Cezayir Ulusal KurtuluĤ Cephesi lideri Ahmed Ben Bella ile söyleĤi:
‘KüreseleĤme çözüm deùil’
Say×: 166
10 Ocak 2002
Sayfa:9
Biz yoksullaĤÁrken, kaynaklar bankalara aktarÁlÁyor
Arjantin kanÁtladÁ, isyan kazandÁrÁyor
Holding bankalarÁna kÁyak Alternatifiniz var! Sayfa:3 Sayfa:4
500.000 TL
úüte IMF program×: Doùalgazda soygun... eùitim ve saùl×ùa s×f×r kaynak... her gün zam... savaü k×ük×rt×c×l×ù×... özgürlüklere polis bask×s×... IMF ve Bush’a uüakl×k... iüsizlik... yoksuldan al, zengine ver... banka hortumlama... doland×r×c×l×k... tar×m× çökertme... harçlara zam... kaynaklar bankalara... HADEP’e kapatma tehditi... cezaevlerinde ölümler...
Hangisi halktan yana?
Soyguncu hükümet ARJANTúN: UMUT VE DøRENøù!
i S T i FA !
2
10 Ocak 2002
F tipinde çözüm için giriĤim
Orta Doùu'da kanlÁ planlara hayÁr!
Irak'tan elinizi çekin! Ö oksul insanlar×n kan× döküldükçe zevkten dört köüe olan Türk boyal× bas×n× 5 Ocak'×n Türkiye için yeni bir milat olacaù×n× balland×rarak anlat×yor. Ne olacak 5 Ocak'ta? Ecevit, yan×nda D×üiüleri Bakan× Cem ve bilimum zenginle birlikte ABD'ye gidecek. Medya, Bush'un Ecevit'i ABD'ye çaù×rmas×n× neredeyse yüzy×l×n olay× ilan edecek. Bu yüzden Ecevit'in fiziki ve politik performans×n×n çok önemli olduùunu ilan ediyorlar. 4- 8 Ocak tarihlerinde gerçekleüecek görüümelerde Türk heyeti Bush'un d×ü×nda IMF ve Dünya Bankas× (DB) yetkilileriyle de görüüecek. 5 Ocak gerçekten de çok önemli bir milad m×?
Y
PazarlÁùa deùil yalvarmaya Türkiye'nin Arjantin'e benzemediùini söyleyenler, özellikle Afganistan savaü×ndan sonra Türkiye'nin ABD için vazgeçilmez bir müttefik olduùunu ve ABD'nin Türkiye'ye ihtiyac× olduùu için zorunlu olarak her türlü yard×m× yapmak zorunda kald×ù×n× anlat×yorlar. ûimdi de, yine Türkiye'nin bölgesel gücü nedeniyle Bush'un Ecevit'le anlaümak için ABD'ye çaù×rd×ù×n× iddia ediyorlar. Bu, kuyruklu bir yalan. Tipik bir milliyetçi hayal! Ecevit yan×ndaki 200 kiüiyle birlikte pazarl×k yapmaya deùil, Bush'a yalvarmaya gidiyor. Türk egemen s×n×f×n×n ve onun hükümetinin gücü ABD sermaye s×n×f×yla pazarl×k yapmaya yetmez. Heyet daha üimdiden Türkiye'nin ABD'ye olan 6 milyar dolarl×k borcunun silinmesinin isteneceùini aç×klad×. ABD Afganistan'× bombalamaya baülad×ù×nda da benzer bir yalvarma durumuyla karü×laüm×üt×k. F×rsatç× hükümet askeri borçlar×n silinmesini istemiüti. Kaç yoksul Afganl×n×n öldüùü deùil, bu ölümler sayesinde ne kadar borçtan kurtulacaù× hükümet için daha önemliydi. Türk sermaye s×n×f× ve onun IMF uüaù× hükümeti, egemenliùini sürdürmek için ABD'ye hizmet etmeye zorunludur. Bu yüzden K×br×s konusunda as×p keserken, y×llara dayal× sald×rgan K×br×s politikalar×ndan bir günde geri ad×m atmak zorunda kald×. Milliyetçi hayaller suya düütü.
Bütün dünyada, milyonlarca insan savaĤa hayÁr diyor! Irak'a dokunmayÁn ABD'deki görüümelerde Türkiye'nin dört önemli gündemi olduùu söyleniyor. Irak sorunu, K×br×s, Avrupa Birliùi ve ekonomik kriz. Gerçek gündemin ise ABD'nin Eylül'den sonra t×rmand×rd×ù× terörist sald×rganl×klar×n×n bir parças× olarak Afganistan'dan sonra yapmas×na kesin gözüyle bak×lan Irak operasyonu. Bush, kulaù×n× çekmek için Türk heyetini çaù×rd×. Kulaù×n×n çekileceùini anlam×ü olsa gerek ki Ecevit üimdiden söylediklerini yutmaya baülad×. Irak operasyonu ilk gündeme geldiùinde, MGK baükan× ve baübakan bunun yanl×ü bir ad×m olacaù×n× beyan etmiülerdi. Ecevit son aç×klamas×nda ise üunlar× söyledi: "Türkiye'yi Saddam deùil Irak ilgilendirir". K×sacas×, Saddam'× öldürebilirsiniz, devirebilirsiniz. Hükümetin tek bir derdi var. ABD istediùi kadar Irakl× öldürebilir, Irak yönetimini bombalar×yla devirebilir. Yeter ki bir Kürt devleti söz konusu olmas×n. Irak'×n bütünlüùü bizim için çok önemlidir diyen Ecevit'in aùz×ndaki as×l bakla bu. Eylül'den sonra emperyalistlerin gözü dönmüü sald×rganl×ù×, "terörizme karü×" baülatt×ù× haçl× seferiyle, bütün hakim s×n×flara kendi içlerindeki sorun-
lar× "halletmeleri" için çok uygun bir siyasal ortam yaratt×. 57. hükümet bir yandan bu ortam× deùerlendirmek istiyor. Kürt sorunundan tavizsiz bir biçimde s×yr×lmak için f×rsat kolluyor. Orta Doùu'da emperyalist müdahale ve Irak operasyonu ise hükümeti bu aç×dan düüündürüyor. Baüka bir aç×dan deùil! ABD istedikten sonra hükümet Bush'un Irak savaü×na da ortak olmak zorunda. Ama bir ‘koyup üç almak için’ deùil. Kendi iç meselelerini halletmek ve ABD'den kalan art×klardan faydalanmak için.
Milliyetçiliùe ve savaĤa hayÁr! Afganistan savaü×na Türkiye'de halk×n yüzde 80'i karü×yd×. Bu IMF uüaù× hükümete halk×n yüzde 90'× karü×. Irak'a bir operasyon da banzer bir öfkeyle karü×lanacak. Hükümetin krize ve kendisine duyulan öfkeyi, Bush'un emirlerine uyarak milliyetçi temelde sönümlendirmesine karü×, Irak'a müdahaleye karü×, kan ak×t×lmas×na karü× mücadele edelim.
ABD Irak'tan elini çek! Türkiye'nin Irak üzerinde kanl× oyunlara ortak olmas×n× yolu IMF uüaù× hükümetin devrilmesidir. Emperyalizm körfez'den defol!
AB için, demokrasi paketlendi!
57. Hükümet her sald×r×s×n× paketleyip, programlay×p karü×m×za getiriyor. Hep bir ev ödevini yetiütirme telaü× içinde. ûimdiye kadar IMF ve AB için onlarca tasar× yasalaüt×. Ecevit'in, Bush'un huzuruna ç×kmas×ndan önce, dokuz yasan×n görüüülmesi hedefleniyor. MHP dokuz ×ü×k doktrininden ilhamla, dokuz günde, dokuz saat çal×üarak dokuz yasa ç×kar diyor. Avrupal× patronlar×n birliùi olan AB ye kat×lmak için hükümet mini demokrasi
paketi olarak adland×r×lan uyum yasalar×n× ç×karmaya çal×ü×yor. Bir yandan tüm hak ve özgürlüklere sistematik olarak sald×ran hükümet diùer yandan düüünce ve ifade özgürlüùünün önündeki engelleri ve ölüm cezas×n× kald×rmaya çal×ü×yor. Elbette ki demokrasi, hiçbir burjuva hükümeti gibi, 57. Hükümet taraf×ndan da bize sunulmayacakt×r. Sahip olduùumuz bütün demokratik haklar burjuvaziye raùmen ona karü× mücadele ederek üekil-
lendi. Avrupal× patronlar, Türkiye' ye daha yoùun sömürü için, çal×üanlar×n s×rt×ndaki sopay× daha iyi kullanmas×n× öneriyorlar. Türkiye'nin AB üyeliùi için sorun asl×nda yerine getirilmesi istenen siyasi kriterlerden kaynaklanm×yor. Kriz içinde ç×rp×nan, dünyan×n en borçlu ülkesi olan Türkiye ekonomisinin getireceùi yükleri ve riskleri taü×mak istemiyorlar. Her demokrasi laf×n× duyduùunda MHP, doùal bir refleks olarak diülerini gösteriyor. Irkç×l×ù×n× 'hasasiyetlerimiz' olarak meürulaüt×ran MHP bu politikalar×yla Avrupal× patronlardan çok taban×na mesaj vermeyi hedefliyor. AB' ye uyum için ana dilde eùitimin önündeki yasal engeller kald×r×ld×. Fakat bu hakk× kullanmaya çal×üan öùrencilerin baü×na gelmeyen kalmad×. Dilekçe veren öùrenciler bask×lara, soruüturmaya ve polis cop-
una maruz kald×lar. En son, Marmara Üniversitesinde yaüananlar bu hükümetin demokrasi anlay×ü×n× çok iyi özetlemekte.Üniversitedeki Güvenlik Amirliùi dilekçe veren öùrencileri yemekhaneye çaù×r×p sorgulad×ktan sonra, ç×k×üta ülkücü faüistler sald×rd×.Yaralanan bir kiüi hastaneye kald×r×ld×. Adalet Bakan× MHP' yi idam cezas×n×n kald×r×lmas× için ikna etmeye çal×ü×rken, ölüm orucundakilere tutumu ile eüi görülmemiü bir vahüetin sorumluluùunu taü×yor. F tipi için gerçekleütirilen katliam bir yana son alt× y×lda gözalt×nda ölenlerin say×s× h×zla artt×. Ölümlerden dolay× yap×lan 2 üikayetten sadece 9 'una ceza verildi. Demokrasiyi, Brüksel'de AB zirvesini basan 30 bin anti kapitalist ve iüçinin de gösterdiùi gibi mücadele içersinde kazanacaù×z.
lüm orucu eylemi 5.ay×na giriyor. Operasyonda ve açl×k grevinde ölenlerin say×s× 00'e ulaümak üzere. Bu kadar insan hayat×n× kaybetmiüken, hükümet kay×ts×zl×ù×n× sürdürüyor. Kay×ts×zl×k bir yana ald×ù× tutum daha da çok insan×n ölmesine yol aç×yor. úzmir, Ankara ve ústanbul barolar× çözüm için yeni bir öneri gündeme getirdi. Üçer kiüilik üç hücrenin kilitleri aç×larak dokuzar kiüilik ortak yaüam alanlar× haline dönüütürülmesi talebiyle baülat×lan kampanyada tutsaklar×n da yaklaü×m× olumlu. Hükümet bu öneriye de kay×ts×z kalmay× sürdürüyor. Yüzlerce insan ölüm orucu sonucunda sakat kald× ve hayat×n× yaln×z baü×na sürdüremeyecek noktaya gelenler çoùunlukta. Tahliye iülemleri geciktiriliyor ve zaman×nda yap×lm×yor. D×üar×da yapt×klar× içeride yapt×klar×ndan farks×z. D×üar×da yapt×klar×yla yüzlerce insan×n açl×ktan, sefaletten ve s×k×nt×dan ölüm noktas×na getiren hükümetin yapt×klar×, hapishanelerde daha gözle görülür bir halde. Daha fazla ölüm olmamas× ve tutsaklar×n taleplerinin kabul edilmesi için bu hükümet gitmeli. Ölüm orucu eyleminin baùlanacaù× yer, IMF uüaù× hükümete karü× öfke olmal×.
Euro'nun gerçek yüzü uro, k×ta coùrafyas×nda finans tekellerinin ve sermayenin hakimiyetini pekiütirmenin, özelleütirmelerin ve yeniden yap×lanman×n arac× olacak. Avrupa sermayesinin güçlenmesine hizmet eden mekanizmalar×n yan×nda tutum almamam×z gerekir. Aral×k ay×n×n ortas×nda, Brüksel'de Avrupa sermayesinin liderleri Kraliyet Saray×'nda toplan×rken, sokaklar× dolduran 30 binden fazla iüçi, emekçilerin ç×karlar×n× "sosyal Avrupa" talebiyle yükseltiyordu.
E
Türk-ĂĤ’ten ‘Ĥahin’ rapor ral×k ay×n×n ortalar×nda Belçika'da binlerce emekçi, Avrupa Birliùi'ne karü× yürüyüüler düzenlerken, ayn× tarihlerde Türk-úü, Cumhurbaükan× Sezer'e, 'Türkiye-AB iliükileri' ile ilgili bir rapor sundu. Devletin resmi politikas×ndan bile daha 'üahin' bir üslupla yaz×lan raporun, Sezer ve D×üiüleri Bakanl×ù×'n×n, son ilerleme raporuna iliükin; 'olumlu bulduk' aç×klamalar×n×n ard×ndanCumhurbaükan× ' na sunulmuü olmas× önemli. Belli ki Türk-úü, Avrupa Birliùi'nin, 'memleketi bölme' giriüimine karü×, devletin bir k×sm×n× uyarmaya karar vermiü. úüin garip yan×, Avrupa'daki sendikalar AB karü×t× gösteriler yaparken, Türk-úü'in AB'ye girmekten yana olduùunu, fakat öne sürülen koüullar×n kabul edilemez olduùunu aç×klamas×. Türk-úü'in, AB'ye üyelikten yana olduùu raporun yedi ayr× yerinde vurgulanm×ü. IMF ve AB'nin dayatt×ù× uyum yasalar×n×n meclisten h×zla geçmesi, 'çok olumlu bir geliüme' olarak deùerlendirilmiü. Fakat, raporun geneline yay×lan, 'biz ne yaparsak yapal×m, bu Yunanistan bizi içeri almayacak' havas× var. K×br×s'×n 2002 y×l×nda AB üyeliùine al×nacak olmas× ise, Türk-úü'e göre tam bir felaket! Raporda, 'memleketi bölme' giriüimleri tarif edilirken, Avrupa Parlementosu'nun, az×nl×klar, Ermeni soyk×r×m×, ve Patrikhane konular×ndaki tutumu, milliyetçi bir üslupla anlat×l×yor. Türk-úü, ortal×kta esen milliyetçi rüzgara kendini o kadar kapt×rm×ü ki, AB'ye eleütirileri aras×nda, 'iüçi s×n×f×n×n daha fazla sömürülecek olmas×' konusunda en ufak bir laf etmeyi bile düüünmemiü. Gümrük Birliùi'ne yöneltilen eleütiriler ise, 'art×k patronlarda bizim gibi düüünüyor' gibi, nereden ç×kt×ù× belli olmayan argümanlarla güçlendirilmeye çal×ü×lm×ü. Bilmeyenin, MHP taraf×ndan yaz×ld×ù×n× çok rahat düüünebileceùi raporla, Türk-úü kendisini, úüçi Partisi'nden, MHP'ye kadar uzanan, 'milliyetçi AB karü×tlar×' cephesinin içine atm×ü oldu. Türk-úü, eùer AB'ye karü× mücadele etmek istiyorsa, yüzünü faüistlere deùil, Avrupa'da ve Türkiye’de iüçi s×n×f×n×n ç×karlar× için sürdürülen 'AB karü×t×' mücadeleye çevirmek zorunda.
