktı. Bu karmaş ı k ve güç d u ru m , söz ka l a balığı ve basit metot­ l a rla değiştirilemezd i, a maca uygun, fedakôrca ça lışmak ıôzımdı. Kong re, mevcut durumun u lusal ve u l uslararası nedenleri rti araştıran tah l i linde şu gerçekleri ort� ya koydu : Dan i m a rka'da işçi sınıfının ve sol g üCıerin sahip oldukları olanaklar ve m ücadeleleri s ı rası nça ka rşı laştık­ l a rı güçlükl er, çağdaş tekelci-devlet kapitalizminin gelişmes indeki genel eği l i mleri yansıtmaktadı rla r. Artık, i ki nci Dünya Harbinden sonraki yü ksek konjoktürlü dönemden farklı yeni bir devreye g irmiş bulunuyoruz. Şim d i ki devre n i n karakteristik özelliği, her ülkede olduğu gibi, u l uslara rası a re­ na da da sınıf m ücadelesi n i n g itgide ş iddetlenmesid i r. Bu koş u l l a r, mevcut d üzeni değiştirme isteklerini a rtırmakta Ve bu a l a nda yeni a rayışlara yöne­ len g üCıerin protestol a rı na yol açmaktadır. Bugünkü d u ru mda, i rtica ı n ve e m perya lizmin böl ücülük faa liyetini etkisiz bırakmak, birliği kuvvetlendi ri p barış ve demokrasiyi koru mak, i şçi sını­ fı n ı n e n başta gelen ödevid i r. Ve o, bu yönde büyük bi r soru m l u l u k taşı­ makta d ı r. Bu yüzden, henüz za manı iken, sol g ü Cıerden, gayretlerin i bir­ leşti rmeleri ısra rla istenmektedi r. Bu birl i k hangi t emeller üzerinde kuru l m a l ı ? Kongre deklôrasyo n u nda bu konuda şöyle den i l iyor : «Işçi hareketi ve sol g ücler, önceleri olduğ u gibi ş i m d i de şu iki doğ rultudan birini seçmek zorundadırlar: ya, i ktidarı ellerinde bulundura n büyük sermayeye boyun eğeceklerdir, yahutta, kazan ­ d ı ğ ı mevzilerden yara rla n a ra k, e mekçi h a l k ı n a ktif desteği sayesinde, onların çıka rla rını korumak, top l u m u ta temelinden yeni leşti rmek ve sı nıf­ lar a rasındaki ora n ı işçi s ı n ıfı lehine d eğ i şt i rmek için, büyük sermayeyi egemenlik mevkiinden atacaktır... Ideoloji a l an ı ndaki görüş ayrı l ı ğ ı ortak ça lışmal a ra engel olmamalıdır. Kongre deklôra syonunda bu h ususta şöyle deniliyor: 262


..Görüşleri mizde ve ideoloj i k kavra m l a rı a n l ayışımız a rasında farklar var. Bu, önemli bir soru n d u r. Gelin, bunları tartışal ı m da, görüşleri miz iyice ayd ı nlansı n ! Bu su retle bi rleştiği miz nokta l a r da ayd ı nlığa kavuşmuş olacaktır. Aktif birliğim iz, hangi konkre ödevleri kapsayacaktır? Işte bunu a nlayalı m.» Kongre, komünistler tarafından yapıl a n teklifleri ve onların ideoloj i k görüşleri n i değerlend i rdi, bütün s o l g üclerin ortak ödevleri nin genel çiz­ g i leri n i ortaya koydu . Enternasyonal dayanışmanın önemi

Kong re, u l uslara rası d u ru mdaki gel işmelerin en önemli yeni öze l l i kle­ rini ve kapitalizmin i ç buna l ı m ı n ı n bell i başlı a l ô m etleri ni beli rtti. Merkez Komitesinin raporunda şöy l e deniliyordu : "NATO'n u n ü l kemizdeki ege­ menliğine karşı yürüt ü l mekte olan mücadelede m i l l i ödevlerin çözümü özel bir önem kazan m ı ştır. Partimiz, bu milli meselenin çözümünü, enter­ nasyonal dayanışmanın kuvvetlendiri l mesine sıkı sı kıya bağ lamaktadır. Neden ? Çü nkü, işçi sınıfının, her ü lkede zafere u laşa b i l mesi için, u luslara rası a renadaki sı nıf savaşına ve Amerika n e m perya lizmine ve onun g loba l stratejisine karşı m ücadeleye a ktif olarak katıl ması ıôzımdı r. Enternasyonalizm, işçi sınıfının her ü l kede zafere u laşa bilmesi n i n tek sağ l a m g üvencesidi r. Son elli y ı l l ı k gelişme bunu doğrul a m ı ştır. Zam a n ı ­ mızda yeryüzünde kuvvetler oran ı değişmişt i r. Sovyetler Birl i ğ i ' n i n sosya­ lizmi kurması d ünyada m ilyonlarca insanın kurtuluşuna yardım etmişti r. SSCB' i n i n teknolojik, ekonomik ve mora l gücleri n i n hızla büyü mesi saye­ s i nde söm ü rgeci l i ğ i n ezi l mesi ve "üçüncü d ü nya»daki eski sömürgelerin kölleri önünde yen i yolu n açıl ması m ü mükün o l m uştur. Sosyal izm, d ü n­ ya n ı n yüzünü değişti rmiştir. Fakat, bu, enternasyonal sınıf savaşının zayıf­ ladığı ve emperya l i z m i n kaba kuvvet kul lanara k tari h i n gidişini d u rd urma olanakları n ı n yok edi l di ğ i anla mına gelmiyordu. Emp� rya lizm öze l l i kle şi mdi tari h i n gidişini yavaşlatmak için çılgınca çabal a r ha rcıyor. Em perya l izmin barış ve u lusal kurtul u ş g üclerine d a r­ beler indi rmekte olduğu her yerde u l u slara rası gerg i n li k a rtıyor... Bu bakımdan, Viyetnam'la daya n ışma halinde bulunma k, Batı Almanya emperya l izmini saldırganlık a maçlarından vaz geçmeye zorlayıcı eylem­ Iere katılmak, NATO' n u n ortadan ka l d ı r ı l ması ve Avrupa'da kollektif g üvenl i k sistemi kuru lması içi n m ücadele etmek, Pa rtin i n önemli vazifeleri a rasında d ı r... Çekoslovakya Sosyal ist Cumhuriyetindeki olaylar dolayısiyle son zaman­ l a rda u l u slara rası komünist ha reketi içinde yap ı l ma kta olan tartışmalar d a kong rede ya nkılar uyandırd ı . DKP MK'nin raporunda, geçen yılın Ağustos ve Ekim aylarında yin e b u olayla r dolayısiyle yayınlanan bildiri hatırlatılmakta ve şöyle den i l mekteydi : ..Tekrar beyan ediyoruz ki, b u 263


oloylardaki goruş ayrı l ı kları, bizi m l e sosya list ü l keler a rasında veya bi­ zimle d iğer kom ün i st parti leri a rasında a n laşmazlıklar yaratmamalıdır... Kong re, Çekoslovakya Sosya list Cu mhu riyeti' ndeki sosya list güclerin kendi ü l kelerinde sosya lizmi g üclendirme ve geliştirtirmeye muvaffak olaca k­ l a rına, bütün a nti-sosya l ist eğ i l i mleri bertaraf edeceklerine inandığ ı n ı belirtmişti r. Uluslararası komünist ha reketi n i n M a rksizm-leninizm temel­ leri üzeri nde gelişeceğ ine g üveni bulunduğunu ortaya koyan Kong re, u l u slara rası danışma konferansına, ..komün ist ha reketinin ideoloj i k birli­ ğ i n i daha fazla kuvvetlendirme yolundaki ça lışmalarında başa rılar.. dile­ miştir. Partinin ideolojik tutumu

Kong ren i n bel g eleri nde, genelli kle, politik g üclerin sol kanadında ya ­ p ı l m a kta olan tartışmalar s ı rasında ortaya çıkan bel li başlı ideoloj i k soru n­ lara geniş yer veri l m i şti r. Kon g re bild irisinde şöyle den i l m ekted i r : «Komü­ n i stler, bütün ideoloji faaliyetin i n sadece g ü n l ü k politika çerçevesi içinde d a ra ltı lmasına ve gerçeğe aykırı ütopyal a ra karşı olduklarını, ona g iden yollar a rasında sıkı bağlar bulunduğunu sık sık belirtmişlerdi r... Ayni bildiride, top l u m u gel iştirmekle güdü len a macın sosya lizm ve . komünizme u l aşmak olduğ u , sosya l i lerlemenin a ncak hem ekonomi ve politik, hem de ideoloji a l a n l a rda yürütülen sınıf savaşı yolu i le gerçek­ leştiği anlatılmakta ve şöyle denil mektedi r : ..Sosya lizme geçiş, toplumda iktidarın tekel sermayesinden koparı l ı p e mekçi halkın e l i ne geçmesi demektir... Daha iyi yaşa ma koşul ları yaratmak, demokrati k haklar kaza nmak, barışı ve ulusa l bağ ımsızlığı koru ma k için yürütülen savaşlarla sosya list devri me va rı l ı r. Bu yüzden, .. Da n i m a rka'da işçi hareketiyle i lerici ha reketi n gelişmesi s ü recinde meydana gelen politik gelenekler ve d iğer halk g ele­ nekleri, ü l kemizde sosya lizmin biçim lenmesi ve sosya l izme geçiş dönemin­ deki ödevlerin çözümü üzeri nde etki l i olacaklard ı r. B i r partinin mevcud i ­ yeti, açık tartışmaları n genişlemesi, parlamenton u n politik konu l a rı çözü m­ leyen bir merkez halini a l ması, çoğ u n l uğ u n hizmetindeki demokrati k d ü ­ zene sayg ı gösteren a z ı n l ı ğ a da özgürlük veril mesi, yukarıda söz konusu olan etki ler kapsa m ı na g i rmekted i r... Deklc rasyonda, za manı m ızda, sosya lizme barış yol u ile geçişi sağ lamak için yeni olanaklar ya ratıldığı beli rti liyor. Dünya n ı n önemli bir böl ü m ü n ü n sosya list top l u m içinde bulunması v e sosya l ist devletlerin emperya listleri gem leyici bir güc haline gelmeleri, aynı zamanda d ü nya yüzünde geniş halk yığ ı n l a rı n ı n sosya l ist cephenin desteği ne g üvenerek eylem leri n i git­ gide a rtırmaları, bu olanakların bel libaşlıları d ı r. Deklcrasyonda şöyle deniliyor : «Komünistler sosya l izme ba rış yolu i le geçmek için çaba har­ cıyorlar. i rtica, zora başvurursa, e l bette ki, aynı savaş metotları ile kar­ ş ı l ı k görecektir. .. 264


Deklôrasyonda, sosya l yenileşme savaşı nda işçi sınıfı n ı n öncü rolü doğ­ rulanmakta ve : «Bu rol ü n küçümsenmesi, zam a n ımızda yürütülen savaşı n çığırındon çıkmasına (dezorganize olmasına) yol açar.. deni lmektedir. Parti, işçi sınıfı n ı n mevzilerinde bulunmaktad ı r ve aynı yönde yürü mek isteyen leri bi rleştirerek, işçi sınıfının çıka rları ve sosyal hedefleri uğrun­ daki mücadeleye devam etmek azmindedir. Marksizm-Leninizm p rensiple­ rine daya nan parti, bu sağ l a m i deoloji prensipleri n i n temeli üzeri nde . eylemde bulun makta ve politi k doğ rultusunu beli rlemektedir. Deklôrasyon şöyle sona eriyo r : «Marksist-Leni nist parti, gelişme yön ü n ü beli rlemesine olanaklar sağlayaca k şeki lde ça lışmal ı d ı r. B u n u n demokrasi m ücadelesinde ve sosyalizm alanı nda gerçek başarı l a rı n kaza n ılmasında son derecede önemli olduğ u n u tecrübeler ortaya koymuştur. Komünistler, kendi i nançlarını yaymak ve partiyi g üdendi rmek için durmadan ça lışma­ l ı d ı rIar... Fakat, bu d a yeterli değ i l d i r. Mevcut durumu değiştirebi l me k için, yığ ın­ l a rı, önde d u ra n ödevler etrafı nda bi rleştirip harekete geçirmek ve top­ lumu yenişleştirecek g ücleri yaratmak ıôzı m d ı r. Sol güc/erin yolu Kon g re'de ya p ı l a n tartışmaların çoğu, bu yeni leştirici itici g üclerin ge­ lişmesiyle i l g i l i aktüel problemler üzeri nde cereyan etti. Ta rtışmalar sonunda, Da n i m a rka halkı a rasında do, kendi çıkarlarını koru m a k için savaşanların g itg ide a rtmakta olduğu sonucuna va rıldı. Kong re'n i n yapıldığı günlerde, kollektif sözleşmeleri n yen i len mesi ko­ n usu üzeri nde işçilerle işverenler a rasında o rta n çelişkiler birhayli ger­ g i n l eş mişti. Kon g redeki tartışmalara katı lan delegelerden çoğ u, send i ka hereketinin savaş ödevleri üzeri nde önemle d u rd u la r. Şunu do bel i rtel i m ki, s o n yıllarda ko m ü nistler, send i ka l a rda, şimdiye k a d a r görü lmemiş derecede kuwetli mevziler kaza nmışlard ı r. Kong rede iş paza rındaki kötü d u ru m la i l g i l i özel bir deklôrasyon kabul edil mişti r. Oğrenci ve ü niversite gençliği ve ü lke ça pındaki gençl i k ha reketi saye­ sinde aktüel bir n itel i k kaza nan öğrenim proble m i üzeri nde de kongrede geniş ölçüde ve d i kkatle duruldu. Demokratik öğretim sistemi prog ra m tasarısı o l u m l u karş ı lo n d ı. B i r öğ ret i m konferansı toplanması ve bu tasa­ rın ı n bu konferansta son şeklini o l ması ka rarlaşt ı rıldı. Kültü r meseleleri de ele alındı. Şu veya bu alanda ya pılan ortak eylemler sırası nda birçok soru n l a r ortaya çı kıyor. B i rleşme u ğ runda m ücadele ederken, gerek sekterli k a k ı ­ m ı n ı n , gerekse sağcı oportü nizmin yarattığı tehlikeleri hiçbi r z a m a n göz­ den uzak tutmamak ıôzı m d ı r. Kongredeki tartışma l a r s ı rasında ortak ödevlerin gerçekleşti ril mesinde eylem birliği ya p ı l masının, daha geniş bir cephede i lerlemek için koş u l l a r yarattığı bel i rtildi. Viyetnamla dayanışma hereketinin geliştiril mesinde de böyle sorun la r 265


ortaya çıktı. «Bombard ı ma n l a r d u rd u rulsun I", «Amerika, Viyetnam'dan çıkı.., .Niyetn a m halkına yard ı m edeli m ı.., «Viyetna m Demokratik Cum­ hu riyeti ve H a l k Kurtuluş Cephesi resmen ta n ı n m a l ı d ı r ", şiarları, son yı l l a rda Da n i m a rka'da son derecede yayg ı n bir hal aldı. Ve bu ha reket, Da nimarka hükü meti ni, Birleşik Amerika'yı kayıtsız şartsız destekleme poli­ tikasında değişiklik yapmaya zorladı. Bu da, Viyetnam halkına ya p ı l m ı ş değerli bir yard ı m demekti. Kangrenin politik kara rna mesi nde şöyle deni lmekted i r : «Komü n istlerin ödevi, belirli a ma çl a r u ğ runda m ü cadele eden geniş h a l k yığ ı n l a rı ha reketinin politik ve ekonomi k dayanışmasını desteklemektir... Kong re, bundan sonra, Da n i m a rka'daki eylem ve hareketin politik ge­ l işmeler üzerinde sonuç beli rleyici etki yapacak bir güc h a l i n e dönüşmesi soru n u n u i nceledi. Komü nistler, «i l k aşamada, Da n i m a rka politikasında egemen olan sağcı kuwetlere solcu politika ile karşı koyacak sol g ücleri yaratmak.. lôzım geldiğ i n i beli rttiler. iç ve d ı ş politika n ı n a ktif surette demokratikleşti ril mesi hedefi n i g üden bu «sol cu politika.. p rog ra mı n ı komün istler, b i r u ltimatom olara k değ i l , sol cephe ile tartışma temeli olara k öne sürdüler. ..Sol cu politika.., NATO'daki tekel ve m i litaristlerin sa ldırısı ka rşısında halkın çıka rla rını koru mak, demokrasi, başına buy­ rukluk ve sosyal i lerlemeyi sağl a m a k içi n a l ı nacak tedbirleri öngörmekte­ d i r. Bunlar, «solcu politika ..n ı n genel çizg i leri d i r, m uhtevası yavaş yavaş konkreleşecektir. Fakat, bu «solcu politika.. nasıl gerçekleştiri lmelidir? Kongre, tekeller a leyhtarı bir komünişt prog ra m ı i l e ortaya çıktı. Bu prog­ ramın halkın aktif ya rd ı m ı ile gerçekleşti ril mesi s u retiyle, sosya l izme geçiş sorun u Danimarka'da aktüel bir ödev haline gelecektir. Aynı program, teke l lerin ekonomik mevzi leri n i n kesin olara k sınırl a n d ı rı l masını, yöneti me katı l m a hakkı ile demokrati k hakları n sonuç bali rleyici şeki lde geniş letil­ mesini, tarafsızlığa, Dan i m a rkan ı n başına buyru kluğ una, barış, silôhsız­ lanma ve Avru panın g üvenliği m ücadeles i n i n a ktif su rette desteklenme­ sine daya nan bir dış politika yürütü l mesi ni öngörmektedir. Bu tekeller aleyhtarı politi ka, şüphesiz ki, büyük sermaye, i rtica ve m i l i ­ tarizmin şiddetli ve geniş m u kavemetiyle ka rşı laşaca ktır. Komünist Partisinin güc/endirilmesi

Bütün bu ödevlerin yerine geti ril mesi ıçı n Komünist Partisinin g üclen­ d i ri lmesi gerekiyor. Kongrede, parti faal iyeti n i n iyileşti ril mesiyle i lg i l i sorunlar üzeri nde dikkatle d u ruldu. Merkez Komitesi n i n ra porunda, gerek taban örgütlerinde, gerekse Merkez yönet i m i nde yapılan ya nlışlıkla r titiz bir özeleştiri süzgeçi nden geçi rildi. Bu arada, bütün zayıflıklara komünist­ lerin sebep o l madı kları, objektif g üclükleri n de rol ü bulunduğu belirti ldi. Kong re, parti n i n örg ütlenmesi, işçi üyeleri n i n genişleti l mesi ve h a l k yığ ı n la riyle bağ ları n ı n kuwetlenmesi, özel l i kle ideoloj i ve yığ ınsal ajitas­ yon ça lışmalarının iyileştirilmesi için yapılan teklifleri inceledi. 266


Politik ka rarna meni n bir bölümü de, gençli k a rası ndaki ça lışmalara ve Da nimarka Komünist Gençler Birliğ i n i n ça lışmalarına yard ı m edi l mesi konusuna ayrılmıştı. Parti bası n ı , özell i kle ..La nd og Folk.. adlı g ü n l ü k gazetenin faa liyetiyle ilgili bölümde şöyle deni liyor: ..La nd og Folk.. Da nimarka Komünist Par­ tisinin organıdır. Gazete, Pa rt i n i n politikasını ve görüşleri n i yansıtma l ı d ı r. Diğer bası n organlarının ya n ı nda, o, işçi sınıfı partisinin savaşçı politik organı olara k mücadel e etmeli, i lerici emelleri dile getirmelid i r. Gazete yazıları akıncı ruhta olmalı, emekçi yığ ı nl a rı n ı n d i l ekleri ni d i le geti rmeli , çıkarların ı korumalı, işçi sınıfının kapitalizme ve burjuva ideolojisine karşı mücadelesini esin lemeli ve örg ütlemeli... Parti çalışmala rı sorunları üzeri ndeki tartışmalar s ı rası nda birçok olumlu ve yararlı teklifler öne sürüldü. Bunları n, şüphesiz ki, Parti ça lışmaları a l anında genel bir hamle yapmasında yen i Merkez Komitesine ya rd ı mları olacaktır. Enternasyonal dayanışma

Kongre, kendisini selôm layan kardeş partilerin temsilci lerine sıcak d uy­ g u larl a karşıl ı k verdi. Sovyetler Birliği Komünist Partis i n i n kongreye başarı d i leği candan ve sürekli a l kışlarla karşı landı. Bu a lkışla r, d ü nyayı yeni baştan kurucu bir güc yaratan len i nci partiye duyulan i çten sayg ı n ı n ifadeleriydi. Fransız Kom ün ist Partisi temsilcisine gösterilen kal.bten teza­ hüratta kapitalist d ü nyasın ı n en büyük komünist parti lerine d uyu lan derin sevgi d i le gelmişti. Viyetnam Emekçi Partis i n i n ve G üney Viyetnam U l usal Kurtul u ş Cephes i n i n Kongreye selômları, e mperya lizmle savaşında eşsiz kah ramanlıklar göstermekte olan Viyetna m halkı ile dayanışmanın coşkun tezah ürleriyle karş ı la n dı. Kongrenin çalışma süresi sınırl ı olduğu için, diğer kardeş parti lerin tem­ s i lci lerine Kongreye selômları n ı yazı l ı olara k vermeleri ni rica etmek zo­ ru nda ka ldık. Onlar da partimizin bu d i leğini memnunlukla ka bul ettiler. Kongre sona erdiği zaman, Danimarka Komünist hareketinde parça­ lanma olacağ ı n ı umut etmiş olan anti-komünist çevreler derin bir hayal kırıklığına uğradılar. Zira Kongre, hareketimizin birliğini g üCıendi rme a l a n ı nda üzerine d üşen ödevi başariyle yerine getird i . Son derecede güç koşu l l a r içinde halkl a rı n yarınları uğrunda, emperyal izme karşı savaşan komü nist ve işçi partilerine selô m mesajı, delegeleri n şiddetli a lkışlariyle kabul edildi. Dani marka Komünist Partisinin XXi i i . Kongresi, Parti n i n hem u lusal, hem de u l uslara rası ödevleri ni n çözümü yolunda önemli bir aşamadır. Kongrenin kararları, part i n i n önü müzdeki ça lışmaları nda, Da nimarka işçi sınıfının ve bütün solcu g üCıerin i n mücadelesinde sağlam bir temel vazi­ fes i n i görecektir. 267


KAR DEŞ PARTI LER I N TECROBELERI

Macar Sovyet Cumhuriyetinden almacak bazı dersler lştvan Sirmai ı.

tylacar kom ü nist ha reketi, devrimci geleneklerini sadece gözbebeği g i bi koru makla ka lmamakta, aynı zamanda g eçmişin dersleri ni de u nutm ıya­ rak, elde edilen tecrübelerden g ünümüzün koş u l l a rı i çinde faydalan­ m a ktad ı r. Macar Sovyet (Şu ra l a r) Cumhuriyeti 1 9 1 9 yılı nda kurulmuştu. O zaman­ d a n beri yarım yüzyıl geçmi ş bulunuyor. Kuwetler oranı, sosyal izm, b a rı ş ve genel olarak sosyal i lerleme lehine önemli ölçüde değişmiştir. Buna rağ men em perya lizm halô büyük bir saldırı gücüdür, uluslara rası işçi h a reketi ise şimdi de bölü n m ü ş halde bulu nuyor. Sağcı sosya l-demokrat­ ların sınıfsal i h a retleri ve işçi sınıfının tam bir devrimci birl i kten yoksun oluşu, faşizm g üclerin i n palazlanmasına, i ki nci Dü nya Ha rbi n i n patla­ masına geniş ölçüde yard ı m etmiştir. Bugün de, çeşitli biçi m lerde refor­ m izm, burj uvaziyle uzlaşıcıl ı k ve savaşın sın ıfsal ka rakteri ni önemsememek teh l i ke l i ri beli rmektedi r. Diğer tarafta n, küçük burj uvaziye özg ü, a na rş i k «radika l izm» ortaya çıkma kta v e bu da, işçi sınıfı n ı n zaferi için temel koşu l olan işçi birli ğ i n i zayıflatmaktadır. Ya rım yüzyıldan beri değişik u l u s l a ra rası koşullar içinde yaşıyoruz. Kom ünizmi, d ü nyayı değ iştirmeyi amaç edinen savaş bugü n de görev ola­ rak önümüzde d u rm a ktad ı r. işte bunun içi ndir ki, Macar Sovyet Cumhuri­ yetin i n genel önemi olan bazı dersleri üzeri ne d i kkatle eğ i l memiz gereki ­ yor. Aradan geçen 5 0 y ı l ı n , Macar Sovyet Cumhuriyeti nin objektif öne- ' mine değer biçebilmek için gerekli görü ş ufkunu genişlettiğ i de şüphe­ sizd i r. i l k Macar proletar di ktatörlüğünden sonra geçen on yı lda zaferle i i g i l i a n ı l a r, a ncak, y e n i zaferler i ç i n ü mitler v e o l a n a k l a r kaynağı idi. Başarı­ sızlığın nedenleri üzeri nde ya p ı l a n i ncelemeler, yen i savaş metodl a rı 268


arama istekleri yaratıyordu. Macar komünistleri, o dönemdeki mecburi ya l n ı z l ı k koş u l la rı içinde b u ü m itlerle yaşıyor, ve bazan zafere ca bucak ve kolaycacık u laşaca klarını sanıyorla rd ı . Aradan y i r m i yıl geçip te, Macar kom ünistleri, Komi ntern'in Vii. Kongre­ si'nin görüşlerine uyarak, faşizm a leyhtarı savaşı ö rg ütlemek için çalış­ ma lara başlayınca, genel demokratik haklar ve u l u sa l kurtul u ş savaşla­ rı n ı n gelenekleri ta rihsel bir kaçı n ı l mazlık olara k ön plôna çıktı. Va kıa Macar Sovyet Cu m h u riyetinin geleneklerine o zaman da sayg ı duyu lu­ yordu, fakat gayet tabii olara k, Horticilerin uygu ladıkları terör ve Hitlerci faşistleri n sa ldırısı koşullarında sekter ya l n ı z l ı kta n kurtu l m a k ve Len inci birlik siyasetine geçebi l mek için tek çıka r yol, halkın demokratik b i rliği yolundan yürü mekti. I l k Macar proleter d i ktatörlüğünden 30 yıl sonra bizler, 1 91 9 yılını, işçi sı nıfı i ktidarı koşu l la rı içinde hatırla maya başladık. Her ne kadar parti, faşist karş ı -devri min Macar Sovyet Cumhuriyetinin hatı rasına yirmi beş y ı l boyunca attığ ı ça m u r ve ifti ra ları temizlemek i ç i n büyük gayretler sa rfet­ tiyse de, o zamanki yöneticilerin hataları yüzünden, 1919 yılını yeniden ca nlandıramadık ve ondan, devrimci görevimizın gerekti rdiği gibi yarar­ ' lanamadık. Ka nunları n çiğnenmesi (Maca r Sovyet Cumhuriyeti n i n bi rçok yöneticileri ve savaşçı l a rı da haksız suçlamaları n kurban ı olmuşlardı), tarihsel gerçeklerin tah rifine yol açan Rakoşi'nin putlaştırı lması ve eski parti yü neti m i nin, 1 91 9 geleneklerin i n canlandırılması için mutlak, kaçı nıl­ maz bir şart olan ideoloj i k savaştan oportü nist bir prag matizm görüşü ile uzaklaşması, demokrati k haklar ve bağ ımsızlık uğrundaki savaşları n çoğu defa tek ta raf l ı ve sadece lôf olsun d iye kabulü, sosya l ist u lusal gelenek­ lerin ve öncel ikle 1 9 1 9 yı l ı n ı n olağanüstü büyük öneminin küçümsen mesi, sosya list geleneklerle demokratik gelenekler a rası ndaki o ra n ı n Ma rksist açıdan aydınlat ı lmasına önem verilmemesi bu a la nda olumsuz etkiler yaptı. 1 959'da, Macar Sovyet Cu m h u riyeti n i n 40'ı ncı yıldönümü nde, karşı­ devrime karşı, sosya list birlik u ğ ru ndaki savaşta elde ettiğimiz tecrübeden faydalanara k, sağcı revizyon izme ve «soku» sekterliğe savaş yürüterek kayıpları m ızı tekrar telôfi etti k ve 1 91 9 yı lına ait gerçekleri can landırdık. Karşı-devri min ve ona karşı kaza n ı l a n zaferin sağladığı tecrübe bize şunu öğ retti : Olayl a ra sınıf açısından bakılmadığı ve objektif tarihsel eleştiriyle yonaşılmadığı zaman, en i lerici demokrati k geleneklerle u lusal kurutuluş gelenekleri bile sosyal izme karşı kullanılabilir. Biz, ayni zamanda, m i l le­ timizin ve ha reketi mizin geçmişini değerlendi rmelere m i l liyetçi l i k zehri katan her türlü hoşgörünün ne korkunç sonuçlar verdiğini de öğrenmiş olduk. Herhangi bir ki mse, g ü n ümüzün gerçek veya uydu rma takti k menfaat­ lerine dayan a ra k, geçmişe biçi m vermeye kalkışırsa, bu, Ma rksizme aykırı bir sübjektivizm bel i rtisi o l u r. Macar Sovyet Cumhuriyeti n i n SO'inci yıl dön ü m ünde, bizler, ta rihsel materya l iz m gereği nce, partili ve objektif 269


olarak, Macar Sovyet Cu mhuriyetini, zamanımıza kadar uzan a n devrimci sürecin bir ha lkası saymakta, ondan bugün de geçerli olon dersleri o l m aya ça lışmaktayız. Bu perspektif çerçevesinde, 1 9 1 9 y ı l ı n ı n tari hsel önemi bütün g ücüyle gözleri m iz önüne seri lmekted i r : Macarista n'da i kinci sosyal ist devri m i n i n ebedi olara k zafere u laşması, geçici başarısızlığa uğrayan i l k devri min, Macar tari h i n i n yolunda küçük b i r dönemeç, rastgele bir de­ neme, m i l leti n gelişmesinde zararlı bir hareket olmadığını, to m tersi, ulus­ l a ra rası ve Macarista n sınıf savaşının bir i ç zoru nluğu olduğunu göster­ mekted ir. Hiç şüphe yok ki, Macar Sovyet Cumhuriyeti Macar toplu m u n u n hayatı nda yepyeni bir olaydır. Bu yen i l i k, milletin «gerçek tarihi»nin sos­ yalist yolda değ işmes i n i n başlangıcıdır. Ezilen, ka na boğu l a n proleter devri mi, bir za manlar zaferden sa rhoş olan karş ı -devri mden daha güc!ü ve ebedi olduğ u n u ispat etmişti r. ii.

