169

Page 1

DSÝP’in çaðrýsý

Gücümüzü birlikten alalým

Sayfa 5

IMF

8 MART

EK

Küresel kapitalizmi birlikte yeneceðiz!

ABD, petrol ve hegemonya için Irak saldýrmaya hazýrlanýyor

Savaþa hayýr! Sayfa 6-7

‘Uyum Šnsancayasalarý’ bir yažam, özgürlükler ve baršž için

Sayý: 169

n

28 Þubat 2002 n 500.000 TL

ÞÝMDÝ BÝRLÝK ZAMANI dayatmasý

Gücümüzü birlikten alalým

“Devrimci Sosyalist Šžçi Partisi, günün görevini mücadeleci bir birliłin inžasš olarak tesbit etmektedir. Tek konulu kampanyalarda ižçi sšnšfšnšn, emekçi hareketinin ve solun güçlerini yan yana getirmek, ortak bir platformda birlikte mücadeleyi örmek günün en yakšcš görevidir. Milyonlarca emekçi bunu beklemektedir.” Sayfa 3


2

PKK’nin siyasallaþmasý tartýþmasý

Ýþçi sýnýfý taraf olmalýdýr A

NAP'lý Devlet Bakaný Mehmet Keçeciler, silahlý mücadele veren bir Kürt hareketindense siyasallaþmýþ bir PKK'nin daha iyi olduðunu açýkladýðýnda gümbürtü koptu. Faþistler ve þoven milliyetçiler, Keçeci ve partisini "vatan haini" ilan ettiler. Ancak bu tezleri savunan sadece onlar mý?

Þahinler, Kürtlerle masaya oturmanýn gerekliliðini korkakça telaffuz eden Keçeciler'e saldýrýrken daha bir ay için de çok önemli iki devlet kurumunun basýna sýzdýrýlan PKK hakkýndaki metnini görmezlikten geliyor. 1 ay önce Genelkurmay ve Emniyet Müdürlüðü'ne ait olduðu iddia edilen 11 maddelik bildiri basýna sýzmýþtý. Bu metin esas olarak PKK'nin isim deðiþtirdiði ve birdizi politikasýndan vazgeçtiði taktirde faaliyet gösterebileceðini üstü kapalý bir þekilde anlatmaktaydý. Basýnda çýkan bu metin her iki kurum tarafýndan da tekzip edilmedi. Hürriyet gazetesinden Ertuðrul Özkök ve Radikal gazetesinden Ýsmet Berkan köþelerinde yukarýda aktardýðýmýz yorumu yaptýlar, devletin Kürtlerle masaya oturduðunu söylediler.

Aleviler: Baský yasalarýnýn son kurbanlarý PKK ve siyasallaþma

25 bin kižinin yažamšna malolan savaž tümden bitmeli

Ýki yýla yakýndýr devam eden barýþ süreci bir çok sýnavdan geçti. HADEP üzerindeki baskýlar ya da Gaffar Okkan cinayeti gibi provokasyonlara raðmen silahlarýn sustuðu ortam korundu. Bu geliþme sadece Kürtler için deðil, Türk halkýnýn büyük bölümü için benimsenen bir durum. Savaþ cephesi bu durumu bozmak için ne türlü çaba gösterirse göstersin, barýþ süreci ilerlemektedir. Kürtler ya da herhangi etnik/dinsel/siyasal grup özgürce siyaset yapma hakkýna sahip olduðu an silahlar susar. Þahinlerin korkulu rüyasý siyasal-

laþma bundan ibarettir. PKK'nin siyasallaþmasý konusunda baþlayan tartýþma egemen sýnýfýn esas olarak iki kanadý arasýnda gerçekleþmektedir. Tartýþmayý yaratan Kürtlerin aþaðýdan yarattýklarý basýnç. Ancak çok temel bir eksik var: Türkiye iþçi sýnýfýnýn ve emekçilerinin bu sorunda taraf olmasý. Öcalan'ýn idamý karþýsýnda suskun kalan solun tutumu Türkiye emekçilerinin taraf olamamasýnýn en büyük nedenidir. Sol, emekçi saflarda þovenizme karþý mücadele yürütmediði için bugün ne iþçi örgütleri ne de sol partiler bu tartýþmada taraf deðiller. Oysa taraf olmak gerekir. Barýþ, Kürtlere olduðu kadar Türklere de gereklidir.

Aydšnlšk Karen Fogg'un maillerini dežifre etti

Kontrgerilla yöntemleriyle siyasi mücadele

Avrupa Birliði Temsilcisi Karen Fogg'un maillerini ele geçiren 'derin devlet' güçleri, mailleri, bu güçlerin çok sýk baþvurduðu bir adres olan Aydýnlýk çevresi aracýlýðýyla kamuoyuna duyurdu. Maillerin deþifre edilmesi, çok yönlü bir tartýþma baþlattý. Tartýþmanýn bir yönü, kiþi hak ve özgürlüklerine olan saldýrýdýr. Yasalarla güvence altýna alýnmýþ olan haberleþmede özgürlük hakký, temel bir haktýr. Soruna bir baþka boyutdan bakýldýðýnda söz konusu olan, daha önce de gerçekleþtiði gibi, devletin içinde kümelenmiþ bir kanadýn, siyasi olarak anlaþamadýklarý kiþileri yýpratmak üzere iktidar olanaklarýný kullanarak, kontr gerilla yöntemleriyle hedef aldýklarý kiþilere yönelik bir saldýrý düzenliyor olmasýdýr. Genel Kurmay'ýn 28 Þubatçý politikalar ekseninde desenformasyon yayan harekat dairelerinin, adeta halkla iliþkiler gibi yasal olarak faaliyet gösterdiði ülkede, bu türlü saldýrýlar pek de þaþýrtýcý deðil. Bu yasadýþý saldýrýyý bu boyutuyla mahkum etmek gerekiyor. Burada Perinçek ve ekibinin maþa olarak kullanýlýp, Avrupa Birliði'ne karþý "sosyalist" bir odak olarak

öne çýkmasý, biz sosyalistler açýsýndan bir baþka soruna iþaret ediyor. Nitekim kamuoyunda daha önce de 'Anadilde eðitim' konusunda faþist MHP'yle her aþamada birebir anlaþan bu milliyetçi ve þoven 'sosyalist' odak, email meselesinde de MHP'den tam puan almýþ durumda. Üstelik sadece MHP deðil, Emin Çölaþan gibi medyanýn kalemþörleri, Aydýnlýk Dergisi'nin yazýlarýný kendi þoven ve milliyetçi saldýrýlarý için bol bol malzeme olarak kullandý. MHP'nin Nazi mantýðýndan ayýrd edilmesi mümkün olmayan, þoven kalemþörlere malzeme olan bir mücadele

tarzý, sosyalistler açýsýndan kabul edilemez. Avrupa Birliði'ne karþý mücadele, kontr gerilla taktikleriyle yapýlamaz. Kendi iktidar iliþkilerine karþý tehdit olarak gördükleri AB'ye üyeliðe karþý olanlarýn maþasý olmak, sosyalistler açýsýndan mahkum edilmelidir. Türkiye'de iktidarda olan çeþitli odaklarýn, AB’ye üyelik süreçleri ilerledikçe tüm olanaklarýný ve hertürlü aracý kullanarak, iktidarýn kendilerine saðladýðý çýkar iliþkilerini korumaya çalýþtýklarý görülüyor. AB'ye üyeliðe hayýr diyen devrimci marksistler, Avrupa Birliði'nin, sermayenin birliði

Dünyanýn egemenleri üçüncü büyük savaþý ilan etti. Ama bu kez hedef belirsiz. Daha doðrusu ABD'nin mutlak hegemonyasýný kabul etmeyen her kesim ve ülke hedef tahtasýna çakýlmýþ durumda. Savaþ yaygýnlaþý- yor. Dün Afganistan'a girenler bu kez de delirmiþçesine dünyanýn çeþitli bölgelerine saldýrmayý tartýþýyor. Hal böyleyken direniþinde giderek büyüdüðüne tanýk oluyoruz. Avrupa’nýn deðiþik bölgelerinde son onyýllarýn en kitlesel gösterileri gerçekleþiyor. Son olarak Porto Allegre'de toplanan 70 bin kiþi yeni bir dünyanýn nasýl kurulacaðýný tartýþtý. 'Baþka bir dünya mümkün' sloganý her yerde dilden dile yayýlýyor. Türkiye'den de yaþanan bu geliþmelere cevaplar gelmeye baþladý. Geleneksel solun yapamadýðýný bir grup üniversiteli SaKa isimli

olduðu gerçeðinde yola çýkýyor. Sosyalistler, emperyalistler arasýndaki rekabette taraf olmamalý. AB, ABD ve Japonya gibi diðer emperyalist bloklara karþý, Avrupa sermayesinin rekabet gücünü artýrmak için kuruldu. Bu üyelik, Türkiye iþçi sýnýfýna kazandýracaðýndan çok daha fazlasýný alýp götürecektir. Ýþçi sýnýfýnýn kaybedeceði, Türkiye ve Avrupalý patronlarýn kazanacaðý bir birliðe hayýr demek gerekiyor. Bu üyeliðe karþý duruþla, emekçilerin IMF saldýrýsýna ve hükümet programýna karþý verdiði mücadele, tek ve ayný mücadelenin parçasý.

SaKa çýktý!

dergiyle yapmaya baþladý. Öncelikle geniþ yýðýnlarla biraraya gelmeyi hedefleyen dergi kendisini uluslararasý hareketin içinde tanýmlýyor. 'Küresel palyaçolar can dostlarýmýzdýr' diyen SaKa'nýn Irak'a müdahalenin tartýþýldýðý bir dönemde çok önemli olduðu ortada. "Sokaklarda canlý arayan akýllý füzeler, havai fiþek gösterisi coþkusuyla televizyonlara yansýyan bombalama seanslarý, açlýk ve ölüm korkusuyla sýnýrlarda biriken kalabalýklar, kükreyip diþlerini gösterince hepimize meydan okuyan evrenin efendileri, savaþ ekonomileri ve savaþa ayarlanmýþ bütçeler, sorup soruþturup susturma çabalarý, hayatlarýmýza birebir iþeyen dünya meseleleri... öyleyse þaka yapmýyoruz... barýþ çubuðu içme törenlerine, kam-

Ýnkar, nereye kadar?

'Medeniyetler arasý diyalog' gibi iddialý buluþmalar düzenleyen Türkiye'nin, býrakýn medeniyetlerle diyaloðu, inanç ve kültürel kimlik özgürlüðü konusunda bile evrensel deðerlerin çok gerisinde olduðu, mahkeme kararýyla bir kez daha kanýtlandý. Alevi ve Bektaþi Kuruluþlarý Birliði (ABKB) Kültür Derneði'nin kuruluþuna mahkeme, "bölücülük olacaðý' gerekçesiyle izin vermedi. Kýsa bir süre önce "demokratikleþme" paketinin içinin ne kadar boþ olduðu ortaya çýkmýþtý. Kürtçe televizyon, anadilde eðitim, idam gibi konulardaki çaðdýþý yaklaþýmlara, Alevi derneðinin kapatýlmasý kararýyla bir yenisi daha eklendi. Laik olduðu iddia edilen devlet, sünniliði resmi devlet mezhebi olarak dayatarak, farklý inançlara tahammül göstermemekte ýsrarlý. Devlet, laikliðin gereði olan inanç özgürlüðünü sadece sünni olanlara tanýrken, dinle ilgili iþlere müdahale etmeye devam ediyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin kýsa resmi tarihi, inkarcýlýk üzerine kurulu. Kürt sorununda bilinen resmi inkarcý politikanýn yaný sýra, kýsa geçmiþinde 'Ermeni Soykýrýmý'ný ret resmi dýþ politikanýn merkezine oturtuldu. 6-7 Eylül'de doruða týrmanan, Rum azýnlýðýn ülkeden tasfiyesi, Kýbrýs'ýn Türkleþtirilmesi, Süryaniler gibi Hristiyan azýnlýklara, kimliklerine sahip çýkan her türlü azýnlýða ve farklý mezhepten olanlara devlet baskýsý, Cumhuriyet döneminin günlük pratiði haline geldi. Aleviler'in kendi dini inançlarýný ve kültürel kimliklerini dile getirmeleri ve buna sahip çýkmalarý konusunda saðlanacak özgürlük, en temel insan haklarýnýn gereði. Ulusal, kültürel ve inanç özgürlükleri üzerindeki her türlü baský kalkmalý ve hangi ulustan, kültürden, azýnlýktan ve inançtan olursa olsun, tüm insanlara sýnýrsýz özgürlükler tanýnmalý. püslerde sokak tiyatrolarýna, sergilere, konserlere, þenliklere, kollektifin güzelliðine, kollektif dil çýkarmaya çaðýrýyoruz... SaKa yapýyoruz..." SaKa'yý özgürkükçü muhalefetin yeni bir soluðu yapmak elimizde. SaKa tüm kitapçýlarda...


3

Gücümüzü birlikten alalým!