A
3
10 Ocak 2002
diyor ki... Arjantin kanÁtladÁ : isyan kazandÁrÁyor
Alternatifiniz var! 57. Hükümet IMF ve Bush'a yaverlikte s×n×r tan×maz hale geldi. IMF at diyor, hükümet at×yor. ûubat krizinden bu yana .5 milyon kiüi iüsiz kald×. Bu yetmedi, kamuda çal×üan yüz binlerce iüçi hükümetin hedefi haline geldi. Binlerce banka çal×üan×, bas×n çal×üan× da bu hükümet döneminde iüsizler ordusu aras×nda yerini ald×. IMF sat diyor, hükümet sat×yor. 57. Hükümet özelleütirme üampiyonluùuna oynuyor. Telekom ve Tekel'in özeleütirilmesine h×z verildi. Devlet lojmanlar× ve arazileri sat×üa ç×kart×l×yor. IMF kapat diyor, bu hükümet kapat×yor. Devlet Su úüleri, Karayollar× Genel Müdürlüùü gibi kurumlar×n bölge müdürlükleri kapat×l×yor. Bütçeden yüzde birlik kaynaù×n bile aktar×lmad×ù× saùl×k ve eùitim gibi, yol ve su gibi kamu hizmetleri yok ediliyor. Özel sermayeye aç×l×yor. IMF gaspet diyor, hükümet gaspta s×n×r tan×m×yor. Nemalardan sonra, iüçilerin ikramiyelerine göz koyuyor. IMF kurtar diyor, hükümet bedelini emekçilerin zamlar, özelleütirmeler ve iüsizlik olarak ödediùi dolarlarla, tümüyle emekçilerin olan paralarla banka sahiplerini ihya ediyor. Banka kurtarma operasyonuyla yüzümüze baka baka emekçilerin cebinden al×p banka sahiplerinin cebine koyuyor. IMF program×n×n uygulanmas× yasal bir soygundan baüka bir üey deùil. "Temiz siyaset adam×" Ecevit'in baübakanl×ù×n× yapt×ù× 57. Hükümet döneminde yolsuzluklar×n yüzde30 oran×nda art×ü göstermesi tesadüf deùil. Vak×f kuran bakanlar×, kendi üirke-
tine ihale vererek depremzedelerin ac×lar× üzerinden dolar milyarderi olan siyasetçileriyle IMF politikalar× her yan×yla pisliùe bulanm×ü devlet yöneticileriyle bir avuç sermaye sahibini zenginleütiriyor. O kadar utanmazlar ki, devletin görevi halka hizmet etmek deùil de kâr elde etmekmiü gibi, gözümüzün içine baka baka, doùalgaz fiyatlar×yla oynayarak bizi ne kadar doland×rd×klar×n× tart×ü×yorlar. 57. Hükümet'in hiçbir meüruluùu, inand×r×c×l×ù× kalmad× art×k. Gözü dönmüü bir biçimde içeride ve d×üar×da "halk×n s×rt×ndan kazanç" saùlayan çok küçük bir sermaye grubuna hizmet ediyor. Bütçeden silahlanmaya, gizli polis teükilat×na, diyanete geçen seneye göre artan miktarlarda pay ay×r×rken, kamu hizmetlerine arkas×n× dönmüü vaziyette. Polisler en son teknolojiyle donanm×üken yeni bin y×l×n sözümona megapolü ústanbul'da emekçiler yaùmur sular×na kap×larak, evsizlik ve yakacaks×zl×ktan donarak yaüam×n× yitiriyor. Bu yüzden sadece havalar deùil, toplumsal öfke de sertleüiyor. únsani olan hiçbir yan× olmayan yöneticiler, 4 ayd×r, en temel, en geriye çekilmiü taleplerle süren ölüm oruçlar×n× görmezden geldiùi için, tutsaklar arka arkaya yaüam×n× yitiriyor. Halk×n oylar×yla iktidar olanlar, halk×n karü× olduùu her ad×m× at×yorlar. Halk, ezici çoùunlukla ABD'nin Afganistan'× bombalamas×na ve Afganistan'a asker yollanmas×na karü× ç×karken, hükümet Afgan halk×n×n kan× üzerinden Bush ve IMF'ye yaranmaya çal×ü×yor. ûimdi de ABD'nin Irak
üzerindeki kanl× planlar×na ortak olmak için, Ecevit 200 kiüilik bir heyetle Bush'tan direktif almaya gidiyor.
ZayÁf ve çaresizler! Doùalgaz soygununu protesto etmek isteyen küçük bir kalabal×k bas×n aç×klamas× yapmak istediùinde devlet sald×r×s×yla karü×laü×yor. Okullarda geleneksel olarak stand açan öùrencilere polis pervas×zca sald×r×yor. Bu sald×rganl×k, besbelli ki gücün deùil güçsüzlüùün sonucu. Sald×r×yorlar çünkü korkuyorlar. Sald×r×yorlar çünkü unutmad×lar. Aral×k 2000 tarihinden 200 Temmuz ay×na kadar milyonlarca iüçi, emekçi ve yoksul "IMF uüaù× hükümet istifa" sloganlar×yla öfkeyle, çat×üarak sokaùa ç×kt×. Ne kadar güçsüz ve bölünmüü olduklar×n× biliyorlar. KESK'in çok küçük güçlerle sahte sendika
Patlama tartÁĤmalarÁ, kongre hazÁrlÁklarÁ
KESK mücadele odaùÁ olabilir Uzunca bir süredir uluslararasÁ finans çevrelerinin ve onunla birlikte neredeyse sadece devrimci marksistlerin gözünü diktiùi iki ülkeden birinde, Arjantin'de sosyal patlama gerçekleĤti. Türkiye'nin Arjantin olup olmayacaùÁ, Türkiye'de emekçilerin öfkesinin ne kadar derin olduùu da tartÁĤÁlÁyor. KESK ise bu koĤullarda kongre sürecine girdi. KESK'in mücadelesine, kamu emekçilerinin bir on yÁl boyunca yürüttüùü direniĤe katÁlanlar ya da biraz da olsa bakanlar bilirler ki, ne zaman kongre dense bu örgütün mücadele düzeyinde bir gerileme yaĤanmÁĤtÁr. ĂstisnasÁz bütün KESK kongreleri mücadeleye "mola" verilen zamanlar olmuĤtur. Oysa eùer verilecekse mola, güç biriktirmek ve daha iyi savaĤmak için verilir. KESK mola verdiùinde ise kapitalist azÁnlÁùÁn ve devletin attÁùÁ adÁmlara öfkenin yoùunlaĤtÁùÁ, kitlelerdeki ve özellikle kendi tabanÁndaki emekçilerin taĤÁdÁùÁ mücadele etme isteùi pas geçilirir. Örgüt, iç hesaplaĤmalara gömülür, aùÁzdan hiç düĤmeyen birlik unutulur, KESK'i var eden yüzbinlerin iradesi hakim olan seçim sisteminin de "katkÁlarÁyla" bir kenara itilir. Benden dört senden üç olsun anlayÁĤÁ, çeĤitli "sendikal" anlayÁĤlar adÁna
savunulur olur. Sonuçta yönetimler deùiĤir, deùiĤmelidir de ama kamu çalÁĤanlarÁnÁn yaĤam standardÁ da negatif yönde deùiĤir. Sosyalist ĂĤçi gazetesi ve onun düzenli okuru olan kamu emekçileri ise KESK'in içine girdiùi her seçim döneminde en az "seçim" kadar baĤka Ĥeylerin de önemli olduùunu savnurlar. Örneùin bugün 2002 bütçesine karĤÁ toplumsal öfkeyi harekete geçirecek bir mücadele programÁnÁn hazÁrlanmasÁ gibi. MHP güdümlü bir "teĤkilata", Kamu-Sen'e sunulan devlet olanaklarÁnÁn, devlete baùlÁ kurumlarÁn resmi yazÁlarÁyla bu "teĤkilata" üye olma dayatmasÁnÁn kitlesel eylemlerle protesto edilmesi gibi...KatlanÁlmasÁ artÁk imkansÁz hale gelen IMF programlarÁna karĤÁ Emek Platformu bileĤenlerinin harekete geçirilme çabasÁ gibi... Evet, kongreler sadece seçimden ibaret olmamalÁ. Tüm gruplar yan yana, o çok önemli slogandaki gibi omuz omuza Türkiye sÁnÁf mücadelesindeki bu ileri mevzinin hareketi ileriye taĤÁyacak adÁmlar atmasÁ yönünde deùerlendirilmelidir. Sol sekterliùi bir kenara koyarak kongre süreçlerimizi ezilenlerin kürsüsüne çevirebiriz, "mola vermeden" yürüyüĤümüzü sürdürebiliriz.
yasas×na karü× verdiùi mücadele Meclisi üç kere bir kaç hafta t×kad×. Hükümeti iü yapamaz hale getirdi. Üstelik kör de deùiller, Arjantin'de olanlar× korkuyla izliyorlar ve mezarl×kta ×sl×k çalar gibi "Buras× Türkiye, burada olmaz" diye aùlaü×yorlar. Aüaù×daki öfkeyi, ne yaz×k ki sol önderliklerden ve politik olarak emekçilerin çok daha avantajl× olduùunu görmeyen sendikal önderliklerden çok daha iyi görüyorlar. Milyonlarca gözün üzerlerinde olduùunu biliyorlar. Sosyal patlamadan müthiü korkuyorlar. Arjantin devlet Baükan×n×n helikopterle kaç×ü× rüyalar×na giriyor. Bu yüzden zerre kadar toplumsal desteùi kalmam×ü olmas×na raùmen bu hükümet emekçilere tek bir taviz bile veremiyor. 0 kiüilik bas×n aç×klamas×ndan dahi korkuyor. Çünkü
bir kere ad×m at×ld× m× bunun sonunun Arjantin olacaù×n× biliyor. Bir kere düümeye baülarlarsa nerede duvara çarpacaklar×n× kestiremiyorlar. Zay×flar ve korkuyorlar. úüte bizim avantaj×m×z burada. Bu hükümet IMF program× ve desteùiyle ayakta duruyor. Demek ki tek bir IMF sald×r×s×n× durdurduùumuzda, bunun siyasi etkisi domino taülar× gibi olacak. Onlar kaybedecek biz kazanacaù×z! Arjantin'de emekçiler, ekmeùimize el koyanlardan ekmeùimizi nas×l alacaù×m×z×n yolunu gösterdiler. mecliste alternatif aramad×lar. genel grevlerle, iügallerle, isyanla haklar×n× ald×lar. Bugün karamsar olmak için tek bir neden dahi yok! Kazanabileceùimizi görelim yeter! Yeter ki birleüelim ve kazanmak için kararl× olal×m. Bugün örgütlenmek, öfkeyi örgütlemek için bütün koüullar uygun.
Enternasyonal Sosyalizm SayÁ 07 Ocak-ģubat 2002 • Arjantin’de IMF uĤaklarÁ devrildi • KÁbrÁs: ĂĤgale son! •Filistin direniĤi kÁrÁlabilir mi? • SavaĤ karĤÁtÁ hareket ve devrim • Emperyalizm Afganistan’a yerleĤti • SavaĤlar ve devrimler çaùÁ • Neo-liberal tuzaklara sosyalist yanÁt • Almanya: Kaybedilen devrim Ăki aylÁk politik dergi z Sosyalist iĤçi satÁcÁlarÁndan edinebilirsiniz z 0216 418 53 40
4
10 Ocak 2002
Biz yoksullaĤÁrken, kaynaklar bankalara aktarÁlÁyor
Holding bankalarÁna kÁyak
Sermayeye peĤkeĤ IMF'ye verilen söz gereùince banka kurtarma operasyonu ile yap×lmak istenen, hortumlanm×ü olup olmad×ù×na bak×lmaks×z×n, batacak durumda olan bankalara hazineden sermaye aktar×m× yapmak. IMF' den beklenen 0 milyar dolar×n, 5 milyar× iç ve d×ü faiz ödemesine ayr×lacak, yani daha gelmeden gidecek. Kalan 5 milyar dolar×n ise 4 milyar dolar× banka kurtarma operasyonu ad× alt×nda 5- 0 holding patronuna aktar×lacak. úüte IMF'nin borç ekonomisinin sonuçlar×. Kriz gerekçesiyle milyonlarca insan sefalet koüullar×nda çal×üarak hiç bitmeyen ve üstelik her defas×nda katlanarak artan iç ve d×ü borçlar×n faizini ödemek zorunda kal×rken, yarat×lan kaynaklar sermayeye aktar×l×yor. Dünyadaki ve Türkiye' deki gelir adaletsizliùinin ak×l almaz biçimde derinleümesinin ard×nda yatan çok uluslu üirketler, onlar×n tahsilatç×s× olarak çal×üan IMF, DTÖ, DB gibi kuruluülar×n uüakl×ù×n× yapan hükümetler. Yani sermayenin bit-
ünya Ticaret Örgütü, IMF ve Dünya Bankas×'n×n tüm dünyada sürdürdüùü talan ve yaùmalaman×n Türkiye'de tar×mdaki temel ayaklar×ndan birini oluüturan Tütün Yasas× bu günlerde bir üekilde uygulamaya sokulacak. DTÖ, uluslararas× üirketler yarar×na, ulusal devletlerle "gizli" anlaümalar yap×yor. Yap×lan anlaümalar× pek tabii ki gizli olduklar× için bizler bilemi-yoruz ama, hükümetler bu anlaümalara uygun yasal düzenlemeleri yap×yorlar daha sonra. Tütün Yasas× da daha büyük bir yapbozun bir parças× asl×nda. Tar×m tamamen çokuluslu üirketlerin denetimine geçiyor ad×m ad×m. Bu ise tar×m sektöründeki iüçiler için iüsizlik ve yoksul çiftçiler aç×s×ndan, art×k ekim yapmamak demek. Ayr×ca tükettiùimiz g×da maddelerinin hem üimdikinden çok daha pahal×ya bize gelmesi, hem de daha fazla müdahaleye maruz kald×klar× için (×slah amaçl× genetik oynama ve tercih edilen tar×m yöntemi) insan hayat×n× tehdit eden ürünleri tüketmeye baülamak anlam×na da geliyor. Tütün yasas× ile destekleme al×mlar×na son veriliyor, ekim alanlar× s×n×rland×r×l×yor ve uymayanlara hapis cezas× uygulanmaya baül×yor. Taban fiyat× uygulanmas×na son veriliyor. Sigara fiyatlar× serbest b×rak×l×yor. TEKEL özelleütiriliyor. Hükümet, DTÖ ile gizli anlaümalar× gereùi tütün sektörünü çok uluslu üirketlere teslim ediyor. Bu ise, alt× yüzbin insan için, bundan sonra nas×l yaüayacaklar× sorununun gündeme gelmesi demek.
D
y×l Kas×m ay×nda patlak veren mali krizin ertesinde, Geçen devlet batan bankalara el koydu. Bankalar×n aç×ù× görev zarar× olarak olarak hazineden ödendi. Yani Murat Demirel'in sahibi olduùu Ege Bank arac×l×ù× ile hortumlad×ù× ,3 milyar dolar çal×üanlar×n s×rt×ndan ödendi. Murat Demirel yaln×z deùildi; Engin Civan, Dinç Bilgin, Cavit Çaùlar gibi isimlerin, ordu-mafyapatron iübirliùi ile hortumlad×klar× 0 milyar dolarda çal×üanlara yükletildi. Kas×m sonu itibariyle çeüitli dönemlerde fona devredilen bankalara hazineden 20 milyar 54 milyon dolar aktar×ld×. Bu bankalar×n birikmiü zarar× ise 5 milyar dolar 759 milyon dolar. Hükümet y×llard×r çal×üanlar×n ücretlerinden kesilerek oluüan tasarruflar×n× ekonomik kriz gerekçesiyle gasp ederken, bankac×lar×n zararlar×n× bir gecede üstlendi. Banka bat×rman×n asl×nda banka hortumlamak olduùunu bilmeyen kalmad×. Yüksek faizle toplanan mevduatlar, banka sahibinin direkt ya da dolayl× olarak sahip olduùu paravan üirketlere kredi olarak aktar×l×r, üirketler kredi borçlar×n× ödeyemeyince mevduata devlet sigortas× olduùu için zarar hazineye yani çal×üanlara yükletilir.
Tütün yasasÁ: Emekçilere saldÁrÁ
Holding bankalarÁna kÁyak, banka çalÁĤanlarÁna tenkisat mez tükenmez kar h×rs×.
Krizde FÁrsatçÁlÁk IMF' nin bankac×l×k sisteminde gerçekleütirmek istediùi reformlar×n (!) amac×, oyunun uluslararas× sermayenin kurallar×na göre oynanmas×. Bu oyundapiyasada yaln×z büyüklere yer var. Devletin küçülmesi, küçük iületmelerin tasfiyesi, sistemdeki kara deliklerin kapat×lmas× ile, sonuçta uluslararars× sermayeye alan aç×l×yor. Kriz, Derviü' in dediùi gibi sistemi reforme etmek için f×rsatlar da yarat×yor. úüte bu f×rsatlardan biri de banka kurtarma operasyonu ad×yla hazineden bankalara sermaye aktar×m×. Bat×k bankalar fona devredildi. Zarar çal×üanlara yükletildi. Bankalar×n kimi kapat×ld× (Kentbank gibi), kimileri birleütirildi ( Sümerbank gibi) ve özelleütirilerek büyük üirketlere sat×ld×. ûimdi ise, bir k×s×m hol-ding sahibine sermaye aktararak küçüklerin tasfiyesi saùlanacak. Ama bu yap×l×rken fatura gene emekçilere ç×kar×l×yor. IMF' nin uüakl×ù×n× yapan hükümeti devirmeden bu soygunu durdurmak mümkün deùil.
BankacÁya kÁyak, emekçiye dayak Banka kurtarma operasyonunun; bankalara sermaye transferi ile reel sektörün kredi kanallar×n×n aç×lmas× için gerekli olduùu savunuluyor. Derviü'in baü×n× çektiùi koro, birden istihdam yaratmak için reel sektörün
5 günde neler oldu? Tüketilen dünya 2002 yÁlÁnÁn ilk Sosyalist ĂĤçi gazetesinde 2001 yÁlÁ sonunda açÁklanan ve bu köĤeye uyan bir rapordan bazÁ rakamlar vermeyi uygun gördük. ĂĤte BirleĤmiĤ Milletler Nüfus Fonu'nun (UNFPA) dünyanÁn geleceùine iliĤkin verdiùi bazÁ rakamlar: son kÁrk yÁlda ikiye katlanan nüfus, 50 yÁl içinde 11 milyar olacak. 1.1 milyar insan temiz su kullanamÁyor. Geçen yÁl 31 ülkede 508 milyon insan su bulamadÁ; 25 yÁl sonra bu rakamlar 48 ülke ve 3 milyar insan Ĥeklinde olacak. Pis sular yüzünden her yÁl 12 milyon, hava kirliliùi yüzünden 3 milyon insan ölüyor. Bugün 2 milyar insan besin güvencesinden yoksun. 25 yÁl içinde besin üretiminin ikiye katlanmasÁ
canlanmas× gerektiùini bunun için bankalara yard×m eli uzat×ld×ù×n× anlatmaya baülad×. ûimdiye kadar banka hortumlayanlar×n tercihi, Türkiye'de reel sektörü canland×rmak yerine, Bulgaristan gibi ülkelerde yat×r×m yapmak ya da kara para aklayabilecekleri alanlara kaymak oldu. ústihdam yaratmak, çal×üanlar×n bu peükeüe göz yummas× için uydurulan bir yalan. Mesut Y×lmaz'×n kardeüi, Turgut Y×lmaz bu peükeüin kokusunu almakta gecikmedi. Daha kanun ç×kmadan Tekstil Bank'×n bu teüvikten yararlanacak bankalar aras×nda olma ihtimali belirince, sahip olduùu GSD holding arac×l×ù×yla Tekstil Bank'taki hissesini % 33 ten, % 68'e ç×karmakta gecikmedi. IMF' ye verilen son niyet mektubunda sadece sermaye teüviki yer alm×yor, ayn× zamanda 2002 y×l×nda 750 banka üubesinin kapat×lmas× sözü de veriliyor. Finans sektöründe üimdiye kadar 8 bin kiüi iüini kaybetti. Önümüzdeki dönemde kamu ve özel bankalardan 50 bin kiüinin ç×kar×lmas× planlan×yor. Türkiye, tarihinin en derin krizini yaüarken çal×üanlar inan×lmaz bir sefalete itiliyor. IMF program×n×n dayatt×ù× tek seçenek var; iüsizlik, yoksulluk, açl×k. Bu program×n yol açt×ù× toplumsal sonuçlar× görmek mümkün. Çöpten yiyecek toplayan kad×nlar, soùuktan ve açl×ktan ölen çocuklar... Ama Arjantin'de, iüçiler baüka bir seçeneùin mümkün olduùunu gösterdiler. IMF program×na ve bu hükümete mahkum deùiliz.!
