Umut AB’de deðil, mücadelede! Ýdama hayýr, Berivan’a özgürlük!
Kriz derinleþirken
Siyaset kutuplaþýyor Sayfa: 2
Sayfa: 4-5
Sayý: 176
5 Haziran 2002
200.000 TL
Tek hasta Ecevit mi?
I M F
Hepsi gitmeli! Türkiye “iþ görür” raporuyla koltuðuna sarýlan bir baþbakana sahip. Haftalardýr Ecevit’in saðlýðý, bunun yaratacaðý kriz, yerine kimin geçeði konuþuluyor. Tek sorun Ecevit mi? Hayýr. Asýl sorun üçüncü yýlýný dolduran hükümet ve bu hükümetin uyguladýðý IMF politikalarýdýr.
Ecevit görevini býraksýn ya da býrakmasýn, yerine kim geçerse geçsin doktoru IMF oldukça krizden kurtuluþ yoktur. Türkiye kapitalizmi tarihinin en derin krizini yaþamaktadýr. Zengin ve yoksul arasýndaki uçurum hiç bu kadar açýlmamýþtýr. Ýþsizlik son iki yýlda tam bir
patlama göstermiþ, iþsiz sayýsý 20 milyona yaklaþmýþtýr. Ecevit’in saðlýðý kimin umurunda? Milyonlar aç ve iþsizken, Ecevit ve partisinin kaderi önemsizdir. Tek hasta Ecevit deðildir. IMF uþaklýðý yapan tüm partiler baþta MHP olmak üzere hastadýr! Hepsi bir önce gitmelidir.
Emekçileri ne Ecevit’in hastalýðý, ne de düzen partilerinin kayýkçý kavgalarý ilgilendiriyor. Ekmek ve demokrasi istiyoruz. IMF uþaklarý tarafýndan açlýða mahkum edilmeyi reddediyoruz. Þimdi emekçilerin kendi alternatiflerini yaratma zamanýdýr. IMF uþaklarýný çöplüðe gönderelim!
2
“Merkezden kaçan oylar Türkiye’de önce politik Ýslam’a yönelirken ardýndan politik Ýslam’ýn yaný sýra faþist partilere de yönlendi.”
tarafýndan uygulanmasý büyük yýðýnlarýn geleneksel politik partilerden uzaklaþmalarýna yol açýyor.”
“ Kýsacasý yeni liberal politikalarýn hem sað hem de sol partiler
Fransa’dan Türkiye’ye kriz derinleþiyor
Siyaset kutuplaþýyor Bütün dünyada siyaset hýzla kutuplaþýyor. Büyük yýðýnlar geleneksel merkez sað ve sol partilerden kopuyor. Toplumun önemli bir kesimi seçimlere hiç katýlmazken geri kalanlar ise sað ve sol uçlara çekilmekteler. Hiç oy vermemeyi tercih edenler asýl olarak siyasetten kopuyorlar. Siyasetten umutlarýný kesmiþ durumdalar. Ama bir de son Cezayir seçimlerinde olduðu gibi bilinçli oy vermeme tutumu var. Yani boykot. Cezayir seçimlerinde kimi bölgelerde seçime katýlma oraný yüzde 10’un altýna düþerken bütün ülke çapýnda katýlým % 50’nin altýnda kaldý. Bu sýralarda Batý Avrupa ülkelerinde ardarda gerçekleþen seçimlerde de katýlým oraný çok düþük. Katýlýmýn düþüklüðünün yaný sýra neo liberal politikalarýn uygulayýcýsý olan geleneksel partiler büyük ölçüde oy kaybediyor. Seçmen onlarýn yerine hem saðda, hem de solda yeni alternatifler arýyor. Umut veren, deðiþim saðlayabileceðini düþündüðü alternatifler ortaya çýktýðýnda ise ona doðru akýyor. Saðda faþist partilerin ya da aþýrý saðcý partilerin güç kazanmasýnýn nedeni bu. Ancak siyaset Türk basýnýnýn saðcý ve “solcu” yazarlarýnýn iddia ettiði gibi sadece saða doðru çekilmi- yor. Sola da kayýþ var. Örneðin Fransa’da faþist Le Pen’in oyu çok az artarken troçkist devrimci sosyalistlerin oyu adeta patlama yaptý. Bu geliþmenin ne denli süreklilik kazandýðýný gelecek hafta yapýlacak olan Fransa genel seçimlerinde göreceðiz. Fransa toplumun sað ve sol arasýnda kutuplaþtýðý tek ülke deðil. Örneðin Portekiz’de de kutuplaþma var. Bu ülkede Mart ayýn-
panyanýn bir sonucu olarak ise MHP ile BBP’nin oylarý iki katýna çýkarak % 20’ye ulaþtý. Özetle merkezden kaçan oylar Türkiye’de önce politik Ýslam’a yönelirken ardýndan politik Ýslam’ýn yaný sýra faþist partilere de yönlendi. Bu arada sosyalist sol ise 1999 seçimlerine 4 parti ile girdi ve toplam yüzde 1.5 oranýnda oy alabildi.
Solun solu gerekli
da yapýlan seçimlerde sað güçlenirken iktidardaki Sosyalist Parti ve diðer sol güçler oy kaybýna uðradý. Oylarýný arttýran tek güç Sol Blok’du. Ýngiltere‘de son yapýlan yerel seçimlerde ilginç sonuçlar alýndý. Seçime katýlma oraný büyük ölçüde düþerken Ýþçi Partisi oy kaybýna uðradý. Seçimlerde Ýþçi Partisi’nin solu, Yeþiller ve devrimci sosyalistlerin temel gücünü oluþturduðu Sosyalist Ýttifak oylarýný artýrdý. Bazý bölgelerde Sosyalist Ýttifak %20’ye aþan oylar aldý. Ýskoçya’da ise son genel seçimlerde Ýskoçya Sosyalist Partisi büyük bir baþarý elde ederken, Ýþçi Partisi ve solda olduðunu iddia eden Ýskoçya Milliyetçi Partisi oy kaybýna uðradý. Gerek Portekiz’de, gerekse Ýngiltere’de devrimci solun yaný sýra faþistlerin de oylarý arttý. Bu örnekleri çoðaltmak mümkün. Kýsacasý yeni liberal politikalarýn hem sað hem de sol partiler tarafýndan uygulanmasý büyük yýðýnlarýn geleneksel politik
Faþizme karþý nasýl bir ittifak politikasý? Fransa seçimlerinin hemen ardýndan ortaya çýkan bir tartýþma önemli. Faþistleri engellemek için saðla iþbirliði yapýlabilir mi veya Le Pen’e karþý Chirac’a oy vermek doðru mudur? Sorun Türkiye’ye taþýndýðýnda MHP’ye karþý ANAP’a veya DYP’ye destek doðru mudur?
Açýk ki hayýr! Dünyanýn her yerinde, her zaman faþist partiler saðýn desteði ile iktidara gelmektedir. Türkiye’de ise ANAP’ýn BBP ile seçim ittifaký kurduðunu, DYP’nin benzer bir ittifak için MHP’nin ardýndan koþtuðunu hatýrlamak bile bu politikanýn geçersizliðini kanýtlamaya yetecektir.
partilerden uzaklaþmalarýna yol açýyor. Öte yandan bütün dünyayý hýzla kavrayan anti kapitalist hareket ve onun yaný sýra iþçi mücadelesinin yükseliþi sýnýf kutuplaþmasýnýn derinleþtiðini ayrýca gösteriyor. Bütün dünya çapýnda son 3 yýl içinde neredeyse genel grevin ya da yaygýn bir grev dalgasýnýn yaþanmadýðý ülke kalmadý. hemen her yerde iþçi sýnýfý yeni liberal politikalara karþý diþiyle, týrnaðý ile direnmekte.