Ý

þçi sýnýfý 1990’larýn yenilgi havasýndan çýkýyor. 1980’ler bütün dünyada askeri diktatörlükler, aðýr baský koþullarý ve iþçi sýnýfýnýn kazanýmlarýna ve örgütlerine dönük saldýrýlarla dolu geçti. 1990’larýn ortasýndan sonra, özellikle 1995 Fransa genel grevinden bu yana ise iþçi sýnýfý hareketi ileri doðru hareket ediyor. Son üç yýlda dünyanýn 65 ülkesinde genel grev, patlamento baskýný ya da ayaklanma gerçekleþti. Belki henüz 1970’lerin ortasýnda olduðu gibi iþçi sýnýfýnýn kazanmak için ileri hamlesinden bahsedemeyiz. Ama koþullarýn 1980’lerden çok büyük ölçüde farklý olduðu açýk. Artýk iþçi yýðýnlarýnda yenilgi havasý yok. Ýþçi sýnýfý hareketi toparlanmaya baþlamýþ olmasýna raðmen sol yenilgi durumundan çýkamadý. Bir yandan 1980’lerin yenilgi havasýný üzerinden atamadý, diðer yandan ise 1989’da çöken Doðu Avrupa’da ne olduðunu açýklayamýyor. Berlin Duvarý’nýn çöküntüsü ortalýðý kaplamýþ halde. Yenilgi havasýndan çýkamayan sol, yaþanan küresel geliþmeler karþýsýnda etkisiz. 1989’da Doðu Bloku’nun çökmesi üzerine dünya, çok kutuplu yeni bir döneme girdi. Hegemonya savaþlarý dönemin en önemli özelliði durumunda. Sadece ABD’nin bu sene savunma harcamalarýný iki katýna çýkararak, 48 milyar dolar harcayacak olmasý bile hegemonya savaþlarýnýn ulaþtýðý boyutu göstermektedir. Açýk ki ABD kendi deyimi ile “terörizme karþý savaþmak” için bu denli silahlanmamaktadýr. Körfez savaþý, Kosova ve Bosna bahaneleri ile Sýrbistan’a saldýrýlmasý, Afganistan savaþý ve son olarak Irak’a saldýrý hazýrlýklarý aslýnda küresel sermayenin askeri kanadýnýn

ifadeleri. Küresel sermayenin yeni liberal politikalarý ile dünyadaki eþitsizlik son yýllarda giderek artmakta, en yoksul ile en zengin arasýndaki fark muazzam ölçülerde artmaktadýr. Küresel sermayeye karþý 1999 sonunda Seattle’da baþlayan anti kapitalist hareket, iþçi sýnýfý hareketi için de yepyeni ufuklar açarken yeni bir solun ortaya çýkýþýný da hazýrlamaktadýr. Anti kapitalist hareket, kazanýmlarý, saflarýndaki solun moral bozukluðuna bulaþmamýþ genç kuþak ve iþçi sýnýfý hareketi ile buluþmaya baþlamasýyla sosyalistlerin önüne yepyeni olanaklar çýkarmaktadýr. Sosyalistler için bu harekete katýlmak, onun geliþmesi için seferber olmak günün en önemli görevlerinden birisidir. Anti kapitalist hareket Afganistan savaþý ile birlikte, savaþa karþý oluþturduðu ittifaklar ve bir çok ülkede gerçekleþtirdiði yýðýnsal eylemlerle, canlýlýðýný korumakta ve geliþmesini sürdürmektedir. Türkiye de ise ABD’nin hegemonya savaþý kapýmýzda durmaktadýr. ABD, Türkiye’yi, toplumun büyük çoðunluðunun itirazlarýna raðmen, varolan hükümetin iþbirlikçiliði ile savaþa sürüklemektedir. Bugünkü ülkücü MHP-DSPANAP hükümeti savaþ konusunda ABD’nin kuyruðunda yürümenin yaný sýra, IMF politikalarýný, yani küresel sermayenin dayatmalarýný da aynen kabul etmektedir. Bu hükümetin bütün ekonomik politikalarý Dünya Bankasý’nýn tayin ettiði, MHP-DSPANAP’ýn boyun eðerek kabul ettikleri bir bakan aracýlýðý ile sürdürülmektedir. Emekçiler IMF politikalarý ile hergün daha fazla soyulmakta ve

daha fazla yoksulluða itilmektedir. Benzer bir süreç acýmasýz bir biçimde Arjantin’de de uygulandý ve sonunda Arjantin halký 19-20 Aralýk’ta ayaklandý. Arjantin ayaklanmasý isyanýn umut olduðunu, devrimin olasý olduðunu göstermektedir. Türkiye’de de egemen toplumsal bir patlamadan korktuðunu uzun bir süredir açýk açýk ifade etmektedir. tedbirler almaya çalýþýlmakta. Ancak bu tedbirler emekten yana politikalar uygulamak yerine daha fazla baský, daha fazla devlet terörü biçiminde geliþmektedir. Ne var ki Arjantin baskýnýn en yüksek olduðu noktada, o baskýyý uygulamaya çalýþan bir hükümetin nasýl 2 gün içinde yerle bir olduðunu kanýtladý. Egemen sýnýfýn bütün çabalarýna raðmen Türkiye yeni bir Arjantin olmaya aday. Sosyalistler böylesi bir duruma hazýrlanmak zorunda. Büyük emekçi yýðýnlar mücadeleye hazýrdýr. Son bir yýl içinde 6-7 milyon emekçi mücadele alanlarýna çýkarken ne denli öfkeli olduðunu ve mücadeleye hazýr olduðunu kanýtladý. Sosyalistler, bugünkü yapýlarý ile büyük bir toplumsal patlama karþýsýnda çaresiz kalacaklardýr. Görev hýzla güçleri birleþtirmek, hareketin ileri çýkmasýna yardýmcý olmaktýr. Devrimci Sosyalist Ýþçi Partisi, günün görevini mücadeleci bir birliðin inþasý olarak tesbit etmektedir. Tek konulu kampanyalarda iþçi sýnýfýnýn, emekçi hareketinin ve solun güçlerini yan yana getirmek, ortak bir platformda birlikte mücadeleyi örmek günün en yakýcý görevidir. Milyonlarca emekçi bunu beklemektedir.

DSÝP bir gruplar ittifaký önermemektedir. Tam tersine her bir grubun kendi yapýsýný isterse koruyacaðý, kendi özgün faaliyetini devam ettireceði, ama diðer grup ve bireylerle birlikte ortak bir platformda mücadele edeceði bir birlik öneriyoruz. Bu platformda her bir birey kendisini temsil eder. Bu platform da gruplar deðil bireyler, baðýmsýz veya gruplara, partilere baðlý bireyler yer alýr. Bu platform soyut deðil, somut konularda eylem yapar. Bir iþletmenin özelleþtirilmesine, öðrenci harçlarýnýn arttýrýlmasýna, bir grevle dayanýþmaya, kadýn emekçilere kreþ saðlanmasýna, pasolarýn kaldýrýlmasýna karþý kampanyalar düzenler. Bu platform (isterse bir örgütsel yapýya sahip olarak, isterse bir parti biçiminde) genel kampanyalarýn yaný sýra özel, yerel kampanyalar yapar. Gücünü mücadele içinde yan yana durmaktan, sekter olmamaktan alýr. DSÝP geçtiðimiz kýsa dönemde böylesi pratikler yaþadý. Bu pratiklerden öðrendi. Diðer sosyalistlerin, baðýmsýz bireylerin, gruplarýn da benzer deneyleri olduðunu biliyoruz. Þu günlerde daðýlma süreci yaþayan ÖDP’lilerin (bütün kanatlarýyla) zengin deneylere sahip olduðunu biliyoruz, KESK’de ve diðer sendikalarda örgütlü emekçilerin deneyleri önemli. Bütün bunlarýn üzerine savaþa karþý, IMF politikalarýna karþý, ülkücü faþizme karþý, özgürlükler için, krize emekten yana bir çözüm için güçlerimizi birleþtirelim. IMF uþaðý hükümeti yýkabiliriz. Kapýmýza dayanmýþ olan savaþ çýlgýnlýðýný durdurabiliriz. Emeðin çözümünü mücadele içinde bütün topluma gösterebiliriz.

Enternasyonal Sosyalizm

Sayý 08 Mart-Nisan 2002

• ÖDP bitti. Þimdi ne yapmalý? • Arjantin: Ekmeði vermezseniz, biz almasýný biliriz! • Küreselleþme kriz ve savaþlar: Ýmparatorun dönüþü • Kemalizm, stalinizm ve türk solu • Baþka bir dünya için: Aþaðýdan sosyalizm • Küreselleþme ve kadýnlar •Faþizme karþý mücadele • Anti-kapitalist hareket nereye gidiyor? • Sendikalar ve sosyalistler • Kapitalizmin bir avuç suda boðduðu deðerler • AB ve demokrasi Ýki aylýk politik dergi l Sosyalist iþçi satýcýlarýndan edinebilirsiniz l 0216 418 53 40 www.geocities.com/enternasyonalsosyalizm/


4

Ulaþýmda indirim hakkýnýn gasp edilmesine karþý mücadele büyüyor

Kamu emekçileri bastýrdý, öðrenciler geliyor!

K

amu indirimleri ile ilgili yasaya iliþkin tepkiler sonucunda Bakanlar Kurulu yeni bir düzenleme yapýlacaðýný açýklarken, öðrencilerin yürüttüðü '40 Paralýk Adamlar' kampanyasý ise tüm yoðunluðu ile sürüyor. Kampanyanýn ilk adýmý olan imza kampanyasýnda beþ günde 2000 imzaya ulaþýldý.

Geçtiðimiz günlerde 4736 sayýlý kanun ile kamu çalýþanlarýnýn indirim haklarý, Bakanlar Kurulu kararý ile geri alýnmýþ malül, yaþlý, öðrenci ve basýn kartý sahiplerinin indirim haklarý ise belediyelerin inisiyatifine býrakýlmýþtý. Yasanýn uygulanmaya baþlamasý ile birlikte zabýtalarýn, öðretmenlerin, postacýlarýn ve demiryolu çalýþanlarýnýn yasaya iliþkin yoðun protestolarý gündeme gelmiþti. Ýndirim haklarý yasayla birlikte risk altýna giren

öðrenciler ise hem yasaya karþý hem de ulaþýmda zamanla yitirmeye baþladýklarý kazanýlmýþ haklarýnýn tamamen gasp edilmesine karþý '40 Paralýk Adamlar' imzasý ile bir kampanya baþlatmýþlardý.

14 Mart'ta Šstanbul Üniversitesi merkez kampüste büyük bir bulužma ve ženlik yapmayš hedefleyen öłrenciler etkinlik sonrasšnda o tarihe kadar toplanan imzalarš kitlesel bir katšlšmla belediyeye verecekler. Kamu çalýþanlarýnýn yasaya iliþkin tepkisi ilk sonuçlarýný verdi. Bakanlar Kurulu yasaya ek maddeler ekleyerek kamu çalýþanlarýnýn maðduriyetlerini önlemek için yeni düzenlemeler yapma kararý almak zorunda kaldý. Öðrenciler ise " indirimler yeniden %50'ye çekilene, pasolar kent dýþýnda geçerli olana ve gelmesi muhtemel ÝETT zamlarýnýn yapýlmayacaðý açýklanana dek" kampanyanýn süreceðini

Ulaþým hakkýnýn gasp edilmesine karþý bir çok emekçi sokaða çýktý.

duyurdular. Üniversitelerin akademik takvim nedeniyle henüz boþ olmasýna karþýn öðrencilerin yürüttüðü imza kampanyasý 2000 imzaya ulaþtý. Yoðun olarak Ýstanbul Üniversitesi'nde yürütülen kampanyanýn bayram tatilinin sona ermesiyle Ýstan-

Ulaþýmda öðrencilerin yeni hattý: “40 Pa...” Sosyalist Ýþçi: Neden '40 Paralýk Adamlar' ? Erkin Erdoðan: Günümüzde kullanmakta olduðumuz birçok hakkýn nasýl kazanýldýðý unutulmuþ durumda. Paso hakký mücadelesi de böyle. Dolayýsý ile '40 Paralýk Adamlar' hem geçmiþe iliþkin bir hatýrlatma hem de bugün bu mücadeleyi nasýl kazanabileceðimizi gösteren bir veri. Yaygýn, meþru, kitlesel ve kararlý mücadelenin öneminin bilince çýkarýlmasý.

15 günde neler oldu? Küresel ýsýnma sonucu yaþanan son katliam

Acayipleþti havalar/bir güneþ/bir yaðmur/bir kar/ Atom denemelerinden diyorlar/...(Nazým Hikmet)

Meksika'daydý. Þubat'ýn son haftasý Meksika'da hava durduk yere (!) aþýrý soðudu. Herkes üþüdü, ama en çok kelebekler üþüdü. Zaten üç günlük ömrü olan 270 milyon kelebek donarak öldü ve gökten yaðan kelebek ölüleri, Meksikalýlarýn þaþkýn bakýþlarý altýnda, yerde 30 cm. kalýnlýðýnda bir tabaka oluþturdu.

Ýntiharlar %50 arttý

Dünya Saðlýk Örgütü verilerine göre dünyada her yýl beþ milyon insan intihar giriþiminde bulunuyor (Bursa ve Ýzmir'in toplam nüfusu). Bunlardan 500 bini amacýna ulaþýyor. Günde bin

SÝ: Niçin sadece ulaþým hakkýyla sýnýrlý bir kampanya? Bunun diðer sorunlarla ve sistemle baðlantýsýný kuruyor musunuz? EE: Biz öncelikle kampanyanýn yýðýnsallýðýna çok önem veriyoruz. Sýradan insanlar "þu þöyledir bu böyledir, bugün de þunu þunu yapmak lazým" biçimindeki öðreten kampanyalara niye katýlsýnlar ki? Yeni insanlarýn yaratýcý enerjisine ihtiya- cýmýz var. Bu kampanyayý ya da mücadeleyi diye-

bul'un diðer üniversitelerine de yayýlarak büyümesi bekleniyor. 14 Mart'ta Ýstanbul Üniversitesi merkez kampüste büyük bir buluþma ve þenlik yapmayý hedefleyen öðrenciler, etkinlik sonrasýnda o tarihe kadar toplanan imzalarý kitlesel bir katýlýmla belediyeye verecekler.

lim onlarla birlikte örmeye çalýþýyoruz. Onlarla biz arasýndaki ayrýmý bu anlamda silmek istiyoruz. Dolayýsýyla talebi somut ve kazanmanýn mümkün olduðu bir yerden yürüyoruz. Küçük gibi görünebilir, ama bir talep etrafýnda harekete geçmiþ binlerce öðrencinin hakkýný kazanmasý büyük fýrsatlarýn yakalanmasýný doðuracak. Binlerce insan giderek ulaþým sorununun belediye ile deðil, devletle ve sistemle baðlantýlý olduðunu anlamaya baþlayacak. Biz

"Yürüyün dediler, yürüyoruz" sloganýyla 14 Mart'ta '40 Paralýk Adamlar' kampanyasý yeni bir evreye girecek gibi gözüküyor. Kamu çalýþanlarýnýn protestolarýnýn sonuç vermesinden moral alan öðrenciler talepleri kabul edilene kadar kampanyayý sürdüreceklerini duyurdular.

geniþ yýðýnlarýn ancak mücadele içinde öðrenebileceðine inanýyoruz. Kampanya aktivistleri olarak insanlara reçete ile gitmiyoruz. SÝ: YÖK yasa tasarýsý geliyor. Ne düþünüyorsunuz? EE: Bu da öðrenciler açýsýndan çok can yakýcý bir sorun. '40 Paralýk Adamlar' kampanyasýnda yakaladýðýmýz zemin üzerinden bu tasarýya iliþkin geniþ bir hareketlilik olabileceðini düþünüyorum. Kaldý ki þimdiden kendiliðinden geliþen sohbetler, çeþitli tartýþmalara var. Ayrýntýlar için ise henüz erken.

Kapitalizmin suç dosyası

insan intihar sonucu yitiriliyor (yani bir kafede dostlarýmýzla oturup geyik yaptýðýmýz bir saat boyunca, dünyanýn bir yerlerinde 42 can yitip gidiyor). 2000 yýlýnda intihar sayýsýnda bir önceki yýla göre %50 artýþ oldu.

Hazrol! Dikkat: Sevin!