1 9 1 8- 1 91 9 yıllarında Macarista n'da meydana gelen devrim olayları, d oğ ruda n doğruya Oktobr Devri m i n i n etkisini yansıtıyord u . Daha 1 905 yılındaki Rus devri m i Macarista n'da büyük yankılar uyandı rmıştı ; fakat, birçok bakı m ı a rd a n Rusya'daki sı nıf savaşına benziyen memleketimizdeki sınıf savaşı, o sıralarda a nca k devri m olanakları d üzeyine ulaşabilmişti. Devri mci -demokrat Macar şair ve düşünürü Endre Ad i , Rusya'daki devrim ha reketi n i n sınıfsal a n l a m ı nı ve perspektiflerini daha 1 905 yı lında onlayıp görmüştü. Oysa, a nti-marksist dogmalara sıkı sı kıya sarı lan sosya l-demok­ rat reformiz m i n i n i leri gelenleri, işçi sınıfının, burjuva-demokratik devri­ m i nde sadece burjuvazi n i n m üttefiki ve ya rdı mcısı olara k, iki nci derecede b i r rol oynayabileceğ i n i sanıyo r ve eylemlerin i ona göre ayarlıyorla rdı . Endre Adi i s e şunla rı yazıyord u : «Bu m üthiş depremle ta rih övünecektir. övünecek, ders a lacak ve hakl ı olduğu n u ıspat edecektir. Ha lkta n yalnız kof sözlerle, i psiz sapsız m ısralarla söz edilmekteydi. Hatta e n coşkun önderler b i l e ha lkta n b i l i nçli eylemler beklemiyod a rd ı . Ve şimdi prole­ tarya, halkı hal ka iade etti. Halk, ayaklana ra k dü nyayı değ işti rmeye g i rişti.» 1 905 Rus Devrim i başarısızlı kla sonuçla ndı, fakat 1 9 1 7 Oktobr Devri minden sonra proletarya n ı n, halkı halka iade edebileceği ne d a i r k a n ı Macar halk yığ ı n l a rında gitgide kuwetlendi. işçi sınıfının itici g ü c rol ü n ü oynadığı 1918 burjuva-demokratik devrim i de, Oktobr Devri m i n i n ha rekete getirdiği savaş d a lgala rından biriydi. 1 9 1 9 yılında kuru lan Macar Sovyet Cumhu riyeti sadece Oktobr Devri m i n i n u luslararası etkisini değ i l, aynı zamanda sosyal ist devrim i n b el l i başlı ger­ çekıeri n i n evrensel liğini, Leninizmin u l uslara rası karakteri n i de i spat etti. Macar Sovyet Cumhu riyetı n i n tüm tari h i n i gözden geçiri rsek, o l u m l u tec­ rübeleri n olduğu kada r, o l u msuzları n ı n da Len inizmin uluslararası karak­ teri ni aynı ölçüde belirttiklerin i görü rsüz : Macar proleter devri m i elde ettiğ i başa rı l a rı, Leninizmi ben i msemesine ve u yg u lamasına borçludu r ; 270


hata lar ve kusurla r ise Macar komünistlerinin len inizmden sapmalarının sonucudur. Komü n i st partisi, kurulduğu 1 91 8 yılının Kas ı m ayından Macar Sovyet Cu mhuriyetinin ilôn edildiği 21 Mart 1 9 1 9'0 kad a r geçen bir kaç ay içi nde işçi sınıfının çeki rdeğ i tarafından siyasi ba kımdan desteklen miş, d iğer emekçi zükmreleri n i n de g üvenini kaza n m ıştı. leni nizmin bu derecede hızlı yayılışının sebebi neydi ? Savaş yüzünden yorg u n düşen, mahrumiyet­ ler içinde çırpı nan yığı n l a r ne d iye Oktobr Devri m i n i n yol u n u tutmuştu? Müdaha leni n ve vata ndaş ha rbi n i n a çtığı binbir yaradan ka nları akmakta olon Sovyet Rusya örneğ i, Maca r emekçilerine niçin biricik çıkış yolu ola­ ra k görünüyord u ? 'ilakıa devrimden önceki Rusya'nın topl umsal yapısı i le Macarista n'ınki a rasında yakın bir benzerli k va rd ı ; fakat leninizmin yayıl ­ masını bununla izah etmek m ü m kü n değ i ld i . Maca r işçi, köyl ü ve ayd ı n ­ ları, sadece Avustu rya - Macaristan imparatorluğ u n u n kapitalist-çiftlikçi d üzeni nden bıktıkları için değil, aynı zamanda sömürüyü doku n u l maz hale getiren ve savunan, memleketin çetin sorunlarını çözümlemekte aciz gösteren ve burjuva-demokratik d evriminin klôsik isteklerin i bile yerine getiremiyen «burjuva özgü rlüğ ü»nden kısa zamanda hayal kırıklığına uğra ­ d ı kl a rı i ç i n komünistlerle o m u z omuza ha rekete geçmişler, kaderleri n i Oktobr Devrim i n i n fikirlerine v e uyg u lama l a rı n a bağ lamışlordı. len i n iz m memleketimizde elverişli b i r zemin bulmuştU, çünkü Maca r işçi yığ ı n l a rı, , bu öğretide kendi sorunlarının cevaplarını bu l uyorl a rd ı . leninizm yaba ncı bir ithal malı değ i ldi, Macarista n'daki topl u msal çel işkileri n devrimci yol­ dan çözüm lenmes i n i n teorik ve taktik temeliydi . Macar Sovyet Cumhuri­ yeti n i n en önemli dersleri nden biri, leninizmin uluslara rası karakteri n i i spat etmiş ol masıd ı r ; len i nizm, Maca ristanda d o , evrensel önem taşıya n fiki rleriyle etki li olmuş, Macar komün istleri tarafı ndan çok az ta nınan ve Rusya ' n ı n özel koş u l la rı n ı yansıtan takti k ayrıntıları ise daha az rol oyna­ m ı ştır. Devri mci a n layışla eylemde bulunmanın m ü m kü n ve lüzumlu oldu­ ğ u n u ispat eden tecrübe Maca r komünistleri ni cezbediyor, onlara ilham veriyordu. Komünistleri, Ma rksist devrimci ruhun doğması ve gelişmesi, proleta rya d i ktatörlüğü fikirleri, reformizmle her türlü i l g i n i n kesi l mesi, devrimci birleşik işçi partisinin eyleme davet eden prog ra m ı cezbediyor, onlara i l ha m veriyordu . Macar reformizminin d a h a sonra ki aşamalarında Leninizme karşı savaş, Maca r Sovyet Cumhuriyetine ve Sovyetler Birliği'ne karşı iftira l a r kam­ panyası ile bi rleştirildi. Sovyet devleti n i n doğuşu ile birl i kte ortaya çıkan türlü biçi m l i Sovyet düşmanlığı sadece kapitalizmin eğemenliği menfaat­ lerine h izmet ediyordu. B i rinci Dünya Harbi sıra la rında gerek Rusya'da, gerekse Maca ristan'da feodalizmin eğemen bulunduğuna ve bu sebepten a ncak burjuvazinin yönetmen liği a ltında bir burjuva devri m i n i n m ü mkün olabileceğine. bu memleketetler için sosyalist devrim i n asla söz konusu edilemiyeceğine dair reformist tez i leri sürülüyordu. Bu dogma. Macar Sovyet Cumhuriyeti n i n hatırasına karşı olduğu kadar, Sovyetler Birl i 271


ğ i'ndeki gerçekıere de karşı i d i . Macar sağcı sosya l -demokratların ı n baş­ l ıca ideolog larından biri 1 937 yılında şunları söylüyord u : «Rusya demek devrim demektir, hem de Büyük Fra nsız Devri m i demektir. Rusya katiyen sosya lizm demek değ i l d i r, bizim için, sosya lizm davasını Rusya'nın adın­ d a n ayırma ktan daha öneml i b i r ödev yoktur ve a macımız b unlardan biri n i n d iğerine asla bağ l a n ma masını sağ lamak olmalıdır. » Macar Sovyet Cumhu riyetinden 50 yıl sonra da aynı bel i rtilere raslama ktayız : Emperya­ listler 50 yılın tarihsel gerçeklerini inka r etmekte, çeşitli revizyonist akı m ­ l a rı n p e k gayretkeş temsilcileri n i n f i k i r ve davranışlarını, «yumuşatma» takti ğ i n i uygulamaktadırlar. Kaypa k küçük burjuva l a rı n ve u l usal öze l l i k­ lerin önem i n i büyüiten m i l l iyetçi lerin görüşlerinde de aynı hal görül mekte­ d i r. Macar komünistleri sosya lizm davasını daima Sovyetler Birliği'ne bağ ­ lomışlard ı r ve bug ü n de bağ lamaktad ırlar. Bu, bizim komünist o l m a m ız­ dan, Leni nci ina nışlarım ızdan, ta rihsel geleneklerimizden ve Maca r halkının 50 y ı l l ı k tecrü besinden i leri gelmekted i r. Bazı kimseler inkar etse­ ler de, bize göre bu tecrübe, sadece ulusal değ i l, aynı zamanda u lusla­ rarası bir kara kter taşımaktadır. Komünist ve sosya l i-demokrat partileri 1 9 1 9'da Leninizm temeli üzerinde bi rleşmişlerd i r. Solcu sosyal -demokratlar, proleta rya d i ktatörl ü ğ ü n ü inana­ ra k kabul etmişler ve devri mci sosya lizm davasını son una kada r savu n ­ muşlard ı r. B u n a karşı l ı k, sağcı ve merkezci sosya l-demokrat liderlerin kamü nistliği benimsemeleri formel ol muştur ve buna sosyal i st devri mi kabul etmelerinden fazla, içinden çı kılmaz b i r d u ruma gelindiğini anla­ m a l a rı yol açmıştı r. Kom ünistlerin yöneticileri ve en başta Bela Kun, Komü­ n ist Partisi örgütleri n i n Sosya l Demokrat Partisi send ikalariyle bi rleş­ mesinin, proleta rya d i ktatörl üğünün i htiyaçları ve işçi sınıfının menfaat­ leriyle çelişme teşki l ettiğ i n i görmüşlerd i r. Bela Kun, Maca r Sovyet Cu m ­ hu riyeti n i n i l a nından bi rkaç hafta sonra ş u n la rı bel i rtm işti r : «Pa rtinin bir­ leşmiş ve disiplinli olabilmesi için temizlenmesi, g üclendiri lmesi, sağlam ­ laştırı lması ıôzım d ı r. Pa rti örg ü tlerinin, prensipler ve teori bakı mından tüm işçi hareketinde yönetici sıfatiyle eylemlerde bulunmaları, prensipler ve teori bakımından, tüm işçi ha reketi n i n baştacı olan p roleta ryan ı n devri mci d i ktatörlüğ ü n ü n yöneticisi olmaları gerekir.» Emperya listlerin askeri müda­ ha lesi komünistlere bu ödevleri yeri ne getirme i m kô n ı n ı vermemiş olsa da, Bela Kun'un partin i n b i rl iğ i ve yönetici rol ü hakkında Söyledikleri Macar Sovyet Cumhuriyeti n i n bugün de aktüa litesi ni kaybetmemiş olan dersle­ rinden birid i r. 1 9 1 9'da i ktidarın ele a l ı n ması s ı rası nda iki parti bi rleşmiş 1 948 de ise, proletarya d i ktatörlü ğ ü n ü n meydana getiri lmesi sürecinde işçi s ınıfı ikti­ darının temel leri ni atan birleş i k devrimci işçi partisi ku ru l muştur. O s ı ra ­ larda b u birl i k, sağcı sosya l-demakratlaro karş ı yürütülen savaşta işçi kitleleri n i ka plamış olan tartışmalar sonucunda sağl a n m ı ştı. Ama n e yazı k ki, kom ü nistlerle eski sosya l-demokratları n kaynaşmaları, 1 949 d a n sonra bazı hatalar yapılması ve sosyal i st i ktidarın bazı a lanlarda kötüye kulla272


n ı lması yüzünden güçleşmiştir. Bu devrede eski sosyal -demokratlara g üve­ n i l memiş ve reformizme karşı p rensip savaşı i h mal edi l miştir. Sosya l ­ Demokrat partisiyle bi rleşme s ı ra la rında tasfiyeye uğ rayan sağcı l a r, 1 956'da, karşı-devrimci bir güc olon Sosyal - Demokrat Partisini kurmuşlar ve b i rkaç g ü n s ü re ile Macar işçi sınıfının birliğini yeniden yoketmek denemeleri nde bulunmuşlord ı r. Bununla beraber ka rşı-devri me ve «milli komü nizm» maskesi a rdında g izlenen reformizm e karşı yürütülen savaşta ve çetin imtihan g ü nlerinde işçi birliği d irenmiş ve daha do g üclenmiştir. U l uslara rası gerici çevreler 1 956 yılında, 1 945'ten beri i l k defa olara k, kapitalist restorasyona yol açmak için sağcı g ücleri seferber etmek ve Sosyal Demokrat Partisini d i riltmek ça baları sarfetmişlerd i r. Sözü geçen çevrelere sadece Sosyal - Demokrat Pa rtisi n i n adı lôzımdı, I ntikam h ı rsiyle yanıp tutuşa n komünist aleyhtarı, Sovyet a leyhtarı gerici g ücler bu isi m a ltında bir o raya geti ri lmişti. Bu deneme Macar Sosya l i st işçi Pa rtis i ne 1 9 1 9 y ı l ı n ı n şu dersini b i r kere daha hatırlatm ış oldu : Parti işçi sınıfı n ı n devrimci birliğini savunmalı ve d a h a da kuwetlendirmelidi r. iii.

1919 y ı l ı ndaki Macar proleter devri m i ve proleta rya di ktatörlüğ ü Rus­ ya'dakinin kopyası değ i l d i . Len i n, Macarista n'daki koş u l l a rı n Rusya'dakin­ den b i rçok bakımıardan farkl ı o lması dolayısiyle, Macar Sovyet Cum­ h uriyeti nin, Macar proleter devri mi n i n biçim bakı mından do fa rkl ı l ı ğ ı n ı göstermiş olduğunu defa larca bel i rtmişti r. Gerçekten de yirmi nci yüzyı l ı n i l k çeyreğ i n de Macaristan 'daki işçi sınıfı n üfusun büyük bir ora n ı n ı teşkil ediyor, Sosya l-Demokrat Partisi i l e sendikalar, sıkı bir polis kontro l ü a ltında da olsa, leg a l eylemlerde bulunuyor, m i l l i çelişkiler ise önemli ö lçüde fa rklı b i r karakter a rzediyordu. Daha da önemlisi, Maca rista n'daki proleter devri mi, özü bakı mından Oktobr devrimi nden farklı olmadığı ha lde, başka bir biçimde gerçekleşmiştir. V. i . Lenin bu hususta ş u n ları yazmışt ı r : «Macaristan'da proletarya di ktatörlüğüne geçiş şekli Rusya'da­ k i n i n aynı değ i l d i r. Maca rista n'daki burjuva hü kümeti kend i liği nden istifa etmiş, işçi s ı n ıfı kısa zamanda birleşmiş ve sosya listler arası nda komünizm p rogra m ı üzerinde fikir birliği sağ la n m ıştır. Sovyet i ktidarı nı n özü artık açık olara k ortadadır ve bu . . . proletarya d i ktatörlüğ üdür». Maca ristan'da 1 9 1 9'daki proleter devri mi s i lô h l ı aya klan maya başvu rul­ madan, barış yoluyle zafere u laştı. Burjuva h ü kü meti, devrimci halk yığı n ­ l a r ı n ı n baskısı karşı sında, i ktidarı proleta ryaya tesl i m etmek zoru nda ka ldı. Maca r Sovyet Cu m h u riyeti n i n tecrübesi, proleter devri minin silôha baş­ vuru l madan do gerçekleşebileceğ i n i gösterdi . Zafere doğru g i den yol lar çeşitlidir, fakat bunlardan h i ç birinde toplumsal çelişkileri önlemek müm­ kün değ i l d i r. Proleta rya d i ktatörlüğ ü n ü n her biçimi, egemenliğin gecik­ meden sağlam laştırı l masını ve i ktidarın eli ndeki a raçların sınıf düşmanına karşı kullanılmasını gerektirmektedir. Sağ la m b i r i ktidar kurulması şarttı r 18

273


ve işçi sınıfının bu i ktidardan kon kre koşu l l a ra uyg un olara k fayda lanması ıôzı mdır. Maca r işçi sınıfı, her şeye rağ men, çetin b i r sınıf savaş ı sonu ­ cunda egemenliği e l e a l m ıştı r. Parlômento yolu, 1 9 1 9 yılında proleta ryan ı n pa rla mentodan faydala nmasına i m kô n olmaması dolayısiyle, tutu l ma m ış­ tır. Seçim h a kla rı n ı n kısıtla nması sebebiyle Sosyal Demokrat Partisi n i n b i l e temsilci leri ni soka madığı parla mento yığınları n g üvenini yitirmişti. Maca r Sovyet Cumhu riyeti barışçı yolda n yü rünerek kurulmuştu, fakat i h ma l edil memesi gereken bir tecrübeni n gösterdiği g i bi, u l usla ra rası emperya l izm, yerli gerici çevrelerle elele vererek, Cumhu riyete karşı savaş açmış ve Maca rista n'daki i l k işçi egemenliğini silôhlı kuvvetlerle orta d a n kaldı rmıştı . Macar Sovyet Cu m hu riyetinden a lı n a n tarihsel dersler şunu göstermek­ ted i r : ba rışçı yolla devri m i n gerçekleştirilmesi mümkündür ve aynı za­ manda reform ist ve pasifist hayal leri de önlemektedir. H i ç şüphe yok ki, 1 9 1 9 yılında b i r devrim ya pıldı, işçi sı nıfı egemenliği ba rışçı yol la ele a ld ı , fakat karşı-devrim, u lusla rarası güclere başvu ra ra k v e hiç tereddüt etme­ den s i lôha ve ka n l ı teröre başvu rdu. Macar Sovyet Cu mhuriyetin i n yıkılışı emperya l i stlerin Trianon'da kendi şa rtla rı n ı d i kte etmelerine i mkôn verd i. Macarista n ' ı n kurtuluşundan sonra gerçekleşen halk demokrasisi dev­ rimi 1 9 1 9 yılındaki devri mden farklı d ı r. Fa kat bugünkü gelişmenin sağladığı geniş ufuklardan ba ktığı mızda, aslında her iki devri min de aynı olduğ u n u g ü rürü z : Halk demokrasisi biçi m i ndeki devrimde, Maca r proleta ryas ı n ı n 1 91 9'da u ğ runda savaşa atı ldığı sosyalist devrim de mevcuttur: 1 9 1 9'da olduğu g i bi 1 947-1 948 devresinde de fa brika l a rı ve banka ları topluma ma leden, yurd u n ekonomi ve savu nmasını örg ütliyen, söm ü rücü sı nıfları n d i renişi n i ezen, kü ltü r ala­ n ı nd a devri m i gerçekleştiren proleta rya di ktatörlüğü doğ muş oldu. 1919 yılında olduğu gibi 1 945 ten sonra d a sosya l ist devrim ba rışçı yoldan zafere u laştı. Ne yazık ki, partin i n önceki yönetmenleri 1948-49'dan sonra devrim i n barışçı yol u nda mevcut i m kô n larından faydala n mayı v e ortadaki tehl i ­ keleri yoketmeyi başara m a d ı l a r. Uluslara rası v e yerli gerici çevreler, sağcı revizyon i stleri n de yard ı m iyle, yönetmen lerin hata l a rı n a yönelti len tenkit­ lerin, kitlelerdeki haya l kırıklığının ve memnuniyetsizliği n proleta rya d i kta­ törl üğüne ve sosya l ist düzene karş ı yönelti l mesi n i sağ la d ı l a r. Maca ris­ tan'da 1 956'da bir karşı-devri m i n ö rg ütlenmesin i kolaylaştıran ô m i l le rden birini, burjuva z i n i n siyasi kuvvetlerinden hatı rı sayı l ı r b i r kısmını m uhafaza etmiş olması teşkil etti. Demagojiye ka rşı d i renci zayıflatan ô m i l ise, parti üyelerinden bir kıs m ı n ı n komünizm ile burjuva demokrasisi a rasındaki çelişkiyi anlıyamamış olmalarıyd ı . 1 956 yılında, karşı-devri m i n kışkı rtma l a rı sonucunda, sosya l ist devri mle uluslara rası ve yerli burjuvazi a rasındaki savaş, silôhlı çatışma şeklini a l d ı . Ka rşı-devri m i n ezilebilmesi içi n Macar komünistleriyle devrimci işçi -köylü hükümeti Sovyetler B i rliği'nden askeri yard ı m istediler. Gerici çevrelerin baskı ları i le çeşitli kışkırtmo ve i hanetler 274


sonucunda karşı-devrim g ün leri nde geri lemek zorunda ka lan sosyalist devri m i n üstün kuvvetleri, Sovyetler Birliği'nin ya rd ı m ı sayesinde meydana gelen yeni durumda saflarını toparlıyarak savaşa atı l d ı la r. Karşı-devri m i n askeri v e siyasi alanlarda yenilg iye uğraması, sosya l ist devri m i n barışçı biçi m i n i daha da geliştirmek için gerekli koşu lları sağ l a m ı ş oldu.

iV.

El l i yıl sonra açılmış olan geniş ufuklard a n bakııdığı za m a n Macar Sov­ yet Cumhu riyeti tüm tari hsel yüceliği ile gözler önünde ca nlanmakta d ı r : i l k Macar işçi iktid a rı uluslara rası p roleter devrim i n i n ve ulusal tari h i n o rganik bir kısmını, memleketi mizdeki sınıf m ü cadeles i n i n ve u l u s a l kur­ tuluş savaşları n ı n bir deva m ı n ı teşkil etmiştir. Macaristan'daki büyük top- , rak sahipleri ve kopitalistler, emperyal i st devletlerin askeri yardımiyle, devri m l e birlikte Maca rista n ı n u l usal bağ ımsızl ı ğ ı n ı savunmakta ola n proletarya diktatörl üğünü yıkmışl a rd ı r. Macar Sovyet Cu mhuriyeti, başta işçi s ınıfı o l m a k üzere, u lusun ezici çoğunluğunun menfaatlerini temsil ettiği, leninizm i n enternasyonalizm teorisini Macaristan koşul ları n a uyg u n biçimde uyg u ladığı, u lusal özg ürlük davası i l e sosyal özg ürlük dava s ı n ı birleştirdiği i ç i n hem enternasyonalist, hem de u lusa l bir politika izle­ m iştir. Macar Sovyet Cumhu riyeti n i n yöneticileri bir hayli hata l ar yaptılar. On­ l a rı n bu aidanışiarını kendi lerinden ve 1 9 1 9'da Macaristanda proletarya d iktatörlüğü u ğ runda savaşan kom ünistlerden daha sert bir şekilde kimse tenkit etmemiştir. Bu hataların ince lenmesi daha sonraki savaşlar i çi n gerçekten hayati b i r önem taşı maktaydı . Fakat Macar Sovyet Cumhuriyeti, hataları yüzünden değil, emperya lizmin silô h l ı kuvvetleri n in üstü nlüğü sonucunda yıkı ld ı . Macar Sovyet Cumhuriyetine silôhla sa l d ı ra n u luslara­ rası ve yerli karşı-devrim, kendisine açıkça ka rşı -devri m a d ı nı veriyor ve beyaz bayraklar taşıyordu. Bu a paçık karşı-devrim, vahşice terörü sosyal ve u lusal demagoj iyle birleştiriyor, komünistlerin vatan haini, proletarya d i ktatörlüğünün cinayet, Sovyetler Birliği ile dostluğun ise u lasal felôket olduğu fikrini aşı lamaya çalışıyord u . Şu da bir gerçektir k i , Macar Sovyet Cumhuriyeti n i n itibarı n ı n sars ı l ­ masında proleter devlette önemli mevki ler işgal eden sağcı v e m arkezci sosyal-demokratlar da önemli bir rol oynadılar. Sağcı ve merkezci sosyal­ demokratların 1 91 9 yılında Maca ristan'da oynadıkl a rı rol ü Len i n şu söz­ lerle belirtmiştir: «Kişisel anla mda a l ındığı takdirde zayıflı k sebebiyle işle­ nen i han'etl e kasitle ve menfaat için ya pılan hainlik a rasında ki fark büyük­ tür; politik bakımdan böyle bi r fark söz konusu ola maz, çünkü politi ka, m i lyon larca insanın m u kaderatı demektir ; m i lyonl a rca işçin i n ve fa kir köylünün zayıflı k veya menfaat h ı rsı yüzünden ihanete uğraması a ra­ sında hiçbir fark yoktur.» lS'

275


1 9 1 9 yı l ı n ı n Ağustos ayı n d a n sonra başlaya n ölçüsüz terör devresinde Maca ristan'da serbestçe cinayet işleme ha kkı yürürlükte bulunuyordu. Yarg ı la n a ra k veya yargılan madan, kitle hali nde insanlar öldürüldü ki, bunları n komü nist olma ları, komün istlere sempati göstermeleri veya gös­ termemeleri söz kon u değ i ld i , sadece karşı-devrimci g ru plardan b i rine rasla m a k öld ü rülmek için yeterliydi . Komü n i st a leyhtarı cinayetlerin ve insan avcı l ı ğ ı n ı n yanısıra ya hudi a leyhtarı ka m pa nya l a r ve katl i a m l a r d a yürürlükteydi . Bu karşı-devrimci terörün başlaması ve proletarya di ktatörl üğü döne­ m i ndeki kazan ı m ların ka n u n dışı ilan ed ilmesi sağcı sosyal -demokrat­ l a rı n , «send ika hü kümeti" adı a ltında, 6 g ü n i ktidard a bulundukları dev­ reye rastla r. Sağcı sosyal demokratların proletarya d i ktatörlüğü yerine «demokrasi" getirecekleri ne, işçi i ktida rı n ı tasfiye ettikten sonra aşırı gericilere e ng el olacaklarına d a i r vaatleri oportünistçe hayallerden başka b i r şey değ i l d i ve bu g i bi haya l leri n iflas etmesi tabii b i r şeyd i. Maca r Sovyet Cumhuriyeti kana boğulduktan sonra, sosya l i lerleyiş bekleyen ve ka rşı-devrim rejimi nden memnun ol mıyan çevrelerde bile proleta rya d i ktatörl üğünün yoked i l mesiyle Maca r işçi s ınıfı n ı n tarihsel rol ü n ü ta m a m ladığı, bu ndan böyle yö"netimin köy l ü lerin veya ayd ı n l a rı n . eline geçeceğ i, a rtık ulusal hayata ait soru n l a rı n sınıfsa l a çıdan değil, etni k «ı rki" açıdan çözümleneceği görüşü yayı l maya başla m ıştı. Fakat komü nistler, evvelce olduğu g i bi, yine sınıfsal prensiplerde ısra r ediyor ve herşeyden önce işçi sı nıfına bel bağ l ıyorla rd ı ki, bunda haklı oldukl a rı görü ldü. Edindiğimiz kanaate göre i şçi sınıfı n ı n , Kom ü n i st Pa rtisin i n yönetici rolü n ü n soyut olara k i l a n ed i l mesin i n pek önemi yoktur. Yönetici rol ü n kaza n ı l ması lazımdır, bunun için d e sadece s ı n ı f düşmanı mızın değ i l , emekçi sınıf v e zümreleri n i n de durumları, özel meseleleri, i m ka n la rı ve h a leti ruhiyeleri işçi sı n ıfı mevzi lerinden, işçi sınıfı n ı n bili msel ideolojisi mevzi lerinden i ncelenmesi gereklidir. �a rti a nca k böyle h a reket etmek s u retiyle zafere u laşma n ı n ve bu zaferi koru m a n ı n zorun l u şartı olan ittifak siyasetin i n temel i n i yarata bilir. Maca r Sovyet Cumhuriyeti g ü n lerinde Lenin, Macar işçilerine gönderdiği bir mektupta, daha sonra u l u s l a ra rası ve Maca r işçi h a reketin i n tecrü beleriyle de doğ ru lo n a n şu fi kri ortaya atmıştı : «Ancak, y ı l l a r boyunca sermayeye ka rşı yürüttüğü g revlerde ve siyasi sava ş l a rd a eğitilen, bi rleşen ve çelikleşen, şehre, end üstriye ve ka pi­ talizme özg ü bütün kü ltü rü ben i mseyen, bütün güçlü klere, ıstı ra plara , yok­ luklara, büyük feda karl ı k l a ra katlanmasını başarabilen, geçmişle i l g isini keserek yen i b i r geleceğe doğ ru cesaretle yönelebi len sınıf, kendi d i kta­ törl üğü ile sı nıfl a rı yok etme yeteneğ i ne sa h i p o l a b i l i r... Devrimci işçi ha reketi bug ü n de birçok güçlü klerle ka rş ı karşıya d ı r. Fakat b i ri ken güçlü kler, geçici d u ra k la m a l a r ve tereddütler sosya l i st dev­ ri min tari h sel atılımlarına engel ola maz. Sovyetler Birliği Kom ü n ist Par­ tisi XX. Kong resi i l e komünist ve işçi parti l eri n i n 1 957 ve 1 960 yıllarındaki 276


danışma toplantı l a rı, d ünya kom ü nizminin uzun b i r geçmişi olan tecrü­ belerine dayanarak, sosya l ist devri mi i lerleten pre nsipleri Len i nci bir görüşle yeniden tespit etmişlerd i r. Bu prensipleri gerektiği g i bi yoru m l a r ve uyg u l a rsak d a h a h ı z l ı a d ı m l a rla ile"rleriz. Perspektifler açısından bakıl­ dığı nda d u raklamaların ve geri çeki l meleri n geçici bir karakter taşıdığı, sosya lizm i n sağlamlaşması n ı n ve atılışlar yapmasının i se daimi bir faktör olduğu görülü r. Devri mci iyimserl i ğ i m iz, zafer ve yenilgilerden, başarı ve başa rısızlıklard a n edindiğimiz tecrübelere dayanmaktad ı r. Bu devrimci iyi mserlik Macar Sovyet Cum h u riyeti n i n ve geçen 50 yılın en öneml i ders­ ferinden biridir.