Türkiye’de önce politik islam, sonra faþizm güçlendi Türkiye’ye de dünyada yaþanan süreci aynen görmek mümkün. Oylar hýzla merkez partilerden dýþarý doðru kaçmakta. Ve bu arada sað hýzla mevzi kazanmakta. 1991’de sað ve sol merkez partilerin oylarý toplam % 70’in üzerindeyken 1999 seçimlerinde
bu oran % 55’e düþtü. En büyük kaybý ise merkez sað partiler yaþadý. ANAP-DYP oylarý 1999 seçimlerinde 1991’deki düzeyinin yarýsýnýn dahi altýna düþtü. Kamuoyu araþtýrmalarýna göre gelecek seçimlerde merkez sað oylarýn daha da düþmesi beklenmekte. Merkez saðýn yanýnda sosyal demokrasi de önce yeni liberal politikalara karþý çýkmadýðý için ardýndan da uygulayýcýsý olduðu için yýkýma uðradý. SHP/CHP çizgisi bunun bir sonucu olarak 1980’lerdeki oy oranýnýn 3 katý altýna düþtü. Merkezden kaçan oylar önce politik islam’a, Refah Partisi’ne gitti. 1991 seçimlerinde MHP ile ittifak yaparak % 17 alan Refah 1994’de tek baþýna % 19, 1995’de ise % 21.8 oranýnda oy aldý. 28 Þubat Refah’ýn kapatýlmasýný saðladýðýnda politik Ýslam’ýn oylarý 1999 seçimlerinde 7 puan düþerek % 15’e geriledi. 28 Þubat baskýsýnýn yaný sýra ülke çapýnda baþlatýlan milliyetçi/þoven kaam-
Bugün merkezden kaçýþ süreci hýzlandý. IMF politikalarý bunun baþlýca nedeni. Seçmen ya tüm siyasete lanet okuyor ve siyasetten uzaklaþýyor ya da alternatif arýyor. Bugün merkez saðda hiçbir çýkýþ alternatif olma þansýna sahip deðil. Yýðýnlarýn karþýsýna IMF politikalarýný destekleyerek alternatif olarak çýkmak mümkün deðil. Ayný sorun sosyal demokrasi için de geçerli. DSP tam bir yýkým yaþarken açýk ki CHP büyük bir sýçrama yapma þansýna sahip deðil. Çünkü CHP’de açýkça IMF politikalarýna ve savaþa karþý çýkmamaktadýr. Karayalçýn’ýn yeni kurduðu SHP için de sorun ayný. Bu parti bir yandan sol blok doðrultusunda sözler etmekte ve “yoksulluðu yeneceðiz” kampanyasý sürdürürken televizyona çýkan Karayalçýn baþka bir telden çalmaktadýr. Ne IMF’ye ne de savaþa karþý çýkmaktadýr. Bu tutumu ile yýðýnlarýn desteðini kazanamaz. Bugün gerekli olan IMF programýna bütünüyle karþý çýkan, savaþa hayýr diyen bir blok oluþturmaktýr. Böylesi bir blok seçimler için deðil, mücadele için oluþmalýdýr. Emeðin haklarý için mücadele edecek bir sol blok açýk ki ilk seçimlerde Türkiye’nin en büyük gücü haline gelecektir. Bu fýrsat kaçýrýlmamalýdýr.
Sosyal demokrasi ve Kürt hareketi ile ittifak
Seçim için deðil mücadele için birlik 1999 seçimlerinde tüm sosyalist sol sosyal demokrasiyi hain ilan ederken bugün sosyal demokrasi ile ittifak politikalarý öne çýkmýþ durumda. Kuþkusuz bu olumlu bir durum.
Olumsuz olan bu ittifak anlayýþlarýnýn sadece seçimlere ve dolayýsýyla parlamentoya dönük olmasýdýr. Açýk ki sosyal demokrasi ile sosyalistlerin gerçekleþtireceði bir
seçim ittifaký yýðýnlara çekici gelmeyecektir. Çünkü yýðýnlar esas olarak bu sisteme öfke duymaktadýr. Bugün gerekli olan mücadelede birliktir. HADEP, sosyal demokrasi ve sosyalist solun mücadeleci bir birliði gerçek bir çekim gücü olacaktýr. Yýðýnlar mücadeleye katýldýkça politikaya, sosyalist politikaya yaklaþacaklardýr. Ýþte bizim istediðimiz sol blok böyle bir birliktir.
3
Fransa’yý düþün, Arjantin gibi davran!
Bekleme harekete geç! Son 4-5 ay içinde dünyada meydana gelen iki önemli geliþme bugünkü görevlerimizi açýk bir biçimde tarif ediyor. Bunlardan birincisi Fransa’da Devrimci Komünist Birliðin geliþmesidir, ikincisi ise Aralýk 2001’deki Arjantin ayaklanmasýdýr. Bugün devrimci sosyalistler tabir yerindeyse Fransa’yý düþünüp Arjantin gibi davranmalýdýr. Fransýz gibi düþünmek, gençliðe, anti kapitalist dalgaya, mücadeleye bakmaktýr. Solun solunu yaratmak için kollarý sývamaktýr. 2000’li yýllarda artýk daha öncesinin çalýþma tarzýný terk etmek ve yeni bir ataklýkla harekete geçmek gerekiyor. Dünyada ve Türkiye’de yeni bir sol geliþiyor. Bu yeni sol içinde devrimci marksist fikirleri hakim kýlmalýyýz. Bunu baþardýðýmýz takdirde son cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde LCR’ýn baþarýsý az bile gelir. Bu seçimlerde LCR 1.5 milyona yakýn oy almýþtý. Gençler arasýnda oy oraný %14’e yaklaþmaktaydý. Bütün bu nitelikleri ile Devrimci Komünist Birlik, Le Pen’e karþý seçimnin iki turu arasýndaki gösterilerde çok önemli bir rol oynadý. Fransýzca düþünüldüðü takdirde, Arjantin türü bir geliþme ile karþýlaþýldýðýnda ayaklanma devrime dönüþebilir. Aralýk 2001 Arjantin ayaklanmasý bütün dünyaya devrimin ne denli güncel olduðunu gösterdi. Yeni liberal politikalar, IMF programlarý uygulandýklarý her alanda yýðýnlarý öfke ile sokaða boþaltmaktadýr. Arjantin’in kanýtladýðý budur. Fransýzca konuþul-
Arjantin: 19-20 Aralýk 2000 duðu takdirde böylesi bir ayaklanmaya hazýr olunacaktýr. Türkiye’de bunlara ek olarak, Fransa’da LCR’ýn önerdiði ama ne yazýk ki baþarýlý olamadýðý bir baþka olguyu becermek gerekir.
LCR cumhurbaþkanlýðý seçimlerinden sonra gelecek hafta yapýlacak olan parlamento seçimleri için bir sol blok önerdi ama baþarýlý olamadý. Benzer bir baþarýsýzlýk
Türkiye’de ölümcül sonuçlar doðuracaktýr. Türkiye’de MHP, Fransa’daki Le Pen’den farklýdýr. MHP, Le Pen’e oranla egemen sýnýfýn desteðini kazanmýþtýr.