Zorunlu emeklilik genelgesine hayÁr! MF' ye verilen sözler gereùi ç×kar×lan ‘Tasarruf Genelgesi’ gereùince, sadece ocak ay× içersinde 5 bin kiüi iüsiz kalacak. Genelgede ilk önce 50 yaü×n× dolduran iüçilerin gönüllü olarak emekliliùe teüvik edilmesi öngörülüyor. Ama hemen arkas×ndan her koüulda kamuda iüçi ç×kar×lacaù× belirtiliyor. Türk-úü Baükan×, Ecevit'le yapt×ù× görüümenin ard×ndan iüten ç×karmalar×n gönüllü olarak yap×lacaù×n×, bu konuda Ecevit' in duyarl×l×ù×na ve titizliùine güvendiùini söyledi. Son bir y×lda ,5 milyona yak×n insan×n iüsiz kald×ù× bir dönemdeMeral, Ecevit'in duyarl×l×ù×na güvenebilir ama iüsiz kalman×n bedelini çok aù×r ödeyecek kamu iüçilerinin güvenmeleri için bir neden yok.
I
Arazi palavra, tasarruflarÁmÁzÁ istiyoruz! Zorunlu Tasarruf Fonu’nun iki y×l içerisinde tasfiyesi planlan×yor. 998’ den beri çal×üanlar×n ücret ve maaülar×ndan kesilen fonda yaklaü×k 0 katrilyon birikti. Bu fon y×llard×r devletin tamamen keyfi bir üekilde belirlediùi faiz oran× üzerinden nemaland×r×ld×, yani çal×üanlar×n birikimleri asl×nda kuüa çevrildi. ûimdiyse tasfiyesi planlanan bu fonun çal×üanlara geri ödenemeyeceùi söyleniyor. Hükümet, fon karü×l×ù×, hazine arazilerini çal×üanlara daù×tacakm×ü! Rantiye için kaynak s×k×nt×s× çekmeyen hükümet, s×ra emekçilere gelince nedense para bulam×yor.
Kapitalizmin suç dosyas× gerekiyor, ama ekilebilir toprak alanlarÁ giderek yok oluyor. Katledilen çevre ve genetik deformasyon sonucu 60 bin bitki türü yok olacak. ABD'nin baĤÁnÁ çektiùi karbondioksit yayÁmÁ 12 misli arttÁ. 25 milyon insan sÁrf çevre tahribatÁ yüzünden 'çevresel mülteci' konumunda. Nüfusun %25'inin barÁnaùÁ yok. Üstelik BM bile bunlarÁn ancak yoksulluùu yok etmek ve eĤitlikle olacaùÁnÁ söylüyor.
Böcek ilacÁyla 27 bin 500 ölü 1984'te Hindistan'Án Bhopal bölgesinde, Union Carbide adlÁ, böcek ilacÁ üreten bir Ĥirketin fabrikasÁnda meydana gelen patlamada, zehirli gazlardan dolayÁ 7 bin 500 kiĤi ölmüĤtü. Bugüne kadar patlamadan doùan
çeĤitli hastalÁklardan 20 bin kiĤi daha öldü. Geçen ay Greenpeace örgütü, dünyanÁn en büyük endüstriyel felaketlerinden olan bu patlamanÁn yÁldönümünde protesto gösterisi düzenledi ve dünyaya bazÁ gerçekleri hatÁrlattÁ. Patlamadan sonra Ĥirket fabrikayÁ kapatmÁĤ ancak yüzlerce ton zehirli atÁùÁ olduùu gibi bÁrakmÁĤ. Bu kimyasal atÁklar yeraltÁ sularÁna sÁzarak, 5 bin ailenin, içme dahil tüm ihtiyaçlarÁnÁ karĤÁladÁùÁ sularÁ zehirlemiĤ. Suda bulunan yalnÁzca karbon tetraklorid miktarÁ ABD standartlarÁnÁn 682 katÁ. ģirketi satÁn alan (9.3 milyar dolara) yeni firma Dow Chemicals ise dünyanÁn ikinci en büyük ilaç firmasÁ olmuĤ ama bu soruna dönüp bakmamÁĤ bile. Onbinlerce insan hala aynÁ tehdit
altÁnda yaĤamaya devam ediyor. Bu atÁklar kronik ciùer, göz, beyin, kalp hastalÁklarÁna ve hormonal, üreme vb. sistemlerde bozukluklara yol açÁyor.
ģimdi Ăstanbul'da olmamak vardÁ! Türkiye'nin 'gözbebeùi', en zengin kenti, Orta Doùu ve Balkanlar'Án 'incisi', 'taĤÁ topraùÁ altÁn Ăstanbul'da, son bir ayda, bankamatik kartÁndan anahtarlarÁ olmadÁùÁ için ATM kabinlerine bile 'sÁùamayan', sonuncusu 15 yaĤÁnda bir çocuk, dört yoksul, soùukta sÁùÁnacak bir yer bulamadÁklarÁ için donarak can verdi.
Cengiz ALøAN
5
10 Ocak 2002
Bush’un “küresel 28 ùubat”Õ sürüyor
Sermayenin savaĤlarÁna 2002 y×l× iki cephede büyük gösterilerle baülad×. Birincisi, Bush’un ve küresel sermayenin tüm yoksullara ve emekçilere açt×ù× savaü cephesi. Savaülar yay×l×yor. Afganistan, Taliban’×n devrilmesine raùmen bombalamaya devam ediliyor. ABD Baükan× George Bush, 200 y×l× sona ererken, cebinde daha çok katliamlar olduùunu aç×klad×. “2002’nin de bir savaü y×l× olacaù×n×” söyledi. Afganistan’da ve birçok baüka yerde El Kaide militanlar×n× avlamaya devam edeceklerini aç×klad× ve üöyle devam etti: “Savaü×m×z, Afganistan’×n çok ötelerine yay×lacak”. Bush’un savaü çetesi, Irak, Somali ve bir dizi baüka ülkeyi hedef göstermeye devam ediyor. Bu hedef gösterilen ülkeler, Bush’un küresel hakimiyetine karü× ç×kan ülkeler. Savaü×n Afganistan’a bar×ü getirmediùi ortada. ABD’nin ve daha önce Rusya’n×n imha ettiùi ülkenin varl×klar×n× yeniden inüa etmek için milyarlarca dolar gerekiyor. Ancak, Bat× yard×m etmeyecek. Bu arada, Bush’un Afganistan savaü× ellerinde nükleer silah bulunan Pakistan ve Hindistan aras×nda da çat×ümalar× tetikledi. Nükleer bir savaü olas×l×ù× bölgede bir tehdit olarak sürüyor. ABD’nin savaü× bölgeye bar×ü getirmek yerine, bölgedeki
istikrars×zl×ù× daha da derinleütiriyor. Öte yandan ABD’nin Ortadoùu’daki baül×ca müttefiki úsrail, Filistinlilere karü× kanl× sald×r×lar×n× sürdürüyor. Filistinliler, kendi topraklar×nda tutsak. úsrail’in savaü suçlusu Baübakan× Ariel ûaron, daha fazla Filistinli kan× dökmek için her f×rsat× kullan×yor. Emek cephesi Yeni y×l sadece savaü getirmedi. Ayn× zamanda tüm sanayileümiü ülkelere yay×lan küresel kriz, milyonlarca insan için iüsiz kalmak ve daha fazla yoksullaümak anlam×n× taü×yor. Terör ekonomi cephesinde de esiyor. Ancak yeni y×l ayn× zamanda, ezilenler için umut haline gelen mücadeleye de sahne oldu. Arjantin halk×, egemen s×n×f×n krizden ç×kmak için dört y×ld×r sürdürdüùü sald×r×ya bir halk ayaklanmas×yla dur dedi. Arjantin’deki ayaklanma, egemen s×n×f× haz×rl×ks×z yakalad×. Sokaùa ç×kan insanlar, Cenova’dan Göteborg’a anti kapitalist aktivistlerle ayn× talepleri hayk×r×yordu. As×l düüman IMF ve onun program×n× uygulayan hükümet olarak görüldü. Küresel sald×r× Bush’un sald×rganl×ù×n×n arkas×nda yatan sadece Eylül sald×r×s× deùil. Asl×na bak×l×rsa bu sald×r×, Bush’a bir olanak saùlad×. Bush’un sald×rganl×ù×n×
HayÁr! Mumia'ya Özgürlük!
Filistin halkÁ barÁĤ için direniyor kavramak için, olanlar× küresel kriz ve emperyalist hegemonya gibi daha geniü bir çerçevede incelemek gerekiyor. Ancak bir üey gerçek ki, bu sald×rganl×k Putin ve Türkiye gibi bölgelerinde terör estiren güçlere yeni kozlar verdi. “Küresel 28 ûubat” Bush’un Afganistan’a sald×r×s×, t×pk× Türkiye’de 28 ûubat’ta olduùu gibi, emek çeliükilerini törpüleyen, çeliükiyi suni bir “terör” ve karü×s×ndakiler olarak koyan bir iüleve sahip. Oysa ser-
mayenin emekçilere azg×n sald×r×s× sürüyor. As×l düüman “terör” deùil, küresel sermaye ve içeride onun program×n× uygulayan hükümet. Bu gerçeùi görerek, “Savaüa hay×r!” diye daha gür hayk×rmal×y×z. Hem emekçilere sald×r×y× durdurmak, hem de savaüa geçit vermemek için yap×lmas× gereken, savaü ç×ù×rtkan× hükümeti çökertmektir. IMF’yi ve 2002 sald×r× bütçesini çöpe yollamakt×r.
Politik görüĤleri nedeniyle, iĤlemediùi bir cinayet için ölüm cezasÁyla yargÁlanan Mumia Abu Jamal'Án mücadelesi sürüyor. Politik yaĤamÁna 15 yaĤÁnda Black Panterler örgütünde baĤlayan Mumia, FBI tarafÁndan fiĤlendi ve daha sonra da suçsuz yere idama mahkum edildi. Ancak tüm dünyada yapÁlan dayanÁĤma eylemleri sonuç verdi. 18 AralÁk 2001'de Federal Bölge YargÁcÁ 272 sayfalÁk kararÁyla Mumia Abu Jamal'e 1982'de verilen ölüm cezasÁnÁ kaldÁrdÁ. 8 AralÁk'ta polis, Philadelphia'da Mumia için adalet isteyen binden fazla göstericiye saldÁrmÁĤtÁ. Daha önce de yapÁlan gösterilerle, Mumia'nÁn idamÁ iki kere durdurulmuĤtu. Mumia'nÁn davasÁ, demokrasinin beĤiùi denilen ABD’de adaletin gerçek yüzünü göstermesi açÁsÁndan ilgi çekici. Mumia, "sessizlerin sesi" olan muhalif bir gazeteciyken, Faulkner isimli bir polis memurunu vurmak suçundan tutuklandÁ ve ölüm cezasÁna çarptÁrÁldÁ. Oysa ki, Arnold Beverly isimli bir adamÁn Faulkner'Á kendisinin öldürdüùünü itiraf ettiùi bir video kaseti bulunuyor. Mumia'nÁn davasÁ ve mücadelesi, 1982'den bu yana, tam 20 yÁldÁr devam ediyor.
KÁbrÁs: Sorunu yaratanlar çözüm bulamaz lerides ile Denktaú'Õn dört yÕldan beri ilk K kez bir araya gelmeleri ve bu ay görüúmelere baúlama kararÕ almalarÕ KÕbrÕs'ta büyük sevinç yarattÕ. Tüm medya olayÕ KÕbrÕs sorununun kapsamlÕ bir çözümü için büyük bir fÕrsat olarak sunuyor. Oysa gerçekte sÕnÕrÕn iki tarafÕnda da emekçilerin sevinmesi için fazla bir neden yok. ûu kadar× kuükusuz doùru: Denktaü'×n yemek davetiyesini kabul eden ve karü×l×ù×nda Denktaü'× da kendi evinde aù×rlayan Klerides'e karü× ateü püsküren tüm savaü ç×ù×rtkan× milliyetçiler güzel bir darbe yediler. Bizse, Klerides ile Denktaü'×n birbirlerini tehdit etmek, gerginliùi t×rmand×rmak ve hatta aday× savaüa sürüklemektense karü×l×kl× kaday×f yeyip içki içmelerini tercih ederiz elbet. Ancak, iki liderin beklenmedik kiüisel yak×nlaümas×n×n ve karü×l×kl× görüümelerinin, K×br×s halk× için bar×üç×l, adil ve uygulanabilir bir çözüm getirebileceùi hayallerine kap×lmamak gerek. Toplant×, Klerides ile
Denktaü'×n ans×z×n bar×üsever olmalar× nedeniyle deùil, ikisinin de diùerine karü× rekabet oyununda puan kazanma ve uluslararas× konjonktür içinde K×br×s'taki yeni geliümeleri kontrol edebilme isteùi nedeniyle gerçekleüti. Üstelik bunu aç×kça söylediler. Klerides ‘Denktaü'×n uzlaümazl×ù×n× ve oynad×ù× oyunlar× teühir etmek için" toplant×ya gittiùini söyledi, Denktaü ise amac×n×n "Klerides'i BM üemsiyesinin alt×ndan ç×kmaya zorlamay×" amaçlad×ù×n× belirtti. K×br×s sorununu yaratm×ü olanlar, sorunu çözemezler. Klerides ve Denktaü, adada siyasi ve ekonomik egemenliùini kurmaya çal×üan iki rakip egemen
KÁbrÁs’ta halkÁn birlik talebinin önündeki en büyük engel, DenktaĤ ve Krelides’in temsil ettiùi düzen s×n×f×n ony×llard×r temsilciliùini yap×yorlar. úki lider yemek yerken, ayn× zamanda, Denktaü sendikac× kad×nlardan oluüan bir grubun K×br×sl× Rum sendikac× kad×nlarla buluümaya gitmesini yasakl×yor ve muhalif Avrupa gazetesini kapat×yordu. Klerides ise, bir yandan Denktaü'la yemek yerken, bir yandan da silahlanma
yar×ü×n× ve tek yanl× olarak Avrupa Birliùi'ne kat×lma tehdidini sürdürüyor. K×sacas×, Klerides ile Denktaü veya Papandreu ile Cem aras×ndaki görüümelerin adaya bar×ü getireceùi konusunda hiçbir hayal beslemiyoruz. Adada bar×ü, adalet ve refah×n tek garantisi, söz konusu ülkelerdeki iüçilerin
kendi ülkelerinde milliyetçiliùe, "kendi" egemenlerine ve hepimizi savaüa sürüklemekte hiç tereddüt etmeyecek olan "kendi" ordular×na karü× mücadele etmelerinde yat×yor.