277


Lenin'in doğumunun 99'uncu yıldönümü münasebetiyle

Günümüzde Leniniana

22 Nisan 1 969'da, milletlerarası kom ü ni st ve işçi hareketi, dünya n ı n bütün emekçi leri ve i lerici i nsanları Vlad i m i r I l i ç lenin'in 99'u ncu doğ u m yı ldön ü m ü n ü kutladı l a r. V. ı. lenin, Ma rksist öğretiyi yeni tarihsel koşullara uyg u nlukla yaratıcı bir şekilde geliştirmen i n eşsiz ö rneğini verd i. len in izm, çağ ımızın Ma rk­ sizmidir, a henkli bir enternasyonal öğretidir. Bu öğreti, m i lletlerarası işçi h a reketinin ve dünya n ı n değişik kesi m lerindeki diğer emekçi müfrezele­ rin i n yürüttükleri devrimci savaşların tecrübesini, Sovyet bilim ve kültü­ rün ü n. başarı l a rı n ı kendinde toplamıştır. Ulusal veya bölgesel kapanıklık, teorik düşü ncede basmaka l ı pçı l ı k, eskiye körükörüne bağ l ı l ı k ve atalet leni nizme yabancıdır. Teorik prensipçil i k, yen i problemleri n ele a l ı n m a ­ s ı n d a v e çözülmesinde cesaret, proletarya n ı n sınıf çıka rlarını sebatla savunma, leni n izmin kayıt ve şart tanı maz istekleridi r. Işte bundan ötürü, leninizm, komünistlerin biricik doğ ru fikir-teori silahı, pratik eylem lerinin bili msel temeli ve pusulası ola ra k kalmaktad ı r. Her kom ü nist partisi, Marks-len i n öğretisini, kend i ü l kesinin konkre koşulla­ rını ve tarihsel özelli kleri n i gözönü nde bu lundura ra k, ya ratıcı şekilde uyg u ­ lamakta, onu zengin leştirmekte v e gelişti rmekted ir. V e esasen, «Ma rksizm dogma değil, eylem kılavuzudur» şeklindeki m ü kemmel formü l ü n anlamı da budur. Biz şimdi 99'u ncu doğ u m y ıldönü m ü n ü kutla ma kla, çok önemli bir yıla, V. ı. lenin'in yüzüncü doğ u m yıldön ü m ü yılına g irm iş bulunuyoruz. lenin'in adı, dôvası ve öğretisi yüzyı llarca yaşıyocaktır. V. ı. len i n' i n eser/erinin teşkil ettiği hazi ne, onun için yazılan eserler (len inia na) d u rmadan zenginleşiyor. Aşağıda verilen bilgi, leni niana'nın bugünün zenginliği hakkında oku­ yucularımızın açık bir fikir edi nmelerine yard ı m edecektir. (*) «leniniana» : V. ı. len i n'in eserleri, öğretisi, onun için her a landa yazılan ve yapılanların tümü. 278


Kitaplar(l) Vladimir l I iç Lenin, gerçekten, hacim bakı m ı ndan muazzam, değeri ve önemi bakımından paha biçilmez bir literatür kalıtı (mirası) bıraktı. Onun toplam otuz yıllık teorik ve devrimci-politik çalışma ve eylem leri haddin­ den fazla veri m liydi. 1 893 yılından itiba ren verd iği ilk eserleri nden l ç;23 yılında tamamladığı son eserlerine kadar, yüzlerce kitap ve broşür, bin­ lerce maka le ve mektup yazdı . Parti kongre ve konfera nsıarı nda, Sovyet kongreleri nde, Komi ntern kong relerinde, emekçi lerin danışma toplantıla­ rında ve yığınsal mitinglerinde de sayısız konuşmalar yaptı, nutuklar söyledi . Kon uşmalarından eksiksiz ve hatasız tesbit edilenler, ..Bütün Eserleri"ne a l ı nmıştır. Leni n'i n kalemi nden çıkmış olup, yalnız Rusça yayın­ lanmış bulunan eserleri ve belgeleri 1 2 bini bulur. SBKP Merkez Komite­ sine bağlı M a rksizm-Leninizm Enstitüsü'nde ve Merkez Parti Arşivi'nde korunmakta olan Len i n'e ait orijinal belgeler 30 binden fazladır. Kaldı ki, V. ı . Lenin'in Büyük Oktobr'dan önce bası lmış eserlerinden çoğ u n u n elya­ z ıl a rı ortada yoktur, kayıptır ve belki de bulunacak g i b i değ i l d i r. Sovyetler B i rliği'nde Lenin'in m i ras bıra ktığ ı l iteratürün aranması ve yayınlanması yolunda dev ça lışma l a r yapılmıştı r. ..Bütün Eserleri» şimdiye kadar beş kere basılm ıştı r. Eserleri ' n i n birinci bası mı, daha V. ı. Lenin'in sağ lığı nda, onun 50'nci d oğ u m yıldön ü m ü m ü nasebetiyle RKP (b) iX. Kongresi'nin ka bul ettiğ i b i r kararname i le hazırlanmıştı. 1 920-26 yılların da Lenin'in 1 .500 kada r eseri n i b i ra raya get i ren 2 0 cilt (26 kitap) basıldı. Bu baskıda h e r cildin o rta lama tirajı 1 33 bin olup, bütün yayı m ı n genel tirajı ise 2 milyon 662 bini bulu­ yord u . Bu baskı yalnız Rusça idi. 1 925-32 y ı l l a rında, V. ı . Len in'in Eserleri'nin ikinci ve üçüncü bası m ıarı yapıldı. Len i n Enstitüsü'ne Vla d i m i r l Iiç'in kişisel a rşivi n i tü m üyle tes l i m e d e n N . K . Kru pskaya, Eserler'i n basıma hazırlanması ça l ışmalarına doğ­ rudan doğruya katılıyord u . I ki nci ve üçüncü basımın 30 cildi, Lenin'in 2.700 kadar eseri ni kapsamakta d ı r. Bu i ki bası m ı n toplam ti rajı 20 milyon 743 bin olup, bunun 19 m i lyon 272 bini Rusçad ı r. Oçü ncü basım tümüyle Ukrayna d i l ine, bazı ciltler de Belorusya, G ü rcü, Azerbaycan di l leri ne ve Alma ncaya çevri l miştir. Eserler' i n birçok ci ltleri i kinci ve üçüncü bası mdon çevi rilerle Ingiltere, Birleşik Amerika, Avusturya, Alma nya ve Fransoda ayrıca yayı nlanmıştır. 1 941-50 yıllarında V. 1. Lenin'in Eserleri'nin dördüncü basımı yapıl­ mıştır. B u baskı 35 ciltl i ktir. Lenin'in 3 bin kada r eserini biraraya getir­ mekted i r. 1 957 yılında bu baskıya ek ola ra k 10 cilt (36-45) daha yayın­ lanmışt ı r. Dörd ü ncü basımın toplam tirajı 42 milyon 814 bin kada rd ı r. Bu kı rkbeş cilt de tüm üyle Sovyetler Birliği ha lklarından 1 6'sının d i l i ne, ayrıca do Ingi l izce ve Fransızca'ya çevri lmiştir.

( I) Sunulan bilgi ler, SBKP M K'ne bağ l ı Ma rksizm- Leni n izm Enstitüsü'nün ve SSCB Kitap Soroyı' n ı n kayna kl a rından dlı n mıştı�. 279


V. i. len i n'in Eserleri ' n i n dördüncü Rusça ba sımından yap ı l a n çevi rilerIe ülkelerde yayınlanma sı tamamlanmıştır ya da tamamlanmak üzeredir. Bu cümleden olara k, Bulgarista n'da - 39' u ncu cilt hari ç - 41 ci l t ; Maca rista n'da 3 9 cilt ; Kore Demokratik H a l k Cumhu riyeti'nde 3 9 cilt; Mogol ista nda 35 ci l t ; Alma nya Demokratik Cu m h u riyeti'nde - 38 ve 39'uncu ciltler h a riç - 40 ci l t ; Polonya'da - 38 ve 39'uncu ci ltler ha riç 40 ci l t ; Ruma nya'da 40 ci l t ; Çekoslova kya'da - 21 ve 23 ve 36'ncl ciltler ha riç - Slovak d i linde 39 cilt ve Çek d i l i nde 39 cilt yayı n l a n m ıştır. Viyet­ n a m Demokratik Cu m h u riyeti'nde V. i. len i n ' i n Eserleri' n i n yayı n l a n ma­ sına halen deva m edilmektedir (1-10 ve 20-26'ncl ciltler a rtık basımdan çıkmıştır) . Küba'da ise, s ı ra gözeti l meden, 1 0 cilt yayı n l a n m ı ş bulun­ makta d ı r. V. ı. lenin' i n Eserler' i, dördüncü Rusça basımından yapılan çevirilerle kapita l ist memleketlerde de yayı n l a n maktad ı r. Bu cüm leden olarak, Yuna­ n ista nda her biri 5 bin tiraj l ı olmak üzere 1-1 1 , 1 3-1 4, 1 6, 1 9-28 ve 30'ncu ciltler; ıtalya'da her biri 1 .500-7.000 tiraj l ı olmak üzere - 1 2, 1 6-1 7'nci ciltler ha riç - 35 ci l t ; Arjantin'de 40 cilt; J aponya'da 41 cilt bas ı l m ıştır. Fransız «Edition Socia les» (Paris) Yayınevi, Moskova «Prog res» Yayınevi ile birlikte, V. i . len in'in Eserleri' n i Fra nsızca yayı nlamakta olup, şimd iye kadar - 3 ve 1 8'i nci ciltler h a riç - 37 cilt bası mdan çıkmıştır ve her cildin tirajı 5-1 5 bin a rası ndadır. 1 924 yı l ı nd a n başlıyara k 1 959 yılına kadar-bazı fası l a l a rla-yayı n l a n m ış olan len i n derlemeleri nde (hepsi 36 kitap), onun maka leleri, mektu pları, te lgra fla n karar suretleri, notları v.s. olarak birçok yeni belge ilk' defa tanıtı lm ıştı r. 1 958-65 yı l la rı a rasında da 55 ciltlik beşinci basım hazı rlanmış , yani V. i . leni n ' i n Eserleri' n i n tam külliyatı meydana geti rilm işti r. Bu s u retle, bazı eserleri ne hazırlık mahiyeti ndeki materyaller, yani planlar, tezler, biriktiri imiş malzeme, variya ntla r ve benzeri notlar da dahil olmak üzere, lenin'in l iteratür kalıtının, hemen hemen tümü bira raya toplanmış olmak­ tad ı r. Bu tam basım, len i n'e a it 9 bin kada r eseri ve belgeyi i htiva etmek ­ ted i r ki, bu n l a rı n aşağı yuka rı yarısından fazlası daha önceki baskılarda yer a l mış değ i l d i r ve 1 .1 00 kadarı da beş i nci bası mda i l k kez sunul mak­ tad ı r. Beşinci basım ı n topl a m ti rajı, her cilt 233 bin hesabiyle, 1 3 m i lyon 603 bini bulmaktadır. 1970 yılında V. L lenin' i n Eserleri'nin tamamını meyda n a geti ren bu basımın her ci ldi nden bir de ek tiraj (1 1 0 bin) yayınla nacaktı r. SBKP Merkez Kom itesine bağ l ı Marksizm-leninizm Enstitüsü, V. i . Le­ nin'in Eserleri ' n i n tam baskısı n a ek olacak yen i bi rkaç kita p üzeri nde de ayrıca çal ı şmaktad ı r. Bu e k eserlerde, daha ziyade, lenin'in tarım v e toprak soru nu üstüne hazırlık yaz ı l a rı , «Rusya'da kapita l izmin gelişmesi», .N. ı. Lenin ' i n kita plara koyduğu yan notla r» başl ı k l ı kitapları için planla rı ve notla rı yayı n l a nacaktır. len i n ' i n «K. M a rks ve F. Engels'in 1 844-1883 a rasındaki yazışma l a rı üzeri ne konspe kt»i basımdan çıkmıştır. Bunda n sosyalist

,

280


başka, Len i n derlemeleri n i n 37'ncisi olan ve onun yakın geçm işte mey­ dana çıkarı l m ı ş bazı dokümanlarını ilk kez tanıtan kitap da basıl m ı ş bulunmaktadı r. V. i. Len in'in Bütün Eserleri ' n i n Ukrayna, Kazak ve Moldavya d i l leri nde yayı n l a n masına da başlanm ıştır. V. i. Lenin'in Bütün Eserleri' n i i htiva eden beşinci Rusça bası m ı n 55 ci l ­ d i nden Rumanya'da 49 cilt; Maca ristanda 1-1 8'nci ci ltler, ayrıca 3 3 ve 34'üncü ciltler ; Alma nya Demokratik Cumhu riyeti'nde 46-50'nci ciltlere teka bül eden 5 cilt halinde mektu plar çevri lmiş ve bası l m ış bulunmakta­ d ı r. Yunanistan'da 1 966 yıl ında Len i n ' i n Eserleri'nin 1 O'uncu cildi yayı n­ lan mıştır. Bütün Eserleri ' n i n beşinci bası m ı n ı n Ja ponya'da ..Osuki-Svoten» yayınevi tarafı ndan basıl ması ça l ışma ları da i lerlemektedir. Sovyet egemenliği y ı l larında V. i . Leni n ' i n eserleri Rusça 260 m i lyon tiraj l a 2.598 defa, Sovyetler Birliği'nin öteki halklarının d i llerinde 60,6 m i l ­ yon tirajla 4.925 defa, çeşitli d ünya halklarının d i l lerinde de 2 3 mi lyon tirajla 1 .679 defa olmak üzere, toplam 344 milyon tirajla 9.202 defa bası l ­ mıştır. V . i . Len in'in eserleri Sovyetler Birliği'nde 6 3 d i l e , dü nyada d a 3 5 halkın d i l i ne çevri l m iştir. Ha len Lenin'in kita plarını, Sovyetler Birli­ ğ i'nde Oktobr Devrimi'ne kadar alfa beye b i l e sah i p b u l u n m ıyan Altayl ı l a r, Kürtler, Hakaslar, Çerkesler, Çeçenler v.s. gibi m i l l iyetler kendi d i l leri nde okuyabi Imekted i rler. V. i . Lenin'in seçi l m i ş eserleri, Marksist-Leni nist teorin i n ana soru n l a rı , parti kuruluşu, sovyet sorunları , sosya list işletmeci l i k, m i l letlerarası komü­ nist h a reketinin a ktüel soru n l a rı g i bi tematik ün iteleri kapsıyan derlemeler hali nde de defa l a rca yayı n l a n mıştır. Eserleri n i n birçoğu ayrı kitaplar, broşürler halinde ve büyük tiraj larla yayı nlanmaktad ı r. Halen g üzel b i r kapak içinde Len in'in eserlerinden bir j ü b i le kitaplığı basımdan çıkma k üzered i r. U N ESKO'nun veri lerine göre, V. i. Len i n ' i n eserleri tercüme l iteratür ba kımından d ü nyada bi rinci gelmekted ir. Kesin bilgi sayı lam ıyacak veri­ lere bakı l ı rsa, Len in, dünyanın 50 ü l kesinde 1 1 7 d i l e çevri l miştir. Bulgarista n'da tercüme eserler a rası nda Lenin'i n kitapları 1 944-66 yıl­ ları arası nda 2,4 m i lyon tirajla 1 61 defa ; Macarista n'da 3 m i lyon tirajla 1 1 6 defa ; Ruma nya'da 6,2 mi lyon tirajla 1 57 defa basıl mıştı r. Yugoslav­ ya'da 1 963 yılı nda K. Marks, F. Engels ve V. i. Lenin'in seçi lmiş eserleri n ­ d e n Sırpça olarak 1 0 cilt yayı n la n m ı ş olup, bunun i, V i , V i i , Vi i i , iX v e X. ci ltleri Len in'in eserlerini i htiva etmektedi r. V. i. Lenin'in 20 ci lttik seçi lmiş eserleri isveç ve Japonya'da ; 6 ciltlik seçi lmiş eserleri I n g i ltere, Arjantin, Hollô nda, Da nimarka, ıta lya, Norveç, Birleşik Amerika, Isveç ve Ja ponyada ; 4 ciltlik secilmiş eserleri Arjantin, isra i l , Kanada, Meksi ka, isviçre'd e ; 3 ciltlik olara k Ingi ltere, Fra nsa, Dani­ marka, Brezi lya, Birleşi k Amerikada ; 2 ciltlik seçi lmiş eserleri de Avus­ turya, ingi ltere, Belçika, Hollônda, Yuna nistan, ısra i l , Hindista n, ıtalya, Norveç, Birleşik Amerika ve Japonya'da yayı n l a n mıştır. 281


V. i . len i n' i n kitapları ayrı olara k da büyük tiraj larla bası lmaktad ı r. Bu cümleden olara k, "Materya l izm ve empiriokritisizm» 1 5 memlekette ; «Dev­ let ve devrim.. 28 mem lekette ; «Emperya lizm, kapita l izmin en yüksek aşa­ masıdır.. ve «Soleulu k : komünizmin çocukluk hastalığı.. da en az 30 ü l kede yayınlanmıştır. V. i . lenin'in eserleri Asya, Afrika ve lôtin Amerika ü l kelerinde büyük bir ilgi görerek geniş ölçüde yayılmıştır. Onun nice kita p la rı bu kıtalarda Marathi, Ma laya li, Pencap, G ucarat v.s. g i bi d i l lere de i l k kez çevril­ miştir. Bug ü n pratiğe bakarak d iyeb i l i ri z ki, her mil let veya m i l l iyetin tem­ s i lcisi, V. i . len i n ' i n eserlerini kendi d i l inde okumak olanağ ına sahi ptir. V. i. leni n'e, onun eserlerine ve leni nizmin a ktüel problemlerine has­ redi imiş ve sayı l a rı bir hayli ka barık monografiler, yetki l i g ru p la rca hazı r­ lanmış kita plar, disertasyonlar v.s. de va rd ı r. V. i. len i n ' i n yüzüncü doğ u m yıldönü müne doğru ya lnız Sovyetler Birliği'nde bu cüm leden olmak üzere 700'den fazla kitap basılacağı ve bunları n toplam t i raj ı n ı n 1 75 milyonu aşacağı ta h m i n edi l mektedir. Bunlar çeşitli b i l i m d a l la rında uzman olan Sovyet bilim adamlarının eserleri d i r. V. i . Len i n ' i n bilimsel biyografisi de bunlar a rasındadır. Yüzüncü doğ u m yıldön ü m ü n ü ne kadar çeşitli d ünya halklarının di lle­ rinde de bi rçok kitap yayınlanacaktı r. örneğ in, Mogolista nda bu müna­ sebetle 10 kitap yayı n lanmakta ve lenin'e dair anılard a n 70 epizod ter­ cüme ed ilmekted i r. Fotoğraflar ve filmler V. i. Len i n hayatı boyunca 427 defa res i m çekti rmişti r. Zaman zaman çekilen film leri de 874 metrelik b i r kordelô meydana getirmektedir. Bunlar lenin'i hayatta alduğu gibi yansıtan kusursuz dokümanter tesbitlerdi r. Fakat çevri ldiği bilin mekte olan 34 pa rça filmden 1 2'si henüz elimize geçmiş değ i l d ir. Ha len Lenin'e ait 16 fonogram e l d e mevcuttur. Bazı fotoğ raflarr ile sinema şeritleri n i n ve muhtemelen sesin i tesbit eden bant­ ların aranmasına devam edilmekted i r. Sovyet Sinemacdık Kuru m u , konu ve fikir bakı mından V. i. lenin'in kişi­ liği etrafında örülen yüzden fazla sanat f i l m i , dokümanter ve bilimsel­ popüler film yapmıştır. Bunlar a rasında, lenin'i a rtist B. Sçu kin'in can­ Iandırdığı "Oktobr g ü n leri nde Len i n .. ve «Lenin 1 91 8 yılında .. adir filmlerle, baş rol ü n ü a rtist M . Ştrauh'un oynadığı "Tüfekli adam .. fi l m i d ünya sinema sanatının şaheserleri nden saydmaktadı r. Doküma nter ve b i l i msel-popüler filmler arasında da "lenin'e dair film takvimi .., "Lenin için üç şarkı .. ve "Vladimir l!iç Len i n.. adir kordelôla ra büyük b i r değer veri l mekted i r. Sanat film leri a rası nda "Lenin Polonya'da.., «Lenin'e dair h i kôyeler.., "Ana kalbi .., "Bir annenin bağlılığı.., "Mavi defter .. g ibi kordelô lar da herkes tarafı n­ dan takd i r edilen sinema eserleridir. Halen 1 4 filmden i ba ret bir Leni n filmleri seri s i n i n çevrilmes i tamam282


Ianmak üzeredir. Ara larında «Vladi m i r Ulya nof», «Parti n i n bayrağı», «Ok� tobr arifesinde», «Sovyet devleti n i n başında», «Lenin (son sayfa lar»>. «Lenin ve çağ ı mız» v.s. g ibi kordelô ların bulunduğu bu film lerde, V. i. Lenin'in hayatı na ve faal iyetine dair gerçek fotoğ raflar ve s i nema objek­ tifiyle tesbit edilmiş materya l ler kullanılmıştır. Tiyatro

Sovyet tiyatrosunun en g üzel geleneklerinden biri, V. ı. Leni n ' i n simasını merkez edinen temsiller sahnelemesidir. N . Pogodi n ' i n «Tüfekli ada m», «Kreml i n saatleri» ve «Oçüncü patetik» adlı piyesler üçlüsü bu alanda klôsik eserler olmuştur. SSCB-Moskova «Maks i m Gorki» Akadem i k Sa nat Tiyatrosu (M HAT) -, «Kre m l i n saatleri» piyesini 400 defa oynamıştır. Sov­ yetler B i rl iğ i ' n i n birçok kentlerinde ve 1 969 Şubatında da Lenin'in doğ­ duğu şehi r U lyanovsk'da onbinlerce kişi bu temsili seyretmiştir. M HAT oyu ncuları, bu temsili sosya l ist ü lkelere, Birleşik Amerika'ya, Ingiltere'ye, Fra nsa'ya, Avusturya'ya ve Ja ponya'ya da götürmüş, ora l a rda da yüz­ binlerce seyi rci n i n takdirieri ni kaza nmışlard ı r. Bundan başka, aynı piyes, Bulgari stan, Maca ristan, Demokrati k Almanya, Kore Demokratik H a l k Cu m h u riyeti, Mogolistan, Polonya, Rumanya, Çekoslovakya ve d i ğ e r bazı ü l kelerde d e sahneye kon m u ş ve başarıyla temsil edilmiştir. Bu ü l kelerin çoğ u nda, «Krem l i n saatleri»nden başka, «Tüfekli adam» ve «Oçüncü pate­ t i k» de oyna nmıştı r. K. Trenyof'u n .. Neva kıyı ları nda», A. Korneyçuk'un «Gerçek», ı. Popof' u n «Aile» (Bulgarista n , Demokratik Almanya, Polanya, Çekoslovakya, Kore Demokrati k H a l k Cumhu riyeti tiyatroları nda da sahnelenmiş), M. Şatrof'un «Devrim adına» (Bulgaristan, Ruma nya V.s. ü l keler tiyatrolarında de sahne­ lenmiş), A. Şteyk'i n «Sağanaklar altında» (Demokratik Alma nya, Polanya v.s. ü l keler tiyatrolarında da da sahnelenmiş), D. Zori n'i n «Ebedi kaynak», E. Simotof'un «Con Rid» adlı oyu n la rı ve daha b i rçok piyesler geniş yığ ı n ­ l a r ı n takdirini kazanan değerli eserlerdir. Sovyet tiyatroları n ı n 1 969 y ı l ı repertua rında, Leni n-kahra m a n l ı k temasına hasred i i m iş 20'den fazla piyes va rdır. V. i. len i n ' i n simasını canlandıra n eserler, Sovyet tarihsel-devrimci dra­ matürjisinin gelişmesinde önemli b i r aşama teşkil etmektedir. Sovyet tiyat­ rosu, büyük a n l a m ı kadar büyü k sorum d uygusu gerektiren karmaşık bir ödevi, yani V. ı. Lenin'in simasını sahnede ca nlandırm a ödevini başa rıyla çözmüştür. Edebiyat Sovyet söz sanatçıkırının, kalem u stalarının, len i n iana'ya gerçekten büyük katk ı la rı va rdı r. V. i. leni n' i n büyük proleter yazarı Ma ksi m Gorki tarafı n d a n çizi len s i ması, a rtık ebediyen birçok kuşoklorın belleğine malol283


muştur. Lenin'in siması, V. Maya kovski, S. Şçipaçof, Rasul Riza, V. i n ber, P. Brovka, M . lsakovski, A. Ja rof, A. Tvardovski, M. Aliger, R. G a mıatof, G. Emin, N. Aseef, G. Gulia, S. Ma rşa k, Ya n Sudra bkali, S. Esenin, V. Brü­ sof, A. Tolstoy, L. Leonof, K. Fed in, L. Seyful i na , N . Tihonof, S. Vurg u n, S. Mihalkof, A. Voznesenski, O. Bergholts, N. Nikiti n, M. Şaginyan ve daha birçok Sovyet yazar ve ozan la rının eserlerinde en relef şeki lde beli rtil ­ m işti r. V. i. Lenin hakkı nda Anri Ba rbüs, Ya roslav Haşek, Con Rid, Raif Foks da eserler yazm ı ş l a rdır. Şimdi V. i. lenin hakkında en iyi eserleri bira raya toplıyon "Yeryüzünü b i r anda kuca kiıyara k>. başlıklı bir derleme yayı nlan­ m a ktadır. Bunda dünya n ı n 40 ü l kesinden en güçlü şai rlerin Len i n hakkı n­ daki şiirleri yer o l ma ktad ı r. Lenin ' i n siması birçok h a l k hikayelerinde, şarkılarda ve efsanelerde de dile getiril mekted i r. Bunla rd a n b i rçoğu Sovyetler Birliği nde ve diğer mem­ leketlerde yayı n l a n mıştır. Fa kat V. i . lenin'e dair olup da bu derlemelere g i rmemiş daha nice h a l k tü rkü leri ve efsaneler va rdı r ki, bunlar kuşaktan kuşağa geçmekte, insanlığın şükra n dolu kalbinde ve belleğinde yaşa­ maktadır. Müzik

leni n'in eşsiz m ü kemmellikteki hayatı birçok ü n l ü besteciyi büyük epik müzik eserleri YCh:atma yönünde esinlemiştir. len in'in simasının canlan­ dınldığı müzikal epik eserler olara k, T. Hrennikof' u n «Fırtına», V. M u ra ­ deli'nin ..Oktobr», Y . Meytus'u n .. U lyanof kardeşler» v e D . Dehteryof'u n «Iva n Şadri n» adlı opera l a rı n ı v.b. saya b i l i riz. «Fı rtına» a d l ı opera, Mos­ kova ve Len ingrad'dan başka, Vaymar ve Sofya, Bratislava ve Ulan­ Bator'da da sahnelenmiş ; .. K. Sta n islavski ve Vld. Nemi roviç-Da nçenka» müzikal tiyatrosu sol istleri bu seçkin eseri daha bi rçok ülkelerin opera ' sa hneleri nde başar�yla temsil etmişle rdi r. ..Oktobr» adlı opera da Moskova, N Leningred, M insk, ovosib i rsk, Ula n-Bator s ah nelerinde oynan mıştır. V. I . lenin'e d a i r a n ıtlaşan senfonik eserler Sovyet müzik sanatında müstesna bir yer tutmaktad ı r. Bu cüm leden olara k, G. Sviridof'un ..Patetik oratoryo»sunu, V. Şeba lin'in «lenin» Senfonisi'ni, D. Kaba levski'nin V. i. Leni n ' i n a nısına lJçüı:ıcü Senfoni-«Rekviyemnini, D. Şostakoviç'i n (<<1917 yılın, V. I . Lenin'in a n ısına) - 1 2' nci Senfoni'sini, A. Kreyn'in .N. i . Len i n ' i n a n ısına l i rik ağ ıtı»nı saya biliriz. V . i . Lenin üstüne bestelen miş voka l 'şar­ k ı l a r dizisi içinde S. Tu li kof'un, A. Holmi nof'un, A. Novikof'un, B. Şehter'in, E. Kap ' ı n v.b. kayda değer eserleri va rd ı r. ..V. i. Len i n için Kantat»ı n ya ratıcısı, Demokratik Almanya'nın ü n l ü bes­ teci lerinden G. Aysler'dir.