Kamu emekçileri
Belirleyici olan mücadeledir
Kamu emekçileri sonunda toplu görüþme masasýna oturacaklar. KESK üye kayýt formlarýný teslim ediyor. KESK’in yaný sýra tek görevi kamu iþçilerinin örgütlenmesini baltalamak olan ve faþistlerin doðrudan kontrolündeki Türk Kamu Sen’de ayný iþi yapýyor. Sosyalist Ýþçi bugüne kadar Kamu Sen’in faþist niteliðini daima teþhir etti. Bu örgütün bir sendika deðil, faþist çete olduðunu anlattý. Son günlerde ki üye kayýt hikayeleri bu tesbitlerimizin ne denli doðrý olduðunu
kanýtlamakta. Türk Kamu Sen adlý sahte sendika iktidar ortaðý olan MHP’nin ve onun ülkücü militanlarýnýn devlet dairelerindeki açýk baskýsý ile üye toplamaktadýr. Kamu iþçileri müdürlüklere çaðrýlmakta ve baský ile Kamu Sen üye formu imzalatýlmaktdýr. Birçok kamu emekçisi ise sürgün tehdidi ile imza atmaya zorlanmýþtýr. Ülkücü faþistlerin kontrolündeki Saðlýk, Ulaþtýrma Bakanlýðý gibi bakanlýklarda ise baský çok daha açýk yapýlmak-
tadýr. Bütün bunlarýn sonucu Kamu Sen’in üye sayýsý beklenenin üzerinde çýkacaktýr. Bu açýk. Sonuç ne olursa olsun çözüm mücadelededir. KESK’li iþçiler örgütlenme haklarýný mücadele ederek kazandýlar. Grev yaparak örgütlenildi. Önümüzde gene mücadeleyi öne çýkaran bir süreç var. Bu süreçten geri çekilmemek ve mücadeleyi yükseltmek gerekir. Ancak bu kez protesto için deðil, kazanmak için harekete geçmek gerekir.
Lenin biyografisi tamamlandı Tony Cliff’in 4 ciltlik Lenin biyografisinin tümü Z Yayýnlarý’ndan çýktý
Karakedi Kitabevi
Sakýzgülü Sokak, Göynük Apt. 24/4, Kadýköy - 0216 418 53 40 Ýstiklal Cad. Büyükparmakkapý Sok. No:8/11, Beyoðlu
Hükümette bulunmasýnýn nedeni budur ve yýpratýlmadan durmasýnýn da nedeni budur. Ýlk seçimlerde eðer yýðýnalrýn bakabileceði bir sol alternatif olmadýðý takdirde MHP’nin 99 seçimlerindeki baþarýsýný tekrarlamasý büyük olasýlýktýr. Bu ise Türkiye’nin baþýna büyük bir karanlýðýn çökmesidir. Kimileri MHP tehdidini küçümsemektedir. MHP’nin deðiþmiþ olduðundan (merkez saða kaydýðý), ordunun ya da egemen sýnýfýn izin vermeyeceðine kadar uzanan mazeretler sýralanmaktadýr. Oysa, faþist bir hareket sadece iþçi ve emekçilerin mücadelesi ile durdurulabilir. Bütün tarih çýplak bir biçimde bunu göstermektedir. Öyleyse MHP’yi durduracak olan da mücadeledir. Bu mücadele sadece MHP’nin cinayetlere bulaþmýþ kanlý geçmiþinin teþhiri ile yapýlamaz. Daha önemli olarak yapýlmasý gereken bugünkü politikalarýn teþhiridir. Yani, IMF programýnýn ve onun getirdiði yoksullaþmanýn teþhiridir. IMF politikalarýna ve savaþa karþý solun solunu inþa etmek için giriþilecek bir kampanya bir yandan devrimci partiyi güçlendirirken, diðer yandan da birleþik bir mücadele inþa edilebildiði ölçüde devrimci bir odak, bir sol blok oluþturacaktýr. Ýþte MHP’yi durduracak olan, IMF programýnýn önünü kesecek olan böylesi bir adýmdýr. Bu adýmý atmak zorundayýz.
Sosyalist Ýþçi artýk haftalýk!
Sosyalist Ýþçi, geçen sayýsýndan itibaren artýk haftalýk olarak yayýnlanmaya baþladý. Her hafta 8 sayfa olarak çýkacak SÝ’nin fiyatý 200 bin TL oldu. Haftalýk Sosyalist Ýþçi iþyerlerinin, okullarýn ve sokaðýn sesi olacak. Bize yazýn. Sayfa larýmýz her türlü mücadele ha beri, görüþ, eleþtiri ve önerilerinize açýktýr.
4
Umut AB’de değil, m
Ýdama hayýr, Berivan’a ö 7 Haziran'da "liderler zirvesi" toplanacak. Avrupa Birliði üyeliði için idam cezasýnýn kaldýrýlýp kaldýrýlmamasýna, Kürtçe eðitimin serbest býrakýlýp býrakýlmamasýna karar verecekler. Kim bunlar? Milyonlarý yoksulluða sürükleyenler. 15 yýllýk savaþ boyunca 25 bin insanýn ölümüne, binlerce köyün boþaltýlmasýna karar verenler. Ýdamý savunan, kan isteyenler. Berivan'a yasak koyanlar. Yolsuzluða batanlar, çete kuranlar. IMF'den emir alanlar, bankalarý hortumlayanlar. Bunlarýn alacaðý kararlar emekçilere, ekmek ve demokrasi verebilir mi?
“Ýþ görür” raporuyla koltuðunda oturmaya çalýþan Bülent Ecevit’in hastalýðý herkes tarafýndan konuþuluyor. Medya daha bir kaç hafta önce “saðlýðý yerinde, görevinin baþýnda” diye manþetlerden alkýþladýðý Ecevit’i gitmeye çaðýrýyor. Ýstikrarýn teminatý olarak düne kadar Ecevit’i gösteren TÜSÝAD, gazetelere boy boy ilan veriyor, Ecevit’i çekilmeye davet ediyor. Ecevit’in hastalýðý Türkiye’nin “çaðý yakalamasý”na, “Avrupa Birliði trenini kaçýrmasýna” neden oluyor diyorlar. Hastalýk tartýþmasý sürerken generaller ve cumhurbaþkaný kafa kafaya verip, milyonlarýn kaderini çiziyor. Ülkücü faþistler idam cezasýnýn kaldýrýlmasýna ve Kürt dili üzerindeki yasaklarýn kaldýrýlmasýna karþý çýkýyor. Partisi bitmek üzere olan Mesut Yýlmaz bu nihai sondan
AB propagandasý ile kurtulmak istiyor. Hasta olan sadece Ecevit’mi? Doktoru IMF olan herkes hastadýr ve bu hastalýðýn tedavisi yoktur.