Phaedon Vassiliades (úüçi Demokrasisi, K×br×s Cumhuriyeti)
6
Endonezya, Yugoslavya, Arjantin
On günde dört
Hükümet devirmek iyi midir? Arjantin'de iki günlük bir halk ayaklanmasÁ IMF'nin yapÁsal uyum programÁnÁ acÁmasÁzca uygulamaya çalÁĤan ve ekonomiyi dört yÁldÁr krizden çÁkaramayan hükümeti devirdi. ģimdi ne olacak? Neler olabilir? Önce "Ne oldu?" sorusunu cevaplayalÁm. Arjantin hükümeti, ekonomik krizi egemen sÁnÁfÁn çÁkarlarÁ doùrultusunda çözmeye çalÁĤan, bu doùrultuda emekçi kitlelerin kanÁnÁ emmeye yönelik siyasetler uygulayan, üstelik bir iki baĤarÁ kaydedip kitlelere en azÁndan "Kemerlerinizi çok sÁktÁk, ama iĤte ülkemiz düzlüùe çÁkÁyor" bile diyemeyen bir hükümetti. Arjantin halkÁ, birincisi, böyle bir duruma, en berbat koĤullara uzun süre ses çÁkarmadan dayanan bir halkÁn hep dayanacaùÁnÁ, hiç ses çÁkarmayacaùÁnÁ zannetmenin yanlÁĤ olduùunu gösterdi. Ăkincisi, böyle bir hükümetin ne kadar kolay devrileceùini gösterdi. Hiç kan akmadÁ. Ordu kÁĤlalarÁndan çÁkmadÁ. Niye? Çünkü, Arjantinliler dört yÁldÁr hiç de ses çÁkarmÁyor deùiller elbet. Geçtiùimiz dönemde defalarca genel grev oldu. Bu nedenle, hem hükümet hem ordu, ayaklanmanÁn üzerine silahla giderlerse, sokaklarda ateĤ açarlarsa, ayaklanmanÁn hÁzla büyüyeceùini ve %100'e yakÁn bir olasÁlÁkla süresiz genel greve dönüĤeceùini iyi biliyorlardÁ. Bunun ipuçlarÁnÁ defalarca görmüĤlerdi; örgütlü iĤçi sÁnÁfÁnÁn ve geniĤ kitlelerin öfkesi zaten ülkeyi barut fÁçÁsÁna çevirmiĤti. Fitili ateĤlemek istemediler. Tek çare hükümetin düĤmesiydi. Kitleler istediklerini elde ettiler: hükümeti devirdiler, baĤka bir hükümet baĤa getirildi. Arjantin'de gerçekleĤenler, 1998'de Endonezya'da, 2000'de Yugoslavya'da gerçekleĤenlerle çok benzeĤiyor. Halk ayaklanÁyor ve nefret ettikleri hükümeti deviriyor. Sonra? Endonezya ve Yugoslavya'da hükümetin devrilmesinden sonra iĤçi sÁnÁfÁnÁn devlet iktidarÁna el koymadÁùÁ, kendi iktidar organlarÁnÁ yaratmadÁùÁ, proletaryanÁn diktatörlüùünü kurarak sosyalizme doùru yürümediùi çok açÁk. Peki, Arjantin'de bunlar olacak mÁ? Bu konularda büyük konuĤmaya gelmez, ama çok büyük olasÁlÁkla Arjantin'de de olmayacak. Bunun nedenlerini anlamak zor deùil. Birincisi, bu ayaklanmalar, Endonezya'da hiçbir muhalif örgütlenmeye izin vermeyen, muazzam baskÁcÁ, 33 yÁllÁk bir askeri diktatörlüùün ardÁndan, Yugoslavya'da aynÁ ölçüde baskÁcÁ 50 yÁllÁk bir stalinist rejimin ardÁndan geldi. Arjantin biraz farklÁ, ama orada da daha 10-20 yÁl öncesine kadar uzun bir askeri diktatörlük dönemi yaĤandÁ. Böylesi dönemlerden (yani uzun bir karanlÁk, yenilgi, örgütsüzlendirilme, geleneksizlendirilme döneminden) yeni çÁkan bir iĤçi sÁnÁfÁnÁn örgütlü, teorik ve pratik gelenekleri dipdiri, iktidara yürümeye hazÁr bir sÁnÁf olabileceùini beklemek saflÁk olur. Ăkincisi, Endonezya, Yugoslavya ve Arjantin iĤçi sÁnÁflarÁnÁn kendi uzun karanlÁk dönemlerinden yeni çÁkÁyor olmalarÁnÁn yanÁ sÁra, bu iĤçi sÁnÁflarÁnÁn birer parçasÁnÁ oluĤturduklarÁ dünya iĤçi sÁnÁfÁ da, bir bütün olarak, 20-25 yÁllÁk bir ekonomik ve ideolojik yenilgi döneminden yeni yeni kafasÁnÁ kaldÁrÁyor. Ve bu kafa, dünyanÁn her yanÁnda hala "sosyalizm öldü", "piyasa kapitalizmi insanlÁùÁn tek toplumsal örgütlenme yöntemidir" gibi martavallarla, yani yenilgi döneminin martavallarÁyla dolu. Üçüncüsü, iĤçi sÁnÁfÁnÁn devrimci önderliùinin, yani kitlesel devrimci partisinin olmadÁùÁ yerde, bir gün önce de la Rua'ya oy veren (veya oy hakkÁ bile olmayan) sÁnÁfÁn bir gün sonra iĤçi konseyleri kurup iktidara el koymasÁ beklenemez. SÁnÁfÁn belleùi iĤlevini gören, geçmiĤten dersler çÁkaran, bu derslerin ÁĤÁùÁnda devlet iktidarÁna iĤaret eden ve bunun taktiklerini üreten, sÁnÁfÁn içinde kitlesel olarak örgütlenmiĤ olduùu için bu derslerin ve taktiklerin her iĤyerinde tartÁĤÁlmasÁnÁ ve çoùunluùun onayÁnÁ kazanmasÁnÁ saùlayan bir parti yoksa, sÁnÁfÁn geniĤ kesimleri kÁsmi baĤarÁlarla doyar, salt hükümeti devirmekle, daha 'sol' bir hükümeti iĤbaĤÁna getirmekle yetinir. Dördüncüsü, uzun bir yenilgi döneminden yeni çÁkÁlÁyorsa ve, kÁsmen de bu nedenle, sÁnÁfÁn kitlesel devrimci partisi yoksa, 3-5 gün gibi kÁsa bir ayaklanma süreci içinde iĤçi sÁnÁfÁnÁn yenilgi döneminin tüm olumsuz etkilerini üzerinden atmasÁ ve devrimci partisini yaratmasÁ mümkün deùildir. Bunlar, birden fazla ayaklanma ve genel grev içeren uzun bir mücadele süreci gerektirir. Heyecanlanmakta, moral kazanmakta haklÁyÁz. Çünkü her ayaklanma, hem sözkonusu ülkede hem de dünya çapÁnda yenilgi döneminden çÁktÁùÁmÁzÁ, yeni bir mücadele dönemine girdiùimizi müjdeliyor. Her ayaklanma, kitlelerin yenilgi döneminin olumsuz özelliklerinden (geleneksizlik, örgütsüzlük, moralsizlik) kurtulma sürecinin bir adÁmÁnÁ oluĤturuyor. Her ayaklanma kitleler için bir okul: geçmiĤ 25 yÁl içinde devrimcilerin binlerce kitap, broĤür, bildiri ve tartÁĤmayla anlatamadÁklarÁnÁ kitleler üç günlük bir ayaklanma içinde hemen öùreniyorlar. Örgütsüz olduklarÁnÁ farkedip örgütlenme ihtiyacÁnÁ konuĤmaya, nasÁl bir örgüt gerektiùini tartÁĤmaya koyuluyorlar. Ve örgütlenmeye baĤlÁyorlar. Her ayaklanma sonucunda, daha düne kadar kendilerini moralsiz, güçsüz ve edilgen hisseden kitleler güçlerinin bilincine varÁyorlar. Hükümeti devirdikten sonra geri de çekilseler, yeni hükümeti artÁk eskisi gibi edilgen bir gözle görmüyorlar. Beùenmedikleri her durumda, kendi güçlerini tekrar ortaya koyuyorlar. Mücadele çok daha yüksek bir düzeyde sürüyor. Ve mücadelenin içinde öùrenme, radikalleĤme, geçmiĤin pisliùinden kurtulma, örgütlenme, partileĤme süreci geliĤiyor. Devrim tam da böyle bir süreç zaten. Bir günden bir güne gerçekleĤen bir Ĥey deùil. Yürümeyi bile unutmuĤken atlamayÁ beklememek gerek. Önemli olan yürümeye baĤlamÁĤ olmamÁz. Roni MARGULĂES
Arjantin’e hükü ünyada umut ve isyan büyüyor. Arnavutluk, Endonezya ve SÁrbistan’daki devrimler kervanÁna, Arjantin’deki halk ayaklanmasÁ katÁldÁ. Küresel kriz ve neo liberal saldÁrÁlar, direniĤin yayÁlmasÁna neden oluyor. IMF’nin saldÁrÁ politikalarÁ ve sermayenin krizden çÁkÁĤ programlarÁ çöküyor. Arjantin’de gerçekleĤenler sadece bu ülkeye özgü olgular deùil. Türkiye de Arjantin olmaya çok yakÁn.
D
Arjantin ekonomisi krizdeki dördüncü yÕlÕnda bir çöküú yaúÕyor. Bir zamanlar IMF'nin gözdesi olan ülkede uygulanan yapÕsal uyum programÕ, soka÷a taúan öfkenin karúÕsÕnda iflas etti. Zaten büyük oranda yoksullaútÕrÕlmÕú olan emekçiler, hükümetin 2002 bütçe saldÕrÕsÕna önce süresiz genel grevle karúÕlÕk verdi. ArkasÕndan kitlesel sokak eylemleriyle kararlÕlÕklarÕnÕ gösterdi. ølan edilen sÕkÕyönetime ra÷men gösteriler sürdü. Ülkenin en güçlü iúçi konfederasyonlarÕndan CGT sÕkÕyönetim kalkana kadar süresiz grev ilan etti. Hükümet, mücadelenin karúÕsÕnda direnemedi. SÕkÕyönetim kÕsa bir süre sonra kaldÕrÕldÕ. Evini çeviren eylemciler karúÕsÕnda, Arjantin'in Derviúi ekonomiden sorumlu Bakan Domingo Cavallo, istifa etmek zorunda kaldÕ. Hemen arkasÕndan hükümet istifa etti. Devlet BaúkanÕ de la Rua, göstericilerin çevirdi÷i baúkanlÕk kona÷Õndan helikopterle kaçmak zorunda kaldÕ. Arjantin, Arnavutluk, Endonezya ve SÕrbistan'daki sermaye düzenini sarsan devrimler ve mücadeleler zincirinde yeni bir halka oluúturdu.
IMF yoksulluk demek Arjantin'de uygulanan IMF patentli program ve 4 yÕldÕr yaúanan kriz, emekçi kesimlerini yoksullu÷a ve sefalete mahkum etti. Ülkede ortalama iúçi ücretleri bir çok eyalette 300 dolar düzeyinde. Oysa ülkede 4 kiúilik rjantin’de sÁnÁf mücadelesinin tarihi oldukça gerilere gidiyor. Ülkede ilk Troçkist (Sol Muhalefet) grup 1930’lu yÁllarda kuruldu ve 1950’li yÁllarda iĤçi sÁnÁfÁ hareketi içinde belli ölçülerde etki sahibi oldu. 1989 yÁlÁnda ülkenin en güçlü Troçkist grubunu oluĤturan Partido Obrera liderliùi, varoĤlardaki yiyecek ayaklanmalarÁnÁ örgütlemekten tutuklandÁ. Askeri rejimin yÁkÁlmasÁnÁn ve Maldiv SavaĤÁ’nÁn yenilgisinin ertesinde baĤlayan geçiĤ döneminde, sÁnÁf mücadelesi yaygÁndÁ. 1980 ortalarÁndan sonuna kadar 6 büyük genel grev yaĤandÁ. 1990’lÁ yÁllarda ise kÁrsal kesimde yaygÁn ayaklanmalar söz konusuydu. Son dört yÁldÁr devam
A
bir aile için yoksulluk sÕnÕrÕ 470 dolar. Ülke nüfusunun yarÕya yakÕnÕ yoksulluk sÕnÕrÕnÕn altÕnda yaúÕyor. øúsizlik had safhada. Aktif iú gücünün % 22'si iúsiz. Bir çok bölgede iúsizlik oranÕ yüzde 30'a ulaúÕyor. Üstelik, iú sahibi olanlarÕn ücretleri de giderek eriyor. Büyük tekeller, krizi bahane ederek ücretleri düúürüyor. Son dönemde iúçi ücretleri ortalama yüzde 0.7 geriledi. Arjantin'de sosyal ayaklanmayÕ Hürriyet gazetesi, “Arjantin, IMF ile inatlaútÕ, battÕ” úeklinde aktardÕ. Türkiye'nin baúarÕsÕ olarak gösterilen ve övülerek ilan edilen IMF'ye itaat programÕ, tüm emekçi kesimlerin yoksullaútÕrÕlmasÕ, baúka bir deyiúle a÷Õr bir saldÕrÕ programÕndan baúka bir úey de÷il. Türkiye'nin “baúarÕsÕ” paranÕn de÷erinin ve ücretlerin düúük tutulmasÕna ba÷lÕ. Yani patronlar için baúarÕ demek, emekçiler için yoksulluk anlamÕna geliyor. Övünerek ilan ettikleri IMF'ye itaat programÕ, emekçiler açÕsÕndan bundan ibarettir. Arjantin sermaye sÕnÕfÕnÕn yaúadÕ÷Õ krize yanÕt olarak uygulanan IMF yapÕsal uyum programÕ ve neo liberal politikalar, emekçiler açÕsÕndan tÕpkÕ Türkiye'de oldu÷u gibi, kaynaklarÕn acÕmasÕzca emekçilerden sermayeye aktarÕlmasÕndan baúka bir úey de÷il.
Türkiye daha kötü durumda Derviú, “ Eylül Türkiye'ye yaradÕ, Arjantin'i batÕrdÕ” derken, farkÕnda olmadan, Ankara'nÕn ABD'nin savaú çÕ÷ÕrtkanlÕ÷Õna
Arjantin’de sÁnÁf mücadelesi ve sol eden kriz öncesi, Menem iktidarÁnÁ yÁkan genel grev dalgasÁ, daha sonraki mücadelenin ipuçlarÁnÁ veriyordu. Arjantin’de sÁnÁf mücadelesinin temel sorunu çoùu kez sokaùa çÁkmak deùil, sokaktaki mücadeleye devrimci bir müdahale gerçekleĤtirecek olan örgütlenmenin eksikliùi oldu. Ülkenin en güçlü sendikalarÁndan Genel ĂĤçi Konfederasyonu (CGT) bir çok baĤarÁlÁ grevler düzenledi. Ancak her defasÁnda kazanÁmlar kÁsmi olarak kaldÁ.
itaatkar bir úekilde boyun e÷miú olmasÕnÕ, dökülen onca kana ra÷men sermaye açÕsÕndan kâr olarak görüyor. Bu sözler kâr ve savaú arasÕndaki iliúkiyi güzel bir úekilde özetliyor. Arjantin'deki “sosyal patlama”, Türkiye'de geniú kesimleri endiúelendirdi. AyaklanmanÕn arkasÕndan, bürokratlar, medyatik ekonomistler ve ö÷retim görevlileri hep bir a÷Õzdan, Türkiye'nin Arjantin olmadÕ÷ÕnÕ, Türkiye'nin iyi yolda oldu÷unu, endiúelenecek bir úey olmadÕ÷ÕnÕ anlatmaya baúladÕ. Baúbakan YardÕmcÕsÕ Mesut YÕlmaz, halkÕn, hükümeti oluúturan siyasi partilere karúÕ büyük bir öfke içinde oldu÷una de÷inerek, “'Bu, haklÕ bir öfkedir... Günümüz öfke de÷il, sa÷duyu günüdür” dedi. Bu sözler, egemen sÕnÕfÕn endiúesini dile getirmektedir. MGK, son toplantÕsÕnÕ Arjantin sendromu gölgesinde yaptÕ. Hemen arkasÕndan, “Arjantin genelgesi” yayÕnlandÕ. Egemen sÕnÕf bir yandan “Türk halkÕ patlamaz” propagandasÕ Alfonsin devrildi, arkasÁndan neo liberal politikalar uygulayan Menem geldi. Peronist unsurlara yakÁn sendika bürokrasisi, mücadelenin kendi kontrolünden çÁkmasÁndan çekiniyor. Son yÁllarda genel grevlerin yanÁ sÁra, bir çok baĤarÁlÁ fabrika iĤgali ve fabrika kapatmalara karĤÁ direniĤler de gerçekleĤti. Son yÁllarda sendikalarda sÁnÁf sendikacÁlÁùÁ yaygÁnlaĤtÁ. Son seçimlerde sol unsurlar toplam bir milyon oy aldÁ. Solun bu kesimleri sokaktaki öfkeye devrimci bir müdahale gerçekleĤtirmeye çalÁĤÁyor. Plaza de Mayo Anneleri, insan haklarÁ politikalarÁ üzerinden, çoùu genç olan geniĤ kesimleri harekete geçirebiliyor. Ancak protestolarla sÁnÁrlÁ.
7
t hükümet devrildi
ümet dayanmÁyor Buenos Aires Saat 02. 5
yaparken, öte yandan önlemler almaya baúladÕ. Arjantin'in tarihi de, Türkiye gibi darbeler, cuntalar, krizler ve istikrarsÕzlÕklarla dolu. YaúadÕ÷Õ krizler Türkiye'de oldu÷u gibi emekçi kesimlerde büyük tahribata yol açtÕ. øúsizlik ve yoksulluk yayÕlÕrken, ülkenin sosyal ve politik yapÕlarÕ çatÕrdÕyor. Ancak, Türkiye ile karúÕlaútÕrÕldÕ÷Õnda, tüm veriler Türkiye kapitalizminin krizinin çok daha derin oldu÷unu gösteriyor. “Türkiye Arjantin'e benzemiyor” úeklindeki yaklaúÕm haklÕ. Ancak, bir farkla: Türkiye'nin durumu Arjantin'den de beter!
Arjantin emekçileri yol gösteriyor Arjantin krizi, küresel kapitalizmin krizinin bir parçasÕ. Son veriler G7 ülkelerinin tümünde krize iúaret ediyor. Krizden çÕkma çabasÕ içindeki sermaye sÕnÕfÕ, dünyanÕn her yerinde saldÕrÕsÕnÕ artÕrÕyor. Ancak saldÕrÕ azgÕnlaútÕkça, direniú de artÕyor ve küreselleúiyor. Bir ekonmist, Arjantin'deki geliúmeler “Global risklerin ne kadar yüksek oldu÷unu gösteriyor” diyordu. Evet, Türkiye ve küresel kapitalizm açÕsÕndan küresel riskler ve maliyetleri çok yük-
sek. Ancak onlar için “risk” ve “maliyet”lerin, bizim için olanaklar ve kazanÕmlar oldu÷unu unutmayalÕm. Arjantin iúçi sÕnÕfÕ, emekten yana bir çözüm için süresiz genel grev ve sokak eylemleriyle duruma müdahale etti. Arjantin egemen sÕnÕfÕnÕn krizini derinleútirerek, emekten yana bir çözüm için olanaklarÕn daha elveriúli oldu÷u bir müdahale gerçekleútirdi. Süresiz genel grevi kararlÕlÕkla bir silah olarak kullandÕ. SÕkÕyönetim gibi tehditler karúÕsÕnda dahi yÕlmadÕ. Arjantin'deki geliúmeler, bu ülkeye özgü ve yerel olgular olmakla sÕnÕrlÕ de÷il. Kriz derinleúiyor. Arjantin'de bugün yaúananlar dün Endonezya'da yaúandÕ, yarÕn Türkiye'de yaúanabilir. AralÕk ortasÕnda Brüksel'de Avrupa Birli÷i zirvesini basan 00 binden fazla iúçinin talepleriyle, Arjantin'de soka÷a dökülen milyonlarÕn talepleri aynÕ. Brüksel'de ön saflarda yürüyen direniúteki 0 bin Sabena iúçisi, “Ekonomik teröre hayÕr” pankartÕ taúÕyordu. Arjantin iúçi sÕnÕfÕ tüm dünyaya, patronlarÕn ekonomik terörünü durdurmanÕn yolunu gösterdi.