284


Radyo, televizyon, basın Sovyet Sosya list Cumhuriyetleri Birliği'nde V. i . Len i n için 66 dilde radyo yayın ı yo pılmaktad ı r. Radyoda «Lenin radyo ü niversitesi» başlığı a ltında ki dersler dizisi, Vladimir i liç'e dair doküma nter ve sanat eseri yayı nlar. Şiir, h i kôye, Len i n'e d a i r roman ve n uvellerden parça l a r prog ramları , d rama­ tizasyonlar, radyo temsi lieri, orijinal piyesler ve müzikli edebi eserlerden m üteşekkil yayı nlar geniş bir i lgi toplamaktadı r. V. 1. Len i n ' i n zengin fikir-teori m i rasına dair doküma nter ve edebi prog ­ ram l a r, o n u n coşkun hayatını ve faa l iyetini yansıtan temsil ler de Sovyet televizyonunun çok sevi len yayı nları a rasındadır. Bunlardan bazıları «enter­ vizyon»la da yayınlanmaktadır. Birçok ü l keler, daha şi mdiden, Sovyet Radyosu i le Merkez Televizyo­ nu'nun, V. ı . len i n ' i n yüzü ncü doğ u m yıldönümü hasredi len prog ra m l a rı n ­ dan bazılarını akta rma k veya para lel olarak yayı nlamak i ç i n Sovyetler Birliği ile a nlaşmalar imzalamışla rd ı r. Len i n teması, yüzlerce ve b i n lerce dergi ve gazetenin sütu nları nda sürekli bir yer almaktad ı r. Bugün, prati k olara k, V. 1 . Len i n için yazı yayı n­ lamayan, onun fikirleri n i d ünyaya tanıtma çabası göstermeyen, sosyalizmi tanıtıp savun mayan herha ngi b i r yayı n o rg a n ı olmadığı n ı cesaretle söyli­ yebi l i riz. Şekil sanatları (Resim , g rafik, heykel) Ressam i . Brodski, V. i . Lenin'in ca n l ı model portrelerini çizmişti r. Onun «V. ı . Leni n Smolni'de» ve .N. i . Lenin'in 1917'de Putilov fabri kası ndaki konuşması» adlı tabloJarı d ünya ölçüsünde tan ı n m ı ş eserlerd i r. i . G rabar ve V. Serof'un, S. Gerasi mof ve B. Kustodief'i n , N . Jukof ve P. Vasiliel' i n , B. Yohanson v e P . Belousof'un, A . Moravof ve L . Pasternak' ı n , E. Kibrits ve V. Oreşni kof'u n ve daha birçokla rının tabloları da Leniniana'ya g i ren sanat eserleri a rasındad ı r. Vla d i m i r Hiç'in i l k büstü G. Alekseef tarafı ndan ya p ı l mıştır. N. Andreef ise lIiç'in heykel lerinden bir galeri meydana geti rmiştir. Onun «Leni ­ nia na»sı, Vlad i m i r H iç'i n yüzden fazla heykelini kapsıyan b i r dizi d i r. Bun­ l a r can l ı model etüdlerden başlıyarak, 1 9 1 9-32 yılları a rasında yapılan anıtl a rla ta mamlanan eserlerd i r. Sovyetler B i rliği'nin birçok şehi rleri ndeki V. ı . len i n anıtları n ı n sanat değeri bakımından e n önemli leri, i . Şadra, S. Evseef ve V. Pinçuk'un elinden çıkmış olanlarıdır. V. ı . Lenin'in, Mosko­ va'da, Kreml i n Sarayı'nda, Yüksek Sovyet Toplantı Salonu'ndaki heykeli, yonutçu S. Merkurol'un çok d ikkate değer b i r eseri d i r. Yüce önderin doğ u m yeri Ulya novsk şehrinde 1 940 y ı l ı 2 2 N isanında açılan muazzam anıtını meydana getiren sanatçı da Akadem isyen M. Manizer'dir. U lya novsk'ta gar meydan ı na d i ki len ve V. i. Lenin'i gi mnazya öğrencisi olarak ca nlan285


d ı ra n heykel de (yonutçu V. Sigal) daha i l k ba kışta kuvvetli izleni m ler bıra ka n bir sanat eserid i r. V. ı. Len i n'i gerçeğe en yaklaşık olarak çizebilmek için g rafi k ressam­ l a rı büyük çaba l a r harcadıla r ve başarı da gösterd i ler. Şimdi şeki l sanat­ çıları n ı n ya pıtları ile doküma nter fotoğ rafları ko psıyon b i r «V. ı. Len i n Albüm ü,. v e «Ulya nof a i lesi .. genel başlığı a ltında bir dokümanter-edebi broş ü rler d izisi hazırlanmakta d ı r. B u o rada, Leni n portreli bi rkaç yüz pol i tik plôkat d o kayda d eğer. Hal k usta l a rı V . ı. Lenin'in simasını kilim lere, rengôrenk s ı rma nakışlara, e n nefis oyma l a ra ve bezeklere i şlemişlerd i r. Sovyet ressa m l a rı nın, yonutçu­ larının, g rafikleri n i n ve halk ustalarının yüksek san'at ü rü n ü olan n ice eserleri, V. ı. Leni n ' i ca nlandırmoda eşsiz birer başarıdır. Macaristan'ın birçok şehri nde, büyük rea list yonutçu Jig mond Kişfa l ud i ­ Ştrobıl'ın eseri olon di kkate değer Len i n a nıtları vardır. Vla d i m i r i l iç'in vaktiyle iki defa uğradığı Kapri adasının «Augusto.. şehir parkında yük­ selen Len i n Anıtı, «Halkla r a rasında barışı sağlamlaştırma» adına m i llet­ lerarası Len i n a rmağanı kaza nmış o l o n ü n l ü ıtalyan yonutçusu Jakomo Mansu 'n u n eseridir. Puleuluk

V. ı. Lenin'in portresini taşıyan i l k pul 27 Ocak 1 924 tarihinde çıka rıl­ mıştır. O zamandan beri, Sovyetler B i rliğinde V. ı. Len i n ' i n o n ı sı n a 250'den fazla çeşitli p u l basılmış bulunmaktadır. Polonya, Demokrati k Almanya, Bulgaristan, Çekoslovakya, Ruma nya g i bi sosyal ist ü l kelerde ve d iğer bazı memleketlerde V. ı. Lenin'in portresi ve anıtlariyle çıkarılan p u l l a r 50'den fazladır. V. ı. Lenin'in yüzüncü doğu m yıldön ü m ü münasebetiyle, halen, birkaç seri l i k «Filôte listik Leni n iano .. p u l l a rı çıkarılmaktıdır. Ayrıca, V. ı. lenin' i n a n ıtları, vaktiyle barın ı p çal ıştığı veya rapor oku­ duğu, konuşmalar yaptığı tarihsel ya pıların, kütü phanelerin ve kuru m ların fotoğ raf ı o riyle süslenmiş 250 kadar çe\itli pul l a rı n yapışık bulunduğu zarflar büyü k tirajlarla bası lmış ve halkın istifadesine sunulmuştur. Turistik seferler

Dünyan ı n birçok memleketinde V. ı. Lenin'in hayat ve faaliyetiyle bağl ı yerler vardır. Sovyetler B i rliğ i'nde 2 i l - Leningrad ve U lyanovsk -, 1 0 şeh i r v e büyük şeh i rlerde 6 7 semt, 2 3 kasabe ve 2 9 köy V . ı. Len i n ' i n adını taşı­ maktadır. Sovyetler Birliği dışından sayısız isteği ka rşı la maya ça lı şan turizm fir­ maları ve Sovyet «I nturiSİ>. örgütü, Leni n'i n onısına 19 özel jübile seferi tertiplemişlerd i r. Bu seferler, V. ı. Len in'in doğduğu ve çocukluk yıl l a rı n ı geçirdiği U lyanovsk şehrini, sonra onun devrimci faa liyetin i n başladığı 286


Kaza n şehrini, kahraman şehi r Moskova ve Leningrad'da ve daha başka şehi rlerd e barındığı ve ça lıştığı yerleri ziyaretleri kapsa maktadır. Bu «Lenin j ü bi lesi seferleri..nde, yaba ncı turistlere, Sovyetler B i rliği'nin tarihsel ve görülmeye değer yerleri g ezd i rilecekti r. Ayrıca, Almanya Demokratik Cumhuriyeti, Polonya ve Çekoslovakya'da da, Len i n ' i n a nısıyla bağ l ı yerlere yapılacak ziya retleri n prog ramları hazır­ lanmaktad ı r.

* V. ı. Lenin'in yüzüncü doğ u m yıldönümü, halen Japonya'n ı n Oso ka şeh­ rinde hazı rlıkla rı i lerlemekte olan ve «Insa n l ı k için i lerleme ve a henk.. devizi a ltında açılacak «EKSPO-70.. Dünya Fuarı'nda da en parlak şeki lde be1 i rti lecektir. Burada Moskova Başm i marı M . V. Posohin'in yönetimi a l ­ t ı n d a ça l ışan Sovyet yapıcı ları, bedi i ifade u nsurlarını m i ma ri biçimlerde somutlaştıra ra k, Sovyetler Birliği'nde yüce Len i n plônı gereğ i nce sosya lizm kuruluşu teması n ı belirtmekte cidden muvaffak olmuşlard ı r. Sovyetler Birliği paviyonunun merkez salonu tümüyle V. i . Lenin'in hayat ve faa l i ­ yetini yansıtmaya hasred i l m ekted i r.

287


Krupskoyo'nın 100'üncü doğum yıldönümü

Lenin'in can yoldaşı, en yakm iş arkadaşı

Sovyetler Birliği halkları, Nadejda Konstantinovna Krupskaya'nın doğ u ­ m u n u n yüzüncü yıldön ü m ü n ü geniş ölçüde kutladılar. SBKP Merkez Komitesi ne bağ lı Marksizm-Leninizm Enstitüsü ve SSCB Pedagoj i k B i l i m ler Akademisi Prezidyumu, N. K. Krupskaya'nın yüzüncü doğ u m yıldönümü ne hasredilen bili msel toplantılar tertiplediler. Sovyetler Birliği'nin diğer birçok şehi rlerinde çeşitli ö rg ütlerin ve enstitü lerin bilim­ sel topla ntıl a rı da bu anma j ü bi lesine hasrediidi. Ayn ı g ü nlerd e bir de «Lenin'in ya kınında : N. K. Krupskaya'nın a n ı la rı» başlıklı önemli bir kitap yayınlandı. Nadejda Konsta ntinovna Krupskaya'nın hayat yolu, Vlad i m i r iliç Lenin'in hayat yolundan, SBKP tari hinden ve Sovyet devleti nden ayı rded i lemez. Nadejda Konstantinovna Krupskaya 26 Şubat 1 869'da doğdu. Devrimci a i le içinde büyüd ü. Babası Konsta ntin ig natiyeviç Krupski, XiX. yüzyı l ı n a ltmışıncı yılları n ı n R u s devrimci ayd ı n ları tems i lcilerinden biriydi ve i. Enternasyonarin Rus Seksiyon u ile bağ lantısı va rd ı . Nadejda Krupskaya 1 890 y ı l ı n d a bir M arksist derneğe g i rdi. Peter­ burg'un proletarya merkezlerinden bi rinde, Neva Kara kolu ötesi işçileri n i n hafta l ı k a kşam okulunda beş yıl öğretmenlik yaptı. Kendisi buradaki görevi hakkında daha sonra ş u n la rı söyler: «Bu beş yıl, bu okuldaki öğretmen­ liğim, ben i m Marksizmime kan ve ca n verdi, beni işçi sınıfıyla ebedi o l a ra k kaynaştı rdı.» Onun bu okuldaki öğrenci leri arasında, V. i. Ulya nof (Lenin) tarafından Peterburg'da k u rulan «Işçi sınıfı n ı n Kurtu luşu Uğrunda Savaş B i rliği» ne mensup i le rici işçi ler de va rdı . Nadejda Krupskaya 1 894 yılında Vla d i m i r il iç'le tanıştı. I l g i ortaklığı, devrimci görüş birliği ve işçi ler a rasında çalışma beraberliği onları birbirine yaklaştırdı, ve a ralarında sağlam bir dostlu k kuru l d u . Çok geçmeden, Nadejda Konstantinovna da «işçi Sınıfın ı n Kurtu luşu Uğrunda Savaş Birliği»nin aktif üyesi oldu v e o n u n çekirdeğini teşkil eden ana kadroya g i rdi. «Birlik»in polis tarafından dağıtıl ması ve Vla d i m i r iliç'in tutu klanma­ sından sonra, N . IV. Krupskaya, ona kitaplar gönderiyor, «Savaş birfiği»nin d u rumu, Peterburg fa brika ve kom binalarındaki işçilerin mora l i hakkı nda bilgi veriyordu. Bu da uzun sürmed i ; 1 896 yılı Ağu stosunda kendisi de 288


tutuklandı. Mahkeme onu Ufa i l i ne sürgüne gönderi l mekle cezal a n d ı rdıysa da, Lenin'in nişanlısı olduğu için, bu sürg ü n cezas ı n ı o zaman Vladimir l l iç'in bulunduğu Sibirya ' n ı n Şuşensko köyünde geçirmesine izin veri ldi. Ve Nadejda Konstantinovna, a n nesi Elisaveta Vasi levna ile birlikte 1 898 yılı Mayısında Şuşensko köyüne vardı. Orada V. i. lenin'in eşi oldu. Vlad i m i r i l i ç'le düşünce ve görüşlerindeki uygunluk, artok hayat ve m ücadele, Nadejda Krupskaya'nın y ü rüdüğü yolu beli rliyen u nsurlar ol­ muştur. Onun bütün hayatı, karş ı l ı k beklenmiyen b i r fedakô rlıkla halka hizmetten i ba retti r. Vlad i m i r i l iç ile Nadejda Konstantinovna'nın devri mci savaş eylemleri ve karş ı lıklı saygıya daya nara k paylaştı kları hayat, bütün komünistler içi n parlak bir örnek ve kom ünist mora li normlarının ca n l ı ti mso l i d i r. N. K. Krupskaya, partin i n meydana getiri l mesi ve sağ lam laştırı l ması mücadelesiyle geçen yıllarda daima V. i . lenin'in yanısıra yü rüyor, onun kitaplar üzerindeki ça lışma larına, sosya l-demokrat örg ütleriyle i rtibata g eçme işlerine büyük ölçüde yard ı m ediyord u . Krupskaya'nın i l k kita bı «işçi kadın .., i l k i n ..Iskra .. yayın ı olarak 1 901 yılında yurt dışında bası ldı. Sonra Rusya içinde gizli ola ra k yeni baskı l a rı ya pıldı. Krupskaya bu ese­ ri nde, kad ınların, a ncak işçi sınıfının genel savaşı içi nde h a k eşitliğ i ne u laşabileceklerine işa ret ediyordu. N . K. Krupskaya, "iskra .. gazetesi ve reda ksiyonu sekreteri olarak, daha sonra da "HerH 1) ve "Proletarya»(2) gazetelerinde aynı görevlerde bulu­

n a rak, örg ütleme ve parti işleri nde çok büyük ödevler başard ı . Dıştan pek göze görünmiyen, fakat olağanüstü önemi olan bu iş, onun bütün enerjisi ile ça l ışması n ı gerektiriyordu. G ü nlerce ve çoğu zaman geceleri de V. i . lenin'in mektu p l a rı n ı temize çekiyor, ki myevi ecza i le yazıl m ış mektu pları şi freliyo r ya da deşifre ediyordu. Yüzlerce a d res, hangi g ü n ve saatte ki min nerde bulu nacağı ve i llegal ça lışma gereği yüzlerce takma ad hep onun belleğinde idi. Her ya rden, parti m i l ita nları ndan, "iskra .. muhabir­ Ierinden, parti örgütleri nden gelen mektu plar ve diğer materyaller onun e l i nden geçiyordu. Sovyetler B i rl i ğ i'nde a rtık basımdan çıkmış olan «V. i. lenin'in ve "iskra .. redaksiyon u n u n Rusyadaki sosyal-demokrasi örgütleriyle muhaberatı .. başlığı a ltındaki üç ciltl i k belgeler derlemesinde binden fazla yeni belge i l k kez yayı nlanmaktad ı r ve bunların hemen hemen yarısı N . K. Kru pska­ ya'n ı n mahalli parti örgütlerine ve ayrı ayrı kişi lere yazdığı mektu pla rd ı r. Parti m il ita n larının V. r. Len in'le ve N. K. Krupskaya i le şahsan temasla­ rın ı n da büyük önemi va rdı . "iliçler' i n evi .. diye a nılan m ütevazı evleri, V. ı. Lenin'in çalışma a rkadaşlarının u ğ rağı, buluşup görüşme yeriydi . Rusya'da, ısviçre'de, Fra nsa'da, Polonya'da v e bulundukları d iğer yer­ lerde, onların evi ne yüzlerce parti m i l itan ı g i ri p çıkardı. (1) ..Vperyod». (2) "Proletari y». 19

289


N. K. Krupskaya Bolşevik Partisi'nin i i . Kong resi hazırlı kla rında ve kong re ça lışmala rı nda a ktif bir faaliyet gösterdi. Bu cümleden olarak, «Iskra .. n ı n kuru luşuna v e çalışmasına dair raporu o hazırladı. Ayrıca, Kimlik (man­ dot) Komisyonu' nda da yer a l d ı . 1 905 yılı Kas ı m ayı nda V . ı. Lenin'le beraber ısviçre'den Rusya'ya dönen N. K. Krupskaya hemen parti işlerine katıldı. Parti Merkez Komitesi Sekre­ teri sıfatiyle, parti komiteleriyle i lişki kurma işleri ni o yü rütüyor, Bolşevi k örgütlerine parti l iteratürü sağlıyor, birçok parti işçi leriyle görüşüyor, özel görev alanlara pasa port sağ l ıyor, parti adına ta l i mat veriyor, ça lışmala­ rına dair tavsiyelerde bulu nuyordu. Bundan bi rkaç yıl önce, Polonya l ı dostları n Kra kov-Poronin a rşivinden sağlıyarak gönderd ikleri birçok yen i belgeler, N. K. Krupskaya'nın M K Sekreteri sıfatiyle ça lışmaları n ı daha ta m ve etraflı şeki lde ayd ı n latmaya i mkan vermiş bulu nuyor. Krupskaya, Merkez Komitesinin parti işçileri ve Duma'daki bolşevik m i l letvekil leri i l e yaptığı danışma top la ntıları n ı n hazı r­ lanmasında a ktif bir rol oynuyordu . Parti Merkez Arşivi'nde, N. K. Krupskaya'nın muha beratta bulunduğu örgüt ve kişilerin adreslerin i i htiva eden notları aynen korunmaktadır. Bu ayrı ntın ı n prensip bakı mından büyük önemi vard ı r ; z i ra Parti Merkez Komitesi'nin yürüttüğü faal iyetin, örgütlerle i lişki leri n i n ve bu i lişkilerin genişliğinin diya pazonu n u tesbite imkan vermektedi r. Evet, Krupskaya ' n ı n sözkonusu n o t defterlerinde, Rusya'da yüz kadar şehi r, kasaba v e köyü kapsıyon 290 ad res, ayrıca da y u rtdışı 316 adres kayıtlıd ı r. Nadejda Konstantinovna «Işçi Kadın (1) derg isinin örg ütlenmesi nde ve çal ışmalarında da büyük bir rol oynad ı . Dergi Peterbu rg'da 1 9 1 4 yılı baş­ larında çıkmaya başladı. I l k sayı n ı n başyazıs ı n ı Krupskaya yazd ı . Bu baş­ yazıda derg i n i n a macı nı beli rliyen prog ra m ı ortaya konuyordu. Ertesi yıl, 1 91 5'de, Krupskaya, i . Arm a nd'la birlikte, Bern'de toplanan M i lletlerarası Kadınlar Konfera nsıno katıldı. ..

Nadejda Konstantinovna'nın pedagoji soru nlariyle geniş ölçüde meş­ gul olması da o zaman lara rasıor. Kendisi pedagoji ta rihi ve teorisiyle i lg i l i l iteratürü, bu konuda Rusya'da ve d ünyada çıkan eserleri deri n leme­ sine i n celemiş, Fransa ve ısviçre'de okul davasının nasıl örgütlendiği h a k­ kında geniş bilgi edin mişti. Işte «Halk eğiti mi ve demokrasi .. adlı eseri, onun pedagoji a la n ı ndaki bu ça lışmalarının bir ürünü oldu. Bu, pedagoji tarihi üstüne i l k Ma rksist kita ptı . Vlad i m i r ll iç, Nadejda Konstanti nov­ na 'nın çok değer verdiği bu eseri n i bir mektupla A. M. Gorki'ye tavsiye etmiş ve yayınlan masın ı rica etmişti. Ve kita p a nca k 1 9 1 7 Şu bat Devri­ m i'nden sonra ak dü nyaya çı ka biidi ve sonra defala rca basıldı. Rusya'da «Işçi gençl i k nası l örg ütlenmeli.. başlıklı yazısı ile «Işçi Gençl i k Birliği ..n i n i l k tüzük tasa rısını ortaya koyan N . K . Krupskaya'd ı r. 1 91 7 Tem-

(1) 290

«Ro botnitsa...


muzunda ya pılan Petrog rad Şehri Ikinci Konfera nsı'nda, gençlik a rasın­ daki ça lışmalarla ilgili raporu o hazırladı. Bu foru m ve ça lışmalar Sovyet Komsomol'unu yaratacak kaynağı teşkil ediyordu. Nadejda Konsta ntinovna Oktobr Devri mi'nin i l k g ü n lerinden itiba ren parti ve devlet görevleri nde gerg i n ça lışmalara koyuldu, bütün gücünü Sovyet devletinin sağlamlaştı rı/ması, toplumsal hayatı n yeni sosya list temeller üzeri nde yen iden kurul ması ça l ışmalarına hasretti. Coşku n bir parti propagandacısı ve ajitatörü % rak ça l ışıyo rd u . Kama ve Volga neh i r­ leri boyunca, Beyaz O rduculardan henüz kurtulmuş şehir ve köylere bir bir uğ rıyarak .. Kızıl Yıldız» vapuru ile ya ptığı görev yoıCuluğu, onun aj itas­ yon faa liyetini tanıtan parlak bir örnektir. Krupskaya o yolcul u kta yüzlerce toplantıda işçiler, köylüler, Kızılord u l u' l a r ve öğretmenlerle konuşarak büyük bir ajitasyon işi başardı. 1 924 yılında MKK üyesi, 1 927'den itibaren de SBKP (b) Merkez Komitesi üyesi olan N. K. Krupskaya, onbeş yıl boyunca parti n i n yönetim orga nları kadrosu nda görev aldı. V. ı. len i n' i n ölümünden sonra, Pol itbüro, 1 924 Şubatında, M KK, Merkez Komitesi'nin ça lışmalarına N. K. Krupskaya' n ı n daha yakından katıl ması içi n özel b i r kara r aldı. Nadejda Konstantinovna'nın parti ve devlet görevlerindeki çalışma/arı, görüld üğü gibi, çok çeşitli ve geniştir. Bu a rada, V. i . lenin'in tavsiyesiyle Halk Eğitim Komiserliği'nde de çalışmaya başladı ğ ı n ı kaydetmeliyiz. Krupskaya buradaki ça l ışmalarını Eğ itim Komiserliği Kuru l u ' n u n bir üyesi olara k yirmi yıl sürd ü rdü. A. V. lunaça rski' n i n gözünde, Krupskaya ..Eğitim Komiserliği'nin en faa l üyesi .. idi. Pedagoji, öğretim ve eğitim soru nları n ı n bilimsel-teorik temellere otur­ tu lması ça lışma l a rı ndaki değerli h izmetleri nden ötürü, N. K. Kru pskaya'ya pedagoji bilimleri doktoru pôyesi veri l mi ş, kendisi SSCB B i l i m ler Akade­ misi onursal üyeliğine seçil miş, ..len i n.. ve ..Kızıl Bayrak.. nişan/ariyle taltif ed i l miştir. Nadejda Konsta ntinovna ça l ışmayı çok seve rdi. Gece g ü ndüz demeden ve durmadan uğ raşırdı. Hiç a ba rtmadan denebi l i r ki, onun hayatı baştan ­ başa v e g erçekten emek kahromanlığıdır. Kendisi d e r ki : ..I ş beni bütün varlığımla sarıyor, sel gibi aşıp taşan hayat da bütün koloriti ve ka rma­ şıklığı ile beni daha ziyade kendine çekiyordu ... N. K. Kru pskaya milletlerarası kom ünist ha reket i n i n seçkin bir mi lita­ nıydı. Komi ntern'in II, i I I , iV, V, Vi ve VII. kongrelerine delege olara k katı ldı. Komünist partileri önderlerin i n büyük ölçüde sayg ısını kaza n­ mıştı. Bu önderlerden bazıları, bu a rada Kla ra Setkin, Fritz Platen, onu daha emigrasyon yıllarından tanıyorl a rdı. Kla ra Setkin, N. K. Krupskaya hakkındaki bir yazısında şöyle d i yord u : «Onun hayatı n ı n a n la m ı ve içlemi, devrimci ü l küye d u r-dinek bilmeden hizmetten ibaretti. Nadejda Konsta n­ ti novna için, komünist ideolojisi ve devri m i n zaferi adına hayatını hiçe saya rcasına çalışma birbirine örülerek ayrılmaz bir bütün teşkil ediyordu ... N. K. Krupskaya kadınlar a rasında ça/ışma soru n l a rı üzerinde olağa19 '