AB umut mu? Emekçiler tüm düzen partilerine karþý öfke dolu. Onlarýn kayýkçý kavgalarý artýk kabak tadý verdi. ABD uþaklýðýnda tüm benzer lerini açýk farkla geride býrakan bu hükümetin emekçilere ne kadar düþman olduðu açýk. DSP-MHP-ANAP hükümeti hýzla çöplüðe doðru ilerliyor. Ellerinde fazla koz kalmadý. Þimdi de AB kartýný oynuyorlar. Emekçiler, ekmek ve iþ istiyor. “AB’ye girince herkesin karný doyacak, herkesin iþi olacak” diyorlar. Emekçiler demokrasi istiyor. “AB’ye üye olunca Türkiye demokratik bir düzene sahip olacak” diyorlar. Bu yalana kim inanýr? Daha fazla kârdan baþka bir dertleri
olmayan TÜSÝAD’çýlar mý ekmek verecek? IMF’den baþka doktor tanýmayan bu hükümet mi demokratik hak ve özgürlükleri tanýyacak? Yasalar kim tarafýndan, kimin için yapýlýyor? Ekmek çaldýðý için hapishanelere sokulan yüzlerce insanýn bulunduðu bu ülkede bankalarý talan edenlere dokunulmazken demokrasi kaðýt üzerinde mi gerçekleþecek? Refah, adalet ve demokrasi isteyen milyonlara umut kapýsý olarak Avrupa Birliði’ni göstermek alçaklýktýr. Refah, daha fazla ücret ve sosyal hak istiyoruz. Eðitimin ve saðlýðýn herkese ücretsiz ve eþit
Ýdam cezasý kaldýrýlsýn! Ýdam cezasý bilinçli bir cinayettitr. Ýdam cezasý tüm emekçilere yönelik bir gözdaðýdýr. Ýdam cezasýný savunanlar insanlýk düþmanlarýdýr. Kim idam cezasýný savunmaktadýr? Faþist MHP. 1970’lerde sayýsýz katliama onlar imza attýlar. 12 Eylül sonrasý mafya oldular, her türlü pisliðe bulaþtýlar. Devletin tetikçisi oldular, 3 bin “faili meçhul” cinayet iþlediler. Hükümete geldiler, IMF uþaklýðý yaptýlar, halký soydular.
Devlet içinde kadrolaþtýlar, ihaleleri aldýlar. Okullarda paralý eðitimin bekçisi, bilimin düþmaný oldular. Kirli savaþta kelle avcýlýðý yaptýlar, barýþý dinamitlemeye çalýþtýlar. Ülkücü faþistlerden baþka idam gibi bir insanlýk suçunu savunmak kime yakýþýr? Ýdam cezasý kaldýrýlmalýdýr. Ýdam cezasýný gerçekleþtiren 12 Eylülcüler yargýlanmalýdýr. Ne Abdullah Öcalan ne de baþka biri asla idam edilmemelidir.
olarak sunulmasýný istiyoruz. IMF programlarý rafa kaldýrýlmadan, IMF ve uþaklarý kovulmadan bunlar olanaksýzdýr. Demokrasi istiyoruz. Bilinçli bir cinayet olan idamýn kaldýrýlmasýndan, Kürtçe’nin üzerindeki yasaðýn son bulmasýndan yanayýz. Düþünce ve örgütlenme üzerindeki baskýlarýn son bulmasýný istiyoruz. ABD jandarmalýðýna soyunanlar iktidarda oldukça demokratikleþme olanaksýzdýr. Avrupalý patronlarýn örgütüne üye olan Türkiye’de IMF ve ABD baðýmlýlýðý sürdükçe umuttan bahsetmek bir hayaldir.
Bu iþi emekçiler bitirir IMF uþaklarý milyonlarýn kaderini belirleyemez. Raporlu baþbakanlar demokrasiyi getiremez. Kan isteyen kafatasçýlar deðiþmez, deðiþemez. Refah ve demokrasi, ne IMF uþaklarýndan ne de AB’li patronlardan beklenebilir. Her ikisi de ancak mücadeleyle, iþçilerin ve emekçilerin kitlesel eylemiyle kazanýlabilir. Kürt ve Türk emekçiler yan yana gelmelidir. Birlikte mücadele ederek bu oyuna bir son vermeliyiz.
Kürtçe’ye özgürlük! Anadilde eðitim haktýr, yasaklarla engellenmez. Yýllarca “kart-kurt” sesinden gelen Kürtlerin aslýnda Türk olduðunu söylediler. Kürtçe diye bir dilin olmadýðýný, olsa olsa Türkçe’nin bir lehçesi olduðunu iddia ettiler. 1991’de Demirel söylemiþti: “Kürt realitesini tanýyoruz” diye. Sonunda Kürtlerin varlýðýný kabul ettiler. Þimdi Kürt dili üzerindeki yasaðýn kalkmasýna ve Kürtlerin kendi anadilinde eðitim hakkýný görmesine karþýlar.
Üniversitelerde onlarca öðrenciyi Kürtçe eðitim istedikleri için tutukladýlar. Ýlköðretim öðrencisi çocuklara dava açtýlar. Eðitim emekçilerini hapse týktýlar. Zozan’a, Dilan’a, Berivan’a yasak koydular. Ancak güneþ balçýkla sývanmaz. Herkesin anadilinde eðitim görmek istemesi ve bu talebin devlet tarafýndan karþýlanýp, gereken eðitimin düzenlenmesi doðal bir haktýr. Kürtçe üzerindeki tüm yasaklamalar barýþ ve kardeþlik için kaldýrýlmalýdýr
mücadelede!
özgürlük!
Avrupa Birliði deðil
1 IMF anlaþmalarý iptal edilsin! 2 Ýç ve dýþ borçlar silinsin! 3 Herkese iþ, herkese iþ güvenliði! 4 Silaha deðil, insana yatýrým! 5 ABD jandarmalýðýna son!
Mücadele deðiþtirir Avrupa Birliði’nin asýl düþmaný kim?
Ýdam ve Kürtçe yasaðýný isteyen, ancak büyük sermaye ne derse evet diyen faþistler mi? Kendi ayrýcalýklarýný korumaktan baþka bir dertleri olmayan kemalistler mi? Saðcýlýk yaparak kitleselleþeceklerini zanneden milliyetçi sol mu? Hayýr, AB’nin gerçek düþmaný hiçbiri deðil. AB’nin asýl düþmaný Avrupa iþçi sýnýfýdýr. Avrupa iþçi sýnýfý son yýllarda gerçekleþtirdiði sayýsýz eylemle Avrupa Birliði’ni
protesto etti. Protesto etti, çünkü: - AB, Avrupalý patronlarýn örgütüdür ve aldýðý kararlar daha fazla kâr içindir. - AB, iþçi haklarýna düþmandýr. - AB demek, iþsizlik demektir. - AB demek, göçmen iþçilere karþý ýrkçý yasalar demektir. Avrupa iþçi sýnýfý AB’ye karþý baþka bir dünya için mücadele ediyor. Yerimiz onlarýn yanýdýr.
Sýnýrsýz düþünce, gösteri ve örgütlenme özgürlüðü! Demokrasi bir kaç yasal makyajla gerçekleþmez. Demokrasiden bahsedebilmek için düþüncenin üzerindeki tüm baskýlarýn kalkmasý, örgütlenme ve gösteri hakkýnýn önündeki engellerin kaldýrýlmasý gerekir. Türk egemen sýnýfý býrakýn bunlarý en ufak muhalefete bile düþmandýr. Zenginle yoksul arasýndaki uçurum kapatýlamaz boyutlara
ulaþtý. Çöplükten beslenenlerin sayýsý her geçen gün arttý. Bu düzenden nefret edenler çoðunluk oldu. Polis baskýsý her geçen gün arttý, artýyor. En masum muhalefete bile copla, gaz bombasýyla, kurþunla saldýrmaktalar. Yönetenler demokrasiyi sevmez. Demokrasi en çok emekçilere yarar.