Kuzey Kore halký Þubat ayýnda devlet baþkaný Kim Ýl Yong'un 60. doðum yýldönümünü kutladý. Kutlama törenleri için ülkedeki bütün yayýn araçlarýyla duyurulan mesajda, tüm þehirlerde kutlama törenleri yapýlacaðý, törenlere herkesin katýlacaðý ve toplu halde sevinileceði ilan edildi. Okullar, fabrikalar ve devlet dairelerine yollanan EMÝRde ise bu kurumlarýn, düzenlenen etkinliklerden en az birine AKTÝF OLARAK katýlmasýnýn zorunlu olduðu: emre ÝTAAT etmeyerek sevinmeyen-

lerin, üç ay HAPÝSle cezalandýrýlacaðý bildirildi.

Ýklim deðiþir, CO2 olur, gülümse!

ABD Baþkaný Bush'un, petrol devi Exxon Mobil þirketinin baskýsýyla açýkladýðý yeni iklim planýna

göre, gaz emisyonlarý Kyoto protokolünün %36 üzerine çýkacak. Yeni uygulanacak politikaya göre, dünya toplamýnýn %25'ini ABD'nin atmosfere saldýðý CO2'in emisyonu son beþ yýldakinden daha da hýzla artacak. Oysa enerji için petrol yerine rüzgar kullanýldýðýnda, 2020 yýlýnda dünya enerji ihtiyacýnýn %10'u, güneþ ýþýnlarý kullanýldýðýnda %20'si karþýlanmýþ olacak. Ayrýca güneþ enerjisi kullanýlýrsa, bir milyar insan elektrik enerjisine, iki milyon iþsiz insan da iþe kavuþacak.

Sevgililer Günü armaðaný

Filipinler Devlet Baþkaný Gloria Macapagal Arroyo, geçen yýl Sevgililer Günü'nde halkýna, genleriyle oynanmýþ gýdalara izin verilmeyeceði ve dýþarýdan gelen böyle yiyecek paketleri üzerine özel etiketler yapýþtýrýlacaðý sözünü vermiþ. Ama bir yýl

sonra, yine Sevgililer Günü'nde Filipinler gümrüðünde 17 bin ton (hem de etiketsiz) genleriyle oynanmýþ soya açýða çýkarýlmýþ. Ülke bu soyalarý ABD'den satýn aldýðýna göre, etiket yapýþtýrma zorunluluðunu kaldýran yasa deðiþikliðinin nasýl geçtiði aþikar.

"Parýldayan Tepeler"

Bu þöhret Tanzanya'nýn ünlü Klimanjaro daðlarýna ait(ti). Klimanjaro, ekvator çizgisi üzerinde olup da tepelerinde kar ve buz barýnabilen birkaç daðdan biri. Kapitalizmin hýzla geliþtiði 19.yüzyýlda buzlarýn %80'i eriyip gitmiþ. Þimdi de küresel ýsýnmanýn yarattýðý iklim degiþiklikleri yüzünden, 15-20 yýl içinde geriye kalanýnýn da tamamen eriyeceði tahmin ediliyor. 20 yýl sonra Tanzanyalýlarýn gözleri kamaþmayacak. Cengiz ALÐAN


5

Arjantin:

Aþaðýdan mücadele sürüyor Aralýk ayaklanmasýnýn ardýndan Arjantin’de yýðýn hareketi hýzýný kaybetmeden sürüyor. Ýþçi ve emekçiler IMF politika- larýna tepkilerini ifade etmeye devam ediyorlar. Hemen her yerde ortaya çýkan mahalle meclisleri hareketin tartýþma, örgütlenme, karar alma organlarý durumunda. Tabanýn insiyatifi geliþiyor. 19-20 Aralýk ayaklanmasýndan bu yana 2 ay geçti ve egemen sýnýfýn bütün çabalarýna raðmen Arjantin’de yýðýn mücadelesi durulmuyor. Hemen her gün, her hafta onlarca, yüzlerce þehirde iþçiler, iþsizler, esnaf, orta sýnýf, ev kadýnlarý, yaþlýlar ve çocular sokaklarý, meydanlarý dolduruyor ve en temel taleplerini dile getiriyorlar. Meydanlarý dolduran halkýn þüphesiz en temel talebi “iþ ve ekmek.” Ancak talepler burada durmuyor. Ýþ deyince “herkese iþ” talebi yükseliyor. Ekmeðini kazanmak için günde 12 saat çalýþmaya zorlananlarýn ücretlerini kaybetmeden daha az çalýþmasý ve iþsizlere eþit ücretle iþ verilmesi isteniyor. 1990’larýn yoðun özelleþtirmelerinin yeniden kamulaþtýrýlmasý isteniyor. Bankalara konan para çekme yasaðýnýn kaldýrýlmasý talep ediliyor. Zaman zaman daha ileri talepler dile getiriliyor. Örneðin Tartagol bölgesinde bir konuþmacý “Bankalara ve petrol þirketlerine el koyalým” dediðinde on binlerce gösterici “Evet, hemen þimdi” diye yanýt veriyordu. Baþkent Buenos Aires dahil birçok kentte mahalle komiteleri kuruluyor. Akþamlarý mahallelerin meydanlarýnda toplanan halk ertesi günkü eylemlerini planlýyor, taleplerini saptýyor. Mahalle Meclisleri emekçilerin aþaðýdan mücadelesinin organlarý durumunda. Emekçilerin mücadelelerini örgütlemenin yaný sýra geleceðin iktidar organlarýnýn nüveleri oluþuyor. Kararlar alýný-

Arjantin egemen sšnšfšnšn benimsediłi ekonomik tedbirler orta sšnšflarš ižçi ve emekçilerin yanšna itiyor yor, talepler þekillendiriliyor. Herkes istediði gibi konuþuyor, herkes istediðini anlatýyor. Uzun uzun tartýþýlýyor, oylanýyor ve sonra kararlar bir bildiri haline getirilerek bütün mahalleye ve komþu mahallelere daðýtýlýyor. Mahalle Meclisleri henüz azýnlýðýn organlarý. Ama giderek ilgi artýyor. Birçok kentte ve mahallede halkýn çoðunluðu toplantýlara katýlýyor. Emekçi mahallelerinin yaný sýra orta sýnýf mahallelerde de meclisler kuruluyor. Radikal kararlar alýnýyor. Orta sýnýf mahallelerde milliyetçilik var. “Bu memleket bizim” sloganý etrafýnda yabancý malý kullanmama kararlarý alýnýyor. Arjantin egemen sýnýfý da 2 ay içinde boþ durmadý. Öncelikle 1920 Aralýk öncesinde son derece bölünmüþ olan Arjantin egemen sýnýfý, 20 Aralýk ayaklanmasýndan sonra “düþmana” karþý birleþme ihtiyacý duydu. Þimdi hükümet yoðun bir saldýrý hazýrlýðý içinde. Bunun ön ideolojik hazýrlýklarý yapýlýyor. Basýn ve TV’ler yoðun bir kampanya sürdürüyorlar. Egemen sýnýfýn ilk yakaladýðý halka, hareketi bölmek. Orta

sýnýflar iþçi ve emekçilerden koparýlmaya çalýþýlýyor. “Sizin çýkarýnýz yarýn sizin mallarýnýza da el koyacak olan iþçi ve iþsizlerden yana olmak deðildir” diye anlatýlýyor. Öte yandan ise aç insanlarýn dükkan ve pazar yerlerinde ihtiyaçlarýný karþýlama çabalarý “yaðma” olarak gösteriliyor ve hareket gene bölünmeye çalýþýlýyor. Ne var ki mücadele içindeki yýðýnlar henüz bölünmedi. Örneðin taþradan baþkente yürüyüþ yapan piceterolar (iþsizler) Buenos Aires merkezezindeki orta sýnýf halk tarafýndan yollara üzeri yemeklerle dolu masalarla karþýlandý. Egemen sýnýfýn hareketi bölme çabalarý fiili gerçekle uyuþmuyor. IMF ve ABD’nin üzerinde anlaþtýðý ve Arjantin egemen sýnýfýnýn benimsediði ekonomik tedbirler orta sýnýflarý iþçi ve emekçilerin yanýna itiyor. Bankalarda bloke edilen paralarýný çekemeyen orta sýnýf için yaþam koþullarý aylardýr en yoksul sýnýflar kadar kötü. Elde avuçtaki herþey bitmek üzere ve yeni ve daha büyük bir patlama olasýlýðý hýzla yaklaþýyor.

Türkiye Arjantin olur mu?

Türkiye Arjantin olur mu? Türk egemen sýnýfý bütün gücüyle bu soruya olumsuz cevap vermeye ve toplumu buna ikna etmeye çalýþýyor. Türkiye’de durumun Arjantin’den iyi olduðu anlatýlmaya çalýþýlýyor. Oysa Arjantin 4 yýldýr aðýr bir kriz yaþýyor ve Türkiye henüz bir yýldýr krizin pençesinde ve durum iþçi ve emekçiler için daha þimdiden Arjantin’den daha kötü. Yoksulluk daha yoðun. Özetle, Türkiye’de de emekçilerin Arjantin’de olduðu gibi harekete geçmeleri tam bir zorunluluk. Önümüzdeki dönemde Türk egemen sýnýfý krizin biteceðini, toparlanmanýn baþlayacaðýný anlatýyor, ama tamamen yalan söylüyor. Onlar da biliyor ki ABD, Japonya ve Almanya yoðun bir ekonomik durgunluk içindeyken, Türkiye’nin krizden çýkmasý mümkün deðil. Demek ki iþçi ve emekçiler Türkiye’de de ayaklanmak zorunda kalacaklar.

Kaldý ki Türk egemen sýnýfý topluma “Arjantin gibi olmayacaðýz” derken hazýrlýk yapýyor. Toplumsal patlama olasýlýðý MGK’nýn gündeminin baþýna oturdu. “Arjantin genelgeleri” yayýnlanýyor. Egemen sýnýf kendisini neyin beklediðini biliyor. Ama acaba Türk solu kendisini nasýl görevlerin beklediðinin farkýnda mý? Bugün bir toplumsal patlamaya hazýrlanmak sosyalistler için en önemli görev. Bunun bir adýmý örgütlü iþçi sýnýfýnýn saflarýnda morali hýzla yükseltmek, mücadele istekliliðinin gerçekleþmesi için çalýþmaktýr, diðer yandan ise devrimci partinin sýçrayarak büyümesi için kollarý sývamaktýr. Son ve belki de en önemli görev ise birliktir. Toplumsal patlamaya tek bir sosyalist grubun cevap verebilmesi mümkün deðildir. Kollarý birlik doðrultusunda sývamak ve hýzla devrimci bir odaðý oluþturmak gerekir.

Devrimin teminatý iþçi sýnýfýdýr Toplumsal bir patlamanýn kalýcý baþarýsý ancak ve ancak iþçi sýnýfýnýn muazzam gücünün harekete geçmesi ve geliþmeleri belirlemeye baþlamasý ile mümkün olur. Baþka hiç bir güç iþçi sýnýfýnýn rolünü yerine getiremez. Arjantin’de 19-20 Aralýk ayaklanmasýnda toplumun çeþitli sýnýflarý yan yana yer aldý. Ýþçilerin yaný sýra iþsizler, kent yoksullarý, esnaf ve zanaatkarlar, ev kadýnlarý birlikte Plaza de Mayo’ya girdi, polisle çatýþtý. Hükümeti yýktý. Mahalle Meclisleri’nde gene bütün bu emekçi sýnýflar yan yana. Birlikte taleplerini tartýþýyor ve belirliyorlar. Bütün bunlar çok olumlu ve çok önemli. Ancak iþçi sýnýfýnýn fabrikalardaki, bürolardaki ve diðer iþyerlerindeki örgütlü gücü aktif olarak harekete geçmeden Arjantin’de ki ayaklanmanýn toplumsal bir devrime dönüþmesi, yani Arjantin’de eþitsizliðin, adaletsizliðin ebediyen sona ermesi mümkün olmayacak. Arjantin’deki 19-20 Aralýk ayaklanmasýnda piceteros (iþsizler) hareketinin oynadýðý rol þimdi birçok popülist solcunun iþçi sýnýfý yerine iþsizler örgütlenmesini öne çýkarmasýna yol açacak. Kimileri ise “iþçi sýnýfýnýn devrimci rolünün bittiði” yönündeki tartýþmalarý için yeni silahlar kazandýklarýný düþünmekteler. Oysa ayaklanmanýn bir devrime dönüþememesi, 19-20 Aralýk’ta Plaza de Mayo’yu dolduran yýðýnlarýn sosyalizme giden adýmlarý atamamasýnýn baþlýca nedeni bu ayaklanmada iþçilerin yer almýþ olmasý, fakat bunu bir sýnýf olarak, örgütlü bir biçimde deðil, baðýmsýz bireyler olarak yapmýþ olmalarýdýr. Sadece bu nedenle Aralýk ayaklanmasý bir devrime dönüþemedi. Öte yandan devrimci sosyalist bir iþçi partisinin var olmamasý, hareket içinde etkin olmamasý taleplerin anti-kapitalist içeriðinin öne çýkmamasýnýn da baþlýca nedeni durumunda.


Savaşa hayır! 6

ABD petrol ve hegemonya için Irak’a saldırmaya hazırlanıyor

A

BD'nin Afganistan'dan sonra yeni hedefi Irak. Aslýnda bu 1990 yýlýndan itibaren deðiþmez bir hedefti. ABD Baþkaný George W. Bush geleneksel ABD politikasýný daha saldýrgan ve daha geniþletilmiþ bir halde uygulamaktadýr. Bush'a göre iyiliðin temsilcisi ABD'nin karþýsýnda bir "þer ekseni" vardýr. Bu ittifakta Usame Bin Ladin ve Taliban'ýn yanýnda Irak, Ýran ve Kuzey Kore yer almaktadýr. "Terörizmle savaþ" sýnýr tanýmýyor: ABD desteðiyle 8 yýl Ýran'a karþý savaþtýrýlan Irak, Irak'ýn hiçbir zaman desteklemediði Taliban rejimi, devlet kapitalisti Kuzey Kore ve Ýran'daki mollalar rejimi ayný saflara konulu- yor. "Þer ekseni"nin en önemli unsuru tabii ki Irak ve Saddam Hüseyin.

ABD, Irak'a saldýrmakta kararlýdýr. ABD hükümetini temsilen Ortadoðu gezisine çýkacak ve Türkiye'yi de ziyaret edecek olan Dick Cheney, sadece saldýracaklarýný iletmek için uðrayacaktýr. Bir ABD yetkilisinin dediði gibi, artýk sorun propagandanýn yükseltilmesi ve doðru zamanýn belirlenmesidir.

Neden Irak?