291


nüstü bir dikkatle d u ruyord u . Kad ı n ı n durumuna, onun toplumda h a k eşit­ liği ve törede köleli kten kurtulma u ğ ru ndaki mücadelesine dair birçok broşür ve yazılar yazdı. O bütün bu soru nları, kadının genel devrim sava­ şına, sosyalizm kuruluşuna katılmasiyle kopmaz bağlantısı içinde gözden geçiriyord u . Ve b u a la nda, kad ı nın en çok ezg i a ltında bulunduğu Doğu'ya, i ncelemelerinde, özellikle yer veriyordu . N . K . Krupskaya Sovyet h alkına candan bağlıyd ı . Bunu, ya l n ı z i nsan­ la rla her g ü n kü a ra l ı ksız temasları değ il, onun çok yüklü muhaberat işleri de gösteriyordu. Kendisi ayda bin kadar mektup a ld ı ğ ı n ı ve bunl a rı n çoğ una bizzat ceva p verdiğini söylerdi. O n a çokluk, işçiler, kad ı n işçiler, kolhozcu l a r, genç komün istler ve piyonerler mektup yozıyorlardı. Hepsi de N . K. Krupskaya'yı ca ndan sevdiklerini bel i rtiyor, kendisinden öğ üt isti­ yor, güçlü kleri ve yaşantı larındaki başarısızl ı kl a rı nasıl yeneceklerini, nasıl daha iyi ça lışılacağ ı n ı ve Leninizmin en iyi nasıl kavra nacağını öğ retme­ sini rica ediyorla rd ı . V . i . Len in'in hayat ve faa l iyetinin bütün ayrıntı l a riyle aydı n latı l ması nda N. K. Krupskaya'nın paha biçil mez hizmetleri va rd ı r. Lenin'in kısa biyogro­ fisi onun kaleminden çıkmış olup, 1 9 1 7 yı lında bası lmıştır. Bu biyog rafi, daha ziyade, cephedeki askerlerin rica l a rı üzerin d e yazılm ıştır. N. K. Krupskaya, a n ı l a rında ve sayısı yüzü aşan özel yazı larında, Vladimir lliç'in hayat yolu n u - çocukluğundan ta son g ü n lerine kadar - adım adım izle­ mekte ve aydın latmakta d ı r. Uzun yıllar hayatı ve çalışmayı paylaşarak, yürekleri ve kafa ları uygun en yakı n insanı sıfatiyle beraber yürüdükleri yolda V. i . lenin'i öyle a nlatır ki, bunu N. K. Krupskaya'dan başkası n ı n yapamıyocağı s ö z götürmez. O , Sovyet h a l k ı n a v e bütün insa nlığa, lenin'in en ca n l ı ve yüce si masiyle tasviri ni sunmuş, anun önder olara k, düşünür olara k, örgütçü olara k eşsiz k a ra kter çizgi lerini ortaya koymuştur. Ve Krupskaya, aynı zamanda, Lenin'in, b i r insan, h ayatı bütün ka rmaşıkl ı ğ ı v e dolg unluğu ile seven b i r i nsan olara k simasını d o başarıyla çizebil­ miştir. Nadejda Konstantinovna, V. i. leni n için yalnız kendisi yazmakla kal ­ mıyor, bu alanda çalışan diğer yazarlaro, ta rihçilere, edebiyatçılara, res­ samiara da, Vlad i m i r i liç'in ölümsüz simasını isabetle çizebil me leri için değerl i öğütleriyle büy ü k yardımlarda bulunuyordu. N . K. Krupskaya büyük ve i mren i l i r güzellikte b i r hayat geçi rdi. Bu hayat, bugün de, sosya lizm savaşçısı yeni kuşaklar için, barış ve sosyal i lerleme dôvasını savunan bütün na muslu i nsanlar için esi n kaynağı olan bir örnektir. N. K. Krupskaya'nın yüzüncü d oğ u m yıldönümünün kutla nması, bütün Sovyet h a l kı için, Sovyetler Birliği Komünist Partisi için büyük bir bayram halini aldı. Onun jübilesi, bütün bi linçli ömrü boyunca con yoldaşı ve savaşçı çalışma arkadaşı olduğu V. ı. lenin'in doğ u m u n u n yüzüncü yıldö­ n ü müne hazırlık ruhu içinde geçti. G. Obiçkin

292


Fikir değiş-tokuş forumu Emperyalizmin bugünkü stratejisinin belbaşlı özellikleri

Nikolay ındıemtsev Bi rleşik Ameri ka'nın Viyetnam'a askeri m üdaha lesi, ısrail'in Ya kın Doğ udaki sa l d ı rısı, askeri blokların faa liyetleri ni a rtırma ları, ideoloji mücadelesinin yoğ u n laşması, bi rçok kapita l ist ü l kenin ekonom i k entegras­ yonu ve a nti-emperya list g üclerin birliğini yıkma u ğ ru ndaki ortak eylem­ leri, ü reti m i ve bil imsel araştırma masrafları n ı a rtırmak için tekelci-devlet kapita l izmi tarafı ndan alınan tedbi rler, kapital ist ü l kelerde h a l k yığı n ­ larına karşı yürütülen baskı ha reketi n i n sosyal manevralar pol itikasiyle bi rleşti ri lmesi, Asya, Afrika ve Lôtin Ameri ka'nın çeşitli ü l keleri nde silôhlı karşı-devrim da rbeleri ya pılması, yeni -sömürgecilerin en yen i .. barışçı .. a raçları uygulamaları, çağ ı m ızda emperyalizm tarafından yaratılan olay­ l a rı n ancak bir kısmı n ı teşkil etmektedi r. Bazı kimseler, bunları, a ra la rı nda herhangi bir bağ bulunmıyan, rast­ gele olaylar olara k kabul edebili rler. Fakat böylesi, kanaatim izce, yüzeyde kalan bir görüştür. Aslında ise, bel irtilen olaylar kapital ist ô lemde 20' i nci yüzyı lın 60'ı ncı yıllarının sonunda sürüp giden top l u msal süreçlerin deri n­ l i ğ i n i, karmaşıklık ve çeşitl iliği ni yansıttıktan başka, bel irl i ka nunlara uyg u nluğunu da ortaya koymaktadır. Bu olaylarda emperyalizmin çağdaş stratej isinin konkre bel i rtileri açı kça görülmektedi r. Emperyal izme karşı yü rütülen savaşın başa rıl ı olabi lmesi için, bu stratej i n i n her yönden i nce­ lenmesi, aslı n ı n olanca deri n liği ile an laşıl ması şa rttır. M a rks, Engels ve Len i n, devri m teorisini hazı rlarken, işçi sınıfı n ı n ve onun başlıca hasmı olan burjuvazi nin stratejileri soru n u na daima biri nci derecede önem verm işlerd i r. Bütün i lerici insa n l ı ğ ı n Lenin'in ı OO'ü ncü doğ u m yıldön ü m ü n ü kutla maya hazı rla ndığı şu sırada, çağdaş emperya­ lizmi, onun politi kasını, strateji ve ta ktiğ i n i incelemekte olan Ma rksistler, deri n fiki rlerle dolu Len inizm hazinesine tekrar tekrar başvurmakta d ı r. Len i n' i n, emperyalizmi tahlili, itici g ücler ve kapitalizmin tekelci aşa­ masındaki çelişki leriyle ilgili görüşleri, ve hepsinden önemlisi, hayat olay293


larını i nceleme metodolojisi, i lerici toplumsal teori ve uygulamada güçlü b i rer silôh rol ü n ü oynamaktadır. Konkre olayların kon kre çözümünde d iya­ lektik materyalizm usta l ıkla uyg u lanmalıdır. Bu, yaratıcı Marksizm-leni­ nizmin en önemli istekleri ndendir. Toplumsal s ü reçleri yansıta n siyasi kavram ve kategori lerin i ncelenme­ si nde, bu kavram ve kategori leri meydana getiren unsurlar a rası ndaki ora n soru nu i l e olayla r a rasındaki genel bağ lar problemi - ki her i kisi de alabildiğine diya lekti kti r - büyük rol oynarlar. Ozelli kle, strateji gibi son derecede karmaşık ve çok yönl ü bir kavra m ı n ta h l i l i nde bunların önemi daha da büyüktür. Askeri strateji olduğu g i bi, politik strateji de (dış pal itika da d a h i l olmak üzere) vardır. Ekonom i k gelişme stratejisinden ve idealoj i k savaş strateji ­ s i nden söz etmek t e tama m iyle mümkündür. Pol itik strateji kavramı ve reel m uhteva sı bir hayli geniştir. Objektif sınıf menfaatleri onun temelidir. Şu veya bu sınıfın bellibaşlı a maçlarına dayanan, iç ve dış politi k durumun özel l i klerini gözönünde bu lundura n ve savaşan g üCıer h a kkındaki değerlendirmeleri kılavüz edinen politik stratej i, savaşın plan­ ları n ı , genel yönleri n i başlıca a la n la rı n ı ve biçim leri n i (bir savaş biçi m i n ­ d e n d iğeri n e geçişi v e b u n la rı n b i r a rada kulla nılışını), savu nma v e h ücum yöntemlerini, m üttefi klerin birbi rlerine etkileri n i n kara kterin i ve rezervler­ den faydalanma yol larını beli rler. Tarihsel tecrü beler şunu göstermiştir: politik strateji , herhangi bir ü l ke­ n i n ya da o ü l kedeki şu veya bu sınıfın, yahut uluslararası ölçüde faa l i ­ yette bulunan beli rli devletler veya s ı n ı f l a r koa l i syonu ya da sistemi n i n orta k a ksiyon ları hali ndeki eylemlerin i kapsar. Uluslararası işçi sınıfı n ı n , ö z ü v e kısalığı bakımdan k l ô s i k b i r mahiyet taşıyan strateji k formülü, d ü nyaca bilinen şu Marksist lozu ngda dile gelmişti r : «Bütün ülkelerin proleter/eri, bir/eşiniz i» Em perya l izmin genel stratej isi - ayrı a yrı kapita l i st devletlerin değil, d ünya ça pındaki tü m tekelci kapitalizmin stratejisi - tedrici olarak biçim­ Ienmiştir. Bu strateji n i n belirli unsu rları çok eskiden yürürlüktedir. Bunu, Pa ris Komunasını ezmek için g i rişi len ortak eylem lerde görmekteyiz. Dü nya emperya lizm i n i n Büyük Oktobr Sosya list Devri mine karşı g i riştiğ i orta k eylemlerde ise daha geniş ölçüler a l mıştı r. Fakat XiX. yüzy ı l ı n sonu nda ve XX. yüzyı l ı n başları nda, henüz, büyük kapitalist devletlerin meydana geti rd i kleri «dünya i m pa ratorl u kları»nın egemen oldukları bir dönemde birbirine düşman emperyalist g ru plaşmalar a rasındaki savaşların «koalis­ yon stratej isi» yürü l ü kte bulun uyordu. Uluslararası stratejide kökten değişiklikler, i kinci Dü nya Harbinden sonra, sosyalist sistemin kurulması ve kapita l izmin genel buna l ı m ı n ı n şid­ detlenmesiyle başla d ı . Işte bu dönemde, emperya lizmi n genel sı nıfsal stra­ tejisi g itgide daha beli rgi n bi r biçim aldı. Pol itika, ekonominin yoğ u n laşmış ifadesi olduğuna göre, strateji , yoğ u n ­ l a ş m ı ş politika v e ekonomidir. Emperya lizmin stratej isi, politik, ekono m i k, 294


askeri ve ideoloji k her türlü savaş biçi m i n i kapsar. Her kapitalist ü l kede ve d ü nya çapında yürütülen sınıf savaşlarının bütün cephelerin i ve bütün a la n la rı n ı bir bütün haline getirir, d ü nya sosya lizmi ile dü nya kapita lizmi a rasındaki tüm savaş meydanlarını d ü nya ça pında ka p l a r. Genel menfaatlerle özel menfaatler a rasındaki ora n ve bağ ı m l ı l ı k sorun u çağ daş emperya lizm stratej isi n i n çözüm ü nd e b i r anahta r ödevi ni görü r. Lenin, çeşitli ü l kelerdeki emperyal i st burjuvazi n i n özellikleri ni ve politi­ kal a rı ndaki nüansları d ikkatle izl iyordu. Çeşitli mem leketlerde i ktidarda bulunan tekelci burj uvazi n i n sı nıfsa l menfaatleri ni n ortak oluşunun gözö­ nünde bulundurulması gerektiğ i n i daima bel i rtiyor, e m perya lizmin, vatan ­ s ı z o l a n sermayeni n koru n ması içi n bir ittifak meydana getirme eği l i m i üzerine d i kkati çekiyor, işçi sınıfının, d ü nya çapında bi rleşen sermayenin ortak eylemlerine birl i k halinde karşı koymasını istiyord u . Bugünkü koş u l l a r i çinde u l uslararası işçi sınıfını n ve t ü m anti -emperya­ l ist g ücleri n, em peryaliz m e karşı ortak savaşlarında bi rleşmeleri gerçekten hayati b i r önem taşımaktad ı r. Böyle b i r birl i ğ i n objektif zoru n l uğ unu, her şeyden önce, d ü nya ölçüsündeki devrim süreci n i n gelişme ihtiyaçları ge­ rekti rmekte ve olana kları n ı da yaratmış bulunmaktadı r. Bu süreç, enter­ nasyonalizm temellerine daya n ma ktad ı r. Devrimci g ü çlerin birliği şu ba­ kımdan da zoru n l u d u r ; d ünya ça pındaki e mperya lizm geçmişte h i çbir zaman bug ü n olduğu kada r, tabiatı nda mevcut çelişki ve uzlaşmazlıkl a rı bir yana b ı ra ka ra k, ortak ha rekete g i rişmek mecburiyetin i duymamıştır. Bunu bi rçok neden leri vardı r. Biri nci, çeşitli ü l kelerdeki emperyal i stleri sınıf savaşında birleşmeye zor­ layan u l usl a rarası politik faktörlerin etkisi son derecede a rtm ıştır. Kapi­ talizm, a rtık tek ve genel bir sistem olmak niteliğini kaybetmişti r, iki dü nya sistemi-sosya l i st ve kapitalist sistemler-a rasındaki yarışma d ünya ça pında gen işlemekted i r, u luslara rası işçi ha reketi büyüyüp g üclen mekte, bütün bellibaşlı ka p ita l ist ü l kelerde i ç çelişkiler şiddetlenmekte, halkların ulusal ku rtu luş savaşları du �madan genişleyip derinleşmektedir. Işte bu koş u l l a r içi nde tek bir s ı n ı f stratej isi uygulamak, e m perya lizm i ç i n ta m bir ö l ü m kalım meselesi halini a l mıştır. Ikinci, em perya lizmin ortak eylemleri için, eskisiyle mukayese edilemi­ yecek kada r büyük ekono m i k şartlar yaratı l m ıştı r. B i l i msel-teknoloj i k i ler­ lemeni n hızlanması, ulusal çerçevelere sığmaz d u ru ma gelen ü reti m g üc­ leri n i n gelişme ihtiyacı, emperya list ülkelerdeki sermayelerin bu memle­ ketIere karş ı l ı klı olara k daha geniş ölçüde g i rmelerini zoru n l u hale getir­ miş, bu ü l keleri n birçokları ndaki tekel ler ve sa nayi kolları a rasında ihti­ saslaşma ve kooperatifleşme süreci a rtmış, u l uslara rası tekellerin faa liyet a l a n l a rı görü l memiş derecede genişlem iş, tekelci-devlet kapita l izminin zoru ile ekonomik entegrasyon geliş m iştir. Ve bütün bunlar, ta bii olarak, politi k ve askeri işbirl i ğ i n i n kuvvetlenmesi ne yol açmıştır. Uçüncü, emperya list cephe içi nde de kuvvet o ra n ı önemli değişikli klere 295


uğra m ıştır. Bu da, Amerika Bi rleşi k Devletleri' n i ekonomik, bili msel-tek­ noloj i k ve askeri bakı mdan güclü bir merkez h a l i n e geti rmişti r. Bu merkez etrafında NATO, SEATO, SENTO v.s. gibi askeri politik bloklar kurulmuş ve yeryüzünün çeşitli bölgelerindeki askeri üsler şebekesine daya nan ikili a n laşmalar yapıl mıştır. Son yı l l a rda Batı Almanya'nın, Fra nsa'n ı n ve «Ortak Paza r.. üyesi d iğer devletleri n, ekonomik mevzilerini b i r hayli sağ lamlaşt ı rd ı kla rı ve politi k etkilerini a rt ı rdıkları doğrudu r. Ozel likle Japonya h ızla gelişmekted i r ve kanatimizce, 70 yıllarının başl a rında, esas ekonom i k göstergelerde kapi­ talist ôlemde iki nci yeri a lacaktır. Bununla beraber, d ü nya kapita l izminin ekonomik, politik ve askeri ba kı mıardan başlıca g ücü hôlô Birleşik Ame­ rika'dır. Muazzam bir ekono m i k potansiyele daya nan, birçok ülkelere Amerikan sermayesinin a kmasını sağlayıcı karmaşık ka nallara sa h i p olan Yaşi ngton, bellibaşl ı askeri ve politik doktri n lerin hazırlanmasında son sözü söylemekte, tüm em peryal ist cepheyi n üfuzu altına almış bulun­ makta d ı r. ABD e mperyalizminin yönetiminde aSKeri -politik blokların var­ l ı ğ ı, bell i başlı kapita list ü l kelerin ve müttefi kleri n i n çeşitli kombinezon­ larla bu blokl a ra a l ı nmış ol maları , za manımızın objektif gerçeklerinden biridir. Böyle blokların kurulması ve faaliyette bulunması dahi, çağımız­ daki kapita l ist ô leminde bir merkez etrafında bi rleşme eği l i m i n i n h ızla kuvvetlen mekte olduğunu göstermekted i r. Emperyalist cephedeki birbirine zıt eği li mlerin ve bir merkez etrafında toplanmaktan koçı nma istekleri n i n va rlı ğ ı n ı küçü msemek, hele bun l a ra a l d ı rış etmemek hata olur. Bu çelişki lerin birlik ve mücadeleleri n i n konkre beli rti lerini ortaya çıkarmak ve bunları gözönünde bulundurmak, sadece felsefi bakımdan değ il, siyasi bakımdan da b i r zorunluktu r. Kapita l izm, şayet özel mül kiyet egemenliğinin gerektirdiği egoist men­ faatleri nden sıyrılabilseyd i, şayet çeşitli ü lkelerdeki tekellerin ekonom i k çıka rları a rasında mevcut çel işkileri ortadan ka l d ı rabi lseydi, şayet burjuva devletinin daya nağı olon tekeller, pazar ve ham maddeler için, sermaye yatı rımı alanları için, d ü nya n ı n çeşitli bölgelerinde nüfuz sahibi olabilmek · için kendi a ra la rında yaptı kları çetin savaşlerdon vazgeçebi lselerdi, bu d üzen ka pita l izm olmaktan çıkardı. Bilim, teknik ve ekonominin görülmemiş bir hızla geliştiği, yeryüzünde gayet kısa tarihsel süreler içinde son derecede derin toplu msal değişik­ l i klerin birbirini izlediği çağ ı m ızda, kapita list ülkelerin ekonomik ve politik gel işmelerindeki dengesizlikler ka nununun etkisi hızla a rtmakta d ı r. Bunun sonucu olarak, ister ABO' n i n bel l i başlı Batı Avrupa ülkeleri ve Ja ponya ile ka rşılıklı ilişki leri, ister Batı Avrupa'ya hôkim olmak için yü rütü len m üca­ dele ve O rtak Paza rdaki a ltı devletin ingiltere ile münasebetleri veya Ortak Paza r içindeki d u rum söz konusu olsun, emperyal istler a rasındaki çelişkiler g itg ide şiddetlenmektedir. Hiç şüphe yok ki, başlıca e mperya l ist devletlerle isveç ve ısviçre g i bi geleneksel tarafsızlıklerı n ı koruyan veya Vaşi ngton' la NATO'nun dikta296


sına boyun eğmeyen diğer kapital ist ü l keler a ra sı nda da zıddiyetler mey­ dana gel mekte ve bunlar özellikle en teh li keli uluslara rası buna l ı m la r sırası nda sık sık keskin leşmektedir. Göze ça rpa n olayl a rdan biri de, her em perya list ü l kede mevcut iç çeliş­ ki lerin, emperya lizmin taktik ve stratej isi n i bel i rli bir ölçüde etki lemesidi r. Bu çelişki ler, tekelci burjuvazi i le geniş halk yığ ı n l a rı a rasında olduğu kadar, idareci ler çevresi ndeki çeşitli gruplar arasındad ı r ve bazı ları daha ş iddetli, bazıları ise daha ı l ı m lıdır. Fakat, emperya l istler a rası ndakiler başta olmak üzere, bütün bu çeliş­ ki ler, bugü nkü koşulla rda, eskisine kıyasla çok farklı biçimde beliriyo r : başlıca e mperya l i st devletlerin a skeri-politik ittifa kları çerçevesi içinde ve d ünya sosyalist cephesi ve bütün a nti-emperyalist g üCıer karşısında em­ peryal iz m cephesi ni zayıflatma m a ça baları sırası nda başgösteriyor. Lenin'in defa l a rca beli rtti ğ i gibi, ödevi m iz, em perya list devletler ara­ sında mevcut bütün çelişki leri görmek ve bunlardan devrimci g ücler lehinde fayla nmak, bu devletlerin meydana geti rdiği askeri-politik blok­ ların yarattığı tehli keyi bir an olsun unutmamaktı r. Em perya lizmin bugünkü stratejisinin başlıca a macı nedir? Bunun en kısa ceva bı şu olabi l i r : ta rihsel ömrünü ta mamlamış olan kapitalist d üze­ nin mevzileri n i koru m a k ve m ü mkünse kuwetlend irip genişletmek. Fakat kapitalizmin daimi ıstı ra p kaynağı olan çelişkileri, sadece iç çeliş­ kiler değ i l d i r. Bu d üzeni n kaderi, g itg ide daha geniş bir ölçüde, d ünya çapındaki sosya l i st sistemin varl ı ğ ı ve başa rı l a rı, işçi ha reketi n i n gel işmesi ve gelişmiş kapita l i st ü l kelerdeki bütün demokrati k g üclerin aktifleşmesi, eski s ü m ü rge ve yarı-sö m ü rgelerdeki ha lkların azi m l i u lusal kurtu luş savaş­ l a rı g i bi topl u msal g üCıerin eylemleri tarafı ndan bel i rlen mektedi r. Bun­ dan dolayı em perya lizm stratej isi, söz konusu her üç devrimci güce karşı eylemleri de içine alan bi r eylemler sistem i i le biçi mlenmektedi r. çağ ı m ızın başlıca çel işkisi, iki dü nya sistemi a rasındaki çelişkid i r. Komünist ve işçi partileri n i n belgelerinde defalarca belirti ldiğ i gibi, yen i v e eski düzenlerin kaderi, devrimci değ işi kli klerin ölçü v e tempoları ; yan­ yana yaşa ma, ya rışma, d ünya sosyalizmi ile dü nya ka pitalizminin savaşı çerçevesi içinde beli rlenmekte, halkları n önünde duran başlıca toplumsal ve u lusal soru n la rın çözi.i m len mesi için gerekli şartlar ya ratı lmaktad ı r. Bu yüzden, yeryüzünde sosya lizmin ilk defa zafere u laştığ ı Sovyetler Birliği'ne ve dünya sosyal i st sisteminin tümüne karşı savaş, em perya lizm strateji ­ sinde en önemli yeri almaktadır. Genel olarak em perya lizmin ve özellikle Amerikan e m perya lizminin dış politika alanındaki bütün faaliyetlerin i n , sosya list devletlere karşı savaşa ne derecede bağ l ı bulunduğunu görebi l mek için h a rp sonrası döneminin başlıca olaylarını şöyle bir gözden geçirmemiz yeterli d i r. «Tru m a n doktri ni» ve «Marşal planı», atom d i plomasisi, Halkçı Çine m üdaha le ve Kore Savaşı, NATO'nun ve diğer askeri blokların kuru lması, Batı Alma nya m i litarizminin can l a n d ı rı l ması, Avrupa'daki sosya list ülkelerde balta layıcı 297


karşı-devrim hareketleri ve KCıba a leyh inde düşma nca faaliyet, Viyetnam'a silahlı saldırı v.b. emperya lizmin dış pol itika a la n ı ndaki aksiyon ları n ı n başlıca aşamalarıdı r. Emperya lizmin sosyalist ü l kelere yönelti len stratejisinin bel l i başlı özel­ l ikleri nelerdir? Duruma göre uyg u lanan çok çeşitli savaş biçim ve a raç­ l arı, bu a raçların çeşitli kombinezonlarla bi rleştiri lmesi, elverişli şartlar­ dan aza m i ölçüde faydalanma ça baları bunla rı n başında geliyor. Emper­ yalizm, bu a l a nda manevra yapa b i l mek için daha bir hayli rezerve ve olanaklara sahi ptir. Fakat, delil ler de gösteriyor ki, emperya l izm, dünya sosya l ist sistemine karşı savaşında sadece başa rısızlığa uğra ma kla kal­ mıyor, aynı zamanda a raçları n ı ve savaş ala nlarını seçme olana kla rı g it­ tikçe dara l ı yor. Bu yüzden de, sosya lizmin etkisiyle d ünyada meydana gelen değişikli klere uymak ve ekonom ik, politik, a skeri ve diğer a raçlardan ibaret gücünü de bu değişikl iklere uyd u rmak zoru nda kalıyor. «Kuvvet» politikası, emperyalizm siyaseti n i n geleneksel temelini teşkil etmiştir. «Kuvvet» politikası n ı n değ işmez özelliği ise, harp a ra ç ve silahları yığınakl �:ı rı ya pmak, s i l a h l ı kuvvetleri durmadan geliştirmek, askeri-politi k koal isyonlar meydana getirmektir. Sovyetler Birliği'ne ve diğer sosya list ü lkelere kıyasla askeri üstün l ü k sağlama ça bası, emperya list stratej i n i n tümünü etkilemektedir. Bu ça ba, NATO üyesi devletlerin 1 949-1967 yılları a rasına 1 , 1 53 milya r dolar değe­ rinde atom si l a h ı ve klas i k silah sağlamalarını gerektirmiştir. Bu dev rakam, Biri nci Dünya Harbine katı lan bütün memleketlerin yaptı kları masrafların hemen hemen 6 mislidir ve i ki nci Dü nya Harbine katı l m ış ' kapita list devletlerin tüm askeri masraflarından fazladır. Askeri ü stü n l ü k a n layışı, «komünizmi ön leme» doktri n i ne v e b u n a sımsıkı bağlı o l a n «top­ yekCın öç» askeri doktri n i n e dayanan Amerikan dış siyasetinin temel i n i teşki l etmiştir. Bu a nlayış Batı Alma nya ile Ja ponya'nın yeniden a skeri leş­ tirilmesine yol açmıştır. Fakat, emperya l i stlerin, sosya l i st devletlere karşı askeri kuvvet kullanıl­ ması i le i l g i l i geleneksel doktri n leri, Sovyetler Birliği'nin muazzam savunma g ücü gibi b i r gerçekle karşı karşıya gelmiştir. Şimdi em perya lizm içinden çıkam ıyocağı bir çıkmazdad ı r. Çünkü görülmemiş çapta bir askeri makine meydana getirdiği ha lde, çıkaracağı yeni bir d ünya harbi nde bundan fay­ dalanması emperya lizm için i ntihardan farksız sonuçlara yol a ça b i l i r. «Kuvvet» politikası ve hele bunun askeri yönü şimdi tam bir çıkmaza g i r­ miştir. Bununla beraber bu poli tikan ı n yarattığı tehl i keleri görmezlikten gelemeyiz. Esnek m u ka bele doktrini, em peryal i stlerin d ünya n ı n şu veya bu bölgesinde çıkardıkları «ma h a l l i harpler» ve NATO çerçevesi içinde askeri hazırlıkları n a rtırı l ması v.s. bu teh l i keyi açıkça ortaya koymakta d ı r. Emperya lizmin saldırı la rına, i nsanlığa eşi görülmemiş fela ket ve ıstırap­ l a r getirecek bir atom harbi hazırlanmasına ve g i rişilmesine karşı m üca ­ dele, Sovyetler Birliği i l e diğer sosyal ist devletlerin ve tüm a nti-emper­ yalist g üclerin b u g ü n de en a ktüel ödevleridir. Sosyal i st devletler ve her 298


şeyden önce Sovyetler B i rliği için bu m ücadelenin en öneml i , ve açıkça söyliyelim, çok pahalıya malola n yönü, savu nma g ücleri ni daha do a rtırma zoru n l uğ u d u r. Çünkü sosyalist ülkelerin g üvenliklerini sağlamak ve barışı , sağlam laştırmak için en kuvvetli g üvence (garanti) budu r. G lobal harp planlarını gerçekleştiremiyen em peryalizm, silôhlı savaş i çi n gerekli a raçlard a n vazgeçmemekle beraber, di kkatini başka a la nlara, konkre olara k, ekonomik ve bili msel-teknoloj i k gelişme a la n la rı n a yoğ u n ­ laştı rmış bulun makta d ı r. Çünkü bu alanlarda do sosyalizmin, kendisi içi n çok tehlikeli olan başa rılariyle karşı karşıyadır. Sosyalizmin 1 937 yılında dü nya sanayii ü retim indeki payı yüzde 1 0 i ken, 1 955 yılında yüzde 27'yi bul muş, bugü n ise yüzde 37'ye ulaşmıştır. Sov­ yetler Birliği'nin ha rpten önceki payı yüzde 1 0 olduğu ha lde, bugün d ünya sanayi üretimi ndeki payı yüzde 20'yi bulmuştur. Sovyetler B i rliği'nin eko­ nomik a la ndaki başarıla rı, 1 950 yılla rı n ı n sonunda ABD'nde, «Amerikan hayat ta rzını» çiddi su rette tehdit eden «telôş uyandırıcı» bir olay şeklinde değerlen d i ri l m iş, Sovyetlerin d ü nyada i lk defa uzaya suni bir uydu fı rlat­ moları i se «ikinci Pearl Ha rbur» say ı l mıştır. Ekonomik gelişme tempolarını, Amerika cu mhurbaşka n la rından Ayzen­ haver bir dereceye kad a r, kendisinden sonra gelen Kenedi i l e Conson i s e s o n derecede teh li keli b i r politik problem saymışlar v e ekonomik geliş­ meye emperya lizmin siyasi stratejisi n i n en önemli bölüm lerinden biri gözüyle bakmaya başla mışlard ı r. Diğer bel l i başlı kapita list ü l kelerde d e buna benzer bir görüş ortaya çıkmıştı r. Çünkü b u ü lkeler için, ekonomik gelişme tempola rı kapita l i st d ü nyası pazarında, Amerika ' n ı n do dôhil olduğu kapitalist ü lkeler a rasında mevcut rekabet mevzileri bakımından da birinci derecede bir önem taşımaktadı r. Kapitalist dünyası, sosya lizmle ekonomik ya rışm a n ı n h ızlanması ka rşı­ sında, ekonomik gelişmeyi teşvi k edici geniş bir ted birler sistemini uyg u­ lamaya başlamıştır. Son 1 0 yıl içinde, tekelci-devlet kapita l iz m i alanı nda ekonom i k d üzen­ leme eğilimi geniş ölçüde a rtmıştır. Devletin, sermaye yatırı mındo, ulusal gelirin paylaştırılmasında ve teknoloj i k gelişme politikasının uygulan­ masında rol ü genişlemişti r. B i r kısım memleketlerde, tüm devlet ça pında ekonomik gelişme perspektif ve prog ra m la rı beli rmiştir. Oreti m i n yöneti­ m i n de, en büyük tekellerin yapı orga nizasyonları nda önemli değişikli kler ya pılm ıştır. Çağ ımızın tekelci-devlet kapitalizmi, bili msel-teknoloj i k i lerlemeye ve temel ü retim a raçların ı n s ü ratle yenilenmesi olonında bu ilerlemenin başarı larından faydalanmaya özel surette önem vermektedir. orneğ in, en büyük ka pitalist devlet ola n ABD'nde b i l i m a la n ı nda harca nan para 1 950'de 3 m i lya r dolar i ken, 1 958 yılında 25 m ilyara yükselmiş, yedi mislin­ den fazla a rtmıştır. Aynı devrede öğ reti m için u l usal gelirden ayrı lan para i se-öğretim gelişmedikçe ne bili msel-teknoloj i k gelişme olur, ne de onun başarıla rından faydalanmak mümkündür-aşağı yuka rı iki misli artmıştır. 299