Örgütlenme özgürlüðü sendikal mücadeleyi güçlendirir. Gösteri özgürlüðü adaletsizliðe karþý tepkiyi ortaya çýkarýr. Ýfade özgürlüðü ezilenlerin istediði daha adil bir dünyanýn gerekliliðini ortaya koyar. Ekmeðimizi savunmak için demokrasiye ihtiyacýmýz var. Onu ancak kendi mücadelemiz- le kazanabiliriz.
Marksizm tartýþmalarý Militarizm ve sosyalizm
M
ilitarist bir sosyalizm olabilir mi? Marks, kuþkusuz bu soruyu saçma bulurdu. Karl Marks'a göre sosyalizm, sömürünün, sýnýflarýn, ulusal baskýnýn, ordunun, devletin, nihayet her türlü ezme ve ezme iliþkisinin dünya çapýnda iþçi sýnýfý tarafýndan ortadan kaldýrýlmasý ile kurulacaktý. Ancak 20. yüzyýlda gerçekleþen bir dizi geliþme "militarist bir sosyalizm olabilir mi?" sorusunu gerçek bir sorun haline getirdi. 1936'da yazýlan Stalin tarafýndan yazdýrýlan Bolþevik Partisi Tarihi ve dönemin tüm belgelerine göre Kýzýlordu, sosyalist toplumda deðiþmez, hatta olmazsa olmaz bir unsurdu. II. Dünya Savaþý sýrasýnda Kýzýlordu tanklarý Doðu Avrupa'yý iþgal ettiler ve burada Rus modeli devletler kurdular. Dünya çapýnda komünist partiler bu devletleri sosyalist olarak selamladýlar. Çin'de Mao ve arkadaþlarýnýn kurduðu iktidarýn resmi öðretisine göre devrimin yolu halk savaþýndan geçiyordu. Halk savaþý köylülerin ve iþçilerin gerilla birlikleri temelinde örgütlenmesi, mevcut iktidara karþý askeri bir mücadele yürütmesi, bir halk ordusunun kurulmasý ve bu ordunun çabasýyla komünistlerin iktidara gelmesi olarak açýklanýyordu. Dünya solunun önemli bir bölümü bu anlayýþý sahiplendi ve "ordular" kurdular. 1960'larýn baþýnda Küba'da Fidel Castro ve Che Guevera'nýn öncülüðünde baþlatýlan gerilla mücadelesi, tüm Latin Amerika'ya ve Türk soluna model oldu. Onlara göre iktidar ve halk arasýndaki çeliþkiyi derinleþtirmek için kýrlarda ya da þehirlerde yürütülecek bir gerilla mücadelesi devrimin tek yoluydu. Bu mücadele silahlanmýþ bir azýnlýðýn devlet iktidarýný ele geçirmesi ile zafere ulaþacaktý. Soðuk Savaþ yýllarýnda ABD ve Rusya arasýndaki nükleer silahlanma yarýþý doruða çýkmýþtý. Moskova’yý destekleyen tüm sol örgütler Rusya'nýn silahlanmasýný ve nükleer silahlarýn dünyanýn çeþitli yerlerine konmasýný desteklediler. 1980 yýlýnda Polonya'da iþçilerin Dayanýþma Sendikasý etrafýnda örgütlenerek baþlattýklarý direniþ bir askeri darbe ile bastýrýlýrken, 1984 yýlýnda Afganistan Rus ordusu tarafýndan iþgal edildi. Liste uzatýlabilir, ancak bu kadarýyla bile ortaya çýkan durum bir garabettir: Kendilerine sosyalist diyen rejimlerin her biri güçlü ordulara sahiptiler ve bu ordularýn iþgal ettiði yerlerde kurulan rejimlerde sosyalist oluyordu! Kendilerine "halkýn öncüsü" diye adlandýran devrimci hareketler iþçi sýnýfý mücadelesine gerek duymadan ve varolan devlet aygýtýný ele geçirmekle yetinerek halk iktidarlarý kurabiliyordu! Bu "sosyalizmin" Marks'ýnkiyle herhangi bir ortak noktasý yoktur. Aksine Marks ve onu izleyen marksistlerin tüm yaþamlarý boyunca mücadele ettikleri þeyin ta kendisidir. Engels, iþçi devletinin ne olduðunu anlamak istiyorsak Paris Komünü’ne bakmamýzý öðütler. Komünün ilk kararlarýndan birkaçý, düzenli ordunun kaldýrýlmasý ve tüm halkýn silahlandýrýlmasýydý. 1917 Ekim Devrimi’nin ilk uygulamalarýndan biri rütbelerin sökülüp atýlmasý, iþçilerin silahlandýrýlmasý, iþçi birliklerine kendi yöneticilerini seçme ve geri çaðýrma hakkýnýn tanýnmasý oldu. Ancak devrim 1920’lerin baþýndan itibaren yozlaþýp, 1929 yýlýnda nihai olarak yenilgiye uðratýldýðýnda, artýk tepede Kýzýlordu’nun silahlý-bürokratik gücüne dayanan Stalinizm vardý. Ordulu, iþgalci ve militarist bir sosyalizmin mümkün olduðu Stalinizmin resmi öðretisi haline geldi ve dünya soluna dayatýldý. Dün olduðu gibi ABD’nin hegemonya savaþýný týrmandýrdýðý bugünün dünyasýnda dayanmamýz gereken gelenek Marks’ýnki. Ordulu bir sosyalizm olmaz. Bir avuç gerilla iþçi sýnýfý iktidarý kuramaz. Sosyalizm iþçi sýnýfýnýn grevler, kitle gösterileri ve ayaklanmalarý ile inþa edilir. Sosyalizm anti-militaristtir.
Troçki
Volkan Akyýldýrým
Z Yayınları Broşür dizisi
Doðan Tarkan
Sosyalist Ýþçi satýcýlarýndan edinebilirsiniz
5
6
Dünya devrimi günceldir
Kapitalizm derin bir krize doðru yuvarlanýyor. Binlerce insan iþten atýlýrken, gün geçmiyor ki tütüne, ulaþýma, akaryakýta zam gelmesin. Bir avuç insan zenginliklerine zenginlik katarken, milyonlarca insan için hayat þartlarý daha da zorlaþýyor. Kriz sonucu artan öfke kendine yeni ifade þekilleri buluyor. Geçtiðimiz 6 ay içerisinde 6 milyon insan sokaða çýktý. TL, Dolar karþýsýnda %100 deðer kaybetti. Kamu emekçilerinin maaþlarý %30 civarýnda geriledi. Asgari ücret 5 milyon zamla 107 milyon oldu. Bu krize emekçilerin verdiði yanýtlarsa umut verici. 11 Kasým'da 70 bin kamu emekçisi Ankara'ya yürüdü. 1 Aralýk'ta Emek Platformu'nun çaðrýsýyla 1 milyon kamu emekçisi greve çýktý. 11 Nisan'da gerçekleþen esnaf eyleminde 70 bin kiþi meclise yürümek istedi, polisle çatýþtý. KESK 'Sahta Sendika Yasasý'na karþý 6 hafta süren bir direniþ gerçekleþtirdi. Tabanda biriken öfke kimi zaman baþbakanlýða fýrlatýlan bir yazarkasa olarak, kimi zamansa bir banka çalýþanýnýn çalýþtýðý bankanýn kasasýndan aldýðý paralarý sokaktaki insanlara daðýtmasýyla ifade buldu. Tabii baþbakanlýðýn önüne tanker dayayanlar, 'Beni bankalar mahvetti.' diye vasiyet býrakýp intihar edenler, cinnet geçirip evlerini yakanlar da cabasý... Ne kriz, ne de kriz sonucu bilenen öfke sadece Türkiye'de yaþanmýyor, yaþanmadý da. The Economist Dergisi, geçtiðimiz haftalarda, 1974 yýlýndan itibaren ilk kez 'durgunluk' konusunu kapak yaptý. Dünyanýn en ünlü muhafazakar ekonomi dergisinin böyle bir kapak yapmasý dikkat çekiciydi.