Bush'a göre Irak vurulmak zorundadýr. Bir önceki Baþkan Bill Clinton Kasým 1997'de bu kararýn arka planýný özetlemiþti: "Yaptýrýmlar [bombalama ve ambargo] sonsuza kadar ya da Saddam baþta kaldýðý sürece devam edecektir." Baba George Bush, 1991'de Irak'a 2. Dünya Savaþý'nýn iki katý kadar bomba yaðdýrýlýrken, ABD'nin yaklaþýmýný ortaya koymuþtu: "Bizim dediðimiz olur."

Irak, dünya petrolünün yüzde 11'ini topraklarýnda bulundurmaktýr. Suudi Arabistan'dan sonra ikinci büyük petrol yataðýdýr. 1945 yýlýndan sonra baþa gelen her ABD hükümeti Ortadoðu'daki petrol kaynaklarýný "kendilerine sunulmuþ bir hediye" olarak niteledi. Ancak ortada bir problem vardýr. Dünyanýn ikinci büyük petrol bölgesi deðerlidir ve el konulmalýdýr, peki bu topraklarda yaþayan 22 mil- yon Iraklý’ya ne olacak? Irak'ý yok edemiyorlarsa sorunun çözümü açýktýr: 22 milyon Iraklý'yý ortadan kaldýrmak. Nitekim 1991'de Irak'ýn Kuveyt'i iþgal etmesinin hemen ardýndan ABD, Irak'a saldýrdý. Bu saldýrýda 500 bin Iraklý sivilin öldüðü tahmin ediliyor. 1991'den bu yana, 11 yýl boyunca iki günde bir ABD uçaklarý Irak'ý bombalamaktadýr. 1991'de Iraklý bir yönetici ülkesinin "sanayi öncesi çaða" döndürüldüðünü açýklamýþtý. 1999 Aralýk'ýnda ABD saygýn kapitalist yayýn Wall Street Journal, "en son tuvalete kadar geldik" diye yazmýþtý. Irak'ta kayda deðer tek bir askeri hedef ayakta kalmamýþtý. Altyapý tamamen yok edildi. Bombardýmanlarýn hedefi su arýtma tesisleri,

elektrik santralleri, sulama sistemleri ve iletiþim merkezleriydi. Irak halký 10 yýldýr hiper-enflasyon altýnda, toptan yoksullaþmýþtýr. Vietnam Savaþý'ndan sonra ABD'nin uzun süreli operasyonu Iraklýlarý iki seçenekle karþý karþýya býraktý: Ya bombardýman sýrasýnda ya da açlýk ve salgýn hastalýktan öl! Önemli olan tek þey ABD'li petrol üreticilerinin karlarý ve ABD devletinin hegemonya savaþýnda muzaffer olmasýdýr.

ABD, demokrasi ve medeniyet için mi saldýracak?

ABD emperyalizmi Irak saldýrýsýnýn gerekliliðini kanýtlamak için iki temel gerekçe ileri sürmektedir. Bunlardan ilki Saddam Hüseyin’in cani bir diktatör olduðu ve hem kendi halký hem de komþularý için ondan kurtulmanýn gerekli olduðudur.

1990'larýn baþýndan itibaren Irak lideri Saddam Hüseyin, ABD tarafýndan Hitler'le benzer bir karakter olarak iþlenmeye baþlandý. Peki ya daha öncesi? 1970'ler-

den itibaren Irak'taki Saddam Hüseyin rejimi ABD tarafýndan müttefik olarak görüldü, diplomatik olarak desteklendi. Bu destek 1980'li yýllarda askeri istihbarat ve kitle imha silahlarý saðlayýcýlýðýna kaydý. 1979'da ABD'nin sadýk uþaðý Ýran Þahý Rýza Pehlevi'nin bir devrimle devrilmesinin ardýndan 1981 yýlýnda Irak, ABD ve Ýngiltere'nin desteðiyle Ýran'a saldýrdý. 1987 yýlý Mayýs ayýnda Irak füzeleri Amerika'nýn Stark destroyerini vurdu ve 37 ABD askeri öldü. Ama ABD müttefikine sarýlmaya devam etti. 1988 yýlýnda Saddam Hüseyin, Halepçe kentinde kimyasal bir saldýrýyla binlerce Kürt’ü öldürdü. ABD buna ses çýkarmadý. 1989 yýlýnda George Bush, Panama ABD tarafýndan iþgal edildiðinde, Irak'a tarýmsal kredilerin açýlmasýný emrediyordu. ABD açýsýndan bu þaþýrtýcý deðil. Endonezya'da Suharto, Zaire'de Mobutu, Þili'de Allende ve Türkiye'de Evren'in en sadýk dostu onlardý. Saddam Hüseyin'le dostluk 1990 Nisan'ýnda, Halepçe'den iki yýl sonra Kuveyt'i iþgal etmesiyle sona erdi. ABD, Saddam Hüseyin'i kendi halkýný ezmekle suçlamaktadýr. Ancak ABD hiç de demokrasi yanlýsý deðil. ABD dýþ politikasýnýn þahin sözcüsü Thomas Freidman'a göre Irak'ta "dünyanýn en iyi þeyi demir yumrukla idare edecek cunta"dýr. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi eski Ortadoðu Masasý þefi Richard Hass'se þöyle demektedir: "Politikamýz Saddam Hüseyin'den kurtulmaktýr, rejimden deðil." ABD, Irak'a saldýrmak için "insani nedenler" ileri sürmektedir. 1998 sonbaharýnda Birleþmiþ Milletler Irak Ýnsani Koordinatörlüðü'nden istifa eden Denis J. Halliday bu politikayý þu sözlerle açýklamakta:


7

Ýdam tartýþmalarý ve AB gölgesinde demokrasi

Ulusal çýkar deðil, emekçinin çýkarý Avrupa Birliði etrafýndaki tartýþma ve saflaþma büyüyor. AB taraftarlýðý - karþýtlýðý temelinde gerçekleþen saflaþma, genellikle demokrasi ekseninde sürüyor. AB'ciler kendilerinin demokrasi savunucusu olduðunu, AB'ye üyeliðinin Türkiye için refah ve demokrasi anlamýna geldiðini ileri sürü- yor. Bu kesim AB karþýtlarýný demokrasi düþmaný olmakla itham ediyor.

Türkiye'deki hemen her demokratikleþme sorunu AB'ye üyeliðine baðlanýyor. Son idam cezasý hakkýndaki tartýþmalar bunun tipik bir örneði.

Ýdamý toptan reddetmek gerek

1991: Körfez Savaþý’na karþý Avrupa’da kitlesel gösteriler gerçekleþti.

Ayda binlerce kiþinin öldüðü, son dokuz yýlda 1 ila 1.5 milyon arasý kiþinin ölmüþ olabileceði bir durumda soykýrým sözcüðü bence çok yerinde bir kullanýmdýr. Eðer bu da soykýrým deðilse, o zaman soykýrýmýn ne olduðunu ben bilmiyorum."

Ödenecek bedel

1996 Mayýs'ýnda bir TV programýnda dönemin ABD BM büyükelçisi Madeleine Albright, ABD'nin "petrole-karþýlýk-gýda" adlý ambargosu sonucu 5 yýlda ölen 500 bin Iraklý çocuk hakkýnda ne düþündüðünü þu sözlerle ifade etmiþti: "Bence bu çok zor bir seçim, ama biz bu bedele deðer olduðunu düþünüyoruz."

Irak'ta ambargo politikalarý sonucu günde ortalama 150 çocuk ölmektedir. Su arýtma tesisleri ve kanalizasyonlarýn bombalanmasý sonucu ülkede yýl-

lardýr tifo ve kolera salgýný yaþanmaktadýr. Seyreltilmiþ uranyumlu bombalar sonucu ortalama 500 bin Iraklý'nýn kanserden ölmesi beklenmektedir. Irak kendini besleyemez bir duruma gelmiþtir. ABD tezine göre halk, baþýna bu belayý açan Saddam Hüseyin rejimine karþý ayaklanacaktý. Ancak 1991 yýlýndan bugüne Irak'taki rejim yoðun bir halk desteðine sahip oldu. Kendilerini katleden ABD emperyalizmine karþý Iraklýlar milliyetçi bir dirençle Saddam Hüseyin'e sarýldýlar. Þimdi ABD sözcüleri Irak'a üçüncü büyük seferin birkaç ay içinde baþlayacaðýný açýklamaktalar. Bu saldýrý Afganistan savaþýyla karþýlaþtýrýlamayacak kadar vahþi bir düzeyde gerçekleþecektir. Petrol için milyonlarca insanýn yaþamý ellerinden alýnacaktýr. Hangi gerekçenin ardýna sýðýnýrsa sýðýnsýn ABD'nin Irak saldýrýsý karþýsýnda savaþa karþý uluslararasý muhalefeti bulmalýdýr

Silahlar kimin elinde?

Irak'a saldýrýnýn ikinci temel gerekçesi Saddam Hüseyin'in elinde bölgeyi tehdit eden miktarda kitle imha silahlarýnýn (nükleer, kimyasal ve biyolojik) bulunduðudur. Saddam Hüseyin rejimi bu silahlarý üretmeye devam etmekte ve Birleþmiþ Milletler denetiminden kaçmaktadýr.

1980-1990 yýllarý arasýnda kimyasal ve biyolojik silahlar gerçekten de Saddam Hüseyin'in elinde vardý. Bu silahlarý Ýran'a karþý kullanmasý için ABD temin etmiþti. Kitle imha silahlarý tarihin en kanlý bölgesel savaþlarýndan biri olan Ýran-Irak savaþýnda Ýranlýlara, 1988 yýlýnda ise Halepçe'de Kürtlere karþý kullanýldý. 1991'de George Bush'un "akýllý bombalarý" Irak'taki tüm askeri hedefleri vurdu. 1997 Uluslararasý Atom Derneði bir rapor yayýnlayarak Irak'ýn elinde herhangi bir nükleer silah bulunmadýðýný açýkladý. 1990'larýn baþýndan itibaren Saddam Hüseyin BM denetimini kabul etti. BM'nin kitle imha silahlarý denetim birimi olan Unscom, Irak'ý karýþ karýþ aradý. 1997 yýlý baþýnda Unscom denetçileri Irak'ta kayda deðer bir kimyasal/biyolojik silaha ya da üretimine rastlanmadýðýný açýklamýþlardý. 1999 yýlý sonunda Unscom eski baþmüfettiþi Scott Ritter, "Niteliksel açýdan bakýldýðýnda Irak silahsýzlandýrýlmýþtýr. Irak'ýn bugün önemli bir kitle imha silahý yoktur" demiþti. Ekim 1997'de Unscom heyeti Irak'tan casusluk yaptýklarý gerekçesiyle kovuldu. Unscom heyetinin üyelerinin ABD ajaný olduðu ve esas görevlerinin Irak'ta vurulacak alt yapý merkezlerini tespit etmek olduðu 16 ay sonra ortaya çýkacaktý.

Dönemin ABD hükümeti BM denetçilerinin kovulmasýnýn bir savaþ gerekçesi olduðunu ortaya koydular. Clinton yönetimi ayný zamanda BM'nin uzlaþma saðlamak için çaba göstermesini engelledi ve BM'yi çiðneyerek Irak'a ikinci büyük saldýrýyý 1998 yýlýnda yaptý. ABD emperyalizminin kitle imha silahlarý konusundaki tavrý sahteydi. Amaç ne olursa olsun Irak'a saldýrmaktý. George W. Bush, Saddam Hüseyin'in elindeki kitle imha silahlarýnýn insanlýðý tehdit ettiðini ileri sürmektedir. Nagazaki ve Hiroshima'ya atýlan atom bombasý ile 100 binden fazla sivili katleden, Vietnam ve Kore savaþlarýnda milyonlarca sivilin ölümüne neden olan ABD, kitle imha silahlarý konusunda bir tekeldir. Soðuk savaþ sýrasýnda 23 ülkede ve 5 Amerikan ülkesinde 12 bin nükleer silahý elinde bulunduran ABD'dir. Dünyanýn 6. nükleer programýna sahip olan Ýsrail ve ýrkçý Güney Afrika rejiminin nükleer programý yine ABD tarafýndan desteklenmiþtir. ABD ve Irak karþýlaþtýrýlðýnda hangisinin insanlýk için bir tehlike oluþturduðu tartýþma götürmez. Irak topraklarýný BM denetimine açsa da açmasa da ABD Irak'a saldýracaktýr. "Akýllý bombalar" ve seyreltilmiþ uranyumlu bombalar soykýrýmý yürüteceklerdir.

Ýdam cezasý AB'ye üye olup olmamaktan ayrý bir sorundur. Ýdam tartýþmalarýný AB'ye baðlamak tam bir iki yüzlülüktür. Cinayetle idam karþýlaþtýrýldýðýnda ikincisinin çok daha planlý, örgütlü ve vahþi olduðu açýktýr. Ýdam tartýþmasý, bir kiþinin, örneðin Abdullah Öcalan'ýn idamýna sýkýþtýrýlamaz. Bir, 22 ya da yüzlerce, rakamlar hunharca iþlenen bu suçun niteliðini etkileAvrupa Birliłi mez. Ýdamý toptan reddetmek gerek. ülkelerindeki Ýdam cezasýnýn savunucularý faþistlerdir, insanlýk düþmandemokratik larýdýr. MHP, Öcalan'ýn asýlkazanšmlar en ufałš masýný, ardýndan idamýn kaldýrýlmasýný söyleyerek bu yüzünü bile kitlesel açýkça gösterdi. mücadeleler, kanlš Ancak MHP'ye karþý çýkan AB taraftarlarý hiç de masum ayaklanmalar deðil. Örgütlü cinayet olan idam, þu ya da bu yasaya, þu ya da bu ya da devrimle kuruma üyeliðe baðlanamaz.

Ýnsansýz demokrasi

kazanšlmšžtšr. Demokrasi verilmez, alšnšr!

AB üyeliðine endeksli olarak ortaya konulan demokratikleþme sorunu her iki taraf açýsýndan belli bir ortaklýk taþýyor: Ýnsansýz demokrasi. MHP lideri faþist Bahçeli'ye önemli kamu düzenidir, demokrasi deðil. ANAP ya da DSP gibi AB taraftarlarý içinse demokrasi AB'ye üyelik içindir, halk için deðil. Bir taraf açýkça baskýnýn sürmesi için tavýr alýrken, diðer tarafsa demokratikleþmeyi uluslararasý sermayeyle entegrasyon için kaðýt üzerinde bir deðiþiklik olarak görmektedir. Ancak demokrasi iþçiler, emekçiler ve yoksullar için her iki taraftan farklý bir anlam taþýr. Sýnýrsýz toplantý, gösteri ve örgütlenme özgürlüðü demokratikleþme sorununun gerçek içeriðidir.

Kimin tarafýndan?