Oreti min gelişmesinde çağdaş tekn i ğ i n teşvik edici rolü ne kadar da büyük olsa, kapita l izm koşul l a rı içinde bilimsel-teknolojik i lerleme tek yanlı gelişmekte, ekonominin daha fazla askerileşti ril mesi ne yardım et­ mektedir. Bu h ususta şu kadarını belirtmek yeterli d i r : ABD'nde bilimsel a raştı rma l a r için h a rca nan paraları n üçte i kisi askeri amaçlara yönelti l­ mektedir. Ote yandan, gelişmiş kapitalist ü l kelerde bili msel-teknoloj i k i lerleyişin hızla n d ı rı lması ve ekonominin devlet tarafından d üzenlenmes i n i n geniş­ letil mesi, ü retim alanında yıllık ortalama tempoyu h ızla n d ı rmakla beraber, bu yükseliş, kapitalizmin bugü n içinde bulunduğu dengesiz gelişme, be­ l i rl i dönemlerde başgösteren ekonomik buna l ı m l a r, enflôsyon la rı n ve döviz-finans bunalımları n ı n şiddetlenmesi koşulları içinde olmaktad ı r. 1 950-1967 döneminde kapitali st memleketlerde sanayi ü retim i n i n yıllık ortalama a rtışı yüzde 5,4 bulara k i ki harp a rasındaki tempoyu b i r hayli aştıysa da (1 920-1 937 döneminde sanayi üterimindeki yıllık a rtış yüzde 3,9'dul, bu tempo, sosyalist ü l kelerdeki tempod a n iki, hattô iki buçuk defa daha yavaştı. Sovyetler B i rliği Komü nist Partisi ile ka rdeş sosyalist ü l keler komünist ve işçi parti lerinin, ekonomi, bilim ve tekn iğin daha da geliştiri l mesiyle i l g i li olarak ortaya koydukları ve çözmekte bulundukları ödevlerin, ekonomi k bakımdan olduğu kadar, politik bakımdan d a ne m uazzam b i r önem taşı­ d ı ğ ı bu olayların ışığı altında açıkça görü l mektedi r. Ekonomik reformla rı n olağanüstü bir ö n e m i va rdı r. Ç ü n k ü bunla rı n a macı merkez planlama çalışmaları n ı iyileştirmek, işletmelerin g i rişim olanakları n ı genişletmek, tüm ekonomik kaldıraçlardan etkili surette faydalan mayı sağ lamak, üretim yönetimi sistemini daha da g elişti rmek, h a l k e konomisinin yapısını ve başlıca nitel göstergeleri n i iyi leştirmektir. Bu ekonomik tedbi rlerin ger­ çekleşti rilmesi, emekçi lerin yaşama seviyesi n i d u rmadan ve hızla yük­ seltme soru nu başta olma k üzere, sosya list ü l keler h a l kları n ı n önünden d u ran başlıca i ç ödevleri çözmek ve sosya l izmin, kapitalizmle yaptığ ı ekonomik yarışmada, sistem olara k üstü nlüğünü d a h a beli rli şekilde ispat etmesi için gerekl idir. len i n' i n , emek veri mliliğini a rtı rma nın, önünde sonunda yeni top l u m d üzeni ni n zaferi nde en ö n e m l i ô m i l olacağına d a i r di kkate değer görüşü, özellikle zam a n ı mızda büyük bir önem kazanmışt ı r. Sosyalist ülkeleri n ekonomi k gelişmelerindeki sürat ve etki, çağdaş e m perya lizmin tüm stra­ tejisinin bozguna u ğ ra matılmasında en önemli rol ü oynam a ktad ır. Emperya lizm stratejisinde sosyalist ü l kelere karşı politik ve ideoloj i k savaşa geniş yer ayrılmıştır. Em perya lizmin b u alanda d a a maçlarına u laş­ makta n uzak olduğunu söylemeliyiz ; fakat ça baları birhayli tehlikeler g izlemektedir. Sovyet devleti kurulalı beri, özellikle dü nya sosya list sisteminin doğ d u ğ u v e gelişmeye başlad ı ğ ı bug ü n kü dönemde, em perya lizm bütün d ünyadaki emekçi leri n gözü nde sosyalizm fiki rleri n i n çekiciliğini azaltmak için aza mi 300


gayret sa rfetmekte, hatta sosya l izmi tarihsel bir rasla ntı g i bi göstermeye ça lışara k, sosyalizm gerçeğ ini lekeliyebi lmek için her ça reye başvu rmak­ tad ı r. Bilindiği g i bi bu gayretleri nin h içbiriyle bir sonuç elde edememiştir. Emperyalizmin ideoloj i k savaşı nda uğradı ğ ı ağır yenilginin en açık delili, sosya l izme hayat hakkı ta n ı mıyan teori lerin yeri n i başkaları n ı n a l masıdır ki. bunlard a n başlıcası «konverjans»(1) teorisidir. Bunu ortaya atanlar, sosyalist devletler «varl ı ğ ı n ın», çağdaş dünya n ı n objektif b i r gerçeği olduğ u n u kabul ettikten başka, bu devletlerin hiç te küçük o lmıyan başa rı la rını, özell ikle (kendi teri mleriyle) endüstri ve en­ d üstri-sonrası toplu m ların gelişmelerine uygun olan planlı ekonomi ala­ n ı ndaki başa rı larını iti raf etmek zorunda kalıyorlar. Fakat em peryalizm ideolog l a rı bunu kabul ettikleri ha lde. bundan. sosya lizmin üstünlüğü ve kapitalizmin çöküşü hususu nda m a ntıki sonuçlar çıkarmaya yanaşmıyar­ lar. Bunu yapacakları yerde. birbirine zıt iki sistemin g itgide «kaynaştırıl­ ması". zamanla sosyalizm i n en iyi vasıfları ile (onlara göre bu vastflar sadece planlı ekonomidedir) kapita lizmin en iyi vasıfl a rının (bu defa, tabii, serbest teşebbüs ve iddialarına göre ancak burjuvazinin egemen­ liğinde güvence altma almabifen «kişisel özgürlük.. ön plana konuyor)

«birleşti ri l mesi .. tezinde ısra r ediyorlar. Teori bakı m ından durum budur. Uygulamaya geli nce. kapita l izmin «değ işmesi .. teorisinin bir çeşidi olan «konverjans.. a n layış ı n ı n gayet belirli bir yönü va rd ı r : Sosya l i st ü l keleri n toplumsal-ekonomik ve politik kaza n ı m larını inkar etmek. sosya lizmi ka pital izmde «eritmek.. ve böyle­ l i kle kapitalist ü lkelerdeki emekçileri bir tabak yeni reformist görüşler bulamacı ile avutmaya. şaşırtmaya ça lışmak. «Konverjans.. yaftası a /­ tında her çeşit yıkıcı politik eylemlere g i rişiliyar. sosyalist devletlerdeki komünist ve işçi partileri n i n yönetici rolüne ve bu ü l kelerdeki halkları n birliğine karşı propaga nda faa liyeti y ü rütülüyor. B u şa hıslar. sosya list memleketlerde işçi sınıfını aydınlarla. gençleri kend ilerinden önceki kuşakla. bir ulusun emekçi leri n i başka bir ulusun emekçi leriyle karşı kar­ şıya getirmeyi hara retle a rzu ediyorla r. Sosya list ü l kelere karşı askeri üstü nlük sağ lamanın im kansızlıkları açı kça ortaya çıktığı. sosyalizme karşı ekonomik savaşta g üçlüklerin a rttığ ı oranda emperya lizmin ideolojik eylem leri fazla laşıyor. Bundan çıkan sonuç şudu r : sosyalist devletlerin. e mperyalizmin çağdaş stratejisine karşı m ücadelede başa rıl ı olmalarının en önemli şartı. onun tü m ideoloj i k çabalarına kesin bir şekilde karşı koymak. sosyalist demok­ rasiyi geliştirmek. sosyalist top l u m u n moral-politik birliğini daha da g üc­ lendirmek. toplumu yöneten komünist ve işçi parti lerince doğru bir politik doğ rultu tespit ed i l mek. Marksizm-lenin izme sada katle bağ lı ol maktır. Emperya listleri n a rzusu. sadece her sosyalist devleti i çi nden çökertmekten ibaret değ i ld i r. O n l a r. bu devletleri bi rbirleri nden ayırmak de için ellerin( 1) Konverjans

_

Hep birlikte a yn ı yöne yönelme. 301


den gelen her şeyi yapma ktadırl a r. Bu a rada, çeşitli sosyalist ü l kelerde m i l liyetçi l i k eğ i l i m i n i alevlendi rmek, a raları ndaki ekonomik ve pol iti k işbi r­ liğini zorlaştı rma k için her türlü denemelere başvurmaktadı rla r. ate yandan, em peryal i st stratejisinde «köprü ler kurmak» adı verilen siyasete ayrılan rol hiç te küçük değ i l d i r. Bu politikanın a macı, şu veya bu sosya list ülke ile kendi leri a rasında «köprü ku rma k» ve bu s u retle d e bu ü l keyi diğer sosya list mem leketlerle karşı karşıya geti rmek ve sosyalist topluluktan kopmasını sağlama kt ı r. Bu ça balar, her sosya list ü lkenin men­ faatlerine taban tabana zıt olduktan başka, uluslara rası g üvenliğin en basit kuru l l a rına da karşıttır. Bu d uruma, sosyalist devletler a rasındaki dostluğun her yönden gelişti­ rilmesinin, a ra l a rı ndaki işbirl i ğ i n i n p roleta rya enternasyonaliımi, sosya list enternasyonalizm temeline göre genişleti l mesinin büyük öne m i n i beli rt­ meden geçemeyiz. Iki dü nya sistemi a rasındaki savaş, bilimsel-teknoloj i k devri m i n ve tekelci-devlet kapitalizmi g elişmesinin etkileriyle büyük kapitalist ü lke­ lerde meydana gelen iç süreçler, e m perya list stratej isinin, işçi hareketine ve kapitalist ü lkelerde tekellerle m ücadele eden g ü Cıere karşı yürüttüğ ü savaşın karakterinde önemli ölçüde ya nsı makta d ı r. Emperyaliım, b u alan­ l a rda da yeni duruma uymak, manevra la r yapmak zorunda ka l makta, fakat açıkça şiddet kullanmaktan, terörist mücadele metotları uygulamak­ tan asla vazgeçmemekted i r. Yunanista n'da ve diğer bazı ü l kelerdeki gerici d a rbeler, Lôtin Amerika ü l kelerinde sık sık görülen hükümet düşürm e olayları, Batı Almanya'daki «olağanüstü durum ka nunları», ABD'nde i nsan­ l ı k onurları adına savaşan zenci lere karşı uygu lanan kanlı metodl a r bunun açık delilleri d i r. fakat e mperyalizm, pratik olarak, bu g i b i metotlardan her zaman fay­ dalanma olanağına sa h i p değildi r. Bizce bunun i ki nedeni vardır. Bun­ lardan birincisi, aşırı gericilerin kuvvet ve metodları son derecede ifıbar­ dan düşmüştü r ; çünkü bu a landa işi son haddine vardırarak, insa n l ı k düşmanı bir n iza m kura n başlıca faşist devletler Iki nci Dünya Harbinde ezi l ­ m i şlerdir. (Lôkin bu, faşizm teh li kesinin ta mam iyle ortadan kalktığı a n l a ­ m ı na gelmez ; ta m a ksi ne, s o n yıllarda, özellikle Batı Alma nya'da yeni­ faşizm, m i litarizm ve atomla silôhlanma tehl i kesi açıkça a rtmaktadır.) Iki ncisi ise, d ünyada, özellikle kapitalist ü l kelerde sı nıfsal g üCıer a rasın­ daki oran kökünden değişmiştir : Işçi sınıfı sayıca a rtmış, örgütlenme bakı­ m ı nd a n gelişmiş, h a l k yığınla rı büyük ölçüde sola kaymış, demokrasi savaşı g üCıe n m i ş, geniş bir tekeller a leyhtarı koal isyon gitgide kuvvet­ len meye başlamıştı r. Bu koşullar içinde tekelci burj uvazi, sosyal ma nevra lar siyasetine eski­ sine kıyasla çok defa geniş ölçüde başvurmakta ve emekçilere, öncelikle ekonom i k alanda bazı tôvizler vermektedir. fakat fırsat buldukça bu tôviz­ leri enflasyon, verg ilere zam ve benzeri tedbirlerle geri a l m aktadır. 302


Burjuva devletleri, çağdaş koşullar i çinde ka pital ist sistemin söm ü rücü karakterini maskelemek için büyük gayret sarfediyorlar. Tekelci-devlet kapita l izminin gelişmesi, m uazzam g üclerin tekellerin eli nde topl a n ması, tekellerin devletle kaynaşmaları, ş u gerçeği her zamandan daha açık bir şeki lde, emekçi lerin gözleri önüne seriyo r : ekonomik istekleri ni siyasi istek­ leriyle bi rleşti rmeli ve tekellerin kayıtsız şartsız eğemen liğini sağlıyan siyasi reji miere karşı m ücadele yürütmelidirier; savaşlarında başa rıya ulaşmanın g üvencesi budur. E mperyalistler, buna engel olmak i çin, i şçi sınıfı n ı n birliğ ini parça la mak, komüni st partilerini, ilerici sendika ları ve d iğer solcu güCıeri etkisiz d u ruma düşürmek, halk yığınlarını ideoloj i k meselelerden uzaklaştırmak, o n l a r ı n sınıf bilincini körleştirerek eylem dışı b ı ra kmak, emekç i l eri «sosya l işbirliği» g i bi idelerle şaşırtmak yönünde tekellerle devlet a rasında işbirliği ya p ı l masını strateji leri n i n öne m l i bir u nsuru h a l i ne getirmişlerd i r. Bili msel-teknolojik devri m, ayd ı n l a r sayısının hızla yükselmesine ve önem leri n i n a rtmasına yol açtığı için, öğretim meseleleri n i n yeni b i r açı­ dan ele a l ı n ması zoru nluğu ortaya çıkmıştır. Tekelci burj uvazi, işçi sınıfı ile ayd ı n l a rı n birl i kte eylem yü rütmelerine engel olmak, işçi ve gençl ik örgütleri a rasındaki işbirliğini bozmak, birçok kapitalist ü lkelerde dalga dalga ka bara n , geniş ö lçüde kendi liğinden gel me, fakat güclü öğrenci ha reketin i n bilinçli olarak emperyalizm a leyhtarı bir yön a l masını engelle­ mek için olanca kuvvetiyle çaba lamaktad ı r. Işçi hareketin i n ve bütün demokratik hareketin temel menfaatleri, e m ­ peryalizmi n b i rleşmiş stratejisine, işçi sınıfı n ı n birliği, emekçi köylüler ve aydınlarla sağl a m ittifakı ve e n geniş halk yığınları n ı n ortak eylemleriyle karşı konmasını gerektiriyor. Savaşın tu m m a ntığı, tekellerin h a l k a l eyhtarı ve a nti-demokratik politikasına, başta işçi sınıfı olmak üzere, emekçilerin ekonomik, sosya l ve politi k i stekleri ni demokratik yolda n gerçekleşti rme u ğ runda müca dele edilerek karşı kon u l masını gerektiriyor. Ha lkl a rı n hayati menfaatleri, m i l itarizmin gelişmesine ve m i l itarizmi n burj uva devletlerinde etkisinin a rtmasına, kesin harp a leyhtarı eylemlerle, emperya l izmin en maceracı g üCıerine a ra lıksız bir savaşla karşı kon u l masını, barışı n ve u l uslararası g üvenliğin koru n masını gerektiriyor. Bütü-n demokratik g üc­ lerin, yeniden başka ldıra n faşizme ve yeni-faşizme karşı birleş melerini, gerici lerin insanlık düşmanı planları n ı n silinip süpürü l mesini bizzat haya­ tın gidişi gerektiriyor. Emperya l i st ü l kelerdeki komüni st partileri bu yönlerde büyük bir faaliyet gösteriyarlar. Bu partiler, proletaryan ı n olduğu kada r, onun müttefikle­ rinin de menfaatlerin i yansıtan tekeller aleyhtarı savaşın prog ra m larını hazırlıyor, işçi sınıfının tüm parti leri n i ortak ha rekete, bütü n solcu g üCıeri işbirl iğine çağı rıyor, kökl ü demokratik reformlar ve sosya lizm uğrunda savaş yürütüyorlar. Emperyalizmin uyg uladığı stratej i ve taktik esnektir. Bu d u ru m , tekeller aleyhtarı g üCıerin ve her şeyden önce devrimci parti lerin uzak görüşl ü ve 303


esnek takti kli olmalarını gerektiriyor. Komünist ve işçi partileri bugü n eylem leri n i b u isteği gözönünde bulu ndura ra k örgütıüyorl a r. Lenin'in be­ l irtm i ş olduğu gibi, Ma rksist strateji ve taktik, silôhlı ve silôhsız, leg a l ve i lega l, taa rruz ve savu nma biçimleri nde her t ü rlü savaş yol ve a raçları n ı n kaynaştı rı lmasını, konkre koşullar gereğince birinden d iğerine usta lıkla geçi l mesini, halk yığın larının bilincinin a ralıksız olara k yükseltil mesini, kollektif eylem lerin in proleta rya n ı n ta rihsel perspektif ve a maçlarına uygun olara k genişleti l mesi ni gerektiriyor. Emperya lizmin bugü nkü stratejisinin ulusal kurtu luş hareketlerin e ka rş ı olan yön ü n ü n de belirli bir özelliği vardır. Bu yönde d e , emperya l i z m i n geçmişteki «kıasi k.. politi kası, en başta geleneksel biçimiyle sömürgeci lik, birçok değ işikli klerle (yeni-sö m ü rgeçi l i ğ i n çeşitli yönleriyle) kaynaştırıl­ makta d ı r. Seri halindeki söm ü rge h a rpleri , emperya lizmin, çağdaş koş u l l a r içinde sömürgecilik politikasının geleneksel araçlarından fayda lanması n ı n örnek­ leridir. Em peryalizm çeşitli ülkelerde ha rpten sonra a çtığı bu harp leri bugün d e devam ettiriyor. Portekizli sömürgecileri, Yan Smit ve Fosterin ı rkçı rej i m ieri n i buna misal olara k gösterebi liriz. ingi ltere, Fransa ve ısrai l ' i n Mısıra (Süveyş bunalımı) karşı açtı kları savaşı, ingi ltere ve Ame­ rika'nın I rak devri m i n i ezmek için Ordün ve Lübnan'a askeri b i rlikler ç ı karm a ları, em perya listleri n Kongo'ya kollektif müda haleleri, isra i l' i n Arap ü l keleri ne karşı yürütmüş o l d u ğ u savaş, ABD' n i n Dom i n i k Cu m h u ri­ yetine siıahlı müda ha lesi, Ingi ltere' n i n ve Ameri ka' n ı n Yemen'deki ka rşı ­ devri mci leri siıahla desteklemeleri de ayni kategoriye d a h i l bulunmakta­ d ı r. Emperya listlerin eski sömürgelerden ve yarı-sömürgelerden birça­ ğ u nda silahlı karşı-devri m darbeleri hazırlama ları ve böyle ü l kelerde kıraıcı klik ve rej i m i eri d esteklemeleri de sürü p g i d iyor. Genç m i l l i dev­ letleri eski sömürgecilerin pek sevdikleri «parçala ve hakim ol» sloganına uyg un olarak, bi rbirleriyle çarpıştırma ça baları da «kıasik» sö m ü rgeciliğin hoşlandığı a raçlar a rasındadır. "Yeni-sö m ü rgecilik» ise, em perya listlerin eski sömürge rejimini d i rilte­ miyeceklerine inandıkta n sonra başvu rd ukları bir yol d u r. Çağdaş koşu llar içi nde Asya, Afrika ve Latin Amerika ü l kelerinde dü nya kapita list sistemini korumak, bu memleketleri n sosya lizme doğru siyasi bir yol tutmaları n ı önlemek, emperyalizmin stratej i k ödevlerinden biridir. Bu a maca ulaşmak için çeşitli metotla rd a n faydalanmaktad ı r. Genç devletlerin bağ ımsızlık yolunda gelişmeye ça lışmaları sırasında karşı laştık­ ları ekonomik ve toplu msal g üclüklerden faydalanan e mperyal ist tekelle­ rinin, bu ü l kelerin ekonomisindeki kilit mevz i leri n i ele geçirmek için kur­ duklara «ya rd ı m» tuzağ ı , bu metotla rdan biridir. Tekelci kapitalizmin, eski sömürgelerde bazı sanayi kol ları n ı n geliştiri l mesine ve işçilerden bir kıs­ m ı n ı n mesleki olgun laşmalarına yard ı m etmeye «razı olması da» bu meto­ dun bir böl ü m ü d ü r. Böylelikle tekeller, bu ü l kelerde, çağdaş bili msel­ teknoloj i k i lerlemeye uyg u n sömürü ola nağ ı n ı sağ l ıyan koş u l l a r yaratmak304


tad ı rl a r. «Fiyat makası»nda n fayda lanma usulü de başvu rulan yalıardan b i ri d i r. (Bi rleşmiş M i lletlerin tespit ettiğ i ne göre bu ülkeleri n. sadece alış­ veriş şartları n ı n kötü leşmesi sanucundaki kayı p l a rı . 1 950 y ı l l a rı n ı n ı n arta­ lama seviyesi n e kıyasla yılda 4 m i lyar doları bul maktad ı r.) Ya ba ncı ser­ mayen i n bu ü l kelerdeki yatı rı m l a rı n ı n kô rları n ı d ışarı çıka rması da buna benzer b i r yold u r. (Birleşmiş Milletlerin veri lerine göre bunun toplamı yılda 5 m i lyar dolardır.) Eski sömü rgelerin ve yarı -sömü rgelerin siyasi hayatlarına karışmalar. Asya. Afrika ve Lôtin Amerika mem leketleri n i e mperyalist askeri bloklaro sokmak surtiyle u lusa l menfaatlerine aykırı siyasi ve a skeri mecbu riyetler yüklenmeye zorla n maları da bu yol l a rdan biridir. Yeni-sö m ü rgeciliğ in kara kteristik b i r özelliği de. b i rçok emperyalist dev­ leti n kol lektif h a reket etmeleri d i r. Bunlar çeşitli u l uslara rası kuruluşlard a n (fonlar. bankalar. ortakl ıklar v s . den) faydala narak. gelişme h a l i ndeki ü l keleri entegrasyon s ü recine katmaktadıriar. Orneğ i n . ..Ortak Paza r»a bağlı a ltı Batı Avrupa devleti bazı Afrika ü lkeleri n i «Ortak Paza r»a çek­ m i şlerd i r. Yeni -sömürgeci l i k politika s ı n ı n uyg u l a n masında en faal rol ü ABD oyna­ makta d ı r. ilk za manlarda. Amerikan emperya lizmi. sömürge i mparatorluk­ l a rı yıkılmaya başlayan Avrupa devletlerinin m irasının büyük b i r kısmını kapmak hevesindeydi. Fakat u lusal kurtu luş savaşı ateşi öyle yayı ldı ve dü nya em peryalizminin mevzileri o derecede sa rsıldı ki. Amerikan ser­ mayesi. «üçüncü d ünya» devletleri n i emperya lizmin yörü ngesin de tutabil­ mek için. Batı Avru pa devletleri ve Ja ponya ile ortak eyl e m lere g i rişmek zoru nda kaldı. Bu da gösteriyor ki. u l usal ku rtu luş savaşı g i bi a nti-em perya l ist b i r güc için d e e m peryalizm aleyhtarı savaşta birlik olmak bir zoru nluktur. Bağ ı m ­ sızlığına kavuşan ü l kelerin emperya lizmin söm ü rgeci l i k ve yeni -sömür­ geci l i k eylemlerine hep b i rl ikte kesi n l i kle karşı koymaları şarttır.

* Görüldüğü g i bi. emperya lizm stratejisi nde. temel devrimci g ücleri her birine karşı yü rütülen savaşın a raçları. metotları ve biçi m leri birbirinden farkladır. Fakat bu. madalyonun bir ta rafı d ı r. One m bakı mından bi rinci­ sinden hiç te aşağı ka l m ıyan mada lya nın öteki tarafına geli nce. burada. d ü nya sosya lizmine karşı yü rütülen savaş. u l uslara rası işçi hareketine ve u lusal kurtuluş hareketine karşı yü rütülen savaşla en sıkı bağ larla. organik olarak b i rleşti ril mektedi r. Ha rpten sonraki dönemde ABD' n i n dış pol itikası n ı n en büyük başarısız­ lıklarından biri olan Viyetna m h a rbini ele a l a l ı m . Bu harp Demokratik Viyetnam Cum h u riyeti g i bi bir sosyalist ülkeye karşı yürütül mektedi r ve m üttefikleri n i n. başta Sovyetler Birl i ğ i olmak üzere tüm sosyal ist sistemin menfaatleri ne aykırı d ı r. Bu h a rp ayni zamanda G ü ney Viyetna mdaki Ulu20

305


s o l Kurtuluş Cephesin e, lôos, Kamboçya ve bu bölgedeki diğer genç ulusal devletfere karşı yöneltilen b i r savaştır ve u lusal kurtuluş hareketin i tüm halinde çökertme a macını g ütmekted i r. Bu b i r «mahalli ha rptir». Fa kat ABD yönetici çevreleri n i n tuttukları tırmanma yolu, çatışmanın tehlikeli s u rette genişlemesine yol açmakta ve bu d u rum, ABD dahif, bütün dü nya­ daki barışçı ve demokratik görüşl ü g ücleri haklı olara k end işeye düşür­ mektedir. Viyetnam ho rbinden, şovenizmi kü rüklemek, h a kları u ğ runda savaşan zencilere, i lerici ayd ı n l a ra , öğ rencilere, sendikalara saldırmak için fayda lo n maya kalkışan ABO'ndeki e n gerici sald ı rganiara ilerici güc­ ler e n kesin d i renişi gösterdife r ve sadece bu ha rbe değil, ABO'nin tüm iç ve dış politikasının e n gerici ta raflarına do karşı çıktıla r. ABD'nin ve diğer bellibaşlı kapita list ülkelerin yönetici çevreleri, ta rihi geriye çevirmek veya hiç olmazsa kapitalizmin henüz elde kalan mev­ zilerini sağla mlaştırmak a macını güden stratejileri nin başarıya veya başa­ rısızl ığa u ğ ramasının, geniş ölçüde, a nti-emperya list g üclerin hep b i rl i kte hareketlerine veya bölünmelerine bağlı olduğ u n u a n lıyorl a r. Bu yüzden onlar, bu g ücleri dağıtmak, hiç o lmazsa birbi rleriyle çatışmalarını sağla­ mak için olanca gayretleriyle ça lışıyorlar. Devrim ha reketi saflarında bölü nmelerin, bazı m üfrezelerinde parçlan­ moları n , enternasyonalist menfaatleri gözön ü nde bulundurmamanın h a re­ kete ne büyük zararla r geti receğ ini hiçbir zaman un utmamamız IÔzı m d ı r. Böyle davra nışlar, her şeyden önce bu a d ı m l a rı atanlara zarar verir, fakat ortdk menfaatlere de dokunur. Bu do her ü l kedeki devrimci g üclerin, e mperyalizme karşı savaşta, kendi sektörlerinde, e l lerinden gelenin ôza­ misini ya pmalarını, ayni zamanda e mperyalizme karşı savaşta ortak strate­ j i n i n uyg u l a n masında gayretlerini diğer devrimci g üclerin gayretleriyle birleşti rmeleri ni gere ktirmektedir. Emperya lizme karşı mücadelenin en metin, en e nerjik ve en kararlı savaşçıları olon, bili msel sosya lizm teorisi ife silôhlanmış bulunan, eşi görülmemiş ö rg ütler meydana getiren kom ün istler, a nti-emperya list cephe­ nin sağla mlaştı rılmasında ve bütün devrimci g üclerin en etki l i birliğ i n i n k u ru l masında e n b ü y ü k ödevi yapıyorlar. Komünist hareketin bi rleşmesi, komünist ve işçi partile rinin ve tüm anti ­ e m peryalist g üCıerin emperya lizme karşı savaşta birlikte hareketleri, Ma rk­ sist-leninistlere göre, zamanımızın buyruğu, tarihin öne koydu ğ u en büyük ödevin e n başarılı şekilde gerçekleşti ril mesin i n g üvencesidir. Komünist ve işçi parti leri nin danışma toplantısı, bu birlik ve bera berliğin sağ lanma­ s ı nda önemli bir adım teşkil edecektir.