Dünya ekonomisi klasik yapýsal kriziyle bir kez daha karþý karþýya. Üstelik bugün beklenen daha büyük bir felaket. Çünkü ekonomideki bu uluslararasý yavaþlama daha öncekilerden çok farklý. 74'ten bu yana ilk kez merkez ülkelerle önde gelen çevre ülkelerin ekonomilerinin birlikte daralmaya baþladýðý görülüyor. Dolayýsýyla yaklaþan durgunluktan kaçýþ hemen hemen imkansýz. 1995 Meksika, 1997 Asya, 1998 Rusya ve 1999 Brezilya krizi, 90'lý yýllarýn hiç de küreselleþmenin zaferiyle tamamlanmadýðýný gösteriyor. Bu kriz ortamý 1930'larda olduðu gibi yeni geliþimlere gebe. 1995 sonbaharýnda Fransa'da kitlesel iþçi grevleri, ABD'de UPS grevi, 1997'de Arnavutluk'ta banker kriziyle patlak veren devrim, 1998'de Endonezya'da Suharto diktatörlüðünün devriliþi, 2000'de Sýrbistan'da Miloseviç rejiminin yýkýlýþý, Filipinlerden Ekvator'a, Papua Yeni Gine'den Nijerya'ya kitlesel iþçi ve halk hareketleri kapitalizmin ne zor bir dönemden geçtiðini gösteriyor. Kapitalizmin tarihi tüm dünyada yaþanan krizler ve emekçilerin bu krizlere verdikleri yanýtlarla doludur. 1917-1923 arasý yaþanan dönem ve tarihe 'son büyük yangýn' olarak geçen 68 hareketi böyle bir uluslararasý ayaklanmanýn örnekleridir. 68 hareketi Savaþ karþýtý bir hareket olarak baþlayan ayaklanmalar, içine baþka talepleri de alarak hýzla büyüdü ve tüm dünyaya yayýldý. Doðum yeri Fransa olan direniþ, ulusal sýnýrlar içinde sýnýrlý kalamadan küreselleþti. Okul iþgalleri, boykotlar, çatýþmalar ve grevlerle devam etti. Ekim Devrimi ve günümüzde
de olduðu gibi, 68'de de derin bir kriz yaþanýyordu. Sokaklar savaþ alanlarýna dönüyor, binlerce insan gözaltýna alýnýyor, öðrenciler okullarý iþgal ediyor, iþçiler grevler yapýyor, hükümetler, bir ayaðý çukurda, harekete müdahale etmeye çalýþýyordu. Berkeley, Tokyo, Meksiko City, Londra, Madrid, Varþova ve Belgrat...öðrenci hareketinin kritik noktalarý haline gelmiþti. Öðrenci iþgalleri, süresiz boykotlarý, bir süre sonra grevlerle, fabrika iþgalleriyle buluþtu. Ayaklanmalar her ülkede farklý kazanýmlar elde etti. 68 hareketi Fransa'da De Gaulle hükümetini sarsarken, Türkiye'de yeni bir solun doðuþuna sebep oldu. Prag Baharý'ný ezip geçen Rus tanklarýyla tek ülkede sosyalizm anlayýþý bir kez daha sorgulandý. Ekim Devrimi Bolþevikler hiçbir zaman 'tek ülkede sosyalizm' gibi gerici bir anlayýþa sahip olmadýlar. Lenin çok yinelenen bir tezinde þöyle diyordu: "Devrimimizin kesin zaferi, eðer bu devrim tek baþýna kalacaksa, eðer baþka ülkelerde hiçbir devrim hareketi olmayacaksa, hiç kuþku yok ki umutsuzdur…Bütün bu güçlüklerden kurtulmamýz, bir kez daha söylüyorum, tüm Avrupa'yý kapsayan bir devrime baðlý." Lenin, yine bilinen bir yazýsýnda þöyle diyordu: "Hepiniz sermayenin ne derece büyük bir uluslararasý güç teþkil ettiðini, büyük fabrikalarýn, þirketlerin dünya çapýnda nasýl birbirleriyle kenetlenmiþ olduklarýný bilirsiniz. Bundan da açýkça anlaþýlacaðý üzere, sermaye aslýnda tek bir ülkede kesin bir yenilgiye uðratýlamaz." Bolþevikler Avrupa'da bir
Tüm dünyada konseyler üzerinden yükselen bir doðrudan demokrasi olmadan, ezilenlerin kurtuluþu mümkün deðildir!
devrim beklerken hayalperest deðillerdi. Çünkü Rus Devrimi'yle eþ zamanlý olarak bütün dünyada ayaklanmalar baþlamýþtý. Ýrlanda'da Paskalya Ayaklanmasý, Almanya'da Kasým 1918 Devrimi, Macaristan'da 1919'da bir Sovyet hükümetinin iktidara geliþi, Ýngiltere devletini temellerinden sarsan kitlesel iþçi hareketleri, Ýtalya'da 'iki kýzýl yýl' olarak adlandýrýlan iþçi konseyleri hareketi… Tüm bunlar, belki ayný gün, ayný saatte deðil, ama tüm dünyada devrimci ayaklanmalarýn ayný dönemde hýzla yayýldýðýný ve dünya devriminin olanaklýlýðýný gösteriyor. Günümüzde anti-kapitalist hareket 99 Aralýk ayýnda, dünya kapitalizminin en önemli merkezlerinden birinde, yeni ekonominin kalbi olan Seattle'da gerçekleþen DTÖ protestosu ve ardýndan Seul'den Davos'a, Prag'dan Cenova'ya, dünyanýn her yerinde IMF, Dünya Bankasý, DTÖ gibi kapitalizmin çeþitli kurumlarýna yönelen, antikapitalist protestolar, dünya çapýnda yeni bir solun doðuþunu müjdeliyor. Geçtiðimiz iki yýl içerisinde 20 deðiþik merkezde 3 milyondan fazla insan kapitalizmin pisliklerine
karþý sokaða çýktý. Bugün bu hareketin içerisinde yeni tartýþmalar var. Milyonlar kapitalizmi sorguluyor, dünyayý deðiþtirmenin yollarýný arýyor. Küreselleþmeye dair yüzlerce kitap yazýlýyor. Seattle'da kývýlcýmlanan bu hareket tahlil edilmeye çalýþýlýyor. Gençlik giderek politize oluyor ve kendilerine anti-stalinist diyen gruplar çoðalýyor. Kapitalizm uluslararasý bir sistemdir ve ancak tüm dünya çapýnda gerçekleþen bir devrimle tarihin çöplüðüne gönderilebilir. Dünya devrimi, kimilerinin sandýðý gibi olsa iyi olur- bir lüks deðil, bir zorunluluktur. Nasýl ki tek ülkede kapitalizm mümkün deðilse, ulusal sýnýrlar içerisinde sosyalizmin zafer kazanmasý da mümkün deðildir. Tek ülkede sosyalizm teorisi marksist literatürü tahrifata uðratmýþ bir görüþten baþka bir þey deðildir. 1920'lerin ikinci yarýsýndan sonraki dönemde SSCB'de kendini egemen sýnýf olarak örgütleyen stalinist bürokrasinin ihtiyaçlarýný karþýlayabilmiþti, ama bugün mücadele eden milyonlarýn hiçbir iþine yaramaz. Tüm dünyada konseyler üzerinden yükselen bir doðrudan demokrasi olmadan, ezilenlerin kurtuluþu mümkün deðildir! Nevra DALAK
Küreselleþme ve direniþ Chris Harman
Karakedi Kitabevi
1968, Fransa: Dünya devriminin son büyük atýlýmý kapitalizmi zorlaþmýþtý. Krizin ve hareketin bugünkü çapý 1968’i aþýyor.