AB üyeliði ile refah ve demokrasinin saðlanmasý arasýnda otomatik bir iliþki kuruluyor. AB taraftarlarýna göre demokrasi bir mücadele konusu deðildir. Demokrasi verilir, alýnmaz! Tarih hiçbir devletin, herhangi bir kapitalist kurumun, halk kitlelerine demokrasi armaðan ettiðine tanýk olmadý. Avrupa Birliði ülkelerinde son yirmi yýlda gerçekleþen neo-liberal saldýrý ve demokrasi üzerindeki baskýlarýn artýþý arasýnda doðrudan bir iliþki var. Avrupa Birliði ülkelerindeki demokratik kazanýmlar en ufaðý bile kitlesel mücadeleler, kanlý ayaklanmalar ya dadevrimle kazanýlmýþtýr. Demokrasi verilmez, alýnýr!

Sosyalistler ve AB

Sosyalistler Avrupa Birliði'ne karþý net bir tutum almalýdýr. Avrupa Birliði'ne hayýr diyoruz. AB kapitalist bir oluþumdur ve varlýk nedeni iþçi sýnýfý karþýsýnda patronlarýn daha örgütlü ve merkezi tutum almasýný saðlamaktýr. AB demek, neo-liberal saldýrý, yani acý ilacý yutmak demektir. Sosyalistler AB'ye karþý mücadele eden Avrupa iþçi sýnýfý gibi neo-liberal reçetelere kökten karþýdýr. Sosyalistlerin AB'ye karþý çýkýþýnýn temelinde herhangi bir milliyetçi çýkar bulunamaz. Bizler uluslararasý iþçi hareketinin ve onun bir parçasý olan Türkiye iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýný temel alýrýz. Demokrasi ve refah, ezilenler için ve ezilenler tarafýndan kazanýldýðý gerçek anlamýna kavuþacaktýr.


8

5. yýldönümünde 28 Þubat darbesi

Bu kez durduramayacaklar

2

8 Þubat 1998'de, Milli Güvenlik Kurulu, 8 saat süren bir toplantýnýn ardýndan yayýnladýðý bildiriyle siyasal Ýslam'ý öncelikli tehdit olarak belirliyordu. O günden bugüne geçen beþ yýl Türkiye'de siyasal rejimi köklü olarak deðiþtirdi.

27 Mayýs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleriyle birlikte anýlmayý fazlasýyla hak eden 28 Þubat darbesini kavramak dün olduðu gibi bugün ve gelecekte de sosyalistler açýsýndan belirleyici bir öneme sahip. 28 Þubat darbesini kavrayabilmek için öncelikle gerçekleþtiði dönemin siyasal dinamiklerini kavramak gerekir. Üç önemli olay üzerine darbe geldi: 1) 1994 yerel seçimlerinde RP'nin gerçekleþtirdiði oy patlamasý ile kendini ifade eden siyasal Ýslam'ýn yükseliþi. 2) 3 Kasým 1997'de gerçekleþen Susurluk kazasý ile devlette "derin"liðine baþlayan saflaþma ve özel harp aygýtýnýn ortaya çýkýþý. 3) 1997 yýlý sonunda yükselen iþçi sýnýfý hareketinin kapýsýný açtýðý toplumsal muhalefetin yükseliþi.

Hem Ýslamcý, hem de yoksul

1960'larýn sonundan itibaren ayrý bir parti olarak yoluna devam eden siyasal Ýslam 1994'te gerçekleþen yerel seçimlerde büyük bir sýçrama yaptý. Tarihsel olarak oylarý yüzde7-8 olan siyasal Ýslam (RP), 1994'te yüzde 19.1'e, 1995'te gerçekleþen erken seçimde ise yüzde 21.3 oy oranýna ulaþtý. Bu geliþmelerde iki etken belirleyici oldu. Ýlki 1989-1991 yýllarýna damgasýný vuran iþçi hareketinin geri çekiliþi, ikincisi iþçilerin oylarýyla iktidara gelen sosyal demokrasinin (SHP), DYP ile birlikte aðýr bir saldýrý baþlatmasý. 5 Nisan 1994'te gerçekleþen mali kriz sonucu bir gecede 1 milyon insan iþsiz kalmýþtý. 1991'den sonra bu etkenler ve SSCB'nin yýkýlmasý ile oluþan sað rüzgar Türkiye'de de fazlasýyla esti. Bu rüzgarýn ortasýnda, geleneksel olarak tekelci burjuvazinin dýþýnda kalan "Anadolu sermayesi" ve taþra orta sýnýflarýnýn hareketi olan siyasal Ýslam bir baþka duruma evrildi. RP, kent yoksullarýyla yani düzenli bir iþ ve insanca bir yaþamdan mahrum, marjinalleþmeye itilen kesimlerin desteðini kazandý, bir kitle hareketine dönüþtü. 1995 seçimleri sonrasý merkez saðdaki tüm ayak oyunlarýna raðmen RP, DYP ile koalisyon kurarak iktidara geldi. TÜSÝAD baþta olmak üzere

giderek daha fazla güven kazanýyorlardý. Siyasal Ýslam ve örgütlü iþçi sýnýfý önderliðinde emekçilerin eylemleri- Türk egemen sýnýfý için her ikisi de 1991'den bu yana süren yapýsal krize aþaðýdan gelen bir çözümdüler ve hemen ezilmeliydiler. 28 Þubat silindiri vazifesini gördü.

patronlar tarafýndan bu hükümetin gördüðü destek esas olarak siyasal Ýslam'ý "deðiþtirmek", "düzen" içine çekebilmek hamlesi olarak görülmelidir. Ancak, hem Ýslamcý, hem yoksul ve üstelik adil bir düzen isteyen bu hareket Türk egemen sýnýfýnýn iþine hiç de yaramýyordu.

Aþaðýdan çözüm korkusu

RP hareketi Türk egemen sýnýfýnýn pek beðenmediði bir çözümü temsil etti. Kýsa bir süre sonra bir baþka sevimsiz çözüm daha belirdi. Susurluk kazasý, kontrgerilla ve faþist tetikçilerin, Kürtlere ve toplumsal muhalefete karþý kullanýldýðýný gözler önüne serdi. Mercedes'e çarpan kamyon büyük bir öfkeyi körükledi. Kazadan 20 gün sonra, 23 Kasým 1997'de Eðitim-Sen'in Ankara'ya gerçekleþtirdiði yürüyüþ, iþçi hareketinin yeni bir yükseliþinin habercisiydi. EðitimSen'i KESK, DÝSK ve Türk-Ýþ izledi. Yüzbinlerce iþçinin katýldýðý merkezi eylemler Susurluk þahsýnda düzene karþý tepkinin göstergesiydi. "Aydýnlýk için 1 Dakika Karanlýk" adýyla anýlan ve Türkiye'nin üçte birinin katýldýðý eylem dalgasý son durak oldu. Ýþçiler ve emekçiler, düzene karþý kendi çözümlerini sunuyor,

Darbenin sonuçlarý

28 Þubat RP-DYP hükümetini devirdi ve siyasal Ýslam'a karþý savaþ açtý. Laik-anti/laik, ilerici-gerici ikilemleriyle sunulan bu saldýrý, ayný zamanda yükselen iþçi hareketini de hedef almaktaydý. 28 Þubat 1997'den bugüne kadar olan dönemin tüm istatistikleri bir tek olguyu iþaret etmektedir: Ýþçiler bu dönem boyunca büyük bir darbe yediler. 28 Þubat’ýn asýl olarak iþçi sýnýfýna bir saldýrý olduðunu söylemek hiç de yanlýþ olmaz. Darbenin belirgin sonuçlarý ise 18 Nisan 1999'da gerçekleþen seçimlerde açýða çýktý. 18 Nisan'da: 1. Merkez saðýn oylarý (ANAP-DYP) yüzde 14 oranýnda geriledi. 2. Siyasal Ýslam (FP) yüzde 6-7 oy kaybetti. 3. Faþist parti MHP yüzde 18.2 alarak sýçrama yaptý. 4. CHP barajý geçemezken, DSP yüzde 22 oy alarak birinci parti oldu. 5. HADEP, bir çok yerde belediye baþkanlýklarýný kazanarak öne çýktý. 28 Þubat darbesinin siyasal Ýslam'a karþý yürüttüðü saldýrýnýn toplumdaki saðcýlaþmayý hýzlandýrdýðý, pompalanan milliyetçi/laik söylemin þovenist politikalarý güçlendirdiði kadar merkez saðýn ölümcül bir kriz de girdiði kaydedilmelidir. En kazançlý çýkan parti faþist MHP oldu. Seçimler ertesi kurulan ve

Susurluk kazasýný kitlesel ve yaygýn eylem dalgasý izledi. halen iktidarda bulunan DSPMHP-ANAP sýrtlarýný 28 Þubat'a dayadýlar. Ancak yapýsal krizi çözemediler. 2000 sonbaharýndan bu yana kendini fazlasýyla hissettiren kriz karþýsýnda iþçi hareketini bölen laik/anti-laik, asri/irticai gibi ayrýmlar anlamsýzlaþtý. 28 Þubat'ýn denetim altýna aldýðý ve gerilettiði iþçi-emekçi hareketi 1 Aralýk 2000 genel grevi, küçük esnaf, örgütsüz iþçi ve iþsizler "esnaf eylemleriyle, tarým reformuna karþý yüzbinlerce üretici kitlesel mitinglerle krize yanýt verdiler. Bu toplum mühendislerinin planlarýnda yoktu.

Paramparça

2002'ye geldiðimizde, siyasal alan 1990'larýn baþýndan çok daha fazla parçalanmýþtýr. Buna baþka bir özellik daha eklenmeli: Toplumun çoðunluðunda burjuva partilere rengi ne olursa olsun muazzam bir öfke oluþtu. 28 Þubat'a bugünden baktýðýmýzda sosyalistler için son derece önemli birkaç özellik görülebilir: 1. Siyasal Ýslam darbeyle yaralandý ve bölündü. SP ve AKP olarak yola devam eden bu hareket, merkez saðdan ve faþist oylardan kendini netçe ayýran bir toplumsal tabana sahip oldu. 2. Generaller merkez saðda ve solda istikrarlý bir yapýlanmayý istediler. Ancak bu proje tümüyle baþarýsýz oldu. Her iki yapý çok büyük bir çöküþe uðradý. 3. Darbenin dünkü baþarýsý generaller, cumhurbaþkaný ve hükümet arasýndaki uyumdan kaynaklanýyordu. Bugün üç kurum her biri birbiriyle ciddi anlaþmazlýklara sahip. 4. 28 Þubat'ýn milliyetçiliði karþýsýnda geriledi. MHP beslendiði bu alan kesilirken, faþizmin panzehiriyle yani iþçiemekçi hareketiyle karþýlaþmasý

için elveriþli bir alan oluþtu. 5. Kürt hareketine karþý geleneksel devlet politikasý barýþ süreciyle birlikte iflas etti. 6. Ýþçilerin, emekçilerin, genel olarak toplumsal muhalefeti bölen bir dizi ideoloji bu olgularla birlikte ömrünü doldurmakta. Bu özellikler bir tek yere iþaret eder: 28 Þubat o gün geliþen aþaðýdan çözümü bastýrdý, ancak yok edemedi. Kriz varoldukça bu çözümün tekrar, ancak bu kez çok daha sert, deneyimli ve radikal bir karaktere bürünmesi kaçýnýlmaz. Patronlarýn "toplumsal patlama" kabusu bundan baþka bir þey deðil. 28 Þubat'ý kavramak, dün ordu ve siyasal Ýslam arasýndaki saflaþmada taraf olmaktan, darbeye toptan karþý çýkmaktan geçiyordu. Tersini düþünen çoðunluk için bugün de umutsuzluk geçer akçedir. Darbenin 5. yýldönümünde sosyalistler son derece elveriþli koþullara sahip. Bu koþullarý kullanmak için: 1. Siyasal Ýslam'ý düþman deðil, bir muhalefet hareketi olarak kavramak, yan yana düþmekten çekinmemek. 2. Ýflas eden parlamentarist politikalara deðil, kitle mücadelesine bakmak. 3. Barýþ sürecinin yanýnda koþulsuz olarak saf tutmak. 4. Ýþçi sýnýfý saflarýndaki bölünmüþlüðü aþmak için mücadele etmek, sekterlikten uzak durmak. 5. MHP’nin panzehirinin iþçi hareketi olduðunu bir an bile unutmadan krize karþý emekten yana politikalarý savunmak gerekir. Sosyalistler bir yenilgi döneminde deðil, mücadelenin hiç beklenmedik bir anda, beklenmedik bir yerden gelebileceði bir dönemde yaþadýklarýný unutmamalýlar Volkan AKYILDIRIM


9

Sosyalist görüþ Dünyada ve Türkiye’de, sýnýf mücadelesi, siyaset, örgütlenme hakkýndaki görüþlerinizi bize yazýn Tel: (0 216) 346 65 73 w Faks: (0 216) 449 05 04 e-posta: sosyalistisci@myrealbox.com

Savaþ köpeði yakýnda Türkiye’ye geliyor Bush'un yardýmcýsý Dick Cheney, Türkiye dahil Ortadoðu ziyaretlerine yakýnda baþlayacakmýþ. 11 Eylül sonrasýnda kurulan savaþ koalisyonun arkasýndaki en karanlýk yüzlerden biri Cheney.