Kim ne dedi? Sosyal kriz Kuzey Amerika’da yetkilileri ĤaĤÁrttÁ. ģimdiye kadar hiçkimse, bir siyasi ve sosyal kargaĤanÁn çÁkma olasÁlÁùÁnÁ ciddiye almamÁĤtÁ. ģimdi ise istikrarsÁzlÁùÁn diùer ülkelere yayÁlmasÁndan korkuluyor. La Nacion, Buenos Aires gazetesi Dün akĤam buradaydÁk ve her perĤembe olduùu gibi bugün de geri geldik.(...) Tüm bunlarÁ üzüntüyle yaĤÁyorum, çünkü tüm bu geliĤmeleri anlamlÁ kÁlacak siyasi bir örgütlenme yok. Siyasi liderlerin hepsi hÁrsÁz ve katil. Ama yine de gerçek bir deùiĤim gerekli. Plaza de Mayo Anneleri’nden bir tanesi
Peronizm nedir? eronizm terimi, Juan Peron adÁndaki bir subP ayÁn 1940'larÁn ortasÁnda iktidarÁ ele geçirmesiyle ortaya çÁkan ve Arjantin iĤçi sÁnÁfÁ hareketi içinde uzun süre etkili olan bir akÁm için kullanÁlmaktadÁr. O dönemde Avrupa'daki et açÁùÁ, Arjantin'in dÁĤsatÁmÁnÁ ciddi boyutlarda artÁrmÁĤtÁ. Peron bu sayede iktidarÁ sÁrasÁnda Arjantin sermaye sÁnÁfÁna büyük karlar elde etme olanaùÁ saùlarken, aynÁ zamanda iĤçi sÁnÁfÁnÁn ücretlerinin artmasÁnÁ da saùlayabildi. Peron döneminde Arjantin ekonomisi, bir çok yeni kamu iĤletmesine kavuĤtu. Onun fikirleri etkisindeki sendika liderleri, iĤçi sÁnÁfÁ hareketi üzerinde büyük hakimiyet kurdu. Peron ordu tarafÁndan 1950'lerin baĤÁnda iktidardan uzaklaĤtÁrÁldÁ. Ancak fikirleri hem solda, hem de faĤizan unsurlar arasÁnda etkili olmaya devam etti. 1973 yÁlÁnda Arjantin egemen sÁnÁfÁ, kitlesel iĤçi eylemlerine son vermek üzere Peron'un yeniden iktidara gelmesinin önünü açtÁ.1974 yÁlÁnda ikinci karÁsÁ Isabel, onun yerine iktidara geçti. Peron'un iktidarÁ sÁrasÁnda paramiliter güçler, solcu avÁna baĤladÁ ve yüzlerce solcu öldürüldü. 1976 yÁlÁnda gerçekleĤtirilen darbe sonucu 30 binden fazla muhalif insan öldürüldü. Peronizm bu dönemde de etkisini belli ölçülerde sürdürmeyi baĤardÁ. Çünkü rakip burjuva partisi Radikaller, iĤçilerin maddi koĤullarÁnÁn iyileĤmesini saùlayamamÁĤ ve solun büyük kÁsmÁ darbe sÁrasÁnda imha olmuĤtu.
Türkiye, Arjantin’den farklÕ mÕ? Arjantin’deki halk ayaklanmas×, Türkiye’de egemen s×n×f× ve onun sözcüsü medyay× endiüelendirdi. Hemen her Arjantin konusu aç×ld×ù×nda, Türkiye’nin farkl× olduùu vurgulan×yor. Acaba bu iddialar ne kadar doùru? Arjantin Türkiye’ye benzemiyor mu? Asl×na bak×l×rsa, bu öngörülerde bir gerçeklik pay× var. Ancak, bir farkla: Türkiye’nin durumu Arjantin’den de beter. Deniliyor ki, Arjantin borçlar×n× ödeyemedi, o yüzden batt×. Türkiye’nin bugün borçlar×n× ödeyebilir durumda olmas× bir yan×lsama. Borçlar ancak yeni borç al×narak ödenebiliyor. Arjantin’de borçlar, GSYúH’nin % 52’si düzeyinde bulunurken, Türkiye’de % 00’ü aüm×ü durumda. Üstelik de h×zla art×yor. Bütçenin tüm gelirleri borç ödemelerine gidiyor. Bu üekilde borç krizi ancak ertelenebiliyor. Ancak sorunlar birikerek gelecek. Arjantin’in durumu tüm ekonomik verilerde Türkiye’den daha iyi. Türkiye’nin GSYúH’s× 2000 y×l×nda 200 milyar dolar düzeyindeydi. 200 ’de 50 milyar dolar×n alt×na indi. Arjantin’inki 2000 y×l×nda 282 milyar dolard×. Kiüi baü×an düüen milli gelir bak×m×ndan, 2000 y×l× verileriyle Arjantinliler bizden yaklaü×k 2.5 kat daha zengin. Arjantin’de enflasyon % - .6 iken (yani fiyatlar düüüyor), Türkiye’de son bir y×ll×k enflasyon % 88.6’y× buldu. Arjantin’in durumu d×ü ticaret aç×ù× ve döviz rezervleri bak×m×ndan da Türkiye’den daha iyi. Okur yazar oranlar×, kad×nlar×n iü yaüam×na kat×l×m× gibi sosyal yaüamla ilgili tüm veriler, Türkiye’de daha kötü. Arjantin’de iyi olan bir üey daha var: úüçi s×n×f×n×n öfkesi ve sendikalar×n kazanmak için eyleme ç×k×yor olmas×. Türkiye’nin mücadele aç×s×ndan Arjantin’e benzemesi, emekçiler aç×s×ndan sorunlar×n çözümünde tek seçenek.
Egemenleri sarsan eylemler Javier Carles
oelden önceki günlerde binlerce iúçinin, ö÷rencinin, ev kadÕnÕnÕn, yaúlÕ insanlarÕn gerçekleútirdi÷i kahrmanca direniú, hükümetin yÕkÕlmasÕna yol açtÕ. AúÕrÕ yoksulluk tüm Arjantin'e yayÕlmÕú durumda ve bir çok insan için kaybedilecek bir úey yok. Sosyal patlama sadece bir an meselesiydi. Halk ayaklanmasÕndan birkaç hafta önce insanlar süpermarketlerin önlerinde toplanarak, yiyecek talep etmeye baúlamÕútÕ. Noel öncesi, öldürülen bir aktivistin adÕyla anÕlan ve iúsizlerin örgütü olan Teresa Rodriguez'in binden fazla üyesi Buenos Aires'e girdi. Dükkan sahipleri iúsizlerin taleplerini karúÕlayarak yiyecek paketleri da÷ÕttÕ. Ertesi gün, on binler sokaktaydÕ ve marketlerden, yoksun bÕrakÕldÕklarÕ, çocuklarÕnÕn ve kendilerinin gereksinimlerini almak için engel tanÕmÕyordu. Televizyonlar, ço÷u kadÕn ve çocuktan oluúan binlerce eylemcinin bir süpermarket önünde “Yiyecek istiyoruz! Yiyecek istiyoruz!” diye haykÕrÕúÕnÕ gösterdi. O gün, tüm ülkede binlerce süpermarket ya÷malandÕ. Hükümet ve medya, “anarúinin hakim” oldu÷unu ilan ederek, “düzenin yeniden inúasÕ”nÕn gereklili÷ini anlatmaya baúladÕ. Baúkan De la Rua, aynÕ gece soka÷a çÕkma yasa÷Õ ilan etti÷ini duyurdu. Tüm demokratik haklar askÕya alÕnmÕútÕ. økiden fazla kiúinin kamu yerlerinde bir araya gelmesi yasaklandÕ÷ÕnÕ, basÕn sansürü uygulanmaya kondu÷unu ve güvenlik güçlerine itaat etmeyenlerin tutuklanaca÷ÕnÕ açÕklamÕútÕ. BaúkanÕn konuúmasÕ televizyonda biter bitmez, bir çok evde tencerelerle protestolar baúladÕ. Bu tür protestolar (caceroleadas) askeri diktatörlük döneminde yaygÕndÕ. Protestolar kÕsa sürede soka÷a taútÕ ve örgütlü bir úekil aldÕ. Bir saat içinde bir milyon insan soka÷a çÕkma yasa÷ÕnÕ delmiúti. Gece yarÕsÕna do÷ru Plaza de Mayo MeydanÕ dolmuútu ve artÕk binlerce kiúi “Yiyecek istiyoruz!” yerine “østifa!” diye haykÕrmaya baúlamÕútÕ. HaykÕrÕúlar sadece hükümete karúÕ de÷il, aynÕ zamanda geleneksel partilerin siyasi liderlerine ve hatta bu partilerle yakÕn iliúki içindeki sendika liderlerine de yönelikti. Saat bir civarÕnda atlÕ polis, coplar, gazlar ve plastik mermilerle saldÕrdÕ. BarÕúçÕl eylem alanÕ tam bir savaú alanÕna döndü. Alan eylemciler tarafÕndan doldurulmuútu ve kitle parlamento binasÕna do÷ru ilerliyordu. AynÕ zamanda binlerce eylemci Baúkan'Õn ve ekonomiden sorumlu BakanÕ'nÕn evleri önünde toplanmaya baúlamÕútÕ. Eylemlerin baúlamasÕndan birkaç saat sonra Cavallo'nun istifa etti÷i duyuldu. Ertesi gün herúey yeniden baúladÕ. Ö÷len eylemciler yeniden meydanÕ doldurmaya baúladÕ. øúçiler, ö÷renciler, kadÕnlar, sokak çocuklarÕ, banka çalÕúanlarÕ, sa÷lÕk emekçileri, bir çok indigenous yerlisi, çocuklu kadÕnlar… hepsi barikatlarÕn arkasÕnda omuz omuzaydÕ. BaskÕlar arttÕ. Polis ateú açtÕ. Bir çok kiúi yaralandÕ ve öldürüldü. Eylemciler, kapitalizmin ve yoksullu÷un sembolü olarak gördükleri McDonald's binalarÕna ve bankalara saldÕrmaya baúladÕ. BazÕ binalar ve araçlar ateúe verildi. Mücadele tüm kente yayÕldÕ. Ö÷leden sonra Madres de Plaza de Mayo (“MayÕs MeydanÕ Anneleri”) bir eylem düzenlemiúti. Bunlar, askeri rejim sÕrasÕnda öldürülen veya “kaybolanlar”Õn anneleriydi. Polis göz yaúartÕcÕ gazla saldÕrdÕ. Ancak anneler ve onlarla birlikte eylemde olanlar polise karúÕ direndi. Ö÷len Baúkan istifasÕnÕ açÕkladÕ. Hükümet çöktü. Sokaklarda, eylemcilerin zafer coúkusu hariç durum fazla de÷iúmedi, çatÕúmalar sürüyordu. Sokaklarda kazanÕlacak bir dünya vardÕ! Binlerce iúçinin ve yoksulun sokaklardaki birleúik eylemi ve bu eylemin gücünün görüntüsü, hafÕzalardan kolay silinmeyecek. *) Javier Carles, Sosyalist øúçi'nin Uruguay'daki kardeú örgütünün üyesidir.
N
8
10 Ocak 2002
Krizden çÁkÁĤ ve iĤçi sÁnÁfÁ
Türkiye kapitalizminin krizi edya ve hükümet, 2002 yÕlÕnÕ “umut” ve “krizden çÕkÕú yÕlÕ” olarak ilan etti. Arjantin krizinden farklÕ dinamiklere sahip oldu÷u ilan edilen Türkiye kapitalizminin krizinin dinamikleri nedir? IMF programlarÕ çözüm mü? Kriz, kimin krizi? NasÕl aúÕlacak ve krizden çÕkarken iúçi sÕnÕfÕnÕn durumu ne olacak gibi sorular etrafÕnda tartÕúmalar sürüyor.
M
Türkiye kapitalizmi, IMF’nin direktiflerinn do÷rultusunda son yÕllarÕn en a÷Õr saldÕrÕsÕnÕ gerçekleútiren hükümete ve iktidarÕn iúçi sÕnÕfÕna karúÕ a÷Õr saldÕrÕsÕna ra÷men, II. Dünya SavaúÕ sonrasÕ en derin krizini yaúÕyor. Türkiye kapitalizminin krizi, 997-98 Asya finans krizinin ve Meksika ve Arjantin’de ortaya çÕkan “borç” krizlerinin özelliklerine sahip ve küresel kapitalizmin krizinin bir parçasÕ.
Krizin arka planÁ Türkiye kapitalizmi, 960’larÕn sonundan bu yana sÕk aralÕklarla, çeúitli ölçülerde krizler yaúÕyor. Krizlerin temelinde, 980’lerden bu yana hÕzlanarak küreselleúen dünyada, yani artan uluslararasÕ rekabet koúullarÕnda, sermaye açÕsÕndan gerekli kaynaklarÕn yetersizli÷i ve rasyonel olarak kullanÕlmayÕp, ya÷malanmasÕ yatÕyor. 980’li ve 90’lÕ yÕllarda “bölge gücü” olmak ve “Kürt meselesi”ni çözmek üzere silahlanmaya yatÕrÕlan yÕllÕk 0 milyar dolar civarÕndaki faturalar birikmeye baúladÕ. Özal döneminde baúlayan ve giderek devasa boyutlara ulaúan fonlar, denetim dÕúÕnda kaynak yutan ve da÷Õtan mekanizmalar olarak çalÕúmaya baúladÕ. Susurluk’ta suçüstü yakalanan asker-mafya-bürokrasi üçgeni, devletin tüm kesimlerine bulaútÕ. . Özellikle Ziraat, Halk, Emlak gibi büyük kamu bankalarÕndan, iktidar partilerinin yandaúlarÕna ve medya patronlarÕna geri dönmeyen krediler açÕldÕ. Bu úekilde 20 milyar dolarÕ aúan “görev zararlarÕ” Türkiye'nin ödeme sistemini kilitleyerek yaúanan son krizi patlatan pimler oldu. 200 : Kara yÁl Sermayenin çeúitli kesimleri 200 yÕlÕnÕ kayÕp olarak ilan etti. AralÕk itibariyle 2 ùubat'tan sonra devalüasyon oranÕ % 52, dolardaki artÕú % 08.3 oldu. IMF’ye göre, Türk ekonomisi 200 yÕlÕnda % 6. küçülecek. Çeúitli verilere yakÕndan bakÕldÕ÷Õnda durum daha iyi anlaúÕlÕyor. Borsa: østanbul BorsasÕ’nda úirketlerin toplam piyasa de÷eri, 2000 yÕlÕnda 69.5 milyar dolarÕ buluyordu. 200 yÕlÕnda 2 .8 milyar dolar gerileyerek 47.7 milyar dolara indi. DünyanÕn en büyük úirketi General Electric’in (GE) piyasa de÷erinin 404.5 milyar dolar düzeyinde oldu÷u düúünülerse, øMKB’de iúlem gören 3 0 úirketin toplam piyasa de÷eri GE’nin piyasa de÷erinin sekizde biri
düzeyinde oldu÷u ortaya çÕkar. østanbul BorsasÕ’nÕn en büyük piyasa de÷erine sahip úirketi øú BankasÕ’nÕn piyasa de÷eri yÕl sonu itibariyle 4.8 milyar dolardÕ ve GE’nin piyasa de÷erinin 84’te biri düzeyindeydi. Borsa’da hisse senetlerinin de÷erini yükselmesi ço÷u kez ekonominin gidiúatÕnda olumlu bir gösterge olarak aktarÕlÕyor. Oysa, borsadaki “de÷erler” spekülatif. Burada elde edilen kazançlarÕn reel ekonomi ve hele hele emekçiler açÕsÕndan bir anlamÕ yok. Borçlar: DÕú borç stoku, 200 Eylül sonu itibariyle 8.8 milyar dolara çÕktÕ. Türkiye, 994-2000 döneminde topladÕ÷Õ 2 5.9 milyar dolarlÕk verginin, 38. milyar dolarÕnÕ borç faizine verdi. Vergi gelirleri, 994-2002 döneminde 279.3, faiz ödemeleri ise 94.9 milyar dolara ulaúacak. 200 yÕlÕnda devlet 3 .3 milyar dolar vergi toplarken, faize 33 milyar dolar verdi. DünyanÕn en büyük entegre projelerinden GAP'a toplam 33 milyar dolar harcanaca÷Õ dikkate alÕndÕ÷Õnda, faiz ödemelerinin büyüklü÷ü daha iyi anlaúÕlÕyor Devletin faiz ödemeleri, 2000 yÕlÕnda, son 6 yÕl içinde milli gelirin % 7.3'ünden % 6.4'üne çÕktÕ. 996'da faiz olarak 2.6 milyar dolar ödenirken, ödemeler 2000 yÕlÕnda yaklaúÕk 33 milyar dolara çÕktÕ. Bu, gelir adaletsizli÷ini de derinleútirdi.