Sakýzgülü Sokak, Göynük Apt. 24/4, Kadýköy - 0216 418 53 40 Ýstiklal Cad. Büyükparmakkapý Sok. No:8/11, Beyoðlu
7
11 Eylül, Afganistan, Filistin...
Savaþ bitti mi? Savaþa Hayýr Platformunun sýk karþýlaþtýðý soru, "Hangi Savaþ?". Afganistan'a yapýlan askeri operasyonun son bulmasý ve Filistin'de tanklarýn geri çekilmesi, bugün savaþý gündemden kaldýrmýþ görünmektedir. Dolayýsýyla, bugün Savaþa Hayýr Platformunu inþa edenlerin "Hangi Savaþ?" sorusunu yanýtlamasý gerekiyor.
11 Eylül: Bir dönüm noktasý Doðu Blokunun çöküþüyle birlikte ortaya çýkan çok kutuplu dünyada, ABD'nin üstünlüðü, geliþmekte olan AB, Japonya ve Çin tarafýndan tehdit edilmekteydi. Yaklaþýk son 5 yýldýr ABD'nin ekonomik durgunluða girip girmediði tartýþýlýrken, 11 Eylül'den az önce ekonomik gerileme açýkça telaffuz edilmekteydi. Böyle bir noktada, 11 Eylül saldýrýlarý ABD egemen sýnýfýna arayýp da bulamadýðý fýrsatý vermiþ oldu: Dünyanýn efendisi olduðunu tekrar haykýrýp, rakiplerini arkasýnda hizaya getirmek. Böylece, dünyanýn bir numaralý terörist gücü, "terörizme karþý savaþ" ilan edip, 40'a yakýn ülkeyi terörist ilan etti. Söz konusu 40'a yakýn ülkenin 11 Eylül saldýrýlarý ile hiçbir baðý olmayacaðý gün gibi açýk olsa da, Afganistan'a yapýlan
operasyon, ABD'nin yeni savaþýna karþý duran ülkelere sonlarýnýn ne olacaðý konusunda ipucu vermekteydi.
Petrol: kapitalizmin altýný ABD egemen sýnýfýnýn dünyada yeniden hakimiyetini saðlamasý için, öncelikle en önemli bazý hammaddelerin elde edilmesi ve daðýtýmý üzerinde kontrol saðlamasý gerektiði açýk. Bunlarýn baþýnda da, "kapitalizmin altýný" denilen petrol geliyor. Bugün dünyada üç önemli petrol bölgesi var: Orta Doðu, Orta Asya (Hazar) ve Latin Amerika. Dolayýsýyla, ilk saldýrýlan ülkenin Afganistan olmasý; ABD yönetiminin Irak'a kelimenin tam anlamýyla "kilitlenmiþ" olmasý ve Venezuela'da yakýn bir zamanda geri püskürtülen, açýkça ABD destekli askeri darbe giriþimini de bu temelde ele almak gerekiyor. Þurasý açýk ki: "uzun süreli bir terörizme karþý savaþ" zýrvalarýnýn arkasýnda, büyük petrol þirketlerinin çýkarlarý yatmakta. Bu þirketler, þu anda hakimiyet saðlayamadýklarý bölgelerde bir hakimiyet saðlayýncaya dek Bush'a þimdiye dek vermiþ olduklarý desteðin karþýlýðýný aldýklarýný düþünmeyecekler. Ve güçlü bir muhalif cephe
oluþturamadýðýmýz sürece, onlarýn seçim kampanyasýna verdikleri her bir dolar, Iraklý çocuklara ölüm olarak geri dönecek.
Bu savaþý durdurabilir miyiz? Cevap, çok açýkça evettir. Dünya çapýnda varolan savaþ karþýtý hissiyat, kendisini anti-kapitalist hareketin gösterileriyle ifade ederken, bugün umut gittikçe artmaktadýr. Bush'un en son Almanya gezisi sýrasýnda, kendisini "barýþ mihveri" olarak adlandýrýlan 240 kuruluþun onu protesto etmesi, en son örnektir. Türkiye'de de savaþ karþýtý hissiyat oldukça güçlüdür. Savaþa Hayýr Platformlarýnýn imza standlarýnda her gün imza vermenin yeterli olmadýðýný söyleyen, aktivist olmak isteyen onlarca insanla karþýlaþmaktayýz. Bugün somut talepler etrafýnda sokaða yönelik faaliyet yapan her kampanyanýn, savaþa karþý öfkeyi örgütleme þansý vardýr. Dünyayý terörize etmek isteyen tüm egemen sýnýflarýn panzehiri, sokaðýn gücüdür. Deniz Aytaþ
“Solda birlik mümkün mü?”