ABD'de batan petrol þirketi Enron'un, Bush'a hediye ettiði

petrol ve enerji lobisisinin baþý. Türkiye'ye geliþinin sebebi ise sýr deðil. Irak'a karþý ABD'nin baþlatacaðý savaþýn planlarýný ve ayrýntýlarýný görüþmek, bölgede baþlatacaklarý savaþ için, ABD'nin bekçi köpekliðini yapacak savaþ müttefikleri bulmak. Cheney'in kiþiliði ve geçmiþi bile tek baþýna,

KESK’te genel kurul tartýþmalarý

Toplu görüþme deðil, toplu sözleþme IMF programšnšn gereklilikleri dołrultusunda devlet daha da küçültülmeye çalšžšlšyor. KESK'e bałlš sendikalaršn örgütlü oldułu ve yšllardšr neredeyse hiç yeni personel alšnmayarak çalšžan sayšsš eritilmeye çalšžšlan kurumlar tümüyle ortadan kaldšršlmak isteniyor. YakÓ n gelecekte büyük kurumlarýn özelleþtirilmesi, büyük altyapý ve hizmet kurumlarýnýn iþlevlerinin adým adým özel sektöre devriyle bu kurumlarýn tasfiyesi planlanýyor. IMF programlaršnšn sonucunda tüm ižçi sšnšfšyla birlikte ülke nüfusunun büyük bölümünün yažam kožullarš ałšrlažmaktadšr. Bu durum, toplumun geniþ kesiminde yönetenlere karþý öfkenin giderek büyümesine yol açmaktadýr. Ancak bu öfkenin sokaða çýkarak kendisini ifade etmesini saðlayacak subjektif koþullar yetersizdir. Hükümet, Anayasa dełižikliklerine uyum yasalaršnšn çškmasšndan, anadilde ełitim

SSK'da kalite aldatmacasš Šlk bakšžta iyi bir ižmiž gibi görünen ISO 9000-2001 kalite sistemi, SSK çalšžanlarš ve SSK'ya prim ödeyen ižçiler için tam bir felaket. ISO'ya göre performans deðerlendirmesi çalýþanlar arasý rekabeti týrmandýracak. Performans deðerlendirmesi iþyerlerinden baþlayan, iþyerlerinde yöneticilerin tam bir denetim kurmasýna ve çalýþanlarýn davranýþlarý hakkýndaki en küçük ayrýntýlarýn bilgisayarlara kaydedilmesine ve bu kayýtlarýn network aðlarýyla Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) tarafýndan izlenmesine dayanýyor. ISO ile birlikte tüm SSK üniteleri iþletmeye dönüþüyor. Döner sermaye kuruluyor ve çalýþanlara sözleþmeli personel olmalarý dayatýlýyor. Sözleþmeler ise kuþkusuz iþ güvencesini ortadan kaldýrýyor. Ýþçilerin kaderi tek bir kiþinin aðzýndan çýkacak yoruma terk ediliyor. ISO saðlýk hizmetlerinin her yanýný paralý hale getiriyor. Her

talebine saldšršlmasšna, idam tartšžmalaršndan düžünce özgürlüłüne saldšršya kadar bir çok alanda demokrasi düžmanlšłšna devam etmektedir. Gericiliðe karþý demokrasiyi savunabilecek çeþitli muhalif güçler, soldaki politikasýzlaþmanýn da etkisiyle moralsiz durumdadýr. Sahte Sendika Yasasš KESK'e birçok dayatmada bulunmužtur. Toplu sözležme yerine toplu görüžme bunlaršn en önemlisidir. Bir çok sendikalý söylemde farklý görünüyor olsa da aslýnda toplu görüþme sürecine umut baðlamaktadýr. Uluslararasý sermayenin direktif leriyle adeta sinekten yað çýkarmak için gözünü karartmýþ olan bir hükümetin toplu görüþme masasýnda KESK'e kamu çalýþanlarýnýn lehine haklar vereceðini ummak hayalciliktir. Toplu görüþmelerde ya çok kýsmi sorunlar çözülebilir, ya da verildikten iki hafta sonra hükmü kalmayacak küçük zamlar koparýlabilir.

Sahte yasanšn bir diłer dayatmasš sendikalaršn iç ižleyižleriyle ilgilidir. Yasaya genel olarak uyum sałlamak bir dereceye kadar kabul edilebilir. Ama bugüne kadarki mücadele sonucunda oluþmuþ sendika içi demokrasinin güvencesi olan organlarý tasfiye etmek ve oluþmuþ kurallarý bir tarafa atmak kabul edilemez. Bir çok siyasi grup mücadelenin ihtiyaçlaršnšn önüne kendi ihtiyaçlaršnš çškarmaktadšr. Bu durum sendikal hareketi bugüne getiren üyeler ve kadrolar arasýnda bölünmeler ve anlamsýz tartýþmalar yaratmakta ve hareketin önünü týkamaktadýr. Genel kurullarda bu oyunlara gelmeden mücadelenin ihtiyaç duyduðu sorunlarý tartýþmak, mücadelenin gerektirdiði kadrolarý yönetime seçmek gerekmektedir. KESK'in bu yaz yapšlacak toplu görüžmelerde güçlü olabilmesi için ižkollaršnda yetkiyi alacak sayšda üyeye sahip olmasš gerekiyor.

ünitenin kendi giderlerini karþýlamak zorunda býrakýldýðý bu sistem, saðlýk giderlerini devlet tarafýndan karþýlanmaý hakkýný kazanmýþ sigortalýlara ek bir ücret yükü getiriyor. Üstelik personelin ücretlerini iþletmenin kendisi karþýladýðý için ücret kýsýtlanmasýna gidiliyor. Bir hizmet sektöründe kalitenin artmasý için, o hizmetten yararlanan kiþi sayýsýnýn artýþýyla doðru orantýlý olarak o sektöre yatýrýmlarýn artmasý bir zorunluluktur.

Ýstanbul örneðinden yola çýkarak þunlarý söyleyebilirim: Ýstanbul'da en son inþa edilen SSK hastanesi 1975 yýlýnda yapýmý tamamlanan Okmeydaný Eðitim Hastanesi. 1975 yýlýndan bugüne kadar sigortalý sayýsý on kat artmasýna raðmen, saðlýk alanýna yapýlan yatýrým o döneme göre onda bir oranýnda. Bu anlayýþla kalite nasýl artar? Bu sorunun cevabý belli. Parasý olanlar için belki saðlýk hizmetlerinin kalitesi artar, ama

AB demokrasi mi getirecek? Bulunduðumuz her alanda, okullarda, iþyerlerinde medyadaki liberal aydýnlarýn fikirleri çokça yanký buluyor. Demokrasi konusunda aþaðýdan mücadelenin belirleyiciliðini fazlasýyla gözardý eden bu anlayýþ, düþünce özgürlüðü, idam cezasý gibi konulardaki iyileþtirmeleri AB'den bekliyor. Ýngiltere, Ýspanya, Almanya gibi ülkelerin geçmiþleri, onlarca demokrasi ihlaliyle dolu. Sonuçta bunlarýn Türkiye'ye göre daha demokratik ülkeler olmalarý, o ülkelerin burjuvazisinin karanlýk yüzünü örtmüyor. Ýngiltere'nin IRA'ya, Almanya'nýn RAF militanlarýna yaptýklarý hatýrlanabilir. Ayrýca AB'nin Türkiye'de kirli iþlere karýþmadýðý, bu anlamda temiz olduðu da söylenemez. Çok demokratik gibi görünen AB, 12 Eylül cuntasýnýn en

Bu nedenle hýzla üye kazanmak için mücadele etmek gerekiyor. Ama yine bu mücadelede "yasa çýktý, gel bize üye ol" söylemiyle bir yere kadar sürdürülebilir. Kamu çalýþanlarýnýn çoðunluðunun KESK sendikalarýna üye olmasý kazaným saðlayacak politikalarý inandýrýcý bir þekilde savunmasýna baðlýdýr. KESK'in önünde iki yol var: Ya Sahte Sendika Yasasý'ný çýkaranlarýn amaçladýðý gibi uzlaþmaya meyilli bir sendika olmak için "görüþmeci", "olgun" bir bürokratik yapýlanmaya gidecek, ya da mücadeleyi ve demokrasiyi seçecek. Mücadeleci kamu çalýþanlarý, günü geldiðinde sendikalarýn yapýsý ne olursa olsun mücadeleye atýlacaktýr ama, bugünden mücadele araçlarýnýn mücadeleye en uygun hale getirilmesi için de yoðun çaba gerekiyor. Bu genel kurullarda sendikal mevziler savunularak, fiili ve meþru mücadele öne çýkarýlmalýdýr. Erkan KARA

milyonlarca yoksul hastane kapýlarýna dahi yetiþemeden ölür. ISO, içinde yatýrýmýn, insanýn ve sigortalý hak sahiplerinin olmadýðý sadece kar güdüsünün öne çýkartýldýðý bir sömürü mekanizmasýdýr. Hastalarý para getiren bir müþteri olarak gören, saðlýk çalýþanlarýný ise örgütsüzleþtirmeyi hedefleyen bu DTÖ dayatmasýný püskürtmek zorundayýz. Örgütlülüðümüze ve gücümüze güvenerek bunu baþarabiliriz. Hüseyin YÜKSEL

önemli destekçilerinden biriydi. Türkiye'deki kirli savaþa Almanya da sattýðý tanklarýyla destek oldu. Susurluk kazasýyla ortaya çýkan kontr-gerillaya ve üst düzeyde yaþanan skandallara Avrupa'dan olumsuz hiçbir tepki gelmedi. Bütün bunlarýn yanýnda ekonomik kriterler AB ile Türkiye'nin iliþkilerini belirliyor. Örneðin makyaj niteliðindeki yasa deðiþikleri yeterli görülürken, IMF kemer sýkma politikalarýnýn ne düzeyde uygulandýðý detayýyla takip ediliyor. Sonuçta demokrasi mücadelesinde bakmak gereken yer tabandaki dinamikler. Bu her kapitalist ülke için geçerli. Avrupa Birliði ve demokrasi tartýþýrken Almanya'nýn RAF militanlarýný cezaevinde 'kaybettiðini', Göteborg polisinin göstericilere kurþun sýktýðýný, Ýtalyan polisinin ise Cenova'daki eylemlerde bir kiþiyi öldürdüðünü unutmayalým. Umut Baršž UÇAN

Ortadoðu'yu kana bulamaya hazýrlanan terör koalisyonunun arkasýndaki, petrol lobisinin karanlýk suratýnýn kanýtý. Peki bu adama hoþ bir karþýlama hazýrlamanýn vakti gelmedi mi? Türkiye'de yaþayan herkes, için için ABD'nin Afganistan'da yaptýklarýna ve Irak halkýna yapmayý düþündüklerine muazzam bir kýzgýnlýk duyuyor. ABD'nin komþu Irak halkýna ve çocuklarýna çektirdiði yetmiyormuþ gibi, bir de bölgede kimsenin istemediði yeni bir savaþa dur demek için, bu adamýn ziyaretini kursaðýnda býrakmanýn tam da zamaný deðil mi? Hala neyi bekliyoruz. Ortadoðu'nun ve dünyanýn her tarafýnda savaþ karþýtý büyük gösteriler düzenlenirken, Türkiye'de diþe dokunur hiçbir þey yapýlamadý. ABD'nin küstahlýðýný durduramazsak, Iraklý çocuklarýn üzerine düþen bombalara üs, Irak halkýnýn acýsýnýn planlandýðý merkez olacaðýz. Savaþý istemeyen güçler, gereksiz tartýþmalarla vakit kaybedeceðine, artýk sokakta bir araya gelmeli. Cheney için yapýlacak bir karþýlama, bu öfkenin büyüklüðünü gösterecek bir adým olabilir. Yeter ki eylem alanýný herkese açalým. Zafer ÜLGER

Þimdi de Alevilere saldýrýyorlar Hükümetin saldýrýlarý bitmek bilmiyor. Önce IMF anlaþmalarý sonucu açlýk, sefalet ve yoksulluk, sonra sözde demokratik Avrupa Birliði ile uyum yasalarý. Sonuç anti demokratik yasalar. Son olarak Alevi-Bektaþi dernekleri Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafýndan kapa- týldý. Bu karar, hükümetin demokratik deðerleri benimsemediðini gösterir ve insan haklarýna olan bir saldýrýdýr. Bir kültür, felsefe ve yaþam biçimi olan Aleviliðin, savcýlýk tarafýndan azýnlýk, bölücülük unsuru mezhep olarak ele alýnmasý Türkiye'de demokrasinin nasýl iþlediðini gösterir. Kapatma kararý ile Alevi toplumu bu sistemin ayrýmcý politikalarýndan, ýrkçý yaklaþýmlarýndan bir kez daha etkilenmiþtir.12 Eylül'ün katý ve yasakçý yasalarý ile tek dertleri kültürlerini ve yaþam tarzlarýný devam ettirmek olan bu insanlara yapýlan saldýrý son bulmalýdýr. Ayrýca kapatma kararýnýn çýkmasýnda Diyanet Ýþleri’nin büyük rolü var. Gerekçeleri ise islamda cami ve mescit vardýr, cemevi binalarý yoktur oldu. Bu karar gösterdi ki 57. hükümet saldýrganlýðýndan hiç birþey kaybetmemiþ daha da saldýrgan bir hale gelmiþtir. Uður GÖKÇE


10

Biz Oradaydýk... B iliþsel psikoloji, felsefe, medya eleþtirisi, dilbilim, uluslararasý iliþkiler gibi alanlarda yaptýðý çalýþmalarla tanýnan, Massachusetts Institue of Tecnology'de halen profesörlük yapan Prof. Dr. Noam Chomsky, 13 þubat 2002 tarihinde, Ýstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere kampüsünde sadece davetlilerin ve öðrencilerin içeri alýndýðý bir konferans verdi. Konferansýn ana baþlýðý "11 Eylül ve Ýletiþim"- di. Biz de oradaydýk! Sadece davetliler ve öðrencilerin (sözüm ona) alýndýðý konfe ransa, davetli olarak nedense, Türk egemen sýnýfýnýn ve sermayenin kalemleri alýndý. Baþtan itibaren anlatalým. Bilgi Üniversitesi’ne gittiðimizde, öðrendiðimiz ilk þey izleyicilerin dört gruba ayrýldýðýydý. Birincisi, davetiyesi olanlar (Chomsky' nin konuþtuðu salonda, kulaklýkla yapýlan Türkçe çeviriyle dinleyenler), ikincisi Bilgi Üniversitesi öðrencileri (onlar barkodan görüntüyü izlerken yine kulaklýkla Türkçe çevirisine de sahiptiler), üçüncü grup, Bilgi Üniversitesi'nin öðrencisi olmayan, ama yine öðrenci

olan ve konferansý yine barkodan, Türkçe çevirisiz, kantin diye adlandýrdýklarý yerden izleyenler (ki onlar bizdik), dördüncü grup ise hiçbir eðitim kurumuyla baðlantýsý olmayan ama Chomsky'i o ya da bu þekilde dinlemek isteyenler (onlar bina içine de alýnmadýlar.) Konferansýn baþlamasýna az bir süre kala, içeride ama aslýnda dýþarýda olacaðýmýzý öðrendik ve gidip güvenlik görevlileriyle ya da yetkili kiþi-lerle görüþmeyi denedik. Onlar bize hemen her yerde karþýlaþtýðýmýz bir söylemle karþýlýk verdiler: "Ýmkansýz." Biz ise bu durum karþýsýnda, onlara imkansýzlýðýn olmadýðýný göstermeye karalýydýk. Ýçeri girip konferansý, Türkçe çevirisiyle dinlemek istiyorduk. Slogan atmaya baþladýk, bize slogan atmanýn þiddet olduðunu söylediler. Biz de onlara, asýl þiddetin insanlarý sýnýflandýrmak olduðu cevabýný verdik. Sloganlar eþliðinde yaptýðýmýz ilk giriþimin sonunda, Chomsky'nin durumdan haberdar edileceðinin sözüyle kantine döndük ve barkodan takip etmeye baþladýk. Ancak gördük ki, kimse, haberdar etmek gibi bir