2002 baúÕ itibariyle kÕsa vadeli dÕú borçlar, toplamÕn yüzde 8’ine yakÕn. Kredi derecelendirme kuruluúu Standart & Poor’s’un verdi÷i notlara göre, Türkiye Arjantin ve Endonezya ardÕndan en düúük nota sahip 3. ülke konumunda. Bu, dÕú piyasalardan kredi bulma úansÕ olmayan hükümetin, önümüzdeki dönem sorunlarÕnÕn devam edece÷ine ve sermaye açÕsÕndan IMF’nin saldÕrÕ programÕndan kaçÕúÕn olmadÕ÷Õna iúaret ediyor. øç borçlar ise da÷ gibi büyüyor. øç borçlar KasÕm ayÕ sonu itibariyle 7.2 katrilyon liraya ulaútÕ. 2000 yÕlÕ sonu veri alÕndÕ÷Õnda iç borç sto÷undaki artÕú % 222 oldu.
Vergi gelirinin ne kadarÕ faize gidiyor?
990: 995: 999: 2000: 200 :
% % % % %
30.8 53.1 72.4 77.1 109.4
990 yÕlÕnda vergi gelirlerinin % 30.8’lik kÕsmÕ borç faizlerine ödenirken, bu oran 200 yÕlÕnda % 09’a kadar yükseldi. Ödedi÷imiz vergiler bütünüyle “faiz” olarak, patronlarÕn cebine gidiyor. Hükümet yetkilileri ve tekelci medya, IMF’nin kredi açmasÕnÕ Türkiye’nin baúarÕsÕ olarak ilan ederken, aslÕnda söz konusu olan, emekçilere daha yüksek faturalarÕn çÕkacak olmasÕdÕr. Piyasalar: BankacÕlÕk kesimi, ekonominin en sa÷lÕksÕz kesimini oluúturuyor. Bu kesim, yÕllarca devlete dolar bazÕnda % 30 faizlerle kredi sa÷layarak asalak bir úekilde yaúadÕ. Bu arada krize ra÷men özel bankalar, kamu ve fondaki
bankalarÕn aleyhine piyasa paylarÕnÕ % 5 arttÕrÕrken, holdingbankalarÕ, 30 Haziran itibariyle milyar dolar düzeyinde kâr gerçekleútirmeyi baúardÕ. Tüm bunlarÕn faturasÕ, ödedi÷imiz vergilerden, zorunlu tasarruflarÕmÕzdan, ikramiyelerimizden ve ödedi÷imiz vergilerin karúÕlÕ÷Õ, “küçük devlet” politikalarÕyla hizmet olarak bizlere geri döndürülmeyerek karúÕlanmaktadÕr. 200 'de ihracat artÕúÕna ra÷men, milli gelirin ''sabit fiyatlarla'' % 9 dolayÕnda azaldÕ÷Õ tahmin ediliyor. øç talep % 22 dolayÕnda geriledi. KÕsaca, ortalama olarak kiúi baúÕna bir yÕl öncesine göre beúte bir oranÕnda yoksullaútÕk.
IMF, sorunun kendisi IMF gücünü uluslararasÕ finans piyasalarÕndan kredi alamayan, kriz içindeki kapitalist ülkelere kredi sa÷layarak elde ediyor. IMF’nin verdi÷i kredi karúÕlÕ÷Õ yüze yakÕn ülkede dayattÕ÷Õ “yapÕsal uyum programlarÕ”nÕn tek amacÕ, krizdeki ülkenin ekonomisini döviz kazanmaya yönelik yeniden yapÕlandÕrarak, dÕú borç ödemelerinin kesintiye u÷ramamasÕnÕ sa÷lamak. IMF ve Dünya BankasÕ bu úekilde, Paris Kulübü diye anÕlan, sanayileúmiú ülkelerin devletlerinin ve kredi veren uluslararasÕ finans çevrelerinin çÕkarlarÕnÕn koruyuculu÷unu yapmaktadÕr. Bunun bedeli emekçiler açÕsÕndan çok a÷Õr. Çünkü, Türkiye gibi teknoloji ve sermaye birikimi açÕsÕndan zayÕf olan ülkelerin, küresel piyasalarda rekabet edebilmesinin tek koúulu, ücretlerin ve ulusal paranÕn de÷erinin düúürülmesi (yani geniú kesimlerin alÕm gücünün düúmesi) ve bu úekilde dÕúsatÕm mallarÕnÕn piyasa fiyatlarÕnÕn rekabet edebilecek úekilde aúa÷Õya çekilmesidir. Üretim düúer, istihdam azalÕr
ve üretim kapasiteleri dibe vururken dÕú satÕmÕn artmasÕnÕn, medyanÕn ilan etti÷i Türkiye’nin “baúarÕsÕ”nÕn arkasÕnda bu gerçek yatmaktadÕr.
Emek cephesi: Sermayenin krizi, iúçi sÕnÕfÕna son yÕllarda yapÕlan en a÷Õr saldÕrÕlara ra÷men aúÕlamÕyor. øúçi sÕnÕfÕ ve nüfusun geniú kesimleri yoksullu÷a mahkum edilmiú durumda. Ücretler: 7 OECD ülkesi arasÕnda, çalÕúanlarÕn ücretlerinin milli gelirdeki ve istihdamdaki payÕnÕn en düúük oldu÷u ülke Türkiye. Ücretlerin OECD ülkeleri milli gelirlerindeki payÕ ortalama % 47.8 iken, Türkiye'de bu pay % 25.8’de kalÕyor. Türkiye milli gelir da÷ÕlÕmÕn en bozuk oldu÷u ülkelerin de baúÕnda geliyor. Nüfusun en zengin % ’i, nüfusun % 45’inin gelirine eúit gelire el koyuyor. Bu gerçe÷e ra÷men, vergi gelirleri içinde emekçilerin payÕ % 60’a varÕyor. øúsizlik: Krizin emekçilere çÕkan bir baúka maliyeti de iúsizlik oldu. Türkøú’in yaptÕ÷Õ bir araútÕrmaya göre krizde 25 binden fazla iú yeri kapandÕ. 200 yÕlÕ içinde milyondan fazla emekçi iúsiz kaldÕ. Sermaye sÕnÕfÕ krizi bahane ederek, rasyonalleúme adÕ altÕnda iúçi kÕyÕmÕ gerçekleútiriyor. Bu úekilde iúini kaybetmemiú olanlara da gözda÷Õ veriliyor. Özellikle hizmetler sektöründe, finans ve medya sektörlerinde iúten çÕkarmalar çok büyük boyutlara ulaútÕ. Kimin krizi? Tüm bu veriler, krizin faturasÕnÕn en a÷Õr úekilde emekçilere çÕkarÕldÕ÷ÕnÕ gösteriyor. KÕsaca küresel sermayenin uyguladÕ÷Õ neo liberal politikalar, IMF’nin de dayatmasÕyla en vahúi úekilde uygulanÕyor. Bu politikalar: z Özelleútirmeler, z øúten çÕkarmalar, z Devalüeasyon, z Tüketim mallarÕnda sübvansiyonlarÕn kaldÕrÕlmasÕ, z Ücretlerin düúürülmesi, z Devletin küçülmesi; yani: sa÷lÕk ve e÷itim gibi sosyal devlet hizmetlerininin özelleútirilmesi, z Sosyal güvenlik sisteminin çökertilmesi úeklinde uygulanÕyor. Kriz, sermaye sÕnÕfÕnÕn krizi. Emekçilerin fedakarlÕk yapmasÕ gerekmiyor. YapÕlmasÕ gereken, sermayenin krizinin derinleúmesini sa÷lamak. Bu úekilde egemen sÕnÕfÕn istikrarsÕzlÕ÷Õ derinleútirilerek, emekten yana bir çözüm olanaklÕ hale getirilebilir. Arjantin’de, göreve yeni gelen hükümetler, artÕk dört hükümet deviren halkÕn taleplerini göz önüne almak zorunda. Arjantin emekçileri yol gösteriyor. ArtÕk fedakarlÕk yok! Kenan AYDIN
9
10 Ocak 2002
Ahmed Ben Bella ile söyleúi
‘KüreselleĤme çözüm deùil’ hmed Ben Bella 950'lerde FransÕzlara karúÕ Cezayir'de verilen ba÷ÕmsÕzlÕk savaúÕnÕ sürdüren Ulusal Kurtuluú Cephesi'nin lideriydi. 962'de ba÷ÕmsÕz Cezayir Cumhuriyeti'nin ilk baúbakanÕ oldu. Bir sene sonra da ülkenin ilk cumhurbaúkanÕ olarak seçildi. Bir darbe ile devrildikten sonra, 20 yÕlÕnÕ hapiste ve ev hapsinde geçirdi. Ancak, daima kurtuluú savaúÕnÕn önde gelen ismi olarak kaldÕ.
A
Küreselleúmeyi nasÕl tarif edersiniz? Temel çeliúkinin zengin ve yoksul ülkeler arasÕnda oldu÷unu düúünüyor musunuz? Küreselleúme sorununu akademik bir sorun olarak ele alamayÕz. Küreselleúme dedi÷imiz úey ile Afganistan'da olanlar arasÕnda çok açÕk bir iliúki var. Küreselleúmenin yeni bir olgu olmadÕ÷Õ da açÕk. Hatta tam tersi do÷ru. Küreselleúme çok iyi bildi÷imiz bir sistemin, kapitalizmin yeni adÕ. Küreselleúme bu ekonomik sistem içinde yüzyüze oldu÷umuz sorunlara bir çözüm getirmedi÷i gibi, Kuzey'in zengin ülkeleri ile Güney'in yoksul ülkleri arasÕndaki çeliúkiye de bir çözüm getirmiyor. Dünya nüfusunun en az % 85'i Güney'de olmasÕna ra÷men, küreselleúme süreci sadece Kuzey-Güney çeliúkisinden ibaret de÷il. Yoksulluk ve baskÕ her toplumda var, Asya ve Afrika'da oldu÷u kadar Avrupa'da da var. PolitikacÕlar ve Dünya Ocak: z General Motors'un (GM) øngiltere, Vauxhall'daki fabrikasÕnda 10 bin iúçi, fabrikanÕn kapatÕlmasÕna karúÕ direniúe geçti. z Brezilya'da, Porto Allegre'de, küreselleúme karúÕtÕ hareketin önde gelen unsurlarÕnÕ bir araya getiren ilk Dünya Sosyal Forumu toplantÕsÕ yapÕldÕ. z øsviçre'de, Davos'ta bir araya gelen dünya finans ve politik liderlerinin zirvesini küreselleúme karúÕtlarÕ bastÕ. z Bush baúkan seçildi. ùubat: z Savaú suçlusu Ariel ùaron øsrail baúbakanÕ seçildi. z Ekvator'da kitlesel halk eylemleri, hükümetin IMF patentli baskÕ programÕnda geri adÕm atmasÕna neden oldu. z 15 bin kiúi anti-kapitalist mücadelenin liderlerinden José Bové'nin duruúmasÕna destek olmak üzere geldi. z Türkiye'de kriz patlak verdi. Emekçilerin cebindeki paralar bir gecede yarÕ yarÕya azaldÕ. Mart: z Zapatistalar, Meksika'nÕn baúkentine yürürken, kitlesel destek eylemleri gerçekleúti.
yoksulluk ve baskÕ yarataca÷Õna bütün insanlÕ÷Õn yararÕna olmalÕdÕr. Direniú sorununa gelince, benim kurtuluú hareketi içinde oynadÕ÷Õm rolden dolayÕ FransÕz hükümetinin beni terörist ilan etti÷ini unutmayÕn. Ulusal kurtuluú hareketi boyunca Cezayir'de yarÕm milyon insan öldü. Afganistan'daki savaú için bu savaúÕn bir dinler savaúÕ oldu÷unu söylüyorlar. George Bush, her kim kendisi ile beraber de÷ilse Bin Ladin'le beraberdir diyor. Oysa gerçek úu ki, Bin Ladin'i bu sistem yarattÕ. Afganistan aynÕ sistemin bir ürünü.
Yoksulluk ve baskÁ muazzam bir öfke yaratÁyor. Eùer bir insan açlÁktan ölüyorsa ne yapmasÁnÁ beklersiniz?
BankasÕ ekonomistleri insanlarÕn yoksulluktan kurtulmasÕ için daha fazla geliúmeye ihtiyacÕmÕz oldu÷unu söylüyorlar. Bunun do÷ru oldu÷unu düúünüyor musunuz? Geliúme, dünya nüfusunun ço÷unlu÷una bir úey getirmiyor. BazÕ tahminlere göre, geliúme sürecinden insanlÕ÷Õn sadece % 5- 6'sÕ yararlanÕyor. Ekonomik geliúmeden asÕl yararlananlar çokuluslu úirketler. Sadece 400 úirket dünyadaki tüm úirket kârlarÕnÕn yarÕsÕna sahip ve bu úirketlerin %85'inin geliri ,2 milyar nüfusu olan Çin'in gelirinden daha büyük. Ortada böyle bir zenginlik varken yoksulluk sorununun nasÕl çözülece÷ini düúünmek zor de÷il, ama buna ra÷men insanlar tam bir yoksulluk içinde yaúÕyorlar. Yoksulluk ve baskÕ muazzam bir öfke yaratÕyor. E÷er bir insan açlÕktan ölüyorsa ne yapmasÕnÕ beklersiniz? Dünyada farklÕ farklÕ kültürler var ve bunlar dünyada neler
Küreselleúmeye karúÕ hareket içinde úu ana kadar neler yaptÕnÕz? oldu÷unu anlayabilmenin farklÕ farklÕ yöntemlerini sunuyorlar. Örne÷in, milyar Müslüman úimdi BatÕ ile bir tür kültürel çatÕúma içinde oldu÷unu düúünüyor. AslÕnda øslam bir din olarak yoksulluk konusunda çok açÕk. Muhammed Peygamber yoksullu÷u bir tür inançsÕzlÕk olarak kabul etmiú. Öyleyse, yoksullu÷un insanlarÕ úiddete itti÷ini mi söylüyorsunuz? ønsanlarÕ direniúe de itebilir mi? Bütün ekonomik sistemin zaten, Üçüncü Dünya borçlarÕ, yapÕsal uyum programlarÕ gibi yöntemlerle uygulanan úiddete dayalÕ oldu÷u fikrine katÕlÕyor musunuz?
En büyük úiddet, ekonomik sistemin bizzat kendisinin uyguladÕ÷Õ úiddet. Bir insanÕ aç bÕrakmanÕn ona karúÕ úiddet uygulamak oldu÷una inanÕyorum, özellikle de herkese yetecek kadar yiyece÷in oldu÷u açÕkken. østatistiklerden biliyoruz ki Avrupa'da gÕda maddeleri depolarda çürüyorlar. Güney'de bile herkese yetecek kadar yiyecek var, ama gene de Afrika ve Asya'da insanlar açlÕktan ölüyorlar. Bu sistemde, bilim bile úiddet uygulamak için kullanÕlÕyor. Bilim kâr için de÷il yaúam için kullanÕlmalÕ. Ö÷renme ve araútÕrma bilimsel geliúmelerden ve tüm küreselleúme sürecinden kâr elde eden silah sanayi tarafÕndan kullanÕlÕyor. Bilim daha fazla
200 : Dünyada direniú ve umudun yÕlÕ z UluslararasÕ ilaç tekellerinin, Güney Afrika devletinin yoksullar için ucuz AIDS ilacÕ üretmesini engellemek üzere açtÕ÷Õ dava nedeniyle yaygÕn eylemler. ølaç tekelleri geri adÕm atmak zorunda kaldÕ. z øtalya'nÕn Napoli kentinde 20 bin küreselleúme karúÕtÕnÕn eylemi. z Arjantin'de halk ayaklanmasÕ. z Almanya'da nükleer atÕklarÕn taúÕnmasÕna karúÕ on binlerce anti kapitalistin engelleme eylemi. Nisan: z øngiltere'de Bradford'ta ÕrkçÕ saldÕrÕlara karúÕ ayaklanma. z Fransa'da Calais'de 60 bin Danone iúçisi fabrikayÕ iúgal etti. 30 bin iúçi iúten atmalara karúÕ yürüdü. z 70 binden fazla anti-kapitalist, Amerika kÕtasÕ liderlerinin ortak pazar giriúimi olan FTAA toplantÕsÕnÕ bastÕ. MayÕs: z Türkiye'de ve dünyada milyonlarca emekçi 1 MayÕs alanlarÕnÕ doldurdu.