Sendika bürokrasisi nasýl engellenir? Sendika hareketi içinde daima tartýþýlan konulardan birisi de bürokrasidir. Bir süredir bürokrasi konusu KESK içinde de yoðun olarak tartýþýlmaktadýr. Bir anlayýþa göre sendikalarda bürokrasiye izin vermemek gerekir. Eðer bu binlerce, onbinlerce üyesi olan sendikalarýn profesyonel kadrolarý olmasýn, herþey amatörce gerçekleþsin demekse yanlýþtýr. Sermaye sýnýfý ile mücade eden iþçilerin kendi örgütlerinin de açýk ki profesyonel kadrolarý olmalýdýr. Bundan kaçýnmak mümkün deðil. Bürokratlaþma olmamalýdýr anlayýþý eðer yönetici kadrolarýn sendikanýn üye tabanýndan kopmamasý olarak ileri sürülüyorsa bu doðrudur., Sendikalarda yöneticilerin üyelere yabancýlaþmasýna izin vermeyecek çareler düþünmek doðrudur. Ancak bu idari tedbirlerle, tüzük maddeleri ile gerçekleþtirilemez. Ne denli “demokratik”,
“bürokratlaþmaya engel olacak” maddeler bulunursa bulunsun sonucunda yönetici ile üye arasýndaki açý artar. Yabancýlaþma bir ölçüde kaçýnýlmazdýr. Oysa, sosyalistlerin çoðu sosyalist kadrolarýn sendikalarda iþbaþýna gelmesi ile bu tür bürokratlaþmanýn önüne geçilebileceðini sanmaktadýr. Bu
nedenle sendikalar sol gruplar arasý mücadele alanýna dönmekte ve çok zaman muhalefette olan yönetimi bürokratlaþma ile suçlarken kendisi iktidara geldiðinde muhalefetin ayný türden eleþtirisine hedef olmaktadýr. Bürokratlaþmanýn, yani yöneticilerin üyelere yabancýlaþmasýnýn önüne geçebilecek tek çözüm mücadeledir. Taban
inisiyatifidir. Eðer sendikada mücadele yoksa, üyelerin çoðunluðunun aþaðýdan gelen baskýsý yoksa alýnacak bütün tüzüksel tedbirlere raðmen yöneticilerin yabancýlaþmasý önlenemez. Yönetimde ne denli bürokratlaþmýþ, yabancýlaþmýþ yöneticiler oturuyor olursa olsun tabanýn, üyelerin mücade isteði yöneticileri harekete ge- çirerecektir. Yöneticiler ister istemez üyelerin mücadele isteðine cevap vermek zorunda kalacaklardýr. Sendika yöneticileri konumlarý gereði iþverenle iþçi arasýndaki uzlaþmayý saðlayar. Eðer aþaðýdan baský yoksa bu uzlaþmada temsil ettiði iþçiler adýna uzlaþmacý davranýr. Tersine bir durumda ise daha uzlaþmaz tutumlar alýr. Kýsacasý sendika yöneticisinin mücadeleciliði sosyalist olup olmamasýna deðil tamamen üyelerin baskýsýna uðrayýp uðramamasýna baðlýdýr. Neriman Kaya
1 Haziran Cumartesi günü DSÝP Ýstanbul Ýl Örgütü binasýnda, "Solda Birlik Mümkün Mü?" konulu bir panel gerçekleþtirdik. Panele, Sosyalist Demokrasi Hareketinden Hayrettin Belli ve DSÝP'den Yýldýz Önen katýldýlar. Yýldýz Önen konuþmasýnda, anti-kapitalist hareketten yola çýkarak, birlikte iþ yapmanýn olanaklýlýðýný vurguladý ve savaþa hayýr platformundan deneyimler aktardý. Hayrettin Belli ise, kýsaca döneme nasýl baktýðýný anlattýktan sonra, birlik konusunda kendi görüþlerini aktardý ve devrimci marksistlerin birliðini, çatý partisinin önemini ön plana çýkardý. Salondan yapýlan konuþmalarda, gerek DSÝP'liler gerekse SDH'lýlar birlikte sokakta iþ yapmanýn mümkün olduðuna deðindiler.
Sayý:176 5 Haziran 2002
ISSN 1300-4026 Uluslararasý Tanýtým ve Yayýncýlýk Ltd. Þti. Sahibi: Özden Dönmez Sorumlu Yazýiþleri Müdürü: Volkan Akyýldýrým Adres: Sakýzgülü Sok. 24/4 Kadýköy/Ýstanbul Baský: Yön Matbaasý
www.geocities.com/sosyalistisci/
Sayý: 176
5 Haziran 2002
200.000 TL
Dayanýþma fiyatý: 500.000 TL
Sosyalistlere katýl! DSÝP’e üye ol! Devrimci Sosyalist Ýþçi Partisi hakkýnda bilgi almak istiyorum.
Ýsim:.................................................................................................................... Meslek:............................................................................................................... Þehir:.................................................................................................................. Adres:................................................................................................................ Telefon:................................................E-mail:.................................................
Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr
DSİP
2002 Dünya Kupasý Kore-Japonya
Meşin yuvarlak küresel sermayenin kıskacında M
ilyonlarca insan televizyonlarý baþýnda, nefesini tutmuþ dünya kupasýný izliyor. Bu yýl 17.’si düzenlenen Dünya Kupasý’nda futbolun heyecaný kadar bir baþka damga daha var: Küresel sermayenin kâr politikalarý. Dünya Kupasý günler
öncesinden büyük þirketlerin reklam aracýna dönüþtürüldü. Asya’da çocuk iþçi emeðini sömürerek kârlarýna kâr katan Nýke, Kolombiya’da greve çýkan sendikacýlarý öldürten Coca Cola ve kirli bir bilançoya sahip sayýsýz küresel þirket futbol heyecanýný bir pazara dönüþtürdü.
Ankara Ýl Örgütü:Menekþe Sk.8/A D:16 Kýzýlay Ýstanbul Ýl Örgütü: Sakýzgülü Sk. 24/6 Kadýköy 0216 346 6573 Beyoðlu Ýlçe Örgütü: Ýstiklal cd. Terkoz çýkmazý Karaaslan apt. 5/8 Tünel Ýzmir Ýl Örgütü: 846. sok, No: 8/3 1. Beyler-Konak
Milliyetçilik
Türkiye’de futbol deyince ilk akla gelen milliyetçilik olur. Bu yýl ilk kez Dünya Kupasý’na katýlma hakkýný kazanan Türkiye’de tam bir milliyetçi rüzgar estiriliyor: Coca Cola milliyetçiliði! Çokuluslu bir þirket olan Coca Cola kýrmýzý ve beyaz ampüllerle yaptýðý reklamlarla emekçileri Türk milli takýmýný Türklük adýna desteklemeye çaðýrýyor. Türkiye’de insanlar çöpten beslenirken milyonlarca dolar daha fazla ürün satmak için yatýrýlýyor. Dünyanýn her kýtasýndan, her renkten insanýn birlikte keyif alarak izleyebileceði karþýlaþmalar ýrkçýlýða yaklaþan bir milliyetçilikle süsleniyor. Oysa futbol ne milliyetçiliðe, ne de küresel sermayenin kâr hýrsýna teslim edilememeli.
Kâr için spora hayýr! Spor kolektif bir etkinliktir. Kâr için kullanýlamaz. Büyük þirketler spordan ve özel futboldan çekilmelidir. Devlet her kente, her mahalleye yatýrým yaparak spor alanlarý kurmalý, bu alanlardan yararlanmak ücretsiz olmalýdýr. Spor klüplerine herkes üye olabilmeli, klüplerin denetimi tüm üye ve taraftarlarýna açýk olmalýdýr. Spor her ulustan insanlarýn ortak etkinliðidir. Sahalarda þovenizm ve ýrkçýlýk yasaklanmalýdýr. Spora hakim olan rekabet deðil, yarýþma olmalýdýr.
Güney Kore:
Bir yanda futbol, diðer yanda grev 1997 Asya krizinin vurduðu Güney Kore’de yýllardýr sýnýf mücadelesi yüksek bir düzeyde sürüyor. Dünya Kupasý baþlamadan bir hafta önce milyonlarca iþçinin baþlattýðý grev hareketi devam ediyor. Bir zamanlar IMF’nin Asya’daki model ülkesi olan Güney Kore’de aðýr bir IMF saldýrýsý sürüyor. Ýþçi ücretlerine ve sosyal haklara dönük saldýrý týrmanýyor.
Güney Kore egemen sýnýfý FIFA 2002 için 10 yeni futbol sahasý yaptýrdý. Bu iþ için iki milyar dolar yatýrým yaptý. Dünyanýn 50 büyük küresel þirketini ülkesine konuk eden Kore egemen sýnýfý dünya kupasý bittikten sonra iþçilerin ödediði vergilerle yapýlan stadlarý ne yapacaðý konusunda bir açýklama yapmadý. Sahanýn dýþýnda bir maç daha sürüyor: Ýþçilerle patronlar arasýnda