Körfez Savažš'ndan bugüne Irak hakkšndaki gerçekler Kuþatma Altýnda Irak Yaptýrýmlarýn ve savaþýn ölümcül etkileri, Derleyen: Anthony Arnove, Everest Yayýnlarý, Aralýk 2001, 260 sayfa ABD emperyalizmi Irak'a bir kez daha saldýrmaya hazýrlanýyor. Saldýrýyý meþrulaþtýr-

DSiP

TOPLANTILARI Panel: 2 Mart 2002 Cumartesi saat:113.00-16.00 Savaþa ve yoksulluða karþý kadýnlar mücadelede Baþka Kültürevi: Ýstiklal Cad. ,Olivio Han Geçidi, Olivio Han, No: 5, Kat: 4, Galatasaray Meydaný-Ýstanbul Panel: 2 Mart 2002 Cumartesi saat: 16.00 Savaþa ve yoksulluða karþý kadýnlar mücadelede Jeoloji Mühendisleri Odasý: Bayýndýr Sok, Türk-Ýþ karþýsý, Kat: 4-Ankara

giriþimde bulunmadý. Biz de bunun üzerine ikinci bir giriþim için kantinde bulunan 50 kiþiye uygulanan çifte standardý anlatmaya koyulduk, genellikle olumsuz tepkilerle karþýlaþtýk. (hatta hakaret bile gördük) "Sosyete içerde, öðrenciler dýþarýda", "Benim davetiyem insanlýðýmdýr", "Yaþasýn öðrenci dayanýþmasý" sloganlarýyla, kantinin karþýsýnda bulunan, asýl konferansýn yapýldýðý kapýya bu sefer daha kararlý bir biçimde yürüdük. Güvenlikle ve bazý yetkili (öðretim görevlileri) kiþilerle aramýzda

bu sefer bir öncekinden daha gergin bir tartýþma geçirdik. Biz tartýþmalarýmýzý sürdürürken bir ara, çevik kuvvet kapýdan girdi ve sahneyi kaptýrmayan güvenlik tarafýndan çýkarýldý. Hakaret ve þiddet düzeyine ulaþan tartýþma, bizi oturma eylemi yapmaya sürüklerken, yetkili biri gelip bize içeriye girebileceðimizi söyledi. Suratlarýmýzda muzur bir zafer gülümsemesi asýlý, kendimizden emin bir biçimde, ödünç verdiðimiz, kimliklerimiz karþýlýðýnda, çeviri yapan kiþinin

biraz cýzýrtýlý sesinin geldiði kulaklýklarýmýzý alarak, biz gelmeden önce sadece beþ kiþinin ev sahipliði yaptýðý salondaki koltuklarýmýza oturduk. Bir ara salondan gelen bazý sorularý cevaplayan Chomsky'e durumumuzu özetleyen bir soru notu gönderdik o ise bize "ne yazýk ki olmamasý gereken bu gibi durumlarýn olduðunu" söylerken, aslýnda verdiði cevapla bize mücadelemizde destek verdi.

mak için iki temel argümaný öne sürüyor: Ýnsani/demokratik açýdan gereklilik ve Saddam Hüseyin'in elinde kitle imha silahlarý bulunduðu iddiasý. 1991'de Körfez Savaþý baþladýðýnda bu tezler oldukça taraftar bulmuþtu. Ancak savaþ sonrasý Irak'ýn durumu ve 11 yýllýk yaptýrýmlarýn sonuçlarý bu havayý tersine döndürdü. Þimdi 11 Eylül'ü arkalarýna alarak yeniden taraftar bulmaya çalýþýyorlar. Ancak iþleri zor. Çünkü Irak'a uygulanan yaptýrýmlar ve olasý bir savaþa karþý muhalefet

geçmiþe göre çok daha fazla örgütlü, zorlu bir mücadeleye de hazýr. Amerikalý devrimci sosyalist Anthony Arnold editörlüðünde hazýrlanan Kuþatma Altýnda Irak adlý derleme, hem ABD emperyalizminin gerçek yüzünü gösteriyor, hem de Irak'ta yaþanan trajedi karþýsýnda savaþa karþý uluslararasý muhalefete bir dizi silah sunuyor. Derlemeye katkýda bulunan 18 yazar-eylemci arasýnda Noam Chomsky, Howard Zinn, Robert Fisk, Birleþmiþ Milletler eski Irak Ýnsani Koordinatörü

Denis J. Haliday, Edward Said gibi isimler bulunuyor. Beþ bölümden oluþan kitap sýrasýyla, ABD/Ýngiltere'nin Irak politikasýnýn kökenleri, Irak hakkýndaki efsaneler ve gerçekler, yaptýrýmlar altýnda hayat ve yaptýrýmlara karþý mücadele konularýný kapsýyor. Irak ve emperyalizm konusunda kapsamlý bir araþtýrma bütünü olmanýn ötesinde, savaþ karþýtý muhalefete sunduðu argümanlar açýsýnda Türkiyeli okurun mutlaka okumasý gereken bir çalýþma.

Ankara Šl Örgütü:Menekže sk.8/A D:16 Kšzšlay Šstanbul Šl Örgütü: Sakšzgülü Sok. 24/6 Kadšköy/Šstanbul Beyołlu Šlçe Örgütü: Šstiklal cd. Terkoz çškmazš Karaaslan apt. 5/8 Tünel Šzmir Šl Örgütü: 846. sok, No: 8/3 1. Beyler Konak

2 Mart 2002 Cumartesi saat: 15.30 Savaþa ve yoksulluða karþý kadýnlar mücadelede DSÝP Ýzmir Ýl Örgütü 9 Mart 2002 Cumartesi saat: 16.00 Bush’un sonraki kurbaný kim? DSÝP Ýstanbul Ýl Örgütü 9 Mart 2002 Cumartesi saat: 16.00 Neden birliðe çaðýrýyoruz? DSÝP Beyoðlu Ýlçe Örgütü

9 Mart 2002 Cumartesi saat: 16.00 28 Þubat: Kime karþýydý, neyi baþardý? DSÝP Ankara Ýl Örgütü 16 Þubat 2002 Cumartesi saat: 15.30 Neden birliðe çaðýrýyoruz? DSÝP Ýzmir Ýl Örgütü

Özge Ç. DENÝZCÝ

Orhan DEÐÝRMENCÝ

Sosyalist Ýþçi Sayý:169 28 Þubat 2002 ISSN 1300-4026 Uluslararasý Tanýtým veYayýncýlýk Ltd Sahibi: Özden Dönmez YazýÝþleri Müdürü: Volkan Akyýldýrým Adres: Sakýzgülü Sok. 24/4 Kadýköy/Ýstanbul Baský: Yön Matbaasý www.geocities.com/sosyalistisci/


Mücadelenin Ýçinden KESK’te genel kurul molasý KESK'e baðlý sendikalarýn genel kurul sürecinde geçmiþ dönemlerdeki genel kurullardan çok farklý olmayan bir görünümle karþý karþýyayýz. Yine her þey seçimlere endekslenmiþ durumda, yine sendikal politikalarda anlaþamayan gruplarýn ittifak pazarlýklarý sürüyor, yine politika yok. Ancak bu genel kurullar öncekilerden farklý olarak Sahte Sendika Yasasý'nýn belirleyiciliðinde gerçekleþiyor. Herþeye raðmen KESK için kimi kazanýmlarý da içeren 4688 sayýlý Kamu Görevlileri Sendikalarý Yasasý'na yasal olarak uyum saðlamanýn zorunluluðu tartýþýlmaz. Bu yasa çýktýktan sonra elbette yasanýn saðlayacaðý avantajlardan yararlanmak için yasaya uyumlu düzenlemelerin yapýlmasý gerekiyor. Nitekim,

geçtiðimiz aylarda sendikalar ve KESK yasaya uygun olarak üye yenilemelerini ve gerekli tüzük deðiþikliklerini yaptýlar. Fakat genel kurul sürecinde bazý tartýþmalardaki eðilimlerin yasanýn biçimine uyumdan öte, onun özüne "sahte sendika" özelliklerine yakýnlaþmaya baþladýðý da görülüyor. Bu yüzden bu genel kurullarda, öncekilere göre daha az politika tartýþýlýyor, daha fazla küçük hesaplar yapýlýyor. IMF saldýrýlarý tam hýz devam ederken, KESK üyelerinin mevcut durumlarýný ve yakýn geleceklerini çok ciddi bir þekilde tehdit eden özelleþtirme, kurum tasfiyesi, personel sayýsýný azaltma gibi uygulamalar neredeyse baþlamak üzereyken genel kurul sürecinde profesyonel yönetici sayýsý, yasanýn ve devletin

Emek Platformu

Ankara'ya geliriz, yýkar döneriz! 14 Žubat 2002 tarihinde, Emek Platformu'nun IMF'ye verilecek olan niyet mektubuna karžš düzenlediłi eylem, yaklažšk 5000 kižilik bir katšlšmla gerçekležti. Eylemde hükümete ve IMF politikalarýna yönelik öfke gözle görülür bir haldeydi. DÝSK ve TÜRK-ÝÞ'in aðýrlýklý olduðu eylemde, Tüm Bel-Sen'in kalabalýk korteji de dikkat çekti. Ýndirimli ulaþým hakký ellerinden alýnmýþ olan belediye zabýtalarý, bu öfkelerini militanca ifade ettiler ve eylemin bitmesinden sonra

kýsa süreli bir oturma eylemi gerçekleþtirdiler. Saraçhane'den Çalýþma Bakanlýðý'na yürünen eylemde, kalabalýðýn yola taþmasý 3 otobüs dolusu Robocop'un gelmesiyle önlendi. Çalýþma Bakanlýðý'nýn önünde Türk-Ýþ temsilcisi tarafýndan okunan basýn açýklamasýnda, niyet mektubu ve uyum yasalarýna karþý çýkýldý. Eylemde sýk sýk "IMF uþaðý hükümet istifa!" sloganý atýlýrken, Türk-Ýþ saflarýnýn öfke dolu sloganlarý da ilgi çekiciydi.

Mücadele kazandý! Geçen aylarda Ümraniye Anadolu Lisesinde bir grup sol görüþlü öðrenciye yapýlan faþist tehdidin sonu faþistler için pek de iyi olmadý, hatta onlar için sonu getiren bir hareket niteliðindeydi. Ne beklenebilirdi ki yalnýzca zor kullanarak bir þeyler elde etmek isteyen, gözleri dönmüþ, yalnýzca kavgadan anlayan, insanlarý ezen, haklarýný ellerinden alan bir grup insan sürüsü...ya da kurt sürüsü demek de yanlýþ olmazdý herhalde. Peki bu nasýl baþarýldý, nasýl sonlarý geldi veya getirildi! Tabi ki mücadele, birleþme ve eylemlerin gerçekleþmesiyle. Öncelikle bize yapýlan bu tehdidi okulumuzdaki diðer baðýmsýz kitleye anlatarak onlarýn güvenini ve desteðini topladýk ve faþistlere karþý geliþen mücadeleyi büyütüp güçlendirdik, ikinci hareket olarak onlarý teþhir edici yayýnlar ve broþürler bastýk,

okuldaki öðretmenlerle konuþtuk, öyle bir hale geldiler ki okulumuzdaki faþist hocalar kendi adamlarýnýn sonunu getirmek zorunda kaldýlar.Biz ise hala büyümekte, her geçen gün yeni yoldaþlar kazanmakta, yeni arkadaþlarla tanýþmaktayýz. Bunlarýn tek nedeni ve dayanaðýnýn birleþik mücadele olduðunu kavramalýyýz, onlardan korkmamalý tam tersine, onlar bir geldikçe biz iki gitmeliyiz. Biz bunu Ümraniye'de baþardýk, mücadelemizi yaydýk ve kazandýk..Sonuç ise þu anda herkes ezilmekten kurtuldu, artýk insanlar küpe takýyor diye, saçlarý uzun diye ne sýkýþtýrýlýyor ne de baský altýnda tutulabiliyor ve bunun gibi aslýnda hepimizin de baþýna gelen bir çok olay artýk Ümraniye'de tarihe karýþtý, ve mücadele ile her yerde tarihe karýþacak. Görkem KARSLI

emrettiði sýnýrlamalarýn hangi biçimde yapýlacaðý gibi þeyler tartýþýlýyor. Bütün bu tartýþmalarda 11 yýllýk mücadele sonrasý gözle görülür bir durgunluða sahip olan yönetici kadrolarýn bürokratikleþme eðilimleri gözleniyor. Þunu unutmamak gerekir ki, sendika yasasýnýn saðladýðý

avantajlarý kullanmanýn biricik yolu, KESK'in 11 yýldýr yaptýðý þeyi, fiili ve meþru mücadeleyi devam ettirmesidir. Hiçbir devlet kurumu ya da yetkilisi "siz 11 yýl mücadele ettiniz, sonunda size haklarýnýzý vereceðiz" anlayýþýnda olamaz. Ýþçi hareketi mücadele ettikçe kazanýr. Genel kurullarda içinde bulunduðumuz durumu tartýþmak, örgütlenmeleri yenilemek ve bugüne dek birlikte mücadele etmiþ her düzeydeki kadronun birliðini saðlamak en önemli öncelik olmalýdýr.

Haber-Sen

PTT Hastanesi’nde eylem:

Atamalara hayýr! Haber-Sen 7 No'lu Þube (Anadolu Yakasý Þubesi), 20 Þubat günü, PTT hastanesinde görevli 56 kiþinin postacý olarak atanmasýyla ilgili olarak bir eylem gerçekleþtirdi. PTT Hastanesi, Türk Telekom ve PTT Genel Müdürlüðü'ne baðlý. Burada çalýþan teknisyenler, hastabakýcýlar ve hademeler daha önce zorunlu olarak postacýlýk sýnavýna sokulmuþlardý. Daha sonra 56 kiþi postacý olarak atanmýþtý. Bayramdan sonra ise, sözleþmeli personelin iþten çýkarýlacaðý öðrenildi. Basýn açýklamasýný yapan

Haber-Sen Genel Baþkaný Kemal Keleþ, tüm bunlarýn özelleþtir- meye yönelik adýmlar olduðunu açýklayarak, söz konusu 56 kiþinin atanmasýnýn hastalarýn can güvenliðini tehlikeye soktuðunu belirtti ve "Hükümeti uyarýyoruz, bundan sonra olacaklardan biz sorumlu deðiliz" dedi. Daha sonra konuþan 7 No'lu Þube baþkaný ise, özelleþtirmeleri ve IMF politikalarýný eleþtirdi. Yaklaþýk 150 kiþinin katýldýðý eylemde, özelleþtirmeye, IMF'ye ve hükümete karþý sloganlar atýldý.