z Yunanistan'da "mezarda emeklilik" giriúimine karúÕ genel grev. Yunanistan'da 1974'den sonraki en büyük eylemler. Hükümet düútü. z øtalya'da Berlusconi liderli÷inde, içinde faúist unsurlarÕn da oldu÷u koalisyon kuruldu. z Dünya BankasÕ, Barselona'daki toplantÕsÕnÕ, anti kapitalist eylemlerden korkarak iptal etti. Haziran: z øngiltere'de øúçi Partisi seçimleri yeniden kazandÕ. øskoçya Sosyalist Partisi ve øngiltere’de Sosyalist øttifak seçimlerde baúarÕ kazandÕ. z øsveç'in Göteborg kentinde düzenlenen Avrupa Birli÷i zirvesini 60 binden fazla antikapitalist bastÕ. z 35 binden fazla anti-kapitalist eylemci, Dünya BankasÕ toplantÕsÕnÕn iptal edilmesine karúÕn Barselona'da eylem yaptÕ. Temmuz: z øntifada'da ölen Filistinlilerin
sayÕsÕ 500'ü geçti. z øtalya'nÕn Cenova kentinde düzenlenen G-8 zirvesini 300 binden fazla anti-kapitalist bastÕ. Türkiye'de de dayanÕúma kampanyasÕ düzenlendi. Küreselleúme karúÕtlarÕ ilk kayÕplarÕnÕ verdi. G8 liderleri anti-kapitalist aktivist Carlo'nun ölümünden sorumlu tutularak "katil" ilan edildi. A÷ustos: z Filistin'de øntifada devam etti. øsrail'in Filistin liderlerini öldürmesi, ABD Baúkan YardÕmcÕsÕ Dick Cheney tarafÕndan onaylandÕ. Eylül: z Güney Afrika'da milyonlarca iúçi, özelleútirmelere karúÕ genel greve katÕldÕ. z ABD heyeti, BM'in Güney Afrika'daki IrkçÕlÕk KonferansÕ’nÕ terk etti. z Dünya Ticaret Merkezi'ne ve Pentagon'a saldÕrÕ gerçekleúti. Ekim: z Afganistan'Õn bombalanmasÕna baúlandÕ. ABD'de ve
Bir grup insan Davos'ta politikacÕlarÕn, krallarÕn ve milyarderlerin toplantÕsÕna karúÕ alternatif bir toplantÕ düzenledik. ùimdi BatÕ'da yüz binlerce insan aynÕ konularÕ ele alÕyor. Seattle'da, Prag'da, Nis'te, Davos ve Cenova'da insanlar, insanÕ öne çÕkaran, insanÕn kazanaca÷Õ, yeni bir sistem iste÷i ile soka÷a çÕkÕyor. Bu yeni hareket DTÖ gibi kuruluúlarÕ Avrupa ve ABD'nin dÕúÕnda toplanmaya zorluyor. Utanç verici bir biçimde toplantÕlarÕnÕ yapmak için Arap dünyasÕna, Katar'a geldiler. Konferans'ta da söyledi÷im gibi, úimdi Orta Do÷u'da biz de onlarÕ bölgemizden kovup atmalÕyÕz. Bu söyleúi, øngiltere’de yayÕnlanan Socialist Review dergisinden çevrilmiútir.
dünyanÕn bir çok bölgesinde savaú karúÕtÕ eylemler baúladÕ. KasÕm: z Katar'da düzenlenen Dünya Ticaret Örgütü'nün toplantÕsÕnÕ protesto için, dünyanÕn dört bir köúesinde anti kapitalist eylemler düzenlendi. Ankara'da düzenlenen eyleme 30 binden fazla eylemci katÕldÕ. z Londra'da 100 binden, øtalya'da 300 binden fazla kiúi savaú karúÕtÕ eylem gerçekleútirdi. z Beyrut'ta anti-kapitalist konferans düzenlendi. z øntifada'da øsrail tarafÕndan öldürülen Filistinlilerin sayÕsÕ 900'ü aútÕ. AralÕk: z Afganistan'a yapÕlan saldÕrÕda, ço÷u sivil olmak üzere, økiz Kuleler'e yapÕlan saldÕrÕdan daha fazla kiúi öldürüldü. z Arjantin'de genel grev. Hükümet, IMF'ye borçlarÕnÕ ödemek için emekli ikramiyelerine el koydu. Hükümet düútü. z Belçika'nÕn baúkenti Brüksel'de 130 bin iúçi, Avrupa Birli÷i zirvesini basarak "sosyal Avrupa" talebini yükseltti. Ertesi gün 25 bin anti-kapitalist yürüdü.
10
‘Baù×ms×zlar’geliyor! atölye çal×ümas×na ve birçok panele kat×lmak mümkün.
Naom Gonick: Kanada’ da, solun kalesi olarak bilinen Winnipeg’de yaĤÁyor. Winnipeg, çektiùi filmlerin doùal dekoru... Toronto Film Festivali’nde ödül alan, ‘ 9 9’ adlÁ kÁsa filmi, baĤÁndan sonuna, bir grevi anlatÁyordu. Festivale, ‘Heymutlu!’ adlÁ filmi ile katÁlÁyor. (‘Heymutlu!’ filminden bir sahne)
Hit filmler kuĤaùÁ
950'li y×llarda, tekelleümeye baülayan Hollywood stüdyolar×na tepki duyarak, kendi küçük bütçeleriyle film çekmeye baülayan yönetmenler kendilerine 'baù×ms×zlar' demeye baülad×. Günümüze kadar sürekli geliüen ve her geçen gün daha fazla yönetmenin kat×ld×ù× bu ak×m×, -ústanbul ve Ankara Film festivalleri d×ü×nda- takip etme olanaù×m×z yoktu. 8-27 Ocak 2002 tarihlerinde AFM Beyoùlu Fitaü Sinemas×nda 35 baù×ms×z filmi kapsayan bir festival düzenleniyor. Yedi ana baül×k alt×nda toplanan filmlerin d×ü×nda, animasyonla ilgili bir
Son y×llar×n en meühur 'baù×ms×zlar×n×' burada seyretmek mümkün. Mike Figgis, Darren Aronofsky ve Hal Hartley gibi tan×nan ve iyi giüe yapan yönetmenlerin d×ü×nda, geçtiùimiz y×l uluslararas× festivallerde büyük beùeni kazanan Alfonso Cuaron'un Anan× da! adl× filmi izlenebilir. Farkl× s×n×fsal ailelerde büyüyen üç arkadaü×n yaüam×ndan yola ç×kan Cuaron, ayn× zamanda Meksika'daki siyasal durumu da gözler önüne seriyor. Hiç üüphesiz bu kuüaù×n en çok merak edilen filmi, Barton Fink, Fargo ve Big Lebowski gibi filmleriyle kendilerine ciddi bir hayran kitlesi kazanan, Coen kardeülerin 'Orada Olmayan Adam' adl× filmi. Bas×n bülteninde Ethan Coen 'asl×nda içinde bulunduklar× durum kontrolden ç×kan, orta s×n×f Amerikal×lar×n durumunu anlat×yoruz' diyor.
Gay-lezbiyen filmler kuĤaùÁ Schindler's List filminde asistanl×k yapan Nisha Ganatra'n×n, 'Hint Usulü
Patlam×ü M×s×r' adl× filmi bu kuüaù×n en beùenilenlerinden. Ganatra bir yandan, insanlar×n içindeki gizli istek ve çat×ümalara deùinirken, bir yandan da ABD'deki s×n×f çat×ümalar×n× ekrana yans×t×yor.
E-ĤÁkkÁ E) Hiçbiri. Muhtemelen festival yönetimince bir kategoriye konamayan filmlerden oluüan bir kuüak. Uzun seneler, sosyalist(!) Çek yönetimi taraf×ndan film çekmesi yasaklanan Jan Swankmajer'in Küçük Otik adl× filmi oldukça ilgi çekici.
Nöbetçi sinema Huzur kaç×rmak için bir araya getirilen, korku, üiddet ve cinsellik içeren filmler kuüaù×! Özellikle geçen y×l Toronto film festivalinde skandal yaratan, Atom Egoyan'×n araya girmesiyle gösterimi süren Baise-moi' y× sonuna kadar izlemek oldukça zor. Ödünü patlatmak isteyenler bu kuüaù× kaç×rmas×n...
Müzik+Film
Mike Figgis’in ‘Otel’ filminden bir sahne...
KĂTAP
AVRASYA SAVAģLARI Körfez'den Afganistan'a Yeni Dünya Düzeninin KuruluĤu SUNGUR SAVRAN KasÁm 200 -Belge Yay. avran'Án kitabÁ dört ayrÁ makaleden oluĤuyor ve ilk üç makale daha önce yazÁlÁp yayÁmlanmÁĤ.Güncel olan Avrasya SavaĤlarÁ adlÁ dördüncü makaleyi burada tanÁtacaùÁz. "Amerika bugün Afganistan'da bir deùil üç savaĤ
S
vermektedir:Birincisi Afganistan'Á ele geçirmek için, diùeri ise zengin Suudi Arabistan'Á Amerika hakimiyetinde tutmak için Bin Ladin'e karĤÁ verilmektedir ,(...) üçüncüsü ise Avrasya'nÁn bütünü , hatta Asya'nÁn tamamÁ üzerindeki hegemonya mücadelesidir.(...) ABD'nin bu savaĤla ulaĤmak istediùi esas hedefin jeostratejik olmasÁ büyük ihtimaldir (...) Bugüne kadar Orta Asya'ya tek kapÁ TürkiyeAzerbaycan koridoru iken Ĥimdi bir de Pakistan-Afganistan koridoru açÁlÁyor. Öyleyse, Afganistan savaĤÁ , bir üçüncü büyük savaĤÁn da tohumlarÁnÁn atÁldÁùÁ yerdir: Orta Asya'dan haraketle Avrasya hegemonya savaĤlarÁnÁn". Savran için bahsettiùi bölgelerin iki önemli yönü var: 1)Hazar havzasÁnÁn petrol ve doùal gaz rezervleri ve gelecekte bunlarÁn
Bu bölümde, Holywood'un, sadece, filmin popüler ve ticari yan×n× beslemekte kulland×ù× 'soundtrack' çal×ümalar×na karü×, bestecilerle yönetmenlerin ortak paylaĤÁmÁ. 2)Tahihsel-politik faktör: Bölgedeki Türki halklarÁn Rusya ve Çin'in hakimiyetinde yaĤamalarÁ ve etnik ayrÁmcÁlÁk politikasÁnÁn güdülmesi sonucu bu iki süpergücün ABD tarafÁndan istikrarsÁzlaĤtÁrÁlmasÁ. Savran'Án önsözünü yazdÁùÁ kitabÁnda da sÁkça göndermelerin bulunduùu- KÁzÁl Elma, KanlÁ Elma adlÁ kitabÁn içinde de Sosyalist ĂĤçi ile bu konu hakkÁnda bir polemik mevcuttur, Savran'Án yeni kitabÁndaysa Orta Asya'nÁn önemi hakkÁndaki iddilar "bir üçüncü büyük savaĤÁn da tohumlarÁnÁn atÁldÁùÁ yer" denilebilecek kadar büyütülmüĤtür. Ancak gerek bölgedeki ülkelerin toplam ekonomik büyüklükleri, gerek yapÁlan veya yapÁlacak yatÁrÁmlarÁn getiri oranÁ son derece düĤüktür. "Dünya üretiminin ezici çoùun-
çal×ümalar×na yer verilmiü. Doùu müziùinden etkilenen, ünlü besteci Philip Glass'×n müziklerini yapt×ù× dört filmi seyretmek (ya da dinlemek) mümkün. Bunlar×n d×ü×nda 'ilk filmler' ve Matthew Barney özel gösterimi adl× iki baül×k daha var. Festivalde Türk yönetmenlerin filmleri, ayr× bir salonda ve ücretsiz olarak gösterilecek. Festival sonunda, seyircilerin oylar×yla, en iyi 'baù×ms×z' Türk filmi seçilecek. Baù×ms×z sineman×n ne olduùunu, 'Otel' adl× filmi gösterilecek olan Mike Figgis'in, film ekibine gönderdiùi hoü bir mektup çok iyi anlat×yor: '1. Oyuncular×n filmde kendi giysilerini giymelerini tercih ederim. 2. Saç ve makyaj bölümümüz yok. Oyuncular kendi görünüülerinden kendileri sorumludur. 3. Ulaü×m sistemimiz yok! Oyuncular kendi imkanlar× ile gelirler. 4. Bütün oyuncular eüit para alacaklar. 5. Bir senaryo yok. Filmin çoùunluùu doùaçlamaya dayan×yor. Bir sahneyi çekiyor, üzerinde tart×ü×p tekrar çekiyoruz. Sahne oturana kadar bunu tekrarl×yoruz.' Hollywood'un kan emicilerine karü×, 'baù×ms×zlar×' desteklemek için haydi sinemaya! luùu hâla nispeten az sayÁda ülkede yoùunlaĤmÁĤ durumdadÁr. Dünya sanayi üretiminin beĤte dördü, 1990' larÁn sonlarÁnda, Kuzey Amerika, BatÁ Avrupa ve Japonya da gerçekleĤtiriliyordu ve üç ülke (Amerika, Almanya, Japonya) toplam dünya üretiminin % 60'ÁnÁ gerçekleĤtiriyordu". (P. Morgan, 2000 : 157) Savran'Án, kitabÁn kendisince temel açÁlÁmÁnÁ teĤkil eden bu baĤlÁk bizce de kitabÁn temel açmazÁnÁ oluĤturuyor. Kitap, Türkiye ve dünya burjuva medyasÁnÁn çok sÁkÁ bir takibi ve analizi üzerine kurulu olduùundan okunaklÁ ve bu açÁdan büyük bir eksikliùi dolduruyor. Orkun-Ă.Ü.
TELEVĂZYON
Deprisa Deprisa Kanl× Düùün, Carmen, Ay Carmela ve Tango gibi filmleriyle hayli ses getiren, ünlü úspanyol yönetmen Carlos Saura'n×n 98 tarihli filmi Deprisa Deprisa, yoksullukla baü etmekte zorlanan dört gencin yaüad×klar×n× konu ediniyor. Kimi eleütirmenlere göre, en iyi Saura filmi olan Deprisa Deprisa, Berlin Film Festivali'nde Alt×n Ay× Ödülü alm×üt×. ústanbul Film Festivali’nde seyretmediyseniz kaç×rmay×n... 11 Ocak Cuma 00:00 CNBC-E
Max et les Férailleurs (ģeref yolu) Yönetmen : Claude Sautet Oyuncular : Michel Piccoli, Romy Schneider, 1971 Frans×z burjuvazisinin 'umutsuz ç×rp×n×ülar×n×' konu alan filmleriyle tan×nan Claude Sautet'den, suç ve âhlak kavramlar×n× sorgulayan, bir film... 23 Ocak Çarüamba 21:00 CNBC-E
Sosyalist ĂĤçi SayÁ:166 z10 Ocak 2002 ISSN 1300-4026 z UluslararasÁ TanÁtÁm veYayÁncÁlÁk Ltd z Sahibi: Özden Dönmez z YazÁĂĤleri Müdürü: Volkan AkyÁldÁrÁm z Adres: SakÁzgülü Sok. 24/4 KadÁköy/Ăstanbul z BaskÁ Yön MatbaasÁ
11
10 Ocak 2002
Mücadelenin úçinden Mektuplar:
Özel mülküyet, girilmez!
Liselerde faĤist tehdit!
Üniversitelerimiz satÁlÁk deùil! eçtiùimiz günlerde meclise verilen ve görüümeleri süren Yeni Yüksek Öùrenim Kanunu yasa tasar×s× üniversiteler için tam bir paral× eùitim, özelleütirme ve eüitsizlik program× demek.
G
Üniversiteler ĤirketleĤiyor Ocak 2002 tarihinden itibaren bütün üniversitelerin ve ileri teknoloji enstitülerinin birer "iületme hesab×" olacak ve böylelikle okullar tam bir ticari kurum haline gelecek. Tasar×n×n 58. maddesi uyar×nca; aç×lacak bu yeni hesaba üretilen hizmet ve mallardan elde edilecek gelirler ve öùrencilerden al×nacak katk× paylar× aktar×lacak. Yine ayn× maddeye göre öùretim görevlileri birer iületme personeli olacak ve ürettiùi hizmete göre para alacak. Böylece; üniversiteler birer üirket, öùretim görevlileri birer sat×c×, öùrenciler müüteri ve bilgi meta haline gelmiü olacak.
Harçlar artÁyor Üstelik tasar×ya göre metalaüacak olan bilgiyi sat×n almak öyle kolay olmayacak. Öncelikle her üniversite için standart harç uygulamas× kalkacak. Okula göre fatura kesilecek ve
öùrenci maliyetinin % 50'sine kadar öùrenciden tahsil edilebilecek. Tasar×n×n 46. maddesine göre, bu miktarlar her y×l s×navdan önce aç×klanacak ve öùrenciler para durumlar×na göre tercih yapacaklar. Örneùin, ODTÜ'de okuyan bir öùrenci için ortalama maliyet 800 dolar. Bunun 900 dolar× öùrenciden talep edilecek. Bu, üu anda ödenen harç miktar×n×n 0 kat×na yani yaklaü×k milyar civar×na ç×kmas× demek. Bu rakam, t×p öùrencileri için ortalama 3 milyarken, konservatuar öùrencileri için 6 milyar civar×nda olacak.
Rektörler memnun, öùrenciler Ĥokta ODTÜ rektörü tasar×y× "Zenginden al×p fakire vereceùiz" diye aç×klayadursun, kabul edilirse k×yamet kopacaù× çok aç×k. Rektörlerin yetkilerini s×n×rs×z geniületen ve kendilerini birer patron yapan tasar× için, Gazi Üniversitesi rektörü R×za Ayhan "Sanayiyi güçlendirmek için hükümete her türlü desteùi vereceùiz." diyerek her üeyi özetlemiüti. Öùrenciler ise böyle bir yasan×n geçebileceùine inanm×yor ve bu paray×
Stand hakkÁmÁz gasp edilemez! 00 y×l×n×n son haftas×nda ústanbul Üniversitesi'nde öùrencilerin y×llard×r açt×ù× yay×n standlar×na sald×r× gerçekleüti. Sivil polisler standlara müdahale ettiler. Ama yan×t bir gün sonra güçlü olarak verildi. Yaklaü×k 400 öùrenci sloganlar eüliùinde úÜ Hergele Meydan×nda stand açt×lar ve gerilemeyeceklerini kan×tlad×lar. Mücadele dört gün boyunca sürdü. Öùrenciler muhtemel bir polis sald×r×s×na karü× birlikte mücadele verdiler. Okul yönetimi, geri ad×m atmak ve öùrencilerle görüümek zorunda kald×.
2
ödeyemeyeceùi için öfke duyuyor. Yasay× geri çektirmenin yolu ise bu öfkeyi örgütlemek.