306


Olaylar ve yankıları

Emperyalistler gerginliği artırıyor B i r evi n odalarından b i rinde çıkan ya n g ı n ı n bütün evi sarabileceği ni herkes bilir. Dünyamızı böyle bir eve benzetirsek, bu basit gerçek büyük bir politik a n la m kaza n ı r. Şimdi emperyalizmin saldırg a n politikas ı n ı n "yangın kümeleri" yara ttığı bölgelerde olayların gelişimini d i kkatle izleyen bütün i lerici, namuslu i nsan l a r haklı bir endişe içindedirler. Gerçekler açık olara k gösteriyor ki, çağdaş emperya lizmi teh like l i 01- \ makta n çıkmış değ i l d i r. Ve asla kağıttan yapılmış kaplona benzetilemez.\ Son y ı l la rda u l uslara rası i rtica kaybettiği mevzileri ne pahasına olursa olsun tekrar ele geçireb i l me gayretiyle dünyanın' şu veya bu bölgesinde deva m l ı olara k karşı-sa ldı rıya geçme denemeleri yapıyor. Bu arada Vaşington s ı n ı rlı veya bölgesel ha rplere, CiA ajanlarınca terti plenen gerici komplolara ve hükü met darbelerine, kaba politik provokasyonlara g it­ tikçe daha çok bel bağ lamaktad ı r. Kapitalist ülkelerdeki gerici çevreler bunlara benzer tedbi rlerle d ü nya sosya l ist sistemini zayıflataca klarını, tekelci kapita l iz m i n büyü k çıka rl a rı bulunduğu bölgelerde ulusal kurtu luş hareketi n i boğa bileceklerin i san ıyor ve siıahlanma yarı ş ı n ı devam ettir­ mek, eski askeri blokl a rı s ü rd ü rmek ve yeni leri ni meydana geti rmek ama­ ciyle u luslara rası gerg i n l i ğ i a rtırmaya çalışıyorlar. Dünya n ı n birçok yerleri ndeki aşırı gerg inliği yaratan, hatta buralarda silôhla rı n d üellosuna yol açan asıl sebep de, işte b u sal d ı rganlık politika­ sıdır. VIYETNAM'OA:

SaldırganlaTIn m anevrolaTı

Viyetnam'da ka n l ı çarpışmalar halini alan ve genişleyen, Laos'u sara n , Kamboçya'yı tehdit eden H i nd içini harbi, Riçard N i kson Başka nlığa geleli beri de bütün şiddetiyle deva m ediyor. Bu h a rbin başlangıcından beri Amerika'da üçüncü hükümet iş başına gelmiş bulunuyor. Viyetnam halkının kahra manca, fedaka rca savaşı, d ünya ka m u oyunda ve bu o rada Birleşik Amerika'da geniş halk çevreleri a rasında a rtan nefret, Conson hükümeti zamanında Viyetna m halkı n ı n temsilci leriyle Paris'te başlayan temasları deva m ettirmeye, dörtlü görüşmelere de razı olmaya N i kson hükü meti ni mecbur etmiştir. Bu görüşmeler, emperya lizm için a ğ ı r bir yen i lg i d i r, Viyetnam yu rtseverleri için parlak b i r zafer, Viyetna m hal20'

307


kına büyük bir destek olan sosya l ist g üCıerle dünyadaki bütün ilerici g üc­ ler için de bir başarıdır. Fa kat H i nd içini'de barış uğrunda yü rütülen savaş sona ermiş değ ild i r. M i litaristler G üney Viyetn a m'da, a s keri hareketleri hızlandırıp genişletmeye ça lışıyorlar. Demokratik Viyetnam Cum h u riyeti sema l a rı n a soku l maya devam ediyorlar. Vaşington'un, görüşmeleri, askeri baskı ile sürdürmek i stediği açıkça görülüyor. Saygon kukla rej i m i n i n yöneticisi general T h ü bu a macı açıkça bel i rtmiştir. Viyetn a m l ı ların yılbaşı yortusu münasebeti yle yaptığı konuşmada, gayet e m i n olara k, «Biz savaş meydanlarında zaferler kazanıyoruz, bu itiba rla konferans masasında yenilg iye uğra m a mıza bir sebep yoktur.. demiştir. Diğer taraftan, ABD askeri maki nesi, Hindiçini'deki Amerikan a s ker­ leri, Saygon ordusu ve «müttefikler..i n i n savaş birli kleriyle 1 ,5 m i lyon dolayında olmasına rağ men, daldığu başarısızlıkla r bataklığı nda bir adım dahi i lerleyememektedir. G ü ney Viyetnam Ulusal Kurtu luş Cephesi Silôhlı kuwetleri n i n elde ettik­ leri büyük başarı lardan sonra saldı rga nlar boyu na reklôm ettikleri «bul ve öldür.. h ücu m takti ğ i nden vazgeçrnek ve sessizce savunmaya geçmek zorunda ka lmışlard ı r. G ayretleri ni askeri üsleri ve büyü k şehi rleri savu n­ maya yöneltmişlerdir. H a l k silôhlı kuwetleri sekiz yıl içinde (verilen raka m ­ l a r 1 969 yılı Şubat orta l a rına kadard ı r) düşmanın 2 m i lyonda n fazla aske­ rini saf dışı etmiştir. Bunlar a rasında, Amerika l ı la rı n ve saldırıda Birleş i k Amerika'nın m üttefiki o l a n devletlerin e r ve subayları n ı n sayısı 530 binin üstünded i r. Yu rtseverler 1 4,500 uçak düşürm üşler veya yerde yoketm iş­ lerdir. Şu bat ve Mart ayla rında geniş ölçüde hücuma geçen Ulusal Kur­ tuluş Cephesi g ücleri de saldırganiara büyük kayı plar verdirmişlerdir. Amerikan politikası yönetici leri nin, H indiçini'de savaşı devam ettir­ menin Amerika için çıkar bir yol olmadığını çoktan anlamaları ve b u tek makul sonuca varmaları gerekiyord u. Ama görülüyor ki, anlar «askeri zafer..e ulaşacaklarına boşuna ü m it bağ l a ma ktan vazgeçmiş değ i llerdir. Vaşi ngton' un siyasi m a nevraları, Ameri kan di plomasisi n i n i ki yüzlü tutu mu, her h a lde bu boş ü m itlere dayanıyor. Bunlar, Viyetna m soru n u na ada letli bir politik çözüm yolu bulun ması uğrunda n a musluca çaba göste­ recekleri yerde, Paris'te m üzakereleri n seyri sıra sı nda askeri m a hiyette meseleleri biri nci plô nde öne sürmeye başlamışlard ı r. ABD temsi lci leri, «si lô hsızland ı rı l m ış bölge istatükosunun yeniden kuru lması.. ve «ka rş ı l ı kl ı olara k a skerlerin çekil mesi .. teklifin i ortaya atmış bulunuyorlar. Yani Vaşington, G üney kesimini Amerikan sömürgesi haline geti rerek Viyet­ n a m i n i kiye böl ü n m üş duru m u n u ebedi leştirmeye t;:alışıyor. Paris'te m üzakerelerin başla masından sonra bu yıl Viyetna m'dan 50,000 kadar Amerikan askeri n i n geri a l ı nacağ ı bildirildi. Fakat Vaşing­ ton'da, bunun ta m a ksi ne, ABD'nin Gü ney Viyetnam'da askeri g ayretleri n i azaltmaması isteniyor. Ası l mesele, askeri h a reketin dara ltılması değ il, başka l a rı n a yaptı rı lmasıdır. Amaç, Gü ney Viyetnam birli kleri ni iyice silôh­ Ia ndırmak ve bunları Ameri kan askerleri n i n yerine geçirmektir. Esasen 308


750 bini bulan Saygon o rdusunda asker sayıs ı n ı n artırı l ması ve en yeni silôhlarla donatı lması kara rlaştırı l mıştır. Fakat kes i n l i kle denebi l i r ki, bütün bu milita ri st planlar bire r sabun köpüğü g i bi dağı lacaktır. Gü ney Viyetna m halkı müdaha lecilerden ve Saygon rejiminden nefret ediyor. Işçi ler, köylüler, ayd ı n l a r, öğrenciler başta gel mek üzere halkın büyük bir kısmı Ulusal Kurtu luş Cephesi orga n­ l a rı n ı kendi ulusal organları ola ra k benimsiyor; bu da, gerçek h a l k ikti­ darını faal bir surette destekliyor. Thü'nün kukla rej i m i ha lkta n g ittikçe uzaklaşıyor. Bunu Amerikan basını da gizl iyemiyor. Hafta l ı k « N ü Vorkır» 1 Şubat tarihli sayısında şöyle diyor: «ABD için değ i l , kendi halkı için bir Saygon rejimi, bir Saygon h ükü meti var m ı d ı r? Ası l mesele budu r.» Gerçekler gösteriyor ki, Viyetna m soru n u n u n çöz ü mlenmesi ve Hindi­ çini'de yaratı l a n ciddi duruma genel bir çare bulunması a ncak yuvarlak masa etrafında ya p ı lacak m üzakerelerle m ü mkün olabi lecektir. M üzakere­ leri n de o l u m l u sonuç verebilmesi için, her şeyden önce, ABD'nin sa ldırıyı kesme yolunda bel i rl i a d ı m l a r atması gerekmektedir. Hindiçini'de barışı n sağlan ması, Demokratik Viyetnam Cu m h u riyeti ve GVKC temsi lci lerinin Paris'te ortaya attı kları haklı istekleri ABD' n i n ka bul etmesine bağ l ı d ı r. Ve dünya ka mu oyu, demokratik örg ütler, bu a la n da önemli etkide bulunabili rler. YAKIN DOOUDA: Ibre kumızı çizginin üstünde

Ya kın Doğ udaki siyasi durum kızgın b i r buhar kaza n ı n ı çok a n d ı rıyor. Isı bir kaç derece a rtırılırsa mo nometrenin i bresi kırmızı çizg iyi aşaço k ve kazan patlayacaktır. ı srai l mi litaristıeri nin saldırısı yüzünden bu bölgede dü nya barışını tehlikeye düşüren böyle bir durum yaratılmıştır. ısra i l mili­ taristleri n i n a rkasında da ABD, Ingi ltere, Federal Al manya ve diğer NATO ü l keleri bulunmaktadır. Bütün kış ve bahar ayları nda, ı s rai l'in, komşu l a rı Arap ü l kelerine tah­ rikçi saldırı la rı d u rmamıştır. ısrail uça klarının kışkırtıcı h a reketleri G üven lik Konseyinde ve pekçok u l uslara ra s ı konfera nsıarda defalarca görüşülmüş­ tür. Tel Aviv'deki ekstremist çevreler, Arap halklarının haklı davasını des­ tekleyen Sovyetler Birliği ve d iğer sosya list ü l keler ta rafı ndan ciddi su rette uyarı lmışlard ı r. Fakat ısrail mil itaristıeri bu ciddi uya rmalara kulak a s m ıyor. Bi rleşm i ş M i l letler Teşkilôtı G üven l i k Konseyi n i n 2 2 Kası m 1 967'de aldığı ka ra rları yeri ne getirmiyor. Bu kararlara göre, bütün ısrail kuvvetleri işgal etti kleri Arap topra klarında n geri çeki l melidir. ısrail'in Arap topraklarını işgalin­ den bu yana iki yı l geçtiği ha lde, doğ u rduğu sonuçla r hôlô d üzeltilme­ miştir. Bu saldırı sadece Ya kın Doğ udaki d u ru m u gerginleştirmekle ka l­ ma mış, bütün dü nyada bir gerg i n l i k yaratmıştır. Ostelik, Tel Aviv m i lita­ ristleri bu yağmayı ça bucak «si ndi rmeye» ça l ı şıyorlar. Işgal ettikleri vabancı toprakları ısrail toprakla rına katmak istiyorlar. «Taym» adlı Ame309


rika n dergisinin 3 Şubat ta rihli sayısında belirti ldiği g i bi, «Tel Aviv kabi­ nesin i n gizli bir oturu munda, Orta Doğ u soru n u n u n çözü mlenmesi ihti­ m a l i n i her za manki nden çok daha fazla azaltabilecek dahi olsa, ısrail s ı n ı rları n ı n genişletilmesi ve takviye edilmesi kararlaştı rılm ıştı r:» ısra i l m i l itaristıeri Batı l ı büyük kapitalist devletlerden ve özelli kle B i r­ leşik Ameri ka'dan etraflı destek görd ü kleri için böyle küstahça ha rekete cesaret e d iyorlar. Em perya list çevreler Ya kın Doğuda ulusal kurtuluş h a re­ ketinin ve i lerici h a reketin gelişi mini önleyemeseler de, hiç olmazsa oya ­ l amaya çalışıyorlar. Ve bu m a ksatla gerici bir sa ldırı d a rbe müfrezesi olarak da ısra i l m i litarizm i n i kullanıyorlar. ABD ve diğer NATO devletleri, ısra il'e sadece siyasi ve mali yard ı m la yetin miyor, onun askeri gücünü de a rtırmaya çalışıyorlar. Conson hükü­ meti, iktidarının sonlarına doğru ısrail'e «Fantom» süper ton i k bombard ı ­ m a n u çaklarından 50 u ç a k sattı. B o n v e Londra da Vaşington'dan aşağı kalmamaya çalışıyorlar. Federal Almanya ' n ı n da ısrai l'e 54 tan k ve çeşitli askeri m alzeme vermeye kararlı olduğu öğ renilmiştir. Kahire'de çıkan «AI Ahra m» gazetesi, Ingi ltere'n i n ısra i l'e ta n k, deniz askeri donatı m ı ve rad a r tesisatı vermek i ç i n a n l a ş m a i mzala maya razı olduğ u n u bi ldirm iştir. Baş­ kan N ikson'un Beyaz Sa raya gelmesinden sonra Batıda belirli çevreler, Vaşington'un Araplara karşı politikası «daha dosta ne» olabilir söylentisini yaymaya başlad ı l a r. Kamu oyu nu o ldatma a macı güden bu iddialara ka pılmıyor Ara plar. Beyruı'ta çıkan «An Nida» gazetesi, ABD' n i n Arap ülkelerine karşı daima e m peryalist bir politika gütfüğünü, ısra i l'in idareci çevrelerin i n genişleme istekleri n i ve saldırı planlarını daima destekledik· lerin i Ara p halkları n ı n çok iyi bildikleri n i yazıyor. ısra i l sal d ı rısı sonuçları n ı n siyasi yollarla g iderilmesi ve i nfilôkın önlen mesi henüz i m kô nsız bir hale gelmiş değ i l d i r. G üvenl i k Konsey i n i n 22 Kasım 1 967'de aldığı kara r buna iyi b i r zem i n olab i l i r. BATI BERLIN'DE: Baflş düşmanlarının zorballklan

«Doğu Prusya» paviyonu salonuna giden bütün yolların binlerce polis tarafından a bluka a ltına alındığı Batı Berl i n Sergisarayında 5 Ma rtta Federal Almanya Cu m h u rbaşkan l ı ğ ı seçi m i ya pıldı. Ve Ada let Bakanı olan Alm a n Sosyal Demokrat Partisi adayı Ç3üstav Hayneman başkan seçi l d i . Anlaşıldığına göre, Bon'un bu aşırı derecedeki tahrikçi p rovokasyonu b u rj uva basın organlarının çoğu üzeri nde bile bir şok tsiri yapm ıştır. Ingiliz gazetelerinden «Sa ndi Tayms»in, bu olayın «apaçı k bir provokasyon de­ ğ i lse de, kaba bir kuvvet gösterisi» olduğunu yazması tesadüfi değ i ld i r. Fakat kesinlikle söylemek gereki r ki, bu, çok ciddi bi r provokasyondur. Ve Orta Avru pa'da gerginliği a rtırma, Federal Almanya'nın NATO orta k­ larını Avrupa barışı için teh likeli bir maceraya sürükleme amacı g ütmekte­ d i r. Esasen bugüne dek d ünyada h içbir hükü meti n kendi devlet başka n ı n ı yabancı topra kl a rda seçtiği görül memişti r. Batı Berlin, Federal Alma nya 310


Cu m h u riyeti'nin sınırları dışı ndadır, Federa l Alm a nya topra ğ ı değ i l d i r ve . o l maya �a ktır. Batı Berlin, I kinci Dünya Savaşından sonra imzalanan dörtlü ittifo k an laşması gereğ i nce m üstakil bir siyasi va rlı ktır. Bon bu statüyü bil mektedirler. Bon hükü metinin bu davra nışları hiçbi r hukuk canbazlı ğ ı ile h a k l ı gösteri lemez. Batı Berl i n ' i n Federal Alma nya ile s ı k ı bağ l a rı bulunduğu iddiası da onların bu davasına hizmet edemez. Ren nehri kıyılarındaki i ntika m cı l a r, bu müstakil şehri bir «oldu bitti.. ile kendi hakimiyetieri a ltına a lm a k ve h içbir i le r tutar yeri o l mayan saçma iddia larla Batı Berlin'e sahip çıkmak istiyorlar. Hiç şüphe yok ki, bu ve benzeri davra nışlar, Avrupa barışını bozma, I ki nci Dünya Savaşı sonuç­ larını ve Avru pa'da h a rp sonrası durumu düzeltme politikası ile s ı kı sı kıya bağ l ı d ı r. , Bon idareci çevreleri Batı Berl i n p rovokasyonunu terti plemekle u m d u k­ ları kazanç payı ndan hiç bir şey elde edememişlerd i r. Tersi ne, kendi mev­ zi lerine zarar geti rmişler ve Avrupa kıtas ı n ı n g üvenliğini balta layan barış düşmanları olduklarını, h a lklara bir kere daha göstermişlerdir. Batı Berlin'da bunalım yaratma gayretleri, Federa l Alma nya idarecile­ ri n i n, ABD ve Ingiliz em perya list çevreleriyle anlaşarak, NATO'd a ki mer­ kezden uzaklaşıcı gücleri zayıflatma n iyetleriyle de izah edilebilir. Bilindiği üzere, N isan ayında bu saldırı blokunun i l k yirmi y ı l lı k a nt­ laşma sü resi sona ermiştir. lJye devletler bu süre n i n sona ermesiyle teş­ kiıatta değ işiklikler ya pı lmasını isteyebilecekler ve hatta NATO'dan çıka­ bi leceklerdir. Fransa, NATO'u n askeri ö rg ütleri nden ayrı lmak suretiyle diğerlerine örnek olmuştur. Bunlar ve daha birçok del i l ler de gösteriyor ki. NATO'yu aya kta tutm a k isteyenler, diğer üye devletlerin de Fransayı izle­ yeceklerinden korkmaktadırlar. Amerika Bi rleşik Devletleri'nin yeni Baş­ ka n ı Şubat sonunda ve Mart başlarında Batı Avrupa ü l kelerine sekiz gün­ l ü k bir ziyareti gerekl i bulması elbetteki boşuna değildi. Bu gezi nin Amerikan ve Avrupa bası n ı nd a ki yankılarından a n laşıldığı üzere, N i kson, NATO'da başgösteren çatla kları tıkamaya ve üye devletler a rasındaki görüş ayrıl ı klarını örtbas etmeye ça l ı ş mıştı r. Avrupa hal kları a rasında, devletlerinin sosyal düzenlerine bakılmak­ sızın, her biri için yara rl ı bi r işbirliğini geliştirme, Avrupa kol lektif g üven­ liğinin koru n masına elverişli koşullar yaratma gayretleri a rtıyor. Varşova Antlaşmasına dahil ü l kelerle Avrupa komünist ve işçi partileri Ka rlovi Vari Konfera nsı, bu a maca ta ma m iyle uyg un geniş bir ça lışma progra m ı hazır­ l a mıştır. Em peryalist çevreler ve revanşistler durumun kendilerinden yana geliş­ mediğini peka la farketmektedirler. Onun için de bu durumu değiştirmeye, teh l i keli politi k kışkırtmalarla Avrupada havayı bozmaya, NATO içinde ha rpçi l i k psikozu nu şiddetlendi rmeye u ğ raşıyorlar. �on'un, cu m h u rbaşka n ı seçi m leri n i Batı Berli.n'de yapacağ ı n ı bildirmesinden sonra, Amerika Savun m a Bakanlığ ı n ı n G üney Almanya'da, Çekoslovakya hududuna yakın bir yerde «Karbayd ays.. diye adlandırd ı kları büyük bi r askeri ma nevra 31 1


d üzenlemesi el bette bir raslantı değ i l d i . Federa l Almanya ile Bi rleşik Amerika'da çeşitli kuru luş ve örg ütlerin sosya list topluluğa karşı yü rüttük­ Ieri baltalama hareketleri göz önüne a lındığı zaman, bunun siyasi a n lamı açı k seçik anlaşılır. Federa l Almanya Cumhurbaşkanlığı seçi m leriyle i l g i l i provokasyon hare­ keti bütün dünya n ı n nefretini uyandırmıştır. Batı Berl i n statüsü ne ve Pots­ d a m Anlaşmasına aykırı olan bu ha reketi, Sovyetler Birliği, Çekoslovakya ve diğer sosyal ist devletler, bu a rada F ra nsa, ıtal ya, Belçika, Da nimarka, Federa l Alma nya Cu m h u riyeti ve Batı Berl i n'deki pekçok yığınsal emekçi örgütleri protesto etmişlerdir. Sovyetler Birliği hükümeti özel bir bildiri yayı nlayarak Bon idareci çevreleri n i uya rmıştı r. Bu bildiride .. Federal Al­ ma nya Cu mhuriyeti 'nin Batı Berl i n'de revanşizm ve sa ldırı niteliği taşıyan, kanuna aykı rı niyetleri nin Sovyetler Birliği kesinlikle karşısında d ı r ve kar­ şısında olacaktır» denmektedir. Demokrati k Alma nya Cu mhu riyeti de, Batı Berlin'in egemen bir siyasi varlık oluşu gerekçesiyle bu intikam tuzak­ larına karşı etki li karşı-tedbirler a l mıştı r. Emperya l ist güclerin, bundan böyle de Batı Berl i n ' le ilgili daha bi rçok provokasyonlar terti plemeye, bir harp havası estirmeye ça l ışaca kları kesin­ l i kle söylenebi l i r. Bütün bunlar, kendi lerini u nutan i ntika mcı ve m i l ita rist­ lerin g em lenebi lmesi i çin, Avru pa'daki i lerici, demokratik ve harp a leyh­ tarı bütün g üclerin bir an önce eylem b i rliği yapmalarının zoru n l u oldu­ ğunu bir kere daha ortaya koymaktadır. GONEY KORE'DE: Teh/ikeli provokasyon/ar

Barışsever insanlığın çok büyük ça balariyle alevi söndürülen Kore harp ateşinin öksüleri Uzak Doğ uda tütmeye devam ediyor. Bunlar her a n a levlenebilir. Zira ABD mi litaristıeri v e on ları n Seul'daki kukla l a rı 1 953 y ı l ı nda i mzalanan Kore Ateşkes Antlaşmasını kabaca ihlôl ederek s ı k s ı k teh l i keli provokasyonlara g i rişmektedirler. Kore Demokratik H a l k Cumhu riyeti'ni Amerikan askerleri n i n işgal ettik­ leri Güney Kore'den ayıra n geçici s ı n ı rı n bulunduğu 38'inci paralel boyunca, ateş, hemen hemen hiç kes i l memektedir. KDHC Dışişleri Bakan­ lığınca d ü zenlenen basın konferansında bildirildiği gibi, ABD silôhlı kuv­ vetleri ve gerici Pa k Cjon Hi rejimi sadece geçen yıl Ateşkes Antlaşma­ sına aykı rı 11 binden fazla ha rekette bulun muşl a rd ı r. Gü ney Kore'den Kuzey Kore toprakl a rına 2,70Q'den fazla ateş açı ldığı tespit edi l m iştir. KDHC'ne karşı provokasyon ları n d üzenlenmesinde başl ı ca rol ü Penta­ gon oynamaktadır. Ve bu u ğ u rda sadece Seu'ldaki uşaklarından fayda­ lanma kla yeti nmemekte, bir çok işleri Amerikan a skerlerine yaptı rma kta­ d ı r. Geçen bütün kış boyunca ABD'nde özel bir komisyon .. Pueblo» casus gemisi olayını inceledi. Bu gemi vaktiyle KDHC deniz kuvvetleri tarafından Kuzey Kore su l a rında tutu klanmıştı. Sor� şturma s ı rası nda öyle deli ller meydana çıktı ki, bunlar, Vaşi ngton ..atmacalarının» ateşle oyna ma mace­ rasında ne kadar i leri g itmekte olduklarını bir daha açığa vurd u . örneğ i n 312


«Nü York Tayms»in 27 Ocak ta rihli sayısında bildirildiğine göre, Pueblo'n u n casusluk yolcu luğunun hazırlığı s l rası nd6, gemi yaka l a n ı rsa Güney Kore ve J a ponya hava a lanlarından Ameri kan avcı ve bombardı man uçakla­ rı n ı n yardıma koşmaları kararlaştı rı lmış ve ilgili lere bu u ça kları n h ücuma hazı r vaziyette bulunma ları emredilmiştir. Ya n i Yaşington, teh l i keli b i r silôhlı çatışma h a l i n e alabilecek böyle bir ha rekete ta mamiyle bilerek hazırlanmıştır. Ostelik, aynı gazetenin verdiği ha bere göre, o sıralarda G ü ney Kore hava a lanlarında bulunan Ameri kan avcı bombardıman uçaklar �ndan b i r kısmı nü kleer silôhla yüklü imiş. Amerikan bası n ı n ı n verdiği ha berlere göre ABD emperya lizmi Pa k Cjon H i g ü ruhuna daya nara k ileride de Kore'de ve Kore i le s ı n ı rl ı bölgede ciddi provokasyon politikasına devam edecektir. Ozel l i kle ca sus gemi le­ ri n i n ileride de yol la nacağ ı , a nca k yolculukları nın «daha iyi bir güven l i k a ltına alı nacağı» bildirilmektedi r. O Pi ajansı, «Pueblo» tipinden gemi leri n, gizli dokü manlarını şimdi daha ça buk yok edecek en yeni cihazl a ra sa h i p oldu kları n ı haber vermiştir. Aynı zamanda «kurtarma gücleri»n in hareket şema ları da yapılmış ve bu ma ksatla hücum için G ü ney Kore'ye «F-1 05» ve «F-4 S» tipi nden uçaklar aktarıimıştır. Gü ney Kore gittikçe bir harp sahasına çevri lmekte, ABD'nin Uzak Doğ uda sald ı rganlık niyetleri ni gerçekleştirmesi için önemli bin üs haline gel mektedir. Amerikan Askeri Komutanlığı Güney Kore topra klarında hava alan ları, roket ve g ü d ü m l ü bomba ra mpaları ve diğer askeri ü sler i nşası nı geniş ölçüde artırmıştır. Bu a maçlar içi n ABD bütçesi nden 230 m i l ­ y o n d o l a r ayrı l mıştı r. Güney Kore ku kla hükü meti Vaşington'un rızasiyle, askeri malzeme i m ô l i ve Seu l'le d iğer bazı şehi rlerin tahki mieri için üç y ı l l ı k bir plan hazırlam ıştı r. Bi rleşik Ameri ka' n ı n, Seu l kukla hükü metine yapacağı ek Ameri kan a skeri «yardımı» 1 00 m i lyon dolar karş ı lığında roketlerle donatı lmış harp gemi leri ve sesten hızlı «Fantom» uçakla rından b i r filo vereceği b i ldiril mekted i r. Hongkong'ta yayı nlanan «Far istarn Ekonomik Revü» derg isi, Pentagon'da, şimdi Oki navada bulunan ve n ükleer silôhları hedefe götürecek d u ruma getiri l m i ş olan «B-52» strateji k bombardıman uçakları n ı n G ü ney Kore'ye (Çeçj udo adası na) a kta rı lmaları meseles i n i n görüşüldüğünü ha ber vermektedir. Seu l ku kla hü kü meti ve Ameri kan militaristleri Uzak Doğ uda harp ku n ­ dakla maya ça l ı şıyorlar. Bu yüzden, halklar v e bütün i lerici i nsanlar e mper­ yalistlerle aja nları n ı n bu bölgede yeniden b i r harp ocağı tutuştu rma larını önlemek için son derecede uyanık davra n ma l ı ve kesi n l i kle ha rekete geç­ melid i rler.