Keyfi gözaltýlar bizi yýldýramaz! 14 Þubat'taki Emek Platformu eyleminden ayrýldýktan yaklaþýk 5 dakika sonra, 3 kiþi gözaltýna alýndýk. Gözaltýna alýnan insan sayýsý 15'e çýktý. Böylesine meþru bir eylemden sonra bile gözaltýna alýnan insan sayýsýnýn 15 olmasýnýn bir nedeni var: egemen sýnýfýn ödü kopuyor. Ýþte korktuklarý tam da budur. Fakirlerin öfkesinin, patlak verecek bir kanal bulduðunda, kendilerini nasýl boðacaðýný çok iyi biliyorlar. Ama hiçbir baský sonsuza dek sürmez. si H. Deniz AYTA–

Liseli Ýsyan’da örgütlenelim! Son dönemde MHP'nin kadrolaþmasý, diþlerini gösterme hýzýna paralel biçimde týrmanýyor. Eðitim kurumlarýndaki kadrolaþmasý ise özellikle önemli. Faþist kadrolaþma, "faþist olmayan" öðrenciler üzerinde özel bir tehdit. Faþist müdürlerin baskýsý, okullarýn etrafýnda cirit atan ülkü ocaklýlarýn kabadayýlýklarý, özgürlükler üzerindeki baskýlar ve sýk sýk karþýkaþtýðýmýz öðrencilerin notlarýyla oynamalar. Öðrenciler iki seçenekle karþý karþýya: Ya faþistlere karþý mücadele ya da boyun eðme! Boyun eðmeyeceðimize göre, okullarda devletin de desteðini arkasýna alarak örgütlenen faþistleri nasýl durduracaðýmýz, eðitimi ýrkçý fikirlerin yaygýnlaþtýðý bir aygýt olmaktan nasýl kurtaracaðýmýz sorusuna vereceðimiz yanýt çok önemli. Okullarda bunun ayný anda atýlmasý gereken iki adýmý var: Öðrencilerin birliði ve öðrencilerle öðretmen ve okul çalýþanlarýnýn birliði. Hemen her okulda Eðitim-Sen gibi güçlü bir sendikaya üye en az bir öðretmen bulunur. Öncelikle, hem öðretmenler hem de öðrenciler bu gücün farkýna varmalýlar. Ama öðrencilerin yapmasý gereken sendikalý öðretmenlerin himayesine sýðýnmak deðil. Hatta okullardaki öðrencilerin mücadele birliðini ne kadar güçlendirirsek, öðretmenlere de o kadar fazla güven veririz. Önce bizim birleþmemiz ve "Biz buyuz!" dememiz gerekir. IMF'nin sakatladýðý, faþistlerin ýrkçýlýðý yaygýnlaþtýrma kurumuna dönüþtürdüðü eðitim alanýnda, faþist kadrolaþmaya karþý biz varýz! Büyütmeye çalýþtýðýmýz, bir insiyitafimiz var: Liseli Ýsyan! Haksýzlýklara ve yolsuzluklara karþý çýkanýn yolu Liseli Ýsyan'ý büyütmektir. Kenetlenelim!!! Sayhan

Sosyalist Ýþçi’nin temel görüþleri Aþaðýdan sosyalizm

Kapitalist toplumda tüm zenginliklerin yaratýcýsý iþçi sýnýfýdýr. Yeni bir toplum, iþçi sýnýfýnýn üretim araçlarýna kolektif olarak el koyup üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle mümkündür.

Reform deðil, devrim

Ýçinde yaþadýðýmýz sistem reformlar ile köklü bir þekilde deðiþtirilemez, düzeltilemez. Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz. Kapitalist devletin tüm kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý sermaye sahiplerini, egemen sýnýfý korumak için oluþturulmuþtur. Ýþçi sýnýfýna, iþçi konseylerinin ve iþçi milislerinin üzerinde yükselen tamamen farklý bir devlet gereklidir. Bu sistemi sadece iþçi sýnýfýnýn yýðýnsal eylemi devirebilir. Sosyalistler kadýnlarýn tam bir sosyal, ekonomik ve politik eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihlerinden dolayý aþaðýlanmalarýna ve baský altýna alýnmalarýna karþý çýkarlar.

Enternasyonalizm

Sosyalistler, bir ülkenin iþçilerinin diðer ülkelerin iþçileri ile karþý karþýya gelmesine neden olan her þeye karþý çýkarlar. Sosyalistler ýrkçýlýða ve emperyalizme karþýdýrlar. Bütün halklarýn kendi kaderlerini tayin hakkýný savunurlar. Sosyalistler bütün haklý ulusal kurtuluþ hareketlerini desteklerler. Rusya deneyi göstermiþtir ki, sosyalizm tek bir ülkede izole olarak yaþayamaz. Rusya, Çin, Doðu Avrupa ve Küba sosyalist deðil, devlet kapitalistidir. Sosyalistler bu ülkelerde iþçi sýnýfýnýn iktidardaki bürokratik egemen sýnýfa karþý mücadelesini desteklerler. Sosyalizm için mücadele dünya çapýnda bir mücadelenin parçasýdýr. Sosyalistler baþka ülkelerin iþçileri ile daima dayanýþma içindedirler.

Devrimci parti

Sosyalizmin gerçek leþebilmesi için, iþçi sýnýfýnýn en militan, en mücadeleci kesimi devrim ci sosyalist bir partide örgütlenmelidir. Böylesi bir parti iþçi sýnýfýnýn yýðýnsal örgütleri ve hareketi içindeki çalýþma ile inþa edilebilir. Sosyalistler pratik içinde diðer iþçilere reformizmin kendi çýkarlarýna aykýrý olduðunu kanýtlamalýdýrlar. Bu fikirlere katýlan herkesi devrimci bir sosyalist iþçi partisinin inþasý çalýþmasýna omuz vermeye çaðýrýyoruz.

11


Sayý: 169

28 Þubat 2002

500.000 TL

Dayanýþma fiyatý: 1.000.000 TL

Ýþte son bir yýllýk krizin faturasý:

Ekonomi bir yýlda %8.5 küçüldü. 100 binden fazla iþyeri kapandý, 1.5 milyon kiþi iþsiz kaldý. Kiþi baþýna yýllýk bazda ortalama 786 dolar, ülke bazýnda ise toplam 50 milyar dolar yoksullaþtýk. Çalýþanlar yoksullaþýrken, 50 katrilyon lira hortumculara gitti. Dýþborçlar 31.5 milyar dolar arttý. Enflasyon, % 39'dan % 78.3'e çýktý. Hükümet IMF'ye daha da baðýmlý hale geldi. "Türkiye 2002'ye güçlü girdi" söylemi arkasýnda saldýrýlar artarak sürüyor.

Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr

Hükümet programlarš birbiri peži sšra çökerken, milyonlar yoksullažšyor

Bu hükümeti devirelim ürkiye kapitalizminin 1945 yšlšndan bu yana gör- düłü en ałšr kriz, bir yšlšnš doldurdu.

T

Medya ve patronlar 'krizin yaralarýnýn sarýldýðýný' ve 'ekonominin canlanmaya baþladýðýný' anlatýyor. Patronlar için olumlu geliþmeler söz konusu olabilir. Ancak mil- yonlarca emekçi için yoksullaþma sürüyor. 2002-2004 dönemini kapsayacak þekilde uygulanmak üzere Ecevit, Bahçeli ve Yýlmaz tarafýndan imzalanarak, verilen 'niyet mektubu'nda liderler: Kamu çalýþanlarýnýn üçte ikisinin tasfiyesi, sosyal güvenlik ve kamu hizmetlerinde harcamalarýn geriye çekilmesi, kamu bankalarýnýn 800 þubesinin kapatýlmasý, kamu iþletmelerinin özelleþtirmelerin hýzlandýrýlmasý, tarýmda özelleþtirilmelerin ve tarým ürünlerindeki sübvansiyonlarýn kaldýrýlmasý gibi aðýr bir saldýrý programýnýn ha- yata geçirilmesi konusunda IMF'ye söz verdi. Bütün bunlar, krizin aþýlmasýnýn maliyetinin emekçilere çýkarýlacaðýnýn somut kanýtlarý.

Šžsizlik IMF'nin bastýrmasýyla birlikte kamuda tasfiyeler de hýzlandý. Kamuda iþten çýkarýlan veya emekli edilenlerin sayýsýnýn 49 bine ulaþmasý bekleniyor. Bu arada

yeniden yapýlandýrýlan bankalarda 20 binden fazla kamu çalýþaný, zorunlu iþyeri deðiþtirme saldýrýsý ve iþten atýlma tehditi altýnda. Kamu bankalarýnýn 800 þubesinin kapatýlmasýyla birlikte çok büyük bir tasfiye süreci baþlatýlýyor. Bu arada Vakýf Bank'ýn özelleþtirilmesi için de start verildi. Bunun yaný sýra, Tekel, TÜPRAÞ, POAÞ, Telekom, THY, Türkiye Þeker Fabrikalarý, Erdemir, TEDAÞ ve BOTAÞ gibi kamu iþletmelerinde özelleþtirmeler hýzlandýrýlacak. Saldýrý çok boyutlu ve aðýr. Tarihin en aðýr iþsizlik sorunu yaþanýrken, özelleþtirmeler sorunu daha da derinleþtirecek.

Ücretler Sonbaharda kamu sektöründe yapýlacak toplu sözleþmeler sýrasýnda, kamu emekçilerinin ücretlerinin reel olarak %2 iyileþmesi gerekirken, IMF ve hükümet, enflasyonu yeniden silah olarak kullanarak, ücretleri %7.7 düþürmeyi planlýyor. Saldýrý sadece ücretlerimize deðil. Eðitim ve saðlýk haklarýmýzý gasp ettiler. Mezarda emekliliðe mahkum ettiler. Þimdilerde de paso gibi kazanýlmýþ sosyal haklarýmýza göz dikiyorlar. Yakýnda tarým ürünlerine sübvansiyonlarý kaldýrarak, tarým ürünlerinin fiyatlarýný artýrarak saldýracaklar. Kýsacasý, bizi insanca yaþam hakký tanýmýyorlar.

Anlažamšyorlar

Hükümet üyelerinin tek anlaþtýklarý konu, emekçilere saldýrmak. Bunun dýþýnda hiçbir konuda anlaþamýyorlar. AB'ye üyelik, idam, Kürtçe eðitim ve hatta savaþ konusunda her kafadan ayrý ses çýkýyor. Hükümet istikrarsýz, bölünmüþ ve zayýf. Hükümetin yarým düzine bakaný istifa etmek zorunda kaldý. Hükümet devleti soyma konusunda da anlaþýyor. MHP'li bakanlar talaný ve kadrolaþmayý açýk açýk yapýyor. Bu bakanlarý Yüce Divan'dan yine hükümetin diðer ortaklarý kurtarýyor. Bir soygun ve talan düzeni kurmuþlar!

Sosyalistlere katýl! DSŠP’e üye ol! Devrimci Sosyalist Ýþçi Partisi hakkýnda bilgi almak istiyorum.

Ýsim:.................................................................................................................... Meslek:............................................................................................................... Þehir:.................................................................................................................. Adres:................................................................................................................ Telefon:................................................E-mail:.................................................

Siyasi olarak bölünmüþ olmalarýna karþýn, önümüzdeki 3 yýllýk dönemde emekçilere aðýr bir saldýrý gerçekleþtirecekleri, halký daha da yoksullaþtýracaklarý ve iþsizliði daha da artýracaklarý konusunda IMF'ye söz veriyorlar. Ancak, Arjantin'de IMF prog ramýný çöplüðe gönderen halkýn öfkesi gösterdi ki, bu programý durdurmak olanaklý. Hükümet de bunun bilincinde olarak, 'sosyal bir patlama' tehditine karþý önlemler almaya çalýþýyor, iþsizlik istatistiklerini küçük göstermeye ve Türkiye'nin Arjantin olmadýðýný anlatarak, durumu kurtarmaya çalýþýyor.

Heryer Arjantin

DSİP

Ankara Ýl Örgütü:Menekþe Sk.8/A D:16 Kýzýlay Ýstanbul Ýl Örgütü: Sakýzgülü Sk. 24/6 Kadýköy 0216 346 6573 Beyoðlu Ýlçe Örgütü: Ýstiklal cd. Terkoz çýkmazý Karaaslan apt. 5/8 Tünel Ýzmir Ýl Örgütü: 846. sok, No: 8/3 1. Beyler-Konak

Ancak ne alýnacak kararlar, ne "Burasý Türkiye, bir þey olmaz" teraneleri, ne de "Herþey Türkiye için" masallarý, Türkiye'nin Arjantin olmasýný önleyemez. Patronlar kar etmeye devam ediyor. Karlarýndan fedakarlýk etmeye niyetleri yok. Emekçiler aç, emekçiler aðýr bedel ödüyor, emekçiler öfkeli. Türkiye kapitalizminin

krizi, küresel krizin bir parçasý. Bu nedenle de içeride alýnacak tedbirlerle krizden çýkmak mümkün deðil. Durumun 2004-5 yýllarýnda düzeleceði söyleni- yor. Daha önce de, diþinizi sýkýn, bir kaç yýla kadar herþey daha iyi olacak deniliyordu. Bu masallara karnýmýz tok artýk! Daha fazla fedakarlýk yok! Emekçiler için tek çýkýþ yolu, Türkiye'yi Arjantin yapmak. Yani bu sýrtýmýza

kene yapýþmýþ, küresel sermayenin kan emici programýndan baþka bir çözümü olmayan hükümeti sokakta devirmek. Bunun için gerekli tüm koþullar var. Yoksulluk, saldýrý, öfke... ve mücadele için kararlýlýk. Gerisi emekçilerin sokaða çýkmasýnýn önünde duran, eylem yerine uzlaþmayý, emekten yana çözüm yerine kongreleri öne çýkaran zihniyeti aþmaya kalýyor.

Tüm borçlar silinsin!

T

ürkiye'nin tüm gelirleri borç ve faiz ödemesi adý altýnda sermaye kesimine aktarýlýyor. Bu yýlýn Ocak ayýnda faiz ödemeleri, geçen yýlýn ayný dönemine göre %411 oranýnda artarak, 6.8 katrilyon liraya yükseldi. 2000 yýlýnda içborçlarýn toplamý 36.4 katrilyon lirayken, 2001 yýlýnda 122.1 katrilyon liraya çýktý. Krizin patlak verdiði günlerde gecelik faizler %3000'lere fýrladý. Tüm gelirlerin iç ve dýþ borç faizlerine gitmesi nedeniyle yýlbaþýndaki bütçe açýðý %14.370 olarak gerçekleþti. Büyük bir kýsmýný emekçilerin ödediði vergiler, faiz giderlerinin ancak yarýsýný karþýlýyor. Cebimizden çýkan paralarýn faiz adý altýnda gittiði adres, 50 katrilyon lirayý hortumlayanlarla ayný. Ýç ve dýþ borçlar, milyonlarca iþçinini yoksullaþmasýna neden olan bir mekanizma haline geldi.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.