Küresel saldÁrÁya karĤÁ küresel direniĤ Bu neoliberal sald×r× yasas× asl×nda sadece Türkiye'ye özgü deùil. Dünya Ticaret Örgütü eliyle, küresel sermaye tüm dünyada eùitim alan×na göz dikmiü durumda. Bu küresel sald×r×n×n bir parças×. Peki karü×s×nda ne var? Elbette direniü! úspanya Öùrenci Birliùi ayn× yasaya karü× 4 Aral×k'ta kitlesel bir eylem yapt×. 8 Kas×m'da ise, Hollanda Öùrenci Birliùi'nin çaùr×s×yla bir gösteri gerçekleüti. Aç×k ki, son birkaç y×l×n küresel direniü hareketi kazanman×n yolunun BúRLúK, ÇEûúTLúLúK, DúRENúû olduùunu gösteriyor. Eùer bu yasa ile kriz emekçilerin omuzlar×na yüklenilmeye çal×ü×l×yorsa, Arjantin'den öùrenilecek çok üey var! Orda, iüçiler, iüsizler, öùrenciler sokaklara döküldü ve devlet baükan×na özel uçaù×n× satt×r×p krizin faturas×n×n egemen s×n×fa nas×l ödetileceùini gösterdiler. S×ra bizde! H.Ü. Beytepe'den bir Sú okuru
DSiP TOPLANTILARI
Ümraniye Anadolu Lisesi'nde bir grup sol görüülü öùrenci okullar×nda savaü karü×t×, IMF politikalar×n× teühir eden, eùitim sorunlar×n× tart×üan bir pano oluüturmaya çal×ü×rken, bir grup faüistin tehdidiyle karü×laüt×lar. Okulda pano yap×lacaksa bunun okul idaresini ilgilendirmediùini, okul idaresi izin verse bile faüistlerin ini olan ülkü ocaklar×n×n böyle bir üeye göz yummayacaù×n× söyleyerek devam edilirse ve faüistlerden izinsiz bir üey yap×l×rsa b×çaklar×z diye tehdit ettiler. Faüistler, IMF politikalar×n× teühir eden panonun as×lmas×n× istemiyorlar çünkü, IMF'den yanalar. % 80'lik savaü istemeyen büyük çoùunluùun karü×s×nda savaü ç×ù×rtkanl×ù× yap×yorlar. Eùitimde ortaya ç×kan sorunlardan bahsetmememizi istiyorlar. Tehdit etmelerinin bir baüka nedeni ise elbette okul d×ü×nda yürütülen politik faaliyetler. Sadece okul içinde deùil, okul d×ü×nda da hiçbir üey yapmadan oturmam×z× istiyorlar. Geçen y×l ústanbul Lisesi'nde bir arkadaü×m×z×n parmaù×n× koparm×üt× faüistler. ústanbul Liseli antifaüistler % 90'lara varan kat×l×mla boykot yapm×ü ve nas×l mücadele edileceùini göstermiüti. Bu gün biz de faüistlerin bu yüzünü etraf×m×zdaki herkese anlatmal×y×z. Okullarda sadece örgütlü solcu öùrencilerle ülkü ocaklar× destekli, ellerini kollar×n× sallaya sallaya okula sat×r b×çak getiren faüistleri önlemek kolay deùil. Önemli olan baù×ms×z öùrenciler aras×nda faüistleri teühir etmek ve onlar× da anti-faüist mücadeleye kazanmak. Ancak bu yap×l×rsa faüistleri geriletmek mümkün olur. Görkem KARSLI
Bir anketin sonuçlarÁ Geçtiùimiz yÁl yaĤanan ekonomik kriz, hükümetin savaĤa karĤÁ aldÁùÁ tutum bu hükümete olan güvensizliùi giderek arttÁrdÁ. Zaten yapÁlan anketlerde bu sonucu doùruluyor. Örneùin hükümet ortaùÁ ANAP'Án yaptÁrdÁùÁ ankette bu hükümeti baĤarÁlÁ bulanlarÁn oranÁ % 1,7'de kalÁrken, Kemal DerviĤ'e duyulan güvenin iyice azaldÁùÁ halkÁn büyük çoùunluùunun Afganistan'a asker gönderilmemesinden yana olduùu ve IMF politikalarÁna karĤÁ olduùu belirlendi. Anketteki hükümetin icraatlarÁna iliĤkin soruya ise halkÁn % 46,6'sÁnÁn baĤarÁsÁz, % 40,2'sinin çok baĤarÁsÁz yanÁtÁnÁ verdiùi belirlendi. Sokakta, iĤyerlerinde, okullarda, otobüslerde IMF ve bu politikalarÁ halkÁn büyük çoùunluùuna raùmen uygulayan hükümet konuĤuluyor. HalkÁn büyük çoùunluùunun dilinde "hükümet istifa" ve "IMF defol" cümleleri dolaĤÁyor. Çünkü artÁk ekonomik krizin ne IMF ne de DerviĤ ile atlatÁlabileceùi düĤünülmüyor. Hükümete olan güvensizlik kazanma isteùini ve umudu güçlendirir. Arjantin'de iĤçilerin ve iĤsizlerin grevlerle hükümeti düĤürmesi, bize IMF'nin yenilebileceùini gösterdi. Böyle bir ortamda zaten sallantÁda olan hükümetin devrilmesi daha da kolay. HalkÁ sömüren yüz binlerce çalÁĤanÁ iĤsiz bÁrakan, kamuda tasfiyelere baĤlayan milyonlarca insanÁ açlÁùa ve sefalete mahkum eden IMF uĤaùÁ hükümet istifa etmelidir. Uùur GÖKÇE
Ankara Ăl Örgütü:MenekĤe sk.8/A D:16 KÁzÁlay Ăstanbul Ăl Örgütü: KÁrtasiyeci sk. 23/6 KadÁköy 0216 346 6573 Beyoùlu Ălçe Örgütü: Ăstiklal cd. Terkoz çÁkmazÁ Karaaslan apt. 5/8 Tünel Ăzmir Ăl Örgütü: 846. sok, No: 8/3 1. Beyler-Konak
DSĂP Ăstanbul ĂlÖrgütü 2 Ocak 2002 Cumartesi saat: 5.00 Avrupa Birliùi’ne hayÁr!
DSĂP Ăstanbul ĂlÖrgütü 9 Ocak 2002 Cumartesi saat: 5.00 Cinsiyetçiliùe hayÁr!
DSĂPAnkara Ăl Örgütü 2 Ocak 2002 Cumartesi saat: 5.30 Rosa Luxembourg
DSĂP Beyoùlu Ălçe Örgütü 2 Ocak 2002 Cumartesi saat: 3.00 Enternasyonalizm
DSĂP Beyoùlu Ălçe Örgütü 9 Ocak 2002 Cumartesi saat: 3.00 Filistin’de ve Ăntifada
DSĂP Ankara Ăl Örgütü 9 Ocak 2002 Cumartesi saat: 5.30 Cinsiyetçiliùe hayÁr!
DSĂP Beyoùlu Ălçe Örgütü 2 Ocak 2002 Cumartesi saat: 6.00 FaĤizmi nasÁl durduracaùÁz?
DSĂP Beyoùlu Ălçe Örgütü 9 Ocak 2002 Cumartesi saat: 6.00 Troçkizm
DSĂP Ăzmir Ăl Örgütü 2 Ocak 2002 Cumartesi saat: 6.00 200 yÁlÁ deùerlendirmesi
Sosyalist úüçi’nin temel görüüleri Aúa÷Õdan sosyalizm Kapitalist toplumda tüm zenginliklerin yaratÕcÕsÕ iúçi sÕnÕfÕdÕr. Yeni bir toplum, iúçi sÕnÕfÕnÕn üretim araçlarÕna kolektif olarak el koyup üretimi ve da÷ÕtÕmÕ kontrol etmesiyle mümkündür.
Reform de÷il, devrim øçinde yaúadÕ÷ÕmÕz sistem reformlar ile köklü bir úekilde de÷iútirilemez, düzeltilemez. Bu düzenin kurumlarÕ iúçi sÕnÕfÕ tarafÕndan ele geçirilip kullanÕlamaz. Kapitalist devletin tüm kurumlarÕ iúçi sÕnÕfÕna karúÕ sermaye sahiplerini, egemen sÕnÕfÕ korumak için oluúturulmuútur. øúçi sÕnÕfÕna, iúçi konseylerinin ve iúçi milislerinin üzerinde yükselen tamamen farklÕ bir devlet gereklidir. Bu sistemi sadece iúçi sÕnÕfÕnÕn yÕ÷Õnsal eylemi devirebilir. Sosyalizm için mücadele dünya çapÕnda bir mücadelenin parçasÕdÕr. Sosyalistler baúka ülkelerin iúçileri ile daima dayanÕúma içindedirler. Sosyalistler kadÕnlarÕn tam bir sosyal, ekonomik ve politik eúitli÷ini savunurlar. Sosyalistler insanlarÕn cinsel tercihlerinden dolayÕ aúa÷ÕlanmalarÕna ve baskÕ altÕna alÕnmalarÕna karúÕ çÕkarlar.
Enternasyonalizm Sosyalistler, bir ülkenin iúçilerinin di÷er ülkelerin iúçileri ile karúÕ karúÕya gelmesine neden olan her úeye karúÕ çÕkarlar. Sosyalistler ÕrkçÕlÕ÷a ve emperyalizme karúÕdÕrlar. Bütün halklarÕn kendi kaderlerini tayin hakkÕnÕ savunurlar. Sosyalistler bütün haklÕ ulusal kurtuluú hareketlerini desteklerler. Rusya deneyi göstermiútir ki, sosyalizm tek bir ülkede izole olarak yaúayamaz. Rusya, Çin, Do÷u Avrupa ve Küba sosyalist de÷il, devlet kapitalistidir. Sosyalistler bu ülkelerde iúçi sÕnÕfÕnÕn iktidardaki bürokratik egemen sÕnÕfa karúÕ mücadelesini desteklerler.
Devrimci parti Sosyalizmin gerçek leúebilmesi için, iúçi sÕnÕfÕnÕn en militan, en mücadeleci kesimi devrim ci sosyalist bir partide örgütlenmelidir. Böylesi bir parti iúçi sÕnÕfÕnÕn yÕ÷Õnsal örgütleri ve hareketi içindeki çalÕúma ile inúa edilebilir. Sosyalistler pratik içinde di÷er iúçilere reformizmin kendi çÕkarlarÕna aykÕrÕ oldu÷unu kanÕtlamalÕdÕrlar. Bu fikirlere katÕlan herkesi devrimci bir sosyalist iúçi partisinin inúasÕ çalÕúmasÕna omuz vermeye ça÷ÕrÕyoruz.
Sayi: 66
0Ocak 2002
500.000 TL
DayanÕúma fiyatÕ: .000.000 TL
Sosyalistlere katÁl! DSĂP’e üye ol! Devrimci Sosyalist ĂĤçi Partisi hakkÁnda bilgi almak istiyorum.
øúçi sÕnÕfÕnÕn kurtuluúu kendi eseri olacaktÕr
Ăsim:.................................................................................................................... Meslek:............................................................................................................... ģehir:.................................................................................................................. Adres:................................................................................................................ Telefon:................................................E-mail:.................................................
DSúP
Ankara Ăl Örgütü:MenekĤe Sk.8/A D:16 KÁzÁlay Ăstanbul Ăl Örgütü: KÁrtasiyeci sk. 23/6 KadÁköy 0216 346 6573 Beyoùlu Ălçe Örgütü: Ăstiklal cd. Terkoz çÁkmazÁ Karaaslan apt. 5/8 Tünel Ăzmir Ăl Örgütü: 846. sok, No: 8/3 1. Beyler-Konak
Soùuk, açlÁk, sefalet...
IMF USÛLÜ HAYAT!
Belediyeler, topladÁklarÁ vergileri hizmet olarak geri vermiyor, holdinglere kÁyak çekiyor
on bir kaç aydÁr Ăstanbul ve Ăzmir’ de dahil bir çok kentte sel felaketleri, su baskÁnlarÁ insanlarÁn ölmesine, islerin durmasÁna ve ulaĤÁmÁn aksamasÁna neden oldu. Yeni yÁlÁn ilk haftasÁ ise tam bir felakete sahne oldu.
S
Ănsanlar soùuktan öldü
SoùuklarÁn bastÁracaùÁnÁ meteroloji günler öncesinden haber vermesine raùmen, hiçbir önlem alÁnmadÁ. Sadece Ăstanbul'da 11 kiĤi soùuktan donarak öldü. Toplam kaç kiĤinin öldüùünü ise resmi makamlar hiçbir zaman açÁklamadÁ. Gazete köĤelerine sÁkÁĤmÁĤ tek tük haberlerde, köy yollarÁnda tipiden dolayÁ yolunu kaybettiùi için ölen öùretmenden çobanlara kadar adÁ bile anÁlmayan bir çok emekçi donarak öldü. Örneùin Konya'da evine yürüyerek gitmeye çalÁĤan 60 yaĤÁndaki Rüstem SaygÁn donarak öldü. Binlerce insan mahsur kaldÁ
Kar yaùÁĤÁ nedeniyle 13 bin köyün yaĤamla baùÁ koptu. Doùu Karadeniz'de 750, Orta Karadeniz'de 2 bin 300 köyle hiçbir baùlantÁ kurulamadÁ. Konya, Bolu, Kayseri, NevĤehir ve KÁrĤehir gibi Ĥehirlerin dÁĤÁnda, toplam 3600 Kürt köyünün yollarÁ kapandÁ. Uçak seferleri, karayolu ulaĤÁmÁ tümüyle iptal olurken, en büyük bir kaç Ĥehir dÁĤÁnda bütün kentlerde elektrik kesintileri yaĤandÁ. Her yer karanlÁùa boùuldu. Mahsur kalan köylerde kaç kiĤinin öldüùü, hastalarÁn ne yaptÁùÁ ve insanlarÁ nasÁl beslendiùi tam bir muamma.
Ăstanbul felç!
Ăstanbul'da ise yaĤam Türk egemen sÁnÁfÁnÁn en böbürlendiùi ve en yoùun olduùu "megakent" olmasÁna raùmen tümüyle durdu. 4 Ocak sabahÁ evlerinden iĤe gitmek için çÁkan iĤçiler ulaĤÁmÁn felç olduùunu gördüler. Hükümet, valilik ve belediye çaresiz kaldÁ. Ăstanbul-Silivri yolunda 1000 araç mahsur kaldÁ. Bir günde kÁrÁk-çÁkÁk nedeniyle hastanelere 300 kiĤi baĤvurdu. Geçen seneye göre aynÁ mevsimde yaĤanan hastalanma oranÁ yüzde 30 artÁĤ gösterdi. Yöneticiler insanlarÁn donma tehlikesi geçirmesi, donarak ölmesinin ardÁndan birdenbire Ăstanbul'da binlerce insanÁn evsiz olduùunu keĤfettiler. Göstermelik bir "yardÁmseverlikle" 1000 evsiz, ÁsÁnma olanaklarÁnÁ olduùu hangar gibi mekanlara götürüldü. Okullar, üniversiteler ve iĤyerleri tatil edildi. UlaĤÁm durdu. ģehrin varoĤlarÁnda ise yaĤam koĤullarÁ daha da çekilmez hale geldi. Doùalgaz tartÁĤmalarÁnÁ gözümüzün içine baka baka yapan ve halkÁ ne kadar kimin kazÁkladÁùÁnÁ utanmazca anlatanlarÁn tartÁĤmasÁ masum deùil. Doùalgaz fiyatlarÁnda emekçilere atÁlan her kazÁk insanlarÁn soùuktan ölmesi için atÁlan bir adÁm oluyor. Yeni yÁla elektriùe yapÁlan zamla girdik. PahalÁ doùalgaz ve fuel-oil sistemlerini kullanamayan yoksullar, elektrik enerjisiyle ÁsÁnmayÁ tercih ediyorlar. Elektriùe yapÁlan her zam, sadece mallarÁn üretim maliyetini artÁrmakla kalmÁyor, elektrikle ÁsÁnan emekçileri soùukta bÁrakÁyor. Depremzedelerin yaĤadÁùÁ bölgeye hiçbir
yardÁm gitmediùi için, LPG sobasÁ kullanÁmÁ sonucunda çadÁrlarda çÁkan yangÁnlarda insanlar ölüyor. Devletin tek yaptÁùÁ LPG sobasÁ kullanÁmÁnÁ yasaklamak. Doùal felaket deùil, IMF politikalarÁ, 30 bin dekar ekili alanÁn mahvolmasÁna, onbinlerce insanÁn mahsur kalmasÁna, ulaĤÁmÁn durmasÁna, insanlarÁn evsiz kalmasÁna ve soùukta donarak ölmesine neden oldu. BunlarÁn hiçbirisi tesadüf deùil. Bize yÁllardÁr anlatÁlan neo-liberal politikalar, iĤte bu sonuçlara yol açÁyor. ÜçbeĤ kuruĤu IMF'den dilenen hükümetin verdiùi tavizlerin sonucu emekçilerin soùuktan donarak ölmesi, evsiz kalmasÁ, köylerde mahsur kalmasÁ. TV'lerde Ĥen Ĥakrak, IMF programlarÁnÁ
savunanlar, gazetelerdeki köĤelerinde yÁllardÁr küreselleĤme ve neo-liberal uygulamalarÁn savunuculuùunu yapanlar, emekçilerin donarak ölmesinin suç ortaklarÁdÁr. IMF politikalarÁ, devletin üstlendiùi kamu hizmetlerinin yok edilmesini, özelleĤtirmeleri, iĤsizliùi ve açlÁùÁ hedefler. Eùitimi, saùlÁùÁ ve her türden kamu hizmetini, özel sermayeye peĤkeĤ çeker. ArtÁk insanlarÁn saùlÁùÁ deùil, bazÁ sermaye sahiplerinin, (insanlarÁn ölümü ve sefaletin artmasÁ pahasÁna) kârÁnÁ artÁrmasÁ önemlidir. YaĤadÁùÁmÁz doùal felaket deùil, cinayet. Ve sorumlularÁ IMF uĤaklarÁ! Hükümet, milletvekilleri, valiler ve belediyeler.