* Emperyal i st g ücleri n sald ı rı hareketleri n i n sonucu olara k meydana gelen ve yıllardan beri tüten gerg i n l i k ocakları n ı n sadece dörd ünden söz ettik. Uluslara rası g erici çevreleri n g üttükleri politika dünyamızın başka yerle­ rinde de «kızg ı n nokta l a r» meydana geti rmiştir ve daha da geti recektir. 313


Dünya banşı, halklann güvenliği ve egemenliği için başlica tehlike, demokrasi hareketinin ve ulusal kurtuluş savaşının baş düşmanı olan ulus­ lararası irticaln yöneticisi ve dünya candarması, demokratik hareketlerin ve ulusal kurtuluş mücadelesinin boğucusu Birleşik Amerika emperyalizmi­ dir. Bunlar insanlığın 1 n u m a ra l ı düşmanıdır. «IJnaydet steyts nüz end

verld ri port» dergisi nde yayınlanan bir haritada görüldüğü gibi, Ameri kan m i litarist ve yeni sömürgecileri d ü nyanın çeşitli yerlerinde çok sayıda asker bul u nd u rm aktad ı rlar. Ve birçok geniş bölgeleri askeri üslerle ka pla­ m ı şlardı r. (Bu ü slerden bazı larına n ü kleer silôh yerleşti rilmiştir). Bu a sker­ ler ve ü sler saldırı silôhıdır. Amerikan politikası bunları «kuwet mevzii» olara k kullanmaya hazırlanıyor. Bu d u ru m , büyük bir harbi n patlak ver­ mesi için reel bir tehl i kedi r. Fakat ha lklar, i lerici ve demokratik g üçler bu tehdidi ortadan ka ldıra­ bilecek ve insa n l ı ğ ı n ükleer bir felôketten kurtarabi lecek etkili a raçlara sahiptirler. Emperyalizmin ve u l uslara rası i rtica ı n hücuma geçme, sosya­ lizm ve demokrasi g üclerin i geri itme ve u l usal kurtul u ş savaşını zayıf­ Iatma yeltenişlerin i başarıyla püskürtebi l mek için hiç şüphesiz geniş a nti­ emperyalist cephenin takviyesi ve her yönden sağlamlaştırılması şarttır. Dünya sosya list sistemi, Asya, Afrika ve Lôtin Amerika'daki kurtuluş hare­ ketleri, gelişmiş ka pita list ü l kelerde işçi hareketi ve h a rbe karşı savaşan uluslara rası ve u lusal örg ütler b u cephenin doğa l ü ye leridi r. Anti-emper­ yalist cephenin genişlemesi ve güc/erinin durmadan sağ/am/aşması için, dünyadaki komünist ve işçi partilerince tekrar tekrar belirtildiği gibi, u/us­ lararası komünist hareketinin birlik ve dayanışmasını sağlamlaştlfmak son derece önemlidir. Gözlemci

314


Kitaplar, dergiler

Ideoloji komünistlerin en etkili silôhıdır Avusturya Komünist Partisi M K Sekreteri ve Politbüro üyesi Ervin Şarf'ı n «Ideolojiye övgü»(1) başlıklı broşürü, e l l i küsur sayfad a n ibaret olsa d a , a ğ ı r basan muhtevasiyle komünist hareketin aktüel sorunları n ı yansıtan önemli bir teorik eserdir. Yazar, broşürün g i ri ş kısmında, kendisini bu eseri yazmaya sevkeden nedenlerden birinin, dogmatizmi yen me sü reci içi nde bazı komünistler a rosında genellikle i d eolojiye karşı beli rli ölçüde bir g üvensizli k duygusunun doğuşu olduğunu belirtmektedir. Yazar, bundan başka, kapita l izmden sosya l izme dü nya ölçüsü nde geçiş devri nde kom ü­ nist parti leri n i n ekonomik görüşlere, yapısal reform lara, e konom i n i n yöne­ timine katılma soru n la rına v.s. daha büyü k bir d ikkatle eğildiklerini, fakat bu a rada i deolojiye gereken önemi vermed ikleri ne de işoret etmektedir. Ideoloj i konusunda d i kkatleri n zayıflamasında ifadesini bulan tehl i keyi bel i rten E. Şarf, çağ ı m ı z koşulları içinde i deoloj i k inanç gücünün çözüm­ leyici bir önemi olduğunu yazmakta ve şöyle demektedi r : «ideolojiyi küçümsemek, işçi sı nıfını hasmının ideolojisi karşısında si lôhsızla ndı rmak­ tı r, aynı za ma nda, bize hasmımız önünde üstü n l ü k kazan d ı ra n ve bili msel­ teknoloji k devri m yüzyıl ı nda geleceğ i n i nsanlık toplumunun temel leri n i vazgeçmemiz a n l a m ı na gelebilir.» (sayfa 8 . ) Yazar, bundan sonra, parti içi hayat ve parti i çi demokrasinin gelişti ri l mesinde ideoloj i n i n önemini bel i rtmektedir. Broşürde, yaza rın, Avusturya Kom ü ni st Partisi içinde son yıllarda tar­ tışma konusu olan birçok ideoloj i k sorunlar hakkındaki ka nıları da yer a l m aktadır. Bunların en önde geleni, toplumsal s i stemleri değişik devletlerin barış içinde yanyana yaşa maları sorunudur. Yazar, barış içinde yanyana ya­ şama len inci görüşünün politik m uhtevasını, SBKP tarafı ndan, kom ünist ve işçi parti leri n i n m i lletlerarası danışma toplantısı tarafından tesbit edil­ diği g i b i ortaya koymakta v e bu kavram üzerindeki temelsiz yeni yoru m ­ ları n tutarsızlığı n ı i k n a edici b i r şekilde göstermektedir. Bu cümleden ola rak, burjuva teorisyenleri n i n, kendi hükümetleri n i n barış içinde yan­ yana yaşa ma p rensibi çerçevesi içi nde herhan g i bir m i l letlerarası huku ki yüküm kabul etmeyi reddetmeleri ni esaslandı rma yelteni şleri n i çürütmekte ve sonuç olarak, m i lletlerarası hayatta barış içinde yanyana yaşa manın ( 1) Ervin Şa rf, «Ideolojiye övgü», Berlin, «Deutseher Verlag der Wissen­ schaften», 1 968. 315


otomatik olarak gerçekleş,mediğini, bu prensibi hayata geçi rmenin «idealo­ jik açıklık ve em perya list kuvvetlere karşı maksada uygun ve yorulmak bil mez b i r mücadele, bu kuvvetlerin teh l i keli n i yetlerinin içyüzünü ideoloj i k bakı mdan ortaya kaymayı gerekti rd iği ni» bel irtmektedir. (sayfa 1 4). Yazar, barış içinde yanyana yaşa m a n ı n , değişik tapl u msal d üzenler arası ndaki çelişki leri g iderebi lecek bir «si hirli farmül» olmadığ ı na işaret etmektedir. Ervin Şa rf'a göre, barış içinde ya nyana yaşa ma, ideoloj i k mücadele ister. Broşürde aynen şöyle den i l iyor : «Mi l letlerarası i lişkilerin a ya rlanmasında politik b i r görüş olarak «barış içi nde yanyana yaşama» kavra mı, sosya l ist devletlerin dış politikası, barış ve si lôhsızlanma yönü ndeki yığınsal a ksi­ yon lar, m i l l i kurtu luş ha reketi ile daya nışma, ekonomik yarışma, ideoloj i k mücadele V.s. g i bi birçok u nsurları kapsa makta v e a n c a k b u n l a r ı n top­ l a m ı bu kavra m ı , yani barış içinde yanyana yaşamayı bütünlemektedir. Bunların hepsi, barış içinde yanyana yaşama politikası çerçevesi içinde­ d i r. Bu elemanlard a n b i ri n i n veya öteki n i n ayrı olara k ele a l ı nması, kav­ ra m ı n bütünü a leyhinde b i r davranıştı r.» (s. 1 4) . E. Şa rf, sosya l ist devletlerin barış içi nde yanyana yaşama politikasını burj uva ideolog larının «ideoloj i k saldırı» o lara k niteleme çaba ları üze­ rinde önemle du ruyor, bunun içyüzü n ü açıkl ıyor, ve ta m tersine, sa l d ı rgan­ l ı ğ ı n , ka pita list dünya n ı n pol itika ve ideolojisine başta nbaşa sinmiş oldu­ ğ u n u ıspat ediyor. Bununla i l g i l i böl ü m ü n sonunda, h a rbin alternatifinden başka bir şey olmıyan barış içinde yanyana yaşamayı gerçekleştirme m ücadelesinde ideoloj i n i n olağanüstü önemli rol ü n ü b i r kere daha bel i r­ tiyor, ve a macı «kapita list ü l kelerde işçi sınıfını ideoloji silôhından yoks u n etmek, sosya list ü l kelerde ise, e mekçileri burj uva fiki rleri n i kabule yatkın h a l e geti rmek» olan b u rjuva ideolojisi önünde y ı l g ı n l ı k ve tes l i m iyetten titizlikle kaçı n mayı salık veriyor. (s. 1 8). Ve her ideoloj i k teslimiyeti n de, barış içinde yanyana yaşamaya hizmet etmedikten başka, onu tehdit eder bir tehl i ke yaratacağına işaret ediyor. Yazar, kitabın bundan sonraki böl ü m ü nde, M a rksizm-leninizmi işçi sı nıfından tecrit etmeyi ve belirli gerçeklerin sın ıfsal kara kteri ni reddet­ meyi hedef tutan «ideoloj i k yanyana yaşama» fikrin i telkin ve yayma ça ba­ sında olanları n karşısına çıkmakta ve şöyle demektedi r : «Ma rksizm-leni­ nizm b i l i msel ideolojidir, aynı zamanda işçi sı nıfı n ı n ideolojisidir. Bundan ötürü bu ideoloj i n i n gerçekleri işçi sınıfı nın gerçekleri d i r . . . Bundan başka, bizim «sı n ıfsa l gerçekler»imiz, sınıflı toplumda sınıf savaşı objektif bir gerçek olduğu nispette ortak gerçeklerd i r ve dolayısiyle, burj uva ideologları ne kada r karşı gel i rlerse gelsinler, ortak fi ili gerçeği teşkil ederler.» (s. 23). Kitabın bir bölümü başta n başa demokra s i sorununa ayrı l mıştır. E. Şa rf. bu soru nu, basitleşti rmekten çok uzak olara k ele alıyo r ve reel kanıtlara, özellikle kapi ta l ist ü l keler d ünyasında «demokrasi» sözcüğ ü n ü n en etkin ajita syon sloga n l a rından b i ri olduğu gerçeğine daya nıyor. Ve özetle diyor ki : "Bununla beraber, kam uoyu, bu burj uva demakrasisinde, toplum sa l 316


ve pol iti k yaşantıda ezen lerle ezi lenler a rasında eşitsiz l i k hüküm sü rme­ si nden iba ret olan gerçek d u ru m u bu sözcüğün ne kadar �izlediğini ve başka türlü gösterdiğini hemen hemen kavrıyamamaktad ı r.» (s. 28). «Çağdaş kapita l ist end üstri toplu mu» koşul ları içinde egemen sınıfın egemenlik a racı olan devletin karakterini beli rlemek çok daha güç o l m a k­ tad ı r. Bu konu, Ma rksistleri n önünde geniş bir a raştı rma a l a n ı d ı r. E. Şarf' ı n kanısına göre, M a rksist düşünce, b u a landaki çaba larını «her şeyden önce, kapita list devlet pol itikasının i nsanlığa düşman genel doğ rultusun u v e sınıf karakterini açıklama» işi üzeri nde yoğ u n laştı rma l ı d ı r. (s. 33). Yazar, bazı Batı Avrupa ü l kelerinde «yeni sol» dedikleri a k ı m ı n şu veya bu ölçü­ deki başarısının, Ma rksistlerin bu a l a nda geri ka l m ışlığ ı n ı ispat ettiğ i ka nısındadır. E. Şa rf, demokrasi üstü ne ta rtışma larda bazı Ma rksist teorisyen leri n , Sta lin'in kişi liğini putlaştı rma olayı n ı n etkisi a ltında beliren yozlaştı rma­ ları sık sık ortaya koya ra k kınamaya ağırlık verdi kleri ni söylüyor. Bu hata­ ların eleşti ri lmesi gereğini kabul etmekle beraber, böyle eleşti ri n i n, «yoz­ laştırma ile sosya lizmin aslını ve özünü ayı rdedemediği, bir yandan sosyalist demokrasinin üstün l ü k değerleri n i göstermeyi ve sosya list kaza­ n ı mların önemini belirlemeyi ihmal ettiğ i ta kdi rde, bir bakıma sosya lizmi karalamak halini a ldığı ve doğrudan doğruya d üşman ajitasyonuna yar­ d ı m ettiği» gerçeğine de işa ret ediyor. (s. 33). B u rj uva demokrasisinin sahteliğini bi rçok konkre örneklerle gösteren yazar şöyle devam ediyo r : «Demokrasi, kel i menin ta m a n la miyle, kapita list top l u mdaki eşitsizlik, sömürü, başkasının emeğ ini ve ürününü benimse­ mekle bağdaşması m ü mkün o l m ıyan i nsan onurunun tem i nat a ltına a l ı n ­ m a s ı n ı gerekti rir. 1 971 Fransız Anayasası nda tesbit edilen v e başkasına zararı olm ıyan her şeyi yapabi l m e hakkı anla m ı na gelen hü rriyet kavra mı, ne yandan baksak, anca k ezenlerle ezi lenler a rasında eşitsizliğin o rtadan ka l ktığı ve kişi nin ana çıkarları ile bütü n top l u m u n çıka rla rı n ı n bağdaştığı toplumda gerçekleşti rilebilir. Böyle bir bağdaşma ve uyg u n l u k da sadece sosya lizmde m ü mkündür.» (s. 36). Fakat, yaza rın da kabul ettiği gibi, sosya lizmde soyut hü rriyet, soyut demokrasi yoktur. Emekçi leri n yeni hakları yararına, bütün top l u m u daha i leri özg ü rleştirme ve demokratikleştirme yara rına, demokratik hakların bazılarına belirli ve geçici sınırl a m a l a r koymak gerekiyor. «Bu böyle olsa da,» d iyor yazar, «geniş h a l k yığ ı n l a rı zararı na kullanılan i mtiyazları orta­ dan ka l d ı ra n bu yeni demokrasi, eski burj uva demokrasisinden mi lyon­ larca kere üstündü r.» (s. 37). Sosya list demokrasinin mu htevası ve ka rakteri hakkındaki d üşü nceleri ni böylece gel iştiren yazar, top l u m u demokratikleştirme sü reci nin, belirli sosya l-ta rihsel koş u l l a r, kuvvetlerin dü nya çapında çatışması şartları içinde g eçtiğini söylüyo r : «Demokrasiyi eni ne-boyuna daha da gel iştirme yol un­ daki her a d ı m, düşmanın, sosya lizmin başarı larına zcirar verme ça balarına karşı y ü rütülen m ücadeleye sıkı sı kıya bağ l ı d ı r.» (s. 37) Bu da, bizi, sos317


yalizmde emekçi leri n h ürriyeti ni, aynı zama nda, onların d ü nya emper­ yalizmini yenme g ü c ve yeteneklerinin beli rled iği sonucuna götürür. Yazar, burada, sosya list devletler sistemi n i n meydana gelmesi ve geliş­ mesiyle i l g i l i olara k d ü nyada yer alan değişikli klerin , Avusturya Komünist Partisi de dahil, d iğer komü nist partileri için sosya lizme ba rışçı yoldan geçmeye yönel me ola nağ ı ya rattığ ı n a da işaret etmektedir. Broşü rü n son bölü m lerinde, topluma sın ıfsal, sosya l ist bil i nci yerleştirme çalışmaları n ı yeni bir d üzeye, bilimsel-teknoloj i k devrim yüzyılına, dü nya sosyal ist sistemi nin dü nya p rati k yaşa ntısında çözümleyici etken haline gelmekte olduğu çoğa uygun d üzeye çıka rma gereğinin şart kıldığı p rob­ lemler etrafı i şeki lde incelenmektedir. Bilgi'nin hızla a rtması, enformasyon a raçları n ı n a labildiğine g el i şmesi, kapitalist ülkeler ayd ı n l a rıno, demok­ rasi, barış ve sosya lizm u ğ rundaki bi rçok çarpışmalarda da i lerici bir rol oyna ma olanağı vermekte ve ayd ı n l a r z ü m resi işçi sı nıfından yana müca­ dele y ü rütmektedir. Bununla beraber, E. Şarf, «Bütün ü lkeler ayd ınları, b i rleşiniz !» şiarı n ı n ne kadar temelsiz oldt.ığ u n u da bel irtmekted i r ; zira böyle bir çağ rı n ı n a rkasında, bunu ortaya atanların, sosyalist ü l kelerdeki aydınlarla kapita list ü l keler aydınların ı n d u rumlarını eşitleme a rzul a rı g izlenmektedi r, ki bu da gerçeğe tomomiyle aykırı d ı r. Yazar, işçi sınıfın ı n, komünistlerin davasiyle bilim a rasında ki ittifa kta henüz gerektiğ i gibi i d ra k edilememiş yüce b i r kuwet görmekte ve şöyle demektedi r : «Işte, mesele, bu kuwete bilinç, ma nevi yakı nlaşma yönünde atı lım, fikirlerin diyalog ve bir cephede bi rleşmesin i kaza n d ı rmaktır.» (s. 43) Ne v.o r ki. ideoloj i a l a nında akı ncı olmak, başka fiki rler ka rşısı nda ta hammü lsüz olmak demek değild ir. Netekim, yazar şöyle d iyor: «Fi kirlerin d iyalog ve cephe birliği, değişik kanılara rağ men, demokrasi, barış ve sosyalizm savaşının ona soru nlarında eylem birliği orta mı a rama çaba larına bağlı olmalıdır.» (s. 43). Bundan sonra, Avusturya'daki d u ruma ve problemlere geçen yazar, sınıfsal i deolojiyi yoketme ve emekçi leri ideoloj i k bakımdan siıahsızla n ­ d ı rma a macını g üden Avusturya Sosya list Partisi'nin politik doğrultusunu incelemektedir. Bu i ncelemeden de, bugün komü nistlerin di kkatlerinin, p a rtinin ideoloj i k d üzeyini yükseltme soru n u üzeri nde yoğ u n laşmasına her zama nkinden daha ziyade i htiyaç olduğu sonucunu çıka rmakta ve şöyle demektedi r : «Bilimsel-teknoloj i k devrim, sayısız yeni p roblemleriyle, bunu gerektiriyor. Izlediğ imiz ittifa klar a rama politikası, bizi g i ttikçe o rta n iste mlerle karşı karşıya getiren bu politika ve işçi sınıfının kendi yapısın­ daki değişimler bunu gerektiriyor.» (s. 56). E. Şarf'ın broşü ründen edindiğ imiz izlenimler genelleştiri l i rse, deni le­ bilir ki, yaza rın bütün fikirleri nin tartışma götürmiyeceğ ini söyliyemesek de, bu kitabın önemi, her şeyden önce, yaptığı i n celemeyle, çağ ı m ı z koşul­ l a rında burjuva ideoloj isine karşı savaşta M a rksist-Leninist ideolojinin etkin b i r siıah olarak nasıl kullanıl ması gerektiğ i n i göstermesindedir. P. H.

318


Ozel sayfa ları m ız TURKiYE KOMUNiST PARTiSI M ERKEZ KOMiTESI, 30 N iSAN 1 969 G U N KU TOPLANTıSı N DA, M i LLETLERARASı KOMUNiST VE ıŞÇi PARTi LERi DANIŞMA TOPLANTISI HAZıRlıK KOM ISYO N U N U N MART 1 969 OTURUMLARı N I N SON UÇLAR ı N ı GOROŞEREK AŞAG I DAKI KARARI ALM ıŞTı R : TKP, 1 960 yılından b u yana m i l letlerarası ala nda meydana gelen sosyal ve politik olayların komünist ve işçi pa rtileri n i n yeni b i r danışma toplan­ tısı nı gerekli kıldığı görüşünü ısra rla savu n m u ş ve böyle bir toplantı n ı n gerçekleşmesi a macına yöneltilen bütün hazı rlı k ça rışmaları na aktif ola ra k katılmıştır. TKP, d ünya komünist h a reketinde birliğin kuwetlendi ri l m esi yolunda önemli b i r aşama olacağı n a inandığı yeni bir danışma topla ntısı içi n gereken şartların bugü n tamamiyle olgunlaştığı, hazırlıkların s o n safhaya u laştığ ı inancındadır. TKP Merkez Komitesi, Danışma Hazırl ı k Komisyonu'nun meydana getir­ diği ana belge tasa rısını etraflıca i ncelemiştir. Bu belge, kom ü n ist ve işçi partileri temsilci leri nin ta m bir hak eşitl iği prensibine dayanan kollektif ça lışmalarının ürünüdür ve 1 968 Budapeşte Danışma Toplantısı kara rla­ rın a tamamiyle uyg u n d u r. TKP Merkez Komitesi, oybirliğiyle tasvip ettiği bu belge tasarısının yeteri kada r işlendiği, danışma topl a ntısına sunu la­ cak olgunluğa geldiği i n a ncında d ı r. TKP Merkez Komitesi, Hazırl ı k Komisyonu'nun, Milletlerarası Da nışma Toplantısına sunulmak üzere aldığı diğer bütün kararları beni mser, büyük Leni n'in yüzüncü doğ u m yıldön ü m ü n ü n kutlanması kararını alkışlar. Milletlerarası komü ni st ha reketi n i n ve yeryüzünün bütün a nti-emper­ yalist, ilerici, barışçı g üçleri n i n, bu a rada Türk e m ekçi leri n i n ve bütün Türk halkının menfaatleri, komünist ve i şçi partilerinin önümüzdeki da­ nışma topla ntıs ı n ı n başarı sıyla s ı kıca bağ l ıdır. TKP, gerçekleşmesin e yar­ d ı m etmeyi enternasyonal bir ödev bildiği bu danışma toplantısı n ı n başa­ rısı içi n eli nde olan her şeyi yapmaya hazı rd ı r. TURKIYE KOMONiST PARTiSI MERKEZ KOMITESi ÇEKOSLOVAKYA KOMUNIST PARTISI BIRi NCI SEKRETERi G OSTAV HUSAK YOLDAŞA Değerli Husak yolda ş ! Çekoslovakya Komünist Partisi Merkez Komitesi Bi rinci Sekreteri seçi l­ meniz dolayısiyle Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi ve bütün Türk 319


komünistleri a d ı na Sizleri candan kutlar, bu soru m l u ve şerefli görevde büyük başarı l a r di leriz. Biz, Türk komünistleri, Çekoslovakya 'da sosya lizmin kaza n ı mları n ı savu n ­ maya, Marksizm- Leninizm v e proleta rya enternasyonal izmi bayra ğ ı n ı y ü k­ seklerde tutmaya azimli Çekoslova kya lı yoldaşları mızın sevi nçleri n i pay­ laşıyoruz. TORKIYE KOMUN IST PARtiSi 29. 4. 1 969 M ERKEZ KOMITESI BIRI NCi SEKRETERi YAKUB DEMi R ALMANYA KOMUN IST PARTISI i. KONGRESiNE Değerli yoldaşla r ! Türkiye Komün ist Partisi Merkez Komitesi, bütün Türk ko mün istleri a d ı na, Alma nya Komü nist Pa rtisi n i n i . Kongresini ve anun şahsında bütün Alman kom ün istleri n i hararetle selÔ m l a r. Alman proleta rya s ı n ı n Ma rksçı - Leninci avangardı, devrimci gelenekle­ ri nin m i rasçısı olan Almanya Kom ü n ist Partisi, işçi sınıfının ve bütün emek­ çilerin hayati menfaatleri, demokrati k hakları uğru ndaki mücadelesi ne önderlik ediyor, memleketin bütün i lerici, demokratik kuvvetleri nin, sal­ d ı rgan em perya list, mil itarist, revanşist hôkim çevrelere, soyg u ncu tekellere karşı mücadelede bi rleşmesi için savaşıyor. AKP m i lletlerarası komünist hareketi nin M a rksizm-Len inizm ve prole­ ta rya enternasyonalizmi temel i üzerinde birl i k ve dayanışmasının kuvvet­ lendiri i mesi uğrundaki ortak m ücadelemizin a ktif ve sebatl ı bir savaşçı­ sıdı r. Alman komü n istleri, e m perya lizmin azgı nca saldırısına kahrama nca göğ üs gererek savaşan Viyetnam ha lkını, Ameri kan ve Batı Al ma n ha rpçı çevreleri n i n tahrik ve teşvi kiyle isra i l ekstrem istlerinin saldırısına uğrayan Arap halkları n ı ve bağımsızi ı kları uğrunda savaşan halkları bütün g ücle­ riyle destekliyor. Biz, Türk komünistleri, ü l kemiz emekçi leri n i n en köklü menfaatlerini savunmak için, halkımızın milli kurtuluşu ve bağ ımsızlığı için savaşa atıl­ dığımız gü nden beri ve en çetin şartlar a ltında geçen uzun mücadelemiz yıllarında daima Alman kom ünistlerinin, bir proletarya enternasyona lizmi örneği ola n ka rdeşçe yard ı m larını görd ü k ; bunu şükra n la anmak isteriz. işçi sınıfının haklı dôvası, Alman halkının gerçek kurtuluşu, barış, demok­ ra si ve sosya lizm uğrundaki mücadelenizde, sizlere büyü k başarı lar di leriz. Yaşasın Alma nya Komünist Pa rtisi ! Yaşa sın mil letlerarası komünist ha reketi n i n sarsı l maz Ma rksizm-Leni­ nizm ve proleta rya enternasyonalizm i temeli üzeri nde birliğ i ! 7. 4. 1 969 TORKiYE KOMUN iST PARtiSI M ERKEZ KOMiTESi 320


ıÇiNDEKILER

Gelişmiş ka pitalist ü l kelerde işçi sınıfının d u ru m u .

241

Komünist ve işçi partilerinde Knut Yespersen

Birlik ve ötesi (Danimarka Komü nist Pa rtisi n i n XXi i i . Kongresinden notlar) .

.

.

261

Kardeş Partilerin tecrübe/eri lştvan Sirmai

Macar Sovyet C u m h u riyetinden a l ı nacak bazı dersler .

268

Lenin'in doğumunun 99'uncu ylidönümü münasebetiyle

G ü n ü m üzde Leniniana

278

O. Obiçkln

Lenin'in can yoldaşı

288

Fikir değiş-tokuş forum u Nikolay Inozemtsev

Emperyalizmin bug ünkü stratej isi n i n be l libaş l ı özelli kleri .

.

.

.

293

O/ay/ar ve yanklian Gözlemci

Emperya listler gerg i n l i ğ i artırıyor .

307

Kitap/ar ve dergi/er

Ideoloji kom ün istlerin e n etki l i siıôhıdır .

.

.

.

.

.

.

.

.

315

özel sayfalar

TKP MK'nin 30 Nisan g ü n l ü kararı .

31 9

ÇKP Biri nci Sekreteri H usak yoldaşa

31 9

Alman Kom ün i st Partisi 1. Kongresine .

320


B A R I Ş

V E

S O S Y A L I Z M

P R O B L E M L E R

ingiliz c e si:

Centra l Books Ltd., 37 G rays i n n Road, London, W. C. 1 . italyancas ı :

Li b reria Rinascita, Via delle Botteg he, Oscu re 2. Roma Almancas ı :

..G LO BUS»-Vertrieb auslöndischer Zeitschriften, W i e n XX, Höchstödtplatz 3 Yunancası (Kıbm'ta):

La i ko n Pra ktorion, Tri coupi Street, 53 r., N icosia Ruşcası :

Stredi sko pro rozsirova n i tisku, Pra h a 6, Tha k u rova 3 Fransızcası :

Societe d ' Ed ition et d ' Enformation 9, Bou levard des Ita liens Paris (2e) Ispanyalcası :

Ediciones Pueblos U nidos Casi ıla Correo 589, M ontevideo Japoncası:

N a u ka Ltd ., 2, Kanad-Z i n bocho 2-chome, C hiyoda -ku, Tokyo isveç dilinde:

Arbetarku ltur, Södera rmsvagen 36, Johan neshov 6, Stockholm Bulgarcası :

Raznoiznos, I, Rue Tza r Assen, Sofia Türkç e si:

.. Y E N i Ç A G » - Stredi sko pro rezsi rova n i tisku, Pra h a 6, Thakurova 3

Fiyatı 1 l i ra


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.